REPORT 3 TURKISH:Layout 1 11/20/12 1:22 PM Page 2 Kıbrıs’ta yerinden olmak etkilemelerinden ötürü yerinden edilme ve mülkiyetin hukuki yönlerini, hukuk ve siyasetin Sivil ve Askeri Çatışmanın sonuçları iki farklı alanına odaklanarak analiz etmektedir: birincisi, yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlara Rapor 3 Bu rapor, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs’ın hem Kıbrıslı Rum hem de Kıbrıslı Türk vatandaşlarını konaklama ve diğer ihtiyaçlarla ilgili ödenek ve hizmetlerin temini; ikincisi ise Cumhuriyet tarafından kontrol edilen bölgelerdeki (güney) Kıbrıslı Türklere ait malların yönetimiyle ilgili hukuki rejim ve AİHM’in konuyla ilgili birbirini izleyen karalarının ışığında kuzeyde kalan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Kıbrıslı Rumlara ait mallar. Rapor, anayasal ve yasamaya ait mülkiyet hükümleri, AİHM kararları, ulusal mahkeme ve Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin mülkiyet hakları ile ilgili Kıbrıs Ombudsmanı ve zorunluluk doktrininden kaynaklanan konuları, Kıbrıs Türk Malları İçin Vasilik Kurumu, devletler özel hukuku ve AB ayrımcılık karşıtı mevzuatını ele alarak inceler. Bu rapor, PRIO Cyprus Centre Posta Kutusu 25157, 1307 Lefkoşa, Kıbrıs adresinden, 357 22 456555/4 numaralı telefon aracılığıyla, [email protected] adresinden temin edilebileceği gibi wwww.prio-cyprus-displacement.net adresinden de indirilebilir. ISBN: 978-82-7288-422-1 Bu rapor PRIO tarafından uygulanan “Güven Yaratmak ve Uzlaşma Dialoğu” projesinin bir bölümü olarak Avrupa Birliği tarafından finanse edilmiştir. Nicos Trimikliniotis Corina Demetriou REPORT 3 TURKISH:Layout 1 11/20/12 1:21 PM Page 1 Yazarlar hakkında Nicos Trimikliniotis sosyoloji ve hukuk alanlarında çalışmalar yapan dallar arası bir bilim insanıdır. 2008’den buyana PRIO Cyprus Centre’de kıdemli araştırma uzmanı olarak görev yapmaktadır. Kendisi ayrıca Lefkoşa Üniversitesi’nde Hukuk ve Sosyoloji doçenti, Güney Afrika Cape Town Üniversitesi’nde ise onursal araştırma görevlisidir. İnsan hakları, ayrımcılık, göç, cinsiyet, etnik çatışma ve ırkçılık, anayasal, eğitimsel ve çalışma konuları üzerinde geniş araştırmalar yapmış olan Trimikliniotis’in kitap ve dergilerde yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunmaktadır. En son çalışmaları arasında: Umut Bozkurt’la birlikte yazılarak yayına hazırlanan, Beyond a Divided Cyprus: A State and Society in Transformation/Bölünmüş bir Kıbrıs’ın Ötesinde: Dönüşümdeki Devlet ve Toplum, (Palgrave MacMillan, 2012); ve Η Διαλεκτική του Έθνους-Κράτους και το Καθεστώς Εξαίρεσης: Κοινωνιολογικές και Συνταγματικές Μελέτες για την Ευρω-Κυπριακή Συγκυρία και το Εθνικό Ζήτημα (The Nation-State Dialectic and the State of Exception/MilletDevlet Diyalektiği ve Olağanüstü Durum) (Savalas, Athens, 2010) bulunmaktadır. E-mail: [email protected] Corina Demetriou temel haklar, ırkçılık, ayrımcılık, göç, sığınma, iş yasası ve Kıbrıs’ta seks ticareti konularıyla ilgili araştırmacı ve bilirkişidir. Avukatlık, hukuk araştırması ve insan hakları alanında sivil toplum örgütleriyle ilişkiler konusunda uzun yıllara dayanan deneyimi vardır. 2007 yılından beridir ayrımcılık karşıtı alanda Avrupa Yasal Bilirkişi Ağı’nın ulusal uzmanıdır. Demetriou, aynı zamanda AB Temel Haklar Ajansı’nda sözleşmeli bilirkişi olarak görev yapmış, temel haklarla ilgili birçok uzman raporu, sayısız bilimsel ve basına yönelik makaleler yazmıştır. Halen, Kıbrıs’ta temel haklarla ilgili bir kitap çalışmasını sürdürmektedir. Bu rapor, PRIO Cyprus Centre Posta Kutusu 25157, 1307 Lefkoşa, Kıbrıs adresinden, 357 22 456555/4 numaralı telefon aracılığıyla, [email protected] adresinden temin edilebileceği gibi KIBRIS’TA YERİNDEN OLMAK SİVİL VE ASKERİ ÇATIŞMANIN SONUÇLARI Rapor 3 KIBRIS CUMHURİYETİ’NDEKİ YASAL ÇERÇEVE Nicos Trimikliniotis Corina Demetriou Peace Research Institute Oslo (PRIO) Hausmanns gate 7 PO Box 9229 Oslo NO-0134 OSLO, Norway Tel. +47 22 54 77 00 Fax +47 22 54 77 01 Email: [email protected] Web: www.prio.no PRIO, araştırmacılarını ve araştırma görevlilerini, çalışmalarını dikkatlice incelenmiş bülten ve kitap dizisi yanında PRIO’nun kendi Raporu, Belgesi ve Kısa Siyaset Analizi serileri olarak yayınlama konusunda teşvik eder. Bu serilerin yayına hazırlanmasında temel bir kalite kontrol uygularız. Ancak PRIO, siyasi konularda herhangi bir görüş belirtmez. Araştırmacılarımızı kamuya açık tartışmalarda etkin olarak yer almaya teşvik erek onlara tam bir fikir özgürlüğü sunuyoruz. Dolaysıyla yayınlarımızda ifade edilen hipotez, teori bulgu ve görüşlerin sorumluluk ve onuru, yazarların kendilerine aittir. Bu yayında derlenen yazıların tüm sorumluluğu, terminoloji dâhil olmak üzere, yazar(lar) ve/veya “AB tarafından finanse elden “Güven Yaratmak ve Uzlaşma için Diyalog: Kıbrıslılar Mülkiyet Konusuna Yeni Bir Yaklaşım Arıyor” projesinin lehtarlarından biri olarak, Peace Research Institute Oslo - Barış Araştırmaları Enstitüsü Oslo’ya (PRIO) aittir. Bu yayının içeriği hiçbir şekilde Avrupa Komisyonu’na atfedilemez. AB, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini” değil, sadece üye devleti olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaktadır. © Peace Research Institute Oslo- Barış Araştırmaları Enstitüsü Oslo (PRIO), 2012 Tüm hakları mahfuzdur. Bu yayının telif hakkı sahibinin/sahiplerinin yazılı izni olmadan, hiçbir bölümü kopyalanamaz, erişim sistemlerinde saklanamaz, ya da elektronik, mekanik, fotokopi, kayıt ya da başka bir şekilde yararlanılamaz. Bu raporun orjinali İngilizce yazılmıştır. ISBN 978-82-7288-422-1 Kapaktaki Resim: Daphne Mavrovouniotis Trimikliniotis ve Marios Trimikliniotis Yapım ve kapak Tasarımı: Action Global Communications İçindekiler 1. YERİNDEN EDİLME VE MÜLKİYET MESELESİ: GENİŞLETİLMİŞ YASAL ÇERÇEVE ...........................1 2. YERLERİNDEN EDİLMİŞ KİŞİLERİN GEÇİCİ OLARAK YERLEŞTİRİLMELERİYLE İLGİLİ KURALLAR, HÜKÜMLER VE MENFAATLER ....................................................................................3 2.1 YERiNDEN EDiLMiŞ KiŞiLER iÇiN SAVAŞ-SONRASı öNLEMLER .............................................................................3 2.2 ΥERiNDEN EDiLMiŞ KiŞiLERiN iHTiYAÇLARı iÇiN KURUMLAR ..............................................................................4 2.2.1 ΥERiNDEN EDiLMiŞ KiŞiLER – YÜKÜMLÜLÜKLERiN EŞiT DAğıLıMı .........................................................4 2.2.2 ΥERiNDEN EDiLMiŞ KiŞiLER- iSKâN .......................................................................................................5 3. YERLERİNDEN EDİLMİŞ KİŞİLERİN MÜLKÜNÜ YöNETEN KiBRiS CUMHURİYETİ REJİMİ.............9 3.1 ΑΒ ΗUKUKUNUN ÜSTÜNLÜğÜ VE ΚıBRıS’TA MÜLKiYET REJiMi .........................................................................9 3.1.1 MÜLKiYET REJiMiNDE AB HUKUKUNUN ÜSTÜNLÜğÜ VE MÜLKiYET REJiMi: GENELLEMELER...................9 3.2 AVRUpA İNSAN HAKLARı KONVANSiYONU (AİHK): YEREL YASAMAYA ÜSTÜNLÜğÜ .....................................13 3.2.1 HUKUK DÜzENi VE SiYASET: AİHM, KıBRıS HUKUKU VE KıBRıS SORUNU ............................................14 3.3 KıBRıS CUMHURiYETi’NiN MÜLKiYET HAKKı iLE iLGiLi HUKUKi SiSTEMi ............................................................24 3.3.1 MÜLKiYETLE iLGiLi HAKLARı UYGULAYAN KıBRıSLı HUKUK KAYNAKLARı VE HUKUK MEKANizMALARı ...............................................................................................................24 3.3.2 ANAYASA ..........................................................................................................................................24 3.3.3 TAŞıNMAz MAL (TASARRUF, KAYıT VE KıYMET TAKDiRi) YASASı......................................................26 3.3.4 AYNEN İFA ........................................................................................................................................26 3.3.5 AYRıMCıLıK KARŞıTı MEVzUAT ...........................................................................................................26 3.3.6 CEzAi HÜKÜMLER ..............................................................................................................................28 3.4 GÜNEYDEKi KıBRıS TÜRK MÜLKLERi .............................................................................................................28 3.4.1 zORUNLULUK DOKTRiNi ...................................................................................................................28 3.4.2 KıBRıS TÜRK MÜLKLERi VE ‘VASiLiK’ KURUMU ....................................................................................29 3.4.3 VASiLiK YASASı 2010 DEğiŞiKLiği ....................................................................................................31 3.4.4 DöNÜM NOKTASı OLUŞTURAN ARiF MUSTAFA DAVASı.....................................................................33 3.4.5 KıBRıSLı TÜRKLERiN MÜLKLERiYLE iLGiLi OLARAK AİHM’E YApıLAN BAŞVURULAR .............................34 3.4.6 2004 SONRASı DöNEMDE İÇTiHAT HUKUKU VE OMBUDSMAN KARARLARı ........................................35 4. SONUÇ ................................................................................................................................................................41 5. BiBLiYOGRAFYA...............................................................................................................................................45 V Kaynakça, Antlaşma ve Yasalar Uluslararası Antlaşmalar n n n n n İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerle İlgili Avrupa Konvansiyonu İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerle İlgili Avrupa Konvansiyonu’nun 12. Protokolü Irk Ayrımının Her Şeklinin Giderilmesine Yönelik Uluslararası Konvansiyon Ulusal Azınlıkların Korunması İçin Çerçeve Konvansiyon Sivil ve Siyasi Haklara Yönelik Sözleşme ve İşkence, İnsanlık Dışı, Onur Kırıcı Muamele ve Cezalandırmaya Karşı Konvansiyon AB hukuku (AB antlaşmaları, düzenlemeler, yönergeler, AAD kararları) AB antlaşmaları n Avrupa Birliği ile ilgili Antlaşma ( birleştirilmiş versiyon)AB Temel Haklar Sözleşmesi n AB Temel Haklar Sözleşmesi AB Yönergeleri Irk ve etnik orijinina bakılmaksızın kişiler arasında eşit muamele prensibini yürürlüğe koyan Haziran 200 tarihli, 2000/43/EC Konsey Yönergesi n İstihdam ve meslekte eşit muamele için genel çerçeve oluşturan 27 Kasım tarihli 2000/78/EC Konsey Yönergesi n AAD kararları Apostolides, Orams’a karşı C-420/07 n Costa ENEL’e karşı [1964] ECR 585 n NV Algemene Transporten Expeditie Onderneming van Gend en Loos, Nederlandse Administratis der Belastingen’e karşı [1963] Case 26/62 ECR 1 n Dava 29/69 Stauder [1969] ECR 419 n AİHM Kararları n n n n Akdivar & Diğerleri, Türkiye’ye karşı, Başvuru No. 21893/93 İbrahim Aziz, Kıbrıs’a karşı Cyprus, Başvuru no. 25781/94, Strazburg, 10 Mayıs 2001 Demades, Türkiye’ye karşı, Başvuru no. 16219/90 Demades, Türkiye’ye karşı, Başvuru noları 46113/99, 3843/02, 13751/02, 13466/03,14163/04, 10200/04, 19993/04, 21819/04 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve VI n n n n n n Kazali ve diğerleri, Kıbrıs’a karşı, Başvuru no. 49247/08 Loizidou Türkiye’!ye karşı, Başvuru no.. 15318/89 Lordos ve Diğerleri Türkiye’ye karşı, Başvuru no. 15973/90 Eugenia Michaelideou Developments ve Mike Tymvios, Türkiye’ye karşı, Başvuru no. 16163/90 Nezire Ahmet Adnan Sofi, Kıbrıs’a karşı, Başvuru no. 18163/04 Xenides–Arestis, Türkiye’ye karşı Başvuru no. 46347/99 Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası Kıbrıs Cumhuriyeti yasaları n AB 127 (1) 2006’ya üstünlük tanıyan Anayasa’yı değiştiren yasa n AİHK onay yasası 38/62 n Taşınmaz Mal Edinme (Yabancılar) Yasası, 109. Bölüm n Mülklerin Yönetimi Yasası, 189. Bölüm n Yargı Yönetimi yasası (Çeşitli Hükümler) 1964’ün 33’ü n Sermaye Kazancı vergisi Yasası, No. 52/80 n Irkçılık ve Ayrımcılığın Diğer Bazı Formlarına Karşı Mücadele (Komiser) Yasası, 149. Bölüm n Sözleşme Yasası, 149. Bölüm n Sivil Prosedür yasası 6. bölüm n Emlak vergisi Yasası, 319. bölüm n Taşınmaz Mal Devir ve İpotek Yasası 9/65 n Taşınmaz Mal Vergi yasası, 322. Bölüm n Taşınmaz Mal (Kasabalar) Vergi Yasası No. 89/62 n Taşınmaz Mal (Tasarruf, Kayıt ve Değerlendirme) Yasası 224. Bölüm n Yerlerinden edilmiş, mağdurlar ve diğer şahıslara yönelik konut yardımı ve bunun verilmesini belirleyen kıstas ve ön şartlara yönelik hükümlerle ilgili Yasa N. 46 (1)2005 n Vasiyetname Onay (yeniden mühürleme) Yasası 192. Bölüm n Arazi Satış (Aynen İfa) Yasası, 232. Bölüm n Kıbrıs Türk Hukuku, Cumhuriyet Dahilindeki Mülkler ve ilgili diğer meselelerin Yönetmine Yönelik Geçici Hükümler içeren Yasa 139/1991 n Kıbrıs Türk Hukuku, Cumhuriyet Dahilindeki Mülkler ve ilgili diğer meselelerin Yönetmine Yönelik Geçici Hükümler içeren Yasayı Değiştiren 39(1)2010 sayılı Yasa, 139/1991 n Kurallar Damga Yasası 228. Bölüm n Yeddiemin Yasası 193. Bölüm, Kira Kontrol Yasası 23/83 n Vasiyetnameler ve Veraset Yasası 195. Bölüm Table of Authorities, Treaties and Laws VII Kıbrıs Cumhuriyeti İçtihatlar n Cumhuriyet Başsavcısı, Mustafa İbrahim’e karşı (1964) CLR 165 n Mehmet Ahmet, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Karşı, Sivil dava no. 277/2006 (13.01.2009) n Zehra Kemal Ahmet ve Nuray Kemal Ahmet Kıbrıs Türk Malları Vasisi olarak İçişleri Bakanı Üzerinden Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı, Yüksek Mahkeme Dava No. 1011/2004n n İjlal Ahmet Zeki Mustafa, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne karşı Dava No. 688/2009 n Perihan Mustafa Korkut veya Eyiam Perihan, Apostolos Georgiou’ya karşı, Yüksek Mahkeme dava no 303/2006. n Kâmil Ali Rıza, namı diğer Kâmil Ali Rıza Karamano, namı diğer İlhan Ali Rıza Terekesi varisi Kâmil Ali, Omorfo Mal Yönetimi Dairesi çalışanı olarak, Kıbrıs Türk Malları Vasisi olarak İşiçleri Bakanı’na karşı, Yüksek Mahkeme dava no 133/2005 n Arif Mustafa, Kıbrıs Türk Malları vasisi olarak İçişleri Bakanı’na karşı dava no.125/2004 n Yiallourou, Evgenios Nicolaou’ya karşı,Yüksek Mahkeme Başvuru No. 9331, 08.05.2001 Kısaltmalar ABAD Avrupa Birliğİ Adalet AİHK Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu AAD Avrupa Adalet Divanı AİHM Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi TMK Taşınmaz Mal Komisyonu KKTC Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 1 1. Yerİnden edİlMe Ve MÜlkİYeT MeSeleSİ: GenİŞleTİlMİŞ YASAl çerçeVe u rapor, Kıbrıs Cumhuriyeti ve vatandaşlarını etkilemelerinden ötürü yerinden edilme ve mülkiyetin hukuki yönlerine, hukuk ve siyasetin iki farklı alanına odaklanarak gönderme yapmaktadır: Birincisi, Yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlar ve 1974 savaşından sonra kuzeyde malları olanlar için hizmet ve ödeneklerle ilgilenen yasa ve politika rejimi;1 ikincisi ise, yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rum, Kıbrıslı Türklerin kişilerin mallarına dair, mülk sahipliği meselesi ve yasanın gösterdiği şekliyle, Kıbrıs Cum-huriyetindeki arazi üzerindeki haklarla ilgili yasal konulardır. İlk olarak, genişletilmiş yasal çerçeveye oturtarak, Kıbrıs’ta yerinden edilme ve mülkiyet meselesini takdim eden rapor, daha sonra, mülkiyeti içeren yasal rejimin takip ettiği yerlerinden edilmiş insanların konaklamaları ve konut edinmelerine yönelik kural ve yardımları özetliyor. Bu, birbiriyle bağlı üç bölümden meydan gelen raporun büyük bir bölümünü teşkil etmektedir: (a) yerinden edilmiş kişilerin mallarıyla ilişkili hukuki kaynaklar, usule ait mekanizmalar, asli hukuk ve uygulamalar (b) Yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların malları ve (c) Cumhuriyetin kontrolü altında bulunan bölgelerdeki Kıbrıslı Türklere ait mallar. Bu rapor, 1974 sonrası dönemde geliştiğinden, Kıbrıs Türk yönetiminin Kıbrıs’ın kuzey kısmındaki mülkiyet meselesini ele alış biçimine değinmemektedir.2 B 1 2 Rapor, yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların Kıbrıs Cumhuriyetinde geçici olarak iskân edilmeleriyle ilgili hukuki ve siyasi açılar yanında iskân edilmeleri ve desteklenmeleri ile ilgli çeşitli plan ve yararlara odaklanmaktadır. Rapor, acil ‘kriz yönetimi’ ve siyasi tepkilerin uzun vadeli sosyo-tarihi ve ekonomik yönlerini ele almaz. Bu tür konular konferansta tartışılmıştı: Envisioning A Future: Towards A property Settlement in Cyprus, Conference Report (Bir Gelecek Tasarlamak: Kıbrıs’ta Mülkiyetin Çözümüne Doğru, Konferans Raporu); bakınız N. Trimikliniotis ve B. Sojka-Koirala (2011) Envisioning A Future: Towards A property Settlement in Cyprus, Conference Report (Bir Gelecek Tasarlamak: Kıbrıs’ta Mülkiyetin Çözümüne Doğru, Konferans Raporu), Konferans, PRIO Kıbrıs Centre tarafından Lefkoşa Ara Bölgedeki İşbirliği Evinde 30 Eylül 2011’de düzenlendi, PRIO Kıbrıs Centre). Bu konunun incelenmesiyle ilgili lütfen Ayla Gürel’in Yerinden Edilme ve Mülkiyet Projesi raporuna bakınız. 3 2. Yerlerİnden edİlMİŞ kİŞİlerİn GeçİCİ OlArAk YerleŞTİrİl-MelerİYle İlGİlİ kUrAllAr, HÜkÜMler Ve MenFAATler 2.1 Yerinden edilmiş kişiler için savaş sonrası önlemler 1974 sonrası dönemde yerlerinden edilmiş olan otel işletmecileri, inkişafçılar, sanayiciler ve arazi sahiplerine bir takım teşvikler sunulmuştu. Nüfusun bu bölümünü yeniden harekete geçirmek için öngörülen teşvikler arasında devlet arazisi temini, düşük faizli krediler ve diğer önlemler yer alıyordu. Amaç, Mağusa’nın Türk ordusu tarafından işgal edilmeyen bölgelerini, yol gibi alt yapıları geliştirmek ve turizm endüstrisini yeniden inşa etmekti. Devlet tarafından yönetilen inkişaf projeleri, klasik yatırım teşviki modeli üzerinden istihdamı artırıp, iş gücünden yararlanmayı amaçlıyordu. uygulamadaki kilit kurum, öncelikle Mağusa bölgesi ve daha sonra başta Limasol ve Mağusa olmak üzere yerlerinden edilmiş insanların yerleştirildiği diğer bölgelerde oteller, hafif sanayi ve tarım alanında yeniden yapılanmaya yönelik projeleri yöneten Planlama Bürosuydu. 1974’te küçük bir balıkçı köyü olan Ayia Napa’da kıyı şeridi boyunca 1974’te Mağusa ve Girne’de terk edilen otellerin adını taşıyan bir dizi otel inşa edildi. Yetkililerin ‘yatırım teşviki’ şeklindeki acil yatırım için Mağusa bölgesini seçmelerinin nedeni bölgenin çoğunluk olmasa da büyük ölçüde yerinden edilmiş insan almış olmasıydı. Bölgedeki işgal bölgesinden en yakın çıkış olması yanında, Karpaz yarımadasından Mağusa kentine kadar olan yerlerden binlerce yerinden edilmiş insanı kabul etmişti. Yerlerinden edilmiş insanların çoğu harnup ağaçlarının altında toplanarak başlarını sokacak geçici bir yer aramaktaydı. Ayrıca Mağusa bölgesi turistik açıdan gelişmiş önde gelen bir bölge olduğundan gerekli altyapıya sahip ve gelişmeye uygundu. Bu projelerin uygulanmasında yerlerinden edilmiş kişilerden ya ucuz iş gücü olarak, ya da girişimcilik yetenek ve deneyimlerinden faydalanan daha profesyonel bir kapasite çerçevesinde yararlanıldı. İşsizlik oranının yüzde 30’ların üzerine çıktığı ve temel gereksinimlerle barınakların kısıtlı olduğu o zor günlerde istihdam yaratmanın aciliyeti, diğer tüm hususları ikinci plana iterek kriz yönetimi önlemleri mantığına egemen oldu. Yerinden edilmiş kişi olarak nitelendirilen kişiler, kendilerine ‘göçmen kartı’ (προσφυγική ταυτότητα) verilen kişilerle, çok yakın zamanlara kadar bu kişilerin erkek tarafından gelen çocuk ve torunlarıydı. Nitelendirme, Cumhuriyet idaresi altındaki bölgelerde ikamet edip de işgal bölgesinde malları olanları kapsamıyordu. Bu grubu kapsamına alan herhangi bir önlem bulunmamaktadır. 4 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 2.2 Yerlerinden edilmiş kişilerin gereksinimlerine yönelik kurumlar 2.2.1 Yerinden edilmiş kişiler – Yükümlülüklerin eşit dağılımı Yükümlülüklerin Eşit Dağılımı Merkezi Forumu3 1989 yılında 141/19894 sayılı yasa altında tüzel bir kişilik olarak kurulmuştu. Esas amacı Türk istila ve işgali sonucunda oluşan yükümlülüklerin eşit ve adil dağılımı için harekete geçmek ve daha önceleri işgal bölgesinde malı bulunan kişilere bu malların değerine uygun olarak savaş öncesi güvenirliklerinin iadesini sağlamaktır. Merkezi Forum Hizmeti 21.07.1995 tarihinde derlenen, Ulaşılamayan, İşgal Altındaki Mülkün Sahiplerinin Savaş Öncesi Güvenirliklerinin İadesi ile İlgili Plan Kuralları’nın onaylanmasından altı ay sonra başladı. Bu plan uyarıca Merkezi Forum, n n n Krediler (konut, profesyonel, sağlık amaçlı, yeni evli çiftlere, organizasyonlara ve birliklere). Merkezi Forum tarafından belirlenmiş bankacılık kurumları tarafından verilmek üzere kredi garantileri (profesyonel, konut). Merkezi Forum garantisi bulunmayan konut kredilerine ödenen faiz yardımı sağlamaktadır. Bu plan uyarınca öngörülen krediler aşağıdaki durumlarda verilmektedir: n n n n n n Kıbrıs ya da yurt dışında tanınmış ya da tescilli eğitim kurumlarında, lisansüstü ve doktora kursları dâhil, lise üstü eğitim teknik ve mesleki eğitim için öğrenci kredileri. Profesyonel krediler (profesyonel mekânlar veya Kıbrıs’ta profesyonel etkinlik ya da genişleme). Devlet ya da diğer kaynaklar tarafından tam olarak ya da yeterli ölçüde karşılanmayan, ciddi ya da kalıcı hastalıklar için sağlık hizmetleri. Evliliklerinin ilk üç ayında başvuran yeni evli çiftler. Mekân edinme ya da mekân geliştirme, altyapı (spor sahası) ve ekipman için organizasyonlara ve kişi birlikleri. Konut: Kıbrıs’ta ikamet amaçlı konut edinme ve/veya kişisel ikamet için uygun hale getirmek üzere Kıbrıs’ta sahibi bulunduğu ikametgâhı yenilemek veya genişletmek üzere. Bu plan uyarınca uygun görülen kişiler, 1974 savaşının hemen öncesinde taşınmaz malı bulunan ve hala işgal altında ya da ulaşılamayan mülkü olan, Kıbrıs’ta sürekli olarak ikamet eden Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşları (gerçek ve tüzel kişiler) veya bu tür bir mülkü miras yoluyla edinen kişiler, veya kendilerine bu tür bir mülk akrabaları, bu kategorilerden herhangi birine uyan kişinin eşi ve böyle bir kişinin üçüncü dereceden akrabaları (örneğin, gerçek ya da evlatlık çocuklar, torunlar, kardeş veya erkek yeğen) ve bu akrabaların eşleri tarafından hediye verilmiş olan kişiler. 3 4 Yunancada: Κεντρικός Φορέας Ισότιμης Κατανομής Βαρών. Yasa 2005’e kadar olan tüm değişiklikleriyle http://www.kentrikosforeas.org.cy/docs/12101.pdf adresinde mevcuttur. bu linkteki versiyon, 52(I)/2011 sayılı yasanın getirdiği değişiklikleri içermemektedir. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Geçici Olarak Yerleştirilmeleriyle İlgi-li Kurallar, Hükümler ve Menfaatler 5 Yukarıdaki yasa, 2011 yılında Bakanlar Kurulunu, 1974 savaşı nedeniyle işgal altında olan veya erişilemeyen malların sahiplerinin savaş öncesi güvenirliğinin iadesine yönelik plan düzenleyip yönetme; eğitim için €105,000, yeni evli çiftler için €17,000, sağlık hizmetleri için €85,000 ve profesyonel amaçlı mülkler ve diğerleri için €70,000’e kadar kredi verilmesi dâhil olmak üzere, birtakım yasalarla ilgili tüzük çıkarma konusunda yetkilendirmek üzere değiştirilmişti. Bu tüzükler onay için, Temsilciler Meclisi’ne gönderilirler. Temsilciler Meclisi tüzükleri 60 gün içerisinde onaylayabilir, değiştirebilir ya da reddedebilir. Temsilciler Meclisi bu süre içinde reddetme veya tadil etme seçeneğini kullanmazsa 60 günlük süre dolunca bu tüzükler Cyprus Gazette’de5 yayımlanarak yürürlüğe girer. 2.2.2 Yerinden edilmiş kişiler- iskân Yerinden Edilmiş Kişiler için Refah ve Rehabilitasyon Hizmetleri6 göç sorununa eğilmek ve yerlerinden edilmiş insanlara yardım ve destek sunmak amacıyla Bakanlar Kurulu’nun ilgili kararıyla, (18.08.1974) Türk işgalinden sonra kurulmuştu. Yıllar içerisinde bu hizmet, aşağıdaki planlar çerçevesinde yerlerinden edilmiş kişilere iskân konusunda yardımda bulunmakla sınırlandırıldı: n n n n Kişiye ait arsada kişisel iskânı /konutun yenilenmesi. Daire/ev edinme. Devlet arsası üzerine kişisel iskânı. Hükümete ait mülkte iskân. 1975 Kasım’ında yerlerinden edilmiş kişilerin iskân talepleri ile ilgili başvuruların incelenmesi emri ve Bakanlar Kurulu kararıyla Seçme ve Kriter için Merkezi Komite kuruldu. Komite, şu unsurlardan oluşmaktadır: n n n n n n 5 6 Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Refah ve Rehabilitasyon Hizmetleri Müdürü. Şehir Planlama Dairesi’nden bir temsilci. Sosyal Yardım Hizmetlerinden bir temsilci. Pancyprian Göçmen Birlikleri’nden bir temsilci. Mağdurların Rehabilite Edilmesi İçin Pancyprian Organizasyon’undan bir temsilci. Mağdurların Rehabilite Edilmesi Komitesinden bir temsilci. Bu, Kıbrıs Cumhuriyetinin resmi gazetesidir. Yunancada: Υπηρεσία Μερίμνης και Αποκαταστάσεως Εκτοπισθέντων (ΥΜΑΠΕ). 6 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 2005 yılında yerlerinden edilmiş kişilere konut sağlanmasını ve hak sahibi olmanın kıstaslarını düzenleyen bir yasa çıkarıldı.7 Yasa, yukarıda sözü edilen komitenin fonksiyonunu ve yetkilerini düzenler, hepsinden öte yasanın kapsamını sadece yerlerinden edilmiş insanların ötesine taşıyarak, kayıp kişilerin aileleri, savaşta öldürülen kişilerin aileleri, 40% üzerinde engelli kişiler veya bunların çocuklarını kapsayacak şekilde genişletir. 2011 yılında yürürlükte, yerlerinden edilmiş kişilere konut yardımı sunmayı amaçlayan beş farklı plan bulunmaktaydı. Tüm planlara uygun olmanın şartları şunlardı: başvuru sahiplerinin Kıbrıs’ta sürekli ikamet etmeleri ; aile fertlerinden en az birisinin ‘göçmen kimlik kartı’8 hamili olması; başvuru sahibi ve tüm aile bireylerinin kayda değer kıymete sahip taşınmaz mallarının bulunmaması. Bazı planlar gelir kıstasını içerirken bazıları içermemektedir. Aşağıda bu planların özet tanımları yer almaktadır. (a) Yerlerinden Edilmiş Kişilere yönelik Konutlarda Kat Mülkiyeti Tahsisi Hak sahibi kişiler Kıbrıs’ta sürekli ikamet eden9, göçmen kimlik kartı sahibi ve kayda değer kıymete sahip başka bir taşınmaz malı olmayan kişilerdir. Ailelerin söz konusu olduğu durumda eşlerden birinin mutlaka göçmen kimlik sahibi olması gerekmektedir. Bir başka emlak sahipliğinin yasaklanması sadece başvuru sahibi değil, aile bireylerini de kapsar. Ayrıca tek bir kişi ya da ailenin yıllık geliri, tabi olan her fert için €1,280 indirimle, €20,500’yu,10 geçmemelidir. (b) Kişisel barınma amacıyla devlet mülkiyetindeki arsa ya da arazinin tahsisi Hak sahibi kişiler Kıbrıs’ta sürekli ikamet eden, göçmen kimlik kartı sahibi ve kendi ve aile bireylerinden kayda değer kıymete sahip başka herhangi bir taşınmaz malı olmayan kişilerdir. Ailelerde eşlerden sadece birinin böyle bir kart sahibi olması gerekmektedir. Bu plan uyarınca hak sahibi olan kişilere, her ikisi de aile ve tazminatın büyüklüğüne bağlı olmak üzere, devlet mülkiyetinde ücretsiz bir arsa ve ev inşaatı için mali yardım verilir. Böyle bir karta sahip olan bekâr kişiye yarım arsa üzerinde ev verilir. Tek yatak odalı bir ev için öngörülen bağış €22,210, iki yatak odalı bir ev için öngörülen bağış €27,330 ve üç yatak odalı bir ev için öngörülen bağış 7 8 9 10 Yerlerinden edilmiş kişiler, muzdaripler ve diğer kişilerin iskânı hükümleri ve hak sahibi olunması için gereken kriter ve ön koşulların belirlenmesi ile ilgili yasa. http://www.mof.gov.cy/mof/gpo/gpo.nsf/All/19F2C373D957C500C2256FFF001D8B11/$file/Parartima%201o%20Mer os%20I.pdf?OpenElement. Adresinden ulaşılabilir. Yunancada: Προσφυγική ταυτότητα. Yerinden edilmiş kişi olarak sınıflandırılma kıstaslarını karşılayan herkese verilen kart. 1974 savaşı sonrası yerinden edilmiş kişilerin düzenlenmiş kamplardaki geçici iskânlarının ardından hükümet bu kişilerin iskânı için kalıcı konut inşa etme kararı aldı. Bu, 1976’da, Şehir Planlama yetkililerinin evler yanında, gençlik kulüpleri, sağlık merkezleri, yaşılar evi gibi hizmetleri bünyesinde bulunduran ticari merkezlerin de bulunduğu düşük maliyetli orta büyüklükte binalar inşa etmesiyle başladı. 2000 yılına kadar, hâlihazırda 50,000 yerinden edilmiş kişinin barındığı, 14,000 ünite konut içeren toplam 65 devlet binası yerleşkesi tamamlandı. Bu miktar, ailenin tüm çalışan bireylerinin on üçüncü maaş dâhil toplam yıllık gelirlerini, olağandışı herhangi bir geliri ve kamu fonları veya nafakaların göz önüne alınmasıyla hesaplanmaktadır. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Geçici Olarak Yerleştirilmeleriyle İlgi-li Kurallar, Hükümler ve Menfaatler 7 €31,610’dur. Çocuklarıyla birlikte kalan yaşlı kişiler için yardım, mutfağın dâhil olup olmamasına bağlı olarak €13,670 veya €9,740’yken yeni bir yatak odası inşa etmek için verilen yardım, €8,550’dur. Örneğin 20 Temmuz 1974 sonrasında kurulan ailelerin gelirleri, iki kişilik ailelerde €21,360; üç kişilik ailelerde €22,545; dört kişilik ailelerde €26,140; beş kişilik ailelerde €28,655; altı kişilik ailelerde €29,985; yedi kişilik ailelerde €32,100 ve tek bir kişi için ise €20,500’yu geçmemelidir. Yukarıda belirtilen gelirin hesaplanması amacıyla her bir birey için €1,280 indirim öngörülmektedir. Çiftlerin durumunda en fazla kazanan kişinin geliri hesaplanacak, daha az kazanan kişinin gelirinin ¼’ü hesaba tabi olacak, öte yandan tek bir ebeveyn olması durumunda kişinin yıllık gelirinin sadece 2/3’si hesaba dâhil olacaktır. (c) Ev, daire alımı ya da kişiye ait arsa üzerinde kişiye ait konut için mali yardım tahsisi Bu plan için herhangi bir gelir kıstası yoktur. Hak sahibi kişiler, ailelerinin büyüklüğü ve yapısına bağlı olarak şu bağışları alma hakkına sahip olurlar: Bir yatak odalı ev/daire için €37,600; iki yatak odalı ev/daire için €51,250; üç yatak odalı ev/daire için €68,350; bekârlar için €14,350, mutfağın dâhil olup olmamasına bağlı olarak çocuklarıyla birlikte yaşayan yaşlı kişiler için €13,670 veya €9,740; fazladan bir yatak odası inşası için €8,5050. Yatak odası sayısı ile ailelerin büyüklüğü/yapısı arasındaki oran şöyledir: bir çift için tek yatak odalı bir konut; çift dışında iki kişilik aile için iki yatak odalı konut; üç kişilik aile için iki yatak odalı konut; dört kişilik aile için iki yatak odalı konut; çocukların farklı cinsiyette olmaları durumunda dört kişilik aile için üç yatak odalı konut; beş kişilik aile için üç yatak odalı konut; altı kişilik aile için üç yatak odası, ancak dört çocuktan üçü aynı cinsiyetteyse fazladan bir yatak odası inşa edilmesi için de ödenek verilir. (d) Kiranın sübvansiye edilmesi Kira sübvansiyonu için hak sahibi olan kişiler, Kıbrıs’ta daimi ikamet için ev/daire kiralayan ve gelirleri €14,284 ile ,€26,876 arasında olan kişilerdir. Aylık sübvansiyonun miktarı ailenin yapısına bağlı olarak €66 ile €213 arasında değişir. (e) Kıbrıslı Türk mallarında iskân Bu, Kıbrıs Türk mülkleri ile ilgilenen ve 3.4’üncü bölümde ele alınan özel bir kategoridir. Yukarıda analizleri yapılan ve hak yaratan planların aksine bu planlar, otomatik olarak yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların belirli bir Kıbrıs Türk mülkünü talep etmesine yönelik hak sağlamaz. Daha ziyade, belirli bir mülkün tahsisi için Kıbrıs Türk Malları Yönetme Hizmeti açısından dikkate değer bir ihtiyat düzeni yaratır. 9 3. Yerlerİnden edİlMİŞ kİŞİlerİn MÜlkÜnÜn YÖneTİlMeSİYle İlGİlİ kiBriS CUMHUrİYeTİ SİSTeMİ K ıbrıs’ta yerlerinden edilmiş kişilerin hakları, mülk ilişkilerini yöneten yasal düzen ve ülkedeki kişilerin haklarını koruyan sistem içerisinde oldukça kökleşmiştir. Bu rapor sadece kişilerin, AB yasal düzeni ve Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu ile kurulan yasal sistemle entegre olmuş, Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarınca korunan durumları ele almaktadır. AB mevzuatı ve AİHM gibi uluslar arası yasal enstrümanları göz önünde bulunduran bu rapor, bu enstrümanların işleyişi ve yerlerinden edilmiş kişilerin mülkiyet hakları açısından uygulanmasını ele alacaktır. Uyuşmazlık veya tutarsızlık durumlarında, yasalar hiyerarşisi, belirli enstrümanların ikincil derecedeki yasal otoriteler üzerindeki önceliğini ya da üstünlüğünü belirler. Kıbrıs’ta yasalar hiyerarşisi aşağıdaki sıraya göre düzenlenir: n n n n n AB yasası en üstün olandır (AB anlaşmaları, tüzükleri, yönergeleri ve Avrupa Adalet Divanı kararları). AİHM gibi uluslar arası Antlaşmalar, yerel (milli) yasalların üzerindedir. Anayasa yerel yasalar üzerinde üstünlüğü vardır. Kıbrıs Cumhuriyeti Yasaları Kıbrıs ikincil mevzuatı ve bağlayıcı diğer yetkiler. 3.1 AB yasasının üstünlüğü ve Kıbrıs’ta mülkiyet rejimi 3.1.1 AB yasası üstünlüğü ve mülkiyet rejimi: Genellemeler AB yasasının üye ülkelerin yasaları karşısındaki üstünlüğü AB yasasında sağlam temellere oturtulmuştur; üye ülke yasalarıyla Avrupa Birliği yasası arasında uyuşmazlık olması durumunda Avrupa Birliği Yasası üstün olur11 Avrupa Adalet Divanı AB Antlaşma hükümlerinin Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) üyelerinin ulusal mahkemeleri üzerinde doğrudan etki yapmaya 11 Bakınız Costa v ENEL [1964] AAD 585. Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 10 muktedir olduğu konusunda karar vermiştir. AB, bireylerin, AB Antlaşma hükümlerinin doğrudan etkiye sahip olması nedeniyle, üye ülke hükümetleri aleyhine ulusal mahkemelerde AB Antlaşma hükümlerine başvurabileceği “yeni bir hukuk düzeni” oluşturur.12 Dahası, Kıbrıs mahkemeleri bazı davalarda, Avrupa Topluluğu hukukunun etkinleştirilmesi için ulusal yasayı uygulamamaya kadar ileri gidebilir.13 AB’ye katılana kadar Anayasa, Mahkemeler tarafından ‘anayasaya aykırı’ bulunmaları durumunda, ulusal yasaları hükümsüz kılma yetkisine sahip olan, ülkenin üstün yasasıydı. Temmuz 2006’da Kıbrıs Anayasası, AB yasalarının üstünlüğünü sağlamak üzere değiştirildi.14 Ancak buna karşın, hukuki uygulamada, hiyerarşiye uygun olarak, Mahkemelerin katılım öncesi dönemde uygulandığı gibi, ulusal yasaları uygulamakta olduğunu gösteren birçok örnek bulunmaktadır.15 Hatta 1969’dan beri “temel haklar Topluluk Hukuku’nun genel prensipleri içerisinde yer almakta ve Mahkeme tarafından korunmaktadır”.16 Avrupa Birliği ile Antlaşmayla ilgili madde 6, aşağıdaki hususları şart koşar: 1. Birlik, özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı, hukuk düzeninden oluşan ve üye ülkelere mahsus prensipler üzerine kurulmuştur. 2. Birlik, Topluluk hukukunun genel prensipleri uyarınca, 4 Kasım 1950 tarihinde Roma’da imzalanan İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması İçin Avrupa Konvansiyonu tarafından teminat altına alınan temel haklara, üye ülkelere mahsus anayasal geleneklerin sonuçları olduklarından, saygı gösterecektir. 3. Birlik, üye ülkelerin ulusal kimliklerine saygı gösterecektir. 4. Birlik, hedeflerine erişmesi ve politikalarını yerine getirmesi için için gerekli unsurları kendisi için sağlayacaktır. 12 13 14 15 16 NV Algemene Transporten Expeditie Onderneming van Gend en Loos v Nederlandse Administratis der Belastingen [1963] Dava 26/62 AAD 1. Mahkeme şu karara vardı: “Topluluk, devletlerin egemenlik haklarını kısıtladığı kişiler ve her ne kadar sınırlı alanlarda olsa da, sadece üye ülke değil, kendi yurttaşlarını da kapsayan vatandaşların yararına uluslar arası hukuka dayalı yeni bir hukuk düzeni oluşturur. Bu nedenle yasa, üye ülkelerin hukuki mevzuatından bağımsız olarak sadece bireylere yükümlülük uygulamakla kalmaz, aynı zamanda onlara kendi yasal mirasları haline gelen hakları sunmayı amaçlar. Bu haklar sadece açık bir şekilde anlaşmalarla verilmelerinden değil, aynı zamanda, anlaşmanın açıkça tanımlandığı şekilde bireyler yanında üye ülkeler ve topluluğun kurumlarına uyguladığı yükümlülük nedenlerinden de kaynaklanır.” Dava C-213/89 Factortame [1990] AAD I-2433. 127(I)/2006 (28.07.2006) tarih ve sayılı yasa, Anayasa’ya, burada belirten hiçbir şeyin, yasalar, kanunlar ve Kıbrıs’ın üye ülke olarak yükümlülüklerinin sonucu gerekli hale gelen önlemleri hükümsüz kılmaz veya AB ya da kurumları tarafından çıkarılan Tüzük, Yönerge ya da diğer bağlayıcı yasal önlemlerin Kıbrıs’ta uygulanmasını engelleyemeyeceğini belirten yeni bir madde ekledi. Bakınız, örneğin, Ayrımcılık karşıtı Alanında Avrupa Yasal Uzmanlar Ağı’nın Kıbrıs Ülke Raporu 2010. Dava, 29/69 Stauder [1969] AAD 419, par. 7. göre Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 11 AB mevzuatı, mülkiyet hakkını teminat altına alır. Avrupa Adalet Divanı’nın (AAD) hâlihazırda, üye ülkelerin anayasa hukuku17 ve AİHK Protokol 1, Madde 118 tarafından korunan davalarda mal sahipliği ve mülkiyetle19 ilgili hükümleri bulunmaktadır. Ne zaman hakların, çıkarların ve taleplerin uyuşmazlığı olursa temel haklar, ‘orantılılık’ prensipleri uygulanarak ‘dengelenir’ (bakınız Lenaerts and Van Nuffel 2005, 17-090). Mülkiyet hakkı, AB’nin ilk İnsan Hakları Beyannamesi olan ve şimdi AB’nin birincil hukukunun bir parçası olan Temel Haklar Beyannamesi (‘Charter of Fundamental Rights) ile sistemleştirilmiştir. AB beyannamesinin benimsenme süreci, ‘anayasal antlaşma’20 olarak benimsenmesi ile sonuçlanan çelişkiler ve ödünleri kaçınılmaz ve isabetli bir şekilde “Köln’den Lizbon’a Giden Dikenli Yol’ (Bojkov 2010), ya da bir bilim insanının dediği gibi “uygulamadaki çok düzeyli meşrutiyet” olarak tanımlanmıştır. Lizbon Antlaşması’nın21 ardından Avrupa Birliği Anlaşması, Beyannameyi mevzuatın bir parçası olarak tümüyle AB hukuk düzenine entegre etti. Tüm üye ülkeler22 üzerinde bağlayıcılığı bulunan Beyanname, “European Res Publica” (Zetterquist 2011: 3)’ün oluşturulmasındaki büyük anayasal tabloda bir parça olan Avrupa Adalet Divanı’nın yetkilerine tabidir. AB Temel Haklar Beyannamesi’nin 17’nci Maddesi23 mülkiyet haklarını koruyarak şu beyanda bulunur: Herkesin yasalara uygun bir şekilde elde ettiği mal varlıklarına sahip olmaya, elden çıkarmaya ve miras bırakmaya hakkı vardır. Kimse, kamu yararı ve kaybın zamanında ödeneceği bir tazminat şartına bağlı olarak, yasaların gerektirdiği durumlar dışında bu varlıklarından mahrum bırakılamaz. Mülkün kullanımı kamu çıkarının gerektirdiği kadar düzenlenebilir. Bugüne kadar bu hüküm Kıbrıs Mahkemeleri ya da AAD’a getirilmemekle birlikte, Beyannamenin hükümlerine başvurulmasını gerektiren davalar açılması halinde, bu değişebilir. 17 18 19 20 21 22 23 Bakınız 4/73 Nold v Commissions [1974] AAD 491. İlgili içtihatın tartılması için, bakınız Lenaerts ve Van Nuffel 2005: 738; Micha 2010; Loucaides 2007, 2011 . Bakınız Lenaerts ve Van Nuffel 2005, 17-089. Lizbon Anlaşması’nda, Avrupa’nın eski anayasasında olduğu gibi referandumlarda reddedilmekten sakınmak amacıylka “Avrupa Anayasası” adından kaçındı. Eski Fransız Başkanı ve Anayasal Konvansiyonun Başkanı Valéry Giscard d’Estaing’in çeşitli Avrupa gazetelerinde 27 Ekim 2007’de dikkat çektiği gibi: “Lizbon Anlaşması reddedilen anayasanın aynısıdır. Referandumlardan sakınmak amacıyla sadece formatı değiştirilmiştir.” (Jens-Peter Bonde, From EU Constitution to Lisbon Treaty. The revised EU Constitution analysed by a Danish member of the two constitutional Conventions (AB Anayasası’ndan Lizbon Anlaşmasına. Her iki anayasal konvansiyonun Danimarkalı üyesi tarafından analiz edilen değiştirilmiş AB Anayasası), http://www.eudemocrats.org/eud/uploads/downloads/e-Lissabon_til_nettet.pdf (erişim tarihi, 20.11.2011). Avrupa liderlerinin AB’yi “daha demokratik, daha şeffaf ve daha verimli” yapma süreci başlatmalarından sekiz yıl sponra Lizbon Anlaşması 1 Aralık 2009’da yasalaştı. Anlaşma, 3 Kasım 2009’da Çek Cumhuriyetince onaylanmasının ardından 27 üye ülkenin tümünce onaylandı. Planlanmış anayasa, 2005 yılında Fransız ve Hollandalı seçmenlerce reddedilmişti. Onu takip eden Lizbon anlaşması da 2008 Haziran’ında İrlandalı seçmenler tarafından reddedildi ancak bu durum 2 Ekim 2009’da düzenlenen ikinci bir referandumda değişti. Avrupa Birliği Anlaşmasının 6(1)1 maddesi nedeniyle (burada ABA diye söz edilmiştir) Lizbon Anlaşmasında düzeltildiği şekliyle Bu, Bölüm II, “Özgürlükler”in parçasıdır. 12 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Mülkiyet hakkı ile ilgili olarak AB yasasıyla doğrudan ilgili olmayan ve bir dönüm noktası sayılan Apostolides, Orams’a Karşı C-420/07 24 davası, Kıbrıs Mahkemesi’nin, yerinden edilmiş bir kişinin Kıbrıs’ın kuzeyinde (mevzuatın askıda olduğu bölge) bulunan malıyla ilgili kararının İngiltere’de geçerli olup olamayacağını incelemiştir. Bu davanın benzersiz olması, Kıbrıs’ın kuzey tarafındaki (mevzuatın askıda olduğu bölge) bir araziyle ilgili kararın uygulanması için Kıbrıs’taki mülkiyet sorununun yasal yönleriyle ilgilenmek amacıyla AİHM değil, AB üzerinden çare arayışına gidilmiş olduğu gerçeğine dayanır.25 Türk kontrolü altındaki kuzey Kıbrıs’taki malın Kıbrıslı Rum sahibi olan davacı, Türk ordusu tarafından tahliye edilmesinden sonra bu mülkünü satın alan İngiliz uyruklu iki kişiyi dava etmiş, Kıbrıs Mahkemesi’nden, davalıların malı üzerine inşa ettikleri evi yıkarak araziyi kendisine geri vermeleri yönünde bir karar çıkmasını sağlamıştı. Ardından, bidayet mahkemesinin başvurusunu reddettiği İngiltere’de bu kararı uygulatmaya çalıştı. Davacı bunun ardından İngiliz Temyiz Mahkemesi’ne başvurdu, Temyiz Mahkemesi ise AAD’dan, Kıbrıslı Rumların Kıbrıs’ın kuzeyindeki mülkiyet hakları ve acquis communautaire’in uygulanmasının Kıbrıs’ın kuzeyi için askıda olmasından doğan hak ve yükümlülüklerle ilgili bir karar talebinde bulundu.26 AAD, mevzuatın uygulamasının Kıbrıs Cumhuriyeti kontrolü dışındaki alanlarda askıya alınmış olmasının, Güney Kıbrıs’ta oturum gerçekleştiren bir Kıbrıs mahkemesi tarafından sivil ve ticari konularda verilen kararların yetki alanı, tanınması ve uygulanmasıyla ilgili 44/2001 No’lu ve 22 Aralık 2000 tarihli Konsey Tüzüğü’nün (AK) uygulanmasına mani teşkil etmediği kararına vardı. Apostolides Orams’a Karşı davası büyük ölçüde gerek Kıbrıs, gerekse Kıbrıs dışındaki ciddi siyasi yansımaları27; daha küçük ölçüde ise açık ve tartışmasız yasal muhakemesi nedeniyle dikkat çekti.28 Davanın esası, Kıbrıs ve diğer AB ülkelerinde mülkleri bulunan kişiler aleyhine karar çıkarmayı amaçlayan AB ülke sakinlerinin kendi ulusal hukuk sistemlerini kullanmaları ve bu kararları Kıbrıs’ta uygulamalarının yolunu açar. Davadaki iki taraf yanında, davayla ilgili yorumlarda bulunan hukuk alanındaki bilim insanları davaya çok farklı yaklaştılar. Bu dava, kapsamlı bir çözümün olmadığı durumda mülkiyet hakların aranmasına yönelik bireysel hukuk süreçlerinin sınırlarını çizmesi açısından, en son dava olan Demopoulos Türkiye’ye Karşı (46113/99) ile birlikte okunmalıdır.29 24 25 Karar 28.04 2009 tarihinde verilmişti: http://curia.europa.eu/jurisp/cgi-bin/form.pl? lang=EN&Submit=Rechercher$docrequire=alldocs&numaff=C420/07&datefs=&datefe=&nomusuel=&domaine=&mo ts=&resmax=100. Mülkiyet haklarıyla ilgili başta gelen davalar, daha sonra ele alındığı gibi, AAD yerine AİHM önüne getirilmişlerdi. 26 27 28 29 Bakınız Skoutaris 2010; Laulhé Shaelou 2011. Bakınız Skoutaris 2010; Laulhé Shaelou 2011. Bunun kararı için bakınız De Baere 2010; Skoutaris 2010; Paraskeva 2010; Laulhé Shaelou2011. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 13 3.2 Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu (AİHK): Yerel yasamaya üstünlük AİHK, Kıbrıs hukuk düzeninin bir bölümünü oluşturur30 ve hükümlerinin yerel yasama üzerinde üstünlüğü bulunur.31 AİHK Birinci Protokolünün 1’inci Maddesi, yerinden edilmiş Kıbrıslılarla özellikle ilişkilidir ve şunları şart koşar: Her gerçek ve tüzel kişinin mal varlıklarını üzerinde huzur içerisinde tasarruf hakkı bulunmaktadır. Hiç kimse kamu çıkarı ve yasalarla uluslar arası hukukun genel ilkelerinin gerektirdiği durumlar dışında bu mal varlıklarından mahrum edilemez. Ancak yukarıda gösterilen hükümler, kamu yararı ya da vergi, diğer katkılar veya cezaların ödenmesini güvenceye almak açısından mülk kullanımının kontrolünü gerekli gördüğünden, devletin bu tür yasları uygulama hakkına herhangi bir şekilde zarar vermemelidir. Yerlerinden edilmiş kişilerle ilişkili olan bir diğer AİHK hükmü ise 8. Maddede görülür: (1) Özel ve aile yaşamına, yuvası ve haberleşmesine saygı duyulması herkesin hakkıdır. (2) Kamu otoritesi, bu hakkın kullanımına, yasaya uygun olduğu sürece ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ya da ülkenin ekonomik açıdan refahı, düzensizlik ve suçun önlenmesi, sağlık veya ahlakın korunması veya diğerlerinin hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olmadığı sürece, müdahale edemez. Madde 8 (2) “Yasaya uygun olduğunun” doğrulanması ve “demokratik bir toplumda gerekli” olduğu durumlarda yukarıdaki hakka belirli sınırlamalara izin verir.32 Beyannamenin 14’üncü maddesi aşağıdakileri sunar: Beyanname’de izah edilen hak ve özgürlüklerin kullanımı, cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi ya da başka bir görüş ulusal ya da sosyal köken, ulusal bir azınlıkla ilişkilendirilme, mülk, doğum ya da diğer durumlarda ayrım gözetilmeden güvence altına alınmalıdır. Beyanname’de gösterilen hak ve özgürlüklerin ihlaline karşı etkin bir yol talep eden AİHK’nun 13’üncü maddesine, çoğu kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) incelenen davalarda başvurulur. Son olarak, bazı durumlarda, tanımlanmış olan amaçlar dışında AİHK tarafından güvence altına alınmış haklara kısıtlama getirilmesini yasaklayan 18’inci maddeye başvurulur.33 30 31 32 33 AİHK’in sömürge zamanlarından beri uygulanabilir olduğu ve Birleşik Krallık Hükümetinin tüm uluslar arası yükümlülük ve sorumluluklarının Kıbrıs Hükümeti tarafından üstlenildiği koşulunu getiren Kuruluş Yasası’nın 8. Maddesi tarafından benimsenen süreklilik prensibi nedeniyle bağımsızlıktan sonra da uygulanmaya devam edildiği sayılır(bakınız Tornaritis 1983: 1-2). Her halükârda, AİHK 38/62 sayılı yasa ile onaylandı. Kıbrıs Anayasası’nın 169. Maddesi, bu tür antlaşmalar, konvansiyonlar ve anlaşmaların “bu tür antlaşma, konvansiyon ve anlaşmaların diğer tarafça uygulanması durumunda herhangi bir yerel yönetim yasasının üzerinde olduğu” koşulunu getirir. Bu konuda daha fazla bilgi için bakınız Harris ve diğerleri. (2009). Örneğin Demopoulos davasında AİHK’nun 1’inci Protokolünün 8, 14, 13 18’inci maddeleri başvuru sahipleri tarafından hatırlatıldı. 14 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 3.2.1 Hukuk düzeni ve siyaset: AİHM, Kıbrıs hukuku ve Kıbrıs sorunu Yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların kuzeyde 1,575,000 dönüm (2.1 milyon metre kare) ve yerinden edilmiş Kıbrıslı Türklerin de ülkenin güneyinde 435,000 dönümden biraz az arazi sahibi oldukları tahmin edilmektedir.34 Bu bölüm AİHM’den kaynaklanan içtihat hukukunu ve Kıbrıs’taki mülkiyet rejiminin gelişiminde bir katalizör olarak nasıl kullanılmış olduğunu inceler. Bu konunun tam ve detaylı incelenmesi bu raporun kapsamı dışındadır. Ancak, hukuk düzeninin gelişmesini etkileyen; görüşmelerin siyasi yönleri üzerinde etkili olan ve yerlerinden edilmiş kişilerin haklarını arama yollarıyla ilgili yol ve tutumları etkileyen bu konunun bazı önemli unsurlarını incelemek gereklidir. Yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların kuzeydeki mülkiyet hakkıyla ilgili yasaya ilişkin hâlihazırdaki durum AİHM içtihat hukukundaki gelişmeler tarafından şekillendirilmiştir. Dönüm noktası sayılan dava, o dönemdeki mahkeme kararlarıyla birlikte35 Türkiye’nin, AİHK Madde 1, Protokol 1’i sürekli olarak ihlal etmekten suçlu bulunduğu, Loizidou Türkiye’ye karşı36 davasıydı. AİHM, kararında AİHK altında imzası bulunan ülkelerin sorumluluklarının sınırları dışına uzandığını; ‘KKTC’ yetkilileri Türkiye’nin bir alt yönetimiyken burada bulundurduğu büyük sayıdaki askeri birlikler ve bölgedeki hareketleri kontrol altında tuttuğundan, kuzey Kıbrıs’taki alanların kontrolünün ‘KKTC’ değil, Türkiye olduğunu ve mülkiyet konusunun siyasi tartışmaların konusu olduğu gerçeğinin Türkiye’yi, AİHK altındaki yükümlülüklerinden muaf tutmayacağını karara bağladı. Türkiye, Titina Loizidou’nun mülkünü kullanım hakkına zarar vermekten ötürü önemli ölçüde maddi tazminat ödemeye mahkûm edilmişti. AİHM, Loizidou davası yanında yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlar tarafından yapılan diğer üç başvuru37 ile ilgili olarak, mülkiyet haklarının kişilerin ellerinden alınamayacağı bulgusuna vardı. Türkiye’nin dâhili bir hukuk yolu sunmadaki başarısızlığı onun AİHK’ndan doğan hakların sürekli olarak ihlal edilmesinden sorumlu kıldı.38 Ayrıca Kıbrıs, Türkiye’ye karşı’da da39 Türkiye’nin yerlerinden edilmiş kişilerin kuzey Kıbrıs’taki evlerine dönmelerini reddetmelerinden ötürü 8’inci madenin sürekli olarak ihlal edilmekte olduğu kararına da vardı. Mahkeme, bu kararı göz önünde bulundurarak, oybirliğiyle söz konusu maddenin, yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların kuzey Kıbrıs’taki evlerinin demografik ve kültürel çevrelerinin manipüle edildiğine yönelik 34 35 36 37 38 39 Her iki tarafça BM’ye sunulan rakamlara göre. Akdivar & Others v Turkey (Akdivar & Diğerleri Türkiye’ye Karşı), Başvuru No. 21893/93, 16 Eylül 1996 Kararı (1996/IV). Bu dava, güneydoğu Türkiye’deki güvenlik operasyonu sırasında başvuru sahibinin evininişn tahrip edilmesiyle ilgiliydi. Loizidou v Turkey, (36 Loizidou, Türkiye’ye Karşı )18 Aralık 1996 kararı (Merits), Yargı ve Hükmün Raporları (1996-VI). Dördüncü devletlerarası dava Cyprus v Turkey ( Kıbrıs Türkiye’ye Karşı) 25781/94; Demades v Turkey ( Demades Türkiye’ye Karşı) 16219/90 ve Eugenia Michaelideou Developments an Mike Tymvios v Turkey) Eugenia Michaelideou Developments ve Mike Tymvios Türkiye’ye Karşı) 16163/90. Bunun bir analizi için bakınız L. Loucaides (2007) “The Protection of the Right to Property in Occupied Territories’( İşgal Altındaki Bölgelerdeki Mülkiyet Hakkının Korunması), pp. 121-141 ve ‘The right to Return’(Dönüş Hakkı) , pp. 245-265, Loucaides (2007); Paraskeva 2010. Başvuru no. 25781/94, Strasburg, 10 May 2001. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 15 iddialar doğrultusunda daha fazla ihlal edilip edilmediğini incelemenin gereksiz olduğuna oy birliğiyle karar verdi. Dahası, mahkeme 16’ya bir oyla kuzey Kıbrıs’taki malların Kıbrıslı Rum sahiplerinin, mülkiyet haklarının ihlalinin tazmini yanında mülklerine erişim, kontrol, kullanım ve yararlanma haklarının da inkâr edilmesi nedeniyle Protokol No 1’in 1’inci maddesinin de sürekli ihlal edildiği kararına vardı. Loizidou, Türkiye’ye karşı Davası yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlara toplu halde başvuruda bulunmaları yönünde yeşil ışık yaktı” (Paraskeva 2010: 226); ya da dava onlara bu tavsiyede bulunanlar tarafından bu şekilde algılandı.40 AİHM’in Xenides-Arestis, Türkiye’ye karşı41 örnek davasını incelediği sırada, yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlar tarafından yapılmış 1400 dava beklemede bulunuyordu. Kısa bir süre sonra bu rakam 1500’e42 çıktı. Demopoulos davasındaki kararın bir sonucu olarak, kararlaştırılmak üzere bekleyen başvuruların Kıbrıslı Rumlar tarafından yapılanların sayısı 39’a, Kıbrıslı Türkler tarafından yapılanların sayısı ise 10’a düşürüldü. Demopoulos davasında mahkeme başvuranları tüketilmesi gereken bir iç hukuk çözümü olarak TMK’ya yönlendirdi. Bunu yaparken TMK’nın konuları değerlendirmede daha iyi bir konumda olduğunu göz önünde bulundurdu; Bu değerlendirmeyi yaparken uygun bir iç hukuk kuruluşu’nun gerekli bilgilere ulaşabileceğini ve açıkca karmaşık konularda mülkiyet sahipliliği ve değerlendirme ve tazminatları hesaplama hususunda daha avantajlı olduğunu iç hukuku tüketmek için başvuranların sarfetmek zorunda olacakları zaman ve çabayı göz önünde bulundurmaksızın kararlaştırmıştır. Alternatif olarak başvuranlar politik bir çözümü beklemeyi tercih edebilirler. Ayni şekilde başvuran mülkiyet sahiplerinin konut haklarının devam eden ihlallerine ilişkin şikayetleri de TMK’ya getirilmediği gerekçesiyle reddedilmiştir. Ariana Lordou Anastasiaadou’nun (13751/02 nolu başvuru) başvurusunu esasdan inceleyen mahkeme başvuranın hemen hemen bütün yaşamı boyunca söz konusu aile evinde yaşamadığı nedeniyle bu meselede konut hakkının ihlal edildiği iddiasını kabul etmemiştir. Her ne kadar bu gelecekte değişebilirse de AİHM, şu ana kadar Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Kıbrıslı Türk mülkiyet işlerini yöneten Vasilik yasasının yasallığını sorgulayan bir karar üretmedi.43 Ancak, kuzeydeki mülkünü, güneydeki Kıbrıs Türk malıyla değiş tokuş etme konusunda Türkiye ile dostça bir anlaşmaya varan Tymvios davası, eğer daha önce 2012’de hüküm bekleyen Kıbrıs Türk başvuruları nedeniyle tümüyle feshedilmezse, daha da zayıflaması beklenen Vasilik kurumunu ciddi bir şekilde sarstı. 40 41 42 43 Hükümet bunu resmi olarak onaylamadı; genelde, aynı zamanda avukat olan siyasiler, kişilerin cesaretlendirilmesine daha olumlu eğiliyorlardı ancak, aynı zamanda Kıbrıs sorununun siyasi olmaktan çıkarılarak hukuk konusu haline getirilmesine karşı sert uyarılar da vardı. Dava numarası 46347/99, 22.12.2005, paragraf 38 Paraskeva 2010: 226. Tadil edildiği şekliyle Kıbrıslı Türk Malları (Yönetimi ve Diğer Konular) Geçici Hükümler Yasası 1991. Bu yasa bu raporda daha sonra ele alınacak. 16 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve AİHM, özünde, Xenides–Arestis davasında Annan Planı’nın Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmesinin herhangi yasal bir etki doğurduğunu reddeden Loizidou argümanını takip etti. Ancak AİHM, Türkiye’nin Konvansiyon çerçevesinde yükümlülüklerini yerine getirmenin bir yolunu bulmasını tavsiye etti. Türkiye, 2003 Ağustos’undan bu yana Kıbrıs’ın kuzeyinde bulunan mülklerin sahibi olan Kıbrıslı Rumların yararlanması için “etkin yerel çare” oluşturan Komisyonu kurduğunu ileri sürdü. Bu karardaki ifadeden bu tavsiyenin, AİHM önünde bekleyen Kıbrıslı Rum mal sahipleri tarafından yapılmış çok büyük sayıda (1400 civarında)başvuru olduğu gerçeğiyle ilgili olduğu kanaatine varılabilir. Komisyonun etkin bir çare oluşturup oluşturmadığı konusu, daha sonraki bir etapta karar verilmek üzere açık bırakılmıştı. Kuzey’deki Kıbrıs Rum mallarının sahibine iadesi ya da tazminine yönelik mekanizmanın oluşturulması, önemli değişikleri beraberinde getirdi. AİHM, Loizidou davasında Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’ta oluşturulan Konvansiyon tarafından belirlenen haklar ve özgürlükleri güvence altına almakla yükümlü olduğu bulgusuna varmakla birlikte, Kıbrıs, Türkiye’ye karşı davasındaki karar bir adım ileri giderek, ‘KKTC’de oluşturulan çarelerin Türkiye’nin yerel çaresi olarak görülmesi gerektiğini sabitleştirirken, Kıbrıslı Rumlara bunun ‘KKTC’nin meşrulaştırması anlamına gelmeyeceği güvencesini de verdi.44 Kuzeydeki taşınmaz Mal Komisyonu’nun (TMK) kurulması AİHM tarafından olumlu bir tekiyle karşılandı.45 AİHM, Xenides-Arestis, Türkiye’ye karşı46 davasında etkili olacağı düşünülen tazminat mekanizmasına yönelik belirli ana hatları verirken, Demopoulos, Türkiye’ye karşı47 davasına gelindiğinde AİHM TMT’nin gerekli kriterleri karşıladığı konusunda karara vardı: uygun telafi, bağımsızlık ve tarafsızlık, tazminatta yeterlilik ve çarenin verimliliği.48 44 45 46 47 48 Kararın bir özetinde şöyle denmektedir: 101. Μahkeme, ancak başvuru sahibi Hükümetin “KKTC” mahkemelerinin yasa dışılığına bel bağlamasının, aynı Hükümet tarafından kuzey Kıbrıs’ta yapıldığı ileri sürülen ihlallerden Türkiye’nin sorumlu olduğu iddiası –Mahkeme tarafından kabul edilen bir iddia- (bakınız yukarıdaki 75-81 paragraflar) ile çelişkili göründüğünü eklemek ister. Bir devlet, kendisi tarafından yasadışı bir şekilde işgal edilip yönetilen bir bölgede meydana gelmekte olan eylemlerden sorumlu tutulurken, kendi mahkemelerinde kedisine yüklenen yanlışları düzeltmek yoluyla bu tür sorumluluklardan kaçınma fırsatı verilmesini reddetmeyi kabul etmek gerçekten zor görünmektedir. Mevcut başvuru çerçevesinde davalı Devlete bu fırsatın tanınması, uluslar arası yasalar altında yasadışı olan bir rejimin dolaylı hiçbir şekilde meşrulaştırılması demek değildir. Aynı tür çelişki “KKTC” tarafından oluşturulan kurumların ileri sürülen yasa dışılığı ve ileriki aşamada incelenecek olan, Hükümetin, Konvansiyon’un 13. Maddesinin ihlal edildiği savı arasında bulunmaktadır: bir taraftan Devletin bir yol sunmamasından ötürü söz konusu maddenin ihlal edildiği savunulurken öte yandan, sunulması durumunda, böyle bir yolun boş ve geçersiz olduğu savunulamaz. 102. ahkeme bu nedenle Konvansiyonun önceki 26. Maddesi gereğince (mevcut Madde 35 § ) “KKTC’de” mevcut yolların davalı Devletin “yerel çareleri” olarak kabul edilebileceği ve etkililiklerinin meydana geldikleri özel şartlar içerisinde göz önüne alınacağı sonucuna varır. Konuyla ilgili alternatif perspektifler için bakınız Loucaides 2011; Paraskeva 2010; Skoutaris 2010; Solomou 2010; Laulhe-Shaelou 2011 App. No. 46347/99 App. Nos. 46113/99, 3843/02, 13751/02, 13466/03, 14163/04, 10200/04, 19993/04, 21819/04. At http://www.echr.coe.int/echr/. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (Yüce Meclis) 1 Mart, 2010. Bakınız Solomou 2010: 634. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 17 Demopoulos kararının belirli unsurları, özellikle de ailelere ait evlerin yasal sahipleriyle hâlihazırda kullanmakta olanların haklarının dengelenmesi muamelesiyle ilgili, farklı yorumlar bulunmaktadır. Bu, belirli bir hükme bakış açısına yönelik tutumu belirleyen siyasi duruşa bağlı olarak abartılmış hatta çarpıtılmıştır.49 Demopoulos’ta bariz olan şey ise AİHM’in konuların karmaşıklığı “yanında zaman süreci ve devam etmekte olan daha büyük bir siyasi ihtilafın, mahkemenin Konvansiyon’un uygulanmasına getireceği yorumun, eğer tutarlı ve anlamlı olacaksa, somut gerçeklere dayalı şartlar karşısında statik ya da gözü kapalı olamayacağı”50 kararını vererek Kıbrıs’taki uzlaşmazlığın daha geniş siyasi içeriğine girmekte tereddüt etmemiş olmasıdır. 2011 yılında, önceki yılların aksine, Kıbrıslı Rumların TMT komitesine başvurularında kesin bir artış oldu.51 Başvuruların kesin sayısı bilinmemekle birlikte eğilim açıktır. Bununla birlikte bu, Kıbrıslı Rumların TMK’na toplu halde başvurularının kaçınılmaz olarak Kıbrıs sorunu konusunda devam eden görüşmeler üzerine etkisi olacağı korkusuyla Kıbrıs Rum yetkililerince inkâr edilmektedir. Bunun aksine, Kıbrıs Türk tarafı bu durumu, müzakerelerde kendi lehine bir itici güç ve Kıbrıslı Rumlar tarafından Ankara aleyhine AİHM’e yapılan yüksek hacimli başvuruların yarattığı rahatsız edici duruma da yanıt veren bir araç olarak algılamaları nedeniyle memnuniyetle karşılamaktadır. Aşağıdaki çizelgeden de görülebileceği gibi, 2010 Mart’ında, yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumları ya TMK’ya başvurma ya da Kıbrıs sorununun çözümünü beklemeye yönlendiren, Demopoulos ile ilgili kararın bildirilmesinden bu yana TMK’ya yapılan başvurularda büyük bir artış kaydedilmiştir. Tabi ki bu artışı teşvik eden nedenin Demopoulos mu yoksa özellikle kuzey’de Eroğlu’nun seçilmesinin ardından Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakerelerde ilerleme olmamasından kaynaklanan hüsran; ‘KKTC’ yetkilileri tarafından TMK’nın çalışmasına yönelik saptadıkları zaman sınırı (başta 2010 Aralık ayında süresinin dolması öngörülmüştü ancak yakın bir zamanda uzatıldı), ya da birçok yerinden edilmiş daha yoksul insanı gözü kara önlemlere sevk eden ekonomik kriz mi olduğunu kesin olarak söylemek zordur. 49 50 51 Bu raporda atıfta bulunulan ve kararla ilgili yorumda bulunan çeşitli bilimsel kâğıtlar incelenirse, çeşitli tepkiler görülebilir. Demopoulos (2010) 50 E.H.R.R. SE14 at 85. Bakınız V. Vasiliou, ‘ΣΤΑ ΚΑΤΕΧΟΜΕΝΑ «Ροκανίζουν» τις περιουσίες’, politis, 27.11.2011. Başsavcılık rakamları değerlendirip onaylayamayacağını bildirdi. TMK’nun yayınladığı rakamlar temelinde, şu anda TMK önünde kuzeydeki toplam Kıbrıs Rum arazisinin %3.3’ünü ve görüşmelerde ‘dikenli’ olarak görülen Kıbrıs Rum arazisinin %10’unu temsil eden başvuru bulunmaktadır. TMK’ya, 70 milyon metrekareyi temsil eden 2,414 başvuru yapıldı, son aşamada Kıbrıslı Rumların 277 başvurusu bulunmaktadır ve görünüşe göre bu 9 milyon metrekarelik bir alan ve başvuru sahiplerinin başvurularını geri çektiği ya da mal sahipliği alamadığı 2 milyon metre kareyle ilgilidir. 18 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 2010, 2011’de 2011 Kasım ayına kadar olan her yılın her ayına düşen başvuru sayısını gösteren çizelge (Politis 27.11.2011) AİHM’in Demopoulos’la ilgili bulgusu, daha önceki AAD’ın Apostolides davası kadar farklı tepkiler aldı; ancak bu kez Kıbrıs Rum yanlısı hukukçularla siyasi yorumcular eleştirel, Kıbrıs Türk yanlıları ise coşkulu olanlar oldu. İster eleştirenler isterse sevinçle karşılayanlar olsun, akademisyenler Demopoulos’un Loizidou’dan sonra çarelerin yönünü değiştiren, dönüm noktası sayılan bir dava olduğu konusunda fikir birliğine vardılar: Şüphesiz, Kıbrıslı Rumların mahkemeye akın etmeleri, AİHM’in, TMK’nın etkin yerel bir yol/çare olarak tanınması gerektiğine işaret eden bulgusunu etkilemiştir.52 Karar özünde, yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumları, karara göre “ne sahte, ne de paravan” olan TMK’ya yönlendirdi. Onca yıldan sonra bir çözüme ulaşılamamasının getirdiği yılgınlık yanında var olan ekonomik durumlarının yarattığı baskı nedeniyle yerlerinden edilmiş birçok kişi TMK’ya başvurdu ve başta talep edilenin çok daha altında zarar ziyan ödenmesine dayalı anlaşmaları kabul etti. AİHM’e yapılacak herhangi bir başvuru, muhtemelen Demopoulos mantığını daha da doğrulayacaktır;53 her halükârda Lordos ve diğerleri davasıyla54 AİHM’e toplu başvurular başlığı kapandı. AİHM yasallık ya da bir “KKTC’ 52 53 54 Bakınız Tymvios’un dostça çözümü; ayrıca bakınız Xenides-Arestis davasında mahkemenin açıklamaları. AİHM’in sekiz pilot eylemle ilgili kararını 2012 başlarında bildirmesi bekleniyor. Komisyonun etkili bir yerel yol olup olmadığı sorusuna yanıt verilecek. Lordos ve Others TÜRKİYE’YE karşı (Başvuru no. 15973/90). Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 19 kurumu olarak TMK’nın yasallığıyla ilgilenmedi: Mahkeme sadece bunu Türkiye tarafından oluşturulan bir çare olarak gördü ve etkin olduğu fikrine vardı. Bununla birlikte her ne kadar aslında TMK, mülkün iadesine nadiren izin verse ve tazminat olarak ödediği miktarlar çok az olsa da, Kıbrıslı Rum uzmanların, çözüm sonrası durumlarla ilgili Kıbrıs Türk tarafının gelecekteki düzenlemelere örnek teşkil etmek üzere TMK’nın meşrulaştırılmasına muhtemelen bel bağlayacakları konusunda kaygıları bulunmaktadır. Dahası AİHM’de daha ileri tartışmalarla karşı karşıya kalmaktadır. Kıbrıslı Rumların Türkiye’ye karşı açtığı çok sayıda dava ve mülklerinin iadesi talebini takiben AİHM’de oluşan manzaranın gerçekçi bir değerlendirmesi şudur ki, AİHM’e çok sayıda başvuruyu teşvik eden, Kıbrıs Rum tarafındaki aktörlere karşı bir dereceye kadar hoşnutsuzluk vardır. Belirli Kıbrıslı Rum çevrelerinde fark edilecek eğilim, Kıbrıs sorununun politik çözümden çok AİHM karlarıyla çözülebileceği yönündedir. Bu Kıbrıslı Rumları yanlış yönlendirmekle kalmayıp, yanlış beklentiler yaratmaktadır; ibre anlaşmazlıklarda bir tarafın leyhine veya aleyhine değişmektedir. Bunun yanında İnsan Haklarıyla ilgilenildiğinde bunları etnik-milli bakış açısından görmek anlamsızdır; kendimizinki kadar diğerlerinin de haklarını göz önünde bulundurmalıyız Demopoulos, Türkiye’ye karşı davasında, Türk ordusunun askeri işgali55 nedeniyle iptal edilemeyip ortadan kaldırılamayacağından, mülkiyet hakkı mahkeme tarafından onaylanmıştır. Ayrıca (kararın 100. Paragrafına göre) “’KKTC’ rejimi mülk sahiplerini sadece mallarının tasarrufundan mahrum edebilir, ancak tapularından mahrum etme ehliyetine sahip değildir”. Ancak, davanın ratio decidendi’si (bir davada belirli bir yönde karar vermenin sebepleri) olarak Demopoulos’un özüne kadar inen kilit bulgu, “Fasıl 67/05” altında ‘KKTC’ yasamasından türetilen TMK, (kararın 127. Paragrafına göre) mülk sahibi Kıbrıslı Rumların müdahale ile ilgili şikâyetleri için “ulaşılabilir ve etkili bir telafi yapısı” olarak ilan edilmiştir. Bununla birlikte, aslında Türkiye’nin bir organı olan TMK yoluyla, yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlara çare üretmekle ilgili Türkiye Hükümeti sorumlu tutulmuştur: “Mahkeme, Türkiye hükümetinin ‘KKTC’ kontrolü altındaki bölgeler için olan Konvansiyon uyarınca artık sorumluluklarını reddedemeyeceğine ve özünde Kıbrıslı Rumların haklarının ihlalinin çözümü hakları bulunduğunu onayladığına dikkat çeker (kararın 108. Paragrafına göre). ‘KKTC’ ne doğrudan ne de dolaylı olarak tanınmaz ve yasa dışılığı devam eder; bununla birlikte mahkeme, rejimin geçmişte yaptığı hataları, rejimin kendisinin yasallığından ayırmak amacıyla “Namibya prensibini” uygular, hatta genişletir: “Mahkeme, davalı devletin kendisine yüklenen hataları düzeltmesine izin verilmesinin, uluslar arası yasa uyarınca yasadışı olan bir rejimin dolaylı olarak meşrulaştırılacağı anlamına gelmeyeceği şeklindeki görüşünü korur” (96. paragrafa göre). 55 Kararın 112. Paragrafı “Mahkeme, askeri işgalin, tasarruf hakkı yasal olarak işgal gücüne devredilebilen fiili işgalin bir şekli olarak addedilebilecek herhangi bir kavramdan sakınır”. 20 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Mahkeme kararını, “siyasi seviyede bir çözüm bulma konusunda tamamen sorumlu oldukları farz edilen tüm taraflarca çözülmüş olması gereken bir sorun” konusunda anlaşmaya varmanın siyasi liderliğin sorumluluğu olduğuna dikkat çekerek, ileride daha detaylı olarak tartışılacak bir konu olan Kıbrıs sorununun siyasi bağlamına oturtur (paragraf 85). Mahkeme, biraz belirsiz bir şekilde, yerlerinden edilmiş kişilerin, “bunun yerine siyasi çözümü beklemeyi tercih edebileceklerinden” TMK’ya başvurmalarına gerek olmadığını vurgular. (paragraf 128). Mahkeme, konvansiyonun ihlalinden mağdur olan kişilerin haklarını koruma amacıyla olsa bile, zorunlu tahliye başlatarak potansiyel olarak büyük sayılardaki erkek, kadın ve çocuğun yeniden yerleştirilmesini başlatmak üzere bir hükümete koşulsuz yükümlülük empoze etmeyi “keyfi ve düşüncesizlik” olarak addeder (paragraf 116). “diğer nedenler, özelde üçüncü kişilerin durumlarının” zorunlu nedenler olduğunu dikkate alarak üç alternatif çarenin, örneğin, iade, tazminatın yeterli olduğunu ileri sürer: Mülk, para ile değerlendirilip tazmin edilebilecek maddi bir emtiadır. Eğer teminat mahkemenin geçmiş hükümlerine göre ödenmişse genelde taraflar arasında haksız bir denge bulunmaz. Benzer şekilde mülk takasını tazminatın kabul edilebilir bir şekli olarak görür. (paragraf 115) Her çarenin, zaman süresi, tazminatın olanaksızlığı ve daha ileri hatalardan sakınılma dâhil olmak üzere, önündeki şartların ışığında dikkate alınması gerekir, mahkeme, her bir ayrı davanın özelliklerinin ışığına hareket etmekle yükümlüdür: Eğer tutarlı ve anlamlı olacaksa… Mahkemenin Konvansiyona getireceği yorum ve uygulama, gerçeklere dayalı somut durumlar karşısında durağan ve gözü kapalı olamaz. (paragraf 85) Zaman faktörüyle ilişkili yorumlar çelişkiliydi. Tapu senedinin onaylanması şeklindeki temel prensibin aksine gibi görünüyordu: zaman içerisinde tapu senedini elinde bulundurma, mülkiyeti elinde bulundurma ve söz konusu mülkün kullanımı arasındaki ilişkinin zayıflamasının telafinin doğası üzerinde sonuçları olması gerekir” (paragraf 113). Ayrıca tazmini olanaksız kılan faktörler bulunuyorsa, o zaman doğal olarak, mülkün değerine karşılık tazminat teklif edilmelidir. (paragraf 114). Mahkeme çareyi, oransız sıkıntıya neden olmayacak bir şekilde yerinden edilmiş mülk sahibi ile kullanmakta olanın hakları arasında dengelemeye çalışmıştır: Eski hasarlara uygulanan tazminatın yeni oransız hatalar yaratmamasını sağlamak hala gereklidir. (paragraf 117) Kararın bir başka tartışmalı unsuru ise, Mahkemenin, yasal tapu senetlerinin herhangi bir yararı olup olmadığını sorguladığı kullanım kaybının tazminatı ile ilişkilidir: “Konu yasal tapu kavramı ve bu tapunun tüm getirilerinden yararlanma beklentisinin pratikte nereye kadar gerçekçi olduğunu ortaya çıkarır. Bu şekilde talep edilen kayıplar gittikçe daha spekülatif ve farazi olmuştur” (paragraf 111). AİHK’nun 8. Maddesinde yer alan aile ve özel yaşam hakkının talebine gelince, Mahkeme, “mülkiyet ile tasarruf arasında güçlü yasal ve olgusal bağlantı Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 21 arıyor”. Bu mantığa göre Mahkeme, 1974 yılında 2 yaşında olan yasal sahibin, bu madde altında talepte bulunamayacağı görüşünde olurken, akademisyenlere göre ise Mahkeme önceki davalarda56 10 yaş üzeri Kıbrıslı Rum başvuru sahiplerinin lehine karar vermişti. Demopoulos davasının muhakemesi ile ilgili bariz yasal ve siyasi sorunlar bulunmaktadır. Kabul edilmelidir ki çözüme ulaşmamış Kıbrıs sorununu herhangi bir yönüne ilişkin tüm kararlar doğaları gereği siyasidirler ya da en azından siyasi sonuçları bulunmaktadır. Mahkemenin siyasi yönlerle ilgili karar verip vermemede, tartışmaların dışında kalmaya yönelik herhangi bir teşebbüsü öncelikle siyasi olmaktan öte bir şey olamaz. Demopoulos davası AİHM’in meseleyi siyasileştirdiği nedeniyle eleştirilmiştir. Ayni zamanda kabul etmek gerekir ki İnsan Haklarını korumakla ilgili tüm kararlar politik unsurlar ve/veya imalar içermektedir. Buna rağmen herhangi bir karar aşağıdakiler gibi güç politik sorulara yanıt vermelidir: 1. Hangi haklar ve bu haklar nereye kadar uzanır? 2. Kimin hakları ve mahkeme çelişen hak ve menfaatleri nasıl dengelemelidir? 3. Uzayıp giden politik anlaşmazlıklarda ve insan hakları ihlallerinde sosyo ekonomik ve politik içeriğini hesaba katarak adaletsizlik nasıl önlenebilir? Demopoulos davasında mahkemenin açıkca politik atıflarda bulunması politik bir anlaşmazlıkta insan haklarına cevap ararken eleştiriye açıktır, özellikle bu konuyu cevaplarken aşağıdaki gibi deyimleri kullandığı zaman: ...Mahkeme kendisini, siyasi düzeyde çözüm bulma sorumluluğuna sahip oldukları düşünülen tüm taraflarca çözülmüş olması gereken bir sorundan kaynaklanan, siyasi, tarihsel ve duygusal karmaşıklıklarla yüklü davalarla karşı karşıya bulunmaktadır. Sorun, eleştirmenlerin sadece bir kararın siyasi yönüyle hemfikir olmadıkları zaman Mahkemeyi ‘siyasi’ olmakla eleştirmeleridir; aslında, hemfikir olmadıkları siyaset şekillerini eleştiriyor olmaları gerekmektedir. Yasayı bir şekilde siyasetin üstünde ve ötesinde takdim etme ‘oyunu’, hiçbir yerde, Kıbrıs sorunundaki siyasal tartışmalarda olduğu kadar anlamsız olmamıştır. Şüphesiz özünde siyasi olan bir sorunun sonucunda insan hakları ve onu takip eden yasal konuların yasal ihlalleri olabilmekte ve her zaman için olmaktadır. Ancak bu, yasal konuları/yönleri daha az siyasi hale getirmez. Bu bağlamda iki taraftaki milliyetçiler tüm yasal argümanlarını kendi etnik-milli projelerine odaklayıp bunları milli çıkarlar şemsiyesi altında kendi etnik-milli ve ideolojik bakış açılarına indirgerler. Esas sorun şudur ki, hukuki bir kesinlilik duygusu sunarak yasaya açıklık getirmek yerine Demopoulos, çözümün askıda olduğu, ya da olmadığı durumdaki bir tazminat mekanizması olarak daha fazla belirsizlik yarattı. Ayni zamanda bu karar TMK’nın mülkiyet haklarının ihlalinde sağladığı çarenin sorunlu özelliğini politik bir çözümün yokluğunda yeterince cevaplandırmamıştır. Laulhé Shaelou’nın (2011) işaret ettiği gibi: 56 Buna işaret ettiği ve bize gerekli belgeleri temin ettiği için Andreas Symeou’ya teşekkür etmek istiyoruz. 22 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Loizidou tipi çarenin oluşturulmasıyla Mahkemenin, bir yandan bu nedenle yaratılan ‘anayasal’ (Konvansiyonun, Avrupa kamu düzeni aracı olarak uygulanması suretiyle) doğasını korurken, diğer yandan da dava akınlarından ‘kurtulmanın’ pratik yolunu bulması gerekiyordu. Çözüm, içtihat hukukundaydı: ‘KKTC’de bulunan çarelerin, Türkiye’nin yerel çareleri sayılabileceğine hükmederek böylece bir yandan yerlerinden edilmiş kişilerle ilgili içtihat hukukunu, sözde sürdürürken, diğer yandan da Konvansiyonun 35 (1) maddesinin uygulanmasının yolunu açtı. Ancak, Türkiye’nin Konvansiyon uyarınca olan sorumluluğuna bölük pörçük bir yaklaşıma izin vermesi ve mülk sahipliğine karşı yasal tapuyu zayıflatması nedeniyle bu kararın Demopoulos’ta, nasıl ve ne ölçüde Avrupa’daki temel hakları koruduğu hala açıklık kazanmış değildir. (p. 43) Durum, geçici adalet modeline57 tam olarak uymamaktadır. Bir yandan Kıbrıs’taki durum, mülkün “otoriter bir rejim sırasında yasadışı ve haksız bir şekilde alındığı” (Allen 2007: 1)genel kategorisine uyabilirken, diğer yandan, “devletlerden geçmişte meydana gelen insan hakları ihlallerini düzeltme talebinde güçlü bir yaklaşım sergileyen” (Allen 2007: 44) AİHM’in, Loizidou’dan Demopoulos’a kadar olan evrimde adalet sunma konusundaki görevlerini başarıyla getirip getirmediği şüphelidir. Ankara’nın mülk ihlallerinin tazminine yönelik mekanizmanın oluşturulmasında AİHM yönergelerini takip ettiği doğru olmakla birlikte, Demopoulos kararına yönelik olan eleştiriler geçici adaletin temel hedefinin kazanımını sorgulamaktadır: Allen’in (2007: 45), AİHM’in “daha çok mülkiyet ilişkilerinin dengesini sağlamakla ilgili çok önemli değerle” ilgili olduğu yönündeki eleştirisini iyi yansıtır. Dahası, geçici adalet düzenlemeleri, bir yönü mülkiyet konusu olan Kıbrıs sorununun daha geniş bir çözümüne gereksinim duyar. Bu nedenle Demopoulos’a “geçici tip”58, ya da “yarı geçici” tipte dava muamelesinde bulunmanın mantığı oldukça tuhaf görünmektedir. Skoutaris (2010: 11), buna şöyle atıfta bulunur: Bu analizden de açıkça görüleceği gibi, son on yıl içerisinde AİHM, her ne kadar kapsamlı bir siyasal çözüm hala imkânsız görünüyor olsa da giderek, Kıbrıs konusunun mülkiyet yönüne için geçici adalet mekanizması oluşturulmasına izin vermiştir. Bununla birlikte başarısızlığa uğrayan Annan Planı’nda, 2004 yılında onaylansaydı adanın yeniden birleşmesinde kullanılacak ayni mekanizmalar ne gariptir ki ayrımcılığı körüklemek için kullanılmaktadırlar. Annan Planı’nda mevcut görüş ve kuralların tamamen farklı bir mantıkla adanın yeniden birleştirilmesi yerine taksim görüşünü geliştirmek için kullanılması oldukça sorunludur. Bu anlaşılmış olan ve genel çerçevesi iki bölgeli iki toplumlu federal Kıbrıs olarak belirlenen çözümü daha da uzağa itmektedir. Skoutaris yine şöyle söylüyor: 57 58 Transitional justice (Geçiş dönemi adaleti) ‘insan hakları ihlallerinin devlet tarafından işlenen yasadışı cinayetler, kayıplar, işkence, keyfi tutuklama ve hapsedilme olarak tanımlandığı, devlet baskısı ya da silahlı çatışma dönemindeki sistemli veya yaygın insan hakları ihlallerine hitap etmek amacıyla tasarlanmış süreç’ olarak tanımlanır. (Olsen ve diğerleri, 2010: 805). Williams and Gurel (2011:16) claim that “the Court appears to have used its ‘admissibility’ rules (those governing whether it has jurisdiction over cases) to avoid taking decisions on property claims arising from ‘transitional’ settings even where such claims might be admissible in ordinary (non-transitional) circumstances.” See also Williams (2011). Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 23 Kıbrıs dışında diğer AB üye ülkeleriyle doğrudan ticaret ilişkilerini sağlayacak yasal bir çerçeveyle birlikte böylesi bir mekanizmanın, Kuzey’deki ayrılıkçı varlığın ya da “Tayvanlaşmasının” yükseltilmesine yol açabileceği açıktır. Bu bizi yeniden, kararların siyasi doğası ve Kıbrıs hukuk düzeninin ayrılmaz bir parçası olan AB ve AİHM hukuk düzenleri arasındaki ilişkiye geri getirir. Nasıl ilişkilendirilmektedirler? Birbirleriyle çelişkili midirler? Koutrakos’un yerinde saptamasında olduğu gibi (2010: 306): Demopoulos, Apostolides’e Karşı davalarındaki kararlar, Avrupa’nın yargıçlarının karşı karşıya kaldığı ihtilafların şiddetli siyasi doğasını tanımlamaktadır. Farklı yaklaşımlar öne sürmelerine karşın siyasal alandaki içerikleri benzer etkilere sahip olabilmektedir. Kıbrıs’taki iki taraf arasındaki doğrudan görüşmelerin 2008’den beri devam ettiği ve Avrupa Komisyonu’nun, Avrupa Birliği ile Kuzey Kıbrıs arasındaki doğrudan ticaretle ilgili bir öneriyi yeniden canlandırdığını hatırlatmaktadır: Türkiye, ikinci olarak sözü edilen konuyu, limanlarını ticaret için Kıbrıs Cumhuriyetine açmaya bir ön şart olarak görürken Kıbrıs buna itiraz ediyor. Devam etmekte olan çıkmazın zorluklarıyla başa çıkmaya zorlanan Avrupa Mahkemelerinin gösterecekleri farklı yaklaşımların, siyasi düzeyde bir ilerleme için aşağıdan gelecek bir baskı sağlayıp sağlayamayacaklarını görmek ilginç olacaktır. Demopoulos’un uygulamada iki taraf arasında anlaşma için geniş bir çerçeve oluşturacak ölçütü sağlayıp sağlayamadığı tartışmaya açıktır. İki tarafın da yorumladığı şekilde, Demopoulos bulgularının bakış açılarına ayrımcı bir sahte bağlılık gösterilmesine karşın, görüşen tarafların önerilerinde dava ile ters orantılı unsurlar bulunmaktadır. Kıbrıs Rum tarafı prensipte bir yandan belirli durumlarda kullanıcıların belirli haklara sahip olduğunu kabullenirken, Mahkemenin, kullanıcılarına, mal sahiplerinin haklarının üzerine hak tanımak olarak yorumlanabilecek olan denge sağlamaya yönelik hareketin (a) ve yaşları ev sahibi olma hakkını elde edemeyecek kadar küçük olan mal sahiplerinin haklarına karşı davranışını reddetmektedir. Öyle görülüyor ki Kıbrıs Türk tarafı, mülkiyet sorununa çözüm bulmaya yönelik önerilerinde Demopoulos mantığının da ötesindeki koşullar için talepte bulunuyor: (a) önerilerinin şekli küresel bir değişim yaklaşımını benimsemiş gibi görünüyor; (b) 1974 sonrasında rejim tarafından, Kıbrıslı Rumların malları için Kıbrıslı Türklere verilen ‘eşdeğer mal koçanlarının’ tanınmasında ısrar ediyorlar ve (c) tazminat hakkına tavan konmasında ısrar ederek, her bir ayrı davanın özelliklerinin, hatta Kıbrıslı Türk mal sahiplerinin isteklerinin bile düzgün bir şekilde dikkate alınmasına olanak tanımayacak genel önlemler öneriyorlar. ‘Kullanıcının’ tanımı, bir diğer anlaşmazlık sebebidir. Kıbrıs Türk tarafının pozisyonuna göre kullanıcı, ‘kendisine rejim tarafından Kıbrıs Rum malı tahsis edilen ve yetki belgesiyle tutulan bir mülk için yasal kullanım hakkı verilen kişidir’. Kıbrıs Rum önerileri kullanıcıyı, ‘tutulan malı, konut ve/veya kendi ve ailesine destek Anlaşmasının yürürlüğe girmesinden önce fiilen kullanan, yasal mal sahibinden başka bir kişi’ olarak tanımlar. Demopoulos’la ilgili karardaki mantık, araziyle gerçek bir bağlantı oluşturan, mülkün gerçek kullanımına dayanır. Farklılıkların üstesinden gelebilmek için iki tarafın, mülkiyet sorununun çözümü için, merkezinde her bir 24 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve davanın özelliklerinin incelenmesi bulunan bir sistemi kabul ederek oluşturmaya başlaması gerekir. ‘tutulan mülk’ için benimsenmiş olan herhangi bir kriter, mülkün fiili kullanımı mantığını baltalamamalıdır. 3.3 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mülkiyet hakkı ile ilgili hukuk sistemi 3.3.1 Mülkiyetle ilgili hakları uygulayan Kıbrıslı hukuk kaynakları ve hukuk mekanizmaları Ulusal düzeyde, taşınmaz mülkle ilgili üç hukuk kaynağı bulunmaktadır: Anayasa, ilgili yasalar ve içtihat hukuku. Ne yazık ki bugüne kadar bunu yapmaktan kaçınarak daha çok arabuluculuk güçlerini kullanmayı tercih etmiş olsa da, bağlayıcı kararlar üretme yetkisine sahip olmasından ötürü, Ombudsmanlık Dairesi bünyesinde kurulmuş olan ve 2004 yılından beri faaliyet gösteren Ulusal Eşitlik Kurumunun kararları son kategoriye dâhil edilebilir. Ulusal yasalarla ilgili olarak iki tür kaynak arasında genelde bir ayrım yapılmaktadır: Temelde, diğer şeyler yanında, mülkiyetle ilgili yönleri de etkileyen genel içeriklere sahip yasal hükümler olan genel hükümler;59 özellikle mülkiyet konularıyla ilgili belirli yaslar60 ve tüzükler. Bunlar arasında mülkiyet hukukunun en önemli kaynaklarından bazıları Anayasa ve Taşınmaz Mal (İmtiyaz, Tescil ve Değerlendirme) Yasası’dır. Kıbrıs, tüm taşınmaz malların (arazi, binalar, ağaç ve plantasyonlar, nehirler, kuyular ve arazi ve binalarla ilgili tüm hakları içeren bir terim) kayıtlı olduğu tapu kayıt sistemi sürdürmektedir. 3.3.2 Anayasa Anayasa’nın 28 maddesi, her türlü ayrımcılığı yasaklayan ayrımcılık karşıtı bir hüküm içerir. Aynı zamanda 6. madde ise iki toplumdan biri ya da diğerine mensup olmaları temelinde herhangi birine karşı ayrımcılığı yasaklar. Taşınmaz mal sahibi olma hakkı, Anayasa’ya göre temel insan haklarından biridir. Anayasa’nın 23. Maddesi herkesin herhangi bir taşınır ya da taşınmaz malı edinme, sahip olma, bulundurma, kullanma ya da elden çıkarma hakkına sahip olduğu koşulunu getirir. Kamu güvenliği ya da kamu sağlığı, ya da kamu ahlakı veya kasaba ya da şehir planlaması veya kamu yararının desteklenmesi veya diğerlerinin haklarının korunması için kesinlikle gerekli olan yasaklamalar veya kısıtlamalar uygulanabilir. Bu hüküm daha da ileri giderek, böyle bir mülkün ekonomik değerinde maddi azalmaya yol açan bu tür yasak ve kısıtlamalar için derhal adil bir tazminat ödenmesini; uyuşmazlık durumunda bu tür bir tazminatın sivil bir mahkeme tarafından saptanacağını belirtir. 59 60 Genel hükümler, Anayasa, Anlaşma Yasası, Cap. 149, Sivil Prosedür yasası, Cap. 6 ve Kuralar, Damga Yasası, Cap. 228, Vasiyet ve Veraset Yasası, Cap. 195, Tereke Yönetim Yasası, Cap. 189, Vasiyetnamenin Onayı (Yeniden Mühürleme)Yasası, Cap. 192, Veraset vergisi Yasası, Cap. 319 ve Mutemet Yasası, Cap. 193’ü içerir. Belirli mülk mevzuatı Taşınmaz Mal (İmtiyaz, Tescil ve Değerlendirme) Yasası, Cap. 224, Arazi Satış (Özel Performans) Yasası, Cap. 232, Taşınmaz Mal Edinme (Yabancılar) Yasası Cap. 109, Taşınmaz Mal Devri ve İpotek yasası, No. 9/65, Taşınmaz Mal Vergi Yasası Cap. 322, Taşınmaz Mal (Kasabalar) Vergi Yasası, No. 89/62, Sermaye Kazancı Vergisi, No. 52/80, Kira Kontrol Yasası, No. 23/83. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 25 23.madde bunun da ötesinde taşınmaz bir mala, böyle bir iktisabın nedenleri açıkça izah edilerek kamu yararı taşıyan amaçlarla zorunlu olarak ve uyuşmazlık durumunda sivil bir mahkeme tarafından saptanacak olan adil bir tazminatın avansının peşin olarak ödenmesi suretiyle el konulabileceği koşulunu da getirir. Zorunlu olarak alınan bir mülk sadece el konulma amaçları için kullanılmalıdır. Eğer iktisabın üzerinden 3 yıl geçmiş olmasına karşın bu amaç yerine getirilmemişse, mülkü alan otorite tarafından üç yıllık sürenin dolmasının hemen ardından, alınan şahsa alım sırasında ödenen ücret karşılığında teklif edilir. Bu kişinin, belgeyi aldığı tarihten üç ay içerisinde teklifi kabul ya da reddetme hakkı vardır. Teklifi kabul etmesi durumunda mülk, böyle bir kabulü takip eden bir başka üç aylık süre içerisinde ödemenin yapılmasıyla kendisine hemen teslim edilir. Hükümetin genel uygulamasının üç yılın sonunda mülkü geri vermemek olduğunu ve pratikte iadenin ancak haklarını mahkeme aracılığıyla arayanlara yapıldığı burada belirtilmelidir. Önemli anayasal bir konu, Anayasa’da yer alan ve Kilise’nin en büyük mal sahibi olduğu bir bölgede Kilise’ye ait herhangi bir mülkün zorunlu iktisabını yasaklayan hükümdür. Anayasa’nın Madde 23.9 ve Madde 23.10’a göre: 9. Bu maddenin 1’inci fıkrasında konulan hak, bu madde hükümlerine rağmen, herhangi bir Piskoposluk, manastır, kilise veya herhangi bir diğer kilise tüzel şahsına ait herhangi menkul veya gayrı menkul bir mal veya bu gibi mal üzerindeki herhangi bir hak veya menfaat bakımından, bahis konusu malları kontrolü altında bulunduran yetkili kilise makamının yazılı rızası olmadıkça, hiçbir suretle kaldırılamaz, kısıtlayamaz veya tahdit edilemez ve bu maddenin 3 ve 4’üncü, 7 ve 8’inci fıkraları hükümleri bu fıkra hükümlerine tabidir: Ancak, bu maddenin 3’üncü fıkrası hükümlerine göre şehir ve memleket planlaması için yapılan kısıntılar veya tahditler, bu fıkra hükmüne girmez. 10. Bu maddenin 1’inci fıkrasında konulan hak, bu madde hükümlerine rağmen, vakıflara bağışlanmış mallar ve Camilere veya diğer İslam din ve müesseselerine ait olan mallar da dahil olmak üzere vakıf herhangi bir menkul veya gayrı menkul mal veya bu gibi mal üzerindeki herhangi bir hak veya menfaat bakımından, Türk Cemaat Meclisinin onayı olmaksızın ve evkaf mevzuatına uygun bulunmadıkça, hiçbir suretle kaldırılamaz, kısıtlanamaz veya tahdit edilemez ve bu maddenin 3 ve 4’üncü, 7 ve 8’inci fıkraları hükümleri bu fıkra hükümlerine tabidir: Ancak, bu maddenin 3’üncü fıkrası hükümlerine göre şehir ve memleket planlaması için yapılan kısıntılar veya tahditler, bu fıkra hükümlerine girmez. Anayasal haklar ister devlete isterse özel sektördeki bireyler aleyhine dava konusu olabilir ve ihlalleri durumunda zarar ziyana göre tam tazminat prensiplerine dayalı çözümlerle sonuçlanır.61 61 Yiallourou, Evgenios Nicolaou’ya karşı, Yüksek Mahkeme Davası, İstinaf No. 9331, 08.05.2001. 26 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 3.3.3 Taşınmaz Mal (Tasarruf, Kayıt ve Kıymet Takdiri) Yasası Bu yasa, o tarihe kadar yürürlükte olan Osmanlı Toprak Yasasının yerine geçerek 1946’da yasallaştı ve bir taşınmaz mülkün imtiyaz, tescil, kullanım yetkisi ve değerlendirilmesini ilgilendiren tüm konularla ilgilenen Kıbrıs’taki taşınmazların A’dan Z’ye her unsurunu içerir. Yasanın 40’ıncı bölümü, taşınmaz mal sahipliği veya bir taşınmaz mal üzerindeki hakların ancak tapu kayıt dairesinde, yasada tarif edilen uygun prosedüre göre kaydedilmesiyle elde edileceğini ve böyle bir kaydın ancak mülk sahibinin tasarrufunda olabileceği koşulunu getirir. 3.3.4 Aynen İfa Kıbrıs toprak yasasının önemli bir özelliği, bir taşınmaz malı satın alan kişiye, anlaşmanın usulüne uygun olarak mühürlenmiş bir kopyasını, uygulamaya girdiği tarihten itibaren iki ay içerisinde tapu Sicili’ne vermesi durumunda sözleşme hükümlerine riayet yoluna başvurma hakkı tanıyan Arazi Satışı (Sözleşme Hükümlerine Riayet) Yasası Cap 232, Madde 3(1)’de görülebilir. Arazi Satışı (Sözleşme Hükümlerine Riayet) Yasası Cap 232’nin yerine, 29.7.2011 tarihinde yürürlüğe giren Taşınmaz Malların Satışı (Sözleşme Hükümlerine Riayet)62 Yasası geçmiştir. Bu yasa, yerini aldığı yasaya kıyasla alıcının durumunu güçlendiren aşağıdakiler gibi hükümler içerir (a) satış sözleşmesinin Tapu Kayıt Dairesi’ne teslim süresini 2 aydan 6 aya çıkarılması; (b) belirli ön şartlara bağlı olarak bir sözleşmenin mevcut ipoteğe üstünlük sağlamak üzere yatırılabilme imkânı verilmesi; (c) alıcının satış bedelini satıcı yerine satıcının bankasına/ alacaklısına ödeme seçeneği; (d) sözleşmenin devri olanağı ve böyle bir tapu devrinin Tapu Dairesi’nde teslimi. Bu, alıcının mahkemeden, satıcıyı, satılan mülkün, mevcut şartlarda ve Mahkemenin uygun göreceği bir zaman süresi içerisinde devir ve kaydı yapmaya zorlayan bir emir temin edebileceği anlamına gelmektedir. 3.3.5 Ayrımcılığa karşı mevzuat AB’ye katılımı öncesinde Kıbrıs, ayrımcılık karşıtı AB Yönergelerini63 aktarmak amacıyla bir dizi yasa geçirdi. Bunlar arasında 31.3.2004 tarihinde geçen ve Eşit Muamele (Irk ve Etnik Köken) Yasası No. 59(I) /2004 olarak adlandırılan yasa, ırk/etnik köken (madde 4(1))zemininde mal ve hizmetlere erişimde ayrımcılığı yasaklar. Ulusal mahkemelerde bu yasanın hükümlerine başvu- 62 63 Yunancada περί Πώλησης Ακινήτων (Ειδική Εκτέλεση) Νόμο 81(Ι) του 2011. Irk ve etnik kökenlerine bakılmaksızın kişiler arasında eşit muamele prensibini uygulayan http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:32000L0043:en:HTML’den ulaşılabilen 2000/43/EC sayılı 29 Haziran 2000 tarihli Konsey Yönergesi ve meslek ve istihdamda eşit muamele için genel çerçeve oluşturan http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:32000L0078:EN:HTML’den ulaşılabilen 2000/78/EC sayılı 27 Kasım 200 tarihli Konsey Yönergesi. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 27 rulması kararı alınan bir dava bulunmadığından bugüne kadar “iskân” konusunda ve mülk mü yoksa konut hakkını mı kapsadığına dair bir tanıma sahip değiliz.64 Daha da önemlisi, Temsilciler Meclisi, Kıbrıs mevzuatını Yönerge 43/2000/EC’nin 13’üncü maddesine uyarlama çabaları çerçevesinde, Ombudsman’ı65 Ulusal Eşitlik Kurumu olarak atayan ve Yönergenin gerektirdiği asgari gücün ötesinde olması yanında Ombudsman’ın sahip olduğu gücün de çok ötesinde bir güç sağlayan Irkçılık ve Ayrımcılığın Diğer Formlarına Karşı Savaş (Komisyon Üyesi) Yasasını66 çıkardı. Bu yasa ile Ombudsman, kendisine Ombudsman’ın sahip olduğu ve Yönerge’nin gerektirdiği asgari yetkilerin çok ötesinde yetki vererek Ulusal Eşitlik Kurumu olarak atandı. Böylelikle Eşitlik Kurumu (i) yaslarca yasaklanan ayrımcılık yanında ırkçı ve dolaylı ırkçı ayrımcılığa ve genelde ırk, toplum, dil, renk, din, siyasi görüş ya da diğer inançlarla ulusal ve etnik kökenlere dayalı ırkçılığa karşı savaşmak;67 (ii) Kıbrıs Anayasa’sı (Bölüm II) veya Kıbrıs tarafından onaylanan bir veya birden çok Konvansiyon tarafından korunan, Yasa’da68 açıkça belirtildiği gibi, “ırk’, toplum, dil, renk, din, siyasi görüş ve diğer inançlar, ulusal veya etnik kökene69 bakılmaksızın hakların ve özgürlüğün eşit kullanımını teşvik etmek ve (iii) istihdam, mesleki eğitime erişim, ücretler dâhil olmak üzere çalışma şartları, sendika ya da diğer derneklere üyelik, sosyal sigorta ve sağlık hizmeti, eğitim ve konut da dahil olmak üzere mal ve hizmetlere erişim alanlarındaki nedenlere bakılmaksızın fırsat eşitliğinin teşvik etmekle yetkilendirilmiştir. Eşitlik Kurumu böylelikle sadece iki AB yönergesini aktaran yasalardan kaynaklanan konular değil, Anayasa ve Cumhuriyet tarafından onaylanan uluslar arası konvansiyonlar altında ortaya çıkan herhangi bir hususta da bağlayıcı kararlar vermekle yetkilendirilmiştir. Eşitlik Kurumu, yürürlükte bulduğu yedi yıl içerisinde, bağlayıcı emirler yerine tavsiyeler yayınlamayı tercih ediyor olsa da, ırkçılık ve ayrımcılıkla ilgili olarak mahkemelerin 40 yılda aldığı kararlardan daha çok karar yayınlarken, yine de varlığını hissettirerek, bürokrasi, teknik konular ve yargı süreciyle ilgili masraflarla başa çıkamayan ayrımcılığın savunmasız kurbanlarının tek başvuru yer oldu. Eşitlik Kurumu’nun mülkiyet konularıyla kararlarının bazılarıyla aşağıda ilgilenilecek. 64 65 66 67 68 69 Bu yazıda aşağıda daha detaylı tartışılacağı gibi, Yüksek Mahkeme 2007 yılında bir başvuru sahibinin, 2000/43/EC sayılı Konsey Yönergesinin ayrımcılık karşıtı hükmünün, Kıbrıs hükümetinin Kıbrıslı Türklerin güneydeki mallarını satma hakkını reddetmesine izin verdiği anlamında yorumlanıp yorumlanmayacağı konusunda AAD’a başvurulması talebini inceledi. Başvuru teknik nedenlerle reddedildi ancak Mahkeme ayrıca Yönerge 2000/43’ün risk altındaki konuyu (mülke erişim) dahil etmediği bulgusuna vardı: Perihan Mustafa Korkut veya Eyiam Perihan, Avukatı Charalambos Zoppos aracılığıyla Apostolos Georgiou’ya Karşı tarih 17.12.2007, Yüksek Mahkeme davası No. 303/2006. Ayrıca yaygın olarak Yönetim Komiseri olarak adlandırılır Ayrımcılığın Irkçı ve Diğer Formlarına Karşı Mücadele Yasası (Komiser) No. 42(1)/ 2004 (19.03.2004). Ayrımcılığın Irkçı ve Diğer Formlarına Karşı Mücadele Yasası (Komiser) No. 42(1)/ 2004 (19.03.2004), Bölüm 3(1)(a), Kısım I. Bu Konvansiyonlar: Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu’nun 12’nci Protokolü ve Temel Özgürlükler; Her Türlü Irk Ayrımcılığının Yok Edilmesi İçin Uluslar arası Konvansiyon; Ulusal Azınlıkların Korunması için Çerçeve Konvansiyon; Sivil ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve İşkence ve İnsanlık Dışı Alçaltıcı Muamele ve Cezaya karşı Konvansiyon. Ayrımcılığın Irkçı ve Diğer Formlarına Karşı Mücadele Yasası (Komiser) No. 42(1)/ 2004 (19.03.2004), Bölüm 3(1).(b), Kısım I. Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 28 3.3.6 Cezai Hükümler 2006-2007 yıllarında Kıbrıs Cumhuriyeti, kuzey Kıbrıs’ta bulunan Kıbrıslı Rumlara ait malların, kullanımlarının kriminalleştirilmesiyle, temlik edilmelerinden kaynaklanan sorunla ilgilenme girişiminde bulundu. Bu nedenle hükümet, 2006 yılında, tasarruflarında Kıbrıslı Türkler tarafından yönetilen bölgelerdeki Kıbrıslı Rumlara ait malları satın aldığını ya da inkişaf ettirdiğini ortaya koyan kanıtlarla Yeşil Hattı geçen kişileri tutukladı. Hükümet, 27.6.2006 tarihinde tasarrufunda Kıbrıslı Rumlara ait, kuzeydeki mülkün inkişafına yönelik mimari planlar bulunan bir Kıbrıslı Türk mimarı tutukladı. Suç işleme niyeti, mülkün yasadışı tasarruf ve kullanımı ve suçu gizlemeye teşebbüsle itham edildi ve kefaletle serbest bırakıldı; Suçlamalar karşısında kendini savunmak için Cumhuriyet kontrolü altındaki bölgeye geri dönmedi.70 Hükümet, 18.11.2006 tarihinde tasarruflarında kuzeyde bulunan Kıbrıslı Rum malının satış sözleşmesi bulunan bir Rus çifti tutukladı. Belgelerde imzası bulunan kadın olan eş, yeni yasaya göre suç işleme maksadıyla gizli ittifak kurmakla itham edildi ve yedi yıla kadar hapsi istendi. 50,000 Kıbrıs lirası (yaklaşık 85,000 euro) kefalet ödemesi üzerine 23.11.2006 tarihinde serbest bırakıldı. Mahkemesi 15.12.2006 tarihinde başladı.71 Yazarın bilgisine göre bu siyaset kuzeyde Kıbrıslı Rumlara ait malları kullanmakta olan Kıbrıslı Türklere uygulanmadı. Hükümet, 20.10.2007 tarihinde bir mülkün kayıtlı mal sahibinin onayı olmadan satın alınması, kiralanması veya satışını suç sayan yasayı geçirdi. 3.4 Güneydeki Kıbrıs Türk malları 3.4.1 Zorunluluk Doktrini 1963 yılında Kıbrıs Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios, Anayasa’da, Kıbrıslı Türklerin toplumsal haklarını kısıtlamak suretiyle Anayasa’dan ortaklık öğesini büyük ölçüde kaldıran 13 değişiklik önerdi. Kıbrıslı Türkler tepki olarak Devlet yönetiminden çekildiler. O günden bu yana Cumhuriyet, Kıbrıslı Rumlar tarafından yönetilmektedir. 1964 yılı Temmuz ayında Yargıtay’ın hem Yüksek Anayasa Mahkemesi hem de Yüksek Mahkemenin yargı yetkisini sürdürmesini sağlayan bir yasa çıkarıldı.72 Yargıtay, 1964’te örnek dava olan İbrahim davasında hükümetin faaliyetlerinin “zorunluluk doktrini” temelinde devam etmesi gerektiği hükmüne vardı. Yargıç Josephides, muhakemesinde şunları söyledi: 70 71 72 ABD Dışişleri Bakanlığı, Country Report on Human Rights practices in Cyprus (Kıbrıs’ta İnsan Hakları Uygulamasıyla İlgili Ülke Raporu), 2006 Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma Bürosu tarafından 06.03.2007 tarihinde yayınlandı (www.state.gov/g/drl/rls/hrrpt/2006/78807.htm (18.10.2007). ABD Dışişleri Bakanlığı, Country Report on Human Rights practices in Cyprus (Kıbrıs’ta İnsan Hakları Uygulamasıyla İlgili Ülke Raporu), 2006 Demokrasi, İnsan Hakları ve Çalışma Bürosu tarafından 06.03.2007 tarihinde yayınlandı (www.state.gov/g/drl/rls/hrrpt/2006/78807.htm (18.10.2007). Adalet Yönetimi (Çeşitli Hükümler) Yasası 33, 1964. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 29 Diğer ülkelerde uygulandığı şekliyle zorunluluk yasası prensipleri ışığında ve Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası hükümlerini göz önünde tutarak… Anayasamızın belirli hükümlerinde ve burada kastedilen istisnalar olan, istisnai durumlarda zorunluluk doktrininin devletin varlığını kollamak amacıyla Anayasamıza dâhil edilmesi yorumunu getiririm. Aşağıdaki ön-gereksinimlerin doktrinin uygulanabilir hale gelmesinden önce karşılanması gerekmektedir: - İstisnai durumların zorunlu ve kaçınılmaz gerekliliği; - Başka hiçbir çarenin uygulanamaz olması; - Alınacak önlemin gereklilikle orantılı olması ve istisnai durumlar süresiyle sınırlandırılmak üzere geçici karakterde olması.73 Kabul edilmelidir ki, nasıl oluştuğuna bakılmaksızın, Kıbrıslı Türklerin Devlet yönetimindeki eksikliği, hitap edilmesi gereken çok katmanlı bir krize yol açmıştır. Kıbrıs Rum adli sistemi Mahkemelerin ve nihayetinde Devletin kendiişlerliğiyle ilgili olarak zorunluluk doktrinini bu krize hitap etmenin en uygun yolu olarak gördü. On yıl sonra bu doktrin Türk işgalinin yarattığı duruma hitap etmek üzere kabul edilen önlemleri de içermek üzere genişletildi. Zorunluluk doktrini, uygun bir şekilde, meşrutiyet temelindeki kuralsal haklar pahasına birbirini koruyan ‘Kıbrıs’a özgü istisnai durumlar’74 olarak adlandırılan karmaşık ve çoklu sistemin bir parçasıdır.75 3.4.2 Kıbrıs Türk mülkleri ve ‘Vasilik’ kurumu 1974 savaşı sonrasında hükümetin önde gelen hedefleri yerinden edilmiş Kıbrıs Rum nüfusunun acil iskânı ve mesleki rehabilitasyonu ve ekonominin iyileştirilmesiydi. Kıbrıslı Türklerin 1963-1974 yılları arasında adanın kuzeyine taşınır ya da kaçarken geride bıraktıkları mallar, hükümete iki amaca hizmet etme olanağını veriyordu: bir yandan bu malları yağmadan koruyarak yasal hükümet olarak yetkisini savunmak, diğer yandan da bu mallardan, yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların konut ve mesleki gereksinimlerini sağlamak. Bu nedenle Bakanlar Kurulu 1975 yılında, yönetilmeleri ve esas itibarıyla yerinden edilmiş kişiler yararına kullanılmaları amacıyla kendi kontrolü altındaki bölgelerde bulunan Kıbrıslı Türklere ait tüm mallar için genel haciz emri çıkardı. Aynı yıl içerisinde (1975), sözü edilen hedeflere hizmet amacıyla, İçişleri Bakanlığı içerisinde Kıbrıs Türk Mallarının Korunması ve Yönetilmesi Hizmeti adı altında özel bir daire kuruldu. Bazı durumlarda yerinden edilmiş kişilerin iskânına yönelik yerleşim yerleri, uygun istimlâk prosedürleri olmadan Kıbrıslı Türklere ait araziler üzerine kuruldu. Bu vakaların bazılarında devlet tarafından, söz konusu arazilerin Kıbrıslı Türk sahiplerinden barışçıl bir anlaşma yoluyla yasal olarak edinilmesine yönelik çaba gösterildi. Ayrıca Kıbrıs Türk malları Vasiliğinin Kıbrıs Türk mallarında ikamet eden yerinden edilmiş kişilere uzun vadeli kira sözleşmesi yaptığı durumlar da bulunmaktadır. Bu tür kiralar Tapu Dairesi’nde kaydedilebilmektedir. 73 74 75 Cumhuriyet Başsavcısı, Mustafa İbrahim’e Karşı (1964) CLR, pp.264-265. Bakınız Necati (1970); Pikis 2006, p. 27-40; Constantinou 2008; Trimikliniotis ve Demetriou 2008; Trimikliniotis, 2009; 2010. Bakınız Constantinou 2008 ve Trimikliniotis 2010. ‘İstisnai Durum’ kavramı için bakınız Shmitt 2005 ve Agamben 2005. 30 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Takip eden yıllarda Kıbrıs Türk mallarının statüsü ile ilgili yasamaya ilişkin tüzüklere olan ihtiyaç açıkça ortaya çıkınıca, 1991 yılında yeni bir yasayla “Kıbrıs Türk Malları Vasiliği” (bundan böyle “Vasilik Yasası” olarak anılacak”)76 kurumunu oluşturdu. Bu yasanın 7’nci maddesine göre İçişleri Bakanı olan ‘Vasi’, Kıbrıslı Türk mal sahiplerinin çıkarları yanında yerlerinden edilmiş kişilerin ihtiyaçlarına hizmet etmekle yetkilendirilmiştir. Kıbrıs Türk mülklerini kullanım hakkı veren ölçütleri yöneten özel tüzükler zaman zaman Temsilciler Meclisince onaylanmaktadır. Vasilik, yetkilerinin bir kısmını kullanmaları konusunda Kıbrıs Türk Malları Yönetim Hizmetleri Direktörü ve her bölgedeki bölge ofislerini yetkilendirmiştir. Vasilik, Maliye Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, tarım örgütleri, yerinden edilmiş kişilerin kuruluşları, KOBİ örgütleri (POVEK) ve parlamentoda yer alan partilerin temsilcilerinden oluşan bir Danışma Komitesi, Kıbrıs Türk Mallarının yönetimi ile ilgili tüm konularda Vasiliğe önerilerde bulunarak çalışmalar yapar. Kıbrıs Türk malı kullanma hakkı verilmesi ölçütü, mülk türüne göre değişiklikler gösterir (konut, tarım arazisi, profesyonel birim v.s.). Konut birimlerine gelince, bunlar, en azından bir ferdi yerinden edilmiş kişi olan ailelere77 öncelikli olarak verilir; ya da ailenin mali durumu, yapısı, aile fertlerinin sayısı ve yaşları ile ilgili durumları böyle bir bağışa hak kazandırır. Başvuru sahiplerinin önemli miktarda değere sahip bir başka mülkün sahibi olmamaları ve konut veya bir başka hükümet projesinden yararlandırılmamış olmaları gerekir. Dahası, eğer Kıbrıs Türk malı için başvuruda bulunan ya da böyle bir malı kullanan kişi kendi evine sahip olursa, o zaman Kıbrıs Türk malı kullanım izni otomatik olarak iptal eldir. Kıbrıslı Türklere ait tarım arazileri, yerlerinden edilmiş çiftçiler ya da arazi işçilerine verilirken öncelik, söz konusu arazinin bulunduğu bölgede ikamet etmekte olan çiftçi veya tarımcılara tanınır. Tarım arazisi tahsisi için başka birtakım faktörler de dikkate alınır. Bunlar, başvuru sahibinin hâlihazırdaki işi, başvuru sahibinin 1974 öncesinde çiftçi olup olmadığı, başvuru sahibinin kuzeyde sahip olduğu tarım arazisi, taleple ilgili olarak mevcut Kıbrıs Türk arazisinin hacmi, başvuru sahibinin mali ihtiyaçları ve ailesinin büyüklüğü ve başvuru sahibinin tarım dışı etkinliklerinin derecesini içerirler. Kıbrıslı Türklere ait profesyonel bir ünitenin (dükkân, depo v.s.) kullanım hakkına sahip olabilmek için başvuru sahibinin kendi profesyonel işyerine artık sahip olmayan ve dikkate değer bir mülkü bulunmayan yerinden edilmiş bir kişi olması gerekir. Bu konuda hak sahibi olmakla ilgili göz önünde bulundurulan diğer hususlar ise şunlardır: ailenin mali durumu, yapısı, aile fertlerinin sayısı ve yaşları, belirli profesyonel bir etkinliği destekleme gereksinimi, başvuru sahibinin kuzeydeki mülkü, başka projeler uyarınca başvuru sahibine verilmiş olan başka herhangi bir devlet yardımı. 76 77 Cumhuriyet’teki Kıbrıslı Türk Mallarının Yönetimi için Geçici Hükümleri içeren Yasa ve diğer ilgili hususlar N.139/1991. Terim evleri genelde güneydeyken ‘mesleki nedenle yerinden edilen’ örneğin mesleği nedeniyle kuzeyde ikamet eden (polis, öğretmen, memur, otel çalışanı v.s) kişileri içeriyor. Bu tür kişiler yerinden edilmiş kişi olarak kabul edilir ve konuttan yararlandırılma hakkına sahiptir. Bu hak, hak sahibi kişinin bu hakkını çocuklarına devretmeyi kabul ettiğini bildirmedikçe çocuklarını kapsamaz. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 31 Eğer ruhsat sahibi yerinden edilmiş bir şahıssa ruhsat ücreti mülkün pazar fiyatının 80%’i; yerinden edilmiş kişi değilse, Pazar fiyatının 100%’ü olur.78 Yerinden edilmiş kişilere kiralanan Kıbrıs Türk konut birimleri için herhangi bir ücret talep edilmez. Bu nedenle Kıbrıslı Türklere ait evler yerlerinden edilmiş kişilere kira ücreti alınmadan kiralanır ve tamirat masrafları hükümet tarafından üstlenilir. Kıbrıslı Türklere ait dükkânlar yerlerinden edilmiş kişilere pazar fiyatına, tarım arazileri ise düşük fiyatla kiralanır. İhtiyaçların ötesinde olduğu belirlenen ya da yerlerinden edilmiş kişilerin konut, profesyonel ya da tarımsal ihtiyaçlarına uygun olmayan, ya da yerlerinden edilmiş kişileri ekonomik olarak etkinleştirme amacına elverişli olmayan Kıbrıslı Türklere ait mallar istisnai durumlar altında yerlerinden edilmiş belediyeler, topluluklar veya kuzeyle güneyi ayıran hatta yakın olan bölgelerde ikamet eden ve yerinden edilmiş kişiler olmamakla birlikte, 1974 savaşı nedeniyle kullanamadıkları önemli ölçüde malları bulunan ya da yerinden edilmiş ebeveynleri olanlara kiralanabilir. Hükümet, Kıbrıs Türk mülkünün kullanımının, Türk işgalinin yarattığı ciddi ekonomik ve sosyal sorunların çözümlenmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu kabul eder.79 3.4.3 Vasilik Yasasının 2010’da tadili Vasilik Yasası’na 2010’da yapılan tadilat, iki önemli değişikliği getirdi. 3. Maddede yer alan bu değişikliklerinden biri, şimdi Vasiye, her bir davayı göz önüne aldıktan ve Kıbrıslı Türk sahibi veya mirasçıları veya varislerinin kuzeyde Kıbrıslı Rumlara ait bir mülkü işgalinde bulundurup bulundurmadığı dâhil olmak üzere tüm unsurları dengeledikten sonra Kıbrıslı Türklere ait mülke sunulan ‘korumayı’80 kaldırma yetkisi verir. Hüküm ayrıca aşağıdaki faktörlerin de diğerlerine ek olarak mülkün sahibine iadesine yönelik olumlu sayılmasını belirtir: (a) Mülk Vasilik kontrolü altına alındığı zaman, mal sahibinin sürekli ikametgâhı 1974’teki Türk işgali öncesi ya da sonrasındaki herhangi biz zamanda gittiği yurt dışında bulunan ve söz konusu mal sahibinin yurt dışında ikamet etmeyi sürdürmesi ya da Cumhuriyet kontrolü altındaki bölgelere sürekli yerleşim için dönmek üzere olması; (b) Mülkün Vasilik kontrolüne girmesinin ardından, Kıbrıslı Türk sahibi daimi olarak güneyde yerleşmiş ve buradaki ikametimi kesintisiz olarak sürdürüyor olması; (c) Mülkün Türk işgali öncesi sahibinin ikametgâhı olması ve sahibinin malını yeniden ikametgâh olarak kullanıp Cumhuriyet kontrolü altındaki bölgelerde yerleşmeyi amaçlıyor olması. Yasanın üslubu uyarınca bu kıstasların ayrıntısına girilmemiştir ve Vasiliğin bir mülkü Kıbrıslı Türk sahibine geri verme konusunda daha geniş takdir hakkı bulunmaktadır. Öyle görülüyor 78 79 80 http://www.moi.gov.cy/moi/citizenscharter/citizenscharter.nsf/dmlcriteria_gr/dmlcriteria_gr?OpenDocument http://www.cyprus.gov.cy/portal/portal.nsf/All/241107A0AAF2191FC2257036003C9043?OpenDocument Yasada kullanılan terim, ‘yönetimi kaldırmaktır: N.39(I)/2010 sayılı yasanın 2. maddesi. Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve 32 ki, Kıbrıslı Rum siyasi danışmanlar, kuzeyde Kıbrıslı Rumlara ait mülk üzerinde ikamet eden Kıbrıslı Türklerin, güneyde terk ettikleri ve üzerlerinde yerlerinden edilmiş Kıbrıslı Rumların ikamet ediyor olabileceği mülkleri talep edebileceği durumları engellemek konusunda istekli. Aynı zamanda kimileri hatalı bir yorumla, bu kıstaslardan daimi ikamet yeri olarak tercih edilmiş olmasından ötürü, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne bir tür “sadakat” anlamı çıkarabilirler. Dolaysıyla yukarıda belirtilen kıstas ötesinde Vasilik tarafından bir mülkün Kıbrıslı Türk sahibine iadesi kararı verilmesinin muhtemelen bir yasa koyucu ruhuna uygun olması gerekebilir (Örneğin, mahkeme tarafından kabul edilebilmesi için Cumhuriyete karşı bir ‘sadakat’ unsuru içermesi). Bu, aşağıdaki davada örneklenmiştir. İjlal Ahmet zeki Mustafa Kıbrıs Cumhuriyetine Karşı81 davasında başvuru sahibi, mülk kendisine babasından miras kalan ve sürekli ikametgâhı Avustralya’da olan bir Kıbrıslı Türk’tü. 1974’te köyünü terk eden babası mülkü geride bırakmış ve ardından bu mülkün kullanım hakkını yerinden edilmiş bir Kıbrıslı Rum’a veren Vasiliğin kontrolü altına girmişti. Başvuru sahibi mülkünü satmaya çalıştıysa da Vasilik onun satış izni talebini reddetti. Bunun üzerine başvuru sahibi Vasiliğin bu olumsuz kararını bozmak amacıyla Yüksek Mahkeme’ye başvurdu. Başvuruyu inceleyen mahkeme, kıstasların detaylı değil, sadece belirtici olmaya yönelik olduğunu görmezden gelerek, davanın 2010 yılında Vasilik Yasası’nın tadiliyle oluşturulan kıstası karşılamadığı bulgusuna vardı. Mahkeme mülkün başvuru sahibine 1992’de, diğer bir deyişle Türk işgali sonrası geçmesine ve başvuru sahibinin ölen babasının Türk ordusunun kontrolü altında bulunan Trikomo’ya yerleşmiş olması olgusuna odaklandı. Her ne kadar açık bir şekilde ifade edilmemiş olsa da, mahkeme dava koşullarının, başvuru sahibi tarafından Cumhuriyete ‘sadakat’ öneren unsurlar (Örneğin, Cumhuriyet kontrolü altındaki bir bölgeye yerleşmeyi seçerek) göstermediği bulgusuna vardı. Uygulamada, yetkililer ve mahkemelerin bu davaları ele alışları, her ne kadar kişinin kendi evinde ikamet hakkına saygı duyuluyor olsa da, erişim hakkı, satış ya da kiralama hakkı, istimlâk edildiği zaman tazminat alma hakkı gibi mülk sahipliğinden kaynaklanan tüm hakların “Kıbrıs sorununun çözülmesine kadar”,- askıya alındığı yönüne işaret etmektedir. Bu özünde, yasanın Kıbrıslı Türklere ait malları Kıbrıs sorununun gelecekteki çözümüne yönelik bir pazarlık aracı olarak kullanmak üzere rehin tutarken aynı zamanda bu mülkleri Türk işgali nedeniyle yerlerinden edilen kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak için kullanmak üzere bir siyasi kararı yürürlüğe koyduğu anlamına gelir. 2010 tadilatı ile Vasilik Yasasına getirilen bir başka hüküm ise, bu yasanın herhangi bir hükmünün uygulanması nedeniyle Avrupa Konvansiyonu’nun İnsan Haklarının Korunması ve Temel Özgürlüklerden kaynaklanan ya da Cumhuriyetin, Konvansiyonun onayladığı Protokolleri altındaki herhangi bir hak ihlal edilmiş olursa, böyle bir durumda mağdur olan kişi, maddi ya 81 Dava No. 688/2009, karar 09.06.2011 tarihinde açıklandı. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 33 da diğer kayıpları için tazminat, ihlal sonucu meydana gelen zarar ve masrafları ve/veya haklarını kabul eden bağlayıcı bir mahkeme emri talep edebilir. Böyle bir durumda mağdur olan kişi, Vasiliğin gözetimi altında bulunan mülkünün iadesini talep edebilir ki bu dava aynı zamanda söz konusu mülkü yasal olarak işgal eden kişi aleyhine de yapılmalıdır. Mahkeme, böyle bir talebi incelerken AİHM tarafından AİHM içtihatları uyarınca göz önünde bulundurduğu görüşleri dikkate almalıdır. 3.4.4 Dönüm noktası oluşturan Arif Mustafa davası Kişinin evinde ikamet etme hakkının yolunu açan dava, Arif Mustafa Davassında alınan ve dönüm noktası oluşturan davaydı. Kıbrıslı Türk Arif Mustafa’nın 2004 yılında Cumhuriyet Yüksek Mahkeme’sine82 güneydeki mülkünün haklarının geri verilmesi için yaptığı başvuru, kamuoyundaki tartışmaların merkezine oturdu. Başvuru sahibi, o dönemde uygulanan zorunlu nüfus hareketine bağlı olarak mülkünü terk etmeye zorlanmıştı. O günden bu yana mülkü Vasiliğin kontrolü altında bulunuyordu. Başvuru sahibi, dolaşım özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların kısmen kalktığı 2003 yılında güneye taşındı ve kiralık bir konutta ikamet ederken, mülkünün haklarının iadesi için Vasiliğe başvurdu. Başvurusu, 1991 ‘Vasilik’ yasasına atıfta bulunularak reddedildi. Başvuru sahibi bunun üzerine Bakan’ın kararını değiştirmek amacıyla Yüksek Mahkeme’ye83 başvurdu. Başvurusu başarılı oldu ve mahkeme mülkünün iadesini emretti. Yargıç başvuru sahibi lehine karar verirken, diğer şeyler yanında, İçişleri Bakanı’na Kıbrıs Türk mülkünü kontrol yetkisi veren yasanın amacının Kıbrıs Anayasası’nın toplumlardan biri ya da diğerine mensup olma temelinde ayrımcılığı yasaklayan 6. Maddesinin84 ihlali anlamına gelecek şekilde, Kıbrıslı Rumlara ait kuzeydeki mülklerin Türk ordusunun işgali altında bulunuyor olmasına misilleme yapmak değil, bu mülkü sahibinin gaybubetinde korumak olduğunu bildirdi. Başsavcılık anında itiraz dosyalayarak, bu itirazın tahkikatı boyunca Yüksek Mahkeme’nin kararını askıya alan bir ara emri çıkarttırdı. Bunu takip eden sürede yetkililer, Kıbrıslı Türklere, güneydeki mallarını talep etmelerinin yolunu açacak yasal bir emsalin önünü alma umuduyla başvuru sahibine kalacağı alternatifler, mülkün bedelinin tazmin edilmesi gibi öneriler sunarak dostane bir sonuca ulaşma çabası içerisine girdiler. Bu tür bir gelişme, mülklerin çoğu ya hükümetin kendisi ya da Kıbrıslı Rum göçmenler tarafından kullanıldığından, hükümet için pekâlâ mali ve siyasi bir felaket sayılabilir.85 82 83 8 85 Kıbrıs Yüksek Mahkemesi Dava no. 125/2004. Yönetsel fiillerin iptali için herkesin Yüksek Mahkeme’ye hakkı olduğunu bildiren Kıbrıs Anayasası’nın 146’ncı maddesi altında Anayasa’nın 6. Maddesi şöyle der: “Bu Anayasanın açık hükümleri mahfuz kalmak şartıyla, Temsilciler Meclisinin veya Cemaat Meclislerinden herhangi birinin hiçbir kanun veya kararı ve icra kuvveti kullanan veya idari görevler ifa eden Cumhuriyet dahilindeki herhangi bir organ, makam veya şahsın hiçbir muamele veya kararı, iki Cemaatten biri aleyhine veya şahıs olması veya bir Cemaate mensup olması dolayısıyla herhangi bir şahıs aleyhine ayırt edici olmayacaktır.” G. Psyllides, “Mustafa bir sonraki hareketi düşünüyor”, The Cyprus Mail (12.10.2004), p. 5. 34 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Sonunda çabaların sonuçsuz kalmasıyla, Başsavcılık 13.02.2006 tarihinde itirazını geri çekti ve hüküm uygulandı: Arif Mustafa’ya 14.02.2006 tarihinde evinin mülkiyeti verildi. Mustafa’nın evinde ikamet eden Kıbrıslı Rumlar tarafından yapılan itirazlar da aynı gün geri çekildi. Başsavcı, diğer Kıbrıslı Türklerin mülklerinin iadesini talep etmekten vazgeçirme çabasıyla Yüksek Mahkeme’nin Arif Mustafa lehine verdiği kararın hükümet üzerinde bağlayıcılığı olmadığını ve her davanın kendi olguları ışığında ele alınacağını duyurdu.86 3.4.5 Kıbrıslı Türklerin Mülkleriyle ilgili olarak AİHM’e yapılan Başvurular Her geçen gün daha fazla Kıbrıslı Türk Mülkiyet sahibi Kıbrıs hükümeti tarafından mülklerine erişimleri engellendiği için Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etmektedirler ve bu nedenle Kıbrıs Türk mülklerinin Vasiliğine ilişkin kurum ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. Maddesinin Kıbrıslı Türklerin Cumhuriyet kontrolundeki Kıbrısın güneyinde bulunan mülklerine uygulanıp uygulanamayacağı kaçınılmaz olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından değerlendirilecektir. 2010 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Larnaka’da mülkü olan ve 1963 yılında Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türkler arasında olaylar patlak verince bu mülkünü terk eden Sofi’nin müracaatını değerlendirdi. Müstedi ve ailesi karışıklıklar nedeniyle Kıbrıslı Türklerin yaşadığı bir enklava sığındı. 2003 yılında müstedi İçişleri Bakanlığına müracaat ederek evinin tasarrufunun kendisine geri verilmesini talep etti ve Bakanlığı Larnaka’daki evine geri dönmek istediği hususunda bilgilendirdi. Bakanlık verdiği cevapta söz konusu mülklerin Kıbrıslı Türk malları Vasiliğinin kontrolünde olduğunu ve yerinden edilmiş bir Kıbrıslı Rum ailesinin burada yaşadığını bildirdi. Müstedi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etti ve Kıbrıs’ta bulunan taşınmaz mallarına erişiminin ve bu mallardan yararlanmasının engellendiğinden yakınarak diğer şeyler yanında 14. Maddenin ihlal edildiğini ve bir Kıbrıslı Türk olarak kendisine ayrımcılık yapıldığını ileri sürdü. Mahkeme karar vermeden önce Kıbrıs Hükümeti dostane çözüm için bir teklif sundu ve bu teklif müstedi tarafından kabul edildi. Bu teklif, Müstedinin Ocak 2009 yılından itibaren mülkünün tasarrufunun boş olarak kendisine verilmesini ve kullanım kaybı nedeniyle 427,150.36 Euro, manevi tazminat olarak 59,801.06 Euro ve 50,000 Euro yasal masrafların ödenmesini öngörmekteydi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çözümün İnsan Haklarına saygıya dayandığı gerekçesiyle dostane çözümü kabul etti. Kazali et al v. Cyprus grup müracaatında, bu davalar halen Avrupa İnsan Hankları Mahkemesinin gündemindedir, toplamda 27 Kıbrıslı Türk mülkiyet sahibi Kıbrıs Hükümetini mülklerine erişimlerini engellediği için dava ederek diğer şeyler yanında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 14. Maddesinin ihlal edildiğini iddia etmektedirler. Dolayısıyla Kıbrıs Hükümeti Sofi ile dostane bir çözüme ulaşarak Vasinin temellerini sarsacak bir emsal kararı önleme gayreti sonuçta bu müracaatlarla karşısına çıkmaktadır. Eğer bu müracaatlar başarılı olursa bu 86 Y. Nearchou, “Me to kleidi sto heri paei sto spiti tou stin Episkopi”, politis (14.02.2006), p. 20. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 35 müstedileri ve bunlardan sonra müracaat edecek diğer Kıbrıslı Türk mülkiyet sahiplerini tazmin etme zorunluluğunun ekonomik yükü Cumhuriyet için mevcut ekonomik krizin ortasında taşınması zor bir yük olacaktır. Bu konu Kıbrıslı Türk malları Vasisi Kurumu’nun Tymvios davası ile zaten yasal olarak sorgulandığı gerçeği ile birlikte göz önünde bulundurulmalıdır. 3.4.6 2004 sonrası dönemde içtihat hukuku ve Ombudsman kararları Şimdiye kadar güneydeki mülklerinin iadesi talebiyle Kıbrıslı Türkler tarafından yapılan başvuruların sayısı büyük rakamlara ulaşmadı. Bu, büyük bir ölçüde Arif Mustafa kararı ve onu takip eden kıstasların kodlanmasının, başvuru sahibinin mülkünü talep edebilmesi için güneyde ikamet ediyor olmasını gerektirmesinden kaynaklanıyor olabilir. Halen, Cumhuriyet kontrolü altındaki güneyde bulunan mallarının mülkiyetini talep eden Kıbrıslı Türkler tarafından yapılmış beklemede olan birçok başvuru bulunmaktadır; bunlarla yönetimsel düzeyde İçişleri Bakanlığı ilgilenecek, ya da mahkemeler tarafından incelenecekler. Kıbrıslı Türkler tarafından AİHM’de bir miktar başvuru dosyalanmış olmakla birlikte henüz herhangi bir karar açıklanmamıştır. Sorun addeden bir başka unsur ise, Anayasa’daki her iki dilin tüm yasama, icra ve idari eylemlerde de kullanılmasıyla87 ilgili hükümlerin uygulamasının durdurulmasıyla, 1963 yılından beridir Türkçenin uygulamada resmi dil olarak kullanılmamaya başlanmasıdır. Bunun yerine yasalar, Bakanlık kararları ve resmi gazete dahil olmak üzere resmi evraklarda devlet tarafından kullanılan dil, Yunancadır. Bu ise, Kıbrıslı Türk mallarının kamulaştırılmasıyla ilgili Resmi Gazete’deki yayınların sadece Yunanca olması nedeniyle özünde Kıbrıslı Türklerin öngörülen kısıtlı sürede sözü edilen kamulaştırmaya itiraz hakkının inkârı anlamına gelmektedir. 2006 yılında Ombudsman, Kıbrıslı Türkler adına Vasilik aleyhine açılan ve Bakanlığın kendilerine güneydeki arazilerinin akıbetiyle ilgili bilgi sağlamayı reddettiği iddiasıyla sunulan iki şikâyeti88 inceledi. Şikâyetçiler karşılığında bakanlığın kendilerine güneydeki tüm Kıbrıslı Türk malları ile ilgili vasilik konusunda hukuki çerçeve ve bunun Vasiliğe verdiği güçler konusunda bilgi aktardığı, özelde mülklerinin neden ve ne zaman kamulaştırıldığı ve biçilen tazminat miktarı ile ilgili bilgi talep ettiler. Ombudsman bu uygulamayı eleştirerek Bakanlığı, açık olmak adına ve zaten gizlenecek bir şey de olmadığından, talep edilen bilgiyi vermesi için teşvik etti.89 2006’da birtakım Kıbrıslı Rumların (yerel belediye yetkililerinin de aralarında bulunduğu) Baf bölgesindeki Pirgo ve Dillirga köylerinde bulunan Kıbrıslı Türklere ait malları haksız zenginlik amaçlarıyla yasadışı olarak üçüncü şahıslara satmakla suçlandığı bir dava görüldü. Suça atfedilen cezalar, başkaları yanında üç yıla kadar hapisliği de öngörüyordu.90 87 88 89 90 Anayasa’nın 3. Maddesi. A/P 332/2005 (24.02.2006); A/P 333/2005 (24.02.2006). 2006 Şubat ayı için sunulan Raporlarla ilgili Ombudsman tarafından Bakanlar Kuruluna sunulan not, Dosya No. E.D.50.3.01.17. C. Nanos, “Fylakisi mexri tria xronia gia to skandalo tou Pyrgou Tyllirias”, politis (04.10.2006). 36 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Cumhuriyet kontrolü altındaki bölgelerde bulunan Kıbrıslı Türklere ait malları yöneten benzersiz rejim, 2007’de hepsi de bu bölgedeki Kıbrıslı Türklere yapılan ayrımcı muameleyi haklı çıkartmak için zorunluluk doktrinine başvurmuş olan bazı Yüksek Mahkeme kararlarının merkezine oturdu. Aşağıda böyle davalara genel bir bakış yer almaktadır. Kâmil Ali Rıza91 davasında bir Kıbrıslı Türk, Kıbrıslı Türklerin kuzeye geçmesi ve bu nedenle ‘Vasilik’ kontrolü altına alınmasıyla ‘terk edilmiş’ kabul edilen güneydeki malını talep etti. Başvuru sahibi, Vasilik yasasının anayasaya aykırı olduğunu ve eşitlik prensibini ihlal ettiğini, yetkililerin mülkünü kamulaştırmasının ise yasadışı olduğunu ileri sürdü. Mahkeme, 2003’te dolaşım özgürlüğü üzerindeki yasağın kaldırılmış olmasının mülkün artık ‘terk edilmemiş’ anlamına gelmeyeceğini; Kıbrıslı Türklere ait tüm malları ‘Vasilik’ kontrolü altına verilmesine yol açan ‘Olağanüstü duruma’ son verilmesine Bakanlar Kurulu’nun karar verebileceği ve 1974 savaşı nedeniyle devletin meşru bir şekilde ‘zorunluluk doktrinine’ dayanan acil durum önlemleri aldığını belirterek talebini reddetti. Karar, Aziz,92 davasında AİHM tarafından saptanan ve zorunluluk doktrininin, temel hakların üzerinde olamayacağı prensibine ters düşmektedir. Karar aynı zamanda, Vasilik Yasasının amacının, Anayasanın 6’ncı93 maddesinin ihlali anlamına gelen, Kıbrıslı Rumlara ait kuzeydeki malların intikamını almak değil, mülkü mal sahibinin yokluğunda korumak olduğunu belirten Arif Mustafa (yukarıda sözü edilen) davasında oluşan prensibe de ters düşmektedir.” Konuya mahkemelerde açıkça siyasi bir yaklaşımda bulunulduğu gerçeği, başvuru sahibinin savlarının konunun doğrudan özüne gittiği Ahmet Mulla Süleyman94 davasında açıkça ortaya çıkar: Ahmet Mulla Süleyman, zorunluluk doktrininin, Vasilik Yasası tarafından uygulananlarda olduğu gibi keyfi kısıtlamalar uygulayamayacağını, Kıbrıslı Türklere karşı yasadışı bir ayrımcılık oluşturduğu için Vasilik Yasasının Anayasa’nın 28. Maddesini ihlal ettiğini; Anayasa’nın95 6, 13 ve 23 maddelerine ve aynı zamanda AİHK’nun Birinci Protokolünün 1. Maddesine de aykırı olarak çalıştığını ileri sürerken, aynı zamanda AİHM’in Aziz davasında zorunluluk yasasının 91 92 93 94 95 Kâmil Ali Rıza namı diğer Kâmil Ali Riza Karamano, namı diğer İlhan Ali Rıza’nın mirasçısı Kâmil Ali, kendi yetkisiyle Morphou(Güzelyurt) Mülkleri Yönetim Dairesi çalışanı olarak İçişleri Bakanı, kendi yetkisiyle Kıbrıs Türk Mallarının Korunması için Vasiliğe karşı, Yüksek Mahkeme davası no.133/2005 (19.01.2007) İbrahim Aziz, Kıbrıs’a karşı http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2004/June/ChamberJudgmentAzizvCyprus220604.htm, adresinden ulaşılabilir. Kıbrıs Anayasası’nın 6. Maddesi Kıbrıs’ın, Rum ve Türk olan iki toplumundan bürüne mensup olma temelinde ayrımcılığı yasaklar. Ahmet Mulla Süleyman (temsilcisi Sabiha Ahmet Süleyman aracılığıyla, Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Karşı, Dava No. 99/2005, tarih 21.05.2007). Anayasa’nın 6. Maddesi iki toplumdan birine veya bir kişiye karşı, bir toplumun mensubu olması hasebiyle ayrımcılık yapılmasını yasaklar. Madde 13, Yalnız savunma veya amme sağlığı için lüzumlu veya yetkili bir mahkemenin ceza olarak vermesi için kanunla konmuş tahditler dışında her şahıs, Cumhuriyet toprakları dahilinde serbestçe seyahat etmek ve herhangi bir yerinde ikamet etmek hakkına sahip olmasını güvence altına alır. 23. Madde Her kişinin, tek başına veya başkaları ile birlikte, herhangi bir menkul veya gayrimenkul mal edinme, buna sahip olma, yaralanma veya tasarruf etme hakkı ve bu hakka riayet edilmesi hakkını güvence altına alır. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 37 insan haklarını ihlal edemeyeceğini vurguladığına da işaret etti. Mahkeme bu durumu, Türk işgal ve istilasına çeşitli göndermelerde bulunarak ve terk edilmiş mülklerin korunması için alınması gereken önlemler yanında yerinden edilmiş binlerce Kıbrıslı Rum’a yardımın gerekliliğine de göndermede bulunarak reddetti. Yargıç bunun da ötesinde, Vasilik Yasasının keyfi kısıtlamalar değil, sadece doğası gereği geçici olan ve mevcut şartlar altında gerekli olan kısıtlamalar getirdiğini belirtti. Yargıç ayrıca, bu hüküm Devletin kamu yararına mülkün kullanımını gerekli gören yasaları uygulama hakkını azaltmadığından, AİHK’nun Birinci Protokolünün 1. Maddesindeki istisnalara (Örneğin, kamu yararı maksatları için mülk ayrılmalıdır) girdiğini de ekledi. Mahkeme, Arif Mustafa davasına genel yaklaşımla olan ihtilafını da bildirdi. zehra Kemal Ahmet96 davasında başvuru sahipleri, mülklerini toplu nüfus aktarımı nedeniyle değil, yaşamlarının tehlikede olduğundan korktukları için terk etmek zorunda kaldıklarından Vasilik Yasası’na97 girmediklerini savunarak Cumhuriyet kontrolü altında bulunan bölgelerdeki mülklerini talep eden Kıbrıslı Türklerdi. Yargıç, mülklerinden ayrılmalarının nedeninin Türk işgali olduğunu kaydedip, konuyla ilgili bir önceki içtihattan alıntı yaparak 98 Vasilik Yasasının sadece dolaşım özgürlüğünün olmamasına dayanmadığını ve terk edilen malların korunması gerekliliği yanında Yerlerinden edilen Kıbrıslı Rumların da konut gereksinimlerini karşılamaya da dayandığını; Anayasa’nın 23. Maddesinde yer alan mülkiyet hakkının zorunluluk doktrini nedeniyle Vasilik Yasası tarafından ihlal edilmediği ve Kıbrıs sorununun çözümüne kadar tüm Kıbrıs Türk mallarını vasilik yönetimi altına vermenin “kesinlikle gerekli ve hitap edilmesi gereken durumla da orantılı” 99 olduğunu belirterek bu savı ve tüm başvuruyu reddetti. Yüksek mahkeme 2007’de 2000/43/EC100 tarih ve sayılı Konsey Yönergesi’nin 2. Maddesinin bir AB üyesi devlete bazı vatandaşlarının mülklerini satma hakkını reddetme izni verdiği yönünde yorumlanıp yorumlanmayacağı konusunda AAD’a başvurulması talebini inceledi. Söz konusu Yönerge, ırk ve etnik kökene dayalı doğrudan veya dolaylı ayrımcılığı yasaklamaktadır. Başvuru sahibi, Cumhuriyet kontrolü altındaki bölgelerde bulunan ve Vasiliğin gözetimi altına konulan mülkünü satma hakkını talep eden bir Kıbrıslı Türk’tü. Başvurunun duruşması beklemedeyken, başvuru sahibinin avukatı bir ex tempore başvuru doldurarak, Irk Eşitliği 96 97 98 99 100 zehra Kemal Ahmet ve Nuray Kemal Ahmet, Kıbrıs Türk Malları Vasisi olarak İçişleri bakanlığı üzerinden Kıbrıs Cumhuriyetine Karşı Yüksek Mahkeme Davası No. 1011/2004 (08.06.2007). 139/1991 sayılı yasa. Yasa önsözünde şöyle der: “Türk işgal kuvvetleri tarafından işgal altında bulunan bölgelerdeki işgal nedeniyle Kıbrıs Türk nüfusunun toplu yer değiştirmesinin bir sonucu ve bu kuvvetlerin bu nüfusun Kıbrıs Cumhuriyeti bölgelerine geçişine izin vermemesinden ötürü, taşınır ve taşınmaz mallar terk edilmişti.” Ahmet Mulla Süleyman, Cumhuriyete karşı Dava No. 99/2005 (tarih 21.05.2007). Bu karar ve Kıbrıs Türk malları konusu ile ilgili olarak 2007 yılında verilmiş olan tüm diğer kararlarda İbrahim Aziz, Kıbrıs Cumhuriyetine Karşı AİHM http://www.echr.coe.int/Eng/Press/2004/June/ChamberJudgmentAzizvCyprus220604.htm davasında oluşan ve zorunluluk doktrininin temel hakların üzerinde olamayacağına hükmeden AİHM kararından ayrılma görülmektedir. 2000/43/EC sayı ve 29 Haziran 2000 tarihli, ırk ve etnik kökenine bakılmaksızın kişiler arasında eşit muamele prensibini uygulayan Konsey Yönergesi http://eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:32000L0043:en:HTML adresinden ulaşılabilir. 38 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Yönergesi’nin bir AB üye devletine yasal mülk sahibinin mülkünü satma hakkını reddetme izni verdiği mantığıyla yorumlanıp yorumlanmayacağı konusunda AAD’a başvuru talebinde bulundu. Başvuru, başvuru sahibinin 2005 ve 2007’de benzer başvurularda bulunup geri çektiği gerekçesiyle sürecin kötüye kullanımı temelinde reddedildi. Mahkeme aynı zamanda, mülke erişim olan, risk altındaki konunun Yönerge 2000/43’ün kapsamında olmadığı bulgusuna da vardı. Mahkeme, Yönergenin kapsamını tanımlarken sadece ‘istihdama erişim koşulları, çalışma koşulları, sosyal güvenlik ve sosyal çıkarlar dâhil sosyal korumadan’101 söz etti. Mahkeme AAD’a başvurulması talebini ret yönündeki takdirini teknik gerekçelerle reddederken, ayrıca bir adım ileri giderek, Yönergenin kişinin mülkünü satma hakkı gibi mülkle ilgili hakları içermediği bulgusuna da vardı. Her ne kadar daha liberal bir yaklaşım belki de iskânın, iskân hakkından kaynaklanan mülkiyet hakkını içerdiği bulgusuna varabilecekken, iskân alanında aleyhte ayrımcılığa uğratılmama hakkı mahkeme tarafından alakalı bulunmadı. Mehmet Ahmet Kıbrıs Cumhuriyeti’ne Karşı,102 davasında Vasilik103, ölen bir Kıbrıslı Türk’e ait mülkle ilgili olarak mülkün satışı ve satıştan elde edilen gelirin vasilerine bölünmesi talebini reddetti.104 Davacı avukatı, vasiliğin locus standi (davada bulunma hakkı) olmadığını ve Kıbrıslı Türklere ait malların Vasilik tarafından yönetilmesini sağlayan 139/1991 sayılı yasanın AB yasasıyla uyumlu olmadığını ileri sürdü. Alt mahkeme talebi reddetti ve 138/1991 no’lu yasanın 33’üncü bölümünün, bir emlakin yöneticisinin mülkün tahsisi ile ilgilenme yetkisine haiz olmakla birlikte, önceki ifadenin savunmayı engellemesi sonucu bunu yapmasının mümkün olmadığı kararına vardı. Vasilik yasasının yasallığıyla ilgili olarak AAD’a bir ön soru sunması ile ilgili Yüksek Mahkeme’ye yapılan başvuru reddedilmişti. Yüksek Mahkeme locus standi konusundaki iddiayı reddetti ve ayrıca başvuru sahibinin 33’üncü bölüm hükümleriyle ilgili olarak alt mahkeme bulgularına karşı istinaf başvurusunda bulunmadığı, AAD’ın kararı ne olursa olsun alt mahkeme kararının hala geçerli olduğuna dikkat çekti. 2010’da Ulusal Eşitlik Kurumu, mülk edinmeyle ilgili olarak Kıbrıslı Türklere karşı uygulanan ayrımcılıkla uğraştı. Eşitlik Kurumu, 25.08.2010 tarihinde bir Kıbrıslı Türk ve yazarlardan aldığı mülkiyet yasası105 hükümlerinin Kıbrıslı Türkler aleyhine ayrımcılık yarattığıyla ilgili şikâyetleri üzerine bir karar yayımladı.106 Bu yasanın girişinde, yasanın 1964’teki toplumlararası çatışmanın sonucundan kaynaklanan “anormal durum” nedeniyle gerekli hale geldiği açıklanıyor. Yasa, Tapu Kayıt Dairesi Müdürünü etkin bir şekilde sağduyuyla kişinin arazi edinmesine izin verilip 101 102 103 104 105 106 perihan Mustafa Korkut veya Eyyam perihan, avukatı Charalambos zoppos aracılığıyla, Apostolos Georgiou’ya karşı, Tarih 17.12.2007, Yüksek mahkeme Davası No. 303/2006. Sivil Dava no. 277/2006 (13.01.2009). Mülkün İdaresi Yasası Cap 189’un 33, 53, 55 ve 58’inci bölümlerine ve 139/1991 sayılı Kıbrıs Türk Malları (Yönetimi ve Diğer Konular) (Geçici Hükümler ) Yasasının ilgili Tüzükleri ve 2, 3, 5, 6(α) ve 6(γ) bölümleri temelinde. Mülkün İdaresi Yasası Cap 189’un 31, 32, 33, 51 ve 53(1)(στ)’nci bölümleri temelinde Referans No. ΑΚR 6/2009, ΑΚR 23/2010. Taşınmaz Mal (Geçici Hükümler) Yasası 49/1970. Yerlerinden Edilmiş Kişilerin Mülkünün Yönetilmesiyle İlgili Kıbrıs Cumhuriyeti Sistemi 39 verilmeyeceğine karar vermesi konusunda yetkilendirmektedir: Böylelikle müdüre, arazi ediniminin kamu güvenliğini tehlikeye atacağı ya da herhangi bir şekilde etkileyeceği temelinde kararını uygulama yetkisi verildi. Bakanın onay vermesi dışında, eğer Müdür durumun böyle olduğuna karar verirse, mülkün değişimini reddedebilir. Pratikte bu hüküm sadece Kıbrıslı Türklerin bir arazi almaya veya satmaya teşebbüs ettiklerinde etkinleştirildi. Prosedür, ‘terk edilmiş’ olarak görülmeyen Kıbrıs Türk mülklerine uygulanırken, daha sonraki davalara gelince, bu mülkleri İçişleri Bakanı’nın Vasiliğine veren farklı bir rejim işleme girer.107 Şikâyette mülk değişiminin İçişleri bakanı tarafından onaylanması prosedürünün, ulusal ve AB yasalarının ihlalinden kaynaklanan bir düzü soruna yol açtığı ileri sürüldü. Şöyle ki: Anayasanın 23, maddesi (Mülkiyet hakkı), Avrupa İnsan Hakları Konvansiyonu Protokol 1’in 1. Maddesi, mevzuatta belirtildiği gibi mülkiyet hakkı ve herhangi bir “güvenlik’, “gereklilik’ v.s. kavramıyla ilgisi bulunmayan temel insan hakları ile ilgili bir konuda karar verme yetkisinin bir yöneticiye verilmiş olması nedeniyle güçlerin ayrılığı doktrinini. Her iki şikâyetçi de mülkün devri ile ilgili eylemin İçişleri Bakanı tarafından onaylanması prosedürünün Kıbrıslı Türklere yönelik etnik kökenleri temelinde ayrımcılık olduğunu savundu. Eşitlik Kurumu, Kıbrıslı Türklere veya Kıbrıslı Türklerden mülk devrinin İçişleri Bakanı tarafından onaylanma prosedürünün, devrin tamamlanmasının üçüncü şahsın onayına bağlı olduğu ve özellikle anlaşmaya taraf olanların isteğine bağlı olmadığından, mülkiyet hakkının kısıtlanması anlamına geldiği bulgusuna vardı. Rapor, prosedürün sadece Kıbrıslı Türkler söz konusu olduğunda uygulandığını ve yasaların bireysel davalarda ilgili kişilerin etnik kökenine göre farklı muamele ettiğini ve bunun da ilk bakışta ayrımcılık (prima facie ) olduğuna dikkat çeker. Rapor, eğer objektif bir şekilde ve makul olarak ayarlanmış ve yasal bir amaca hizmet ediyor olsaydı kabul edilebileceğini; ancak burada durumun bu olmadığını, Kıbrıslı Türklerin her bir mülk devrinin güvenlik ve kamu düzeni konularıyla ilgili olduğunun mantıklı bir şekilde ileri sürülemeyeceğini belirtir. Rapor sonuç olarak 49/1970 sayılı yasanın pratikte uygulanmasının haklı görülemeyecek bir ayrılıkçı muameleyle sonuçlandığını belirterek, yetkilileri 49/1970 sayılı yasanın hükümlerini Kıbrıslı Türklerden ve Türklere yapılan tüm devirlerde uygulama konusunu gözden geçirmeye çağırdı.108 107 108 Kıbrıs Türk Malları ile İlgili Yasa N. 139/1991. Eşitlik Kurulumu raporu Yunanca olarak şu adreste bulunmaktadır: http://www.ombudsman.gov.cy/Ombudsman/Ombudsman.nsf/All/C84A0549BFBC0CBCC22577A6002678EE/$file/ΑΚ Ρ6.2010-23.2010-25082010.doc?OpenElement (05.11.2010). 41 4. SOnUç Y erinden edilmenin hukuki yönü, Kıbrıs sorununun tüm cepheleri içinde en karmaşık olanıdır; bu, yerinden edilme hem tartışmalı hem de duygu yüklü olması nedeniyle daha da zorlaşır. Akılda tutulmalıdır ki yerinden edilme ve mülkiyet konusu, mülkiyet ilişkileri ya da mülk sahipliğini sadece sahiplik etrafındaki sorunlara ve arazi haklarına hitap ederek düzenlemeyi amaçlayan sözde mülkiyet sorunuyla sınırlı değildir. Kıbrıs sorununun çözümü için arazi haklarına layıkıyla yaklaşılması gereklidir. Ancak, sıklıkla “resmi görüşler” olarak tanımlananların altında, iki önde gelen etnik toplumun, sanki homojen, birleşik ve her konuda anlaşabiliyorlarmış gibi birleştirilip kendine özgü hale getirilen kavramları bulunmaktadır. Sıklıkla yanlış bir şekilde Kıbrıs Rum pozisyonu ile Kıbrıs Türk pozisyonu arasında (kazancın aynı miktarda kayba eşit olduğu) sıfır toplamlı oyun olduğu varsayılmıştır. Ancak, ortada çok daha karmaşık ve akışkan bir siyasi, hukuki, sosyal, ekonomik ve kültürel gerçeklik bulunmaktadır. Sağa dayalı bir rejimin hukuki bakış açılarına yaklaşılırken her tarafın ‘etnik hale getirilmiş pozisyonu’ farz edileni bozmak gerekir. Bir başka deyişle burada bir etnik ortak payda olduğunu farz etmekten vazgeçmemiz gerekiyor. Böylelikle risk altında olan hususların karmaşıklığını anlayabilecek ve sonra da anlaşmazlığı çözmek için formül önerebileceğiz. Bu, mülkiyet ilişkileri, evrensel, toplumsal, grup/kolektif bazında sosyal ilişkiler ve bireysel haklar kavramlarını yeniden inşa edebilecek olan çok daha ilginç, etkin ve yapıcı bir yaklaşımdır. Bu, içerisinde Kıbrıs’taki mülkiyet anlaşmasını okuyup anlayabileceğimiz geniş bir çerçevedir. İnsan hakları sosyal ilişkiler çerçevesi içine doğru bir şekilde yerleştirilmeli ve bu şekli ile etnik veya milli ideolojiden ayrılmalıdır. Çözüm sırasında ya da çözümün olmadığı durumlarda yerlerinden edilmiş kişileri rahatlatmak, yaşamlarını daha dayanılır kılmak, onları yeniden yerleştirmeye yönelik geçici yapıdaki ve daha uzun süreli önlemler, genelde çelişkilidirler. Her bir tarafça benimsenen siyasi yaklaşımlar, atıfta bulunduğumuz belirli tarihi bir ana bağlı olarak çok farklıdırlar. Yerinden edilme gerçeğinin, 50’lerden günümüze uzanan daha uzun süreli ve çok yönlü bir görüşe gereksinimi vardır. 1950’lerin sonundaki yerinden edilme bir çatışmanın sonucuydu; almışlar ve yetmişlerdeki yerinden edilme ve zorunlu göçlerin hepsi birbiriyle bağlantılı öykülerdir. Bu raporun da bir parçası olduğu, AB tarafından finanse edilen dikkate değer bir projenin yaşamsal bir buluşu, kişinin yerinden edilmenin tüm öyküsünü anlayabilmesi için çoklu perspektif ve meselelere daha uzun süreli gözlemlemeye ihtiyacı olduğudur. Yerinden edilmenin farklı zamanlarında, yerinden edilmeye yanıt verecek politikalar tasarlamakla yetkili olan kişiler bunu özünde bir kriz yönetimi olarak algıladılar: daha uzun vadeli bir çözüm bulunana dek 42 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve geçici ihtiyaçları karşılamak üzere etkin ve acil çözümler aranması. Şüphesiz her iki tarafça benimsenen politikalar, fazlasıyla kendi perspektifleri, siyasi öncelikleri, ideolojileri ve sosyoekonomik kapasitelerine dayanırken, her iki tarafın perspektiflerinin ana hatları sorunun neyle ilgili olduğunu, neye ulaşmak istedikleri açısından çözümü nasıl gördükleri ve herhangi bir çözümün sonucunun ne olmasını beklediklerini göstermektedir. Artık hepimizin de bildiği gibi sorun herkesin aslında beklediğinden çok daha uzun sürdü ve statükonun devamı çok daha fazla dirençli ve aynı zamanda yeni sorunlar, konular ve zincirleme etkileşimlerle tıka basa dolu olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle hukuki ve sosyal gerçekliğin zaman içerinde donacağı varsayılamaz, çoğunlukla çelişkili, sürekli bir evrim içerisindedir. Yerinden edilme konusunu düzenlemek, büyük ve çok farklı siyasi kuruluşlarla, yasa ve tüzüklerle uğraşmayı içerir. Bu, insan kitlelerini topluma entegre etmenin sosyal ve ekonomik yönleriyle, toplumları yeniden ya da yeni bir biçimde inşa etme, ağlar, sistemler ve sosyal yardım rejimleri oluşturmakla bağlantılıdır. Bu çoğunlukla beklenmedik sonuçlar doğuran çok zor ve çelişkili bir süreçtir. Bu rapor, iki geniş politika alanı olan , Kıbrıs’taki yerinden edilmenin hukuki yönlerini ele aldı: (a) 1974 savaşı sonrası yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlarla ilgilenen hukuki ve siyasi rejim; (b) mülk sahipliği ve Kıbrıs Cumhuriyetindeki yasaların verdiği arazi hakları ile ilgili olarak yerinden edilmiş Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin mülkleri ile ilgili hukuki konular. Açıktır ki bu tür politikalar Kıbrıs sorununa ve Kıbrıs Cumhuriyetinin 1964’ten bu yana Kıbrıslı Rumlar tarafından yönetildiği gerçeğine çok fazla bulaşmıştır, bu belirli konuya, sorunların ana hattını bu gerçeklikle çizen raporda değinilmiştir. Rapor ayrıca AB müktesebatının askıya alındığı Kıbrıs’ın kuzey tarafı dışındaki Kıbrıs hukuk düzeninin AB ve AİHK hukuk düzenleri ile bütünleşmesini de ele almıştır. Rapor kapsamlı bir çözümün olmadığı hallerde yerinden edilmeyi çözmeye çalışmanın güçlüklerini ve aranan geçici çözümlerin Kıbrıs sorunu, siyasi aktörler ve politika oluşturanların tepkileriyle nasıl lekelendiğini resmeder. Devam etmekte olan görüşmelerdeki yerinden edilme ve mülkiyet başlıklarıyla ilgili daha geniş bir siyasi içeriği çizmek bu raporun kapsamının dışındadır. Yine de, sorunun daha geniş çözümü çerçevesinde yerinden edilme ve mülkiyet konularının çözümüne yönelik bazı önemli göstergeler vermek mümkündür. Eğer niyet varsa, yerinden edilme ve mülkiyet sorunlarına aşağıdakilerin temelinde çözüm bulunabilir: Birinci olarak, geçmiş ve diğer deneyimlerden öğrenmeliyiz. Öğrenme, sürecin çok önemli bir parçasıdır. Bu, etnik kolektif özellikler ve varsayımları birbirinden ayırıp zemindeki gerçek durumun ne olduğunu daha yakından incelemeyi gerektirir. İkinci olarak ise Kıbrıs sorununun farklı başlıkları arasında, anlaşmaya varış sürecine yardımcı olabilecek bağlantılar bulunmaktadır. Örneğin, mülkiyet sorunu apaçık toprak sorunuyla bağlantılıdır, dolaysıyla ikisi birlikte tartılmalıdır. Sonuç 43 Üçüncü olarak, kişilerin temel gereksinimlerine yasal ve siyasi araçlar aracılığıyla eğilmeliyiz. Anlaşmaların dış çevreleri aslında oradadır; konu, arazinin sahibi e kullanıcısı arasındaki hakların doğru dengesini bulmaktadır. Sonuncu ancak aynı derecede önemli olarak, mülkiyetin pratik ve karşılıklı kabul edilebilir anlaşmalarla varılan çözümü, ülkenin sürdürülebilir ve kalıcı federal birleşmesiyle ilgili daha geniş bir vizyonunun bir parçası olmalıdır. 45 5. BİBlİYOGrAFYA Agamben, G. (2005) State of Exception, University of Chicago Press, London. Allen, T. (2007) ‘Restitution and Transitional Justice in the European Court of Human Rights’. Columbia Journal of European Law 13(1): 1-46. Balibar, E. (2004) We, the people of Europe? Reflections on transnational citizenship, Princeton University Press, Princeton and Oxford. Barnard, C. (2004) The Substantive Law of the EU, The Four Freedoms, Oxford University Press, Oxford. Benvenisti, E. (1993) The international Law of Occupation, Princeton University Press, Princeton, Bojkov, V. (2010) The EU Charter of Fundamental Rights, The thorny road from Cologne to Lisbon, Lambert, Berlin. Constantinou C. M. (2008) “On the Cypriot States of Exception”, international political Sociology (2008) 2, pp. 145–164. De Baere, G. (2010) “Case C-420/07, Meletis Apostolides v. David Charles Orams, Linda Elizabeth Orams, judgment of the Grand Chamber of 28 April 2009” Common Market Law Review, (2010) 47. Groussot, X. (2006) General principles of Community Law, The Hodgendorp Papers 6, Groningen: Europa Law Publishing, pp. 61-65, 421-433. Harris, D. J., O’Boyle, M., Bates, E. P., Buckley, C. M. (2009) Harris, O’Boyle and Warbrick, Law of the European Convention on Human Rights, Oxford University Press. Laulhé Shaelou, S. (2011) “Market Freedoms, Fundamental Rights, and the European Public Order: Views from Cyprus”, 2011 Yearbook of European Law, (2011), pp. 1–60. Lenaerts, K. and Van Nuffel, P. (2005) Constitutional Law of the European Union, Sweet & Maxwell, London. Loizou, A. N. (2001) Σύνταγμα της Κυπριακής Δημοκρατίας, Nicosia, Cyprus. Loucaides, G. L. (2011) “Is the European Court of Human Rights Still a Principled Court of Human Rights After the Demopoulos Case?”, Leiden Journal of international Law 24: 435–465. Loucaides, G. L. (2007) The European Convention on Human Rights, Collected Essays, Martinus Nijhoff, Publishers. 46 Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Koutrakos, P. (2010) “Property in Cyprus: What is a judge to do?’, European Law Review 35: 305. Koutrakos, P. (2009) “Who wants Pandora? The Court of Justice and the Cyprus problem”, European Law Review 35 Meidanis, H. (2009) “The Brussels I Regulation and the Cyprus problem before the Court of Justice: Comment on Apostolides v Orams”, European Law Review 34 Micha, E. (2010) «Η προστασία της ιδιοκτησίας, η προσβολή του δικαιώματος και ο επανορθωτικός ρόλος του Ευρωπαϊκού Δικαστηρίου για τα δικαιώματα του Ανθρώπου. περίπτωση της Κύπρου» in A. Samara-Krispi and A. Constantinides (ed.) Το Κυπριακό Πρόβλημα σε Εξέλιξη, Διεθνής Διάσταση, Ζητήματα Διακυβέρνησης, Ανθρώπινα Δικαιώματα, Sakoulas, Athens, pp. 225-237. Nedjati, Z. M. (1970) Cyprus Administrative Law, Nicosia. Olsen, Tricia, Payne, Leigh and Reiter, Andrew (2010) Transitional Justice in Balance. Comparing processes, Weighing Efficacy, USIP Press, Washington, DC. Paraskeva, C. (2010) «Η εκτέλεση των αποφάσεων του ΕΔΑΔ για τις κυπριακές περιουσίες» in A.Samara-Krispi and A. Constantinides (ed.) Το Κυπριακό Πρόβλημα σε Εξέλιξη, Διεθνής Διάσταση, Ζητήματα Διακυβέρνησης, Ανθρώπινα Δικαιώματα, Sakkoulas, Athens, pp. 225-237. Pernice, I. (2009) “The Treaty of Lisbon: multilevel Constitutionalism in Action”, public lecture, http://www.judicialstudies.unr.edu/JS_Summer09/JSP_Week_1/Pernicelecture%20Lisbon.pdf Pikis, G. M. (2006) Constitutionalism- Human Rights- Separation of powers, the Cyprus precedent, Martinus Nijhoff Publishers, Leiden/Boston. Skoutaris, N. (2010) “Building Transitional Justice Mechanisms Without A Peace Settlement: A Critical Appraisal of Recent Case Law of the Strasbourg Court on the Cyprus Issue, European Law Review,35(5): 720-733. Schmitt, C. (2005) political Theology, Four Concepts on the Sovereignty, University of Chicago Press, Chicago and London. Solomou, A. (2010) “Case Report on Demopoulos & Others v. Turkey”, American Journal of international Law 104 (4): 628-636. Starmer, K. (1999) European Human Rights Law, LAG, London. Tornaritis, K. (1983) The Operation of the European Convention for the protection of Human Rights in the Republic of Cyprus, Nicosia. Tsikinis, L. (2000) “Land Law” in D. Cambell (ed.) introduction to Cyprus Law, Andreas Neocleous & Co and the Center for International Legal Studies, Yorkhill Law Publishing. Bibliyografya 47 Trimikliniotis, N. (2010) Η Διαλεκτική του Έθνους-Κράτους και το Καθεστώς Εξαίρεσης: Κοινωνιολογικές και Συνταγματικές Μελέτες για την Ευρω-Κυπριακή Συγκυρία και το Εθνικό Ζήτημα [The Nation-State Dialectic and the State of Exception: Sociological and Constituinal Studies on the Eurocyprian Conjuncture and the National Question] Savalas, Athens. Trimikliniotis, N. and Demetriou, C. (2008) “Evaluating the Anti-discrimination Law in the Republic of Cyprus: A Critical Reflection”, The Cyprus Review 20(2): 79-116. Minderhoud, P. and Trimikliniotis, N. (ed.) (2009) Rethinking the Free Movement of Workers: The European Challenges Ahead, Wolf Legal Publishers, Nijmegen, pp. 135-154.Trimikliniotis, N. and Sojka-Koirala B. (2011) Envisioning A Future: Towards A property Settlement in Cyprus, Conference Report, Conference organised by PRIO Cyprus Centre, Home for Cooperation, Nicosia, 30 September 2011, PRIO Cyprus Centre. Williams, R. (2011) “When do home and property part ways? New paper on the ECHR and the Cyprus property question”, blog note posted on 19.10.2011, http://terra0nullius.wordpress.com/2011/10/19/when-do-home-and-property-partways-new-report-on-the-echr-and-the-cyprus-property-question/#comments (accessed 20.11.2011). Williams, R. and Gurel, A. (2011) The European Court of Justice and the Cyprus issues, Charting the Way Forward, PCC 1/2011, PRIO Cyprus Centre, Nicosia. Zetterquist, O. (2011) “The Charter of Fundamental Rights and the European Res publica” in G. Di Federico (ed.) The EU Charter of Fundamental Rights, From Declaration to Binding instrument, Springer, pp. 3-14. REPORT 3 TURKISH:Layout 1 11/20/12 1:21 PM Page 1 Yazarlar hakkında Nicos Trimikliniotis sosyoloji ve hukuk alanlarında çalışmalar yapan dallar arası bir bilim insanıdır. 2008’den buyana PRIO Cyprus Centre’de kıdemli araştırma uzmanı olarak görev yapmaktadır. Kendisi ayrıca Lefkoşa Üniversitesi’nde Hukuk ve Sosyoloji doçenti, Güney Afrika Cape Town Üniversitesi’nde ise onursal araştırma görevlisidir. İnsan hakları, ayrımcılık, göç, cinsiyet, etnik çatışma ve ırkçılık, anayasal, eğitimsel ve çalışma konuları üzerinde geniş araştırmalar yapmış olan Trimikliniotis’in kitap ve dergilerde yayınlanmış çeşitli makaleleri bulunmaktadır. En son çalışmaları arasında: Umut Bozkurt’la birlikte yazılarak yayına hazırlanan, Beyond a Divided Cyprus: A State and Society in Transformation/Bölünmüş bir Kıbrıs’ın Ötesinde: Dönüşümdeki Devlet ve Toplum, (Palgrave MacMillan, 2012); ve Η Διαλεκτική του Έθνους-Κράτους και το Καθεστώς Εξαίρεσης: Κοινωνιολογικές και Συνταγματικές Μελέτες για την Ευρω-Κυπριακή Συγκυρία και το Εθνικό Ζήτημα (The Nation-State Dialectic and the State of Exception/MilletDevlet Diyalektiği ve Olağanüstü Durum) (Savalas, Athens, 2010) bulunmaktadır. E-mail: [email protected] Corina Demetriou temel haklar, ırkçılık, ayrımcılık, göç, sığınma, iş yasası ve Kıbrıs’ta seks ticareti konularıyla ilgili araştırmacı ve bilirkişidir. Avukatlık, hukuk araştırması ve insan hakları alanında sivil toplum örgütleriyle ilişkiler konusunda uzun yıllara dayanan deneyimi vardır. 2007 yılından beridir ayrımcılık karşıtı alanda Avrupa Yasal Bilirkişi Ağı’nın ulusal uzmanıdır. Demetriou, aynı zamanda AB Temel Haklar Ajansı’nda sözleşmeli bilirkişi olarak görev yapmış, temel haklarla ilgili birçok uzman raporu, sayısız bilimsel ve basına yönelik makaleler yazmıştır. Halen, Kıbrıs’ta temel haklarla ilgili bir kitap çalışmasını sürdürmektedir. Bu rapor, PRIO Cyprus Centre Posta Kutusu 25157, 1307 Lefkoşa, Kıbrıs adresinden, 357 22 456555/4 numaralı telefon aracılığıyla, [email protected] adresinden temin edilebileceği gibi REPORT 3 TURKISH:Layout 1 11/20/12 1:22 PM Page 2 Kıbrıs’ta yerinden olmak etkilemelerinden ötürü yerinden edilme ve mülkiyetin hukuki yönlerini, hukuk ve siyasetin Sivil ve Askeri Çatışmanın sonuçları iki farklı alanına odaklanarak analiz etmektedir: birincisi, yerinden edilmiş Kıbrıslı Rumlara Rapor 3 Bu rapor, Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs’ın hem Kıbrıslı Rum hem de Kıbrıslı Türk vatandaşlarını konaklama ve diğer ihtiyaçlarla ilgili ödenek ve hizmetlerin temini; ikincisi ise Cumhuriyet tarafından kontrol edilen bölgelerdeki (güney) Kıbrıslı Türklere ait malların yönetimiyle ilgili hukuki rejim ve AİHM’in konuyla ilgili birbirini izleyen karalarının ışığında kuzeyde kalan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki Yasal Çerçeve Kıbrıslı Rumlara ait mallar. Rapor, anayasal ve yasamaya ait mülkiyet hükümleri, AİHM kararları, ulusal mahkeme ve Kıbrıslı Rum ve Kıbrıslı Türklerin mülkiyet hakları ile ilgili Kıbrıs Ombudsmanı ve zorunluluk doktrininden kaynaklanan konuları, Kıbrıs Türk Malları İçin Vasilik Kurumu, devletler özel hukuku ve AB ayrımcılık karşıtı mevzuatını ele alarak inceler. Bu rapor, PRIO Cyprus Centre Posta Kutusu 25157, 1307 Lefkoşa, Kıbrıs adresinden, 357 22 456555/4 numaralı telefon aracılığıyla, [email protected] adresinden temin edilebileceği gibi wwww.prio-cyprus-displacement.net adresinden de indirilebilir. ISBN: 978-82-7288-422-1 Bu rapor PRIO tarafından uygulanan “Güven Yaratmak ve Uzlaşma Dialoğu” projesinin bir bölümü olarak Avrupa Birliği tarafından finanse edilmiştir. Nicos Trimikliniotis Corina Demetriou