analiz İLTİHAPLI (İNFLAMATUVAR) BEL AĞRISIYLA YAŞAM Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ve Romatoloji Uzmanı iltihaplı bel ağrısı konusunda gerek halkımızın gerekse de hekimlerin farkındalık düzeyinin artması çok önemlidir. Hastalarda bazen sol bazen de sağ kalçada ağrı olabilir. Ağrı kesici kullanımıyla ağrıların azalması da önemli ipuçlarındandır. Bel ağrısı hangi hastalıklara bağlı olarak gelişir? İltihaba bağlı bel ağrısının özellikleri nelerdir? Bel, sırt veya kalça ağrısı ile başvuran bir hastada bazı sorularla sorunların mekanik mi yoksa iltihaplı bel ağrısına bağlı olup olmadığını anlamaya çalışıyoruz. Mekanik yani zorlamaya bağlı ağrılar, dinlenince rahatlamakta, hareket etmekle alevlenmektedir. Hastalığın doğası gereği sinsi seyirli olması tanıda gecikmeye neden olabilmektedir. Çünkü ara ara alevlenmeler gösterdiği için hastalar şikâyetlerini tam olarak zaman içerisindeki değişimini takip edemezler. Yani zaman içerisinde farklı dönemlerde görülen şikâyetlerinin aynı sorunun parçası olabileceği bazen de aklına gelmemektedir. Doç. Dr. Ömer KARADAĞ Bel ağrısı günlük yaşam içerisinde çoğumuzun, hayatımızın bir döneminde yaşadığı sorunlardan birisidir. Genellikle dinlenince ve bazen de kısa süreli ağrı kesici ilaç kullanımı ile geçer. Ancak bazı durumlarda dikkat edilmesi gerekmektedir. Özellikle 40 yaş altı dönemlerde başlayan ve üç aydan uzun süreli bel ağrısı varsa bu açıdan değerlendirilmekte fayda bulunmaktadır. İnflamatuvar yanı 42 SAĞLIK ve İNSAN / ŞUBAT 2016 İltihaplı bel ağrısında genellikle ağrılar istirahatle geçmez hatta artabilir. Hastalar sabah kalktığında belinde kalçalarında tutukluktan şikâyet ederler. Bazen de uyuduğunda gecenin ikinci yarısında ağrı ile uyandıklarını ve hareket etme gereği hissettiklerini ifade ederler. Bu katılık hissi hareket ettikçe açılmakta ve genelde yarım saatten uzun sürebilmektedir. İltihaplı bel ağrısı bulgularını şu şekilde özetleyebiliriz: • Başlangıç yaşı <40 (45yaş) • Bel ağrısı >3 ay • Sinsi başlangıç • Sabah tutukluğu >30 dakika • Egzersizle düzelme • İstirahatle düzelme olmaması • Gecenin ikinci yarısında ağrı Ankilozan spondilit ve spondilartropati aynı hastalık mıdır? ile uyanma • Bazen sol bazen sağ kalçada ara ara olan ağrı • Ağrı kesici ilaçlara iyi yanıt Bu belirtilerin hepsinin aynı anda olması gerekmiyor. Ne kadar fazla belirti varsa, o kadar tanıyı destekleyici olduğunu söyleyebiliriz. Bir de bel fıtığı tanısı hastaların tanısında gecikmeye yol açabileceği söyleniyor? Neden? Şöyle ki hekimlikte öncelikli olan, hastaların şikâyetlerinin dinlemesi ve muayene edilerek muhtemel hastalıkların belirlenmesidir. Bundan sonra bazı kan veya röntgen, MR gibi yöntemlerle tanıyı desteklemeye çalışıyoruz. Toplumumuzda bel ağrısı ile hastaneye başvurulduğunda sanki röntgen istenmeden, MR veya tomografi istenmeyince eksik değerlendirildiği konusunda düşünce olabilmektedir. Laboratuvar testlerinde klinik olarak önemli olmayan, yani belirli düzeye kadar normal olarak adlandırılabilecek bulgular sanki bir hastalık varmış izlenimi vermektedir. Şunu kastetmek istiyorum; şikâyetiniz olmasa da lumbal spinal MR çektirseniz özelikle ileri yaşlarda %30-40 kişide bazı bulgular saptanabilmektedir. Eğer sizin gerçekte iltihaplı bel romatizmanız varsa ve ona yönelik değil de lumbal spinal ME çekildi ve bel fıtığı yanı disk hernisi tanısı aldınız. Bu durumda bel ve kalça ağrılarınızı hep bel fıtığına yorumladınız. Bu durumda asıl hastalığınızın tanısında gecikme olmaktadır. Hangi durumlarda bel fıtığında dikkat edilmelidir? Bel kalça ağrısıyla birlikte ayak parmak uçlarında uyuşma hissizlik varsa acil olabilir. Ayrıca istemsiz kilo kaybı, iştahsızlık ve ateş gibi genel hastalık hali varsa da dikkat edilmelidir. Spondilit, omurganın iltihabı demektedir. Ankiloz ise bir eklemin çevresindeki kemiklerle kaynaması ya da sertleşmesi sonucu hareket yeteneğinin ileri derecede kısıtlanması anlamına gelir. Yani Ankilozan spondilit, leğen kemiği ve omurgalar çevresinde görülen, bel, boyun ve sırt ağrısı ve hareket kısıtlığına yol açan uzun süreli iltihaplı romatizmal bir hastalıktır. İnflamatuvar yani iltihaplı bel romatizması denince aklımıza Ankilozan spondilit ve onun erken dönemi olarak adlandırabileceğimiz spondilartritler gelmektedir. Ankilozan spondilit olarak tanı konulabilmesi için röntgende belirli bulguların olması gerekmektedir. Ancak iltihaplı yani inflamatuvar bel ağrısı olan kişilerde şikâyetlerin ilk başlangıcından itibaren 5 yıl sonra bile ancak yarısında röntgende tanı için gerekli bulgular belirlenebilmektedir. Eğer tanı için bekleyecek olursak asıl amacımız olan sakatlık olmaksızın hastalığın tedavisi ve hastalarımızın herhangi bir özürleri olmadan tedavilerin planlanması gecikecektir. Günümüzde görüntüleme yöntemlerinde gelişmeler erken tanı için çığır açmıştır. İltihaplı bölgelerin yani leğen kemikleri çevresi ve bazen omurgalara yönelik MR çekilerek erken tanı konulabilmektedir. Bu grup yani erken tanı alan hastalar aksiyal spondilartrit olarak adlandırılabilmektedir. Aslında hastalarımız için tanının Ankilozan spondilit mi aksiyal spondilartrit mi olduğu tedavi için çok farklılık yaratmamaktadır. Tıpta bazen bazı hastalıklar birarada görülme eğilimindedir. Spondilartropatiler dediğimiz bu grupta Ankilozan spondilit de yer almaktadır. Şöyle ki üveit, gözümüzdeki bir bölgenin iltihabıdır. Üveit kişilerde yalnız başına olabileceği gibi, Ankilozan spondilitli hastalarda görülebilmektedir. Bunun dışında psöriazis yani sedef denilen hastalığı, Crohn veya ülseratif kolit olarak adlandırılan iltihaplı barsak hastalıkları da bu gruptandır. Bazen ben Romatolojik hastalarda tanı koyma sürecini çocukların yapbozuna benzetiyorum. Hastalar bize bir şikâyet ile geliyorlar, biz onlara ailenizde benzer şikâyeti olan var mı? Sedef hastalığınız var mı? Topuk ağrınız veya herhangi bir ekleminizde şişliğiniz olduğu şeklinde soruları soruyoruz. Ne kadar fazla bulgu saptayabilirsek yapbozun o kadar fazla parçası birleşiyor ve gerçek resmi daha net görebiliyoruz. Yani hastalarımızı değerlendirirken ek sorularla sorunlarını net olarak anlamaya çalışıyoruz. Bu hastalıkların kalıtsal olduğu da biliniyor. Bu açıdan tarama yapılıyor mu? Evet, Ankilozan spondilit gelişiminde genetiğin de rolü var. HLA-B27 dediğimiz bir gene sahip olunması riski arttırabiliyor. Bu gen diğer spondilartropatilerde de görülebiliyor. Ancak toplumumuzda herhangi bir sorunu olmayanlarda da %6-8 oranında pozitif olabiliyor. Bu nedenle tarama yapmıyoruz. Bizim için önemli olan tanı aşamasında hastanın ailesinde bu hastalıklar varsa tanıyı destekliyor. En sık sorulan sorulardan birisi de ‘Çocuğum için tarama yaptırayım mı?’ tarzında sorular. Bizim için olmazsa olmaz olan benzer şikâyetlerin varlığı. Herhangi bir şikâyeti olmayan kişilerde tarama yapmıyoruz. Neden sabahları tutukluk olmaktadır? Kas iskelet sistemimizin bir bölgemizde iltihap olması durumunda, iltihap bölgesinde bağışıklık sistemi mücadele etmektedir. Bu bölgede kan ve iltihap birikimi almaktadır. Gece hareketsiz kalındığı zaman bu iltihaplı bölgedeki sıvı birikimi dağılamamaktadır. Vücudumuz hareketle bu sorunu çözmeye çalışmaktadır. Hastalık Yönetimi ne anlama geliyor? Son yıllarda hastalığın tedavisi demek yerine ‘Hastalık Yönetimi’ kavramını kullanıyoruz. Çünkü hastalıkla baş ederken ilaçlar kadar, hastaların kendisi ve ailesinin desteği, paydaşların hastalık konusundaki eğitimleri, hastalarımızın yaşam tarzı değişiklikleri en az ilaçlar kadar vurgulanması gereken konulardır. Ankilozan spondilit hastalık yönetimi için konuşacak olursak SAĞLIK ve İNSAN / ŞUBAT 2016 43 • Hastalar sigara kullanıyorsa, sigaranın bırakılması konusunda uyarılması, unutulmamalıdır. • Hastalığın tüm evrelerinde kısa süreli de olsa egzersiz öneriyoruz. • Egzersizler konusunda derneğimiz ve Ankilozan spondilit hasta derneklerinin web sayfalarından örnekler görülebilir. İlk aşamada fizyoterapist arkadaşların önerilerinden sonra düzenli ve günlük olarak egzersizlerini devam etmelidirler. • Grup halinde egzersizlerin uyum oranının yüksek olduğunu da hatırlatmak istiyorum. • Ankilozan spondilit tedavisinde kullanılan kortizon dışı iltihap kurutucu ilaçlar, hastaların ağrı ve tutuklukları giderici özelliklerinin yanı sıra hastalığın ilerlemesini önleyici etkileri de bulunmaktadır. Bu nedenle doktorlarının önerilerine göre gerekiyorsa düzenli olarak kullanılmalıdır. • Hastaların klinik durumuna gore sulfasalazine ve metotreksat gibi hastalık aktivitesinin etkileyen ilaçlar da belirli hastalarda önerilebilmektedir. • Son 10-15 yıl içerinde ülkemizde de kullanılmaya başlanan TNFinhibitörleri olarak bilinen biyolojik ilaçlar özellikle diğer tedavilere dirençli hastalarda çığır açmıştır. Ülkemizde bulunan 6 adet farklı markada TNF inhibitörü, ilacın uygulanma şekli ve hastaların klinik durumuna göre doktorlar tarafından hastalarımıza önerilmektedir. • Hastaların erken tanı ve etkin te- davi uygulanması durumunda, oldukça başarılı şekilde vücutta sakatlık kalmaksızın hayatlarını 44 SAĞLIK ve İNSAN / ŞUBAT 2016 sürdürmesi mümkün olabilmektedir. • Son olarak hastalarımızın bitkisel ilaçlar olarak piyasada ve eşitli televizyon kanallarında reklamı yapılan, ancak faydaları ispatlanmamış tedavilerden uzak durmaları gerekmektedir. Çünkü bu ilaçlar vücudumuzda çeşitli yan etkilere yol açabiliyorlar. Bunların yerine yaşam tarzı, değişiklikleri, egzersiz ve hekimlerinin önerilerini yerine getirmelerini tavsiye ediyoruz. Sigaranın birçok soruna yol açtığını biliyoruz. Ancak Ankilozan spondilit’le ne ilgisi olabilir? Ankilozan spondilitte entezit dediğimiz tendonların kemiğe yapışma yerlerinde iltihap olabiliyor. Örneğin topuk ağrısı veya topuk dikeni denilen durumlar gelişebiliyor. Benzer şekilde Ankilozan spondilit hastalarında göğüs kafesimizdeki kaburgalarımızın bağlanma yerlerinde de iltihap olabiliyor. Hastalar derin nefes alamıyorum. Nefes alırken göğüs kafesimde batma oluyor. Şeklinde ifade edebiliyorlar. Tanıda gecikme olması durumunda göğsümüzün genişleme kapasitesi de azalıyor. Sigara da zaten azalmış olan derin nefes alma yeteneğini daha da güç hale getiriyor. Türkiye Romatoloji Derneği olarak da hasta-hekim toplantılarına önem verdiğinizi biliyoruz. Bu konudan da bahseder misiniz? Sadece Romatolojide değil Tıbbın bir çok alanında erken tanı çok önemli hale geldi. Biz sadece Ankilozan spondilit’te değil Romatoid artrit, Ailesel Akdeniz Ateşi gibi birçok hastalığımızla ilgili hasta toplantıları ve he- kim toplantıları yapıyoruz. Hastaların ilk olarak bu şikâyetlerle başvurdukları hekim gruplarına eğitim toplantıları organize ediyoruz. Romatolog bulunmayan illerde de Sağlık Bakanlığı ilgili departmanları veya üniversitelerce organize edilen toplantılarda bu hastalıkları anlatıp erken tanı için ipuçlarını tartışıyoruz. Nitekim geçen ay Kırşehir’de Şubat ayı içerisinde Yozgat’ta benzer toplantılar yapıyoruz ve gelen taleplere göre yapmaya da devam edeceğiz. Bu gruplarda aile hekimi, iç hastalıkları uzmanı, fizik tedavi uzmanları, hatta ortopedi ve beyin cerrahi hekimleri yer alıyorlar. Tamamen gönüllülük esasına göre meslektaşlarımız katılıyorlar. Hastalara yönelik de Artritle Yaşam Derneği, Romaturka Derneği, Behçet Hastalığı ve Ailesel Akdeniz Ateşi Derneği gibi derneklere misafir oluyoruz. Hastalara hastalıkları hakkında bilgiler verip varsa sorularına o sırada cevaplar veriyoruz. Yeri gelmişken hastalarımızı ilgili hasta derneklerine katılmaya davet ediyorum. Tıpta bilgi kirliliği en önemli sorunlardan biri. Hastalarımızın doğru bilgilere erişebilmeleri ve kaynağı belli olmayan bilgilerden uzak durması için de çabalar içindeyiz. www.romatoloji.org adresinden hastalarımıza yönelik hazırlanan kitapçıklar incelenip bastırılabilir. Ayrıca Romatizmatv. com adı altında web sayfası oluşturuldu. Burada 2-3 dakikalık videolarla Romatolojik hastalıklar, tedavi yöntemleri gibi konular derneğimize üye uzman hekimlerce bilgiler verilmektedir. Bugün itibariyle bu sitemize bir milyona yakın giriş sağlanmış durumda. Ayrıca hastalarımız yer almayan soruları da gönderebiliyorlar. Cevapları ya video ile veya yazılı olarak kendilerine ulaştırıyoruz.