tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü tarih anabilim dalı

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI
ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ VE SİYASİ
FAALİYETLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Nurdan BAŞ
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN
Ankara – 2013
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ BİLİM DALI
ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ VE SİYASİ
FAALİYETLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan
Nurdan BAŞ
Tez Danışmanı
Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN
Ankara – 2013
ÖNSÖZ
Yakın tarihimiz üzerinde yapılan araştırmalarda ve tarihsel olaylarının
ortaya konabilmesi adına kişilerin biyografilerinin araştırılması önem arz
etmektedir. Yakın tarihimizdeki yaşanan siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel
gelişmelerde bulunmuş kişilerin Türkiye Cumhuriyeti Tarihine nasıl katkıları
olduğunu, öncesinde ve kuruluş aşamasında yaşanan koşullar altında, bu
kişilerin nasıl bir yol izlediklerinin bilinmesi, bakış açımızı genişletecektir.
Son yıllarda biyografik çalışmaların önemi artmıştır. Böylelikle;
şahısların yaşamları, anıları, faaliyetleri göz önüne alınarak, tarihimize iz
bırakmış olduklarını da görebilmekteyiz. Yapmış olduğum yüksek lisans
tezimde de bunu ortaya koymuş bulunmaktayım.
Yüksek lisans ders hocam, Yrd. Doç. Dr. Muhammed ŞAHİN ile tez
konusunu belirlerken, kendileri biyografi çalışmam konusunda yol gösterici
olmuştur. Bundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasında, Milli
Mücadele’de
faaliyet
göstermiş
olan
Orgeneral
Cevat
ÇOBANLI’nın
biyografisini çalışmaya karşılıklı karar verdik. Özellikle bu ismi seçmenin şu
yararını gördüm. Orgeneral Cevat ÇOBANLI, hem Osmanlı Devleti’nin son
döneminde yetişmiş ve devlet içerisinde önemli görevler almış hem de Milli
Mücadele’de Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün yanında olmuş, yeni bir devletin
kurulma aşamasında ve milletvekilliği görevinde bulunmuş, emekliliğine dek
askeri görevini en iyi şekilde yerine getirmiş, önemli bir askeri kahraman
olarak tarihimizde yerini almıştır. Bu aşamalarda bulunmuş birinin yaşamını
aktarırken, yaşadığı her dönemin koşullarını karşılaştırmakla beraber
dönemin gelişmeleri hakkında genel bilgiler sunarak konuyu daha geniş
açıdan ele aldım.
Yüksek lisans tez Danışman Hocam, Yrd. Doç. Dr. Muhammed
ŞAHİN’in önerisiyle Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın Askeri ve Siyasi
Faaliyetlerini çalışmaya başladım. Çalışmalara Genel Kurmay ATASE arşivi,
Milli Kütüphane, TBMM arşivi Türk Tarih Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi
ii
ve hayatıyla ilgili kitap, makale, gazete ve belgelerin, resmi kurum ve geçerli
tarih internet sayfalarında yer alan haberlerin, hemen hemen tamamını bir
araya
getirdik.
Yaptığımız
bu
çalışma
sonunda
Orgeneral
Cevat
ÇOBANLI’nın tarihimize önemli hizmetleri olduğu sonucuna vardık. Gerçek
bir vatanseverin hayat hikayesinde ve anılarında, tarihimize başka bir bakış
açısından yaklaşmış olduk.
Ekler kısmında da kendisiyle ilgili bilgileri paylaştık. Tüm bu açılardan,
hazırlamış
olduğum
Yüksek
lisans
tez
konumun
faydalı
olacağına
inanıyorum.
Çalışmalarım süresince,
tez konusu hakkında, özellikle biyografi
çalışması için bana yol gösteren ve destek olan Danışman Hocam Yrd. Doç.
Dr. Muhammed ŞAHİN’e;
araştırmalarımda yardımcı olan Genel Kurmay
ATASE Arşivi ve TBMM Kütüphanesi çalışanlarına da ayrıca teşekkür
ederim.
Nurdan BAŞ
iii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................i
İÇİNDEKİLER ................................................................................................iii
KISALTMALAR .............................................................................................vi
GİRİŞ ..............................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ HAYATI
1.1.ASKERİ HAYATI VE FAALİYETLERİ ..................................................... 9
1.1.1. Cevat Paşa’nın Askeri Hayatındaki Yükselme Tarihleri ................. 10
1.1.2. Cevat Paşa’nın Kurmaylık ve Komutanlık nitelikleri ....................... 11
1.1.3. Cevat Paşa’nın katıldığı savaşlar ................................................... 11
1.1.3.1. 1911-1912 Trablusgarp Savaşı ve Cevat Paşa ....................... 12
1.1.3.2. 1912-1913 Balkan Savaşı ve Cevat Paşa ............................... 12
1.1.3.3. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı ve Cevat Paşa ..................... 14
1.1.3.3.1. 18 Mart Kahramanı Cevat Paşa ...................................... 15
1.1.3.3.2. Cevat Paşa ve Amiral Robeck Savaşı ............................. 20
1.1.3.3.3. Cevat Paşa’nın Birinci Dünya Harbindeki Katıldığı Diğer
Cepheler ve Görevleri .................................................... 25
1.1.3.4. 1919-1922 İstiklal Savaşı ve Cevat Paşa ................................ 28
1.1.3.4.1. Cevat Paşa ve Elcezire Cephesi (1919-1922) ...................... 38
1.1.3.5. Malta Sürgünleri ve Cevat Paşa .............................................. 40
1.1.3.6. Cevat Paşa’nın Nişan ve Madalyaları ile Yapmış Olduğu
Askeri Görevleri ....................................................................... 48
İKİNCİ BÖLÜM
ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN SİYASİ HAYATI VE ÇOBANLI’NIN
ANILARI
2.1. II. DÖNEM ELAZİZ (ELAZIĞ) MİLLETVEKİLLİĞİ VE TBMM’DE
CEVAT PAŞA .................................................................................... 53
2.1.1. TBMM’nin Açılması ve Dönemin Siyasi Durumu ............................ 53
iv
2.1.2. Cevat Paşa’nın Milletvekili Seçildiği Dönemde TBMM’nin Faaliyetleri
.................................................................................................... 59
2.1.2.1. II. Dönem TBMM Seçimlerine Kadar Anadolu’da
Yaşananlar .............................................................................. 60
2.1.2.2. II. TBMM ve Cevat Paşa’nın Milletvekilliği ............................... 65
2.1.3. Cevat ÇOBANLI’nın Yaşamına Dair Anıları ................................... 69
SONUÇ .........................................................................................................83
KAYNAKLAR ...............................................................................................85
EKLER..........................................................................................................93
Ek 1. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Ferik Cevat Paşa’nın
Avrupa’dan Gelen Ajans ve Gazete Haberleriyle, Anadolu’da
Halkın ve İstanbul Hükümetinin Durumları hakkında
Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine Yazdığı Telgraf Metni .................. 93
Ek 2. İstanbul’un İşgali Sonrasında Cevat Paşa’nın Tevkifi
Hususunda Mustafa Kemal Paşa’ya Çekilen Telgraf Metni ........... 94
Ek 3. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın İstanbul Hükümetine, Cevat ve
Cemal Paşalar Hakkında Vazifelerinden 48 Saat İçinde
Çekilmelerine İlişkin Gönderdikleri Ültimatom Hakkında,
Topçu Kumandanlığı Vekâletine Çekilen Telgraf Metni ................. 95
Ek 4. Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın Kendisi ve Cevat Paşa’nın
Vazifelerinden Çekildiğini İfade Ettiği Telgraf Metni ...................... 96
Ek 5. Cevat Paşa’nın Milletvekilliği Hususunda Belgeler ........................ 97
Ek 5.1. Cevat Paşa’nın Elazığ (Elaziz) Milletvekilliğinden İstifa
Dilekçesi ....................................................................................... 97
Ek 5.2. İstifa Dilekçesinin TBMM’de Okunan Tutanak Metni .................... 98
Ek 5.3. Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Bey’in Cevat Paşa’nın da
içinde Bulunduğu, Cephe ve Ordu komutanlarının
milletvekilliğinden İstifa etme hususunun Metni ............................ 99
Ek 5.4. Cevat Paşa’nın Askeri Görevine İlişkin TBMM’ye Sunulan
Metin .......................................................................................... 100
v
Ek 5.5. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin
TBMM’ye Sunulan Metinler ........................................................ 101
Ek 5.6. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin
TBMM’ye Sunulan Metinler ........................................................ 102
Ek 6. 24 Mart 1915’te Tanin Gazetesinde II. Kaizer Wilhem’ın, Enver
Paşa’ya gönderdiği Cevat Paşa Hakkındaki Düşüncelerini
İçeren Telgrafın Haber Metni .......................................................... 103
Ek 7. Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırı İken Yazmış Olduğu Türk
Askerinin Genel Durum Hakkında ve Kendisiyle Alakalı
Suretin Belgesi ................................................................................ 104
Ek 8. 29 Ekim 1915 Tasvir-i Efkâr Gazetesinin Baş Sayfasında Yer
Alan Mustafa Kemal Paşa ve Cevat Paşa’nın Fotoğraflarının
Bulunduğu Gazete Haberi .............................................................. 105
Ek 9. 3 Mayıs 1975 Milliyet Gazetesinde “ 50 Yıllık Yaşantımız” Adlı
Ekte Verilen Cevat Paşa’nın İçinde Bulunduğu Önemli
Komutanlarının Fotoğraflarını İçeren Kartpostal ......................... 106
Ek 10. Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın Portresi ....................................... 107
ÖZET .......................................................................................................... 108
ABSTRACT ................................................................................................ 110
vi
KISALTMALAR
a.g.e.
: Adı Geçen Eser
a.g.m.
: Adı Geçen Makale
ATAM
: Atatürk Araştırma Merkezi
ATASE
: Askeri Tarih ve Stratejik Etüt
BDH
: Birinci Dünya Harbi
Bkz.
: Bakınız
C.
: Cilt
Çev.
: Çeviren
D.
: Dosya
Ed.
: Editör
Fih.
: Fihrist
Gn. Kur.
: Genel Kurmay
İSH
: İstiklal Harbi
Kls.
: Klasör
Kol
: Koleksiyon
MEB
: Milli Eğitim Bakanlığı
s.
: Sayfa
S.
: Sayı
TBMM
: Türkiye Büyük Millet Meclisi
TTK.
: Türk Tarih Kurumu
Yay. Hzr.
: Yayına Hazırlayan
Yay. Yön.
: Yayın Yönetmeni
GİRİŞ
Orgeneral Cevat Çobanlı, Osmanlı Devleti’nin yıkılma sürecinden
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulma sürecine ve sonrasındaki gelişmelere vakıf
olmuş, önemli askeri, siyasi görevlerdeki vazifesinde başarılara imza atmış,
kısa süreli milletvekilliği dışında askeri bir kişilik olarak hayatını devam
ettirmiştir.
Tarihte bir çok deniz zaferi kazanmış bir milletin ahfadı, en güçsüz
olduğu bir dönemde hatta “ Hasta Adam”
dedikleri bir zamanda devrin
yenilmez donamalarını perişan etmiş ve Düvel-i Muazzama’nın kuvvetlerini
çekilmek zorunda bırakmıştır. İşte bu şanlı zaferin ardından birçok kumandan
ve devlet adamı doğmuştur. Bu şanlı kumandanlardan Cevat Paşa, tarih
sayfalarına Çanakkale Geçilmez sözünü yazdırdı. 18 Mart 1915’e kadar
İstanbul’dan taşınmayı düşünen ve sürekli panik içinde olan padişah ve
başkomutanlığa rağmen, Boğaz savunmasında dimdik duran Cevat Paşa,
sonuna kadar üstün mücadele örneği gösterdi. Bu şanlı zaferin ardından 18
Mart Kahramanı ve İstanbul’u Kurtaran Birinci Kişi unvanı ile anılacaktır.1
Cevat Çobanlı Paşa, Osmanlı Devleti’nin 20. yüzyıl başlarındaki,
çöküş döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında meydana gelen siyasi
olayların içinde fiili olarak bulunmuştur. Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı,
Milli Mücadele ve Cumhuriyet’in ilanına gidilen süreçte yaşanan siyasi,
sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmelerde; TBMM’nin açılması, Türkiye
Cumhuriyeti’nin kurulması ve laikleşme sürecinde yapılan inkılap hareketleri
içerisinde yer almıştır.
Cevat Çobanlı Paşa’nın 1870’te başlayıp 1938’e kadar süren
yaşamında, eğitim döneminden itibaren bir asker olarak yetişmiş, Osmanlı
sarayında yaverlik yapmış, 1911–1912 Trablusgarp Savaşı; 1912–1913
Balkan Savaşı; 1914–1918 Birinci Dünya Savaşı; 1919–1922 İstiklal
1
Ahmet Yuttakal, “18 Mart Kahramanı Cevat Paşa”,
09/04/2009
http://www.geliboluyuanlamak.com,
2
Savaşında bulunmuş, Çanakkale Savaşlarında, üstün zeka ve askeri
stratejisiyle önemli kazanımlar ortaya çıkarmıştır.
Milli Mücadele döneminde Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a
çıkmasında kendisine şifreli telgraflar göndererek, bu mücadelenin en büyük
destekçilerinden biri olmuştur. Siyasi yaşamı kısa süreli olup, TBMM’nin 2.
dönem seçimlerinde Elazığ milletvekili olarak Ankara’ya gelmiştir. Meclisteki
görevinden Atatürk’ün isteği doğrultusunda istifa ederek, askeri kimliğiyle
Türkiye Cumhuriyeti Devleti içerisinde görevini icra etmiştir. Almış olduğu
nişan ve madalyalar ise yapmış olduğu görevlerin takdire şayan olduğunun
birer kanıtı olarak kendini göstermektedir.
Orgeneral Cevat
Çobanlı,
kimsesizleri
korur, gençlerin
daima
ellerinden tutar, onların memlekete yararlı birer insan olarak yetişmeleri için
maddi, manevi hiçbir fedakârlıktan çekinmezdi. Yaşamı çok sade, yurt sevgisi
sonsuzdu. Bu nedenle İstiklal Harbi komutanlarının en yaşlı ve kıdemlisi
olduğu halde, İstanbul’dan yaptığı desteklemelerle yetinmemiş, bu yüzden
sürgün edildiği Malta’dan dönüşünde Elcezire Cephesi Komutanlığı’nı kabul
ederek yararlı hizmetlerini sürdürmüştür. Atatürk’e karşı sevgi ve saygısı
sonsuzdu. Atatürk de Cevat Paşa’yı sever, onun davetlileri arasında
bulunmasını, konuşmaları kendisini mutlu ederdi.2 Cevat Paşa’nın, sosyal
anlamda da yapmış olukları tarihimizde önemli bir yer tutmaktadır.
Çanakkale’de eğitimin devam edebilmesi açısından pek çok okul inşa
edilmesinde etkili bir isim olmuştur.
Cevat ÇOBANLI, 14 Eylül 1870’de İstanbul’da (Sultanahmet’te)
doğmuştur. Babası, Harp Akademisi 2/21 nci sınıfından Müşir (Mareşal) Şakir
Paşa’dır.3 Annesi Emine hanım, eşi Hadiye Çobanlı, çocukları Hasan Feridun
2
Nusret Baycan, “Orgeneral Cevat Çobanlı”, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 20, C.
VII, Mart 1991, s.367
3
Nusret Baycan, “Orgeneral Cevat Çobanlı” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 20, C.
VII,s.367, Mart 1991; Ayrıca ayrıntılı kişisel bilgileri için Safahat Cetveli’ne bkz. Hülya Yarar,
Cepheden Meclise, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1999, s. 126
3
ve Ayşe Faika’dır.4 Cevat Paşa, İstanbul’da 13.03.1938’de vefat etmiştir.5
İstanbul Erenköy Sahra-i Cedit mezarlığındaki naşı 1988’de Devlet
Mezarlığına nakledildi. 6
Cevat Paşa, orta öğrenimini İstanbul’da (Galatasaray Lisesi’nde) 7
yaptı, Haziran 1888’de Harp Okuluna gidip, Mart 1894’te Kurmay Yüzbaşı
rütbesiyle mezun oldu ve Saraya yaver8 alındı.9 Harp Akademisini birincilikle
bitirdi.10
Orgeneral Cevat Çobanlı tarihî kişiliği olan büyük bir asker, Türk ahlâk
ve karakterinin seçkin bir siması, otoriter fakat şefkatli ve yardımsever bir
komutandı. Görüş, düşünüş ve uygulamalarda vatanseverliği ve milletinin
selâmeti daima birinci plânda gelirdi. Her türlü koşullar içinde hiçbir zaman
karamsar olmamış, iyimserliğini davranış ve görünüşü ile çevresine de
aşılamıştı. Az ve öz konuşur, daha çok tutum ve davranışlarıyla astlarına
örnek olur ve onları gerektiğinde ölümü hiçe sayacak şekilde eğitirdi. 11
4
Ahmet Yurttakal, “18 Mart Kahramanı Cevat Paşa“, http://www.geliboluyuanlamak.com/makale,
09/04/2009
5
TBMM Albümü (1920 - 2010), Yay. Ed. Sema Yıldırım, Behçet Kemal Zeynel, Korza Yay.,
Ankara 2010, s.92
6
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C. III, Baskı.5, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara,2006, s.
166
7
Galatasaray Lisesi 1868 yılında Sultan Abdülaziz tarafından Mekteb-i Sultani adıyla kurulmuştur. O
yıllarda modern eğitime büyük önem verilmekte ve ülke kalkınmasının bu şekilde sağlanacağına
inanılmaktaydı. Aynı dönemde, ilköğretim ile yüksek öğretim arasında eğitim verecek okullara ihtiyaç
duyulması yanında, toplumu oluşturan unsurların Osmanlıcılık politikası çerçevesinde bir arada
tutulmaya çalışılması da Müslüman örgencilerle Gayrimüslim öğrencilerin bir arada eğitim gördüğü
bir orta öğretim müessesesinin kurulmasını gerekli kılıyordu. Bu gerekçelerle kurulan Galatasaray
Lisesi gerek Osmanlı, gerekse Cumhuriyet dönemlerinde ülkeye hizmet veren pek çok öğrenci
yetiştirdi. Emel Elgin, “ Galatasaray Lisesi” , Yüksek Lisans Tezi., İstanbul, 2007, s.IV; Ayrıca bkz.
İhsan Sungu, “Galatasaray Lisesinin Kuruluşu”, BELLETEN, C. VII, S.28, T.T.K. yay., Ankara,
1943, s.315
8
Yaver kelimesi Farsça kökenli bir sözcük olup yardımcı anlamına gelmektedir. Türkçe Sözlük,
T.D.K., Yay., Ankara, 2005, s.2148; Lügat manası yardımcı ve asistan anlamında olan yaver, devlet
ve hükümet adamlarının yanında bulunup onların emirlerini gerçekleştirmek ve ilgili yerlere
ulaştırmakla görevli subaydır., Ferit Develioğlu, Osmanlıca Türkçe Lügat, 1999, s.1157
9
Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi, C.III. TBMM Vakfı yay., Ankara 2001,s.265
10
www.duryolcu.com/cevatcobanlı
11
BAYCAN, a.g.m., s.367
4
Kasım 1894’te Kolağalığına yükseldi. Zelzelede hasara uğrayan
kışlasının inşaatındaki başarısı nedeniyle Gümüş Liyakat Madalyası12 aldı.
Mayıs 1895’te Binbaşı oldu ve aynı yılın ağustosunda manevralarda
bulunmak üzere Fransa’ya gitti. Haziran 1896’da üçüncü Mecidi Nişanı 13
alarak Ocak 1897’de Yarbay oldu ve 1898’de Bulgar Prensinden Liyakat
Nişanı aldı.14 1899’da Bulgaristan’a gitti ve aynı yıl Lahey’de toplanan
Silâhların Yasaklanması-silâhsızlanma- Konferansı’na gönderildi.15 Mayıs
1902’de İspanya ve Alman hükümetlerinden nişanlar aldı ve Temmuz 1904’te
Hicaz demiryolunun Şam’dan Maan’a ulaşması törenine katıldı. Mart 1907’de
2.orduya atandı ve Temmuz 1907’de İstanbul’a döndü.16
Ocak 1899’da Albay, Kasım 1901’de Mirliva (Tümgeneral) oldu. Aralık
1906’da
Korgeneral
ve
tasfiyeden
sonra
ağustos
1909’da
rütbesi
kaymakamlığa (yarbay) düşürüldü. Eylül 1919’da Miralay (albay) oldu ve aynı
yılın ocağında Birinci Ordu Kurmaylığına getirildi. 17 Temmuz 1912’de
Genelkurmay ikinci başkanlığına vekâlet etti; aynı tarihlerde birinci ordu
müfettişliği kurmay başkanlığına verildi. Eylül 1912’de Şark Ordusu kurmay
başkanlığı ve Çatalca Ordusu Topçu komutanlığı Kurmayına, Ocak 1912’de
9. fırka kumandanlığına atandı ve fırkasıyla Balkan Savaşı’na katıldı. 18
Mayıs 1913’te Bulgaristan’la hudut tayini için kurulan komisyonun
başkanlığına getirildi. Kasım 1914’te Mirliva (tümgeneral)lığa yükseldi. Şubat
1913’te Doğu Trakya savaşlarındaki hizmetlerinin ödülü olarak bir yıl kıdem
verildi. Şubat 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevki komutanı iken Gümüş
Muharebe İmtiyaz Madalyası verildi. 1915’te Altın Muharebe Madalyası ve
12
Gümüş Liyakat madalyası; Liyakat Madalyası Osmanlı Devletinde, amme hizmetinde bağlılık,
üstün hizmet ve kahramanlık gösterenlere verilen madalyadır. Edhem Eldem, İftihar ve İmtiyaz:
Osmanlı Nişan ve Madalyaları Tarihi, Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi,
www.obarsiv.com, (Osmanlı Bankası Arşivi web sitesi) İstanbul, 2004
13
Mecidi Nişanı; Diğer adıyla Mecidiye nişanı ilmiye ve askeriye mensuplarından üstün hizmet ve
muvaffakiyet gösterenlere verilirdi. Birinci ve ikinci rütbelerin sahiplerine nişanları, padişahın
huzurunda takılırdı. www.obarsiv.com
14
ÖZTÜRK, a.g.e.,s.265
15
BAYCAN, a.g.m. s.369
16
Hülya Yarar, Cepheden Meclise, T.T.K. Yay., Ankara 1999, s. 127
17
ÖZTÜRK, a.g.e., s.265-266
18
YARAR, a.g.e., s. 127
5
Almanların birinci ve ikinci sınıf Demir Salip Nişanları verildi. Eylül 1914’te 14.
kolordu komutanlığına, Kasım 1916’da 15. Kolordu komutanlığına geçirildi.
Kasım 1916’da Alman imparatoru tarafından Kırmızı Kartal ve Eglruj (Ağl
Ruj) nişanları ile ödüllendirildi. Galiçya ve Filistin cephelerinde savaştı. 19
Ağustos1917’de 14. Kolordu Komutanlığına, aynı yılının kasım ayında
8. ordu komutanlığına getirildi. Ekim 1917’de Alman İmparatoru 1. Sınıf Kılıçlı
Taç Nişanı ve Temmuz 1918’de Avusturya-Macaristan devletleri de Salibi
Ahmer nişanı verdi.20
Temmuz 1918’de Ferikliğe( korgeneral) yükseldi ve kasım ayında
Genel Karargâhın başına getirildi. Aralık 1918’de Harbiye Nazırlığına( savaş
banklığı) getirildi.(Ocak 1919’da bu görevinden istifa etti) Mayıs 1919’da
Genel Kurmay Başkanı oldu. (ekim 1919’da bu görevden istifa etti) Mart
1920’de İngilizler tarafından tutuklanıp Malta’ya gönderildi. Oradan Ocak
1922’de İtalyan vapuruyla Mersin’e geldi ve şubat ayında Elcezire
Cephesinde
göreve
başladı.
Ağustos
1923’te
İstiklal
Madalyası
ile
ödüllendirildi. Ekim 1923’te üçüncü Ordu Müfettişliğine atandı. 21
31 Ekim 1924’te Ordu Komutanlığı’nı bırakarak Milletvekilliğine devam
etmiş, 25 Aralık 1924’te Milletvekilliğinden ayrılarak Askerî Şûra üyeliğine
atanmıştır. Cevat Paşa çok iyi derecede Fransızca ve Almanca biliyordu. Bu
nedenle çeşitli dış görevlere gönderilmiş ve komisyonlara katılmıştır. Nitekim
7 Ocak 1925’de Cemiyet-i Akvam (Milletler Cemiyeti) namına Musul’a
gidecek heyette görevlendirilmiş, 28 Kasım 1925’de Türk-Irak hudut
meselesinin Milletler Cemiyeti’nde görüşülmesinde Askerî Müşavir olarak
bulunmuştur.28 Nisan 1926’da İstanbul Geçici Generaller Askeri Mahkemesi
Başkanlığı yapmış, 30 Ağustos 1926’da Orgeneral olmuştur.16 Kasım 1928–
12 Ocak 1932 Cenevre Silâhları Sınırlandırma konferanslarına delege olarak
19
ÖZTÜRK, a.g.e., s.266
YARAR , a.g.e, s. 127
21
ÖZTÜRK , a.g.e, s.266
20
6
katılmıştır.2 Eylül 1934’de ek görev olarak son Tetkik Mercii Encümeni
Başkanlığı yapmıştır.22
Cevat Çobanlı’nın milletvekilliği TBMM’nin II. Dönem seçimlerinde
gerçekleşmiş olup, Elazığ’dan milletvekili seçilmiştir.
23
Yaşadığı döneme bakıldığında; genel hatlarıyla Osmanlı Devleti için
şunları söyleyebiliriz: Cevat Çobanlı’nın doğduğu, büyüdüğü ve yaşadığı yılar
hiç kuşkusuz Osmanlı Devleti’nin en zor ve sancılı yıllarıydı. Büyük Osmanlı
Devleti, kuruluşuna müteakip, üç yüzyıl boyunca, askeri, kültürel, ekonomik
ve siyasi büyük bir başarı göstererek büyük bir Cihan Devleti hüviyetini
kazanmış ancak bu büyük gelişme 17. yüzyıl sonlarında durmuştur. Devlet
18. ve 19. yüzyıllar boyunca sürekli bir gerileme dönemine girmiş ve
Avrupa’nın gelişen bilim ve teknolojisi karşısında geri planda kalmıştır.
Osmanlı Devleti’nin uzun ömrü I. Dünya Savaşı bataklığında fiilen
sona erdi.24 Atatürk’ün Nutuk’ta25 da belirttiği üzere; tüm gelişmelerin
neticesinde vuku bulan I. Dünya Harbinde yenilen Osmanlı’nın toprakları her
yerden işgal edilmeye başlamış, millet yorgun ve fakir bir vaziyette kalmış,
ordunun silahlarına ve cephanesine el konulmuş, bu savaşa sürükleyenler,
kendi haytalarını kurtarma kaygısına düşmüş ve hatta memleketten
kaçmıştır.
Bilinen şudur ki; yüzyıllardır varlığını sürdüren bir devlet, artık yenilgiler
neticesinde zayıflamış ve yeni bir mücadelenin doğmasının da nedenlerini
ortaya çıkarmıştır. İşte bu mücadele hiç kuşkusuz, yeni kurulacak olan
Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuş mücadelesinin temelleri olacaktır. Milli
Mücadele’nin başlaması, Osmanlı Devleti içerisinde yetişmiş pek çok önemli
şahsiyetin de, bu mücadelede yararlık göstermesine ve buna katılmasına
22
BAYCAN, a.g.m., s.371
ÖZTÜRK, a.g.e, s.266
24
Zeki Çevik, Milli Mücadele’de Müdefaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na Geçiş (1918-1923),
Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 2002, s.1
25
Orijinal metin ve Ayrıntılı bilgi için bkz; Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 2007, s.
1
23
7
imkân sağlayacaktır. Bu ortamda yetişmiş, devlet, millet ve bağımsızlığın
önemine haiz olmuş vatan savunmasını her şeyin önüne koymuş bir
kahraman asker, Cevat Paşa, Milli Mücadele öncesinde, sonrasında ve yeni
kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devletinde onur duyduğumuz kahramanlardan
bir tanesi olmuştur.
Onun hayatını araştırırken, yaşadığı dönemlerdeki gelişen siyasi,
sosyal olaylara da değineceğiz. Böylelikle, hem Osmanlı Devleti’nin son
dönemlerine bakacak, hem de İstiklal Harbiyle ortaya çıkan Türkiye
Cumhuriyeti’ni Cevat Paşa ile birlikte değerlendirme imkânı bulacağız.
Tezimi ana tema olarak iki ayrı bölümde toparladım:
Birinci bölümde; Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın askeri hayatını
ayrıntılı bir şekilde ifade ettim. Çünkü askeri bir kişilik olarak hem Osmanlı
Devleti’nin son döneminde hem de Milli Mücadele yıllarında önemli görevleri
üstlenmiş iyi bir komutandı. Bunu destekleyen bilgileri de bu bölümde
kullandım. Katıldığı savaşlar bulunduğu cepheler, aldığı nişan ve madalyalar,
kronolojik olarak yaptığı askeri görevler, özellikle Çanakkale kahramanı
olarak tarihe geçme hadisesi ve nedenleriyle bu bölümde anlatılmıştır. Cevat
Paşa’nın nasıl bir vatansever olduğunu da ispatlamak adına, İstiklal Harbine
katılma ve Atatürk’le olan diyaloglarına da yer verildi. Böylelikle, Milli
Mücadele’nin de kahraman isimleri arasında yer almış olduğunu belirttik. Bu
bölümde
ayrıca;
Malta’ya
sürgün
edilme
sürecine
ve
sonrasındaki
gelişmelere de açıklık getirdim. Konuyu anlatırken Malta sürgünlerine
kendisiyle beraber başka hangi isimlerin gittiğini de izah ederek, dönemin
olaylarını biraz daha geniş bir açıdan ortaya koymaya çalıştım.
İkinci bölümde, Cevat Paşa’nın siyasi kimliğine ve anılarına yer
verdim. Milletvekilliği dönemi öncesinde TBMM’nin ve Anadolu’nun siyasi,
sosyal yapısına değinerek koşulları daha iyi ortaya koymaya çalıştım. Birinci
ve İkinci TBMM dönemlerinde yaşanan askeri, siyasi olaylara genel hatlarıyla
yer vererek, Cevat Paşa’nın milletvekili olmasını ve istifa etme sürecini ifade
8
ettim. Cevat ÇOBANLI’nın anıları kısmında, hem kendisinin vermiş olduğu
demeçten hem de başkalarının kendisiyle ilgili anılarından faydalanarak bu
konu başlığını oluşturdum. Askeri görevi sürecinde Çanakkale’de eğitim
adına yapmış olduğu faaliyetleri de genel çerçevede bu bölümde yer verdim.
Sonuç bölümünde; tezim de ele aldığım konunun değerlendirmesini
yaparak, Orgeneral Cevat ÇOBANLI Paşa’nın gerçek bir vatansever, önemli
bir komutan, Milli Mücadele’de bağımsızlık ruhunu taşıyanların yanında yer
ve bu uğruda görev alan, Milli Mücadele’ye yararlılıklar sağlamış, onur
duyacağımız bir kahraman olduğu sonucuna vardım. Bunun nedenleri
sonuçlarıyla analiz ederek konuyu sonlandırdım.
Ekler kısmında ise; Cevat Paşa’ya ait ve tezin ana konularıyla alakalı
önemli birkaç belgeye yer verdim.
BİRİNCİ BÖLÜM
ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN ASKERİ HAYATI
1.1.ASKERİ HAYATI VE FAALİYETLERİ
Cevat paşa, askeri hayatına eğitimi dönemi itibarıyla çok eski yıllardan
beri başlamıştır. İyi bir askeri eğitimin ardından yararlılıklar göstermiş
orgeneralliğe kadar uzanan askeri hayatında başarılara imza atmış önemli bir
şahsiyettir.
19 Haziran 1888’de girdiği Harp Okulundan
26
1891 yılında teğmen
olarak devam ettiği Harp Akademisinden27 20 Mart 1894’te kurmay yüzbaşı
olarak mezun oldu.28
Yaşamı çok sade, yurt sevgisi sonsuzdu. Bu nedenle İstiklâl Harbi
komutanlarının en yaşlı ve kıdemlisi olduğu halde, İstanbul’dan yaptığı
desteklemelerle yetinmemiş, bu yüzden sürgün edildiği Malta’dan dönüşünde
26
Harp Okulu; 1845 yılında padişah Birinci Abdülmecit’in fermanı ile Harp Okulu Komutanı Emin
Paşa, Fuat Paşa ve Şeyhülislam Arif Hikmet Bey’den oluşan Askerî Öğretim Kurulu, askerî okulların
düzenlenmesine ilişkin şu kararları almıştır: “Askerî Liseler kurulacak, Harp Okulu dört sınıf olacak,
Avrupa ordularında olduğu gibi kurmay subaylar yetiştirmek için sınıflar oluşturulacaktır.” Alınan
karar gereğince Avrupa orduları sisteminde kurmay subay yetiştirmek amacıyla, “Mekteb-i Fünûn-u
Harbiye-i Şâhâne Erkân-ı Harbiye Sınıfları” adıyla Harp Okulunun 3’üncü ve 4’üncü sınıfları
oluşturulmuş ve 1848 yılında Harbiye’deki binada eğitim ve öğretime başlanmıştır.
http://www.harpak.edu.tr (Harp akademileri komutanlığı resmi web sitesi)
27
Cevat ÇOBANLI’nın eğitim aldığı dönemde Harp Akademisinde durum şudur; Osmanlı Ordusunun
savaşlarda istenen başarıyı gösterememesi nedeniyle; 1866 yılından itibaren Harp Akademisi ve diğer
askerî okullarda yeni düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenleme ile Erkân-ı Harbiye öğretimi üç yıla
çıkarılmış, programlara bazı askerî dersler ilave edilerek, tatbikat ve uygulamalı eğitimlere ağırlık
verilmeye başlanmıştır. Kurmaylık, önceleri ayrı bir askerî sınıf olarak kabul edilirken, 1867 yılından
itibaren piyade, süvari, topçu gibi sınıflar için kurmay subay yetiştirmek üzere programlar yeniden
düzenlenmiştir. 1899 yılında Erkân-ı Harbiye’de kurmaylık eğitiminin yanı sıra, orduda görev alacak
diğer sınıf subaylarını yetiştirmeye yönelik yeni bir eğitim sistemi geliştirilmiştir. Bu uygulamadan
sonra Harp Okulundan daha çok sayıda subay Akademi’ye kabul edilmeye başlanmıştır. Bu uygulama
1908’e kadar devam etmiştir. http://www.harpak.edu.tr (Harp akademileri komutanlığı resmi web
sitesi)
28
Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki Komutanların Biyografileri,
yay. hzr. Hülya Toker, Nurcan Aslan, C. 1, Genelkurmay Basımevi, Ankara 2009, s. 141
10
Elcezire
Cephesi
Komutanlığı’nı
kabul
ederek
yararlı
hizmetlerini
29
sürdürmüştür.
1.1.1. Cevat Paşa’nın Askeri Hayatındaki Yükselme Tarihleri
29

1891’de teğmen,

1892’de üsteğmen,

20 Mart 1894’te kurmay yüzbaşı,

17 Kasım 1894’te kurmay kıdemli yüzbaşı,

13 Mayıs 1895’te kurmay binbaşı,

27 Ocak 1898’de kurmay yarbay,

17 Ocak 1900’de kurmay albay,

4 Aralık 1901’de tuğgeneral,

25 Aralık 1906’da tümgeneral,

7 Ağustos 1909’da kurmay yarbay(rütbe tasfiyesinden dolayı) 30

29 Eylül 1911’de albay,

29 Kasım 1914’te tümgeneral,

28 Temmuz 1918’de korgeneral,

30 ağustos 1926’da orgeneral.31
BAYCAN, a.g.m. , s.387
Cevat Paşa; Tasfıye-i Rüteb Kanunu’yla rütbesi Korgenerallikten Yarbaylığa indirilmiştir. Tasfıye-i
Rüteb Kanunu; I.Abdülhamit döneminde hak etmedikleri makam ve rütbelere getirilmiş olan kişilerin
rütbelerinin indirilmesi amacıyla ittihatçılar tarafından 5 Ağustos 1909 tarihinde kabul edilen bir
kanun. Bu kanunla alaylı subaylar önemli ölçüde ordudan uzaklaştırılmış ve rütbe terfi ve atamaları
belli kurallara bağlanmıştır. http://www.tarihportali.net; Tasfıye-i Rüteb Kanunu’yla ilgili , Ayrıca
bkz. Turan Alkan, “Askerler Darbeyi İlk kez 100 Yıl Önce Yaptı”, http://www.belgehaber.com,
24/07/2008; Tasfıye-i Rüteb Kanunu’yla ilgili, Ayrıca bkz. Hayrullah Gök, “Maraşal Fevzi
Çakmak’ın Öğrenim Hayatı ve Balkanlar’daki Faaliyetleri”, Yedinci Askeri Tarih Semineri
Bildirileri II, Genelkurmay Yay., Ankara, 2001 , s.327
31
TOKER, ASLAN, a.g.e. , s. 141–142
30
11
1.1.2. Cevat Paşa’nın Kurmaylık ve Komutanlık nitelikleri
Cevat Paşa, ciddî, çalışkan, dürüst, bilgili, ileri görüşlü, cesur, kesin
karar sahibi, üstün ahlâklı, Fransızca ve Almancayı çok iyi bilen bir kurmay
subaydı. Büyük karargâhlardaki kurmay görevlerinde çok başarılı olmuş,
onun kişilik ve karakteri emrindekiler üzerinde olumlu bir etki yapmış ve
astlarına her konuda yardımcı olmuştur. Öğretim ve eğitime çok önem
vermiş, o dönemde pek az kişinin kabul ettiği yeniliklerin orduya girmesi için
büyük rütbelerde de bizzat çalışmıştır. Çok iyi lisan bilgisi nedeniyle yurt
içinde ve dışında birçok toplantıya katılmış, birçok çapraşık konuyu kısa
sürede olumlu bir sonuca ulaştırmıştır. Komuta ettiği birlikleri en ağır
muharebe şartlarında başarıya ulaştıran, sorumluluktan yılmayan, kanun ve
yönetmeliklerin kendisine verdiği yetkileri hiçbir etki altında kalmadan,
gereken yer ve zamanda kullanan bir komutandı. Cevat Paşa, yaşadığı
dönemde cereyan eden harplerin ve muharebelerin hemen hepsine katılmış
ve büyük birliklere komuta etmiş çok tecrübeli bir komutandı. Hele, Birinci
Dünya Harbi’nin Çanakkale ve Galiçya Cephesi’nde kazandığı başarılar her
türlü övgüye ve takdire değer.32
1.1.3. Cevat Paşa’nın katıldığı savaşlar

1911-1912 Trablusgarp Savaşı

1912-1913 Balkan Savaşı,

1914-1918 Birinci Dünya Savaşı,

1919-1922 İstiklal Savaşı.33
Cevat Paşa; katılmış olduğu savaşlarla üstün başarı ve hizmet adamı
olarak adını tarihe yazdırmıştır.
32
33
BAYCAN, a.g.m, s.372
TOKER, ASLAN, a.g.e., s., 143
12
1.1.3.1. 1911-1912 Trablusgarp Savaşı ve Cevat Paşa
Cevat Paşa 1911 -1912 Osmanlı-İtalyan Harbi’ne bilfiil katılmamıştır.
O sıralarda merkezde görevliydi.34
Trablusgarp35 savaşında; İtalya 1912’de burayı işgal etmeye çalışmış
ve Uşi Anlaşması ile Trablusgarb’ı topraklarına katmıştır.
36
1.1.3.2. 1912-1913 Balkan Savaşı ve Cevat Paşa
Cevat Paşa’nın, Balkan savaşları tarihinde askeri rütbesi albaydır.
Daha öncede bahsettiğimiz üzere, rütbesi Korgenerallikten Yarbaylığa
indirilmişti.
37
20. yüzyılın başlarında Balkanlar, Osmanlı Devleti’nin en
bunalımlı ve kritik yerlerinden birisi haline gelmiş bulunuyordu. Bunda, Balkan
devletlerinin bölge üzerindeki emelleri, Büyük devletlerin çıkar hesapları ve
nihayet bunların kışkırtmaları ile bölgedeki toplumların çeşitli girişimleri
önemli rol oynamaktaydı.38
Hiç kuşkusuz; Balkan Savaşının çıkmasında Osmanlı Devleti’nin
Trablusgarp’ta almış olduğu yenilgi de Balkan ülkeleri için başka hesapların
doğmasına zemin oluşturmuştur. Yüzyıllardır Osmanlı Devleti’ne bağlı
yaşayan Balkan ülkeleri artık; Osmanlı Devleti’nin aleyhine harekete
geçmeye başlayacaktır. Balkan ülkeleri bir arada olarak, Osmanlı Devleti’ne
karşı savaşmaktan çekinmeyecektir. Dönemin siyasi ilişkilerine bakıldığında,
34
BAYCAN, a.g.m, s.372
Trablusgarp (Libya), Osmanlı Devletinin Kuzey Afrika’daki son toprak parçasıydı. Kuzey Afrika,
16. yüzyılda Osmanlı Devleti’ne bağlanmıştı. Burada Cezayir, Tunus, Trablusgarp Ocakları’ndan
meydana gelen ve adına Garp Ocakları denilen özel bir yönetim kurulmuştur. Ancak; Fransa’nın
Cezayir’i işgal etmesiyle Osmanlı Devleti diğer iki Ocak ile daha yakından ilgilenmeye karar
vermiştir. 1835’te Trablusgarp’ı doğrudan doğruya merkeze bağlamıştı. Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih,
Filiz Kitapevi, İstanbul 2000, s.426
36
Yücel Özkaya, “ 1914-1918 Yılları Arasında Birinci Dünya Savaşı”, Milli Mücadele Tarihi,
Cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 2005, s. 4
37
1912 yılına Şark Ordusu komutanı korgeneral Abdullah Paşa(Kölemen) ve Şark Ordusu . Kur.
Başkanı Cevat Paşa (Çobanlı) dır. İsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, T.T. K.,
Yay., Ankara,1993, s.18
38
UÇAROL, a.g.e., s. 431
35
13
kendi aralarında ayrılıklar olmasına karşın Balkan Ülkeleri39 bir birlik
içerisinde olmayı, kendileri için en doğru karar olarak görmüşlerdir. Balkan
ülkelerinin en büyük destekçisinin de Rusya olduğunu unutmamak gerekiyor.
Osmanlı Devleti, Balkan savaşıyla yaklaşık beş asırdır egemenliği
altında bulundurduğu Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ ile
çarpışarak Balkan topraklarını kaybetmiştir.
40
Cevat ÇOBANLI’nın bu dönemdeki durumu şudur: Şark Ordusu; 1.
ordunun 17 Ekim 1912’den itibaren Şark Ordusu olarak devam etmiş halidir.
Cevat Paşa, bu oluşum içerisinde Şark Ordusu Kurmay Başkan’ıydı.
Bulunduğu teşkilat ve şeması Çatalca mevzilerine çekilinceye kadar devam
etmiştir. 41
Çatalca Ordusu Genel Topçu Komutanı Ali Rıza Paşa, Kurmay
Başkanı Albay Cevat (Orgeneral Çobanlı) Bey’di. 42
Çatalca Müstahkem Mevki ve Topçu Komutanlığı; Başkomutan
vekilliğinin 8 Kasım 1912( 23 Teşrinievvel 1328) tarihli emri ile birinci ve ikinci
Şark orduları, çatalca Hattına çekilmelerini müteakip lağvedilmiş, yerine üç
nizamiye ve iki mürettep redif kolordusu ile bir müstakil süvari tugayından
ibaret yeni bir Çatalca ordusu teşkil edilmiştir. 43
İkinci Çatalca Muharebesi (3 Şubat-13 Nisan 1913) sırasında Cevat
ÇOBANLI’nın ordudaki görevi; 9. Tümen komutanı ve rütbesi albay olarak
geçmektedir. Çatalca ve Bolayır’dan Edirne’nin geri alınması için yapılan ileri
harekâtta da aynı tümende ve görevde bulunmuştur.44
39
Balkan savaşına katılan ülkeler; Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Karadağ olmuştur.
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 9
41
GÖRGÜLÜ , a.g.e., s. 23
42
BAYCAN , a.g.m., s.374 ; Görgülü, a.g.e., s. 28
43
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 28
44
GÖRGÜLÜ, a.g.e. , s. 29; Savaşlardaki çıkarma hareketleri için ayrıca bkz. İlyas Demirsoy, Çeşitli
Savaşlardaki Sahil Çıkarmaları (AMFİBİ Harekât Örnekleri), Yay. Hzr. Ahmet Çalışkan,
Genelkurmay Yay., Ankara, 2006
40
14
Bulgarlar, Çatalca mevziine, dört tümen birinci hatta dört tümen
ihtiyatta
olarak
saldırmış,
başarısızlığa
uğramış,
taarruz
gücünü
kaybetmişlerdi. Balkan Harbi’nin ilk dönüm noktasını teşkil eden Birinci
Çatalca başarısı, siyasî ve askerî bakımlardan, Türkler için yararlı sonuçların
meydana gelmesine neden oldu.45 Ancak, bilindiği üzere; genel savaş
koşulları
içerisinde
Balkan
savaşı,
Osmanlı
Devleti’nin
sonuçlanmış ve 30 Mayıs 1913’te Londra Antlaşmasıyla
46
yenilgisiyle
bitmiştir.
1.1.3.3. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı ve Cevat Paşa
Genel
hatlarıyla
baktığımızda
Birinci
Dünya
Savaşı,
Osmanlı
Devleti’nin devlet yapısındaki gidişatının sonuçlandığı sadece Osmanlı
Devleti için değil, Dünya tarihi açısından da önemli gelişmelerin yaşandığı ve
ileriye dönük de yaşanacağı siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik çıkarımların
olduğu ve olacağı bir tarihin dönüm noktasıdır.
Avrupa da büyük devletlerinin oluşturduğu siyasî gruplaşmaların ve
bu büyük devletlerin ekonomik çıkarları karşısında Osmanlı Devleti’nin
durumu son derece kritik ve karanlıktı. Sadece Anadolu toprakları için değil,
özellikle de Boğazlar üzerindeki istekler belli ve çok yönlü olmuştur. Osmanlı
Devleti’nin Birinci Dünya savaşı öncesinde de birbirini izleyen harpler ve
ayaklanmalar nedeniyle de eski gücünü kaybetmişti. Bu çerçeve içerisinde
yıkılmaya başlamış bir Osmanlı Devleti savaş öncesinde tarafını belirlemek
durumunda kalmıştır ve Almanya’nın47 yanında bu harbe girmiştir.
45
BAYCAN, a.g.m., s.374
Londra antlaşmasıyla Osmanlı devleti, Midye-Enez sınırının batısında kalan bütün toprakları
Balkan devletlerine terk ediyor ve kaybedilen topraklar bu devletler arasında bölüşülüyordu. Fakat
bundan sonra Balkan ülkeleri, bölüşmeden doğan sıkıntılarla kendi aralarında büyük bir anlaşmazlığa
düşecektir. Bu da ikinci Balkan savaşının ortaya çıkmasına neden olacaktır.
47
Almanlar, Baltık -Bosfor- Basra ekseninde kuracakları jeopolitik bir kuşakla Akdeniz ve Hint
Okyanusu’na uzamak istiyorlardı. Bu proje Balkanlar üzerinden ve büyük kısmıyla Osmanlı
Devleti’nin sırtından gerçekleştirilecekti. Rusların, açık denizlere ve sıcak iklimlere çıkma
politikalarının
hedefi
de
aynı
coğrafya
idi.
Londra otoritelerine göre, Osmanlı Devleti yaşamını tamamlamış, mirasını paylaşmak zamanı
gelmişti. Fransızlar da, benzer koşullar dolayısıyla aynı politikayı izliyorlardı. Üçlü anlaşmanın
46
15
Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi yararına idi. Osmanlı Devleti bu
savaş sürecinde yalnız kalmak istemiyordu. Hatta 27 Temmuz 1914’te
Almanya ile bir ittifak yapılması için görüşmelere48 bile başlanmıştı.49
O günlerde Türk Ordusu, dört ordu müfettişliği emrinde On Üç Kolordu
halinde teşkilatlanmış 38Piyade 4 Süvari tümeninden ibaretti. Ateş gücü
zayıftı, fenni birliklerle geri teşkiller, özellikle ulaştırma birlikleri yok denecek
kadar azdı. Noksanlarının giderilmesi ve Türk ordusunun kısa sürede savaşa
hazırlanması için Türk ve Alman subayları el ele vererek büyük bir gayretle
çalışmaya başladılar. 50
Cevat ÇOBANLI’nın Birinci Dünya Harbinde adını 18 Mart Kahramanı
olarak tarihe geçiren görevi, Çanakkale cephesindeki başarısı olmuştur.
1.1.3.3.1. 18 Mart Kahramanı Cevat Paşa
Çanakkale cephesi, deniz harekâtı ve burada yapılan savaş, Osmanlı
Devleti’nin Birinci Dünya Harbindeki en üst düzey başarısını oluşturmaktadır.
Böylece, harbin seyri değişmiş, halkın ve askerin umudu artmıştır. Cevat
ÇOBANLI’nın, buradaki konumu ve uyguladığı askeri başarı genel anlamda
Türk Ordusunun güçlü stratejilere sahip olduğunun en güzel göstergesi
olmuştur. Burada görev alan diğer komutanlarla beraber Çanakkale Deniz
Harekâtı ve Çanakkale Cephesi, Osmanlı Devleti’nin en son kazandığı askeri
başarısı olacaktır.
temelinde yatan müşterek hırs buydu. Bu nedenle her iki taraf da Osmanlı Devleti’yle anlaşmaya
yanaşmıyordu.
Avusturya-Macaristan Devleti, Veliahtları Arşidük Fransuva Ferdinand ve eşinin Saraybosna’da
öldürülmesi nedeniyle Sırbistan’a harp ilân edip, Birinci Dünya Harbi’ni başlattı. Bir süre sonra da
Almanya, Rusya ve Fransa’ya karşı harbe girdi BAYCAN, a.g.m., ,s.375
48
Bu görüşmeler, 2 Ağustos 1914’te Sadrazam Halim Paşa ile Almanya’nın İstanbul büyükelçisi
Baron von Wangenheim arasında, Osmanlı-Almanya Anlaşması imzalandı. UÇAROL, a.g.e., s.466
49
ÖZKAYA , a.g.m. , s. 7
50
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 48
16
10 Ağustos 1914’te Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na
atanan Cevat Paşa51, birliklerini (özellikle müstahkem mevki topçusunu) ve 9
ncu Tümen’i muharebeye hazırlamış, Başkomutanlığa verdiği bir raporla da
yaptığı ve yapacağı işleri bildirmişti. Bu raporda, denizden yapılacak bir
taarruzda kesin savunmanın Boğaz’ın iç kısmında yapılması üzerinde
duruyor, Boğaz’ın giriş kısmının her zaman kolayca düşürülebileceğini
savunuyor ve Erenköy koyunun düşmanın sığınmasına engel olacak şekilde
mayınlanmasını öneriyordu.52
13 Ağustos 1914 tarihinde Çanakkale Müstahkem Mevki Komutalığı
tarafından verilen emirle; Boğaz girişinin ilerisinde İngiliz gemilerinin
görüldüğü, her türlü teşebbüse karşı birliklerin daima hazır olması ve sahilde
meydana gelebilecek bir teşebbüse ateşle karşılık verilmesi, ağır topçu
birliklerinin bölgenin önemi derecesinde hazırlık derecesini arttırması, mayın
müfrezesinin istenildiği zamanda göreve başlayacak şekilde bütün önlemleri
alarak işaret kulesini daima gözetleyeceği, torpidoların geceleyin Boğazın
güvenliğini sağlayacak şekilde Boğaz girişi ilerisinde keşfe devam edeceği
belirtilmiştir.
Torpidoların
gözetleme
konusunda
dikkatli
davranmaları
hususuna çok önem verilmesine rağmen bu konuda bazı aksaklıklar
görülmüş bu durum müstahkem Mevki komutanı tarafından 13 Ağustosta
verilen emirle dikkatsizliği görülen kişilerin en ağır şekilde cezalandırılacağı
bildirilmiştir.53
Boğaz girişinin biraz ilerisinde keşifte bulunmak üzere tayyare
uçurulmak istenmiş ise de tayyare subayı tayyarenin bir gün açıkta kalması
nedeniyle pervane ve motorda arıza bulunduğundan uçmanın mümkün
olmayacağını bildirmiştir. Bunun üzerine Müstahkem Mevki komutanı Cevat
51
Başkomutan vekili Enver Paşa, Müstahkem Mevki komutanı Emin Paşa’nın bu konuda yetersiz
olduğu düşüncesiyle emin Paşa’yı görevden alarak yerine 9. Tümen Komutanı Kurmay Albay Cevat
Paşa’yı atamıştır, Cevat Paşa, 10 ağustos tarihinde göreve başlamıştır; Birinci Dünya Savaşında
Çanakkale Cephesi, Yay. Krl. Bşkn. Kamil Başoğlu, C.V. 1.Kitap, Genelkurmay yay. Ankara,2012,
s.74
52
BAYCAN ,a.g.m., s.376; Ayrıca Çanakkale Savaşları için bkz. Çanakkale Savaşları Özel Sayı,
ATAM Dergisi, C. XXV, S.73, Mart 2009
53
Birinci Dünya Savaşında…, s.75
17
Paşa, durumu Başkomutanlığa şu ifadelerle bildirmiştir: “Daha önce bilgi
alınamaması
nedeniyle
gelen
tayyare
için
sahilde
gerekli
hangar
hazırlanmadığından ve tayyarenin dün geceyi açıkta geçirmesi nedeniyle,
tayyareci subay, pervane ve motorun bozukluğundan şikâyet ederek
uçmaktan kaçınıyor. Zaten gelen kişilerden biri daha önce burada bir ay
kaldığı halde bir defa bile uçamamıştır. Buraya iş görecek bir tayyare ile bir
tayyarecinin gönderilmesi şu anda burada bulunan tayyarenin sökülüp
vapurla İstanbul’a nakline izin verilmesi arz edilir.”54
Başkomutanlık tarafından 22 Ekim 1914’te Çanakkale Müstahkem
Mevki komutanlığına gönderilen bir direktifte Başkomutanlık Delegesi Amiral
Metren başkanlığında, Albay Cevat, Yarbay Wossidlo ve Müstahkem Mevki
Kurmay başkanından oluşan bir komisyon kurulduğu bildirilmiştir. Bu
komisyona her türlü taarruza karşı mevcut vasıtalarla Boğaz’ın ne şekilde
savunula bileceği ve muhtelif bataryalarla diğer savunma vasıtalarının ne
şekilde hareket edeceklerine dair bir plan hazırlanması emredilmiştir.
Birleşik
Filonun
3
Kasım
1914’te
Boğaz
giriş
55
tahkimatını
bombardımanı ve bundan sonra alınan önemler için Cevat Paşa : “Bu 3
Kasım bombardımanı, beni uyandırdı ve artık her yola başvurarak bütün
zamanımı, savunma manzumesinin düzenleme ve takviyesine ayırmak
gerektiğini anladım.” Demiştir.
56
Cevat Paşa; 18 Mart 1915 Çanakkale zaferinde, rütbesi Tümgeneral57
olmuş ve birliğin başına geçmiştir.
Çanakkale Boğazı’na yapılan ilk deniz taarruzu, 3 Şubat 1915 günü
saat 06.50’de başlamış, Fransız ve İngiliz harp gemileri, ikinci kez 19 Şubat
54
ATASE, BDH Koleksiyonu, Kls. 4669, Dos. H-1, Fih.1-52; Birinci Dünya Savaşında…, s. 25-26
ATASE, BDH Koleksiyonu, Kls. 4669, D.: H-3. Fih.1-53; Birinci Dünya Savaşında…, s. 33
56
Birinci Dünya Savaşında…, s. 83; Cevat Paşa’nın aldığı önlemlerle ilgili olarak arşiv kayıtlarında
şu ifadelere yer verilmektedir: 26 Şubat 1915’ten itibaren birleşik Filonun, boğaz içerisinde hemen her
gün, gündüzleri başlayıp geceleri de sürdürdüğü taarruzlar Müstahkem Mevki komutanı Cevat Paşa
(Orgeneral Çobanlı)’yı yeni önlemler almaya yöneltmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Birinci Dünya
Savaşında…, s. 150-151
57
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 62
55
18
1915 günü saat 07.45’te, Boğaz önüne gelmiş; uzak mesafelerden, girişteki
Türk tabyalarını saat 17.30’a kadar topçu ateşi altına almıştı.25 Şubat 1915
günü daha fazla muharebe gemisi bombardımana katılmış, 26-27 Şubat
1915 günleri merkez tabyaları da ateş altına alınmıştı.1, 2, 3, 4 ve 12 Mart
1915 günleri de Boğaz içerisine giren İngiliz ve Fransız harp gemileri, kayda
değer bir başarı sağlayamadılar. İngiliz Amirali De Robeck (dö Robek) tüm
deniz gücüyle Boğaz’ı zorlayarak İstanbul’a ulaşmaya karar verdi. 18 Mart
1915 sabahı İngiliz ve Fransız filoları, tam yolla ve büyük bir güvence içinde
Boğaz’a girdiler, saat 08.30’da, Anadolu ve Rumeli kıyılarındaki Türk
tabyalarını bombardımana başladılar. Çanakkale Boğazı’nın iki yakasında
mevzilenmiş bulunan Türk topçularının açtığı yoğun ateşler ve karanlık
limana dökülen mayınların etkisiyle mevcudunun % 35’ini yitiren İngiliz ve
Fransız harp gemilerinden oluşan bu donanma, saat 17.30’da çekilmek
zorunda kaldı. Yalnız bugünkü muharebede Bouvet (Buve), Ocean (Oşın),
Irresistible (İrrezistibıl) muharebe gemileriyle iki muhrip, yedi mayın arama
gemisi batmış, Gaulois (Golva), İnflexible (İnfıleksibıl) de dahil olmak üzere
yedi zırhlı, görev yapamayacak duruma gelmiş, bunlardan bazılarının yedeğe
alınarak muharebe alanından uzaklaştırılması gerekmişti.58
18 Mart 1915 tarihi; Çanakkale Boğazı’nı geçmeye teşebbüs eden
Amiral J. De Robeck komutasındaki İngiliz ve Fransız donanmalarının, ağır
zayiat vererek başarısız kalışı, düşman donanması 7 saat süreyle tüm boğaz
tahkimatını ateş altına almışsa da, bu girişim, kıyı topçusunun etkili karşı
ateşi sayesinde sonuçsuz kalmıştır. Bu deniz savaşında Nusret mayın
gemisinin
verdirmiştir.
döşediği
59
mayınlar
Müstahkem Mevki
düşman
60
donanmasına
ağır
kayıplar
Komutanı Cevat Paşa her yönüyle üstün
nitelikli bir kişiydi, bu büyük deniz harekâtını plânlarken, o da Nusret mayın
58
BAYCAN , a.g.m., s.376
Utkan Kocatürk, Doğumdan Ölümüne Kadar Kaynakçalı Atatürk Günlüğü, Atatürk Araştırma
Merkezi yay., Ankara 2007, s.36
60
Çanakkale Müstahkem Mevki komutanlığının kuruluş, konuş ve düzenleri için bkz. Birinci Dünya
Savaşında…, s.158-162
59
19
gemisine karanlık liman bölgesini mayınlatıyordu. Saat 03.20’de tespit edilen
yerler tamamen mayınlanmıştı.61
Cevat
Paşa’nın
Mustafa
Kemal
Paşa’yla
Çanakkale
deniz
savaşlarındaki konuşmaları da ve Mustafa Kemal Paşa’nın bu konudaki
görüşü de önemli bir ayrıntıdır. 1918 yılında Ruşen Eşref tarafından Yeni
Mecmua’da neşredilmiş beyanatında şu bilgiye yer verilmiştir: “Mustafa
Kemal
Paşa,
kendisinin
Maydos
(Eceabat)
mıntıkası
kumandanlığı
esnasında cereyan eden mühim vakaları şu suretle hülasa etti: düşman bir
defa
Seddülbahir’e
ve
Kumkale’ye
asker
çıkarmak
teşebbüsünde
bulunuyor… Sahil müdefası Cevat Paşa Hazretlerinin tahtı emrinde
bulunuyordu. Benim bu hareketle alakam dolayısıyladır. Yalnız 5 Mart günü
sabahı Cevat Paşa Hazretleri Maydos’ta bulunan karargahıma gelmişti.
Kendisine Seddülbahir sahil mıntıkasındaki tertibatı göstermek üzere beraber
Kirte’ye gittik. Oraya vardığımız zaman, düşman donanmasının Kitre ve
Alçıtepe istikametlerine açtığı ateşin altında kaldık.”62
Mustafa Kemal Paşa; kendi notlarında olayın devamı için şunları
söylüyor: “ …bunun üzerine ben mezkur mıntıkanın muhafazasına memur
olan 26’ncı alay kumandanına müteyakkız (uyanık, gözü açık, tetikte)
bulunması için bazı talimat-ı şifahiye verdikten sonra Cevat Paşa vazifesi
başında bulunabilmek üzere Maydos’a avdet ettik.”63
Düşman işgali üzerine Mustafa Kemal’in öngörüsünü de kendi
notlarında şu şekilde aktarmaktadır: “Bu kuvvet mühim düşman teşebbüsüyle
mütenasip hadden ve kendisinin donanma ateşinin muharip tesiratına karşı
tahaffuz edecek ve ancak düşman piyadesinin
61
sahile takarrüp(yaklaşma,
BAYCAN ,a.g.m.,s. 376
Uluğ İğdemir, Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1990, s.X-XI; İğdemir, “Atatürk’ün Anafartalar Hatıraları”, BELLETEN, C.VII, TTK. Yay.
Ankara,1943, s.28; Hüsamettin Öztürk, “ Çanakkale’nin Mustafa Kemal’in Askeri Kariyerindeki
Yeri”, 85. yılında Çanakkale Savaşları Sempozyumu, (23-24 Mart 2000 Çanakkale) Sempozyum
Bildirileri, 18 Mart Üniversitesi Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi, Çanakkale, 2000, s.79;
Senem Güven, “Hatırat Türü Eserlerde Çanakkale Muharebeleri”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara,
2007, s.47
63
Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Yay. Hzr. Uluğ İğdemir, TTK. Yay., Ankara
1990, s.3
62
20
yanaşma) ve huruca başlaması anında faaliyete geçebilecek tedabir ve
tertibattan mahrum bulunduğu takdirde, tehlikenin bertaraf edilmesini müşkül
görüyordum. Bu mülahazatımı 5-1-31 günü birlikte Kirte’ye hareket ettiğimiz
sırada dahi mevki-i müstahkem kumandanı Cevat Paşa’ya izah etmiştim.
Kendileri Seddülbahir mıntıkasının pek dar olmasından düşmanın kuvay-ı
mühimmesine
cevelangah
(dolaşma
yeri,
savaş
yeri)
olamayacağı
kanaatinde bulunduğunu beyan etmişti.”64
1.1.3.3.2. Cevat Paşa ve Amiral Robeck Savaşı
Düşmanın Çanakkale’ye yapmış olduğu büyük taarruz içerisinde,
önemli bir ayrıntıya dikkat çekmemiz gerekmektedir. Bu ayrıntı;
Nusret
Mayın gemisiyle ciddi bir askeri strateji uygulayan Cevat Paşa’nın, Amiral
Robeck’e karşı kazandığı ve düşman gemilerinin mezarı haline gelen
Çanakkale suları tarihin ve savaşın dönüm noktası olmasıdır.
Amiral
Robeck
kumandasındaki
düşman
filosu,
Cevat
Paşa
kumandasındaki Çanakkale istihkâmlarına karşı, hücuma geçti. Bu ilk
hücumun maksadı hem mayın tarlalarını koruyan bataryaları tahrip etmek,
hem de boğazın orta kısmındaki tabyaları susturmaktı. Bundan sonra
donanmanın asıl kısmı rahatça boğazı geçerek Marmara’ya açılacak ve
oradan İstanbul’a gelecekti.
Fakat Cevat Paşa, düşmanın hareketlerini
gözden kaçırmıyordu. Nitekim boğazın aşağı kısımlarını düşman mayın
tarayıcıları tarafından tamamen mayından temizlenmiş olduğunu öğrendiği
için, bir saldırının çok yakın olduğunu kestirmişti. Her ne pahasına olursa
olsun, düşman gemilerini boğazdan geçirmemek lazımdı. Çünkü muazzam
müttefik filosunun Çanakkale’yi geçerek Marmara’ya açılması, doğrudan
64
Mustafa Kemal, a.g.e., s. 9
21
doğruya imparatorluğunun başkenti İstanbul’un düşmesi demekti. Bu da daha
harbin başında yenilmekten başka manaya gelmezdi.65
İngilizler, 1915 yılı başında, Avrupa’daki harp mevzi harbine
dönüşünce, bütün kuvvetlerini Avrupa cephesine yığmaktansa Çanakkale
veya Balkanlar’da ikinci bir cephe açarak harbi hareket harbine çevirmeyi, bu
suretle, Rusya’ya ihtiyacı olan yardımın yapılabileceğini, İstanbul’un ele
geçirilmesiyle Osmanlı Devleti’nin Almanya’dan kopartılabileceğini, ayrıca;
harbe girmekte kararsız görünen Bulgaristan’ın da Almanya tarafında harbe
girmesinin önleneceğini düşünerek, Çanakkale Boğazı’nın donanmayla
geçilmesine ve İstanbul’un işgaline karar verdiler.66
İngiliz tarafındaki düşünce açık ve nettir. Osmanlı Devleti deniz
gücünün, kıyılarını ve boğazı koruyamayacağını planlayan ve kilit nokta
olarak Çanakkale boğazını gören düşman kuvvetleri, uğrayacakları yenilgiyi
bu planlarına dahil etmedikleri ortadadır.
Çanakkale Savaşı’nın kazanmamızda sahil tabyalarının olduğu kadar
Nusrat mayın67 gemisinin de büyük rolü olduğunu söylemiştik. Bu küçük
gemi, düşman taarruzundan önceki günlerde, gemilerin manevra yaptığı
Karanlık Liman’ın yukarı kesimlerine gizlice mayın döşerdi. 18 Mart sabahı
başlayan taarruzda yarım gün içinde altı zırhlının birden yok olması, düşman
filosu için çok ağır bir darbeydi. Bu ağır kayıplar üzerine filo, boğazdan çekildi
ve Cevat Paşa komutasındaki Çanakkale istihkâmları, düşmana karşı beklide
bütün savaşın gidişine tesir edecek galibiyeti kazandı. Bunun üzerine
İngilizler, bahriye nazırı Churchill’in emriyle dünyanın en büyük harp gemisi
65
Orhan Ş. Yüksel, “50 Yıl Önce Çanakkale Savaşını Kazandık”, Tarih Mecmuası, C.1, S.2,
İstanbul,1965, s.7
66
GÖRGÜLÜ, a.g.e.,s. 62
67
Nusrat Mayın Gemisi, 1912 yılında Almanya'nın Kiel şehrinde Germenia tezgahlarında inşa
ettirilmiştir. Eni: 7,4 m. Boyu: 40m. Çektiği su: 2 m. Sürati: 15 mildir. Bu tekne dar alanlarda kolayca
manevra yapabiliyor ve az su çektiğinden mayın alanları üzerinde güvenle dolaşabiliyordu. Gemi 3
Eylül
1914'te
Çanakkale'ye
getirildi. Ayşegül
İnanç
“Nusrat
Mayın
Gemisi”
http://canakkalektp.kulturturizm.gov.tr ; Ayrıca bkz. Murat Duman, Cumhuriyetimizin Önsözü
Çanakkale Savaşlar Hatıralar ve Kahramanlar, Ares Yay. , İstanbul 2006, s. 55–56
22
olan, Queen Elizabeth dretnotunu, herhangi bir kazadan korumak için,
Çanakkale’den çektiler.68
İngiliz General Oglander'in "Çanakkale-Gelibolu Askeri Harekatı" adlı
eserinin 1. cildinde: "Pek uygun başlamış olan gün bu meçhul mayın hattının
olağan üstü ve ortalığı kırıp geçiren başarısı yüzünden, tam bir başarısızlıkla
sona erdi. Bu yirmi mayının seferin talihi üzerindeki etkisi ölçülemez." Bahriye
Nazırı Winston Chuchill 1930'da "Revue de Paris" dergisinde olayı şöyle
yorumlamıştır: "Birinci Dünya Harbi'nde bu kadar insanın ölmesine harbin
ağır masraflara maal olmasına, denizlerde onca ticaret ve savaş gemisinin
batmasına başlıca neden, Türkler tarafından bir gece önce atılan o incecik
çelik halat ucunda sallanan yirmi altı adet mayındır. Nusret'in gizlice döktüğü
bu 26 demir kap, savaşın devamı ve dünyanın geleceği bakımından, diğer
tüm çabalardan daha tam ve daha kesin sonuçtu. Hedeflere varmak içindi.
Bu engel, İngilizler tarafından başarıyla başlatılmış olan Çanakkale
Operasyonunu durduran birçok psikolojik karışıklıklar doğurdu. Yalnız başına
bu mayın engelidir ki Türkiye'yi bir yenilgiden kurtardı ve savaşı uzattı." 69
Düşman tarafından 18 Mart 1915 olayı bu çerçevede değerlendirilmesi,
Nusret mayın gemisinin döşediği mayınların savaş planlarını alt üst etmesini
kabul ettiklerini göstermektedir.
18 Mart 1915 Amiral Robeck, plan dahilinde Boğaz’ın sadece 1 mil
genişliğindeki en dar noktasından komutasındaki 16 savaş gemilik dev
donanma ile Çanakkale’yi geçmeye kalkmıştır. Ancak, her gemi Türklerin
Nusret mayın gemisiyle boğazın Asya tarafına yerleştirdiği deniz mayınları
tarafından hasar almıştır.70
Cevat Paşa’nın bu konuyla ilgili olarak Nusret mayın gemisinin askeri
stratejisine ilişkin aldığı o önemli karar anı Erdal Şafak’ın 2006/12/10 tarihli
68
YÜKSEL, a.g.m., s. 7-8
İNANÇ, a.g.m.
70
Ali Sarıkoyuncu, Esra Sarıkoyuncu Değerli, “Avusturya Basınında Çanakkale Muharebeleri”,
ATAM Dergisi, C. XXV, S.73, Mart 2009, Ankara , s. 48,
69
23
Sabah
gazetesindeki
“Atını
Dinyester'de
Sulayan
Komutan”
adlı
makalesinde şöyle anlatılmaktadır:
17
Mart gecesi, Çanakkale
Müstahkem Mevki
Mayın
Grubu
Komutanlığı'nın külüstür telefonu çalar ve Komutan Binbaşı Nazmi telefonu
açar. Cevat komutan: "Burası Müstahkem Mevki Karargâhı, ben Cevat.
Buraya gelebilir misiniz Nazmi Bey?" der. Binbaşı Nazmi "Emredersiniz!" der
ve karargâha koşar. Cevat komutan onu bekliyordu: "Karanlık Liman'da bu
akşam da
aynı
oyun
tekrarlandı.
Gemilerini sürdüler,
ama
hatları
yaramadılar. Galiba yarın var güçleriyle zorlayacaklar." Sonra sordu: “Kaç
mayınımız var binbaşım?” Binbaşı Nazmi “26 adet komutanım.”der. Cevat
komutan: “ Onların hepsini bu gece Karanlık Liman'a bir hat boyunca
dökebilir misiniz Nazmi Bey?”der ve Binbaşı Nazmi : “Derhal komutanım.”
Cevat komutan: “ Güzel. Ben zaten mayın döşeme gemimiz Nusret'ı
hazırlattım bile. Ne zaman hareket edebilirsiniz?” Binbaşı Nazmi Bey: “Gece
yarısı demir alırız efendim.” Saat gece yarısına birkaç dakika kala 280 tonluk
Nusret mayın gemisi altı subay ve 54 erle denize açıldı. Saat 03.20'de 26
mayın da döşenmişti. Nusret, sahile doğru süzülürken sancaktan belirli
aralarla yanıp sönen üç yeşil ve bir kırmızı ışıkla "Operasyon tamam!"
mesajını verdi. Cevat Albay da müjdeyi ulaştıran gözcüye, bir mecidiye
bahşiş verdi. Ertesi gün. Bilmeyen mi var? Müttefik savaş gemilerinin o
mayınlara çarpıp havaya uçmaları, mayınlardan ve bataryaların top
ateşinden kurtulabilenlerin Ege'nin ufkunda kaybolmaları, karadakilerin
Mustafa Kemal komutasındaki kuvvetler tarafından denize sürülmeleri... 71
3 ncü Kolordu Komutanı Esat Paşa (Korgeneral Bülkat), “Düşman
donanmasına Çanakkale Boğazı’na yaklaşmak ve Boğaz’ı zorlayıp İstanbul’a
gelmek fırsatını vermeyenlerin birincisi Cevat Paşa ikincisi ben, kesin sonucu
sağlayanı da Anafartalar Komutanı Mustafa Kemal Paşa’dır” diyor.72
71
72
Erdal Şafak, “Atını Dinyester'de Sulayan Komutan” http://www.sabah.com.tr, 2006/12/10
BAYCAN, a.g.m., s.380
24
Cevat
Paşa,
Müstahkem
mevkii
komutanı
olarak
atandığı
Çanakkale’de göstermiş olduğu üstün başarısı tarihe yazılmıştır. Bu göreve
atanmasının ardından Boğaz’ın savunmasını ele alır. Zira, Boğaz savunma
planları yoktur ve Müstahkem Mevkii kumandanlığı stratejik açıdan
perişandır. Yarbay Selahaddin Adil Bey, Müstahkem Mevkiinin durumunu
apaçık belirtiyor: “ İtalya ve Balkan seferinde yapılmış olan hazırlıklar,
mevkiinin evvelki kumandanları tarafından hazırlanmış bir müdafaa planı
yoktu. Her şeyi yeniden hazırlamak lazımdı.” 73 Yeni baştan savunma planları
oluşturulmaya başlandı. Cevat Paşa’nın göreve gelmesiyle kadro dışına
çıkarılan bataryalar yeniden tanzim edildi ve tabyalardaki toplar tekrar
kuruluşa alındı.74 Bu bataryalara asker ve subay yerleştirildi. Mevcut batarya
ve tabya kadroları değiştirildi. Tüm bu çalışmalar yapılırken; Selahaddin Adil
Bey, Cevat Paşa’nın bu durumunu şöyle özetleyecektir: “…Cevat Paşa, hiçbir
zaman kararsız ve ümitsiz olmadı.”
75
Cevat Paşa, eldeki mevcut imkânları
kullanarak yeni bir askeri stratejiyle Boğaz’ın savunmasını gerçekleştirecektir.
İşte; Çanakkale Deniz savaşlarında ki başarı da Cevat Paşa’nın dirayeti,
inancı ve kararlılığıyla aynı doğrultu da sonuçlanmıştı.
20 Mart 1915’te Müstahkem Mevki komutanı Cevat Paşa, İngiliz ve
Fransızların Boğaz muharebelerinde uğradıkları yenilgi karşısında, karadan
büyük bir çıkarma harekâtına girişebileceklerine işaretle, Başkomutanlığa
mevcut savunma düzenini tamamlayıcı bir değişikliğe gidilmesini önermiştir. 76
73
Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Yay. Hzr. Muzaffer
Albayrak, Yeditepe yay., 1.baskı, İstanbul, 2007, s.25; YURTTAKAL “18 Mart…”,
http://www.geliboluyuanlamak.com
74
YURTTAKAL, “18 Mart…”, http://www.geliboluyuanlamak.com
75
ALBAYRAK, a.g.e., s.24
76
Öneri metni için ve ayrıntılı bilgi için bkz. Birinci Dünya Savaşında…, s. 189-193
25
1.1.3.3.3. Cevat Paşa’nın Birinci Dünya Harbindeki Katıldığı Diğer Cepheler
ve Görevleri
Cevat Paşa, Birinci Dünya Harbi yıllarında önemli askeri görevleri
üstlenmiş,
bununla
birlikte
Sadrazam
Ferit
Paşa’nın
yurt
dışı
görevlendirmelerinde de Cevat Paşa yer almıştır. Önemli görevler için
Avrupa’ya gidecek heyette Erkan-ı Harbiye Reisi olan Cevat Paşa’da
bulunurdu.
Eylül 1915- 9 Ocak 1916 tarihleri arasında mevzi muharebeleri
yapılmış ve Cevat Paşa burada görev almıştır.77
Başkomutan Vekili Enver Paşa, Harekât Şubesi Müdürü Yarbay İsmet
Bey’le 24 Eylül 1915’te Gelibolu’ya geldi ve Çanakkale bölgesinin sükûnete
kavuştuğu bugünlerde, karışık bir durumda olan kıtaların bir düzene
sokulmasını emretti. Ekim 1915 ayı içinde, bütün bölgelerde değişiklikler
yapıldı. Bu meyanda Güney Grubu’nda da değişiklikler ve intikaller oldu. 2 nci
Ordu Karargâhı’nın Güney Grubu’ndan ayrılması üzerine Müstahkem Mevki
Komutanı Cevat Paşa, 14 ncü Kolordu Komutanlığı’na atanmış aynı
zamanda, Güney Grubu Komutanlığı da kendisine verilmişti.78
Birinci
Dünya
Savaşından
Osmanlı
ordularının
İngiliz-Fransız
kuvvetlerini Çanakkale'den püskürttükleri ama Anadolu, Filistin, Irak,
Kafkasya, Balkan cephelerinde savaştıkları, savaş alanlarında, siperlerde her
gün yüzlerce, binlerce gencin devrildiği yıllardan. Başkumandan Vekili ve
Harbiye Nazırı Enver Paşa, kimsenin önermeye cesaret edemeyeceği bir
karar aldı: Galiçya cephesine asker gönderilmesini emretti.79
Enver Paşa, esasen Çanakkale’de serbest kalan Türk kuvvetlerini
çölden beslenme zorlukları nedeniyle Suriye Cephesi yerine Avrupa
Cephesi’ne göndermeyi ve burada kesin sonuç alınmasını düşünüyordu.
77
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s.82
BAYCAN , a.g.m. ,s.378
79
ŞAFAK, a.g.m. ; BAYCAN, a.g.m.,s.380
78
26
Diğer Türk cephelerinin isteklerini dikkate almadan, Almanların önerisini
kabul etti ve Gelibolu yarımadasında bıraktığı 19 ve 20 nci tümenlerle üçüncü
defa kurulan, Albay Yakup Şevki (Orgeneral Subaşı) komutasındaki 32.000
mevcutlu 15 nci Kolordu’yu 13-22 Ağustos 1916’da Galiçya’ya gönderdi6.10
Kasım 1916’da da bu kolordunun komutanlığına Mirliva Cevat (Orgeneral
Çobanlı) atadı. Cevat Paşa 18 Kasım 1916’da80 göreve başlamış, Albay
Yakup Şevki 1 Aralık 1916’da ayrılmıştır. Bir yıldan fazla, Galiçya harekât
alanında görev almış ve muharebe etmiş bulunan 15 nci Kolordu’nun
gönderilmesindeki siyasî, stratejik düşünce ve gerekçeleri ne olursa olsun,
verilen muharebe görevlerini kahramanca yapmış, bağlı bulunduğu Alman
Güney Ordusu’na üstün hizmetler vermiştir.15 nci Kolordu, kademeli bir
şekilde Galiçya’ya gönderilmişti. 19 ncu Tümeni 12/13 Ağustos 1916 gecesi
Pukow istasyonuna varmış ve 14 Ağustos 1916’da Zlotalipa doğu sırtlarında
Ruslarla muharebeye başlamıştır.81
20 nci Tümeni, 22 Ağustos 1916’da Pototory ile Bozykw arasındaki 54
ncü Avusturya Tümeni’ni değiştirerek muharebeye girmiştir. 15 nci Kolordu
Karargâhı da aynı gün muharebeye katılmıştır. 15 nci Kolordu birlikleri,
Doluruca bölgesinde ve Tuna kuzeyinde cereyan eden muharebelere
Bağlaşık Devletler ordularıyla katılmışlar ve büyük başarılar sağlamışlardır.
Doğu Ordusu Başkomutanı Mareşal Leopolt’un, Cevat Paşa’ya verdiği üstün
başarı belgesinde de belirttikleri gibi Nazajowka, Zlota Lipa, Brezany meydan
muharebelerinde; Mieczyszcow ve Diziki-Lany muharebelerinde olağanüstü
cesaretle direnmiş ve karşı taarruzlarla Rusları, bozguna ve yenilgiye
uğratmıştır. Bu meyanda 26’ncı Türk Tümeni’nin 3 Aralık 1916 günü
Bükreş’in alınmasında gösterdiği yararlıklar birinci kademede şehre girişleri
takdirle anılmağa değer. Alman İmparatoru 15 nci Kolordu mensuplarını silâh
arkadaştan olarak kutlamış ve “Garde Fusilier” alayını erkânı arasına aldığını
bildirmiştir. Padişah da bu birliği övmüştür.15 nci Kolordu Komutanı Cevat
80
İsmet Görgülü, a.g.e. s. 178 de göreve başlama tarihini 10 Kasım 1916 olarak belirtiyor.
BAYCAN, a.g.m. , s.380-381, 15 nci Kolordu Galiçya cephesinde 23 Temmuz 1916- 15 Temmuz
1917 tarihleri arasında görev yaptı. Yaklaşık 33.000 mevcutlu olan 15 nci kolordu, Galiçya’daki
muharebelerde 15.000 şehit ve yaralı verdi. 100 subay şehit oldu, 120 subay da yaralandı.
GÖRGÜLÜ, a.g.e. s.178
81
27
Paşa, 4 Şubat 1917 günü Alman İmparatoru tarafından kabul edilmiş, Türk
birliğinin kahramanlığını ve zaferlerini övmüş, komutanlara yararlık gösteren
erlere çeşitli derecelerden Demir Salip nişanları vermiştir. Padişah’ın
gönderdiği madalya ve şeritler Kolordu Komutanı tarafından törenle tüm alay
sancaklarına takılmıştır. Avusturya-Macaristan İmparatoru Kari da, 5
Temmuz 1917’de Cevat Paşa’ya Birinci Rütbeden Front da Faire Nişanı
vermiştir.82
Cevat Paşa, Suriye-Filistin cephesinde de yer almıştı. 8 nci ordu
komutanı olarak atandığı görevi, 1 Aralık 1917’de 8 nci ordu komutanlığını
devralmıştır.83
Bu cephenin oluşmasında, İtilaf Devletleri’nin, özellikle İngilizlerin
amacı sömürgelerinin bel kemiğini teşkil eden Mısır’ı dolayısıyla Hindistan
yolunu emniyette bulundurabilmek için Süveyş Kanalı’nı savunmaktı. Türk
Genel Karargâhı da Süveyş Kanalı’ndan İngiliz kuvvetlerinin Avrupa Batı
Cephesi’ne veya Çanakkale’ye götürülmesini önlemek için Süveyş Kanalı’na
taarruzu plânlamıştı. Buna göre, 8 nci Kolordu (3 tümenli) Kanal harekâtına,
12 nci Kolordu ile seyyar jandarma birlikleri de Suriye’nin savunmasına
memur edilmişti. Birinci Kanal harekâtında İngilizler, Kanal’ı iki tümenle
tutarak kuvvetli tahkim etmiş, üç tümen kadar da ihtiyat ayırmışlardı. 8 nci
Kolordu’nun 1915 taarruzu, yiyecek sıkıntısı ve ikmal zorluğu nedeniyle
başarıya ulaşamadı.84
Cevat Paşa; Ocak 1918-Eylül 1918’deki Şeria Muharebelerinde de 8
nci ordu komutanı olarak Tuğgeneral görevinde bulunmuştur. O tarihlerde
Yıldırım Ordular grubu da bulunmaktaydı ve bu grup, Almanlarca bilinen Irak
Petrollerini ele geçirmek maksadıyla ve Almanların teşviki ile kuruldu. Cevat
Paşa, bu grubun içinde görev almamıştır. 85
82
BAYCAN , a.g.m. ,s.381; Ayrıntılı Bilgi için bkz. Birinci Dünya Harbi; İdari Faaliyetler ve
Lojistik, C. X, Gn.kur. ATASE Başkanlığı, Gn.kur. Basımevi, , Ankara, 1985, s. 317–319
83
GÖRGÜLÜ, a.g.e. s.146
84
BAYCAN, a.g.m. ,s.383
85
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 150-151
28
Nablus Meydan muharebesi (19-21 Eylül 1918 ) ve Halep bölgesine
kadar yapılan çekilme harekatı (22 Eylül- 25 Ekim 1918)’nda Cevat paşa
Tuğgeneral rütbesiyle gene 8 nci ordu komutanı olarak görev almıştır.
86
1.1.3.4. 1919-1922 İstiklal Savaşı ve Cevat Paşa
İstiklal harbinin genel hatlarına baktığımızda da karşımıza şunlar
çıkmaktadır: Birinci Dünya Harbi İtilaf devletleri ile Osmanlı Devleti arasında
imzalanan 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Anlaşması’yla bizim
tarafımızdan bitince, Türk’ün öz yurdu olan Anadolu toprakları da paylaşılma
tehlikesiyle karşı karşıya gelmiş, Mustafa Kemal Paşa Türk İstiklâl Harbi’ni
başlatan isim olmuştur.
1914’ten bu yana çeşitli cephelerde yapılan savaşlarda Osmanlı orduları
ilk başlarda mücadele vermiş, Çanakkale’de, Kutü’l –Amara’da başarılar
kazanmış ise de, daha sonra yenilgilere uğramış, halkın morali kalmamış,
insan kaynaklarının kaybı yanında, iktisadi kaynakları da yok olmuş ve
Osmanlı Devleti galiplerin kendileri hakkında vereceği karara razı olarak
durumu bekler hale gelmiştir.87
Mütarekenin
imzalanmasından
sonra
İtilaf
Devletleri,
mütareke
hükümlerine uymaya gerek görmeden çeşitli bahanelerle yurdun çeşitli
bölgelerini işgale başladılar. Bu işgaller sırasında; 9–12 Kasım 1918 tarihleri
arasında 73 parça harp gemisinden ibaret İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan
harp gemileri Çanakkale boğazını geçerek 13 Kasım 1918 günü İstanbul
limanına demirledi.88 Ne acıdır ki, Büyük bir askeri başarıyla sonuçlanan
Çanakkale savaşları ve bu savaşın neticesinde Çanakkale’den geçirilmesine
izin verilmeyen düşman kuvvetleri, şimdi, Mondros Ateşkes antlaşmasına
86
GÖRGÜLÜ,a.g.e., s.152
Yücel Özkaya, “ 1919’un Siyasi Olayları” , Milli Mücadele Tarihi, C.1, Atatürk Araştırma
Merkezi, Ankara, 2005, s. 29
88
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s.197
87
29
istinaden, zamanında geçit verilmeyen sulardan geçerek, Anadolu sınırlarına
ve başkent İstanbul’a gelebilmişlerdir.
İtilaf devletlerinin gemileri bu tarihte Marmara’ya girmiş, Dolmabahçe
önünde demirlemişlerdi. Daha önce 6-12 Kasım 1918 arasında İtilaf
devletlerinin Çanakkale boğazı istihkamlarına el koymalarına o kadar
üzülmeyen Hükümet, çoğunluğu İngilizlere ait olan birliklerin Beyoğlu’ndaki
kışlalara, yabancı okul ve hastanelere, bazı özel binalara yerleşmelerine,
Beyoğlu’ndaki İngiliz Kız Okulunda karargah kurmaların, Haydarpaşa’dan
Anadolu’ya uzanan demiryoluna el konulmasına, düşman gemileri arasında
yunan gemilerinin olmasına epey üzülmüştü. 19 Kasım 1918’de bu yerlerin
işgalinin Mondros’a aykırı olduğu yolunda protestoda bulunulmuş, ancak;
Fransızlar bunun mütareke hükümlerine aykırı olmadığını, İngilizler de
İstanbul’u işgal için gelmediklerini bildirmişlerdi.89
Fransızlar 7 Aralık 1918’de Adana ve Mersin’i; İngilizler 17 Aralık 1918’de
Gaziantep’i, 22 Ocak 1919’da Kahramanmaraş’ı, 24 Mart 1919’da Urfa’yı;
İtalyanlar 14 Mayıs 1919’da Antalya, Fethiye, Bodrum ve Konya’yı işgal etti;
İngiliz askerleri Samsun ve Merzifon’u kontrolleri altına aldı, doğuda
İngilizlerin teşvik ve yardımı gören Ermeniler başkaldırdı. Gaziantep,
Kahramanmaraş ve Urfa’yı İngilizler sonradan Fransızlara devretti. Türk
İstiklal Harbi, Yunanlıların 15 Mayıs 1919’da İzmir’e 90 çıkmaları ile başladı.91
Tüm bu gelişmeler karşısında Mustafa Kemal, Anadolu planlarını
başlatacaktır. Yeni bir tarihin başlaması ve bu tarihte görev alacak olanlar
içinde önemli askeri komutanların bulunması, halkın bu oluşuma destek
vermesi yeni, fakat zorlu bir mücadelenin doğmasına ışık olacaktır.
15 Ocak 1919’da Atatürk’ün Şişli’deki evinde davet ettiği Albay İsmet
(İnönü) beyle görüşmesi ve söyledikleri: “Hiçbir sıfat ve salahiyet sahibi
89
ÖZKAYA, a.g.m. s. 31
Tımes Gazetesine İzmir işgaliyle ilgili olarak; İzmir’deki Britanya Ticaret Odasından ulaşan bir
telgrafta İzmir’in Yunanistan’a ilhakının memleket için felaket olacağı bildirilmektedir. ATASE,
ATAZB Kol., K.no: 5, G.no: 24, Belge no: 24-1
91
GÖRGÜLÜ, a.g.e.,s.197
90
30
olmaksızın Anadolu’ya geçmek ve orada milleti uyandırarak kurtuluş
çarelerini aramak için en uygun mıntıka ve beni o mıntıkaya götürecek en
kolay yol hangisi olabilir?” (kaynaklarda bu görüşmenin tarihi belirtilmemiştir.
15 Ocak 1919 tarihini olayın akışına uygun bulunmaktadır)92
Atatürk, İstanbul’dan ayrılmadan önce, o tarihte Genelkurmay Başkanı
olan Cevat Paşa ile Sadrazam (Başbakan) Damat Ferit Paşa’yı ziyaret
etmişler ve 9 ncu Ordu Müfettişliği’nin93 yetki alanını küçümser şekilde
konuşarak Damat Ferit’in endişelerini gidermeye çalışmışlardı. Atatürk,
Nutuk’ta ayrılışı günü Cevat Paşa ile gizli görüşebilmeleri için bir şifre
kararlaştırdıklarından,
bu
şifre
ile
haberleşerek
her
türlü
ihtiyacın
sağlandığından ve Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırlığı (Milli Savunma
Bakanlığı) zamanında Askerî Nigahban Cemiyeti94 hakkında takibata
başlandığından, üst makamlardaki görev değişikliği nedeniyle arkasının
kesildiğinden söz eder.95 Atatürk, Nutukta ayrılışı günü Cevat Paşa ile bir
şifre kararlaştırdıklarından, bu şifreyle haberleştiklerinden ve Cevat Paşa’nın
yararlı hizmetlerinden söz etmektedir.
Atatürk’ün kendi aktarımıyla Nutukta bu şifreli telgraflar için söylediklerini
aynen aktarıyorum:
92
KOCATÜRK, a.g.e. , s.122
Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişliğine tayininde başta Sultan Vahideddin olmak üzere,
zamanın sadrazamı Damad Ferid Paşa, Dahiliye Nazırı Mehmed Ali Bey, Harbiye Nazırı Şakir Paşa,
Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi Cevad (Çobanlı) Paşa ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye İkinci Reisi
Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşa gibi büyük devlet erkanından bazıları ‘şahsi kaygılarını’, bazıları da
‘millî menfaatleri’ gözeterek, bu tayin üzerinde, şüphesiz, hepsi de müsbet rol oynamışlardır. Her ne
sebeple olursa olsun, Mustafa Kemal Paşa’nın tayini meselesi, başlangıçla normal bir idari-askeri
karar gibi gözükmüş, fakat sonuçları itibariyle yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalan bir milletin
istiklal mücadelesinde hareket noktasını oluşturmuştur. Salim Koca, Semih Yalçın, “Mustafa Kemal
Paşa’nın Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine Tayininde Osmanlı Genel Kurmayının Rolü”, ATAM
Dergisi, C. X, S.29, Ankara,1994, s.403
94
Zararlı cemiyetlerden olan Askerî Nigahban Cemiyeti (Askerlerin Bekçileri) kuruluş tarihi kesin
olmamakla birlikte, 1–2 Ocak 1919’da Alemdar Gazetesinde, Harbiye Nezaretine sunulan bir
beyanname yayınlanmıştır. Kurmay subaylara çatan bu beyanname, subaylar tarafından da
beğenilmemiştir. Bu cemiyet, ordudan kovulan ve emekliye ayrılanların yeniden orduya alınmalarını
istemektedir. Devlet onların bu görüşüne iltifat etmiş ve bu tip kişilerle ilgilenmeye başlamıştı. Yücel
Özkaya, “Yararlı ve Zararlı Dernekler”, Milli Mücadele Tarihi, s.132; Sina Akşin, İstanbul
Hükümetleri ve Milli Mücadele (1918–1919), C.I, İş Bankası Kültür Yay. İstanbul,2004, s. 223–
224
95
BAYCAN, a.g.m. s.386
93
31
Atatürk: “…Trakya’da bulunan kuvvet ve komuta durumunu bilmiyordum.
O bölge ile de temas kurmak gerekiyordu. Bu maksatla İstanbul’da Genel
Kurmay Başkanı Cevat Paşa’dan 16 Haziran 1919’da özel şifre ile- Cevat
Paşa ile İstanbul’dan ayrıldığım gün gizli ve özel bir şifre kararlaştırmıştık -,
Edirne’de kolordu komutanının kim olduğunu ve Cafer Taya Bey’in nerede
bulunduğunu sordum. Cevat Paşa 17 Haziranda cevap verdi. Cafer Tayyar
Bey’in 1. Kolordu komutanı olarak Edirne’de bulunduğunu öğrendim.”96
Bu
şifreli telgraflarla Anadolu’nun nabzı öğrenilmiş olunuyordu. Cevat Paşa,
Mustafa Kemal Paşa’ya bu anlamda da oldukça yararlılıklar sağlamıştır.
Atatürk: “ 23 Mayıs 1919’da Ankara’da bulunan 20. Kolordu Komutanına
Samsun’a geldiğimi, kendisi ile daha sıkı ilişkiler kurmak istediğimi İzmir
dolaylarına dair daha kolaylıkla alabileceği bilgilerden haberdar olmak
istediğimi bildirdim. Bu kolordunun durumu ile daha İstanbul’da iken
ilgilenmiştim. Güneyden Ankara bölgesine trenle nakli söz konusu idi. Bu
nakliyatın engellenmekte olduğunu anlamış bulunduğumdan, İstanbul’dan
hareketim günlerinde Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’dan kolordunun
trenle nakli gecikirse, karadan yürüyerek Ankara’ya sevkini rica etmiştim.
Bundan dolayı sözünü ettiğim şifreli telgrafımda, 20. kolordu birliklerinin
bütün mevcudu ile Ankara’ya gelmeyi başarıp başaramayacağını sordum.” 97
Cevat
Paşa,
3
Kasım
1918’de
Genel
Karargâh
Genelkurmay
Başkanlığı’na atanarak İstanbul’a gelmiş 19 Aralık 1918’de Harbiye Nazırı
olmuştur. 14 Mayıs 1919’da İkinci defa Genelkurmay Başkanlığı’na
atanmış98, bu görevde iken, Mustafa Kemal Paşa’nın 9 ncu Ordu
Komutanlığı’na atanmasını desteklemiş ve birlikte Sadrazam Damat Ferit
96
Nutuk, s. 14; Zeki Çevik, Milli Mücadele’de “Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na” Geçiş
(1918-1923), Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara 2002, s.192-193
97
Nutuk, s.12-13
98
İstiklal Savaşı Gazetesi haberinde, 15 Mayıs 1919’da 3.sayfada verdiği haberde bu konuyla ilgili
olarak: Genelkurmay’da Değişiklik Yapıldı; Mustafa Fevzi Paşa görevinden ayrıldı ve yerine Cevat
Paşa Tayin Edildi. Genelkurmay başkanlığında dün ani bir değişiklik olmuş, M. Fevzi Paşa bu
vazifesinden alınarak 1. ordu müfettişliğine tayin edilmiş, Tevfik Paşa kabinesinde Harbiye Nazırlığı
yapmış olan Cevat Paşa Genelkurmay başkanı olmuştur. Milliyet Gazetesi, 02.01.1981
32
Paşa’yı ziyaret ederek, kendisine 9 ncu (sonradan 3 ncü Ordu) Ordu bölgesi
hakkında güvence vermişlerdir.99
Mustafa
Kemal
Paşa’nın
9.
Ordu
Müfettişi
olarak
Samsun’a
gönderilmesiyle ilgili yapılan işlemlerin tamamlanmasında rol oynayanlar;
başta Harbiye Nazırı Şakir Paşa olmak üzere Dahiliye Nazırı Mehmed Ali
Bey, Bahriye Nazırı Avni Paşa, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Reisi (Genel
Kurmay Başkanı) Cevat (Çobanlı) Paşa ve Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye İkinci
Reisi Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşa gibi büyük devlet erkânı, Mustafa
Kemal Paşa’nın müfettişlik görevi ile ilgili işlemlerini görülmemiş bir sürat ve
çabuklukla
tamamlamışlar
ve
Paşa’yı
15
gün
içinde
Samsun’a
uğurlamışlardır. Eğer adlarını zikrettiğimiz büyük devlet erkânından biri veya
birkaçı Paşa’ya karşı menfi bir tavır alsaydı veya en azından bu işe ilgisiz
kalsaydı, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’ya geçmesi tehlikeye düşebilirdi.
Çünkü zaman aleyhimize işliyordu. 15 Mayıs 1919’da Yunanlılar İzmir’e
çıkmışlardı. İşgal sınırlarını nerelere kadar genişletecekleri insaflarına
kalmıştı. Ayrıca, işgal komutanları Osmanlı idaresini her gün daha fazla
kontrolleri altına alıyorlardı.100
İstiklal harbinin başlamasından önce;
Kemal
Paşa
ile
Cevat
Paşa
arasında
14 Mayıs 1919 günü Mustafa
geçen
tarihi
bir
konuşma
gerçekleşmiştir. Bu tarihte Atatürk’ün Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın
Nişantaşı’ndaki evinde akşam yemeğine davet edilmesi ve yemekten sonra,
Cevat Paşa’da olduğu halde, Sadrazam’la yeni vazifesi hakkında görüşmesi
ve Sadrazam’ın yanından ayrıldıktan sonra Atatürk’le Cevat Paşa arasındaki
konuşması gerçekleşmiştir. O konuşmada:
- Bir şey mi yapacaksınız, Kemal?
- Evet paşam, bir şey yapacağım!
- Allah muvaffak etsin!
99
BAYCAN, a.g.m. ,s.370
KOCA, YALÇIN, a.g.m., s.403-404
100
33
- Mutlak muvaffak olacağız! 101
Mustafa Kemal Paşa İstanbul’dan ayrılmadan önce, ilerisi için, daha
sonra Harbiye Nazırlığı’na getirilecek olan Fevzi (Çakmak) ve o zaman
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye-Reisliği’ne (Genel Kurmay Başkanlığı) tayin
edilen Cevat (Çobanlı) Paşaların destek ve yardımlarını temin etmişti.
Gerçekten, Mustafa Kemal Paşa’nın Anadolu’da başarıya ulaşmasında bu iki
milliyetçi şahsın destek ve yardımlarının büyük payı vardır. Özellikle Fevzi
(Çakmak) Paşa Harbiye Nazırı iken Mustafa Kemal Paşa’ya sağladığı büyük
destek ve yardımla âdeta Türk İstiklâl Savaşı’nın başlangıcında İstanbul’da
başı olmuştu.102
Anadolu’ya geçmek ve burada milli mücadeleyi başlatmak için yapılan
faaliyetlerin, bazılarının dikkatini çekmesi üzerine, Mustafa Kemal’in daha
ciddi faaliyetlere geçmesini engellemek için geri çağrılması hususunda,8
Haziran 1919’da Harbiye Nazırı Şevket Turgut Paşa’nın Atatürk’e çektiği
telgrafta: “ Beraberinizdeki istimbotlardan biriyle İstanbul’a gelmeniz rica
olunur.” Mesajı üzerine, Atatürk, kimler tarafından ne için istendiğini gizli
olarak Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’dan sormuştur. Cevat Paşa’nın
cevabı 11 Haziran 1919 tarihinde –gizli olarak- neden İstanbul’a çağrıldığını
soran Atatürk’e cevabı: “Kıymetli bir generalin Anadolu seyahati kamuoyuna
iyi bir tesir yapmayacağı cihetle İngilizlerin kendisini istediği…” bildirilmiştir.103
Erkan-ı Harbiye Reisi olarak İstanbul’da kalan Cevat Paşa; Yunan
işgali üzerine,
İstanbul hükümetinin tavrının ve İzmir bölgesindeki halkın
durumu hakkında çekmiş olduğu telgrafta şunlardan bahsetmekteydi: “
Avrupa’dan gelen; ajans ve gazete havadislerinde Osmanlı hükümetinin iki
ila üç vilayete münhasır kalacağından, İzmir civarının işgalini takip eyleyen
101
KOCATÜRK, a.g.e., s.127; III. Bölümde bu konuşmanın öncesindeki gelişmelerin ayrıntısına yer
verilmiştir.
102
KOCA, YALÇIN, a.g.m., s.414
103
KOCATÜRK, a.g.e. s.135–136 (15 Haziran 1919 tarihinde Atatürk’ün Amasya’dan Kazım
Karabekir’e telgrafında, kendisinin İstanbul’a çağrılmasına rağmen gitmemesi üzerine 13. kolordunun
kaldırılma emri verilirse bile bunun uygulanması ve yerine getirilmesinin geciktirilmesi lüzumunun
Cevat Paşa’ya bildirildiğini, hükümetin bu gelişmelere direnme göstermemesi karşısında da üzüntü
duyduğunu bildirmiştir. KOCATÜRK, a.g.e. ,s.138)
34
bu fena haberler hükümete dahil olduğu halde herkesin nazarında hakiki bir
felaket gibi telakki olundu. İşte bu zamanda resmi ve gayrı resmi bütün
insanlar akıl ve ağızlarına gelen birçok şeyleri söylemeye ve etrafa yaymaya
başladılar.”
104
Durumun ciddiyetini Cevat Paşa’nın da görmüştür. Konu
hakkında çekilen karşılıklı telgraflarla Cevat Paşa’nın ülkenin selameti için
görev alacağını görmekteyiz.
Mustafa Kemal’in Samsuna çıkmasıyla ilgili olarak; 1963 yılında
Milliyet Gazetesinde yer alan Ömer Sami Coşar’ın, “ 19 Mayıs’la İlgili
Hatıralar” yazısında Cevat Paşa’ya ilgili olarak; Mustafa Kemal’in Samsun’a
gitmesine mani olma ihtimalini anladığı ve Cevat Paşa’nın bunu çok iyi
tahmin ettiği anlatılıyor. Haberin devamında : “ 15 Mayıs akşamıydı. Cevat
Paşa, Mustafa Kemal Paşa’yı telefonla arıyor, diyor ki: Çabuk çıkmanın
yoluna bakınız. Vapura giderken de hiçbir merasim yapılmaması iyi olur,
hatta dostlarınız bile orada toplanmasınlar.”
105
Milli Mücadele’nin başlamış olduğu Samsun’da artık geri adımların
atılmayacağı belliydi. Hedef Anadolu topraklarını düşman işgalinden
kurtarmak ve ileriye dönük artık görevini yerine getiremeyecek olan Osmanlı
devleti ve pasif duruma düşen İstanbul Hükümeti’nin akıbetini belirlemekti. Bu
bir yeni liderlik savaşı değil, topyekûn bir milletin bağımsızlık savaşıydı.
Bunun gerçekleşmesi için yapılan gizli görüşmeler, bir tarihin son bulmaması
için el ele verilmesi gerektiğinin en güzel ispatıydı. Ülkede sadece düşman
tehdidi yoktu, zararlı cemiyet hareketleri de Milli Mücadele’nin içerisinde
uğraşılacak sorunlardan başka bir konuyu ortaya çıkarıyordu.
104
106
ATASE, ATAZB Arşivi, K. 5, G. 21, Belge no: 21–1 ( Ek.1)
Ömer Sami Coşar, “ 19 Mayıs’la İlgili Hatıralar”, Milliyet Gazetesi, s.5, 19.05.1963
106
İstiklal Harbi sırasında Anadolu’da yararlı ve zararlı cemiyetlerin faaliyetlerini de görmekteyiz.
Mustafa Kemal, pek çok zararlı cemiyetin endişelerini dile getirirken, yanlış yollarla gidilmemesi
hususunda kararlar alıyordu. Cemiyetler kendi içinde de bölünmeler yaşıyordu. Mesela; Kürt
kulüpleri arasında anlaşmazlıklar olduğu gibi, çoğu kişiler tarafından da tutulmuyordu. 17 Ekim
1919’da, milli aşireti başkanı Mahmut, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetine çektiği telde, Ulusal
Bağımsızlık Savaşının yanında olduklarını savunmaktaydı. Harbiye Nazırı Erkan-ı Umumiye Reisi
Cevat Paşa’da aynı hususları tekrarlamaktaydı. 6-7 Ocak 1920’de Kazım Karabekir Paşa’da Cevat
Paşa’ya konuyu etraflıca açıklamakta, Kürtlerin, Ulusal Bağımsızlık savaşının yanında olduğunu izah
etmekte idi. ATASE, İSH. Arşivi, K. 35, D. 137, Belge no: 21; ATASE, İSH. Arşivi, K.5, D.23, Belge
105
35
Mustafa Kemal’in Fevzi (Çakmak) ve Cevat (Çobanlı) Paşalar ile
karşılaşması ve ilerisi için aralarında plân yapmaları şöyle vuku bulmuştur: 15
Mayıs 1919 tarihinde, Fevzi Paşa üzerindeki Genelkurmay Başkanlığı
görevini devretmek üzere Cevat Paşa ile Erkân-ı Harbiye-i Umumiye
Dairesi’nde buluşmuşlar ve uzun müzakerelerden sonra aralarında şunlara
karar vermişlerdir:
1. Zaten kararlaşmış olan üç ordu müfettişliğinin bir an evvel teşkili ile
ordunun emir ve kumandasının tanzimi.
2. Mümkün olduğu kadar çok miktarda silâh ve mühimmatın
Anadolu’da toplanması ve İtilâf Devletlerine teslim edilmemesi.
3. İstanbul Hükümeti tamamen işgal Kuvvetlerinin elinde esir
olduğundan burada verilecek emirlerin icra edilmemesi için Anadolu’da bir
millî irade vücuda getirilmesi.
4. Millî galeyandan istifade olunarak (Kuvay-ı Milliye) teşkili ve millî
iradenin buna istinat ettirilmesi.
5. Artık mutlak müdafaa da kalınmayarak tecavüzkâr düşmanlarımız
üzerine mukabil taarruza geçilme.107
no:13/1-2 aktaran, Yücel Özkaya, İstiklal Harbinde Yararlı ve Zararlı Cemiyetler, Atatürk
araştırma merkezi yay., Ankara, 2011, s.127. Ayrıca, Cevat Paşa’nın, Amerikan mandasının yanında
yer alma düşüncesine savunanlar arasında olduğu belirtilmiştir. Lorence Evans, Türkiye’nin
Paylaşılması (1914-1924), çev. Alev Alanay, İstanbul, 1972, s. 172 aktaran, ÖZKAYA, a.g.e., s. 96,
Cevat Paşa’nın bu husustaki yerinin, dönemin koşulları içerisinde bunun bir öneri ve değerlendirme
mahiyetinde olduğunu ifade etmemiz gerekir. Mustafa Kemal’in bu konu da ki hassasiyetini bilen ev
anlayanlardan biri de Cevat Paşa’dır. Öyle ki; İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin faaliyetleri için 28 Mayıs
1919’da Genel Kurmay başkanı olan Cevat Paşa’ya çektiği telgrafta milletçe bütün devletlere karşı
bağımsızlık için mücadele verildiği sırada büyük devletlerden birine sarılmanın doğru olamayacağını
vurguluyordu. ÖZKAYA, a.g.e., s.88
107
Fevzi ve Cevat Paşalar da Mustafa Kemal Paşa’yı kendilerine yakın görmüş olmalılar ki, biraz
önce aralarında tespit ettikleri beş maddelik kararlarını ona da açıklamışlardır. Mustafa Kemal Paşa da
bu beş maddelik kararı tamamen uygun ve yerinde bulmuştur. Aralarında, Anadolu’da milli iradenin
nasıl yaratılabileceği konuşulurken Mustafa Kemal Paşa büyük bir metanetle: “Ben bunu tahakkuk
ettirmek üzere Anadolu ‘ya gidiyorum. Kahraman milletimin sinesinde hayatımı feda edinceye kadar
çalışacağım” deyince, bu sözlerden duydukları heyecanla ayağa kalkmışlar; vatanın kurtarılması için
beraber çalışacaklarına ve bu uğurda hiçbir şeyden çekinmeyeceklerine yemin etmişlerdir”, KOCA,
YALÇIN, a.g.m., s.414-415; Ali Fuat Cebesoy, Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1953, s. 37
36
Mustafa
Kemal
Paşa
Samsun’a
çıkmadan
önce,
silahlanma
konusunda da bazı planlar yaptığı ve bu planların içinde Cevat Paşa’nın
yardımlarının da bulunduğu, 04/12/1978 Milliyet Gazetesinde, Falih Rıfkı
ATAY ve Mahmut SOYDAN’ın kaleme aldıkları “ Atatürk’ün Anılarında” şu
şekilde anlatılmaktadır:
“ …Çanakkale’deki toplarımız da tahrip olunacaktı. Gerek Fevzi
Paşa, gerek onun yerine geçen Cevat Paşa’nın tertipleri ile bu toplar
da gizlice sonradan bizim işimize yarabilecek yerlere gönderilmiştir.
İstanbul’daki depolarda bulunan silah ve cephane, hiç kimse farkında
olmaksızın, daha sonra istediğimiz yerlere gönderilecek tertiplere
konmuştur.” Hatırata; Cevat Paşa, Fevzi Paşa için de görevinden
çekilmesine ilişkin ifadesiyle devam ediliyor: “ Cevat Paşa bir gün
Harbiye Nezaretinden çekilme mecburiyetinde kalınca Fevzi Paşa’ya
der ki; Paşam, göreceksiniz ki sık sık Harbiye Nazırları değişecektir.
Fakat siz yerinizde kalınız ki başlatılan işleri yürütebilesiniz!”
108
İstanbul'da ise, 9. Ordu Kıtası Müfettişi M. Kemal Paşa'nın geniş bir
subay kadrosu ile Samsun'a gitmesinden ve orada millî galeyana neden
olmasından dolayı İngilizlerin kuşkusu giderek arttı. İngiliz İşgal Kuvvetleri
Karadeniz Ordusu Komutanı General Münc, 19 Mayıs 1919 günü Harbiye
Nazırına gönderdiği şifrede duydukları kuşkulan anlattı. Milne, 9. Ordu
dağıldığı halde ona bağlı birlikler için bir müfettişin geniş bir kurmay heyetiyle
gönderilmesinin asıl amacının ne olduğunu öğrenmek istedi. General, ayrıca
bu heyetin, niçin Sivas'a doğru hareket etmekte olduğunu merak ettiğini
belirterek bu konunun açıklanmasını istedi. Nitekim yukarıdaki bu İngiliz
tepkisine karşı Osmanlı hükümeti iki ayrı cevap verdi. İlk cevap Harbiye
Nezareti tarafından verildi. Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa'nın
imzası olan bu belgede 9. Ordu Müfettişliğinin Konya'da kurulan Yıldırım
Kıtaatı (II.Ordu) Müfettişliğinin benzeri olduğu ve belirli bir merkezi olmadığı
açıklandı. Müfettişlikten beklenen görevlerin ise şunlar olduğu belirtiliyordu:
108
Milliyet Gazetesi, “Atatürk’ün Anıları”, s.5, 04.12.1978
37
Geniş bir bölgeye dağılmış olan birliklerin genel durumlarım yerinde
incelemek, bölgedeki tüfek, sürgü kolu ve top kamalarının toplanıp belirlenen
yerlere gönderilmesini sağlamak, bölgede her hangi bir asayişsizlik olayına
yer vermemek, Cevat Paşa'nın İngilizlerce verdiği bu cevaba bakılırsa M.
Kemal Paşa’nın Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi tarafından korunduğu
anlaşılmakta idi. Öte yandan, Sadrazam Damat Ferit ise
ayın zamanda
Hariciye Nazın sıfatı ile 25 Mayıs'la Milnc'e verdiği cevapta; M. Kemal'in
Anadolu'da görevlendirilmesinin ilk nedeninin Galthorpe'ıın 21 Nisan 1919
tarihli notası olduğunu vurguladıktan sonra, ülkedeki asayişsizlik, sükûn ve
asayişin her hangi bir şekilde bozulmasını önlemek amacıyla bu ordu
müfettişliğinin
kurulduğunu
ve
doğu
vilayetlerinde
görev
yapacağını
belirtmekte idi.109
Gerçekten Mustafa Kemal Paşa’nın Cevat Paşa’dan temin ettiği özel
şifre, Samsun’a varışından kısa bir süre sonra çok işine yaramıştır: Damat
Ferit Paşa hükümetinin aldatıcı vaatlerle Mustafa Kemal’i Anadolu’dan
İstanbul’a çağırdığı zaman, O, gerçek sebebi bu şifre vasıtasıyla Cevat
Paşa’dan sormuş ve İşgal Kuvvetleri Komutanlığı tarafından bunda ısrar
edilmekte olduğunu öğrenmiştir. Öte yandan, Cevat Paşa’nın Ulukışla’dan
Ankara’ya hareketini emrettiği 20. Kolordu, Mustafa Kemal Paşa’nın İstiklâl
Mücadelesi’nde en büyük güç kaynaklarından biri olmuştur. Mustafa Kemal
Paşa, İstanbul Erkân-ı Harbiyesi’nin başında bulunan Cevat ile Fevzi, Kâzım
(Karabekir), Ali Fuad ve Diyarbekirli Kâzım (İnanç) Paşaların, ilerisi için
yardım ve desteklerini daha İstanbul’dan ayrılmadan temin etmiştir. Ayrıca
Şakir, Cevat ve Diyarbekirli Kâzım Paşalardan böyle bir anlayış ve yardım
görmemiş olsaydı müfettişlik yetkilerini ihtiva eden talimatın yazılıp, İşgal
Komutanlığı’nın haberi olmadan, Osmanlı Vükelâ Meclisi’nin tasdikinden
geçirilmesinin mümkün olmayacağı şüphesizdi. Böylece, arkasını bu iki
109
Zekeriya Türkmen, “Mustafa Kemal Paşa’nın Müfettişlik Görev Bölgesinden Geri Çağrılmasına
Neden Olan Gelişmeler” ,Türk Dünyası İncelemeleri Dergisi, S.IV, İzmir 2000, s. 202
38
milliyetçi şahsa dayayan Mustafa Kemal, Samsun’a gönül rahatlığı içinde
hareket etmiştir.110
1.1.3.4.1. Cevat Paşa ve Elcezire Cephesi (1919-1922)
Elcezire Cephesi Komutanlığı 2 ve 5 nci piyade tümenleri, bir süvari
alayı ve bağlı birliklerden oluşuyordu. Yani bir kolorduya eşitti. Hâlbuki Cevat
Paşa diğer cephe komutanlarından çok yaşlı, rütbe, kıdem ve bulunduğu
makamlar bakımından çok ilerideydi. Buna rağmen yüreği vatan sevgisi ve
onu düşmandan arındırmak azmiyle dolu Paşa, bu görevi seve seve kabul
etti. 111
Elcezire Cephesindeki görevine Cevat Paşa, 2 Şubat 1922’de
tümgeneral rütbesiyle cephe komutanı olarak başlamıştır. 112
Ateşkesin imzasından hemen sonra Adana’yı işgale başlayan
Fransızlar, meydanı boş bulunca silâhlandırdıkları Ermeniler ile birlikte bu
işgallerini genişleterek, Adana’dan başka Kozan, Osmaniye, Tarsus, Mersin
ve Pozantı’yı da kontrolleri altına almışlardı. Bu arada boş durmayan İngilizler
de, Antep, Maraş ve Urfa’yı işgal etmişlerdi, fakat bir süre sonra aralarında
vardıkları bir anlaşmayla bu üç ili Fransızlara bırakmışlardı. Böylece
Fransızlar, Adana kuzeybatısındaki Toros geçitlerinden Fırat nehri doğusuna
dek uzanan geniş bir alanı kontrolleri altına almış bulunuyorlardı. Ne var ki,
bu işgaller ve ardından gelen saldırı ve zulümlere tahammülleri kalmayan
bölge halkı, silâha sarılarak buralardaki zayıf ordu birliklerinin de yardımıyla
örgütlenip büyük bir cesaret ve özveri örneği vererek direnişe geçmişlerdir.
Kuva-yı Milliye (Ulusal Güçler)113 adını taşıyan bu gönüllü müfrezeler, Güney
110
KOCA, YALÇIN, a.g.m. s. 415-416
BAYCAN, a.g.m. s.387
112
GÖRGÜLÜ, a.g.e. s.241
113
Kuva-yı Milliye adıyla bir direniş başlatma düşüncesi ilk defa Hüdavendigar (Bursa) Valisi
Gümülcineli İsmail Bey’den çıktığı ileri sürülmektedir. I. Dünya savaşı sona ererken VII. Ordu
komutanı Mustafa Kemal Paşa’nın Cenani Bey’e ve Ali Fuat Paşa’ya halkın örgütlenmesi hakkındaki
sözleri ile Adana’da iken şehrin ileri gelenlerine ateşkesin imzasından hemen sonra bu konuda
111
39
Cephesi’nin daha ziyade Fırat nehri batısına rastlayan Adana cephe
kesiminde Fransızlara ve onlarla işbirliği halindeki Ermenilere karşı
çarpışmışlar, Fırat nehri doğusuna rastlayan Elcezire Cephesi kesimindeki
İngilizlerle ise, silâhlı bir çatışma olmamıştı.114
Fevzi Paşa’nın belirttiğine göre, Elcezire cephesinde faaliyette
bulunacak olan Özdemir Bey115 teşkilatını kurarken daha çok mahalli
kuvvetlerden ve bilhassa aşiretlerden yararlanacaktı. Son derece önemli olan
bu hususu Fevzi Paşa, Elcezire cephe komutanı Cevat Paşa’ya hemen
hemen her gün soruyor ve gelişmeler hakkında bilgi ediniyordu.
116
Özdemir
Bey, 22 Nisan’da Diyarbakır’a gelerek burada Elcezire cephe komutanı Cevat
Paşa ile görüştü ve Cevat Paşa, Özdemir Beyle yaptığı görüşmeye dair 30
Nisan 1922 tarihinde Genelkurmay Karargâhına yazdığı şifrede, Özdemir
Bey’i iyi kalpli, saf ve mert biri olarak gördüğünü, fakat maiyeti hakkında
endişeleri olduğunu bildirmekte idi.117
söyledikleri bilinmektedir. Yine ateşkesi izleyen günlerde Beyşehir’e Süvari alayına atanan Kurmay
Binbaşı Nazım Bey’in Toros aşiretlerinin yanına gidip savunma yapmaları ile ilgili sözleri ve
Çeçenlere silah dağıtması, Kuva-yı Milliye hakkında ilk düşünce ve çalışmalarıdır. Fakat bunlar
sözden, etkili bir eyleme dönüşmemiştir. Karargahı Aydın’da bulunan 57. Tümenin komutanı Albay
Mehmet Şefik (Aker) Bey’in 23 Haziran 1919 da Harbiye nezaretine yolladığı bir yazıda “ Kuva-yı
Milliye” terimini kullanması da bu cümleden sayılabilinir. Şefik Bey’in bu yazıda : “durumun
düzeltilmesi için, Kuva-yı Milliye Teşkilatı vücuda getirmenin en iyi tedbir olabileceğini…”
bildirmiş, Erkan-ı Harbiye Umumiye Reisi Cevat (Çobanlı) Paşa’nın da bu yazının altına : “son fıkra
çok önemlidir, acele edilmesi lazımdır.” Diye bir not düşmesini, Kuva-yı Milliye’nin başlangıcı olarak
sayılır. Selahattin Tansel, Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, C.I, MEB Yay., İstanbul 1991, s.270;
ÇEVİK, a.g.e., s. 81
114
BAYCAN, a.g.m. ,s.387
115
Mustafa Kemal Paşa, 1 Şubat 1922 tarihinde Milli Müdafaa Vekaletine çektiği telgrafta, belirtilen
bölgeye bir milis birliği gönderilmesini istemişti ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti (Genel
Kurmay), mahalli durumu, bölgedeki aşiretleri ve aşiret geleneklerini, çeteciliği bilen bir komutan
üzerinde durmuş; ve nihayet Antep’te Kuva-yı Milli’ye komutanlığı yapmış olan Milis Yarbayı,
Özdemir Bey’in bu göreve atanması kararlaştırılmış. Şefik Özdemir Bey, Suriye ve Hatay’da
Fransızlara karşı yapılan Milli Mücadele hareketinde büyük yararlılıklar göstermiş; Antep’in
Fransızlara karşı yürüttüğü mücadeleyi idare etmiş bir milis subaydır. 18 Mayıs 1951 yılında vefat
etmiş olup, Antep şehitliğine defnedilmiştir. TÜRKMEN, a.g.m., s. 57
116
ATASE Arşivi, Kls. 1687, Ds. 452, F:8; Zekeriya Türkmen, “Özdemir Bey’in Musul Harekatı ve
İngilizlerin Karşı Tedbirleri(1921–1923)”, ATAM Dergisi, C. XVII, S.49, Mart 2001, s.59
117
Cevat Paşa bu telgrafında, Özdemir Bey’in Antep müdafaasında gösterdiği başarılarından dolayı
takdirleri kazandığı, fakat daha sonra Suriye içlerine doğru yaptığı harekâtta maiyetinin çapulculuk
yapmasından dolayı tenkide maruz kaldığını belirtiyordu. Aktaran; TÜRKMEN, a.g.m. s. 58, ;
ATASE Arşivi, Kls. 1687, D. 452, F:3/7
40
1.1.3.5. Malta Sürgünleri ve Cevat Paşa
Atatürk’ün İstiklal Harbini başlatmak için Samsun’a çıktığı günün
öncesinde Cevat Paşa’nın da desteğini aldığını daha önceki bölümlerde izah
etmiştik. Bu anlamda İstanbul’da Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırlığı (Milli
Savunma Bakanlığı) zamanında, Atatürk’le şifreli haberleşme yapacaklarına
ilişkin kararlar alınmıştı. Bu iki önemli komutan, Milli Mücadele tarihinde bir
arada, ülkenin istikbali için hareket etmeye çalışmışlardı.
Cevat Paşa’nın bu girişimleri İngilizler tarafından sezilmiş ve 16 Mart
1920’de118
İstanbul’un
fiilen
işgali
sırasında
tutuklanarak
Malta’ya
119
sürülmüştür.
İstanbul’un işgaliyle ilgili olarak Üsküdar ve civarı Kuva-yı Milliye
kumandanı adına, 17 Mart 1920’de, Yüzbaşı Ethem Şevki, Mustafa Kemal
Paşa’ya çektiği telgrafta, İngilizlerin, İstanbul’u işgal etmesiyle beraber posta
idaresi, harbiye ve maliye nezaretleri gibi pek çok önemli yerleri de ele
geçirdiklerini, şifrelerin de kısmen ellerine geçtiğini, bundan dolayı, şifre
gönderecek olan muhaberata (haberleşme dairesi) haber verilmesinin
lüzumuna değinerek, bir çok paşayla beraber Cevat Paşa’nın da tevkif
edildiği anlatılmaktadır.120
17 Ocakta, İngiliz, Fransız ve İtalya Yüksek komiserleri, Savaş Bakanı
Cemal Paşa ile Genel Kurmay Başkanı Cevat Paşa’nın Türk Ulusçularına
yardımda bulundukları bahanesiyle görevden uzaklaştırmalarını talep etmek
kararı almışlardı. 121
İstanbul’un işgaliyle başlayan ve Anadolu topraklarına yayılan işgaller
elbette ki karşı tepkileri doğuracaktır. İşte bu tepkiler neticesinde, İngilizlerin
118
Mondros Ateşkes hükümleri gereği, 16 Mart 1920 günü sabaha karşı, İngiliz askerleri İstanbul’u
işgale başladılar. Mustafa Kemal, İstanbul’un işgal edileceğini önceden öğrenmişti. Yücel Özkaya, “
İstanbul’un İşgali ve İstanbul’dan Kaçış”, Milli Mücadele Tarihi, s. 256
119
BAYCAN, a.g.m. , s.387
120
ATASE, ATAZB Arşivi, K.29, D. No.13, Belge no: 13-1/13-2 ( Ek.2)
121
Salahi R. Sonyel, Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş Savaşı, Atatürk
Araştırma Merkezi yay., Ankara,2010, s.84
41
sürgün karaları ortaya çıkacak, ve kendilerine tepki oluşturanlar bir bir
listelenip, sürgün edilmesi istenecek ve bu uygulanacaktır.122
Osmanlı Hariciyesi, işgali önlemekten acizdi. İtilâf makamları,
“mütareke barış demek değildir, harb hali fiilî muhasamat olmaksızın devam
etmektedir” diyorlar ve Hariciyenin teşebbüslerini dikkate almıyorlardı.
Siyaset yoluyla yapılacak bir şey kalmamıştı123
İstanbul’daki İngiliz Yüksek Komiserliği Hükümete verdiği 2 Ocak 1919
tarihli bir notada, Nihat Paşa’nın124 görevine son verilmesi istedi. Harbiye
Nazırı Cevat Paşa (Çobanlı) kabul etmedi. İngilizlerin, 16 Ocak’ta bu isteği
tekrar etmeleri üzerine Cevat Paşa, görevinden istifa etti.125
İngilizlerin Cemal ve Cevat Paşalar hakkında verdikleri nota
milletimizin selameti için cihana karşı gösterilen bir imtihandır.
126
Mustafa
Kemal, Cevat ve Cemal Paşaların görevlerinden çekildiğini Heyet-i Temsiliye
adına 28 Ocak 1920’de Nazilli Mevki Kumandanı Servet beye gönderdiği
şifrede, durumun ehemmiyetinden bahsetmektedir. İngiltere, Fransa ve
İtalya’nın İstanbul Hükümetine çektiği bir ültimatomla bu iki paşanın, herhangi
122
Malta Adası Sürgünleri, Milli Mücadele Tarihimizde önemli ve ilginç olaylardan biri olarak yer
almaktadır. Bu olayın tarihi süreci, Mondros Mütarekesinin imzalanmasından sonra mütareke
hükümlerini uygulamak üzere İstanbul’a gelen İtilaf Devletleri temsilcilerinin Anadolu’yu işgal
planlarını vakit geçirmeden yürürlüğe koymak istemeleriyle başladı. İşgalcilerin bunu kolayca
yapabilmeleri, ülkede kendilerine engel teşkil edebilecek üst düzey asker ve sivil önemli şahsiyetlerin
ortadan kaldırılmasına bağlıydı. Bu planın baş mimarı olan İngilizler ilk önce, Türk savaş suçluları
olarak mimlediği komutanlardan başladı ve ilk kara listeyi de savaşta cephe komutanlığı yapmış
kişilerden oluşturdu. Fakat, daha sonra savaş suçluları kavramını açarak, savaş içinde İngiliz
tutsaklarına kötü davrananlar ve Ermeni katliamlarından sanık olarak şeklinde genişletti. Serpil
Sürmeli, “Bekirağa Bölüğü’nden Ubeydullah Efendi’nin Anıları”, ATAM Dergisi, C. XVII, S. 49,
Mart 2001, s. 107
123
Türk İstiklal Harbi, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı C.I, Gn. Kur. Başkanlığı Harp Tarihi
Dairesi Resmi Yay., Ankara, 1962, s: 71
124
Nihat Paşa, o tarihlerde, İkinci Ordu Kumandanı görevinde bulunuyordu. Nihat Paşa, İtilâf
Devletleri ile birlikte Ermenilerin de bu bölgeye geldiğini görünce, 7 Aralık 1918’de Harbiye
Nezareti’ne gönderdiği bir telgrafla, Mütareke antlaşması gereğince asayişi korumak için lüzumlu
ordu birlikleri bırakılmadan Adana Vilayetinin İngilizlere bırakılmasının yanlış olduğunu belirtti. Bu
vilayetin işgal altına alınma ihtimali vardı ve İngiliz kıtalarının işgal altına alacakları yerlerde, diğer
unsurların taşkınlıklarına karşı asayişi sağlama bakımından memur sayısı azdı. Devlet, böyle bir halin
gerçekleşmemesi için teşebbüste bulunmalıydı, diyordu., Türk İstiklal Harbi…, a.g.e., s:69-70
125
Türk İstiklal Harbi…, s:74; Binnur Kurt, “Malta Sürgünleri”, Yüksek Lisans Tezi Ankara 2008,
s.19
126
ATAZB Arşivi, K.17, G.no:60, Belge no:60-1/1a
42
bir olaya sebebiyet vermemek adına görevlerinden istifa etmiş olduklarını
bildirmektedir.127 Cevat ve Cemal Paşaların istifa etmeleri, önemli bir gelişme
olmuş ve Anadolu’da yankıları büyük olmuştur.
Nihat Paşa, İngilizlerin hışmından kurtuldu. Onu korumaya çalışan
Cevat Paşa, İngilizlerin kara listesine girdi. 1920 yılında Cevat Paşa
Genelkurmay Başkanı, Cemal Paşa da Harbiye Nazırı iken İngilizlerce
yakalanıp Malta’ya sürüleceklerdir. Malta’da onlara birer sürgün numarası
verilecek ve bu şekilde anılacaklardır: 2772 Cemal Paşa, 2773 Cevat
Paşa.128
14 Nisan 1920’de Mustafa Kemal Paşa’nın Halil Paşazade Reşat
Bey’e çekmiş olduğu telgrafta: “Cevat Paşa Hazretleri, İstanbul’un işgali
esnasında İngilizler tarafından tevkif edilmiştir. Mevkufiyetini hamil (tutuklanıp
götürülen) olan vapurun hadiseden birkaç gün sonra Çanakkale’den harice
çıktığı haber alınmıştır.”
129
İngilizler 1919 yılı Ocak ayından itibaren sürekli suçlu listeleri
hazırladılar. “Kara Liste” deyimi ise ilk kez 17 Ocak 1919 tarihinde İngilizler
tarafından kullanıldı. Bundan önce hazırlanan “Suçlu Türkler” listelerine
resmen bu ad verilmemişti. Paris Barış Konferansı’nda Mr. Balfour’un
yardımcılığını yapan Louis Mallet, 17 Ocak’ta İngiltere Dışişleri Bakanlığı’na
gönderdiği bir yazıda Ermeni kırımından, Ermenilere, Rumlara, Hıristiyan
Nestorilere zorbalıktan, savaş tutsaklarına kötü davranmaktan sanık Türklerin
cezalandırılacaklarını bildirmiş, İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın kara listeler
127
ATAZB Arşivi, K.27, G.no:85, Belge no:85-2; ayrıca bkz. 28 Ocak 1920 de Cevat ve Cemal
Paşaların bu istifa durumlarıyla ilgili olarak Topçu Kumandanlığı Vekaletine çekilen 28/01/36 tarihli
telgrafta, itilaf devletlerinden İngiltere, Fransa, İtalya’nın İstanbul hükümetine verdiği yedi maddelik
bir ültimatomdan bahsetmekte ve bu maddelerde Cevat ve Cemal Paşaların 48 saat içerisinde
vazifelerinden çekilmeleri talep edilmektedir. ATASE Arşivi, İSH Klasörü, K.487, G. No: 43, Belge
no:43-1, Ek.3
128
Bilal Şimşir; Malta Sürgünleri, Bilgi Yay. Ankara, 1985, s:22
129
ATAZB Arşivi, K.28, G.no:114, Belge no:114–2
43
hazırlanmasını önermişti. İstenen listelerin bir bölümü Yüksek Komiserlikçe,
bir bölümü de İngiliz Askerî makamlarınca hazırlanmıştır.130
Cevat Paşa; Temmuz 1918’de korgenerallik rütbesini almıştı ve kasım
ayında Genel Karargâhın başına getirilmişti. Aralık 1918’de Harbiye
Nazırlığına (Savaş Bakanlığı) getirildi. Mayıs 1919’da Genelkurmay Başkanı
oldu. Ekim 1919’da bu görevden istifa etti.1920’de İngilizler tarafından
tutuklanıp, Malta’ya sürgüne gönderildi. Oradan Ocak 1922’de İtalyan
vapuruyla Mersin’e geldi ve Elcezire cephesinde göreve başladı.
131
İngilizler, sorunsuz bir şekilde işgalleri sürdürebilmek için kilit
noktadaki kişileri yakalayıp susturma yolunu seçmişlerdi.132 Bir “sömürge
valisi” gibi davranan, suçlu kişileri yakalatmak, bunları Müttefik askerî
makamlarına teslim ettirmek ve yargılatmak isteyen Amiral Calthorpe,
İngilizlere her türlü iyi niyeti gösteriyorsa da emirlerine uymayan Türk
Hükümetini, protesto edip durmanın yararsız olduğunu, Ermenilere karşı
saldırgan davranışların devam ettiğini, Kafkasya’da, Kilikya’da mütarekeye
uyulmadığını 2 Ocak’ta Londra’ya yazdı. Aleyhinde delil bulunduğu sanılan
kimselerin hemen yakalanıp, İtilâf askerî makamlarına teslimini talep etme
yetkisinin kendisine verilmesini istedi. 133
İtilâf Devletleri’nin isteklerini uygulamaya yanaşmayan Harbiye Nazırı
Cemal Paşa ve Erkânı Harbiye-i Umumiye Reisi Cevat Paşa’nın 20 Ocak
1920 günü ortak bir nota ile görevlerinden çekilmeleri istendi. 21 Ocak günü
Paşalar istifa ettiler. Kısa süre sona da Malta’ya sürgüne gönderildiler. 134
130
ŞİMŞİR, a.g.e., s.50; KURT, a.g.m., s.26
YARAR, a.g.e., s.127
132
Mustafa Kemal Paşa, Yaveri Cevat Bey (Gürer), Yarbay Kel Ali (Çetinkaya),Halil Paşa (Killi),
Kazım Karabekir Paşa, İsmet Bey (İnönü) gibi Milli Mücadele’nin önemli isimleri 28 Şubat 1919
tarihli kara listede yer aldı. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’da bulunan ve azledilip sürülecek kişilerin
başındadır. İngilizlerin yazışmalar sırasında fazla zaman kaybetmesi nedeniyle, Anadolu’ya geçmesi
engellenememiş, Anadolu’ya geçtikten sonra ise yakalanması mümkün olmamıştır. KURT, a.g.m. ,
s.29
133
ŞİMŞİR, a.g.e. s.127, KURT, a.g.m., s.27
134
Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, C.II, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul,
2004, s.358
131
44
İşgalden sonra on bir kişiden oluşan ilk sürgün kafilesi 18 Mart günü
yola çıktı. 22 Mart’ta Malta’ya ulaşan bu kafilede şu isimler bulunmaktadır:
“2771 Çürüksulu Mahmut Paşa: General Milne’nin isteğiyle, askerî
tedbir olarak tutuklanıp sürüldü. İstanbul’daki İtalyan Yüksek Komiseri’nin
serbest bırakılması çabalarına rağmen Malta’ya sürüldü. Kısa bir süre sonra
Malta’da serbest bırakıldı.
2772 Mehmet Cemal Paşa (Mersinli): Eski Harbiye Nazırı ve Isparta
Mebusu. “Milliyetçi ve Harbiye Nazırlığı sırasında Mütareke hükümlerinin
çiğnenmesinde önayak olmuş ve göz yummuş olduğu” gerekçesiyle General
Milne tarafından tutuklattırılıp sürdürülmüştür. Mustafa Kemal Paşa ile yakın
ilişkiler kurduğu için Ocak ayında İngilizlerin isteğiyle nazırlıktan istifa etmişti.
2773 İsmail Cevat Paşa (Çobanlı): Eski Erkân-ı Harbiye-i Umumîye
Reisi. “Milliyetçileri desteklemek ve Müttefik temsilcilerinin otoritesini hiçe
saymak politikasında Cemal Paşa’ya başlıca akıl veren kişi” olduğu iddiasıyla
General Milne tarafından yakalattırılıp, sürdürülmüştür. Cevat Paşa, Cemal
Paşa ile birlikte 21 Ocak’ta görevinden istifa etmişti.
2774 Hasan Tahsin Bey: Eski Erzurum ve Şam Valisi. İzmir Mebusu.
“Talat Paşa ile yakın ilişkileri bulunduğu, Ermeni kırımının hazırlanmasında
parmağı olduğu” iddiasıyla sürülmüştür.
2775 Dr. Mehmet Esat Paşa (Işık): Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti
Reisi. “Milliyetçi, İngiliz aleyhtarı tehlikeli bir entrikacı ve propagandacı” olarak
nitelendirilip sürülmüştür.
2776 Hüseyin Rauf Bey (Orbay): “Eski Bahriye Nazırı, Sivas Mebusu
ve Millî hareketin başlıca teşkilatçılarından biri.” Kara Vasıf Bey’le birlikte
Mustafa Kemal Paşa’nın sağ kolu olarak nitelendiriliyor. “Siyasi ve Hıristiyan
kırımı” nedeniyle General Milne’nin emriyle sürülmüştür.
2777 Albay Ahmet Şevket Bey, Galatalı: İstanbul Müstahkem Mevki
Kumandanı. “Siyasi ve Hıristiyan kırımı” nedeniyle sürülmüştür.
45
2778 Mustafa Vasıf Bey (Kara Vasıf): “Milliyetçi, Sivas Mebusu.
Tanınmış milliyetçi ve Mustafa Kemal’in sağ kolu olanlardan biri”.
2779 Mehmet Şeref Bey (Aykut): “Milliyetçi, Edirne Mebusu.” TrakyaPaşaeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurucularındandır.
2780 Ahmet Faik Bey (Kaltakkıran): “Milliyetçi, Edirne Mebusu.” Başka
bir sürülme nedeni gösterilmemektedir. Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Hukuk
Cemiyeti’nin kurucularındandır.
2781
Numan
Usta:
İstanbul
Sosyalist
Mebusu.
Zeytinburnu
Fabrikası’nda ustabaşı iken seçime giren ve Mebus olan Numan Usta’nın
neden sürüldüğü belli değildir. İngiliz Harbiye Nazırlığı raporunda “siyasal
nedenlerle ve Hıristiyan kırımından” dolayı sürüldüğü belirtilmiştir.”135
Sevr Antlaşması imzalandıktan sonra, İngiltere Dışişleri Bakanlığı ve
Yüksek Komiserliği Müttefikler arası mahkemenin hemen kurulması için
harekete geçti. İngiliz Yüksek Komiserliği ve Başkomutanlığı ellerindeki
tutuklu Türklerin listelerini gözden geçirerek mahkemede ivedilikle yargılanıp
cezalandırılmaları gereken kişilerin isimlerini Londra’ya ilettiler. İngiliz
Başkomutanlığının listesinde ise:
“2680 Albay Ahmet Tevfik Bey, 2772 Cemal Paşa (Mersinli), 2694
Yüzbaşı Cemal Bey, 2773 Cevat Paşa (Çobanlı), 2700 Albay Ahmet Cevat
Bey, 2774 Tahsin Bey, 2707 Binbaşı Mazlum Bey, 2777 Albay Şevket Bey,
2741 Yakup Gallus, 2803 Yakup Şevki Paşa (Subaşı),2745 Yüzbaşı Tahir
Bey” bulunuyordu. 136
İngiliz Başkomutanlığı 10 Mart 1921 günü yargılanmak üzere Malta’da
bulunan beş komutan aleyhindeki delilleri Londra’ya gönderdi:
“2772
Cemal
Paşa
(Mersinli):
Harbiye
Nazırı
bulunduğu
sırada,“Milliyetçi ordu için asker toplanmasına yardım etmiş olmakla”
135
136
ŞİMŞİR, a.g.e., s:170-175; KURT, a.g.m. , s.102
ŞİMŞİR, a.g.e., s:229; KURT, a.g.m. , s.117
46
suçludur. Yani Paşa, Mondros Mütarekesinin 5. ve 20. maddelerini
çiğnemiştir.
2773 Cevat Paşa (Çobanlı): “Sınır Boyundaki göçebe kabileleri
Müttefiklere karşı silahlı direniş için örgütlemeye kalkışmaktan” sanıktır.
2777 Şevket Bey: Suçu, “Akbaş cephaneliği baskını sırasında
Çanakkale Komutanı bulunmuş olmasıydı.
2803
Yakup
Şevki
Paşa
(Subaşı):
Kars
telsiz
istasyonunun
yıkılmasıyla ilgili görülüyor ve ayrıca “Kars Şûrası önünde müttefikler
aleyhinde ateşli söylevler vermiş olmakla” suçlanıyordu.
2774 Hasan Tahsin Bey ile İngiliz Başkomutanlığı’nın sürdürdüğü
öteki kumandanlar aleyhinde gizli ajanlar aracılığıyla bile hiçbir delil
bulunamamıştır.”137
Malta sürgünleri ile Anadolu’da tutulan İngiliz subaylarının değiş
tokuşuna yönelik ilk girişim, 20 Mayıs 1920 günü İngiltere Dışişleri
Bakanlığı’na başvuran İngiliz Savunma Bakanı Winston Churchill’den geldi.
Malta’da
bulunan
bazı
İngiliz
yanlısı
sürgünleri
serbest
bırakarak,
Anadolu’daki İngiliz subaylarının kurtarmayı önerdi. Dışişleri yetkilileri
sürgünlerin bir kısmının bırakılmasını bile güçsüzlük belirtisi olarak görüyor,
hiçbirini bırakmayı düşünmüyorlardı. Churchill, 17 Haziran günü tekrar
Dışişleri Bakanlığı’na başvurarak, Mustafa Kemal Paşa’nın elindeki kozun
değerinin gün geçtikçe artacağını savundu. 17 Temmuz’da Hükümete
sürgünlerin bir listesini vererek, yargılanması düşünülen isimlerin ayrılmasını,
diğerlerinin İngiliz tutsaklarına karşılık salıverilmesini istedi. Ne kadar
tutulacakları bilinmeyen sürgünlerin İngilizler için yük ve masraf olduğunu
düşünüyordu. İki gün sonra Dışişleri Bakanlığı, Hükümete bir rapor sundu.
Burada tutsakların İstanbul Hükümetinin isteğiyle sürüldükleri, onların izni
olmadan serbest bırakılmalarının“Kemalistler için bir zafer, Padişah Hükümeti
137
ŞİMŞİR, a.g.e., s:233; KURT, a.g.m., s.118
47
için manevi bir darbe olacağı” belirtiliyor, Sevr’i Türklere kabul ettirebilmek
için sürgünleri asla serbest bırakmaması isteniyordu.138
Türkiye’ye dönmeleri askerî açıdan sakıncalı olan Malta’da kalmaya
devam edecek 28 kişi arasında Cevat Paşa’da bulunuyordu. Ankara
Hükümeti, Bekir Sami Bey’e sürgünlerin bir kısmı yerine tamamının
kurtarılabilmesi için barış antlaşmasına kadar beklenmesi talimatını verdi.
Ancak Ankara heyetinde ikilik vardı. Bazı delegeler “ya hep ya hiç” anlayışına
katılmıyor, hiç değilse bir kısmının kurtarılmasını istiyorlardı. Bekir Sami Bey
kendisine verilen talimatın dışına çıkarak, Malta’da bazılarının kalmasına razı
olmakla birlikte bu sayıyı mümkün olduğunca azaltmak için 11 Mart günü
İngilizlerle yeniden masaya oturdu. İngilizlerin suçlu saydıkları 27 kişinin
bırakılmasını istedi. Yüksek Komiserlik, bunlardan 17’sinin bırakılmasında
sakınca görmüyordu. Beşi suçluydu ama gerekirse bırakılabilirdi.Ahmet
Muammer, Tahsin ve Mustafa Abdülhalik Beyler suçluydu ve serbest
bırakılmaları kabul edilemezdi. Mustafa Kemal Paşa’nın ordusunda görev
almalarından korkulduğu için Albay Şevket Bey, Cemal, Cevat ve Yakup
Şevki Paşalar Türkiye’ye dönmemek üzere serbest bırakılabilirlerdi. 139
Anlaşma 16 Mart 1921 günü imzalandı. 454’ü Anadolu’da bulunan tüm
İngiliz
savaş
tutsakları
ve
diğer
tutsaklarla,
Malta’da
bulunan
yargılanmayacak tutsaklar değiş tokuş edilecek, ama İngilizler isterse
herhangi bir tutsağın barış kurulana dek Türkiye’ye dönmesine engel
olabilecekti. Anlaşmanın 2. maddesine göre İngiltere Hükümeti’nin iki tarafça
önceden anlaşmaya varılmaksızın İstanbul’a dönmemeleri koşuluyla serbest
bırakmaya hazır olduğu kişilerin listesi. 2772 Cemal Paşa, 2777 Şevket Bey,
2773 Cevat Paşa, 2803 Şevki Paşa.140 Olarak kabul edecektir.
138
ŞİMŞİR, a.g.e., s:327-328; KURT, a.g.m., s.134
ŞİMŞİR, a.g.e., s:348-351. Ayrıca bkz. Ömer Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkileri (19191926),Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, 1978, s:169-175; KURT, a.g.m., s.138
140
Anlaşmanın 2. maddesinde; şu sırada Britanya makamlarının elinde bulunan Türk savaş
tutsaklarıyla sivil sürgünlerin yurtlarına geri gönderilmesine hemen başlanacak, elden geldiği kadar
hızla devam olunacaktır. Ancak bu madde, savaş halinin devamınca, 1 Ağustos 1914’te Türk
imparatorluğunun parçaları olan topraklarda işlenmiş, savaş yasalarıyla törelerini çiğnemek ya da
139
48
1.1.3.6. Cevat Paşa’nın Nişan ve Madalyaları ile Yapmış Olduğu Askeri
Görevleri
Askerlik
hayatı
boyunca
göstermiş
olduğu
üstün
başarı
ve
hizmetlerinden dolayı, gerek yurt içinde gerekse gerek yurt dışından önemli
nişan ve madalyalara layık görülmüştür. Osmanlı Devleti içerisinde başlayan
askeri görevinde, devletin önemli nişan ve madalyalarına sahip olurken,
Müttefikimiz olan devletlerden de özellikle Birinci Dünya Harbinde kendisine
nişan ve madalya verilmiştir. İstiklal Harbinde de sağladığı yararlılıklar onun
bu dönemde de madalya almasına neden olmuştur. Gösteriyor ki; yaşadığı
dönemlerde, yapmış olduğu hizmetler başarılı ve takdir toplayan önemli
hizmetlerdir. Her görevinde askerlik eğitiminin ve vatan sevgisinin önemine
sahip her şeyden önce bir asker ve komutan olması, onun başarılı bir görevi
icra etmesini sağlamıştır. Almış olduğu nişan ve madalyalarda bunun en
güzel kanıtıdır.
Bu nişan ve madalyalar, tarihsel sırasına göre şunlardır;

1 Mayıs 1895’te Gümüş Liyakat Madalyası,

5 Temmuz 1896’da Üçüncü Dereceden Mecidi Nişanı,

Ocak 1898’de Bulgar Liyakat Nişanı,

24 Mayıs 1902’de İspanya İzabella Katolik Nişanı,

1912’de Bulgar ikinci Dereceden Alexander Nişanı,

29 Kasım 1914’te Gümüş Muharebe İmtiyaz Madalyası,

1914’te Altın Muharebe Madalyası,

1915’te Alman İkinci ve Birinci Sınıf Demir Salip Nişanları,

1915’te Muharebe Altın İmtiyaz Madalyası,

Alman İkinci Dereceden Aigle Rouge ( Kızıl Kartal) Nişanı,
adam öldürmek suçlarından dolayı yargılanmaları kararlaştırılmış kişilere uygulanmayacaktır.
Britanya Hükümeti, herhangi bir kişinin salıverilmesini, barış halinin yeniden kuruluşuna kadar onun
İstanbul’a gelmemesi koşuluna bağlayabilir ve buna uymayanları tutuklayıp hapsetmek hakkını elinde
tutar. ŞİMŞİR, a.g.e. s:351-354; KURT, a.g.m., s.169-171
49

Alman İkinci Dereceden Kırmızı Kronlu Nişan,

Avusturya-Macaristan İkinci Dereceden Harp alametli Demir Taç
Nişanı,

Avusturya-Macaristan Birinci Dereceden Croix de Fer Nişanı,

Bavyera İkinci Dereceden Kılınçlı Askeri Liyakat Nişanı,

1916’da Alman İkinci Dereceden Kırmızı Kartal Nişanı,

19 Ağustos 1917’de Avusturya-Macaristan İkinci Dereceden Harp
Alametli Demir Taç Nişanı,

23 Eylül 1917’de Birinci Dereceden Mecidi Nişanı,

15 Ekim 1917’de Alman Birinci Sınıf Kılınçlı Taç Nişanı,

1918’de Avusturya-Macaristan Salib-i Ahmer Nişanı,

29
ağustos
1923’te
Kırmızı
Şeritli
İstiklal
Madalyası
ile
ödüllendirildi.141
Cevat Paşa’ya verilen Alman nişanı hakkında belgelerde şunlar ifade
edilmektedir:
“ Huzür-ı Sami-i Cenab-ı
Sadaret-penahi’ye, Ma’rüz-ı çaker-i
kemineleridir.
Boğazın
emr-i
müdafaasında
istihsal
olunan
muvaffakiyet-i
askeriyeden dolayı Bahr-ı Sefid Boğazı Kumandanı Cevat Paşa
hazretlerine Almanya Devleti tarafından i’ta kılınan ikinci rütbeden
Croix de Fer nişanının müşarunileyh tarafından kabul ve ta’liki istizan
buyurulmak üzere tanzim olunan irade-i seniyye layihası leften pişgahı sami-i Sadaret-penahilerine takdim kılınmışdır. Ol babda emr –u
ferman hazret-i veliyyü’l-emridir. (Fi 28 Cumadelüla sene 1333 ve fi 31
Mart sene 1331/ 13 Nisan 1915, Hariciye Nazırı Mehmed Said)” buna
cevaben: “ Almanya Devleti tarafından Bahr-ı Sefid Boğazı Kumandanı
Cevad Paşa’ya i’ta kılınan ikinci rütbeden Croix de Fer nişanının kabul
141
TOKER; ASLAN, a.g.e. s.143–144
50
ve ta’likine ruhsat verilmişdir. Bu irade-i seniyyenin icrasına Hariciye
nazırı memurdur. (Fi 29 Cumadelüla sene 1333- fi 1 nisan sene 1331/
14 Nisan 1915), Başkumandan Vekili Harbiye Nazırı Enver; Sadrazam
Mehmed Said; Mehmed Reşat” 142
Cevat ÇOBANLI PAŞA’nın askeri görevlerini diğer bölümlerde yeri
geldikçe değinerek anlatmaya çalıştık. Bunları tek bir başlık altında
toplayınca, görülüyor ki askeri başarısı almış olduğu görevler çerçevesinde
onu tarihin önemli isimleri arasına girmesine neden olmuştur. Bu önemli bir
ayrıntıdır. Çünkü; yaşamında çok erken yaşlarından itibaren askeri eğitim
almaya başlamış genç bir askerin, Osmanlı Devleti son dönemlerinde en zor
sınavını verirken bulunduğu görevleri başarıyla yerine getirebilmiş bir
komutandır. İstikbal Harbinde- Milli Mücadelede- bu askeri yeteneğini ve
meziyetlerini, vatanın bağımsızlığı için yola çıkan Mustafa Kemal ve diğer
arkadaşlarına da faydalı olmuş, gerçek bir vatanperverdir.
Cevat Paşa’nın tarihsel sırasına göre almış olduğu askeri görevleri
şöyle sıralayabiliriz:

22 Şubat 1894’te Padişah Yaveri sıfatıyla Saray Kurmaylığına,

17 Kasım 1894’te depremden zarar gören askeri binaların onarımı
görevine atandı,
142

13 Mayıs 1895’te manevralarda bulunmak üzere Fransa’ya gitti,

6 Şubat 1899’da Şakir Paşa ile Bulgaristan’a gitti,

4 Nisan 1907’de 2. Ordu emrine,

3 Ağustos 1907’de İstanbul’a dönmüştür.

28 Ağustos 1909’da Harp Akademisi komutanı,

15 Ocak 1911’de 1. Ordu Müfettişliği kurmay Başkanı,

27 Temmuz 1912’de Genelkurmay II. Başkan Vekili,
Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, Proje Yöneticisi, Yusuf Sarınay, C.I, Belge
no:54, Başbakanlık Devlet Arşivleri Yay., Ankara, 2005, s. 63
51

20 Eylül 1912’de Doğu Ordusu Kurmay Başkanı,

Daha sonra Çatalca ordusu Topçu Komutanlığı Kurmay Başkanı,

4 Şubat 1913’te 9. Tümen Komutanı,

5 Haziran 1913’te Bulgaristan hududunun belirlenmesi ile ilgili
Komisyon Başkanı,

6 Ocak 1914’te 9. Tümen Komutanı,

10 Ağustos 1914’te Çanakkale Boğazı Müstahkem Mevki
Komutanı,

9 Ekim 1915’te 14. Kolordu Komutanı,

18 Kasım 1916’da 15. Kolordu Komutanı,

19 Ağustos 1917’de tekrar 14. Kolordu Komutanı,

8 Kasım 1917’de 8. Ordu komutanı,

24 Kasım 1917’de 2. Ordu komutanı,

2 Aralık 1917’de 8. Ordu komutanı,

3 Kasım 1918’de Genelkurmay Başkanı,

19 Aralık 1919’da Harbiye Nazırı,

14 Mayıs 1919’da Genelkurmay Başkanı olarak tayin edildi.

9 Ekim 1919’da Genelkurmay Başkanlığından istifa etmişse de
tekrar bu göreve atandı.

16 Mart 1920’de İstanbul’un işgalinde İngilizler tarafından
tutuklanarak Malta’ya sürüldü, 15 Ocak 1922’de Mersin’e geldi.

9 Şubat 1922’de Elcezire Cephesi komutanı,

21 Ekim 1923’te 3. Ordu müfettişi olarak atandı. (aynı zamanda 2.
dönem Elazığ Milletvekilliği yaptı)

31 Ekim 1924’te Ordu komutanlığı görevine son verildi ve
milletvekilliğine devam etti,

25 Aralık 1924’te Elazığ milletvekilliğinden istifa etti ve askeri Şura
Üyesi olarak atandı.
52

7 Ocak 1925’te Musul sorunu ve 28 Kasım 1925’te Irak sınırı için
Milletler Cemiyetine giden heyette Askeri Müşavir olarak bulundu.

28 Nisan 1927’de İstanbul Erkan Divan-ı Harp Başkanı olarak
atandı.

12 Mart 1928’de Cenevre’de toplanan Silahların Azaltılması
konusundaki Kongreye temsilci olarak gönderildi.

14 Eylül 1935’te Askeri Şura üyesi iken yaş haddinden emekli
oldu.143
143
TOKER; ASLAN, a.g.e., s.142-143 ; Mirliva Cevat Paşa’nın 1915’te On dördüncü kolordu
Kumandanı olarak tayin kılındığına dair belge için bkz. Osmanlı Belgelerinde Çanakkale
Muharebeleri, C.II, Belge no:38, Başbakanlık Devlet Arşivleri Yay., Ankara, 2005 , s. 146
İKİNCİ BÖLÜM
ORGENERAL CEVAT ÇOBANLI’NIN SİYASİ HAYATI VE ÇOBANLI’NIN
ANILARI
2.1. II. DÖNEM ELAZİZ (ELAZIĞ)
MİLLETVEKİLLİĞİ VE TBMM’DE
CEVAT PAŞA
2.1.1. TBMM’nin Açılması ve Dönemin Siyasi Durumu
1920 senesine gelindiğinde karşımıza çıkan tablo şudur: İstanbul’un
işgali ve meclisin basılması144 hadisesi Anadolu’da özellikle Ankara’da büyük
tepkiyle karşılandı. Mustafa Kemal Paşa devletin bekası için bir dizi tedbir
alıp bunları yürürlüğe koydu. Bu tedbirlerden biri meclisin Ankara’da
toplanması kararıydı.145 Görülen o idi ki 1919 Ekiminden bu yana Mustafa
Kemal Paşa ve Heyet-i Temsiliye’nin146 ısrarla savunduğu milli meclisin
Anadolu’da toplanması düşüncesindeki isabet ortaya çıkmıştı. 147
Meclisin Ankara’da yeniden çalışmalara başlaması için Atatürk’ün
daha ilk günden harekete geçtiğini gördük. Yeni meclise, Mebusa Meclisinin
144
İstanbul, 16 Mart 1920’de İngilizler tarafından işgal edildikten sonra, meclise de müdahale
edilecektir. Bu durum yeni meclisin nerede açılacağına dair önemli bir neden olacaktır. İngilizler,
meclise müdahale etmekle kalmayıp, bir çok mebusu da tutuklayacaktır. Zeki Sarıhan, Kurtuluş
Savaşı Günlüğü, C.II, Ankara 1994, s. 430 ve s.432; Dursun Ali Akbulut, “ Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Açılması”, Milli Mücadele Tarihi, s. 294
145
Nutuk’ta bu kararla ilgili olarak Mustafa Kemal’in Sözleri şudur: “ Efendiler, bir yandan
milletvekillerinin seçilmesine çalışırken, bir yandan da Meclis-i Mebusan’ın nerede toplanabileceği
düşüncesi kafamızı kurcalıyordu. Hatırlayacaksınız ki, Erzurum’dan Rafet Paşa’nın bu konu ile ilgili
bir telgrafına cevap verirken, Meclis toplanmalı, fakat İstanbul’da değil, Anadolu’da demiştim. Çünkü
ben, Meclis’in İstanbul’da toplanması kadar mantıksız ve maksatsız bir davranış tasavvur
edemiyordum. Ancak, bu hususta yetkili olanları ve kamuoyunu bu gerçeğe inandırmadıkça,
düşüncemizin gerçekleşmesi mümkün değildi. İstanbul’da toplanmasının sakıncalarını olduğu gibi
gözler önüne sermek gerekiyordu.” Ayrıntılı bilgi için bkz. Nutuk, s. 166
146
Heyet-i Temsiliye, 23 Temmuz 1919’dan 23 Nisan 1920’ye kadar Anadolu’da geçerli olan
hükümettir. Erzurum Kongresinde alınan kararların üçüncü maddesinde; İstanbul hükümetinin vatanı
koruma ve istiklali elde etme gücünü gösteremediği takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici
bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri milli kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa bu
seçimi Heyet-i Temsiliye yapacaktır. Denilmektedir. Nutuk, s.46;
147
AKBULUT, a.g.m., s. 294
54
kaçabilen ya da kaçmak gereği olmadan gelebilen mebusları katılacaktı. Ama
gelemeyen ya da gelmek istemeyen mebuslar da olacaktı. O bakımdan
yeniden bazı mebusların seçilmesi gerekecekti. Bir de meclisin niteliği sorunu
vardı. Ayan Meclisi gelmeyeceğine, Padişah ve hükümetiyle çalışmak söz
konusu olmadığına göre, buna Mebusan Meclisi denemezdi. Atatürk
Müessisan (Kurucu) Meclisi denmesini önerdi. 148
Yeni meclisin Ankara’da toplanması kararı, uygulamaya konulduğunda
iki önemli problemle karşılaşıldı. Böyle bir meclis nasıl ve ne şekilde
toplanacaktı. İkinci olarak toplanacak meclisin mahiyeti ne olacaktı? Osmanlı
Anayasasına göre, meclisi toplantıya çağırmak, yani açmak hakkı ve yetkisi
sadece padişaha aitti. Meclisin aldığı kararlar, yaptığı kanunlar ancak
padişah onayıyla yürürlülüğe giriyordu. Meclisin Ankara’da toplanmasına
padişah izin vermeyeceği gibi, izin vermediği meclisin karar ve kanunlarını da
onaylaması beklenemedi. Padişahın onay vermediği, vermeyeceği bir
meclise halkın teveccühü be ölçüde olacaktı? İşin başka bir yönü de
anayasaya
rağmen
böyle
bir
girişimde
bulunma,
mevcut
yasalar
çerçevesinde büyük bir sorumluluğu beraberinde getirmesiydi. Mustafa
Kemal Paşa, bütün bunları bilerek, bu şartlar altında meclisi Ankara’da
toplamak kararı almıştı.149
31 Ekim 1919’da Genelkurmay Başkanı olan Cevat Paşa’nın Atatürk’e
çekmiş olduğu telgrafta; “ Meclis-i Mebusan’ımızın başkentimizden başka
yerde toplanmasını, genel siyasetimiz bakımından sakıncalı görüyorum.”
Demiştir.
Tüm
gelişmeler
ilerde
Mustafa
Kemal’in
150
söylemlerini
kanıtlayacaktır.
21 Nisan 1920’de Atatürk, vilayetlere Meclisin, 23 Nisan 1920’de
Cuma günü açılacağını bildiren genelgesinde:“Nisanın 23’üncü Cuma günü
Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılacaktır” ifadesine yer vermiş ve 22 Nisan
1920’de Atatürk, bütün vilayetlere yolladığı genelgede: “ 23 Nisan’dan
148
Sina Akşin, Türkiye Tarihi, C.4,Cem Yay., İstanbul, 2000, s.90-91
AKBULUT, a.g.m. , s.294-295
150
KOCATÜRK, a.g.e., s.174
149
55
itibaren bütün mülki ve askeri makamların ve umum milletin başvuru yerinin,
adı geçen meclis olacağı arz olunur.”demecini söylemiştir. 23 Nisan 1920’de
Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmıştır.151
Mustafa Kemal Paşa, 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı andan
itibaren düşüncelerini, ülkenin kurtuluşu için tasarladıklarını çok yönlü olarak
uygulama alanına koydu. Bu hareket, dış düşmana karşı bir kurtuluş
mücadelesi olduğu kadar, içerde millet egemenliğinin önündeki engelleri
kaldırma kendi ifadesiyle milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız bağımsız
olan yeni bir Türk devleti kurma girişimiydi. Aşama aşama bu noktaya kadar
gelindi. Bu aşamalardan en önemlisi, belki başta geleni Ankara’da
T.B.M.M.’nin açılmasıdır.
152
Meclisin açılması, yeni bir siyasi iktidarın da
ortaya çıkması demekti. İstanbul’dan bağımsız kendi kararlarını alabilecek bir
siyasal yapı ve yeni bir iktidar güç, Milli Mücadele tarihinin de önemli
dönemeçlerinden olacaktır.
Birinci Dünya Harbinden yenik çıkmış olan Osmanlı Devleti için zor
günlerin başladığı tarih 1918 yılında Mondros Antlaşması olmuştur. Bilen
odur ki bu antlaşmayla, Osmanlı Devleti’nin bir fiil işgali başlayacaktır.
İtilaf devletleriyle mütareke konumunda bulunduğumuz halde, kanlı
baskınlar, haksız işgaller, acımasız kıtaller hiç eksik olmuyordu. Doğu’da
Ermeniler Üç Sancak’ta, kuzeyde Pontus-Rum çeteleri Orta ve doğu
Karadeniz bölgesinde, güneyde ve güneydoğuda Fransızlar Ermenileri de
yanlarına alarak, Batıda İngiliz destekli Yunalılar, Türklere karşı her türlü
baskı, zulüm ve katliamda bulunuyorlardı. Sadrazam Damat Ferit Paşa,
meclisin
açılmasını
engellemek
için
her
türlü
yola
başvurdu.
Milli
Mücadelecilere, onların denetiminde olan idari ve askeri birimlere karşı
isyanlar çıkarttı. Meclisin açılacağı sırada Ankara, adeta bir isyan çemberiyle
kuşatılmış gibiydi.
153
İstanbul’un İşgal edilmiş olması da ayrı bir vaziyet
oluşturmaktaydı. Cevat Paşa, Harbiye Nazırı olarak görev aldığı dönemde
151
KOCATÜRK, a.g.e., s.214-215; TBMM ZC., Devre:1, C.1, s.1
AKBULUT, a.g.m. s.301
153
AKBULUT, a.g.m. , s.301–302
152
56
ise, İstanbul’un işgaliyle İstanbul hükümetinin tavrı neticesinde görevinden
istifa etmişti.
21 Ocak 1920’de Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın Mustafa Kemal’e
Çektiği telgrafta, kendisinin ve Cevat Paşa’nın istifasına ilişkin bilgiyi
aktardığını görmekteyiz:
“ Ankara 20’nci kolordu komutanlığına, Harbiye, 21.1.1920
Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine:
İngilizler, hükümete verdikleri bir notada, benimle Cevat Paşa
Hazretleri’nin görevden çekilmemizi istediler. Kabinece şiddetli bir ret
cevabı verildiyse de, durum kabinenin yerinde kalmasını ve yalnız
benimle Cevat Paşa’nın çekilmemizi gerektirdi. Harbiye Nezareti’ne
Salih Paşa vekalet edecektir. Kabineyi güç duruma sokacak bir
davranışta bulunulmamasını rica ederim. Aksi halde, durum, tasavvur
buyurduğumuzdan daha tehlikeli olur. Harbiye Nazırı; Cemal”
154
Mustafa Kemal Paşa, İngilizlerin verdiği nota üzerine görevlerinden
istifa etmelerine ilişkin olarak Cemal Paşa’ya çekmiş olduğu telgrafta:
“ Harbiye Nazırı Cemal Paşa Hazretlerine, 22.1.1920
Görevinizden çekilmek suretiyle İngilizlerin isteğine uymanız,
öyle tehlikeli bir durum yaratır ki, sizin görevden çekilmemekle ortaya
çıkacağını düşündüğünüz tehlikeden daha ağırdır. Bundan başka,
Heyet-i Temsiliye’nin bir temsilcisi durumunda olan zatı devletlerinin,
haberi olmaksızın ve onun görüşüne uymayarak çekilmeniz kabul
edilemez.
İngilizlerin, sizi zorla görevden ayırmaları ihtimali bile bizce
hesaba katılmış ve hemen tedbirleri alınmıştır. Bu duruma göre önce
notayı olduğu gibi bildiriniz sonra durum hakkında bilgi vererek
kararımızı beklemeniz ve sarsılmaz bir dayanıklılıkla göreviniz başında
154
Nutuk, s. 249; ATAZB Arşivi, Kls., K.27, G. No: 81, belge no: 81-1, Ek.4
57
kalmanız kesin isteğimizdir. Heyet-i Temsiliye Adına; Mustafa Kemal”
155
Mustafa Kemal Paşa bu gelişmeler karşısında Sadrazam Ali Rıza
Paşa’ya
İngilizlerin,
Harbiye
Nazırının
ve
Genelkurmay
Başkanı’nın
değiştirilmesini istemelerinin devletin siyasi bağımsızlığına karşı yapılmış
kesin bir saldırı olduğunu, Harbiye Nazırının ve Genelkurmay Başkanı’nın
mutlaka görevlerinde bırakılmasını istediklerini bildiren 22 Ocak 1920 tarihli
telgrafında,156 İstanbul hükümetinin ve Osmanlı Devleti’nin nasıl bir durumda
kaldığının açık bir göstergesi olmuştur.
Harbiye Nazırı ve Genelkurmay Başkanı’nın görevlerinden çekilmesine
ilişkin Mustafa Kemal Paşa’nın Erzurum Merkez Heyetine itafen çektiği
telgrafta:
“ Erzurum Merkez Heyetine, Ankara 25/1/1920
Meclis-i Mebusan’ın daha görüşmelere başlamadığı şu sırada
İngiltere ve Fransa, İtalya politik temsilcileri tarafından merkezi
hükümete verilen yedi maddelik bir nota ile aslı olmayan bir takım
sebepler belirterek, Harbiye Nazırı Cemal ve Genelkurmay Başkanı
Cevat Paşa Hazretlerinin 48 saat içinde görevlerinden çekilmeleri
istenerek, istenilene uygun olmayan bazı olaylara imkân tanımamak
için, bakanlar kurulunca görevi bırakmaktan vazgeçildiği ve yalnız adı
geçen
paşaların
görevden
ayrıldıkları
anlaşılmıştır.
Meclis-i
Mebusunca bu meselenin vatan çıkarlarına uygun çözümü göz önüne
alındığı bildirilmiştir. Temsil Heyeti Adına Mustafa Kemal.”157
Kurucu Meclisin açılmasından önce yaşanan önemli gelişmelerden biri
de siyasi temsil meselesi ve Amasya Görüşmeleri olmuştur.
155
Nutuk, s.251
Telgrafın tam metni için bkz. Nutuk, s. 251-252
157
Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri, Hzr. Ali Sevim, İzzet Öztoprak, Mehmet Akif
Tural, , Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2006, s.189-190
156
58
Sivas kongresinin
sona
erdiği gün
yayınlanan
beyannamede,
memleket ve milletin durumundan söz edildikten sonra, İstanbul Hükümeti
suçlanmış ve hükümetlerin milli iradeye tabi olmasının gerektiği bunun ayrıca
makam-ı saltanat ve hilafetin masuniyeti için lüzumundan bahsedilerek, Milli
Meclisin hiç vakit kaybetmeden toplanmasının gerekliliği tekrar edilmişti. 158
Milli bir meclisin kurulması yönünde Anadolu’da bazı çabalar sarf edilirken,
İstanbul hükümeti ise bu hareketi bastırmayı düşünüyordu. Mustafa Kemal’in
bulunduğu yerde yakalanıp gönderilmesi emrini veren İstanbul hükümeti,
Heyet-i Temsiliye’nin Mustafa Kemal Paşa idaresinde bir çete olduğunu ilan
ediyordu. 159
Ferid Paşa Kabinesinin Heyet-i Temsiliye’nin aldığı ve uyguladığı karar
sonucunda düşmesi, Anadolu hareketinin halk ve idareciler nezdinde ki
durumunu kuvvetlendirmiştir. Ekim ayı başlarında Damat Ferit Paşa’nın
istifayla yeni hükümeti kuran Ali Rıza Paşa, temsil heyeti ile işbirliği yapmak
için teşebbüse geçerek Mustafa Kemal Paşa ile irtibat kurdu. Heyet-i
Temsili’ye de yeni kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti ile irtibata geçmeyi
Gerekli bulmuştur.160 Bu görüşmeler neticesinde alınan karalar yeni
kurulacak Anadolu Hareketinin de şeklini ortaya çıkaran nedenlerden bazıları
olacaktır.
Karşılıklı
yazışmalarda
Mustafa
Kemal,
bazı
isteklerde
bulunmuştur. Bu isteklerde Cevat Paşa’nın da için de bulunduğu bir madde
yer almaktaydı: Erkanı-ı Harbiye-i Umumiye Riyaseti’ne Cevat Paşa veya
Fevzi Paşa getirilmeli161 maddesi Nutukta da162 Mustafa Kemal tarafından
bildirilmiştir. Cevat Paşa gibi pek çok vatansever askerin, Milli Mücadele
hareketinde faydalı olacakları hiç kuşkusuz biliniyordu.
Harbiye Nezareti çatısı altında vatansever elemanlarda vardı. Bunlar,
imkanlarının kıt, başlarının hükümete bağlı olmasına rağmen, el altından ve
158
Naim Sönmez, “Siyasi Açıdan Cumhuriyet Hükümetleri (Tek Parti Dönemi 1923–1946“,
Basılmamış Doktora Tezi, s.29, Ankara 1992;Aktaran, Mustafa Turan, Milli Mücadele’de Siyasi
Çözüm Arayışları, Siyasal Kitapevi, Ankara, 2005, s.73
159
TURAN, a.g.e., s.73
160
TURAN, a.g.e., s.74
161
TURAN, a.g.e. , s.74
162
Nutuk, s. 137
59
ellerinden geldiği kadar, başlayan direnişleri teşvik ediyorlardı. Genelkurmay
Başkanı Cevat Paşa, bunlardan biriydi. 163
23 Nisan 1920 Türkiye Milli Kurtuluş Hareketi’nin kendi devletini
kurduğu tarihtir. Bu tarihte Milli Mücadele, artık bir halk hareketi olmaktan
çıkmış, bir halk devletinin ekseni etrafında gelişmeye başlamıştır. Bu eksen
Türkiye büyük Millet Meclisi hükümetidir ve yarınki müstakil Türkiye
Cumhuriyeti, bu halk devletinin tekâmülü olarak tabii temeline oturacaktır.
164
Genel hatlarıyla değindiğimiz Meclisin açılması ve öncesi durumda da
görüldüğü üzere; yeni meclis artık yeni hedeflerin de gerçekleşeceği bir
sistem oluşturacaktır. Amasya Genelgesi ve Erzurum-Sivas kongreleriyle
tasarlanan ve Misak-ı Milli165 kararlarıyla sınırları belirlenen bağımsız ve yeni
kurulacak bir devletin kumanda kısmını işte, olağan üstü koşullarda alınan
kararlarla bu meclis yapacaktır.
2.1.2.
Cevat
Paşa’nın
Milletvekili
Seçildiği
Dönemde
TBMM’nin
Faaliyetleri
Kurucu Meclis sıfatıyla 1920’de zor şartlar altında açıldıktan sonra
ivedilikle hedeflerini gerçekleştirmeye başlayan bir sistemi görmekteyiz.
Cevat Paşa’nın 1923’te milletvekili olmasına değin, bu tarihsel süre içerisinde
siyasi ve sosyal çerçevede neler yaşandığını, dönemin koşullarının neler
olduğunu belirtmemiz gerekiyor.
163
Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, C.II, Remzi Kitapevi, İstanbul, 2007, s.80
AYDEMİR, a.g.e., s. 249
165
Misak-ı Milli; Mili Mücadele’nin hukuken savunulmasında ve işgallerle birlikte Anadolu’nun
Müttefik devletlerce paylaşılmasında hemen hemen hiçbir varlık göstermeyen İstanbul yönetimi
dışında Anadolu’da başlayan Milli Mücadele esasının belirlendiği, Misakı- Milli adıyla bilinen
bildirgenin Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasında önemli bir yeri vardır. TURAN, a.g.e., s. 85;
Ayrıca şunu da eklememiz mümkündür; 28 Ocak 1920’de kabul edilen Misak-ı Milli demokratikulusçu hareketin dünyaya duyurulan programı olmuştur. AKŞİN, a.g.e., s. 87
164
60
2.1.2.1. II. Dönem TBMM Seçimlerine Kadar Anadolu’da Yaşananlar
TBMM’nin 1920’de açılmasıyla birlikte öncesinde belirlenen sorunların
çözüme kavuşturulmaya başladığını görmekteyiz. Zor şartlar altında yeni bir
hâkimiyet anlayışı içerisinde, yeni bir hareketin doğmasıyla Kurtuluş
Mücadelesinin başladığını ve sonuçlandığını göreceğiz. 1920–1923 yılları
arasında yaşanan siyasi, askeri gelişmeler, bir devletin sonunu, yeni bir
devletin kuruluşunu tescilleyecektir.
Yeni meclisin ilk işi hükümet kurmaktı. Hükümetin yapısı, yetkileri ve
sorumluluğu üzerinde görüşler çeşitliydi. Gerçek şuydu ki, Ankara’da kurulan
büyük Millet Meclisi Hükümeti, Mustafa Kemal dahi sözünü etmemekle
beraber, yeni bir devletti. İstanbul hükümeti ve Osmanlı devleti artık bitmişti.
Gerek Padişahlık gerek, halifelik makamları artık yoktu. 1299’da kurulan
Osmanlı saltanatı artık tarihe karışmıştı. Ama bu gerçek, 1920 Anakarasında
ve Büyük Millet Meclisi kurulurken ebetteki açığa vurulmamıştı. 166 Mustafa
Kemal başkan seçildi, TBMM başkanı, meclisin seçeceği hükümete de
başkanlık edecekti. Türk toplumun demokrasi mücadelesi böylece ivme
kazanıyordu.167
Mondros mütarekesin imzalandıktan sonra yer yer işgallerin başladığı
bir döneme geçilmiş, bu durum Anadolu da Milli mücadele’nin doğmasına
vesile olmuştur. Sadece işgaller değil, Anadolu tam bir ateş çemberinin
içersinde bulunuyordu. Anadolu’da isyanlarda başlamıştı. Hem Anadolu
topraklarını paylaşmak için işgale başlayan devletlerle, hem de Anadolu’da
isyan çıkaranlarla mücadele veriliyordu.168 Serv Antlaşması da yaşananların
166
AYDEMİR, a.g.e., s.253
AKŞİN, e.g.e. , s. 91
168
Bu isyanlarda; Aznavur, Düzce- Bolu- Adapazarı ve Çapanoğlu ayaklanmaları olmuş, isyanların
bastırılmasında ise Kuvay-ı, Milliye çok etkili olmuştur. Kuvay-ı Milliye kavramını iki ayrı yönden
ele almak gerekir. Bu yönlerden biri; bir teşkilat fikridir. Bu teşkilat fikri, çeşitli gelişmeler sonunda
TBMM hükümeti şekline ulaşır. İkinci yön, bir halk hareketidir. Bu harekat, çeşitli saldırlar, can ve
yurt tehlikeleri karşısında halkın, kendi içinden beliren bir savuna çabasıdır. Bu çaba, yersel ya da
bölgesel davranışlar, silahlanmalar, gruplaşmalar ve direnişler şeklinde, 1919 Haziran ile 1920 sonları
arasında, milli mücadele’nin anılarına karışır. Bir teşkilat fikri olarak Kuva-yı Milliye, ilk formülünü
Erzurum kongresi beyannamesinin ikinci maddesinde bulur: “ Kuva-yı Milliye’yi amil ve irade-i
167
61
İtilaf cephesi tarafından bir son nokta olması düşünülüyordu. Çünkü;
Mondrosla beraber karşılarında bu denli güçlü bir Türk direnişi görmeleri,
Osmanlı Devleti’ni paylaşma hususunda sıkıntıları doğurmuştur.
Gerçi Serv, ölü doğmuş bir anlaşmadır. 10 Ağustos 1920’de
imzalanmıştır. Hiçbir zaman uygulanamamıştır.
169
TBMM hükümeti bir beyanname yayınlayarak, Osmanlı Hükümeti ile
akdedilecek bir barışın TBMM’nde kabul edilmeyeceğini, Türklerce kabul
edilecek olan barışın, onun tek mümessili olan TBMM hükümeti ile
yapılmasının zaruri ve lazım olduğunu, ilan etmişti.170 Ankara Hükümeti de
TBMM’nde 19 Ağustos 1920 tarihli toplantıda bu Sevr Barış Altlaşmasını
imzalayanların ve saltanat şurasında olumlu oy kullananların TBMM’nce
vatan haini ilan edilmeleri kararı alıyordu.171
Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi, 20 Ocak 1921 tarihinde yaptığı
Teşkilat-ı Esasiye ile kurucu meclis niteliğine sahiptir. Bu anayasa, Kanun-i
Esasi’den farklılıklar taşımaktadır. Özellikle birinci maddesinde “Hâkimiyeti
milletten başka hiçbir makama vermeyen ve hatta buna hiçbir gücü ortak
olarak tanımayan” durumu göz önüne alındığı zaman, daha önce PadişahHalife’ye bağlı kalınacağına dair olan yeminlerin bir siyasi düzenden ibaret
olduğu kolaylıkla anlaşılabilinir. Dolayısıyla, birinci meclis hem kurucu meclis
hem de ihtilalcı meclis niteliği taşımaktaydı. 172
II. Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin açılmasına giderken, birinci mecliste tasarlananların aslında daha
büyük hedefleri yerine getirmek olduğunu göreceğiz. Sevr antlaşmasıyla
birlikte, yerini belirleyen TBMM, artık kurduğu düzenli ordusuyla 173 da hem
milliyeyi hakim kılmak esastır.” Bu formül, doğrudan doğruya Mustafa Kemal’indir. AYDEMİR,
a.g.e. s. 141, IV
169
AYDEMİR, a.g.e., s.386
170
Tahsin Ünal, 1700’den 1958’e Kadar Türk Siyasi Tarihi, Kutluğ Yay., Ankara,1974, s. 507;
TURAN, a.g.e., s. 98
171
ÜNAL, a.g.e. s.529; TURAN, a.g.e., s. 98
172
Mustafa Albayrak, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Tarihsel Gelişimi, Atatürk Araştırma
Merkezi, Ankara, 1999, s.67
173
1920 Ağustosu sonlarından itibaren Düzenli Ordunun kurulmasına geçilecektir. Yücel Özkaya,
“İzmir’in İşgali”, Milli Mücadele Tarihi, s.86
62
askeri hem siyasi başarılara imza atacak, Kurtuluş Mücadelesinde başarılı
sonuçları elde edip, bağımsız bir devlet olmanın haklı gurunu yaşayacaktır.
TBMM hükümetinin ve Düzenli Ordunun ilk başarısı Doğu Cephesinde
oldu.174 TBMM Hükümeti kuvvetlerinin doğu cephesinde askeri alanda
Ermenilere karşı elde etmiş olduğu zafer üzerine, Türk ve Ermeni delegeleri
arasında 2/3 Aralık 1920’de Gümrü Anlaşması175 imzalandı. Bu anlaşma,
Ankara hükümetinin ilk siyasi zaferi ve anlaşması olmuştur.176
Güney cephesinde ise; bilindiği üzere Fransızlar, 1919 sonlarından
beri bu cephede sürüp gelmiş olan çeşitli muharebelerde, yer yer uğradıkları
başarısızlıklar yüzünden, Türklerle savaşı sürdürmekte bir yarar görmemeye
başladılar. Buna bazı iç ve dış siyasi sorunlarında eklenmiş olması onları,
özellikle II. İnönü zaferinden sonra Ankara Hükümeti ile bağlantı kurmak
zorunda bıraktı.20 Ekim 1921’de TBMM Hükümeti ile resmen Ankara
Anlaşması’nı imzaladı. Bu anlaşma ile güney cephesinde Fransa ile savaş
hali sona erdi. Türkiye-Suriye sınırı tespit edildi. Misak-ı Milli ilk kez batılı
büyük bir devlet olan Fransa tarafından benimsenmiş ve dolaylı olarak da
TBMM hükümetini tanımış oldu.177
Kurtuluş savaşının en önemli cephesi ve savaşın son askeri cephesi
olan Batı cephesi savaşları ve sonrasında yapılan anlaşmalar TBMM
hükümetinin de siyasi üstünlüğünü ortaya çıkaracaktır.
Batı cephesi savaşlarının ilki Yunanlılarla yapılan I. İnönü Savaşı
olmuştur. 6–10 Ocak 1921 tarihleri arasında gerçekleşen bu savaş, Çerkez
174
AKŞİN, a.g.e., s.95
Gümrü Antlaşması; Doğu Anadolu’da gerek Rusya, gerekse İtilaf Devletleri tarafından Türkler
aleyhine kullanılması muhtemel olan Ermenilere karşı elde edilen askeri başarının siyasi olarak teyidi
anlamını taşıyordu. Batı cephesinde Yunanlılara karşı yürütülen savaşın belki de en sıkıntılı
günlerinde böyle bir antlaşmanın yapılması, bu bölgedeki askeri kuvvetleri batıya kaydırılmasını
sağlayacaktır. Ayrıca askeri mücadele Ankara tarafından yürütülmüş, anlaşmada yine Ankara
tarafından yapılmıştır. Bu itibarla Gümrü antlaşması, her şeyden önce bir prestij anlaşmasıdır.
TURAN, a.g.e.,s. 125-126
176
GÖRGÜLÜ, a.g.e. , s. 216
177
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s. 225-226
175
63
Ethem’e178 karşı yürütülmüş harekâtın hemen ardından geldi ve Yunan
kuvvetleri sayı ve donanım bakımından üstün durumda olmalarına rağmen,
başarı elde edemediler, çekilmek zorunda kaldılar.179
I.
İnönü
savaşı
galibiyeti
sonrasında
yaşanan
gelişmelere
bakıldığında; İtilaf devletleri, Londra’da Türkiye’nin de katılacağı bir konferans
toplamaya karar verdiler; bu da TBMM hükümetinin artık itilaf devletlerince
tanınış olduğunun en somut örneği olacaktır.180 II. İnönü de bir Türk zaferi
oldu.181 Düşman 1 Nisan 1921 de mağlup olarak tekrar geri çekilmek zorunda
kaldı.182 Türk ordusu Kütahya- Eskişehir savaşlarında yenilerek 10
Temmuzda başlayan hareket sonrasında geri çekilmek durumda kalacaktır.
183
25 Temmuz 1921 de sona eren Kütahya-Eskişehir muharebeleri Batı
cephesi birliklerinin Sakarya gerisine çekilmesi ile sona erecektir.184
23 Ağustos–13 Eylül 1921 tarihleri arasında gerçekleşen Sakarya
Meydan muharebesi185 Büyük bir başarıyla sonuçlanmıştır. Türk ordusunun
Batı cephesinde yunan kuvvetlere karşı bir zafer olmuştur. Böylece, Ankara
178
1920 yılı sonunda Anadolu’da Çerkez Ethem ve kardeşleri Milli Hükümete karşı ayaklanmışlardı.
Kütahya ve Gediz bölgesinde, Batı ve Güney cephe komutanlarının asıl kuvvetleriyle, bu isyanı
bastırmakla uğraşmaları yunanlılar lehine bir üstünlük meydana getirmişti. TURAN , a.g.e., s.113;
Çerkez Ethem; TBMM açılmasında Anadolu’da yaşanan iç isyanlarda bu isyanları bastırmak için
kendi komutasındaki Kuva-yı Seyyare adındaki birlikle başarılı olmuştur. AKŞİN , a.g.e., s.92;
Nutukta Çerkez Ethem müfrezesi başarılarına yer verilmiş olup, zaman içerisinde ve daha sonrasında
yaşananlar ve Çerkez Ethem ile kardeşlerinin Ankara’daki hükümet üzerinde bile otorite kurmaya
başladıklarını ve bunun zararlarını Atatürk anlatmıştır. Ayrıntılı bilgi için bkz. Nutuk, s.
320,321;AYDEMİR, Tek Adam C.II, s.422-429
179
AKŞİN , a.g.e., , s.97
180
Londra konferansına, 25 Şubat 1921’de İstanbul’dan olduğu gibi Anadolu’dan da delegeler davet
edildi. Bu davet, İstanbul’un durumu ve İstanbul hükümetinin memleketi temsil yetkisi hakkında
İstanbul hükümetiyle Ankara arasında çetin bir tartışma kapısı açılmasına meydan verdi. AYDEMİR,
Tek Adam, C.II., s. 436; I.İnönü savaşı sonrasında Rusya ile ilişkilerde önemli gelişmeler oldu. 16
Mart 1921 de Moskova, 13 Ekim 1921’de Kars anlaşmaları yapılarak, Misakı Milli’nin Rusya
tarafından tanınmasını sağladı. AKŞİN, a.g.e., s.98
181
AKŞİN, a.g.e. , s.99
182
GÖRGÜLÜ, a.g.e., s.263
183
AKŞİN, a.g.e.,, s.99
184
GÖRGÜLÜ , a.g.e., , s.270
185
Sakarya Meydan muharebesinden önce 5 Ağustos 1921’de Mustafa Kemal, Başkumandan
olmuştur. AYDEMİR, a.g.e., s. 449; Mustafa Kemal TBMM’nin yetkilerini kullanmak istiyordu.
Başkomutanlık yetkisini üç ay süreyle aldı( Büyük Taarruza dek bu yetkiyi birkaç kez yenileyecektir),
7–8 Ağustos tarihlerinde olağanüstü bir seferberlik niteliğinde olan Tekâlif-i Milliye (ulusal
yükümlülükler) emirlerini yayınladı. AKŞİN, a.g.e. , s.99
64
Hükümeti, halen ülkeyi işgal altında tutan galip İtilaf devletleriyle siyasi
anlaşmalar yaparak Sevr antlaşmasını fiilen yırtmış oldu.186
26–30 Ağustos 1922 Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan
muharebesi ile Anadolu toprakları Yunan istilasından temizlenmiştir. Bu
savaşın zaferinin önemi; bir kilit noktasında ve seri bir kararla bir darbe
hareketinin, bütün yunan cephesinde son ve kesin neticeyi sağlayan bir
muzafferiyet oluşundandır.187
II. TBMM’nin açılmasına gidilen yolda Türkiye’nin yeni çehresi de
oluşmaya başlamıştı. Artık, cephelerdeki savaşlar bitmiş, yerini devletlerarası
siyasi ve diplomatik savaşlar almaya başlamıştı. Öncelik Lozan’da188
yapılması düşünülen antlaşmaydı. Bundan dolayı, elde edilen kazanımların
sekteye uğramaması adına ve hedeflenen amaçlar doğrultusunda, temsil
yetkisinin tek elde TBMM’de olması gerekiyordu. Bundan dolayı 1 Kasım
1922’de Saltanat kaldırıldı.189
Lozan’ın hikâyesi, 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtuluşu ve onu takip eden
günlerde Yunan istila kuvvetlerinin Anadolu topraklarından temizlenmesi ile
başlar. Harp bitmişti. Büyük Millet Meclisi hükümeti kendisini savunmasını
bilmişti. 1920–1922 arasında büyük başarılar elde edildi. Kuzeyde Karadeniz
kıyılarından bir müdahale ve kıyılarda Rum Pontus devleti kurulması
yolundaki proje ve girişimler suya düşürüldü. Doğuda Ermeni saldırıları ve bir
Ermenistan teşkili karar ve teşebbüsleri de fiilen tasfiye edildi. Güneyde
186
GÖRGÜLÜ , a.g.e., s.277
AYDEMİR, a.g.e., s.485; Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi sonrasında 11
Ekim 1922 de Mudanya Mütarekesi imzalanmıştır. Bununla büyük millet Meclisi, İtilaf devletlerince
resmen tanınmış oluyor. TURAN, a.g.e., s. 238
188
Lozan Barış Anlaşması, 24 Temmuz 1923’te imzalanmıştır. Çetin şatlar içinde akıp giden
konferans, 21Kasım 1922’den 25 Temmuz 1923 tarihine kadar tam sekiz ay sürdü. Bu anlaşma
TBMM’nde 23 Ağustos 1923’te yani Büyük Taarruzdan tam bir sene sonra tasdik olunarak
kanunlaştı. AYDEMİR, Tek Adam, C. III. s. 98
189
Saltanatın kaldırılmasıyla ilgili olarak, Atatürk’ün TBMM’nde ki konuşmasında: “…Millet,
mukadderatını doğrudan doğruya eline aldı ve milli saltanat ve egemenliğini bir şahısta değil, bütün
fertleri tarafından seçilmiş vekillerden oluşan bir Meclis-i Ali’de temsil etti. İşte o meclis, Meclis-i
Alinizdir.; Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Milletin saltanat ve egemenlik makamı, yalnız ve ancak
Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir.” TBMM ZC. ,Devre:I, C. 24, s.305-311; KOCATÜRK , a.g.e., s.
311-312
187
65
Çukurova’nın işgali, Urfa, Maraş, Antep’teki İngiliz, Fransız ve Ermeni istila
ve yerleşme hareketleri, kanlı savaşlar sonunda, Anadolu’nun başarısı ile
sona erdi. Bütün bu bölgeler, müdahaleci kuvvetlerden temizlenmişti. Bir
kısmı İstanbul sarayının ve dolayısıyla işgal kuvvetlerinin yardımıyla
düzenlenen iç isyanlar tamamen bastırılmıştı. 190
2.1.2.2. II. TBMM ve Cevat Paşa’nın Milletvekilliği
Cevat Paşa, TBMM’nin II. Dönem seçimlerine katıldı ve Elazığ’dan
milletvekili seçildi. Seçim mazbatası 12.08.1923’te onaylandı.191
Ordu komutanı olduğu sürece izinli sayılması genel kurul toplantısında
kabul edildi. 25 Aralık 1924’te Askeri Şura üyeliğine atandı. Ekim 1924’te
yasama görevini tercih ettiğinden ordudaki görevi sona erdi. 22.12.1924’te
Atatürk’ün isteğine uyarak Milletvekilliğinden istifa etti.
192
Askeri görevlerini
emekli olana dek sürdürdü.
Atatürk; 30 Ekim 1924 tarihinde Milletvekili olan komutanlara çektiği
telgrafta şunları beyan ediyor: “Bana olan itimat ve sevginize dayanarak
gördüğüm ciddi lüzum üzerine derhal milletvekilliğinden istifa ettiğinizi
telgrafla Meclis Başkanlığı’na bildirmenizi teklif ederim. Önemli olan askeri
görevinize kayıtsız şartsız kendinizi vermek, sebep olarak kayda değer.
Genel Kurmay Başkanı Mareşal Fevzi (Çakmak) Paşa hazretleri, aynı
lüzuma dayanarak teklifim üzerine istifasını vermiştir.” Bu telgraf 3. Ordu
müfettişi Cevat ( Çobanlı), 1. Kolordu komutanı İzzettin ( Çalışlar), 2. Kolordu
Komutanı Ali Hikmet (Ayerdem), 3. Kolordu Komutanı Şükrü Naili (Gökberk),
5. Kolordu komutanı Fahrettin (Altay) ve 7. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar
(Eğilmez) Paşalara çekilmiştir.193
190
AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 97
ÖZTÜRK, , a.g.e., , s. 266
192
YARAR , a.g.e.,, s.127
193
KOCATÜRK , a.g.e., s. 365-366
191
66
Cevat Paşa’nın istifa dilekçesinde 194 şöyle demektedir:
“ Büyük Millet Meclisi Riyaseti Celilesine
Mebusluktan istifa eylediğimi arz eder ve Heyeti Celileye
muvaffakiyetler temenni ederek en samimi hürmetlerimi takdim eylerim
efendim.
22 Kânunuevvel 1340;
Elaziz Mebusu Ferik Cevat” 195
Milletvekilliği kısa süren Cevat Paşa, askeri yetenek ve dehasının
daha iyi hizmetler vereceği tartışılmaz bir gerçekti. Atatürk de bunu biliyordu
ve Cevat Paşa’nın da diğer bazı komutanlar gibi milletvekilliğinden istifa edip
askeri kanalda daha iyi hizmetler vermesini uygun görüyordu. Başarıları
zaten tartışılmazdı. Bu da Cevat Paşa’nın Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası
196
almasına vesile oldu.
Cevat Paşa’nın istifa etmesiyle ilgili olarak Milliyet Gazetesi 1960
yılında bu konunun haberi yapılmıştı. Haberde aktarılana göre:
“ Üçüncü Kolordu kumandanı Cevat Paşa Hazretlerine ve K.7.
Kumandanı Cafer Tayyar Paşa Hazretlerine; Kumandanların mebus
bulunmaları orduda, emir ve kumanda da istenilen disiplinle
bağdaşılamadığına inanılmıştır. Birinci ve ikinci ordu müfettişlerinin
görevden ayrılarak Meclise dönmeleriyle orduları uygun görünmeyen
bir zamanda başsız bırakılmış olmaları, bu inancı perçinler. Seçim
bölgeniz halkı ordunun disiplin ve selameti için vereceğiniz karardan
elbette memnun olur. İlk şifreme göre kararınızı bildirmenizi rica
ederim. Reisicumhur, Gazi Mustafa Kemal.” Buna Cevat Paşa, şu
194
Cevat Paşanın istifa dilekçesi ve kabulüne ilişkin belgeler için bkz.: Ek:5
TBMM Z.C., Devre:II, C.XI., s.207
196
1920 yılında çıkan kanunla İstiklal Madalyası yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin tek geçerli
madalyası olarak kabul edilmiştir. http://www.tsk.tr/madalyalar (Türk Silahlı Kuvvetleri Resmi web
sayfası)
195
67
cevabı
verdi:
“Emir
ve
kumandada
istenilen
disiplinle
bağdaşamadığından kumandanların mebus bulunmamaları hakkındaki
yüksek başkanımızın inancına bütün kalbimle katılır ve seçim
zamanında da beni mebus seçtirmemenizi bu inançtan ötürü istirham
etmiş olduğumu da arz ederim. Ancak bugün yüksek makamınızdan
verilen emirle mebusluktan istifanın tahmin edeceğiniz gibi millet ve
seçim dairemce iyi görünmeyeceğine inanıyor ve bu inançla hiçte
uygun görmediğim şu önemli zamanda ordudan ayrılmak zorunda
kalacağımı düşünerek elem duyduğumu arz ederim. Üçüncü Ordu
Müfettişi Cevat, 31.10.1340”
197
Atatürk’le ilgili anılarını anlatırken sözlerini şöyle bağlardı: “Atatürk’ün
yaptıklarını hiç kimse yapamazdı. Bu millet ona çok şey borçludur.” 198
Diyordu.
Elcezire Cephesi Kumandanı Cevat Pasa Hazretlerinin İstiklâl
Madalyası almaya hak kazanması ile taltifi hakkında İcra Vekilleri Heyeti
Riyaseti tezkeresinde : “ T. B. M. Meclisi Riyaseti Celilesine Elcezire Cephesi
Kumandanı Ferik Cevad Paşa Hazretlerinin kırmızı şeritli istiklâl Madalyasıyla
taltifi hakkındaki Müdafaai Milliye Vekâletinin işarı, İcra Vekilleri Heyetinin 5.
8. 1339 tarihli içtimaında ledelkırae müşarünileyhin olveç/ hile icrayı taltifinin
Meclisi Âliye arzı takarrür etmekle iktizasının ifası ve neticesinin işarına
müsaade buyurulmast mâruzdur efendim. İcra Vekilleri Heyeti Reisi Vekili;
Fevzi”199
TBMM’nin II. Dönem Yeni yasama yılının açılması 11 Ağustos 1923
cumartesi günü olmuş; 02.09.1927 Tarihine kadar bu yasama yılı devam
etmiştir.200 Bu dönem Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu ve yeni kurulan
devletin rejim niteliklerinin de belirlendiği bir süreç olmuştur. Bu süreçte
Cumhuriyetin ilan edilmiş olması, yeni kurulan devletin de artık kimliğini eline
197
Milliyet Gazetesi, 28/04/1960
BAYCAN, a.g.m., s. 367
199
TBMM Z.C., Devre:II, C.I, s. 310-311
200
http://www.tbmm.gov.tr
198
68
aldığını gösteriyordu. 29 Ekim 1923’te ilan edilen cumhuriyetin temelleri
zaten 1 Kasım 1922’de Saltanatım kaldırılmasıyla atılmıştır da diyebiliriz.
1925 yılında Zafer Hatırası olarak hazırlanan bir kartpostalda Mustafa
Kemal, Cumhuriyetin ilanıyla beraber vatana bu süreçte yararlılık göstermiş
komutanlarla beraber bir fotoğraf hazırlanmıştı. Bu fotoğrafta Cevat Paşa’da
yer almaktaydı. 201
Atatürk’ün siyasi rejimde meşrutiyeti ideal olarak gördüğü söylenemez.
Bu düşüncesini belirtirken, “Halkın mütelaasına müsteniden bahşedilen
hukuk haricinde imtiyazat ile Cumhuriyet idaresinin tatbiki kabil değildir.”
Diyordu.202 Cumhuriyetin ilanıyla birlikte yeni meclis yeni kurulan Türkiye
Cumhuriyeti devleti için çalışmalara başladı.
Cumhuriyetin ilanı bir siyasi bunalımı çözmüştü, ama Cumhuriyet
ilanının bizzat kendisi yeni siyasi bunalımlar yaratmaya adaydı.
203
Bunlardan
en önemlisi de hilafet meselesi idi. Türkiye’de Hilafetin devam edemeyeceği
his olunuyordu. Çünkü bu müesseseyi, Yeni Türkiye’yi kuran ve idare eden
önder kadro benimsemiyordu.204 Hilafet sorunu aslında bir rejim sorunuydu.
Mustafa Kemal Paşa hilafet sorununu tamamen ortadan kaldırabilmek için
1924 yılı başlarında bir dizi girişimlerde bulundu.205 Mesele Halk Fırkası
grubuna206 2 Martta getirildi. Zaten, 1 Martta meclis açılış nutkunda, dinin
siyasetten ayrılması, terbiye ve tedrisatın birleştirilmesi konusunda işaretler
vardı.
201
207
3 Mart 1924 tarihinde TBMM, Hilafet’in kaldırılmasına karar verdi. 208
Bu kartpostal, Milliyet Gazetesi’nin “50 Yıllık Yaşantımız“ adlı ekinde 03.05.1975 tarihinde
gösterilmiştir. Aynı ekte; İkdam Gazetesinin Cumhuriyetin ilanından sonraki ilk baskısına da yer
verilmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla ilgili haberler yer almıştır.
202
Atatürk, Söylev ve Demeçler, C.V, s.105, Ankara 1972; Mustafa Albayrak, Atatürk ve Türkiye
Cumhuriyetinin Tarihsel Gelişimi, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,1999, s. 80
203
Cemil Koçak, “Siyasal Tarih(1923–1950)”, Türkiye Tarihi C.4, s. 134
204
AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 159
205
KOÇAK, a.g.m., s. 136
206
Mustafa Kemal Paşa, 6 Aralık 1922 tarihinde Halk Fırkası adı altında yeni bir siyasi parti
kuracağını açıklamıştır. Yeni parti halkçılık esası üzerinde vücut bulacaktı. Yeni kurulacak parti tüm
ulusu temsil etmeliydi. KOÇAK, “Siyasal Tarih(1923–1950)”, s. 130
207
AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 161
208
KOÇAK, “Siyasal Tarih(1923–1950)”, s.136
69
Böylelikle
dinin
bir
siyasi
güç
olarak
varlığını
sürdürmesi
ortadan
kaldırılmıştır.
Dini siyasetten ayıran, devlet idaresinde dini ilke ve müesseseleri
devlet dışı kılan Laik bir devlete doğru yöneldi. Bu harekette de, tıpkı
Saltanatın kaldırılması, daha sonra Cumhuriyetin ilanı hareketlerinde olduğu
gibi, Gazi Mustafa Kemal’in, yön tayin edici önderlik karar ve tesirini
görmemek kabil değildir. Onun içindir ki laiklik hareketi, tıpkı Hakimiyeti
Milliye ve Cumhuriyet gibi, Mustafa Kemal’in asli ilkelerinden biridir. Bu arada
Erkanı Harbiye-i Umumiye Vekilliği kaldırılmak, Erkanı Harbiye Reisi
kabineden çıkarılmak suretiyle de ordu siyasetten ayrılmış oldu. 209 Böyllikle;
ordu- devlet ve din-devlet bağlamları laikleşme sürecinde ciddi kararlar
alınarak şekillenmiştir. Cevat Paşa’da askeri kimliği içerisinde siyaset
yapmamayı Atatürk’ünde isteği doğrultusunda kabul edecektir ve siyasetten
yani Elazığ milletvekilliğinden istifa ederek ayrılacaktır.
2.1.3. Cevat ÇOBANLI’nın Yaşamına Dair Anıları
Cevat Paşa için güzel bir tasvir yapılmıştır. 1936 yılında Yedigün
dergisinde kendisiyle yapılan röportajda, Paşa hakkında ilk izlenim olarak
şunlara yer verilmişti:
“ Dünyanın en keskin aleti ile bile yerinden oynatılamayacak vehmini
veren üst dudağından fırlamış sert ve sivri bıyıkları olmasa en tatlı bir
gülümseme ile ışıldayan bu mavi gözler, bu yüze bir çocuk tazeliği ve saflığı
verecek.”210 Deniliyordu. Özellikle Çanakkale Savaşlarıyla ilgili Çanakkale’de
Mehmetçik yok muydu?
Sorusunda en önemli noktalardan birini,
Paşa şöyle izah edecek ve cevap verecektir:
209
210
AYDEMİR, Tek Adam, C.III, s. 163
Yedigün Dergisi, “ Cevat Çobanlı Hatıralarını Anlatıyor”, yıl 1936, no. 180, s.14
Cevat
70
“ Mehmetçik olmasaydı Çanakkale olur muydu? Çanakkale
harbi diğer sahalarda yapılan harplerle kabili mukayese değildir.
Tasavvur buyurun… Denizde bir harp oluyor… Fakat ötede karada üç
dört kilometrelik bir sahada da insanlar birbirlerine giriyorlar. Ve
Mehmetçik
orada
da
gıdasından
bile
mahrum
olduğu
halde
memleketin kapısını beklemekten büyük bir zevk duyuyor.” 211
Çanakkale Savaşı'nda müstahkem mevkiin savunmasını yöneten ünlü
Cevat Paşa’nın Dönemin Avusturya basınından bir anekdotu aktaralım.
"Viyana sarayında, imparatorun basın dairesi genel müdürü Oskar Montiong,
devletin özellikle Slav tebaası tarafından çok sevilen 18. yüzyılda yaşamış
Ukraynalı kâhin Mosij Wernyhora'nın kehanetini sık sık hatırlatıyordu. O tuhaf
kehanette, 'Türk atını Dinyester'den suladığında ayağa kalkacaktır Polonya,'
deniyordu." Galiçya cephesinde nice yiğit toprağa düştü, ama Cevat Paşa
atını Dinyester'de suladı. Ve savaşın sonunda Hitler orduları yeniden
haritadan silinceye, daha doğrusu Stalin ile paylaşacağı 1939 sonbaharına
kadar yaşayacak Polonya devleti doğdu. Cevap Paşa, Galiçya dönüşü Filistin
cephesine gönderildi. Enver Paşa'nın bir başka fantezisinin,
Mısır'ı geri
almak sevdasının kurbanı olarak. Orada 7. Ordu Komutanı Mustafa Kemal
Paşa'yla silah arkadaşlığı yaptı. Çanakkale'den sonra bir kez daha omuz
omuza dövüşüyorlardı. Ve bir kez daha İngilizlere karşı. Sonra İstanbul'a,
Genelkurmay karargâhına çağrıldı. Mondros Mütarekesi'nin imzalandığı
sırada Genelkurmay Başkanlığı görevini yürütüyordu. Fevzi Paşa'ya
vekâleten. Fevzi (Çakmak) Paşa, İngiliz ordusu İstanbul kapısına dayanınca,
onları karşılamamak için 20 gün hastalık izni almıştı. Yunanlıların İzmir'e
çıkmaları sonrası bu izin istifaya dönüşecekti. Mustafa Kemal'in Anadolu
isyanını ateşlemek için Samsun'a hareket etmesinden hemen önce,
Sadrazam Damat Ferit Paşa ve Cevat Paşa'yla akşam yemeğinde buluştu.
Yemeğin amacı, Damat Ferit'in kuşkularını dağıtmaktı. Mustafa Kemal ertesi
211
Yedigün Dergisi, s.14–15
71
gün Padişah Vahdettin'i ziyaret edecek ve ardından Bandırma vapuruyla
Karadeniz'e açılacaktı.212
Cevat Paşa, Çanakkale Savaşlarındaki anılarına ilişkin Atatürk
hakkında da şunları söylüyor:
“ İlk gün Atatürk’le beraberdik. O kara cihetine, ben deniz
cihetine merbuttuk. Seddürbahir’e gittik, orada kıtaatı teftiş edecektik.
Yolda kıtaatın teftiş için hazır olmadığını anladık. Uzakta düşman
donamasının şimdiye kadar olduğu gibi değil, fakat, ciddi bir harp
gayesiyle ilerlemekte olduğunu gördük, geriye döndük. Alçıtepe yolunu
tuttuk. O sırada ilk düşman mermisi başımızın üzerinden gerçek
Alçıtepe’ye düştü. İşte 5 Mart sabahı böyle başlamıştı. Muhakkak ki
Çanakkale’de en parlak günümüz budur. Bu sabah, müttefikin
donanması olanca kuvvetiyle, şiddetiyle Kaleye taarruza başladılar.
Elimizde mermi miktarı mahdut olmakla beraber bunlarda ve kara
ordusu topçularından, bilhassa obüslerden azami istifadeyi düşünmüş
ve bu sebeple mestur mevziler hazırlamıştık. Her tabya ve her batarya
kendilerine evvelce verilmiş olan talimat mucibince faaliyet sahası
dahiline giren düşman gemilerine hemen ateş açıyorlardı.
213
Çanakkale Savaşlarında Alman Güney Ordu komutanı tarafından
Cevat Paşa ve yapılan üstün başarılar için şunlar söylenmiştir: Alman Güney
Ordusu Komutanı da 13 Haziran 1917 gün 12321 sayılı günlük emirlerinde:
“15 nci Türk Kolordusu, Alman Güney Ordusu içinde 10 aylık bir
harekâttan sonra, bu ordunun kuruluşundan ayrılırken arkasında
doldurulamayacak ve hep his solunacak bir boşluk ve daima şükranla
anılacak, hiçbir zaman solmayacak bir hatıra bırakıyor. 15 nci Kolordu,
dört kanlı boğuşma, üç muharebede ateşle, ölümle uğraşarak sayıca
üstün düşmanın bütün hücumlarını püskürttü. Harekâtın gerektirdiği
yerde bırakmak zorunda kaldığı araziyi yılmaz karşı taarruzlarıyla geri
212
213
ŞAFAK, a.g.m., www.sabah.com.tr 10 .12.2006
Yedigün Dergisi, s.15
72
aldı ve düşmana en ağır zayiatı verdirdi... Böylece Türkler eski ve
şerefli sancaklarına yeni taçlar ekleyerek ülkelerine dönüyorlar...
12.000 Türk kahramanının kanı Galiçya toprakları üzerinde boş yere
akmamıştır. Nihayet, Ulu Tanrı’dan dilerim ki cesur, kahraman ve
sadık 15 nci Kolordu’nun bütün mensupları bundan böyle de hep
başarılar ve şanlar içinde yaşasın” diyordu.214
Cevat Paşa, Galiçya Cephesindeki başarılara istinaden yaşadığı olayı
şöyle izah ediyor:
“ Kader bizi Çanakkale mücadelesinden sonra kısa bir zamanda
Galiçya’da bulunan 15. kolordu kumandanlığında bulundurdu. Orada
Türk ordusundan başka bir Alman fırkası ve bir çok Avusturya, Macar
teşkilatı kumandama raptedilmişti. Mehmetçik burada da yine o kabma
varılmaz kahramandı. Ve biz on ay mücadeleden sonra ayrılırken alma
ordu kumandanı birinci ferik Butner, yazdığı uzun bir emriyevmide
Türk ordusunun saymakla bitmez meziyetlerini sıraladıktan sonra; bu
şanlı asker buradan doldurulması asla mümkün olmayan büyük bir
boşluk bırakarak gidiyor, diyordu.” 215
Nusret Baycan’ın “ Orgeneral Cevat Çobanlı” makalesinde sunulan
Belgeler kısmındaki Belge. 1 ve Belge.2 deki Cevat Paşa için gönderilmiş
olan üstün başarı belgesinde ve övgü mesajında da şunlar ifade edilmiştir: 216
214
BALCAN, a.g.m., s.382
Yedigün Dergisi, s.16
216
BALCAN, a.g.m., s.388-389
215
73
Belge:1
Doğu Ordusu Başkomutanlığı
Genel Karargâh
12.6.1917
15 nci Osmanlı Kolorduyu Hümâyunu Kumandanı
Mirliva Cevat Paşa Hazretlerine
Gösterdiği cesaret ve göreve bağlılığından dolayı 15 nci Türk Kolordusuna,
emir ve komutasını üzerime aldığım harekât alanından ayrıldığı şu sırada,
sonsuz teşekkür ve takdirlerimi
bildiririm. Rusların sayıca çok üstün
kuvvetlerle Narajowka, Zlota Lipa, Brzezany dolaylarında yaptıkları meydan
muharebesinde, yiğit kolordu olağanüstü cesaretle direnmiş ve karşı
taarruzlarla bozguna uğrayan düşmanı takip etmişti. Bundan sonra
Mieczyszcow ve Dziki-Lany Çevrelerinde giriştikleri muharebelerde Ruslar
aynı yenilgiye uğradı. Kolordunun daima uyanık bulunan tecrübeli askerleri
kuvvetli mukabeleleriyle bu taarruzları da tam olarak püskürttüler . Doğu
Cephesi’nde, bu derece benzersiz olarak yaptığı muharebelerle savaş
yeteneğini göstermiş ve ispat etmiş bulunan bu kolordudan ayrılışıma
üzgünüm. Cesur kolordunun bütün subay ve erlerine, bundan sonra da, yeni
bulunacakları muharebe alanlarında başarılara ulaşmalarını dilerim.
Bavyera Prensi Leopolt
Mareşal
Doğu Ordusu Başkomutan
74
Belge:2
Avusturya-Macaristan Böhm Ermolli
Ordular Grubu Komutanlığı
Sayı: 3589/ 27 Haziran 1917
15 nci Osmanlı Kolordusu Kumandanı
Cevat Paşa Hazretlerine
15 nci Türk Kolordusu savaş bölgemden ayrılıyor. Kolorduyu çok üstün sevk
ve idare eden komutanına şu vesile ile özel teşekkürlerimi bildiririm. Parlak,
benzersiz icratıyla, özellikle silâh arkadaşlığına bağlılığı ile yüzyıllardan beri
denenmiş bulunan Türk askeri, Ordular Grubu tarihine yazdığı pek şerefli
sahifelerle unutulmaz bir yer tutacaktır. Kazandıkları sonsuz ve derin güven
ve övgülerin bütün subaylara ve erlere duyurulmasını yüksek şahsınızdan
rica ederim.İyi dileklerim kolorduyu yeni yolu üzerinde de izleyecektir.
Bundan sonra da daima yolu açık olsun ve şanlı sancağı yeni zaferler, seçkin
basanlarla dalgalansın.
Böhm Ermolli
Ordular Grubu Komutanı
Çanakkale Zaferi ardından, Cevat Paşa pek çok övgü ve takdir alan
komutanlardan bir tanesi olmuştur. 24 Mart 1915’te Tanin Gazetesinde yer
alan haberde, II. Kaizer Wilhem 20 Mart 1915 tarihinde, Başkomutan vekili
Enver Paşa’ya gönderdiği telgrafa yer verilmişti. Tanin gazetesinde bu
telgrafta Cevat Paşa için: “Dün ve Evvelki gün Çanakkale müdafaası
esnasında ihraz olunan parlak muvaffakiyetlerinden dolayı samimi hassı
tebrikatımı beyan eder, iş bu tebrikatımızın cesur kumandanı Cevat Paşa’ya
kendi namına tebriğini rica ederim. Cenab-ı Hak bundan böyle dahi
silahlarımızı tevfikat-ı rabbaniyesine mazhar buyursun.” 217 Denilmektedir.
217
Tanin Gazetesi, 24 Mart 1915 Ek.6
75
Cevat Paşa, hatıralarını anlatırken, yıllar sonra, 18 Mart 1915 gününün
en kıymetli anı sorulduğu zaman: “…o gün güneşin son ışıklarıyla Boğaz’dan
perişan halde çıkmakta olan düşman filosunun görünüşü idi.”218 Diyecektir.
Cevat Paşa, yaşamış olduğu askeri alandaki üstün başarılarında her
daim Mehmetçik kuvvetinden bahsediyordu. Almış olduğu övgüler ve
madalyalardaki maneviyatın Cevat Paşa için ayrı bir yeri olacaktır. Anılarını
anlatırken, kendisini tarihe 18 Mart Kahramanı olarak geçiren önemli olayı
şöyle anlatıyor:
“ …bu taarruz esnasında bize çok yardımı olan küçük bir mayın
hattından bahsetmek isterim. 5 Martta kadar elimizde bulunan
mayınları denize atmış ve hatları muntazaman tesisi etmiştik. Her iki
tarafta bu hatların muhafazası için bataryalar yerleştirmiştik. 4 Martta
elimizde kala kala 8 mayın kalmıştı. Bunların Karanlık limana
götürülmesi emrini verdim. Düşman donanması ise böyle bir mayın
hattının sahile muvazi tarza Karanlık limanda vücuduna imkan
vermeyerek, manevralarını, ekseriyetle ateşten nispeten masun olan o
sahada yapardı. Yinede öyle oldu ve böylece 8 mayının 5 Mart günü
pek büyük yardımını gördük. Düşman donanmasının kaybettiği Buve,
İrrezistbıl ve Oşin gemileri, mermi tesiriyle mi yoksa torpil temasıyla mı
battılar, bunu tayin edebilmek vakıa müşkül ise de, herhalde bu 8
mayının o gün büyükçe bir rol oynadıklarını zannediyorum. Ogün Buve
battıktan sonra düşman donanması ufak bir manevra yapmış ve buna
müteakip ateşini tazelemişti. Akşama doğru Dardanos tan takriben 3
mil mesafede İrrezistbıl zırhlısı yana yatmış vaziyette Boğaz haricine
doğru dönmek istiyordu. Dardanos’taki bataryamız ise ateş etmiyordu.
Bu hal bizi şüphelendirdi. Telefon muharebatı sabahtan beri kesik
olduğundan hemen Erkan-ı Harp zabitimi Dardanos’a gönderdim ve
bu yan yatan geminin ateş altına alınmasını bildirdim. Meğer
kahraman bataryanın kumandanı Hasanla topçu zabiti Mevsuf, şehit
218
Gıyasettin Yetkin, Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi, Türkiye Eski
Muharipler Cemiyeti yay., Ankara, 1966, s.155
76
olmuşlar…civardaki topçu zabitlerinden birinin emir ve kumandasına
verilen ve İrrezistbıl’ı derhal ateş altına alan bu batarya o günden
itibaren şehit kumandanların namına hürmetle Hasan Mevsuf adını
almıştır.
” 219
Cevat Paşa, Dardanos Bataryası kahramanlarının son yolculuğa
uğurlanırken; evlatlarım dediği Üst Teğmen Hasan ve Teğmen Mevsuf’un
Değirmenlik mezarlığındaki kabirleri başında orada bulunanlara şöyle hitap
ediyor: “ Askerler, burada Hasan adında bir arkadaşımız yatıyor. Fani
mevcudiyetinden daha çok işler beklenirken, şehit mertebesine erişip
ebediyete intikal etti. Elbette bu zaferler bizi şerefli bir sulha kavuşturacak,
hepiniz birer gazi olarak evlerinize döneceksiniz. Kumandanınız ve silah
arkadaşım olarak sizlerden talep ediyorum: ilk doğacak oğlunuzun adını
Hasan koyun ki O’nun içimizde yaşayan kahraman ruhuyla beraber ismini de
ebediyen yaşatalım.”220
Cevat Paşa savaş anılarını anlatırken kendisine bu işin bir sırrının olup
olmadığı sorulmuş, soruya cevaben Cevat Paşa, her zamanki gibi asıl sırrın
Mehmetçiğin ruhu ve kalbi olduğunu sözlerine ilave etmiştir.221 Cevat Paşa;
Askerliğinin oldukça uzun demlerini kumandanlıklarla geçirmiş olduğunu,
hayatında ihtiraslara yer vermediğini, çok kısa zamanlarda büyük savaşlar
geçirmiş bir ordunun kahramanlıklarından ve askerlerin daima bu vasıflarda
kalacağından, Harbiye Nazırı olduğu dönemde de dile getirmiştir. 222
219
Yedigün Dergisi, s.15-16; Cevat Paşa; Başkumandanlık Vekaletine 7 Nisan 1915 tarihinde
göndermiş olduğu 707 numaralı yazıda Çanakkale Boğaz savunmasında fevkalade gayret gösteren ve
18 Mart 1915 Deniz Savaşında vazifesi başında şehitlik mertebesine ulaşan Dardanos Bataryası
Kumandanı Kilitbahirli Üst Teğmen Hasan Hulisi Efendi ve Tarassut subayı Trablusgarplı Teğmen
Mevsuf Efendinin isimlerinin adı geçen bataryaya verilmesini ve Dardanos’un adının Hasan- Mevsuf
Bataryası olarak değiştirilmesini talep etmiştir. 16 Mayıs 1915’te Başkumandanlık vekâleti, Cevat
Paşa’nın bu talebini münasip görerek Dardanos Bataryasının adını Hasan-Mevsuf Bataryası olarak
değiştirilmesine karar vermiştir. Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı,
C.V. 1. kitap, belge no:3, Gn. Kur. Yay., Ankara, 1993; İslam Özdemir, “ 18 Mart Özel Yazısı:
Dardanos’a Şan Verenler” , http://www.geliboluyuanlamak.com, 17/03/2011
220
Mukbile Tarhan, “18 Mart Zaferi”, s.2, sadeleştiren, Nesrin Tarkan, Milliyet Gazetesi 18 Mart
1970
221
Yedigün Dergisi, s.16
222
ATASE, İSH Arşivi, K. No: 310, G. No: 4, Belge no: 4–1
77
Sonuç itibariyle 18 Mart Savaşı, Türklerin zaferiyle sona ermişti. Bu,
sadece
donanma
ile
Çanakkale
Boğazından
geçmenin
mümkün
olmayacağını göstermektedir. Nitekim Amerikan Büyükelçisi Morgenthau
raporunun bir yerinde: “ Bu savaşta hasar gören 10 ila 12 geminin yerine
yenilerini sevk etmiş olsalar bile, aynı esaslarla girişilecek yeni bir hücumun
akıbeti 18 Mart’takinden pek farklı olmayacaktır.”
223
Cevat Paşa’nın da
anılarını anlatırken işte bu noktaya devamlı dikkat çekmişti. Mehmetçik ve
Türk askerinin sonsuz inancı, savaşın yönünü değiştiren büyük bir güç
olmuştur.
Cevat Paşa; Çanakkale zaferi sonrasında; asla kendini ön plana
atmamış, sürekli askerlerin kahramanlıklarından bahsetmiştir: “…hatta o
gece tabyalardaki bütün efrad gündüz ki müthiş yorgunluğa rağmen gece
sabaha kadar çalışarak tabyaların harap olan yerlerini tamir etmişler, topları
gömüldükleri toprak yığınlarından çıkarmış, temizlemiş ve ertesi gün ateşe
hazır vaziyete getirmişlerdi. Her ihtimali nazarı dikkate alarak ertesi güne
hazırlanmıştık. Ben de bu çalışmaların birkaçına gittim. Herkes o karda
büyük bir gayretle çalışıyordu ki, yorulduklarını hissettiklerimi adeta cebren
oturtup dinlenmelerini temin edebiliyordum… Bunun için bazı yerlere
gidemedim. Yanlarında bulunmam onların daha fazla yorgun olmalarına
sebep oluyordu.” 224
Cevat Paşa, Türk kadınının fedakârlığını gösteren bir anısını kendi
sözleriyle şöyle anlatıyor:
“Malta’dan dönmüştüm. Ankara’ya gidiyordum. İnebolu’dan bir
arabaya bindik yola revan olduk. Yolun bilmem neresinde bir köylü
kadına rast geldik; kucağındaki çocuğunu yorganına sarmış, önünde
bir kağnı, kağnının içinde de dört mermi, cepheye gidiyordu. İlerledik.
Bir yerde biraz tevakkuf ettik. Kadın kağnısıyla yine önümüzden geçti.
Biraz sonra yağmur başladı ve biz de arabamıza bindik. Yola koyulduk
223
Kemal Turan, “95. Yıldönümünde Çanakkale Zaferi”, ATAM Dergisi, C. XXV, Mart 2009,
sayı:73, Ankara, 2009, s. 70
224
YETKİN, a.g.e., s.155; YURTTAKAL, a.g.m., 09/04/2009
78
ve kadına tekrar rast geldik. Bu sefer, kadıncağız, çocuğun üstünden
yorganı almış, mermilerin üstünü örtmüş, sicim gibi yağan yağmurun
altında yoluna devam ediyordu…akşam üstü hana geldik, neden sonra
kapkara bir gece ortasında hanın kapalı kapısını zayıf bir el
yumrukluyor ve bu kapının ardında ince, yorgun bir ses titriyordu:
“açın kapıyı”; han sahibi içerden bağırıyordu “yer yok!” Titreyen ses
yalvarıyordu : “ben çocuğumla kapıda yağmurun altında da yatarım,
tek siz mermerleri içeri alın!” bu olayı anlattıktan sonra Cevat Paşa
yorgun gibi bir lahza durdu ve ancak işitilebilen bir sesle sözünü bitirdi:
“İşte Mehmetçiği doğuran ana budur!” 225
Cevat Paşa, Elcezire Cephesindeki bir anısını şöyle anlatıyor:
“Elcezire cephesi kumandanı olarak Diyarbakır’a gitmiştim. Bir gün
Ankara’dan bir telgraf aldım. İzmir harekâtı başlamıştı ve bu harekât devam
ettiği müddetçe cephe tahsisatının verilmesi müşkül olacağından bu hususun
nazarı dikkate alınarak oranın ona göre tanzim edilmesi bildiriliyordu. Bu emri
bütün arkadaşlara tebliğ ettim. Ve cepheye tahsis olunmuş cenup hududu
gümrük hasılatından üç ay kadar bir zaman para almadık ve bittabi kimseye
bir şey veremedik. Bu müddet zarfında hiç bir zabit arkadaşım parasızlıktan
şikâyet ederek benden bir şey istemedi. Mecbur kalan belki şiltesini sattı,
ama gelip de
hakkı olan parayı istemeyi düşünmedi… İşte Mehmetçiğin
başındaki Türk zabiti de budur.” 226
Yunanlıların İzmir’i işgali üzerine, bölge savunması için, Kazım Özalp,
Cevat Paşa’yla ilgili şöyle bir anısını anlatıyor:
“…bu mücadelede selahiyetli bir vazife almam gerekiyordu. 61.
fıkra kumandanlığını deruhte ederek, bu havalideki bütün subay ve
225
Yedigün Dergisi, s.16; İstiklal Harbinde Türk Kadının faaliyetleri ve savaşta göstermiş oldukları
yararlılıklarla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Fevziye Abdullah Tanse, İstiklal Harbin’de Mücahit
Kadınlarımız, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara 1991; Bekir Sıtkı Baykal, Milli
Mücadele’de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti, Atatürk Araştırma Merkezi yay.,
Ankara 1996
226
Yedigün Dergisi, s.16
79
askerlere selahiyetle emir vermek imkânı düşündüm. Ve bu maksadı
temin etmek için acele bir iki gün içinde sivil kıyafet ile İstanbul’a gitti.
Erkan-ı Harbiye Reisi Cevat Paşa’yı görerek ona son vazifeyi anlattım.
O zaman, merkezi Bandırma’da bulunan 61. Fırka kumandanlığına
beni tayin etmesini istedim. Bu fırkanın yedek subay ve erleri terhis
edilmiş, zayıf kadrolar halinde subaylar ile memleketleri pek uzakta
olduğu için gidemeyen Beyazıt, Van, Bitlis, Musul, Kerkük, Halep
halkından çok az miktarda er bulunuyordu. Cevat Paşa, bunlarla ne
yapabileceğimi
sordu.
Kıt’alar
teşkil
edeceğimi,
milislerle
birleştireceğimi, Yunanlılarla harp edeceğimi bütün mesuliyetin benim
şahsıma ait olmasını istedim. Cevat Paşa’nın gözleri yaşardı. Allah
muvaffak etsin, diyordu. Ayrıldım, hemen Bandırma’ya geldim. ...”
227
13.02.1983 Milliyet Gazetesinde Haldun Taner’in köşesinde Yaşlı
Dostlar başlıklı yazısında Şefik Bakay’ın ağzından, Cevat Paşa’yla ilgili
anlatılan bir anıya yer veriyor:
“
…Abdülhamid, Cevat Bey’e genç yaşta paşalık vermiş, II.
Wilhelm’in
İstanbul’u
ilk
ziyaretinde
bu
genç
paşanın
güzel
Almancasından ve mihmandarlığından hoşnut kalmış, gel zaman git
zaman devir değişmiş, ittihat ve Terakki şefleri orduda ıslahata
girişmiş. Bu arada çok kişinin rütbesini tenzil etmiş. Gocunup,
ordusundan ayrılan çok olmuş, ama, albaylığa indirilmesine rağmen
Cevat, orduda kalmayı yeğlemiş. Almanya’ya silah almaya giden bir
heyete yine tercüman olarak atanmış. Heyetin şerefine verilen bir
ziyafette, II. Wilhelm,
masasının sonunda oturan genci tanır gibi
olmuş ama rütbesi albay olduğu için şüpheye düşmüş. Yaverine
usulca sordurmuş, meseleyi öğrenmiş. Yemekten sonra kahveler içilip
purolar tüttürülürken, ortaya şöyle bir soru atılmış: İçinizde en mutlu
subay hanginizdir? Herkes eş mana diye afallamış, Kaiser sorusunu
yinelemiş. Yine cevap yok, bu defa cevabı kendisi vermiş: Cevat dır,
227
Milliyet Gazetesi, 13.11.1969, s.7
80
demiş.her asker ömründe bir kere General olur. O, bu şerefe iki kere
nail olacak. Kehaneti de çıkmış. Söz konusu Cevat Paşa, Çanakkale
kahramanı Cevat Paşa’dan başkası değildir.”
228
Cevat Paşa, askeri bir kahraman olarak tarihe adını yazdırmakla
kalmayacak sosyal açıdan yapmış olduğu bazı faaliyetlerde de ne kadar
vatansever bir insan olduğunu da ispat edecektir. Askeri hayatından kalma
otoriter bir kişilik olarak görünse de, yardımsever bir insan olduğu herkesçe
bilinmektedir.
18 Mart 1915 günü düşman donanmasını adeta bozguna uğrattı.
Gemileri boğazdan geçirmeyerek tarihe Çanakkale Geçilmez mührünü
vuracak olan Cevat Paşa, bu zaferden dolayı 18 Mart Kahramanı unvanını ile
anılacaktır. Savaş bittiğinde Çanakkale Grubu komutanı oldu ve 10 Kasım
1916 günün kadar görev yaptı. Çanakkale’de görev yaptığı 27 ay boyunca
Çanakkale’nin yaralarını sarması konusun da büyük gayretleri olmuştur.
Eğitim ve öğretime ise büyük önem vermiştir. Çanakkale merkeze bağlı
Çınarlı, Saraycık, Sarıcaeli, Kurşunlu, Ulupınar ve Eceabat’a bağlı Yalova
köyündeki229 okulları yaptırdı. Çanakkale merkezde 18 Mart İlköğretim
Okulunun
açılmasını
sağladı.
Çanakkale’de
toplam
yedi
adet
okul
yaptırmıştır. Görevde bulunduğu süreye bakılırsa savaşın cereyan ettiği
dönemde yaptırdığı bu okullar eğitime ne kadar önem verdiğini apaçık
göstermektedir.
Cevat Paşa’nın yaptırdığı okullar bugün bazıları okul
hayatına devam etmekte, bazıları ise çeşitli kurumlarca restore edildi, birkaçı
ise restore edilmeyi beklemektedir.230
228
Milliyet Gazetesi, 13.02.1983
Yalova sakinlerinden köyün en yaşlısı Hüseyin Oral, okulun yapımını şöyle anlatmıştır:
“1915 yılının baharıydı. Öğretmenimiz Süleyman Bey hepimizi topladı. Cevat Paşa’yı ziyaret
edeceğiz dedi. Yola çıktık. Yol kenarından topladığımız çiçeklerden bir demet yaptık. Paşa bizi
görünce sevindi, hatırımızı sordu. İsteğiniz nedir çocuklar? Diye sorunca hep beraber okul istiyoruz
diye cevap verdik. Okul yapımı için Cevat Paşa, İstihkâm Binbaşı Zeynel Abidin’i (Çarpanlı)
görevlendirmiştir. Köy halkı ise taş ve kum çekerek okul yapımına katkıda bulunmuştur. İki katlı
okulun yapımı Aydın Amele Taburu tarafından kısa sürede tamamlanmıştır.” Ahmet Yurttakal,
“Cevat Paşa’nın Çanakkale’de Yaptırdığı Okullar”, http://www.geliboluyuanlamak.com, 22.11.2008
230
Yuttakal, “Cevat Paşa’nın…” , http://www.geliboluyuanlamak.com, 22.11.2008
229
81
Cevat Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa ile olan tarihe yön verecek bir
olayı da Falih Rıfkı Atay ve Mahmut Soydan’ın “ Atatürk’ün Anıları” olarak
Milliyet Gazetesinde yer alan haberi aktarmak istiyorum:
“ Yunanlılar İzmir’e asker çıkartmazdan biraz önce, galiba Mayısın 14.
günü Sadrazam Damat Ferit Paşa’nın Nişantaşı’ndaki evine akşam
yemeğine davetli idim… biraz sonra Cevat Paşa salona girdi. Hemen üçümüz
beraber yemek salonuna geçtik. Sofrada çatal ve tabak tıkırtılarından başka
bir ses yok. Üçümüzde susuyoruz. İçimden gelen suallere, kendi kendime
içimden cevap vermeye çalışıyordum… Sadrazam Paşa, kısa bir süre sonra
beni vehimlerden kurtardı. Cevat Paşa’ya ve bana bakarak -yemekten sonra
biraz görüşelim, dedi….” Sadrazam Paşa, Mustafa Kemal’e Samsuna çıkınca
ne yapacağını sorması üzerine, kendisi İngiliz raporlarına göre Samsunda
çıkan karışıklıkları yerinde yapacakları tetkikat ile halledeceklerini ifade etmiş,
Sadrazam Paşa, Cevat Paşa’ya bu konuyla ilgili ne düşündüğünü sorunca;
Cevat Paşa, pek tabii bir tavırla: öyledir efendim, bu işler yerinde hal olur,
diyecektir.
231
Mustafa Kemal Paşa, o geceki yemekte Cevat Paşa’nın
kendisine nasıl destek vermiş olduğunu daha sonraki yıllarda her zaman
övgüyle anlatacaktır. O gecenin devamını Mustafa Kemal Paşa, şöyle
anlatmaktadır:
Sadrazam, kanaat getirmemiş bir halde biraz heyecanlı bir sesle
Mustafa Kemal’in Samsuna çıktıktan sonra,
harita üzerinde, kendilerinin
nerelere kadar kumanda edeceğini sormuş, Mustafa Kemal’de haritada bazı
vilayetleri göstererek ufak bir alanın olduğunu sadrazama göstermiş, Cevat
Paşa’ya bakmış ve Cevat Paşa’da hemen söze atılarak: “Efendim, Paşa tabii
o mıntıkadaki kuvvete kumanda edecek, zaten nerede kuvvet kaldı ki ?”
diyecektir. Mustafa Kemal Paşa o anı şöyle ifade ediyor: “ içimden Cevat
Paşa’ya teşekkür ediyordum. Her birimiz birer koltuğa çekildik…Damat paşa
ferahlamış gibi,: ne vakit hareket edeceksiniz, dedi…Sadrazamın konağından
çıktıktan sonra, Cevat Paşa ile kol kola Nişantaşı caddesinden Teşvikiye’ye
231
Falih Rıfkı Atay, Mahmut Soydan, “ Atatürk’ün Anıları”, sadeleştiren, İsmet Bozdağ, Milliyet
Gazetesi, 06.12.1978
82
doğru sık adımlarla ilerliyorduk. Cevat Paşa samimi bir lisanla: bir şey mi
yapacaksınız Kemal? Diye Sordu, evet Paşam, bir şey yapacağım, Cevat
Paşa; Allah muvaffak etsin! Dedi. Mutlak muvaffak olacağız diyerek
birbirimizden ayrıldık.” 232
Cevat Paşa’nın ileri için belirlediği yol çok açık görünmekteydi. O da
Mustafa Kemal’in başlatacağı bağımsızlık mücadelesi yoluydu.
Mehmetçiğin eşsiz büyüklüğüne inanmak için bir şahide gerek
kalmayacağını her defasında söylemiş olan Cevat Paşa, İstiklal Harbi
öncesinde ve sonrasında yaşananların, bir milletin hem ruhen hem bedenen
ve hem de madden, bu yola topyekûn çıktığını çok iyi biliyordu. Mücadelenin
asıl temelinde yatan başarısı, işte Anadolu insanıyla Türk askerinin komutan
ve Mehmetçiğine kadar birbirine bağlanan zincirlerin sağlam halkalardan
oluşmasıydı. Bu teşekkülün içerisinde, inanç ve bağımsızlık kavramları bir
meşale gibi bu mücadelenin kahramanlarının elinde olmuştur.
232
Milliyet Gazetesi, 06.12.1978; İstiklal Savaşı Gazetesi, 15 Mayıs 1919,s.3, Mustafa Kemal Paşa
Damat Ferit ile Konuştu Başlıklı Yazıdan, aktaran; Milliyet Gazetesi, 02.01.1981
SONUÇ
Osmanlı Devleti’nin yıkılma süreci yaşanırken, vatanın bağımsızlığı ve
itilaf devletlerinin emellerini boşa çıkarmak için bu tarih, pek çok değerli ismi
öne çıkaracaktır. İşte bu isimlerden bir tanesi de Orgeneral Cevat Çobanlı
Paşa’dır. Birinci dünya savaşı sonrasında, Mondros’la beraber fiilen sona
eren Osmanlı Devleti için zor günler çok daha öncesine dayanmaktaydı.
Ancak; Devletin çöküşünü işte bu anlaşma metni ortaya çıkarmıştı. Anadolu
topraklarının yer yer işgal edilmeye başlamasıyla, Anadolu’da Milli Mücadele
yıllarının hayata geçmesi de kaçınılmaz olmuştur.
Cevat ÇOBANLI PAŞA, almış olduğu askeri eğitimle beraber, yetişmiş
olduğu Anadolu kültürüne ve Anadolu’nun tarihsel kimliğine sahip birisiydi.
Sarayda yaver olarak başladığı göreve, cephelerde komutan olarak devam
etmiştir. Emekli olana dek askeri görevini sürdürmüştür. Şu bir gerçek ki;
Osmanlı
Devleti’nde
başladığı
askeri
hayatına,
Türkiye
Cumhuriyeti
Devleti’nde emekliye ayrılarak son verecektir. Bu şunu göstermektedir:
dönemin koşulları içerisinde taraf olunması gereken tek şey vardır; o da
bağımsızlığa giden yol da olmak! Mustafa Kemal Paşa’ya ve onunla Milli
Mücadele yoluna çıkan silah arkadaşlarının davasına katılacaktır. Yıkılmış bir
devletin enkazı altında kalarak yenilgiyi red etmiş, bağımsızlık uğruna çıkılan
yolda savaşmayı kabul etmiştir.
Cevat ÇOBALI PAŞA; Birinci Dünya Harbinde, Çanakkale Deniz
Savaşlarında;
Düşman
Çanakkale Geçilmez! sözünü tarihe yazdırmıştır. İngiliz
gemilerinin,
Türk
askeri
tarafından
döşenen
mayınlardan
geçemeyerek geri çekilmesini sağlayacak ve 18 Mart Karamanı olarak tarihe
geçecek kişidir. Kendisi, İngiliz donanmasının ağır kayıplar vermesini
sağlayarak bir askeri strateji uygulamıştır.
Cevat
ÇOBANLI
PAŞA’nın
yaşamı
boyunca
aldığı
nişan
ve
madalyalarla ve bizzat adına yazılan takdire şayan belgelerden görünen odur
ki; başarısı her aşamada kabul görülmüştür. Anlatımlarından da anlaşılacağı
84
gibi Atatürk, Cevat Paşa için övgüyle bahsetmiştir. Kendisi askeri kimliği ve
başarıları yanında sosyal hayatta da sevilen ve sayılan bir insan olmuştur.
Eğitime verdiği önem de bunu göstermektedir.
Osmanlı Devleti’nin en
buhranlı yıllarının yaşanmasına ve savaş zamanında olunmasına rağmen
Çanakkale’de bulunduğu süre içerisinde burada pek çok okul yapılmasında
etkili isim olmuş, bizzat kendi ilgilenmiştir.
Her defasında yaptığı askeri başarılarla ilgili, bu başarılarda önemli
yeri olan Mehmetçik ve fedakâr Anadolu insanı üzerinde duruyordu. Bu
başarının sadece tek kişiye ait olamayacağını söylüyordu.
TBMM’nin 2. dönem seçimlerine katılarak Elazığ milletvekili olarak
başladığı siyasi yaşamı hiçbir zaman askeri yaşamın önüne geçemeyecekti.
Kısa süreli olan milletvekilliği, Atatürk’ün de isteği doğrultusunda sona erecek
bizzat istifa ederek, askeri görevin de hayatını sürdürecektir. Başarılı, zeki,
deneyim sahibi ve cesaretli bir komutanın, askeri görevde kalması daha
uygun görülmüştü. Cevat Paşa’da böyle olmasını tercih etmişti. Bu açıdan
bakıldığında zaten Cevat Paşa’nın yaşamı boyunca en çok faaliyet alanının
savaşlar, katıldığı cepheler, askeri görevler olduğunu görmekteyiz.
Cevat Paşa, Milli Mücadele yılları içerisinde şifreli telgraflarla Mustafa
Kemal Paşa’yla yazışmalarda bulunmuş; yapmış olduğu bu yardımlar onun
da hedefinin hangi yönde olduğunu ortaya koymuştur. İngilizlerin İstanbul’u
resmen işgal etmeleriyle de yaşanan en önemli gelişmelerden biri olan Malta
sürgünlerine, Cevat Paşa’da gönderilmişti. Sürgüne gitmesi demek, onun
haklı bir davada yer aldığını göstermektedir. Bu dava, İngilizlerin hoşuna
gitmediğinden, Cevat Paşa, Malta’ya sürgüne gönderilen komutanlardan bir
tanesi olacaktır.
Osmanlı Devleti’nde başlayarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde son
bulan
yaşamı,
hatırlanacaktır.
pek
çok
kahramanlıklarla,
vatanperver
bir
kimlikle
85
KAYNAKLAR
I.TELİF-TEDKİK ESERLER
Akbulut, Dursun Ali; “ Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması”, Milli
Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005
Akşin, Sina ; Türkiye Tarihi, c.4,Cem Yayı., İstanbul, 2000
Akşin, Sina; İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele (1918-1919), c.I, İş
Bankası Kültür Yay. İstanbul,2004
Akşin, Sina; İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, c.II, İş Bankası Kültür
Yay., İstanbul, 2004
Albayrak, Mustafa; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyetinin Tarihsel Gelişimi,
Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara,1999
Albayrak, Mustafa; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Tarihsel Gelişimi,
Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999
Alkan,
Turan;
“Askerler
Darbeyi
İlk
kez
100
Yıl
Önce
Yaptı”,
http://www.belgehaber.com, 24/07/2008;
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, cilt III, baskı.5, Atatürk Araştırma Merkezi
Yayınları, Ankara,2006
Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri,
Hzr. Ali Sevim, İzzet
Öztoprak, Mehmet Akif Tural, , Atatürk Araştırma Merkezi Yay.,
Ankara, 2006
Atay, Falih Rıfkı; Soydan, Mahmut;“ Atatürk’ün Anıları”, sadeleştiren, İsmet
Bozdağ, Milliyet Gazetesi, 06/12/1978
86
Aydemir, Şevket Süreyya; Tek Adam, cilt I-II-II, Remzi Kitapevi, İstanbul,
2007
Baycan, Nusret; “Orgeneral Cevat Çobanlı”, Atatürk Araştırma Merkezi
Dergisi , Sayı 20, Cilt: VII, Mart 1991
Baykal, Bekir Sıtkı; Milli Mücadele’de Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan
Cemiyeti, Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara, 1996
Birinci Dünya Harbi; İdari Faaliyetler ve Lojistik, C.X, Gn.kur. ATASE
Başkanlığı, Gn. kur. Basımevi, , Ankara, 1985
Birinci Dünya Harbinde Türk Harbi, Çanakkale Cephesi Harekatı, c.V. 1.
kitap, Genelkurmay Yay., Ankara, 1993
Birinci Dünya Savaşı’na Katılan Alay ve Daha Üst Kademedeki
Komutanların Biyografileri, yay. hzr. Hülya Toker, Nurcan Aslan, Cilt
1, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 2009
Birinci Dünya Savaşında Çanakkale Cephesi, Yay. Krl. Bşkn. Kamil
Başoğlu, V.c. 1.Kitap, Genelkurmay yayınları, Ankara,2012
Cebesoy, Ali Fuat; Milli Mücadele Hatıraları, İstanbul, 1953
Coşar, Ömer Sami; “ 19 Mayıs’la İlgili Hatıralar”, Milliyet Gazetesi,
19/05/1963
Çanakkale Savaşları Özel Sayı, ATAM Dergisi, cilt: XXV, sayı:73, Mart 2009
Çevik, Zeki ; Milli Mücadele’de “Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na”
Geçiş (1918-1923), Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara, 2002
Çevik, Zeki; Milli Mücadele’de Müdafaa-i Hukuk’tan Halk Fırkası’na Geçiş
(1918-1923), Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara, 2002
87
Demirsoy, İlyas, Çeşitli Savaşlardaki Sahil Çıkarmaları (AMFİBİ Harekât
Örnekleri), Yay. Hzr. Ahmet Çalışkan, Genelkurmay Yayınları,
Ankara, 2006
Develioğlu, Ferit; Osmanlıca Türkçe Lügat, 1999
Duman, Murat; Cumhuriyetimizin Önsözü Çanakkale Savaşlar Hatıralar
ve Kahramanlar, Ares Yayınları, İstanbul, 2006
Eldem, Edhem; İftihar ve İmtiyaz: Osmanlı Nişan ve Madalyaları Tarihi,
Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, www.obarsiv.com,
Elgin, Emel ; “ Galatasaray Lisesi” , Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2007
Gök, Hayrullah;
“Maraşal
Fevzi Çakmak’ın Öğrenim Hayatı ve
Balkanlar’daki Faaliyetleri”, Yedinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri
II, Genelkurmay Yayınları, Ankara, 2001
Görgülü, İsmet ; On Yıllık Harbin Kadrosu 1912-1922, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara,1993
Güven, Senem; “Hatırat Türü Eserlerde Çanakkale Muharebeleri”, Yüksek
Lisan Tezi, Ankara, 2007
İğdemir, Uluğ; “Atatürk’ün Anafartalar Hatıraları”, BELLETEN, c.VII, TTK.
Yay. Ankara,1943
İğdemir, Uluğ; Anafartalar Muharebatı’na Ait Tarihçe, Türk Tarih Kurumu
Yayınları, Ankara, 1990
İnanç,Ayşegül;“Nusrat Mayın Gemisi” http://canakkalektp.kulturturizm.gov.tr
Koca, Salim; Yalçın, Semih; “Mustafa Kemal Paşa’nın Dokuzuncu Ordu
Müfettişliğine Tayininde Osmanlı Genel Kurmayının Rolü”, ATAM
Dergisi, c.X, S.29, Ankara,1994
88
Kocatürk, Utkan;
Doğumdan Ölümüne
Kadar
Kaynakçalı
Atatürk
Günlüğü, Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara, 2007
Koçak, Cemil; “Siyasal Tarih(1923-1950)”, Türkiye Tarihi c.4 Cem Yayı.,
İstanbul, 2000
Kurt, Binnur ;“ Malta Sürgünleri”, Yüksek Lisans Tezi Ankara,2008
Kürkçüoğlu, Ömer; Türk-İngiliz İlişkileri (1919-1926), Ankara Üniversitesi
Basımevi, Ankara, 1978
Mustafa Kemal, Arıburnu Muharebeleri Raporu, Yay. Hzr. Uluğ İğdemir,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1990
Nutuk, Atatürk Araştırma Merkezi yayınları, Ankara 2007
Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, Proje Yöneticisi, Yusuf
Sarınay, c.I, Belge no:54, Başbakanlık Devlet Arşivleri Yayınları,
Ankara, 2005
Osmanlı Belgelerinde Çanakkale Muharebeleri, c.II, Başbakanlık Devlet
Arşivleri Yay., Ankara, 2005
Özdemir, İslam; “ 18 Mart Özel Yazısı: Dardanos’a
Şan Verenler”,
http://www.geliboluyuanlamak.com, 17/03/2011
Özkaya, Yücel ; “ İstanbul’un İşgali ve İstanbul’dan Kaçış”, Milli Mücadele
Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005
Özkaya, Yücel ; “Yararlı ve Zararlı Dernekler”, Milli Mücadele Tarihi, cilt.1,
Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005
Özkaya, Yücel ; İstiklal Harbinde Yararlı ve Zararlı Cemiyetler, Atatürk
Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2011
Özkaya, Yücel ;“ 1919’un Siyasi Olayları” , Milli Mücadele Tarihi, cilt.1,
Atatürk Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005
89
Özkaya, Yücel; “ 1914-1918 Yılları Arasında Birinci Dünya Savaşı”, Milli
Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara,
2005
Özkaya, Yücel;
“İzmir’in İşgali”, Milli Mücadele Tarihi, cilt.1, Atatürk
Araştırma Merkezi Yay., Ankara, 2005
Öztürk, Hüsamettin; “ Çanakkale’nin Mustafa Kemal’in Askeri Kariyerindeki
Yeri”, 85. yılında Çanakkale Savaşları Sempozyumu, (23-24 Mart
2000 Çanakkale) Sempozyum Bildirileri, 18 Mart Üniversitesi
Çanakkale Savaşları Araştırma Merkezi, Çanakkale, 2000
Öztürk, Kazım; Türk Parlamento Tarihi, III. Cilt, TBMM Vakfı yayınları,
Ankara, 2001
Sarıhan, Zeki; Kurtuluş Savaşı Günlüğü, c.II, Ankara, 1994
Sarıkoyuncu,
Ali;
Sarıkoyuncu
Değerli,
Esra;
“Avusturya
Basınında
Çanakkale Muharebeleri”, ATAM Dergisicilt. XXV, Sayı.73, Mart
2009, Ankara
Selahaddin Adil Paşa, Çanakkale Cephesinden Mektuplar-Hatıralar, Yay.
Hzr. Muzaffer Albayrak, Yeditepe yay., 1.baskı, İstanbul,2007
Sonyel, Salahi R.; Gizli Belgelerde Mustafa Kemal, Vahdettin ve Kurtuluş
Savaşı, Atatürk Araştırma Merkezi yay., Ankara,2010
Sönmez, Naim; Siyasi Açıdan Cumhuriyet Hükümetleri
(Tek Parti
Dönemi 1923-1946), Basılmamış doktora tezi, Ankara,1992
Sungu, İhsan;
“Galatasaray Lisesinin Kuruluşu”, BELLETEN,c. VII, S.28,
yayınları, Ankara, 1943
Sürmeli, Serpil; “Bekirağa Bölüğü’nden Ubeydullah Efendi’nin Anıları”, ATAM
Dergisi, c. XVII, S. 49, Mart 2001
90
Şafak, Erdal;“Atını Dinyester'de Sulayan Komutan” http://www.sabah.com.tr,
2006/12/10
Şimşir, Bilal; Malta Sürgünleri, Bilgi Yay. Ankara, 1985
Tanse, Fevziye Abdullah; İstiklal Harbi’nde Mücahit Kadınlarımız, Atatürk
Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1991
Tansel, Selahattin; Mondros’tan Mudanya’ya Kadar, c.I, MEB Yayınları,
İstanbul, 1991
Tarhan, Mukbile; “18 Mart Zaferi”, sadeleştiren, Nesrin Tarkan,
Milliyet
Gazetesi, 18 Mart 1970
TBMM Albümü (1920 – 2010), Ankara, 2010
Turan, Kemal; “95. Yıldönümünde Çanakkale Zaferi”, ATAM Dergisi, cilt:
XXV, Mart 2009, sayı:73, Ankara, 2009
Turan, Mustafa; Milli Mücadele’de Siyasi Çözüm Arayışları, Siyasal
Kitapevi, Ankara, 2005
Türk İstiklal Harbi, Mondros Mütarekesi ve Tatbikatı c.I, Genelkurmay
Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi Resmi Yay., Ankara, 1962
Türkçe Sözlük; TDK Yayını, Ankara, 2005
Türkmen, Zekeriya; “Mustafa Kemal Paşa’nın Müfettişlik Görev Bölgesinden
Geri
Çağrılmasına
Neden
Olan
Gelişmeler”
,Türk
Dünyası
İncelemeleri Dergisi, Sayı IV, İzmir, 2000
Uçarol, Rıfat; Siyasi Tarih, Filiz Kitapevi, İstanbul 2000
Ünal, Tahsin; 1700’den 1958’e Kadar Türk Siyasi Tarihi, Kutluğ Yay.,
Ankara,1974
91
Yarar, Hülya; Cepheden Meclise,
Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara
1999
Yetkin, Gıyas; Yaratanların Ağzından 18 Mart 1915 Çanakkale Zaferi,
Türkiye Eski Muharipler Cemiyeti yay., Ankara, 1966
Yuttakal, Ahmet;
“Cevat Paşa’nın Çanakkale’de Yaptırdığı Okullar”,
http://www.geliboluyuanlamak.com, 22/11/2008
Yuttakal,
Ahmet;“18
Mart
Kahramanı
Cevat
Paşa”,
http://www.geliboluyuanlamak.com, 09/04/2009
Yüksel, Ş. Orhan;“50 Yıl Önce Çanakkale Savaşını Kazandık”, Tarih
Mecmuası, cilt.1 sayı2, İstanbul,1965
II. GAZETE VE DERGİLER
Milliyet Gazetesi
Sabah Gazetesi
Tanin Gazetesi
İstiklal Gazetesi
Yedigün Dergisi
III. ARŞİV KAYNAKLARI
TBMM Zabıt Tutanakları
ATASE, ATZB Klasörü
ATASE, İSH Klasörü
92
IV. İNTERNET SİTELERİ
http://www.geliboluyuanlamak.com
http://www.duryolcu.com/cevatcobanlı
http://www.obarsiv.com
http://www.harpak.edu.tr
http://www.belgehaber.com
http://canakkalektp.kulturturizm.gov.tr
http://www.sabah.com.tr
http://www.tsk.tr/madalyalar
93
EKLER
Ek 1. Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Ferik Cevat Paşa’nın Avrupa’dan
Gelen Ajans ve Gazete Haberleriyle, Anadolu’da Halkın ve İstanbul
Hükümetinin Durumları hakkında Dokuzuncu Ordu Müfettişliğine
Yazdığı Telgraf Metni
94
Ek 2. İstanbul’un İşgali Sonrasında Cevat Paşa’nın Tevkifi Hususunda
Mustafa Kemal Paşa’ya Çekilen Telgraf Metni
95
Ek 3. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın İstanbul Hükümetine, Cevat ve Cemal
Paşalar Hakkında Vazifelerinden 48 Saat İçinde Çekilmelerine İlişkin
Gönderdikleri Ültimatom Hakkında, Topçu Kumandanlığı Vekâletine
Çekilen Telgraf Metni
96
Ek 4. Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın Kendisi ve Cevat Paşa’nın
Vazifelerinden Çekildiğini İfade Ettiği Telgraf Metni
97
Ek 5. Cevat Paşa’nın Milletvekilliği Hususunda Belgeler
Ek 5.1. Cevat Paşa’nın Elazığ (Elaziz) Milletvekilliğinden İstifa Dilekçesi
Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine
Mebuslukdan istifa eylediğimi arz eder ve heyet-i celileye muvaffakiyyetler
temenni ederek en samimi hürmetlerimi takdim eylerim efendim.
Evrak varideye
22/12/1340
Okundu
98
Ek 5.2. İstifa Dilekçesinin TBMM’de Okunan Tutanak Metni
Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaseti
Ankara
20-8-339
Elaziz Mebusu Cevad Paşa Hazretlerine
Müdafaa-i Milliye Vekalet-i Celilesinin 1841 numro ve 15/8/39 tarihli tezkiresi
sureti leffen takdim kılındı efendim
99
Ek 5.3.
Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Bey’in Cevat Paşa’nın da içinde
Bulunduğu, Cephe ve Ordu komutanlarının milletvekilliğinden İstifa
etme hususunun Metni
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti
Müdafaa-i Milliye Vekaleti
Muamelat-ı Zatiye Dairesi
Şube:Erkan ve Erkan-ı Harbiye
1841
Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine
Bu defaki intihabatda mebusluğa intihab edilmiş olan erkan, ümera ve
zabitan-ı askeriyeden cephe,ordu ve kolordu kumandanlarından maadasının
istifa etmeleri lazım geleceği evvelce tebliğ edilmiş idi. Müma-ileyhimin
mebusluk mazbatalarının meclis-i millide esna-yı tedkikinde istifa etmiş olup
olmadıklarının da nazar-ı mütalaaya alınması hususunun teminine irade
buyurulması maruzdur efendim.
Müdafaa-i Milliye Vekili
Kazım
100
Ek 5.4. Cevat Paşa’nın Askeri Görevine İlişkin TBMM’ye Sunulan Metin
Türkiye Cumhuriyeti
Ankara
Baş Vekalet
23/11/340
Kalem-i Mahsus Müdüriyeti
Aded
6/4040
Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine
Üçüncü Ordu Müfettişi Ferik Kazım Paşa hazretlerinin Diyarbekir’e muvasalat
ve 15/10/340 tarihinde vazifeyi Cevad Paşa hazretlerinden tesellüm ve deruhde eylediği Müdafaa-i Milliye vekalet-i celilesinin 19 Teşrin-i Sani 340 tarih
ve 2343 numrolu tezkiresinde bildirilmekle arz olunur efendim
Baş Vekil
101
Ek 5.5. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin TBMM’ye
Sunulan Metinler
Baş Vekalet-i Celileye
Mebusanlıktan istifa eylediğinden Elaziz mebusu Ferik Cevad paşanın
istifanamesi 22/12/340 tarihli heyet-i umumiye ictimaında kıraet edilmiş
olmağla müşaru’n-ileyhin yerine mahallinde intihabat icra ettirilmesi rica
olunur efendim.
102
Ek 5.6. Cevat Paşa’nın İstifa Dilekçenin Uygulanmasına İlişkin TBMM’ye
Sunulan Metinler
İdare Heyet-i Meşrusuna
Mebuslukdan istifa eylediğinden Elaziz mebusu Ferik Cevad Paşanın
istifanamesi 22/12/340 tarihli heyet-i umumiye ictimaında kıraet edilmiş
olduğu bera-yı malumat işar olunur efendim.
103
Ek 6. 24 Mart 1915’te Tanin Gazetesinde II. Kaizer Wilhem’ın, Enver Paşa’ya
gönderdiği Cevat Paşa Hakkındaki Düşüncelerini İçeren Telgrafın
Haber Metni
104
Ek 7. Cevat Paşa’nın Harbiye Nazırı İken Yazmış Olduğu Türk Askerinin
Genel Durum Hakkında ve Kendisiyle Alakalı Suretin Belgesi
105
Ek 8. 29 Ekim 1915 Tasvir-i Efkâr Gazetesinin Baş Sayfasında Yer Alan
Mustafa Kemal Paşa ve Cevat Paşa’nın Fotoğraflarının Bulunduğu
Gazete Haberi
106
Ek 9. 3 Mayıs 1975 Milliyet Gazetesinde “ 50 Yıllık Yaşantımız” Adlı Ekte
Verilen Cevat Paşa’nın İçinde Bulunduğu Önemli Komutanlarının
Fotoğraflarını İçeren Kartpostal
ZAFER HATIRASI – 1925’te satılan bu kartpostalda İstiklal Marşının iki mısraı
(yukardaki
madalyonlar
içinde);
başlıca
zaferlerin
tarihleri
(ayın
içindeki
küçük
madalyonlarda); başta Gazi olmak üzere başlıca komutanların fotoğrafları var. (Ayın içinde
soldan sağa doğru): Eyüplü (deli) Halit Paşa, Mersinli Cemal Paşa, Nurettin Paşa, Kazım
(Özalp) Paşa, Ali İhsan (Sabis) Paşa, Kazım Karabekir Paşa, İsmet (İnönü) Paşa, Fevzi
(Çakmak) Paşa, Muhittin Paşa, Refet (Bele) Paşa, İzzettin Çalışlar Paşa, Cevat (Çobanlı)
Paşa, Selahattin Adil Paşa, Gazinin resminin altında: “Kurtardın Vatanı, Oh, Mustafa Kemal!”
ibaresi, aşağıdaki iki madalyonun arasında da Mithat Cemal’in ünlü mısraları “Ölmez bu
vatan, farz-ı muhal ölse de hatta / Çekmez kürenin sırtı bu tabutu cesimi” yazılıdır.
107
Ek 10. Orgeneral Cevat ÇOBANLI’nın Portresi
108
ÖZET
BAŞ, Nurdan. Orgeneral Cevat Çobanlı’nın Askeri ve Siyasi Faaliyetleri,
Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2013.
Tezin amacı; Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde yetişmiş, iyi bir
askeri eğitimle önemli görevlerde bulunarak tarihe 18 Mart Kahramanı olarak
geçmiş, askeri başarıları nişan ve madalyalarla ödüllendirilmiş; Milli
Mücadele yıllarında vatan kurtuluşu içerisinde yer alarak bu amaca hizmet
etmesinden dolayı sürgün görmüş, kurulan Türkiye Cumhuriyetinde kısa
süreli milletvekilliği sonrasında askeri görevine geri dönmüş, Orgeneral Cevat
Çobanlı’nın hayatının hem Osmanlı Devleti içerisinde hem de Milli Mücadele
ile başlayan süreçte ve sonrasında incelenmesidir.
Tezin kapsamı, iki bölümden oluşmaktadır. I. Bölümde; askeri hayatı,
aldığı nişan ve madalyalar anlatılmış olup, askeri nitelikleri belirtilmiştir.
Trablusgarp ve Balkan savaşı, 1.Dünya Harbi ve Çanakkale Deniz Savaşları,
İstiklal
Harbi
ve
Elcezire
Cephesi
komutanlığıyla
Malta
sürgününe
gönderilmesine yer verilmiştir. II. Bölümde; dönemin TBMM yapısına ve
gelişmeler içerisinde siyasi hayatı ve anılarına değinilmiş olup, Elazığ
Milletvekilliği ve istifa etme süreci ve sonrasındaki gelişmeler anlatılarak;
anılarına ve onun hakkındaki diğer hatıralara yer verilmiştir.
Kullanılan
yöntemde;
Cevat
Paşa’nın
hem
Osmanlı
Dönemi
sürecindeki yaşamı ve faaliyetleri hem de Milli Mücadele yılları içerisinde ve
sonrasındaki yaşamı ve
faaliyetleri anlatılarak,
her üç dönemi de
aydınlatabilecek birincil ve ikincil kaynaklarla birlikte telif-tetkik ve araştırma
eserlerinin değerlendirilmesi benimsenmiştir.
Varılan sonuç; vatanperver bir askerin bir devletin yıkılışından yeni bir
devletin kuruluşuna değin, bulunduğu görevlerde başarılı bir yol izlemiş
olduğunu; bunun için tüm fedakârlıklarla, görevini yerine getirdiğini
görmekteyiz. Her açıdan, bir yıkılışa ve yeniden bir devletin doğuşuna tanıklık
109
etmiş, bağımsız bir devlet olma bilincine haiz, 18 Mart Kahramanı olarak hem
Osmanlı Devleti’nin; hem de Milli Mücadele’de yararlılık gösteren önemli bir
asker ve takdire şayan görevleriyle de Türkiye Cumhuriyeti’nin bir komutan
olmuştur.
Anahtar Sözcükler:
1. Cevat Paşa
2. Çanakkale Deniz Savaşları
3. Elazığ Milletvekilliği
4. Malta Sürgünleri
5. Milli Mücadele
110
ABSTRACT
BAŞ, Nurdan. Military and Political Deeds of General Cevat Çobanlı,
Master Thesıs, Ankara, 2013.
Purpose of this thesis is to examine General Cevat Çobanlı’s life, who
was raised in the late periods of Ottoman Empire awarded with medals and
aimings for making a history as the hero of 18 March by fulfilling important
duties with a good military education and who participated in the struggle for
independence during years of National Struggle to be banished from the
country for devoting himself to this mission and after serving as a
representative for a short period of time in newly founded Turkish Republic
returned to his military mission both within Ottoman Empire and during the
course started with National Struggle and its post period.
Scope of the thesis covers two sections. Section I deals with his
military life, granted medals and aimings and his military qualifications. It also
covers Tripoli and Balkanic Wars, First World War, Çanakkale Naval
Warfares, War of Independence, commandership in Al-Jaziraa front and his
banishment to Maltha. Section II deals with Parliament structure of that
period, his political life with the developments as well as his memories, his
service as representative of Elazığ and his resignation period and post
developments in addition to his memories and other trophies concerning him.
Employed method adopted the principle of evaluating primary and
secondary sources as well as works of copyright, revision and research by
depicting the life and deeds of Cevat Pasha both in Ottoman Empire and
during the years of National Struggle in addition to his later life.
The conclusion showed that a patriotic soldier took a successfull path
from the collapse of an empire to the foundation of a new state and fulfilled
all his missions with great sacrifice to this end. He witnessed a collapse and
the birth of a new state from all aspects. He was an important soldier for both
111
Ottoman Empire and National Struggle as the hero of 18 March with the
awareness of being an independent state. He was also a successful
commander for Turkish Republic thanks to his praiseworthy missions.
Key Words:
1. Cevat Pasha
2. Çanakkale Naval Warfare
3. Represenative of Elazığ
4. Malta Banishment
5. National Struggle
Download