T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İKTİSAT ANABİLİMDALI KAMU AÇIKLARININ EKONOMİK ETKİLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Melek AKDOĞAN GEDİK Danışman: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM DOKTORA TEZİ ADANA/ 2007 ii ÖZET KAMU AÇIKLARININ EKONOMİK ETKİLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ Melek AKDOĞAN GEDİK Doktora Tezi, İktisat Anabilim Dalı Danışman: Prof. Dr. Erhan YILDIRIM Kasım 2007, 172 sayfa Kamu açıkları, ülkelerin ekonomik yapılarının değerlendirilmesinde önemli bir gösterge olma özelliği taşımaktadır. Kamu açıkları ve bu açıkların finanse edilmesinde kullanılan para ve maliye politikası araçlarının, makro iktisadi değişkenler üzerinde yarattığı etkiler farklılık arz edebilmektedir. Konu iktisadi düşünce okulları arasında da geniş bir tartışma alanına sahip olma özelliği taşımaktadır. Bu çalışmada, kamu açıklarına ilişkin maliye politikası uygulamaların makro değişkenler ve sektörel değerler üzerindeki etkileri, Türkiye ekonomisi için değerlendirilmeye çalışılacaktır. Bu amaçla, makro iktisadi değişikliklerin ve dışsal şokların ekonominin geneli üzerinde yarattığı etkinin incelenebilmesine analitik bir zemin hazırlayan ve aynı zamanda kurala dayalı politika uygulamaları açısından, ekonomik sistemi genel denge içerisinde değerlendiren “Hesaplanabilir Genel Denge Modelleri”nden yararlanılmaktadır. Türkiye ekonomisi için oluşturulan genel denge modeli, statik reel sektör modeli olma özelliği taşımaktadır. Kamu açıklarına ilişkin maliye politikaları senaryo uygulamaları sonucunda büyüme, refah düzeyi, dış ticaret ve birincil kamu dengesi değerleri arasındaki iyileştirme bir tercih sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu açıkları ve dış ticaret açıkları Türkiye ekonomisinin karşı karşıya kaldığı iki önemli dengesizliktir. Türkiye ekonomisinde bu iki açık söz konusu olduğu sürece makro iktisadi ve sektörel anlamda ciddi sorunların yaşanabileceği beklenmektedir. Anahtar Kelimeler: Kamu Açıkları, Maliye Politikaları, Hesaplanabilir Genel Denge Modelleri iii ABSTRACT THE ECONOMIC EFFECTS OF FISCAL DEFICITS AND RECOMMENDATION Melek AKDOĞAN GEDİK Doctorate Thesis, Department of Economics Supervisor : Prof. Dr Erhan YILDIRIM November, 2007, 172 pages Fiscal deficits play an important role in evaluations of the country economies. Such fiscal deficits and the financial policy tools used in financing these deficits might have discrete structures. On the other hand, the effects of these money and financial policy tools on macro economy variables might have discrepancies. This issue has an outstanding place in arguments among the economic conception schools. In this study, the evaluations of the effects of expanding and rigid financial policy applications pertaining to the fiscal deficits on the macro-variables and sectoral values will be argued for Turkish economy. For this reason, “Computable General Equilibrium Models” which setup an analytic basis for considering the effect of macro variables and external shocks on the economy and, at the same time, which evaluate the economic system in terms of rule-based political applications in a general balance basis are made used of. This General Equilibrium Model created for Turkish economy is specialized as a static real sector model. As a result of fiscal policy scenario applications pertaining to the fiscal deficits, we face with a betterment among the development, prosperity, foreign trade and primary public equilibrium values as a matter of preference. Public deficits and foreign trade deficits are the two major imbalances Turkish economy is confronted with. It is estimated to experience serious problems in macro economical and sectoral sense as long as Turkish economy has these two major deficits. Keywords: Fiscal Deficit, Fiscal Policy, Computable General Equilibrium Models iv ÖNSÖZ Kamu açıklarının iktisadi etkileri ve bu açıkların finansmanına yönelik politikalar teorik ve uygulamalı araştırmalarda geniş bir tartışma alanına sahip olma özelliği taşımaktadır. Bu çalışmada, hesaplanabilir genel denge analizinden yararlanılarak Türkiye ekonomisi için kamu açıklarının finansmanına yönelik maliye politikalarının iktisadi etkileri makro ve sektörel düzeyde değerlendirilmeye çalışılacaktır. Tez çalışmama ilgi, destek ve birikimlerini esirgemeyerek katkıda bulunan Prof.Dr. Erinç YELDAN, Doç.Dr. Metin Karadağ ve tez danışmanım Prof. Dr. Erhan YILDIRIM’a teşekkürü bir borç bilirim. Bu süreçte güzel paylaşımlarını benden esirgemeyerek yanımda olan tüm arkadaş ve dostlarıma teşekkür ederim. Çekilmez olduğum her an bana güzel kalbini uzatan sevgili eşim Hasan GEDİK’e, sonsuz sabır ve anlayışla desteklerini esirgemeyen Nimet-İsmail-Tahsin AKDOĞAN’a, Seyhan-Ulvi-Gülin GEDİK’e ve Sıdıka Zafer ÖZDAL’ a sonsuz minnet ve şükranlarımı sunarım. İİBF 2004 D7 proje numarası ile çalışmamı destekleyen Çukurova Üniversitesi Araştırma Fonuna ve Sosyal Bilimler Enstitüsü çalışanlarına teşekkür ederim. Melek AKDOĞAN GEDİK Adana, Kasım 2007 v İÇİNDEKİLER Özet ……………………………………………………………………………….. ii Abstract…………………………………………………………………………….. iii Önsöz………………………………………………………………………………… iv Tablolar Listesi……………………………………………………………………... viii Şekiller Listesi………………………………………………………………………. x Ekler Listesi…………………………………………………………………………. xi Kısaltmalar Listesi……………………………………………………... xii Giriş………………………………………………………………………………….. 1 BÖLÜM I KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN BAZI TEMEL YAKLAŞIM VE TANIMLAMALAR 1.1 Kamu Açıkları ve Kamu Açıklarının Tanımlanmasına İlişkin ................ Yaklaşımlar…………………………………………………............................ 6 1.1.1Geleneksel Açık………………………….………………………...... 6 1.1.2 Birincil Açık……………………………………………………………. 7 1.1.3 İşlemsel Açık…………………………………………………………… 8 1. 1.4 Cari Açık………………………………................................................ 10 1.1.5 Yurt içi Açık………… ………………………………………………... 11 1.1.6 Nominal Açık- Reel Açık……………………………………………. 11 1.1.7 Yapısal Açık- Dönemsel (Konjonktürel ) Açık……………………….. 12 1.1.8 Nakit Esası ve Tahakkuk Esası Açığı…………………………………. 12 1.2 Kamu Açıklarının Tanımlamasına İlişkin İktisadi Görüşler …………….. 14 1.2.1 Kamu Açıklarına İlişkin Klasik Yaklaşım…………………………… 14 1.2.2 Kamu Açıklarına İlişkin Ricardocu Yaklaşım………………………. 15 1.2.3.Kamu Açıklarına İlişkin Keynesyen Yaklaşım……………………... 22 1.3 Kamu Açıklarının İktisadi Etkileri………………………………………… 24 1.3.1 Kamu Açıklarının Tasarruf ve Yatırım Kararları Üzerindeki Etkileri………………………………...……… ……………………… 24 vi 1.3.2 Kamu Açıklarının Fiyatlar Genel Seviyesi Üzerindeki 33 Etkileri…………………………………………………………………... 1.3.3. Kamu Açıklarının Büyüme Üzerindeki Etkileri…………………….. 40 1.3.4 Kamu Açıklarının Ödemeler Dengesi Üzerindeki Etkileri….………………………………………………………………... 46 BÖLÜM II HESAPLANABİLİR GENEL DENGE MODELLERİ ve SOSYAL HESAPLAR MATRİSİ 2.1.Hesaplanabilir Genel Denge Modelleri……………………………………… 49 2.1.1 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Gelişimi…… ……………. 49 2.1.2 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Girdi-Çıktı ve Doğrusal Programlama Modelleri ile Olan İlişkisi…………………………….. 51 2.1.3 Hesaplanabilir Genel Denge Modelinin Oluşturulması……………… 53 2.1.4 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Güçlü ve Zayıf Yönleri 63 2.2 Sosyal Hesaplar Matrisi………………………………………………………. 68 2.3 1998 Türkiye Sosyal Hesaplar Matrisi ……………………………………... 77 2.4 Türkiye İçin Bir Hesaplanabilir Genel Denge Modeli …………………….. 82 2.4.1.Fiyat Denklikleri………………………………………………………... 83 2.4.2 Miktar Denklikleri……………………………………………………… 84 2.4.3. Gelir Denklikleri……………………………………………………….. 87 2.4.4. Yatırım Tasarruf Dengesi…………………………….……………….. 88 2.4.5.Piyasa Açıklık Koşulları ve Makro Ekonomik Denge………………... 90 BÖLÜM III KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN POLİTİKA UYGULAMALARI 3.1 Politika Senaryoları…………………................................................................ 91 3.2 Politika Senaryolarının Uygulanması ve Sonuçların Değerlendirilmesi ….. 95 3.2.1 Makro İktisadi Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması ........ 95 3.2.2 Sektörel Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması ………… 106 SONUÇ……………………………………………………………………………. 130 vii KAYNAKÇA………………………………………………………………..…….. 135 EKLER…………………………………………………………………………….. 150 ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………........................... 170 viii TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1 : Makro Sistem Kısıtları İçin Alternatif Kapama Kuralları…………… 58 Tablo 2 : Sektörel Sınıflandırma…………………………………………………... 78 Tablo 3: Türkiye Ekonomisi İçin Şematik Sosyal Hesaplar Matrisi…………… 80 Tablo 4: Türkiye 1998 Yılı Sosyal Hesaplar Matrisin Sayısal Değeri…………... 81 Tablo 5: Politika Senaryoları……………………………………………………… 91 Tablo 6: Temel Alınan 1998 Yılı İçin Makro İktisadi Değerler (Milyar TL)….. 93 Tablo 7: Temel Alınan 1998 Yılı İçin Kamu Kesimi Denge Değerleri (Milyar TL)………………………………………………………………………… 93 Tablo 8: 1998 Yılına İlişkin Sektörel Değerler (Milyar TL)…………………….. 94 Tablo 9: Ekonominin Makro Dengesi ve Politika Uygulamaları Sonucu Beklenen Değişimler……………………………………………………... Tablo 10: Politika Senaryosu 1A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri ……………………………………………….. Tablo 11: 108 Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Yurt İçi Satışlar Üzerine Etkileri…………………………………………………………. Tablo 19: 105 Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Arz Üzerine Etkileri……………………………………………………………………. Tablo 18: 104 Politika Senaryosu 3’e Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………………… Tablo 17: 103 Politika Senaryosu 2C’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri……………………………………………….. Tablo 16: 102 Politika Senaryosu 2B’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………... Tablo 15: 100 Politika Senaryosu 2A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri……………………………………………… Tablo14: 98 Politika Senaryosu 1C’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………... Tablo 13: 97 Politika Senaryosu 1B’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri………………………………………………... Tablo 12: 96 110 Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Talep Üzerine Etkileri…………………………………………………………... 112 ix Tablo 20: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Ara Malı Girdi Değerleri Üzerine Etkileri………………………………………………. Tablo 21: 114 Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İhracat Üzerine Etkileri…………………………………………………………………...... 116 Tablo 22: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İthalat Üzerine Etkileri…………………………………………………………………….. 117 Tablo 23: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Özel Tüketim Üzerine Etkileri…………………………………………………………... Tablo 24: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Kamu Tüketimi Üzerine Etkileri…………………………………………………………... Tablo 25: 122 Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Toplam Çıktı Fiyatı Üzerine Etkileri……………………………………………. Tablo 27: 121 Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Sermaye Getirisi Üzerine Etkileri…………………………………………………. Tablo 26: 119 124 Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Karma Mal Fiyatı Üzerine Etkileri…………………………………………………... 125 Tablo 28: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Yurt İçi Fiyatlar Üzerine Etkileri……………………………………………….. 126 Tablo 29: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Katma Değer Fiyatları Üzerine Etkileri………………………………………. Tablo 30: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İhracat 127 128 Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri…………... Tablo 31: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İthalat Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri…………... 129 Tablo 32: Kamu Kesimi Genel Dengesi…………………………………………….. 150 Tablo 33: SGKlar ve Bazı Alt Kalemler………………………………………….. 151 Tablo 34: Dış Denge…………………………………………………………………. 152 Tablo 35: Milli Gelir Hesapları……………………………………………………... 153 Tablo 36 Genel Denge Tablosu…………………………………………………….. 154 Tablo 37: Gayri Safi Milli Hasıla…………………………………………………… 155 Tablo 38: Konsolide Bütçe Dengesi………………………………………………… 156 Tablo 39: Toplam Vergi Yükü…………………………………………………....... 157 Tablo 40: Ödemeler Dengesi………………………………………………………... 158 x ŞEKİLLER LİSTESİ Şekil 1: HGD Modellerinin Oluşturulması ve Kullanımı İle İlgili şamalar……….55 Şekil 2: SHM Veri Kaynakları…………………………………………………….…75 Şekil 3: Açık Bir Ekonomide Gelir Akımı………………..………………………….76 xi EKLER LİSTESİ Ek 1: Kurumlardan Sağlanan Veriler………………………………………….… 150 Ek 2: 1998 yılına ait Girdi Çıktı Tablosu…………………………………….…... 160 Ek 3: 1998 Yılı için Detaylandırılmış Sosyal Hesaplar Matrisi…………..………164 Ek 4: Dış Ticaret Fonksiyonunda Yer Alan İkame Esneklikleri …………….… 170 xii KISALTMALAR LİSTESİ HGD : Hesaplanabilir Genel Denge SHM : Sosyal Hesaplar Matrisi GAMS : General Algebric Modelling System CES : Sabit İkame Esnekliği CET : Sabit Dönüşüm Esnekliği protax (i ) : Sektörel Üretim Vergisi Oranı saltax (i ) : Satış Vergisi Oranı pindex : Genel Fiyat Düzeyi Tanımlaması prvinc : Özel Gelir sstax : Sosyal Güvenlik Vergileri corptax : Kurumlar Vergisi ve Kamu Faktör Geliri govtrans : Kamu Transferleri npfi : Dış Alemden Gelen Net Özel Faktör Geliri npfe : Dış Aleme Giden Net Özel Faktör Ödemeleri grev : Kamu Gelirleri totprotax : Toplam Üretim Vergileri totsaltax : Toplam Satış Vergileri tariff : Tarife Gelirleri totsstax : Toplam Sosyal Güvenlik Vergi Gelirleri totcorptax : Toplam Kurumlar Vergisi tothhtax : Toplam Gelir Vergisi extax : Toplam İhracat Vergisi govcon : Kamu Tüketimi htax : Dolaysız Gelir Vergisi Oranı y : Gelir gles (i ) : Sektörel Kamu Tüketim Oranı cles (i ) : Sektörel Özel Tüketim Oranı mps : Marjinal Tasarruf Eğilimi gdp : Gayrisafi Yurt İçi Hasıla prsav : Özel Tasarruf Düzeyi govsav : Kamu Tasarruf Düzeyi gfint : Kamu Dış Borç Faiz Ödemeleri xiii int rsrat : Kamu Transferleri İçinde Yurt İçi Bankalara Yapılan Faiz Ödemeleri prinv : Özel Yatırım Düzeyi ginv : Kamu Yatırım Düzeyi ϕ : Özel Yatırım Parametresi XS pm i pe i c pi d pi x pi e dc : Mal Arzı : Sektörel Yurt içi İthalat Fiyatları : Sektörel Yurt İçi İhracat Fiyatları : Sektörel Yurt İçi Satış Değeri : Sektörel Yurt İçinde Üretilen Malın Fiyatı : Sektörel Çıktı Değeri : İhracat : Yurt İçi Satışlar m : İthalat Ci : Sektörel Karma Mallar v pi a ji : Sektörel Firma Düzeyinde Katma Değer (Üretici Fiyatlarıyla) : j. Sektörde Bir Birim Mal Üretmek İçin i. Sektörden Kullanılan Mal Miktarı pwts i : Sektörel Fiyat Ağırlıkları pci : Karma Mal Fiyatı ai : Üretim Fonk. Sabit Katsayısı αi : Cobb-Douglas Üretim Fonksiyonu Oran Parametresi li : i Sektörünün İşgücü Kullanımı ki : i Sektörünün Sermaye Kullanımı pvai : Sektörel Net Fiyatı wdist i : Sektörel Ücret Katsayısı rkdist i : Sektörel Kar Oranı Katsayısı rk w l sup : Kar Oranı : Ücret Oranı : İşgücü Arzı xiv k sup : Sermaye Arzı at i : CET Fonksiyon Sabit Katsayısı τi : CET Fonksiyon Oran Parametresi θi : CET Fonksiyon Üssel Katsayısı σi : Armington Fonksiyon Üssel Katsayısı bi : Armington Fonksiyon Sabit Katsayısı δi : Armington Fonksiyon Sabit Katsayısı tei : Sektörel ihracat Vergisi Oranı gd i : Sektörel Kamu Tüketim Miktarı cd i : Sektörel Özel Tüketim Miktarı int i : i Sektörünün Kullandığı Ara Malı Girdi Miktarı 1 GİRİŞ Kamu açıkları ve kamu açıklarının finansman yöntemleri, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından önem arz etmektedir. Makro iktisadi değişkenler ile kamu açıkları arasındaki ilişki birçok iktisatçının ilgisini çeken, oldukça geniş araştırma yelpazesine sahip bir konu olma özelliği taşımaktadır Kamu açıklarının finansmanında kullanılan yöntemler farklı etkiye sahip olabilmektedir. İktisat literatüründe bu konu ile ilgili farklı görüşler mevcuttur. Kamu açıklarına ilişkin iktisadi tartışma Klasik, Keynesyen ve Ricardocu görüş çerçevesinde şekillenmiştir. Klasik İktisadi yaklaşım, ekonomide kısa ve uzun dönem ayrımı yapmaksızın tam rekabet koşullarının geçerli olduğu piyasa sistemi içerisinde faktör fiyatlarının esnekliğine bağlı tam istihdam varsayımı altında analizlerini değerlendirmektedir. Bu varsayıma bağlı olarak bireylerin sonsuz ömre sahip olmadığı gerçeği varsayımı altında, bireylerin tüketimi zamanlar arası bir optimizasyon sorunudur ve piyasalar dengededir. Klasik İktisat Teorisi kamu gelirlerinin kamu harcamalarını karşılaması gerektiği görüşünü savunmaktadır. Bu bağlamda, Klasik İktisat teorisinde maliye politikası devletin fonksiyonlarının sınırlı tutulması(adalet, güvenlik, savunma gibi), vergilerin tarafsız olması ve bütçenin denk olması gibi temel prensiplere dayandırılmaktadır. Neo klasik modelde, ileri görüşlü bireyler tüketimlerini uzun dönemli olarak planlarlar. Bütçe açıkları, vergileri arkadan gelen nesile kaydırarak toplam ömür boyu tüketimi artırır. Eğer ekonomik kaynaklar tam olarak kullanılıyorsa, tüketim artışı zorunlu olarak tasarruflarda azalmaya neden olacaktır. Bu da, faiz oranlarında yükselmeye yol açacak, sermaye piyasalarını yeni bir dengeye oturtacaktır. Faizlerdeki bu yükselme, yatırımların dışlama etkisiyle azalmasına ve uzun dönemde üretken sermaye stokunun küçülmesine yol açacaktır ( Barro, 1989:38, Aktaran Soylu: 2001). Kamu harcamalarını finansmanında vergileme karşısında borçlanma tercihinin bir ekonomide gerçek faaliyet düzeyi ile ilişkisi olmadığını ilk olarak savunan iktisatçı 19. yüzyıl İngiliz ekonomisti David Ricardo’dan ismini alan ve “Ricardian Denge” olarak isimlendirilen bu yaklaşımın temel düşüncesi bir ekonomide ekonomik birimlerin 2 tüketim ve tasarruf kararlarını verirken tüm yaşam boyu gelirlerini dikkate aldıklarıdır. Bu durumda, bütçe açığının borçlanma ile finansmanı, bu birimlerin yaşamları boyunca ödedikleri vergilerin yalnızca yeniden dağılımı olarak düşünülerek ve gelecekte daha fazla vergi ödeyeceklerini bilen iktisadi birimler bugün harcamak yerine tasarruf edeceklerdir. Artan tasarruflara bağlı olarak faiz oranlarında herhangi bir artış eğilimi olmayacak, yatırımlar ise dışlanmamış olacaktır (Ataç 2002: 203). Barro (1989) tarafından önerilen Ricardo Denkliği yaklaşımına göre, kamu harcamalarına bağlı olarak artan kamu açıkları bugün yapılan bir vergi indiriminin gelecekte uygulanacak olan vergide bir artışa neden olacağı görüşünü savunur. Barro (1990,1991), içsel büyüme modellerini kullanarak vergi ile finanse edilen kamu hizmetlerinin yatırım ve çıktı üzerindeki etkisini incelemiştir. Hükümetin, tüketim harcamalarının reel gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının büyüme ve yatırım ile negatif ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur. Hükümet harcamalarının, özel sektörün verimliliği üzerinde etkisinin olmadığı çerçevesinde tartışma şekillenmesine rağmen vergi ve kamu harcamalarının bozucu etkisi sonucu tasarruf oranı ve büyüme hızı azalır. Keynesyen iktisat yaklaşımında dikkatler istikrarsızlıkla mücadelede maliye politikası araçlarına çekilmektedir. Klasik iktisat teorisi maliye politikasına bağlı olarak “özel sektörü dışlama etkisi”nin söz konusu olabileceğini savunmaktaydı. Keynesyen teoride ise dışlama etkisinin her zaman söz konusu olmayacağı vurgulanmaktadır. “Likidite tuzağı” içinde olan bir ekonomide, faiz oranı maliye politikasından hiç etkilenmeyeceğinden, maliye politikasının etkisini azaltıcı veya yok edici sonuçlar oluşmayabilir. Uygulanan maliye politikası, bazen faiz oranlarının yükselmesine ve özel sektör yatırımlarının azalmasına da neden olabilir. Ancak bu uygulama sonuçlarının yaratacağı olumlu etki, özel sektörü dışlama etkisinden çok daha fazla olabilir. Dolayısıyla, Keynesyen Teoride maliye politikasının etkinliği tam etkinlik ile sıfır etkinlik arasında değişebilir. Kamu harcamaları ve kamu gelirlerinin iktisadi konjonktüre uygun olarak düzenlenmesiyle toplam talep üzerinde yaratacağı etki, üretim ve istihdam hacmini de etkileyecektir. Örneğin, Keynesyen ekonomi, işsizlik, enflasyon gibi temel makro ekonomik problemlerle karşı karşıya kalındığında toplam talebi uyaracak harcama ve vergi gibi politika değişkenleri ile ekonomiye müdahale ederek sorunun üstesinden gelinebileceğini ileri sürer. Toplam talep üzerinde, vergilere göre 3 kamu harcamalarının doğrudan etkisinin daha çok olduğu savunulmaktadır (Eker 1997:66). Hükümetin seçtiği mali araç, ülkenin servet düzeyini etkileyebilme gücüne sahiptir. Hükümetin, mali araçlarla net serveti ve cari dengeyi etkileyebilmesi harcama düzeyine bağlıdır. Ball ve Mankiv (1995) uzun dönemde ekonomideki çıktının kısmen sermaye stoğuna bağlı üretken kapasite ile ölçülebileceğini vurgular. Kamu açıkları yatırımları azalttığından sermaye stoğu daha yavaş büyür. Dışlama etkisi sermaye stoğu üzerinde göz ardı edilemeyecek bir etkiye sahiptir. Açıkların uzun yıllar devam etmesi ekonominin mal ve hizmet üretme kapasitesini azaltır. Ulusal tasarruf düzeyinin azalması sonucu yatırım ve net ihracat düzeyi azalır. Dolayısıyla ulusal gelir düzeyi üzerinde negatif bir etki oluşacaktır. Kamu açıklarının ekonomi üzerinde yarattığı en belirgin etki fiyatlar genel düzeyinde gözlemlenmektedir. Friedman (1968) para otoritesinin uzun dönemde para arzını kontrol ederek fiyat istikarının sağlanabileceği görüşünü savunmaktadır. Kamu açıkları para arzı ile finanse edildiği takdirde enflasyona neden olur. Para arzı ile finanse edilen kamu açıkları enflasyonist etkiye sahipken, bono arzı ile finanse edilen açıklar enflasyonist etkiye sahip olmayabilir. Bono arzı ile finanse edilen kamu açıklarının enflasyonist olup olmaması, para otoritesinin faiz oranlarına bağlı mevcut politikasına bağlıdır. Sargent ve Wallace (1981) kamu açıklarının merkez bankası tarafından para arzı ile finanse edilmesi gerektiği önerisini desteklemektedirler. Bu şekilde gerçekleşecek kamu açığı finansmanı uzun dönemde enflasyon oranının yükselmesine neden olacaktır. Miller (1983), kamu açıklarının hangi politika aracı ile finanse edilmeye çalışılırsa çalışılsın enflasyonist etkiye sahip olduğu görüşünü savunmaktadır. Bu çalışma, Hesaplanabilir Genel Denge (HGD) modeli yardımıyla, Türkiye ekonomisine ilişkin, kamu açıkları ile mücadelede kullanılan sıkı ve genişleyici maliye politikası uygulamalarının makro iktisadi etkileri ve bu etkilerin mevcut literatürdeki tartışma ile tutarlılığını incelemektedir. 4 HGD modelleri, makro iktisadi değişikliklerin ve dışsal şokların ekonominin geneli üzerinde yarattığı etkilerin değerlendirilmesi için analitik bir zemin hazırlamaktadır. İktisadi sorunların çözümlenmesinde kullanılan yöntemlerinin yetersizliği nedeniyle hesaplanabilir genel denge modellerinin avantajları geniş ölçüde kabul edilmektedir. Bu modeller kurala dayalı politika uygulamaları açısından ekonomik sistemi genel denge içinde değerlendiren çözümlemeler sağlamaktadırlar. HGD modellemesi yöntemi farklı veri kaynaklarından verilerin toplanması ve işletilmesi ile başlar. HGD modellemesi iktisaden baz alınan yıla ait geniş sayıda veri gerektirmektedir. Bu veri tabanı ulusal hesapları, hane halkı geliri ve harcamalarını, girdi-çıktı katsayılarını, vergi verilerini, ticari ve ödemeler dengesi verilerini içermektedir. Farklı düzeylerde farklı kaynaklardan toplanan veri setleri arasında tutarsızlıklar olabilmektedir. Bu nedenle, ilk veri seti karşılıklı tutarlılığın sağlanabilmesi amacıyla tekrar düzenlenebilir. Analizimiz sırasında 1998 yılına ait bileşenler Sosyal Hesaplar Matrisi (Social Accounting Matrix- SAM) formunda derlenmiştir. Türkiye ekonomisi için oluştulan HGD modeli statik reel sektör modeli olma özelliği taşıdığından, finansal sektöre ilişkin bilgi sağlayabilme yeterliliğinde değildir. Çalışmanın birinci bölümü, konuya teorik bir bakış açısı sunmaktadır. Ülkeler arasındaki kamu açığı karşılaştırmalarını güçleştiren farklı açık tanımlamalarına ilişkin bilgiler yer almaktadır. Kamu açıkları, açıkların finansmanına ilişkin kullanılan politika araçları, makro iktisadi etkileri iktisadi düşünde öğretileri arasında değerlendirilmesi geniş bir bakış açısıyla ele alınmaktadır. İkinci bölümde, HGD modelleri ve Sosyal Hesaplar Matrisi (SHM) ile ilgili detaylı bilgi verilmeye çalışılmıştır. HGD modellerinin gelişimi, girdi çıktı ve doğrusal programlama modelleri ile olan ilişkisi, oluşturulurken izlenmesi gereken aşamalar, güçlü ve zayıf yönleri, SHM, veri kaynakları bu bölümde yer alan bazı konu başlıklarıdır. 1998 yılı için Türkiye ekonomisi SHM oluşturulmaya çalışılmıştır. Türkiye ekonomisi için oluşturmuş 21 sektörlü HGD modeline ait denklikler ve bu denkliklere ilişkin bilgiler bu bölümde yer almaktadır. 5 Çalışmanın üçüncü bölümünde HGD modeli yardımı ile Türkiye ekonomisi için kamu açıkları ile mücadelede önerilen sıkı ve genişleyici farklı politika senaryoları ve bu senaryoların makro iktisadi değişkenler ve reel ekonomi üzerindeki etkileri yer almaktadır. Sonuç bölümü, analiz bulgularına ilişkin değerlendirmeleri içermektedir. 6 BÖLÜM I KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN BAZI TEMEL YAKLAŞIM VE TANIMLAMALAR 1.1 Kamu Açıkları ve Kamu Açıklarının Tanımlanmasına İlişkin Yaklaşımlar Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler yazınında kamu açıkları, mali açıklar ve bütçe açıkları kavramları sık sık birbirinin yerine kullanılabilmektedir. Bu kavramlara ilişkin yapılan ölçümler ve tanımlamalar farklılık arz etmektedir. Bu farklılıklardan kaynaklanan kavram karmaşasına bağlı olarak ampirik çalışmalarda maliye ve iktisat politikasına ilişkin analizlerinin yanlış sonuçlanmasına neden olabilecek zorluklar yaşanmaktadır. Dolayısıyla uygulanan politika sonucunun analiz edilebilmesi için “açık”ın net bir şekil tanımlanması gerekmektedir. Diğer yandan, net bir tanımlamanın ve standart hesaplama yönteminin olmamasına bağlı olarak ülkeler arasında açıklara ilişkin karşılaştırma yapabilmek güçleşmektedir. Politikacılar zaman zaman yatırım, ithalat harcamaları borç servisi gibi bütçesel işlemlerin tasarruflar, ödemeler dengesi ve enflasyon gibi makro iktisadi değişkenler üzerinde yarattığı etkilere dikkat çekmek amacıyla alternatif kamu açıkları tanımlamışlardır.(Blejer ve Cheasty, 1991, 1650). Mali açığın tanımlanmasında ve etkisinin belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken başlıca faktörler, kamu kesimi kapsamında ölçüme konu olacak açık tipi, kamu kesiminin hacim ve bileşimi ve zaman boyutu olarak ayrılabilir(Egeli,2002,30). 1.1.1 Geleneksel Açık Geleneksel anlamda kamu açığı ölçüsü kamu gelir ve giderleri arasındaki farkı nakit para tabanlı olarak tanımlamaktadır. 7 Harcamalar - Gelirler ___________________ Finansman Bu iki kalem arasındaki fark “Kamu Kesimi Borçlanma Gereği” olarak da tanımlanabilmektedir. Kamu gelirlerini kamu harcamalarından ayıran iki ayrı kriter söz konusudur. Bunlar kamu borcu kriteri ve maliye politikası kriteri olarak anılmaktadırlar. Kamu borcu kriterine göre, kamu açığını etkileyen ve yükümlülük yapısında herhangi bir değişikliğe neden olmayan harcamalar çizgini üst kısmına, yükümlülük yapısını değiştiren harcamalar çizginin alt kısmına yazılmaktadır. Örneğin borç faiz ödemeleri çizginin üst kısmına, ana para ödemeleri ise çizginin alt kısmına yazılmaktadır. Net kamu harcama düzeyi toplam talep yapısını etkilerken borcun geri ödenmesi varlık sahipleri için gelir yaratan unsur olmadığından talep yapısını etkilemektedir. Maliye politikası kriteri ise devletin hangi amaçla borçlandığı göz önüne alınarak tanımlanmaktadır. Hükümetler kamu gelir ve giderleri arasındaki açığın finansmanının yanı sıra kamu sektörü likidite yönetimine bağlı bir politika olarak borçlanmayı tercih edebilir. Kamu çok farklı kaynaklardan (merkez bankası, ticari bankalar, özel sektör ve dış kaynak) borçlanırken en az maliyete dayalı bir likidite tercihi sıralamasında bulunur. Diğer bir deyişle, devlet finansal bir aracı olma rolünün yanı sıra, vergilendirerek, sübvanse ederek veya iktisaden etkin düzenlemelerde bulunarak kamu politikası kriterine bağlı çizgi altı ve çizgi üstü işlemlerin ne olması gerektiği konusunda bir ayrım sağlamaktadır.(Blejer ve Cheasty, 1991, 1646-1647). 1.1.2 Birincil Açık Bütçe harcamaları içine faiz ödemeleri de dahil edildiği zaman ortaya çıkan bütçe açıkları kamu otoritesinden bağımsız, daha önceki bütçe açıkları tarafından belirlenen bütçe açıklarıdır. Dolayısıyla, bütçe açıklarından faiz ödemeleri çıkarıldıktan sonra kalan “birincil açık”, hükümetin bütçenin kontrol edebileceği kısmını ifade etmektedir. Ayrıca, birincil açık, kamu açıklarının sürdürülebilirliğinin tespitinde 8 önemli bir gösterge olma niteliğini taşımaktadır. Kamu bütçesine dahil uzun süreli bir birincil açık ülke ekonomisi açısından söz konusu olamaz. Faiz ödemeleri gerçekleştirilmelidir. Salt maliye politikasını etkilerini görmek açısından, birincil bütçe açığı göstergesi para politikasındaki değişimlere bağlı faiz ödemelerinde meydana gelen etkileri yok edecektir(Önder ve Kirmanoğlu,1994, 38). Kamu harcamaları toplamından faiz ödemelerinin çıkarılması ile elde edilen birincil kamu harcamalarının, olağan kamu giderleri ile karşılanması ve faiz ödemelerinde kullanılmak üzere birincil bütçe fazlasının oluşması, borçların geri ödenmesi açısından önem arz etmektedir. Herhangi dönemdeki borcun ana para ödemesinin tekrar borçlanılarak finanse edilmesi mümkün olmakla beraber, faiz ödemesi, birincil bütçe fazlası ile ödenebilmektedir. Birincil bütçe fazlası ile borca bağlı oluşan faiz yükü birbirini karşılayamaz ise, hem eski borcun hem de borca bağlı faizin ödenmesi için de yeniden borçlanılabilir. Bu durum kamu borcunun daha da artmasına neden olur(Blejer, Cheasty, 1991,1657). 1.1.3 İşlemsel Açık Geleneksel anlamda kamu açığı ölçüsü kamu gelir ve giderleri arasındaki farkı nakit para tabanlı tanımlamaktadır. Böylelikle kamu borç hizmetine dayalı tüm harcamalar kamu açığı ölçümü içinde yer almamaktadır. Faiz ödemeleri harcamalara eklenirken, amortizasyon ödemeleri bu harcamaların dışında tutulmaktadır. Diğer taraftan cari gelirler kamu geliri olarak değerlendirilirken borçlanmadan elde edilen gelirler, kamu gelirlerine dahil edilmemektedir. Bu anlamda, kamu açıkları merkez bankasından doğrudan borçlanmaları içerecek şekilde açığı kapatacak net kamu borçlanmasını yansıtmalıdır. Bu şekilde tanımlanan bir kamu açığı ölçümü, amortizasyon finansmanı için gerekli borçlanmaya bağlı kredi piyasaları üzerindeki kamu baskısını içermediğinden parasal genişleme ölçüsünü yansıtmamaktadır(Tanzi vd. 1987, 5). Mali açıkların ölçümünde enflasyonist etkinin geleneksel ölçümün güvenilirliği üzerine yarattığı soru işareti ilgi çekmektedir. Enflasyon, kamu gelir ve harcamalarını özellikle kamu açığının büyüklüğünü değiştirerek, çok farklı yollarla etkileyebilmektedir. Örneğin faiz gelirleri, sermaye kazançları, karlar, bazı vergi 9 tabanları gibi bazı hesaplanan ve yasal ölçümler arasında farklılıklara ve bozucu etkilere neden olabilmektedir. Çoğu vergiler, önemli bazı gecikmeler ile toplanmaktadır. Gelir ve servet vergileri gibi bazı vergiler mali sürüklenmeye neden olabilecek şekilde artan oranlı bir yapıya sahiptirler. Döviz kuru çoğu zaman enflasyona uyarlanmadığından ithalat ve ihracat vergileri üzerindeki enflasyonist sürece bağlı reel etki değişebilmektedir. Tüm bu etkilerin yanı sıra ekonominin kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanan enflasyonist sürece bağlı bir takım değişiklikler söz konusu olabilmektedir (Tanzi vd. 1987, 1). Özet olarak, Önder ve Kirmanoğlu(1994, 39) işlemsel açığı şu şekilde tanımlamaktadırlar; “İşlemsel açık, bütçe açığından, birincil açıkta olduğu gibi faiz ödemelerinin çıkarılması ile değil, sadece enflasyon etkisi ile aşınmaya uğrayan kısmının çıkartılması ile bulunur. Diğer bir deyişle, işlemsel açık birincil açık ile faiz ödemelerinin reel toplamı olarak tanımlanabilir. Enflasyon karşısında nominal faiz oranlarında enflasyon oranı kadar meydana gelen artış enflasyonun ana para üzerinde meydana getirdiği aşınmayı telafi eder. Ancak nominal faiz oranları enflasyondan daha fazla artıyorsa, devletin borç senetlerini sahip olanlara doğru reel bir kaynak transferi var demektir. Sadece enflasyondan arınmayı karşılayan kısmına borç amortizasyonu denilmektedir”. İşlemsel Açık = Birincil Açık + Faiz Ödemeleri Enflasyonun geleneksel kamu açığı üzerinde bozucu etkisi olduğundan, bu bozucu etki çoğu zaman faiz ödemelerinin amortizasyonu içereceği gerçeği ile ilişkilendirilmektedir. Enflasyon oranı yükseldikçe, faiz ödemeleri o kadar yüksek oranda dolaylı amortizasyonun unsuru içerecektir. Reel anlamda enflasyon, kamuya borçlarını amortize etmesi yönünde baskı unsuru oluşturmaktadır. Geleneksel açık genellikle kamu açığının talep etkisini kötüleştirirken, işlemsel açık bu etkiyi en aza indirmektedir (Tanzi vd. 1987, 1). 10 1.1.4 Cari Açık İktisadi kriterlere göre cari harcamalar, yatırım harcamaları ve transferler kamu harcamalarını oluşturan kalemlerdir. Cari harcamalar ve yatırım harcamaları üretim faktörü kullanıp milli gelire katkı sağladığından gelir yaratıcı harcamalar olarak anılmaktadırlar( Önder vd.,1995, 13). Cari Açık, sermaye dışı gelirler ile harcamalar arasındaki farkı ifade etmektedir. Cari Açık = Kamu Tasarrufu = Toplam Cari Gelirler- Toplam Cari Harcamalar Yatırım harcamaları ve sermaye gelirleri bütçe ölçümleri içinde yer almamaktadır. Cari açık, ulusal tasarruflardan oluşan kamu tasarruflarının ölçümüdür. Bu değer pozitif olduğunda, kamunun tüketimini gelirleri ile finanse edebildiği anlaşılmaktadır. Endüstrilere, firmalara, çeşitli kuruluşlara, vs. ayrılan fonlardan oluşan sermaye harcamaları uygun kullanım şartlarında bütçeye gelir yaratabilecek, kar sağlayan bazı mal ve hizmetlere transfer edilmelidir. Maliye politikasının bir amacı da cari harcamalar ve sermaye harcamaları arasında uygun oranı sağlamaktır. Sermaye harcamaları kimi zaman üretken olmadığı gibi, büyüme üzerinde de olumlu etkiye sahip olmayabilir. Diğer taraftan sağlık ve eğitim harcamaları gibi cari harcamalar üretken ve uzun dönemde sermaye oluşumuna neden olabilecek yapıya sahip olabilmektedirler. Dolayısıyla yatırım ve cari harcamaları birbirinden ayırt edebilmek güçleşmektedir (Legeida,2000, 17). Cari açık ölçüsü, maliye politikalarının ödemeler dengesi ve büyüme üzerindeki etkilerinin belirlenmesinde sağlıklı sonuçlara ulaşmayı zorlaştırdığından, kamu açıklarının ölçümünde fazla bir anlam taşımamaktadır. Cari açık ölçümü ile kamu kesiminde oluşturulan tasarrufları tahmin etmek amaçlanmaktadır. Cari açık bir bütçe kavramından çok sosyal muhasebe kavramı olması itibariyle, uzun dönem değerlendirmeleri açısından uygun bir ölçüt olmasına karşın, talep tahmini gibi kısa 11 dönemli analizler ya da gelişmiş ülkelere yönelik mali analizler açısından o kadar uygun bir ölçüt olmayabilir(Egeli, 2002, 36). 1.1.5 Yurt içi Açık Yurt içi açık ölçüsü, yurtiçinde yapılan işlemleri hesaplamalara dahil ederken, doğrudan ödemeler dengesi üzerinde etkisi olan işlemleri hesaplamaların dışında tutmaktadır. Yurt İçi Açık= Geleneksel Açık- Ödemeler Dengesi İşlemleri Çoğu yurt içi açık ölçümü, petrol ihraç eden ülkeler için geliştirilmiştir. Petrol gelirlerinin parasal etkisi arındırılmadıkça, harcamaların finansmanında kullanımı genişletici etkiye sahipken geleneksel açık ölçümünde açık ölçümünde bu genişleyici etki göz ardı edilebilmektedir. Benzer şekilde yurt dışı kaynaklı ödenek ve yardımların büyüklüğü durumda da genişleyici etki göz ardı edilebilmektedir(Blejer ve Cheasty, 1991, 1653). Kamu kesimi, uluslararası ticaret ve sermaye akımlarına yönelik faaliyetlerini arttırdığında, geleneksel açık ölçüsü yanıltıcı sonuçlara yol açabilir. Eğer hükümet tarafından gerçekleştirilen ithalat ve dış borç ödemesi büyükse, maliye politikasının genişletici yönde kullanılmasına neden olacak, olası bir devalüasyon bütçe açığının artmasına neden olabilir (Egeli, 2002, 37). 1.1.6 Nominal Açık- Reel Açık Kamu kesimi dışında kalan özel kesim finansal varlık ve yükümlülüklerinde ortaya çıkan değişmeler arasında denge sağlayan nominal açık, nominal faiz oranlarındaki değişmelere rağmen, mevcut finansal varlıkların ve yükümlülüklerin nominal piyasa değerindeki ve fiyatlar genel seviyesindeki değişmeler karşısında reel olarak ortaya çıkan değişmeler net kamu borçlanmasının gerçek değerinin belirlenmesine yardımcı olan göstergelerdir. Bu göstergelere faiz ve fiyat etkileri dahil edildiğinde bütçe fazlaları ortaya çıkmaktadır. Reel açık nominal açığın faiz oranları ve fiyat etkisinden arındırılmış halidir. Buna göre reel açık, bir fiyat deflatörüne bölünmüş 12 nominal açıkların tamamını kapsamayan, net kamu borçlanmasının gerçek değerinde meydana gelen artış olarak tanımlanabilmektedir(Egeli,2002, 37). 1.1.7 Yapısal Açık- Dönemsel (Konjonktürel ) Açık Yapısal açık tanımlaması, literatürde dönemsel(konjonktürel) açık, tam istihdam açığı, çevrimsel açık gibi farklı isimlerle karşımıza çıkabilmektedir. Maliye politikasının gelir seviyesini nasıl etkilediğinin tespitinde ekonominin canlanma ve gerileme dönemlerinden bağımsız bir ölçüye ihtiyaç duyulmaktadır. Yapısal açık bu tür bir ölçü sağlamaktadır. Yapısal açık tam istihdam gelir düzeyindeki ya da potansiyel çıktı düzeyindeki bütçe açığını ifade etmektedir. Fiili bütçe ile tam istihdam bütçesi arasındaki fark, bütçeye ait dönemsel bir nitelik taşımaktadır. Ekonomide bir gerileme olduğu taktirde açık gösterme eğilimi taşımaktadır(Dornbusch ve Fisher,1998, 80-81). 1.1.8 Nakit Esası ve Tahakkuk Esası Açığı Bütçe gelirlerinden, faiz ödemeleri çıkarıldığında bütçe giderlerini karşılamıyorsa, bu durumda faiz dışı fazla değil, faiz dışı açık vardır ki böyle bir ekonominin sıklıkla krizlere ve tıkanıklıklara maruz kalması olasılığı çok yüksektir (Çepni,2005,107). Nakit Dengesi= Bütçe Dengesi- Avanslar + Bütçe Emanetleri Her hangi bir ekonomi incelenirken kamunun büyüklüğü hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir. Harcamalar gibi kamusal diğer bazı göstergeler kamunun ekonomide ne ile ilgilendiği veya ne tip bir rol aldığı hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlar. En basit haliyle kamu gelir gider dengesizliğinin ortaya çıkardığı kamu açığının ölçülmesine ilişkin çalışmalar kamu sektörünün büyüklüğü ile ilgili bilgi vermesinin yanı sıra maliye politikası ve ekonomi arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır(Legeida,2000,51). 13 Maliye politikalarının etkinliğinin belirlenmesinde ve belirli hedeflere ulaşmada en geçerli ve sağlıklı açık ölçüsüne nasıl ulaşılabileceği literatürde dikkat çeken bir tartışma alanına sahiptir. Geleneksel açığın maliye politikalarının etkinliğini ölçmedeki yetersizliği tartışmaların temelini oluşturmaktadır. Egeli (2002,39) bunu üç temel nedene bağlayarak açıklamaktadır. Bunlar, i) özelleştirme gelirlerine bağlı nakit getirinin yanı sıra, satılan ya da devredilen kuruluşların yüksek el değiştirme maliyetlerine bağlı olarak mali açığın yükselmesi ii) gelecekte yapılacak olan harcamaların finansmanında sosyal güvenlik kuruluşları gibi kamu kurumlarından sağlanan gelirlerin kullanılması iii) makro ekonomik değişkenlerden (toplam talep, enflasyon, dış ticaret hadleri gibi) etkilenmesine rağmen, devletin alacak ve borçlarındaki değer değişimlerini yansıtmaması şeklinde özetlenebilir. Kamu dengesi makro iktisadi analizlerle merkezi rol alırken aynı zamanda sayısız ekonometrik çalışma kamu açıklarına ilişkin veriler üzerine inşa edilmektedir. Kapsamlı “kamu açığı” tanımlaması, kullanım alanının sorgulandığı, tanım belirsizlikleri anlaşmazlıklarını içermektedir. Bütçe istatistikleri yayınlanmadan önce bu sorunlar çözümlenmelidir. Kamu açığının ölçümünün öncelikli bir sorun olmadığı açıktır ancak aynı zamanda politika açısından önemli anlamlar içermektedir. Gerçekten, nasıl ölçüldüğüne ve zamanın hangi periyodunu içerdiğine bağlı olarak kamu açıklarının dikkati çeken farklı şekilleri olabileceği gibi, farklı politika uygulamalarını da gerektirmektedir. Benzer şekilde, kamu sektörünün tanımlanması ve içerdiği işlem tipleri plan, yürütme ve makro iktisadi paketin gözlenmesinde önemlidir. Diğer yandan, ülkeler arasındaki mukayeseler ülkelere özgü iktisadi karakteristikler ve hesaplama anlaşmalarına göre düzenlemeler yapılmadığı taktirde aşırı derecede aldatıcı olabilir. Dahası veri ülke için zaman eğilimli çalışmalar kavramların iktisadi koşullara göre değişebilen gelişimini gerektirmektedir. Sadece mali hesaplamanın saf akım kavramına güvenmek mali analizler için yanıltıcı ve yetersiz olabilir. Literatür standart akım ölçümlerinin kamu finansal ve reel varlıklarındaki değişim gibi bazı stok değişim kavramları ile eksikliklerinin giderilmiş, kimi durumlarda değiştirilmiş olabileceğini önermektedir. İktisat politikası hedeflerine ulaşmada her açık ölçüsü tekniğinden aynı derecede verim sağlamak için söz konusu açık ölçülerinin geleneksel açığın net değerindeki değişimleri ortaya koyabilen bir nitelikte olması gerekmektedir. Geçici 14 hükümet bilançoları bir araya getirilerek ve dönemler arası bağlantılar dikkate alınarak farklı açık ölçüleri tanımlanmıştır. Kamu açıklarının net değeri belirlenmesine bağlı olarak kamu açığının tanımlanmasına ilişkin belirsizlikler devam edecektir. (Blejer ve Cheasty,1991,1675,Egeli 2002,39). 1.2. Kamu Açıklarının Tanımlanmasına İlişkin İktisadi Görüşler 1.2.1 Kamu Açıklarına İlişkin Klasik Yaklaşım 18. yüzyılın sonlarında başta İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde yeni üretim teknolojilerinin kullanılmasıyla birlikte Sanayi Devrimi gerçekleşmiştir. Sanayi devriminin gerçekleşmesi üretimin gerçekleşmesine öncülük eden burjuva sınıf ile bu üretimin gerçekleşmesinde üretim faktörü olarak yer alan işçi sınıfın doğmasına neden olmuştur. Sanayi devriminin başlaması ile Fizyokratların savunduğu iktisadi görüşler geçerliliğini korurken, Klasik İktisadi düşünce 1776’da yayınlanan A. Smith’in “Ulusların Zenginliğinin Niteliğinin ve Nedenleri Hakkında Bir Araştırma” isimli eseriyle işlerlik kazanmaya başlamıştır. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” öğretisine dayalı Klasik İktisat düşüncesi tam rekabet şartlarına dayalı bir piyasa sistemi içerisinde faktör fiyatlarının esnekliğine ve miktar teorisinin geçerliliğine bağlı olarak her arzın kendi talebini yaratacağı görüşünü savunmaktadır. Dolayısıyla bu şartlar sağlandığı takdirde ekonomiye herhangi bir müdahale gerekmeksizin iktisadi denge kendiliğinden oluşacaktır(Savaş,1998,259). Klasik İktisadi yaklaşım, ekonomide kısa ve uzun dönem ayrımı yapmaksızın tam rekabet koşullarının geçerli olduğu piyasa sistemi içerisinde faktör fiyatlarının esnekliğine bağlı tam istihdam varsayımı altında analizlerini değerlendirmektedir. Bu varsayıma bağlı olarak bireylerin sonsuz ömre sahip olmadığı gerçeği varsayımı altında, bireylerin tüketimi zamanlar arası bir optimizasyon sorunudur ve piyasalar dengededir. İktisadi dengenin gerçekleşmesine bağlı olarak benzer durum maliye politikası için de geçerlidir. Klasik İktisat Teorisi kamu gelirlerinin kamu harcamalarını karşılaması gerektiği görüşünü savunmaktadır. Bu bağlamda, Klasik İktisat teorisinde 15 maliye politikası devletin fonksiyonlarının sınırlı tutulması(adalet, güvenlik, savunma gibi), vergilerin tarafsız olması ve bütçenin denk olması gibi temel prensiplere dayandırılmaktadır. Kamu gelirlerinin kamu harcamalarını karşılayamadığı durumda bütçe açık verecektir. Devlet kamu açığını finanse edebilmek için borçlanma, para basma veya vergilerin artırılması yollarından birisini tercih edecektir. Devletin para basmayı tercih ettiği durumda herhangi bir mal veya hizmet üretmeden ekonomideki para miktarı artacak, fiyatlar genel seviyesi yükselerek enflasyona neden olacaktır. Diğer taraftan devlet para basmak yerine kamu açıklarını borçlanmayı tercih ederek finanse etme yoluna gitmiş olduğu durumda, borcun vadesi geldiğinde borcunu ve borç faizini ödeyebilmek için tekrar borçlanmaya gerek duyacaktır. Bu da iktisaden birçok olumsuz sonucu beraberinde getirecek bir durumdur. Tam istihdam varsayımı altında kamu açıklarının vergileme veya borçlanma yoluyla finanse edildiği her iki durumda da özel kesim kullanılabilir fonları kamuya aktarılacaktır. Böylelikle özel kesim harcama ve yatırım düzeyi düşecektir. Bunun anlamı Klasik sistemde devlet harcamalarının faiz oranlarının yükselmesine neden olacağından özel sektör yatırımları üzerinde “tam bir dışlama etkisi” (full crowding out) doğuracağıdır(Saleh,2003,4). Diğer taraftan Klasik İktisat teorisine göre devlet bütçesinin fazla vermesi de istenmeyen bir durumdur. Bütçenin fazla verdiği durumda devlet gereksiz kamu harcamalarında bulunarak israfta bulunabilmektedir. 1.2.2 Kamu Açıklarına İlişkin Ricardocu Yaklaşım Ricardocu Denklik Kuramı özünde, kamu açıklarının vergileme veya borçlanma yoluyla finanse edilmesinin Robert J. Barro tarafından sistematik bir şekilde ifade edilerek, temel iktisadi değişkenler üzerinde önemli bir etki yaratmayacağı görüşüne dayanmaktadır. Daha önce Ricardo Denkliği ile ilgili araştırmalar yapılmış olmasına rağmen ilk kez J. Barro’nun 1974 yılında “Journal of Political Economy”de yayınlanan “Are Government Bonds Net Wealth ?” başlıklı makalesi ile ilgi uyandırarak günümüze kadar birçok araştırmanın temelini oluşturmuştur. 16 Ricardo Denklik teoremi bir takım varsayımlara ihtiyaç duymaktadır. Bu varsayımlar şu şekilde özetlenebilir(Bernheim, 1987, 4, Ataç,2007,203, O,Driscroll 1977, 208 ); - Kamu Harcamaları düzeyi sabittir, iktisadi değer yaratmaz. - Sermaye piyasaları mükemmel bir işleyişe sahiptirler. - Tüketiciler rasyonel ve ileri görüşlüdür. - Bireyler sonsuz zaman ufkunda yaşıyormuş gibi karar alırlar. - Başarılı kuşaklar alturistik (diğer gam) bir biçimde güdülenen transferlerle motive edilirler. - Tüm vergiler götürü usuldedir ve ilk dönemlerdeki kamusal borçlar daha sonraki dönemlerde salınan vergilerle ödenecektir. - Ertelenen vergiler dolayısıyla kaynakların kuşaklar arasında yeniden dağılımı söz konusu değildir. - İktisadi birimler tüketim ve tasarruf kararlarını verirken tüm yaşam boyu gelirlerini dikkate almaktadırlar. - Vergiler bozucu etkiye sahip değildirler. - Mali araç olarak açık finansmanının uygunluğu maliye politikasını etkilemez. Barro(1974), çalışmasının birinci bölümünde devlet bonosunun etkileri sorununu kuşaklar arası sermaye oluşumu ve sonlu zaman ufkunda bireysel servet üzerindeki etkisi çerçevesinde incelemektedir. Modelde “sermaye piyasasının mükemmel” olduğuna dair hiçbir argüman yer almamaktadır. Buradaki anahtar bulgu kuşaklar arasında etkin bir transferin olduğu (kuşaklar arası hediye ve miraslar) ancak net servet ve toplam talep etkisinin olmadığı ve kamu borcunun marjinal değişimi üzerinde faiz oranı etkisinin söz konusu olmadığıdır. Mevcut kuşak sonsuz ömre sahipmiş gibi davranarak ve gelecek kuşakla arasında etkin bir zincir sağlayarak transfer zinciri oluşturur. Çalışma kamu borcundaki bir artışın hane halkı servet düzeyindeki bir artışla devam edip etmeyeceği sorusu üzerinde odaklanır. Ekonominin ard arda gelen kuşaklar modeli(Over Lapping Generation Model– OLG ) açısından sonlu hayat ufkunun etkileri incelenmiştir. Hane halkının sonsuz ömre sahiplermiş gibi hareket 17 ettikleri gösterilmiştir. Böylelikle gelecek nesli bugünkü nesile bağlayan etkin bir transfer zinciri mevcut oldukça hazine (kamu – devlet) bonolarının marjinal net servet etkisi olmayacaktır. Mükemmel olmayan özel sermaye piyasaları ve likidite hizmetlerinin üretimine sahip devlet monopolü ile ilişkilendirilen net servet etkileri devletin daha etkin olduğu varsayımına dayanmaktadır. Diğer yandan, mükemmel olmayan sermaye piyasaları ve likidite hizmetlerinin kamu tekelinde olduğu ile ilişkilendirilen net servet etkileri kamunun daha etkin olduğu varsayımına dayanmaktadır. Dahası, bono ihracında ve vergi toplamada devletin transfer maliyetleri hazine bonolarının negatif net servet etkisine sahip olabileceğini vurgulayabilmektedir. Sonuçta, kamu borçlarının risk özelliği ve bu borçlanmanın finansmanı için toplanan vergiler hazine bonolarındaki artışın hane halkı ödemeler dengesindeki toplam riski artıracağını önerir. Bununla birlikte bu etkiler vergi sisteminin doğasına ve transfer maliyetlerinin özel sigorta düzenlemesine dayanmaktadır. Temel sonuç kamu borçlarının hane halkı servetini oluşturan bir argüman olduğuna dair ikna edici net bir teorik durum söz konusu değildir. Negatif servet etkisi tartışması öncelikli olarak tartışmanın pozitif etkiye sahip olduğu konusunda inandırıcıdır. Bu nedenle kamu bonolarının marjinal net servet etkilerinin sıfırla bir arasında olduğu ortak iddiası ve genelde pozitif ara değere sahip olmadığıdır. Gerçekte marjinal net servet etkisi göz ardı edilebilirse mali ve parasal analizler için uygulamalara ulaşılamaz (Barro,1974,1097). Romer(2001, s.538)’e göre bireyin ömrü sonlu olmasına rağmen yeteri kadar uzundur. Ekonomiye yeni bireyler girdiğinde yeni bono basımı ile ilişkili gelecek dönem vergilerinin bir kısmı, bonolar arz edildiğinde hayatta olmayan bireylere yüklenecektir. Nihayetinde hala yaşayan bireyler için piyasaya sunulan bonolar servet niteliği taşımaktadır ve bu durum bireylerin davranışlarını etkilemektedir. Bu olasılık Diomand(1965)’un ard arda gelen nesiller modeli olarak temsil edilmektedir. Sonlu ufuk kamu açıklarının arzulanan ulusal tasarruf düzeyini azalttığı standart sonucunu oluşturuyor gibi görünmektedir. Bu düzenleme tipik bir bireyin kamu harcamalarından doğan vergi yükünü torunlarına yansıttığında kendini daha iyi 18 hissetmesiyle etkin olur. Birey alturist bir davranış şekli sergilerse bu görüş savunulamaz. Önemli nokta kuşaklar arası transferler arasındaki ağ (ilişki) tipik bir bireyi ardardına gelen bir aile içinde belirsizliğe sürüklediğidir. Bu durumda, hane halkları beklenen gelecek dönem vergi düzeyini kapitalize eder ve böylelikle sonsuz ufukta etkin bir planlama gerçekleştirirler. Diğer bir deyişle, sonsuz ufka sahipmiş gibi görünen Ricardocu sonuçlar sonlu zaman aralığına sahip modeller içinde geçerliliğini korur (Barro, 1988). Bernheim (1989)’a göre birçok yazar başarılı kuşakların gönüllü transferlerle bağlarını garantileyebilmek için katı kurallar gerektiğini vurgulamaktadır. Eğer ekonomi yavaş büyüyorsa, aileler çocuklarına servet vasiyet edebilirler ve eğer ekonomi hızla büyüyorsa çocuklar ailelerine hediye verebilirler. Bununla birlikte, transferlerin hiçbir yönde akmadığı durumda genel bir büyüme oranı mevcuttur. Dahası, ailelerin servet düzeyinin çocukların servet düzeyine oranı büyük ölçüde nüfusa bağlı olarak değişir. Bazı durumlarda, kaynakların aile bireyleri arasında yeniden dağılımı özel transferlerle karşılanmaz. Sonuçta, eğer bireyler gelecek dönem gelirleri hakkında belirsizliğe sahiplerse, kuşaklar arası yeniden dağılımın genelde reel etkileri söz konusudur. Ricardocular genellikle bu tartışmayı, teori nicel önem arz etmediği için, ihmal ederler ve bunun tüketiciler transferde bulunsun veya bulunmasın ampirik bir sorun olduğu görüşündedirler. Kamu açıklarının finansmanına yönelik bu görüş, çoğu kez iktisadi literatürde Barro-Ricardo Denklik Teoremi, Barro Ricardo Denklik önermesi veya Ricardo Özdeşlik Teoremi gibi farklı isimlerle karşımıza çıkmasına rağmen Buchanan(1976), Barro’nun Ricardo Denkliğine herhangi bir katkı getirmediğini ve Ricardo Denkliği ile ilgili daha önce yapılan araştırmaları çalışmasında ihmal ettiğini vurgulamaktadır. Şöyle ki, Barro’nun en önemli vurgusu makul koşullar altında ardı ardına gelen ve sonlu ömre sahip kuşakların kamu borcuna bağlı gelecek dönem sorumluluklarını kapitalize ettikleridir. Bu kapitalizasyonun boyutuna bağlı olarak devlet bonoları net servet olarak algılanmaz. Bu noktadan hareketle Barro borçlanmanın vergi yerine ikame edilmesinin toplam harcamalar üzerinde hiç bir genişletici etkisi olmadığı sonucuna ulaşmıştır. Burada iki soru akla gelmektedir. Gelecek dönemde ortaya çıkabilecek vergi 19 yükümlülüğü tamamen kapitalize edilebilir mi? Eğer kapitalize edilebilirse maliye politikasındaki değişimin toplam harcama üzerinde hiçbir etkisi olmadığı anlamına mı gelir? İkinci sonuca ulaşabilmek için gelecek dönem oluşabilecek vergi yükümlülüklerinin kapitilizasyon sorunundan ayrı olarak, vergileme ve borçlanmanın farklı sonuçlarını incelemek gerekmektedir. Barro iki mali aracın mukayesesine dayalı analizi tamamen ihmal ettiğinden politika bakımından önerisinin bir önemi kalmamaktadır. Özetle, Barro-Ricardo Denklik Teoremi, kamu açıklarının finansmanında vergileme yerine borçlanma yöntemi ile finansmanının tercih edilmesinin, belli varsayımlar çerçevesinde, bireylerin servet düzeyinde bir farklılık yaratmayacağını öngörmektedir. Bireyler sahip oldukları bonoları servet olarak değerlendirmediklerinden tüketim düzeylerinde herhangi bir değişiklik meydana gelmez. Diğer yandan, hanehalkları sahip oldukları bonoların devlet tarafından bir sonraki dönemde ana para ve faiz ödemelerini gerçekleştireceğini bildiklerinden, tasarruf düzeylerini bu ana para ve faiz ödemelerini karşılayacak düzeyde artıracaklardır. Hane halkının mallara olan talebi beklenen bugünkü vergi oranlarına bağlıdır. Her bir hane halkı gelir düzeyine bağlı olarak servet pozisyonunu belirler. Daha sonra maliye politikası toplam tüketici talebini beklenen vergi oranlarının bugünkü değerine bağlı olarak etkiler. Ancak mevcut tartışma vergilerin bugünkü değerinin harcamaların bugünkü değeri değişmedikçe değişmediğidir. Böylelikle kamu açıklarının mevcut vergilerle ikame edilmesinin mallar için olan toplam talep üzerinde etkisinin olmadığıdır Dolayısıyla vergileme veya borçlanmanın kamu açıklarının finansmanında tercih edilmesinin iktisadi açıdan değerlendirilmesinde bir fark söz konusu değildir(Dornbusch ve Fisher,1998, s.319,598, Barro, 1996, 4). Kamu açıklarının finansmanına ilişkin vergileme veya borçlanma arasında bir tercih yapılmasının bireylerin servet düzeyine etkileri ile ilgili görüşler. Klasik ve Keynesyen iktisatçılar arasında farklılık arz etmektedir. Klasik iktisatçılar, bugünkü vergileme yerine borçlanmanın tercih edilmesi sonucunda, bireylerin bir sonraki dönemde borçların ödenebilmesi için vergilemeye gidileceğinin farkında olmaları sonucu devlet tahvillerinin bireylerin servet düzeyinde bir değişiklik yaratmayacağı 20 görüşünü savunmaktadırlar. Bireyler, bugünkü borçlanma düzeyini bir sonraki nesilin vergi olarak ödeyeceğinin farkındadırlar. Keynesyen iktisatçılar, bireylerin bir sonraki dönem hakkında öngörü sahibi olmadıklarını, dolayısıyla bugünkü vergileme yerine borçlanmanın tercih edilmesi sonucunda, bireylerin sahip oldukları devlet tahvillerini servet olarak değerlendirdikleri görüşüne sahiptirler. Diğer taraftan Barro (1988)’e göre bazı iktisatçılar bireylerin gelecek dönemdeki vergiler hakkındaki belirsizlikleri veya gelecek dönem vergilerini tahmin etmede yaşadıkları karmaşanın ileriki dönemde oluşacak sorumlulukları kapitalize ederken karşılaşacakları daha yüksek iskonto oranını vurgulamaktadır. Bu durumda mevcut vergilerin kamu açığı ile finanse edilmesi serveti artırır. Çünkü gelecekte beklenen yüksek oranlı vergilerin bugünkü değeri mevcut vergi indirimi nedeniyle azalır. Kamu açıkları toplam tüketici talebini artırır ve arzulanan ulusal tasarrufları düşürür. Belirsizlikle ilgili konuyu ele alış biçimi farklı sonuçlara neden olur. Götürü verginin hane halkları arasında etkin dağılımı sağladığı bilinir. Bununla birlikte kamu borçlarının gelecek dönem ödemelerinin reel değeri ve gelecek dönem toplam vergileri belirsizlik kısıtı altındadır. Bu durumda açık finansmanına ilişkin vergi indiriminin reel etkisi söz konusu değildir. Bireyler fazladan borcun belli bir kısmını ellerinde tutmaya devam eder, çünkü borç belirsiz gelecek dönem vergileri için mükemmel bir sınır oluşturur. Şimdi gelecekteki vergilerin götürü vergiler olduğunu ancak bireyler arasında belirsiz bir şekilde yansıdığını düşünelim. Dahası, göreli vergi riskine karşın sigorta piyasaları olmasın. Daha sonra kamu açığı her bir bireyin gelecek dönem tüketilebilir gelirinin ne olacağı hakkında belirsizliğin oluşmasına neden olur. Sonuçta, gelecek dönem daha yüksek ortalama vergi gelirleri ile ilgili belirsizlik bireyin gelecekte oluşabilecek tüketilebilir vergi gelirinde belirsizlikle ilişkilendirilir. Arzulanan ulusal tasarruf düzeyi belirsizlik artıkça kamu açığıyla birlikte artma eğilimindedir. G.P. O’Driscoll (1977) Ricardocu Denklik Teorisinin bizzat Ricardo tarafından yanlış adlandırıldığını, “Ricardo Denk Olmayış (Dengesizlik) Teoremi” olması gerektiğini öne sürmüştür. Gerçekte, Ricardo kamu açıklarının finansmanında vergileme veya kamu borçlanması arasında bir tercih yapılmasının etkileri bakımından eşit sonuçlar doğurduğunu reddetmektedir. Ricardo savaş harcamalarının finansmanında 21 iktisadi açıdan iki önemli tercihin (borçlanma veya vergileme) denk olduğunu algılamış olmasına rağmen vergi ödeyenlerin “mali yanılsama” olarak adlandırılan sorunla karşı karşıya kaldıklarını fark etmiştir. Ricardo tarafından 1951 yılında yayınlanan “Funding System” adlı eserinde tanımlanan Ricardo Denklik Teoremi, savaş vergisinin “ulusal sermaye miktarını azaltmadan” bireyin tasarruf düzeyi üzerinde muhtemel bir etki doğuracağını savunmuştur(Barro, 1996,5). Ancak yapılan savaş harcamalarının finansmanında kamu borcu üzerine yüklenen yıllık faiz ulusal sermayeyi miktar olarak azaltır. Sonuç olarak, Ricardo’nun tanımlaması Buchanan tarafından tanımlanan Ricardo Denkliğinin tam tersidir. Barro(1988), Ricardo Denklik Teorisine karşı geliştirilen itirazları şu şekilde özetlemektedir; - Bireyler sonsuza kadar yaşamazlar böylelikle vergi yükü bireyler öldükten sonra bireylerin üzerinde kalmaz. - Özel sermaye piyasaları mükemmel bir yapıya sahip değildirler. - Gelecek dönem vergileri ve gelir düzeyi belirsizdir. - Vergiler götürü vergiler değildirler, gelir, harcama, servet, vs. üzerinden alınırlar. Bernheim(1989), konuyu “Say Kanunu” ile ilişkilendirerek açıklık getirmeye çalışmıştır. Bonolara olan talep her zaman için kamu borçlanmasını yakalayacak bir artış gerektirir. Vergi zamanlaması bireyin yaşamı boyunca bütçe kısıtını etkilemediği sürece tüketim kararlarını etkilemez. Sonuçta, bütçe açıklarının (hem sürekli hem geçici) reel etkileri söz konusu değildir. Bu mantığın hiçbir şekilde kaynakların tam istihdamda olduğuna dayanmadığına dikkat edilmelidir. Ricardocu Analiz kamu açıkları ve vergilerdeki kaymaları veri kamu harcamaları düzeni içinde değerlendirir. Yaklaşım kamu harcamaları, kamu hizmet düzeyi veya bu hizmet ve harcama zamanlamasına bağlı reel etkilerle kısmen tutarlıdır. Ricardocu görüşün sağlamlığını kabul etmenin yanı sıra alternatif sonuçları da araştırmak önemlidir. Birçok iktisatçı kurallara bağlı Ricardocu Denkliğini geçersiz kılabilecek noktalara dikkatleri çekmiştir. Dikkat çekilen bu noktalar alternatif bakış 22 açısını destekler niteliktedir. Ancak genellikle standart görüş kamu açıklarının ulusal tasarrufu azalttığı ve reel faiz oranını yükselttiği veya cari hesaplar açığı oluşturduğu yönündedir. Ricardocu görüşe getirilen birçok eleştiri bu standart bakış açısı ile de tutarsızlık arz edebilmektedir(Barro, 1988). 1.2.3 Kamu Açıklarına İlişkin Keynesyen Yaklaşım 1929 yılında yaşanan büyük iktisadi buhranla birlikte işsizlik olgusu iktisaden önem kazanmıştır. 1936 yılında Keynes “ İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi” adlı eserinde işsizliğin talep yetersizliğine bağlı olduğu, ücretlerin azalma yönünde esnek olmadığı ve ekonominin de her zaman için tam istihdam dengesinde olamayacağını ileri sürmüştür. Dolayısıyla devletin ekonomiye müdahalesi gerekliliği görüşü savunulmaktadır. Devlet talep yetersizliğine bağlı olarak oluşan işsizlik sorunu ile mücadele edebilmek amacıyla kamu harcamalarında bulunur. Kamu harcamalarındaki artışa bağlı olarak gerçekleşen, çarpan etkisi yardımıyla gelir yaratılarak istihdam, tüketim ve yatırım düzeylerinin olumlu yönde değişim sağlanacağı görüşü savunulmaktadır. Aynı zamanda, Keynes ekonominin işsizlik ve durgunluk içerinde olduğu dönemlerde devletin açık finansman politikası izleyebileceği görüşünü savunmaktadır. Eksik istihdam denge seviyesini oluşturan unsur efektif talepteki yetersizliktir. Belli bir dönemde meydana gelen tüketim ve yatırım harcamaları efektif talebi belirlediğinden, özel kesim tüketim ve yatırım harcamalarındaki eksiklik tam istihdam denge seviyesini etkilemektedir. Kamunun görevi yapacağı harcamalarla tüketim ve yatırıma bağlı efektif talebi artırmaktır. Keynesin vurguladığı nokta, toplumu oluşturan bireylerin enflasyon ve eksik istihdamın yarattığı olumsuz koşullardan, devletin uygulayacağı harcama ve vergi politikaları ile korunacağıdır (Bulut,2002,s.10). İstihdam düzeyindeki azalmaya bağlı olarak gelir seviyesinde gözlenen bir azalma yalnızca birey ve kurumların finansal kaynaklara olan ihtiyacını değil, aynı zamanda kamunun bütçe açığı ve istihdam seviyesindeki azalmayı telafi edecek dışarıdan borçlanma yolunu tercih etmesine neden olacaktır. İstihdam düzeyi düştüğü taktirde kamu politikasına ve bireylerin davranışsal tepkilerine bağlı olarak toplam 23 tüketim reel gelir düzeyindeki azalmadan daha az düzeyde azalmaktadır. Sonuçta ılımlı bir dalgalanma ile yeni denge durumuna ulaşılır. Aksi taktirde, istihdam ve gelir düzeyi ileri uçlara kayabilir( Keynes,1936,98). Geleneksel Keynesyen görüşün, standart Neo klasik yaklaşımdan ayrıldığı noktalar şu şekilde özetlenebilir. Keynesyen görüş, bazı ekonomik kaynaklarım tam kullanılmadığını, ekonominin eksik istihdam seviyesinde olduğunu, bireylerin büyük bir kısmının geleceği tam olarak kestiremedikleri (miyop oldukları) veya likidite kısıtı altında bulunduklarını varsaymaktadır. Likidite kısıtı altında olan bireylerin, toplam tüketim harcamaları harcanabilir gelirlerindeki değişmelere duyarlıdır. Miyop veya likidite kısıtı altında bulunan toplumdaki bireylerin marjinal tüketim eğilimi birden büyüktür. Ekonomide oluşan kamu açığı geçici bir vergi indirimine bağlı ise, vergi indirimi toplam talebi hızla ve önemli derecede artıracaktır. Eğer ekonomi eksik istihdam seviyesine sahipse, vergi indirimi milli geliri yükseltecek ve iyi bilinen Keynesyen çarpan mekanizmasıyla da ikinci tur etki başlayacaktır. Kamu açıkları hem tüketim, hem milli gelir üzerinde çarpan etkisi yaratacağından tasarruflar ve sermaye birikimi üzerinde olumsuz etkisi söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla uygun zamanda ortaya çıkan kamu açıkları ekonomi üzerinde pozitif yönlü etkilere sahip olabilecektir. (Soylu,2001, s.36). Klasik İktisat öğretisinin tam aksine, çoğu Keynesyen iktisatçı kamu açıklarının özel yatırımları dışlamayacağı görüşüne sahiptirler. Şu nedenle, kamu açığına toplam talebi artırarak özel yatırımların karlılığını artırmakta ve veri bir faiz oranında daha yüksek yatırım düzeyinin gerçekleşmesine neden olabilmektedir. Buna bağlı olarak, ekonomide beklenmeyen bir para politikası uygulanmadığı sürece, kamu açıkları, eksik istihdam koşulu altında, faiz oranlarının yükselmesi gerçeğine karşın, hem nominal hem de reel talebi tam istihdam düzeyine doğru artırarak, toplam tasarrufu ve yatırımları uyarıcı özelliğe sahip olabilmektedir. tüketimin yatırımların karlılığını Faiz oranlarındaki yükselmeye karşın artan artırmasına bağlı olarak dışlama etkisi oluşmamaktadır. Fiyatlar genel seviyesi ancak tam istihdama ulaşıldıktan sonra artmaktadır. Dolayısıyla,tam istihdama ulaşıldıktan sonra tüketimde bir artış ve yatırımlarda azalma söz konusu olmayabilir. Tam istihdam durumunda enflasyon 24 vergisi, reel kamu açıklarının artış oranını milli gelir artış oranına eşitlediğinde yalnızca enflasyon artmaktadır. Ancak sıkı para politikası ve faiz oranının artırılması durumunda, dışlama etkisi söz konusu olmaktadır (Ataç 2002,201). 1.3. Kamu Açıklarının İktisadi Etkileri 1.3.1 Kamu Açıklarının Tasarruf ve Yatırım Kararları Üzerindeki Etkileri Kamu harcamalarının yatırım ve tasarruf kararlarını etkileyen davranışlar üzerindeki etkileri geniş bir tartışma alanına sahiptir. Bu konudaki fikir ayrılıkları daha önceki bölümde yer alan iktisadi düşünce okullarının sahip oldukları görüşler çerçevesinde şekillenmektedir. Bir grup görüşe göre kamu harcamalarındaki artış, hükümetin borçlanma ihtiyacını artırdığı için özel yatırımların yerine geçebilmektedir. Kamu harcamalarının yatırım ve tasarruf kararları üzerindeki etkileri faiz oranlarındaki değişime bağlı olarak gerçekleştiğinden literatürde kamu açıkları ve faiz oranı değişimleri arasındaki ilişkiyi değerlendiren çalışmalara sıklıkla rastlamaktadır. İktisadi kaynakların tam istihdam seviyesinde olduğunu savunan Klasik görüşe göre; fon talebinin artması sonucu faiz oranlarında gözlenen artış, artan kamu harcamalarına bağlı olarak oluşan kamu açıklarının borçlanma yoluyla finanse edilmesi tercih edildiği durumda ortaya çıkabilmektedir. Yatırımlar ve özel sermaye oluşumu artan faiz oranından olumsuz yönde etkilenebilecektir. Genişleyici maliye politikası sonucunda faiz oranında yaşanan yükselme eğilimi özel harcamaları, özellikle de yatırımları azaltarak “dışlama etkisi” (crowding out effect ) olarak adlandırılan etkinin ortaya çıkmasına neden olabilecektir. Dışlama etkisindeki değişim faiz oranında gerçekleşen değişime duyarlıdır (Dornbusch ve Fisher ,1998,31, Rosen,1998,.467, Musgrave ve Musgrave 1989,7). Diğer taraftan Keynesyen iktisadi görüşe göre iktisadi kaynaklar tam istihdam seviyesinin altında olduğundan dışlama etkisi söz konusu olmayacaktır. Neo Klasik iktisadi görüşe göre kamu harcamalarındaki artışın, özel yatırım kararları üzerindeki etkisi belirsiz olabilir. Bu belirsizlik farklı nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Bunlardan birisi, kamu sermaye harcamaları özel yatırım kararları için uyarıcı bir niteliğe sahip olduğunda, daha yüksek kamu harcamalarına 25 bağlı özel yatırımları dışlaması gerekmemektedir. Bir diğer neden, kamu ve özel sermaye arasındaki ikamenin boyutu ne kadar fazla ise, kamuda özel yatırımların yerini alacak ikamesi, o kadar fazla olacaktır. Yani, kamu ve özel sermaye arasındaki ikame oranı arttıkça dışlama etkisi de artacaktır. Maliye politikasına bağlı olarak gerçekleşen bir iktisadi genişlemenin ardından faiz oranları yükselmesine rağmen, gelir de yükselmekte, bu da sırayla özel yatırımların yükselmesini engellemeden finanse edilebilen harcamalardan yapılan tasarruf düzeyini artırabilmektedir. Diğer yandan, parasal politikalara maliye politikaları eşlik ettiği taktirde dışlama etkisi söz konusu olmayabilir. Kamu yükselmesi ve açıklarının yatırımların parasallaştırılması engellenmesi sonucunda, olasılığı faiz ortadan oranlarının kalkmaktadır (Şimşek,2003:6). Bir başka görüş ise daha önceki bölümde üzerinde detaylı bir şekilde bilgi verilmeye çalışılan Ricardo Denklik Teoremi yaklaşımıdır. Kamu açıklarının finansmanında vergileme yerine borçlanmanın tercih edilmesi sonucunda rasyonel bireyler bugünkü vergi indiriminin gelecek dönem vergi artışı anlamına geldiğini fark ederek bugünkü tüketim düzeylerini değiştiremeyecekleri ve tasarruf düzeylerini arttıracakları görüşüdür. Bunun sonucu olarak kamu açıklarının faiz oranlarına bağlı olarak özel yatırımlar üzerinde herhangi bir etkisi söz konusu olmayacaktır. Arzulanan ulusal tasarruf düzeyi değişmedikçe kapalı bir ekonomide ulusal tasarruf ve yatırım talebi dengesini sağlamak için faiz oranı artma eğilimi göstermeyecektir. Açık ekonomi durumunda da benzer durum gözlemlenir. Ödemeler dengesi üzerinde herhangi bir olumsuz etki olmaması amacıyla yurtdışı borçlanmayı engelleyecek şekilde özel tasarrufların artırılması arzulanır (Barro, 1988,4). Geleneksel analizde mali politika uygulamaları ulusal tasarrufu, yatırımı ve faiz oranını (i) bütçe fazlası veya kamu tasarrufunu değiştirerek (ii) özel tasarrufu farklılaştırarak etkiler. Kamu tüketimindeki bir artış ulusal tasarruf düzeyini etkiler. Vergi kesintisi veya transfer ödemelerindeki bir artışa karşın, kamu tüketimindeki artış harcanabilir geliri değiştirmez, tüketim harcamaları ve özel tasarruf düzeyi aynı kalır. Ulusal tasarruf mal ve hizmetlere olan toplam talebe bağlı olarak azalır. Bu durumda, 26 toplam talepteki artış hükümete aitse de, daha önce özel tüketim harcamalarındaki politika değişiminden kaynaklanmaktadır. Daha önce, faiz oranları yükselme eğiliminde olmasına rağmen özel tasarruf artarken, tüketim ve yatırım harcamaları azalır. Diğer taraftan vergi ile finanse edilen kamu harcamaları veri faiz oranında ve GSMH’da özel tasarrufları azaltır. Yüksek vergiler; harcanabilir gelirle birlikte tüketim harcamalarını ve özel tasarrufları azaltma eğilimindedir. Özel tasarruflardaki azalma ise vergi artışlarından daha azdır. Çünkü mal ve hizmet alımları için yapılan harcamalar da azalacaktır. Herhangi bir mali politika ile kamu açıkları değişmediğinde ulusal tasarruf düzeyindeki azalma özel tasarruftaki azalmaya eşittir. Özel ve ulusal tasarruflardaki azalma mal ve hizmetlere olan toplam talepte bir azalmayı vurgular. Vergi ile finanse edilen transfer ödemelerinin mal ve hizmetlere olan toplam talebe veya ulusal tasarruflara, kamu açıkları ve harcanabilir gelir düzeyi aynı kaldığı sürece hiçbir etkisi söz konusu değildir (Tatom:1985,9). Seater(1993)’ın “Journal of Economic Literature”de yer alan “Ricardian Equivalence” başlıklı makalesinde Ricardonun kamu açıkları sonucu oluşan yüksek faiz oranlarının neden olduğu dışlama etkisini şu şekilde özetlemektedir. Tasarruf harcanabilir gelirle tüketim arasındaki farka eşittir. Tüketim bireylerin optimal harcama planıyla belirlenirken, tasarruf kalan artık tarafından belirlenmektedir. Bireyin optimal çözümünü belirleyen faktörler vergi ödemesi zamanlamasından etkilenmezse, bireyin tüketim tercihi de etkilenmez. Gayri safi gelir ve tüketimin zaman patikası değişmediğinde, vergi ödemesi tarihlendirmesindeki değişim harcanabilir gelirin zaman patikasını ve bu nedenle tasarrufu etkilemelidir. Genelde, cari vergiler düşükse bireyler daha fazla tasarruf eder, vergiler yüksekse tasarruftan kaçınma yüksek olacaktır. Hükümet cari vergileri indirip devlet borç senedi çıkarırsa, bireyler, anapara ve faiz ödemelerinin gelecekte vergiler artırılarak ödeneceğini düşünerek, bu vergi indirimini, anapara geri ödemesi ve faiz kazançlarının kişinin gelecekteki vergi yükümlülüklerini güvence altına aldığı için yeni çıkarılmış hükümet bonolarını satın almak için kullanabilirler. Sonuçta, tasarruf varlıkları için özel talep kamu borçlanma arzındaki değişim nedeniyle birinden diğer birine hareket eder ve böylece faiz oranı değişmez, bu nedenle de IS-LM analizinden aşina olunan özel talebin dışlanması etkisi gerçekleşmez. 27 Buchanan(1986)’a göre veri herhangi bir kamu açığının borç ile finanse edilmesinin, faiz oranları üzerindeki etkisi ödünç verilebilir fon arzına bağlı olarak tespit edilebilecektir. Eğer yabancı yatırımcılar, yurt içi piyasalar için para arz ederse, faiz oranları, bu yabancı yatırım fonları kullanılabilir olduğundaki faiz oranlarından daha düşük olacaktır. Yabancıların, özel veya devlet tahvili almaları arasında hiçbir fark yoktur (Çeviren Sarılı, 1986, 4) . Ricardocu Denklik Teoreminin anahtar özelliği mevcut vergi oranlarındaki veya kamu harcamalarındaki değişim işaretlerinin bireyler tarafından gelecekteki olası değişim olarak algılanmasıdır. Daha biçimsel bir ifadeyle, herhangi, bir mali değişime karşı bireyler ödeyecekleri vergilerin dağılımını ve hayatlarının geri kalan kısmını düzenleyerek tepki verirler. Mali beklentilere bağlı vergi değişimlerinin “kalıcı” veya “geçici” olması sıra dışı veya fazla basitleştirilmiş bir örneği temsil etmektedir. Mali değişime karşı oluşturulan tepki genelde geçici veya kalıcı olarak sınıflandırılarak değerlendirilemeyeceğinden Feldstein(1980) ihtiyari mali politika değişiminin etkilerini vurgulamaktadır. Birey iktisadi dalgalanmalara bağlı beklentiler çerçevesinde bu dalgalanmaların gelirine doğrudan ve vergi oranları ile de diğer değişkenlere dolaylı etkisine bağlı olarak hareket edecektir. Birey iktisadi değişime bağlı beklentilerini mali kurallar çerçevesinde oluşturacaktır. Örneğin, işsizlikteki bir artış vergi oranlarında önemli bir azalmaya neden oluyorsa, birey beklenen işsizliğe karşın harcamalarını mali kurallarla olması gerekenin üzerine çıkarır. Bu bağlamda, mali kurallar toplam talebi etkilemektedir. Maliye politikası ile yatırım ve tasarruf kararları arasındaki ilişkinin test edilmesinde kritik problem faiz oranının tahmin edilen kamu harcaması ve/veya kamu açığına tepki gösterdiği ve genellikle bu tahminlerin gözlenemez olduğu gerçeğidir. Konu ile ilgili literatürde yer alan çalışmaların bulguları farklılık arz etmektedir. Ricardo Denkliği Teorisine göre, bireyler, hükümetin borçlanma senedi çıkarması karşısında, bunun bir gelecek vergi yükümlülüğü doğuracağını düşünerek, düşündükleri bu yükümlülüğe istinaden hükümetin bono arzı artışına karşılık eşit miktarda bono talebi artışı yaratarak faiz oranının değişmemesini sağlarlar. Bu durumun 28 saptanması için kamu borçlanma politikası karşısında faiz hareketliliğinin ne olduğuna dair testler yapılmıştır. Bu çalışmaların bir kısmı Ricardo Denkliğini desteklerken, bir kısmı ise reddetmektedir. İlginç bir durum ise faiz oranı testlerinin, Ricardo Denkliğini desteklemesi durumu belirsizken, hükümet borçlanması ile faiz oranı arasında pozitif bir ilişkiyi öngören geleneksel görüşle uyumsuzluğu belirgindir. Faiz oranı ile hükümet borçlanması arasında nötr bir durumun tespit edildiği testlerde Ricardo Denkliğinin reddedilmesi yanlışlanmaktadır. Ancak faiz oranı ile hükümet borçlanması arasında negatif bir durumun tespit edildiği testlerde Ricardo Denkliği ile birlikte Geleneksel görüşle de uygunsuzluk ortaya çıkmaktadır. Faiz oranı ile hükümet borçlanması arasında pozitif bir ilişkiyi gösteren test sonuçlarına ise son dönem çalışmalarında rastlanmamaktadır Ampirik başarısı ve analitik basitliği, Ricardo Denkliğini ekonomik aktivite üzerindeki kamu borçlanmasının etkilerini açıklayan cazip bir model yapmaktadır.(Seater,1993,143,182). Feldstein(1980) kamu harcamasında meydana gelen bir değişimin toplam talep üzerinde önemli etkileri olduğunu vurgulamaktadır. Parasal geri bildirimler mali uyarıcıların çıktılarını sınırlandırsa da, kamu borçlanmasına karşı tüketicilerin oluşturduğu herhangi bir “dışlama” (crowding out) etkisi söz konusu değildir. Elmendorf(1996), reel faiz oranlarındaki değişime odaklanırken aynı zamanda nominal faiz oranı ve döviz kuru oranlarındaki değişimi de inceler. Aynı zamanda reel faiz oranı doğrudan gözlemlenemezken nominal faiz oranındaki, döviz kurundaki, mal fiyatlarındaki ve stok fiyatlarındaki hareketliliğin reel faiz oranlarına etkisini göstermeye çalışmıştır. Çalışma Ricardocu Denge önermesinin geçerliliğini destekler nitelikte bir kanıt sunamamaktadır. Evans(1985) Birleşik Devletler tarihinde İç Savaş, I. ve II. Dünya Savaşları, Savaş sonrası olmak üzere dört ayrı örneklem dönemi için yaptığı çalışmasında geleneksel paradigmanın aksi yönde bulgulara ulaşmıştır. Evans en küçük kareler yöntemi kullandığı ve kamu açıkları ile faiz oranı arasında pozitif ilişki tespit edemediği bu çalışmasında tüm örneklemlerinde dönemler için kamu harcamalarını sabit tutarak, 29 kamu açıklarını artırmanın (ortalama ve marjinal vergi oranlarını azaltarak) genelde istatistiksel olarak anlamlı düzeyde faiz oranını düşüreceği bulgusuna ulaşamamıştır. Evans(1987)’ın benzer nitelikteki bir diğer çalışması, faiz oranlarının, bugünkü ve geçmişte oluşan kamu açıklarından çok gelecekte oluşabilecek kamu açığı beklentisine bağlı olarak arttığını savunan görüşü destekler nitelikte herhangi bir bulguya ulaşamamıştır. Dolayısıyla kamu açıkları, tasarruf ve yatırım kararları arasında herhangi bir ilişkinin varlığı tespit edilememektedir. Devletin bugünkü ve gelecek dönem uygulayacağı maliye politikasını özel sektörün algılaması tamamen rasyonel değildir. Kısmen kişisel harcanabilir gelire bağlı temel tüketim ve kamu borçlanmasını içeren servet kavramı, dolaylı varsayımlar özel sektörün kamu harcamalarının faydalarını göz ardı ettiğini ve kamu borçlanmasının gelecek dönem vergileri üzerindeki etkilerini hesaba katmamaktadır. Gale ve Orzsag (2003), genellikle artan kamu açıklarını ve kamu borçlanmasını göz önüne alırken ekonomik büyümeyi etkileyen maliye politikası araçlarından vergi indirimleri ve harcama programlarının da göz önüne alınması gerekliliğini vurgulamaktadırlar. İktisadi performansı ve faiz oranını etkileyen maliye politikası sadece kamu açığına değil aynı zamanda bu açığın oluşmasına neden olan bir takım etkilere bağlıdır. Ampirik bulgular açıkların ulusal tasarruf düzeyini düşürdüğünü gelecek dönem gelirini azalttığını ve uzun dönem faiz oranını artırdığını göstermektedir. Öncelikle, hem faiz oranı hem de tüketim sonuçları Ricardocu görüşü reddeder. Tüketim sonuçlarının sadece kısa dönemli vergi uygulamalarındaki zamanlama değişiminden kaynaklandığı tartışılabilir, ancak vergi zamanlamasındaki bu değişim ulusal tasarruf düzeyini etkilememektedir. Laubach(2003) uzun dönemli beklenen kamu borçlanması ve kamu açıkları ile uzun dönemli beklenen faiz oranları arasındaki ilişkiyi incelemiştir. Tahmin edilen kamu borçlanması ve kamu açıklarının faiz oranı üzerindeki etkisi istatistiki olarak önemlidir. Beklenen kamu açıklarının GSYİH’ ya oranındaki yüzde 1’lik bir artışın, faiz oranında yaklaşık % 25’lik bir artışa neden olacağı ileri sürülmüştür. Laubach(2003) 30 rasyonel varsayımlar altında bu tahminlerin Neo Klasik büyüme modeli ile tutarlılık gösterdiğini vurgulamaktadır Al-saji(1993) İngiltere ekonomisi için 1960:1 -1990:2 arası dönemi kapsayan 6 aylık verilerle kamu açıklarının nominal ve önceden tahmin edilen uzun dönem reel faiz oranlarına etkisini açık ve kapalı ekonomi varsayımı altında IS-LM modeli çerçevesinde incelemektedir. Analiz sonucunda elde edilen ampirik bulgular İngiltere ekonomisi için kamu açıklarının nominal ve önceden tahmin edilen uzun dönem reel faiz oranı üzerinde önemli artışa neden olduğunu vurgulamaktadır. Yüksek düzeyde kamu açıklarına bağlı olarak artan nominal ve önceden tahmin edilen uzun dönem reel faiz oranları özel yatırımı dışlarken, sermaye oluşumunu ve uzun dönemli ekonomik büyümeyi etkilemektedir. Domenech vd(1997) ikinci petrol krizini takip eden dönemde (1979-1985) OECD ülkeleri için yüksek faiz oranları ile düşük tasarruf ve yatırım düzeyini ampirik bulgulara dayalı olarak analiz etmeye çalışmışlardır. Analiz sırasında, Ricardocu Denklik Teoremini test etmek için GSYİH’nın bir oranı şeklinde ulusal tasarruf ve kamu açıklarını içeren yapısal VAR modeli kullanılmıştır. Analiz sonucunda Ricardocu Denklik Teorisinin OECD ülkeleri için uygun olmadığı, 1980 ve 1990 lı yıllardaki mevcut kamu açıklarının faiz oranı artışlarında önemli rolü olduğunu destekleyen bulgulara ulaşmışlardır.. Kalulumia(2002), Johansen ekonometrik hata düzeltme modelinde önerilen bir dizi nedensellik testi kullanarak kamu borçlanmasının faiz oranı üzerindeki etkisini ABD, Almanya, İngiltere ve Kanada için incelemektedir. 1957:1 -1993:4 arası üç aylık mevsimsel uyarlanmamış veriler kullanılarak yapılan doğrudan ve dolaylı analizler sonucunda, kamu borcu ve faiz oranı arasında nedensel bir ilişkinin olmadığı ve kamu borçlanmasının faiz oranı üzerindeki etkisinin yansız olduğu sonucuna ulaşmıştır. Dolaylı testler kamu borçlanmasının döviz kuru ve para talebi üzerindeki etkisinden hareketle borçlanmanın faiz oranı üzerindeki etkisini araştırmıştır. Yalnızca ABD için ulaşılan uzun dönemli kamu borçlanması ve faiz oranı arasındaki pozitif yönlü bulgu geleneksel borçlanma teorileri ile ters düşmektedir. Almanya ekonomisi verileri ile 31 yapılan analiz sonucunda kamu borçlanması ve faiz oranı arasında para talebi ve döviz kurunda olduğu gibi kısa dönemli nedensel bir ilişki söz konusudur. Genel olarak analiz sonucunda elde edilen bulgular daha önce yapılan Ricardocu Denklik Teoremini destekler nitelikteki çalışmalarla tutarlılık göstermektedir. . Naqvi(2003), Pakistan ekonomisi için, 1965-2000 dönemine ait yıllık verileri kapsayan çalışmasında, farklı büyüme süreçleri varsayımı altında, özel sermaye ve kamu sermayesinin göreli performansını incelemektedir. Pakistan ekonomisi için elde edilen bulgular, teknoloji değerlendirmesine bağlı olarak, uzun dönemli kamu sermayesi ve özel sermayenin farklılık gösterdiği yönündedir. Eğer teknolojinin dışsal olduğu düşünülecek olursa, getiri oranları birbirine çok benzer bir seyir izleyecektir. Diğer taraftan teknoloji sermaye oluşumunda içsel olarak değerlendirilirse esneklik tahminleri farklılık gösterecektir. Sonuçlar, teknolojinin dışsal olduğu varsayımı altında kamu sermayesinin de en az özel sermaye kadar verimli olduğunu vurgulamaktadır. Teknolojinin içsel olduğu varsayımı altında kamu sermayesi, dışsal sermaye oluşumunda önemli düzeyde özel sermayeden daha verimli bir hal almaktadır. Felstein ve Eckstein(1970) ABD için 1954:1 ve 1969:2 arası dönemi kapsayan 6 aylık verileri içeren analizlerinde dört faklı tip değişken (likidite, enflasyon, kamu borcu ve kısa dönemli beklentiler) çerçevesinde uzun dönem faiz oranını açıklayan farklı denklikler geliştirerek tahminlerde bulunmuşlardır. Keynesyen likidite tercihi teorisi ve Fisher’in önceden tahmin edilen enflasyonun rolüne dayalı modellerin tahmini sonucunda kamu borcu ve buna bağlı olarak gelecekte oluşacak faiz oranı değişimlerinin, yatırımcıların beklentileri üzerinde göz ardı edilemeyecek düzeyde etkisi olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Mehra(1992), ABD için 1959-1990 arası dönemine ait yıllık verileri kapsayan analizinde, kamu açıkları ve uzun dönem nominal faiz oranı arasındaki ilişkiyi enflasyon tahminleri çerçevesinde incelemektedir. Bir dönem sonraki enflasyon tahmininin kullanıldığı analizlerde uzun dönemli faiz oranı ve kamu açıkları arasında ilişki olduğu gözlemlenmektedir. Ancak daha uzun dönemli (2-4 yıl) enflasyon tahminlerinin kullanıldığı analizlerde bu ilişki ortadan kalkmaktadır. 32 Cebula(1988)’nın ABD ekonomisi için yapmış olduğu çalışmada, daha önceki çalışmalardan farklı olarak, kamunun mal ve hizmet satın alımları değişkeni analizde açıklayıcı değişken olarak yer almaktadır. Kamu açıkları parasal açık (dışsal) ve devresel (dışsal olmayan) açık olmak üzere iki ayrı bileşene ayrılmıştır. Kamu açıklarının hazineye ait bono faizleri üzerinde pozitif ve anlamlı etkileri gözlemlenmiştir. Ampirik bulgular “dışlama”(crowding out) etkisinin varlığını destekler niteliktedir. Cebula(1991), ABD 1971:1 – 1985:4 dönemini kapsayan 3 aylık verilerle yapmış olduğu bir diğer çalışmada, daha önce kamu açıkları ve faiz oranı ilişkisini inceleyen çalışmalara katkı getirmesi bakımından, reel faiz oranının dönemsel yapısını incelemiştir. Analiz IS-LM çatısı altında oluşturulmuştur. Sonuçlar kamu açıklarının mevcut eğrinin eğimini artırdığını vurgulamaktadır. ABD’de özel sektör sermaye oluşumu, uzun dönemli büyüme oranına duyarlıdır. Kamu açıkları özel yatırımlar üzerinde dışlama etkisine sahipken uzun dönemli büyüme oranını olumsuz etkilemektedir. Cebula’nın, kamu açıkları ve faiz oranı üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmaları 1980’li yılları göz ardı etmesi nedeniyle eleştirilmektedir. Bu nedenle Cebula(2000) çalışmasında 1973 Bretton Woods sisteminin sonlandığı yıllardan başlayarak 1980’li yılları da kapsayacak şekilde 1995 yılına kadar süren 22 yıllık bir zaman aralığındaki verileri analize dahil etmiştir. Analiz sonucunda kamu açıklarının uzun dönemli beklenen reel faiz oranı üzerinde pozitif ve önemli etkisi olduğu tespit edilmiştir. Bu etkiye bağlı olarak özel sermaye oluşumu faiz oranına duyarlı olduğundan elde edilen bulgular “dışlama” (crowding out) olasılığını vurgulamaktadır. Yıldırım(1995) Türkiye ekonomisi 1986:1 -1994:10 arası dönemi aylık verilerini kapsayan çalışmasında, kamu açıkları ve faiz oranı arasındaki ilişkiyi vektör otoregresiv (VAR) yöntemi kullanarak analiz etmiştir. Analiz sonucunda klasik makro ekonomik hipotezin reddedildiği, buna karşın Barro-Ricardo Denklik teoremin bir anlamda kabul 33 edildiği, kamu açıkları ile faiz oranları arasında ve dolayısıyla yatırım ve tasarruf kararları arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Şimşek(2003)’in 1970-2001 yılları arasında Türkiye verilerini kullanarak yaptığı ekonometrik analiz sonucunda kamu sermaye harcamaları, özel yatırımları bazı durumlarda uyarırken bazı durumlarda da baskı altına aldığı gözlemlenmiştir. İktisadi bulgular kamu harcamalarının özel yatırımları dışladığını göstermektedir. Ülkedeki toplam çıktı üzerinde kamu ve özel yatırımların etkinliğini belirlemek için CobbDouglas fonksiyonu kullanılarak oluşturulan modelde, kamu sermayesinin özel sermayeden daha verimli olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Analiz sonucunda kamu harcama grupları ayrımına göre “dışlama” etkisinin ortaya çıkabildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Örneğin kamu alt yapı yatırım harcamaları (eğitim ve sağlık) ve ağırlıklı olarak faizlerin yer aldığı diğer kamu harcamalarının özel yatırımları anlamlı bir şekilde azalttığı görülüyor. Genel kamu hizmetleri için yapılan harcamaların etkisi de anlamlı olmamakla birlikte negatiftir. Buna karşılık sosyal güvenlik harcamalarındaki artışın, özel yatırımlara etkisi olumludur. GSMH daki artış özel yatırımları pozitif yönde etkileyerek istikrarına katkıda bulunmaktadır. 1.3.2 Kamu Açıklarının Fiyatlar Genel Seviyesi Üzerindeki Etkileri Kamu açıklarının enflasyon üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmalar Friedman (1968)’ın “The American Economic Review”de yer alan ve fiyatlar genel seviyesi ile kamu açıkları arasında ciddi bir bağlantı olduğuna dikkat çeken “The Role of Monetary Policy” başlıklı çalışmasını temel almaktadırlar. Friedman bu çalışmasında, kamu açıklarının finansmanında uzun dönemde para arzı ile ilişkili bir politikanın, enflasyonist etkiler oluşabileceğini vurgulamaktadır. Para arzı ile finanse edilen kamu açıkları enflasyonist etkiye sahip olabilirken, bono arzı ile finanse edilen kamu açıklarında aynı tip etki söz konusu olmayabilir. Eğer faiz oranları sınırlandırılmışsa bono ile finanse edilen kamu açıkları enflasyonist olma özelliğine sahip olabilir. Bono satışları faiz oranı üzerinde yukarı yönlü baskı oluştururken bono fiyatlarını düşürmektedir. Para otoriteleri faiz oranını stabilize ettiğinden bu, fiyatlar genel seviyesinde artışa neden olarak para arzında bir artışa neden olmaktadır (Saleh 34 2003:11 , Ahking ve Miller 1985 :447). Diğer yandan, Barro(1977,1978) para arzındaki beklenen ve beklenmeyen değişimlerin çıktı düzeyi ve enflasyon gibi reel iktisadi değişkenleri etkileyeceği görüşünü savunmaktadır. Literatürde kamu açıkları ve fiyatlar genel seviyesi arasındaki ilişkiye ait çok farklı bakış açıları mevcuttur. Sargent ve Wallace(1981), kamu açıklarının borçlanma yoluyla finansmanının, uzun dönemde parasal finansmana nazaran daha enflasyonist olabileceğini vurgulamaktadırlar. Sargent ve Wallace’a göre, sürekli bütçe açıklarının söz konusu olduğu durumda para otoritesinin kamu açığını parasallaştırma tercihi, para veya maliye politikasının belirlenmesinde hangi otoritenin hakim olduğu konusu çerçevesinde şekillenmektedir. Mali otoritenin baskın olduğu durumda kamu açığının finansmanında kamunun borçlanması Merkez Bankası’nın para basmasından daha önce gerçekleşecektir. Özel sektörün satın aldığı hükümet borçlanma senetlerinin Merkez Bankası’nın para basması sonucu artacak olan parasal tabandan daha hızlı artmasına neden olacaktır. Özel sektörün bu artan borcu karşılayabilmesi için faiz oranları yükselmelidir. Ancak bu uygulamanın uzun dönemli sürdürülebilirliği söz konusu değildir. Çünkü, bu politika sonucunda faiz oranları çok yükselecek ya da hükümet borç senetlerine herhangi bir talep söz konusu olmayacaktır. Bu noktada para ve maliye politikasının ihtiyacı karşılayacak borcu enflasyonist etkiye sahip olabilecek para arzı artırılarak karşılanmalıdır. Diğer yandan, Merkez Bankasının üstünlüğü söz konusu ise uzun dönemde enflasyon kontrol edilebilir bir hal alır. Bu durumda mali otorite özel sektör hükümet borçlanmasını daha hızlı artmayacak şekilde, gelir ve harcama kalıplarını Merkez Bankası’nın politikaları ile uyumlu hale getirmekle yükümlüdür. Merkez Bankasının enflasyonu kontrol edebilme imkanı ancak ve ancak, özel sektörün hükümet borç senetlerine talebi veri iken, kamuya ait borçlanma düzeyinin baz paradan daha fazla artmamasına bağlıdır(Soylu, 2001, s.40). Miller(1983) kamu açıklarının para arzı ile finanse edilsin veya edilmesin enflasyonist etkilere sahip olduğunu, kamu açıkları ile mücadelede politika 35 değişimlerinin enflasyonu parasal uyum, dışlama ve borcun özel sektör tarafından parasallaştırılması gibi üç yolla etkileyebileceğini öne sürmektedir. Kamu açığı ile enflasyon arasındaki ilişki iki yönü etkileşim gösterebilmektedir. Kamu açıklarının para ve beklentiler üzerindeki etkisi enflasyonist bir baskı doğururken, aynı zamanda yüksek enflasyonun kamu açığı üzerinde besleyici bir etkisi söz konusudur(Barro, 1979). Temelde bu süreç önemli düzeyde vergi toplamadaki gecikmelerden kaynaklanmaktadır. Gerçekte sorun, vergi sorumluluklarının zamanının daha sonraki ödeme zamanına rastlamasından dolayı oluşur. Bu bakış açısıyla, verginin toplanmasında yaşanan gecikmeler ve yüksek enflasyon, reel vergi yükünün azalmasına neden olabilmektedir. Diğer yandan, kamu açıklarının varlığı reel vergi gelirini azaltan enflasyonu desteklemektedir. Reel vergi gelirinde gözlenen bu azalma, bütçe açığınında artışını beraberinde getirir. Bu etki literatürde Olivera-Tanzi etkisi olarak anılmaktadır (Piontkivsky vd. 2001: 10). Kamu açıklarının döviz kuru üzerinde yarattığı etkiye benzer bir etki fiyatlar genel seviyesi için de söz konusudur. Devlet elde ettiği gelirden daha fazlasını harcadığı taktirde hazine açığı finanse etmek için özel piyasalara, devlete ait menkul kıymet satarak borçlanır. Finansal piyasalarda kredi talebindeki artış kredi arzında bir artış sağlamazsa doğal olarak piyasa faiz oranında yukarı yönlü bir baskı oluşturur. Para otoriteleri faiz oranındaki bu artışı engelleyecek uygulama arayışına girer. Bunu gerçekleştirebilmek için merkez bankası devlete ait menkul kıymetler satın alacaktır. Bu rezerv düzeyini artırarak kamu borcunun bir kısmını monetize etmek (parasallaştırmak) anlamına gelmektedir. Banka rezervlerindeki artış para stoğunun genişlemesi ile sonuçlanacaktır. Diğer koşulların sabit olduğu düşünüldüğünde bunu daha yüksek enflasyon oranı takip edecektir. Sonuç olarak, kamu açıklarının enflasyon oranını etkilediği dolaylı bir etki söz konusu olabilmektedir(Hein 1981:3). Enflasyon temelde parasal bir olgu olarak değerlendirilmesine rağmen enflasyonla mücadele politikası belirlenirken maliye politikasının rolü de önem arz 36 etmektedir. İktisadi karar birimleri para politikası ile ilgilenirken maliye politikasını da göz önünde bulundururlar. Bu iki makro ekonomik politika arasındaki tercih iki ayrı sava dayanmaktadır. Birincisi, maliye politikasının, enflasyonun belirlenmesiyle ilgili sanıldığından daha az bir öneme sahip olduğudur. İkincisi, para politikasının kamu bütçesi üzerinde çok az bir etkisi söz konusudur (Woodford,2001,670). Woodford(2001,723), bu önermelerden hiç birisinin doğru olmadığını öne sürmektedir. Para politikasının mali etkisi, sanayileşmiş ülkeler tarafından, para politikası tercihlerinde önemsenmez. Çünkü senyoraj gelirleri bu tip ülkelerde toplam devlet gelirleri içinde çok az bir öneme sahiptir. Ancak böyle bir hesaplama para politikasının mali etkisi açısından değerlendirildiğinde çok önemli bir kanalı ihmal etmektedir. Şöyle ki, para politikasının ödenmemiş kamu borcunun reel değeri üzerindeki etkisi fiyat düzeyi, bono fiyatları ve reel borç servisi üzerindeki etkileri aracılığıyla gözlenebilmektedir. Merkez Bankası maliye politikasından farklı olmayacak şekilde fiyat istikrarını sağlamakla görevlendirilmiştir. Taylor Kuralı gibi antienflasyonist bir para politikası kuralı kendi başına fiyat istikrarını sağlamada başarılı olamayabilir. Her şeyden önce istikrarlı bir fiyat düzeyiyle tutarlı olmayan mali beklentiler bu sonucun oluşumunu engellemektedir. Bu sonuç genelde Merkez Bankası politikası ile mali otorite arasındaki tutarsızlığa dayandırılmaktadır. Bununla birlikte gündeme Merkez Bankasının bağımsızlığı sorunu gelmektedir. Fiyatlar genel düzeyinin belirlenmesinde Ricardocu ve Ricardo karşıtı görüşler dikkat çekmektedir. Fiyat düzeyinin yer alabileceği herhangi bir patikada mali ödeme gücünü garanti edebilmek için eğer birincil açık otomatik olarak hareket ederse para arzı ve talebine bağlı olarak fiyat düzeyi geleneksel şekilde belirlenecektir. Birincil fazlalar keyfi bir süreç izlerse fiyatların denge patikası mali ödeme gücü gereklerine göre belirlenir. Bu fiyat düzeyinin bütçe kısıtı mevcut değerini karşılayabilmesi için “sıçraması” gerekmektedir. Bu görüş Ricardo karşıtı olarak adlandırılmaktadır. Gerek maliye politikası gerek para politikası olsun her iki yaklaşımda ekonomi için nominal bir çıpa sağlamalıdır. Ricardo karşıtı görüşte maliye politikası nominal çıpa rolü oynarken, Ricardo yaklaşımda para politikası nominal çıpa rolü oynamaktadır. Diğer taraftan, Ricardocu yaklaşımlarda, likidite talebi zaman içindeki fiyat belirlenmesi 37 gelişiminde önemlidir. Ricardo karşıtı rejimlerde problem parasal taban ve devlet bonolarından oluşan toplam varlık arzına dayalı olmasıdır (Canzoneri vd. 2001,12211222). Kamu açıklarının ve enflasyon arasındaki ilişki araştırılırken para ve maliye politikalarının etkilerinin birbirinden ayrıştırılması güçleşmektedir. Para politikasının gerek harcamalarla gerekse kamu açıklarıyla ölçülen maliye politikası üzerindeki güçlü etkileri söz konusu olabilmektedir ( Hamburger ve Zwick , 1981). Maliye politikasının para politikasını etkileyebileceği iki olası geçiş söz konusu olabilmektedir. Kamu açıkları faiz oranı üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturabilir. Bu durum daha hızlı parasal büyümeye yol açan parasal tabanın özel yükümlülükler veya uluslararası parasal varlıklar gibi kontrol edilemeyen kısmında otomatik artışa neden olabilmektedir.. Diğer olası bağlantı daha düzenli parasal büyümeye yol açacak olan merkez bankasının parasal tabanın kontrol edilebilen kısmını artırarak yüksek oranlı faiz oranını engelleyebileceğidir (Dewald 1982: 17). Catao ve Terrones(2001), 1970-2000 yılları arası dönemi kapsayan 23 ülke verileri ile yapmış oldukları ekonometrik analizde, farklı kamu açıkları ölçümleri kullanarak, kamu açıklarıyla enflasyon arasında istatistiksel olarak anlamlı ve uzun dönemde pozitif bir ilişki olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Diğer taraftan çalışma, kamu açıklarının GSYİH’ya olan oranı ve enflasyon arasındaki ilişkinin doğrusal olmadığını vurgulayan diğer çalışmaları da doğrulamaktadır. Kamu açıkları ve enflasyon arasındaki ilişki ampirik olarak değerlendirilirken uzun dönemli zaman serilerine ve dinamik ilişkiyi yakalayacak ekonometrik tekniklere ihtiyaç duyulmaktadır. Teori, ülkeler arasındaki farklı enflasyon düzeylerine ve vergi tabanına bağlı, olarak enflasyon–kamu açığı elastikiyetinin değişeceğini önermektedir. Bu nedenle, uygun model bu tip doğrusal olmayan farklılıklarla baş edebilme özelliğine sahip olmalıdır. Etkinin güçlülüğü ülkenin sahip olduğu finansal piyasaların gelişmişlik düzeyine ve enflasyonu düşürecek politika vaatlerine dayanmaktadır. Gelişmiş ülkelerdeki derin finansal piyasalar ve daha güvenilir merkez bankaları borç stoğunun 38 azaltılmasını kolaylaştırmaktadır. Teorinin ampirik olarak test edilmesinde bu tip farklılıkları göz önünde bulundurmak önemlidir. Catao ve Terrones (2005), her bir soruna ayrı ayrı yaklaştığı 1960-2001 yılları arasında, 107 ülkeyi kapsayan bir diğer çalışmalarında kamu açıkları ve enflasyon arasında yüksek enflasyona sahip gelişmekte olan ülkelerde pozitif ve güçlü bir ilişkiyi gösterirken, düşük enflasyona sahip gelişmiş ülkelerde böyle bir ilişkinin olmadığını tespit etmişlerdir. Piontkivsky vd.(2001)’nin, Ukrayna ekonomisi için 1995-2000 yılları arası dönemi kapsayan aylık veriler ile VAR yöntemi kullanarak yapmış oldukları çalışmada kamu açıklarının, enflasyon için önemini değerlendirmektedirler. Diğer parasal faktörlerden ayrı olarak, mali dengesizliklerin enflasyon düzeyinin belirlenmesinde etkili olduğunu tespit etmişlerdir. Bütçe açığının GSYİH’ya olan oranında, aylık %1’lik azalmanın yıllık enflasyonda %0,8’lik bir azalmaya neden olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Kamu açığının parasallaşmayan kısmı göz ardı edildiği taktirde, yıllık enflasyon %0,4’lük bir azalma gösterecektir. Parasal faktörlere göre kamu açıklarının bertaraf edilmesi daha enflasyonist bir etki yaratmaktadır. Dolayısıyla, bütçe politikası önemli düzeyde enflasyonist bir faktör olduğu sürece bağımsız para politikasının sınırlı kaldığı sonucuna ulaşılmaktadır. Click(1998)’in, çalışması senyorajı belirleyen etkenleri 90 ülkelik bir havuz çerçevesinde araştırmaktadır. Öncelikli odak noktası tipik optimum vergi uygulamaları modellerinin farklı ülke uygulamaları olan ancak kamu finansmanında senyorajın farklı yönlerini incelemek amacıyla sınırlandırılan çalışmada farklı sonuçlara ulaşılmıştır. Senyoraj yükseldikçe etkinlik kaybı azalacaktır ve muhtemelen etkinlik kaybı geleneksel vergilemeden daha yüksek olacaktır. Bununla birlikte, kamu harcamaları düzeyinin yüksek olduğu durumda senyoraj yüksek görünmeyecektir. Ayrıca, geçici kamu açıkları senyorajdaki bazı ek değişimleri açıklayabilmektedir. Kamu harcamalarındaki standart sapma daha yüksek oldukça senyoraj daha yüksek olabilmektedir, ülkenin kredi koşullarına bağlı ticari göstergelerde ayrıca önemlidir. Geçici harcamalar kötü kredi derecelendirmesine sahip ülkeler kredi kısıtlarıyla karşı karşıya kalabilirken, senyoraja başvurarak geçici harcamalarını finanse ederken, kredi derecelendirmesi iyi olan ülkelerin geçici harcamalarının finansmanında senyorajdan 39 ziyade borçlanmayı tercih ettikleri gözlenmektedir. Bununla birlikte, yurt içi borçlanmanın çıktıya olan oranı ampirik olarak senyorajın önemli bir belirleyici değildir. Senyoraj, geleneksel vergi gelirleri tamamen katı olduğundan borçlanmanın kısıtlı olduğu durumda geçici kamu harcamalarını finanse etmek için özel bir araçtır. Bu nedenle, senyoraj özellikle geçici harcamaların finansmanı için kullanılırken geleneksel vergi gelirleri özel olarak sürekli harcamaların finansmanında kullanılmaktadır. Bir diğer sonuç, merkez bankasının bağımsızlığı ve politik istikrar senyorajdaki ülkelerarası farklılıkları açıklamaya yardımcı olmaktadır. Merkez bankası yöneticisinin iş hacmi ( devrilme) yüksek oldukça, senyorajda yüksektir. Metin(1995,1998), Türkiye için 1950-1987 yılları arası dönemi kapsayan kapalı ve açık ekonomide kamu finansman yaklaşımı varsayımı ve genelleştirilmiş sektörel ilişkiler çatısı altında, eşbütünleşme analizinden yaralanarak enflasyon düzeyini incelemiştir. Türkiye’de kamu açıklarının (aynı zamanda reel gelir büyümesi ve borç monetizasyonunun) önemli düzeyde enflasyonu etkilediği sonucuna ulaşmıştır. Çavuşoğlu (2003) , 1985-2001 dönemine ait zaman serilerinde eş bütünleşme analizine dayanan çalışmasında, artan kamu açıklarına bağlı iç borçlanma gereğindeki yükselmenin parasal dinamikler üzerinde mali etkilerinin olduğuna dikkat çekmektedir.. İçsel para hipotezi ile tutarlı bir şekilde para otoritesinin, uzun dönemde dışsal olarak para arzını artırabileceği ancak azaltamayacağı sonucuna ulaşmıştır. Banka rezervlerini azaltma girişimi para yaratma sürecini yavaşlatmamakta çünkü banka parası arzı tamamen özel ve kamu sektöründen kredi talebine göre belirlenmektedir. Türkiye ekonomisi için kamu açıkları ve enflasyon arasındaki ilişkiyi inceleyen Akçay vd.(1996, 2001)’ın bir diğer çalışması, 1970- 2000 yılları arasındaki dönemde Borç/GSYİH oranının durağan olmadığını vurgulamaktadır. Kamu açıkları, enflasyon oranı ve reel çıktı büyüme oranı arasındaki eş bütünleşme analizine dayalı bulgular iki tip önemli sonuç öngörmektedir. Birincisi konsolide bütçe açıklarının enflasyon oranı üzerinde sürekli bir etkisinin olmadığıdır. Diğer taraftan kamu kesimi borçlanma gereği enflasyonun uzun dönemli bir bileşenidir ve enflasyonla bütünleşiktir. Kamu kesimi borçlanma gereğindeki değişim enflasyon oranı üzerinde kalıcı etkiye neden olur. 40 Konsolide bütçe açıkları ile karşılaştırıldığında kamu kesimi borçlanma gereğinin daha iyi bir gösterge olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Özatay (1997), Türkiye açısından kamu kesimi borçlanma gereğinin GSYİH düzeyinin % 1,5’ini geçmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Koru ve Özmen (2003)’in Johansen eş bütünleşme analizi kullanarak yapmış olduğu bir başka çalışma, Sargent ve Wallace (1981)’ın çalışması ile tutarlı bir şekilde bütçe açıklarının dışsal olarak parasal büyümeyi belirlediği sonucunu destekler niteliktedir. Parasal büyüme ve enflasyon arasında içsel bir bağlantı söz konusudur. Türkiye ekonomisinde kısıtlayıcı para politikası kamu açıklarının sürdürülebilirliğinde etkinsiz bir rol alır. Çünkü sıkı para politikası yurt içi borç finansman maliyetini arttırmaktadır. Bu bankacılık sistemi ile finanse edilen yüksek düzeyli kamu açıklarının, Türkiye ekonomisinde kısıtlayıcı para politikası uygulaması olasılığını azaltacağını vurgulamaktadır. Bu tip koşullar altında mali politikalar rehberlik etmediği sürece toplam para miktarını kontrol etme girişimi etkin olmayacaktır (Çavuşoğlu 2003:124). 1.3.3. Kamu Açıklarının Büyüme Üzerindeki Etkileri Bir önceki bölümde de tartışıldığı üzere, kamu açıklarının finansmanında parasal büyüme, fiyatlar genel seviyesinde bir artışa neden olabilmektedir. Fiyatlar genel seviyesinde gözlemlenen bu artışın kaynak dağılımı, faktör piyasası, yatırım, tasarruf ve iktisadi kararlar üzerindeki olumsuz etkileri iktisadi büyüme üzerinde de negatif etki yaratabilmektedir. İktisatçılar genellikle iktisadi refah düzeyini belirlerken en kısa yoldan GSMH düzeyini kullanma eğilimindedirler. Kamu açıkları öncelikli olarak GSMH düzeyini etkilemez, ancak uzun dönemde GSYİH azaltır. Kamu açıklarının GSMH düzeyine dayalı bu analizi yanıltıcı olabilmektedir. İktisadi refah GSMH’dan çok tüketime dayanmaktadır. Kamu açığı, GSMH’yı artırmazken kısa dönemde hane halkı vergi yükünü azaltarak hane halkının tüketim düzeyinin artmasına neden olabilmektedir. 41 Eğer iktisadi refahın ölçütü olarak tüketim üzerine odaklanılırsa kamu açığı kısmen gelir dağılım politikası haline gelir. Yeniden dağılım vergileme zamanındaki farklılık ve faktör fiyatlarındaki değişim sonucu oluşur(Ball ve Mankiw 1995: 19). Bu bölümde kamu açıkları ve iktisadi büyüme arasındaki ilişki incelenmeye çalışılacaktır. Bu amaçla öncelikle temel iktisadi büyüme modelleri ile ilgili kısa bilgi vermekte yarar görüyoruz. Yatırımların, potansiyel gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) düzeyini yükseltirken, büyüme oranı üzerinde de aynı etkiyi yaratıp yaratmayacağı sorusu akla gelir. Yatırım oranlarındaki yükselmenin neden olacağı GSYİH büyümesinin veya sadece çıktı seviyesinde yaratacağı artışta iki önemli farklılık mevcuttur. Harrod-Domar modelinde çıktı doğrudan sermaye stoğu ile ilgilidir. Böylece tasarruf oranında artış potansiyel GSYİH düzeyinde artışa neden olur. Basitliğine bağlı olarak Harrod-Domar modeli yoğun olarak kamu yönetiminde görev alan iktisatçılar tarafından ve Dünya Bankası, IMF gibi uluslararası organizasyonlarda kullanılmaktadır. Neo-Klasik Solow– Swan modelinde GSYİH sermaye stoğunun bir fonksiyonudur. İşgücü girdisi ve toplam faktör verimliliği sermaye ve işgücünün azalan getirisi ile ilgilenir. Sermaye fiziksel sermayeyi ve çoğu modelde beşeri sermayeyi içermektedir. Toplam faktör verimliliği sermaye ve işgücünün en iyi çıktıyı nasıl üreteceğini belirleyen teknolojik, organizasyonel, demografik, kültürel ve politik faktörleri içermektedir. Bu modelde ekonominin yeni durağan denge durumuna yakınsadığı düşünülerek yatırım düzeyinde bir artış büyüme oranında geçici bir artışa neden olmaktadır(Cata ,2004,. 3 ). Diğer bir deyişle, tasarruf oranındaki artış kişi başına çıktı ve sermaye işgücü oranında artışa neden olur. Durağan durumda, sermaye başına GSYİH büyümesindeki süreklilik toplam faktör verimliliğindeki artışın sonucudur. Bu sonuç çoğu teorisyen tarafından tatmin edici bulunmamıştır. Çünkü uzun dönemli büyüme dışsal olarak belirlenmektedir. Bu gelişme içsel büyüme teorisinin gelişimine imkan sağlamaktadır. Diğer taraftan gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, değişkenlerle toplam faktör verimliliği ile ilgili çıktı arasındaki bu önemli bağlantıyı sağlayan ekonometrik literatürün oluşumunu sağlamıştır. AK modeli olarak bilinen Romer’in içsel büyüme modelinin çıkış noktası Horrad–Domar modeli gibi çıktı sermaye stoğu arasındaki ilişkidir. Ancak Romer’in modeli işgücü ve çıktı arasındaki ayrı bir ilişkiyi 42 içermemektedir. Romer modelinde Harrod Domar modelinde olduğu gibi yatırımlarda artış büyümede sürekli bir atışa neden olur. İktisatçılar, yatırım oranındaki artışın büyümeyi ve kişi başına çıktı oranını artırıp artırmadığına dayalı olarak Neo Klasik ve İçsel Büyüme okulları arasında fikir ayrılığına düşmektedirler(Cata , 2004, 4). İktisadi büyümeye ilişkin mevcut modeller uzun dönemli büyüme modellerini teknoloji ve nüfustaki dışsal değişimlere dayandırmaktadırlar. Bu modellerin genel özelliği faktörlerin sabit veya artan getiriye sahip olmasıdır. İçsel büyümeyle ilgili literatürün bir kısmı özel ve sosyal getiriye sahip yatırım ayrımına giden modellerle ile ilgilenmektedirler. Bu tip gruplandırmada ölçeğe göre özel getiri azalan, ancak sosyal getiri sabit bir seyir izleyebilmektedir(Barro: 1990). Uzun dönemde ekonominin sahip olduğu çıktı miktarı sermaye stoğuna bağlı üretim kapasitesi tarafından belirlenir. Kamu açıkları yatırım düzeyini azalttığı taktirde sermaye stoğu çok yavaş büyür. Kısa dönemde yatırımın dışlama etkisi sermaye stoğu üzerinde hissedilir etkiye sahip olur. Uzun dönemde kamu açıkları devam ederse ekonominin mal ve hizmet üretme kapasitesini azaltır. Benzer şekilde varlık akımı da kamu açıklarından etkilenir. Yabancılar yurt içi bono, reel varlık ve öz sermaye sahibi oldukça gelir; yatırım, kira ve kar payından elde edilir. Yabancıların yurtiçi varlıklardan elde ettikleri gelir artıkça ulusal gelirde azalma gözlemlenir(Ball ve Mankiw 1995: 10). Diamond(1965), kamu borçlanmasının büyüme modelindeki uzun dönem rekabetçi denge üzerindeki etkisini ortaya koyan bir model geliştirmiştir. Faiz ödemelerini karşılayabilmek için vergi toplayan ve borçlanan bir devlet dahil edildiğinde tüketim kararlarının bireysel olarak yapıldığı, borçlanmayı finanse edebilmek için vergilerin dahil edildiği, artan çıktıdaki değişimin sermaye stoğundaki değişimden kaynaklandığı modelde dış borçlanma uzun dönem dengesinde yaşayan bireyin faydasını azaltır. Şaşırtıcı bir şekilde, iç borçlanma bu fayda düzeyinde daha fazla bir azalmaya neden olur. Dış borçlanmayı finanse edebilmek için vergi ödeyen bireyin yaşam boyu tüketiminde azalma gözlemlenir. Buna bağlı olarak, bireyin harcanabilir gelirini azaltarak vergiler tasarruflarını ve böylelikle sermaye stoğunu azaltır. İç borçlanma ise bu iki tip etkiye de sahiptir. Bireyin portfoyünde ki fiziksel 43 sermaye için kamu borçlanmasının ikame edilmesine bağlı sermaye stoğunda azalma gerçekleşebilir. Kamu açıkları ulusal tasarrufları düşürürken aynı zamanda yatırımları veya net ihracatı düşürür. Sonuç olarak küçük sermaye stoğu ve daha büyük yabancı ortaklıklı yurtiçi varlıklara neden olur. Bu hangi etkinin daha büyük olduğu sorusunu akla getirir. Eğer kamu açığı sermaye oluşumunu üzerinde olumsuz etkiye sahip olursa, ulusal gelir daha az üretim sonucu azalma eğilimi göstermektedir. Kamu açıkları aynı zamanda faktör fiyatlarını (ücret ve kar) etkilemektedir. İşgücünün marjinal verimliliği reel ücreti belirlerken sermayenin marjinal verimliliği kar oranını etkilemektedir. Kamu açıkları sermaye stoğunu azaltırsa işgücünün marjinal üretimi düşer, aynı zamanda sermayenin marjinal ürünü artarsa sermaye kıtlığı nedeniyle her bir birim marjinal sermaye daha değerli hal alır (Ball ve Mankiw 1995: 10). Devereux ve Love (1995:233 )’un, kamu açıkları ve büyüme arasındaki ilişkiyi inceleyen fiziki ve beşeri sermaye modeline dayalı araştırma bulguları şu şekilde özetlenebilir; (i) Götürü vergi ile finanse edilen gelir içerisinde kamu harcamalarının payında meydana gelen sürekli bir artış sosyal refahı azaltmasına rağmen, hem faiz oranını hem de uzun dönemli büyüme oranını artırmaktadır. (ii) Kamu harcamaları gelir vergisi ile finanse edildiği taktirde harcamalardaki sürekli artışın uzun dönemli büyüme oranı üzerinde negatif yönlü etkisi söz konusudur. Benzer sonuca harcamalardaki artış ücrete dayalı gelir vergisi ile finanse edildiğinde de başvurulur. (iii) Kamu harcamalarındaki geçici bir artış çıktıyı artırır, ancak çıktı etkisi bu sürekli artıştan daha fazla veya daha az olabilir. (iv) Harcamalardaki geçici bir artışın uzun dönemli büyüme oranı üzerinde bir etkisi yoktur ancak çıktı patikasını harcama değişiminin olmadığı durumdan sürekli daha yüksek veya sürekli daha az bir durumda bırakabilir. 44 Kamu açıklarının beşeri sermaye birikimine ve büyümeye olan etkilerini inceleyen bir diğer araştırmada, Prunera (2000)’nun beşeri sermaye birikimi ve kamu açıkları arasında negatif bir ilişki olduğunu tespit ettiği çalışmasıdır. 1975 -1985 yılları arasında geniş ülke gruplarından elde edilen verilerle yapılan araştırmada kamu açıkları beşeri sermaye oluşumunu ve buna bağlı olarak da iktisadi büyümeyi yavaşlatmaktadır. Bir önceki bölümdeki tartışmaya benzer şekilde kamu açıklarının finansmanında tercih edilen yöntemin büyüme oranının belirlenmesi üzerinde önemli etkileri söz konusudur. Miller ve Russek(1993), harcamalardaki artışa bağlı borç finansmanı büyümeyi yavaşlatırken, vergi ile finanse edilen kamu açıklarının büyüme üzerindeki etkisi harcamanın eğitim, savunma, transfer ve sermaye harcamaları gibi niteliğine göre farklılık arz etmektedir. Bose vd.(2003) kamu açıklarının büyüme üzerindeki etkileri araştırılırken bütçe kısıtının da göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulamaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde devletin yapmış olduğu harcamalar, bu harcamalara dayalı vergilendirmeler ve Gayri Safi Yurt İçi Hasıla üzerindeki etkileri konuyla ilgili birçok tartışmanın merkezini oluşturmaktadır. Engen ve Skinner(1992), çıktı büyüme modeli içerisinde hükümet harcamalarını ve vergilemenin içsel etkisini bir araya getirecek teorik bir yaklaşım geliştirmişlerdir. 1970 ve 1985 yılları arasında 107 ülkeden alınan verilerle yaptıkları çalışmalarında kamu harcamalarının ve vergilendirmenin çıktı büyüme oranı üzerinde negatif etkileri olabileceği konusunda güçlü bulgulara ulaşılamamıştır. Kamu harcamalarının vergilendirilmesine oluşacak %10’luk bir artışın çıktı büyümesini % 1.4 oranında azalttığı tespit edilmiştir. Edinilen davranışsal parametreler göstermiştir ki, faktörler girdilerinin toplanması sektörler arası vergi bozulmasına duyarlıdır. King ve Rebelo(1990)’nın ülkeler arası eşitsizliklere bağlı mikro ekonomik literatürde beşeri sermaye oluşumuna dayalı iki sektörlü kalibre edilmiş içsel büyüme modeline dayalı araştırma bulguları verginin uzun dönem büyüme oranını etkilediği üzerinde durmaktadır. Vergilerin iktisadi büyüme oranı üzerinde önemli refah etkileri söz konusudur; temel içsel büyüme modellerinde, gelir vergisi oranındaki refah maliyeti temel Neo-Klasik modelden daha büyük olabilmektedir. Kamu politikasındaki değişim 45 durgunluk dönemlerini veya yüksek iktisadi büyümeyi açıklayan açıklama potansiyeline sahiptir. Kamu politikası sermaye mobilitesine sahip küçük açık ekonomileri kısmen etkileme gücüne sahiptir. Bu tip ekonomiler için vergiler kolaylıkla büyüme sürecini durdurabilir. Durgunluk veya uzun dönemli regresyon yaşayan ekonomilerde “kalkınma tuzaklarına” neden olabilmektedir. Açık ve kapalı ekonomilerde, vergi oranlarında göreli olarak küçük bir değişim ülkelerin uzun dönemli durgunluklarına veya gerilemelerine neden olabilir. Kweka ve Morrissey(1999)’in, Tanzanya ekonomisi için 32 yıllık zaman serileri verileri ile yapmış oldukları çalışma kamu harcamalarını verimli ve verimsiz harcamalar olarak sınıflandırmaktadır. Araştırma bulgularına göre verimli harcamalarındaki artışlar düşük büyüme oranlarıyla ilişkilendirilmektedir. Kamu açıklarının vergileme veya borçlanma ile finansmanı, gelişmiş ve gelişmekte olan ülke ayrımı, verimli ve verimsiz kamu harcamalarının yanı sıra devletin büyüklüğünün iktisadi performans ve büyümeye olan etkileri üzerinde durmak önemlidir. Teorik olarak Rom(1986,s.191)’un görüşüne göre devletin büyüklüğünün geniş olması iktisadi etkinliğe ve büyümeye zarar vermektedir. Rom, bu görüşünü şu şekilde özetlemektedir; (i) Devletin faaliyetleri genellikle etkin olmayan şekilde yönetilmektedir (ii) Düzenleyici süreç genelde iktisadi sistem üzerinde aşırı yük oluşturmaktadır (iii) Çoğu hükümetin uyguladığı para ve maliye politikası iktisadi güdüyü bozma ve sistemin verimliliğini azaltma eğilimindedir. Diğer taraftan, iktisadi gelişim süreci içerisinde devlete büyük rol düşer. Devletin büyüklüğü iktisadi kalkınmanın güçlü bir motoru olma niteliğindedir. Rom, 115 ülkeyi içeren kapsamlı çalışmasında tüm durumlarda devletin büyüklüğünün iktisadi büyüme üzerindeki etkisinin pozitif olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Ayrıca, devletin büyüklüğünün “dışsallık” etkisi genelde pozitiftir. 46 Kuştepeli (2003), cari hükümet açıkları ve enflasyon, enflasyon ve reel GSMH’daki büyüme arasındaki iki bağlantıyı birleştirerek ve Türkiye ekonomisinde cari hükümet açıklarının ekonomik büyümeye etkilerini araştırdığı çalışmasına dayalı eş bütünleşme ve nedensellik testleri sonuçları, Türkiye’de 1950- 2001 yılları arasında cari hükümet açıklarının sadece kısa dönemde parasal tabanda artışlara yol açarak, hem kısa hem de uzun dönemde enflasyona neden olduğunu sonucuna ulaşmıştır. Enflasyonun reel Gayri Safi Milli Hasıla büyümesine etkisi ise zayıf ve ters yönlü olarak tespit edilmiştir. 1.3.4 Kamu Açıklarının Ödemeler Dengesi Üzerindeki Etkileri Kamu açıkları ve ticari denge arasındaki ilişki Keynesyen açık ekonomi modeli çerçevesinde gösterilmektedir. Açık bir ekonomide toplam yurt içi üretim Y, özel tüketim harcamaları C, toplam yurt içi özel yatırım harcamaları I, kamu harcamaları G ve ihracat X ve İthalat M harcamaları toplamından oluşmaktadır. Y= C+I+G+X-M (1) Y= C+S+T (2) (X-M) = (S-I) +(T-G) (3) (3) nolu eşitlik net ihracatın özel ve kamu tasarrufuyla eşitlendiğini önermektedir. Dengelenmiş bir kamu açığı [(T-G)=0] ve ticari denge [(X-M)=0] varsayarsak (3) nolu eşitlik özel yurt içi yatırımlara eşit olduğunu önermektedir. Bu durum yurt içi yatırımların yurt içi tasarruflarla kısıtlandığı kapalı ekonomiler için muhakkaktır. Bununla birlikte açık bir ekonomide, böyle bir ilişki her zaman geçerli olmayabilir. Yabancı sektöre sahip bir ekonomi uluslararası finansal piyasalara giriş imkanına sahiptir. İkiz açıklar olarak adlandırılan kamu açıkları ile ticari açıklara arasındaki ilişki genelde bu temele dayalı olarak ilerlemektedir. Kamu açıklarındaki artışın ticari açıkları artırdığı görüşü Mundell-Fleming modelini takip etmektedir. Açık ekonomideki Mundell-Fleming Modeli IS-LM modelinin uzantısı olduğu dikkat çekicidir(Saleh, 2003,13). Diğer taraftan kamu açıkları ve ticari açıklar arasındaki ilişki ülkenin dışa açıklık düzeyi hakkında da bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. 47 Geleneksel görüşün kamu açıkları ile ticari açık arasında pozitif bir ilişki olduğu savunulmasına rağmen Ricardocu Denklik Teoremi böyle bir ilişkinin olmadığını iddia etmektedir. Yatırım ve ticari açık arasındaki düşük tasarruflar bazı anahtar parametrelere ve dış çevresel koşullardaki değişime dayanmaktadır. Diğer tüm koşullar eşit olduğunda yatırımlar faiz oranına daha az duyarlıysa, döviz kuru faiz oranına ve ticaret döviz kuruna duyarlıysa yatırımlardaki düşüş ulusal tasarruflardaki azalmadan çok az düzeyde etkilenir(Feldstein, 1992 , 5). Reel kamu açıkları reel faiz oranını artırmaktadır, böylelikle reel döviz kuru artarak reel dış ticaret açığı artar. Bu zincirleme etki literatürde “Feldstein Zinciri” olarak adlandırılmaktadır (Niskanen 1988, 514). Bu hipotezle ilgili problem güçlü yapıya sahip olmasına rağmen her bir bağlantı için zincirin zayıf olduğudur. Normandin (1994) ardı ardına gelen nesiller modelini kullanarak kamu açıkları ve dış ticaret açıkları arasındaki nedensel ilişkiyi tespit etmeye çalışmıştır. Bu model ikiz açık hipotezini ve Ricardocu Denklik Teoremini içermektedir. Tüketicileri her iki açıkla ilgili tarihsel gelişimi kullanarak gelecek dönem bütçe açıklarını tahmin ettikleri vurgulanmaktadır. Bu uygulama tüketicilerin planlama ufku için test edilebilir zaman serileri kısıtlamalarının kullanımını sağlamaktadır. Ampirik olarak, Kanadalı tüketicilerin zaman ufku ve mevcut Kanada kamu açığı düzeyi istatistiksel olarak pozitif yanıtlar üretirken, ABD tüketicilerin zaman ufku ve ABD kamu açığı düzeyi istatistiksel olarak anlamlı değildir. Kamu açığını azaltmak için vergileri artırmak gibi bir politika dolaylı olarak vergi sonrası geliri azalttığından ithalatın azalmasına neden olacak ve dolayısıyla dış ticaret açığı azalacaktır. Diğer taraftan, Ricardocu Denklik Teoremini savunan iktisatçılar, vergilerdeki artışın dış ticareti değiştirmeyeceği görüşünü savunmaktadırlar. İktisaden toplam ticari dengesizlik gözlemlenirken, bireyler daha fazla zaman ufkuna sahip oldukça, bütçe açığı ve cari açık arasındaki ilişki zayıf olabilecektir. Çünkü bütçe açığı ekonomiyi tamamen vergi zamanlamasına bağlı olarak etkilemektedir(Kasa,1994). 48 Endersve Lee(1990) sonsuz ömre sahip bireylerin, kamu borçlanmasını gelecek dönem vergi sorumluluğu olarak algıladıkları iki ülkeli model geliştirmiştir. ABD için kısıtlanmamış VAR analizi, kamu harcamalarının cari açığa neden olduğu teorik sonucu ile tutarlılık göstermektedir. Ricardocu Denklik Teoremi ile tutarsız gibi görünen borçlanma değişikliği; kamu borçlanmasında pozitif bir değişim (vergilerde negatif değişim) tüketim harcamasında ve cari açıklarda bir artışla ilişkilendirilir. Dolayısıyla mevcut ABD verileriyle kısıtlanmamış VAR, Ricardocu Denklik Teoremi ile tutarsız bazı sonuçlar vermektedir. Fountas ve Tsoukis(2000) savaş sonrası dönemde uluslararası sermaye hareketlerini, endüstrileşmiş 7 ülke için incelemişlerdir. Cari işlemler oranı, bütçe fazlası ve reel faiz oranı arasındaki etkileşim, sadece yatırım tasarruf arasındaki ilişkinin incelenmesinden çok daha geniş bilgi elde edilmesini sağlamaktadır. “İkiz Açıklar Hipotezi” bütçe açığı ve dış ticaret arasında nedensel bir ilişkiyi vurgularken, “cari işlemler hedefleme hipotezi” dış ticaret uyarlamalarının maliye politikası üzerinden gerçekleştiğini tartışmaktadırlar. Bu hipotezler ülkenin finansal açıklık ve uluslararası finansal piyasalara entegre olma derecesi hakkında bilgi sahibi olmamızı sağlamaktadır. Feldstein zincirinin Türkiye için geçerliliğini araştıran Kuştepeli(2001), bu zincir etkisi için yeterli kanıt bulamamıştır. Reel cari işlemler açığının, kısa dönemde reel döviz kuru ve reel faiz oranlarını üzerinde yarattığı etki Feldstein Zinciri açısından önem arz etmemektedir. Diğer taraftan, reel hükümet açıklarından reel cari işlemler açığına doğru bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır. Akbostancı ve Tunç(2001), 1987- 2001 yılları arası üç aylık verileri ile Türkiye ekonomisi için ticaret açığı ve bütçe açığı arasındaki ilişkiyi eş bütünleşme ve hata düzeltme methodu kullanarak araştırmışlardır. Analiz sonucunda bu iki açık arasındaki ilişkinin Mundell-Fleming vurgulanmaktadır. modelinde açıklandığı üzere ikiz olabileceği 49 BÖLÜM II HESAPLANABİLİR GENEL DENGE MODELLERİ ve SOSYAL HESAPLAR MATRİSİ 2.1.Hesaplanabilir Genel Denge Modelleri 2.1.1 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Gelişimi Hesaplanabilir genel denge analizlerinin bugünkü haliyle araştırmalarda kullanılmasının temelinde “iktisadi denge” kuramı yer almaktır. İktisadi literatürde Denge, “bütün tüketicilerin bütçe olanakları içinde en çok doyuma ulaştıkları, bütün üreticilerin maksimum kar sağladıkları üretim ve kaynaklarla talebin tamamen karşılandığı bir durumu gerçekleştiren bir fiyat düzeyi”(Bulutay,1979,71) olarak tanımlanmaktadır. Mikro iktisatın, konusu itibariyle tek bir piyasanın diğer piyasalarla olan ilişkisini değerlendirdiği ve kısmi denge çözümlemeleri üzerine yoğunlaştığı gözlemlenmektedir. Ekonominin bir bütün olarak değerlendirildiği durumda değişkenlerin birbirleri üzerinde yarattığı etkinin boyutu ilgi çekici bir nitelik arz etmektedir. Kısmi denge analizi diğer değişkenler sabit kalmak üzere iki değişken arasındaki ilişkiyi değerlendirmektedir. Diğer koşullar sabitken varsayımı, altında Marshall, piyasa şartlarındaki değişmeye bağlı piyasa dengesini, bu piyasada yer alan tüketici ve üreticilerin davranışlarına dayandırmaktadır. Diğer taraftan, Walrasyan analiz ise ekonomiyi bir bütün olarak değerlendirmekte, piyasalar arasında karşılıklı etkileşime bağlı olarak tüketici ve üretici davranışlarını ve dolayısıyla iktisadi dengeyi incelemektedir. Walrasyan denge modeli, ampirik makro modellerin aktaramadığı, kaynak dağılımında politika değişiminin etkisini ve bu etki sonucu oluşacak kazanç ve kayıpların belirlenmesinde ideal bir temel oluşturmaktadır(Bulutay,1979,71, Shoven ve Whalley, 1984,1007, Ölmezoğulları vd.,1999,12). Uygulamalı genel denge analizi, politika değerlendirmesi için sayısal olarak tanımlanmış genel denge modelleri ile ilgilenmektedirler. Bununla birlikte modern 50 ekonomilerde geniş ölçüde kullanılan “genel denge” terimi genellikle tam anlamıyla tanımlanmamaktadır. Tüm piyasaların dengede olduğu üzerinde herkesin hem fikirmiş gibi göründüğü genel denge modelinde, denge formülasyonunun altında yatan yapının unsurları hakkında fikir birliği oluşturulamamıştır. Literatürde kullanılan “Genel denge” tanımı Arrow-Debreu1 Modeline karşılık gelmektedir. Arrow–Debreu modelinde tüketici sayısı tanımlanmaktadır. Her bir tüketicinin talep fonksiyonunda yer alan (n) mala karşı tercihi ve ihtiyacı vardır. Piyasa talebi her bir tüketicinin talep toplamından oluşmaktadır. Mal piyasası talepleri piyasadaki tüm fiyatlara dayanmaktadır, süreklidir, negatif değildir, sıfırıncı dereceden homojendir ve Walras kanununu sağlamaktadır. Üretim tarafında teknoloji azalan ölçek üretim fonksiyonu varsayımı altında tanımlanmıştır. Üreticiler karlarını maksimize etmektedirler. Talep fonksiyonunun sıfırıncı dereceden homojen olması ve fiyatlardaki karın doğrusal homojenliği bu tip modellerdeki göreli fiyatların önemini vurgulamaktadır. Mutlak (kesin) fiyat düzeyinin denge üzerinde hiçbir etkisi söz konusu değildir (Shoven and Whalley 1984, 1009, 1992,3). Robinson (1989; 887) ve Bandara (1991,9) Hesaplanabilir Genel Denge (Computable General Equilibrium – CGE) modellerini, içsel çıktı ve fiyat sistemi, üretim ve talepte davranışlarının neo-klasik optimizasyonu ikame ve edilebilirlik, ekonomideki bireysel gelir iktisadi akımlarının ajanların tamamen değerlendirilmesiyle girdi-çıktı modellerinin ve doğrusal programlama modellerinin genişletilmiş hali olarak tanımlanmaktadırlar. Wing’e(2004:2) göre Hesaplanabilir Genel Denge (HGD) modelleri, Arrow ve Debreu tarafından formulize edilen özet genel denge yapısı belirlenmiş piyasalar arasında dengeyi sağlayan arz, talep ve fiyat düzeyleri sayısal çözümü için iktisadi veri ile birleştiren simülasyonlar olarak tanımlanmaktadır. 1 Bkz . Arrow, K.J., ve F.H. Hahn (1971) General Competitive Analysis, San Francisco: Holden –Day 51 2.1.2 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Girdi-Çıktı ve Doğrusal Programlama Modelleri ile Olan İlişkisi Hesaplanabilir genel denge modelleri kısmi denge modellerinin iktisadi sorunlara cevap vermede yetersiz kaldığı noktada girdi-çıktı ve doğrusal programlama modelleri ile birlikte ekonominin geneli için bilgi sağlayabilen bir nitelik kazanmıştır. Bu bölümde HGD modellerinin, girdi çıktı modelleri ve doğrusal programlama modelleri ile benzerlikleri, birbirlerine karşı güçlü ve zayıf yönleri değerlendirilmeye çalışılacaktır2. Girdi–Çıktı analizlerinin temel yapısı 1920’li yıllarda Wassily Leontief tarafından oluşturulmaya çalışılmıştır. İlk kez 1936 yılında Leontief3 tarafından yayınlanan “Quantitative Input-Output Relations in the Economic System of The United States” başlıklı makale girdi-çıktı modellerinin temelini oluşturmaktadır. İlk başlarda matematik bilgisi gerektirdiğinden ilgi çekmeyen bu teknik ABD’de II. Dünya savaşı sırasında askeri üretim endüstrisinde artan talep artışlarına karşın nasıl tedbir alınması gerektiği sorusuna cevap aranması ile birlikte önem kazanmıştır. 1950’li yıllardan itibaren öncelikle kalkınma planlaması olmak üzere bir çok alanda kullanılmıştır. McCarthy ve Taylor (1980:177) üretim sürecinde sektörler arasındaki girdi-çıktı bağlantısına dayalı olarak fiyat düzeyinin tespit edilmesinde Leontief modelini kullanmaktadır. Girdi çıktı modelleri basit ve kolay uygulanabilir olmasına rağmen bir takım eksikliklere sahiptir. Bandara (1991,6-7) bu eksiklikleri aşırı talep yönlendirmesi ve uluslarararası ticaretin tatmin etmeyen şekilde değerlendirmesi olarak tanımlamaktadır. Diğer yandan girdi–çıktı modelleri fiyat düzeyini içermemektedirler. Girdi–çıktı modellerinin en önemli varsayımı teknoloji katsayısının sabit olmasıdır. Dolayısıyla girdi düzeyindeki artma veya azalma, çıktı düzeyinde aynı 2 Bu bölümün hazırlanmasında Aydemir (2002), Bandara(1991), Aydoğmuş(1999), Robinson (1989) kaynakları yoğun olarak kullanılmıştır. 3 Leontief, W (1936) “Quanitative Input-Output Relations in the Economic System of The United States” The Review of Economics and Statistics XVIII SF.105-125 52 oranda etki yaratmaktadır. Girdi–çıktı modelleri talep ile ilgilenirken ikame olanaklarını ve arz yanını ihmal etmektedir. Endüstri çıktı düzeyi dışsal olarak verilen nihai talebin, basit lineer bir fonksiyonudur. Böylelikle girdi-çıktı modellerinde nihai talebin bileşenlerinin dışsal olarak kararlaştırılması endüstri çıktı ve birincil faktör istihdam düzeylerinin belirlenmesinde yeterlidir. Model birincil faktör kısıtını göz ardı etmektedir. Bu tip modellerde genellikle arz üzerinde herhangi bir kısıtın olmadığı varsayılmaktadır. Bu arz eğrisinin yatay ve faktör fiyatlarının sabit olduğu anlamına gelmektedir. Girdi-çıktı modellerinin dış ticareti değerlendirme biçimi modelle ilgili bir çok soru işaretinin oluşumuna neden olmaktadır. Bu modellerde yurt içi üretim düzeyini belirleyen ihracat ve yurt içi talep miktarı dışsaldır. İthal edilen mal ile ihraç edilen mal arasında herhangi bir ikame ilişkisinin olmadığı varsayılmaktadır. İthalat ve ihracat düzeyi göreli fiyatlara dayanmamaktadır. Girdi–çıktı modellerinden hesaplanabilir genel denge modellerine uzanan yolda II. Dünya savaşını takip eden yıllarda doğrusal programlama modelleri önem kazanmaya başlamıştır. Doğrusal programlama modelleri optimizasyon problemi ile ilgilenmişlerdir. Girdi-çıktı modelleri tek bir üretim tekniği ile yürütülmesi söz konusu iken doğrusal programlama modellerinde böyle bir sınırlandırma yoktur. Doğrusal programlama modelleri değerlendirilebilmektedir. girdi-çıktı Her iki modellerinin modelleme de geliştirilmiş etkinlik hali olarak değerlendirmesinde kullanılabilmektedir. 1960’lı yılların başında doğrusal programlama modellerinin gelişimi bir diğer çok sektörlü modeller sınıfını sağlamıştır. Doğrusal programlama modelleri birincil faktör kısıtlarını ve analize açıkça fiyatların dahil edilme imkanını sağlayarak daha önceki girdi-çıktı modellerinde karşılaşılan eksikliklerin üstesinden gelmeyi planlamaktadır. Bu modellerde bazı doğrusal kısıtlar altında açık bir amaç fonksiyonu sunulmaktadır. 53 Doğrusal Programlama (DP) modellerinin çözümü için etkin bilgisayar programlarındaki gelişme, politika modellerine optimizasyon ve seçim sağlama konusunda yeni bir yol açarken aynı zamanda fiyatların bu analize dahil edilmesi olasılığını da sağlamaktadır. Gelişmekte olan ülkelere ait akademik çalışmalarda yaygın olarak kullanılmasına rağmen, hem teorik hem de uygulamalı sınırlandırmalar nedeniyle, az gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılamamaktadır. Temel teorik zorluğun altında yatan gerçek, doğrusal programlama modelinin, iyi tanımlanmış bir refah fonksiyonunu, tüm toplum için çözümlediğinde mikro düzeyde davranışların tanımlaması ile ilgilendiğidir. Bu noktada, doğrusal programlama modellerinin birincil faktör ve ticari kısıtlamaları içermesine rağmen, bu durumlarda yeterli ve gerçekçi bir yolla baş edebilmede başarılı olmadıkları gözlemlenmiştir. Girdi-çıktı ve Doğrusal programlama modelleriyle ilgili ilk çalışmalar, yatırımların sektörel dağılımı, uluslararası ticaret ve ortadan uzun vadeye farklı gelişme stratejileri uygulamalarına ait sorunlar ile ilgilenmektedir. Esas odak, dış ticaret ve üretimdeki büyüme ve yapısal değişim ile gerekli iç ve dış yatırımdaki ölçek ve zamanlamadaydı. Bununla beraber, bu modeller farklı iktisadi aktörler ve piyasa mekanizmalarının, kaynak tahsislerini belirlediği, bağımsız kararların alındığı karışık piyasa ekonomilerini analiz etmek için tam uygun değillerdi. Doğrusal programlama ve Girdi-Çıktı modelleri, vergi, sübvansiyon gibi ekonomiyi etkileyen teşvik araçları vasıtasıyla piyasa mekanizmalarını yakalamada yetersiz kalmaktadır. Kendi içinde, çok değerli olan, tutarlı bir ekonomik sistem sağlarken, çözüm değişkenlerinin gerçek politika kararlarına ilişkilendirileceği bir yol ortaya koyamamaktadır (Robinson 1989; 890). 2.1.3 Hesaplanabilir Genel Denge Modelinin Oluşturulması Hesaplanabilir genel denge modellerinin oluşturulması ilk aşamadan son aşamaya kadar titiz ve dikkatli bir süreci gerektirmektedir. Modelin oluşturulması sırasında gösterilecek bu özen analizin kolay uygulanabilir ve anlaşılabilir sonuçlara ulaşılmasını sağlayacaktır. 54 Şekil 1, HGD modellerinin oluşturulması ve kullanımı ile ilgili yazında yaygın olarak kullanılan (Böhringer ve Löschel, 2003:2)’in özetlediği beş temel aşamayı göstermektedir. Bu aşamalar açıklanırken özellikle modelin, fonksiyonel formların, parametre değerlerinin seçimi ve modelin kapatılması konusunda detaylı bilgi verilmeye çalışılacaktır. Hesaplanabilir genel denge modellerinin temelinde politika analizleri yer almaktadır. Dolayısıyla araştırmacı, modeli oluştururken modelin analize konu edilmek istenen politikaya uygun olmasına özen göstermelidir. İktisadi politika, kullanılan anahtar değişkenler ve teori arasında tutarlılık olmalıdır. Bir sonraki model formülasyonu aşaması, daha önceki politika alt yapısı ve anahtar mekanizmaların teorik temeli aşamalarına göre daha detaylı bir yapıya sahiptir. Veri işleme, model formüle etme ve uygulama sayısal politika analizi için temel çerçeveyi oluşturmaktadır. Politika simülasyonlarının sonuçlarının belirlenmesinde fonksiyonel formların parametre şeklinde ifade edilmesi ve tercihi önemlidir. Modelin, fonksiyonel formların, parametre değerlerinin seçimi ve modelin kapatılması konusunu içeren bu kısım literatürde en kabul görmüş Shoven ve Whalley (1984,1992)’nin çalışmalarından yararlanılarak değerlendirmeye çalışılacaktır. Sermaye ve işgücünden başka girdiler, birleşik üretim imkanları gibi daha genel tanımlamalar yapmak mümkünken, uygulamalı çalışmalarda bu iki faktörlü yapının kullanılmasının nedenini Shoven and Whalley (1984: 1016) üç başlık altında ifade etmektedir. Birincisi, çoğu politik sorun bu çerçevede kullanılarak analiz edilmektedir. Eğer sayısal çalışmanın temel katkısı niteliksel analizden niceliksel analize ilerlemeyse aynı teorik temel yapıyı hatırda tutmak çok doğaldır. Bu yolla araştırmacılar teorik çalışmalardan sezgisel bilgi toplayarak politika seçeneklerinin sayısal araştırmalarında rehberlik edecek unsurlar sağlamaktadırlar. İkincisi, sayısal tanımlamalara dayalı çoğu veri iki faktörlü modellerle tutarlıdır. Böylelikle milli muhasebe verileri işlem fazlalarını (operating surpluses), ücret ve gelirleri temel maliyet bileşenleri olarak tanımlamaktadır. Bu tip model de girdileri sermaye ve işgücü olarak önermektedir. Girdi ve çıktı verisi, katma değerin benzer şekilde analiz edildiği ara işlem verisi 55 sağlamaktadırlar. Son olarak, mallar ve faktörler arasındaki oran hesaplamasını basitleştirmek ve tekrarlanan çözüm maliyetlerini azaltmak için uygulamalı modellerde kullanılabilir. Bu maliyetleri içeren mal fiyatlarını oluşturmak, tüketici talebini hesaplamak ve faktörlere olan türetilmiş talebin değerlendirilmesi için faktör fiyatları kullanılarak gerçekleştirilmektedir(Bu miktarlar tüketici talebini karşılamalıdır). Şekil 1: HGD Modellerinin Oluşturulması ve Kullanımı İle İlgili Aşamalar Kaynak : (Böhringer ve Löschel 2003:3) Bu yolla model geniş sayıda veriye sahip olsa dahi sadece aşırı faktör talebi sistemi ile çözülebilmektedir. Bu basitleştirme sadece modelin çözümündeki uygulama maliyetlerini azaltmakla kalmamakta aynı zamanda hane halkları ve malların ele alınışında daha detaylı bileşimlerin sağlanmasını daha uygun hale getirmektedir. 56 Diğer taraftan model tercihi dış ticaret işlemlerinin ele alınış şeklini de ilgilendirmektedir. Çok ülkeli ticaret modellerinde ortak yaklaşım benzer ürünlerin farklı ülkelerde farklı ürünmüş gibi üretildiğini düşünen “Armington” formülasyonudur. Armington formülasyonu ülkeler arasında ürünlerin homojen olarak varsayıldığı teorik Hecksher–Ohlin modellerinden farklılık arz etmektedirler. Diğer nedenlerin arasında, Armington formülasyonu aynı malı ihraç ve ithal eden ülkelere aynı olguyu sağlamak için uyarlanmaktadır(Shoven and Whaley 1984 ,1017). Modelin oluşturulması aşamasında bir çok veri setinden yararlanılmaktadır. Girdi-çıktı tablosu, sosyal hesaplar, vergi gelirleri, gelir ve harcama verileri, literatürden elde edilen bazı katsayı değerleri bunların başında gelir. Teorik yaklaşım ve analitik açıdan tutarlı olması gerekliliği tüm uygulamalı modellerin karşı karşıya kaldığı en önemli kısıttır. Böylelikle, Walras Kanununun önerdiği kısıtları ve modeli dengeye getirecek tek bir fiyat vektörüne bağlı arz ve talep yapısının değerlendirilmesini sağlayacak Cobb-Douglass, Sabit İkame Esnekliği (CES), Doğrusal Harcama Sistemi (LES), İkame esneklikleri sabit oranı, vs. gibi fonksiyonel formlar seçilmektedir. Fonksiyonel formların4 nasıl seçileceğini belirleyen bir diğer unsur elastikiyetlerin modelde nasıl kullanıldığıdır. Cobb-Douglas fayda fonksiyonlarından türetilen taleplerle çalışmak kolaydır ancak, bölünemeyen gelir dengesiz fiyat esneklikleri kısıtlamalarına sahiptir. Politika simülasyon sonuçlarının belirlenmesinde fonksiyonel formların parametre değerleri önem arz etmektedir. Parametre değerlerinin tercihinde kullanılan en genel yöntem kalibrasyon yöntemi olarak bilinmektedir (Mansur ve Whaley 1984)5. Modelin denge çözümünü yeniden oluşturacak şekilde parametre değerleri seçilir. 4 Bkz. Fonksiyonel formların seçimi. Böhringer ,Christoph, Thomas F. Rutherford ve Wofgang Wiegard (2003), “ Computable General equilibrium Analysis” Opening a Black Box” ZEW Zentrum Für Europaische Wirtschaftsforschung GmbH Centre For European Economic Research, Discussion Paper No . 03-56 http://bibserv7.bib.uni_mannheim.de/madoc/voltexte/2004/363/pdf/dp0356.pdf 5 Bkz. Mansur ,A.H., ve J. Whalley (1984) “Numerical Specification Of Applied General Equilibrium Models : Estimation , Calibration and Data” In H.E Scarf and J.B. Shoven (eds.) Applied General Equilibrium Analysis.Cambridge : Cambridge University Press 57 Modelde sabit ikame esnekliği ve doğrusal harcama sistemi fonksiyonel formları kullanıldığı taktirde literatür tahminlerine dayalı, dışsal olarak tanımlanmış esneklik değerlerinden yararlanılır. Araştırmaya konu olan ülke ekonomisinin dengede olduğu varsayılır ve bu denge değeri “eşik değer” (benchmark) dengesi olarak anılır. Modelin parametre değerleri modelin bu veri setini denge çözümü yeniden oluşturacak şekilde seçilir. Oluşturulan parametre değerleri herhangi değiştirilmiş politika rejimi ile ilişkili alternatif denge içinde çözülebilir. Kalibrasyon yöntemi tek başına modeldeki bütün parametreleri belirlemektedir. Bu yaklaşıma istatistiksel testler eşlik etmediğinden biraz tartışmalıdır. Jorgenson6 (1984)’a göre, bu yaklaşımdaki varsayılan fonksiyonel formlar çok kısıtlayıcıdır ve sık sık daha az fonksiyonel formlar kullanan istatistiksel testler tarafından reddedilir. Kalibrasyon yönteminin açık eksikliklerinin üstesinden gelebilmek için, Jorgenson ve onu takip edenler, arz ve talep yanı için ekonometrik olarak tahmin edilen esnek fonksiyonel formlara dayalı HGD modelleri geliştirmişlerdir. Bu yaklaşım kalibrasyon yaklaşımına karşılık, ekonometrik yaklaşım olarak bilinmektedir. Ekonometrik yaklaşımın bazı açık avantajları olmasına rağmen, kısmen az gelişmiş ülkeler ile ilgili bazı dezavantajları söz konusudur. Birincisi, bu yaklaşım için zaman serileri verilerine ihtiyaç duyulmaktadır. İkincisi, esnek fonksiyonel formlara iyi değerlendirmemiş olabilir ve nihayet ekonometrik yaklaşımın geniş sayıda sektörün modele dahil edildiği durumda artan sektör sayısı ile birlikte ihtiyaç duyulan parametre sayısı arttığından uygulanabilirliği yoktur. Bu kısıtlamalara bağlı olarak az gelişmiş ekonomilerde çoğu HGD modelleri kalibrasyon yöntemini takip etmektedir (Bandara,1991,18). Hesaplanabilir genel denge modellerinin oluşturulmasındaki en son aşama modeli dengeleyecek şekilde sınırlandırmaların geliştirildiği ve varsayımlara bağlı kalınan “modelin kapatılma” aşamasıdır. 6 Jorgenson, Dale W. (1984) “Econometric Methods for Applied General Equilibrium Analysis” Presented in NBER conference on Applied General Equilibrium San Diego, C.A Aug. 24-28 1981 and to Appear in Applied General Equilibrium Analysis, Eds. Herbert Scarf and John B.Shoven , NY: Cambridge U.Press 1984 58 İçsel ve dışsal değişkenlerin ayrıntılı şekilde tanımlandığı kapatılma aşaması, çözümün nasıl gerçekleşeceğine dair detaylı bilgi mevcutsa gerçekleşir. Modeller arasında niteliksel olarak farklılıklar söz konusu olduğundan, HGD modeline ait birden fazla kapama kuralı mevcuttur. Kapama kuralının tercihi HGD modelleyicisine bağlıdır. HGD modeli, kamu dengesi, ödemeler dengesi, yatırım – tasarruf dengesi olmak üzere üç makro ekonomik dengeyi içermektedir. Brooke, Kendrick ve Meeraus(1998) tarafından geliştirilen General Algebraic Modelling System (GAMS) kodlamasında, kullanıcı bu dengeler için geniş sayıdaki programlardan birini kapama kuralı tercihinde seçer. Bu tercih temel simülasyon için sonuç üzerinde hiçbir etkiye sahip değilken tipik bir şekilde diğer simülasyonlar için sonuçları etkiler. Kapama kuralları Löfgren vd. (2002:13) tarafından oluşturulan ve aşağıda yer alan tabloda özetlenmektedir. . Tablo 1: Makro Sistem Kısıtları İçin Alternatif Kapama Kuralları Devlet Dış Alem Tasarruf –Yatırım DEV 1 DIS 1 SI 1 -Esnek Kamu Tasarrufları -Sabit Yabancı Tasarruflar -Sabit Sermaye Oluşumu -Sabit Dolaysız Vergi Oranları -Esnek Reel Döviz Kuru - Seçilmiş Kuruluşlar İçin Değişmeyen tek bir Marjinal Tasarruf Eğilimi DEV 2 DIS 2 SI 2 -Sabit Devlet Tasarrufları -Esnek Yabancı Tasarruflar -Sabit Sermaye Oluşumu -Seçili Kuruluşlar İçin -Sabit Reel Döviz Kuru -Seçilmiş Kuruluşlar İçin Değişmeyen Dolaysız Vergi Derecelendirilmiş Marjinal Oranları Tasarruf Eğilimi DEV 3 SI 3 -Sabit Devlet Tasarrufları -Esnek Sermaye oluşumu -Seçilmiş Kuruluşlar İçin - Sabit Marjinal tasarruf eğilimi Derecelendirilmiş Dolaysız tüm seçilmiş kuruluşlar için Vergi Oranları 59 SI 4 -Sabit Yatırım ve Kamu Tüketim Oranları ( esnek miktarlar) -Seçilmiş Kuruluşlar için tek bir Marjinal tasarruf eğilimi SI 5 -Sabit Yatırım ve Kamu Not: Tanımlanmamış kapama Tüketim Oranları (esnek kuralları için üç kısıttan birisinin miktarlar) tercih edilmesi diğer iki kısıtın - Seçilmiş Kuruluşlar için tercih edilmesinde kısıt derecelendirilmiş Marjinal oluşturmaz. Tasarruf eğilimi Kaynak: Löfgren vd. (2002 ,13) Kamu dengesi için varsayılan kapama (DEV 1), kamu gelirleri ve kamu harcamaları arasındaki farktan doğan kamu tasarruflarının tüm vergi oranları sabitken esnek bir artık olduğudur. İki alternatif kamu kapama kuralı altında, yurt içi kuruluşlara (hane halkı ve girişimciler)uygulanan dolaysız vergi oranlarının, sabit kamu tasarruflarını oluşturabilmek için içsel olarak uyarlandığıdır. Bu alternatif kapama kurallarının birincisi için (DEV 2), seçilmiş kamu dışı yurt içi kuruluşların (hanehalkları ve girişimciler) temel yıl dolaysız vergi oranları aynı oranda içsel olarak uyarlanır. İkincisi için (DEV 3) seçilmiş kuruluşların dolaysız vergi oranları esnek bir ölçü ile çarpılır. Bu üç tip kapama kuralı için kamu tüketimi sabittir. Diğer bir deyişle kamu tasarruflarının ve dolaysız vergi oranlarının her ikisinin de sabit olduğu ve kamu tüketiminin değişken olarak uyarlandığı durumda bir kapama kuralı tanımlanamamaktadır (Löfgren 2002,14). Döviz kuruna dayalı dış denge için kapama kuralı varsayımı (DIS 1) yabancı tasarruflar (cari açık) sabitken reel döviz kuru esnektir. Veri tüm değişkenler ile birlikte (yurt içi kuruluşlar ve dış alemden transferler) ticaret dengesi de sabittir. “Ceteris paribus” koşullar altında, eğer yurt dışı tasarruflar dışsal düzeyin altında ise reel döviz kuru oranındaki değer kaybetme bu durumu eşanlı olarak düzeltecektir. 60 (i) ithalata yönelik harcamayı azaltarak (sabit dünya fiyatlarından ithalat miktarında azalma) (ii) ihracattan elde edilen kazançta artış (sabit dünya fiyatlarından ihracat miktarında artış) Alternatif kapama kuralı (DIS 2) altında, reel döviz kuru (modelde numeriare olarak indekslenen) yurt dışı tasarruf düzeyi (ve ticari denge) esnekken sabittir(Löfgren 2001 : 17). Yatırım–tasarruf dengesi için, kapama kuralları yatırım tasarruf kaynaklı veya yalnızca tasarruf kaynaklıdır. SI-1 varsayımı için yatırım-tasarruf dengesi kapama kuralı yatırım kaynaklıdır. Reel yatırım miktarları sabittir. Yatırım maliyetine eşit tasarruf düzeyini oluşturabilmek için, kamu hariç diğer seçilen kuruluşların temel alınan yıl için aynı oranda düzenlenir. Dolaylı olarak, hükümetin sabit reel yatırım miktarını finanse edebilmek amacıyla gerekli özel tasarrufları oluşturacak politika uygulayacağı varsayılmaktadır. Ayrıca dört ek kapama kuralı daha tanımlanmaktadır. İlk alternatif ( SI-2 ) yatırımdan türetilmiştir. Diğer varsayımlardan farkı temel alınan yılın tasarruf oranlarının sabit bir oranda uyarlanmasının yanı sıra, seçilen kurumlar için oranlar belli bir çizelge oranıyla çarpılır. İkinci bir alternatif (SI-3), tasarruflardan türetilmiştir. Tüm kamu dışı tasarruf oranları sabittir. Yatırım içinde yer alan her bir mal miktarı yatırım maliyetlerini tasarruf değerine eşitleyecek esnek bir sayısal değerle çarpılır. Son iki alternatif (SI-4) ve (SI-5) dengeli kapama kuralı kamu tüketiminin uyarlanmasını gerektiren yatırım kaynaklı kapama kuralının bir diğer şeklidir. Bu kapama kuralları altında uyarlamalar hane halkı, tüketim, yatırım ve kamu tüketimi gibi bileşenleri arasında dağılır. SI1 ile karşılaştırıldığında SI4 dengeli kapama kuralında seçilen kuruluşlar için tasarruf oranı benzer oranda uyarlanmaktadır. SI5 kapama kuralı için yatırımları finanse etmek için gerekli tasarruf düzeyinin sağlanabilmesi için seçilen kuruluşlar için tasarruf oranları ölçeklendirilir ( Löfgren 2001,17,18). 61 Analiz kapsamına göre uygun makro ekonomik kapama kuralının seçimi değişmektedir. Tek dönemli model veri ise, kapama kuralı sabit yabancı tasarrufları, sabit reel yatırımı ve sabit reel kamu tüketimini birleştiren alternatif politika tercihlerinin denge refah düzeyi üzerindeki etkilerinin incelenmesinde simülasyon uygulaması için tercih edilebilir. Tablo 1 deki kurallar çerçevesinde bu kapama DIS 1 ile SI 1 veya SI 2 veya herhangi bir kamu kapama kuralı ile bileştirilebilir. Makro kapama kuralları literatüründe bu kapama kuralı, “Johansen Kapama” olarak bilinmektedir. Johansen Kapama kuralında yatırımlar dışsaldır. Bu tüketimin içsel olarak uyarlanacağı anlamına gelmektedir. Bu durumda modelleyiciler, tasarruf planlarını veri yatırımlara dışsal olarak eşitleyecek mali politika varsayımları yapmalıdırlar. Bu kapama kuralı özel tüketim uyarlamaları yoluyla ifade edilen tam istihdam dengesini dikkate almaktadır. Bu tip bir kapama kuralı, hanehalklarını, tek modelli simülasyon modelinde oluşabilecek yabancı tasarruflar ve reel yatırım değişimine bağlı refah düzeyinde meydana gelebilecek etkilerden korur. Diğer koşullar sabitken, simüle edilen dönem için dış tasarruf düzeyindeki artış ve yatırım düzeyindeki azalma hane halkı refahının azalmasına neden olur ( Löfgren 2001:17,18). Bir başka makro kapama kuralı yatırımın özel, kamu ve yabancı tasarruflar toplamından oluşan tasarruflardan türetilen “Neo Klasik” kapama kuralıdır. Klasik kapama kuralında reel yatırım düzeyi içseldir ve toplam tasarrufları uyarlamaktadır. Bu durumda modelleyicilerin, modelin dışında yatırım ve tasarruf piyasalarını dengeleyecek faiz oranı uyarlayıcı mekanizması varsaymaları gerekmektedir. Johansen kapama kuralından farkı SI-1 ve SI-2 yerine SI-3’ü kullanmasıdır. Hem tasarruflara dayalı Neo Klasik kapama kuralının, hem de yatırımlara dayalı Johansen kapama kuralının, ülkelerin makro şoklara karşı uyarlamaları tarihsel olarak incelendiğinde, uçta yer alan kapama kuralları oldukları gözlemlenmektedir. Eğer analizin amacı içsel şok ve politika değişimlerine karşı mücadele ise bu üç bileşeni reel dünyaya uygun bir şekilde ve tamamlayıcı politika olarak kullanmak tercih edilebilmektedir. Bu koşullar altında makro senaryo dengeli bir kapama kuralının (Tablo 1 de SI 4 veya SI 5) daha uygun olacağı görüşündedir (Löfgren 2001,18, Bandara 1991:17). 62 Johansen, Neo Klasik ve dengeli kapama kuralları, makro ekonomik değişkenler ile toplam istihdam arasında hiçbir bağın olmadığını varsaymaktadırlar. Faktör piyasasında tam istihdam düzeyi varsayıldığında, bu kapama kurallarının toplam gayri safi yurt içi hasıla düzeyi üzerinde çok az veya hiç etkisi olmazken, toplam talep kompozisyonu üzerinde farklı etkilere neden olabilmektedir. Standart modelde, toplam istihdam düzeyini Keynesyen çarpan süreci ile makro değişkenleri ilişkilendiren “Keynesyen Kapama” kuralı olarak tanımlamaktadır. Keynesyen kapama kuralı, işsizliğe ve sabit nominal ücrete izin vermektedir. Bu kapama kuralı altında istihdam düzeyi, toplam talep ve geleneksel Keynesyen tarzda reel ücretlerdeki azalmaya bağlı olarak artabilir. Yatırım düzeyi reel terimlerle sabittir. Reel ücretlerde bir uyarlama firmanın, işgücü talebini ve istihdam düzeyini gelir ve tasarruf düzeyini reel sabit yatırım miktarını finanse edecek bir uyarlama yapmasına neden olur. Bu modelde dışsal reel yatırımlardaki (veya reel kamu yatırımlarındaki) artış ücretlerin düşmesine, istihdamın artmasına, gelirin artmasına ve artan yatırımları finanse edecek tasarruf düzeyinin artmasına yol açar. Diğer taraftan Kaldorian kapama tipik olarak tam istihdam koşulunu kullanmakta ve ücret- marjinal işgücü verimliliği ilişkisini göz ardı etmektedir. Bu kapama kuralı altında işgücü piyasasında nominal ücret, tam istihdam düzeyini sağlayabilmek için esnektir (Löfgren 2001:18, Bandara 1991:17). Dış ticaret dahil olduğunda, döviz kurunun dalgalı veya reel terimlerle sabit olduğu bu dört makro ekonomik kapama tercihi arasında tercih yapılması gerekmektedir. Bu gereklilik sabit nominal döviz kuru rejiminde ortadan kalkmaktadır (Decaluwe ve Martens 1988: 547). Yukarıda detaylı bir şekilde tanımlanmaya çalışılan kapama kuralları arasında literatürde en çok kullanılan 4 makro ekonomik kapama kuralı şu sekilde özetlenebilir. Keynesyen kapama kuralına ait uyarlama mekanizması sabit nominal ücrete sahipken, ekonomide işsizlik sözkonusu olabileceği varsayımına dayanmaktadır. Keynesyen kapama kuralında istihdamın, reel ücret düzeyindeki azalmaya dayalı toplam talep artışıyla birlikte arttığı varsayılmaktadır. Kaldorian tipi kapama kuralı uyarlama 63 mekanizması, tam istihdamı sağlayacak esnek nominal ücret ve bu ücret düzeyinin tespitini sağlayacak emeğin marjinal üretkenliği varsayımı yapmaktadır. Johansen kapama kuralı uyarlama mekanizması, ekonomide tüketimin uyarlayıcı bir rol oynayarak tam istihdamı sağladığını ve yatırımların dışsal olduğunu varsaymaktadır. Klasik kapama kuralı tam istihdamın esnek reel ücret düzeyine göre belirleneceğini, içsel yatırım düzeyini ve tasarruf kaynaklı uyarlama mekanizmasını varsaymaktadır. Hesaplanabilir genel denge modelleyicileri arasında kapama kuralının tercihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. Kapama kuralının tercihi iktisadi düşünce okuluna göre değişmektedir (Bandara 1991,17, Declauwe ve Martens 1988 ,547). Kapama Kuralı konusunda Löfgren (2001), Bandara (1991), McCarthy ve Taylor (1980) Decaluwe ve Martens(1988)’in de aralarında yer aldığı geniş bir literatür mevcutken Robinson (2003:19), literatürden çıkarılacak dersleri şu şekilde özetlemektedir. Faktör piyasalarının dengede olduğu varsayılan HGD modelleri tam istihdam düzeyini sağlayacaktır. Böyle bir HGD modeli ile bağlantılı herhangi bir makro modelin birleştirme etkisi sözkonusudur. Şöyleki, makro etkiler nihai talebin bileşenlerini (tüketim, yatırım, kamu harcaması gibi) etkilerken, istihdam ve gayri safi yurt içi hasıla üzerinde herhangi bir etkisi söz konusu değildir. HGD modellerine toplam istihdam etkilerini dahil edebilmek için HGD modelindeki Walrasyan paradigmanın altında yatan, faktör pazarlarındaki bazı neo klasik dengesizlik özelliklerine ihtiyaç duyulmaktadır. 2.1.4 Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Güçlü ve Zayıf Yönleri Politika değişimlerinin, iç ve dış şokların, makro ekonomik değişkenler ve gelişmekte olan ülkenin endüstriyel yapısı üzerindeki etkilerinin araştırılmasında HGD analizi kullanılabilmektedir (Bandara 1991: 5) .HGD modelleri aynı zamanda, birden fazla eşanlı politika değişiminin etkilerini birleştirebilme özelliğine sahiptir. HGD modelleri az gelişmiş ülkelerde, içsel ve dışsal şokların eşanlı analiz edilmesine olanak sağlamaktadır. Herhangi bir vergi değişimi gibi bir politikanın istihdam, gelir düzeyi, ticari denge, endüstriyel çıktı, vs. tamamı üzerinde yaratacağı etkinin tespit edilmesinde kısmi denge analizi yetersiz kalmaktadır. 64 HGD modelleri politika değişimi sonucunda kimin ne kadar kazandığının veya kaybettiğinin değerlendirmesini yaptığından, eğer sonuçları kullanan politika analizcisi politika değişimlerinin detaylı etkileri ile ilgileniyorsa, tek bir özet ölçümün seçilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Gelir dağılım etkileri Lorenz eğrisi, Gini katsayısı veya diğer ölçüm yöntemleri kullanılarak incelenebilir. Dağılım etkileri farklı alternatif gelir kavramları (net vergi, toplam vergi gibi) kullanılarak incelenebilir. Göreli fiyatlardaki değişim de ayrıca incelenebilmektedir. Uluslararası ticaret modellerinde değişimler, her bir ülkenin ticari koşullarına bağlı olarak hesaplanmaktadır. Endüstriler arası üretim faktörleri kullanım değişimleri ve tüketici taleplerinin ürün kompozisyonundaki değişimler bazı politika değerlendirmelerinde önem arz etmektedirler ve ayrıca denge hesaplamalarından çıkarılabilir (Shoven and Whaley,1984,1022). Gelişmiş ve gelişmekte olan ülke uygulamaları içeren çok sayıda HGD modelleri mevcuttur. Tüm bu modeller şu ortak özelliklere sahiptirler: Öncelikle ekonominin reel yanına odaklanır. İkincisi arz ve talep fonksiyonları açıkça tüketicilerin faydalarını, üreticilerin karlarını en çoklama davranışını yansıtmaktadır. Nihayet bu modellerde, hem miktar hem de göreli fiyatlar içsel (kaynak dağılım biçimi bu faktörler tarafından belirlendiğinden), yüksek düzeyde Walrasyan genel denge niteliği taşımaktadır. HGD modelleri 1970’den beri politika analizcileri tarafından, karma ekonomilerde geçici politika sorunlarını adres göstermede, geniş ölçüde kullanılmıştır. Doğrusal programlama ve girdi- çıkı modelleri ile yapılan daha önceki çalışmalar, yatırım dağılımı sorununu vurgulamaktadırlar. Merkezi planlamaya sahip ekonomiler için bu modeller, planlayıcının yatırım dağılımını kontrol gücü olduğundan geniş ölçüde başarılı olmaktadırlar. Bununla birlikte, karma ekonomi kapsamında, kaynak dağılımının piyasa mekanizması ve bağımsız karar birimleri tarafından belirlendiği durumda, bu tip modellerin uygulanabilirliği tartışmalıdır. Karma ekonomilerde vergi ve sübvansiyonlar gibi kamu politikası değişkenleri içeren analitik çerçeveye ihtiyaç duyulmaktadır. Diğer taraftan 1970’lerin başında az gelişmiş ülkelerde temel ihtiyaçlar ve gelir dağılımı politika uygulamalarının odak noktası olmuştur. İlk petrol krizinden sonra yapısal uyarlamalar ve istikrarın sağlanması bu ülkelerde önem arz etmektedir. Bu 65 tip politikanın öncelikli olduğu örnekte HGD modellemesi daha iyi bir analitik çerçeve olarak görünür ve daha geniş problemlerin üstesinden gelebilecek yetenektedir (Bandara,1991,10). HGD modellerine, simulasyon sonuçları çoğu zaman önceden tahmin edilemediğinden, iktisat ve politika çevrelerinde “kara kutu” (black box) nitelendirmesi yapılarak şüpheyle yaklaşılmıştır. Değişkenler arasındaki çoğu karşılıklı bağımlılık ve geri bildirim, simülasyon sonucunun nasıl olacağının belirlenmesini güçleştirmektedir. Bu bazı iktisatçıların sonuca bir “kara kutu” gözüyle bakmalarına neden olmaktadır. HGD modelleri, veri seti, girdi parametreleri, matematiksel yapı ve çözüm yöntemine bağlı kısmi özellikleri incelemektedir. Bu tip eleştiriler HGD modellerinin çok sayıda değişken ve parametre kullandıkları, karmaşık bir yapıya sahip oldukları varsayımına dayanmaktadır. Esas eleştiri HGD modellerinden elde edilen sonuçların, politikacılara açıklanmasındaki zorluktur. Çoğu az gelişmiş ülke üzerine uygulama yapan iktisatçı ve politikacı karmaşık matematiksel yapı ve çözüm tekniği ile modelden elde edilen sonuçlardan ikna olmamışlardır. Bu tip modellerin arkasındaki sağlam teorik yapı, ipuçlarını takip etmeyi kolaylaştırmaktadır ve simulasyon sonuçlarına bağlı olarak, hangi faktörlerin açıklayıcı olduğunu göstermektedir. Bu sorundan kaçınmak için modeli oluşturan kişi, sonuçların nasıl elde edileceğine dair detaylı açıklama yapmalıdır. Kapsamlı teori, sonuçların kontrol edilmesini sağlamaktadır (Bandara 1991,31,Wing 2004, 2, Borges,1986,16). HGD modellerinin güvenilirliğine yönelik bazı eleştiriler, tam rekabet piyasaları ve ölçeğe göre sabit getiri gibi bazı gerçekçi olmayan varsayımların kullanılmasına dayandırılmaktadır. Bazı basitleştirilmiş varsayımlar dahil edilerek, bu sorunun üstesinden gelinebilir. Piyasadaki katılık ve ekonominin diğer yapısal yönleri de HGD modellerinde birleştirilmiştir. Çoğu HGD modeli, kısmi politika sorunlarına cevap ararken tüm sorunları içerecek özelliğe sahip bir yapıya sahip modeller olamayabilirler (Bandara 1991,29). Bir diğer eleştiri paranın rolünün modellere dahil edilmemesidir. Çoğu açıdan HGD modelleri, sadece göreli fiyatların rol oynadığı, ekonominin reel yanının dengesini 66 tanımlamaktadır. Bu tip HGD modellerinde, ekonominin para arzını para otoritesinin uyarladığı dolaylı olarak varsayılmaktadır. Uzun dönemli kalkınma süreci modellemesinde kullanılan kısmi yöntemler de eleştiri alındadır. Bazı çalışmalarda, HGD modellerine dinamikler dahil edilmektedir. Diğer taraftan, Mansur ve Whalley (1984) az gelişmiş ülkelerde verilerin gerçekliliği, güvenilirliği ve yeterliliğine dair sorunlara dikkat çekmiştir (Bandara 1991, 30). HGD modellerinin en güçlü özelliği sağlam bir mikro iktisadi temel üzerine oluşturulmasıdır. Tipik bir HGD modeli, geniş ölçüde optimizasyon ve tercih ilkeleri çerçevesinde, tüm iktisadi karar birimlerinin davranışlarını tanımlamaktadır. Modelin rolü, piyasaların nasıl dengeye geldiğini tanımlayacak şekilde, sistematik bir yolla tüm bu karar birimlerinin davranışlarını bütünleştirmektir. Mevcut teorik bilgiye dayalı olarak genel denge modeli, değişkenler arasındaki ilişkiyi tanımlamak için standart metodları kullanmaktadır. Tutarlı teorik temele sahip olan HGD modellerinin bir diğer güçlü yönü içsel tutarlılığa sahip olmalarıdır. Model, öncelikle çalışmanın kapsamına dahil çeşitli fartörleri sağlaması nedeniyle, politika sorunları tartışmalarında yer almaktadır.. Hiçbir model, modelde oluşturulanın ötesinde sonuçlar üretemez. Aynı durum HGD modelleri için de söz konusudur. Modeller karmaşık içsel ilişkilerin simulasyonuna olanak sağlamaktadır. Çözüm algoritmalarının esnekliği, yüksek düzeyde ayrıştırılmış modellerin gelişimine imkan sağlamaktadır. Çoğu politika faaliyetlerinin veya dışsal şokların ekonomik yapı üzerinde daha ayrıntılı etkiler yarattığı bilinmektedir. Ayrıştırma düzeyinin olması, HGD modellerinin bir diğer faydalı yönünü oluşturmaktadır. Ekonomiyi detaylı bir şekilde tanımlayan bu modeller, bozulma ve piyasa başarısızlıklarına karşılık gelecek bazı olası yapısal yönlerin dahil edilmesini sağlamaktadır. HGD modellerinin cazibesini artıran bir diğer özellik, bu tip modellerin analitik olarak değil sayısal olarak çözümlenmeleridir. HGD modellerinin araştırmacılar açısından kısmen ama politikacılar açısından çok önemli bir diğer olumlu yönü, politika uygulaması sonucunda oluşabilecek refah kayıp ve kazançlarının ölçülebilme olasılığıdır. Çoğu zaman politika kararlarının refah etkileri gelir veya GSMH gibi mükemmel olmayan ölçütlere bakılarak değerlendirilmektedir. Özellikle dağılımsal sorunların önemli olduğu durumlarda, bu tip ölçütler yetersiz kalmaktadır (Bandara,1991,31,Robinson,1989,892). 67 HGD modellerinin en çok karşılaşılan zayıf yönü modellerin ampirik geçerlilikten yoksun olmasıdır. Modelin verilere karşılık geldiğine veya tarihi gerekliliği izlediğine dair ölçü yoktur. Genel denge modelleri, geniş sayıda ve kapsamlı parametreler içerdiğinden, karmaşık bir yapıya sahiptir. Ekonometrik olarak tahmin edilemezler. Yalnızca Jorgenson’un modeli, birbirinden bağımsız alt modellerden elde edilen parametre değerlerini tahmin etmektedir. Çoğu zaman piyasalarda eş anlı olarak gözlemlenen genel iktisadi denge varsayımına bağlı olarak ancak ekonominin etrafında dalgalandığı uzun dönemli eğilimleri vurguladığını işaret etmektedir. Bu zayıflığın üstesinden gelebilmek için modelleyicilerin, fonksiyonel formun seçimine gösterdikleri özeni, parametre seçimlerine de göstermeleri gerekmektedir. Açıkça genel denge yaklaşımı, istikrar politikası ile ilgili makro iktisadi sorunları tartışmak için uygun değildir. Yaklaşım, piyasa dengeye gelmediği zaman, bazı bakış açıları sağlamaktadır. HGD modellerine ilişkin bir başka zayıf yön, metodoloji ile değil, geliştirilen model tipleri ile ilgilidir. İlk problem dönemler arası değerlendirme ve beklentilerin değerlendirilmesidir. Genel denge yaklaşımı, ancak kısa dönemli durumlar ve dışsal şoklara cevap bulmada yeterli olmayıp, uzun dönemli sorulara cevap bulmak için yönlendirilmiştir. Bu nedenle geleneksel genel denge modelleri, uyarlama süreçleri ve ilgili maliyetlerle ilgilenmezler. Uyarlama maliyetlerini model yapısı içine dahil emek mümkündür. Nadiren ilgilenilen bir diğer sorunda teknolojik ilerlemenin değerlendirilmesidir. Bu tahminin güçlüğünden dolayı en basit şekliyle modele dahil edilmektedir. Tüm iktisadi ajanların gelirlerini giderlerine eşitleyecek bütçe kısıtı ile karşı karşıya oldukları, genel denge modellerinin ilk oluşumunda standart varsayımdır. Burada vurgulanan finansal fazlanın ve açığın olmadığıdır. Tüketici tasarrufu söz konusu olduğunda, her zaman sermaye mallarının tamamının tüketildiği varsayılır ve böylece tüm tüketiciler gelirlerini harcarlar. Bu yaklaşımın en önemli sonucu hükümetin denk bütçeye sahip olduğu ve uluslararası cari açığın olmadığıdır. Bu sınırlandırıcı varsayımı hafifletici teşebbüslerde bulunulsa da, çoğu model denk bütçe ve denk (sıfır) açık varsayımını kullanmaktadır. Böylece genel denge kapsamında araştırılması gereken bir dizi soru aniden bertaraf edilir. Gelirin tamamı harcanıp tasarruf edilmediğinden finansal piyasalara ihtiyaç duyulmaz. Bu nedenle, modeller para ve parasal varlıkları içermez. Diğer yandan, modeller kaynak dağılımı sorunu ile ilgilenirken, para veya 68 maliye politikası sorunlarıyla ilgilenmezler. Son olarak, var olan, HGD modellerinin çoğu, yabancı sektörü ve buna bağlı olarak net ticari akımları yeteri kadar değerlendirememektedir. Bu modeller ilk oluşturulurken, yabancı sektör çok basit bir şekilde değerlendirilmiştir. İhracatın ithalata eşit olduğu, ithalat ve ihracat fiyat esnekliğinin “1” olduğu varsayılmıştır. Bu açıkça çok basitleştirici bir varsayımdır. HGD modellerini uygulama alanının genişlemesi ile birlikte yabancı sektör önem kazanmaya başlamıştır. Daha sonraki modellerde dış ticaret ithalat ve ihracat fiyat esneklikleri, olarak içsel döviz kuru oranları ile değerlendirilmiştir. Alternatif olarak “küçük açık ekonomi” varsayımı kullanılmaktadır. Bu varsayım ithalat fiyatlarının dünya piyasalarında ve ihracat fiyatlarının yerel üretim maliyetlerine bağlı olarak belirlendiğini varsaymaktadır(Bandara1991:32, Shoven ve Whalley 1984:1044, Hwang 20003,49) . Güçlü ve zayıf yönlerine rağmen HGD modelleri yaygın uygulama alanına sahiptir. Capros(1993), Capros ve Karadeloglu (1993), Chemingui ve Lofgren(2004), Conrad( 2002), Corkburn (2001), De Santis (2000), Shoven ve Whalley (1972,1973), Declauwe vd.( 1998,1999), Deverajan vd.( 1999), Devarajan ve Benjamin(1985), Deverajan ve Rodrik (1989), Goulder ve Summers (1987), Islam (1999), Kehoe(2003), O’Ryan vd. (2003),Qiang (1999)ve Sadahiroa ve Shimasawab (2002), farklı politika uyarlamaları için yapmış oldukları çalışmalar literatürde yer alan HGD model uygulamaları arasında yer almaktadır. 2.2 Sosyal Hesaplar Matrisi Sosyal Hesaplar Matrisi (SHM), ekonominin bütününe ilişkin parçaların birleştirildiği, çeşitli hesap grupları arasındaki farklılığı uyumlaştıran ve ekonominin geneline ilişkin bilgi sahibi olmamızı sağlayan hesaplama sistemidir. Aynı zamanda, SHM iktisadi politika ve araştırmalara konu olabilecek modellere veri sağlama niteliğine de sahiptir. 69 20. yy. da sosyal hesaplar yoğunlukla Kuznets (1937)7’in ulusal gelir hesaplamaları ve Leontief (1941)8’in çalışmalarından etkilenmiştir. SHM’nin bugünkü haliyle kullanımının gelişimi Meade ve Stone’un (1941)9 ilk mantıksal çift kayıtlı gelir hesaplama yöntemini İngiliz Bakanlar kuruluna hazırlamasıyla başlamıştır (Kehoe 1996: 1). Matris hesaplamasının temeli çok gerilere gitse de ilk olarak SHM, 1960 yılında, Sir Richard Stone’un öncülüğünde İngiltere ve diğer bazı endüstrileşmiş ülkelere dayalı çalışmayı esas almaktadır(Round,2003,2, Özhan, 1988,26). Sir Richard Stone ve ekibi tarafından yapılan çalışma çok sektörlü iktisadi modeli destekler nitelikte, Cambridge büyüme projesi için oluşturulmuştur. Bu öncelikli çalışmadan sonra, bir çok iktisadi kuruluş bu fikri geliştirmeye çalışmışlardır. Uluslararası Kalkınma Bölümü ile Warwick Üniversitesi işbirliği yaparak bazı ülkeler için (İsviçre, Kenya, Botswana, Fiji) SHM oluşturmaya çalışmışlardır(Allen, 2001). Sri Lanka (Narapalasingan; 1970), İsviçre (Webster; 1971-1972), Botswana (Greenfield ;19741975), Tunus (Salem;1996), Tanzanya (Wobst ; 1992), Mozambik (Arndt vd.; 19941995), Vietnam (Nielsen; 1996-1997, Tarp vd. ; 2000,), Zimbabwe (Thomas ve Bautista ;1991), Malawi (Chulu ve Wobst; 1998), Tayland (Chunh-Li; 1998), Bangladeş (Fontana ve Wobst; 1993-1994), vs. literatürde yer alan ülke uygulamalarından bazılarıdır. Robinson vd. (1999; 6) SHM’ni ekonomide yerleşmiş iki modelin sentezi olarak tanımlamaktadırlar. İlki, SHM ekonomide endüstriler arası ilişkiler sistemini sergileyen girdi-çıktı biçiminden elde edilebilmektedir. Bir sektör tarafından yapılan ara girdi satın alımı, bir başka sektördeki aynı girdinin satışını temsil etmektedir. Bu işlem, girdi çıktı hesabında tek hücreye girilirken, geleneksel çift kayıt muhasebesi kullanan iki farklı sektör hesaplarında ortaya çıkmaktadır. SHM, bir sektörün satın alımlarının diğer bir sektörün satışı olduğu girdi-çıktı mantığını sadece endüstriler arası akışı değil, aynı 7 8 Kuznets , S (1937), Natural Income and Capital Formation 1919-1935. New York National Bureau of Economic Research Leontief, W. W. (1941) , The Structure of American Economy , 1919-1929: An Empirical Application of Equilibrium Analysis. Cambridge , Mass.: Harvard University Pres 9 Meade, J.E., and Stone , J. R.N (1941), “The Construction of Tables of National Income , Expenditure , Savings and Investment” Economic Journal 51, 216-233 70 zamanda ekonomideki tüm işlemleri içerecek şekilde genellemektedir. Hane halkından üretici bir sektöre, o sektör çıktısının satın alımının hane halkı tarafından yapıldığını temsil eden para akışını veya hane halkından hükümete vergi ödemeleri şeklinde bir para akımı varsayalım. Bu akım SHM’nde bir aktör için sütuna, diğer bir aktör için de satıra kaydedilir. SHM’ne yüklenen ikinci konu ulusal gelir muhasebesinden türetilen gelirin her zaman harcamaya eşit olduğudur. Ekonominin geneli itibariyle değerlendirildiğinde doğru olmasına rağmen, SHM ekonomideki her faktör hesabının dengelenmesini gerektirmektedir. Örneğin, tarım sektöründeki satışlardan elde edilen gelir, ara girdilerdeki işçilik, ithalat ve sermaye hizmetlerindeki bütün harcamalara eşit olmalıdır. Geleneksel olarak, muhasebe kayıtlarındaki iki tarafın eşitliği gerekliliğine bağlı olarak, çift kayıtlı muhasebe tutulmaktadır. SHM’nde gelirler satırlarda, harcamalar sütunlarda yazılır, böylece bütçe kısıtı satır toplamıyla (gelir), sütun toplamının (harcama) eşit olmasını gerektirmektedir. Sosyal Hesaplar Matrisinin iki temel amacı mevcuttur. Birincisi bilginin düzenlenmesi ile ilgilidir. Genellikle herhangi bir zaman kesiti içinde, bir yılda, bir ülkeye, ülkenin herhangi bir bölgesine veya şehrine ait uygun bilgi keyfi olabilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik ve sosyal verilerin güvenilirliğine ilişkin şikayetler sıradan bir hal almıştır. Bu şikayetler için haklı gerekçeler olsa dahi, bu sorunun çözümünü oluşturmamaktadır. Parçalar halinde veya dağınık bir şekilde, çerçevenin oluşumunda kullanılmayan bilgiler mevcuttur. Daha büyük yanlış yapılmamaya özen gösterilerek, dikkat çeken boşlukların ve tutarsızlıkların tam olarak yeri saptanmaya çalışılmaktadır. Belirli bir yıla ait, belirli bir ülkenin verileri SHM formunda düzenlendiğinde ülkenin daha çok iktisadi yapısını açığa vuran statik bir görüntüsü sunulmaktadır. Bu görüntü anlıktır. Ekonominin nasıl çalıştığını analiz edebilmek ve politika müdahalelerinin etkilerini tahmin edebilmek için statik bir görüntüden daha fazlasına ihtiyaç duyulmaktadır. Örneğin, ekonominin bir modeli oluşturularak müdahalenin etkilerini tahmin edebilmek mümkün olabilmektedir. İşte bu noktada SHM’nin ikinci amacı ortaya çıkmaktadır. Bu amaç , SHM kabul edilebilir bir model için istatistiksel bir temel sağlamaktadır. (King 1985: 17). 71 SHM, genel ekonomi hakkında kapsamlı bir bakış açısı sağlamaktadır. Milli gelir hesaplarında yer almayan farklı iktisadi karar birimleri arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. SHM bir çok veriyi farklı kaynaklardan toplayarak tutarlı bir şekilde bütünleyen bir yapıya sahiptir. Ulusal makro iktisadi veri tabanını oluşturabilmek için önemli bir araçtır. SHM, katsayıların durağan olduğunu varsaydığından model olarak kullanılmaya elverişli değildir. Daha da önemlisi SHM veri çatısı karmaşık olan çok sektörlü iktisadi modellerin temelini oluşturmaktadır(Allen, 1998,88). SHM, genelde gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme stratejileri, gelir dağılımı, ulusal ve bölgesel düzeyde maliye politikası ve döngüsel gelir akımına ışık tutacak faaliyet çarpanlarının ayrıştırılması gibi konulara ilişkin çalışmalarda kullanılmaktadır (Roland-Holst vd.1995,362). Daha popüler kullanım alanı HGD modellerinin oluşturulması için gerekli verileri sağlamaktadır(Kehoe,1996,1). SHM’nin gelişimini sağlayan üç temel motivasyonu Round (2003, 2) şu şekilde özetlemektedir. Birincisi SHM’nin oluşturulmasıyla birlikte, ekonominin yapısal karakteristiğini yorumlamaya yardımcı olacak farklı kaynaklardan veriler bir araya getirilmektedir. Ayrıca SHM tahmin kalitesi ve hesap dizininin geliştirilmesine, veri ihtiyacını ve anahtar boşlukları tanımlayarak olumlu etkide bulunmaktadır. İkincisi, bilgi sağlanması açısından, SHM makro ve mikro düzeyde iktisaden yapısal bağımsızlığı basit ve aydınlatıcı bir şekilde göstermektedir. SHM gelir dağılımı ve iktisadi yapı arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koymaktadır. Üçüncüsü, modelleme açısından kullanılışlı bir analitik çatı sağlamaktadır. Model için doğrudan girdi sağlamakta, sabit fiyat çarpanı içermekte ve ayrıca hesaplanabilir genel dengenin kalibrasyonu için dizin veri seti sağlamaktadır. Sosyal Hesaplar ve Ulusal Hesaplar arasında yakın bir ilişki söz konusudur. Her iki temel çatı veya sistem, veri bir yılda bir ekonomi içindeki her bir satın alım, satış, ödeme, gelir, transfer (gönüllü veya gönülsüz) gibi işlemleri içerir. Ulusal hesaplar ve sosyal hesaplar arasındaki fark önem arz etmektedir. Bu noktada, ulusal hesapların öncelikli ilgi alanı genellikle mal ve hizmetlerin üretiminin analiz edilmesi, nihai ve ara malı tüketimi için kullanılması, ihraç edilmesi ve üretim sürecinde kullanılmasıdır (Allen 1998 , 52). 72 Sosyal Hesaplar matrisinin oluşturulmasında bir takım aşamalar takip edilmektedir. Allen (1998, 87) uygulamada SHM’nin oluşturulması için gerekli aşamaları şu şekilde özetlemiştir; 1) Öncelikle sosyo- iktisadi ve iktisadi veri kaynaklarına bakarak hangilerinin ulaşılabilir olduğunu tespit etmek, 2) Muhtemel kullanıcıların SHM’ne neden ihtiyaç duyduklarını ve hangi amaçla kullanacaklarını öğrenmek, 3) Kullanıcılarla SHM’nin bileşenleri ile ilgili sınıflandırma hakkında hem fikir olmak, 4) Veri kaynaklarına bir başka bakış açısı sağlaması açısından; idari kayıtlar ve özel sektör verilerinin değerlendirilmesi, 5) 2. ve 3. aşamaya geri dönerek veri uygunluğunu ve kullanıcının ihtiyacını karşılayabilen, ancak gecikmeye neden olabilecek yeni veri toplama olasılığını içeren uyuşma sağlanması, 6) Tablolama planının hazırlanması, 7) İlk tahminlerin hazırlanması ve girilmesi: Veriler, uygulamada hemen hemen tutarsız olabilecek, çok çeşitli kaynaklardan toplanmaktadır. Belli bir hücre için birden fazla tahmin söz konusu olabilmektedir. Ayrıştırılmış veri üzerine güvenilir bilgi olmadığından eksiklikler olabilir. Esas kontrol, aynı işleve ait satır ve sütunların karşılıklı dengelenmesidir, 8) Daha sonra düzeltme ve uyumlaştırma süreci başlar. İlk yöntem karardır. Yaklaşım bilimsel değildir ancak bir çok durumda, gerekli kopyalamaya (replication) izin vermesi ve açıkça gerekçeleri dile getirmesi nedeniyle geçerlidir, 9) Hala tutarsızlıklar olabilir. Bu tutarsızlıklar küçükse ve doğru satır – sütun toplamı biliniyorsa matris RAS yöntemi kullanılarak dengelenebilir. RAS yöntemi bileşen hücrelerin büyüklüklerine göre farkları bölen iteratif bir yöntemdir, 73 10) Belirli hücrelerdeki tahminlerin güvenilirlik dereceleri temel alınarak, uygulanan belirli kısıtlarla, RAS10 yöntemi değiştirilebilir, 11) Bu yöntemler tamamıyla tahmin edici veya bazı durumlarda imkan dahilinde olmayabilir. Örneğin satır ve sütun toplamları kesin olarak bilinmeyebilir. Hücre tahminlerinin varyans tahminlerine dayalı ve tahmin grupları üzerinde lineer kısıtlar gerektiren bir çok yöntem tanımlanmıştır. Çalışmanın organizasyonu, katı bir metodolojinin yanı sıra, SHM’nin oluşturulması sürecinde önemli rol oynamaktadır. SHM oluşturulmaya çalışılırken veriler, Merkez Bankası, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Devlet İstatistik Enstitisü ve Bakanlıklar gibi çeşitli kuruluşlardan sağlanmaya çalışılır. Matris oluşturulmaya çalışılırken, farklı meslek gruplarından kişiler farklı safhalarla ilgilenirler. SHM planlamanın çeşitli aşamalarında ve sosyo-ekonomik politikaların belirlenmesinde önemli bir araç olma özelliğine sahiptir. Dolayısıyla, sadece istatistikçiler tarafından derlenmemektedir. Politikacı ve planlamacıların sağladığı veri, ihtiyaçların karşılanabilmesi için SHM de temin edilmektedir. İktisatçılara, sonuçları değerlendirmek açısından ihtiyaç duyulmaktadır. Açıkça SHM oluşturulmasında, her safhadaki kapsamla herkes ilgilenemez. Örneğin sınıflandırmanın tanımlanması, birçok taraftan veri gerektirmektedir; ancak en iyi tablolama planını hazırlanması istatistikçiler tarafından gerçekleştirilebilir(Keuning ve Ruijter 1988,93). SHM’nin ne kadar ayrıştırıldığı, uygun veri sınırlandırmasına ve modeli oluşturan kişinin motivasyonuna bağlıdır. Ayrıca SHM’nin yapısı HGD modelinde incelecek politika sorununa göre değişiklik arz etmektedir. Dolayısıyla tüm amaçlara hizmet edebilecek standart bir SHM mevcut değildir (Hwang 2003, 44). Keuning ve Ruijter (1988) standardize edilmiş bir SHM oluşturmaya yönelik tartışma ortamı yaratmaya çalışmışlardır. Ayrıntılı bir tasarıyı, hiçbir zaman gerçekleştirmemesine rağmen ülkelere özel yapıları içermesi açısından önemi itibariyle tüm SHM’leri için benzer yol izlenmesi yönünde önerilerde bulunmuşlardır. Bunun yanı sıra SHM oluşturulmaya çalışılırken karşılaşılan sorunlar benzer özelliklere sahip olabilmektedir. 10 Robichaud, Veronique(2000) , “Example of the RAS Technique” http://www.crefa.ecn.ulaval.ca/develop/MemoontheRAStechnique.pdf 74 Byron (1978,1996) tutarlı ve dengeli bir SHM oluşturulması yönünde teknikler geliştirmiştir. Tamamlanmış bir SHM, düşünce olarak her bir hücrenin sadece bir tek değere sahip olması nedeniyle, deterministik bir yapıya sahiptir. Daha önce de bahsedildiği üzere, SHM farklı veri setleri üzerine inşa edilmiştir. Bu verilerden bazıları araştırmalara dayalı olarak oluşturulmaktadır. Diğer istatistiki kaynaklar (ulusal gelir hesapları ve ödemeler dengesi verileri gibi) ölçüm hataları kısıtı altındadır. SHM, deterministik bir yapıya sahip olmasına rağmen, örneklendirme ve/veya ölçüm hataları içeren geniş bir veri yelpazesini, tutarlı ve dengeli bir SHM uzlaştırma süreci çoğu kez uzman görüşleri ile birleşen stokastik kavramlara dayanmaktadır. Bazen ekonomistler tarafından getirilen eleştiri, deterministik bir matris olarak sunulan SHM’nin her bir hücresinin, gerçekte örnekleme ve ölçme hatalarına sahip verilerden üretilen tahminler olduğudur (Thorbecke,2001). SHM matrisi oluşturulurken çok farklı kaynak ve kuruluştan veri sağlanmaktadır. Şekil -2’de SHM oluşturulurken veri sağlayan hesaplar şekil yardımıyla gösterilmektedir. Ulusal gelir hesapları, cari dönemde üretim ve gelir arasında bölüşüm ve talep ilişkilerine bağlı çift taraflı döngüsel ilişkileri; fon akım tablosu, ekonomideki tüm para ve kredi hareketleri ile çeşitli kurumların varlık ve borçlarındaki değişimleri; ödemeler dengesi, dış dünya ile olan her türlü mal ve hizmet değişimleri ile borç ve alacak ilişkilerini; milli bilanço cetveli, ekonominin net reel ve parasal varlıklarını ve bunların dağılımını göstermektedir(Köse ve Yeldan 1996: 61). Girdi-çıktı tablosu, endüstriler arası mal ve hizmet akımlarını toplu olarak gösteren tablodur. Tabloda, sütunlar bir sanayinin üretimi için gerekli girdileri ve katma değer unsurlarına yapılan ödemeleri, satırlar ise, sanayi tarafından üretilen ürünlerin hangi sanayiler ve nihai talep unsurları tarafından kullanıldığını gösterir. (http://www.die.gov.tr/veriKatologu.htm). Eğer girdiçıktı tablosu, aynı yıl için ulusal hesapları içermiyorsa ve aynı değişkenler için tahminler değişiklik gösteriyorsa, daha detaylı bir girdi-çıktı tablosu oluşturuluncaya kadar mevcut tabloya güvenmek eğilimi doğrudur. 75 Araştırma kapsamına dayalı olarak özel nüfus incelemesi veya sayımına ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu bilgiye ulaşılamadığı, takdirde hane halkı bütçe araştırmasından veya diğer bazı çok amaçlı hane halkı incelemelerinden elde edilebilmektedir(Keuning ve Ruijter 1988:83). Input –Output (Üretim) Tabloları Sosyal Hesaplar Matrisi Kamu Hesapları Ödemeler Dengesi DİE Sayım ve Anketleri Milli Gelir Hesapları Sosyal Güvenlik Hesapları Şekil 2: SHM Veri Kaynakları Kaynak: Telli, Çağatay, (2004) “Sosyal Hesaplar Matrisi Üretme Yöntemi ve Türkiye Uygulaması” Devlet Planlama Teşkilatı Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü, Planlama Uzmanlık Tezi, Ankara SHM girdi-çıktı tablolarının uzantısı niteliğindedir. Eğer girdi-çıktı tablosu mevcutsa, SHM için yeniden düzenlenmeli veya güncellenmelidir. Ancak input- output tablosu zaman alıcıdır. Eğer girdi-çıktı tablosu mevcutsa geriye şunlar kalır (Keuning ve Ruijter 1988:79); - birincil gelirler ile nihai talebi birleştirmek (faktör gelirlerini, hane halkı gelirlerini planlamak, hane halkı gelirlerini transferler için düzelttikten sonra tüketim harcamaları için düzenlemek) 76 - Birincil gelirlerive kısmen nihai talebi, hane halkı tüketim harcamaları ve sabit sermaye oluşumu altında ayrıştırmak. - Tasarruflar, kurumlar arasındaki transferler ( vergiler, kamu sübvansiyonları, kar payları, özel kuruluşlara aktarılan ödenekler, hane halkı grupları ve benzerleri arasındaki transferler) - ticari dengede gösterilmeyen diğer ülkeler ile yapılan cari işlemler ve fon akımları hakkında ek bilgi toplamak. Şekil 3: Açık Bir Ekonomide Gelir Akımı Chung –Li , Jennifer (2002) , “ A Social Accounting Matrix ( SAM ) for Thailand” TMD Discussion Paper No: 95 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A Hanehalkları, devlet, firmalar, tasarruf –yatırım, arz edenler, dış alem, mal piyasası ve faktör piyasasından oluşan dışa açık bir ekonomide birimler arası gelir akımları söz konusudur. Bu akımlar Şekil 3’de yer almaktadır. Şekilde yer alan akımlar SHM içinde hücrelere karşılık gelmektedir. Döngüsel akım şemasına göre hane halkları faktör piyasalarından faktör geliri, devletten transfer geliri elde etmektedirler. Hane halkı elde ettiği gelirin bir kısmını devlete vergi olarak öderken, tasarruflarını ise tasarruf yatırım hesabına aktarmaktadır. Benzer şekilde firma ve devlet tasarrufları da tasarruf yatırım hesabına aktarılmaktadır. Dış alem ile mal piyasası arasındaki ilişki ihracat ve ithalat aracılığı ile gerçekleştirilir. Devlet, arz edenlerden dolaylı vergi geliri, 77 ithalat üzerinden tarife (gümrük) geliri elde etmektedir. Arz edenlerden mal piyasasına ara girdi, mal piyasasından arz edenlere satışlar şeklinde transferler söz konusudur. Arz edenler faktör piyasasına yarattıkları katma değeri transfer etmektedirler. Ulusal Gelir Hesaplarında yer alan harcama akımları sosyal hesaplar matrisinin sütunlarında, gelir akımları ise satırlarında yer almaktadır. 2.3 1998 Türkiye Sosyal Hesaplar Matrisi Bu bölümde 1998 yılı için Türkiye Sosyal Hesaplar Matrisi oluşturulmaya çalışılacaktır. SHM’nin oluşturulabilmesi için farklı veri kaynaklarından veriler toplanarak, bu veriler arasındaki tutarsızlıklar tarafımızca uyumlaştırılmaya çalışılmıştır. Devlet İstatistik Enstitüsü, Maliye Bakanlığı, Dış Ticaret ve Hazine Müsteşarlığı, Merkez Bankası ve Devlet Planlama Teşkilatından sağlanan veriler EK 1’de sunulmuştur. 1998 yılı için 97x97 matris formunda olan girdi-çıktı tablosu 21 sektör içerecek şekilde tarafımızca toplulaştırılarak 21x21 formunda EK1’ de sunulmuştur. Bu sektörler Devlet İstatistik Enstitüsü ara tüketim sektörleri ayrıştırılmalarına bağlı kalınarak toplulaştırılmıştır. Toplulaştırılmış girdi–çıktı tablosunda yer alan sektörler şunlardır; 78 Tablo 2: Sektörel Sınıflandırma Sektörler Sınıflandırma Tarım (1-7) Madencilik (8-12) Gıda Sanayi (13-22) Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi (23-25) Tekstil Ürünleri Sanayi (26-30) Deri Ürünleri Sanayi (31-32) Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi (33-34 ve 67) Kağıt ve Basım Sanayi (35-37) Petrol Ürünleri Sanayi (38) Kimya Ürünleri Sanayi (39-43) Lastik ve Plastik Sanayi (44-45 ve 68) Metal Olmayan Mineral Ürünler (46-49) Metal, Demir ve Çelik Sanayi (50-52) Metal Eşya Sanayi (53-54) Elektriksiz Makine Sanayi (55-58) Elektrikli Makine Sanayi (59-61) Ulaşım Araçları (62-66) Elektrik, Gaz , Su (69-71) İnşaat (72) Ulaştırma ve Haberleşme (78-83) Hizmetler (73-77 ile 84-97) Türkiye ekonomisi için 1998 yılı verilerini kullanarak oluşturmaya çalıştığımız Sosyal Hesaplar Matrisi faaliyetler, mallar, işgücü, sermaye, özel hanehalkı, kamu kesimi, özel tasarruf, kamu tasarrufu ve dış dünya hesaplarından oluşmaktadır. Bu hesaplar, sosyal hesaplar matrisinin yapısı ve sayısal değeri Tablo 3 ve Tablo 4’de yer almaktadır. Hesabın gelir satırında yer alan kalemler her bir sütunda harcama olarak gösterilmektedir. Ülke ekonomisinin belli bir yıla ait üretimini gösteren faaliyet 79 hesabının sütununda yer alan kalemler, bu üretimin gerçekleştirilmesi için yapılan ödemeleri, satırı ise gerçekleşen bu üretim miktarının ne kadarının yurt içi piyasalara ne kadarlık bölümünün yurt dışı piyasalara arz edildiğini göstermektedir. Bir başka hesap türü olan mal hesabının sütunu kaynaklarını yurt içi üretim, ithalat ve satış vergilerinin oluşturduğu yurt içi piyasalara birleşik mal arzını, satırı ise ara malı talebi, kamu tüketimi, özel tüketim, özel yatırım ve kamu yatırımından oluşan toplam talep miktarını temsil etmektedir. SHM’ nde yer almakta olan işgücü hesabının kısmında ücret gelirleri yer alırken, sütununda ücret gelirleri toplamını oluşturan toplam prim ödemeleri ve işgücü gelirleri yer almaktadır. Kar gelirlerini temsil eden sermaye hesabı satırı, bu gelirlere karşılık gelen ve sermaye sütununda yer alan kamu ve özel sermaye gelirleri toplamından oluşmaktadır. Oluşturulmaya çalışılan SHM’de gelir dağılımı etkileri incelenmediğinden bir tek hane halkı yer almaktadır. Özel hane halkı satırında yer alan işgücü gelirleri, sermaye hesabından aktarılan sermaye gelirleri, kamu sektöründen hane halkına yapılan transferler, dış alemden hane halklarına aktarılan işgücü döviz gelirlerini de içeren toplam hane halkı gelirlerini oluştururken, hane halkı sütununda yer alan özel tüketim, dolaysız vergiler ve özel tasarruf, yatırım – tasarruf farkı toplamı hane halkı harcamalarını oluşturmaktadır. Kamunun hane halkına yapmış olduğu transferler sosyal güvenlik açıklarına yapılan ödemeleri ve iç borç faiz ödemelerini içermektedir. 80 Tablo 3: Türkiye Ekonomisi İçin Şematik Sosyal Hesaplar Matrisi Faaliyetler İşgücü Sermaye Sermaye Ara Malı Talebi Ücret Kar Üretim Vergileri Satış Vergileri (KDV+İthalat vergileri) İşgücü Gelirleri Prim Ödemeleri Sermaye Gelirleri Kurumlar Vergisi Özel Tasarruf Kamu Tasarrufu Kamu Sektörü Özel Tasarruf Kamu Tasarrufu Kamu Tüketimi Özel Yatırım Transferler Gelir Vergisi + Vergi Dışı Normal Gelirleri Özel Tasarruf İthalat Toplam Ödemeler Toplam Kaynak Ücretler Net Faktör Ödemeleri Karlar Özel Hanehalkı Harcama Dış Dünya Toplam İhracat Toplam Satışlar Toplam Yurt İçi Talep İşgücü Geliri Sermaye Geliri Özel Hane Halkı Geliri Kamu Yatırımı Transferler Kamu Geliri Kamu Tasarrufu Transferler Dış Dünya Toplam Özel Hane Halkı Özel Tüketim Hanehalkı Devlet İşgücü Yurt İçi Satışlar Faaliyetler Mallar Mallar Dış Kaynak Dış Borç Faizleri Kamu Harcama Özel Yatırım Harcamaları Kamu Yatırım Harcamaları Döviz Harcamaları Özel Tasarruf Kamu Tasarrufu Döviz Gelirleri 81 Tablo 4 : Türkiye 1998 Yılı Sosyal Hesaplar Matrisin Sayısal Değeri (Milyar TL) Faaliyetler Mallar İşgücü Sermaye Faaliyetler 76,273,705,876 Mallar 40,160,988,379 İşgücü 13,297,030,743 Sermaye 32,802,339,539 HaneHalkı Devlet 2,726,647,375 3,398,927,473 Hanehalkı Devlet 35,986,031,367 5,922,674,458 Özel Tasarruf 8,537,830,387 Kamu Tasarrufu Dış Dünya Toplam 12,713,300,160 88,987,006,036 3,638,333,000 94,245,857,591 13,297,030,743 32,802,339,539 10,930,054,743 28,230,335,671 2,366,976,000 3,944,008,331 Özel Tasarruf Kamu Tasarrufu Dış Dünya 14,573,224,242 Toplam 88,987,006,036 94,245,857,591 13,297,030,743 11,436,535,472 53,172,582,770 17,042,153,329 8,537,830,387 8,537,830,387 4,043,126,866 627,995,537 2,575,656,884 4,605,594,150 -974,337,137 569,543,271 657,280,536 32,802,339,539 53,172,582,770 17,042,153,329 3,638,333,000 15,858,500,315 8,537,830,387 3,638,333,000 15,858,500,315 82 Benzer şekilde üretim vergileri, satış vergileri, sosyal güvenlik prim ödemeleri, kurumlar vergisi, dolaysız vergiler, dış alemden gerçekleştirilen transfer kamu kesimi gelirlerini oluştururken, kamu tüketimi, hane halkına, firmalara ve dış dünyaya aktarılan transferler ile kamu tasarrufu toplamı kamu sektörünün harcama kalemlerini oluşturmaktadır. Özel tasarruf hesabının gelir satırında yer alan özel tasarruf toplamı, ilgili hesabın harcama kalemini oluşturan özel yatırım toplamını karşılayacak şekilde düzenlenmiştir. Kamu tasarrufunun hesabının satırında kamu sektöründen aktarılan tasarruflar, yabancı tasarruflar ve özel tasarruf hesabından aktarılan özel tasarruf yatırım boşluğu yer alırken, bu hesaptan elde edilen gelirler aynı hesabın sütununda yer alan kamu yatırımlarına aktarılmaktadır. SHM’nde yer alan son hesap dış aleme yapılan transferler ve dış alem gelirlerini temsil etmektedir. İlgili hesabın sütununda yer alan kalemler, dış alemden mal hesabına yapmış olduğu ihracat ödemelerini, hane halklarına yapmış olduğu işçi dövizlerini de içeren transferleri, kamuya aktarılan transferleri ve yabancı tasarruflardan oluşmaktadır. Satırda yer alan ithalat, özel sektörünün dış aleme yapmış olduğu net faktör ödemeleri ve kamu dış borç faiz ödemeleri dış alem gelirlerini oluşturmaktadır. Böylelikle, dış alem hesabında yer alan satır ve sütun toplamını temsil eden yabancı döviz harcamaları ve yabancı döviz gelirleri birbirlerini karşılamaktadırlar. Modelde yer alan SHM değerlerinin yanı sıra diğer birçok kaynaktan yararlanarak elde edilen ve modelin kalibrasyonu sırasında kullanılacak parametre değerleri ve veri seti EK 3’te sunulmuştur. 2.4 Türkiye İçin Bir Hesaplanabilir Genel Denge Modeli Robinson vd.(1999) ve Lofgren vd. (2002)’in çalışmaları statik genel denge modellerinin temelini oluşturacak niteliktedirler. Hwang (2003), Derviş vd. (1982), Çelebi(1998) , Voyvoda (2003), Karadağ (1998,1999) Köse (1998)’nin, Yeldan vd. (2005a,b,c,2006),Sayan (1994,2002) çalışmaları Türkiye için oluşturulan Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin bazılarıdır. Aşağıda Yeldan vd.(2005c), Devlet Planlama 83 Teşkilatı için oluşturdukları standart HGD modeli kullanılan fiyat, miktar, harcama, gelir ve genel denge denklikleri yer almaktadır. 2.3.1.Fiyat Denklikleri (1) pim = pwim (1 + t im ) (2) pie = pwie (1 − t ie ) (3) pic = (4) pix = ( pid .dci + pim .mi ) * (1 + saltax i ) Ci pid .dc i + pie .ei xs i (5) piv = pix (1 − protax (i )) − ∑ p qj .a ji j (6) ∑ pwts i * pc (i) = pindex i Yukarıda genel denge modeli hesaplamalarında kullanılan çeşitli fiyat denklikleri yer almaktadır. pm ithal malların yurtiçi fiyatları, pe ihracat fiyatları, pq, px, q ve x malı fiyat düzeyini, pv net fiyatı, pk birim sermaye fiyatını göstermektedir. Bu fiyat denklikleri modelde içsel olarak tanımlanmaktadır. Küçük ülke varsayımından hareketle dünya ithalat fiyatı (pwm) ve dünya ihracat fiyatı (pwe) dışsal olarak belirlenmektedir. Literatürde, denklik (1) ve (2)de, ithalat mallarının yurt içi fiyatları (pm) ve ihracat fiyatları (pe) dünya fiyatları ile döviz kurunun çarpılması sonucu elde edilen model örneklerine sıklıkla rastlanmaktadır. Modelimiz bir reel ekonomi modeli olması niteliği taşıması itibariyle ve finansal sektörün modelde yer almamasına bağlı olarak döviz kuru değeri modele dahil edilmemiştir. Denklik (3) ve (4), q ve x karma malları için oluşabilecek fiyatları tanımlamaktadır. E ihracat piyasasına arz edilen malları, M ise yurtiçi piyasada satışa sunulan malları temsil etmektedir. C sektörel ithalat ve yurt içi piyasaya arz edilen yurt içi malların CES ( Constant Elasticity of Substitution) toplamını tanımlamaktadır. X ise ihracat piyasasına sunulan (e) ve yurt içi piyasaya sunulan (d) malların CET ( Constant 84 Elasticity of Transformation) toplamından oluşan toplam sektörel çıktı miktarını göstermektedir. Yurt içinde satışa sunulan karma malın fiyatı satış vergilerinden etkilenmektedir. Denklik (5) katma değer sektörel fiyatı veya çıktı fiyatı aij girdi-çıktı bileşenlerine dayalı, üretim vergileri (protax) arasındaki fark ile ara malı birim maliyeti şeklinde tanımlanan “net” fiyatı (Pv ) göstermektedir. Son olarak, denklik (6) toplam fiyat düzeyini yurt içi fiyatların (pd) ağırlıklı ortalaması cinsinden tanımlamaktadır. Sektörel ağırlık (pwts), ağırlıkları toplamı 1’e eşit olacak şekilde( ∑ pwts i = 1 ) temel alınan yıl sektörel çıktıları ile tanımlanmaktadır. i 2.3.2 Miktar Denklikleri Bu bölümde modelin arz yanını tanımlayan denklemler hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır. Genel denge teorisinin kısıtlarını sağlayan fonksiyonel formlar seçilmiştir. Denklik (7)’den denklik (11)’a kadar üretim teknoloji ve faktörlere olan talep tanımlanmıştır. Denklik (8) de üretim faktörleri işgücü (l) ve sermaye (k) den oluşan Cobb-Douglass Üretim fonksiyonu tanımlanmaktadır. Çıktı, reel katma değerin ve ara mallarının sabit katsayı fonksiyonu şeklinde ifade edilmektedir. Reel katma değer Cobb-Douglas üretim fonksiyonu biçiminde ifade edilmektedir. Sermaye girdisi toplam sermaye mallarının sabit katsayısıdır. Bu denklemlerdeki üretim teknolojisi ve faktör talebi tanımlamaları hesaplanabilir genel denge modelleri için yararlı bir basitleştirme sağlar. Modelin tamamlanabilmesi için, denklik (7)’deki üretim fonksiyonunun işgücü ve sermaye gibi üretim faktörlerini içermesi gerekmektedir. Dolayısıyla işgücü ve sermaye gibi birincil faktörler çerçevesinde üretim fonksiyonunu tanımlamaktadır. Denklik (8) ara mallarına olan girdi talebini göstermektedir. Denklik (9) ve denklik (10) rekabetçi piyasa koşulları altında, kar maksimizasyonu için birinci derece koşul olan faktör talebini göstermektedir. Denklik 85 birincil faktörlere (işgücü ve sermaye), sektörlerden bağımsız olarak aynı ortalama bedelin veya ücretin ödendiğini varsaymaktadır. Modeller faktör piyasasındaki bozulmaya izin vermektedirler. Her bir üretim faktörü için ekonomi genelinde ortalama getiriden ayrılan üretim faktörünün sahip olduğu sektörel marjinal ürün geliri boyutunu ölçen sektörel wdisti ve rkdisti parametreleri ile temsil edilmektedir. Eğer faktör piyasasında herhangi bir bozulma söz konusu değilse bu parametreler tüm sekörler için 1’e eşittir. Aynı zamanda, gelişmiş ülkelerde sektörel parametre faktör piyasasındaki bozulma için kullanılmaktadır (Robinson vd.1999,12). Üretim teknolojilerinin ve faktör taleplerinin modelde yer alması genelde HGD modelleri açısından kolaylık sağlamaktadır. Denklik (7) de yer alan üretim fonksiyonu tüm girdileri içermelidir. Böylelikle, Denklik (9 ) ve denklik (10) da yer alan faktör talep koşulları, f tüm faktör girdilerini göstermek üzere şu şekilde yazılabilir; Faktör Fiyatı = Marjinal Ürün Geliri = (1 − t x ). p x . ∂x ∂f Denklik (11) çıktı üretimi için işgücü arzını göstermektedir. Diğer yandan denklik (12) sermaye arzını göstermektedir. α 1−α i (7) XS i = ai k i i li (8) int i = ∑ aij * xs j j i (9) pvai * ∂xs i (1 − α i ) = wdist i * ld i * w (10) pvai * ∂xs i (1 − α i ) = rkdist i * k i * rk (11) l sup = ∑ ld i i (12) k sup = ∑ k i i θ (13) xi = at i {τ i ei i + (1 − τ i )dc θ i }1 / θ i . 86 1 / −1 (14) ei / dci = ( pei / pd i ).((1 − τ i ) / τ i ) θ i (15) ci = bi {δ i mi−σ i + (1 − δ i )dci−σ i }−1 / σ i (16) mi / dci = ( pd i / pmi )δ i /(1 − δ i ))1 / 1+σ i Denklik (14)’ de toplam yurt içi üretim (x) , yurt içi (d) veya yurt dışı (e) piyasalara arz edilmektedir. Ayrıca bu üç mal grubu (x,d,e) aynı sektörel sınıflandırmaya sahip olsalar dahi farklı fiyat uygulamalarına tabi olabilmektedirler ve ithalat (m) ve yurt içi mallar (d) karma mallardan farklı sektörel fiyatlara sahip olmaları itibariyle ayrılırlar. Model gelişmekte olan ülkelerde, ampirik gerçekliği yansıtacak şekilde sektörel düzeyde iki yönlü ticarete (eş anlı ithalat ve ihracat) izin vermektedir. İthalat ve ihracatın bu şekilde değerlendirilmesinin altında yatan gerçek sektörel ikamesi olan malları dünya fiyatlarındaki değişimden yurt içi fiyat sistemini yalıtmaktır. İkame esnekliklerinin seçimi, CET ve CES fonksiyonları sektörel düzeyde ticaretin sürekliliğini sağlamaktadır. Bu değerlendirme analitik ticaret modellerinde ortak olarak yer alan ticarete konu olan mallarla, ticarete konu olmayan mallar arasındaki aşırı dikotomiden daha gerçekçi bir durum arz etmektedir. Sektörel düzeyde ihracat ve ithalatın yurt içi satışlarla oranlanması göreli fiyatlara dayanmaktadır, üretimde faktör girdileri için talep ihracat oranına dayanmaktadır. Denklik (15) göreli fiyatlara dayalı ihracat arz fonksiyonunu göstermektedir. Diğer yandan, denklik (15) göreli fiyatlara dayalı (Pe / Pd) ihracat arz fonksiyonu sağlar. Denklik (16) ekonominin piyasa güçlü olduğu varsayılan bazı sektörler için dünya ihracat talep fonksiyonunu verir. Denklik ( 15) ve denklik (16) ihracat ve ithalat talep fonksiyonlarının tanımlamaktadır. göreli fiyatlara göre belirlendiği CES fonksiyonunu 87 2.3.3. Gelir Denklikleri Bu kısımda hanehalkı ve kamuya ait gelir, tasarruf ve vergi denklikleri tanımlanmaya çalışılacaktır. Denklik (17),özel hane halkı gelirini tanımlamaktadır. Özel hane halkı geliri işgücünün elde etmiş olduğu ücret gelirleri, sermaye hesabından hane halkına aktarılan kısımi kamunun özel kesime aktardığı transferler, sosyal güvenlik kuruluşları açıklarına yaptığı ödemeler, iç borç faiz ödemeleri ve dış alemden elde edilen net faktör gelirleri ile dış aleme yapılan net faktör ödemeleri arasındaki farkın toplamı olarak ifade edilmektedir. Denklik (18), kamu gelirlerini tanımlamaktadır. Bu denkliğe göre kamu gelirleri, toplam üretim vergileri, toplam satış vergileri, tarife gelirleri, toplam sosyal güvenlik prim ödemeleri, toplam kurumlar vergisi, özel kesimden elde edilen dolaysız vergi gelirlerinden oluşmaktadır. Denklik (19), denklik (20) denklik (21), denklik (22), denklik (23), denklik(24), denklik (25) de sırasıyla toplam üretim, toplam satış vergileri, tarife gelirleri, sosyal güvenlik prim ödemelerinden elde edilen gelirler, kurumlar vergisi gelirleri, özel hane halkından elde edilen dolaysız vergi gelirleri ve ihracat vergileri tanımlanmaktadır. (17) (18) prvinc = ∑ (1 − sstax ) * w * wdist (i ) * li + (1 − corptax ) * rk * rkdist i * k (i)) i + govtrans + npfi − npfe gr = totprotax + totsaltax + tariff + totsstax + totcorptax+tothhtax+extax (19) totprotax = ∑ protax i * pxi * xs i i (20) totsaltax = ∑ saltax i * ( pd i * dci + pmi * mi ) i 88 (21) tariff = ∑ pwim .mi .t im İ (22) totsstax = ∑ sstax i * w * wdist i + ld i i (23) totcorptax = ∑ corptax i * rk * rkdist i + k i i (24) tothhtax = htax * y (25) extax = ∑ tei * pwe i * ei i (26) pci * gd i = gles i * govcon (27) pci * cd i = clesi * (1 − mps ) *y*(1-htax) ( 28) gdp = ∑ ( pc i * (cd i + gd i + gid i + id i ) + pwe i * ei − pwm i * mi ) i Denklik (25)’da nihai mallar için sektörel hükümet talebi (gd) toplam reel harcamaların sabit bir oranı (gles) ile toplam kamu tüketim harcamalarının (govcon) çarpılması sonucu elde edilmektedir. Özel tüketim miktarı (cd), denklik (26)’da sabit harcama oranları(cles) kullanılarak hane halkı talep toplamından oluşmaktadır. Denklik (27) ara mallarına olan girdi talebi gösterir. Denklik (28)’da GSYİH tanımlanmaktadır. GSYİH sektörel özel tüketim kamu tüketimi, özel yatırım ve kamu yatırımı toplamını ile dış ticaret dengesi toplamı şeklinde ifade edilmektedir. Gelir denklemleri üç önemli makro dengeyi oluşturmaktadır; tasarruf-yatırım, kamu açığı ve cari hesaplar dengesi. Hanehalkları gelirlerinin sabit oranını (mps) tasarruf ederler. Model, Walras Kuralı çerçevesinde makro ekonomik denge düzeyinde bu üç denge özelliğini sağlamalıdır. 2.3.4.Yatırım Tasarruf Dengesi Bu kısımda ekonomideki akımı sağlayan yatırım ve tasarruf denklikleri yer almaktadır. Özel tasarruflar denklik (29) hane halkı gelirinden dolaysız vergileri çıkarıldıktan sonra marjinal tasarruf katsayısı ile çarpılması sonucu elde edilmektedir. 89 Denklik(30), kamu tasarruflarını kamu gelirlerinden, kamu tüketim harcamalarının, kamu transferlerinin ve dış borç faiz ödemelerinin çıkarıldıktan sonra geriye kalan kısım şeklinde tanımlamaktadır. Kamu yatırım tasarruf boşluğu denklik (31), kamu yatırımlarından kamu tasarruflarını çıkarılması sonucunda elde edilmektedir. Kamu yatırım düzeyi denklik (32), GSYİH ile kamu yatırım oranının çarpılması sonucu elde edilmektedir. Kamu birincil denge değeri denklik (33)’de kamu geliri, kamu tüketimi, kamu yatırımı ve kamunun iç borç faiz ödemeleri arasındaki fark olarak tanımlanmaktadır. (29) prsav = mps * y * (1 − htax ) (30) gsav = grev − govcon − govtrans − gf int (31) pisb = ginv − govsav (32) ginv = gir * gdp (33) gprbal = grev − govcon − ginv − int rsrat * govtrans (34) pci * id i = idlesi * prinv (35) pci * gid i = gidles i * ginv (36) prsav + gsav + fsav = prinv + ginv (37) prinv = ϕ * k sup + β * ginv Denklik (34) ve denklik (35) da tanımlanan özel tüketim ve kamu tüketim miktarları, özel ve kamu yatırım miktarlarının, özel ve kamu yatırım talebi oranları ile çarpılması sonucunda elde edilmektedir. Denklik (36) de özel tasarruflar, kamu tasarrufları ve yabancı tasarrufların toplamı değerinin özel ve kamu yatırımları toplamına eşit olması gerekliliği vurgulanmaktadır. Denklik (37) de tanımlanan özel yatırım miktarı sermaye arzının ve kamu yatırımın özel yatırım parametre katsayı ile çarpılması sonucu elde edilmektedir 90 2.3.5.Piyasa Açıklık Koşulları ve Makro Ekonomik Denge Ekonominin sağlaması gereken sistem kısıtlarını tanımlayan denklemler bu bölümde yer almaktadır. Modelin genel denge sistemi içinde olduğu göz önünde bulundurulursa tüm içsel değişkenler dengeleyici değişkenler olma özelliğine sahiptir. Rekabetçi bir piyasada bu denge koşulları piyasayı açıklayan fiyat uyarlamaları ile sağlanmaktadır. (38) cci = int i + cd i + gd i + id i + gid i i (39) ∑ pwim .mi + npfe + gf int = ∑ pwie .ei + fsav + npfi Piyasa denge koşulu, denklik (39) de gözlemlendiği üzere piyasa arzının piyasa talebine eşit olması gerektiğini vurgulamaktadır. (39) nolu denklik için dengeleyici değişkenler sektörel fiyatlardır. Ödemeler dengesi ve tasarruf yatırım dengesi, makro ekonomik denge koşullarını tanımlar. Bu denkliklerin sağlanması model kuran araştırmacı için dengeyi sağlayacak değişkenleri ve diğer değişkenlerin dışsal olarak kısıtlanmasını gerektirmektedir. Denklik (39)’da ödemeler dengesi basit ve anlaşılabilir bir formda tanımlanmıştır: Yurtdışı tasarruf (fsav), toplam ithalat ve toplam ihracat arasındaki farktır. Dengeye, ithalat ve ihracat fiyatlarının yurtiçi fiyatlara olan oranındaki hareketlilik dolayısıyla ulaşılır. İhracat arz ve ithalat talep fonksiyonlarının veri olduğu durumda ihracat daha artacak ithalat daha da azalacaktır. İlk dengeden hareketle yurtdışı tasarruflardaki bir azalma yeni dengede daha yüksek düzeyde bir fiyata neden olacaktır. Dış ticaret dengesi toplam ihracat değeri, dış borç faiz ödemeleri ve dış dünyaya yapılan özel faktör ödemeleri toplamının dış dünyadan gelen özel faktör gelirleri, yabancı tasarruflar ve toplam ithalat değerine eşit olması gerektiğini vurgulamaktadır. 91 BÖLÜM III KAMU AÇIKLARINA İLİŞKİN POLİTİKA UYGULAMALARI 3.1 Politika Senaryoları Bu bölümde, Türkiye Ekonomisi için daha önceki bölümde tanımlanan HGD modeli çerçevesinde kamu açıklarının iktisadi değişkenler üzerinde oluşturduğu etki değerlendirilmeye çalışılacaktır. Politika senaryolarının ulusal ekonomi üzerindeki etkileri, modelin çözümlenmesi sonucu elde edilen değer ile temel alınan başlangıç yılı değerlerinin karşılaştırması sonucu elde edilmektedir. Kamu açıklarına ilişkin Türkiye için oluşturulan HGD modelinin politika uygulamaları 1998 yılı referans alınarak üç farklı senaryo etrafında oluşturulmaya çalışılmıştır. Satış vergileri, üretim vergileri ve kamu transfer harcamaları senaryoların uygulanmasında politika değişkenleri olarak kullanılmaktadır. Bu senaryolara ilişkin varsayımlar Tablo 5’de yer almaktadır; Tablo 5: Politika Senaryoları Senaryo 1 Senaryo2 A B C Satış ve Kamu Transfer Kurumlar Harcamalarının Senaryo 3 A B C Birincil Kamu - Satış ve Kurumlar Satış ve Vergisi Oranlarının Kurumlar Kamu Transfer Satış ve Dengesinin Harcamalarının Kurumlar GSYİH’ya Düşürülmesi Vergisi Vergisi olan oranının Oranlarının -Kamu Transfer Oranlarının Oranlarının %6.5 Düşürülmesi Harcamalarının Artırılması Arttırılması Düzeyinde -Kamu Tutulması Vergisi Arttırılması Artırılması Azaltıması Transfer Harcamalarının Azaltılması Politika Senaryosu 1: Çalışmanın birinci bölümünde kamu açıklarının oluşmasına neden olan düşük düzeyli kamu gelirleri ve yüksek düzeyli kamu harcamalarının makro iktisadi ve sektörel etkilerinin kuramsal yaklaşımlar çerçevesinde değerlendirilmesi, 92 Senaryo 1A: Satış ve kurumlar vergisi oranlarının % 5 düşürülmesi Senaryo 1B: Kamu Transfer Harcamalarının % 10 oranında arttırılması Senaryo 1C: Satış ve kurumlar vergisi oranları % 5 düşürülürken, aynı zamanda kamu transfer harcamaları % 10 oranında artırılması Politika Senaryosu 2: Kamu Açıklarının azaltılmasına yönelik politika uygulamalarının makro iktisadi ve sektörel etkilerinin değerlendirilmesi Senaryo 2A: Satış ve kurumlar vergisi oranlarının % 5 oranında arttırılması Senaryo 2B: Kamu Transfer Harcamalarının % 10 oranında azaltılması Senaryo 2C: Satış ve kurumlar vergisi oranlarının % 5 oranında arttırılırken, aynı zamanda kamu transfer harcamalarının % 10 oranında azaltılması Politika Senaryosu 3: IMF’in ön gördüğü birincil kamu dengesinin gayrisafi yurtiçi hasılaya olan oranının % 6.5 düzeyinde tutulması sonucunda makro iktisadi ve sektörel etkilerinin değerlendirilmesi IMF’in önerdiği politika dışında diğer politika senaryolarında kullanılan oranlar keyfi gibi görünse dahi anlamlıdırlar. HGD modellerine ilişkin uygulama sonuçları değişimin yönü hakkında bilgi verirken, gerçekleşen değişimin miktarı ile ilgilenmezler. Dolayısıyla, değişimin yönü politika senaryosuna bağlı yorum yapılmasını sağlamaktadır. Politika senaryoları analizine geçmeden önce modelin çözümü sonucu elde edilen makro denge değerleri ve sektörel çıktı, ihracat, ithalat, kamu tüketimi, özel tüketim, yatırım işgücü ve sermaye gelirleri değerleri tablo 6, tablo 7, ve tablo 8 de yer almaktadır. Modelin doğru kalibrasyon ve çözümleme yapıp yapmadığının değerlendirilebilmesi açısından bu değerlerin 1998 SHM değerleri ile benzer sonuçlara sahip olması gerekmektedir. 93 Tablo 6 : Temel Alınan 1998 Yılı İçin Makro İktisadi Değerler (Milyar TL) Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Nominal) 52224.945 Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Reel) 52224.945 Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Faktör Fiyatıyla) 46099.370 Dış Kaynak 569.543 Kamu Tüketimi 5922.674 Özel Tüketim 35986.031 Kamu Tasarrufu -974.337 Kamu Yatırımı 3638.333 Özel Yatırım 8537.830 Toplam İhracat 12713.300 Toplam İthalat 14573.224 Tablo 7: Temel Alınan 1998 Yılı İçin Kamu Kesimi Denge Değerleri (Milyar TL) Kamu Geliri Üretim Vergileri 2726.647 Satış Vergileri 3183.912 Tarife Gelirleri 215.015 Hane HalklarındanVergi Gelirleri 4605.594 Kurumlar Vergisi 3944.008 Yurt İçi Faktör Gelirleri 6410.102 Kamu Harcamaları Kamu Tüketimi 5922.674 Özel Kesime Transferler 11436.535 Dış Borç Faiz Ödemeleri 657.280 Kamu Tasarrufu -974.337 94 Tablo 8: 1998 Yılına İlişkin Sektörel Değerler (Milyar TL) Çıktı Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Özel Tüketim Kamu Tüketimi İhracat İthalat Yatırım İşgücü Gelirleri Sermaye Gelirleri 6797.349 5526.455 178.586 546.570 548.689 1420.880 752.233 2132.583 1666.641 83.073 4.383 70.763 922.739 22.402 163.236 1176.075 5456.181 3998.221 38.913 527.175 451.494 972.498 371.548 939.808 1022.596 744.428 1.144 118.978 48.631 177.321 89.297 291.374 5996.031 866.838 48.580 2239.827 643.111 235.504 514.482 2420.222 445.815 145.938 5.966 139.866 106.185 38.290 35.115 59.534 Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi 1204.303 445.500 0.743 107.099 85.498 106.153 79.389 160.681 Kağıt ve Basım Sanayi 1145.284 407.337 30.463 54.938 254.847 115.356 88.245 354.778 1456.546 448.229 182.662 195.644 299.864 218.554 35.110 360.660 2644.146 1162.972 32.934 291.731 1802.335 296.151 213.700 875.434 1844.661 1296.590 26.617 356.482 413.993 323.972 118.886 494.896 2107.353 166.543 4.404 189.404 122.922 42.219 168.181 1079.390 3011.387 0.000 1.946 418.892 1429.437 1.195 187.433 987.559 1477.639 297.783 2.540 115.266 230.483 72.211 131.569 365.963 2018.357 1009.593 13.952 234.442 2216.165 248.101 203.708 629.035 Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi 1387.268 686.424 25.739 335.604 1345.026 178.669 158.186 391.206 Ulaşım Araçları 1978.187 1047.620 16.633 293.795 1369.832 258.770 170.286 782.701 Elektrik, Gaz, Su 2056.762 436.250 104.691 3.690 27.009 167.815 239.841 974.331 İnşaat 5858.578 0.000 25.413 606.235 47.910 15.611 1366.682 439.906 Ulaştırma ve Haberleşme 8956.950 4619.484 175.653 2984.491 1068.859 1203.896 1108.295 3527.061 30454.975 12596.751 5000.713 2882.408 1138.196 6060.597 7101.610 14359.143 Hizmetler 95 3.2 Politika Senaryolarının Uygulanması ve Sonuçların Değerlendirilmesi Kamu açıklarını oluşturan ve bu açıkların azaltılmasına yönelik politika senaryoları bir önceki bölümde tanımlanmıştır. Modelin politika senaryolarına ait uygulamaları ve bu uygulamalara ilişkin sonuçlar bu bölümde yer almaktadır. Kamu açıkları ve bu açıkların azaltılmasına yönelik uygulanan politika senaryolarının etkileri makro ve sektörel büyüklükler açısından değerlendirilmeye çalışılacaktır. 3.2.1 Makro İktisadi Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması Kamu açıklarına ilişkin politika uygulamaları sonucu beklenen değişimler ve ekonominin kamu kesimini de içeren makro dengesi Tablo 9’da yer almaktadır. Bulgulara ilişkin değerlendirmeler yüzde cinsinden ifade edilirken, bu değişim değerlerine ilişkin sayısal gerçekleşmeler tablo 10’da yer almaktadır. Senaryo 1A’da kurumlar vergisi ve satış vergi oranlarının azaltılmasına bağlı olarak ilk etki faktör fiyatlarıyla GSYİH değerlerinde iyileşme olarak karşımıza çıkarken nominal ve reel GSYİH hasıla değerlerinde bir değişim gözlenmemektedir. Faktör fiyatlarıyla GSYİH % 0.3 oranında artmaktadır. Vergi gelirlerinde gözlenen değişime bağlı olarak toplam kamu gelirlerinin % 1.8 düzeyinde azaldığı gözlenmektedir. GSYİH değeri artarken kamu gelirlerinin azalması sonucunda kamu gelirlerinin GSYİH’ya oranı gerilemektedir. Toplam satış ve kurumlar vergisi oranları azalırken hane halklarından elde edilen dolaysız vergi gelirleri % 0.1, üretim vergileri % 0.4 tarife gelirleri % 0.3 oranında artmaktadır. Tarife gelirlerindeki artış ithalat düzeyinin % 0.3 oranında artmasıyla ilişkilendirilebilir. Diğer taraftan sosyal güvenlik prim ödemelerinden elde edilen parafiskal gelir % 0.3 oranında artış göstermektedir. Sosyal güvenlik prim ödemeleri, dolaysız vergi gelirleri tarife gelirleri ve üretim vergilerindeki artış kurumlar ve satış vergileri gelirlerindeki azalmayı karşılayacak düzeyde değildir.Dolayısıyla kamu gelirleri % 1.8 oranında azalmaktadır. 96 Tablo 9: Ekonominin Makro Dengesi ve Politika Uygulamaları Sonucu Beklenen Değişimler GSYİH ( Faktör Fiyatlarıyla) Nominal GSYİH Reel GSYİH Dış Kaynak Ortalama Ücret Düzeyi Ortalama Sermaye Geliri Hane halkı Harcanabilir Gelir Düzeyi Özel Tüketim Özel Tasarruf Özel Yatırım Dolaysız Vergi Gelirleri Toplam Satış Vergileri Tarife Gelirleri Üretim Vergileri Kurumlar Vergisi Sosyal Güvenlik Prim Ödemeleri Kamu Gelirleri Kamu Tüketimi Kamu Tasarrufu Kamu Yatırımları Kamu Transferleri Kamu Birincil Denge Kamu Gelirleri/GSYİH İthalat İhracat 1998 46099.370 52224.945 52224.945 569.543 622.119 1.000 48566.989 35986.031 12580.957 8537.830 4605.594 3183.912 215.015 2726.647 3944.008 2366.976 17042.153 5922.674 -974.337 3638.333 11436.535 1625.640 0.326 14573.224 12713.300 Senaryo 1A 0.3 0.0 0.0 -43.4 0.4 0.3 0.1 0.1 0.1 0.0 0.1 -5.0 0.3 0.4 -5.0 0.3 -1.8 0.8 -24.3 0.0 -5.0 0.0 0.32 0.3 -0,2 Senaryo 1B -0.2 -0.1 -0.1 46.1 0.5 0.2 1.5 1.5 1.5 0.0 1.5 0.2 0.6 1.3 -0.2 -0.4 0.6 -10.0 46.7 -0.1 10.0 -0.1 0.329 0.3 0.2 Senaryo 1C 0.0 -0.2 -0.2 27.0 1.1 0.0 2.4 2.4 2.4 0.1 2.4 -5.0 1.2 2.4 -5,0 -0,2 -1.0 14.3 46.9 -0.2 10.0 -0.2 0.324 0.8 0.1 Senaryo 2A -0.3 0.0 0.0 43.2 -0.4 -0.3 -0.1 -0.1 -0.1 0.0 -0.1 5.0 -0.3 -0.4 5.0 -0.3 1.8 -0.8 24.2 0.0 5.2 0.0 0.332 -0.3 0.2 Senaryo2B 0.2 0.1 0,2 -46.2 -0.5 0.2 -1.5 -1.5 -1.5 0.0 -1.5 -0.2 -0.6 -1.3 -0.2 0.4 -0.6 10.0 -46.7 0.1 -10.0 -0.1 0.324 -0.3 -0.2 Senaryo 2C 0.0 0.2 0.2 -27.0 -1.1 0.0 -1.1 -2.4 -2.4 -2.4 -0.1 4.4 -1.2 -2.4 4.9 0.2 0.9 14.3 -46.9 0.2 -10.0 0,2 0.329 -0.8 -0.1 Senaryo 3 -1.7 -0.9 -1.1 27.4 3.6 -1.3 11.6 11.6 11.6 0.4 11.6 1.8 4.4 9.9 -1.3 -2.7 4.4 -75.6 165.9 -0.9 59.9 108.9 0.344 2.5 1.7 97 Kamu yatırımları ve kamu tüketimi sabitken, kamu transferlerinde % 0.5 ve kamu gelirlerinde % 1.8’lik azalma birincil denge değerinin aynı düzeyde kalmasına neden olmaktadır. Dış borç faiz ödemelerinin sabit varsayıldığı modelimizde kamu tüketiminde herhangi bir değişim olmazken, kamu gelirlerindeki düşüşe karşın kamu transferlerindeki büyük ölçekli düşüş nedeniyle kamu tasarrufları olumlu yönde etkilenmektedir. Tablo 10: Politika Senaryosu 1A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri 1998(Milyar TL) Senaryo 1A Üretim Vergileri 2726.647 2736.902 52218.949 Satış Vergileri 3183.912 3032.569 46099.370 46250.896 Tarife Gelirleri 215.015 215.680 569.543 322.593 4605.594 4609.393 Kamu Tüketim Özel Tüketim 5922.674 35986.031 5922.674 36015.778 Hanehalklarından Vergi Gelirleri Kurumlar Vergisi Özel Kesime Transferler 3944.008 11436.535 3758.895 10837.458 Kamu Tasarrufu Kamu Yatırımı Özel Yatırım -974.337 3638.333 8537.830 -737.757 3639.106 8537.065 Toplam İhracat Toplam İthalat 12713.300 14573.224 12688.082 14615.491 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla) Dış Kaynak 1998(Milyar TL) Senaryo 1A 52224.945 52236.047 52 52224.945 Vergi oranlarının düşürülmesi sonucunda özel yatırımların artması beklenirken böyle bir etki gerçekleşmemektedir. Vergi oranlarının düşürülmesinin özel yatırım kararlarını kısa dönemden çok, orta ve uzun dönemde uyaracağı beklenmektedir. Vergi oranlarındaki azalmanın, özel tasarruf ve özel tüketim harcamaları üzerinde uyarıcı bir etkiye sahip olduğu görülmektedir. Bireyler artan harcanabilir gelir düzeyleri ( % 0.1) ile birlikte özel tüketim (% 0.1) ve özel tasarruf( % 0.1) düzeylerini artırmaktadırlar. Senaryo 1A’ya ilişkin en dikkat çekici etki, ekonominin sağladığı dış kaynaklardaki yaklaşık % 43 düzeyindeki gerilemedir. Sermaye akımlarında yaşanan gerilemeye bağlı olarak iktisadi teorinin ön gördüğü üzere TL değerinde bir düşüş beklenebilir. TL değerinde gözlemlenen bu düşüş ihracatı teşvik ederken ithalatın gerilemesine neden olur. Bu nokta da vergi oranlarındaki azalmaya bağlı sermaye akımındaki azalma ithalat değerinde % 0.3 artış etkisi yaratmaktadır. Bu durum, 98 ihracatın % 0.2 oranında gerilemesine neden olurken, dış ticaret dengesinde yaklaşık % 3.5 gibi bir bozulma ile beklenen etki gerçekleşmemektedir. Bu etki vergi indirimlerinin GSYİH değeri üzerinde yarattığı sınırlı etki ile ilişkilendirilebilir. Üretimin sağlanamadığı durumda ihracat yapabilme kapasitesi oluşamamakdır. Vergi oranlarındaki düşüş sonrası kamu tasarrufu artmaktadır. Çünkü özel kesime aktarılan transfer harcamaları azalmaktadır. Böylelikle kamu kesiminin daha az borçlanması söz konusudur. Kamu transfer harcamalarında % 10’luk bir artışa bağlı senaryo 1B politika sonuçları dikkat çekici bir niteliğe sahiptir. İktisat teorisinde kamu transfer harcamalarının ülke ekonomisini canlandıracağı yönünde temel kanı hakimdir. Beklenenin tam aksine senaryo 1B sonucunda faktör fiyatlarıyla GSYİH % 0.2, nominal GSYİH % 0.1 ve reel GSYİH % 0.1 oranında azalmaktadır11. Tablo 11: Politika Senaryosu 1B’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri 1998(Milyar TL) Senaryo 1B 1998(Milyar TL) 2726.647 3183.912 215.015 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Faktör Fiyatıyla) Dış Kaynak 52224.945 52224.945 46099.370 52163.497 52146.624 45993.652 Üretim Vergileri Satış Vergileri Tarife Gelirleri 2762.274 3191.325 216.246 569.543 832.312 Hanehalklarından Vergi Gelirleri Kurumlar Vergisi ÖzelKesime Transferler 4605.594 4675.898 Kamu Tüketim Özel Tüketim 5922.674 35986.031 5333.025 36535.355 3944.008 11436.535 3936.96 12580.189 Kamu Tasarrufu Kamu Yatırımı Özel Yatırım -974.337 3638.333 8537.830 -1429.199 3634.052 8542.065 Toplam İhracat Toplam İthalat 12713.300 14573.224 12740.8 14621.798 Senaryo 1B Kamu transfer harcamalarındaki artış kamu tüketiminde % 10, kamu yatırımlarında ise % 0.1 oranında düşüşe neden olmaktadır. Kamu transfer harcamalarını büyük bir kısmını iç borç faiz ödemelerinin oluşturulduğu düşünülecek olursa bu sonuç şaşırtıcı değildir. Kamu kaynaklarını iç borç faiz ödemelerine 11 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 11 99 yönlendirdiğinde kamu tüketimini finanse edebileceği kaynak kısıtı ile karşı karşıya kalabilecektir. İç borç faiz ödemelerindeki artış hane halkı harcanabilir gelir düzeyini, dolayısıyla özel tüketim ve özel tasarruf kararlarını (% 1.5 oranında) artıracaktır. Diğer yandan ortalama ücret gelirlerindeki artış ile birlikte hane halkı refahında iyileşme söz konusu olabilecektir. Özel tüketim de yaşanan artışa bağlı olarak dolaysız vergi (%1.5) ve satış vergileri gelirleri artmaktadır. Diğer yandan üretim vergileri (%1.3) ve tarife gelirlerindeki (%0.6) artış ile birlikte kamu gelirleri % 0.6 düzeyinde sınırlı bir artış göstermektedir. Kamu gelirlerinde gerçekleşen bu sınırlı artışa karşın kamu tüketim harcamalarındaki gerileme ve kamu transfer harcamalarındaki artış kamu tasarruf düzeyinin azalmasına neden olmaktadır. Diğer yandan iç borç faiz ödemelerindeki artışa bağlı, kamu birincil denge değerinde sınırlı da olsa kötüleşme yönünde etki söz konusudur. Senaryo 1B’nin dış kaynak üzerinde oluşturduğu etki incelecek olursa % 46’lik bir artış ile karşılaşılmaktadır. Sermaye akımlarında yaşanan canlanmayla TL değerinde artış beklenebilir. TL değerindeki artış uluslararası piyasalarda rekabet edebilme gücünü etkilemektedir. TL değerindeki artış sonucu ihracat azalırken, ithalatın artması beklenmektedir. İthalat % 0.3 oranında artarken ihracat oranı % 0.2 ile ithalatın gerisinde kalmaktadır. Dolayısıyla dış ticaret açığı % 1.1 oranında artmaktadır.TL.’nin değerlenmesine karşılık ihracatın artmasının en önemli neden Türkiye’nin ara malları ve girdi ithalatının ucuzlaması ve giderek yabancı girdi ve ara malı kullanımının artması gösterilebilir. Kamu transfer harcamalarının artırırken, vergi oranlarının düşürülmesine bağlı genişleyici maliye politikası senaryo 1C bağlamında değerlendirilmeye çalışılacaktır. 100 Genişleyici maliye politikaları sonucunda ekonomide canlanma beklenmektedir. Ancak analiz bulguları GSYİH değerlerinde ( reel ve nominal GSYİH % 0.2) azalmanın gerçekleştiğini göstermektedir12. Senaryo 1C’ye bağlı göre dış kaynak düzeyi yaklaşık % 27 düzeyinde artış göstermektedir. Bu etki senaryo 1B’de elde elden bulgulara göre daha düşük düzeydedir. Bu noktada yabancı sermaye miktarındaki artışa bağlı olarak TL’nin değer kazanacağı tahmin edilebilir. TL. deki değer artışı sonucu ithalat % 0.8 oranında artarken, ihracat % 0.1 oranında sınırlı düzeyde artış göstermektedir. Dış ticaret açığının başlangıç denge düzeyine göre % 5.3 oranında gerilediği söylenebilir. Kamu transfer harcamalarının %10 oranında artırılırken aynı zamanda vergi oranlarında gerçekleşen düşüş, kamunun gelir ve tüketim imkanları üzerinde baskı oluşturmaktadır. Kamu borcunun geri ödenmesine bağlı kamu kaynakları üzerinde ki sınırlayıcı etki üretim olanaklarının daralmasına neden olmaktadır. Diğer yandan iç borç piyasa faizlerinin geri ödenmesi ve azalan vergi oranları sonucu hane halkı harcanabilir gelir düzeyi yaklaşık %2.4 düzeyinde artmaktadır. Aynı etki özel tüketim ve özel tasarruf kararlarına da yansımaktadır. Artan ortalama ücret düzeyi, azalan sosyal güvenlik prim ödemeleri ve vergi oranları hane halkı refahının artması yönünde etkili olduğu söylenebilir. Tablo 12: Politika Senaryosu 1C’ya bağlı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri 1998(Milyar TL) Senaryo 1C Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla) Dış Kaynak 52224.945 52141.73 52224.945 46099.370 52 52100.22 46089.57 569.543 723.247 Kamu Tüketim Özel Tüketim 5922.674 35986.031 5073.085 36852.35 Kamu Tasarrufu Kamu Yatırımı Özel Yatırım -974.337 3638.333 8537.830 -1430.94 3632.536 8542.065 12 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 12 1998(Milyar TL) Senaryo 1C Üretim Vergileri 2726.647 2791.285 Satış Vergileri Tarife Gelirleri 3183.912 215.015 3043.314 217.561 Hanehalklarından Vergi Gelirleri Kurumlar Vergisi Özel Kesime Transferler 4605.594 4716.456 3944.008 11436.535 3748.677 12580.190 Toplam İhracat Toplam İthalat 12713.300 14573.224 12729..88 14689.6 101 Hane halkından elde edilen dolaysız vergi gelirleri % 2.4 , tarife gelirleri % 0.6, üretim vergileri % 2.4 artarken, satış ve kurumlar vergisi gelirlerindeki % 5’lik azalmanın kamu gelirleri üzerindeki etkisi % 0.1’lik değer kaybı olarak karşımıza çıkmaktadır. Kamu tasarruf düzeyinde ise % 47 seviyesinde azalma söz konusudur. Azalan kamu gelirleri ve kamu sabit tüketim harcamaları ile artan kamu transferleri kamu tasarrufunun azalmasına neden olmaktadır. Diğer yandan kamu transferlerinin içinde yer alan iç borç faiz ödemelerindeki artışa bağlı olarak kamu birincil denge değerinin azaldığı söylenebilir. Senaryo 1 çerçevesinde farklı politika değişkenleri kullanılarak genişleyici maliye politikasının etkileri incelenmeye çalışılmıştır. Senaryo 2’de ise tam tersine aynı politika değişkenleri, vergi oranlarının artırıldığı kamu harcamalarının azaltıldığı sıkı maliye politikası hedeflemesinde kullanılarak, etkileri değerlendirilmeye çalışılacaktır. Senaryo 2A sıkı maliye politikasına bağlı yalnızca vergi oranlarının artırılması yönünde bir politika senaryosu üzerine kurgulanmıştır. Satış ve kurumlar vergisi oranlarındaki artış diğer vergi gelirleri düşerken toplam kamu gelirlerinin % 1.8 oranında artmasını sağlamaktadır13. Kamu transferlerinde % 5.2’lik artış olmasına rağmen hane halkı harcanabilir gelir düzeyi ve üretim üzerinde gerçekleşmeyen olumlu etki, kamunun tranferleri içinde yer alan sosyal güvenlik açıklarına yapılan ödemelerin oransal artışı ile ilişkilendirilebilir. Hane halkı harcanabilir gelir seviyesindeki %0.1 lik azalma aynı oranda özel tüketim ve özel yatırım kararlarını da etkilerken, hane halklarından elde edilen dolaysız vergi gelirleri de azalmaktadır. Kamu gelirleri % 1.8, kamu transferleri % 0.5 artarken kamu tüketiminde % 0.8’lik azalma kamu tasarruflarının azalmasına neden olmaktadır. Kamu gelirlerinin GSYİH olan oranında artış gerçekleştiği söylenebilir. 13 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 13 102 Tablo 13: Politika Senaryosu 2A’ya Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri 1998(Milyar TL) Senaryo 2A Gayri safi Yurt İçi 52224.945 Hasıla(Nominal) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 5224.945 52213.709 Üretim Vergileri 2726.647 2716.537 52230.891 Satış Vergileri 3183.912 3334.469 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla) Dış Kaynak 46099.370 45948.348 Tarife Gelirleri 215.015 214.355 569.543 815.545 4605.594 4601.837 Kamu Tüketim 5922.674 5873.435 Hanehalklarından Vergi Gelirleri Kurumlar Vergisi 3944.008 4127.896 Özel Tüketim 35986.031 35956.736 Özel Kesime Transferler 11436.535 12033.236 Kamu Tasarrufu Kamu Yatırımı -974.337 3638.333 -1209.993 3637.55 Toplam İhracat 12713.300 12738.672 Özel Yatırım 8537.830 8538.605 Toplam İthalat 14573.224 14531.226 1998 (Milyar TL) Senaryo 2A Senaryo 2A açısından en dikkat çekici sonuç dış kaynak düzeyindeki %43’lük artışa rağmen ekonomide beklenen etkinin gerçekleşememesidir. Böyle bir durum söz konusuyken özel yatırım kararlarında artışın olmaması, ülkeye gelen kaynağın kısa süreli ve spekülatif özellikli olması ihtimalini güçlendirmektedir. Diğer yandan dış kaynaklardaki artış ile ithalat ve ihracat rakamları da ters yönlü bir ilişki sergilemektedir. Dış kaynağın arttığı durumda ithalatın artması ihracatın azalması beklenirken, ithalat % 0.3 oranında gerilerken, ihracat % 0.2 artmaktadır. Böylelikle dış ticaret açığında % 3.7 oranında iyileşme söz konusudur. Bu etki şu şekilde açıklanabilir, ekonomide gözlenen daralmaya bağlı olarak üretim kapasitesi yaratılamadığı gibi harcanabilir gelir seviyesi de azalmaktadır. Düşük gelir düzeyi ithalat talebini daralmasına neden olmaktadır. Diğer yandan ara malı girdi ithal eden sektörlerin yatırım kapasitelerinde yaşanan daralma benzer şekilde ithalat talebini daraltmaktadır. Yurt içi talepteki daralma ihracattaki artış ile kısmen giderilmektedir. Kamu transfer harcamalarının azaltılması politikasının uygulanması, senaryo 2B ile gerçekleştirilmeye çalışılan sıkı maliye politikası sonucunda faktör fiyatlarıyla GSYİH % 0.2, nominal GSYİH % 0.1, reel GSYİH ise % 0.2 oranında artmaktadır14. 14 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 14 103 Kamu transfer harcamalarındaki azalma hane halkı harcanabilir gelir düzeyinin de azalmasına neden olmaktadır. Hane halkı harcanabilir gelir düzeyindeki % 1.5 lik azalmaya neden olurken, aynı etki özel tüketim ve tasarruf kararları üzerinde de gözlenmektedir. Kamu transferlerinde yaşanan azalma, kamu birincil denge değerinin artmasına neden olurken, senaryo 2B açısından en dikkat çekici durum kamu transfer harcamaları azalırken (% 10) ,kamu gelirlerindeki azalmayla (% 0.6) birlikte, kamu tüketim harcamalarındaki artışa bağlı olarak kamu tasarrufların da yaşanan ( % 53) artış etkisidir. Kamu gelir yaratamazken, üzerindeki tüketim baskısına rağmen tasarruf rakamlarındaki artış, kamu tasarrufların en önemli belirleyicisinin kamu transfer harcamalarındaki değişim olduğu söylenebilir. Kamu transferleri ile kamu tasarrufları arasında ters yönlü ilişki söz konusu olabilmektedir. Tablo 14: Politika Senaryosu 2B’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri 1998(Milyar TL) Senaryo 2B Gayri safi Yurt İçi 52224.945 Hasıla(Nominal) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) 52 5224.945 1998 (Milyar TL) 52213.709 Senaryo 2B Üretim Vergileri 2726.647 2691.01 52304.04 Satış Vergileri 3183.912 3176.521 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Faktör Fiyatıyla) Dış Kaynak 46099.370 46205.45 Tarife Gelirleri 215.015 213.786 569.543 306.69 4605.594 4535.311 Kamu Tüketim 5922.674 6512.376 Hanehalklarından Vergi Gelirleri Kurumlar Vergisi 3944.008 3951.089 Özel Tüketim 35986.031 35436.87 Özel Kesime Transferler 11436.535 10292.88 Kamu Tasarrufu -974.337 -519.446 Kamu Yatırımı 3638.333 3642.64 Toplam İhracat 12713.300 12686.02 Özel Yatırım 8537.830 8533.57 Toplam İthalat 14573.224 14524.7 Ekonomide ki dış kaynak düzeyi yaklaşık % 49 oranında azalma göstermektedir. Yabancı sermayede ki azalma TL.’nin değer kaybetmesine ve buna bağlı olarak yerli üretimin uluslararası piyasalarda rekabet edebilirliğinin artmasına neden olmaktadır. Ancak analiz sonucu elde edilen bulgular bu teoriyi destekler nitelikte değildir. İthalat % 0.3 , ihracat seviyesi ise % 0.2 düzeyinde azalmaktadır. Başlangıç denge değerine göre dış ticaret açığının % 1.1 oranında iyileşmektedir. 104 Tamamen sıkı maliye politikasının uyarlandığı Senaryo 2C, nominal ve reel GSYİH değerlerinde yaklaşık % 0.2 oranında değer artışına neden olmaktadır. Kamu transferlerinin azaltılması, vergi oranlarının artırılması politika senaryosu kamu transferleri içinde en büyük paya sahip olan iç borç faiz ödemelerinin de azalacağının göstergesi olabilir. Böylelikle düşük faiz oranında sermaye çıkışları (yaklaşık % 27 oranında ) söz konusu olabilecektir15. Tablo 15: Politika Senaryosu 2C’ye Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel) Gayri safi Yurt İçi Hasıla (Faktör Fiyatıyla) Dış Kaynak 1998(Milyar TL) Senaryo 2C 52224.945 46109.54 52 5224.945 46099.370 1998 (Milyar TL) Senaryo 2C Üretim Vergileri 2726.647 2662.4 52351.87 Satış Vergileri 3183.912 3322.674 52307.1 Tarife Gelirleri 215.015 212.49 Hanehalklarından Vergi Gelirleri Kurumlar Vergisi 4605.594 4494.815 3944.008 4139.193 Özel Kesime Transferler 11436.535 10292.88 569.543 Kamu Tüketim 5922.674 415.696 6770.855 Özel Tüketim 35986.031 35120.54 Kamu Tasarrufu -974.337 -517.817 Kamu Yatırımı 3638.333 3644.057 Toplam İhracat 12713.300 12697.05 Özel Yatırım 8537.830 8532.168 Toplam İthalat 14573.224 14457.48 Sermaye edebilirliğimizi çıkışlarını artıracaktır. TL değerindeki Dolayısıyla azalma ihracatın ile artması, uluslararası rekabet ithalatın azalması beklenmektedir. Model sonuçları ihracat düzeyinde % 0.1, ithalat düzeyinde % 0.8 oranında azalma gerçekleştiğini vurgulamaktadır. Ancak bu gelişme ödemeler dengesinde % 5 oranında bir iyileşmeye neden olmaktadır. Hane halkı harcanabilir gelir düzeyinde gözlenen yaklaşık % 1.1 oranındaki azalma, özel tüketim ve özel tasarruf kararlarının % 2.5 oranında azalmasına neden olmaktadır. 1998 yılı için hesaplanan kamu birincil denge değeri GSYİH değerinin yaklaşık olarak % 3’ü düzeyinde seyretmektedir Senaryo 3 IMF in öngördüğü kamu tüketim harcamaları ve vergi gelirleri gibi politika değişkenlerinden bağımsız, birincil kamu 15 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 15 105 açığı değerinin GSYİH ya olan oranını % 6.5 seviyesinde tutulmasına bağlı etkiler ile ilgilenmektedir. Senaryo 3 sonuçları Tablo 9’da Senaryo 3 başlığı altında yer almaktadır. İlk etki GSYİH değerlerinde kötüleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. Faktör fiyatlarıyla GSYİH % 1.7, reel GSYİH % 1.1 ve nominal GSYİH % 0.9 oranında azalmaktadır. Kamu birincil denge değerinin baskı altına alınması sonucunda toplam kamu gelirleri % 4.4 oranında , kamu transferleri % 59.9 oranında artarken, kamu tüketim harcamaları % 75.6 oranında azalmaktadır. Diğer yandan kamunun tasarruf düzeyi üzerinde olumlu etki oluşamamaktadır16. Tablo 16: Politika Senaryosu 3’e Dayalı Temel Makro İktisadi ve Kamu Kesimi Değişim Değerleri 1998(Milyar TL) 52224.945 Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Nominal) Gayri safi Yurt İçi Hasıla(Reel)52 52224.945 Gayri safi Yurt İçi 46099.370 Hasıla(Faktör Fiyatıyla) Dış Kaynak 569.543 Senaryo 3 1998(Milyar TL) Senaryo 3 52442,58 Üretim Vergileri 2726.647 2997,070 51648,884 45305,033 Satış Vergileri Tarife Gelirleri 3183.912 215.015 3240,765 224,399 Hanehalkılarından Vergi Gelirleri Kurumlar Vergisi Özel Kesime Transferler 4605.594 5140,248 3944.008 11436.535 3891,254 18287,251 Toplam İhracat Toplam İthalat 12713.300 14573.224 12927,602 14943,563 Kamu Tüketim Özel Tüketim 5922.674 35986.031 725,580 1443,832 40163,731 Kamu Tasarrufu Kamu Yatırımı Özel Yatırım -974.337 3638.333 8537.830 -2591,217 3606,448 8569,371 Kamu transferlerindeki artış bir yandan kamu iç borç faiz ödemelerindeki artış ve azalan iç borç faiz oranları ile ilişkilendirilebilir. Diğer yandan kamu transferleri içinde yer alan özel kesime aktarılan transferler hane halkı harcanabilir gelir düzeyinin % 11.6 oranın da artmasına neden olurken, ortalama ücret düzeyindeki % 3.6’lık artış özel tüketim ve özel tasarruf kararlarında bir artışa neden olmaktadır. Ortalama sermaye gelirinde % 0.4 oranında artış olmasına rağmen özel yatırım kararlarını bir dönem sonra etkilemesi beklenmektedir. Senaryo 3’e ilişkin bir diğer bulgu dış kaynaklardaki yaklaşık % 27.4 düzeyindeki artıştır. Sermaye akımlarında yaşanan artışa bağlı TL. değerinde artış söz konusu olabilir. TL değerinde gözlemlenen bu artış ithalatın armasına ihracatın gerilemesine neden olmaktadır. İthalat % 2.5 oranında artarken, ihracat değeri % 1.7 16 Sayısal değişimler için bkz. Tablo 16 106 oranında gerilemektedir. Bu durum dış ticaret dengesinin daha fazla açık vermesine neden olmaktadır. Artan yurt içi satışlar ve ithalat miktarına bağlı olarak satış vergileri % 0.6 oranında artmaktadır. Hane halkı harcanabilir gelir seviyesinde ki artış dolaysız vergi gelirlerinde % 11.6 oranında artış sağlamaktadır. Diğer yandan sosyal güvenlik prim ödemelerinden elde edilen gelir % 2.7 düzeyinde azalmaktadır. IMF güdümlü maliye politikası sonucunda GSYİH değerinde ki azalma ile birlikte dış ticaret dengesi üzerinde yarattığı olumsuz etki yadsınamaz boyuttadır. Uluslararası piyasalardan sağlanan dış kaynağın yatırım üzerinde beklenen etkiyi yaratmadığı ve daha çok sıcak para şeklinde olduğu tahmin edilmektedir. Ülke ekonomisine olumlu katkısı olmayan spekülatif bir yapıya sahip bu tip verimsiz kaynak artışı önem arz etmektedir. Diğer yandan dış ticaret dengesindeki kötüleşme ülkenin mevcut dış borç rakamlarının artmasına neden olabilmektedir. 3.2.2 Sektörel Değerler Üzerindeki Etkilerin Karşılaştırılması Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının reel ekonomi üzerindeki etkileri yurt içi göreli fiyatlar, üretim, talep ve dış ticaret bağlamında bu bölümde değerlendirilmeye çalışılmıştır. Makro ekonomik açıdan yapılan değerlendirmelerin sektörel düzeyde incelenmesi, ekonominin kaynak dağılımı üzerindeki etkilerin değerlendirilmesi açısından önemlidir. Tablo 17 – Tablo 31 politika senaryolarının sektörel çerçevede değerlendirilmesinde yardımcı olacak tablolar olarak hazırlanmıştır. Tablo 17, kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının toplam arz üzerine etkilerinin değerlendirilmesi için hazırlanmıştır. Modelin deneylerinden olan Senaryo 1A sonuçları vergi indirimine bağlı olarak nominal ve reel GSYİH sabit kalırken , faktör fiyatlarıyla GSYİH da % 0.3’luk, ithalat değerinde % 0.3 artışa rağmen ihracat değerinde % 0.2 lik bir düşüşün dış ticaret dengesi üzerinde iyileştirici bir etki yaratabileceğini ortaya koymaktadır. Tarım (% 0,2), deri ürünleri sanayi ( % 0,2), ağaç 107 ve mantar ürünleri sanayi (% 0,3), kağıt ve basım sanayi (% 0,1) ve lastik ve plastik sanayi (% 0,1) toplam arz düzeyinde artış yaşayan sektörlerdir. Toplam arz düzeyinin en fazla artmasına neden olan senaryo 1C bulgularına göre 15 sektörün toplam arzın artmasında etkisi söz konusudur. İlginç olan sonuç, senaryo 1B uygulamasına göre toplam arz da çok fazla değişme olmamakla birlikte hemen hemen her sektörde az düzeyde de olsa toplam arz artışı yaşanırken yalnızca petrol ürünleri, metal olmayan mineral ürünler, elektrik, gaz, su gibi çoğunluğu devlet girişimciliğinin yaygın olduğu sektörlerde daralma söz konusudur. Toplama arzdaki en fazla değişim % 2,6 oranı ile tarım sektöründe senaryo 1C ya bağlı olarak yaşanmaktadır. 108 Tablo 17: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Arz Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Fabrikasyon Metal Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler Toplam Arz Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C 6797.348726 0.2 1.6 2.6 -0.2 -1.6 1666.640947 -0,1 0.1 -0.1 0.1 0.0 5456.181465 0,2 1.1 1.9 -0.2 -1.1 1022.595949 0.0 1.0 1.4 0.0 -1.0 5996.030645 -0.4 0.6 0.5 0.4 -0.6 445.8150501 0.2 0.6 1.1 -0.2 -0.6 1204.302771 0.3 0.7 1.4 -0.3 -0.7 1145.283731 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 1456.546495 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 2644.145885 0.0 0.7 1.0 0.0 -0.7 1844.660565 0.1 1.1 1.7 -0.1 -1.1 2107.35279 -0.1 -0.1 -0.2 0.1 0.1 3011.387103 0.0 0,2 0.4 0.0 -0.2 1477.638516 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 2018.356826 -0.1 0.4 0.5 0.1 -0.4 1387.268287 -0.1 0.3 0.4 0.1 -0.3 1978.186615 -0.2 0.6 0.8 0.2 -0.6 2056.761716 0.0 -0.3 -0.4 0.0 0.3 5858.57781 -0.1 -0.4 -0.7 0.1 0.4 8956.949549 -0.1 0.7 1.0 0.1 -0.7 30454.97459 0.0 -1.1 -1.7 0.0 1.1 -2.6 0.1 -1.8 -1.4 -0.5 -1.1 -1.4 -0.1 0.2 -1.0 -1.7 0.2 -0.4 -0.6 -0.5 -0.4 -0.8 0.4 0.7 -1.0 1.7 Senaryo 3 12.4 0.0 8.3 7.4 4.3 4.3 5.4 0.4 -0.8 5.0 8.0 -0.5 1.8 3.0 2.8 2.6 4.9 -2.2 -3.2 5.2 -8.5 109 Daha önce model kısmında da tanımlandığı üzere toplam arz yurt içi satışlar ve ihracat toplamından oluşmaktadır. Maliye politikalarının sektörel yurt içi arz üzerine etkileri değerlendirildikten sonra bu etkilerin ihracat ve yurt içi satışlar ile olan ilişkisinin tespit edilmesi önemlidir. Tablo 18, kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının yurt içi satışlar üzerine etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Yurtiçi satışlardaki değişim toplam arz değerlerindeki değişim ile aynı yönde bir seyir izlemektedir. Kamu açıklarının artırılmasına yönelik genişleyici maliye politika senaryolarının tamamı yurt içi satışlar üzerinde genişleyici bir etki yaratmaktadır. Senaryo 1C bulguları üzerinden bir değerlendirme yapılacak olursa, toplam arz değerlerine benzer şekilde yurt içi satışların en fazla artış gösterdiği sektörler tarım (% 2.6), gıda sanayi (% 1.9), alkollü içkiler ve tütün sanayi (% 1.5), tekstil ürünleri sanayi (% 0.5), deri ürünleri sanayi ( % 1.1), ağaç ve mantar ürünleri sanayi (% 1.4), kağıt ve basım sanayi (% 0.1) lastik ve plastik sanayi (% 1.7), metal demir ve çelik sanayi (% 0.4), metal eşya sanayi (% 0.6) elektriksiz makine sanayi( % 0.5), elektrikli makine sanayi ( % 0.4), ulaşım araçları ( % 0.8) ulaştırma ve haberleşme ( % 0.1) olarak gerçekleşmektedir. Kamu transfer harcamalarının azaltıldığı senaryo 2B, yurt içi satışlar genel düzeyi üzerinde en fazla baskı oluşturan maliye politikası olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu baskıyı en fazla hisseden sektörler ise senaryo 1C de genişleme hissedilen, tarım sanayi (% 1,6), gıda sanayi (% 1,1) alkollü içkiler ve tütün sanayi (% 1), tekstil ürünleri sanayi ( % 0,5), deri ürünleri sanayi ( % 0,6), ağaç ve mantar ürünleri sanayi (% 0,7), kimya ürünleri sanayi( % 0,7) lastik ve plastik sanayi (% 1), metal, demir ve çelik sanayi (0,2), metal eşya sanayi ( % 0,4) elektriksiz makine sanayi ( % 0,4), elektrikli makine sanayi ( % 0.3), ulaştırma ve haberleşme (% 0,7) sektörleridir. Dikkat çeken husus vergi gelirlerini artırmak veya azaltmaya yönelik bir maliye politikası benzer sektörlerin yurt içi satış düzeyleri üzerinde ters yönlü bir etki yarattığıdır. IMF’ın önerisi doğrultusunda kamu birincil denge değerinin GSYİH’nın % 6,5 düzeyinde tutulmasının, yurt içi arz düzeyinde sektörlerin geneli itibariyle iyileşme yönünde bir etkisi söz konusu olmuştur. 110 Tablo 18: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Yurt İçi Satışlar Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler Yurtiçi Satışlar Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C 6250.77 0.2 1.6 2.6 -0.2 -1.6 1595.87 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 4929 0.2 1.1 1.9 -0.2 -1.1 903.61 0.0 1.0 1.5 0.0 -1.0 3756.2 -0.3 0.5 0.5 0.3 -0.5 305.94 0.2 0.6 1.1 -0.2 -0.6 1097.2 0.3 0.7 1.4 -0.3 -0.7 1090.34 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 1260.9 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 2352.41 0.0 0.7 1.0 0.0 -0.7 1488.17 0.1 1.0 1.7 -0.1 -1.0 1917.94 -0.1 -0.1 -0.2 0.1 0.1 2592.49 0.0 0.2 0.4 0.0 -0.2 1362.37 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 1783.91 -0.1 0.4 0.5 0.1 -0.4 1051.66 -0.1 0.3 0.4 0.1 -0.3 1684.39 -0.2 0.6 0.8 0.2 -0,6 2053.07 0.0 -0.3 -0.4 0.0 0.3 5252.34 -0.1 -0.4 -0.7 0.1 0.4 5972.45 0.0 0.7 1.0 0.0 -0.7 27572.56 0.0 -1.1 -1.7 0.0 1.1 -2.6 0.1 -1.9 -1.5 -0.5 -1.1 -1.4 -0.1 0.1 -1.0 -1.7 0.2 -0.4 -0.6 -0.5 -0.4 -0.8 0.4 0.7 -1.0 1.7 Senaryo 3 12.4 0.0 8.3 7.4 4.0 4.4 5.4 0.4 -0.8 5.0 8.0 -0.5 1.8 3.0 2.8 2.6 4.9 -2.2 -3.1 5.1 -8.5 111 Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının toplam talep üzerindeki sektörel etkileri Tablo 19’da yer almaktadır. Toplam talep düzeyi üzerinde yaşanan sektörel etkiler yurt içi satışlar ve toplam arz değerleri üzerinde yaşanan sektörel etkilere benzer nitelikler arz etmektedir. Genişleyici maliye politikalarını toplam talebi artıcı yönde etkileri olduğu gözlenmektedir. Ancak vergi oranlarının düşürülmesinden çok, kamu transferlerinin artırılmasının sektörel olarak toplam talep üzerinde etkisi daha hissedilir boyuttadır. Ancak dikkati çeken husus, genişleyici maliye politikası araçlarının birlikte uyarlandığı senaryo 1C bulguları, 15 sektörde toplam talebin artması yönünde etki doğururken, petrol ürünleri sanayi (% 0.1), metal olmayan mineral ürünleri sanayi (% 0.2), elektrik, gaz , su ( % 0.4), inşaat ( % 0.7) ve hizmetler (% 1.6) sektörü toplam talebinde daralma söz konusudur. Senaryo 2’ye bağlı daraltıcı yönde maliye politikası uyarlamaları genel olarak her üç senaryoda da toplam talebi düşüş yönünde etkilemektedir. Vergi oranlarının artırılması sonucunda tarım ( % 0.2), gıda ( % 0.2) gibi zorunlu tüketim ürünlerinin talep edildiği sektörler de dahil olmak üzere deri ürünleri sanayi (% 0.2), ağaç ve mantar ürünleri sanayi ( % 0.3), kağıt ve basım sanayi (% 0.1) , kimya ürünleri sanayi ( % 0.1), lastik ve plastik sanayi ( % 0.1), elektrik, gaz, su ( % 0.1), ulaştırma, haberleşme ( % 0.1) ve hizmetler sektöründe (% 0.1) toplam talep daralması yaşanmaktadır. Vergi oranlarının artırılarak, kamu transfer harcamalarının azaltılmasına dayalı sıkı maliye politikası uyarlaması senaryo 2C madencilik, petrol ürünleri, metal olmayan mineral ürünler, elektik, gaz su ve hizmetler sektörü dışında tüm sektörlerin toplam talep düzeyleri azalmaktadır. Senaryo 3, kamu birincil denge değerini baskı altına alırken farklı sektörlerde yaşanan değişimin azalan ve artan yönde olması toplam talep denge değerinin değişmemesine neden olmaktadır. Kamu birincil denge değerinin GSYİH’ya olan oranının % 6.5 düzeyinde tutulması, madencilik (% 0.1), petrol ürünleri sanayi (% 0.9), metal olmayan mineral ürünler ( % 0.6), elektrik, gaz, su (% 2.3), inşaat (% 3.1) ve hizmetler ( % 8.5) gibi sektörlerde bir daralma yaşanmasına neden olmaktadır. 112 Tablo 19: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Toplam Talep Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler Toplam Talep 7097.435 2537.645 5722.353 1006.288 4647.722 441.111 1261.070 1398.397 1629.165 4276.111 2004.575 2105.573 4160.386 1669.537 4094.107 2463.926 3136.981 2142.829 5651.074 7434.335 29365.240 Senaryo 1A Senaryo 1B 0.2 0.0. 0.2 0.0 -0.1 0.2 0.3 0.1 0.0 0.1 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 -0.1 0.1 0.1 1.6 0.0 1.1 1.0 0.5 0.6 0.7 0.0 -0.1 0.6 1.0 -0.1 0.2 0.4 0.4 0.3 0.6 -0.3 -0.4 0.7 -1.1 Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B 2.7 -0.2 0.0 0.0 1.9 -0.2 1.5 0.0 0.6 0.1 1.1 -0.2 1.4 -0.3 0.1 -0.1 -0.1 0.0 1.0 -0.1 1.7 -0.1 -0.2 0.0 0.4 0.0 0.6 0.0 0.6 0.0 0.6 0.0 0.9 0.0 -0.4 -0.1 -0.7 0.1 1.1 -0.1 -1.6 -0.1 Senaryo 2C -1.6 0.0 -1.1 -1.0 -0.5 -0.6 -0.7 0.1 0.1 -0.6 -1.0 0.1 -0.2 -0.4 -0.4 -0.3 -0.6 0.3 0.4 -0.7 1.1 -2.7 0.0 -1.9 -1.5 -0.6 -1.1 -1.4 -01 0.1 -1.0 -1.7 0.2 -0.4 -0.6 -0.6 -0.5 -0.9 0.4 0.7 -1.1 1.6 Senaryo 3 12.4 -0.1 8.3 7.4 3.6 4.6 5.4 0.3 -0.9 4.9 7.9 -0.6 1.7 3.0 2.7 2.6 4.5 -2.3 -3.1 5.1 -8.5 113 Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının ara malı girdi değerleri üzerine etkileri Tablo 20 de yer almaktadır. Doğal bir seyir olarak yurtiçi satışlar, toplam talep ve toplam arz değişkenlerin de değişim yaşayan sektörlere paralel bir seyir ara malı girdi sağlayan sektörlerde de yaşanmaktadır. Vergi oranlarının düşürülmesi yönünde uygulanan maliye politikası, tarım (% 0.7), gıda sanayi (% 0.1), tekstil ürünleri sanayi (% 0.1), kağıt ve basım sanayinde (% 0.2) ara malı girdi talebini artırırken, diğer tüm sektörlerin ara malı girdi miktarı azalmaktadır. Vergi oranlarını artırmaya yönelik bir maliye politikası ise tekstil ürünleri sanayinde (% 0.2), elektrikli makine sanayi ( % 0.1) ve ulaşım araçları (% 0.1) sanayi hariç diğer tüm sektörlerde ara malı girdi talebi üzerinde azalma yaşanmasına neden olmaktadır. Senaryo 3, tarım ( % 0.3) , madencilik ( % 0.3) gıda sanayi ( % 0.2), alkollü içkiler ve tütün sanayi (% 0.2) kağıt ve basım sanayi (% 0.1) ve inşaat ( % 0.3) sektörleri dışında diğer tüm sektörlerin ara malı girdi talebinin azaldığını göstermektedir. Kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel yurt içi satışlar, toplam arz, toplam talep ve ara malı girdi miktarı üzerindeki etkileri incelendikten sonra daha önce makro iktisadi bakış açısıyla değerlendirilmeye çalışılan dış ticaret dengesi, sektörel ihracat ve sektörel ithalat üzerinden bir değerlendirme yapılarak detaylandırılmaya çalışılacaktır. Sektörel ihracat ve sektörel ithalat değeri Tablo 21 ve Tablo 22 de yer almaktadır. Yabancı tasarrufların ülkeye girişi TL’nin değer kazanmasına neden olurken yerli üretim uluslararası piyasalarda rekabet edemeyecek düzeye gelmekte ve ithalat miktarı artarken ihracat miktarı azalmaktadır. Dolayısıyla bu süreç dış ticaret dengesi üzerinde olumsuz bir etkiye neden olmaktadır. 114 Tablo 20: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Ara Malı Girdi Değerleri Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler Ara Girdiler Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 4369.020 0.7 1,1 1.9 -0.1 -1.1 -1.9 8.7 1683.890 0.1 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.8 1979.180 0.0 0.3 0.5 -0.1 -0.3 -0.5 2,0 209.730 0.1 -0.8 -1.3 0.0 0.8 1.3 -6.3 1986.260 0.0 0.5 0.6 0.2 -0.5 -0.6 4.1 208.840 -0.2 0.5 0.7 0.0 -0.5 -0.7 3.8 637.450 0.0 0.3 0.7 -0.2 -0.3 -0.7 2.6 1047.230 02 -0.3 -0.4 0.0 0.3 0.4 -2.0 2364.620 0.0 0.4 0.6 0.0 -0.4 -0.6 3.1 2296.170 0.0 0.5 0.8 0.0 -0.5 -0.8 4.1 657.230 0.0 0.5 0.7 0.0 -0.5 -0.7 3.6 1397.110 0.0 -0.3 -0.5 0.0 0.3 0.5 -2.4 3345.630 0.0 0.3 0.4 0.0 -0.3 -0.4 2.1 1042.580 0.0 0.2 0.3 0.0 -0.2 -0.3 1.5 892.930 0.0 -0.1 -0.1 0.0 0.1 0.1 -0.6 547.160 0.0 0.0 -0.1 0.1 0.0 0.1 0.0 576.450 -0.1 0.5 0.6 0.1 -0.5 -0.6 3.6 1558.280 -0.1 -0.2 -0.3 0.0 0.2 0.3 -1.4 189.790 0.0 -1.1 -1.6 0.0 1.1 1.6 -8.2 3978.360 0.0 -0.1 -0.2 0.0 0.1 0.2 -0.7 9192.980 0.0 -0.2 -0.3 0.0 0.2 0.3 -1.5 115 Daha önce değerlendirilen sektörel etkilere benzer şekilde daraltıcı ve genişleyici maliye politikalarının ihracat üzerinde yarattığı sektörel etkiler ters yönlü bir etki sergilemektedir. Genişleyici bir maliye politikası tarım (% 2.5), gıda sanayi ( % 1,8) ,alkollü içkiler ve tütün sanayi (% 1,2) tekstil ürünleri sanayi (% 0.3),deri ürünleri sanayi (% 0.1), kağıt ve basım sanayinde (% 0,1), petrol ürünleri sanayinde (% 3.8) kimya ürünleri sanayinde (% 0.1), lastik ve plastik sanayi( %1.6),metal demir ve çelik sanayinde (% 0.4), elektriksiz makine sanayinde (% 0.5), elektrikli makine sanayinde (% 0.3), ulaşım araçları sanayi (% 0.7),ulaştırma ve haberleşme sektöründe ( % 0.9) ve hizmetler sektöründe ( % 1.9) ihracat arışına neden olurken, sıkı bir maliye politikası ise aynı sektörler de aynı oranda ihracatta gerileme yaşanmasına neden olmaktadır. Diğer yandan IMF’in öngördüğü birincil dengenin GSYİH’ya olan oranının % 6.5 olması gerektiği yönündeki politika önerine bağlı uygulama sonucunda petrol ürünleri sanayi (% 1), metal olmayan mineral ürünler (% 0.2), elektrik, gaz, su (% 2.0), inşaat ( % 3.4), ulaştırma ve haberleşme ( % 5.2) , hizmetler (% 8.6) gibi sektörlerin ihracat kapasiteleri üzerinde daralma etkileri gözlenmektedir.Bu azalmaya rağmen sektörün geneli itibariyle yapılan değerlendirmede ihracat kapasitesi temel alınan yıl ihracat değerine göre % 1.7 düzeyinde artış göstermektedir. Sektörel ithalat değerleri üzerinden değerlendirme yapıldığında genişleyici maliye politikalarının sektörel ithalat değerlerini artırdığı söylenebilir. Sıkı maliye politikası uyarlaması sonucunda petrol ürünleri, elektrik, su, gaz sektörleri dışında kalan tüm sektörlerde ithalat artışı söz konusudur. Vergi oranlarında düşüşü ön gören senaryo 1A uyarlaması tüm sektörlerde ithalatın artmasına neden olmaktadır. Benzer şekilde, sıkı maliye politikası uyarlaması niteliği arz eden birincil kamu dengesinin baskı altına alınması da genel olarak sektörel düzeyde ithalat değerinin artmasını sağlamaktadır. 116 Tablo 21:Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İhracat Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler İhracat 546.570 70.763 527.175 118.978 2239.827 139.866 107.099 54.938 195.644 291.731 356.482 189.404 418.892 115.266 234.442 335.604 293.795 3.690 606.235 2984.491 2882.408 Senaryo 1A 0.0 -0.3 0.1 -0.3 -0.6 0.2 0.4 0.0 0.0 -0.1 0.0 -0.2 0.0 0.0 -0.1 -0.2 -0.3 -0.1 -0.1 -0.2 -0.1 Senaryo 1B 1.6 0.1 1.1 1.0 0.6 0.6 0.7 0.1 -0.1 0.7 1.1 0.0 0.2 0.4 0.4 0.3 0.7 -0.2 -0.5 0.7 1.6 Senaryo 1C 2.5 -0.2 1.8 1.2 0.3 1.0 1.5 0.1 -0.2 1.0 1.6 -0.2 0.4 0.6 0.5 0.3 0.7 -0.5 -0.8 0.9 -1.9 Senaryo 2A 0.0 0.3 -0.1 0.3 0.6 -0.2 -0.4 0.0 0.0 0.1 0.0 0.2 0.0 0.0 0.1 0.2 0.3 0.2 0.1 0.2 0.1 Senaryo 2B 1.6 -0.1 -1.1 -1.0 -0.6 -0.6 -0.7 -0.1 0.1 -0.7 -1.1 0.0 -0.2 -0.4 -0.4 -0.3 -0.7 0.3 0.5 -0.7 1.1 Senaryo 2C -2,5 0.2 -1.8 -1,3 -0.3 -1.0 -1.5 -0.1 0.2 -1.0 -1.6 0.2 -0.4 -0.6 -0.5 -0.3 -0.7 0.5 0.8 -0.9 1.9 Senaryo 3 12.5 0.4 8.3 7.6 4.9 4.2 5.3 0.6 -0.6 5.2 8.2 -0.2 1.9 3.0 2.8 2.6 5.0 -2.0 -3.4 -5.2 -8.6 117 Tablo 22: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının İthalat Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler İthalat 548.689 922.739 451.494 48.631 643.111 106.185 85.498 254.847 299.864 1802.335 413.993 122.922 1429.437 230.483 2216.165 1345.026 1369.832 27.009 47.910 1068.859 1138.196 Senaryo 1A 0.6 0.1 0.4 0.8 0.9 0.2 0.1 0.2 0.1 0.1 0.3 0.2 0.1 0.1 0.1 0.1 0.3 0.5 0.4 0.7 0.7 Senaryo 1B -1.1 1.6 -0.1 1.1 0.9 0.2 0.7 0.7 0.0 -0.1 0.6 1.0 -0.2 0.2 0.4 0.3 0.3 0.5 -0.4 -0.1 0.6 Senaryo 1C 3.0 0.0 2.0 2.1 1.1 1.2 1.2 0.2 -0.1 1.1 1.8 0.0 0.4 0.7 0.6 0.7 1.1 -0.1 0.2 1.6 -0.9 Senaryo 2A -0.6 -0.1 -0.4 -0.8 -0.9 -0.2 -0.1 -0.2 -0.1 -0.1 -0.3 -0.2 -0.1 -0.1 -0.1 -0.1 -0.3 -0.4 -0.4 -0.7 -0.7 Senaryo 2B -1.6 0.1 -1.1 -0.9 -0.2 -0.7 -0,.7 0.0 0.1 -0.6 -1.0 0.2 -0.2 -0.4 -0.3 -0,3 -0.5 0.4 0.1 -0.6 1.0 Senaryo 2C -0.3 0.0 -0.2 -2.1 -1.1 -1.2 -1.2 -0.2 0.1 -1.1 -1.8 0.0 -0.4 -0.7 -0.6 -0.7 -1.1 0.1 -0.2 -1.6 0.9 Senaryo 3 12.1 -0.4 8.2 6.7 1.4 5.2 5.5 0.0 -1.1 4.8 7.6 -1.3 1.6 2.9 2.6 2.6 4.6 -2.8 -0.6 4.6 -8.0 118 Tablo 23 ve tablo 24, kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel kamu tüketimi ve özel tüketim etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Genişleyici maliye politikası senaryolarının tümü sektörel özel tüketim miktarında artış sağlamaktadırlar. Genişleyici maliye politikası uyarlaması senaryo 1C’ye sonucunda özel tüketim miktarında tüm sektörler için yaklaşık % 2,5 düzeyinde artış söz konusuyken, kamu tüketim miktarı tüm sektörlerde aynı oranda azalmaktadır. Vergi oranlarında artış uyarlamasına bağlı politika senaryosu 2A sonucunda, tarım, lastik ve plastik sanayi, elektrik, gaz, su ve hizmetler sektörü dışında kalan diğer tüm sektörlerde özel tüketim miktarında azalma yaşanmaktadır. Tüm sektörler itibariyle senaryo 3 dışında kalan tüm politika uyarlamaları kamu tüketimi ve özel tüketim arasında bir değiş tokuş olabileceğini göstermektedir. Senaryo 3’de ise tüm sektörler de hem kamu tüketim miktarı hem de özel tüketim miktarı artış göstermektedir. 119 Tablo 23: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Özel Tüketim Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler Özel Tüketim 5526.455 83.073 3998.221 744.428 866.838 145.938 445.500 407.337 448.229 1162.972 1296.590 166.543 0.000 297.783 1009.593 686.424 1047.620 436.250 0.000 4619.484 12596.751 Senaryo 1A 0.2 0.0 0.3 0.1 0.1 0.4 0.5 0.2 0.2 0.1 0.2 0.0 0.2 0.2 0.1 0.1 0.1 0.1 0.0 0.1 -0.1 Senaryo 1B 1.5 1.6 1.5 1.5 1.6 1,5 1,5 1,5 1,6 1,5 1,6 1,6 1,6 1.5 1.5 1.5 1.6 1.6 1,2 1,5 1,5 Senaryo 1C 2.5 2.4 2.6 2.4 2.5 2.7 2.8 2.6 2.5 2.5 2.6 2.4 2.6 2.6 2.4 2.4 2.4 2.4 1.9 2.5 2.2 Senaryo 2A 0.0 -0.3 -0.1 -0.1 -0.4 -0.5 -0.2 -0.2 -0.1 -0.2 0.0 -0.2 -0.2 -0.1 -0.1 -0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.1 0.0 Senaryo 2B -1.5 -1.6 -1.5 -1.5 -1.6 -1.5 -1.5 -1.5 -1.6 -1.5 -1.6 -1.6 -1.6 -1.5 -1.5 -1.5 -1.6 -1.6 1.2 -1.5 -1.5 Senaryo 2C Senaryo 3 -2.5 11.7 -2.4 11.9 -2.6 11.6 -2.4 11.8 -2.5 12.3 -2.7 11.4 -2.8 11.5 -2.6 11.8 -2.5 11.9 -2.5 11.7 -2.6 11.9 -2.4 12.1 -2.6 0.0 -2.6 11.7 -2.4 11.7 -2.4 11.6 -2.4 11.8 -2.4 11.9 -1.9 0.0 -2.5 11.8 -2.5 11.9 120 Sektörel değerlendirmeye ilişkin bir diğer değişken, sermaye faktörünün getirisine ilişkindir. Tablo 25 kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel sermaye getirisi üzerine etkilerinin değerlendirilebilmesi için hazırlanmıştır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus model kısmında da belirtildiği üzere üretim faktörlerinin sabit olduğudur. Dolayısıyla üretimde kullanılan sermaye stoğunun sabit olmasına bağlı olarak sermaye miktarı sabit, ancak sektörler arası hareket serbestine sahiptir. Sıkı maliye politikası 2C uygulanması sermayenin madencilik, petrol ürünleri sanayi, metal olmayan mineral ürünler, elektrik gaz , su ve hizmet sektörlerine kaymasına neden olmaktadır. Genişleyici maliye politikası senaryo 1C de ise tam tersi etkiler söz konusudur. 121 Tablo 24: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Kamu Tüketimi Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler Kamu Tüketimi 178.586 4.383 38.913 1.144 48.580 5.966 0.743 30.463 182.662 32.934 26.617 4.404 1.946 2.540 13.952 25.739 16.633 104.691 25.413 175.653 5000.713 Senaryo 1A 0.9 0.7 1.0 0.8 0.8 1.1 1.2 1.0 0.9 0.9 0.9 0.7 1.0 1.0 0.8 0.8 0.8 0.8 0.8 0.9 0.7 Senaryo 1B -9.9 -9.9 10.0 -9.9 -9.9 -10.0 -10.0 -9.9 -9.9 -9.9 -9.9 -9.9 -9.9 -9.9 -9.9 -10.0 -9.9 -9.9 -10.2 -9.9 -10.0 Senaryo 1C -14.3 -14.4 -14.2 -14.3 -14.2 14.1 -14.0 -14.2 -14.2 -14.3 -14.2 -14.3 -14.2 -14.2 -14.3 -14.3 -14.3 -14.3 -14.8 -14.3 -14.5 Senaryo 2A Senaryo 2B -0.9 9.9 -0.8 9.9 -1.0 10.0 -0.8 9.9 -0.8 9.9 -1.1 10.0 -1.2 10. -1.0 9.9 -0,9 9.9 -0.9 9.9 -0.9 9.9 -0.7 9.9 -1.0 9.9 -1.0 9.9 -0.9 9.9 -0.8 10.0 -0.8 9.9 -0.8 9.9 -0.8 10.3 -0.9 9.9 -0.7 10.0 Senaryo 2C 2.2 14.2 14.4 14.1 14.3 14.2 14.0 13.9 14.1 14.2 14.2 14.1 14.3 14.1 14.1 14.3 14.3 14.3 14.3 14.9 14.3 Senaryo 3 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 24.4 122 Tablo 25: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Sermaye Getirisi Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz, Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler Sermaye Getirisi 2132,583 1176,075 939,808 291,374 2420,222 59,534 160,681 354,778 360,66 875,434 494,896 1079,39 987,559 365,963 629,035 391,206 782,701 974,331 439,906 3527,061 14359,14 Senaryo 1A 0.2 -0.1 0.2 0.0 -0.4 0.2 0.4 0.1 0.0 0.0 0.1 -0.1 0.0 0.1 -0.1 -0.1 -0.2 0.1 0.0 -0,1 0.0 Senaryo 1B Senaryo 1C 1.8 2.9 0.1 0.0 1.3 2.2 1,1 1,7 0.7 0.6 0.8 1.5 0.9 1.8 0.2 0.3 -0.1 -0.1 0.8 1.2 1.2 1.9 0.0 0.0 0.3 0.6 0.6 0.9 0.5 0.8 0.5 0.7 0.8 0.9 -0.2 -0.2 0.1 0.1 0.8 1.2 -0.9 -1.3 Senaryo 2A -0,2 0.1 -0.2 0.0 0.4 -0.2 -0.4 -0.1 0.0 0.0 -0.1 0.1 0.0 -0.1 0.1 0.1 0.2 -0.1 0.0 0.1 0.0 Senaryo 2B -1.8 -0.1 -1.3 1.1 -0.7 -0.8 -0.9 -0.2 0.1 -0.8 -1.2 0.0 -0.3 -0.6 -0.5 -0.5 -0.8 0.2 -0.1 -0.8 0.9 Senaryo 2C -2.9 0.0 -2.1 -1.7 -0.6 -1.5 -1.8 -0.3 0.1 -1.2 -1.9 0.0 -0.6 -0.9 -0.8 -0.7 -0.9 0.2 -0.1 -1.2 1.3 Senaryo 3 13.8 0.6 9.8 8.7 5.2 6.3 7.1 1.3 -0.4 6.1 9.1 0.2 2.6 4.3 4.0 4.0 5.8 -1.3 0.5 6.4 -7.0 123 Tablo 26’dan Tablo 31’e kadar olan bölümde kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel fiyatlar üzerinde yarattığı etki değerlendirilmeye çalışılacaktır. Tablo 26 kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel toplam çıktı fiyatı üzerinde yarattığı etkilerin değerlendirilmesi amacıyla düzenlenmiştir. Satış ve kurumlar vergilerinde bir azalma ve kamu tüketim harcamalarındaki artışa bağlı genişleyici bir maliye politikasının (senaryo 1C) genelde tüm sektörler de toplam çıktı fiyatının artmasına neden olduğudur. Benzer seyir Tablo 28 da yer alan kamu açıklarına ilişkin maliye politikalarının sektörel yurt içi fiyatı ve Tablo 27 de yer alan sektörel karma mal fiyatı üzerinde yarattığı etki için de söz konusudur. Yatırım malları ve ara malları Türkiye ekonomisinde ağırlıklı olarak ithalata dayalıdır. İlgili sektörlerin sektörel ithalat miktarında gözlemlenme artış, toplam çıktı fiyatının, yurt içi fiyat düzeyinin ve karma mal fiyatının artmasına neden olmaktadır. Bu ilişki Türkiye ekonomisinde yurt içi mallar ve ithalat malları arasındaki düşük ithalat esnekliğine bağlanabilir. Tam tersi etki kamu tüketim harcamalarının azaltıldığı, satış ve kurumlar vergisi oranlarının arttırıldığı sıkı maliye politikası uygulandığı durum için söz konusudur. Bu kez tüketim malları sektörlerinin toplam çıktı, yurtiçi fiyatlar ve karma mal fiyatlarında düşüş gözlenirken, ara malları ve yatırım malları sağlayan sektörlerin fiyat seviyeleri artmaktadır. Kamu transfer harcamalarını azaltıldığı veya artırıldığı durumda, yani maliye politikası aracı olarak kamu transfer harcamaları belirlendiğinde sektörel fiyat düzeyleri üzerinde önemli bir etkisinin olduğu söylenemez. Senaryo 3 sonuçlarına göre birincil kamu fazlasının GSYİH’a olan oranının % 6.5 seviyesinde tutulmasının yurt içi fiyat düzeyi, toplam çıktı fiyatı ve katma değer fiyatlarında önemli bir etkisinin olmadığı söylenebilir. 124 Tablo 26: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Toplam Çıktı Fiyatı Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler PX 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 Senaryo 1A 0.1 0.2 0.1 0.2 0.2 0.0 -0.1 0.1 0.1 0.1 0.1 0.2 0.0 0.1 0.1 0.2 ,0.2 0.2 0.3 0.2 0.3 Senaryo 1B 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.3 0.0 0.0 Senaryo 1C 0.1 0.1 0.1 0.2 0.1 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.1 0.1 0.0 0.0 0.1 0.2 0.1 0.1 0.8 0.2 0.3 Senaryo 2A -0.1 -0.2 -0.1 -0.2 -0.2 0.0 0.1 -0.1 -0.1 -0.1 -0.1 -0.2 0.0 -0.1 -0.1 -0.2 -0.2 -0.2 -0.3 -0.2 -0.3 Senaryo 2B 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.3 0.0 0.0 Senaryo 2C -0.1 -0.1 -0.1 -0.2 -0.1 0.0 0.1 0.0 0.0 -0.1 -0.1 -0.1 0.0 0.0 -0.1 -0.2 -0.1 -0.1 -0.8 -0.2 -0.3 Senaryo 3 -0.1 -0.3 0.0 -0.2 -0.5 0.1 0.1 -0.2 -0.3 -0.2 -0.3 -0.5 -0.3 -0.1 -0.1 0.0 -0.3 -0.2 2.1 -0.1 0.2 125 Tablo 27: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Karma Mal Fiyatı Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler PC 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 Senaryo 1A Senaryo 1B -0.1 0.0 0.1 0.0 -0.2 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 -0.3 0.0 -0.4 0.0 -0.1 0.0 -0.1 0.0 -0.1 0.0 -0.1 0.0 0.1 -0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.3 0.0 0.0 0.2 0.0 Senaryo 1C -0.1 0.0 -0.2 0.0 -0.1 -0.3 -0.4 -0.2 -0.1 -0.1 -0.2 0.0 -0.2 -0.2 0.0 0.0 0.0 0.0 0.5 -0.1 0.2 Senaryo 2A 0.1 -0.1 0.2 0.0 0.0 0.3 0.4 0.1 0.1 0.1 0.1 -0.1 0.1 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 -0.2 Senaryo 2B 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.3 0.0 0.0 Senaryo 2C 0.1 0.0 0.2 0.0 0.1 0.3 0.4 0.2 0.1 0.1 0.2 0.0 0.2 0.2 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.5 0.1 -0.2 Senaryo 3 -0.1 -0.2 0.0 -0.2 -0.6 0.1 0.1 -0.1 -0.2 -0.1 -0.3 -0.5 -0.2 -0.1 -0.1 0.0 -0.2 -0.2 2.4 -0.2 0.2 126 Tablo 28: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Yurt İçi Fiyatlar Üzerine Etkileri PD Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 Senaryo 1A Senaryo 1B Senaryo 1C Senaryo 2A Senaryo 2B Senaryo 2C Senaryo 3 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 0.2 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.2 0.1 0.0 0.1 -0.1 0.0 -0.1 0.0 0.2 0.0 0.2 -0.2 0.0 -0.2 -0.2 0.3 -0.1 0.2 -0.3 0.1 -0.2 -0.6 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 -0.1 0.1 0.1 0.1 0.2 0.2 0.0 0.1 0.2 0.2 0.2 0.2 0.4 0.3 0.3 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.3 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 0.2 0.1 0.1 0.9 0.2 0.3 0.1 -0.1 -0.1 -0.1 -0.2 -0.2 0.0 -0.1 -0.2 -0.2 -0.2 -0.2 -0.4 -0.3 -0.3 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 -0.3 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 -0.1 -0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 -0.2 -0.1 -0.1 -0.9 -0.2 -0.3 0.1 -0.1 -0.2 -0.1 -0.3 -0.5 -0.2 -0.1 -0.1 0.0 -0.2 -0.2 2.4 -0.2 0.2 127 Tablo 29: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel Katma Değer Fiyatları Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler PVA 0.420 0.800 0.240 0.370 0.480 0.210 0.190 0.380 0.270 0.410 0.330 0.590 0.390 0.330 0.410 0.390 0.480 0.590 0.300 0.510 0.700 Senaryo 1A 0.5 0.2 0.4 0.5 0.4 0.5 0.5 0.3 0.4 0.2 0.3 0.3 0.3 0.3 0.2 0.3 0.2 0.3 0.6 0.2 0.3 Senaryo 1B 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.4 0.0 0.0 -0.2 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.2 0.0 0.3 -0.2 0.0 Senaryo 1C 0.5 0.1 0.4 0.3 0.4 0.5 0.5 0.3 0.0 0.2 0.3 0.2 0.3 0.3 0.2 0.3 0.2 0.3 1.0 0.2 0.3 Senaryo 2A 0.7 1.0 0.0 0.3 1.7 1.0 4.7 1.6 0.4 0.2 0.6 0.0 -0.3 1.8 0.2 1.3 0.0 -0,3 2.3 1.2 0.3 Senaryo 2B 0.0 0.0 0.0 0.0 0.2 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.2 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.2 -0.3 0.0 -0.1 Senaryo 2C -0.2 -0.2 0.0 -0.3 -0.2 -0.5 0.0 -0.3 -0.4 -0.2 -0.3 -0.2 -0.3 -0.3 -0.5 -0.3 -0.2 -0.2 -0.6 -0.4 -0.4 Senaryo 3 0.0 0.7 0.0 0.0 -0.4 0.5 0.5 -0.5 -1.1 -0.5 -0.6 -0.7 -0.5 0.0 0.0 0.0 -0.6 -0.3 2.6 -0.2 0.3 128 Tablo 30: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İhracat Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler PE/PD 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 Senaryo 1A -0.1 -0.2 -0.1 -0.1 -0.3 0.0 0.1 -0.1 -0.1 -0.1 -0.2 -0.2 0.0 -0.1 -0.2 -0.2 -0.2 -0.2 -0.4 -0.3 -0.3 Senaryo 1B 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 -0.3 0.0 0.0 Senaryo 1C -0.1 -0.1 -0.1 -0.2 -0.2 0.0 0.1 0.0 0.0 -0.1 -0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 -0.2 -0.1 -0.1 -0.9 -0.2 -0.3 Senaryo 2A 0.1 0.2 0.1 0.2 0.3 0.0 -0.1 0.1 0.1 0.1 0.2 0.2 0.0 0.1 0.2 0.2 0.2 0.2 0.4 0.3 0.3 Senaryo 2B 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.3 0.0 0.0 Senaryo 2C 0.1 0.1 0.1 0.2 0.2 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 0.2 0.1 0.1 0.9 0.2 0.3 Senaryo 3 0.1 0.4 0.0 0.2 0.7 -0.2 -0.1 0.2 0.3 0.2 0.3 0.5 0.3 0.1 0.1 0.0 0.4 0.2 -2.3 0.2 -0.2 129 Tablo 31: Kamu Açıklarına İlişkin Maliye Politikalarının Sektörel İthalat Fiyatlarının Yurt İçi Fiyatlara Oranları Üzerine Etkileri Tarım Madencilik Gıda Sanayi Alkollü İçkiler ve Tütün Sanayi Tekstil Ürünleri Sanayi Deri Ürünleri Sanayi Ağaç ve Mantar Ürünleri Sanayi Kağıt ve Basım Sanayi Petrol Ürünleri Sanayi Kimya Ürünleri Sanayi Lastik ve Plastik Sanayi Metal Olmayan Mineral Ürünler Metal, Demir ve Çelik Sanayi Metal Eşya Sanayi Elektriksiz Makine Sanayi Elektrikli Makine Sanayi Ulaşım Araçları Elektrik, Gaz , Su İnşaat Ulaştırma ve Haberleşme Hizmetler PM/PD 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 1.00 Senaryo 1A -0.1 -0.2 -0.1 -0.2 -0.3 0.0 0.1 -0.1 -0.1 -0.1 -0.2 -0.2 0.0 -0.1 -0.2 -0.2 -0.2 -0.2 -0.4 -0.3 -0.3 Senaryo 1B 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.1 0.0 -0.3 0.0 0.0 Senaryo 1C -0.1 -0.1 -0.1 -0.2 -0.2 0.0 0.1 0.0 0.0 -0.1 -0.1 -0.1 0.0 -0.1 -0.1 -0.2 -0.1 -0.1 -0.9 -0.2 -0.3 Senaryo 2A 0.1 0.2 0.1 0.2 0.3 0.0 -0.1 0.1 0.1 0.1 0.2 0.2 0.0 0.1 0.2 0.2 0.2 0.2 0.4 0.3 0.3 Senaryo 2B 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.0 0.0 -0.1 0.0 0.3 0.0 0.0 Senaryo 2C 0.1 0.1 0.1 0.2 0.2 0.0 -0.1 0.0 0.0 0.1 0.1 0.1 0.0 0.1 0.1 0.2 0.1 0.1 0.9 0.2 0.3 Senaryo 3 0.1 0.4 0.0 0.2 0.7 -0.2 -0.1 0.2 0.3 0.2 0.3 0.5 0.3 0.1 0.1 0.0 0.4 0.2 -2.3 0.2 -0.2 130 SONUÇ Kamu açıklarına ilişkin maliye politikaları uygulamaları ülkeler arasında farklılık arz etmektedir. Diğer yandan farklı ülkelerin karşı karşıya kaldıkları iktisadi şoklar ve bu şoklara bağlı çözüm arayışları, uygulanan politikadan elde edilen sonuçların değişiklik göstermesine neden olabilmektedir. Kamu açıklarını artırılmasına veya azaltılmasına ilişkin maliye politikaları kuramsal iktisadi öğreti arasında da farklılık göstermektedir. Çalışmamızın sınırları çerçevesinde kamu açıklarına ilişkin daraltıcı ve genişleyici maliye politikalarının makro iktisadi dengeler ve reel sektör üzerindeki etkileri ve bu bağlamda kuramsal iktisadi öğreti ile tutarlılığı değerlendirilmeye çalışılmıştır. Hesaplanabilir genel denge modelleri iktisadi tahminlerde bulunan model olma özelliğinden çok politika senaryolarına değişkenlerin sayısal değerlerindeki değişimin yönü ile ilgilenmektedirler. Türkiye ekonomisi için 21 sektörün incelendiği hesaplanabilir genel denge modeli kapsamında kamu açıklarına ilişkin yedi farklı politika senaryosu arasında değerlendirme yapılmıştır. Bu amaçla 1998 yılı için Türkiye İstatistik Kurumunun hazırladığı input-output tablosu, ödemeler dengesi, kamu kesimi ve milli gelir hesapları, SHM matrisinin oluşturulması amacıyla kullanılan veri kaynaklarıdır. Birinci bölümde yer alan politika senaryoları genişleyeci maliye politikası uygulamalarının makro iktisadi ve sektörel etkilerinin değerlendirilmesi amacıyla oluşturulurken, politika senaryolarının ikinci bölümünde sıkı maliye politikalarının etkileri değerlendirilmeye çalışılmıştır. Politika senaryolarından sonucusu IMF’in, kamu açıklarına ilişkin birincil bütçe fazlası değerinin, GSYİH’ya olan oranının % 6,5 düzeyinde tutulmasının yaratacağı iktisadi etkilerin değerlendirilmesini içermektedir. Satış ve kurumlar vergisi oranlarının düşürüldüğü, kamu transfer harcamalarının artırılarak genişleyici maliye politikası uygulamaların söz konusu olduğu politika senaryolarının GSYİH değeri üzerinde hissedilir düzeyde etkisinin olduğunu söylemek mümkün değildir. Genişleyici maliye politikalarının GSYİH değeri üzerinde oluşturacağı 131 beklenen olumlu etki gerçekleşmemektedir. Azalan üretime bağlı olarak vergilendirilebilir kapasite üzerinde baskı oluştuğu söylenebilir. Diğer yandan üretim kapasitesi artmadığından ihracat düzeyininde artırılması mümkün olamamaktadır. Kamu transferlerinin büyük bir kısmını iç borç faiz ödemeleri oluşturduğundan hanehalkı harcanabilir gelir düzeyi yükselmekte ve bu gelişmeye bağlı olarak vergi gelirleri dolaylı olarak artış yönünde etkilenmektedir. Senaryo 1C’ye bağlı düşen vergi oranları ve artan kamu transfer harcamaları sonucunda birincil denge değerinde ki iyileşme dikkat çekicidir. Azalan satış ve kurumlar vergisi gelirlerinin, kamu transfer harcamalarında ki artış ile birlikte kamu açıklarını artırması beklenmektedir. Dolayısıyla kamu açıklarındaki artışa bağlı olarak birincil denge değerinde bir artış beklenmektedir. Birincil denge, ekonomide yalnızca maliye politikasının etkilerinin değerlendirilmesi bakımından önem arz etmektedir. Birincil denge değeri para politikası değişkeni olan faiz oranında gerçekleşen değişimlerin etkisini içermemektedir. Kamu transfer harcamalarındaki artış birincil denge değerinin azalmasına neden olurken, kamu transferlerindek düşüşe bağlı iç borç faiz ödemelerinde ki azalmayla birlikte faiz oranlarında da azalma olacağı düşünülmektedir. Birinci bölümde uygulanan senaryolara bağlı olarak dış kaynak Senaryo 1A dışında kalan her iki senaryo da miktarında artış gözlenmektedir. Dış kaynaklardaki artış iç borç faiz ödemelerini kapsayan kamu transferlerindeki artış ile ilişkilendirilmektedir. Artan iç borç faiz ödemeleri, faiz oranlarına artış yönünde ivme kazandırmakta ve böylelikle dış kaynakların ülke ekonomisine girişini sağlanmaktadır. Diğer yandan artan kamu transferleri, kamu tasarrufu ve kamu yatırım kapasitesini olumsuz yönde etkilemektedir. Bir diğer ilginç bulgu, Türkiye ekonomisinde genişleyici maliye politikasına bağlı, özel tasarrufların özel yatırımlara dönüşmediğidir. Daha önce yabancı sermaye miktarındaki azalmadan da gözlemlendiği üzere gerek yurt içi yatırımlar gerekse yabancı tasarruflara dayalı yurt dışı kaynaklı yatırımlar spekülatif yatırım araçlarına yönlendiği düşünülmektedir. 132 Genişleyici maliye politikasına bağlı olarak yabancı sermaye miktarında gözlemlenen artış TL’nin değer kazanmasına neden olacağından ihracatın azalmasına neden olmaktadır. Böylelikle, dış ticaret dengesi üzerinde olumlu etki sağlanamamıştır. Diğer yandan, GSYİH düzeyinde yaşanan olumsuzluk ihracat kapasitesini de etkilemektedir. Satış ve kurumlar vergisi oranlarının artırıldığı, kamu transfer harcamalarının azaltıldığı ikinci kısım politika senaryoları kamu transfer harcamalarındaki azalma ile iç borç faizleri üzerinde düşüş etkisi yaratabilmektedir. Vergi oranları artırıldığında dış kaynak düzeyinde gerçekleşen artışa rağmen ekonomide beklenen etki oluşamamaktadır. Yabancı sermaye düzeyindeki artışa rağmen özel yatırım kararlarynda artışın olmaması ülkeye gelen kaynağın kısa süreli ve spekülatif özellikli olma ihtimalini güçlendirmektedir. Dış kaynağın arttığı durumda dış ticaret açığı beklenenin tersine bir iyileşme göstermektedir. Ekonomide gözlenen daralmaya bağlıu olarak üretim kapasitesi yaratılamadığı gibi harcanabilir gelir seviyesinde de azalma gözlenmektedir. Aynı zamanda düşük gelir seviyesi ithalatın azalmasında da etken olabilmektedir. Yatırım kapasitesinde yaşanan daralma ile birlikte ara malı girdi ithal eden sektörlerin azalan talebi, ithalat talebi üzerinde olumsuz etki doğurabilmektedir. Faiz oranlarındaki düşüş uluslararası sermaye piyasalarında rekabet edebilirliğimizi artırırken yabancı tasarrufların ülke ekonomisinden çıkmasına neden olmaktadır. Dış kaynaklardaki azalmaya bağlı olarak TL’nin değer kaybedeceği düşünülmektedir. Böylelikle ithalat miktarı azalacak ihracat miktarı artacaktır. Dış ticaret dengesi bu durumdan olumlu yönde etkilenmektedir. IMF’in önerdiği % 6.5 faiz dışı fazla hedefi politika senaryosu bulgularına göre GSYİH değerinde bir artış gözlenememektedir. Artan kamu transferlerinin borçlanmaya neden olabileceği, faiz oranlarının yükselebileceği ve dış kaynak düzeyinde artış yaşanacağı söylenebilir. Yabancı sermaye girişlerine bağlı olarak ithalat artarken, ihracat 133 düzeyinde sınırlı bir artış söz konusu olabilmekte ve dış ticaret dengesi olumsuz yönde etkilenmektedir. Diğer yandan, özel tüketim taleplerindeki artış ile birlikte özel yatımlardaki sınırlı artış Türkiye ekonomisi için uzun dönemli büyüme patikası düşünüldüğünde dikkat çekici bir özelliğe sahiptir. IMF programlarına ilişkin değerlendirmelere göre makro ekonomik maliyetlere karşın dış ticaret dengesizliğinin üstesinden gelinebileceği vurgulanmaktadır. Ancak model sonucu Türkiye ekonomisi açısından bu sonucu destekler nitelikte değildir. Kamu birincil denge değerinde yaklaşık % 3.5 iyileşme söz konusuyken ödemeler dengesi % 7.9 kötüleşmektedir. Bu da ödemeler dengesi açığı ile kamu açığı arasında bir değiş tokuş ilişkisi olduğunu göstermektedir. Kamu açıkları ve dış ticaret açıkları Türkiye ekonomisinin karşı karşıya kaldığı iki önemli dengesizliktir. Türkiye ekonomisinde bu iki açık söz konusu olduğu sürece makro iktisadi ve sektörel anlamda ciddi sorunların yaşanabileceği beklenmektedir. Politika senaryolarının dış ticaret dengeleri üzerindeki etkileri genel olarak değerlendirildiğinde genişleyici maliye politikaları uygulamalarının dış ticareti bozucu yönde, sıkı maliye politikalarının ise dış ticareti iyileştirici yönde sonuçlar doğurduğu gözlenmektedir. Kamu açıklarına ilişkin maliye politikaları senaryo uygulamaları sonucunda sonucu büyüme, refah düzeyi, dış ticaret ve birincil kamu dengesi değerleri arasında ki iyileştirme bir tercih sorunu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sıkı maliye politikası uygulamaları dış ticaret dengesi, GSYİH ve kamu birincil denge değeri üzerinde olumlu etki yaratırken, iktisadi refah düzeyi üzerinde benzer etkinin söz konusu olmadığı gözlemlenmektedir. 134 Genişleyici maliye politikası uygulamaları dış ticaret dengesi, GSYİH ve kamu birincil denge değerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğu gözlemlenirken, beklenenin tam tersine iktisadi refah düzeyinde olumlu etki yaratamadığı gözlemlenmektedir. IMF güdümlü maliye politikası hane halkı refahı üzerinde olumlu etki yarattığı gözlenirken, iktisadi refah düzeyi üzerinde aynı etkiyi yaratmadığı gözlenmiştir. Diğer yandan özel yatırım kararları üzerindeki etkisi politikanın uzun dönemli uygulanabilirliği üzerine kuşku uyandırmaktadır. Türkiye ekonomisi için değerlendirilmeye çalışılan model reel sektöre yönelik statik yapıda HGD modeli olma özelliği taşımaktadır. Finansal piyasalara ve bu piyasalara ait politika değişkenleri Walrasyan genel denge yapısı içinde yer almamaktadır. Modelin dinamik bir yapıya sahip, uzun dönemli değişimleri ve finansal kesimi içerecek şekilde düzenlenmesi çalışmaya daha ileri düzeyde getirilebilecek beklenen katkılardır. 135 KAYNAKÇA Aglietta, Michel (2001), “Financial Instability and Monetary Regulation”, The SaintGobain Center for Economic Research 3rd Conference, Paris, November 8-9 Ahking, Francis W. ve S. M. Miller (1985), “ The Relationship Between Government Deficits, Money Growth and Inflation”, The Journal of Macroeconomics, Fall,Vol.7 No.4 pp.447-467 Akbostancı, Elif ve G. İ. Tunç (2001), “Turkish Twin Deficits: An Error Correction Model of Trade Balance”, Middle East Technical University, Economic Research Center Working Papers in Economics 01/06 www.econ.metu.edu.tr/erc/2001series/0106.pdf Ziyaret Tarihi : Eylül 2003 Akçay, Cevdet, C.E. Alper ve S. Özmucur (1996), “Budget Deficit, Monet Supply and Inflation Evidence From Low and High Frequency Data for Turkey”, Bogaziçi University Department of Economics Research Papers, SBE 96-12, İstanbul Akçay, Cevdet, C.E. Alper ve S. Özmucur (2001), “Budget Deficit, Inflation and Debt Sustainability, Evidence From Turkey (1970-2000)”, Bogaziçi University Institute For Social Sciences Working Paper Series ISS/EC 2001-12, İstanbul Allen, Hitchin Herts (1998), “Social Accounting Matrix”, United Kingdom (May 6-8, 1998) Chapter 12 Allen, Hitchin Herts (2001), “Income Accounts and Social Accounting Matrix”, Income Accounts and Social Accounting Matrix Course On National Accounts,(April 17-20, 2001) Chapter 6 Al-Saji, Amer K. (1993), “Government Budget Deficits, Nominal and Ex-ante Real Long Term Interest Rates in the U.K 1960-1990-2”, Atlantic Economic Journal Vol.21 pp : 71-77 Arndt, Channing, A. Cruz, H. T. Jense, S. Robinson, F. Tarp (1998), “ Social Accounting Matrices For Mozambique 1994-1995”, TMD Discussion Paper No: 28 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A Ataç, Beyhan (2002), Maliye Politikası, Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları; No:118. Aydoğmuş, Osman (1999), Girdi-Çıktı Modellerine Giriş, Teori ve Uygulama, Gazi Kitabevi, Ankara Ball, Laurence ve N. G. Mankiw (1995), “What Do Budget Deficits Do?”, NBER Working Paper Series WP NO: 5263 136 Bandara, Joyatlleke S.,(1991), “Computable General Equilibrium Models For Development Policy Analysis in LDCs”, Journal of Economic Surveys Vol.5 No.1 sf. 3-69 Barro J. Robert (1974), “Are Government Bonds Net Wealth?”, The Journal Of Political Economy, Volume 82 , Issue 6 pp. 1095- 1117 Barro J. Robert (1977), “Unanticipated Money Growth and Unemployment in the United States”, The American Economic Review Vol.67 No.2 pp.101-115 Barro J. Robert (1978), “Unanticipated Money, Output and the Price Level in the United States” , The Journal of Political Economy Vol.86 No.4 pp.549-580 Barro J. Robert (1988), “The Ricardian Approach to Budget Deficit”, NBER Working Paper Series wp:2685 s.1-38 Barro J. Robert (1989), “On the Determination of the Public Debt”, Journal of Political Economy Vol.87 pp.240-271 Barro J. Robert (1990), “Government Spending in a Simple Model of Endogeneous Growth”, The Journal of Political Economy Vol.98 No.5 Part 2: A Conference Of the Instıtute for the Study of Free Enterprise Systems Barro J. Robert (1991), “Economic Growth in A Cross Section of Countries”, Quarterly Journal of Economics , Vol.106, 407-444 Barro J. Robert ( 1996) , “Reflections on Ricardian Equivalence”, NBER Working Paper Series wp:5502 Bassanini, Andrea, ve Rasmussen, J.H, Scarpetta S.(1999), “The Economic Effects of Employment–Conditional Income Support Schemes For The Low-Paid: An Illustration From a CGE Model Applied to Four OECD Countries”, OECD Economics Department Working Paper N0. 224 Bernheim, B.Douglas (1987), “Ricardian Equivalence : An Evaluation of Theory and Evidence”, NBER Working Paper Series No : 2330 Bernheim, B.Douglas (1989), “A Neoclassical Perspective on Budget Deficits”, The Journal Economic Perpectives, Vol.3 No.2 pp.55-72 Blejer, Mario I. and A.Cheasty (1991), “The Measurement Of Fiscal Deficits: Analitical and Methodological Issues”, Journal Of Economic Literature, Vol.29, No.4 ss.1644-1678 Bisignano, J ve Kevin D. Hoover (1982), “Monetary and Fiscal Impacts on Exchange Rates”, Economic Review, Federal Reserve Bank of San Francisco, 1-83 137 Borges, Antonio M. (1986), “Applied General Equilibrium Models: An Assessment of Their Usefulness For Policy Analysis”, OECD Economic Studies No:7 http://www.oecd.org/dataoecd/52/32/35567467.pdf Ziyaret Tarihi: 4 Haziran 2004 Bose, Niloy, M.E. Haque ve D.R. Osborn (2003), “Public Expenditure and Economic Growth: A Disaggregated Analysis for Developing Countries School of Economic Studies”, University of Manchester M13 9PL UK Department of Economics, University of Wisconsin , USA Böhringer, Christoph, Thomas F. Rutherford ve Wofgang Wiegard (2003), “Computable General Equilibrium Analysis, Opening a Black Box” ZEW Zentrum Für Europaische Wirtschaftsforschung GmbH Centre For European Economic Research ,Discussion Paper No . 03-56 http://bibserv7.bib.uni_mannheim.de/madoc/voltexte/2004/363/pdf/dp0356.pdf Ziyaret Tarihi: 6 Mayıs 2004 Brooke, Anthony, David Kendrick (1998), GAMS: A User’s Guide, GAMS Development Corporation, Washington Buchanan, James M.( 1976) , “Barro on the Ricardian Equivalence Theorem”, The Journal Of Political Economy LXXXIV no.2 pp.337-342 Buchanan, James M. (1986), “The Economic Consequences of Deficit”, Journal of Public Finance and Public Choice, Çeviri : Mustafa Ali Sarılı “Bütçe Açıklarının Ekonomik Sonuçları” http://www.canaktan.org/ekonomi/kamu_maliyesi/maliyegenel/diger-yazilar/sarili-buchanan-butce-aciklari.pdf Bulut, Cihan (2002), Kamu Açıkları, Enflasyon, Faiz Oranı ve Döviz Kuru İlişkileri, Der Yayınevi , İstanbul Bulutay, Tuncay (1979), Genel Denge Kuramı, Ankara, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No:434 Byron, B.P (1978), “The Estimation Of Social Accounting Matrices”, Journal of Royal and Statistical Society , Series A, (General) Vol. 141 No.3 pp.359- 367 Byron (1996), “Diognastic Testing and Sensivity Analysis in the Construction of Social Accounting Matrices”, Journal of Royal and Statistical Society, Series A, (Statistics in Society ) Vol . 159 No.1 pp.133- 148 Canzoneri B.M, R. E. Cumby and B. T. Diba (2001), “Is the Price Level Determined by Needs of Fiscal Solvency?” The American Economic Review Vol.91 No.5 pp.12211238 Capros, Pantelis (1993), “The Role of Market Regimes in Reducing Public Deficit: A Computable General Equilibrium Modelling Analysis for Greece”, www.e3mlab.ntua.gr/%5Cpapers%5Cdrakatos.pdf Ziyaret Tarihi 20 Ekim 2004 138 Capros, Pantelis ve Karadeloglou, P., (1993), “Structural Adjustment and Public Deficit: A Computable General Equilibrium Modelling Analysis for Greece”, www.e3mlab.ntua.gr/%5Cpapers%5CMeulders1.pdf Cata–Hernondez Ernesto (2004), “Investment, Growth and Budget Deficit Ceilings : A Review of the Issues”, http://www.g24.org/ehc0904.pdf Catao Luis ve MarcoTerrones (2001), “Fiscal Deficits and Inflation : A new Look at the Emerging Market Evidence”, IMF Working Paper Series WP/01/074 Catao Luis ve MarcoTerrones (2005), “Fiscal Deficits and Inflation”, Journal of Monetary Economics 52, 529-554 Cebula , R .(1988), “Federal Government Budget Deficits and Interest Rates : A Brief Note”, Southern Economic Journal Vol :55 No:1 pp:206-210 Cebula , R (1991), “A note on Federal Budget Deficits and the Term Structure of Real Interest Rates in the United States”, Sothern Economic Journal 1991 pp:11701173 Cebula , R (2000), “Impact of Budget Deficits on Ex Post Real Long Term Interest Rates”, Applied Economic Letters , Vol 7 Issue 3 pp:177-179 Chemingui, Mohamed Abdelbasset and Hans Lofgren (2004), “Tax Policy Reform in Saudi Arabia : A General Equilibrium Analysis”, http://www.erf.org.eg/11conf_Lebanon/Macro/Chemingiui&Hans.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004 Chiang C.A. (1992), Elements of Dynamic Optimization, McGraw- Hill Inc., New York Chulu, Osten and P. Wobst (2001), “A 1998 Social Accounting Matrix For Malawi”, TMD Discussion Paper No: 69 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A Chung–Li , Jennifer (2002), “ A Social Accounting Matrix ( SAM ) for Thailand”, TMD Discussion Paper No: 95 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington , U.S.A Click, Reid W. (1998), “Seignorage in a Cross-Section Countries”, Journal of Money, Credit and Banking Vol:30 No.2 pp.154-171 Conrad, Klaus (2002), “Computable General Equilibrium Models in Environmental and Resource Economics”, The Inernational Year Book of Environmental and Resource Economics Hrsg: T.Tietenberg and H. Folmer www.iioa.org/pdf/14th%20conf/ConradLongVersion.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004 139 Corkburn, John ( 2001), “Trade Liberalisation and Poverty in Nepal A Computable General Equilibrium Micro Simulation Analysis”, http://ideas.repec.org/p/wpa/wuwpdc/0409012.html Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004 Çavuşoğlu, A.Tarkan (2003), “The Endogenous Money Growth :An Outcome of High Budget Deficits in Turkey”, H.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 21, Sayı 1, s.111-127 Çepni, Elif (2005), Ekonomik Göstergeler ve İstatistikler Rehberi, Seçkin Yayıncılık, Ankara Çelebi, Kudret (1998), General Equilibrium Analysis of Tax Policy Issues: The Case Of Turkey, A Thesis Submitted To The Graduate School Of Social Sciences Of The Middle East Technical University, September De Melo, Jaime A.P. (1977), “Distortions in the Factor Market : Some General Equilibrium Estimates”, The Review of Economics and Statistics , Vol. 59, No.4 pp.398-405 De Santis, Roberto A.(2000), “Optimal Export Taxes, Welfare, Industry Concentration, and Firm Size: A General Equilibrium Analysis”, Review of International Economics, 8(2),319-335 Declauwe, Bernard and Andre Martens (1988), “CGE Modeling and Developing Economies: A Concise Empirical Survey of 73 Applications to 26 Countries”, Journal of Policy Modeling ,10 (4) : 529-568 Declauwe, Bernard,Andre Patry ve Luc Savard (1998), “Income, Distribution, Poverty Measures and Trade Shocks: A Computable General Equilibrium Model of a Archetype Developing Country”, Cahier de Recherche 9812 Department d’economique Universite Laval Caheir de recherché 98-12 http://www.crefa.ecn.ulaval.ca/cahier/9814.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004 Declauwe, Bernard, Jean –Chiristophe Dumont ve Luc Savard (1999), “Measuring Poverty and Inequality in a Computable General Equilibrium Model” Cahier de recherché du CREFA n 99-20 Universite Laval http://www.ecn.ulaval.ca/w3/recherche/cahiers/1999/9926.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Kasım 2004 Derviş, Kemal., J. De Melo ve S. Robinson (1982), General Equlibrium Models For Development Policy , Cambridge : Cambridge University Press Devarajan, Shantayanan ve Nancy C. Benjamin (1985), “Oil Revenues and Economic Policy in Cameroon, Results from Computable General Equilibrium Model ”, World Bank Staff Working Papers Number 745 140 Devarajan ,Shantayanan ve Rodrik D. (1989), “ Pro- Competitive Effects of Trade Reform: Results From A CGE model of Cameroon”, NBER Working Paper Series No:3176 hhtp:// www.nber.org/papers/ w3176 Devarajan, Shantayanan (1999), “From Stylized to Applied Models: Building Multisector CGE Models for Policy Analysis”, North American Journal of Economics and Finance 10,5-38 Dejavaran, Shantayanan (2002), “The Influence of Computable General Equlibrium Models on Policy”, Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute (IFPRI) TMD Discussion Paper No:98 Devereux, Michael B. (1995), “Anticipated Budget Deficits and The Real Exchange Rate”, The Canadian Journal of Economics, Vol.28 Special Issue Essays in International Economics in Honour of Douglas Purvis (November) pp.207-220 Devereux, Michael B. ve D. R.F Love (1995), “ The Dynamics Effects of Government Spending Policies in a Two Sector Endogenous Growth Model”, Journal of Money, Credit and Banking Vol.27 No.1 pp.232-256 Dewald, William G. (1982), “Disentangling Monetary and Fiscal Policy”, Federal Reserve Bank Of San Fransisco Economic Review Fiscal Policy: Influence on Money, Saving and Exchange Rates Winter 1982 Diamond, A.Peter (1965), “National Debt in a NeoClassical Growth Model”, The American Economic Review Vol.55 No.5 pp.1126-1150 Domenech, Rafael, D.Taguas ve J.Varela (1997), “The Effects of Budget Deficits on National Saving in the OECD”, http://iei.uv.es/~rdomenec/saving.pdf Dornbusch, Rudiger ve Stanley Fisher (1998), MakroEkonomi, McGraw Hill Akademi Yayıncılık Çev:Erhan Yıldırım, Refia Yıldırım, Mahir Fisunoğlu Egeli, Haluk (2002), “Mali Açıkların Ölçümüne Yönelik Bazı Gözlemler ve Bu konuda Geliştirilmiş Alternatif Açık Ölçümleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt.4, Sayı .2, ss.29-40 Eker, Aytaç, A.Altay ve M. Sakal (1997), Maliye Politikası Teori , İlkeler ve Yöntemler 2. Baskı İzmir Elmendorf W. Douglas (1996),“The Effects of Deficit Reduction Laws on Real Interest Rates”, http://www.federalreserve.gov/pubs/feds/1996/199644/199644abs.html Ziyaret Tarihi : 10 Mart 2005 Enders, Walter ve B.S. Lee (1990), “Current Account and Budget Deficits: Twins or Distant Cousins?, The Review of Economics and Statistics. Vol.72 No.3 pp.373-381 141 Engen, Eric M. ve Jonathan Skinner (1992), “Fiscal Policies and Economic Growth”, NBER Working Paper Series, WP No :4223 Evans, Paul (1985), “Do Large Budget Deficits Produce High Interest Rates?”, American Economic Review, Vol.75 No.1 pp.68-87 Evans, Paul (1987), “Interest Rates and Unexpected Future Budget Deficits in the United States”, Journal Of Political Economy, Vol : 95 no:11 pp.34-58 Feldstein, Martin ve O. Eckstein (1970), “The Fundemantel Determinants of Interest Rate”, Review of Economics and Statistics, 52 November pp: 363- 375 Feldstein, Martin (1980), “Government Deficits and Aggregate Demand”, NBER Working Paper Series 0435 http://www.nber.org/papers/w0435 Ziyaret Tarihi 26 Ekim 2004 Feldstein, Martin (1992), “The Budget and Trade Deficits Aren’t Really Twins”, NBER Working Paper Series 3966, http://www.nber.org/papers/w3966 Ziyaret Tarihi 20Ekim 2004 Friedman, M.(1968), “The Role of Monetary Policy”, American Economic Review, Vol.58 1-17 Fontana, Marzia and Peter Wobst (2001), “A Gendered 1993- 94 Social Accounting Matrix For Bangladesh”, TMD Discussion Paper No: 86 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington, U.S.A Fountas, Stilianos ve Christopher Tsoukis (2000), “Twin Deficits, Real Interest Rates and International Capital Mobility”, Working Paper No 49 www.economics.nuigalway.ie/downloads/papers/0049paper.pdf Ziyaret Tarihi Eylül 2004 Friedman, Milton (1968), “The Role of Monetary Policy”, The American Economic Review, Vol.58, No.1, 1-17 Gale ,William G. ve P.Orzsag (2003), “The Economic Effects of Long Term Fiscal Discipline”, The Urban Institute, Washington, Discussion Paper .8 Goulder H. Lawrence ve Lawrence Summers (1987), “Tax Policy, Asset Prices and Growth: A General Equilibrium Analysis”, NBER Working Paper Series 2128 http://www.nber.org/papers/w2128 Gramlich, M,E., (1990), “Fiscal Indicators”, OECD Working Papers No 8 Department of Economics and Statistics 142 Greenfield, C.C. (1985), “A Social Accounting Matrix For Botswana , 1974-75”, Social Accounting Matrices : A Basis For Planning Washington D.C. The World Bank , 1985 pp. 126-142 Hamburger, Michael J. ve B. Zwick (1981), “Deficits, Money and Inflation”, Journal of Monetary Economics 7 , 141 Harrison G., T. Rutherford and D. Tarr (1997), “Economic Implication for Turkey of a Customs Union with the European Union”, European Economic Review 41 pp.861870 Hein, Scott E. (1981), “Deficits and Inflation”, Economic Review (63) March: 3-10 Federal Reserve Bank of St. Louis Hwang, Won Joo (2003), “Macro Economic Policies and Structural Adjustment Under IMF Stabilization Program in the Turkish Economy : A Computable General Equilibrium Analysis”, (Ph.D) Graduate School Of Social Sciences Of The Middle East Technical University, Ankara Islam, Nazrul (1999), “Capital Mobility in CGE models: A Survey”, Emory University Department of Economics Working Paper, Atlanta Iqbal, Zafar and Rizwana Sissiqui (2001), “Critical Review of Literature on Computable General Equilibrium Models”, Pakistan Institute of Development Economics, MIMAP Technical Paper Series No.9 Kalulumia, Pene (2002), “Effects of Government Debt on Interest Rates : Evidence From Causality Tests in Johansen – Type Models”, Cahiers De Recherche / Working Papers www.Usherbrooke.ca/economique/recherche/cahiers/2002/02_07_pk.pdf Karadağ, Metin ve T. Westaway (1998), “ A SAM based Computable General Equilibrium Model of The Turkish Economy”, Loughborough University, Department of Economics Research Paper, No:99/18 Karadağ, Metin ve T. Westaway (1999), “ The Impact on Consumer and Producer Prices in Turkey of VAT Changes Designed to Meet EU Membership Criteria: A Computable General Equlibrium Approach”, Loughborough University, Department of Economics Research Paper Kasa, Kenneth (1994), “Finite Horizons and the Twin Deficits”, Economic Review , Federal Reserve Bank Of San Francisco Number 3 Kehoe, Timothy J. (1996), “Social Accounting Matrices and Applied General Equilibrium Models”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Research Department Working Paper 563 pp. 1- 42 143 Kehoe, Timothy J. (2003), “An Evaluation of the Performance of Applied General Equilibrium Models of the Impact of NAFTA”, Federal Reserve Bank of Minneapolis Research Department Staff Report 320 Keuning, J. Steven and W. A. De Ruijter (1988), “Guidelines to the Construction of A Social Accounting Matrix”, Institute Of Social Studies and Tebodin Consuting Engineers, The Hague , http://www.roiw.org/1988/71.pdf Ziyaret Tarihi: 21 Eylül 2005 Keynes, J.Maynard (1936), The General Theory of Employment Interest And Money, Macmillan St. Martin’s Press, Cambridge Khalid, A.N. AND Guan, T.W. (1999), “Causality tests of Budget and Current Account Deficits Cross Country Comparisons”, Empirical Economics, Vol.24 No.3, 389-402 King, Benjamin (1985), Social Accounting Matrix A Basis For Planning, Edited By Graham Pyatt & Jeffery Round The World Bank Washington D.C U.S.A King, Robert G. ve Sergio Rebelo (1990), “ Public Policy and Economic Growth Developing Neo Classical Implications”, The Journal of Political Economy, Vol.98 No.5 Part.2 Koru,Ayça T. ve E.Özmen (2003), “Budget Deficits, Money Growth and Inflation”, Applied Economics, March, pp.1-16 Köse , Ahmet Haşim (1996) , “Gümrük Birliği’nin Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri: Bir Hesaplanabilir Genel Denge Modeli Çalışması”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi Köse, Ahmet Haşim ve E. Yeldan (1996), “Çok Sektörlü Hesaplanabilir Genel Denge Modellerinin Veri Tabanı Üzerine Notlar: Türkiye 1990 Sosyal Hesaplar Matrisi”, ODTÜ Gelişme Dergisi Cilt 23 Sayı 1 sf: 58- 83 Kuştepeli, Yeşim Rabia (2003), “The Effect of Nominal Government Deficits on Economic Growth”, Ege Academic Review Journal of Economic and Political Sciences,3 (12),s.47-58 www.deu.edu.tr/userweb/yesim.kustepeli/dosyalar/ege(tek)makale.pdf Ziyaret Tarihi : 10 Mart 2005 Kuştepeli, Yeşim Rabia (2001) , “An Empirical Investigation of the Feldstein Chain For Turkey”, Dokuz Eylül University Journal of Faculty of Business, 2(1), 99-108 http://www.deu.edu.tr/userweb/yesim.kustepeli/dosyalar/fakultedergisi.pdf Ziyaret Tarihi : 10 Mart 2005 Kweka J.P ve O.Morrissey (1999), “Government Spending and Economic Growth : Empirical Evidence From Tanzania (1965-1996)”, DSA Conference Institute for the Study of Free Enterprise Systems http://www.id21.org/society/7bjk1.htm Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2004 144 Laubach, Thomas (2003), “New Evidence on the Interest Rate Effects of Budget Deficits and Debt”, Board of Governors of the Federal Reserve System Legeida, Nina (2000), “Measurement Of The Fiscal Deficit in a Transition Economy, Case of Ukraine, 1995-1999”, http://eerc.kiev.ua/research/matheses/2000/Legeida_Nina/body.pdf Ziyaret Tarihi: 4 Kasım 2003 Lofgren, Hans, Harris, R.L, Robinson S., (2002), “A Computable General Equilibrium (CGE) Model in GAMS”, The International Food Policy Research Institude http://www.ifpri.org/pubs/microcom/micro5.htm Ziyaret Tarihi: Mart 2005 McCarthy F. Desmond and Lance Taylor (1980), “Macro Food Policy Planning : A General Equilibrium Model For Pakistan”, The Review of Economics and Statistics, Vol.62, No.1(Feb.,1980),pp.107-121 Mehra, Yash P. (1992) , “ Deficits and Long Term Interest Rates : An Empirical Note”, Federal Reserve Bank of Richmond wp.92-2 http://www.rich.frb.org/pubs/working_papers/pdfs/wp92_2.pdf Ziyaret Tarihi: 16 Aralık 2003 Metin , Kıvılcım (1995), “An Integtared Analysis of Turkish Inflation”, Oxford Bulletin of Economics and Statistics, 57, 4 pp: 513-531 Metin , Kıvılcım (1998), “The Relationship Between Inflation and the Budget Deficit in Turkey”, Journal of Business and Economic Statistics, Vol.16, No.4 pp.412-22 Miller, P. ( 1983), “Higher Deficits Policies Lead to Higher Inflation” , Quarterly Review , Federal Reserve Bank of Minneapolis,8-19 Miller, Stephen M. ve F. S. Russek (1993), “Fiscal Structures and Economic Growth : International Evidence”, http://econwpa.wustl.edu:80/eps/mac/papers/9309/9309001.pdf Ziyaret Tarihi : 12Aralık 2003 Miller, S.M. ve Russek , F.S (1997), “Fiscal Structures and Economic Growth”, Economic Inquiry, Vol 35, 603-613 Mundell, R.A .(1963), “Capital Mobility and Stabilization Policy under Fixed and Flexible Exchange Rates”, The Canadian Journal of Economics and Political Science Vol.29 No.4 Naqvi, Naveed (2003), “Is Public Capital More Productive Than Private Capital ? Macroeconomic Evidence From Pakistan 1965-2000”, University Of Durham Working Papers in Economics and Finance No.03/03 http://www.dur.ac.uk/economics.wp/wp0303.pdf Ziyaret Tarihi : 17 Aralık 2003 145 Narapaladasingam (1985), “A Social Acoounting Matrix For Sri Lanka, 1970”, Social Accounting Matrices: A Basis For Planning Washington D.C. The World Bank , 1985 pp. 99-107 Nielsen, Chantal Pohl (2002), “ Social Accounting Matrices For Vietnam 1996 and 1997”, TMD Discussion Paper No: 86 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington, U.S.A Niskanen, William A. (1988), “The Uneasy Relation Between the Budget and Trade Deficits”, Cato Journal Vol.8 No.2, s. 507- 532 http://www.cato.org/pubs/journal/cj8n2/cj8n2_12.pdf Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2005 Normandin, Michel (1994), “Budget Deficit Persistence and The Twin Deficits Hypothesis”, Research Center on Employment and Economic Fluctuations (RCEEF), www.economie.uqam.ca/CREEF/cahiers/cah31.pdf Ziyaret Tarihi : 13 Aralık 2003 O’Driscoll Gerald Jr. (1977), “The Ricardian Non Equivalence Theorem”, The Journal Of Political Economy Vol.85 No.1 pp.207-210 O’Ryan Raul, Carlos J. de Miguel, Sebastian Miller, Mohan Munasinghe (2003), “General Equilibrium Analysis of Cross Effects in Social and Environmental Policies : Case Study of Chile”, http://ecomod.net/conferences/ecomod2003/ecomod2003-papers/Miller.pdf Ziyaret Tarihi : 16 Kasım 2004 Ölmezoğulları, Nalan , Başoğlu, Ufuk ve Parasız, İlker (1999), Genel Denge, 1. Baskı, Ezgi Yayınevi, Bursa Önder, İ., H. Kirmanoğlu (1994), “ Kamu Açıklarının Tanımlanması, Ölçümü ve Etkileri”, X.Maliye Sempozyumu, s.33-60 Önder, İ., H. Kirmanoğlu , Y.Kartallı (1995), Kamu Açıkları ve Kamu Borçları – Teori ve Türkiye Üzerine Bazı Gözlemler, Türk Harb İş Sendikası, Ankara Özatay, Fatih ( 1997), “Sustainability of Fiscal Deficits, Monetary Policy, and Inflation Stabilization: The Case for Turkey”, Journal of Policy Modelling (19) 6: 661- 681 Özhan, Gazi (1988) , “A Planning Model For Turkey Within a Social Accounting Matrix Framework”, Yapı Kredi Economic Review Vol:2 Number :2-3 sf:25-52 Piontkivsky R., A.Bakun, M. Kryshko ve T. Sytnyk (2001) , “The Impact of Budget Deficit on Inflation in Ukraine”, International Centre for Policy Studies Research Report, www.icps.com.ua /doc/bdi-eng.doc Ziyaret Tarihi : Kasım 2003 146 Prunera, M.Carme Riera (2000), “A Role For Deficit in Economic Growth”, 4Oth Congress of the European Regional Science Association http://www.ersa.org/ersaconfs/ersa00/pdf-ersa/pdf/335.pdf Ziyaret Tarihi:14 Mart 2004 Qiang, Ye (1999), “CGE Modeling and Australian Economics”, Economics Research Centre Department of Economics The University of Western Australia http://www.ecom.uwa.edu.au/data/page/36742/Chapter1.YeQiang99.07.pdf Ziyaret Tarihi : 12 Aralık 2004 Robichaud,Veronique (2000), “Example of the RAS Technique”, http://www.crefa.ecn.ulaval.ca/develop/MemoontheRAStechnique.pdf Ziyaret Tarihi :10 Mart 2004 Robinson, Sherman (1989), Multisectoral Models, Handbooks in Economics 9, Series Editors, Kenneth, J. Arrow ve Michael D. Instriligator, Handbook of Development Economics Volume II, Edited By Hollis Chenery ve T.N.Srinivanan, Chapter 18, sf. 886-945 Robinson, Sherman., Antonio Yunez- Naude , Raul Hinojosa – Ojeda, Jeffrey D.Lewis, Rutherford, Thomas F (1998), Economic Equilibrium Modelling with GAMS: An Introduction to GAMS/MCP and GAMS /MPSGE, University of Colorado Pres Robinson, Sherman., Yunez –Naude, A., Hinojosa-Ojesa, R., Lewis, J.D, Devarajan,S. (1999) , “ From Stylized to Applied Models: Building Multisector CGE Models for Policy Analysis” North American Journal of Economic and Finance 10 , pp.5-38 Robinson, Sherman ve El-Said, M., (2000),“GAMS Code For Estimating A Social Acounting Matrix (SAM) Using Cross Entropy (CE) Methods”, International Food Policy Research Institute Trade and Macroeconomics Division International Food Policy Research Institute, TMD Discussion Paper No: 64 Robinson, Sherman (2003), “Macro Models and Multipliers: Leontief, Stone, Keynes, and CGE Models”, http://www.ifpri.org/events/seminars/2003/20031014/robinson_thorbecke_EPIAM .pdf Ziyaret Tarihi :19 Şubat 2004 Roland-Holst, David ve Ferran Sancho (1995), “ Modeling Prices in a SAM Structure”, The Review of Economics and Statistics, Vol.77 No. 2 , sf:-361-371 Rom, Rati (1986), “Government Size and Economic Growth: A new Framework and Some Evidence from Cross-Section and Time Series Data”, The American Economic Review Vol.76 No.1 pp.191-203 Romer, David (2001), “Advanced Macro Economics”, Mc GrawHill, Second Edition, S.538 Rosen, Harvey S. (1998), Public Finance , McGraw-Hill Inc, Fifth Edition 147 Round, Jeffery (2003), “Social Accounting Matrices and SAM– Based Multiplier Analysis” Chapter 14 http://132.203.59.36/NEW-PEP/Group/members_mpia/mpia-read/chapter14.pdf Ziyaret Tarihi :10 Mart 2004 Sadahiroa A., ve Shimasawab M., (2002), “The Computable Overlapping Generations Model with an Endogenous Growth Mechanism”, Economic Modelling, 20 2002 124 Saleh, Ali Salman (2003), “The Budget Deficits and Economic Performance : A Survey”, Economics Working Paper Series University of Wollongong 2003 WP 03-12 http://www.uow.edu.au/commerce/econ/wplist.html Ziyaret Tarihi : Ekim 2003 Salem, Haykel Hadj ,(1996), “The Macro Economic Social Accounting Matrix of Tunusia in 1996”, http://ideas.repec.org/p/wpa/wuwpco/0410001.html Ziyaret Tarihi:17 Ekim 2004 Sargent, T and Wallace, N. (1981),“Some unpleasant Monetarist Arithmetic”, Quarterly Review , Federal Reserve Bank of Minneapolis, No.5,1-18 Savaş, Fuat Vural (1998), İktisatın Tarihi, Avcıol Basım Yayım, İstanbul, 2. Baskı Sayan, Serdar (1994), “An analysis of the effects of Changes in Savings Rates Using Noeclassical CGE Models: Lessons From Analytical Solutions to Simple TwoSector Models With Endogenous Interest Rates”, Department of Economics Bilkent University , http://www.bilkent.edu.tr /~sayan Sayan, Serdar (2002), “Dynamic Heckscher –Ohlin Results From a 2x2x2x2 Overlapping Generations Model with Unequal Population Growth Rates”, Department of Economics Bilkent University Discussion Papers No. 02-01 Sayan, S. ve M.Mehdi Jelassi (2003), “Imlications of Unequal Rates of Population Growth for Trade”, Department of Economics Bilkent University Discussion Papers No. 0302 Seater, John J. (1993), “Ricardian Equivalence”, Journal Of Economic Literature 31 Issue 1 (March) pp.142-190 Shoven , John B. ve John Whalley (1972), “A General Equilibrium Calculation of The Effects of Differential Taxation of Income From Capital in the U.S”, Journal of Public Economics, 1, pp. 281-322. Shoven , John B. ve John Whalley (1973), “General Equilibrium with Taxes: A Computational Procedure and an Existence Proof”, The Review of Economic Studies, Vol.40 , No.4, pp.475-489 148 Shoven , John B. ve John Whalley (1984), “Applied General Equilibrium Models of Taxation and International Trade: An Introduction and Survey”, Journal Of Economic Literature Vol:XXII pp.1007-1051 Shoven , John B. ve John Whalley (1992), Cambridge University Press Applying General Equilibrium, USA, Soylu , Hakkı (2001), “Kamu Açıkları ve Türkiye Ekonomisindeki Etkileri”, http://khı.edu.tr/yayinlar/bilimdergisi/2001-2 Ziyaret Tarihi: 14 Kasım 2003 Şimşek, Muammer (2003),“Kamu Harcamalarının Özel Yatırımlara Etkileri, 1970- 2001”, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 2. Tanzi, Vito, M.I. Blejer and M.O. Teijeiro (1987), “Inflation and The Measurement of Fiscal Deficits”, IMF Working Papers WP/87/17 ss.1-31 Tarp, Finn, D.R. Holst, J.Rand, H.T.Jensen (2002), “Social Accounting Matrix For Vietnam For The Year 2000: Documentation”, Central Institute For Economic Management (CIEM ) Nordic Institute of Asian Studies (NIAS) Tarp, Finn, D.R. Holst, J.Rand, H.T.Jensen (2003), “Economic Structure and Development in an Emergent Asian Economy: Evidence from a Social Accounting Matrix For Vietnam”, Journal Of Asian Economics 13 , pp.847-871 Tatom, John A., (1985), “Two Views of the Effects of Government Budget Deficits in the 1980s”, http://research.stlouisfed.org/publications/review/85/10/Budget_Oct1985.pdf Ziyaret Tarihi : 17 Ekim 2003 Telli, Çağatay, (2004), “Sosyal Hesaplar Matrisi Üretme Yöntemi ve Türkiye Uygulaması”, Devlet Planlama Teşkilatı Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü, Planlama Uzmanlık Tezi, Ankara Thomas, Marcelle and R.M. Bautista (1999), “A Social Accounting Matrix (SAM) For Zimbabwe”, TMD Discussion Paper No: 36 Trade and Macro Economic Division International Food Policy Research Institute Washington ,U.S.A Thorbecke, Erik (2001), “The Social Accounting Matrix: Deterministic or Stocastic Concept?”, http://people.cornell.edu/pages/et17/ISS%20Paper1.pdf Ziyaret Tarihi :Kasım 2004 Voyvoda, Ebru (2003), “Altenatives in Debt Management: Investigation of Turkish Debt in Overlapping Generation General Equilibrium Frame Work”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bilkent University, The Institute of Economics and Social Sciences of Bilkent University 149 Webster S.J (1985), “ A Social Accounting Matrix For Swaziland , 1971-1972”, Pyatt G., J.I Round , Social Accounting Matrices : A Basis For Planning Washington D.C. The World Bank , 1985 pp. 108-125 Wing, IAN Sue (2004), “Computable General Equilibrium Models and Their Use in Economy – Wide Policy Analysis: Eveything You Ever Wanted to Know (But Were afraid to ask)” MIT Joint Program on the Science and Policy of Global Ziyaret Change, www.m.t.edu/globalchange/www/MITJPSGC_TechNote6.pdf Tarihi : 4 Mart 2005 Woodford, Michael (2001), “Fiscal Requirements for Price Stability”, Journal of Money, Credit and Banking Vol. 33 No.3 , pp.669-728 Worbst, Peter(1998), “A Social Accounting Matrix (SAM) for Tanzania”, http://www.ifpri.org/divs/tmd/dp/papers/tmdp30.pdf Ziyaret Tarihi : 16 Şubat 2004 Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2005 a), “A Macroeconomic General Equlibrium Model For Turkey: Disinflation, Fiscal Austerity and Labor Markets”, http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/econmodel/TURKCGEModel.pdf Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2006 Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2005b), “ Turkish Macroeconomics under the IMF Program Strangulation of the Twin Targets, Lopsided Growth and Persistent Fragilities”, http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/econmodel/TURKCGEModel.pdf Ziyaret Tarihi : 24 Ocak 2006 Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2005c), “SPO’s Standard CGE Model: TURKCGE Algebraic Equations”, http://www.bilkent.edu.tr/~yeldane/econmodel/TURKCGEModel.pdf Ziyaret Tarihi: 10 Ocak 2006 Yeldan, Erinç, E.Voyvoda ve Ç. Telli (2006), “Modelling General Equlibrium for Socially Responsible Macro Economics : Seeeking for the Alternative to Fight Jobless Growth in Turkey”, ODTÜ Gelişme Dergisi, 33(2): 255-295 Yıldırım, Refia (1995), “Bütçe Açıklarının Faiz Oranı Üzerindeki Etkisi”, İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No:11-12-13 (Nisan-Temmuz-Ekim 1995) 150 EK 1 TABLO 32 – Kamu Kesimi Genel Dengesi (Toplam Kamu) 1. VERGİLER A. Vasıtasız B. Vasıtalı 2. VERGİ DIŞI N. GELİRLER 3. FAKTÖR GELİRLERİ 4. SOSYAL FONLAR 5. (CARİ TRANSFERLER) I. Kamu Harcanabilir Geliri II. Cari Giderler III. Kamu Tasarrufu IV. Yatırımlar A. Sabit Sermaye B. Stok Değişmesi V. Tasarruf-Yatırım Farkı VI. Sermaye Transferleri 1. Servet vergileri 2. (Diğer Transferler) 3. (Kamuşal. ve S. Değer Art.) VII. Kasa-Banka/Borçlanma 1. Kasa-Banka Değişimi 2. Dış Borçlanma (Net) - Dış Borç Ödemesi - Dış Borç Kullanımı 3. İç borç/ Alacak(Net) 4. Stok Değişim Fonu VIII. Finansman Gereği Borçlanma Gereği KKBG/GSMH (Yüzde) Kaynak :DPT 1998 (Cari Fiyatlarla Milyar TL) 10.902.342 4.774.173 6.128.169 676.171 2.687.241 -1.253.672 -8.072.974 4.939.108 -5.922.692 -983.584 -3.638.333 -3.359.435 -278.898 -4.621.916 197.193 178.313 213.261 -194.381 4.424.721 -718.639 -491.577 -2.224.238 1.732.661 6.227.119 -592.182 2 5.016.903 9,4 151 Tablo 33 – SGKlar ve Bazı Altkalemler SOSYAL GÜVENLİK TOPLAM PRİMLERİ Bağ-kur SSK Emekli Sandığı Sosyal Güv. Primleri Ek Alacaklar İşsizlik Sigortası SOSYAL GÜV. KUR. HARCAMALARI Bağ-kur SSK Emekli Sandığı Işsizlik Sigortası DENGE Çalışanlar Payı SSK Emekli Sandığı Işsizlik Sigortası İşveren Payı Bağ-kur SSK Emekli Sandığı Işsizlik Sigortası Kaynak : Telli (2003. sf 33). 1998 (Cari Fiyatlarla Milyar TL) 2.366.976 214.814 1.254.108 898.054 733.054 165.000 3.620.648 3.620.648 622.310 1.898.640 1.099.698 -1.253.672 838.271 524.105 314.166 1.528.705 214.814 730.003 583.888 152 Tablo 34 : Dış Denge 1998 Milyar TL Dış Alemden Gelirler Mal ve Hizmet İhracı Hanehalkı Geliri Firmalar Geliri Dış Aleme Ödemeler Mal ve Hizmet İthalatı Firma Giderleri Kamu Ödemeleri 15.330.303 12.713.300 1.382.772 1.224.231 15.896.841 14.573.224 627.996 695.621 Dış Tasarruf Girişleri (üstten gelen) Dış Tasarruf Girişleri (alttan gelen) Mal ve Hizmet İhracı Mal ve Hizmet İthalatı Net Faktör Gelirleri 566.538 566.538 12.713.300 14.573.224 1.293.386 Faiz Ödemeleri Kamu Sektörü Genel Hükümet KİTler Merkez Bankası Özel Sektör 1.254.171 626.175 560.645 65.530 226.494 401.501 Milyon Dolar Faiz Ödemeleri Kamu Sektörü Genel Hükümet KİTler Merkez Bankası Özel Sektör Ortalama Döviz kuru = E (TL/dolar) ER Faktörü = E/1000 Bilgi için İşçi Dövizleri (milyon $) İşçi Dövizleri (milyon TL) Karşılıksız Transferler (milyon$) Karşılıksız Transferler (milyar TL) Kamu Transferleri (milyon$) Kamu Transferleri (milyar TL) Özel Kesim Transferleri (Milyon $) Özel Kesim Transferleri (Milyar TL) Kar Transferleri (Milyon $) Kar Transferleri (Milyar TL) Kaynak : DPT, TÜİK,TCMB, Telli (2003) 4.823 2.408 2.156 252 871 1.544 260.040 260 5.356 1.392.772 371 96.475 159 41.346 212 55.128 -328 -85.293 153 Tablo 35 : Milli Gelir Hesapları 1998 GSYİH (Harcama Y.) G. Safi Sa. Serm .Ol. Özel Sektör Kamu Sektör Toplam Stok değişimi Özel Sektör Kamu Sektör Toplam Tüketim Özel Sektör Kamu Sektör Mal ve Hizmet İhracı Mal ve Hizmet İthalatı İstatistiki Hata (Cari Fiyatlarla Milyar TL) 53.522.970 12.839.212 9.636.188 3.203.024 -211.639 -490.537 278.898 42.755.321 36.122.555 6.632.766 12.713.300 14.573.224 -1.298.025 GSYİH (Gelir Yöntemi) Üretim ve İth. Vergileri Sabit Sermaye Tüketimi Ücretler Sermaye Gelirleri Bilgi :Üretim Teşvikleri GSYİH (Harcama Y.) Toplam Brüt Yatırım Özel Sektör Kamu Sektör Toplam Stok değişimi Özel Sektör Kamu Sektör Toplam Tüketim Özel Sektör Kamu Sektör Mal ve Hizmet İhracı Mal ve Hizmet İthalatı 52.224.946 505.410 3.270.051 13.297.031 30.152.454 872.384 52.224.945 12.613.366 9.253.931 3.359.435 -437.203 -716.101 278.898 41.908.706 35.976.014 5.922.692 12.713.300 14.573.224 GSYİH (Gelir Yöntemi) Dolaylı Vergiler Üretim Vergileri Satış Vergileri Katma Değer Toplam Ücretler Kayıtlı İşgücü Kayıtdışı İşgücü Sermaye Geliri Kaynak : TÜİK, DPT. 52.224.946 6.128.169 2.729.242 3.398.927 46.096.777 18.113.329 13.297.031 4.816.298 27.983.448 154 Tablo 36 – Genel Denge Tablosu 1998 (Cari Fiyatlarla Milyar TL) GSYİH Net Faktör Gelirleri GSMH Dış Kaynak GSMHG * Toplam Talep Özel Tüketim Özel Tasarruf Özel Yatırım Kamu Tüketimi Kamu Tasarrufu Kamu Yatırımı Kamu I-S Özel S-I 52.224.945 1.293.386 53.518.331 566.538 54.084.869 54.084.869 35.986.014 12.593.209 8.537.830 5.922.692 -983.584 3.638.333 4.621.917 4.055.379 * : Karşılıksız transferlerin sıfır olduğu varsayımı altında Gayri safi Milli Harcanabilir Gelir Kaynak : TÜİK, DPT ve TCMB verileri 155 Tablo 37: Gayri Safi Milli Hasıla 1998 (Cari Fiyatlarla Bin YTL) TARIM 9.113.454 SANAYİ 11.970.299 Maden 563.270 İmalat 10.128.256 Enerji 1.278.773 İNŞAAT 3.124.593 TİCARET 10.404.501 Ulaştırma 7.102.826 Mali Müesseseler 328.526 Konut 1.761.711 Serbest Meslek ve Hizmet. 1.956.339 (-) İzafi Banka Hizmetleri 3.049.158 Sektörler Toplamı Devlet Hiz. Kar Amacı Olmayan Özel Hiz. Kur. İthalat Vergisi GSYİH (Alıcı fiy.) Net Dış Al. Fak. Gel. GSMH (Alıcı fiy.) Kaynak : TÜİK, Yeni GSMH Serisi 45.665.092 4.915.736 98.742 154.375 52.224.945 1.293.386 53.518.332 156 Tablo 38:Konsolide Bütçe Dengesi 1998 HARCAMALAR Cari Personel Diğer Cari Yatırım (*) Transfer Faiz Ödemeleri İç Faiz Ödemeleri Dış Faiz Ödemeleri KIT’lere Transfer Vergi İadeleri Sosyal Güvenlik Diğer Transferler GELİRLER Genel Bütçe Vergi Gelirleri Gelir Üzerinden AI.V. Servet Üzerinden AI.V. Mal ve Hiz. Üzer. AI.V. Dış Ticaret Vergileri Vergi Dışı Normal Gel. Özel Gelir ve Fonlar Katma Bütçe GELİR GİDER FARKI Emanet ve Avans. Net Değişme NAKIT AÇIĞI BORÇ İDARESİ Dış Borçlanma (Net) Kullanım Ödeme İç Borçlanma (Net) Tahvil (Net) Kullanım Ödeme Bono (Net) Kullanım Ödeme Merkez bankası (Net) KOF Geri Dönüş Diğer Milyar TL 15.601.363 5.173.489 3.871.005 1.302.484 1.002.148 9.425.726 6.176.595 5.629.524 547.081 159.960 539.253 1.400.000 1.149.918 11.706.236 1.159.312 9.228.586 423.135 72.684 3.608.416 1.317.351 1.221.530 1.139.196 116.924 -3.985.127 -111.666 -4.006.793 Kaynak : DPT, Maliye Bakanlığı(*) Yatırım İşçiliği personel harcamaları içinde yer almaktadır. -943.984 894.881 1.838.895 4.604.300 1.311.144 2.821.204 1.510.060 3.293.156 9.173.673 5.880.517 346.477 157 Tablo 39 : Toplam Vergi Yükü 1998 (1) Konsolide Bütçe (2) Mahalli İdareler (3) Fonlar (4) Toplam (1+2+3) (5) Sosyal Güvenlik Kurumları (6) Toplam (4+5) (7) Vergi İadeleri (8) GSMH 9.407.744 1.409.693 871.230 11.688.667 2.366.976 14.055.643 539.253 53.518.332 Sos. Güv. K.Hariç Vergi Yükü (%) Vergi iadeleri düşülmüş Vergi iadeleri düşülmemiş 20,8 21,8 Sos. Güv. K.dahil Vergi Yükü (%) Vergi iadeleri düşülmüş Vergi iadeleri düşülmemiş Kaynak : DPT (1) Geçici (2) Tahmin 25,3 26,3 158 Tablo 40:Ödemeler Dengesi A. CARİ İŞLEMLER DENGESİ İhracat f.o.b. Ithalat f.o.b. Mal Dengesi Hizmet Gelirleri Hizmet Giderleri Mal ve Hizmet Dengesi Yatırım Gelirleri Yatırım Giderleri Mal, Hizmet ve Yatırım Geliri Dengesi Cari Transferler B. SERMAYE VE FİNANS HESABI Yurtdışında Doğrudan Yatırım Yurtiçinde Doğrudan Yatırım Portföy Hesabı-Varlıklar Portföy Hesabı-Yükümlülükler Hisse Senetleri Borç Senetleri Diğer Yatırımlar-Varlıklar Merkez Bankası Genel Hükümet Bankalar Diğer Sektörler Diğer Yatırımlar-Yükümlülükler Merkez Bankası Genel Hükümet Bankalar Diğer Sektörler 1998 (Milyon Dolar) 1.984 30.662 -44.926 -14.264 23.686 -10.180 -758 2.481 -5.466 -3.743 5.727 -840 -367 940 -1.622 -5.089 -518 -4.571 -1.464 -95 0 -942 -427 6.762 571 -1.655 3.195 4.651 159 Tablo 40: Ödemeler Dengesi Devamı C. CARİ, SERMAYE VE FİNANSAL HESAPLAR D. NET HATA VE NOKSAN GENEL DENGE E. REZERV VARLIKLAR Resmi rezervler Uluslararası Para Fonu Kredileri Kaynak : TCMB 1.144 -697 447 -447 -216 -231 171 ÖZGEÇMİŞ KİŞİSEL BİLGİLER ADI SOYADI DOĞUM YERİ DOĞUM TARİHİ ADRES TELEFON E-POSTA EĞİTİM DURUMU Doktora Yüksek Lisans Lisans Lise İŞ TECRÜBESİ Araştırma Görevlisi : Melek AKDOĞAN GEDİK : ADANA : 10.03.1977 : Kurttepe Mah. 4.sok. No.5 Seyhan/ Adana : 0 322 338 72 54 Dahili 213 : [email protected] :Çukurova Üniversitesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Ana Bilim Dalı :Hacettepe Üniversitesi , Sosyal Bilimler Enstitüsü, Maliye Ana Bilim Dalı . : Çukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümü : Adana Kurttepe Anadolu Lisesi Çukurova Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümü Hacettepe Üniversitesi Maliye Bölümü (35.md) 2007 2001 1998 1994 20011999-2001 YABANCI DİL İngilizce ÜDS 80 BİLGİSAYAR BECERİSİ: Windows, Office Programları, Banxia Frontier , Lindo, Gams Paket Programı TEZLER Veri Zarflama Analizi Tekniği ile Sigorta Şirketlerinin Etkinlik Ölçümü: Türkiye Örneği ; Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, 2000, Ankara, Danışman: Prof. Dr. Selçuk CİNGİ 172 BİLİMSEL YAYINLAR Ulusal Bildiriler Algan, Neşe ve Akdoğan, Melek ,“Veri Zarflama Analizi (VZA) Tekniği Kullanılarak Karadeniz Bölgesinde Yer Alan İllerin Etkinlik Değerlendirmesi”, 11. Ulusal Bölge Bilimi / Bölge Planlama Kongresi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, 21-23 Ekim 2004, Trabzon Uluslar arası Bildiriler Akdoğan, Melek, “The Social Accounting Matrix of Turkey in 1998”, International Input-Output Association, 16th International Input Output Conference , İstanbul, 2-6 Temmuz 2007 Ulusal Hakemli Dergide Yayınlanmıs Makaleler Güneş, İsmail ve Melek Akdoğan Gedik(2007) “Büyükşehir Belediye Hizmetlerinin Göreli Etkinlik Analizi” Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi,Cilt16, Sayı 4 “Türk Sigorta Sektörü Ölçek Ekonomilerinin Değerlendirilmesi: : Co Integrasyon Analizi”, (Akdoğan, Melek ve Yücel Fatih ), Sosyo Ekonomi Dergisi, Ocak 2003 Ödüller Akdoğan, Melek G, ve K.Tüm “Yabancı Yatırımların Ülke Ekonomisine Kazandırılması Göreli Etkinlik Değerlendirmesi: Veri Zarflama Analizi Uygulaması”, YASED Uluslararası Yatırımcılar Derneği, İnceleme Yarışması VII (Mansiyon) Çeviriler “Yarının Girişimcilerinin Eğitimi”, by Allan Gibb, Economic Reform Today,1998/4 p.32-38 Liberal Düşünce Dergisi 2000/5-18 ss.32-39) “Küresel Ekonomide Büyüme”, by John Sullivan, Center for International Private Enterprise, ,2000/1, (Translation:http://www.cipe.org/pdf/publications/fs/K%FCresel_Ekonomide_B %FCy%FCme.pdf)