İçindekiler - İris İnteraktif

advertisement
İçindekiler
̇ rehberi
XIV. Pediatrik ilaç
//Yusuf Kibar
̇ rehberi
14.2 Pediatrik ilaç
14.2.1. Çocuklarda ağrı kesiciler
14.2.2. Çocuklarda lokal anestezikler
14.2.3. Çocuklarda idrar yolu enfeksiyonlarında kullanılan antibiyotikler
14.2.4. Anti-enüretik ilaçlar
14.2.5. Çocuklarda anti-kolinerjikler
14.2.6. Alfa-adrenerjik blokerler
14.2.7. İnmemiş testisin hormonal tedavisi
14.2.8. Çocuklarda laksatif ve purgatifler
576
577
XV. Pediatrik ilaç rehberi
15.2 Pediatrik ilaç rehberi
15.2.1. Çocuklarda ağrı kesiciler
Ağrı ve tedavisi konusunda elde edilen gelişme ve yeniliklerin hızla artmasına rağmen yapılan birçok araştırma, akut
ve kronik ağrı kontrolünün çocukluk çağında halen büyük bir sorun olduğunu göstermektedir. Son yıllarda yapılan
araştırmalarda bile, çocuklarda ağrı tedavisi bakımından yetersiz uygulamalar yapıldığı ve günümüzde bunun en
önemli nedenlerinden birinin ilaç uygulamaları, opioid kullanımı ve dozları ile ilgili hatalı ve eksik bilgiler olduğu
gösterilmektedir.
Ağrı tedavisi planlanırken ağrının yeri, şiddeti, niteliği, ağrıya neden olan hastalığın varlığı ve özellikleri, hastanın
yaşı, mevcut klinik imkânlar dikkate alınmalıdır. Yapılacak tedavi konusunda çocuğun ve ebeveynlerinin bilgilendirilmesi korku ve endişeleri azaltacağından büyük önem taşımaktadır.
Opioid olmayan analjezikler hafif ağrılarda tek başlarına veya orta şiddetteki ağrılarda opioidlerle kombine edilerek
kullanılabilir. Bu grupta en sık kullanılan ilaçlar asetaminofen ve non-steroid antiinflamatuvarlardır (NSAİ).
15.2.1.1. Asetaminofen (parasetamol)
Asetaminofen hipotalamus ve omurilik gibi ortamlarda prostaglandin (PG) sentez ve salıverilmesini inhibe ederek
etki yapar. Periferdeki peroksidden zengin iltihabi dokularda siklooksijenazı (COX) inhibe edememesi antiinflamatuvar etkisinin olmamasını açıklar. Analjezik ve antipiretik etkileri aspirine eşittir. Parasetamol ağızdan alındığında
gastrointestinal sistemde hızla emilir. İlaç alındıktan 30-60 dakika sonra maksimum plazma konsantrasyonlarına
ulaşır ve bütün dokulara hızla dağılır. Plazma proteinlerine bağlanması zayıftır. Plazma yarı ömrü 1-4 saattir. İdrarla, parasetamol’ün % 1-3’ü değişmemiş olarak atılır, % 80’i ise biyolojik olarak glukuronid veya sülfat bileşikleri
olarak atılır.
Analjezik etkisi yeni nesil analjeziklere göre hafif kalmış olsa da gastrointestinal sistemde yan etkisinin hemen hemen olmaması ve güvenilirliği, her zaman ön planda kalmasını ve klasik bir analjezik olmasını sağlamıştır. Erişkinlerde aşırı dozda alındığında (15 gram) akut karaciğer nekrozuna neden olabilir, ancak 0-6 yaş grubundaki çocuklar
asetaminofenin hepatotoksik etkisine daha dayanıklıdırlar. Erişkinlede 20 gramdan fazla dozlar fataldir. Çocuklardaki toksisite genellikle kasıtlı veya kazayla yüksek doz asetaminofenin tek doz alımlarında (4 gram) ortaya çıkar.
578
Ayrıca tedavi amacıyla terapotik dozdan fazla olarak
çoklu kullanımında da ortaya çıkabilir. Şu çocuklarda
asetaminofenin toksisite riski artar; diyabet hastası olanlar, viral enfeksiyonun eşlik ettiği hastalar, aile öyküsünde hepatoksik reaksiyon bulunanlar, obez çocuklar
ve kronik olarak kötü beslenenler. İştahsızlık, bulantı,
kusma, halsizlik asetaminofen toksisitesinin erken belirtileridir. Ne yazık ki bu belirtiler hastalık belirtileri
gibi değerlendirildiğinden ilave asetaminofen alımına
ve doz aşımı tedavisinin gecikmesine neden olur. Asetaminofen alımından sonra ilk 24 saat içinde uygulanacak
N-asetilsistein tedavisi en etkin doz aşımı tedavisidir.
Bir yaşından küçük çocuklara bir defalık doz 60-120 mg
ve 1-5 yaşlar arasında 120-250 mg’dır. Asetaminofen
yemek sırasında veya yemekten sonra alınırsa, biyoyararlanımı belirgin şekilde azalır; onun için aç karna
alınması tercih edilir. Asetaminofen oral, rektal veya
i.v. yolla verilebilir. Parenteral asetaminofen cerrahiden
sonraki ilk 24 saatlik dönemde daha sık kullanılır, daha
sonrasında oral dozlara geçilir. Oral ve parenteral dozlar birbirine eş değildir ve buna dikkat edilmesi gerekir.
Asetaminofen tek başına veya kodein fosfatla beraber
kullanılabilir.
Ülkemizde oral yoldan almak için 80 ve 160 mg çiğneme tabletleri, 500 mg ve 650 mg tabletleri ile 120
mg/5 ml, 150 mg/5 ml, 160 mg/5 ml, 250 mg/5 ml şurup
şeklinde formülasyonları vardır. Yine rektal yoldan kullanmak için 100, 120, 200, 240, 325, 350 mg suppozituvar şeklinde formları da bulunmaktadır. Ayrıca 10 mg/
ml 100 ml flakon şeklinde iv. infüzyon için parenteral
formları da ülkemizde bulunmaktadır (Tablo 1).
15.2.1.2. Non-steroid antiinflamatuvarlar (NSAİ)
NSAİ’ler araşidonik asitten tromboksan ve PG oluşmasını sağlayan COX enzimini bloke eden ilaçlardır.
Son yıllarda yapılan çalışmalar COX enziminin birden
fazla olduğunu göstermiştir; COX-1 daha çok fizyolojik
olaylarda etken olan, COX-2 ise inflamatuvar olaylarda
ortaya çıkan ve patolojik olaylardan sorumlu PG’lerin
yapımından sorumludur. PG’ler inflamasyon oluşum sürecinde diğer görevli maddelerle birlikte iletim molekülü olarak rol oynarlar. Bu gruptan ağrı kesicilerden çocuk ürolojisinde en önemli olanlar burada anlatılacaktır.
• İbuprofen
İbuprofen aspirine eşit dozda anti-enflamatuvar etkiye
sahiptir, fakat aspirin ve asetaminofenden daha potent
analjezik etkisi vardır. İbuprofenin analjezik etkisi ağızdan alınmasının ardından 1 saat içinde başlar. Mide barsak kanalından % 80 oranında ve çabuk absorbe edilir.
Besin ile birlikte verilmesi absorpsiyon hızını ve deresini düşürür. Karaciğerde metebolize edilmek suretiyle
inaktive edilir.
Bu ilaca karşı daha önceden aşırı duyarlılığı olan, salisilik asit ve diğer NSAİ ajanlara karşı reaksiyon gösteren
kişilerde kontrendikedir. Geçmişlerinde ciddi gastrointestinal kanama ve peptik ülser rahatsızlıkları olan hastalarda da kullanılmamalıdır. İbuprofenin 6 aylıktan küçük çocuklarda güvence ve etkenliği araştırılmamıştır.
Gebeliğin 3. trimesterinde de kullanılmamalıdır. Bazı
vakalarda ibuprofen veya diğer NSAİ ilaçlar ile tedavi
edilen ateşli çocuklarda böbrek yetersizliği (ibuprofen
nefrotoksisitesi) geliştiği rapor edilmiştir. Dehidrate çocuklarda renal perfüzyonu sürdürmek için PG sentezi
arttırılmaktadır. PG’lerin böbrekler üzerindeki etkilerini engelleyen ibuprofen gibi herhangi bir NSAİ ilaç
renal perfüzyonu düşürür ve renal fonksiyonları kötüleştirebilir. Dehidratasyonlu, kardiyovasküler hastalığı
olan, önceden bilinen bir renal hastalığı olan veya diğer
nefrotoksik ajanlardan birini kullanan çocuklarda ibuprofen ile ilişkili renal toksisite riski en yüksektir. Diğer
potansiyel risk grubu 6 aydan küçük çocuklardır.
İbuprofenle en sık görülen yan etki gastrointestinal
şikâyetlerdir. Peptik ülser ve gastrointestinal kanama
bildirilmiştir. Seyrek yan etkiler; baş ağrısı, baş dönmesi, huzursuzluk, yüz kızarması, kaşıntı, kulak çınlaması,
ödem, depresyon, sersemlik ve bulanık görmedir. Çok
ender olarak aşırı duyarlılık reaksiyonları, karaciğer
fonksiyon testi anomalileri, böbrek fonksiyon bozukluğu, agranülositoz ve trombositopeni bildirilmiştir.
İbuprofen güçlü analjezik ve antipiretik etkisi ile genel
ve özellikle enflamasyon ile birlikte ağrı ve ateşlerde
endikedir. Antipiretik olarak dozu; çocuk 6 ay-12 yaş
aralığında ve ateşi 39.2 oC’ nin altında ise önerilen doz
5 mg/kg, 39.2 oC’nin üstünde ise önerilen doz 10 mg/
kg’ dır. Bu dozlar 6-8 saatte bir tekrarlanabilir. Günlük
maksimum doz 40 mg/kg’ı geçmemelidir.
Analjezik olarak dozu; 6 ay-12 yaş aralığındaki çocuklara, 6-8 saatte bir olmak üzere 10 mg/kg’ dır. Yine
günlük maksimum doz 40 mg/kg’ı geçmemelidir. Ülkemizde 200, 400, 600 ve 800 mg’lık tabletleri, 100 mg/5
ml’lik şurupları ve % 5 ve 10’luk jelleri vardır (Tablo 1).
• Asetil salisilik asit (Aspirin)
Aspirin belirgin analjezik, antiinflamatuvar ve antipiretik özellikleri olan ve tüm dünyada yaygın olarak
kullanılan NSAİ’lerdendir. Orta derecede ve özellikle
inflamatuar kökenli ağrılarda etkili olmaktadır. İnflamasyonda PG sentezinin uyarılması, bradikinin gibi
aracılarla sinirleri ağrılı uyaranlara duyarlı hale getirmektedir. Aspirin PG sentezini inhibe ederek sinirlerin
uyarılmasını engellemekte ve ağrı oluşumunu azaltmaktadır.
Aspirin PG’lerin tüm hücrelerde yapım ve salınımını
engelleyerek inflamatuvar yanıtı azaltır. Nötrofil ve monositlerin damar dışına geçişlerini, hücre yüzeyine direk
579
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
etki ederek engeller. Aspirin trombositlerdeki COX enzimini inhibe ederek ADP salınımını bloke edince trombositlerin agresyonu da engellenir. Aspirin bu etkisini
düşük dozlarda ve geri dönüşümsüz olarak gösterir. Son
dozu izleyen 4-7 gün etkisi sürer.
Aspirin santral olarak ve PG sentez inhibisyonu yaparak
antipiretik etkisini gösterir. Enfeksiyon ve inflamasyon
gibi uyarılarla dolaşımdaki ve yerleşik monositer fagositlerden salınan pirojenler, anterior hipotalamusta PG
yapımını uyarır. Oluşan PGE2 hipotalamusun eşiğinin
değişmesine ve ateşe neden olur. Aspirin PG yapımını
engelleyerek ateşin oluşmasını engeller.
Aspirin çözündükten sonra hızla emilir, karaciğerde
hidrolize olur ve 10-20 dk’da plazmada gösterilebilir,
iki saatte serum tepe değerine ulaşır. Bu nedenle ilaç
alındıktan 20 dakika gibi kısa bir süre sonra analjezik
etkisi başlar. Aspirin esterazlarla karaciğerde salisilik
aside hidrolize olur. Tüm vücut doku ve boşluklarına
tükürüğe, beyin omurilik sıvısına, sinoviyal sıvıya, anne
sütüne ve plasentadan fetuse geçerler. Karaciğerde metabolize edildikten sonra böbrek yoluyla atılırlar. Midede gıda olması ve alkali mide ortamı aspirinin emilimini
azaltmakta; aspirinin sodyum tuzları daha hızlı emilmekte; antiasitler emilimi ve atılımı arttırmakta; steroid
kullanımı serum düzeyini azaltırken idrarın alkalileşmesi atılımı arttırmaktadır.
Aspirinin en sık görülen yan etkileri gastrointestinal
sistem ile ilgili olanlardır (% 2-40). Hafif iştahsızlık,
epigastrik rahatsızlık daha sık yakınma nedeni olmakta,
çocuklarda ülser ve mide kanamaları daha az görülmektedir. Aspirin sıklıkla peteşi ve mikrokanamalara, ender
olarak ise ülser ve major kanamalara ise yol açmaktadır.
Salisilatlar hepatotoksisiteye neden olabilmekte, ancak
hepatotoksisite mekanizması tam olarak bilinmemektedir. Bulantı, anoreksi ve hepatomegali görülebilir. Doz
artırımından 2-3 hafta sonra karaciğer fonksiyon testlerinde artış olmakta, bilirubin düzeyleri ise pek değişmemektedir. Çocuklarda protrombin zamanının da değişmediği bildirilmektedir. Aspirine bağlı hepatotoksisite
10 mg/dl’nin altındaki dozlarda bile olabilmektedir. İlaç
kesildikten, ya da doz azaltıldıktan bir iki hafta sonra
bozukluklar düzelmektedir. Enzim düzeyleri birkaç yüzün üstüne çıkmadıkça ilaca güvenle devam edilebilir.
Aspirin hepatotoksisitesi geri dönüşümlüdür. Aspirinin
dozunu azaltmak, geçici olarak ilacı kesmek ve enzim
düzeyleri normalleşince düşük dozda tekrar başlamak
yeterlidir.
Aspirin ile ilişkili bir başka durum olan Reye sendromu, ölüm oranı yüksek, etiyolojisi bilinmeyen ve nadir
görülen bir hastalıktır. Karaciğer fonksiyon bozukluğu,
hipoglisemi, asidoz ve ensefalopati ile karakterizedir.
Genellikle önce influenza’ya benzeyen hafif bir hastalık şeklinde çocuk ve gençlerde görülür. Kusmanın ve
580
bilinç değişikliklerinin eşlik ettiği viral enfeksiyonlarda
enfeksiyon geçene kadar aspirin tedavisine ara verilmelidir.
Aspirin trombosit agregasyonunu engeller ve kanama
zamanını uzatır. Vitamin K’ ya bağımlı faktörleri etkileyerek protrombin zamanında uzamaya neden olabilir.
Trombosit fonksiyon bozukluğuna bağlı hafif kanamalar, tedavi başlangıcında burun kanamaları görülebilir.
Diş çekilecek ya da cerrahi uygulanacaksa iki hafta önce
tedavinin kesilmesi önerilmektedir. Aspirin aşırı duyarlılığının görülme sıklığı toplumda % 0.3-0.9, kronik ürtikerli hastalarda % 20 ve kronik, astım ve nazal polipli
hastalarda ise % 3-4 arasında değişmektedir. Aspirin alımından 3 saat sonra anjioödem, ürtiker ve ciddi rinore
aspirin intoleransını gösterir.
Kulak çınlaması ve yüksek frekanslara karşı işitme kaybı aspirin kullanımı sırasında görülebilen yan etkilerdendir. Vertigo, denge kaybı ve baş dönmesi tinnitusa
eşlik edebilir; aspirinin iç kulak üzerindeki etkisi nedeniyle görülürler. Bu etkiler serum düzeyi ile orantılıdır
ve 24-72 saatte düzelirler.
Bir diğer yan etkisi salisilizmdir. Ateş, dehidratasyon ve
idrarı alkali yapacak ilaç kullanımı salisilizme eğilim
yaratır. Uykuya eğilim, irritabilite ve hiperpne ve daha
küçük çocuklarda metabolik asidoz ve ketozis gelişebilir. Abdominal ağrı ve kusma, santral sinir sistemi uyarımını takiben hiperkinetik ajitasyon, konuşma bozukluğu, delirium ve konvülsiyonu stupor ve koma gelişir. Bu
nedenle bulantı, kusma ve diyaresi olanlarda ilaç geçici
olarak kesilmelidir.
Günlük doz erişkinler için günde 6 defaya kadar 500
mg, çocuklar için 2 yaşına kadar olanlarda 3-4 x 50 mg,
2-7 yaş arasında olanlara 3-4 x 100 mg ve 7 yaşından
büyüklere 3-4 x 200 mg’dır.
Ülkemizde aspirinin 80, 100, 300, 450, 500 mg’lık tabletleri, 100, 150, 300, 500 mg’lık enterik tabletleri, 300
mg aspirin, 330 mg aspirin + 200 mg Vit C, 400 mg aspirin + 240 mg Vit C içeren efervesan tabletleri, 500 mg
aspirin + 50 mg kafein, 400 mg aspirin + 50 mg kafein +
9.6 mg kodein, 250 mg aspirin + 200 mg asetaminofen +
50 mg kafein, 300 mg aspirin + 200 mg asetaminofen +
300 mg Vit C içeren kombine tabletleri vardır (Tablo 1).
15.2.1.3. Opioid analjezikler
Şiddetli ağrıların giderilebilmesi için opioidler kullanılır. Bu grupta morfin ve kodein gibi opioidler yer alır ve
en sık kullanılan morfindir.
• Morfin
Morfin ağrı yolaklarını hem spinal düzeyde hem de supraspinal düzeyde etkileyerek analjezi oluşturur Supraspinal düzeyde, santral sinir sistemindeki (SSS) nöron-
Tablo 1: Çocuklarda kullanılan önemli bazı analjeziklerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
Asetaminofen
(parasetamol)
10-15 mg\kg\doz, 4-6 saatte bir
oral
Tablet: 500,650 mg
Çiğneme tableti: 80, 160 mg
Fitil: 100,120,200,240,325,350 mg
Iv infüzyon: 10 mg\ml 100 ml flakon
Not: Glukoz-6-fosfat dehidrogenaz eksikliğinde kontrendikedir. 24 saatte 5 dozdan fazlası kullanılmamalıdır.
Böbrek hastalığı olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Asetaminofen + Kodein
Kodein içeriğine göre doz: 0.5-1
mg\kg\doz, 4-6 saatte bir oral
Tablet: parasetamol (500 mg) + kodein
fosfat (10 mg) + kafein (30 mg) veya
parasetamol (300 mg) + kodein fosfat
(7.5 mg) + kafein (30 mg)
Kapsül: parasetamol (300 mg) + kodein
fosfat (10 mg) + klorfeniramin maleat (2
mg)
İbuprofen
5-10 mg\kg\doz, 6-8 saatte bir oral Süspansiyon: 100 mg\ 5 ml
Tabletler: 200, 300, 400, 600, 800 mg
Jel: % 5 ve % 10’luk
Not: Aspirin aşırı duyarlılığı, hepatik\renal yetmezliği, gastrointestinal sistem hastalığı olan hastalarda dikkatli
kullanılmalıdır
Astil salisilik asit
Çocuk; 10 mg/kg/doz, 4-6 saatte Tablet: 80,100,300,450,500 mg
bir, oral veya
Enterik tablet: 100,150,300,500 mg
2 yaşına kadar 3-4x50 mg,
Efervesan tablet: 300 mg aspirin, 330 mg
aspirin+200 mg Vit C, 400 mg
2-7 yaş arasındakilere 3-4x100 mg
aspirin+240 mg Vit C
7 yaşından büyüklere 3-4x200 mg
Kombine tablet: 500 mg aspirin+50 mg
kafein, 400 mg aspirin+50 mg kafein+9.6
mg kodein, 250 mg aspirin+200 mg
asetaminofen+50 mg kafein, 300 mg
aspirin+200 mg asetaminofen+300 mg
Vit C
Morfin
Yenidoğan: 0.05-0.2 mg\kg\doz,
Ampul: 10 mg\ml, 20 mg\ml
im\iv 4 saatte bir
Tablet: 10, 30, 60, 100 mg
Çocuk: 0.1-0.2 mg\kg\doz im\iv 24 saatte bir
Not: Solunum ve merkezi sinir sistemi depresyonuna yol açabilir.
larda opioid reseptörlerine bağlanmak suretiyle opioid
peptidlerin etkilerini taklit eder. Spinal düzeyde ise presinaptik opioid reseptörlerini aktive ederek etki yapar.
Morfin cilt altı (s.c.) ve i.m. uygulama sonrası çabuk
emilir. Uygulanan morfin dozunun büyük kısmı karaciğerde ve barsakta glukronik asitle konjuge edilir. Bu
konjugasyon sonucunda morfin-3-glukronid ve morfin6-glukronid metabolitleri oluşur. Morfin-6-glukronidin
farmakolojik etkisi vardır. Morfinin diğer aktif metaboliti kuvvetli öksürük kesici etkisi olan kodeindir. Gluk-
ronid şekline dönüşen metabolitler enterohepatik dolaşıma geçer. Morfin plasentaya, eser miktarda da süte
ve tere geçer. Eliminasyon yarılanma ömrü 1.7 saattir.
Morfinin % 10’u konjugatları halinde safra yolu ile itrah
edilir. Geri kalan kısmı ise idrarla vücuttan uzaklaştırılır.
Postoperatif ağrılar, kırık, yaralanma ve diğer tür travmalar sonrasında oluşan ağrılarda endikedir. Morfin
hastanın ağrısını keser, hasta ağrıyı duysa bile kendini
rahat ve huzurlu hisseder. Hastanın endişe, anksiyete ve
ruhi gerginliğini azaltmak suretiyle hastada belirgin bir
581
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
öfori oluşturur.
Kafa travmalarında artmış olan kafa içi basıncı morfin
uygulaması ile daha da artacağından bu gibi durumlarda
morfin kontrendikedir. Biliyer kanal ameliyatı geçirmiş,
safra koliği, bronşiyal astımı ve solunum rezervi düşük
olan hastalara morfin uygulanmamalıdır. Epilepsili hastalarda morfin uygulanması konvülsiyon eşiğini düşürerek epilepsi nöbetine sebep olabilir.
Morfinin en önemli yan tesiri solunumu deprese etmesidir. Solunumun hem hızını hem de derinliğini azaltarak
düzensiz veya periyodik solunuma neden olur. Öksürük
merkezini deprese ederek antitusif etkinlik yapar. SSS’ni
etkilemek suretiyle bulantı ve kusma, gözde miyozis ve
hipotermi de yapabilir. Morfinin SSS ile ilgili olmayan
etkileri ise GİS’de barsak hareketlerini etkilemek süretiyle konstipasyon ve safra koliği, mesanede hem sfinkteri hem de detrusor kasını kasmak suretiyle miksiyon
güçlüğü ve idrar retansiyonudur. Bundan başka, morfin
histamin salınımına neden olarak bronkokonstriksiyon
da yapabilmektedir.
Morfin hidroklorür ampul s.c., i.m. ve i.v. uygulanabilir. Erişkin dozu ortalama 10 mg’dır, 5-20 mg arasında
değişir. Çocuklarda s.c. veya i.m. yoldan 0.1-0.2 mg/
kg dozunda (maksimum 15 mg) uygulanır. Erişkinlerde
ayrıca i.v. bolus, i.v. infüzyonla, oral ve epidural yoldan
da kullanılabilir. Ülkemizde 10-20 mg/ml’lik ampul ile
10, 30, 60, 100 mg’lı tablet ve mikropellet kapsülleri
vardır (Tablo 1).
• Kodein
Kodein karaciğerde biyotransformasyonla morfine dönüşmek suretiyle analjezik etki yapar. Bu dönüşüm
karaciğerde bulunan sitokrom p-450 enzimi tarafından
gerçekleştirilir. Farmakolojik etkileri morfininkine benzemesine rağmen, analjezik gücü morfinin onikide biridir ve genellikle bazı orta derece ağrılarda yararlıdır.
Öksürük kesmek için de çok yararlıdır. Kodein morfinden daha az sedasyon ve solunum depresyonu oluşturur ve sindirim sistemi etkileri çok daha azdır. Enzim
aktivitesi doğuşta son derece düşüktür ve yaşla birlikte
artar. Bu da kodein kullanımının yeni doğan ve süt çocuklarında etkin olmayacağını düşündürmektedir. Ancak kodein ve asetaminofenin beraber kullanıldıklarında
infantta postoperatif analjeziyi sağladıkları gösterilmiştir. Kodein oral, rektal, veya nadiren anestezi altında
i.m. olarak verilebilir. Oral ve rektal yolla verildiğinde
emilim hızlıdır ve tepe plazma konsantrasyonlarına 1
saat içinde ulaşılır. Histamin kaynaklı olduğu düşünülen ciddi hipotansiyon nedeniyle asla intravenöz verilmez. Kodeinin yarı zamanın düşük doğum ağırlıklı yeni
doğanlarda arttığı gösterilmiştir ve bu nedenle dozlar
arasında daha uzun aralıklar bırakılmalıdır. Çocuklarda
doz kodein içeriğine göre 0.5-1 mg/kg’dır ve 4-6 saatte
bir oral olarak verilir. Ülkemizde parasetamol (300 mg),
582
kodein fosfat (10 mg), klorfeniramin maleat (2 mg) şeklinde kapsülleri, parasetamol (500 mg), kodein fosfat
(10 mg), kafein (30 mg) veya parasetamol (300 mg),
kodein fosfat (7.5 mg), kafein (30 mg) şeklinde tablet
formları vardır (Tablo 1).
15.2.2. Çocuklarda lokal anestezikler
Lokal anestezikler duyusal ve motor sinir iletimini bloke ederler ve bilinç kaybı oluşturmadan geçici bir duyu
kaybı sağlarlar. Diğer genel anesteziklereden farklı olarak SSS depresyonu oluşturmazlar. Aksiyon potansiyelinin yükselme hızını ve depolarizasyon hızını azaltarak
sinir uyarılarının yayılmasını yavaşlatırlar.
Büyüme çağı süresince çocukların faklı boy ve anatomik yapılarda olması, yeni doğanda dura ve spinal
kordun daha alt segmentlere kadar uzanması, epidural
alanın dar oluşu, miyelinizasyonun doğumu takiben henüz tamamlanmamış olması, ligaman ve fasyaların ince
olması gibi anatomik farklılıklar rejyonal uygulamalarda teknik zorluklara sebep olabilmektedir.
Çocuklar ve erişkinler arasında gerek lokal anesteziklerin plazma düzeyi ve metabolizmaları gibi farmakokinetik özellikler, gerekse doz-yanıt ilişkisi ve toksisite
gibi farmakodinamik özellikler yönünden farklılıklar
mevcuttur. Maksimum güvenli dozların uygulanabilmesi bu farklılıkların iyi bilinmesi ile mümkündür. Bloğu
etkileyen bazı faktörler vardır. Bunlar;
 6 aylıktan küçük bebeklerin psödokolinesteraz düzeyi erişkinin yarısı kadardır. Bu nedenle ester tipi lokal
anesteziklerin etki süresi uzar.
 Genelde lokal anesteziklerin dağılım hacmi çocuklarda daha büyüktür. Bu da daha düşük plazma düzeyi
oluşturur. Bunun sonucunda mg/kg bazında toksik düzeye ulaşmadan daha yüksek dozların tolere edilebileceğini gösterir.
 6 aydan küçük bebeklerde albuminin glikoproteine oranı daha düşük olduğundan, lokal anesteziklerin
proteine bağlanma oranı erişkinler ve büyük çocukların
yarısı kadardır.
 Yenidoğanda karaciğerin ilaç metabolizmasından
sorumlu enzimatik aktivitesi, sınırlı ve deprese olduğundan daha yüksek plazma düzeylerine ve serbest ilaç
düzeylerine ulaşılır. Bu da normalden daha düşük kan
düzeylerinde toksisite oluşmasına yol açar. Amid tipi
lokal anesteziklerin dozları bu yaş grubunda % 50 oranında azaltılmalıdır.
 Çocuklarda prilokaine bağlı methemoglobinemi daha
sıklıkla beklenmelidir, çünkü methemoglobin redüktaz
düzeyi daha azdır. Fötal hemoglobin daha kolaylıkla okside olmaya eğilimi vardır.
Tablo 2: Lokal anesteziklerin çocuklarda uygulanan dozları ve klinik özellikleri
Lokal anestezik
%
Doz mg/kg
Maksimum doz
Etkisinin başlaması (dk)
Lidokain
Prilokain
Bupivakain
2-10
2
0.5
5
5
2
7.5
7.5
2.5
 Çocukta sıvı miktarı vücut ağırlığına oranla fazladır.
Bu nedenle yüksek dozda lokal anestezik ihtiyacı olur.
 Maksimum güvenilir dozlar 1 yaş üzerindeki çocuklara; lidokain 7.5 mg/kg, prilokain 7.5 mg/kg ve bupivakain 2.5 mg/kg’dır (Tablo 2). Bir yaşın altındaki çocuklara dozun azaltılması gerekir.
10-15
15-25
20-30
Etki süresi
(saat)
0.75-2
0.75-2
2.5-6
tir. Etki süresi bazen 24 saati bile aşabilir. Bunun nedeni
dokuya yüksek oranda bağlanmasıdır. Epidural anestezi
uygulamalarında kardiak arrest yapabildiğinden dikkatli
kullanmak gerekir.
Lokal anesteziklerin piyasadaki farmasötik formları
Lidokain ve bupivakain gibi amid yapılı bir lokal anesteziktir. Etkinin başlama ve devamlılık süresi lidokainden biraz daha uzundur. En büyük dezavantajı methemoglobinemi oluşturmasıdır. Methemoglobinemi riski
nedeniyle 6 aylıktan küçük çocuklarda prilokain enjeksiyonu önerilmez. Prilokain infiltratif, rejyonel ve spinal
anestezide kullanılmaktadır.
Lokal anestezikler; solüsyon, pomad, krem, jel, lipozomal kapsül, tablet, fitil ve sprey halinde piyasada bulunurlar (Tablo 3). Solüsyon halinde değişik konsantrasyonlarda ampul ve flakonlarda piyasada bulunmaktadır.
Örneğin lidokainin % 2’lik formu 20 mg/ml: 2 ml’lik ve
5 ml’lik ampülleri toplam 40 ve 100 mg lidokain içerirken, % 10’luk formu 100 mg/ml: 5 ml’lik ampülleri
toplam 500 mg lidokain ihtiva eder. Ayrıca lidokainin
% 10’luk solüsyonunu aerosol halinde kullanılır ve her
püskürtmede 10 mg lidokain uygular. Bupivakainin %
0.5’lik ampüllerinde ise 5 mg lokal anestezik bulunur.
Prilokainin piyasada % 2’lik preparatları vardır ve içerisinde 20 mg lokal anestezik ihtiva eder. Lokal anestezikler klinikte değişik karışımlarla ve farmasötik formlarda
da örneğin EMLA % 5 krem (% 2.5 lidokain + % 2.5
prilokain) olarak kullanılmaktadır. Burada çocuklarda
sık kullanılması nedeniyle EMLA % 5’lik krem’den biraz daha ayrıntılı bahsedilecektir.
• Bupivakain
EMLA % 5 krem
• Lidokain
Amid yapılı lokal anesteziktir. Parenteral verildikten
sonra hızla emilir ve karaciğerde metabolize edilir. Etkisi hızlıdır ve az lokal irritasyona neden olur. Klinik
kullanımdaki esas endikasyonu lokal anestezik olarak
kullanımıdır ve iv. yoldan antiaritmik olarak da kullanılır. Lidokain hidroklorür adrenalinli ve adrenalinsiz
olarak uygulanabilir.
• Prilokain
Amid yapılıdır. En potent ve uzun etkili lokal anestezik- 1 gram krem 25 mg lidokain ve 25 mg prilokain ihtiva
Tablo 3: Çocuklarda kullanılan önemli bazı lokal anesteziklerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
Lidokain
Prilokain
5 mg\kg\doz (sade)
7 mg\kg\doz (1:200.000’lik epinefrin ile
birlikte)
% 2’lik ampül: 20 mg/ml: 2 ml’lik ve
5 ml’lik ampülleri toplam 40 ve 100
mg lidokain
% 10’luk ampül: 100 mg/ml: 5 ml'lik
ampülleri toplam 500 mg lidokain :
%10’luk aerosol solüsyonunu: her
püskürtmede 10 mg lidokain uygular
% 2’lik ampül: 20 mg\ml
5 mg\kg\doz
7 mg\kg\doz (1:200.000’lik epinefrin ile
birlikte)
Not: Methemoglobinemi riski nedeniyle 6 aylıktan küçük çocuklarda prilokain enjeksiyonu önerilmez.
Bupivakain
2 mg\kg (saf)
% 0.5’lik ampül: 5 mg\ml
2.5 mg\kg (1:200.000’lik epinefrin ile
birlikte)
Not: Epidural anestezi uygulamalarında kardiak arrest yapabildiğinden dikkatli kullanmak gerekir.
583
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
etmektedir. Topikal deri anestezisinin gerekli olduğu
iğne ponksiyonlarında ve yüzeyel cerrahi girişimler için
ve genital mukozanın yüzeyel anestezisi için kullanılmaktadır. Lidokain ve prilokainin derinin epidermal
ve dermal tabakalar içerisine penetre olması ile dermal
anestezi sağlanır. Anestezinin etkinliği, uygulama süresine ve doza bağlıdır. Sağlam deride 1-2 saatlik uygulamayı takiben oluşan anestezi, pansumanın çıkarılmasından sonra en az 2 saat devam eder. EMLA krem’in
yüzeyel vasküler yatağa etkisiyle geçici solukluk veya
kızarıklık oluşur. Genital mukozadan emilimi daha
hızlıdır ve anestezik etkisi sağlam deri üzerine yapılan
uygulamalara göre daha kısa bir zamanda başlar. Amid
türü lokal anesteziklere aşırı duyarlılığı olanlar ve gestasyon yaşı 37 haftadan küçük prematüre bebeklerde
kontrendikedir. İğne ponksiyonları, epidermisin küretajı
ve diğer minör cerrahi girişimlerde 1 g/10 cm2 krem
kalın bir tabaka halinde sürülür ve kapalı pansuman ile
örtülür. Yaklaşık bir saatlik bir uygulama süresi sonunda
işleme geçilir.
15.2.3. Çocuklarda idrar yolu
enfeksiyonlarında kullanılan antibiyotikler
İdrar yolu enfeksiyonu (İYE) çocukluk çağının en sık
görülen enfeksiyonlarındandır. Bazı İYE’lerde, özellikle yüksek ateş ile seyredenlerde, böbrek parankim
harabiyeti ortaya çıkabilir. Bu nedenle İYE’li çocuklara
erken tanı konması ve antimikrobial tedavi uygulanması
önemlidir. İYE bazen altta yatan anatomik veya fonksiyonel bir bozukluğun habercisidir. Bu çocuklarda böbrek parankim harabiyeti riski daha da yüksektir. Yaşın
küçük olması riski arttıran bir diğer etkendir. Küçük
çocuklarda böbrek dokusu henüz olgunlaşmamış olması
nedeni ile harabiyet çok daha kolay meydana geleceğinden risk daha yüksektir. Çok küçük çocuklarda İYE ile
ilgili bir başka olumsuz nokta hastalığa özgü klinik bulgu olmamasıdır. Bu nedenle nedeni belli olmayan ateşli
her küçük çocukta İYE’den şüphelenmelidir. Üç aydan
küçük çocuklar, düşkün görümdekiler, immün baskılanma altında olanlar, ağızdan alımı iyi olmayanlar ve dehidrate olanlar yatırılarak tedavi edilmelidir.
Antibiyotiğin seçilmesi ve uygulanması
Hastaneye yatırılan ve yüksek ateşle başvuranlarda antibiyotik tedavisine parenteral yoldan başlanmalıdır. İdrar
yolu enfeksiyonunun çok büyük bir bölümünde etken
gram negatif mikroorganizmalardır. Bu nedenle gram
negatiflere etkili ve nefrotoksik olmayan üçüncü kuşak
sefalosporinler idrar yolu enfeksiyonu için iyi bir seçenektir. Sefalosporin alerjisi varlığında aztreonam ya da
gentamisin kullanılabilir (Tablo 4).
Parenteral antibiyotik tedavisi hastanın genel durumu
düzeltildikten ve ateşi düştükten birkaç gün sonraya
kadar devam edilmelidir. Bunu takiben ağızdan antibiyotik tedavisine devam edilmeli ve toplam antibiyotik
tedavi süresi 10 güne tamamlanmalıdır. Üç aydan küçük
çocuklarda enfeksiyon etkeni hematojen yolla böbreğe
ulaşabilmektedir. Etken gram pozitif veya gram negatif bakteriler olabilir. Bu nedenle çok küçük çocuklarda yeni doğan sepsisinde olduğu gibi tüm spektrumu
kapsayan kombine antibiyotik tedavisi uygulanmalıdır.
Genel durumu stabil olan ve yüksek ateşi olmayan hastalarda ağızdan antibiyotik tedavisi yeterlidir (Tablo 5).
Bu amaçla amoksisilin-klavunat, oral sefalosporin veya
trimetoprim-sülfametaksazol kullanılabilir. Süre 10
güne tamamlanmalıdır. Sistitlerde 5-7 günlük antibiyotik tedavisi yeterlidir.
Ürolojik cerrahi işlemlerde antibiyotik proflaksisi
Cerrahi profilaksi ameliyat başlamadan hemen önce
başlanan çok kısa süreli antibiyotik uygulaması olarak
kabul edilir. Cerrahi profilaksi amaç dokuları steril hale
getirmek değil, doğru zamanlamayla ameliyat sırasında
Tablo 4. Çocuklarda parenteral tedavide kullanılan antibiyotikler ve dozları
Antibiyotik
Doz
Ampisillin
50-100 mg/kg/gün, dört doza bölünerek
Amoksisilin
20-40 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Tikarsilin
80 mg/kg/gün, üç veya dört doza, yeni doğanda iki doza bölerek
Piperasilin
300 mg/kg/gün, üç veya dört doza bölünerek
Sefazolin (1. kuşak)
50-100 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Seftazidim (3. kuşak)
90-150 mg/kg/gün, iki veya üç doza bölünerek
Sefotaksim (3. kuşak)
50-100 mg/kg/gün, üç veya dört doza bölünerek
Seftriakson (3. kuşak)
50-75 mg/kg, bir veya iki doza bölünerek
Aztreonam
90 -120 mg/kg/gün, üç veya dört doza bölünerek
Gentamisin
6-7.5 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Amikasin
15-22.5 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Tobramisin
6-7.5 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Netilmisin
5.5-8 mg/kg/gün, iki veya üç doza bölünerek
584
Tablo 5. Çocuklarda oral tedavide kullanılan antimikrobial ilaçlar ve dozları
Antimikrobiyal ilaç
Doz
Ampisilin
50-100 mg/kg/gün, dört doza bölünerek
Amoksisilin
20-40 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Ampisilin + sulbaktam
50-100 mg/kg/gün, dört doza bölünerek
Amoksisilin + klavulanat
20-40 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Sulfonamidler
Trimetoprim-sülfametaksazol
Trimetoprim 8-10 mg/kg/gün, iki doza bölünerek
Sülfisoksazol
120-150 mg/kg/gün, üç doza bölünerek
Sefalosporinler
Sefaleksin (1. kuşak)
Sefuroksim aksetil (2. kuşak)
Sefiksim (3. kuşak)
Sefprozil (3. kuşak)
Sefpodoksim proksetil (3. kuşak)
25-100 mg/kg/gün, dört doza bölünerek
20-30 mg/kg/gün, iki doza bölünerek
8 mg/kg/gün, tek dozda
7.5-15 mg/kg/gün, iki doza bölünerek
10 mg/kg/gün, iki doza bölünerek
oluşabilecek kontaminasyona bağlı mikrobiyal yükü,
konakçı savunmasını aşamayacak düzeye indirecek bir
destek sağlamaktır. Cerrahi profilaksi için seçilecek
ajan ucuz, güvenilir ve bakterisidal olmalı, invitro etki
spektrumu intraoperatif kontaminasyona neden olması
en muhtemel mikroorganizmaları içermelidir. Ürodinami, sistoskopi ve üretral kateterizasyonda risk faktörleri yoksa profilaksi gerekmez. Diyabet, nörojenik
mesane ve kalıcı kateter gibi risk faktörü olanlarda ise
profilaksi gereklidir. Üriner sisteme girilmeyen açık ya
da laparoskopik ameliyatlarda antibiyotik profilaksisi
önerilmezken, üriner sisteme girilen ameliyatlarda ise
risk faktörü olmasa da rutin profilaksi gerekir. Oral profilakside trimetoprim-sulfametoksazol, lomefloksasin
veya siprofloksasin sıklıkla kullanılmaktadır. İntravenöz
profilakside sefazolin önerilmektedir
İdrar yolu enfeksiyonlarından korunmada antibiyotik
proflaksisi
Böbrek parankim harabiyeti riskinin yüksek olduğu çocuklar proflaktik antibiyotik tedavisine alınmalıdır. İdrar
yollarında obstrüksiyona yol açan fonksiyonel veya anatomik patolojinin varlığı, vezikoüretral reflü, bir yaşından küçük çocuklar ve İYE’nin sık tekrarlaması durumunda profilaksi uygulanmalıdır. Profilaktik doz günlük
dozun 1/3 - 1/4’ü olmalıdır ve gece yatarken tek seferde
alınmalıdır. Proflaktik antibiyotik tedavisi sırasında
antibiyotiklere direnç gelişimini engellemek için dar
spektrumlu antimikrobiyal ilaçlar kullanılmalıdır (Tablo 6). Trimetoprim+sülfametaksazol ve nitrofurantoin 2
aylıktan küçük bebeklerde kontrendikedir. Trimetoprim
+ sülfametaksazol’ün sulfonamid içeriği bilirubini albumine bağlandığı yerden ayırarak hiperbilirubinemi ve
kernikterusa yol açabilir. Nitrofurantoin ise bu dönemde
hemolitik anemi yapabilir. İki aydan küçük bebeklerin
proflaksisinde ampisilin, amoksisilin veya sefaleksin
tercih edilir.
Bu bölümde ise çocuklarda idrar yolu enfeksiyonlarında
sık olan kullanılan antibiyotik grupları ve özellikleri sırasıyla verilecektir:
Sülfonamidler
Bakteriostatik antibiyotiklerdendir. Para-aminobenzoik asitten folik asit oluşumunu önlerler. Ağız yolundan
alındıktan sonra hızla emilip bütün vücut sıvılarında
dağılır ve idrarla atılırlar. Birçok gram negatif bakteri
sulfonamidlere dirençli, fakat E.coli ve Hemofilus influenza gibi bakterilere karşı etkilidirler. Bu grupta birçok
preparat bulunmaktadır.
• Trimetoprim-Sulfametoksazol (TMP-SMZ): Bunlar
folat metabolizmasının iki farklı basamağını inhibe
ederler. Trimetoprim bakterilerin dihidrofolat redüktazını çok güçlü ve selektif olarak inhibe eder. Bu iki ilacın
kombinasyonu sonucu sinerjik bir etki oluşur.
• Sülfisoksazol: Kısa ve orta etkili sulfonamiddir. Bu
ilaç 12 yaşından küçüklere önerilmemektedir.
Bu gruptan ilaçların yan etkilerinin % 75’ini cilde ait
duyarlılık reaksiyonları oluşturur. Bunun dışında ilaç
ateşi, kan diskrazileri ve çeşitli hipersensitivite reaksiyonları bildirilmiştir. Kristalüri daha çok eski sülfonamidlerde görülürken, sülfisoksazol gibi çözünürlüğü
fazla olan yeni preparatlarda sıklığı azalmıştır. Çocuk
ürolojisi açısından en önemli yan etkisi, yeni doğanlarda
plazma albuminini bilirubinle yer değiştirmesi sonucu
kernikterus geliştirmesidir. Terme yakın hamile kadınlar
kullanırsa, plasentayı geçip fetusa ulaşmasıyla da kernikterusa neden olabilir. Bu nedenle yeni doğanlarda ilk
2 ay bu ilaçlar tedavi ve proflakside önerilmez.
Ülkemizde TMP-SMZ’nin 40/200 mg/5 ml süspansiyo-
585
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
Tablo 6. Çocuklarda proflakside kullanılan antimikrobial ilaçlar ve dozları
Antimikrobiyal ilaç
Doz
Trimetoprim + Sülfametaksazol
Trimetoprim; 2 mg/kg/gün, tek dozda
Nitrofurantoin
1-2 mg/kg, tek dozda
Ampisilin
10-15 mg/kg/gün, tek dozda
Amoksisilin
10 mg/kg/gün, tek dozda
Sefaleksin
5-10 mg/kg/gün, tek dozda
Sefiksim
1-2 mg/kg/gün, tek dozda
nu ve şurubu, 80/400 mg tableti, 160/ 800 mg fort tableti ve 80/ 400mg ampülleri mevcuttur. Sülfisoksazol’ün
ise 500 mg sülfisoksazol + 50 mg fenazopiridin ile kombine tabletleri vardır (Tablo 7).
Beta-laktam antibiyotikler
Bakterisidal antibiyotiklerdendir. Bu grup içinde penisilinler, sefalosporinler, karbapenemler, monobaktamlar
ve beta-laktamaz inhibitöreleri bulunmaktadır.
• Penisilinler
Hücre duvar sentezini inhibe ederler. Bakteri hücre duvarında glikoprotein yapıdan sorumlu transpeptidazı da
inaktive ederler. Bu şekilde bakteri hücre membranının
rijiditesini ortadan kaldırıp membranını eritirler. Penisilinaz bakteriyel dirençten sorumlu bir beta-laktamazdır
ve çok sayıda bakteri tarafından yapılır. İdrar yolu enfeksiyonuna neden olan birçok bakteri de beta-laktamazı üretir. Bu yüzden idrar yolu enfeksiyonlarında doğal
penisilinler değil de daha geniş spektrumlu penisilinler
veya antipsödomonal penisilinler kullanılmaktadır. Penisilin kullanan hastaların % 5-20’sinde hipersensitivite
reaksiyonları görülür. Reaksiyon hafif cilt döküntüleri
yanında hayatı tehdit eden anaflaksi şeklinde de görülebilir ve penisilin tedavisi bittikten 1-2 hafta sonra
bile devam edebilir. Bir penisilin preparatına karşı hipersensitivite reaksiyonu oluşan kişilerde diğer penislin
preparatlarına veya beta-laktam antibiyotiklere karşı da
aynı reaksiyon oluşabilir. Penisilin alerjisi söz konusu
ise alternatif olarak eritromisin, TMP-SMS, aminoglikozitler ve siprofloksasin kullanılır. Diğer yan etkiler ise
özellikle ampisiline bağlı diyare ve agranülositozdur.
i. Geniş spektrumlu penisilinler:
Ampisilin ve amoksisilin E. Coli, Hemofilus influenza
ve Proteus mirabilis gibi idrar yolu enfeksiyonu ajanlarına karşı etkilidir. Ger ikisi de ağız yolu, intravenöz ve
intramüsküler yol ile kullanılır. Ülkemizde ampisilinin
250, 500 mg kapsül, 500 mg ve 1 gr tablet, 125 mg/ 5 ml
ve 250 mg/ 5 ml suspansiyonları, 250, 500 ve 1000 mg
flakonları mevcuttur. Amoksisilinin ise 250 ve 500 mg
kapsülleri, 500 ve 1000 mg tabletleri, 125, 200, 250 ve
400 mg/5 ml suspansiyonları ile 250, 500 ve 1000 mg
flakonları mevcuttur (Tablo 7).
586
ii. Antipsödomonal penisilinler:
Tikarsilin’in spektrumu ampisiline benzer, ayrıca Proteus ve Pseudomonas’lara karşı da etkilidirler. Piperasilin
üreidopenisilin olarak da bilinir. Gram negatif organizmaların oluşturduğu enfeksiyonlarda etkilidir. Özellikle
Psödomonas Auriginosa ve Klebsiella’ya karşı en etkili
penisilindir. Hayatı tehdit eden Psödomonas enfeksiyonlarında gentamisin, amikasin veya tobramisin ile
kombine olarak kullanılır. İntravenöz ve intramüsküler
yol ile verilir. Ülkemizde piperasilin’in 2 gr’lık flakonları vardır.
• Sefalosporinler
Penisilinler gibi bakteri hücre duvarının sentezini inhibe ederek bakterisid etki oluştururlar. Sefalosporinler
penisilinaza dirençlidirler. Ağız yolundan veya parenteral yol ile verilirler. Kan beyin engeli dışında tüm
vücut sıvı ve dokularında çok iyi bir şekilde dağılırlar.
Bazıları safra ile büyük bir kısmı böbreklerden tübüler
sekresyonla atılır. Probenesid sefalosporinlerin tübüler
sekresyonunu önler ve böylece yarı ömrünü uzatır ve
plazma konsantrasyonunu yükseltir. Bütün sefalosporinler penisilinaz yapan stafilokoklar dâhil, gram pozitif
koklar ve gram negatif basil türlerinin pek çoğuna etkilidir. Enterokoklara etkisizdir. Klebsiella pnömoniya enfeksiyonlarında ilk seçilecek ilaçlardır. Çeşitli ajanlara
rezistan olan gonokoksik enfeksiyonlarda parenteral sefalosporinlerin etkinliği çok fazladır. Bazı gram negatif
bakterilerin oluşturduğu üriner sistem enfeksiyonlarına
karşı çok iyi yanıtlar alınmaktadır.
Sefalosporin tedavisi gören hastaların yaklaşık % 5’inde
hipersensitivite reaksiyonları görülmektedir. Böbrek harabiyeti normal dozlarda seyrek de olsa oluşabilir. Sefalosporinlerle tedavi esnasında gram negatif bakterilere
bağlı süperenfeksiyonlar oluşabilir.
i. Birinci kuşak sefalosporinler; genelde gram pozitif
bakterilere etkilidirler. Bu kuşak içinde pediatrik üriner
enfeksiyonlarda önerilenler sefaleksin ve sefazolin’dir.
Sefaleksin sindirim sisteminden iyi emilir. Ağız yolundan kullanılır. İlacın % 90’dan fazlası idrarla değişmeden atılır. Sefazolin ise sindirim sisteminden iyi
absorbe edilemediği için intravenöz veya intramüsküler
yol ile kullanılır. Büyük oranda böbreklerden atılır. Yurdumuzda sefaleksinin 500 ve 1000 mg tabletleri, 250
Tablo 7: Çocuklarda kullanılan önemli bazı antibiyotiklerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
Trimetoprim (TMP)Sulfametaksazol (SMS)
TMP dozu:8-10 mg\kg\gün, 12 saatte bir oral
İYE profilaksisi: 2 mg\kg\gün
Süspansiyon: 40\ 200 mg \5 ml
Tablet: 80\400 mg, 160\ 800 mg fort tablet
Ampül: 80\400 mg
Not: Yeni doğanda kernikterusa yol açabilir, ilk 2 ay tedavi ve proflakside önerilmez. Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Ampisilin
Yeni doğan:
Postanatal yaş: <7 gün:
<2000 g: 50 mg\kg\gün, 12 saatte bir im\iv
>2000 g: 75 mg\kg\gün, 8 saatte bir im\iv
Postnatal yaş: >7 gün:
<2000 g: 75 mg\kg\gün, 8 saatte bir im\iv
>2000 g:100 mg\kg\gün, 6 saatte bir im\iv
Süspansiyon: 125, 250 mg\5 ml
Kapsül:250 mg, 500 mg
Tablet: 500 mg ve 1 gr
Ampul: 250, 500 mg ve 1 gr
İnfantlar ve çocuklar: 50-100 mg\kg\gün, 6 saatte bir im\iv\oral
İYE profilaksisi: 10-15 mg\kg \gün
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır
Amoksisilin
20-40 mg\kg\gün, 8 saatte bir oral
İYE profilaksisi: 10 mg\kg \gün
Süspansiyon:125, 200, 250, 400 mg\5 ml Kapsül: 250, 500
mg
Tablet: 500 mg, 1 gr
Ampul: 250, 500 mg ve 1 gr
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Ampisilin + sulbaktam
50-100 mg\kg\gün, 6 saatte bir oral
Süspansiyon: : 125, 250 mg\5 ml
Tablet: 375 ve 750 mg
Ampul: 250, 500 mg, 1 gr
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır
Amoksisilin + klavulanat
<40 kg:20-40 mg\kg\gün, 8 saatte bir oral
>40 kg:250-500 mg, 8 saatte bir oral
Sefaleksin
Çocuk: 25-100 mg\kg\gün, 6 saatte bir
Yetişkin:250-500 mg, 6 saatte bir oral
Süspansiyon:156.2, 228.5, 312.5, 457 mg\5ml
Tablet:625 mg, 1 gr
Ampul: 1200 mg
Not: Diyare gelişim insidansı tek başına amoksisilin kullanımından daha fazladır. Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Süspansiyon:250 mg\5 ml
Kapsül:250 mg
Tablet:500 mg, 1 gr
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Sefazolin
Neonatal:
Postnatal yaş: <7 gün: 40 mg\kg\gün, 12 saatte bir
Postnatal yaş: >7 gün:
<2000 g: 40 mg\kg\gün, 12 saatte bir
>2000 g: 60 mg\kg\gün, 8 saatte bir
İnfantlar (>1 ay) ve çocuklar:50-100 mg\kg\gün, 8 saatte bir
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Ampul: 250, 500 mg, 1 gr
Sefuroksim aksetil
Çocuklar: 20-30 mg\kg\gün, 12 saatte bir
Seftazidim
Çocuklar: 90-150 mg\kg\gün, 8-12 saatte bir im\iv
Süspansiyon: 125 mg\5 ml
Tablet: 125, 250, 500 mg
Ampul: 250, 500, 750, 1500 mg
Ampul: 500 mg, 1, 2 gr
Sefotaksim
Çocuklar: 50-100 mg\kg\gün, 6-8 saatte bir im\iv
Ampul: 500 mg, 1, 2 gr
Seftriakson
Ampul: 250, 500 mg, 1 gr
Sefiksim
İnfant ve çocuk: 50-75 mg\kg\gün, 12-24 saatte bir im\iv
Yetişkin:1-4 g\gün, 12-24 saatte bir im\iv
Çocuklar: 8 mg\kg\gün, günde tek doz
Sefprozil
Çocuklar: 7.5-15 mg\kg\gün, 12 saatte bir
Sefpodoksim proksetil
Çocuklar: 10 mg\kg\gün, 12 saatte bir
Aztreonam
Neonatal:
Postanatal yaş: <7 gün:
<2000 g: 60 mg\kg\gün, 12 saatte bir im\iv
>2000 g: 90 mg\kg\gün, 8 saatte bir im\iv
Postnatal yaş: >7 gün:
<2000 g: 90 mg\kg\gün, 8 saatte bir im\iv
>2000 g:120 mg\kg\gün, 6 saatte bir im\iv
Süspansiyon:100 mg\5 ml
Tablet: 400 mg
Süspansiyon:250 mg\5 ml
Tablet: 500 mg
Süspansiyon:40, 50, 100 mg\5 ml
Tablet: 100, 200 mg
Ampul: 500 mg, 1 gr
Çocuklar: >1 ay; 90-120 mg\kg\gün, 6-8 saatte bir im\iv
Not: Kistik fibrozisli hastalarda doz azaltılmalıdır. Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Gentamisin
Yenidoğan: 2.5 mg\kg\doz iv\im
Çocuklar: 6-7.5 mg\kg\gün 8 saatte bir iv\im
Yetişkinler: 3-5 mg\kg\doz 8 saatte bir iv\im
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır
Ampul: 20, 40, 80, 120, 160 mg
587
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
Tablo 7 (devam): Çocuklarda kullanılan önemli bazı antibiyotiklerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
Amikasin
Yenidoğan: 75 mg\kg\doz iv\im
Ampul: 100, 250, 500 mg
Çocuklar:15-22.5 mg\kg\gün, 8-12 saatte bir iv\im
Not: İnfüzyon oranı; yenidoğan: 1-2 saat, çocuk: 30-60 dakikada. Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Tobramisin
Yenidoğan: 2.5 mg\kg\doz iv\im
Çocuklar:6-7.5 mg\kg\gün 8 saatte bir iv\im
Yetişkinler:3-5 mg\kg\doz 8 saat bir iv\im
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır
Ampul: 20, 80 mg
Netilmisin
Ampul: 50, 150, 400 mg
Çocuklar:5.5-8 mg\kg\gün 8-12 saatte bir iv\im
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır
Siprofloksasin
20-30 mg\kg\gün, 12 saatte bir iv\oral
Tablet:250, 500, 750 mg,
Modifiye salım tableti: 500 mg, 1 gr
Enfüzyon: 100, 200 mg
Not: 16-18 yaş altı çocuklarda kullanımı önerilmemektedir. Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Nitrofurantoin
Çocuk > 2 ay 5-7 mg\kg\gün, 6 saatte bir oral
Süspansiyon:25 mg\5 ml
İYE profilaksisi: 1-2 mg\kg\doz
Kapsül:50 mg
Not: 2 aylıktan küçük çocuklarda kullanımı kontrendikedir. Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır
Tetrasiklin
Çocuk > 8 yaş, 25-50 mg\kg\gün, 6 saatte bir oral
Kapsül:250, 500 mg
Not: Dişlerde diskolarasyona neden olduklarından, bebeklere ve 8 yaşından küçük çocuklara vermekten kaçınılmalıdır.
Doksisiklin
Çocuk > 8 yaş, vücut ağırlığı;
Kapsül:100 mg
> 45 kg; 4.4 mg\kg\gün, ilk gün 12 saatte bir, sonra günde 1 kez
100 mg
< 45 kg; 2.2 mg\kg\gün dozu ilk gün 12 saatte bir, sonra günde
tek doz
Not: Dişlerde diskolarasyona neden olduklarından, bebeklere ve 8 yaşından küçük çocuklara vermekten kaçınılmalıdır.
ANTİ-ANAEROBİK VE ANTİ-PROTOZOAL İLAÇLAR
Metronidazol
Anaerobik enfeksiyonlar:
30 mg\kg\gün, 6 saatte bir iv\oral
Amebiyaziste:
30-40 mg\kg\gün, 8 saatte bir
Ornidazol
Giardiaziste:
2-5 yaş arası: günlük doz 250 mg,
5-10 yaş arasında: 375 mg
10-15 yaş arasıda: 500 mg
Anaerobik enfeksiyonlar:
20 mg\kg\gün, 12 saatte bir
Amebiyaziste:
35-50 mg\kg\gün, 8 saatte bir
Tablet:250, 500 mg
Vajinal ovül: 500 mg
Suspansiyon: 50, 125, 200 mg\5 ml
İnfüzyon: 500 mg
Tablet:250, 500 mg
Vajinal tablet: 500 mg
Ampul: 500 mg
Giardiaziste:
15 mg\kg\gün, 8 saatte bir
ANTİ-FUNGAL İLAÇLAR
Amfoterisin B
Mesane irrigasyonu: 1 litre steril su veya sorbitol\mannitol içinde
15-50 mg\gün
Ampul: 50 mg\10 ml, 100 mg\20 ml’lik flakonlar
İnfant ve çocuklar:
Test dozu: 0.1 mg\kg\doz iv (maksimum 1 mg), 30-60 dakikada
Başlangıç dozu (eğer test dozu tolere edilirse): 0.25 mg\kg\gün
İstenilen doza ulaşıncaya kadar günlük doz kademeli olarak
arttırılır; her bir sonraki gün 0.25 mg\kg’lık artış yapılmalıdır.
İdame dozu:0.25-1 mg\kg\gün, her doz 2-6 saatte infüze edilir.
Not: Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
Flukonazol
Çocuk(3-13 yaş):
Yükleme dozu:10 mg\kg iv\oral
İdame dozu (yükleme dozunun başlangıcından 24 saat sonra): 3-6
mg\kg\gün, iv\oral
Not: Oral ve iv dozları eşittir. Renal bozukluğu olan hastalarda doz ayarlaması yapılmalıdır.
588
Kapsül:50, 100, 150, 200 mg
Suspansiyon: 50 mg\10 ml
İnfüzyon solüsyonu: 100 mg\50 ml
mg/5 ml süspansiyonları ve 250 mg kapsülleri vardır.
Sefazolin’in ise sadece 250, 500 ve 1000 mg’lık flakonları mevcuttur (Tablo 7).
konları mevcuttur.
ii. İkinci kuşak sefalosporinler; gram pozitif bakterilere birinci kuşaktaki sefalosporinlerden daha az etkilidir. Bazı Enterobakteri, Klebsiella ve Proteuslara karşı
etkilidirler. Bu kuşak içinde en çok sefuroksim aksetil
kullanılmaktadır. Bu kuşaktaki bakterilerden kan beyin
bariyerini geçen tek antibiyotiktir. Parenteral ve oral yol
ile kullanılır. Ülkemizde sefuroksim aksetil’in 125, 250
ve 500 mg tabletleri, 250, 500, 750 ve 1500 mg flakonları ile 125 mg/5 ml’lik suspansiyonu bulunmaktadır
(Tablo 7).
Bu grupta aztreonam vardır ve diğer beta laktamlar gibi
bakteri hücre duvar sentezini inhibe eder. Üriner sistem
enfeksiyonlarının tedavisinde aminoglikozitlerin yerine
parenteral yolla kullanılır. Dar spektrumlu olduğu için
diğer antibakteriyel ajanlarla kombine olarak kullanılır.
Psödomembranöz kolit oluşturabilir. Ülkemizde 500 ve
1000 mg’lık flakonları mevcuttur (Tablo 7).
iii. Üçüncü kuşak sefalosporinler; gram pozitif bakterilere karşı etkinliği düşüktür. Psödomonas auriginoza, Enteronbakteriler ve Neisseria türlerine karşı çok
etkilidirler. Beyin omurilik sıvısına geçişleri iyidir. Bu
gruptan seftazidim, sefotaksim ve seftriakson parenteral, sefiksim, sefprozil ve sefpodoksim proksetil ise
oral olarak kullanılan sefalosporinlerdir. Türkiye’de
seftazidim ve sefotaksim’in 500, 1000 ve 2000 mg’lık
flakonları, seftriakson’un 250, 500, 1000 mg’lık flakonları, sefiksim’in 400 mg’lık tableti ve 100 mg/5 ml’lik
suspansiyonu, sefprozil’in 500 mg’lık tableti ve 250
mg/5 ml’lik susupansiyonu bulunmaktadır. Sefpodoksim proksetil’in ise 100 ve 200 mg tabletleri, 40, 50 ve
100 mg/5 ml süspansiyonları mevcuttur (Tablo 7).
iv. Dördüncü kuşak sefalosporinler; en belirgin özellikleri dengeli bir anti-gram pozitif ve negatif etkilerinin
olmasıdır. Klinikte, hastanede gelişmek şartıyla, dirençli
gram negatif bakteriler tarafından oluşturulan idrar yolu
enfeksiyonlarında kullanılmaktadır. Bu grupta sefepim
bulunmaktadır. Ülkemizde 500 ve 1000 mg’lık flakonları vardır (Tablo 7).
• Karbapenemler
Bakteriyel spektrumuna göre iki grup altında etkinliklerini gösterirler. Ertapenem birinci grubun, imipenem
ve meropenem ikinci grubun temsilcileridir. Diğer betalaktam antibiyotikler gibi bakteri hücre duvar sentezini
inhibe ederek bakterisidal etki yaparlar. Karbapenemler
gram-pozitif, gram-negatif ve anareob mikroorganizmalara karşı etkilidirler. Ertapenem P. auriginosa hariç
olmak üzere çok iyi bir gram-negatif spektruma sahiptir.
Metisilin-dirençli stafilokok ve enterokoklara karşı çok
etkili değildir. İkinci gruptaki imipenem ve meropenem;
metisilin dirençli Stafilokok, E. fekum ve vankomisindirençli enterokoklar hariç olmak üzere çoğu grampozitif ve negatiflere karşı etkilidirler. Mide ve barsak
sıvılarında stabil halde kalamadıkları için yalnızca intra
venöz formları mevcuttur. İmipenemin dozu üçe veya
dörde bölmek suretiyle 15 mg/kg/gün’dür. Ülkemizde
ertapenem’in 1 gr’lık flakonları, imipenem 500 mg’lık
flakonları, meropenem’in ise 500 ve 1000 mg’lık fla-
• Monobaktamlar
• Beta-laktamaz inhibitöreleri
Bu grup ilaçlar geniş spektrumlu bazı pensilinlerin beta
laktamaz inhibitörü olan klavulanik asid (klavulanat)
veya sulbaktam ile kombinasyonu suretiyle elde edilmektedir. Bu gruptaki ilaçlar beta-laktamazları geri dönüşümsüz olarak inhibe ederler.
i. Klavulanik asid (klavulanat); kimyasal yapısı penisilinlere çok benzeyen bir beta laktamaz inhibitörüdür
ve antibakteriyel spektrumu beta laktam antibiyotiklere
benzer.
1. Amoksisilin ve klavulanat kombinasyonu (koamoksiklav); H. İnfluenzae, B. Catarhalis, S. Aureus,
E.coli, Klebsiella ve Enterobacter’lerin oluşturduğu
enfeksiyonların tedavisinde kullanılır. Ülkemizde 625,
1000 mg tablet, 156.2 mg/5 ml, 228.5 mg/5ml, 312.5
mg/5ml, 457 mg/5ml’lik süspansiyonları ve intravenöz
kullanıma özgü 1200 mg flakon şekilleri vardır. Dozu
içindeki amoksisiline göre ayarlanır (Tablo 7).
2. Tikarsilin ve klavulanik asid kombinasyonu; beta
laktamaz oluşturan Klebsiella, E. coli, S. aureus, Pseudomonas, H. influenza, Sitrobakter, Enterobakter kloaka
ve Serratia marsesens’in oluşturduğu enfeksiyonların
tedavisinde kullanılır. Klavulanik asid özellikle yaşlılarda ve erkeklerde kolestatik sarılık yapabilir. Ülkemizde
3.2 g ‘lık flakonları vardır.
ii. Sulbaktam’da geri dönüşümsüz beta laktamaz inhibitörüdür. Mide-barsak kanalından klavulanik aside göre
daha az absorbe edilir, ancak ampisilin ve sulbaktam
kombinasyonunu içeren ön ilaç (sultamisilin) şekline
getirildiğinde absorbsiyonu arttırılır ve oral kullanılabilir. Bu kombinasyon ampisilinin in vitro etkisini beta
laktamaz oluşturan bazı bakterileri de kapsayacak şekilde genişletir. Ülkemizdeki 375 ve 750 mg’lık tabletleri,
125 ile 250 mg/5ml’lik süspansiyonları, 250, 500 mg ve
1 gr’lık flakonları vardır. Dozu içindeki ampisiline göre
saptanır (Tablo 7).
Aminoglikozit antibiyotikler
Bakterisidal etkili antibiyotiklerdendir. Gram negatif
bakteriler üzerine diğer antibiyotiklerden çok daha güçlü etkinlik gösterirler. Bunlar bakteri ribozomlarına etki
589
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
yaparak protein sentezini inhibe ederler. Bakterilerin
stoplazmik membranını da tahrip ettikleri gözlenmiştir.
En az lipofilik antibiyotiklerden olduklarından ağız yolu
ile kullanılmazlar. İntramüsküler veya deri altına verildikten sonra hızla dağılırlar. Tüm ekstraselüler sıvılara
dağılırlar, fakat böbrek ve kulak dokusundaki konsantrasyonları düşüktür. Glomerüler filtrasyonla atılırlar. Bu
grupta birçok antibiyotik vardır. Çocuk ürolojisinde
kullanılan en önemlileri gentamisin, amikasin, tobramisin ve netilmisin’dir. Gentamisin Proteus, Pseudomonas
ve Serratialar dâhil pek çok gram negatif mikroorganizmalara etkili, en geniş spektrumlu aminoglikozittir.
Gentamisine dirençli olgularda amikasin kullanılabilir.
Tobramisinin etki spektrumu da gentamisine benzer ancak Pseudomonaslara etkisi zayıftır. Netilmisinin etki
spektrumu ise amikasine benzer ve gentamisine dirençli
bakterilere karşı etkilidir. Üriner sistemdeki pek çok enfeksiyonda bu ilaçlar etkilidir, ancak toksisiteleri yaygın kullanımını engellemektedir. Ototoksisite ve nefrotoksisite en önemli yan etkileridir. Ototoksik etki ile
labirentte hasar ve vestibüler bozukluk olur. Ototoksik
etki genelde böbrek yetmezliği olanlarda meydana gelir.
Gentamisin aminoglikozitler içinde nefrotoksisitesi en
fazla olandır. Akut böbrek yetmezliği ve tübüler nekroz
yapabilir. İlaveten yüksek dozda çizgili kaslarda kürar
benzeri zayıf nöromüsküler blok yapabilirler. Ülkemizde gentamisin’in 20, 40, 80, 120 ve 160 mg’lık ampülleri, amikasin’in 100, 250 ve 500 mg’lık ampülleri,
tobramisin’in 20 ve 80 mg’lık ampülleri ve netilmisin’in
ise 50, 150 ve 400 mg’lık ampülleri vardır (Tablo 7).
Fluorokinolonlar
Geniş spektrumlu ve bakterisidal antibiyotiklerdir.
DNA’nın replikasyonunda görevli DNA giraz enzimini
inhibe ederler. Böylece bakteriler bölünemezler ve uzayıp ölürler. Siprofloksasin ve ofloksasin ayrıca, bakteri
sitoplazma membranını zedeleyerek, diğerlerine göre
daha güçlü antibakteriyel etki yaparlar. Suda çözünürlükleri ve oral biyoyararlanımları yüksek ilaçlardır.
Serum eliminasyon yarı ömürleri 3-4 saattir. Karaciğerde metabolize edilirler ve böbreklerden glomerüler
filtrasyon ve tübüler sekresyonla atılırlar. KC ve safrada en yüksek oranda bulunan ve en kısa etkili kinolon
siprofloksasindir. Kinolonlar içinde bugün için en uzun
etkilisi rufloksasindir. Ofloksasin metabolize edilmez
ve % 95 oranında değişmeden atılır. Siprofloksasin ve
norfloksasin pek çok gram pozitif ve gram negatif bakterilere ve gonakoklara karşı etkilidirler. Siprofloksasin
ayrıca mikobakterilere de etkilidir. Bu iki ilaç komplike
ve komplike olmayan üriner sistem enfeksiyonlarının
tedavisinde kullanılır. Renal klirensinin yüksek olması nedeniyle norfloksasin siprofloksasine tercih edilir.
Her ikisi de ağız yolundan verilir. Kristalüri oluşumunu
engellemek için sıvı ile birlikte alınmalıdır. Florokinolonlar gama-aminobütirik asid inhibitörü olduklarından
590
konvülsiyonlara da neden olabilirler. Bunlar aynı zamanda psödomembranöz enterokolite neden olabilirler.
Genç hayvanlarda artropati oluşturduğu için 16-18 yaşın altındaki hastalarda, gebelerde ve emziren annelerde
kullanılmamalıdır. Ülkemizde siprofloksasinin 250, 500
ve 750 mg’lık tabletleri, 500 ve 1000 mg’lık modifiye
salım tabletleri ile 100 ve 200 mg’lık enfüzyonları bulunmaktadır. Ofloksasinin 200 ve 400 mg’lık tabletleri
ve 100 ve 200 mg’lık flakonları vardır. Levofloksasinin
500 mg’lık tableti ve enfüzyon çözeltisi, pefloksasinin
400 mg’lık tableti ve ampulü, enoksasinin 200 ve 400
mg’lık tabletleri, norfloksasin ve moksifloksasinin ise
400 mg’lık tabletleri bulunmaktadır (Tablo 7).
Tetrasiklinler
Geniş spektrumlu ancak bakteriyostatik antibiyotiklerdendir, ancak bunlara karşı bakteriyel direncin artması,
yeni ve daha etkili ilaçların bulunması nedenleriyle tedavide kullanımlar azalmıştır. Hem ökaryotik hem de prokaryotik hücrelerde protein sentezini inhibe ederek etki
yaparlar. Sindirim sisteminin üst kısmından tam olarak
emilirler, ancak özellikle de tetrasiklin olmak üzere süt
ve süt ürünleri ile alındığında, emilimleri önemli ölçüde azalır. Karaciğerde metabolize edilip böbreklerden
glomerüler filtrasyonla ıtrah edilirler. Mikoplazma, Borreliya, Klamidya ve bazı Riketsiyalara etkilidirler. Leptospira ve bazı Treponema türlerine faydalı ikinci ilaç
olarak kullanılırlar. Yüksek konsantrasyonları Entamoeba histolitika’nın büyümesini inhibe eder. Streptokok,
Stafilokok ve Enterokok enfeksiyonlarında tetrasiklinlerin çok fazla yeri yoktur. Doksisiklin’in absorpsiyonu besinlerle birlikte alınmasından etkilenmez ve etki
gücünün daha yüksek olması nedeniyle kullanımda
diğerlerine tercih edilir. Doksisiklinin emilimi ilk günden sonra arttığı için günde tek doz olarak kullanılması yeterlidir. Diğer tetrasiklinlerin aksine % 90 feçesle
atıldığı için böbrek fonksiyonları bozuk olan hastalarda
kanda birikmez. Bu nedenle böbrek fonksiyonu bozuk
olan ekstrarenal enfeksiyonların tedavisinde güvenle
kullanılırlar.
Yan etki olarak cilt reaksiyonları ve ilaç ateşi reaksiyonları meydana gelebilir. Yüksek tetrasiklin dozları karaciğer fonksiyon bozukluğu oluşturabilir. Tetrasiklin kullanan çocukların dişlerinde sarı-kahverengi lekeler oluşur
ve kemiklerin büyümesi baskılanır. Tetrasiklinler 8 yaşından küçük çocuklara verildiğinde süt dişlerinde ve
kalıcı dişlerde diskolarasyona neden olurlar. Bu nedenle
bebeklere ve 8 yaşından küçük çocuklara tetrasiklinleri
vermekten kaçınmak gerekir. Gebelere dördüncü aydan
sonra tetrasiklin verilmemelidir, çünkü beşinci aydan
itibaren süt dişlerinin ve kalıcı dişlerin oluşması başlar.
Doksisiklin 8 yaşından büyük ve vücut ağırlığı 45
kg’dan fazla olan çocuklara ilk gün 12 saat ara ile 100
mg, daha sonra ise günde 1 kez 100 mg alacak şekilde
devam edilir. 45 kg’dan küçük çocukların günlük 2.2
mg/kg olan dozları ilk gün 12 saatte bir, sonrasında ise
günde tek doz olacak şekilde verilir. Tetrasiklinin dozu
ise aynı yaş grubu için 25-50 mg/kg/gün dür ve doz 6
saatte bir olacak şekilde dörde bölmek suretiyle verilir.
Ülkemizde tetrasiklin’in 250 ve 500 mg’lık kapsülleri,
doksisiklinin ise 100 mg’lık kapsülleri bulunmaktadır
(Tablo 7).
Üriner antiseptikler
Bunlar esas olarak üriner enfeksiyonlarda kullanılırlar. Genel olarak vücutta fazla inaktive edilmeyip değişmeksizin böbreklerden çabuk ıtrah edilen ve renal
klirensleri yüksek olan ilaçlardır. Bu ilaçların antibakteriyel spektrumu düşüktür. Nitrofurantoin’in antibakteriyel mekanizması bilinmemektedir. Bir görüşe göre
bakteride enerji meydana getiren yolakta piruvattan asetil koenzim-A oluşmasını engellerler. Başka bir görüşe
göre ise duyarlı bakteri içinde reaktif metabolitlere indirgenirler ve bunlar bakterinin DNA’sını bozarlar. İdrar
yolunda enfeksiyon yapan pek çok gram negatif ve pozitif bakteriye karşı etkilidir. Üropatojenlere, özellikle E.
koliye karşı düşük direnç göstermesi nedeniyle oldukça
ilgi çekmektedir. Başlıca iki endikasyonda kullanılır:
komplike olmayan üriner sistem infeksiyonlarının tedavisinde ve kronik idrar yolu enfeksiyonlarında bakteri
elimine edildikten sonra, nüksün önlenmesi amacıyla
proflakside. Nitrofurantoin ile bir kürün 14 günden daha
uzun süre yapılmaması tavsiye edilir. Kürler arasında 4
haftalık bir ara bırakılmalıdır, aksi takdirde ciddi yan
etki insidansı artar. En sık yan tesiri bulantı ve kusmadır.
En önemli yan tesiri ise polinörittir. Böbrek yetmezliğinde ve 2 aylıktan küçük bebeklerde kullanımı kontendikedir. Bir diğer üriner antiseptik ise metenamin’dir.
Asid ortamda formaldehid salıverir. Alındıktan sonra
vücutta değişikliğe uğramadan böbreklerden itrah edilir. Asid idrarda daha fazla etkilidir. Yüksek derecede
rezistan gram negatif bakterilere ve maya mantarlarına bağlı üriner enfeksiyonlarda kullanılır. Ülkemizde
nitrofurantoin’in 50 mg’lık kapsülleri, 25 mg/5 ml’lik
süspansiyonu, metenamin’in ise 450 mg’lık tabletleri,
500 mg’lık efervesan granülleri, granülleri ve poşetleri
kullanılmaktadır (Tablo 7).
Anti-anaerobik ve anti-protozoal ilaçlar
Bu grupta çocuklarda kullanılan en önemli ilaç
metronidazol’dür. Bu ilaç Bakteroides ve Klostridyum
türlerinin oluşturduğu anaerobik bakteriyel enfeksiyonlarda, Entamoeba histolitika, Giardia lamblia ve Balantidum koli ile Trikomonas vajinalis ve Gardnerella vajinalis enfeksiyonlarında çok etkilidir. Bunların yayında
Klostridyum difikıl ‘a bağlı psödomembranöz enterokolit tedavisinde de kullanılmaktadır. Ornidazol’de aynı
endikasyonlarda kullanılmaktadır. Metronidazolün oral
uygulamasından sonra az % 80’i bir saat içinde emilir.
Oral uygulamalar sonucu zirve değerleri, eş dozlarda
intravenöz uygulamayla elde edilen değerlerin aynısıdır. Oral biyoyararlanımı % 100’dür ve yemekle birlikte alınmalarından etkilenmez. Öncelikle karaciğerde
metabolize olur, safra ve idrarla atılır. Alkol ile birlikte
alındığında bulantı, kusma, taşikardi, deliryum ve zihin
bulanıklığı ile karakterize disülfiram benzeri reaksiyon
meydana getirebilir. Metronidazolün dozu anaerobik
enfeksiyonlarda 30 mg/kg/gün ve psödomembranöz
enterokolitte 20 mg/kg/gün’dür. Bu dozlar dörde bölünmek suretiyle kullanılır. Amebiyaziste çocuklardaki
doz 30-40 mg/kg/gün’dür ve bu doz üçe bölünerek kullanılır. Giardiaziste 2-5 yaş arası çocuklarda günlük doz
250 mg, 5-10 yaş arasında 375 mg ve 10-15 yaş arası
çocuklarda ise günlük doz 500 mg’dır. Ornidazol’ün
dozu ise anaerobik enfeksiyonlarda ikiye bölmek suretiyle 20 mg/kg/gün’dür. Amebiyaziste ornidazolün dozu
günde 35 - 50 mg/kg’dır ve toplam doz üçe bölünerek
verilir. Giardiazis tedavisindeki doz ise günde 15 mg/
kg’dır ve toplam doz yine üçe bölünerek verilir. Ülkemizde metronidazol’ün 250 ve 500 mg’lık tabletleri,
500 mg’lık vajinal ovül ve tabletleri, 50 mg/5 ml, 125
mg/5ml, 200 mg/5ml’lik süspansiyonları ile 500 mg’lık
infüzyonları, ornidazol’ün ise 250 ve 500 mg’lık tabletleri, 500 mg’lık vajinal tabletleri ile 500 mg’lık ampülleri bulunmaktadır (Tablo 7).
Anti-fungal ilaçlar
Bu gruptaki antibiyotikler ve sentetik ilaçlar cilt ve mukozaların lokal mantar enfeksiyonlarına veya çeşitli sistemik mantar enfeksiyonlarına karşı etkili ilaçlardır. Bu
gruptaki ilaçlar genel olarak diğer antibakteriyel ilaçlara
göre daha toksik ilaçlardır. Bunun nedeni mantar hücrelerinin de memeli hücreleri gibi ökaryotik hücreler
olmalarıdır. Bu bölümde çocuklardaki sistemik mantar
enfeksiyonlarında kullanılan önemli antifungal ilaçlar
kısaca anlatılacaktır. Sistemik mantar enfeksiyonları
genelde seyrek görülürler ve daha ziyade immün yetmezliği olan çocuklarda ortaya çıkarlar. Amfoterisin B
duyarlı fungus türlerinin hücre membranında bulunan
bazı sterollere geri dönüşümsüz bir şekilde bağlanarak membran permeabilitesini bozar. Sistemik mantar
enfeksiyonlarının tedavisinde en etkili ilaçtır. Bu ilaç
sindirim sisteminden çok az absorbe olduğundan sadece
intravenöz verilir. İdrarla çok yavaş atılır. İlacı %5’lik
glukoz solusyonunda hazırlamalıdır. Konsantrasyonlarına göre fungisid veya fungistatiktir. Geniş spektrumludur ve Histoplazma kapsulatum, Kriptokokus
neoformans, Koksidioides immitis, Kandida türleri,
Blastomiçes dermatitidis, bazı Aspergillus ve Sporotrikiyum türlerine etkilidir. Başlangıç dozu 0.25 mg/kg/
gün’dür. İdame dozu ise hastanın durumuna göre 0.25-1
mg/kg/gün’dür. Tedavi edilen hastaların %80’den fazlasında böbrek fonksiyonlarında yavaşlama görülür.
591
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
Flukonazol sitokrom P450 sistemine bağımlı enzim basmaklarının bazılarını inhibe etmek suretiyle ergosterol
sentezini bloke eder. Eliminasyonu esas olarak böbrekler yoluyla olur. Flukonazol bazı sistemik mantar patojenlerinden, Aspergillus, Blastomiçes dermatitidis, Kandida albikans, Kriptokokus neoformans, Koksidioides
immitis ve Histolpazma kapsulatum’a etkilidir. Flukonazol ağızdan veya intravenöz yolla verilir. Üç yaşından
büyük çocuklarda yükleme dozu 10 mg/kg’dır. İdame
dozu ise 3-6 mg/kg/gün’dür. Amfoterisin B’den daha az
toksiktir. Ülkemizde amfoterisin B’nin 50 mg/10 ml’lik
ve 100 mg/20 ml’lik flakonları, flukonazol’ün 50, 100,
150 ve 200 mg’lık kapsülleri, 50 mg/10 ml’lik şurubu,
100 mg/50 ml’lik infüzyon solüsyonu bulunmaktadır
(Tablo 7).
15.2.4. Anti-enüretik ilaçlar
Enürezis ya da nokturnal inkontinans en basit tanımıyla uykuda aralıklarla idrar kaçırmadır. Eğer çocuğun ek
bir alt üriner sistem semptomu yoksa monosemptomatik
enürezis (MSE) terimi kullanılmaktadır. Günümüzde
enürezis etiyolojisinde rol oynadığı düşünülen temel
faktörler genetik miras, uyku/uyanma bozuklukları,
fonksiyonel mesane kapasitesindeki yetersizlikler ve
gece idrar üretimindeki artıştır. MSE’li çocukların büyük bir kısmında, normal sirkadian döngünün bir parçası olan nokturnal vazopressin artışı gözlenememektedir.
Bunun sonucunda idrar geceleri yeteri kadar konsantre
edilememekte ve gündüze göre daha yüksek miktarda
sudan zengin idrar üretilmektedir. Nokturnal idrar üretimi, mesane’nin depolama kapasitesini aştığında, çocuk
uyanamazsa enüretik atak yaşanmaktadır. Bu grupta
pratikte en sık kullanılan desmopressinden ayrıntılı,
imipramin’den ise kısaca bahsedilecektir.
Desmopresin
Arjinin vazopressin (AVP), hipotalamus tarafından üretilip, hiperosmolarite veya hipovolemi durumunda hipofiz bezinden dolaşıma salınan, 9 amino asitin oluşturduğu, polipeptid yapısında bir hormondur. AVP, toplayıcı
kanallar ve distal tübüllerde V2 reseptörlerine etkiyle
suyun geri emilimini sağlar. V2 reseptör aktivasyonu
aynı zamanda sodyum reabsorpsiyonunu arttırarak renal
medullada hipertonik bir ortam oluşmasına ve böylelikle suyun daha fazla geri emilmesine neden olur. Damar
duvarında bulunan V1 reseptörü ise, AVP’nin vazokonstriktör etkisinden sorumludur.
Desmopresin (1-deamino-8-D-arjinin vazopressin;
dDAVP) polipeptid zincirde ilk sırada bulunan sistein’in
deaminasyonu ve sekizinci sırada bulunan L-arjinin’in
D-arjinin ile yer değiştirmesi sonucunda oluşan, sentetik
vazopressin analoğudur. AVP yapısındaki bu değişiklikler, vazokonstriktör etkinin ortadan kaybolmasına, an-
592
tidiüretik aktivitenin 4 kat artmasına neden olmaktadır.
Desmopresin’in klinikte uygulaması kolay ve hızlı olup;
noktürnal poliüri ile birlikte normal me-sane kapasiteli,
aylık ıslatma sayısı az olan, gündüz semptomlarının eşlik etmediği ve aile öyküsü olan, uzun süreli evden ayrı
kalınması gereken çocuklar¬da kullanımı önerilmektedir. Desmopressin ile yapılan çalışma¬larda ıslak gece
sayısında azalma oranı % 16-88, ta¬mamen kuru kalma
% 12-70 olup, kontrollü olmayan uzun süreli çalışmalarda etkinliği % 60-70 oranında gösterilmiştir.
Tablet, melt ve nazal formları bulunmaktadır. Tablet
formları; 0.1 mg ve 0.2 mg olup önerilen doz 0.2-0.4 mg/
gün’dür. Na¬zal sprey formu; santral diabetes insipidus
ve idrarı yoğunlaştırma kapasitesinin ölçümü amacıyla
10-20 mcg/gün dozlarında kullanılmaktadır. Günümüzde intranazal kullanım, uygulama zorlukları ile alerjik
rinit, nazal ödem veya üst solunum yolu enfeksiyonu
gibi durumlarda burundan desmopressin emiliminin artması nedenleriyle enüreziste önerilmemektedir.
Melt formları (sublingual oral liyofilize) 60 mcg ve 120
mcg’dır. Klinikte iki endikasyonda kullanılmaktadır:
santral diabetes insipidus ve enürezis. Beş yaşından itibaren kullanılır. Başlangıç dozu olarak, yatmadan yarım
saat önce dilaltına 120 mikrogram yerleştirilir. Onbeş
günlük bir kullanım sonucunda tedaviye yanıt yetersiz
kalırsa 240 mikrograma kadar çıkılabilir. İlaç dozu,
hastanın kilosu ve yaşına göre değişken¬lik göstermez.
Desmopressin tedavisi sırasında 3 ayda bir 1-3 hafta ara
verilerek etkinlik kontrol edil¬meli relaps olduğunda
tekrar etkin doza geçilmeli¬dir. Üç ay boyunca kuru
kalındıysa doz azaltılarak kesilebilir. Kür şansının arttırılabilmesi için aralıklı tedavi protokolleri de gündeme
gelmiştir.
Genel olarak desmopresin güvenilir bir ilaçtır. Tedavi
görenlerin çok azında yan etki görülür. Bunlar, baş ağrısı, bulantı ve mide ağrısıdır. Tedavi sırasında su kısıtlanmazsa ve fazla sıvı tüketilirse, su tutulmasına bağlı
su intoksikasyonu ve hiponatremi gelişebilir. Bu komplikasyonu önlemede en kolay ve pratik yöntem; desmopresini uygulamadan önceki 1 saat ve sonraki 8 saat
içinde alınan sıvı miktarı sadece susuzluğu giderecek
kadar olmalıdır. Hiponatreminin klinik bulguları başağrısı, bulantı, kusma ve konvülziyon olarak sıralanabilir.
Yapılan çalışmalarda hiponatremi riskinin intranazal
formülasyonda daha fazla olduğu bildirilmiştir. Bunun
nedeni bazı çocuklarda intranazal desmopresin’in 24
saate varan bir süre boyunca etki göstermesidir. Antidiüretik hormonu serbestleştirdiği bilinen ilaçlar, örneğin
trisiklik antidepresanlar, klorpromazin ve karbamazepin
antidiüretik etkiyi ve su tutulması riskini artırabilir.
Minirin şu hallerde kullanılmamalıdır: psikojenik polidipsi, dekompanse kalp yetmezliği ve diüretik alan
hastalar. Ülkemizde desmopresin’in % 0.1 mg/ml’lik
Tablo 8: Çocuklarda kullanılan önemli bazı anti-enüretiklerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
Desmopressin asetat
Enürezis (> 5 yaş): 120-240 mikrogram; doz
Melt tablet: 60, 120
hastanın kilosu ve yaşına göre değişkenlik
mikrogram
göstermez.
Nazal sprey: % 0.1 mg/ml
İmipramin
Enürezis (>5 yaş):
Tablet:10,25 mg
İlk doz: 1.7 mg\kg\gün; akşam tek dozda 10-25
mg oral
Artış dozu: 1-2 hafta aralıklarla 10-25 mg\doz,
yaşa uygun maksimum doza kadar attırılır.
Not: Maksimum doz: 6-12 yaş arası: 50 mg\gün, 12-14 yaş arası:75 mg\gün veya 2 mg\kg\doz.
nazal spreyi ile 60 ve 120 mikrogramlık melt tabletleri
bulunmaktadır. Tablet formları ise artık üretilmemektedir (Tablo 8).
İmipramin
Antikolinerjik ve düz kas için miyorelaksan etkileri
olduğu bilinen imipramin’in detrusor aşırı aktivitesini
baskılayarak ve mesane kapasitesini arttırarak etki ettiği
düşünülmektedir. Bununla beraber santral noradrenerjik
stimülasyon ile REM uykusunu baskıladığı ve uyanmayı kolaylaştırdığı öne sürülmüştür. Son olası etki mekanizması ise vazopressin salınımını arttırarak noktürnal
idrar üretimini azalttığıdır.
İmipramin sindirim kanalından hızla ve hemen tamamen emilir. Besinler emilimini veya biyoyararlanımını
etkilemez. Oral yoldan alınan imipramin karaciğerden
ilk geçişi sırasında kısmen desmetilimipramine dönüşür
ve plazmadan ortalama yarı ömrü 19 saat olacak şekilde
uzaklaştırılır. Verilen dozun % 80’i idrarla ve % 20’si
dışkıyla inaktif metabolitler şeklinde vücuttan atılır.
İmipramine kullanımı ile ilgili en önemli sorun kardiyotoksik yan etkileridir. Yüksek dozda kullanım ölümle
sonuçlanabilir. Çocukta çarpıntı veya senkop öyküsü
varsa ya da ailesinde ani kardiyak ölüm, aritmi gibi kardiyak hastalıklar mevcutsa, imipramine tedavisine başlamadan önce olası “uzun QT sendromu” tanısı elektrokardiyografi ile ekarte edilmelidir.
Enürezis tedavisinde günde tek doz, 10-25 mg ve bunun
da gece yatmadan hemen önce alınması önerilmektedir.
İstenilen etki elde edilene kadar doz haftada 10 ile 25
mg arttırılır. Maksimum doz 6-12 yaş aralığı için 50 mg/
gün, 12-14 yaş aralığı için 75 mg/gün’dür. Olumlu etki
1 ay içerisinde değerlendirilmelidir. Kısmi yanıt alınanlarda, tedaviye desmopresin eklenebilir. Tedavinin başarılı olduğu hastalarda, tolerans riskini azaltmak için doz
kademeli olarak düşürülmeli ve her 3 ayda bir en az 2
haftalık ilaçsız dönemler planlanmalıdır.
İmipraminin etkinliği birçok randomize çalışmada pla-
seboya üstünlüğünü kanıtlamıştır. Genel olarak hastaların % 50’sinde olumlu etki sağladığı gösterilmiştir. Tedavinin sonlandırılmasından sonra bulguların nüks etmesi
sık karşılaşılan bir durumdur. Özellikle standart tedavi
yaklaşımlarının (alarm, desmopresin, antikolinerjikler)
başarısız olduğu vakalarda etkinliği gösterilmiştir. Fakat olumsuz yan etki profili nedeniyle imipramin’in günümüzde sadece üçüncü basamak tedavide ve referans
merkezlerinde kullanılması önerilmektedir.
Ülkemizde imipramin’in 10 ve 25 mg’lık drajeleri vardır (Tablo 8).
15.2.5. Çocuklarda anti-kolinerjikler
Detrüsör kontraksiyonu muskarinik asetil kolin reseptörleri aracılığı ile olmaktadır. Aşırı aktif mesanede
görülen inhibe edilemeyen kontraksiyonlarda muskarinik reseptörler aracıdır. Antikolinerjikler Detrüsör duz
kas liflerinde ve diğer yapılarda yerleşmiş olan M2 ve
M3 muskarinik reseptorlerini inhibe ederek detrüsör
kontraksiyonunu engellerler. Antikolinerjik tedavide
kullanılan 6 farmakolojik ajan vardır. Bunlar oksibutinin, tolterodin, propiverin, trospiyum, darifenasin ve
solifenasindir. Genel olarak antikolinerjikler tersiyer ve
kuarterner amin yapısında ilaçlardır. Tersiyer aminler
daha lipofiliktir ve moleküler yükleri daha azdır. Bunlar
gastrointestinal sistemden (GİS) iyi emilirler ve santral
sinir sistemine (SSS) geçebilirler. Kuarterner amin yapısındakiler ise GİS’den iyi emilmezler ve SSS’ye geçemedikleri için yan etkileri sınırlıdır. Çocuk yaş grubu
literatüründe oksibutinin, tolterodin, propiverin ve trospiyumun kullanıldığı çalışmalar bulunmaktadır.
• Oksibutinin
Pediatrik aşırı aktif mesanede en yaygın kullanılan ve
bu konuda ABD’de onaylanmış tek antimuskarinik ajandır. Özellikle M1 ve M3 muskarinik reseptörlerine karşı
afinitesi M2 reseptörlerinden daha yüksektir. Bu ilacın
antimuskarinik, lidokaine benzer amin yapısı nedeniyle
lokal anestezik etkileri ile kalsiyum kanal antagonisti
593
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
olmasından dolayı da spazmolitik etkisi bulunmaktadır.
GİS’den iyi emilir ve karaciğerde sitokrom P450 enzimi ile çok sayıda metabolitine ayrılır. Primer metaboliti
olan N-desetiloksibutinin ağız kuruluğu ve diğer yan
etkilerden başlıca sorumlu metabolittir. Maksimum etki
oral alımdan 3-6 saat sonra ortaya çıkmakta ve 6-10 saat
sürmektedir. Bu nedenle günlük dozun 3 eşit parça halinde 8 saat arayla uygulanması gerekir. Günlük dozu
0.3-0.5 mg/kg’dır.
Yan etkiler çocuklarda erişkin hasta grubuna göre daha
sık görülmektedir. Bunların önde gelenleri yüz ve boyun cildinde belirgin olan kızarıklık, terlemede azalma
ve ağız kuruluğudur. Diğer bir yan etki olan konstipasyon, özellikle bu ilacın kullanıldığı hastalık gruplarında
sık görülen konstipasyonun tedavisini daha da güçleştirebilir. SSS ile ilgili yan etkiler sersemlik hissi, kişilik
değişiklikleri, baş ağrısı, görme bulanıklığı, bulantı ve
uyku bozukluklarıdır.
Hızlı salınımlı (immediate release, IR) formu en eski
formudur ve kullanılması esnasında dalgalı plazma konsantrasyonları en çok bu formu ile ortaya çıkmaktadır.
Bu problemi ortadan kaldırmaya yönelik olarak yeni
formulasyonlar üretilmiştir. Yavaş salınan formu (extended release, ER) günde bir kez kullanılmakta ve 24 saate
kadar süren sabit plazma konsantrasyonları sağlamaktadır. ER formunda ana ilaç alt gastrointestinal sistemde
salındığı için sitokrom P450 enziminden çok daha az
etkilenir ve aktif metabolitin oluşumu da limitlenir, dolayısıyla da yan etkileri daha az gözlenir. Transdermal
salınım sistemli (transdermal delivery system, TDS)
haftada iki kez uygulanır. Hasta uyumu ve tolerabilitesi
bu formulasyonda daha yüksektir, ancak pruritis ve eritem gibi cilt problemleri daha sık görülmektedir.
İntravezikal olarak uygulandığında mesane yüksek konsantrasyonda ilaca maruz kalmaktadır. Kalsiyum antagonisti etkisi ile mesane düz kaslarında gevşeme etkisinden ve lokal anestezik özelliğinden bu uygulama ile
daha fazla yararlanılabileceği düşünülmektedir.
Ülkemizde oksibutininin hızlı salınımlı 5 mg tableti ile
5 mg/5 ml’lik şurubu mevcuttur (Tablo 9).
• Tolterodin
Herhangi bir muskarinik reseptör alt tipine selektif etki
göstermeyen, ancak hedef spesifik bir tersiyer amindir.
Birçok çalışmada klinik etkinlik olarak oksibutinine
benzer sonuçlar bildirilmiştir. Tükrük bezlerine afinitesi çok daha düşüktür, dolayısıyla ağız kuruluğu daha
az görülmektedir. Yağda çözünürlüğünün oksibutinin’e
göre 30 kat daha düşük olması, kan beyin bariyerini
geçme ve SSS’ne ait yan etkilerin görülme olasılığını
azaltmaktadır.
Tolterodin, oral uygulama sonrasında karaciğerde sitokrom P450 enzimi ile ilk geçiş metabolizmasına uğrar ve
farmakolojik olarak eşdeğer etkinliğe sahip major
metaboliti olan 5-hidroksimetil türevi oluşur. Gıdaların
tolterodinin biyoyararlanımı üzerinde etkisi yoktur. Yarı
ömrü 2-3 saat arasındadır, ancak mesane üzerine olan
etkileri daha uzun sürmektedir.
Tolterodinin hem anında etki eden hızlı formu, hem de
yavaş salınımlı tabletleri vardır. Yavaş salınımlı tabletlerin hem etkinlik hem de tolerabilitesi daha iyidir. Kısa
etkili formu 12 saat arayla günde 2 doz halinde, uzun
etkili formu ise günde tek doz olarak kullanılmaktadır.
Pediatrik yaş grubunda önerilen doz 0.1 mg/kg’dır. Ülkemizde 1 ve 2 mg’lik kısa etkili tabletleri ile 4 mg’lık
uzun etkili kapsülleri mevcuttur (Tablo 9).
• Propiverin
Propiverin cocuklardaki kullanımı Almanya’da onaylanmış, antikolinerjik ve kalsiyum kanal blokajı etkileri
olan bir moleküldür. Mesane üzerine olan etkileri oksibutinine benzer. M1 ve M3 reseptörlerine yüksek, M2
reseptörlerine ise düşük afinite gösterir.
Oral alındıktan sonra gastrointestinal sistemden hızla absorbe olur ve karaciğerde büyük oranda ilk geçiş
metabolizmasına uğrar ve çeşitli aktif metabolitlerine
(propiverin-N-oksitin gibi) ayrılır. Yarı ömrü 11 ile 14
saat arasında değişmektedir.
Pediatrik yaş grubunda propiverin ile ilgili deneyim
daha çok nörojenik etiyolojiye bağlı alt üriner sistem
disfonksiyonlarında edinilmiştir. Daha önce kullanılan
oksibutinin ve trospiyum ile başarı elde edilemeyen
meningomyeloselli çocukların büyük bir bölümü propiverinden fayda görmüştür. Yine başka çalışmalarda bu
ilacın oksibutinin kadar etkin olduğu, oksibutinine göre
daha iyi tolere edildiği ve daha az yan etkilerinin olduğu
Tablo 9: Çocuklarda kullanılan önemli bazı anti-kolinerjiklerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
Oksibutinin
Tolterodin
594
Çocuk: < 5 yaş; yıl olarak yaş = ml\gün, 8 veya 12
saatte bir
> 5 yaş; 0.2 mg\kg\gün, 8 saatte bir oral
Çocuk: 0.1 mg\kg, günde iki kez
Tablet: 5 mg
Şurup:5 mg\5 ml
Tablet:1, 2 mg
Kapsül: 4 mg
ortaya konulmuştur. Enürezisli çocuklarda propiverinle
% 80’e varan başarı oranları da bildirilmektedir.
Ülkemizde propiverin’in 15 mg’lık drajeleri bulunmaktadır, ancak ülkemizde çocuklardaki kullanımı onaylanmamıştır.
• Trospiyum
Trospium hidrofilik kuarterner amin yapıdadır ve kan
beyin bariyerini rahatlıkla geçememektedir. Bu nedenle
trospiyum ile oksibutinin ve tolterodinin aksine, SSS’i
ile ilgili yan etkilere daha az oranda rastlanır. İlacın M1
ve M3 reseptörlerine afinitesi yüksek, M2 reseptörlerine
afinitesi düşüktür. Yine oksibutinin ve tolterodinin aksine sitokrom P450 sistemi ile metabolize edilmesi ihmal
edilebilir düzeydedir. Bu nedenle trospiyum ile metabolik ilaç etkileşimleri de beklenmez. Trospium primer
olarak değişmeden böbrekler tarafından (% 80) atılır.
Bu şekilde atılım ile intravezikal farmakolojik aktivite
gösterebilir. Bu özellik tükrük bezlerine olan etkisi ile
karşılaştırıldığında neden mesane üzerine daha büyük
etki gösterdiğini de açıklayabilir. Yiyeceklerle etkileşimi nedeniyle aç iken alınmalıdır. Plazma yarı ömrü
yaklaşık 20 saattir.
Aşırı aktif mesane tanısı olan 62 pediatrik olgunun incelendiği plasebo kontrollü bir çalışmada terapotik etki
%32 olguda mükemmel, % 42 olguda iyi bulunmuş, bu
sonuçların plaseboya göre anlamlı olarak yüksek olduğu
saptanmıştır. Çalışmada ikiye bölünerek kullanılan 1525 mg’lık dozların çocuk yaş grubunda uygun olduğu
vurgulanmıştır. Baş ağrısı, sersemlik hissi, ağız kuruluğu gibi yan etkilerin görülme oranı %10’dur.
Ülkemizde 30 mg’lık tabletleri vardır, ancak 12 yaşından küçük çocuklarda kullanımı kontrendikedir.
• Darifenasin
Darifenasin tersiyer amin yapısında, potent ve kompetetif selektif M3 reseptör antogonistidir. M3 reseptör
selektivitesi olan ilaçların, diğer muskarinik reseptör alt
tiplerine etki etmediklerinden dolayı, daha az yan etkili
ve mesanede daha çok etkili olabilecekleri düşünülmektedir. Ancak klinik pratikte diğer antikolinerjiklere benzer etkinlik ve yan etki profilleri vardır.
Oral alımının ardından gastrointrestinal sistemden iyi
emilir ve karaciğerde sitokrom P450 enzimi tarafından
metabolize edilir. Metabolitlerinin % 60 kadarı idrarla,
% 40 kadarı da feçes ile atılır. Vücuttan atılan darifenasinin yalnızca küçük bir bölümü (% 3) değişmemiş
darifenasin şeklindedir.
Plasebo kontrollü çalışmalarda haftalık inkontinans
epizotlarını, miksiyon frekansını, ani sıkışma hissinin
şiddet ve frekansını azalttığı gösterilmiştir. En sık yan
etkileri hafif ağız kuruluğu ve konstipasyondur. Darifenasin günde tek doz kullanım kolaylığı sağlayan, etkili ve iyi tolere edilebilen bir ajandır. Bununla birlikte
nörojenik alt üriner sistem disfonksiyonlu hastalarda ve
çocuklarda darifenasinin etkinliği ile ilgili yeni çalışmalara ihtiyaç vardır.
Ülkemizde 7.5 ve 15 mg’lık uzatılmış salınımlı tabletleri vardır, ancak çocuklarda kullanımı onaylı değildir.
• Solifenasin
Solifenasin süksinat aşırı etkin mesane tedavisinde son
yıllarda kabul görmüş kalsiyum antagonisti aktivite de
gösteren, aktif metabolitleri ile etkinliği artan potent bir
antimuskariniktir. Mesane üzerine selektivitesi (tolterodin ve oksibutinine göre) tükrük bezlerinden çok daha
fazla olduğu invivo ve invitro çalışmalarda gösterilmiştir. Tavsiye edilen dozu 5 mg olmakla birlikte bu dozun
iyi tolere edildiði hastalarda 10 mg 1x1/gün dozuna da
çıkılabilir. Çocuklarda kullanımı ile ilgili herhangi bir
randomize çalışma olmaması nedeniyle burada ayrıntılarına değinilmeyecektir.
Ülkemizde 5 ve 10 mg’lık tabletleri vardır, ancak çocuklarda kullanımı önerilmemektedir.
15.2.6. Alfa-adrenerjik blokerler
Alfa blokerlerin çocuklardaki kullanımının en önemli
endikasyonu primer mesane boynu disfonksiyonudur.
Donahoe ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada 26 primer mesane boynu disfonksiyonu olan çocuk hastalar
terazosin, doksazosin veya tamsulosin ile tedavi edilmiştir. Bu çalışmada tamsulosinin tedavi dozu 12 yaşından küçük çocuklarda 0.4 mg’lık kapsülün yarısını,
12 yaşından büyüklere ise kapsülün tamamını vermek
şeklindedir. Aynı grubun uzun dönem sonuçlarını yayınladıkları bir başka makalelerinde, ortalama tamsulosin
dozunun 0.4 mg olduğu, çocukların yaşına ve tolerans
durumlarına göre 0.2 ile 0.8 mg arasında değiştiği ve bu
çocuklardaki başarı oranını % 85 olarak bildirdiler. Yine
aynı endikasyonda bir başka çalışma ise Kajbafzadeh ve
arkadaşları tarafından bildirilmiştir. Bu çocuklara 0.025
mg/kg dozunda parazosin vererek takip ettikleri çocuklarda, bu tedavi şeklinin plaseboya göre etkili olduğunu
rapor ettiler.
Alfa blokerlerin primer mesane boynu disfonksiyonundan başka, son yıllarda aşırı aktif mesane tedavisinde de
giderek daha yaygın olarak kullanıldığı dikkati çekmektedir. Mesane çıkış obstruksiyonunun detrusor aşırı aktivitesi etiyolojisindeki rolü bilinmektedir. Alfa blokerlerin detrusor aşırı aktivitesindeki etkinliği bu mekanizma
ile ilişkili olabilir. Aşırı aktif mesane tedavisinde antikolinerjiklerin, alfa blokerlerle kombine kullanımının, tek
başlarına kullanımlarına göre daha iyi sonuç verdiğini
595
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
Tablo 10: Çocuklarda kullanılan bazı alfa-adrenerjik blokerlerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
Tamsulosin
Prazosin
< 12 yaş; 0.2 mg, tek dozda oral
> 12 yaş; 0.4 mg, tek dozda, oral
0.05 mg\kg, günde iki kez, veya
0.1 mg\kg, günde üç kez
gösteren çalışmalar da vardır. Bu durum etkilerinin sadece infravezikal obstriksiyon üzerinden olmadığını düşündürmektedir. Mesane çıkış obstruksiyonu olmayan
aşırı aktif mesaneli hastalarda alfa blokerlerle sonuç
alınması, söz konusu ajanların santral etkilerinin de rol
oynayabileceği görüşünü gündeme getirmektedir.
Ülkemizde tamsulosinin 0.4 mg kapsülleri, prazosinin
1, 2 ve 5 mg’lık tabletleri, terazosin’in 2 ve 5 mg’lık
tabletleri, doksazosin’in ise 2 ve 4 mg’lık tabletleri ile
yine 4 mg’lık kontrollü salınım tableti bulunmaktadır,
ancak hiçbirisinin çocuklarda bu endikasyonlarda kullanım izni yoktur (Tablo 10).
15.2.7. İnmemiş testisin hormonal tedavisi
İnmemiş testiste hormon tedavisinin kullanımı iki amaçla yapılmaktadır. Bunlardan birincisi inmemiş testisin
skrotuma inmesini sağlamak, diğeri ise bu testisin fertilite potansiyelini arttırmaktır.
İnmemiş testis tedavisinde insan koryonik gonadotropini (hCG) ve gonadotropin serbestleştirici hormon
(GnRH) yaygın olarak kullanılmaktadır. Ayrıca bu
iki ajanın yanı sıra, luteinizan hormon serbestleştirici
hormon (LHRH) ile insan menapozal gonadotropinleri
(hMG) de tek başına veya diğer ajanlarla kombine şekilde kullanılmaktadır. hCG’nin etkisi LH ile neredeyse
aynıdır. hCG’nin az miktarda FSH benzeri etkisi de bulunmaktadır. Leydig hücrelerini uyararak gonadal steroid hormonlarının üretimini stimüle etmektedir. GnRH
ise hipofizer LH üretimini uyararak Leydig hücrelerinden testosteron üretimini arttırır. Aynı zamanda hipofizer FSH üretimini de arttırarak Sertoli hücrelerini uyarır.
Önerilen ilaç dozları hCG için, 4 hafta süreyle, haftada
bir olacak şekilde, ya 100 İU/kg ya da 10 kilogramın
Kapsül:0.4 mg
Tablet:1,2.5 mg
altındaki çocuklara 1000 İU, 10-20 kilogram arasındaki
çocuklara 1500 İÜ ve 20 kilogramdan büyük çocuklara
2500 İÜ şeklinde toplam 4000-10000 uluslararası ünitedir. GnRH için ise nazal sprey seklinde 4 hafta boyunca
günde 1.2 mg şeklindedir.
hCG çocuklarda testosteron yapımını artırmak üzere
Leydig hücrelerini uyarmak için verilir. Tek bir intramusküler (i.m.) veya subkütan (s.c.) hCG enjeksiyonundan sonra, maksimum hCG plazma düzeylerine
erkeklerde yaklaşık 6 saatten sonra erişilir. hCG daha
çok böbreklerde olmak üzere yaklaşık % 80 oranında
metabolize olur. Intramusküler ve subkütan yoldan hCG
uygulanması, absorpsiyon ve yaklaşık 33 saat olarak
görünen eliminasyon yarılanma ömrüne göre biyoeşdeğerdir. Çocuklardaki endiikasyonu bir anatomik engele
bağlı olmayan inmemiş testistir.
Hormonal tedavinin inmemiş testis üzerine etkinliğini
değerlendiren meta-analizlere baktığımızda; retraktil
testis bulunan çocuklar değerlendirme dışı bırakıldığında, başarı oranları GnRH verilenlerde %12, hCG
verilenlerde %19 ve plasebo grubunda ise %5 oranında
saptandı.
Yardımcı tedavi olarak (neoadjuvan, adjuvan)
hormonal tedavi
Hormon tedavisi orşiopeksi sonrasında da (adjuvan)
kullanılabilir. Bir çalışmada orşiopeksi sonrasında
GnRH tedavisi ile hastaların %75’inde toplam germ
hücre sayısının arttığı rapor edilmiştir. Bu çalışmada
orşiopeksi sonrası 12 hastaya GnRH analoğu olan naferelin verilmiş ve 8 hastada sperm parametrelerinin
daha iyi olduğu bildirilmiştir. Bir başka çalışmada ise,
orşiopeksi ameliyatı sonrasında 6 ay boyunca gün aşırı
Tablo 11. Çocuklarda inmemiş testis tedavisinde kullanılan önemli bazı ilaçların dozları ve piyasada bulunan
formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
İnsan koryonik gonadotropini
(hCG)
Çocuklar:
100 İU\kg haftada bir im., 4 hafta
süreyle veya
< 10 kg; 1000 İU
10-20 kg arası; 1500 İÜ
>20 kg; 2500 İÜ
Not: Maksimum toplam doz 4000-10000 İÜ
596
Ampul: 500, 1500, 2000 ve 5000
İU
intranazal buserelin tedavisinin germ hücreleri üzerinde
uzun süreli pozitif bir etkisi olduğunu ve sperm parametrelerinin adjuvant hormonal tedavi alan grupta, almayanlara oranla daha iyi olduğu ortaya konulmuştur.
Hormonal tedavi ameliyat öncesinde de (neoadjuvan)
verilebilir. Schwentner ve arkadaşlarının yaptıkları
prospektif randomize çalışmalarında toplam 42 erkek
çocuk; sadece orşiopeksi yapılanlar (21 çocuk) ve orşiopeksi öncesi 4 hafta süreyle 1.2 mg/gün 4 hafta süreyle
nazal sprey şeklinde GnRH verilen ve daha sonra orşiopeksi uygulanan 21 çocuğa randomize edilmiş ve tüm
olgulara orşiopeksi esnasında testis biyopsisi yapılmıştır. Neoadjuvan hormonal tedavi verilen grupta ortalama
fertilite indeksinin sadece orşiopeksi yapılanlara oranla
daha iyi olduğunu göstermişlerdir. Yakın zamanda bu
çalışmaya çok benzer başka bir çalışmayı ise Jallouli
ve arkadaşları yapmışlar ve aynı şekilde neoadjuvan
hormon (gonadorelin) tedavisi alan gruptaki fertilite
indeksinin, sadece cerrahi yapılan gruba göre daha iyi
olduğunu, ancak yaş dağılımı açısından bakıldığında
hormonal tedavi verilen grupta bir fark bulamadıklarını
rapor etmişlerdir.
Hormon tedavisinin yan etkileri
Hormon tedavilerinin erken epifiz kapanması, çocukta
saldırgan davranış tarzı, skrotumda pigmentasyon artışı, peniste büyüme, kilo alma hızında artış, germ hücre
apoptosisinde artış, hCG ile hücresel bağışıklıkta geçici
azalma, enjeksiyon yerinde tekrarlayan ağrı, ağrılı ereksiyon, pubik kıllanma gibi sekonder seks karakterlerinin
hızla ortaya çıkması gibi yan etkiler bildirilmiştir.
Hormonal tedavinin bu gibi yan etkilerinin genel olarak
az ve geçici olduğu kabul edilmektedir. Ancak özellikle
son yıllarda Kuzey Avrupa kokenli calismalarda germ
hücreleri üzerin zararlı etkilerinden bahsedilmektedir.
Bazı çalışmalarda prepubertal erkek hastalarda orşiopeksi öncesinde uygulanan hCG tedavisinin germ hücreleri üzerinde apoptotik değişimlere neden olduğu ve
testiste enflamatuar değişiklikler yarattığını ve öncesinde hCG tedavisi almadan primer cerrahi uygulanan hastalarda ise bu değişimlerin görülmediğini rapor ettiler.
Nordic Concensus Group yayınladığı raporunda hormonal tedavinin kısa dönemde kötü sonuçları ve uzun
dönemde germ hücrelerinde artmış apoptozise neden
olarak spermatogenez üzerinde kötü etkileri nedenleriyle hormonal tedaviyi önermemektedir.
Ülkemizde insan koryonik gonadotropininin 500, 1500,
2000 ve 5000 İU’lik ampülleri bulunmaktadır (Tablo
11).
15.2.8. Çocuklarda laksatif ve purgatifler
Laksatifler (yumuşatıcılar, müshil) feçesin yumuşama-
sını sağlayan ve böylece defekasyon sırasında atılmasını kolaylaştıran ilaçlardır. Purgatifler (katartikler) ise
feçesin sulu halde kalmasını sağlayan, istem dışı olarak
hızlı bir şekilde atılmasına ve kalın barsağın boşalmasına neden olan ilaçlardır. Genellikle purgatif etki, laksatif
etkinin şiddetlenmiş şeklidir.
1) Yumuşatıcı laksatifler: Mutad dozlarda etkileri 1-3
günde ortaya çıkar. Diyare oluşturmaksızın sadece feçesi yumuşatırlar. Bu grupta lubrikanlar ve nemlendiriciler
bulunur.
i) Lubrikanlar: Bu grupta en önemlisi sıvı vazelindir.
Petrolün distilasyonu sonucu elde edilen sıvı hidrokarbonların karışımından elde edilir. Mineral yağ veya sıvı
parafin diye de adlandırılır. Bu madde mide-barsak kanalından sindirilemnez, Absorpsiyonu hiç denecek kadar az olduğundan barsak lümeninde kalır. Ağız yolundan başka, enema şeklinde rektal yoldan da verilebilir.
Defekasyonun anüsten dışarı sızması hastayı rahatsız
eden bir özelliğidir. Beş yaş altındaki çocuklarda kullanımı önerilmez. Beş-11 yaş aralığındaki çocuklara
günde 5-20 ml, 12 yaşın üzerindeki çocuklara ise günde
15-45 ml verilir. Bu grupta bulunan bir diğer ilaç ise gliserindir. Bu maddeyi içeren fitillerin rektuma uygulanması ile (bebek ve çocuklarda 1-1.5 gr) içeren de benzer
sonuçlar alınabilir. Ülkemizde sıvı vazelin’in 200 ml’lik
şişeleri, gliserin’in ise 3.3 gr ve 1.4 gr’lık fitilleri vardır.
ii) Nemlendiriciler: Anyonik deterjan niteliğindedir. Yüzey gerilimini düşürerek, barsak suyu ile yağların feçes
kitlesi içine kolayca nüfuz etmesini ve feçesin yumuşamasına neden olurlar. Bu gruptaki ilaçlar arasında en
önemlisi dokuzat’tır. Diyare ve abdominal kramp yan
etkilerindendir. Çocuklara ağızdan günde, 3 yaşından
küçükse 10-40 mg, 3-6 yaşlar arasındaysa 20-60 mg,
6-12 yaşları arasındaysa 40-120 mg verilirler. Büyükler
ise 50-500 mg verilirler. Müstahzarları artık ülkemizde
üretilmemektedir.
2) Kitle oluşturan laksatifler: Metil selüloz, kalsiyum
polikarbofil, psilyum tohumları, agar ve kepek bu gurupta yer alan ilaçlardır. Mide-barsak kanalı içinde su
ile temasa girdiklerinde su tutarak şişer ve kitleleri artar. Böylece feçesin yumuşak kalmasını sağlar. Kronik
konstipasyon tedavisinde tercih edilir. Etkileri tedavinin
2-4. gününde başlar. Çok iyi tolere edilir, yan etkileri
minimaldir.
3) Osmotik laksatifler: Bağırsakta absorbe edilmeden
kalan ilaç beraberinde su tutarak feçesin sulu kalmasına
neden olur ve bağırsak çeperinin gerilmesi sonucu motiliteyi artırır. Bu grup ilaçlar en çabuk etki yapan laksatifpurgatiflerdir. Bunlar da iki gruba ayrılır:
i) Tuz içeren osmotik laksatifler: Magnezyum sülfat,
magnezyum sitrat, magnezyum oksid, magnezyum hidroksid, sodyum sülfat, sodyum bikarbonat ve sodyum
597
XV. Pediatrik İlaç Rehberi
Tablo 12: Çocuklarda kullanılan önemli bazı laksatif ve purgatiflerin dozları ve piyasada bulunan formülasyonları
İLAÇ
DOZU
PİYASADA BULUNAN ŞEKLİ
Mineral yağ (sıvı vazelin)
5-11 yaş arası:5-20 ml\gün
12 yaş üstü: 15-45 ml\gün
Not: Beş yaş altındaki çocuklarda kullanımı önerilmez.
Sıvı:200 ml
Bisakodil
Tablet: 5 mg
Fitil: 5,10 mg
Senna
Laktuloz
Oral:
3-12 yaş arası: 5-10 mg veya 0.3
mg\kg\doz, tek doz
Fitil:
< 2 yaş:5 mg\gün, tek doz
3-12 yaş arası: 5-10 mg\gün, tek doz
Oral:
Çocuklar: 10-20 mg\kg\doz,
Rektal:
> 27 kg çocuklar: yarım fitil, yatmadan
önce
< 1 yaş:tedavi ve idame dozu 5 ml\gün
1-6 yaş: tedavi 5-10 ml, idame 5-10 ml
7-14 yaş: tedavi 15 ml, idame 10-15 ml
fosfat içeren ilaçlardır. Oral yoldan kullanılır. Sodyum
fosfat rektal olarak da kullanılır. Etki oral alımdan 3-6
saat, rektal uygulamadan 5-15 dakika sonra başlar. Bu
ilaçlar barsakların akut olarak boşaltılması amaçlandığında kullanılır. Ülkemizde magnezyum oksid’in 5
ve 100 gr’lık tozları, magnezyum hidroksid’in ise %
8,5’luk oral süspansiyonu bulunur. Ayrıca polietilen
glikol + sodyum sülfat + sodyum bikarbonat + sodyum
klorür + potasyum klorür’ü kombine halde içeren barsak temizleme tozu da vardır. Bu toz genelde ağızdan
alınır, fakat çözeltiyi içmek istemeyen ya da içemeyecek
durumda olan hastalara nazogastrik tüp ile de uygulama
yapılabilir. Karışımı içeren toz 4 litrelik suda çözülür ve
bir süre buzdolabında soğutularak içmesi kolaylaştırılır.
Oral uygulamada bu 4 litrelik solüsyon bitene kadar ya
da rektal akıntı berrak hale gelene kadar her 10 dakikada 250 ml sıvı tüketilir. Nazal uygulama hızı 20-30 ml/
dk’dır (saatte 1.2-1.8 litre). Hastanın çözeltiyi içmesinden 30-60 dakika sonra ilk barsak hareketleri başlar ve
4 litrelik çözeltinin yaklaşık 3.5 saat içinde barsakları
boşaltacağı beklenir.
ii) Tuz içermeyen osmotik laksatifler: Bu grupta sorbitol, mannitol ve laktitol monohidrat solüsyonları yer
alır. Ülkemizde laktitol monohidrat’ın 10 gr toz içeren
poşetleri vardır.
4) Stimülan laksatif-pürgatifler: Bunlar bisakodil, senna
(sinameki) ve laktulozdur. Feçesteki su ve elektrolitlerle birlikte bağırsak motilitesini de artırır ve itici kasları
güçlendirir. Oral kullanılır. Etkinin başlaması alınmalarından 6–8 saat sonra olur. Kronik kullanımı laksatif
bağımlılığı ve ciddi diyareye neden olabilir.
598
Tablet:7.5, 20 mg
Draje: 12 mg
Şurup:2 mg\5 ml (75, 150, 250 ml)
Şurup:670 mg\ml (100, 250, 500 ml)
i) Bisakodil; oral formları 3 yaşın üzerindeki çocuklarda
uygulamaya uygundur. Üç ile 12 yaş arasındaki çocuklara 5-10 mg veya 0.3 mg/kg dozunda tek seferde verilir.
Fitilleri ise 2 yaşından küçük çocuklarda da kullanılabilir. Bu yaştaki çocuklara 5 mg tek dozda verilirken,
3 yaşından büyük çocuklarda yine günde 5-10 mg, tek
dozda verilir. Ülkemizde bisakodil’in 5 mg’lık tablet, 5
ve 10 mg’lık fitil formları vardır (Tablo 12).
ii) Senna; laksatif olarak günde tek doz halinde gece
yatarken verilir. 2-6 yaş arası çocuklar için 2.5-7.5 mg/
gün, 6-12 yaş arası çocuklar için 5-15 mg/gün dozunda
uygulanır. Pürgatif olarak 1 mg/kg dozunda verilir. Ülkemizde sinameki bitkisinden elde edilen senozid A ve
B glikozidlerini tek başına veya kombine halde içeren
7.5 mg’lık tablet, 12 mg’lık draje, 20 mg tablet, 2 mg/
ml 75, 150 ve 250 ml’lik solüsyonları bulunmaktadır
(Tablo 12).
iii) Laktuloz; galaktoz ve laktozun birleştirilmesi ile yapılan sentetik bir disakkarid olup uzun süre kullanıma
uygundur. Bebeklerde başlangıç ve idame dozları günde
5 ml’dir. Bir ile 6 yaş arası çocuklarda tedaviye günde
5-10 ml ile başlanır, alınan yanıta göre 5-10 ml’lik dozlarla devam edilir. Yedi-14 yaş arası çocuklarda tedaviye
günde 15 ml olarak başlanır ve yine alınan yanıta göre
10-15 ml’lik dozlarla devam edilir. Belirlenen toplam
günlük doz tercihen bir defada, sabah kahvaltısı sırasında alınmalıdır. Ülkemizde 670 mg/ml 100, 250 ve 500
ml’lik şurupları vardır (Tablo 12).
Okunması önerilen kaynaklar
Yaster M, Hardart RA. Pediatric pain management. In: Raj PP (Ed.)
Textbook of Regional Anesthesia. Churchill Livingstone, USA, 2002; pp.
1009-1032.
Desparmet-Sheridan JF. Pain in Children. In: Raj PP (Ed.) Practical Management of Pain, Mosby, USA, 2000; pp. 295-315.
Emir S, Cin Ş. Çocuklarda ağrı: değerlendirme ve yaklaşım. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, 2004; 57(3): 153-160.
Bedre CB, Sethna NF. Analgesics for the treatment of pain in children. N
Engl J Med. 2002; 347: 1094-1103.
Krauss B, Gren SM. Sedation and analgesia for procedures in children. N
Engl J Med. 2000; 342: 938-945.
Akbal C, Ekici S, Erkan I, Tekgül S. Intermittent oral desmopresin theraphy
for monosymptomatic primary nocturnal enuresis. J Urol 2004;171:26036.
Kehrel DM, Harms TW. Structrured desmopresin withdrawal improves
response and treatment outcome for monosymptomatic enuretic children. J Urol 2009;182:2022-7.
Acar O, Uluocak N. Enürezis Nokturnada Güncel Medikal Tedavi Alternatifleri. Turk Urol Sem 2011; 2: 45-9.
Gepertz S, Neveus T. Imipramine for theraphy resistant enuresis: A retrospective evaluation. J Urol 2004;171:2607-10.
Burgu B, Soygür T. Çocuklarda antikolinerjik tedavi. In: Soygur T (Ed.).
Ürolojide Yeni Ufuklar Çocuklarda Ürogenital Sistem Hastalıkları. Güneş
Tıp Kitabevleri, Ankara, 2010, pp. 111-121.
Donohoe JM, Combs AJ, Glassberg KI. Primary bladder neck dysfunction
in children and adolescents II: results of treatment with alpha-adrenergic
antagonists. J Urol. 2005 Jan;173(1):212-6.
Van Batavia JP, Combs AJ, Horowitz M, Glassberg KI. Primary bladder
neck dysfunction in children and adolescents III: results of long-term
alpha-blocker therapy. J Urol. 2010 Feb;183(2):724-30.
Kajbafzadeh AM, Baradaran N, Sadeghi Z, Tourchi A, Saeedi P, Madani
A, Ataei N, Taghavinejad AM, Mohsseni MJ. Vesicoureteral reflux and
primary bladder neck dysfunction in children: urodynamic evaluation and
randomized, double-blind, clinical trial on effect of α-blocker therapy. J
Urol. 2010 Nov;184(5):2128-33.
Kibar Y. İnmemiş testiste hormonal tedavi. Turk Urol Sem 2010; 1: 63-5.
Sarıkaya Ş. İnmemiş testis: hormonal tedavide neredeyiz? In: Soygur T
(Ed.). Ürolojide Yeni Ufuklar Çocuklarda Ürogenital Sistem Hastalıkları.
Güneş Tıp Kitabevleri, Ankara, 2010, pp. 169-174.
Stock JA, Kaplan GW. Pediatric Urology Database. In: Baskin LS, Kogan
BA (Eds). Handbook of Pediatric Urology, Lippincott Williams & Wilkins,
Philadelphia, 2005; pp. 290-309.
599
Download