Ekin Sarıyıldırım Bir Küçük Mutluluk Hep uzaklarda arıyoruz mutluluğumuzu. Belki de içten bir tebessümü kendimize çok görüyoruz. Ne ara bu kadar soğuk, uzak insanlar olduk biz birbirimizden? Hepimiz kendi hayatlarımızın akışında yitip giderken, belki de önümüzde muhtaç olduğumuz o yardım elini göremiyoruz. Öyle insanlar var ki, kendi içlerine kapatmış, çıkamayan, kendi içlerinde hapiste... Ne yazıktır ki bu bir alışkanlık olmuştur onlarda, kurtaramadıkları gibi kendilerini, başkalarının da onları kurtarmalarını istemezler, bir yardım elini gördükleri anda o kişiden kaçmaya başlarlar. Oysa onlara tek gereken şey o eldir, belki de sadece birine sırtlarını rahatça yaslayabilmektir. Amélie Poulain'in Masalsı Kaderi filminde de o “yardım eli” bu güzel yürekli Amélie’den geliyor insanlara. Kendinden vererek başkalarına destek oluyor Amélie. Günün sonunda başkalarının tebessümleri onunmuşçasına mutlu oluyor. Fakat o nasıl mutlu olacaktı böyle? İşte ben de bu noktada Amélie’ye bir yakınlık hissettim. Kendimden, görüşlerimden, inançlarımdan dahi vazgeçerek yardım etmeye, destek olmaya çalıştığım insanlar vardı benim de. Başkalarının yaşamını değiştirmek isteyen bir kız, hayal gücünün sınırlarının zorlayarak sevdiği, değer verdiği kişileri mutlu etmeye çalışıyor. Bazen işler yolunda gitmese bile bütüne baktığınızda yüzünüzü gülümsetmiş olaylar bütününü görmenizi sağlıyor. İşte ben de bu filmi izlemeden önce dahi Amélie gibi insanlara yardımcı olmak için uğraşıyordum. Bir süre sonra görüyorsunuz ki, mutluluk gerçekten de paylaştıkça çoğalıyor. Bu yüzden mutluluk, küçük bir tebessüm bile olsa içinizi ısıtmaya yetiyor. Karşınızdakine yaptığınız bir incelik sonunda sizi de sevindiriyor, başkalarının hayatı sizinmişçesine huzurla dolabilmeyi öğreniyorsunuz. Fakat karşımızdakine yaptığımız iyiliklerden kendimizi düşünmeye ne zaman fırsatımız kalacak? Ya içimizdekileri dışarı kolay kolay vuramıyorsak o şekilde de mutlu olabilir miyiz acaba? İşte, Amélie de, çok çekingen bir kız çünkü küçüklüğünde hiç arkadaşı olmamış. Bu yüzden hoşlandığı kişiye kolay açılamıyor ve hayal gücünün getirisiyle birçok oyun oynuyor ona. Bu kız bu oyunları o kadar sevimli kılıyor ki onun için sempati hissetmekten kendimi alıkoyamadım doğrusu. Hayal dünyanız ne kadar genişse sanırım o kadar mutlu olabiliyorsunuz. Sonuçta sığlıktan kurtulup bambaşka dünyalar yaratabiliyorsunuz kendinize. Küçük şeylerden zevk almaya başlıyorsunuz sonunda. Mesela Amélie, suda taş sektirmekten ona bir çeşit haz veriyor. Bence zaten herkes kendine böyle küçük ama onları mutlu eden hatta kafasını boşaltmasını, içini huzurla doldurmasını sağlayacak bir aktivite bulmalı. Bu şekilde belki birbirimize daha yakın hissetmeye başlarız. Filmde dikkatimi çeken başka bir ayrıntı ise müzikler. Klasik müzik ilgim küçüklüğümden beri geldiğinden belki de bu filmin müzikleri içimi çocuksu bir sevinçle doldurdu. Bazı şarkılarda öylesine bir hüzün var ki gözümü kapattığımda kendimi yağmurun kokusunu içime çekerken buluyorum. Nedendir bilinmez bana yağmur hep hüzünlü gelmiştir zaten. Bu sebeple o şarkı da öyle bir izlenim bırakmıştı bende filmi izlerken. Ama buna rağmen yağmur bittiğinde de güneşin geri gelişi, her inişin bir çıkışı olduğu anlamına da gelebilir bence. Her düşüşümüzün sonunda bir çıkış mutlaka olmalı. Zaten yükseğe çıkabilmek için daha aşağılarda olmak gerekmez mi? Filmin sonlarına doğru Amélie’nin sevdiği adam evine geliyor ve Amélie ilk başta korkup kapıyı açmak istemiyor. Fakat sonrasında kapıyı açarak hayatının akışını bana göre tamamen değiştirmiş bulunuyor. Çünkü, o kapıyı açmasıyla beraber mutlu etmek için uğraştığı kişiler kadar kendisi de bir anda mutlu olmaya başlıyor, ve bu mutluluk öyle bir şey ki, başkasının hissettiğini hissetmek yani bir nevi empatiden de çok farklı. Gözlerinde bile ışıldayan o saf mutluluğu bu güzel karakterde o kadar rahat görebiliyoruz ki, bu beni bile filmi izlerken sevindirdi. Sonuçta hepimizin o güzel günlerinin elbet bir gün geleceğine ve belki de ilk defa mutluluktan ağlayacağımıza inandım ben bu filmde. O kadar hayatla doldum ki, filmi izlediğimden beri yüzümden küçük bir tebessümü eksik etmiyorum. Çünkü en ufak yerde bile bir küçük mutluluk elbet vardır. Önemli olan onu bulabilmek...