T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI GÖZTEPE EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ NÖROLOJİ KLİNİĞİ MONOTERAPİ İLE TEDAVİ EDİLEN EPİLEPSİ HASTALARINDA TİROİD FONKSİYONLARININ İNCELENMESİ TIPTA UZMANLIK TEZİ DR. ÖZLEM KESİM Danışman DR. NİHAL IŞIK İSTANBUL-2009 ÖNSÖZ Sağladığı uygun çalışma ortamı nedeniyle Başhekimimiz Sayın Prof. Dr. Hamit OKUR’a Nöroloji uzmanlık eğitimim süresince engin deneyim ve bilgilerinden yararlandığım, yetişmemde büyük emeği geçen değerli hocam Klinik Şefi Sayın Dr. Nihal IŞIK’a, Destek ve hoşgörüsünden dolayı Klinik Şef Yardımcısı Sayın Dr. Sevda GÖKÇEER’e, Tezimim hazırlanması ve yapılmasında yardım ve desteğini esirgemeyen klinik uzman doktorlarımızdan Sayın Dr. Fatma CANDAN’a; Yardım ve desteklerini esirgemeyen Başasistanımız sayın Dr. İlknur Aydın CANTÜRK’e; Asistanlık eğitimim boyunca desteklerini esirgemeyen klinik uzman doktorlarımız Sayın Dr. Cüneyt BAŞBUĞU, Evin AKYÜZ, Dr. Taner SELEKER, Dr. Oya DEMİRCİ ULUSAN’a,; Rotasyon eğitimim süresince bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım sayın Prof. Dr. Mefküre ERAKSOY’a, Doç. Dr. Zuhal YAPICI’a, Doç. Dr. Hilmi ÇİFTÇİ’ye , Dr. Mecit ÇALIŞKAN’a; Tez çalışmam esnasında yardımlarından faydalandığım Biyokimya Kliniğinden Uzman Dr. Filiz NARTOP ve Asistan Dr. Özge OTA GÜNAY’a; Birlikte çalışmaktan her zaman mutluluk duyduğum asistan arkadaşlarıma; Beraber çalışma mutluluğunu yaşadığım tüm hemşire ve personel arkadaşlarıma; Tezimin belli aşamasında katkısı olan servisimizin sekreteri Zehra ZIRIH’a; Tüm yaşamım boyunca yanımda olup bana destek veren canım aileme sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Dr. Özlem KESİM İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ I İÇİNDEKİLER II KISALTMALAR IV TABLO LİSTESİ V ŞEKİL LİSTESİ VI ÖZET VII ABSTRACT IX A. GİRİŞ VE AMAÇ 1 B. GENEL BİLGİ 4 EPİLEPSİ 4 Tarihçe 4 Epidemiyoloji 5 Sınıflama 7 Prognoz 10 Antiepileptik Tedavi 10 Klasik Antiepileptik İlaçlar 11 Fenobarbital (PB) 11 Fenitoin (PHT) 12 Pirimidon 14 Etosüksimit (ESM) 14 Karbamazepin (CBZ) 15 Sodyum Valproat / Valproik Asit (VPA) 16 Benzodiazepinler (Diazepam, Klonazepam, Lorezepam) 17 Yeni Anti Epileptik İlaçlar 18 Okskarbazepin (OXC) 18 Lamotrijin (LTG) 18 Topiramat (TPM) 20 Levetirasetam (LEV) 20 Gabapentin (GBP) 21 II Felbamat (FBM) 22 Tiagabin (TGB) 22 Zonisamid (ZNS) 22 Pregabalin (PGB) 23 Tiroid Hormonlari Fizyolojisi 24 C. MATERYAL- METOD 28 D. BULGULAR 31 E. TARTIŞMA 41 F. SONUÇLAR 51 G. KAYNAKLAR 52 III KISALTMALAR PB: Fenobarbital PHT: Fenitoin ESM: Etosüksimit CBZ: Karbamazepin VPA: Valproik Asit OXC: Okskarbazepin LTG: Lamotrijin TPM: Topiramat LEV: Levetirasetam GBP: Gabapentin FBM: Felbamat TGB: Tiagabin ZNS: Zonisamid PGB: Pregabalin WHO: Dünya Sağlık Örgütü ILAE: Uluslararası Epilepsi ile Savaş Derneği AEİ: Antiepileptik İlaç GGT: Gama glutamil transferaz FT4: Serbest T4 FT3: Serbest T3 TT4: Total T4 TT3: Total T3 rT3: Ters T3 TSH: Tiroid Uyarıcı Hormon TRH: Tirotropin serbestleştirici hormon Anti-TPO: Tiroid peroksidaz antikoru Anti-TG: Tiroglobülin antikoru TBG: Tiroid bağlayıcı Globulin UGT: Üridin difosfat glukronil transferaz CYP: Sitokrom P IV TABLO LİSTESİ Tablo 1: Epilepsi grubu ile kontrol grubunun demografik özellikleri, Tiroid Fonksiyonları ve GGT değerlerinin karşılaştırılması Tablo 2: Antiepileptik İlaç Kullanan Grupların 32 Demografik ve Klinik Özellikleri 34 Tablo 3: Monoterapi alt gruplarının ile Kontrol Tiroid Fonksiyonları ve GGT değerlerinin Karşılaştırılması 35 Tablo 4: Fenitoin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 37 Tablo 5: Karbamazepin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 37 Tablo 6: Valproik asit kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 38 Tablo 7: Okskarbazepin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 38 Tablo 8: Lamotirijin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 39 Tablo 9: Levetirasetam kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 39 Tablo 10: Topiramat kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 40 Tablo 11: Kontrol grubunda GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki 40 V ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1: Hipotalamus-hipofiz-tiroid Feedback Aksı 25 Şekil 2: Epilepsi Grubu ile Kontrol Grubunun Tiroid Hormon Değerlerinin Karşılaştırılması 33 Şekil 3: Epilepsi Grubu ile Kontrol Grubunun Tiroid Otoantikorlarının 33 Karşılaştırılması Şekil 4: Epilepsi Grubu ile Kontrol Grubunun GGT Değerlerinin Karşılaştırılması 34 VI ÖZET AMAÇ: Bu çalışmada Epilepsi hastalarında monoterapide kullanılan eski ve yeni kuşak antiepileptik ilaçların tiroid fonksiyonları üzerine etkilerini araştırmak amaçlandı. METOD: Çalışmaya S.B. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Epilepsi polikliniğinden takip edilmekte olup, en az 6 ay süreyle antiepileptik ilaç monoterapisi kullanan 105 epilepsi hastası alındı. Kontrol grubuna ise herhangi bir hastalığı olmayan, cinsiyet ve yaşla uyumlu 54 sağlıklı kişi alındı. Hastalar kullanmakta oldukları ilaçlara göre 7 alt gruba ayrıldı. Monoterapi alan 105 epilepsi hastasında, monoterapi alt gruplarında ve kontrol grubunda serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG düzeyleri ve GGT düzeyleri araştırıldı. Monoterapi alt gruplarında ilaç kullanım süresi, günlük ilaç dozu, GGT düzeyleri ile tiroid fonksiyon testleri arasındaki ilişki incelendi. SONUÇ: Monoterapi alan epilepsi hasta grubunda (n:105) TT4 ve FT4 düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulunurken (sırası ile p=0.001 ve p=0.002), TSH düzeyleri ise anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0.0001). Her iki grupta değerler normal sınırlar içindeydi. Tüm olgular klinik olarak ötiroidikti. Ortalama anti- TPO ve anti-TG düzeyleri epilepsi hasta ve kontrol grubunda normal sınırlar içinde bulundu. Epilepsi hasta grubunda ortalama GGT düzeyi kontrol grubuna göre yüksek bulundu (p=0.0001). Monoterapi alt grupları kontrol grubu ile karşılaştırıldığında; Fenitoin (n:11) kullanan grupta ortalama TT4 düzeyinde anlamlı azalma bulundu (p<0.05). Karbamazepin (n:26) ve Okskarbazepin (n:10) kullanan grupta ortalama FT4 ve TT4 düzeylerinde anlamlı azalma saptandı (p<0.05). Valproik asit (n:29) kullanan grupta ortalama TT4 anlamlı azalma bulunurken, ortalama TSH düzeyinde anlamlı bir artış saptandı (p<0.05). Lamotirijin (n:13) kullanan grupta ise tiroid fonksiyon testleri etkilenmemişti. VII Levetirasetam (n:9) kullanan grupta ortalama TSH düzeyinde anlamlı artış vardı (p<0.05). Topiramat (n:7) kullanan hastalarda ortalama anti- TPO düzeyinde anlamlı artma saptandı (p<0.05). GGT düzeyine bakıldığında; Fenitoin ve Karbamazepin kullanan hastalarda ortalama GGT düzeyinde kontrol ve diğer monoterapi alt gruplarına göre artış vardı (p<0.001). Ayrıca Fenitoin kullanan hastalarda ortalama GGT düzeyi Karbamazepin kullananlara göre daha yüksek bulundu (p<0.001). Okskarbazepin kullanan grupta ilaç kullanım dozu ile GGT arasında anlamlı bir ilişki saptandı (r=0.66, p<0.05). Tüm gruplarda ilaç kullanım süresi, günlük ilaç dozu ve GGT düzeyleri ile tiroid fonksiyon testleri arasında anlamlı ilişki saptanmadı. TARTIŞMA: Bu çalışmada eski ve yeni kuşak antiepileptik monoterapisi alan hastalarda tiroid fonksiyon testlerinin etkilendiği görüldü. Tiroid hormon konsantrasyonlarındaki değişiklik sadece karaciğer enzim indüksiyonuna veya immünolojik mekanizma aktivasyonuna bağlanmadı. Antiepileptik ilaçların hipotalamo-hipofizer aksı etkileyerek tiroid fonksiyon testlerinde değişikliğe neden olabileceği düşünüldü. Antiepileptik ilaçlar tiroid fonksiyonlarını çeşitli düzeylerde etkileyebilir bu nedenle bu hastalarda mutlaka düzenli olarak tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Anahtar Kelimeler: Epilepsi, Monoterapi, Tiroid Fonksiyonları VIII ABSTRACT PURPOSE: This study aimed to evaluate thyroid function in epileptic patients receiving monotherapy with classic and new antiepileptic drugs. METODS: 105 epileptic patients who were followed at Epilepsy polyclinic of Göztepe Training and Research Hospital and taking anticonvulsant monotherapy at least for six mounths. Control group (n:54) was selected from healthy individuals who had same sex and age range. Patients were divided into 7 subgroups according to drugs they were treated with. Levels of TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti-TPO, antiTG and GGT were analyzed in 105 epileptic patients, monotherapy subgroups and control group. Relation between duration of medication, daily drug dose, GGT levels and thyroid function tests were investigated in monotherapy subgroups. RESULTS: In a group of epileptic patients (n:105) mean TT4 and FT4 levels decreased significantly than in the control group (p=0.001 and p=0.002). In a group of epileptic patients mean TSH level increased significantly than in the control group (p=0.0001). In both of these groups mean TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti-TPO, antiTG, GGT levels were normal. There was no clinical suspicion of thyroid dysfunction in any of the subjects. In a group of epileptic patients mean GGT level increased significantly than in the control group (p= 0.0001). We compared monotherapy subgroups with control group; In a group of patients receiving Phenytoin (n:11) mean TT4 level decreased significantly (p<0.05). In a groups of patients receiving Carbamazepine (n:26) and Oxcarbazepine (n:10) mean TT4 and FT4 levels decreased significantly (p<0.05). In a group of patients receiving Valproate (n:29) showed reduced mean TT4 levels and increased mean TSH level (p<0.05). In a group of patients receiving Lamotrigine thyroid function tests didn’t changed. IX In a group of patients receiving Levetiracetam mean TSH level increased significantly (p<0.05). In a group of patients receiving Topiramate mean anti-TPO level increased significantly (p<0.05). In groups of patients receiving Phenytoin and Carbamazepine mean GGT levels increased significantly than in the control group and the other groups. There was a relation between duration of medication and GGT level in a group of patients receiving Oxcarbazepine In all of the groups tiroid function tests weren’t found releated with duratin of medication, daily drug dose and mean GGT levels. CONCLUSİONS: The result of this study has shown that old and new anticonvulsant thereapy may affect thyroid functions. Thyroid functions changes do not seem to be due to only liver enzyme induction or activation of immunologic mechanisms. Antiepileptic drugs may affect hypothalamus, hypophysis axe. Antiepileptic drugs affect thyroid functions, and patients using these drugs should be regularly followed up for any possible thyroid dysfunction. Key Words: Epilepsy, Monotherapy, Thyroid Functions X GİRİŞ VE AMAÇ Epilepsi beyindeki sinir hücrelerinin artmış uyarılabilirliğinden kaynaklanan klinik bir durumdur. Klinikte belli bir süreye sınırlı olarak bilinç, davranış, duygu, hareket veya algılama fonksiyonlarına ilişkin sterotipik bir bozukluk gözlenir. Epilepside halen altta yatan patofizyolojik mekanizmalar bilinmemektedir. Epileptik nöbet, fizyolojik olarak santral sinir sistemi fonksiyonunun ani, paroksismal, yüksek veya düşük frekanslı, senkronize, yüksek voltajlı elektrik deşarjı ile sonuçlanan değişikliğidir (1,2). Etyolojilerine göre epileptik nöbetler; idiopatik, kriptojenik ve semptomatik olarak ayrılabilir. İdiopatik epilepsilerde altta yatan herhangi bir patolojik süreç yoktur, ailesel özellik dikkati çeker, nöbetler göreceli olarak daha azdır ve tedaviye yanıt daha iyidir. Semptomatik epilepside altta yatan bir beyin hastalığı ve buna bağlı nörolojik bozukluklar saptanabilir, tedaviye yanıt değişkendir ve spontan sonlanma olasılığı düşüktür. Kriptojenik epilepsiler ise sebebi gizli kalan ancak altta yatan edinsel bir nedenin olması gerektiği düşünülen gruptur (3,4). Epilepsiler, anatomik olarak lokalize edildiğinde; temporal lob, frontal lob, oksipital lob ve parietal lob epilepsileri olarak ayrılabilir. Başlangıç şekline göre nöbetler parsiyel ve jeneralize olarak sınıflandırılır. Epilepsili hastaların çoğunda fokal başlangıçlı nöbetler görülür. Yeni tanı konmuş ve epileptik odağı klinik olarak belirlenebilen nöbetlerin yaklaşık %30’u temporal lob başlangıçlıdır (3,5). Günümüzde yaygın olarak Uluslar Arası Epilepsi ile Savaş Ligi (International League Against Epilepsy- ILAE ) tarafından belirtilen elektroklinik sınıflama benimsenmiştir. ILAE’nin 1981’de önerdiği Epileptik Nöbetlerin Klinik ve Elektroensefalografik Sınıflaması halen en yaygın kabul görmüş olan sınıflamadır (6). Epilepsi tedavisinde hedef, nöbet eliminasyonu ve nöbet sayısının azaltılmasına uygun maliyetli yaklaşımın yanı sıra ilaç etkileşimleri ve yan etkilerinden kaçınmak, böylece mümkün olan en iyi yaşam kalitesini sağlamaktır (7). Antiepileptik ilaç seçiminde ilk ve en önemli bölüm ilacın nöbet tipi için uygun olduğundan emin olunmasıdır. Tedavinin amaçları nöbetlerin yan etki olmaksızın ya da en az yan etki ile tamamen kontrol altına alınarak normal yaşam biçminin sağlanmasıdır (8,9). Antiepileptik ilaçların 3 farklı yan etki biçimi vardır. Bunlardan biri akut doza bağımlı toksisitedir. Bu tablo genellikle nonspesifik bir ensefalopati şeklinde seyreder. Nistagmus, ataksi, dizatri, konfüzyon, sersemlik dikkati çeker. Bu tip yan etkilerin özelliği iz bırakmadan kaybolmasıdır (3,10). Akut idyosenkratik denilen durum ise dozdan bağımsız gelişir. Fenitoin ve Karbamazepin başta olmak üzere çoğu ilaç ile görülebilen hafif makülopapüler deri döküntüleri bunun en sık görülen örneğidir. Stevens Johnson sendromu, aplastik anemi, karaciğer yetmezliği, kilo artışı, ensefalopati, lökopeni, lenfadenopati idyosenkratik yan etkilerdendir (3,10). Diğer yan etki biçimi kronik yan etkilerdir. Kronik yan etkiler hemen her sistemi ilgilendirebilir. Kognitif bozukluklar, davranış problemleri, serebellar atrofi, periferik nöropati, akne, hirşutizm, alopesi, enzim indüksiyonu, Ig A eksikliği, tiroid fonksiyon testlerinde bozulma, kortizol ve seks hormon metabolizmasında artma, osteomalazi, diş eti hipertrofisi, yüz hatlarında kabalaşma, trombositopeni, megaloblastik anemi, lenfoma görülebilen kronik yan etkilerdir (3,10). Antiepileptik ilaçların, kronik yan etki olarak, tiroid fonksiyon bozukluğu yaptığını gösteren çalışmalar mevcuttur. Yapılan çalışmalarda uzun süreli antiepileptik tedaviyle tiroid hormon düzeylerinin değişebileceği, hipotiroidizm gelişebileceği bildirilmiş olup; bazı çalışmalarda bunun sebebi hepatik p 450 enzim indüksiyonu ile tiroid hormonlarının metabolizmasının artışına bağlansa da son çalışmalarda bu hipotezden uzaklaşılmıştır. Tiroid otoantikorları normal sınırlarda saptandığından neden olarak otoimmün mekanizma düşünülmemiştir (11,12,13). Antiepileptik ilaçların hipotalamik regülasyonu bozarak tiroid fonksiyonlarını etkilediğini belirten çalışmalar mevcuttur. Antiepileptik ilaçların tiroid hormon değerlerini nasıl etkilediği konusunda henüz net bilgiler bulunmamaktadır fakat yapılan çalışmalarda antiepileptik tedavi süresince tiroid fonksiyonlarının kontrol edilmesi gerektiği vurgulanmıştır Yeni kuşak antiepileptiklerin tiroid fonksiyonları üzerine etkisini gösteren geniş çalışmalar bulunmamaktadır (14,15,16). 2 Bu çalışmanın amacı monoterapide kullanılan eski ve yeni kuşak antiepileptik ilaçların tiroid fonksiyonları üzerine etkilerini araştırmak, ilaç kullanım süresi, günlük ilaç kullanım dozu ile tiroid fonksiyon testleri arasındaki ilişkiyi incelemektir. 3 GENEL BİLGİLER EPİLEPSİ Epilepsi; değişmez özelliği tipik olarak provoke edilmemiş ve genellikle ön görülmeyen nöbetlerin tekrarlaması olan kronik bir bozukluk ya da bir grup kronik bozukluktur (10.) Nöbetler zaman içinde spontan veya bazı tetikleyen faktörler zemininde tekrarlar. Gelişmekte olan ülkelerde insidansı daha yüksektir. Epilepsi erişkinde beyin damar hastalıklarından sonra ikinci en sık nörolojik hastalık olarak bilinmektedir. Prognoz altta yatan nedene bağlıdır. Özellikle çocuklarda olmak üzere çoğu kişide tablo düzelse de önemli bir kısmında yaşam boyu epilepsi devam etmektedir (17). Tarihçe Epilepsi ilk olarak Batı’da Türkiye’nin güneyinde bulunan bir Babil inceleme tezinde kaydedilmiştir (18,19). Daha sonra MÖ 770-221 yılları arasında yazılı olarak klasik Çin tıp kitaplarında da epilepsiden bahsedilmiştir. Bu belgelerde epilepsinin konvulziyonlu tipi ile ilgili klinik gösteriler ayrıntılı anlatılmaktadır (20). MÖ 400 yıllarında, Hipokrates epilepsiyi kutsal hastalık olarak tanımlamıştır fakat çoğu kültürde çeşitli belirti ve semptomları nedeniyle doğa üstü yaratıklara (cin-şeytan gibi ...) dayanan bir açıklama yerleşmiştir (21). Epilepside çağdaş fizyopatolojik gelişme düzeyine ulaşmada en önemli adım İngiliz nörolog John Hughlings Jackson’un çalışmalarıyla başlamıştır. Nöbetlerin beynin bozulmuş elektriğine bağlı oluştuğunu bildirmiştir. Jackson’ın klinik çalışmaları ile aynı dönemde deneysel epilepsilerin ilk uygulamaları da dikkati çeker (22). Bu konuda ilk model Fritsch ve Hitzig isimli iki Alman araştırıcının 1870 yılında yayınladıkları köpekte motor korteksin elektriksel uyarılması ile başlatılabilen konvulziyon deneyleridir (23). Hayvanda konvulzif motor aktivitenin korteksten başladığını 1873 yılında gösteren Ferrier’dir. İnsanda ilk epilepsi cerrahisi Victor Horsley tarafından, kafatası çökme kırığına bağlı fokal nöbetleri olan bir hastada,1886 yılında başarı ile uygulanmıştır (24). 4 1929 yılında Berger elektroensefalografiyi bulup klinik uygulamaya koyarak büyük bir atılım gerçekleştirmiştir. 1912 yılında Hauptmann tarafından fenobarbital ve 1937 yılında Meritt ve Putnam tarafından fenitoin bulunarak antiepileptik tedavideki yerlerini almışlardır. İkinci Dünya savaşından sonra elektronik ve bilgisayar teknolojisindeki gelişmeler ile yeni antiepileptik ilaçlar uygulamaya girmiştir. Bu olumlu gelişmelerin yanı sıra Almanya’da Nazizim döneminde epilepsi hastaları zorla kısırlaştırılmışlardır. İngiltere’de 1970 ABD’de ise 1980 yılına kadar bu hastaların evlenmelerini engelleyen yasalar mevcuttu (24,25). Günümüzde varılan noktadan, çağlar boyu süren yavaş ilerlemenin XX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ivme kazandığını söyleyebiliriz. Bu gelişmeler, antiepileptojenik ilaçlardan, epilepsiye neden olan kusurlu genlerin onarımına kadar, epileptoloji alanında henüz çözülmemiş pek çok sorunun yakın gelecekte ortadan kalkabileceği ve epilepsili hastaların yaşam kalitelerinin yükseleceği umutlarını kuvvetlendirmektedir. Epidemiyoloji ABD’de her 1000 kişiden 6.5’i aktif epilepsi olarak adlandırılan tekrarlayan, provoke olmayan nöbetlerden yakınmaktadır. İnsidans hızı 100000’de 31-57 arasında değişmektedir. İnsidans çalışmaları pahalıdır ve epilepsi insidansı ile ilgili çalışma az sayıda gerçekleştirilmiştir (26). Endüstrileşmiş ülkelerde genellikle indidans değerleri 20-70/100000 arasında değişmektedir (27). Gelişmekte olan ülkelerde yapılmış az sayıda çalışma mevcuttur. Bunlardan bazıları Şili, Tanzanya, Etiyopya, Ekvator ve Honduras çalışmalarıdır. Bu ülkelerde izlenen insidans 64-122/100000 civarındadır. Bu oranlar gelişmiş ülkelere göre daha yüksektir. Gelişmiş ülkelerin bulunduğu Avrupa ve Kuzey Amerika kıtasında epilepsi insidansının dünyadaki diğer bölgelere oranla daha düşük olduğu izlenimi elde edilir. Dünya nüfusunun önemli bir kısmının Asya, Afrika, Güney Amerika’da yaşadığı düşünülecek olursa epilepsinin ne ölçüde önemli ve yaygın bir sağlık problemi olduğu görülmektedir (28,29,30). Gelişmiş ülkeler epilepsi prevalansı 6/1000 olarak saptanmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise bu oranın 18.5/1000 olduğu görülmüştür (31). Ne yazık ki Türkiye’ye ait epilepsi çalışması yoktur. Değişik bölgelerde gerçekleştirilmiş prevalans çalışmaları mevcuttur. Bu çalışmalarda da metodolojik ve 5 terminolojik farklılıklar olduğu için kıyaslanması güçtür. Mevcut prevalans çalışmaları İstanbul, Sivas, Ankara, İzmir ve Bursa’da çoğunlukla sınırlı nüfus üzerinde gerçekleştirilen çalışmalardır (32-37). İnsidans hızı küçük çocuklar ve yaşlılarda en yüksektir. Çocuklarda ilk bir ay ve ilk bir yıl epilepsi insidansının en belirgin olduğu dönemlerdir (38). Epilepsi insidansı yaş ilerledikçe daha yüksek değerlere çıkmaktadır. Bazı gelişmiş ülkelerde hayatın ilk yılında epilepsi insidansının yüksek olduğu, yaşla birlikte giderek düşüp sabitleştiği ve 55 yaş üstünde tekrar artma eğilimine girerek en yüksek değerlerine 75 yaşın üstünde ulaştığı izlenmiştir (39). Prevalans çalışmaları incelendiğinde, gelişmiş ülkelerde, yaşla birlikte prevalans değerlerinin giderek arttığı ve en yüksek değerlere ileri yaşlarda ulaştığı izlenmiştir (40-44). Gelişmekte olan ülkelerde en yüksek değerler ikinci ve üçüncü dekatlarda yoğunlaşmakta ve ileri yaşlarda daha düşük seyretmektedir (45,46). Epilepsi erkeklerde, kadınlardan 1.1-1.5 kat daha sıktır. Erkeklerde epilepsinin daha fazla izleniyor olması erkeklerin sosyal hayata daha fazla katılmaları ve bu nedenle daha fazla travma ile karşı karşıya kalmaları ile açıklanabilir (26,47). Semptomatik lokalizasyonla ilişkili epilepsiler erkeklerde, kriptojenik olanlar kadınlarda daha sık görülmüştür. İdiyopatik jeneralize epilepsiler ise kadın popülasyonunda daha fazla izlenmiştir (48). Genel olarak cinsiyet farklılıkları pek çok çalışmada desteklenmemiştir (40,49). İlk olarak 1960’larda uluslararası epilepsi uzmanlarının bir araya gelmesi ile epileptik nöbetlerin sınıflamasının temelleri atılmıştır. ILAE’nin uzun yıllar çalışmaları sonucunda 1981 yılında epileptik nöbetlerin klinik ve elektroensefalografik sınıflaması yapılmıştır. Diğer taraftan epilepsilerde klinik seyir , prognoz, etyoloji ve dolayısıyla tedavi yaklaşımının çok farklı özellikler gösterebileceği dikkate alındığında yalnız semiyolojik nöbet sınıflaması yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle 1989 yılında epileptik sendromların sınıflaması yapılmıştır (3). 6 Sınıflama: Epileptik nöbetlerin klinik ve elektroensefalografik sınıflaması ILAE -1981 I-Parsiyel (fokal) Nöbetler A-Basit parsiyel nöbetler (bilinç durumu bozulmaksızın) 1-Motor semptomlu a) Fokal motor b) Yayılan fokal nöbet (Janksonian) c) Versif d) Postüral e) Fonatuar(vokalizasyon ve konuşmanın durması) 2-Somatosensoryel ve özel duysal semptomlu a) Somatosensoryel b) Vizüel c) Odituvar d) Olfaktor e) Gustatuar f) Vertiginöz 3-Otonomik Semptomlu 4-Pişisik Semptomlu a)Disfazik b)Dismnesik ( örnek : deja vu) c)Kognitif ( hayal durumu, zaman hissinin bozulması) d)İllüzyonlar (örnek: makropsi ) e)Hallüsinasyonlar ( örnek: müzik parçaları ) g) Affektif ( örnek: korku öfke vb.) B-Kompleks Parsiyel Nöbetler ( Bilinç Bozukluğu ile giden) 1-Basit parsiyel başlangıcı izleyen bilinç bozukluğu a)Basit parsiyel özelliklerin ardından bilinç bozukluğu gelişmesi b)Otomatizmlerle giden 7 2-Bilinç durumunun başlangıçtan itibaren bozulması a)Sadece bilinç bozukluğu ile giden b)Otomatizmlerle giden C- Sekonder jeneralize nöbete dönüşen parsiyel nöbetler 1-Basit parsiyel nöbetin (A) jeneralize nöbete dönüşmesi 2- Kompleks parsiyel nöbetin (B) jeneralize nöbete dönüşmesi 3-Basit parsiyel nöbetin kompleks parsiyel nöbete, ardından jeneralize nöbete dönüşmesi. II-Jeneralize Nöbetler ( konvülzif veya nonkonvülzif ) 1-Absans Nöbetleri a) Sadece bilinç bozukluğu ile giden b) Hafif klonik komponentli c) Atonik komponentli d) Tonik komponentli e) Otomatizmalı f) Otonomik komponentli 2-Atipik Absans a) Tonus değişikliği A.1 den daha belirgin olan b) Başlangıç ve/veya sonlanmanın ani olmaması 3-Miyoklonik nöbetler ( tek veya çok) 4-Klonik nöbetler 5-Tonik nöbetler 6-Tonik-Klonik nöbetler 7- Atonik nöbetler ( Astatik) III-Sınıflandırılamayan epileptik nöbetler (yetersiz bilgi nedeniyle) 8 Epilepsilerin ve epileptik sendromların uluslar arası sınıflaması ILAE-1989 1-Lokalizasyon bağlı(fokal, lokal, parsiyel) epilepsiler ve sendromlar A- İdiopatik ( yaşa bağlı başlangıç) -Sentrotemporal dikenli selim Çocukluk Çağı epilepsisi -Oksipital paroksizmli Çocukluk Çağı epilepsisi -Primer okuma epilepsisi B- Semptomatik -Temporal lob epilepsisi -Frontal lob epilepsisi -Pariyetal lob epilepsisi -Oksipital lob epilepsisi -Çocukluk çağının kronik progresif epilepsia parsiyalis kontinuası -Spesifik faktörlerle uyarılan nöbetlerle karakterize sendromlar C- Kriptojenik 2-Jeneralize epilepsiler ve sendromlar A- İdyopatik (yaşa bağlı başlangıç) -Selim ailesel yenidoğan konvulziyonları -Selim yenidoğan konvulziyonları -Süt çocuğunun selim myoklonik epilepsisi -Çocukluk çağı absans epilepsisi (piknolepsi) -Juvenil absans epilepsisi -Juvenil myoklonik epilepsi -Myoklonik astatik nöbetli epilepsi -Myoklonik absanslı epilepsi B- Semptomatik -Nonspesifik etyoloji -Spesifik sendromlar 9 3-Fokal veya jeneralize oldukları belirlenemeyen epilepsiler A- Jeneralize ve fokal konvulziyonlu epilepsiler -Yenidoğan konvulziyonları -Süt çocuğunun ağır myoklonik epilepsisi -Yavaş dalga uyku sırasında devamlı diken dalgalı epilepsi -Edinsel epileptik afazi (Landau-Kleffner sendromu ) -Diğer belirlenemeyen epilepsiler B-Net jeneralize veya fokal konvülziyon özelliği olmayanlar 4-Özel sendromlar -Özel durumla ilişkili nöbetler -Febril konvüziyonlar -İzole nöbet veya izole status epileptikus -Akut metabolik veya toksik nedenlere bağlı nöbetler Prognoz: Epilepsili hastaların çoğunun prognozu iyidir. Prognoz büyük oranda altta yatan nedene bağlıdır. Toplamda hastaların % 60-70’i antiepileptik ilaçlar ile olan tedavi sonrası nöbetsiz hale gelirken, bazı hastalar ise ilaç kesiminden sonra da remisyonda kalabilir. Geri kalan %30-40’lık hasta grubunda ise değişen sıklık ve şiddetlilik derecelerinde nöbetler devam eder (50). Antiepileptik tedavi Epilepsi hastalarının tedavisinde hedef, nöbet eliminasyonu veya nöbet sayısının azaltılmasına uygun maliyetli yaklaşımın yanı sıra ilaç etkileşimleri ve yan etkilerinden kaçınmak, böylece mümkün olan en iyi yaşam kalitesini sağlamaktır. Epilepsi hastalarının yaşam kalitesinin en iyi belirleyicisi tam nöbet kontrolüdür ve bu nedenle farmakolojik tedavinin temel hedefi nöbet kontrolünün sağlanması olmalıdır. Antiepileptik ilaç seçiminde ilk ve en önemli bölüm ilacın nöbet tipi için uygun olduğundan emin olunmasıdır. Bireysel olarak hastalara en uygun antiepileptik ilaç seçimi için epilepsinin, hastanın ve mevcut antiepileptik ilaçların özelliklerinin ayrıntılı bilinmesine ihtiyaç vardır. Tarihten günümüze kadar yirmiye yakın antiepileptik ilaç geliştirilmiştir. Bununla birlikte kullanılan antiepileptiklerin hiç biri yan etkiler ve istenen tedavi 10 edici etkiler bakımından ideal sayılmaz. İdeal bir antiepileptik ilaçta olması beklenen başlıca özellikler emiliminin taşıyıcıya bağlı olarak gerçekleşmemesi, plazma proteinine yüksek oranda bağlanmaması, metabolizmaya uğramaması ya da metabolizmasının doyurulabilir olmaması, ilaç etkileşimlerinin olmaması, olabildiğince az yan etkiye sahip olması ve doğal olarak belli bir epileptik sendrom için etkili olduğunun kanıtlanmış olması şeklinde sıralanabilir (51). Epilepsi tedavisinin hastaların büyük bir kısmında yaşam boyu sürecek olması, ortaya çıkması mümkün diğer hastalıklar, yaşlanma ve hastaların yaşam kalitesi gibi diğer özellikler açısından da antiepileptik tedavinin seçimi ve bir bütün olarak tedavinin hastanın özelliklerine göre bireyselleştirilmesini gerekli kılmaktadır. Etkinlik açısından yeni antiepileptiklerin standart antiepileptiklere üstünlüğü gösterilmemiştir, ancak daha az yan etkiye yol açmaları, daha az ilaç etkileşimlerinin görülmesi ve daha az enzim indüksiyonu yapmaları nedeniyle şimdilik bu açılardan daha avantajlı görünmektedirler (52). Kombinasyon tedavisi ile karşılaştırıldığında monoterapide uyum daha iyi ve yan etkiler daha azdır. Bu nedenle de daha uygun maliyetlidir. Bundan dolayı, genel olarak kombinasyonlar denenmeden önce sıklıkla hastanın nöbet tipi için uygun olan ilk basamaktan antiepileptik ilacın monoterapi denemelerine başlanmalıdır. Başlangıç antiepileptik ilaç seçiminde en uygunun belirlenmesine gerekli önem verilmelidir (53). I- Klasik antiepileptik ilaçlar Daha yeni antiepileptik ajanlarla kıyaslandığında geleneksel antiepileptik ajanlar genellikle daha iyi tanımlanmışlardır ve bir ölçüye kadar daha sınırlı etki spektrumuna sahiptirler. Yan etki profilleri ve potansiyel ilaç etkileşimleri de daha iyi anlaşılmıştır (54). 1)Fenobarbital (Phenobarbital-PB) Barbitürik asit türevidir. Barbitürik asidin 5. pozisyonundaki karbon atomuna fenil grubunun bağlanmış olması antikonvülzif etkisini artırmıştır. Sedatif özelliğinden daha fazla antikonvülzif etkisi vardır. Jeneralize ve parsiyel tipteki epilepsi nöbetlerini ve febril konvülziyonları önleme tedavisinde etkili bir ilaçtır. Etki mekanizmasının esas olarak, GABA-A reseptör kompleksinde inhibitör nörotransmisyonu güçlendirmek ve glutamat eksitatör etkilerini baskılamak yoluyla olduğu düşünülmektedir (51,52,54). 11 Ağızdan alındıktan sonra emilimi tama yakındır; ancak emilim hızı değişkendir. Fenobarbital % 40-60 oranında plazma proteinlerine bağlanır. Erişkinde eliminasyon yarılanma süresi 25-150 saat, çocuklarda ise 30-70 saattir. Verilen dozun üçte bir oranındaki kısmı, hepatik CYP2C9, CYP2C19 ve CYP2E1 enzimleriyle metabolize edilir. Fenobarbital’in çok güçlü enzim indükleme özelliği bulunmaktadır. Bu etkisi birlikte kullanılan ve bu enzim sisteminde değişikliğe uğrayan birçok ilacın ve bilirubin gibi bazı endojen maddelerin metabolizmasının hızlanmasına yol açar. Verilen dozun %20-25 kadarı da değişmemiş ilaç olarak renal yoldan atılır. Plazma tedavi konsantrasyonları 10-40 µg/ml dolayındadır. Erişkinde günlük idame dozu 60-180 mg, çocukta 2-6 mg/kg’dır (55,56). Yan etkiler: Erişkinde en sık görülen yan etkisi sedasyon, yorgunluk ve uyku halidir. Çocuklarda tam tersi durum dikkati çeker; sıklıkla irritabilite, davranış bozukluğu ve huzursuzluğa, hatta uyku azalmasına neden olabilir. Tedavi sırasında özellikle fenitoinle birlikte verildiğinde; megaloblastik anemi ve makrositoz gelişimine rastlanmaktadır. Akut intermitant porfiri krizlerini tetikleyebilmektedir. Diğer yan etkisi deri döküntüsü ve osteomalazidir. Erişkin erkek hastalarda özellikle yüksek dozlarda empotans yakınmalarına yol açabilmektedir. Annesi hamilelikte PB almış yenidoğanlarda K vitamini eksikliğine bağlı kanamalar gelişebilmektedir (57). 2) Fenitoin; DFH (Phenytoin- PHT) Fenitoin 1938’den bu yana antiepileptik olarak en sık kullanılan ilaçlardan biridir. Basit ya da kompleks parsiyel epilepsi nöbetlerini ve jeneralize konvülziyonları önleme tedavisinde kullanıldığı gibi ayrıca statusların tedavisinde de etkin bir ilaçtır. Ancak primer absans ve miyoklonik tipte epilepsi nöbetlerinin tedavisinde kullanılmaz hatta bu nöbetleri arttırır ( 58). Antiepileptik etki mekanizması tam bilinmemekle birlikte etkisini voltaja bağımlı Na+ kanallarının eski durumuna dönme hızını yavaşlatarak gerçekleştirdiği düşünülmektedir. Böylece membran elektriksel eksitabilitesini azalttığı ve membran stabilizasyonuna yol açtığı bildirilmiştir. Ayrıca presinaptik olarak nörona kalsiyum girişini azaltarak nörotransmitter salınımını inhibe etmektedir. Diğer yandan postsinaptik olarak GABA aracılı inhibisyonu güçlendirdiğine dair bulgular da bulunmaktadır. Böylece fokal başlamış patolojik elektriksel aktivitenin sağlam beyin 12 bölgelerine yayılmasını engelleyerek antiepileptik etkinlik gösterir. Fenitoin oral yoldan ve konvülzif status gibi akut nöbet durumlarının tedavisinde intravenöz yoldan kullanılabilir. Fenitoin’in en önemli farmakokinetik özellikleri, serum proteinine yüksek oranda bağlanması (%85-90), eliminasyon kinetiğinin lineer olmaması ve alınan miktarın yaklaşık %90’ının CYP2C9 ve %10’unun ise CYP2C19 izoenzimleri tarafından metabolize edilmesidir. Plazma proteinlerine bağlanma açısından bireysel değişkenlik oldukça fazladır. Karaciğer ve böbrek hastalıkları ve ileri yaş gibi hipoalbüminemi oluşturabilecek durumlar, üremi de ilacın plazma proteinlerine bağlanmasını azaltır. Fenitoin ağız yolundan uygulandığında 4-12 saat içinde tepe plazma düzeyine ulaşmaktadır. Tedaviye başladıktan sonra plazmada kararlı duruma ulaşması 7-21 gün sürer. Fenitoin karaciğerde hidroksilaz enzimleri tarafından büyük oranda metabolize edilir, yaklaşık %5’i değişmemiş olarak idrarla atılır. İlacın karaciğerde metabolize olma hızı genetik kontrol altındadır ve bireysel değişkenlik gösterir. Fenitoin’in günlük idame dozu yetişkinde 200-400 mg, çocuklarda 4-8 mg/kg’dır. Tedavi ilaç konsantrasyon aralığı 10-20 µg/ml’dir (51,54,55,59). Karbamazepin, felbamat, lamortrijin, tiagabin, zonisamid, varfarin, siklosporin, teofilin, oral kontraseptifler, bazı analjezik ve antibiotiklerin düzeyi fenitoin eklenmesiyle azalabilir. Ayrıca karbamazepin, felbamat, kloramfenikol, izoniazid, simetidin, varfarin ve disulfiram fenitoin düzeyini azaltabilir (54). Yan etkiler: Akut ve doza bağımlı SSS’e ait yan etkileri arasında kan düzeyinin artışına uygun olarak ortaya çıkan nistagmus, diplopi, vertigo, tremor, ataksi, disatri gibi serebellar sendromlar ve baş ağrısı vardır. Gingiva hipertrofisi uzun süreli uygulamalarda olguların yaklaşık %20’sinde gelişmektedir. Hirşutismus, akne ve pigmentasyon oluşumu şeklinde deri değişiklikleri yapmaktadır. Fenitoin folik asit eksikliği, megaloblastik anemi, aplastik anemi, lökopeni, Hodgkin hastalığı ve malign lenfomayı andıran lenfadenopati gibi hematolojik yan etkilere de neden olabilir. Fenitoinin uzun süreli kullanımı sırasında nadiren raşitizm ve osteomalazi ortaya çıkabilir. Kronik kullanımda, hepatik mikrozomal enzim indüksiyonu sonucunda kortizol metabolizmasını hızlandırır. Bu durum muhtemelen ACTH sekresyon artışı ve kortizol salımının artması sonucu dengelenmektedir. 13 Epilepside PHT ile diğer antiepileptiklerin kombine tedavisi sırasında sersemlik, koordinasyon bozukluğu gibi santral sinir sistemi yan etkileri sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Uzun süreli fenitoin tedavisi sırasında serebellar atrofi ve genellikle EMG’de gösterilebilen asemptomatik olan periferik nöropati bulunmaktadır. İnsülin salınımın baskılanması nedeniyle hiperglisemi görülebilir. Ayrıca serbest tiroid hormonlarında azalma yaptığı ve T4’ün T3’e dönüşümünü hızlandırdığı bildirilmiştir. Seks hormonlarını bağlayan globulini artırarak ve östrojenler ile androjenlerin yıkımını hızlandırma sonucu fertiliteye ve potansa yansıyan inhibitör etkileri Gebe annelerin kullanması durumunda yeni doğan bebeklerinde hipoprotrombinemiye ve kanamalara yol açabilmektedir (54,57). 3) Pirimidon Pirimidon yapısal olarak barbitüratlara benzer ve fenobarbitalle yakın ilişkilidir. Basit parsiyel, kompleks parsiyel ve jeneralize tonik klonik nöbetlerde etkilidir. Pirimidon karaciğerde metabolize edilir. Tek bir dozdan sonra tepe plazma konsantrasyonuna 2-5 saat sonra ulaşır. Proteine bağlanma oranı düşüktür. Total plazma düzeyinin %80’ini bağlanmamış pirimidon oluşturur. Pirimidonun yaklaşık %20-25’i fenobarbital’e dönüşmektedir; bu dönüşüm kişiler arası değişkenlik gösterir. Pirimidon’un yarılanma ömrü 10-25 saat dolayında olup, ortalama 12 saattir ve metabolitlerine göre daha kısa yarılanma ömrüne sahiptir. Jeneralize ve parsiyel tipteki nöbetlerde etkin bir ilaçtır. Yetişkinlerde günlük dozu 250-750 mgr, çocuklarda ise 15-30 mg/kg’dır ve doz genellikle ikiye bölünerek verilir (51,52,5457). Yan etkiler: Sedasyon, baş dönmesi, sersemlik, bulantı, kusma gibi yan etkilerinden dolayı düşük dozla başlayıp, giderek dozun artırılması önerilmektedir (54,57). 4) Etosüksimit (ESM) Etosüksimid absans ve miyoklonik tipte nöbetlerin tedavisinde etkilidir ancak parsiyel epilepsi nöbetlerini ve jeneralize konvulziyonları tedavide etkisizdir (58). Etosüksimit’in talamusta T tipi voltaja bağımlı kalsiyum kanallarında akımı azaltma yoluyla etki ettiği gösterilmiştir (54,59,60). 14 Etosüksimit gastrointestinal yoldan hızlı,tama yakın emilir ve tepe konsantrasyonuna yaklaşık 3-4 saat sonra ulaşır. İlacın plazma proteinlerine bağlanması ihmal edilebilir düzeydedir. Eliminasyon yarılanma ömrü yetişkinlerde 40-60 saat, çocuklarda ise 20-40 saattir. Karaciğerde metabolize edilir. Günlük yetişkin dozu 500-1500 mg, çocuk dozu ise 10-20 mg/kg’dır (60). Yan etkiler: Bulantı, kusma, anoreksi gibi gastrointestinal yakınmalar ve sersemlik, uykuya meyil, öfori, baş ağrısı gibi belirtilerdir. Parkinson benzeri semptomlar, fotofobi ve hıçkırık da bildirilmiştir. Ürtiker, Stevens-Johnson sendromu, SLE, lökopeni, trombositopeni çok ender yan etkileri arasında sayılır (54,57,60). 5) Karbamazepin; KBZ (Carbamazepine; CBZ) Karbamazepin basit ve kompleks parsiyel epilepsi nöbetlerin ve jeneralize konvülziyonların tedavisinde kullanılır. Primer jeneralize nöbetlerden absansların ve miyoklonik nöbetlerin tedavisinde etkisizdir hatta nöbetleri artırabilir (61). Etki mekanizması fenitoin’e benzer şekilde, sodyum kanallarının eski durumuna dönmesini yavaşlatarak aksiyon potansiyelinin tekrarlayıcı ateşlemelerini sınırlandırmaktır. Yakın çalışmalarda fenitoinden farklı olarak omurilik nöronlarında NMDA ile aktive olan akımları bloke ettiği bildirilmiştir. Emilimi ağızdan alındıktan sonra yavaş ve kararsız olarak gerçekleşir. Yiyeceklerle birlikte verildiğinde emilim artabilir. Lipitlerde çözünürlüğü yüksektir ve dokulara hızlı geçer. %75-80 oranında plazma proteinlerine bağlanmakta olup, plazma tepe konsantrasyonuna 4-8 saatte ulaşmaktadır. Büyük oranda stabil 10-11 epoksit metabolitlerine dönüşür. Metaboliti farmakolojik olarak aktiftir. Tek bir dozdan sonra eliminasyon yarılanma ömrü 24-36 saattir, fakat tedavi sırasında tekrarlanan dozlarla bu değer birkaç hafta içinde 12-15 saate iner. Bunun nedeni, hepatik mikrozomal enzimler üzerine otoindüksiyon yaparak kendi metabolizmasını artırmasıdır. Metabolizması karaciğerdeki P450 enzim ailesinden CYP 3A4, CYP2C9 ve CYP1A2 tarafından gerçekleştirilir. Tedavi başlandıktan sonra kararlı duruma ulaşma zamanı 10 gün dolayındadır. Plazma tedavi aralığı 4-11 µg/ml’dir. Yan etkiler genellikle 10-12 µg/ml düzeyinin üstünde ortaya çıkar (51,52,54-57). Yalnızca ağızdan kullanılır ve yetişkin dozu günde 400-1800 mg, çocuklar da ise 10-30 mg/kg’dır. KBZ, CYP2C, CYP3A ve üridin difosfat glukuronosil transferaz (UGT) enzimlerini indükler ve böylece bu enzimler tarafından yıkılan ilaçların metabolizmasını artırır. Karbamazepin; valproat, klobazam, etosüksimit, 15 klorazepat, lamortrijn, tiagabin, topiramat gibi antiepileptiklerin, oral kontraseptifler ve varfarin gibi ilaçların metabolizmasında hızlanma ve plazma düzeylerinin azalmasına neden olur (59,62). Yan etkiler: Doza bağımlı olarak ortaya çıkan sersemlik, görme bulanıklığı, diplopi, ataksi ve denge bozukluğudur. Hastaların yaklaşık %5-10’unda genellikle tedavinin ikinci haftasında, bazen ateş ve lenfadenopatinin de eşlik ettiği deri döküntülerine rastlanır. Nadiren tedavi sırasında lökopeni, anemi, trombositopeni gibi hematolojik yan etkiler, hiponatremi, hepatotoksisite görülmektedir (54,57). 6) Sodyum Valproat - Valproik Asit (VPA) Valproik asidin sodyum tuzu en fazla kullanılanıdır; Na+ kanallarına, Ca++ akımına etki ederek ve GABAerjik etkinliği artırarak antiepileptik etki gösterdiği bildirilmiştir. GABA yıkımından sorumlu GABA-transaminaz enzimini inhibe ettiği ve GABA sentezinde rol alan glutamik asit dekarboksilaz enzim etkinliğini arttırdığı da gösterilmiştir. Tedavi konsantrasyonlarında, nöronlarda depolarizasyonla oluşturulan devamlı ateşlemeleri baskıladığı ileri sürülmüştür (51,52,54-57). Valproik asit jeneralize ve parsiyel epilepsi nöbetlerinin birçok tipinde etkin bir ilaçtır; özellikle primer jeneralize tonik-klonik, miyoklonik ve absans nöbetlerin tedavisinde ve bu nöbetlerin yer aldığı juvenil miyoklonik epilepside, fotosensitif epilepside başarı ile uygulanmaktadır. Parsiyel tipteki epilepsi nöbetlerinde, febril konvulziyonlarda ve kısmen West sendromundaki fleksiyon spazmlarında da etkilidir. Absans tipi nöbetlerde de etki gösterir (56). Ağızdan alındıktan sonra yaklaşık tamamı hızla emilir ve plazma tepe konsantrasyonuna 2 saat sonra ulaşır. Yaklaşık % 90 oranında plazma proteinlerine bağlanmaktadır. Bu bağlanma konsantrasyonla ilişkilidir ve aspirin, fenitoin gibi kan proteinlerine bağlanma oranı yüksek ilaçlar ile yarışma valproik asiti serbestleştirir. İlacın yaklaşık % 3-4 kadarı değişmeden idrarla, geri kalanı ise metabolize edildikten sonra atılır. Erişkinde eliminasyon yarılanma ömrü 6-12 saattir. Tedaviye başlandıktan sonra kararlı duruma ulaşma zamanı yaklaşık 4 gündür. Büyük oranda hepatik üridin difosfat glukronil transferaz (UGT) enzimi ile metabolize edilmektedir (51,52,5457,59). 16 Valproik asit, CYP2C9 enziminin substratı olan fenobarbital ve fenitoin gibi ilaçların metabolizmasını azaltmaktadır. Bu nedenle fenobarbital ile birlikte kullanıldığında fenobarbital’in metabolizmasını yavaşlatarak kan konsatrasyonunun artışına neden olur. Valproik asit fenitoin’i plazma albüminine bağlandığı yerden ayırır, ayrıca bu ilacın metabolizmasını yavaşlatarak kanda serbest fenitoin düzeyinde artışa da neden olmaktadır. Karbamazepin, fenobarbital ve fenitoin enzim indüksiyonu yaparak valproik asitin serum konsantrasyonunu azaltabilir. Valproik asit UGT’yi baskıladığından lamortirijin ve lorezepamın metabolizmasını inhibe eder. Salisilatlar valproik aist’i plazma proteinine bağlanma yerinden ayırır ve böylece serbest ilaç konsantrasyonunda artışına neden olur. Valproik asit’in plazma terapötik aralığı 50-100 µg/ml arasında kabul edilir. Yetişkin dozu günde 500-3000 mg, çocuklarda 10-40 mg/kg’dır. Tremor gibi yan etkiler genellikle 100 µg/ml’ın üstünde ortaya çıkabilir (63,64). Yan etkiler: Mide bulantısı, anoreksi, dispepsi, diyare ve konstipasyon gibi gastrointestinal yan etkilere, kilo artışına, trombositopeniye, deri döküntülerine, saç dökülmesine, tremora ve sedasyona yol açabilmektedir (62). Tremor genellikle dozla ilişkili, iyi gidişli ve geri dönüşümlüdür. Ender olarak ciddi hepatotoksisiteye yol açabilir. Erişkinlerde hepatotoksisite riski 1/45000 dolayında bildirilmiştir (54,57). Kadınlarda polikistik over bulgusunun (65,66) yanı sıra adet aksamalarına (66,67) ve hiperandrogenizme (66) neden olabilmektedir. 7) Benzodiazepinler (Diazepam, Klonazepam, Lorazepam) Benzodiazepinler çeşitli epileptik nöbetlerin tedavisinde etkilidir. Yan etki sıklığı ve antikonvülzan etkilerine karşı tolerans gelişmesi nedeniyle kronik kullanımları sınırlıdır. Benzodiazepinler status epilepticusun akut tedavisinde ve nöbet kümelerinde, rekürren febril konvülziyonların önlenmesinde faydalıdır. Benzodiazepinler GABA cevabını potansiyalize edip, nöronal inhibisyonu güçlendirerek etki ederler. Klor kanal açıklığının süresini artırmak amacıyla postsinaptik GABA reseptörlerinde spesifik bir bölgede etki ederler. Lorezepam ve diazepam en sıklıkla status epileptikus tedavisi için kullanılır. Klonazepam ise en sık olarak kronik nöbetlerin tedavisinde kullanılmaktadır (51,52,54-57). 17 Yan etkiler: Sedasyon, ataksi, sersemlik, kognitif bozulma, hiperaktivite, irritabilite, saldirganlik, halüsinasyonlar, depresyon ve psikoz görülebilir (54). II- Yeni antiepileptik ilaçlar Klasik antiepileptik ilaçların hastaların %25-30’unda etkisiz kalması ve tolere edilemeyen yan etkiler nedeniyle yeni antiepileptik ilaçlara ihtiyaç duyulmuştur. Son 10 yılda geliştirilmiş olan yeni antiepileptik ajanlar monoterapi şeklinde veya ekleme tedavisi olarak kullanıldığında genellikle daha kolay tolere edilmektedir ve bazı refrakter epilepsilerde daha etkili oldukları gösterilmiştir (68). 1) Okskarbazepin (Oxcarbazepine- OXC) Karbamazepin’in 10-keto analogu olan okskarbazepin farmakokinetik profili ve yan etkiler açısından bu ilaçtan ayrılır. Ağızdan alındıktan sonra gastrointestinal kanaldan tama yakın emilir. Ön ilaç olan okskarbazepin, ilk geçiş etkisine uğrar ve hızla ve tümüyle farmakolojik olarak aktif olan 10,11-dihidro-10-hidroksi-5Hdibenzofazepin -5-karboksamid metabolitine (MHD) dönüşür. Lipit çözünürlüğü yüksek olan MHD vücutta kolay dağılır ve hızla beyne geçer. Yaklaşık % 40 oranında serum proteinlerine bağlanmaktadır. Eliminasyon yarı ömrü 10-20 saattir. MHD ve glukuronik aside bağlanarak idrarla atılır. Okskarbazepin, karbamazepin’den farklı olarak otoindüksiyon yapmamaktadır. Diğer ilaçlar açısından hepatik mikrozomal enzim indüksiyonu yapması da sınırlıdır. Erişkinlerde 600 mg günlük başlangıç dozu, giderek 900-3000 mg/gün dozuna kadar artırabilmektedir (59). Yan etkiler: Alerjik yan etkileri karbamazepin’den daha azdır, fakat hiponatremiye karbamazepin’den daha sık yol açtığı bildirilmiştir. En yaygın yan etkileri sersemlik, ataksi, diplopi, yorgunluk ve sinirliliktir (54,69,70). 2) Lamotrijin ( Lamotrigine- LTG) Lamotrijin yeni jenerasyon antiepileptik ilaçlardan birisidir. Voltaja bağımlı Na+ kanallarının inaktivasyonunu uzatarak tekrarlayan ateşlemeleri önler, böylece nöronal membranları stabilize ederek etki gösterir. Klinikte kullanılan konsantrasyonlarda kortikal ve striatal nöronlarda yüksek voltajla aktive olan kalsiyum akımlarını da inhibe etmektedir. Lamotrijin bu etkisini özellikle N ve P tipi kalsiyum kanalları üzerinde gerçekleştirir (59). 18 Lamotrijin geniş bir antiepileptik spektrumuna sahiptir. Jeneralize ve parsiyel epilepsisi olan hastalarda tek ilaç olarak kullanılmaktadır. Dirençli parsiyel nöbetleri olan hastalarda da kullanılmaktadır (61). Gastrointestinal yoldan hızla ve tümüyle emilir. Ağızdan alındıktan sonra tepe plazma konsantrasyonuna yaklaşık 3 saatte ulaşır. Plazma konsantrasyonu 1-10 µg/ml olduğunda proteinlere %55 oranında bağlanmaktadır. İlaç önemli oranda karaciğerde UGT1A4 ile glukuronidazyona uğrayarak metabolize olur ve daha sonra aktif olmayan metabolitleri ve değişmemiş kalan kısmı idrarla atılır. Lamotrijin karaciğerde P450 enzim indüksiyonuna neden olmaz. Tek bir dozun plazma yarılanma ömrü ortalama 25 saat dolayında olmakla birlikte kişiler arasında farklılıklar gösterir. Fenitoin, karbamazepin ve fenobarbital ile birlikte kullanıldığında yarılanma ömrü azalır, yaklaşık 15 saate iner ve plazma konsantrasyonu düşer. Valproik asit ile birlikte alındığında UGT yoluyla gerçekleşen metabolizmasının inhibisyonu nedeniyle yarılanma ömrü ortalama 60 saate kadar uzamaktadır (52,59). Terapötik kan düzeyi 3-15 µg/ml olarak belirtilmektedir. Günde 75-400 mg dozunda kullanılır; ancak tedaviye düşük dozlarda başlayıp haftalık artışlarla ortalama günlük doza bir ay içinde ulaşmak önerilmektedir. Fenitoin, karbamazepin, fenobarbital gibi hepatik enzimleri indükleyen bir ilaçla birlikte kullanılacaksa, lamortrijin başlangıçta ilk 2 hafta günde 50 mg dozunda verilmelidir, daha sonra her hafta 100 mg dozunda artırılır. Valproik asit alan erişkinlerde ise, ilk 2 hafta gün aşırı 25 mg, sonraki 2 hafta boyunca günde 25 mg kullanılır. Daha sonra klinik yanıt dikkate alınarak, 1-2 haftada bir günlük dozu 25 mg artırılarak, gerektiğinde günlük toplam dozu 100-150 mg’a yükseltilebilir. Yarılanma ömrü, günlük dozu ikiye ayırarak vermeye olanak verir. Çocuklarda ortalama günde 2-8 mg/kg’dır (70). Yan etkiler: En sık görülen yan etkisi baş dönmesi, ataksi, görme bozukluğu, çift görme, bulantı, kusma ve olguların %6-10’unda deri döküntüleri şeklindedir (59). Özellikle tedaviye yüksek dozlarda başlanan hastalarda deri döküntüsüne rastlandığı bildirilmiştir; bu nedenle yavaş doz titrasyonu önemlidir. Nadir olmayarak Steven-Johnson sendromu ve dissemine intravasküler koagülasyon olgularına rastlanmaktadır (69). 19 3) Topiramat (TPM) Antiepileptik profili PHT ve KBZ’e benzeyen yeni jenerasyon ilaçlardan birisidir. Topiramat zayıf bir karbonik anhidraz inhibitörüdür; ancak antiepileptik aktivitesinin daha çok voltaja bağımlı sodyum ve kalsiyum kanallarını bloke etmesinin yanı sıra, glutamatın AMPA tipi reseptörlerini de bloke etmesiyle ilişkili olduğu bildirilmiştir. Ayrıca GABA A reseptörlerinde agonist, non-NMDA glutamat reseptörlerinde antagonist olarak rol oynar. Parsiyel ve primer jeneralize epilepsisi olan hastalarda kullanılmaktadır. Tedaviye dirençli parsiyel ve sekonder jeneralize nöbetlerde ve Lennox-Gastaut sendromunda da etkilidir (71). Ağızdan alındığında emilimi iyidir ve biyoyararlanımı %85-90 oranındadır. Yiyeceklerle alınması emilimini kısmen geciktirir, ancak klinik önemi yoktur. Maksimum plazma konsantrasyonuna yaklaşık 2-4 saatte ulaşmaktadır. Plazma proteinlerine %15’den daha az oranında bağlanır. %50 oranında böbreklerden değişmeden atılmakta ve kısmen karaciğerde metabolize olmaktadır. Eliminasyon yarı ömrü 18-24 saat olarak bildirilmiştir. Enzim indüksiyonu yapan fenitoin ve karbamazepin gibi antiepileptiklerle birlikte kullanıldığında topiramat’ın plazma düzeyinde düşme beklenmelidir. Buna karşılık valproik asit ile birlikte uygulandığında enzim inhibisyonu sonucu topiramat’ın plazma düzeyinde yükselme olmaktadır. Diğer yandan fenitoin ile birlikte kullanılması bazı hastalarda fenitoin’in plazma düzeyinde (eliminasyonunda azalmaya bağlı) yükselme yapabilmektedir. Topiramat’ın tedavi ile uyumlu kan konsantrasyonunun <30 ug/ml olduğu bildirilmiştir. Tedaviye dirençli parsiyel ve sekonder jeneralize nöbetlerde, 200-800 mg günlük dozlarının hastaların yaklaşık yarısında en az %35-50 oranında nöbet azalması sağladığı ileri sürülmüştür (56,70-72). Yan etkiler: En sık ortaya çıkan istenmeyen etkisi kognitif fonksiyon bozukluğudur. Asteni, iştahsızlık, kilo kaybı, çift görme ve psikomotor yavaşlama, konsantrasyon bozukluğu, konuşma bozukluğu ve akut psikotik semptomlar tedavi sırasında bildirilen başlıca yan etkilerdir. Karbonik anhidraz inhibisyonu etkisine bağlı olarak alkaloz, parestezi ve ürolitiyazis oluşumu bildirilmiştir. Dar açılı glokomda tabloyu ağırlaştırabilmektedir (69, 73). 4) Levetirasetam (LEV) Pirasetamın etil analoğunun S-enantiomeridir. Etki mekanizması bilinmemektedir, ancak mevcut antiepileptik ilaçların etki mekanizması ile benzerliği 20 bulunmamaktadır. İn vitro ve in vivo çalışmalar, levetirasetamın temel hücre karakteristiklerini ve santral sinir sisteminin normal nörotransmisyonunu değiştirmediğini göstermektedir. In vitro çalışmalar levetirasetamın intranöronal Ca+2 konsantrasyonunu, N tipi Ca+2 akımını kısmi olarak inhibe ederek ve intranöronal depolardan Ca+2 salınımını azaltarak etkilediğini göstermiştir (72,74). Sindirim yolundan emilimi tamdır ve düşük oranda plazma proteinlerine bağlanmaktadır. Alınan miktarın %66-76’sı değişmden idrarla atılmakta ve geri kalanı aktif olmayan metabolitlere dönüşmektedir (59). Metabolizması CYP450 enzimlerinden bağımsızdır ve eliminasyon yarılanma ömrü 7 saat dolaylarındadır; fakat böbrek yetmezliğinde uzamaktadır. Kararlı durum plazma konsantrasyonuna, günde üç kez kullanıldığında, 2 gün içinde ulaşmaktadır. Belli bir enzimatik ilaç etkileşiminin olmaması olumlu bir özelliğidir. Kullanılmakta olan diğer antiepileptiğe ek ilaç olarak dirençli parsiyel nöbetlere olduğu kadar, semptomatik ve idiyopatik jeneralize konvülzif nöbetlerde de etkilidir. Spinal miyoklonusa ve diğer miyoklonik kasılmalara da etkili olabildiği ileri sürülmüştür. Erişkinlerde günlük ortalama doz 2000 mg.dır ve doz 3000 mg’a kadar artırılabilmektedir. Yarı ömrü nispeten kısa olduğundan günlük doz, üç öğüne bölünerek kullanılır (70-72). Yan etkiler: Yorgunluk hissi, uyuklama, motor koordinasyon bozukluğu, sinirlilik, ajitasyon başlıca yan etkileri arasındadır. Kalbe, karaciğere ve sindirim sistemine ait ciddi bir yan etkisi bildirilmemiştir (69,73). 5) Gabapentin (GBP) Bir siklohekzan türevi ve GABA agonisti olarak tasarlanmış olan gabapentin, lipit çözünürlüğü yüksek olduğundan kan beyin bariyerini kolay aşar. Çeşitli etki mekanizmaları vardır bunlar GABA salınımının artışı ve muhtemelen sentezi ile bazı nöronal kalsiyum devrelerinin modülasyonudur. Antiepileptik etkisi zayıf olan ilaç parsiyel tipte epilepsilerde genellikle diğer antiepileptiklere eklenerek kullanılır. Absans ve miyoklonik nöbetleri artırmaktadır. Ağızdan alındıktan sonra 2-3 saat içinde plazma tepe konsantrasyonuna erişir. Plazma proteinlerine bağlanmaz, değişime uğramadan renal yoldan elimine edilir. Önerilen günlük doz üçe bölünmüş olarak verilen 900-1800 mg’dır fakat 2400-3600 mg/gün şeklindeki dozlarda da iyi tolere edilmiştir (74). Yan etkiler: Uykuya meyil, baş dönmesi, ataksi ve yorgunluktur (69,73). 21 6) Felbamat (FBM) Bir dikarbamat olan felbamatın güçlü antiepileptik etkinliği gösterilmiş olmakla birlikte, ölümle sonuçlanabilen aplastik anemi ve karaciğer yetmezliğine yol açması nedeniyle FDA tarafından, ABD’de yaygın olarak kullanımı sınırlandırılmıştır. Çeşitli etki mekanizmaları belirtilmiştir; bunlar sodyum kanal blokajı, kalsiyum kanal blokajı, NMDA ve AMPA reseptör antagonizması ve ayrıca GABA aracılı etkiyi güçlendirmesidir (75). Erişkinlerde parsiyel tip ve sekonder jeneralize epilepsilerde, Lennox-Gastaut sendromuyla ilişkili parsiyel ve jeneralize başlangıçlı nöbetlerin tedavisinde hem monoterapi hem de yardımcı tedavide kullanılabilir. Ağızdan alındıktan sonra %90 oranında emilmekte ve plazmada tepe konsantrasyonuna 2-6 saat içinde ulaşmaktadır. Plazma proteinlerine %20-25 gibi düşük bir oranda bağlanmaktadır. Erişkinlerde günlük ortalama tedavi dozu 3600 mg, çocuklarda 45 mg/kg’dır (54). Yan etkiler: Gastrointestinal bozukluk, anoreksi, insomniadır. Aplastik anemi ve karaciğer toksisitesi riski vardır (74-76). 7) Tiagabin (TGB) Tiagabin bir nipekotik asit türevidir ve antiepileptik etkisini glia ve nöronlarda GABA geri alınımını inhibe ederek gösterir. Beyinde sinaptik GABA düzeylerinde artışla sonuçlanır (72). Basit ve kompleks parsiyel nöbetlerde, ayrıca sekonder jeneralize tonik klonik nöbetlerde etkindir. Etkili günlük dozu 30-56 mg’dır. Ağız yolundan alındıktan sonra sindirim kanalından iyi emilir ve 30-90 dakika sonra plazma tepe konsantrasyonuna ulaşır. %95 oranında plazma proteinlerine bağlanır. Karaciğerde yüksek oranda mikrozomal oksidasyon sistemiyle başlıca CYP3A izoformu tarafından metabolize edilir. Tiagabin hepatik mikrozomal enzim inhibisyonu veya indüklemesi yapmaz (77). Yan etkiler: En yaygın yan etkileri baş dönmesi, bulantı, asteni, uykuya meyil, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısıdır (77). 8) Zonisamid (ZNS) Yeni geliştirilmiş sulfonamid türevi bir antiepileptiktir. Voltaja bağımlı sodyum kanallarını bloke eder fakat aynı zamanda voltaja bağımlı T tipi kalsiyum akımlarını zayıflatır, GABA reseptörlerine bağlanıp dopaminerjik ve serotonerjik nörotransmisyonu kolaylaştırır (70). 22 Zonisamid parsiyel, jeneralize tonik-klonik , absans ve miyoklonik nöbetlerde etkili olan geniş spektrumlu bir antiepileptiktir (56). Ağızdan alındıktan sonra sindirim kanalından hızlı emilmekte ve yaklaşık 2.5 saat sonunda plazma tepe konsantrasyonuna ulaşmaktadır. Plazma proteinlerine %40-60 oranında bağlanır. %70 kadar kısmı karaciğer mikrozomal enzimlerinden CYP3A4 ve CYP2D6 ile metabolize olur ve kalan kısmı idrarla değişmeden atılır. Hepatik enzimleri indükleyen fenobarbital, fenitoin gibi ilaçlarla beraber verilirse, metabolizması artar ve kan düzeyi azalır. Plazma terapötik aralığı 10-40 µg/ml’dir. Erişkinlerde 400-600 mg dozda önerilmektedir (72,74). Yan etkiler: Sedasyon, uyuklama, ataksi, mental aktivitede yavaşlama, anoreksi, sindirim sistemi şikayetleridir (78). 9) Pregabalin (PGB) Yapısal ve kimyasal olarak gabapentin’e benzer; ancak epilepsi bakımından hayvan modellerinde gabapentin’den daha potent olduğu bildirilmiştir. Etki mekanizması tam olarak anlaşılamamıştır; fakat deneysel modellerde voltaja bağlı kalsiyum kanallarının alfa 2 alt ünitesine yüksek afinite ile bağlandığı gösterilmiştir. Sindirim yolundan emilimi hızlı ve tamdır. Biyoyararlanımı %90 oranında gerçekleşir ve plazma proteinlerine bağlanmamaktadır. Aktif metaboliti yoktur. Vücutta metabolize edilmez ve alınan miktarın %95’i değişmeden idrarla atılmaktadır. Diğer ilaçlarla etkileşimi bildirilmemiştir; ancak antiasitler emilimini %20 oranında azaltır. Parsiyel nöbetlerde tek ilaç olarak veya tedaviye ek olarak etkili olduğu gösterilmiştir. Günde 900-2400 mg dozunda kullanılır (70-72). Yan etkiler: Uyuklama, yorgunluk hali, baş dönmesi ve kilo alımıdır. Karaciğer enzimlerinde geçici hafif yükselme bildirilmiştir (69,73). 23 TİROİD HORMONLARI FİZYOLOJİSİ Tiroid bezi kelebek görünümünü almasını sağlayan ve isthmus adı verilen ince bir band ile birbirine bağlanmış iki lobdan meydana gelir. Erişkinlerde tiroid bezinin toplam ağırlığı yaklaşık 15-20 gram kadardır. Tiroid follikülü, kolloid adı verilen amorf madde içeren ve epitel hücrelerin dış tabakasından oluşan tiroid bezinin salgılayıcı birimidir. Tiroid follikülü tiroglobulin adlı glikoproteini sentezler. Tiroid hormonlarının öncülü olan kolloid (tiroglobulin + iyot ), folliküllerin lümenini doldurur (79). Tiroid hormonları tirozin amino asitinden türerler, bağlı olan iyotun sayısı ve pozisyonu hormon tipini belirler. Tiroid bezinden sırası ile T4 ve T3 adı ile bilinen tiroksin (tetraiyototironin) ve triiyototironin hormonları salgılanır. Dolaşımda %93 oranında T4 (tiroksin) ve %7 oranında T3 (triiyodotironin) bulunur. Tiroksinin hemen tamamı dokularda triiyodotironine dönüşür. T3, T4’ün dört katı güçtedir ve kanda daha uzun süre kalır. Tiroid hormonlarının sentezi için önce; tiroid tarafından alınıp tutulan serum iyodu tirozinin yapısına katılır. Daha sonra iyotlanmış tirozil kalıntıları Tg ile eşlenir ve iyodotironinlerin salıverilmesi için foliküler Tg molekülü proteolitik olarak yıkılır. Hipofizer tiroid uyarıcı hormon (TSH), tiroid hormonlarının sentezini düzenler. Ayrıca TSH, tiroidal foliküler hücrelerin büyüklüğünün ve sayısının artmasını uyarır. Uzun süreli TSH uyarılması, vaskülarite artışına ve sonunda tiroid bezinin hipertrofik büyümesi olan ‘guatr hastalığına’ neden olur (79,80). Karaciğerde T3 ve T4 konjüge olarak sülfat ve glukuronidler oluşturur. Safraya katılan bu konjügatlar, ince bağırsağa geçerler. Hidroliz olan tiroid hormonu konjügatlarının bir kısmı enteropatik dolaşıma geri emilir, bir kısmı ise dışkı ile atılır. Dolaşımda T3 ve T4 serbest ve bağlı olarak iki formda taşınır. T4 ve T3’ün %99’undan fazlası serumda üç major taşıyıcı proteine bağlı olarak taşınır. Başlıca taşıyıcı plazma proteini Tiroksin Bağlayıcı Globulin (TBG)’dir, az miktarlarda da transtiretin ve albümine bağlanır. Bu hormonların çok küçük miktarları serbest ve bağlı olmayan şekilde bulunur. Hormonlar bağlı olduklarında aktif değillerdir. Bağlayıcı proteinler hormonları yıkılmaktan koruyarak ve böbrekten atılımlarını önleyerek plazmada kalma sürelerini uzatırlar. Tiroid hormonlar da steroid hormonlar gibi serbest forma geçtiklerinde aktiftirler ve hipotalamo-hipofizer aks üzerine negatif ‘feedback’ etkiyle sabit bir konsantrasyonda tutulurlar. Hipotalamusta sentezlenen ve bir tripeptid olan tirotiropin salıverici hormon (TRH), hipofizdeki 24 tirotropları etkileyerek TSH sentezi ve salıverilmesini uyarır. Tiroid hormon düzeyinin artması, TRH üzerinden hipofiz yanıtını inhibe eder, tiroid hormon düzeyinin azalması, TRH ve TSH salgılanmasını artırır (79-82). Şekil 1: Hipotalamus-hipofiz- tiroid feedback aksı T4 bir prohormondur ve hedef dokularda 5’iyonidaz enzimi ile bir iyot atomunu kaybederek T3’e dönüşür. Bu işleme periferik deiyodinasyon denilir. Deiyodinasyon işlemi karaciğer başta olmak üzere birçok dokuda oluşur. T4 yapısındaki iç halkadan iyodun uzaklaştırılması ile oluşan ve metabolik açıdan aktif olmayan ters T3 (rT3), T4 metabolizmasının son ürünüdür. Periferal deiyonidasyon, tiroid hormon dengesinin hızlı kontrolüne yönelik bir olaydır. Akut ve kronik stres ile bu iyodinasyon yönünün değişmesine neden olan hastalıklar, T3 yerine rT3 oluşumunu sağlar (79). Tiroid hormonları çok sayıda genin nükleer transkripsiyonunu artırır ve tüm vücutta metabolik aktivitede genel artışa neden olur. Mitokondri sayısı, büyüklüğü, toplam yüzey alanı, aktivitesinde ve hücre zarında iyonların aktif taşınımında artış olur. Sonuç olarak bazal metabolizma hızı artar ve beden ağırlığında azalmaya neden 25 olabilir. Protein sentez hızı ve eşzamanlı protein katabolizma hızı artar. Büyüme hızı artar. Tiroid hormonları büyüme hormonu ve somatomedinlerle sinerjistik etki gösterir. Enzim aktivitelerini arttırdıklarından dolayı vitaminlere olan ihtiyacı da artırırlar. Karbonhidrat metabolizmasını her yönüyle uyarırlar. Bunun sonucunda hücrelerin glukoz alımında, glikolizde, glikoneogenezde, glukozun emiliminde ve insülin salgısında artma meydana gelir. Yağ metabolizmasını artırırlar ve böylece lipolizi uyarırlar, plazma serbest yağ asidi konsantrasyonunu artırırlar, hücrelerde serbest yağ asidi oksidasyonunu artırırlar sonuçta plazma kolesterol, fosfolipid, trigiliserid miktarı azalır (83,84). Kardiyovasküler sistemde; kan akımı ve kalp debisinde, deri kan akım hızında, kalp hızında, kalbin atım gücünde ve sistolik basınçta artışla diyastolik basınçta azalma meydana gelir. Solunum sisteminde; solunum derinliğinde ve hızında artışa neden olurlar. Sindirim sisteminde; sindirim salgılarının salgılanma hızında artış ve motilitede artışa neden olurlar. Kas-iskelet sisteminde; kas cevabında, gücünde artış / azalmaya ve yüksek frekanslı kas tremorlarına yol açarlar. Santral sinir sisteminde; merkezi sinir sisteminde uyarıcı etkileri vardır ve bunun sonucunda sinirlilik ve anksiyeteye yol açabilirler. Sinaptik uyarılmada artış sonucu yorgunluğa rağmen uykusuzluğa yol açarlar. Endokrin sistemde; bez aktivitelerinde artışa ve dokuların hormon ihtiyacında azalmaya yol açarlar. Üreme sisteminde; erkeklerde eksikliğinde libido kaybı, fazlalığında impotansa yol açarlarken kadınlarda eksikliğinde menoraji, polimenore, amenoreye fazlalığında ise oligomenore ve amenoreye neden olabilirler (85-87). Tiroid hormonları fetal dönemde ve doğumdan sonraki birkaç yılda beynin büyüme ve gelişmesini sağlar (87). Tiroperoksidaz antikorları (anti-TPO) Immünglobulin (Ig) G yapılı olup komplemanla bağlanır ve lenfositik killer hücreleri uyarmak süretiyle hasara yol açarlar. Tiroglobin antikorları (anti-TG) komplemanı bağlamaz. Yüksekliği spesifik bir tiroid hastalığı kliniğini göstermez, ancak immün sistemle ilgili bir olayın tiroid bezinde olabileceğini gösterir. Otoimmunite (Graves Hastalığı), tiroid adenomu, tiroid nodülü, hipofiz tümörü, tiroiditler, dışardan T3-T4 verilmesi ve ektopik tiroid dokusu sebebiyle hipertiroidi gelişebilir (88). 26 Otoimmünite, tiroidit, guatrojenik ilaçlar-besinler, cerrahi çıkarım, radyasyona maruziyet, endemik iyot eksikliği, enzim yetersizlikleri, konjenital yetmezlikler ve antikorlar (Kretenizm) gibi sebeplerden hipotiroidi meydana gelebilir. Hipertiroidi kliniğinde hastada uyarılabilirlikte artış, ısıya dayanıksızlık, terlemede artış, az ya da çok kilo kaybı, ishal, kas zayıflığı, taşikardi, aşırı yorgunluk ve uykusuzluk, tremor, egzoftalmus, sinirlilik ve psişik bozukluklar görülür. Tiroid hormonlarının plazma düzeyleri yükselmiştir. TSH düzeyleri, T4 ve T3’ün hipofiz bezini baskılaması sonucu düşüktür. Hipotiroidi kliniğinde hastada zihinsel yavaşlık, üşüme, deride pullanma, kilo artışı, kabızlık, kas güçsüzlüğü, kalın-kaba ses, bradikardi, yorgunluk ve uyku hali, saç uzamasında yavaşlama ve miksödem görülür. Hastalığın erken evrelerinde tiroid hormonundaki azalmaya bağlı olarak TSH düzeyleri yükselir. Yüksek TSH tiroid bezini uyararak normale yakın bir hormon düzeyini sağlar ancak daha ileri aşamalarda tiroid bezinin fonksiyonu tamamen durma noktasına gelebilir (87). Serum TSH düzeyinin ölçülmesi tiroid fonksiyonun değerlendirilmesi için tek başına en iyi metoddur; çünkü TSH; serum T4 ve T3 düzeylerindeki çok küçük değişikliklere bile duyarlıdır. TSH serum düzeyi hipertiroidide düşük iken primer hipotiroidide yüksek düzeydedir. Ancak hipotiroidi, hipotalamik veya hipofizer kökenli olursa TSH miktarı genellikle normal ya da düşük düzeyde olmasına rağmen bazen de biyolojik olarak inaktif TSH sekresyonundan dolayı yüksek olarak da saptanabilir (89). 27 MATERYAL VE METOD Çalışmaya S.B. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Epilepsi polikliniğinden takip edilmekte olup, monoterapi ile tedavi edilen 105 epilepsi hastası alındı. Kontrol grubuna ise herhangi bir hastalığı olmayan 54 sağlıklı kişi alındı. Epilepsi polikliniğimizde takip edilen 1000 hastanın poliklinik dosyaları incelendi. Epilepsi hastalığı dışında hastalığı olanlar, antiepileptik ilaç dışında ilaç kullananlar, birden fazla antiepileptik ilaç kullanan hastalar, oral kontraseptif, hepatik enzimleri indükleyen ilaç kullananlar, beta adrenoreseptör antagonisti, nonstreoidal antiinflamatuar ilaç ve steroid hormonu kullanan hastalar ile antiepileptik ilaçları düzenli kullanmayan hastalar çalışmaya alınmadı. En az 6 ay süreyle monoterapi alan epilepsi hastalarında serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG ve GGT düzeyleri incelendi. Serum GGT düzeyi mikrozomal enzim indüksiyonunun göstergesi olarak kullanıldı. Buna ek olarak düzeyi ölçülebilir ilaç kullanan hastaların ilaç düzeyleri istendi. Epilepsi hasta grubunun yaş ve cinsiyetine uygun olarak 54 sağlıklı kişinin serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG düzeyleri, GGT düzeyi bakıldı. Monoterapi ile tedavi edilen 105 epilepsi hastası kullandıkları antiepileptik ilaçlara göre alt gruplara ayrıldı. Çalışmaya alınan hasta grubunda 29 hasta Valproik asit, 26 hasta Karbamazepin, 13 hasta Lamotrijin, 11 hasta Fenitoin, 10 hasta Okskarbazepin, 9 hasta Levetirasetam, 7 hasta Topiramat kullanmaktaydı. Hasta gruplarında hastaların yaşları, cinsiyetleri, kullanmakta oldukları antiepileptik ilaçlar, nöbet tipi, nöbetlerin kontrol altında olup olmadığı, tedavi süresi, günlük ilaç dozu, antiepileptik ilacın kan düzeyi, serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti-TPO, anti-TG ve GGT düzeyi değerlendirildi. Monoterapi alan 105 epilepsi hastasının serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG düzeyleri, GGT düzeyleri kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Monoterapi alt gruplarının serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG düzeyleri, GGT düzeyleri birbiri ile ve kontrol grubu ile karşılaştırıldı. 28 Monoterapi alt gruplarında ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT düzeyleri ile serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG düzeyleri arasındaki ilişki araştırıldı. Kontrol grubunda GGT düzeyleri ile serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG düzeyleri arasındaki ilişki araştırıldı. Hasta ve kontrol grubunun serum incelemeleri hastanemiz Biyokimya Laboratuarında çalışıldı. 12 saat açlık sonrasında 10’ar cc kan örneği jelli tüpe alındı. Kan alınımı esnasında turnikenin 1 dakikadan az süre uygulanmasına özen gösterildi. Jelli tüpe alınan kanlar pıhtılaşmaması için oda sıcaklığında 20 dakika bekletilerek santrifüj esnasında hemoliz olması engellenmiş oldu. 3000 Xg’de 15 dakika süreyle santrifuj edilerek serumu ayrıldı, 2 saat içinde analiz edilmeleri sağlandı. Tiroid hormonları ve TSH ECLIA yöntemi ile E170 cihazında çalışıldı. İlaç düzeyleri ise FPIA yöntemi ile ABBOTT AX Sym System cihazı ile çalışıldı. GGT kinetik reaksiyon testi yöntemi ile Olympus analiz cihazlarında çalışıldı. Normal Tiroid Hormon düzeyleri; Total-T3 (TT3) için 0.8-2 ng/ml Total T4 (TT4) için 5.1-14.1 ng/ml Serbest T3 (FT3) için 2.5-4.3 pg/ml Serbest T4 (FT4) 0.93-1.7 ng/ml TSH için 0.27-4.2 uIU/ml Normal Tiroid otoantikor düzeyleri ; Anti TPO 0-34 IU/ml Anti-TG 0-115 IU/ml Normal GTT kan düzeyi 5-55 U/L Antiepileptik ilaç düzeyi; VPA için 50-100 ng/ml KBZ için 4-10 ng/ml DFH için 10-20 ng/ml olarak belirlendi. Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 10.0 programı kullanıldı. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (Ortalama, Standart Sapma) yanısıra, ikili grupların karşılaştırılmasında bağımsız t testi, niceliksel verilerin karşılaştırılmasında Oneway Anova, Student’s t testi, Mann 29 Whitney U testleri kullanıldı. Niteliksel verilerin karşılaştırılmasında ise Ki-Kare testi kullanıldı. Parametreler arası korelasyonlar ise Pearson korelasyon analizi ile belirlendi. Anti TPO ve Anti TG değişkenlerinin dağılımları göz önüne alınarak logaritmik transformasyonları yapılmış ve geometrik ortalama olarak gösterilmiştir. Sonuçlar %95’lik güven aralığında, anlamlılık p<0,05 düzeyinde değerlendirildi. 30 BULGULAR Monoterapi ile tedavi edilen 105 epilepsi hastasının 56’i (%53.3) kadın, 49’u (%46.7) erkekti. Ortalama yaş 34.68±13.38 (14-70) idi. Sağlıklı kişilerden oluşan kontrol grubunun 29’u (%53.7) kadın, 25’i (%46.3) erkekti. Ortalama yaş 32.83±10.3 (19-63) idi. Hasta ve kontrol grupları arasında yaş ve cinsiyet açısından anlamlı fark saptanmadı (Tablo1). Epilepsi hasta grubunun ilaç kullanım süresi 6- 60 ay arasında değişmekte olup, ortalama süre 35±19 ay bulundu. Epilepsi grubunda 76 hastada jeneralize nöbet, 23 hastada sekonder jeneralize nöbet, 6 hastada parsiyel nöbet vardı. Monoterapi alan epilepsi hasta grubunda (n=105) ve kontrol grubunda serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, GGT düzeyleri normal sınırlarda bulundu. Epilepsi grubunda anti-TPO ve anti-TG değişkenlerinin dağılımları geniş farklılıklar gösterdiği için geometrik ortalamalarına bakıldı. Bu değerler normal sınırlar içinde saptandı. Tüm olgular klinik olarak ötiroidikti. Epilepsi grubu ile kontrol grubunun, ortalama serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti TG ve GGT düzeyleri karşılaştırıldı (Tablo 1). Epilepsi hasta grubunda TT4 ve FT4 düzeyleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak düşük bulunurken (sırası ile p=0.001 ve p=0.002), TSH düzeyleri ise anlamlı olarak yüksek bulundu (p=0.0001). Anti-TPO ve Anti-TG düzeyleri açısından iki grup arasında anlamlı fark yoktu. GGT düzeyleri epilepsi hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı yüksek bulundu (p=0.0001). 31 Tablo 1: Epilepsi grubu ile kontrol grubunun demografik özellikleri, Tiroid Fonksiyonları ve GGT değerlerinin karşılaştırılması Epilepsi Grubu Kontrol Grubu n:105 n:54 t p 34.68±13.38 32.83±10.3 0.89 0.377 Erkek 49 (%46.7) 25 (%46.3) Cinsiyet Kadın 56 (%53.3) 29 (%53.7) χ²:0.002 0.965 TT4 6.63±1.27 7.33±1.14 -3.44 0.001 FT4 1.13±0.18 1.22±0.14 -3.08 0.002 TT3 1.23±0.21 1.28±0.19 -1.54 0.125 FT3 3.34±0.48 3.47±0.54 -1.57 0.119 TSH 2.80±1.87 1.80±1.06 3.64 0.0001 Yaş Anti-TPO* 9.42 7.61 1.41 0.138 Anti-TG* 21.18 15.81 1.57 0.119 21.98±9.46 3.75 0.0001 GGT 34.01±22.58 * Anti TPO ve Anti TG değişkenlerinin dağılımları geniş farklılık gösterdiği için bu değerlerin geometrik ortalaması alınmıştır. Epilepsi grubu ile kontrol grubunun tiroid hormon değerlerinin, tiroid otoantikorlarının ve GGT değerlerinin karşılaştırılması Şekil 2,3 ve 4’de gösterildi. 32 . Epilepsi Grubu Kontrol Grubu 8 7 6 5 4 3 2 1 0 TT4 TT3 FT4 FT3 TSH Şekil 2: Epilepsi grubu ile kontrol grubunun tiroid hormon değerlerinin karşılaştırılması Epilepsi Grubu Kontrol Grubu 25 20 15 10 5 0 Anti TPO Anti TG Şekil 3: Epilepsi grubu ile kontrol grubunun tiroid otoantikorlarının karşılaştırılması 33 GGT 35 30 25 20 15 10 5 0 Epilepsi Grubu Kontrol Grubu Şekil 4: Epilepsi grubu ile kontrol grubunun GGT değerlerinin karşılaştırılması Monoterapi ile tedavi edilen hastaların kullandıkları ilaçlara göre dağılımı, yaşları, cinsiyetleri, epilepsi tipleri, ilaç kullanım süreleri ve günlük ilaç dozları Tablo-2’de gösterildi. Fenitoin, Karbamazepin, Valproik asit kullanan gruplarda serum ilaç düzeyleri normal sınırlarda saptandı (Tablo 2). Tablo 2: Antiepileptik İlaç Kullanan Grupların Demografik ve Klinik Özellikleri Sayı Yaş Cinsiyet E/K Epilepsi Tipi J P SJ İlaç Kullanım Günlük İlaç Serum İlaç Süresi (ay) Dozu Düzeyi (mg/gün) (mg/L) PHT 11 41.2±9.7 6/5 11 0 0 44.2±15.0 309±30 11.1 ± 3 CBZ 26 35.4±12.8 12/14 12 2 12 45.4±14.9 703±258 7.57 ± 1.7 VPA 29 31.3±13.9 14/15 28 0 1 38.4±20.2 1044±248 74.2 ± 22.4 OXC 10 27.7±11.1 4/6 3 3 4 19.8±10.7 600±200 − LTG 13 38±12.4 6/7 12 0 1 27.6±19.3 176±83 − LEV 9 38.2±12.4 4/5 4 1 4 17±6 1555±527 − TPM 7 34.7±19.6 3/4 6 0 1 21.1±9.6 164±62 − J: Jeneralize epilepsi, P: Parsiyel epilepsi, SJ: Sekonder jeneralize epilepsi 34 Her bir monoterapi grubunda ve kontrol grubunda ortalama serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH düzeyleri normal sınırlarda bulundu. Monoterapi alt gruplarında antiTPO ve anti-TG değişkenlerinin dağılımları geniş farklılıklar gösterdiği için geometrik ortalamalarına bakıldı. Bu değerler normal sınırlar içinde saptandı. Fenitoin kullanan grupta ortalama GGT düzeyi yüksek saptandı. Her bir monoterapi grubuna ve kontrol grubuna ait ortalama serum TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti-TPO, anti-TG ve GGT düzeyleri tablo-3’de gösterildi. Monoterapi gruplarındaki değerler birbiri ile ve kontrol grubu ile karşılaştırıldı. Tablo 3: Monoterapi alt grupları ile Kontrol Grubunun Tiroid Fonksiyonlarının ve GGT değerlerinin karşılaştırılması PHT n=11 CBZ n=26 VPA n=29 OXC n=10 LTG n=13 LEV n=9 TPM n=7 TT4(5.1-14.1 FT4(0.93-1.7 TT3(0.8-2 FT3(2.5- TSH(0.27-4.2 ng/ml) ng/ml) ng/ml) 4.3 pg/ml) uIU/ml) Anti TPO*(0-34 IU/ml) Anti TG*(0- GGT(5-55 115 U/L) IU/ml) 6.41±1.50 7.33±1.13** 71.1±25.8 1.1±0.18 1.19±0.27 3.44±0.42 2.09±1.06 6.46 13.93 1.9±9.4** p<0.05 p<0.0001 6.32±1.58 1.07±0.19 7.33±1.13** 1.21±0.13** p<0.05 46.6±22.8 1.19±0.23 3.18±0.47 6.0±1.0 25.4 1.9±9.4** p<0.0001 1.14±0.15 1.27±0.18 3.47±0.58 p<0.05 7.33±1.13** 11.68 3.54±1.81 6.63±1.0 7.33±1.13** 2.53±1.19 p<0.05 1.79±1.05** 7.11 19.38 24.5±10.5 p<0.05 1.08±0.24 1.21±0.13** 1.14±0.14 3.27±0.22 2.06±1.22 12.8 25.57 22.4±9.8 1.18±0.13 1.26±0.15 3.36±0.30 2.66±1.12 8.41 27.07 20.2±7.5 1.21±0.19 1.17±0.22 3.17±0.48 7.38 14.18 24.2±9.6 24.37 22.5±7.6 15.81 21.9±9.4 p<0.05 p<0.05 7.2±0.93 7.18±1.02 3.72±4.34 1.79±1.05** p<0.05 26.6 7.16±1.24 1.17±0.13 1.32±0.24 3.44±0.52 1.92±0.83 7.61** p<0.05 Kontol Grubu n=54 7.33±1.13 1.21±0.13 1.28±0.19 3.47±0.54 1.79±1.05 7.61 * Anti TPO ve Anti TG değişkenlerinin dağılımları geniş farklılık gösterdiği için bu değerlerin geometrik ortalaması alınmıştır. ** Kontrol grubu değerleri 35 Fenitoin kullanan grupta ortalama TT4 düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük bulundu (p<0.05). Her iki grupta ortalama TT4 düzeyi normal sınırlar içindeydi. Karbamazepin kullanan grupta ortalama TT4 ve FT4 düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (p<0.05). Her iki grupta ortalama TT4 ve FT4 düzeyleri normal sınırlardaydı. Valproik asit kullanan grupta ortalama TT4 düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı düşük saptanırken, ortalama TSH düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı yüksek saptandı (sırası ile p<0.05 ve p<0.05). Ayrıca valproik asit grubunda ortalama TSH düzeyi fenitoin, karbamazepin, okskarbazepin, topiramat kullanan gruplara göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.05). Tüm gruplarda ortalama TT4 ve TSH düzeyi normal sınırlar içinde bulundu. Okskarbazepin kullanan grupta ortalama TT4 ve FT4 düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı düşük bulundu (p<0.05). Her iki grupta ortalama TT4 ve FT4 düzeyleri normal sınırlardaydı. Levetirasetam kullanan grupta ortalama TSH düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.05). Levetirasetam kullanan grupta ortalama TSH düzeyi fenitoin, okskarbazepin, topiramat kullanan gruplara göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.05). Tüm gruplarda ortalama TSH düzeyleri normal sınırlar içindeydi. Topiramat kullanan grupta ortalama anti-TPO düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.05). Topiramat kullanan grupta ortalama anti-TPO düzeyi fenitoin, valproik asit, levetirasetam kullanan gruplara göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.05). Tüm gruplarda ortalama anti-TPO düzeyi normal sınırlar içinde bulundu. Fenitoin kullanan grupta ortalama serum GGT düzeyi kontrol grubu ve diğer tüm monoterapi gruplarına göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.0001). Fenitoin kullanan grupta ortalama GGT düzeyi normal sınırların üzerinde saptandı. Karbamazepin kullanan grupta ortalama serum GGT düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.0001). Karbamazepin kullanan grupta ortalama GGT düzeyi valproik asit, okskarbazepin, Lamotrijin, levetirasetam, topiramat kullanan gruplara göre anlamlı yüksek saptandı (p<0.0001). 36 Her bir monoterapi alt grubunda ilaç kullanım süresi, günlük ilaç kullanım dozu ve GGT düzeyi ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı (Tablo 4,5,6,7,8,9,10). Fenitoin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırldı ve anlamlı bir ilişki bulunmadı (Tablo-4). Tablo 4: Fenitoin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 FT4 TT3 FT3 TSH Anti- Anti- GGT (ng/ml) (ng/ml) (ng/ml) (pg/ml) (uIU/ml) TPO TG (U/L) (IU/ml) (IU/ml) İlaç r= -.30 r= -.30 r= -.10 r= .22 r= .21 r= -.08 r= .44 r= .50 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Günlük İlaç r= .30 r= .30 r= .10 r= -.40 r= -.40 r= .23 r= -.14 r=-.30 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 GGT r= -.19 r= -.36 r= -.13 r= -.1 r= .46 r= -.02 r= .27 (U/L) p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Süresi Dozu Karbamazepin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı ve anlamlı bir ilişki bulunmadı (Tablo-5). Tablo 5: Karbamazepin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 FT4 TT3 FT3 TSH Anti- TPO Anti- GGT (ng/ml) (ng/ml) (ng/ml) (pg/ml) (uIU/ml) (IU/ml) TG(IU/ml) (U/L) İlaç r= .19 r= .12 r= .03 r= -.02 r= -.05 r= .32 r= .26 r=-.09 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Günlük İlaç r= -.35 r= -.11 r= -.25 r= -.15 r= -.22 r= -.24 r= -.38 r=.17 Kullanım p>0.05 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.05 p>0.1 GGT r= .08 r= .25 r= -.12 r= -.21 r= -.21 r=.05 r=.16 (U/L) p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Süresi Dozu 37 Valproik asit kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı ve anlamlı bir ilişki bulunmadı (Tablo-6). Tablo 6: Valproik asit kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 FT4 TT3 FT3 TSH Anti- Anti – GGT (ng/ml) (ng/ml) (ng/ml) (pg/ml) (uIU/ TPO TG (U/L) ml) (IU/ml) (IU/ml) İlaç r= .04 r= -.05 r= -.12 r= -.17 r= .07 r= .2 r= -.005 r= -.12 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Günlük r= -.10 r= -.31 r= .18 r= .10 r= .07 r= .02 r= .28 r= .32 İlaç p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.05 GGT r= -.30 r= -.35 r= -.06 r= .02 r= .14 r= .30 r= .15 (U/L) p>0.1 p>0.05 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Süresi Kullanım Dozu Okskarbazepin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı ve okskarbazepin kulanan grupta günlük ilaç kullanım dozu ile ortalama GGT düzeyi arasında orta güçte, aynı yönde ve geçerli bir ilişki saptandı (r=0.66, p<0.05). (Tablo-7). Tablo 7: Okskarbazepin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 (ng/ml) FT4 (ng/ml) TT3 (ng/ml) FT3 (pg/ml) TSH (uIU/ml) Anti- TPO (IU/ml) Anti- TG (IU/ml) GGT (U/L) İlaç Kullanım Süresi Günlük İlaç Kullanım Dozu r= .11 p>0.1 r= -.06 p>0.1 r= .08 p>0.1 r= -.01 p>0.1 r= .21 p>0.1 r= .41 p>0.1 r= .23 p>0.1 r= -.22 p>0.1 r= -.38 p>0.1 r= -.22 p>0.1 r= -.38 p>0.1 r= -.49 p>0.1 r= -.16 p>0.1 r= -.31 p>0.1 r= -.33 p>0.1 r= .66 p<0.05 GGT (U/L) r= -.37 p>0.1 r= -.49 p>0.1 r= .18 p>0.1 r= -.32 p>0.1 r= .09 p>0.1 r= -.12 p>0.1 r= -.57 p>0.05 38 Lamotrijin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı ve anlamlı bir ilişki bulunmadı (Tablo-8). Tablo 8: Lamotrijin kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 FT4 TT3 FT3 TSH Anti- TPO Anti- TG GGT (ng/ml) (ng/ml) (ng/ml) (pg/ml) (uIU/ml) (IU/ml) (IU/ml) (U/L) İlaç r= .11 r= -.24 r= .30 r= -.27 r= -.26 r= -.09 r= -.02 r=-.03 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Günlük İlaç r= .44 r= .21 r= -.32 r= -.35 r= -.11 r= .16 r= .40 r=.21 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 GGT r= .24 r= .44 r= -.02 r= .01 r= .31 r= .36 r= .46 (U/L) p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Süresi Dozu Levetirasetam kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı ve anlamlı bir ilişki bulunmadı (Tablo-9). Tablo 9: Levetirasetam kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 FT4 TT3 FT3 TSH Anti- Anti- GGT (ng/ml) (ng/ml) (ng/ml) (pg/ml) (uIU/ TPO TG (U/L) ml) (IU/ml) (IU/ml) İlaç r= -.04 r= -.17 r= -.06 r= .000 r= -.18 r= -.54 r= -.44 r=-.16 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Günlük İlaç r= .000 r= .000 r= .34 r= .43 r= -.43 r= -.66 r= .09 r=-.30 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 GGT r= -.06 r= -.27 r= -.05 r= -.38 r= -.24 r= -.05 r= -.35 (U/L) p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Süresi Dozu Topiramat kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile Tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı ve anlamlı bir ilişki bulunmadı (Tablo-10). 39 Tablo 10: Topiramat kullanan grupta ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 FT4 TT3 FT3 TSH Anti- TPO Anti- GGT (ng/ml) (ng/ml) (ng/ml) (pg/ml) (uIU/ml) (IU/ml) TG (U/L) (IU/ml) İlaç r= -.03 r= -.38 r= .33 r= .54 r= .31 r= .11 r= .14 r=.20 Kullanım p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Günlük İlaç r= .73 r= .000 r=.38 r= .15 r= .34 r= .15 r= .38 r=-.57 Kullanım p>0.05 p >0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 GGT r= -.67 r= .25 r= -.25 r= .37 r= -.42 r= -.35 r= -.67 (U/L) p>0.05 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p> 0.1 p>0.1 Süresi Dozu Kontrol grubunda GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki araştırıldı ve anlamlı bir ilişki saptanmadı (Tablo 11). Tablo 11: Kontrol grubunda GGT ile tiroid fonksiyonları arasındaki ilişki TT4 FT4 TT3 FT3 TSH Anti-TPO Anti- (ng/ml) (ng/ml) (ng/ml) (pg/ml) (uIU/ml) (IU/ml) TG (IU/ml) GGT r= -.02 r= .13 r= .10 r=-.02 r= .005 r= -.07 r= -.10 (U/L) p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 p>0.1 Tüm gruplarda ilaç kullanım süresi, günlük ilaç dozu, ortalama GGT düzeyleri ile tiroid hormon konsantrasyonları arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Sadece Okskarbazepin kullanan grupta ilaç kullanım dozu ile ortalama GGT düzeyleri arasında anlamlı bir ilişki bulundu (r=0.66, p<0.05). 40 TARTIŞMA Antiepileptik ilaçlar ve epilepsi ile endokrin sistem arasındaki ilişkiler karmaşıktır (90). Hormonların nöbet aktivitesi üzerine etkileri varken epilepsinin kendisi de hormon dengesini etkileyebilir (91,92). Antiepileptik ilaçlar hormon konsantrasyonlarını değiştirerek hipotalamo-hipofizer aksta fonksiyon değişikliklerine neden olabilirler (14,15). Özellikle temporal lob epilepsili hastalarda hipotalamo hipofizer aksın etkilenmesi sonucunda endokrin bozukluklar ortaya çıkabilmektedir (16). Epilepsili hastalarda tiroid hormon değişikliğinin daha çok kullanılan antiepileptik ilaçlara bağlı olduğu düşünülse de epilepsinin ilaçlardan bağımsız olarak tiroid fonksiyonları üzerine etkisi dikkate alınmalıdır (93). Larkin ve arkadaşları uzun süredir antiepileptik kullanan bir grup hastayı tedavisiz epileptik hastalarla ve sağlıklı bireylerle karşılaştırmışlar epilepsinin ilaçlardan bağımsız etkisinin olmadığını ve etkinin karbamazepine bağlı olduğunu göstermişlerdir (94). Yüksel ve arkadaşlarının çalışmalarında da benzer sonuçlara ulaşılmıştır (95,96). Antiepileptik ilaçların tiroid fonksiyonları üzerine etkisini araştıran ilk çalışma Oppenheimer tarafından yapılmıştır. Sonuç olarak fenitoinle tedavi edilen epileptik hastalarda serum tiroid hormon değişikliklerinin, fenitoinin proteine bağlı iyot seviyesini azaltması nedeniyle ortaya çıktığı belirtilmiştir (97). Antiepiletik ilaçların tiroid hormonları üzerine etkisini araştıran birçok çalışma yapılmıştır (11,15,98-101). Deneysel çalışmalar özellikle streoid hormonların santral sinir sistemindeki nöronlarla etkileşime girebildiklerini, nöronal eksitabilite ve protein sentezini azalttığını göstermiştir (102,103). Hayvanlarda yapılan çalışmalarda östrojenin epileptik etkisi olduğu gösterilmiş; parsiyel epilepsili kadınlarda yapılan çalışmada intravenöz verilen östrojenin EEG değişikliklerine yol açtığı belirlenmiştir (104). Antiepileptikler hormon bağlayıcı protein düzeyini yükselterek serbest dolaşan hormon düzeyini düşürmekte ve hepatik mikrozomal enzim sistemini indükleyerek steroid hormonların metabolizmasını arttırmaktadır (105). Uzun süreli antiepileptik tedavi sırasında ortaya çıkabilen yan etkiler diğer yan etkilere göre daha az dikkat çekicidir (106). Yapılan çalışmalarda tiroid hormon düzeyindeki değişikliklere rağmen hastaların klinik olarak ötiroid olduğu vurgulanmıştır (11,107). 41 Bu çalışmada monoterapi alan 105 epilepsi hastasında ortalama TT4, FT4 düzeyi normal olup, kontrol grubuna göre anlamlı düşük saptandı. Monoterapi grubunda ortalama TSH düzeyi normal olup, kontrol grubuna göre anlamlı yüksek bulundu. Sürekli Fenitoin alan hastalarda, tiroid hormonlarıyla ilgili değişiklikler uzun zamandır bilinmektedir (11-13). Fenitoin'in etki mekanizması konusunda farklı görüşler vardır. Bir grup araştırıcı proteine bağlı iyot konsantrasyonunda ve T4, serbest T4, T3 ve daha az derecede TSH seviyelerinde düşme olduğunu bildirmiştir (108). Diğer bir grup araştırıcı ise PHT ve T4 arasında kimyasal benzerlik bulunduğunu, Fenitoin’in T4 agonisti gibi davranarak Tiroksin bağlayan globulin'e (TBG) T4 gibi bağlanabildiğini ve TBG'in T4 bağlama kapasitesinin düştüğünü ve TSH sekresyonunu inhibe ettiğini vurgulamaktadır (11,109,110). Ancak bu teori doğru ise ilaç TBG’den T4’ü ayırdığı için serbest tiroid hormon seviyeleri artması gerekteğini belirten çalışmalar da mevcuttur (111). Bu çalışmalarda ortak olan nokta, farklı hormon değerlerine karşın kişinin ötiroidik olmasıdır (11,13,109,112). Çünkü Fenitoin’in etkisi daha çok proteine bağlı tiroid hormonları üzerinedir. Serbest hormonlar TBG düzeyindeki dalgalanmalardan etkilenmemektedir. Serbest T3 ve T4 tiroid hormonlarının aktif şekilleri olup kişinin hipo veya hipertiroidik olması bu serbest fraksiyonlarla ilgilidir. Bununla birlikte antiepileptik tedavi sonucu, serbest T4 değerlerinde de azalma olabileceği bildirilmiştir (11,13). Diğer bir teori ise şu şekildedir. T3'ün büyük kısmı periferde T4'den oluşmaktadır. Antiepileptik tedavi sırasında aktif tiroid hormonu kabul edilen T3 seviyesini korumak amacıyla T4'den T3'e dönüş hızlanmaktadır. Sonuçta T4 seviyesinde azalma ortaya çıkmaktadır. T4 ve FT4 değerlerinde düşme olmasına rağmen, TSH değerleri normal sınırlarda saptanmıştır. Bunun Fenitoin ve Karbamazepin’in hipotalamik TRH sekresyonuna inhibitör etkisine bağlı olabileceği belirtilmiştir (98). Bu çalışmada Fenitoin kullanan hastalarda ortalama TT4 düzeyi normal sınırlar içinde olmasına rağmen, kontrol grubuna göre anlamlı düşük saptandı. İlaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, ortalama GGT değeri ile ortalama TT4 değeri arasında bir ilişki bulunmadı. FT4, TT3, FT3 düzeyleri normal sınırlarda olup, kontrol grubu ile arasında anlamlı fark bulunmadı. Daha önce yapılan çalışmalarda da benzer bulgular saptanmıştır. (100,113,114). Bunun nedeni olarak T4’ün T3’e dönüşümünün artmış olması kabul edilebilir. 42 Franklyn ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada ise Fenitoin’in stimule TRH’a TSH yanıtını bloke ettiği saptanmıştır (115,116). Bazı araştırmacılar ise yaptıkları çalışmalarda antiepileptik ilaç kullanan hastalarda intravenöz verilen TRH’a hipofizer TSH yanıtının normal olduğu bulunmuşlardır ve bu nedenle antiepileptik ilaçların hipotalamus-hipofiz-tiroid aksını etkilemediğini düşünmüşlerdir (98,117). Fenitoin kullanan hastalarda ortalama TSH değerinin değişmediğini belirten çalışmalar mevcuttur (15,94,98,100). Bu çalışmada da Fenitoin kullanan hastalarda ortalama TSH değeri ile kontrol grubu arasında anlamlı fark bulunmadı. Bu durum normal TT3 ve FT3 değerlerinin, negatif ‘feedback’ mekanizmayı inhibe ederek, düşük T4 ve FT4 değerlerine rağmen normal TSH düzeyi sağladığı görüşünü desteklemektedir (118). Yapılan pek çok çalışmada Karbamazepinin hepatik P 450 sistemini indükleyerek tiroid hormonlarının serum konsantrasyonunu azalttığı, ancak serum TSH düzeyinde değişikliğe yol açmadığı bulunmuştur (11,107,119,120). Bir çalışmada uzun süreli Karbamazepin ve Karbamazepin+Fenitoin alan 2 hastada klinik ve laboratuar hipotiroidinin ortaya çıktığı rapor edilmiştir. Bu çalışmanın sonucunda tiroid patolojisi bilinen hastalara Karbamazepin ya da Karbamazepin+Fenitoin verilmemesi gerektiği antiepileptik ilaçların sadece tiroid hormonlarını değiştirmeyip, klinik hipotiroidizmi ortaya çıkarabileceği rapor edilmiştir (121). Karbamazepin, karaciğerdeki tiroid hormonlarını katabolize eden mikrozomal enzim sistemini indükleyerek T4’ün T3’e dönüşümünü artırır (120). Karbamazepinin hepatik plazma klerensini hızlandırarak tiroid bezindeki iyot tutulumu ve hormon sentezi üzerine doğrudan inhibitör etkisinin olabileceği bildirilmiştir (122). Bir çalışmada Karbamazepin T4’ün hipotalamus ve hipofiz gibi dokulara aktif transmembran transportunu etkileyerek T4 düzeyinin düşmesine neden olurken, T3 düzeyi üzerine bu tarzda bir etkisinin bulunmadığı bildirilmiştir (117). Karbamazepinle ilgili 2 prospektif çalışma mevcuttur (11,107). Bu iki çalışmada da yeni tanı konulmuş epilepsi hastalarına Karbamazepin tedavisi başlanmış ve tedavinin en erken 1. ve 2. ayından sonra T4 ve FT4 değerlerinde anlamlı azalma gözlenmiştir. Her iki çalışmada da bu sonuç 1 yıldan uzun süredir Karbamazepin alan hastaların sonuçlarıyla benzerlik göstermiştir. Bu iki prospektif ve diğer retrospektif çalışmaların tümünde tiroid hormonlarındaki düşmeye rağmen TSH değerleri belirgin yükselme göstermemiş, hastaların kliniği ötiroid kalmıştır. 43 Literatürde Karbamazepin alan hastaların T4 ve FT4 düzeylerinde anlamlı bir azalma saptanmıştır (11,15,113,114,123-125). Bu çalışmada Karbamazepin kullanan hastalarda ortalama FT4 ve TT4 düzeyleri normal sınırlar içinde olmasına rağmen, kontrol grubuna göre anlamlı düşük saptandı. Hastaların tümü klinik olarak ötiroidikti. İlaç kullanım süresi, günlük ilaç kullanım dozu, ortalama GGT düzeyi ile ortalama FT4 ve TT4 düzeyleri arasında bir ilişki saptanmadı. Çalışmamızda Karbamazepin kullanan hastalarda ortalama GGT düzeyi ile ortalama FT4 ve TT4 düzeyleri arasında ilişki saptanamadığından, tiroid hormonlarındaki düşüklükte sadece mikrozomal enzim indüksiyonunun tek neden olmadığını düşündürmektedir. Karbamazepin’in T4’ün hipotalamus ve hipofiz gibi dokulara aktif transportunu engellemesi bir neden olarak düşünülebilir. Karbamazepin alan hastaların T3 ve FT3 düzeyleri çalışmaların bir kısmında değişmemiş (11,101,107,113), bir kısmında ise düşük bulunmuştur(15,100,114,123126). Bizim çalışmamızda da Karbamazepin kullanan hastalarda ortalama TT3 ve FT3 düzeylerinde kontrol grubuna göre anlamlı fark bulunmadı. Bazı çalışmalarda T4 ve FT4 düzeylerinde düşüklük saptanmış; fakat TSH düzeyinde değişiklik saptanmamıştır. Bir çalışmada bu durum karbamazepin’in 5 hidroksitriptaminerjik aktivitesine bağlanmıştır. 5-hidroksitriptaminin hipotalamustan TRH salınımını inhibe ederek TSH düzeyi artışını engellediği belirtilmiştir (127). Karbamazepin alan hastalarda TRH’a TSH yanıtının normal olduğunu ve bu nedenle Karbamazepin’in pituiter etkileşiminin olmadığını belirten çalışmalar mevcuttur (98,128). Karbamazepin ve Fenitoin kullanan hastalarda tiroid hormonlarında düşme saptanmasına rağmen; TSH seviyesinin artmaması serum T3 düzeylerinin doku düzeyinde metabolik aktivitesinin sürmesi için yeterli olmasına bağlanmaktadır (98). Çocuklarda yapılan bir çalışmada Karbamazepin kullananlarda ortalama T3 seviyesinde düşme, TSH seviyesinde ise artma saptanmıştır (129). Bu çalışmada ise Karbamazepin kullanan hastalarda ortalama TSH değeri ile kontrol grubu arasında anlamlı fark bulunmadı. Karbamazepin kullanan hastalarda ortalama FT4 ve TT4 düzeyleri kontrol grubuna göre düşük olmasına rağmen hastaların kliniği ötiroid kalmış ve ortalama TSH düzeyleri yükselmemiştir. Ortalama TSH düzeyinin yükselmemesi Karbamazepin’in hipotalamik TRH 44 sekresyonuna inhibitör etkisine veya serum TT3 düzeyinin metabolik aktivitenin devamı için yeterli olmasına bağlanabilir. Tiroksinle tedavi edilen hipotiroidili hastalarda karbamazepin veya fenitoinle tedaviye başlandığı zaman hormon dozunun arttırılması gerektiğini bildiren çalışmalar mevcuttur (130,131). Bugüne kadar yapılan çalışmalarda; Valproik asitin serum tiroid hormon düzeylerine etkisi tam açıklanamamıştır (122,132). Tiroid hormonları üzerine etkisi değişkendir, hormonların düzeyini düşürebilir (11,129), değiştirmeyebilir (94,132) veya arttırabilir (113,122). Verotti ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada Valproik asit’in tiroid hormon serum düzeylerine etkisi olmadığı, Ericsson ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise Valproik asit’in serum T3 konsantrasyonunu arttırdığı gösterilmiştir (120,122). Valproik asit’in tiroid fonksiyonları üzerine etkisinin, ilacın karaciğerde mikrozomal enzimleri indükleme etkisinden çok enzimatik inhibitör etkisinden dolayı olabileceği, Valproik asit’e bağlı tiroid hormonlarının arttığı rapor edilmiştir (133). Valproik asit’in yüksek oranda plazma proteinlerine bağlanarak T4’ün bağlandığı yerden ayrılmasına neden olduğu bildirilmiştir (91). 14 kişilik Valproik asit monoterapisi alan hastalar arasında yapılan çalışmada FT4, FT3, TT3 düzeyi ortalamalarının normal sınırlar içinde olduğu, kontrol grubu ile arasında anlamlı fark olmadığı saptanmıştır (118). Çocuklarda yapılan bir çalışmada FT4 düzeyleri Karbamazepin ve Valproik asit + Karbamazepin tedavisi alan gruplarda Valproik asit grubu ve kontrol grubuna oranla anlamlı olarak düşük bulunmuştur (106). Bizim çalışmamızda ise TT4 düzeyi ortalaması normal sınırlar içinde olmasına rağmen, kontrol grubuna göre anlamlı düşük saptandı. İlaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, ortalama GGT değeri, ile ortalama TT4 değeri arasında ilişki bulunmadı. Valproik asit plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanıp T4’ün bağlandığı yerden ayrılmasına neden olur. Bu nedenle ortalama TT4 düzeyi düşüklüğüne sebep olabilir. Ortalama FT4, FT3, TT3 değerleri normal sınırlarda olup, kontrol grubuna göre anlamlı fark saptanmadı. Bu sonuç Bentsen ve arkadaşları tarafından yapılan prospektif çalışmanın sonuçları ile uyumlu bulundu (11). Isojorvi ve arkadaşlarının bir çalışmasında Valproik asit monoterapisindeki erkek hastalarda TSH düzeylerinde yükseklik rapor edilmiş fakat bu yükseklik istatistiksel olarak anlamlı saptanmamıştır (113). Fakat diğer çalışmalarda TSH 45 düzeyleri çoğunlukla normal bulunmuştur (11,15,122,132). TSH seviyesinin arttığını gösteren çalışmalar da vardır (98,113,128,134,135). TSH seviyesindeki artma serum T3 ve FT4 değerlerinde artmaya neden olabileceği belirtilmiştir (98). Başka bir çalışmada ise Valproik asit’in GABA minerjik özelliğinden dolayı TSH düzeylerini arttırabileceği belirtilmiştir (136); çünkü GABA somotostatin salınımının inhibitörüdür ve somatostatin TSH sekresyonunu inhibe eder. Valproik asit kullanan hastalarda ortalama TSH düzeyi normal sınırlardaydı, fakat kontrol grubu ve fenitoin, karbamazepin, topiramat, okskarbazepin kullanan gruplara göre anlamlı yüksek saptandı. Ortalama TSH düzeyinin yükselmesi valproik asit’in Gaba minerjik etkisine bağlanabilir. Daha önce yapılan bazı çalışmalarda da Valproik asit monoterapisinin TSH düzeyini arttırdığı bildirilmiştir (98,113,128,134,135). İlaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu, ortalama GGT değeri ile ortalama TSH düzeyi arasında bir ilişki bulunmadı. Okskarbazepin’in tiroid fonksiyonları üzerine etkisini gösteren sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır (128,137-139). Günlük >800 mgr ve ≤ 800 mgr Okskarbazepin kullanan epileptik hastalarda yapılan bir çalışmada her iki grupta da T4 ve FT4 düzeyleri düşük; T3 ve TSH normal saptanmıştır. Düşük ve yüksek dozda ilaç kullanımınında T4 ve FT4 düzeyi düşüklüğü açısından anlamlı fark saptanmamıştır. Okskarbazepin’in >800 mgr dozlarında mikrozomal enzim indüksiyonuna neden olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmanın sonucunda Okskarbazepin’in tiroid fonksiyonları üzerine etkisinin hepatik enzim indüksiyonu dışındaki mekanizmalarla ilişkili olduğu düşünülmüştür. Neden olarak immünolojik mekanizma aktivasyonu araştırılmış fakat hastaların serum anti-TPO, anti-TG düzeyleri normal saptanmıştır. TT4 ve FT4 düzeyleri düşük olan hastalarda serum anti-TPO ve anti-TG düzeyleri yükselmemiştir bu nedenle immünolojik mekanizma aktivasyonu neden olarak düşünülmemiştir (128). Çocuklarda yapılan bir çalışmada Okskarbazepin ve Valproat’ın kısa dönem kullanımında tiroid fonksiyonları üzerine etkisi araştırılmıştır. Bu çalışmada 55 yeni tanılı normal tiroid fonksiyonlu epileptik çocuk çalışmaya alınmıştır. Başlangıç; 3 ve 6. ayda tiroid fonksiyon testleri ve tiroid otoantikorları çalışılmıştır. Okskarbazepin kullananlarda 3 ve 6. ayda FT3, T3, FT4, T4 düzeylerinde başlangıca göre anlamlı düşüklük saptanırken, TSH normal saptanmıştır. VPA kullananlarda 3 ve 6. ayda tiroid hormonlarında değişiklik saptanmazken, TSH düzeyi anlamlı yüksek saptanmıştır (137). Erişkinlerde yapılan Okskarbazepin’in kısa dönem tiroid 46 fonksiyonları üzerine etkisini araştıran çalışmada ilacın tiroid fonksiyonları üzerinde etkisi saptanmamıştır (139). Çocuklarda uzun dönem Okskarbazepin kullanımının tiroid fonksiyonları üzerine etkisini araştıran bir çalışmada tiroid hormon seviyelerinde düşüklük saptanmıştır (134). Bu çalışmada Okskarbazepin kullanan hastalarda ortalama FT4 ve TT4 düzeyi normal sınırlarda olmasına rağmen, kontrol grubuna göre anlamlı düşük saptandı. Ortalama TSH düzeyi normal sınırlarda olup, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmadı. İlaç kullanım dozu, ilaç kullanım süresi, ortalama GGT ile ortalama FT4 ve TT4 düzeyleri arasında bir ilişki saptanmadı. Yalnızca Okskarbazepin kullanan hastalarda günlük ilaç kullanım dozu ile GGT arasında orta güçte, aynı yönde ve anlamlı ilişki bulundu. Bu da yüksek dozda Okskarbazepin kullanımının mikrozomal enzim indüksiyonuna neden olabileceğini düşündürdü. Hem Karbamazepin kullanan hastalarımızda hem de Okskarbazepin kullanan hastalarımızda TT4 ve FT4 düzeyi kontrol grubuna göre anlamlı düşük saptanmıştır. Her iki grupta da ilaç kullanım dozu, ilaç kullanım süresi, GGT ile tiroid fonksiyonları arasında ilişki saptanmamıştır. Bu sonuç Okskarbazepin’nin tiroid fonksiyonları üzerine olan etkisinin sadece mikrozomal enzim indüksiyonuna bağlı olmadığını belirten çalışmaları desteklemektedir (128). Bu çalışmada TT4 ve FT4 değerleri düşük olan hastalarda serum anti-TPO ve anti-TG düzeyleri yükselmemiştir. Bu da otoimmün mekanizma aktivasyonunun saptanmadığını belirten çalışmaları desteklemektedir (128). Okskarbazepin dışındaki diğer yeni kuşak antiepileptik ilaçların tiroid fonksiyonları üzerine etkisini araştıran geniş çalışmalar yoktur. Goodwin ve Jamison yaptıkları çalışmada bipolar hastalık nedeniyle takip ettikleri 638 vakaya 18 ay boyunca monoterapi şeklinde 100-400 mg/gün lamotrijin, lityum veya plasebo uygulamışlar. Plasebo verilen grubun < %1’inde, lityum verilen grubun %8’inde TSH düzeyi yüksek saptanmış; lamotrijin kullanan hastaların hiçbirinde TSH düzeyinde yükseklik saptanmamıştır (140). Lamotrijin tiroid hormon homeostazını etkilmez veya sadece minimal etkiler. Lamotrijin bazı UGT enzimlerini indükler; fakat bu enzimlerin T4 ve T3 glukronidasyonunu etkilemedikleri düşünülmektedir (141). Çalışmamızda LTG kullanan hastalarda tiroid fonksiyon testleri normal sınırlarda olup kontrol grubuna göre anlamlı fark saptanmadı. 47 Japonya’da sağlıklı erişkin erkek gönüllülerle yapılan çalışmada 250-5000 mg/gün dozunda levetirasetam verilerek plasebo grubuyla karşılaştırılmıştır. TT4 ve TT3 düzeyleri plasebo grubundan farklı bulunmamıştır. Bir başka çalışmada 7 gün boyunca bir grup gönüllü erişkin erkeğe günde 2 kez 1000 mg/gün levetirasetam, diğer gruba ise günde 2 kez 1500 mg/gün levetirasetam verilmiş, TT4 ve TT3 düzeyleri plasebo grubu ile karşılaştırılmış ve gruplar arasında anlamlı fark saptanmamıştır (141,142). Çalışmamızda ortalama TT4,FT4,TT3,FT3 değerleri normal sınırlarda saptanmış olup, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmadı. Levetirasetam kullanan grupta ortalama TSH düzeyi normal sınırlarda olmasına rağmen, kontrol grubu ve fenitoin, topiramat, okskarbazepin kullanan gruplara göre anlamlı yüksek saptandı. İlaç kullanım süresi, günlük ilaç dozu, ortalama GGT düzeyi ile ortalama TSH düzeyi arasında ilişki saptanmadı. Daha önce yapılan çalışmalarda da Levetriasetam’ın tiroid fonksiyonlarını etkilemediği belirlenmiştir. Ben-Menachem ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada epilepsi hastalarına kullanmakta oldukları antiepileptik ilaca ek olarak 50-400 mg/gün dozunda topiramat eklenmiştir. Başlangıç, 3. ay ve 1. yıl tiroid hormon değerleri ölçülmüştür. I. yılda TT4 ve rT3 değerleri istatistiksel olarak anlamlı düşük saptanmıştır; fakat değerler normal sınırlar içinde ve tüm hastalar klinik olarak ötiroid bulunmuştur (143). Topiramatla ilgili diğer çalışmalarda da tiroid hormon değerlerinde anlamlı değişiklikler saptanmamıştır. Bizim çalışmamızda ortalama TT4,FT4, TT3, FT3, TSH düzeyleri normal sınırlarda saptanmış olup, kontrol grubu ile karşılaştırıldığında anlamlı fark saptanmadı. Anti- TPO düzeyi kontrol grubu ve fenitoin, levetirasetam, valproik asit kullanan gruplara göre anlamlı yüksek bulundu. Bu sonuç topiramat tedavisinin otoimmün mekanizma aktivasyonuna neden olabileceğini düşündürmektedir, bu konuda geniş vakalı çalışmalara ihtiyaç vardır. Parsiyel nöbetleri o lan epilepsi hastalarında, bir grup hastaya 10-20 mg/gün tiagabin, bir grup hastaya da 400-800 mg/gün karbamazepin verilmiştir. Başlangıçta ve 2 hafta-12 hafta aralığında tiroid hormon değerleri ölçülmüştür. Karbamazepin kullanan grupta TSH ve FT4 düzeylerinde anlamlı değişiklikler saptanırken, tiagabin kullanan grupta anlamlı değişiklikler saptanmamıştır (144). 48 Yapılan bir araştırmada gabapentin kullanan 17 yaşındaki kadın hastada tiroid fonksiyonları incelenmiştir. TSH düzeyi yüksek saptanmıştır (145). Bu çalışma dışında literatürde gabapentin’in tiroid fonksiyonları üzerine etkisini gösteren çalışma bulunmamaktadır. Bu nedenle gabapentinle ilgili ileri araştırmalara ihtiyaç vardır. Felbamat, pregabalin, zonisamid’in tiroid hormonları üzerine etkisini gösteren çalışma bulunmamaktadır. Antiepileptik ilaçların tiroid otoantikorları üzerine etkisini araştıran çalışmalar mevcuttur (117,128,134,137). Isojorvi ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada karbamazepin, okskarbazepin ve valproat monoterapisi alan erkek hastalarda; Karbamazepin ve Okskarbazepin alan gruplarda T4 ve FT4 düşük saptanmasına rağmen hastalar klinik olarak ötiroid bulunmuş ve anti-TPO ve anti-TG düzeyleri kontrol grubu ile benzer saptanmıştır. Bu nedenle karbamazepin ve okskarbazepin kullananlarda serum tiroid hormon değişikliği daha önce tartışılan aktive otoimmün mekanizmaya bağlanmamıştır. Valproik asit kullanan erkek hastalarda ise hem tiroid hormonları hem de tiroid otoantikorları normal saptanmıştır (128). Çocuklarda yapılan bir çalışmada Okskarbazepin ve Valproik asit’ın tiroid fonksiyonları üzerine kısa dönem etkileri araştırılmış ve her iki ilacında serum anti-TPO seviyesini etkilemediğini saptamışlardır (137). Çalışmamızda epilepsi hasta grubu ve kontrol grubunda ortalama anti-TPO ve anti-TG düzeyi normal sınırlarda saptandı. Monoterapi alt grupları incelendiğinde tüm gruplarda anti-TPO ve anti-TG düzeyleri normal sınırlarda bulundu. Tiroid hormon düzeyleri düşük olan hastalarda serum anti-TPO ve anti-TG düzeyleri yükselmemişti; bu nedenle immünolojik mekanizma aktivasyonu neden olarak düşünülmemiştir. Topiramat kullanan hastalarda ortalama anti- TPO düzeyi kontrol grubu ve fenitoin, valproik asit, levetirasetam kullanan gruplara göre anlamlı yüksek saptandı. Bu sonuç daha önce belirtildiği gibi topiramat tedavisinin otoimmün mekanizmayı etkileyebileceğini düşündürebilir. Ancak bu çalışmada topiramat kullanan hasta sayısı düşük olduğu için kesin bir karara varmak güçtür. Ortalama anti-TG düzeyleri açısından grupların kendi arasında ve kontrol grubuna göre anlamlı fark saptanmadı. Yapılan çalışmalarda tiroid hormonları ile serum GGT düzeyi karşılaştırılmış ve anlamlı ilişki bulunamamıştır (128,134). GGT karaciğer mikrozomal enzim indüksiyon belirteci olarak kullanılmaktadır. Karbamazepin kullananlarda serum 49 GGT düzeyi, Okskarbazepin kullananlarla karşılaştırıldığında anlamlı yüksek saptanmıştır. Yüksek doz (>800 mgr) Okskarbazepin alanlarda düşük doz Okskarbazepin alanlara göre serum GGT düzeyi yüksek saptanmış fakat tiroid hormon konsantrasyonları ve GGT düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (128). Çalışmamızda ortalama GGT düzeyi Fenitoin ve Karbamazepin kullanan hastalarda diğer tüm gruplara ve kontrol grubuna göre anlamlı yüksek saptandı. Ayrıca Fenitoin kullananlarda ortalama GGT düzeyi Karbamazepin kullanan hastalara göre anlamlı yüksek bulundu. Okskarbazepin kullanan grupta ilaç kullanım dozu ile GGT arasında anlamlı bir ilişki saptandı. Doz arttıkça okskarbazepin’in mikrozomal enzim indüksiyonuna neden olabileceği düşünüldü. Tiroid fonksiyon testleri ile GGT arasında ilişki saptanmadığı için Okskarbazepin’in tiroid fonksiyonları üzerine etkisinin sadece hepatik enzim indüksiyonu yoluyla olmadığı düşünülmüştür. Tüm gruplarda tiroid hormon konsantrasyonları ve ortalama GGT düzeyleri arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. 50 SONUÇLAR Çalışmaya S.B. Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi Epilepsi polikliniğinden takip edilmekte olup, monoterapi ile tedavi edilen 105 epilepsi hastası alındı. Kontrol grubuna ise herhangi bir hastalığı olmayan 54 sağlıklı kişi alındı. Epilepsi grubu ve kontrol grubunda ortalama TT4, FT4, TT3, FT3, TSH, anti TPO, anti-TG, GGT düzeyleri normal sınırlarda saptandı. İlaç kullanan grubun ortalama FT4, TT4 düzeyi kontrol grubuna göre düşük saptanırken, ortalama TSH ve GGT düzeyi ise kontrol grubundan yüksek saptanmıştır. Klinik olarak tüm olgular ötiroidikti. Monoterapi alt gruplarına bakıldığında Fenitoin kullanımının ortalama TT4 düzeyini, Karbamazepin ve Okskarbazepin’nin ise ortalama FT4 ve TT4 düzeylerini düşürdüğü saptandı. Valproik asit kullanımının TT4 düzeyini düşürerek, TSH düzeyini arttırdığı saptandı. Lamotrijin’in tiroid fonksiyon testleri üzerine etkisinin olmadığı bulundu. Levetirasetam’ın ortalama TSH düzeyini arttırdığı saptandı. Topiramat’ın anti-TPO düzeyini arttırdığı görüldü. Fenitoin ve Karbamazepin kullanan gruplarda ortalama GGT düzeyi yüksek saptandı. Fenitoin kullanan hastalarda ortalama GGT düzeyi Karbamazepin kullanan hastalardan yüksek bulundu. Okskarbazepin kullanan hastalarda doz yükseldikçe GGT düzeyinin yükseldiği gözlendi. Tüm bu gruplarda ortalama GGT düzeyleri, ilaç kullanım süresi, ilaç kullanım dozu ile tiroid fonksiyon testleri arasında ilişkisi saptanmamıştır. Bu nedenle mikrozomal enzim indüksiyonunun tek neden olmadığı düşünülmüştür. Otoimmün mekanizmanın aktivasyonu araştırılmış, fakat bu hipotezi destekleyecek bulgulara ulaşılamamıştır. Antiepileptik ilaçların tiroid fonksiyonlarını etkileme nedenleri karmaşıktır; fakat antiepileptik ilaçların tiroid fonksiyonlarını çeşitli düzeyde etkiledikleri bilinmektedir. Bu nedenle bu hastalarda düzenli olarak tiroid fonksiyonlarının değerlendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca tiroid patolojisi bilinen hastalarda antiepileptik tedavinin başlanması gerektiğidurumlarda bu ilaçların tiroid hormon değerlerini etkileyebileceği göz önüne alınmalıdır. 51 KAYNAKLAR 1. Bredley DG, Denoff RB, Fenickol GM et al. Neurology In Clinical Practice, 2nd Edition 1996; 11: 1625-52. 2. Engel J Jr, Pedley TA. Epilepsy. A comprehensive textbook. Lippincott-Raven, 1998; 2417-26. 3. Betül Baykan, Candan Gürses, Epilepsi. Nöroloji İÜ İstanbul Tıp Fakültesi. Temel Klinik Bilimler Ders Kitapları. Ed: A. Emre Öğe Nobel Tıp Kitapevleri İstanbul, 2004 sayfa 279-309. 4. Edwards JC. Seizure types, epilepsy syndromes, etiology and diagnosis. CNS Spectr. 2001; 6(9): 750-55. 5. Bell GS, Sander JW. The epidemiology of epilepsy . The size of the problem. Seizure 2002; 306-14; 315-16. 6. Commission an classification and terminalogy of ILAE proposal for revised clinical and EEG classify of epileptic seizures. Epilepsia 1981; 22: 489-501. 7. Gannett WR. Antiepileptic drug treatment: outcomes and adherence. Pharmaco Therapy 2000; 20 (8Pt2): 191-99. 8. Bazil CW. New antiepileptic drugs. The Neurologist 2002; 8:71-81. 9. Schacter SC. Antiepileptic drug therapy. General treatment principles and application for special patient populations. Epilepsia 1999;40 (Suppl.9):20-25. 10. Bazil CW, Morrell MJ, Pedley TA. Merritt’s Neurology 2008: 990-1014. 11. Bentsen KD, Gram L, Veje A. Serum thyroid hormones and blood folic asid during monotherapy with carbamazepine or valproate. A controlled study. Acta Neurol Scand 1983; 67: 235-41. 12. Belgan E, Apak S. Antikonvülsif tedavide yan etkiler. Pediatrik Epileptoloji İstanbul 1986, Bölüm 7: 499-523. 13. Lanson PR, Atkinsa AI, Wellnon VN, et al. The effect of diphenylhydantoin on throxine metabolism in man. Clinic Invest 1970; 49: 1266-79. 52 14. Dana- Heari J, Oxley J, Richens A. Pituitary Responsiveness to gonadotrophin releasing and thyrotropin-releasing hormones in epileptic patients receiving carbamazepine or phenytoin. Clin. Endocrinol. 1984;20: 163-68. 15. Fiscsel H, Knopfle Q. Effect of anticonvulsant drugs on thyroid hormones in epileptic children. Epilepsia 1978;19: 323-35. 16. Stoffel-Wagner B, Bauer J, Flugel D, et al. Serum sex hormones are altered in patients with chronic temporal lobe epilepsy receiving anticonvulsant medication. Epilepsia 1998; 39: 1164-73. 17. Cockerell OC, Sander JW, Shorvon SD et al. Prognosis of epilepsy: a review and further analysis of the first nine years of the British National General Practice Study of Epilepsy, a prospective population-based study. Epilepsia. 1997 Jan;38(1): 31–46. 18. Stol M. Epilepsy in Bablanie. Granigan for ST4X Publications 1993:155. 19. Eadie MJ and Bladin PF. A disease Once Sacred. England John Libbay & Company Ltd; 2001:248. 20. Lai CW, Lai YHC. History of epilepsy in Chinese traditional medicine, Epilepsia 1991;32 (3):299-302. 21. Kranz W. Antik felsefe. Çeviren: S.Y. Baydur, Kitap İÜ Edebiyat Fakültesi Yayınları sayı 317 kısım 2. İstanbul; Pulhan matbaası, 1948:62-64. 22. Jakson JH. Selected Writings Arts & Boeve Nijmegen: Vol 1; 1996:94. 23. Swinyard EA, Purpura DP, Panry JK, et al. Experimental Models of epilepsy, New York: Roven Pres, 1972: 433-58. 24. Mc Lin WM, de Boer HM. Public perceptions about epilepsy. Epilepsia, 1995; 36: 557-59. 25. Brazil Carl W. Living well with epilepsy and other seizure disorders. Haper Resource, 2004; 260. 26. Hauser WA. The prevalance and incidence of convulsive disorders in children, Epilepsia 1994; 35 (Suppl2): 51-56. 27. ILAE Commission Report. The epidemiology of the epilepsies. Future directions. Epilepsia 1997; 38(5): 614-618. 28. Osuntokun BO, Schoenberg BS, Nottidge VA. Research protocol for measuring the prevalance of neurological disorders in developing countries. Result of a pilot study in Nigeria. Neuroepidemiology 1982; 1: 143-53. 53 29. Gracia F, Lao SL, Castillo L, et al. Epidemiology of epilepsy in Guaymi İndians from Boca Del Toro Province, Republic of Panama. Epilepsia 1990; 31: 718-23. 30. Placencia M, Shorvon SD, Paredes V, et al. Epileptic seizures in an Andean region of Ecuador: Incidence and prevalence and regional variation. Brain 1992; 115: 771-82. 31. De Bittencourt PR, Adamolekum B, Bharucha N et al. Epilepsy in the tropics: I. Epidemiology, socioeconomic risk factors, and etiology. Epilepsia 1996; 37: 1121-27. 32. Topalkara K, Akyüz A, Sümer H, ve ark. Sivas il merkezinde tabakalı örneklem yöntemi ile gerçekleştirilen epilepsi prevalans çalışması. Epilepsi, 1999; 5(1): 24-29. 33. Önal AE, Tümerdem Y, Öztürk MK, et al. Epilepsy prevalence in a rural area in İstanbul. Seizure, 2002; 11: 397-401. 34. Aydın A, Ergör A, Ergör G, et al. The prevalance of epilepsy amongst school children in İzmir, Turkey. Seizure, 2002:11: 392-96. 35. Serdaroğlu A, Özkan S, Aydın K, et al. Prevalence of epilepsy in Turkish children between the ages of 0 and 16 years. J Child Neurol, 2004; 19: 271-74. 36. Sahin A, Bolayır E, Sümer H, et al. Epidemiologic evaluation of epileptic and nonepileptic seizures in Sivas region of middle Anatolia. Neurol Psych Brain Res, 2004; 11: 97-102. 37. Çalışır N, Bora İ, İrgil E et al. Prevalance of epilepsy in Bursa city center, an urban area of Turkey. Epilepsia, 2006; 47(10): 1691-99. 38. Dogui M, Jallon P, Tamallah JB, et al. Episousse: Incidence of newly presenting seizures in children in the region of Sousse, Tunisia. Epilepsia, 2003; 44:144144. 39. Hausner WA, Annegers JF, Kurland LT. Incidence of epilepsy and unprovoked seizures in Rochester, Minnesota: 1935-1984. Epilepsia 1993; 34: 453-68. 40. Olafsson E, Hauser WA, Ludvigsson P, et al. Incidence and prevalence of epilepsy in rural Iceland. Epilepsia 1996; 37: 951-55. 41. Hauser WA, Annegers JF, Kurland LT. Prevalence of epilepsy in Rochester, Minnesota: 1940-1980. Epilepsia, 1991; 32: 429-45. 42. De la Court A, Brteler MMB, Meinardi H, et al. Prevalence of epilepsy in the elderly: The Rotterdam Study. Epilepsia. 1996; 37: 141-47. 54 43. Luengo A, Parra J, Colas J, et al. Prevalence of epilepsy in nort-heast Madrid. J Neurol, 2001; 248: 762-67. 44. Rocca WA, Savettieri G, Anderson DW, et al. Door-to door prevalence survey of epilepsy in three Sicilian municipalities. Neuroepidemiology, 2001; 20: 23741. 45. Hausner WA, Hesdorffer DC. Mortality. Hausner WA, Hesdorffer DC, ed. Epilepsy: frequency, causes and consequences. Maryland: Epilepsy Foundation of America 1990; 297-326. 46. Lhatoo SD, Sander JW. Cause-spesific mortality in epilepsy. Epilepsia 2005; 46 (S11): 36-39. 47. Bharucha NE, Bharuca EP, Bharuca AE, et al. Prevalence of epilepsy in the Parsi community of Bombay. Epilepsia, 1988; 29: 111-15. 48. Christensen J, Kjeldsen MJ, Andersen H, et al. Gender differences in epilepsy. Epilepsia, 2005;46:956-960. 49. Forsgen L. Prospective incidence study and clinical characterization of seizures in newly referred adults. Epilepsia, 1990; 31: 292-301. 50. Annegers JF, Hauser WA, Elveback LR. Remission of seizures and relapse in patients with epilepsy. Epilepsia 1979; 20: 729-37. 51. Berkovic SF. Treatment with antiepileptic drugs. Australian Family Physician, 2005; 34 (12): 1017-20. 52. Gareri P, Gravina T, Ferreri G, et al. Treatment of epilepsy in the elderly. Progress in Neurobiology 1999; 58: 389-407. 53. Reynolds EH, Shorvon SD. Monotherapy or polytherapy for epilepsy? Epilepsia 1981; 81: 1-10. 54. Holland KD. Efficancy, pharmacology, and adverse effects of antiepileptic drugs. Neurologic Clinics 2001 May; 19(2): 313-45. 55. Levy RH, Mattson RH, Meldrum BS, et al. Antiepileptic drugs. 5. ed. Lippincott Williams Wilkins 2002: 459-84. 56. Shorvon S, Perruca E, Fish D, et al. The treatment of Epilepsy 2. ed. Blackwell 2004; 528-58. 57. Mattson RH. Medical management of epilepsy in adults. Neurology 1998; 51 (Suppl 4):1 5-20. 55 58. Perruca E. The management of refractory idiopathic epilepsies. Epilepsia 2001; 42(3) : 31-35 59. Handman JG, Limbard LE, Mc Grov Hill. Goodman and Gilman’s: The pharmacological basis of therapeutics USA, 2001: 521-47. 60. Goren MZ, Onat FY. Ethosuximide from bench to bedside. CNS Drug Rev 2007 13(2): 224-39. 61. Glauser T, Ben- Menachem E, Bourgeors B, et al; ILAE treatment guideliness; evidance-based analysis of antiepileptic seizures and syndromes. Epilepsia, 2006; 47 (7): 1094-1120. 62. Wyllie E. The treatment of epilepsy . Principles and Practice, 4.ed. Lippincott William’s & Wilkins 2006; 1059-67. 63. Löscher W. Basic pharmacology of valproate. A review after 35 years of clinical use for the treatment of epilepsy. CNS Drugs 2002;16(10): 669-94. 64. Scheyer RD, Mattson RH. Valproic acid, interactions with other drugs. Antiepileptic Drugs 4. ed. New York: Raven Press 1995: 621-31. 65. Löfgren E, Mikkonen K, Tolonen U, et al. Reproductive endocrine function in women with epilepsy: the role of epilepsy type and medication. Epilepsy Behav. 2007 Feb;10(1):77-83. 66. Isojorvi JI, Laatikainen TJ, Pakarinen AJ, et al. Polycystic ovaries and hyperandrogenism in women taking valproate for epilepsy. N Engl J Med. 1993 Nov 4; 329 (19):1383-88. 67. Murialdo G, Galimberti CA, Gianelli MV, et al. Effects of valproate, phenobarbital, and carbamazepine on sex steroid setup in women with epilepsy. Clin Neuropharmacol. 1998 Jan-Feb; 21(1): 52-58. 68. Pellock JM. Treatment of epilepsy in the new millenium Pharmacotherapy 2000; 20(8 Pt 2): 129-38. 69. Onat F, Ozkara C. Adverse effects of new antiepileptic drugs. Drugs Today 2004; 40 (4): 325-42. 70. Bergin AM, Connolly M. New antiepileptic drug therapies. Neurol Clin N Am 2002; 20: 1163-82. 71. Duncan JS. The promise of new antiepileptic drugs. Br J. Clin. Pharmacol, 2002 ; 53: 123-31. 72. Bazil CW. New antiepileptic drugs. The Neurologist 2002; 8: 71-81. 56 73. Wallace SJ. Newer antiepileptic drugs advantages and disadvantages. Brain & Development 2001; 23: 277-83. 74. Rutecki PA, Gidal BE. Antiepileptic drug treatment in the developmentally disabled; treatment considerations with the newer antiepileptic drugs. Epilepsy & Behavior, Vol 3, Issue 6, Suppl 1, December 2002; 24-31. 75. Garnett WR. Antiepileptic drug treatment: outcomes and adherence. Pharmacotherapy 2000; 20(8 Pt 2): 191-99. 76. Brodie MJ. Do we need any more new antiepileptic drugs. Epilepsy Research 2001; 45: 3-6. 77. Schachter SC. Tiagabine. Epilepsia, 1999; 40(5): 17-22. 78. Stefan H. Feuerstein TJ. Novel anticonvulsant drugs. Pharmacology and Therapeutics, 2007; 113: 156-183 79. Franklyn JA, Davies PH. The effects of drugs on tests of thyroid function. Eur J Clin Pharmacol (1991) 40: 439-51. 80. Hennemann G, Visser TJ (1997) Thyroid hormon synthesis, plasma membrane transport and metabolism. In: Handbook of Experimental Pharmacology. Pharmacotherapeutics of the thyroid gland, vol 128. Springer, Berlin Heidelberg New York pp 75-117. 81. Bartolene L. Recent achievements in studies on thyroid hormone binding proteins. Endocr Rev 1990; 11: 47-64. 82. Bartolene L, Robbins J. Variations in thyroid hormone transport proteins and their clinical implications. Thyroid 1992; 2: 237-45. 83. Lars Lönn , Kaj Stenlöf , Malin Ottoson, et al. Body Weight and Body Composition Changes after Treatment of Hypothyroidism. The Journal of Endocrinology and Metabolism 1998; 83: 4269-73. 84. Arem R. , Patsch W. Lipoprotein and Apolipoprotein Levels in Subclinical Hypothyroidism. Arch Intern Med 1990; 150: 2097-2100. 85. Mardi Gomberg-Maitland , William H. Frishman , Thyroid Hormone and Cardiovascular Disease , Am J 1998; 135(2): 187-196. 86. Klein I. Thyroid Hormone and The Cardiovascular System. Am J Med 1990; 88: 631-37. 87. İliçin G, Biberoğlu K, Süleymanlar İ ve ark. İç Hastalıkları Cilt 2, 2. Baskı Sayfa: 2171-72. 57 88. Burtis CA, Ashwood ER. Klinik Kimyada Temel İlkeler. Tietz 5. baskıdan çeviri. Whıtley RJ, Phd. Çeviren: Prof. Dr. Taner ONAT. Tiroid Fonksiyonu sayfa: 839-56. 89. Martin I. Surks, M.D, Rubassievent. Drugs and thyroid function. The New England Journal of Medicine. Dec. 1995; 21: 1688-94. 90. Timinas PS, Hıll AF. Antiepilatic drugs, hormone and epilepsy. Antiepilectic drugs mechanisms of Action 1980; 655-66. 91. Mattson BH, Cronor JA. Epilepsy, sex hormones and antiepileptic drugs. Epilepsia 1985; 26: 40-51. 92. Sundonom MBM, Hill A, Lawry N. Thyroxine-induced petit mal status epilepticus Neurology 1985; 35: 1792- 93. 93. Gaskill CL, Burton SA, Gelens HC, et al. Effects of phenobarbital treatment on serum thyroxine and thyroid-stimulating hormone concentrations in epileptic dogs. J Vet Pharmacol Ther 2000 Aug; 23(4): 243-49. 94. Larkin JG, Macphee GJA, Beastel GH. Thyroid hormone concentrations in epileptic patients. Euro J. Clinic Pharmacology 1989; 36: 213-16. 95. Yüksel A, Kartal A, Cenani A, et al. Serum thyroid hormones and pituitary response to thyrotropin releasing hormone in epileptic children receiving antiepileptic medication. Acta Pediatr Jpn 1993; 35:108-12. 96. Yüksel A, Yalçın E, Cenani A. Influence of long term carbamazepine treatment on thyroid function. Acta Paediatr Jpn 1993 Jun; 35(3): 229-32. 97. Oppenheimer JH, Fisher LV, Nelson KM, et al. Depression of the serum protein-bound iodine level by diphenylhydantoin. J Clin Endocrinol Metab 1961; 21: 252-62. 98. Isojorvi JIT, Pakarinen A.J, Myllyla V.V. Thyroid Function With Antiepileptic Drugs. Epilepsia 1992; 33(1): 142-48. 99. Kırımi E, Karasalihoğlu S, Boz A. Thyroid functions in children under long term administration of antiepileptic drugs. Eastern Journal of Medicine 1999; 4: 23-26. 100. Rootwelt K, Ganes T, Johannessen S.I. Effect of carbamazepin, phenytoin and phenobarbital on serum levels of thyroid hormones and thyrotropin in humans. Scand J Clin Lab Invest 1978; 38; 731-36. 58 101. Standjord RE, Anderud S, Mykıns OL, et al. Influence of carbamazepine and serum thyroxine and thiodothyronine in patients with epilepsy. Acta Neurol Scand 1981; 63: 111-21. 102. Fenwik PB, Toons BK, Wheelar MJ, et al. Sexual behaviour in a centre for epilepsy. Acta Neurol Scand 1985; 71: 428-35. 103. Cronor JA, Jaes EE. Reproductive function in epilepsy. Epilepsia 1990; 21: 124-29. 104. Marrell MJ. Hormones and epilepsy through the life time. Epilepsia 1992; 33: 49-61. 105. Beastal GH, Cowen RA, Gray JM, et al. Hormone binding globulins and anticonvulsant therapy. Scott Med 1985; 30: 101-105. 106. Bülent Üvay, Süleyman Kalman, Muhittin Serdar, ve ark. Antiepileptik tedavi alan çocuklarda serum hormon düzeyleri. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 2002; 46: 182-86. 107. Isojorvi J.I.T, Pakarinen A.J, Myllyla V.V. Thyroid function in epileptic patients treated with carbamazepine. Arch Neurol. 1989; 46: 1175-78. 108. Keranen T, Sivcnius J. Side effects of carbamazepine, valproate and clonazepam during long term treatment of epilepsy. Acta Neurol Scand (suppl) 1983; 97:69-74. 109. Alp H, Molvalılar S. Tiroid hastalıkları. Alp II, Molvalılar S. Endokrin Hastalıkları Bölüm 5, İstanbul, 1987; 55-59. 110. Porter RI, Pitlick PI I. Antiepileptic drugs: Katzung BG Basic and clinical pharmacology. California, I.ange Medical Publishing, third edition, ch 22, 1987; pp 262-76. 111. Surks MI, Sievert R. Drugs and thyroid function. N Engl J Med 1995; 333: 1688-93. 112. Urgancıoğlu İ, Hatemi II: Tiroid hastalıkları: Urgancıoğlu İ, Hatemi II. Kapıcıoğlu T, Seyahi V. Endokrinoloji, İstanbul, Deri ah Yayınları. I. baskı, 1982, sayfa 56-82. 113. İsojorvi JII, Pakarinen A.J, Ylipalosaari PJ, et al. Serum hormones in male epileptic patient receiving anticonvulsant medication. Arch Neurol 1990; 47: 670-76. 59 114. Hegedus L, Hansen JM, Luhdorph K, et al. İncreased frequency of goitre in epileptic patients on long-term phenytoin or carbamazepine treatment . Clin Endocrinol (Oxf). 1985; 23: 423-29. 115. Franklyn JA, Davis JRE, Ramsden DB, et al. Phenytoin and thyroid hormone action. J Endocrinol 1985; 104: 201-204. 116. Surks MI, Ordene KW, Kumara-Siri MH, et al. Effect of diphenylhydantoin on TSH secretion in man and the rat. J Clin Endocrinol Metab 1983; 56: 940-46. 117. Verrotti A, Laus M, Scardopone A, et al. Thyroid hormones in children with epilepsy during long term administration of Carbamazepine and Valproat. European Journal of Endocrinology (2009); 160: 81-86. 118. Apak İ, Tamam Y, Sevim M, ve ark. Antiepileptik ilaçların tiroid hormon düzeylerine etkisi. Dicle Tıp Dergisi 2006; Cilt 33 Sayı 3: 145-52. 119. Menkes JH, Sankar R. Paroxymal disorders. Child Neurology 6th Edition. Lippincot Williams & Wilkins 2000; 13: 963- 74. 120. Verrotti A, Basciani F, Marnesi S, et al. Thyroid hormones in epileptic children receiving carbamazepine and valproic acid. Pediatr Nev 2001; 25: 43-46. 121. Aanderud S, Strandjord RE. Hypothyroidisim induced by antiepileptic therapy. Acta Neurol Scand 1980;61: 330-33. 122. Ericsson UB, Bjerre I, Forsgren M, et al. Thyroglobulin and thyroid hormones in patients on long term treatment with phenytoin, carbamazepine, valproic acid. Epilepsia 1985; 26(6): 594-96. 123. Erdinç O, Özdemir G . Antiepileptik ilaçların tiroid fonksiyonu ve periferik sinirler üzerine etkileri. Nöroloji Bülteni 1995; 2(1): 8-13. 124. Isojarvi J.I.T, Airaksinen K.E.J, Repo M, et al. Carbamazepine, serum thyroid hormones and myocardial function in epileptic patients. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1993;56: 710-12. 125. Verma NP, Haidukewych D. Differential but infrequent alterations of hepatic enzyme levels and thyroid hormone levels by anticonvulsant drugs. Arch Neurol 1994; 51: 381-84. 126. Yeo PP, Bates D, Howe JG, et al. Anticonvulsants and thyroid function. Br Med J 1978; 1: 1581-83. 127. Ballenger JC, Post RM. Carbamazepine in manic depressive illness: a new treatment. Am J Psych 1980; 137: 782-90. 60 128. Isojorvi J.I.T, Turkka J, Pakarinen A.J, et al. Thyroid Function in Man Taking Carbamazepine, Oxcarbazepine or Valproat for Epilepsy. Epilepsia 2001; 42(7): 930-34. 129. J. Eiris –Punal, M.C. Del Rio Garma, S. Lojo-Rocamonde, et al. Long-Term Treatment of Children with Epilepsy with Valproate or Carbamazepine May Cause Subclinical Hypothyroidism. Epilpsia 1999; 40(12): 1761-66. 130. Blackshear JL , Schultz AL , Naiper JS, et al. Thyroxine replacement requirements in hypotyhroid patients receiving phenytoin. Ann Intern Med 1983; 99: 341-42. 131. De Luca F , Arrigo T , Pandulla E, et al. Changes in thyroid function tests induced by 2 month carbamazapine treatment in L-Thyroxine substituted hypothyroid children. Eur J Pediatr 1986; 145: 77-79. 132. Liewendahl K, Majuri H, Helenius T. Thyroid function test in patients a long term treatment with various anticonvulsant drugs. Clinic Endocrinol (Oxford) 1978; 8: 185-91. 133.Perruce E, Hedges A, Makki KA, et al. A comparative study of the relative enzyme inducing properties of anticonvulsant drugs in epileptic patients. Br J Clinic Pharmocol 1984; 18: 401-10. 134.Vainionpaa LK, Mikkonen K, Rattya J, et al. Thyroid function in girls with epilepsy with carbamazepine, oxcabazepine or valproat monotherapy and after withdrawal of medication. Epilepsia 2004; 45: 197-203. 135. Mikoti MA, Tarabay H, Kholil A, et al. Risk factors for development of subclinic hypotiroidism during valproic acid therapy. Journal of Pediatrics 2007; 51: 178-81. 136. Loschon W, Schmidt D. Increase of human plasma GABA by sodium valproate. Epilepsia 1980; 21: 611-15. 137. Cansu A, Serdaroğlu A, Çamurdan O, et al. The Evaluation of Thyroid Functions, Thyroid Antibodies, and Thyroid Volumes in Children with Epilepsy during Short-Term Administration of Oxcarbazepine and Valproate. Epilepsia, 2006, 47(11) : 1855-59. 138. Miller J, Carney P. Central Hypothyroidism with Oxcarbazepine Therapy. Pediatr Neurol 2006; 34: 242-44. 61 139. İsojarvi J.I.T, Airaksinen K.E,J, Mustonen JN, et al. Thyroid and myocardial function after replacement of carbamazepine by oxcarbazepine. Epilepsia 1995; 36: 810-16. 140.Goodwin GM, Bowden CL, Calabrese JR, et al. A pooled analysis of 2 placebocontrooled 18-month trials of lamotrijin and lithium maintenance in bipolar I disorder. J Clin Psychiatry 2004; 65: 432-41. 141. M. Strolin Benedetti, R Whounsley, E Baltes, et al. Alteration of thyroid hormone homeostasis by antiepileptic drugs in humans. İnvolment of glucuronosyl transferase induction. Eur J Clin Pharmacol (2005) 61: 863-72. 142. M. Strolin Benedetti , Whomsley R, Nicolas JM, et al.Pharmacokinetics and metabolism of 14-C levetiracetam, a new antiepileptic agent, in healthy volunteers. Eur. J. Clin. Pharmacol 2003; 59: 621-30. 143. Ben- Menachem E, Axelson M, Johanson EH, et al. Predictions of weight loss in adults with topiramate- treated epilepsy. Obesity Res 2003; 11: 556-62. 144.. Man B, Bradie MJ, Kalvainen R, et al. Laboratory variables in a comprative monotherapy drug trial with tiagabin. Epilepsia 1998; 39: 65. 145. Frye, Mark A. MD; Luckenbaugh, Dave MA; Kimbell, Tim A. MD, et al. Possible Gabapentin- Induced Thyroiditis. Psychopharmacology 1999; Volume 19 Issue 1: 94-95. 62 Journal of Clinical