Merhaba değerli meslektaşlarım, Homeopatik tedavinin temel prensipleri: Homeopatik tedavinin 3 temel prensibi vardır. 1-Benzerlik ilkesi: Hipokrat'ın deyimi ile "similia similibus currantur" yani benzer benzeri tedavi eder. Anonim bir deyim ile çivi çiviyi söker. Birkaç örnek verirsek konu daha iyi anlaşılacaktır sanırım. Bayanlar daha iyi bilirler ki soğan soyarken gözler yaşarır ve akar. Hatta fazla sekresyon göze sığmayıp burundan da akıntı olur. Bildiğiniz gibi aynı belirtiler soğuk algınlığı semptomlarıdır. Demek oluyor ki Allium cepa yani kırmızı soğan ekstresinden hazırlanan homeopatik ilaç soğuk algınlığı tedavisinde kullanılabilir. Nitekim kullanılmaktadır da. Bir diğer örnek: uykusuzluk yapar diye akşamları içmekten çekindiğimiz kahveden hazırlanan homeopatik ilaç uykusuzluk tedavisinde kullanılabilir. İyi bir kusturucu olduğunu bildiğimiz ipeka dan hazırlanan homeopatik ilaç da bulantı ve kusmayı durdurabilir. Dr.Hahnemann'ın aynı zamanda simyacı ve eczacı olduğundan söz etmiştim. O günlerde salgın olan sıtma tedavisinde kullanılan kinin ile ilgili farklı kaynaklarda farklı bilgileri okuyunca hasta olmadığı halde kendisi içerek denemek istemiş ve aynen sıtmadaki gibi tekrarlayan ateş nöbetleri yaşamış. Buradan yola çıkarak benzerlik ilkesini geliştirmiş. Tekrar tekrar deneyip hep aynı sonuçları görünce araştırmalarını sürdürmüş. Eşi, çocukları ve yakın çevresindeki sağlıklı kişileri de denemelerinde kullanmış. Her ilaç için kişilerde gözlediği semptomları ayrıntıları ile not ederek verileri derlemiş. Bu araştırmalar Hahnemann'dan sonra da devam etmiş ve elde edilen ilaç bilgileri Materia Medica adı verilen bir kitapta toplanmıştır. 2- Minimal doz: Hahnemann çalışmalarında önceleri saf tentür kullanıyordu. Ama belli dozda verdiğinde bazı kişilerde semptomlar daha da kötüleşebiliyordu. Bu nedenle ilaçları seyreltmeye başladı ve seyreltme oranı arttıkça ilacın yan etkilerinin daha da azaldığını gördü. Bu arada tedavi için köyden köye geziyor, ilaçları da yanında o günün koşullarında katıra yükleyip taşıyordu. Zaman içinde ilaçların etki güçlerinin arttığını gözledi ve bunun nedenini düşünmeye başladı. Katır sırtında giderken ilaçların sallandığını fark etti ve bundan yola çıkarak seyreltme aşamalarında şişeleri çalkaladı. Böylece potensizasyon yöntemini geliştirdi. Seyreltilerek ilacın yan etkisi yok edilmiş, çalkalayarak da ilacın gücü artırılmış oldu. Yani dinamize oldu. Böylece hastalarına minimal doz ilaç kullanmış oldu. 3- Tek ilaç ve ilacın bireyselleştirilmesi: Sağlık; organizmanın kendi içinde, diğer insanlarla, diğer varlıklarla ve bulunduğu ortam ile yani evren ile denge içinde olması demektir. Kalbimiz "ben iyiyim, böbrekler çalışmıyorsa beni ilgilendirmez" diyemez. Bedenimiz bizi her zaman korumaya çalışır. Yarattığı semptomlar aslında bizi iyileştirmeye ve dengeyi yeniden kurmaya yöneliktir. Bu semptomları baskılarsak yaşam enerjimiz azalır ve dengeyi sağlaması zorlaşır. Homeopatideki tedavi ilkesi "hastalık yok, hasta var" dır. Homeopatik yaklaşım, organların tek başına, bağımsız olarak rahatsızlık geçirdiğini düşünmez. Vücudun tamamını beden, zihin ve ruh bir bütün olarak değerlendirir. Bunun yanı sıra kişi yaşadığı ortam ile de etkileşir. Hava koşulları, çevre kirliliği vb. kişiyi etkiler. İnsanı hasta eden şey, içimizdeki yaşam enerjimizin bir nedenle olumsuz etkilenmiş olmasıdır. Bu nedenle kişinin bir bütün olarak tedavi edilmesi amaçlanır Homeopatide hastalık yok hasta var demiştik. Tedavide amaç semptomları yok etmek değil kişiyi bir bütün olarak iyileştirmektir. Gerekli incelemelerden sonra hastaya en uygun tek bir ilaç seçilerek tedaviye başlanır, seyrine göre ya aynı ilaçla ya da gerekirse başka bir ilaçla devam edilir. Yani tek bir olgu için tek bir ilaç yoktur ve ilaç hastaya göre değişir. Bir hastaya iyi gelen bir ilaç, semptomu aynı olsa bile başka hastaya uygun olmayabilir. Diğer yandan bir ilaç farklı hastalardaki farklı durumları tedavi etmek için de kullanılabilmektedir. Kişinin karakteri, sevdiği ve sevmediği yiyecek-içecekler, ağrıların lokalizasyonu ve karakteristiği (yanıcı, batıcı, zonklayıcı, yayılması vb.), uyku düzeni, rüyaları, iklim şartlarından nasıl etkilendiği, kötüleşme zamanları gibi kişisel özellik gösteren ayrıntılar ilaç seçiminde belirleyici rol oynarlar. Sonuç olarak bunlar ilacın bireyselleştirilmesi anlamına gelir. Homeopatik ilaçların etkileme biçimi bilinen bitkisel veya kimyasal sentetik ilaçların etkisi ile karşılaştırılamaz. Bunlar bedenin kendi kendini iyileştirme gücünü aktive ederek çalışırlar. Buna enerjetik etki de diyebiliriz. Tekrar buluşmak dileğiyle, Sevgiyle kalın.