K‹TABEV‹ • 532 Kapak Minyatür / Onur Sönmez Dizgi/‹ç Düzen Hülya Aflk›n Bask› - Cilt Çal›fl Ofset Davutpafla Caddesi No: 8 Topkap› - ‹stanbul Sertifika No: 12107 1. Bask› 600 Adet ‹stanbul, 2013 ISBN 978-605-5397-35-7 T.C. Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Sertifika No: 16450 Online Sat›fl www.kitabevi.com.tr Çatalçeflme Sk. No: 46/A Ca¤alo¤lu ‹STANBUL Tel: (0212) 512 43 28 - 511 21 43 • Faks: (022) 513 77 26 Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Elginkan Vakf› 1. Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay› Bildirileri 17-19 Nisan 2013 K‹TABEV‹ V ‹Ç‹NDEK‹LER Elginkan Vakf› Müdürü ‹lhan Üttü “Elginkan Vakf› Ad›na” • 1X Kurultay Program› • XV Türkçede ‹flyeri Adlar› Hakk›nda Kemal Eraslan • 1 Türkçeyi Yaflatan Özellikler Ve Bize Düflen Görevler Nuri Yüce • 5 Gelece¤in Türkçesini Bekleyen Tehlikeler Saim Sakao¤lu • 15 Türkçenin Gelece¤ine Yönelik Sorunlar, Tehditler ve Biliflim Teknolojisi ‹çeren Çözüm Yöntemleri Haluk Kul • 25 Geçmiflten Gele¤e Edebiyat Terimleri Üzerine Baz› Dikkatler Kâz›m Yetifl • 39 Uygur Hukuk Belgelerine Göre Türklerde Toprak Mülkiyeti ve Bununla ‹lgili Terimler Üzerine A. Melek Özyetgin • 45 Eski Anadolu Türkçesi T›p Metinlerinde Türkçenin Bilim Dili Olarak Kullan›m›na Hulâsa’dan Örnekler Binnur Erda¤› Do¤uer • 61 Yanl›fl Dil Tutumlar› Günay Karaa¤aç • 67 Edilgen Ve Etken Sözlükler Ba¤lam›nda Türk Dilinin Geliflim Sürecine Bir Bak›fl Erdo¤an Boz • 79 Baflka Dillere Maledilmek ‹stenen Türkçe Sözcükler Tuncer Gülensoy • 91 Türkçede Çal›flmak Kavram› ve Söz Kökeni Üzerine Bir ‹nceleme Mustafa Öner • 111 ∆›ya ba∆∆- Sözü Üzerine ‹brahim Tafl • 117 16.-17. Yüzy›llarda K›pçakça Yaz›lm›fl Belgelerden Hareketle K›pçak Türklerinin Dil ve Kültürü Nadejda Özakda¤ • 131 Osmanl› Anayasalar›nda Türkçe Tart›flmalar› Ahmet O¤uz • 147 Türkçeleflme Aç›s›ndan Türk Hukuk Dili ‹brahim K›br›s • 153 Dede Korkut’ta Yeni Okuma Önerileri Ve Düzeltmeleri Üzerine Sultan Tulu • 171 Bâkî Divan›nda -lIK Eki ve Farsça -î’li fiekiler (‹fllev ve Kullan›mlar› Üzerine Bir Çözümleme) Ezgi S›rt› • 183 Eski Bir Renk Ad› Oluflturma Sistemi: Renk Ad› + {+mAn} (Alman, Bozman, Çakman, Germen, K›rman, Torman vb.) ‹brahim fiahin • 199 ‹smail Gasp›ral›’n›n Tercüman Gazetesinde Yay›mlanan Yaz›lar›nda Ortak Söz ve Yap›lar Y›lmaz Özkaya • 229 Eklerin Telaffuzda Ses De¤iflimine Etkileri fiener Mete • 243 Türkçede S›fat Biçimleri ve Kullan›m Yerleri ‹le S›fat-Ad Diziliflleri Üzerine Semahat Yüksel • 253 Gelecek Zaman ve fiimdiki Zaman Kiplerinin Önümüzdeki Süreçte Fonetik Olarak De¤iflebilirli¤i Ayfle ‹lker • 269 Orta Ö¤retimde Kelime Gruplar›n›n Ö¤retilmesi Sorunu Münür Erten • 277 Cumhuriyet Dönemi ‹lkö¤retim II. Kademe Türkçe Dersi Ö¤retim Programlar›n›n Anlatma ve Anlatma Becerileri Yönüyle De¤erlendirilmesi Hasan Ba¤c› • 285 Ö¤retici ve Ö¤renici Anketleri Ifl›¤›nda Türkçe Ö¤renen Yabanc›lara Sosyokültürel Unsurlar›n S›n›f ‹çinde Ö¤retimi Mustafa Çetin • 313 Geçmiflten Gelece¤e Kültürel Aktar›m Sürecinde Türkülerin Sembol Dili F. Gülay Mirzao¤lu • 325 Türkçenin Yabanc› Dil Olarak Ö¤retiminde fiark› ve Türkülerimizin Yeri Hayrettin Parlaky›ld›z • 349 Dizilerin Dilinde ve Müzik Dilinde Türkçe Bengül Erdamar • 369 Aç›k Oturum Konuflmalar›: Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bengü Tafllar Ahmet Bican Ercilasun • 373 Osmanl› Türkçesi Üzerine Mertol Tulum • 379 Türk Dünyas›n›n Alfabeleri Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 393 Türkçenin Gelece¤i fiükrü Haluk Akal›n • 411 Elginkan Vakf› Ad›na Elginkan Vakf› olarak kurucumuz H. Ekrem Elginkan’›n Vak›f Senedi’nde vakf›n ilk amac› olarak ortaya koydu¤u “Türkçemizi araflt›rmak” ilkesi çerçevesinde 28 y›ld›r birçok çal›flmaya destek oluyoruz. Elginkan Vakf›’n›n kurulufl amaçlar› Vak›f Senedi’nde flöyle ifade edilmifltir: “Kültür de¤erlerimizi, tarihimizde bizi büyüten örf, adet ve manevi de¤erlerimizi ve Türkçemizi araflt›rmak, araflt›rmalar› desteklemek, korumak, yaflatmak ve tan›tmak. Bilim, teknoloji ve e¤itim alan›ndaki faaliyetleri teflvik etmek. Ülke sanayiinin ihtiyaç duydu¤u vas›fl› iflgücü yetifltirilmesine ve bu suretle ülkenin istihdam imkanlar›n› art›r›c› e¤itim çal›flmalar›na katk›da bulunmak için okullar, e¤itim kurumlar› açmak, iflletmektir.” Elginkan Vakf›, Türk kültürü ile teknoloji ve sanayi uygulamalar›na dönük araflt›rma, çal›flma ve hizmetlerin de¤erlendirilmesi, teflvik edilmesi ve böylelikle Türk toplumuna kazand›r›lmas› amac›yla 2006 y›l›nda “Türk Kültürü Araflt›rma ve Teknoloji Ödülleri Program›n› tesis etmifltir. Bu program, Elginkan Vakf› Senedi’nin Vak›f Amaçlar› ile ilgili 2. maddesinin “Kültür de¤erlerimizi, tarihimizde bizi büyüten örf adet ve manevi de¤erlerimizi ve Türkçemizi araflt›rmak, araflt›rmalar› desteklemek, korumak, yaflatmak ve tan›tmak” ve “Bilim, Teknoloji ve E¤itim alan›ndaki faaliyetleri teflvik etmek” olarak tan›mlanan birinci ve ikinci bendlerine dayan›larak haz›rlanm›flt›r. Elginkan Vakf›n›n kurulufl amaçlar› do¤rultusunda, Türk kültürüne ve dilimize gerçek anlamda katk›da bulunan araflt›rmac›lar›n desteklenmesi anlay›fl›yla, 2006 y›l›ndan beri her y›l vermifl oldu¤u Türk Kültürü Araflt›rma Ödülü sahipleri ve ödül gerekçeleri flöyledir: 2006’da Prof. Dr. ‹nci Enginün (Üniversitedeki çal›flmalar› ve de¤erli yay›nlar›yla Türk Edebiyat›na katk›lar›ndan dolay›), Prof. Dr. Günay Kut (Kültür Bakanl›- X • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ¤›'na ba¤l› yazma kütüphanelerinde bulunan Türkçe, Arapça, Farsça ve di¤er dillerdeki yazma eserlerin kataloglanmas›), 2007’de Prof. Dr. Sad›k Tural, Prof. Dr. fiükrü Elçin, Prof. Dr. Önder Göçgün, Prof. Dr. Osman Horata, Dr. Müjgan Cunbur, Dr. Hüseyin A¤ca, Doç. Dr. Naciye Y›ld›z, Doç. Dr. Güzin Tural, Yrd. Doç. Dr. Kayahan Özgül (Türk Dünyas› Ortak Edebiyat› isimli proje ile), 2008’de Türk Kültürü alan›nda Prof. Dr. Bozkurt Güvenç (Türk Kimli¤i: Kültür Tarihinin Kaynaklar› adl› kitab› ile), Prof. Dr. Saim Sakao¤lu (Türk Kültürü ve Türk dili üzerine yapm›fl oldu¤u çal›flmalar› ve Türk Kültürüne katk›lar› ile), Türk Dili alan›nda ise ‹lhan Ayverdi (Misalli Büyük Türkçe Sözlük ile), Prof. Dr. Bülent Sankur (Haz›rlad›¤› ‹ngilizce-Türkçe Ansiklopedik Biliflim Sözlü¤ü ile), 2009’da Prof. Dr. Fikret Türkmen (Kültür, halk bilimi, edebiyat, sanat, dil ve tarih konusunda yapm›fl oldu¤u çal›flmalar› ile) Prof. h.c. U¤ur Derman (Türk Hat Sanat›n›n tan›t›m› için yapm›fl oldu¤u çal›flmalar›yla) Yrd. Doç. Dr. Hatice fiirin User (Köktürk ve Ötüken Uygur Ka¤anl›¤› Yaz›tlar› isimli kitab› ile), 2010’da Prof. Dr. Kemal Eraslan (Türk Diline ve Kültürüne hizmetleri ve eserlerinden dolay›), Prof. Dr. Günay Karaa¤aç (Özellikle Türk Dili konusunda öncü eserler haz›rlay›p gerek Türkiye Türkolojisi, gerekse uluslararas› Türkoloji için yapt›¤› çal›flmalar›ndan dolay›) Yrd. Doç. Dr. Cahit Telci (Türk flehir hayat›, mimarl›k tarihi, meslekler gibi konulara ›fl›k tutan Ücra Yerde ve Deniz Kenar›nda, ‹htiyatlu Mahalde Bir fiehir: Ayasulu¤ adl› eseriyle) 2011’de Prof. Dr. Ali Aky›ld›z (Türk Tarihi ile ilgili yapm›fl oldu¤u çal›flmalar› ve araflt›rmalar› nedeniyle), Yücel Feyzio¤lu (Yay›mlad›¤› masal kitaplar› ile çocuklar›m›z›n, kültürümüzü tan›mas›n› ve ba¤ kurmas›n› sa¤lamak amac›yla yapt›¤› çal›flmalar ve eserlerindeki güzel Türkçesi dolay›s›yla), Nevzat Köso¤lu (Türk tarihi ve kültürüne önemli hizmetleri ve katk›lar›ndan dolay›), Prof. Dr. ‹smail Erünsal (Türk kültürü alan›ndaki araflt›rma ve yay›nlar› nedeniyle) 2012’de Prof. Dr. Fuat Sezgin (Türk bilim ve kültür tarihine yapm›fl oldu¤u katk›lar nedeniyle), Prof. Dr. Orhan Okay (Türk Edebiyat›na yapm›fl oldu¤u katk›lar nedeniyle) Prof. Dr. Cem Dilçin (Eski Türk Edebiyat›na yapt›¤› katk›lar ve Sözlükçülük çal›flmalar› nedeniyle). Yine ayn› anlay›flla, Elginkan Vakf›, Türkçe konusunda çal›flan doktora ö¤rencilerin çal›flmalar›n› doktora bursu ile desteklemektedir. Dil konusunda çal›flma ve araflt›rma yapan, e¤itim veren kifli ve / veya gruplar da desteklenmektedir. 2010 ve 2011 y›llar›nda ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü, Yeni Türk Edebiyat› Anabilim Dal› taraf›ndan düzenlenen “Türk Edebiyat›nda Tarihi Roman Yazar› Olarak Kemal Tahir”, “Nam›k Kemal - 19. Yüzy›l› Yeniden Elginkan Vakf› Ad›na • XI Düflünmek” ve “Do¤umunun 110. Y›l›nda Ahmet Hamdi Tanp›nar” isimli sempozyumlar Vakf›m›zca desteklenmifltir. 2010 y›l›nda Kubbealt› Akademisi Kültür ve Sanat Vakf›, Bahçeflehir Üniversitesi Medeniyet Araflt›rmalar› Merkezi ve Elginkan Vakf› iflbirli¤inde, “Türkiye’de ve Dünyada Sözlük Yaz›m› ve Araflt›rmalar›” konulu uluslararas› sempozyum desteklenmifltir. 2007 y›l›nda Milli E¤itim Bakanl›¤› ve Türk Dil Kurumu iflbirli¤inde ilkö¤retim okulu ö¤rencilerinin Türkçemizi do¤ru ö¤renmeleri ve kullanmalar›na katk›da bulunmak amac›yla Manisa k›rsal kesim okullar›n›n 4. ve 5. s›n›flar›na 2000 set halinde Türkçe Sözlük ve Yaz›m K›lavuzu da¤›t›m› yap›lm›flt›r. Bütün bunlar›n yan› s›ra Türk dili ve edebiyat› konusunda üniversitelerimizin yapm›fl oldu¤u farkl› ölçekteki pek çok bilimsel toplant› desteklenmifltir. Y›llar içinde edindi¤imiz bu tecrübelerin daha büyük organizasyonlara dönüflmesi düflüncesiyle, 17-19 Nisan 2013 tarihleri aras›nda de¤erli akademisyenlerimizin deste¤iyle “Elginkan Vakf› 1. Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay›”n› düzenledik. ‹lk kurultay›m›z›n konusu “Geçmiflten Gelece¤e Türkçe” oldu. Bundan sonra yap›lacak her kurultay için ayr› bir teman›n belirlenmesi ve bu kurultaylar›n tekli y›llarda tekrarlanmas› karar› al›nd›. Bu kurultayda Türkçenin hayatiyeti, terim konular›, bilim dili konular›nda bildiriler sunuldu. Akademik ve bilimsel tart›flma ortam›ndan ayr›lmamak en önemli kriterimiz oldu. Akademik sunumlar›n yan› s›ra, herkesin kat›l›m›n› sa¤layacak güncel tan›t›mlara da yer verildi. Elginkan Vakf›, di¤er birçok hizmetin yan›nda bu kurultaylarla, Türkçeye ve Türk Kültürüne katk› sa¤lamaya ve geliflmesine yard›mc› olmaya devam edecektir. Kurultayda sunulan tüm çal›flmalar›n yer ald›¤› bu kitab›n Türk Dili’ne hizmet edenlere bir kaynak olmas›n› diliyoruz. Bu çal›flmalarda yan›m›zda olan ve içten katk›lar›yla bize güç veren tüm hocalar›m›za ve Türkçeye gönül verenlere teflekkürü bir borç biliyorum. As›l mesle¤i mühendislik olan ama Türkçeye özel bir önem veren ve Vakf›n birinci amac› olarak bu ülküye gönül koyan rahmetli kurucumuz H. Ekrem Elginkan’›n ve ailesinin önünde sayg›yla e¤iliyorum. Onlar›n idealleri do¤rultusunda kurduklar› ve yap›s› itibariyle herkese örnek olan bu vakf›n hizmetlerinin kesintisiz sürmesi en önemli hedefimizdir. Bu hedef do¤rultusunda, flimdiye kadar oldu¤u gibi, bundan sonra da çal›flmalar›m›z artarak ve geliflerek devam edecek ve Elginkan Vakf›, Türk Milletine M. Kemal Atatürk taraf›ndan çizilen ça¤dafl yolda ilerlemeye devam edecektir. ‹lhan Üttü Elginkan Vakf› Müdürü Kurucular›m›z Ahmet Elginkan (1893-1972) Hüseyin Ekrem Elginkan (1924-1999) Hayriye Ümmühan Elginkan (1901-1985) Hüseyin Cahit Elginkan (1926-1965) Elginkan Vakf› Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay› 17-19 Nisan 2013 Program Ak›fl› 17.04.2013 Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay› I. Gün 09.30-10.00 Kay›t 10.00-10.30 Aç›l›fl Töreni ve Aç›fl Konuflmalar› 10.30-12.00 Aç›k Oturum "Sanat Dilinde Türkçe” Oturum Yöneticisi Prof. Dr. fiükrü Haluk Akal›n Mesut Mertcan, Levent Ülgen, Bengül Erdamar, Murat Kürüz 12.00-13.00 Ö¤le Yeme¤i 1. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. ‹nci Enginün - Prof. Dr. Tuncer Gülensoy 13.00-13.30 Prof. Dr. Kemal Eraslan "Türkiye'de ‹fl ve Mesken Adlar› Hakk›nda" 13.30-14.00 Prof. Dr. Nuri Yüce "Türkçeyi Yaflatan Özellikler ve Bize Düflen Görevler" 14.00-14.30 Prof. Dr. Saim Sakao¤lu "Gelece¤in Türkçesini Bekleyen Tehlikeler" 14.30-15.00 Yard.Doç. Dr. Haluk R. Kul "Türkçenin Gelece¤ine Yönelik Sorunlar, Tehditler ve Biliflim Teknolojisi ‹çeren Çözüm Yöntemleri" 15.00-15.30 Çay Kahve Aras› 2. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. Günay Kut - Prof. Dr. Kemal Eraslan XVI • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 15.30-16.00 Prof. Dr. Kaz›m Yetifl "Geçmiflten Gelece¤e Edebiyat Terimleri Üzerine Baz› Dikkatler" 16.00-16.30 Prof. Dr. Melek Özyetgin "Uygur Hukuk Belgelerine Göre Türklerde Toprak Mülkiyeti ve Bununla ‹lgili Terimler Üzerine" 16.30-17.00 Dr. Binnur Erda¤› Do¤uer "Eski Anadolu Türkçesi T›p Metinlerinde Türkçenin Bilim Dal› Olarak Kullan›m›na Hulâsâ'dan Örnekler" 17.00-17.30 Çay Kahve Aras› 3. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali - Prof. Dr. Nuri Yüce 17.30-18.00 Prof. Dr. Günay Karaa¤aç "Dil Kullan›m›nda Yanl›fl Tutumlar" 18.00-18.30 Prof. Dr. Erdo¤an Boz "Edilgen ve Etken Sözlükler Ba¤lam›nda Türk Dilinin Geliflim Sürecine Bir Bak›fl" 18.30-19.00 Doç. Dr. Özkan Öztekten "Yeni Bir Bak›fl Aç›s›yla Kar›fl›k Dillilik" 19.00-20.00 A¤›rlama 20.00-21.00 Konser "‹stanbul Devlet Türk Müzi¤i Araflt›rma ve Uygulama Toplulu¤u" 18.04.2013 Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay› II. Gün 4. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. Kâz›m Yetifl - Prof. Dr. Melek Özyetgin 10.00-10.30 Prof. Dr. Tuncer Gülensoy "Baflka Dillere Maledilmek ‹stenen Türkçe Sözcükler" 10.30-11.00 Prof. Dr. Mustafa Öner "Türkçede Çal›flmak Kavram› ve Söz Kökeni Üzerine Bir ‹nceleme" 11.00-11.30 Doç. Dr. ‹brahim Tafl "-k›ya bak- Sözü Üzerine" 11.30-13.00 Ö¤le Yeme¤i 5. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya - Prof. Dr. Saim Sakao¤lu 13.00-13.30 Yrd. Doç. Dr. Nadejda Özakda¤ "XVI-XVII Yüzy›llarda K›pçakça Yaz›lm›fl Belgelerden Hareketle K›pçak Türklerinin Dil ve Kültürü" 13.30-14.00 Yrd. Doç. Dr. Ahmet O¤uz "Osmanl› Anayasalar›nda Türkçe Tart›flmalar›" 14.00-14.30 Yrd. Doç. Dr. ‹brahim K›br›s "Türkçeleflme Aç›s›ndan Türk Hukuk Dili" 14.30-15.00 Çay Kahve Aras› Elginkan Vakf› Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay› • XVII 6. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. Mustafa Özkan - Prof. Dr. Mustafa Öner 15.00-15.30 Prof. Dr. Sultan Tulu "Dede Korkut'ta Yeni Okuma Önerileri" 15.30-16.00 Ezgi S›rt› "Bâkî Divân›nda LIK eki ve Farsça -î'li fiekiller (‹fllev ve Kullan›mlar› Üzerine Bir Çözümleme)" 16.00-16.30 Yrd. Doç. Dr. ‹brahim fiahin "Eski Bir Renk Ad› Oluflturma Sistemi: Renk Ad›+Man (Alman, Bozman, K›rman Torman vs.) 16.30-17.00 Ö¤r. Gör. Y›lmaz Özkaya "‹smail Gasp›ral›'n›n Tercüman Gazetesinde Yay›mlanan Yaz›lar›nda Ortak Söz ve Yap›lar" 18.00-22.00 Tekne Turu 19.04.2013 Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay› III. Gün 7. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. Sema U¤urcan - Prof. Dr. Zehra Toska 10.00-10.30 Ö¤r. Gör. fiener Mete "Eklerin Telaffuzda Ses De¤iflimine Etkileri" 10.30-11.00 Prof. Dr. Semahat Yüksel "Türkçede S›fat Biçimleri ve Kullan›m Yerleri ile S›fat-Ad Diziliflleri Üzerine" 11.00-11.30 Prof. Dr. Ayfle ‹lker "Gelecek Zaman ve fiimdiki Zaman Çekimlerinin Önümüzdeki Süreçte Fonetik Olarak De¤iflebilirli¤i" 11.30-12.00 Yrd. Doç. Dr. Münür Erten "Ortaö¤retimde Kelime Gruplar›n›n Ö¤retilmemesi Sorunu" 12.00-13.00 Ö¤le Yeme¤i 8. Oturum Baflkanlar Prof. Dr. Günay Karaa¤aç - Prof. Dr. Ayfle ‹lker 13.00-13.30 Yrd. Doç. Dr. Hasan Ba¤c› “Cumhuriyet Dönemi ‹lk-ö¤retim II. Kademe Türkçe Dersi Ö¤retim Programlar›n›n Anlama ve Anlatma Becerileri Yönüyle De¤erlendirilmesi” 13.30-14.00 Ö¤r.Gör. Dr. Mustafa Çetin “Türkçe Ö¤renen Yabanc›lara Sosyokültürel Unsurlar›n S›n›f ‹çinde Ö¤retimi” 14.00-14.30 Doç. Dr. Gülay Mirzao¤lu “Geçmiflten Gelece¤e Kültürel Aktar›m Sürecinde Türkülerin Sembol Dili” 14.30-15.00 Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Parlaky›ld›z “Türkçenin Yabanc› Dil Olarak Ö¤retiminde fiark› ve Türkülerimizin Yeri” 15.00-15.30 Çay Kahve Aras› XVIII • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 15.30-17.30 Aç›k Oturum “Geçmiflten Gelece¤e Türkçe” Oturum Yöneticisi ‹lhan Üttü Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. Mertol Tulum, Prof. Dr. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya, Prof. Dr. fiükrü Haluk Akal›n Türkçede ‹flyeri Adlar› Hakk›nda Kemal Eraslan* ‹flyeri adlar› hakk›ndaki düflüncelerime geçmeden önce bir hususu belirtmek istiyorum. Geçmiflten gelece¤e Türkçe konusunu ele alan toplant›n›n büyük ölçüde günümüz Türkçesi üzerinde durmas› isabetli olur. Sabahki oturumda bir mikdar bu hususta görüfller ileri sürüldü, muhakkak hepsi de¤erli görüfllerdir. Ama iflin ciddiyeti düflünülürse bir hayli üzücü neticeye var›laca¤› kesindir. Bir defa günümüz konuflma Türkçesinde afl›r› bir argolaflma mevcuttur. Genç k›zlar dahi “ya hu” sözünü pek çok kullan›yor. Bu ise nezaket ve inceli¤in kaybolmas› neticesini düflündürür. Televizyon dizilerinde argoya fazlas›yla yer verilmesi baz› flark›c›lar›n Türkçeyi geveler gibi kullanmalar›, vurgu ve telaffuzlara dikkat etmemeleri Türkçe aleyhine üzüntü veren tespitlerdir. Normal vatandafl olarak Türkçeyi ne ölçüde bildi¤imizin ve ne ölçüde do¤ru ve güzel konufltu¤umuzun üzerinde uzun uzun düflünmek gerekir. Dil düflünce dünyam›z ve bilgi ufkumuzun anahtar›d›r. Kelimeler ses kümelerinin ötesinde kavramlar ifadesidir. Kavramlar›n arkas›nda bilgi y›¤›n›, tecrübe ve geçmiflten gelece¤e akan bir düflünce silsilesi yatar. Bir kaç bin kelime ile konuflan acaba kaç insan›m›z var? Öyle tahmin ediyorum ki günümüz edebi eserlerinin kelime çeflidi on bini geçmez. Halbuki üstün bir edebiyat için en az yirmi, otuz bin kelime gerekir. Adland›rma önemli bir dil hadisesidir. Toplumun tarihini, sosyal ve kültürel hayat›n›, ruhsal durumunu, zevkini yans›tt›¤› gibi beklentilerini de yans›t›r. Zaman içinde de¤iflen toplum yap›s›na, yaflay›fl tarz›na ve tercihlerine ba¤l› olarak dildeki de¤ifliklikler adland›rmalarda da kendisini gösterir. Bunda özentinin ve modan›n ya- * Prof. Dr. Kemal Eraslan, ‹stanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü emekli ö¤retim üyesi, ‹stanbul. 2 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe n› s›ra kendine, geçmifline ve de¤erlerine ba¤l›l›¤›n zay›flamas› veya kuvvetlenmesi de rol oynar. Günümüzde moda ve reklam sosyal, kültürel ve ticari hayat›n oluflmas›nda en önemli faktörlerdir. Ekonomik, sosyolojik ve kültürel yönden yap›lacak ciddi araflt›rmalar flafl›rt›c› tespitlere imkân verecektir. Bu durumun sebep oldu¤u dildeki yozlaflmay› ve bozulmay› e¤itimin sa¤layaca¤› kuvvetli bir dil fluuru ve sevgisiyle önlemek mümkün olacakt›r. Baz› semtlerde kullan›lan yabanc› ifl yeri adlar›n›n çoklu¤u insan› hayrete düflürmekte ve yabanc› bir ülkede olma hissini uyand›rmaktad›r. Avrupa’da hiç kimsenin kendi dilinin bir kenara atarak yabanc› bir dille ifl yerine ad verdi¤i görülmez. Bir Frans›z’›n kendi dükkan›na Almanca bir ad vermesi için adam›n akl›ndan zorunun olmas› laz›m. Tespit etti¤imiz, Türk dilinin yap›s›na ve zevkine ayk›r› adland›rmalar yan›nda güzel ve sevimli adland›rmalar›n oldu¤unu da belirtmemiz gerekir. Maalesef bu örnekler azd›r. Bu yozlaflman›n hangi kesimde s›kça görüldü¤ü de ürkütücüdür. D›fla aç›k kesimlerde yozlaflma daha çok, muhafazakar kesimlerde daha azd›r. Ancak burada da ileride belirtece¤imiz baflka bir sak›nca dikkati çekecektir. Mahdut ölçüde yapt›¤›m›z derlemelerde, tespit etti¤imiz adland›rmalar› dokuz grup alt›nda toplad›k. Genifl çapta yap›lacak ciddi bir tarama çok daha düflündürücü gerçekleri ortaya koyacakt›r. Buna ra¤men, mahdut tespitlerimiz bir fikir verecek kanaatindeyim. Birinci gruba isme dayal› adland›rmalar› ald›k. Bu gruba dahil adland›rmalar ifl yerinin sahibinin ad›na nisbet edilerek verilmifltir: Bektafl Elver H›rdavat, Otel fiamil, Paçac› Mahmut, Sami Çekirdekçi ‹fl Merkezi, Salon Ayhan, Peynirci Mehmet, Kaz›m Pastanesi gibi. ‹kinci adland›rma grubu semte dayal› adland›rmalard›r. Bu tür adland›rmalarda ifl yerinin bulundu¤u semt, ifl yerine alem olmufltur. Mesela Çengelköy Bal›kç›s›, Fatih Erkek Kuaförü, Sar›yer Börekçisi, Binbirdirek Kokoreç gibi. Üçüncü grup adland›rmalar güven sa¤lama gayesini tafl›maktad›r: Do¤ruluk Kasab›, Kanaat Manav›, Temizifl Terzisi gibi. Dördüncü grup, Türkçe ve yabanc› dildeki isimlere dayal› adland›rmalard›r. Bu durum komik, komik oldu¤u da ürküntü vericidir. ‹ki katl› köhne bir evden bozulmufl oteline Paris Oteli veya Venedik Oteli ad›n›n verilmesi insan› hayrete düflürmektedir. Beflinci grup adland›rmalar tamamen yabanc› isimlerden oluflmaktad›r. Bookshop, Cosmocity, Worldcenter, Panine Ristorente Italiano, Ottoman Art, Hotel Theodara, The Costantine Hotel, Medusa Silver, Komagene Çi¤ Köfte, Crispino, Hamurabi, Traditional Restaurant. Bu adlar› vermelerinin sebebi turistleri celbet- Kemal Eraslan • 3 mek, dolay›s›yla bir menfaat sa¤lamakt›r. Türkçe yaz›p da alt›na yabanc› fleklini parantez içinde yazmak mümkün oldu¤u halde düflünemiyor. Düflünecek olmad›¤› gibi, ona yol gösteren de yok. Yol göstermeye kalksan›z dinleyen de yok. Velhas›l neresinden tutsan›z berbat bir durum. Alt›nc› grup k›saltmalara dayal› ifl yeri adlar›: Hemen hemen bütün flirket adlar› k›saltmaya dayal›d›r. Bu arada k›saltmaya dayal› güzel ifl yeri ad›n›n oldu¤unu da belirtmeliyiz. Mesela rahmetli ‹zzet Baysal’›n ad›n› k›salt›lmas›yla ‹zsal ‹fl Han›. Yahut Marafl dondurmas›n›n Mado k›saltmas›yla belirtilmesi. Bolulu Hasan Usta sütlü mamüllerinin BHU mamülleri ad›n› almas› gibi. Yedinci grup ciddiyetten uzak adland›rmalar: Mesela sahibinin Adanal› oluflunu belli eden Abovv Kebap, Pierre Mardin, Gentilmen Han, Cigeristan, Köftehane, Cafe Fokurtu, gibi. Sekinci grup sak›ncal› adland›rmalar: Furkan Dan›flmanl›k, Tekbir Giyim, Tevhid Optik, ‹rflad Han, Haf›z Ahmet, Hicret Kebap. Bu adland›rmalarda menfaat esas›na dayanan ifl yerine dini kavramlar› ça¤r›flt›ran isimlerin verilmesini mahsurlu bulmaktay›m. Dokuzuncu grup adland›rmalar ise Türk dilinin yap›s›na ayk›r› adland›rmalard›r. Eczane Çarfl›, Hotel Sultanahmet, Oto Kuaför gibi. Sonuç olarak dil fluurunu, e¤itim yoluyla gelifltirmemiz, bas›n, görsel yay›n, televizyon yoluyla al›flt›rmam›z, güzel örnekleri sunmam›z gerekir. Türkçenin kötü, zararl› kullan›l›fl›na yozlaflmas›na karfl› uyar›c›, e¤itici programlar yap›lmas› gerekir. ‹nflallah bu temennilerimiz gerçek olur. Türkçeyi Yaflatan Özellikler ve Bize Düflen Görevler Nuri Yüce* Türkler, tarih sahnesinde göründükleri en eski zamanlardan günümüze kadar bulunduklar› co¤rafyalarda her zaman hakim bir güç olarak devletler kurmufllar ve baflka dilleri konuflan farkl› etnik gruplar› da yönetmifllerdir. Yönetime hakim olan bir milletin dil ve kültürünün, yönetilenlerinkine etki etmesi ola¤and›r. Etkinin sebepleri aras›nda, yönetici zümre dilinin resmi yaz›flmalarda kullan›lmas›, iletiflim veya kültür dili olmas›, o dili konuflanlar›n ülke halk›n›n ekseriyetini teflkil etmesi, ekonomi ve ticarette güçlü olmas› vs say›labilir. Hakimiyeti elinde tutanlar›n kendi dil ve kültür de¤erlerinin kabul edilmesini teflvik etti¤i, hatta türlü yöntemlerle zorlad›¤› da olmaktad›r. Ancak Türklerin kurduklar› imparatorluklarda, böyle bir uygulamada bulunduklar› görülmez. Üstelik, Türkler kendi dillerini, askerlik alan›nda ve halk›n günlük konuflma dilinde kullanmakla yetinmifller; yönettikleri miletlerin kültürünün etkisinde kal›p onlar›n dilini yaz›flma ve ilim dili olarak kendi ana dillerinden daha öne ç›kard›klar› bile olmufltur. ‹slam dini yoluyla Arapçan›n ilmî alandaki yayg›nl›¤›, edebiyat sahas›nda Fars dili ve kültürünün etkisi, bunun bilinen en bariz örnekleridir. Her ne kadar 11. yüzy›lda Kaflgarl› Mahmut kendi kiflisel gayretiyle çok önemli bir eser olan Divanü Lugati’t-Türk‘ü1 (Atalay 1939: 3-8; ayr›ca Cafero¤lu 1972: XI* 1 Prof. Dr. Nuri Yüce, Emekli Türkolog, ‹stanbul. [email protected] Kaflgarl› Mahmud’un bu konudaki eseri Divanü lugati’t-Türk için bkz. Kaflgari, Mahmud b. Hüseyn: Divanü lugat-it -Türk. T›pk›bas›m “Faksimile”. Ankara 1941. 638 S., 8+5 S. (Türk Dil Kurumu); daha temiz olarak Divanü lûgat'it -Türk. T›pk›bas›m / Facsimile. Ankara 1990. 638 S. (Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar› 1205, Klasik Eserler Dizisi 11); Çevirileri: Divanü lugat-it -Türk tercümesi. Çeviren: Besim Atalay. Cilt I: Ankara 1939. 34+530 S.; Cilt II: Ankara 1940. 366 S.; Cilt III: Ankara 1941. 452 S.; Cilt IV: Divanü lugat-it -Türk Dizini “Endeks”. Ankara 1943. 40 S (Yanl›fl-Do¤ru listesi), 886 S. 6 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe XXII) yazarak, 15. yüzy›lda devlet yönetiminde etkin görev alan Ali fiir Nevâyî Türkçenin üstünlü¤ünü2 (Barutçu-Özönder 1996: 1-244) vurgulayarak, 20. yüzy›lda Mustafa Kemal Atatürk Türk Dil Kurumunu kurarak, ileri görüfllü bir fluurla Türkçeye sahip ç›km›fl iseler de, Türk dilinin yaz›l› metinlerinin sürekli var olageldi¤i 1400 y›ll›k zaman içinde, Türk devletlerinin Türkçeyi yaymak konusunda millî denebilecek kal›c› bir politikalar› olmad›¤› gibi Türkçeyi korumak için sürekli bir gayret gösterdikleri de söylenemez. Buna ra¤men Türkçe ayakta kalabilmifl ve bugünlere kadar gelebilmifltir. Acaba bu nas›l mümkün olmufltur? Türk dilinin tamamen teorik tahminlere dayanan ve elde mevcut hiç bir malzemesi olmayan karanl›k devirlerini bir yana b›rak›p, yaz›l› metinlerinin bulundu¤u devirlerine bak›ld›¤› zaman, bütün metinlerde, sa¤lam ve esasta de¤iflmeyen, müflterek bir yap› oldu¤u görülür. Türkçenin bu yap›s›n› yüzy›llardan beri her türlü y›prat›c›, afl›nd›r›c› ve bozucu etkenlerden koruyan baz› özellikleri var. Bir dili yaflatan her fleyden önce o dili konuflan insanlar›n var olmalar› ve varl›klar›n› sürdürebilmeleridir. Onlar Türk olan veya olmayan, fakat Türkçe konuflan insanlard›r. Ancak bir dili konuflanlar›n, onu kullanmay› devam ettirmeleri ve o dilin yabanc›lar taraf›ndan da kolayca ö¤renilebilmesi için, sisteminin tutarl› ve kolay olmas› gerekir. Bir baflka deyiflle dilin özelliklerinin insan mant›¤›n›n çal›flma sistemine uygun olmas› önemlidir. Kanaatimize ve tespitlerimize göre Türkçeyi koruyan ve yaflamas›n› sa¤layan da iflte onun sa¤lam yap›s›, basit ve kolay gramer özellikleridir. Bunlar flöyle özetlenebilir: *1) Türkçede erkek, difli, eflya diye kelime cinsiyeti yoktur3 (Räsänen 1957: 5152; Yüce 1987: 473; Yüce 2012: 497b). Yani Türkçe, kelimeler aras›ndaki eflitli¤i dikkate alan demokratik bir dildir. Kelimelerde cinsiyet olmay›nca artikel (harfitarif) de yoktur, bundan dolay› fiil çekiminde, isim çekiminde, s›fat çekiminde herhangi bir ayr›cal›k, karmafla ve güçlük görülmez. 2 3 (TDK); Diwan lugat at-Turk / Compendium of the Turkic dialects. Ed. and translated by R. Dankoff in collaboration with J. Kelly. Part 1. Cambridge, Mass. 1982. 427 p. 4°. --Sources of Oriental languages and literatures, 7 (I). - Turkish sources, 7 (I). Part 2. Cambridge, Mass. 1984. 381 p. 4°. Part 3. (Final vol.): Indices. Cambridge, Mass. 1985. 337 p., 7 microfiches in pocket 4°. Ali fiir Nevâyî’nin bu konudaki eseri Muhâkemetü’l-Lü¤ateyn için bkz. Barutçu-Özönder, Sema: Ali fiir Nevâyi, Muhakemetü’l-Lugateyn, Haz›rlayan Sema Barutçu-Özönder, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara 1996, 244+XVI S. Räsänen, Martti: Materialien zur Morphologie der türkischen Sprachen. (StO XXI.), Helsinki 1957, s. 51-52; Yüce, Nuri, “Türk Dili ve Lehçeleri”, ‹A 12 / 2 (=‹slam Ansiklopedisi), MEB Yay›nlar›, ‹stanbul 1987, s. 473; Yüce, Nuri, “Dil ve Edebiyat. Dil: Bafllang›çtan Cumhuriyete kadar”, D‹A 41 (‹stanbul 2012), 497b. Nuri Yüce • 7 *2) Türkçede kelimeler, kök+ek+ek+ek düzenine göre oluflur ve buna göre çal›fl›r4 (Wendt 1968: 318). Eklerin kapsad›klar› alan, t›pk› matematik gibi, büyükten küçü¤e, yani en kapsaml›dan en dara do¤ru s›ralan›r. Bundan dolay› Türkçe, mant›¤a, matemati¤e ve bilgisayara en uyumlu dildir. *3) Baflka dillerdeki gayrik›yasi, yani kurald›fl› fiiller5 (Wahrig 1975: 33a-42b; Steuerwald ve Köprülü 1966: 613-618) Türkçede yoktur; isim ve fiil çekiminde hiçbir uyumsuzluk bulunmaz. *4) Türkçenin kedisine özel ve mükemmel ses uyumu6 (Räsänen 1949: 50-51; Ergin 1962: 67-75) sa¤lam kurallara ba¤l› oldu¤undan, hem kelimeye gelen ekler sistemlidir, hem kelimelerin telaffuzu kolayd›r. *5) Baz› dillerdeki s›fat-mevsuf iliflkisinden do¤an zorunlu çekim kurallar›n›n oluflturdu¤u güçlükler Türkçede yoktur. *6) ‹simlerin çokluk hali, ilgili ismin ses yap›s›na göre +lar veya +ler olur7 (Grönbech 1936: 60-65; Räsänen 1957: 52-54). Tesniye (ikililik, ikili hal = dual) söz konusu de¤ildir. *7) Türkçe tutumlu bir dildir; k›sa sözlerle çok kavram› ifade imkan›na sahiptir. Yabanc› dillerdeki 100 sayfal›k bir kitap Türkçeye çevirildi¤inde 70-80 sayfa kadar bir yer tutar. Çünkü pek çok dilde, kelimelerle yaz›lan yard›mc› fiiller vs, Türkçede bir veya birkaç harften oluflan eklerle karfl›lan›r. Bu kadar mükemmel bir dile sahip oldu¤umuz halde acaba biz bu dile lay›k faaliyetler olarak ne yapt›k? Türkçenin kendisini koruyup varl›¤›n› sürdürmesinin herfleyden önce yap›s›ndaki bu ola¤anüstü mükemmellik sayesinde oldu¤unu bir kez daha hat›rlatal›m. 4 5 6 7 Wendt, Heinz F.: Das Fischer Lexikon, Sprachen, verfasst und herausgegeben von Dr. Heinz F. Wendt, Fischer Bücherei, Frankfurt / M und Hamburg 1968, s. 318. Almanca, ‹ngilizce, Frans›zca, Rusça ve daha baflka dillerde kurals›z fiillerin say›s› pek çoktur. Almancadakiler için bkz. Wahrig, Gerhard (1975): Deutsches Wörterbuch. Bertelsmann Lexicon-Verlag, München 1975, [Kurals›z filler s. 33a-42b, 177 adet]; ‹ngilizcede 200 kadard›r; bkz. http://www.ego4u.de / de / cram-up / grammar / irregular-verbs (Eriflim: 19.11.2012); Böyle fiiller o dillerin ö¤renilmesinde önemli güçlükler oluflturmaktad›r. Räsänen, Martti: Materialien zur Lautgeschichte der türkischen Sprachen. (StO XV.), Helsinki 1949, s. 50-51, 96-103, 136-148; Ergin, Muharrem: Türk Dil Bilgisi, ‹.Ü. Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›, 2. bs., 1962, s. 67-75. Grönbech, K[aare], Der Türkische Sprachbau. Levin & Munksgaard, Kopenhagen 1936, s. 60-65; Räsänen, Martti: Materialien zur Morphologie der türkischen Sprachen. (StO XXI.), Helsinki 1957, s. 52-54. 8 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Türkçeyi konuflan insanlar olarak bizler, adeta bir mirasyedi gibi dilimizi sadece kullan›yoruz, fakat onu inciten ve bozan muz›r faaliyetlere karfl› duyars›z kalarak görevimizi gerekti¤i biçimde yapm›yoruz. Geçmifle bakt›¤›m›z zaman millî ve siyasî varl›¤›m›z›, iktisadî ç›karlar›m›z› muhafaza ve idame ettirebilmek için, tarih sahnesinde var oldu¤umuzdan beri, her zaman mücadele etti¤imizi görürüz. Komflu devletlerle yap›lan say›s›z savafllar bunun kan›tlar›d›r. Fakat, nedendir bilinmez, dilimizi ve kültürümüzü muhafaza etmek veya onu yaymak konusunda ayn› hassasiyeti göstermemifliz. Eski Türk yaz›tlar›nda, Çinli k›zlarla evlenmenin, Çinliler gibi yaflama özentisinin, Türk kimli¤i ve varl›¤› için nas›l bir tehlike yaratt›¤›, sonraki nesillere bir vasiyetname mahiyetinde vurgulan›yor. Çinliler gibi olma kompleksinde, elbette Türkçenin göçebe ve köylü dili diye horlanarak, Çince konuflma özentisi de var. Uygurlar aras›nda Budac›l›k inanc›n›n benimsenmesi, Türkçeye, dinî metinler vas›tas›yla Sanskritçe, Toharca, So¤dca ve Çince terimlerin girmesine sebep oldu. ‹slamiyetin Asya içlerine kadar yay›lmas› neticesinde müslüman oluflumuz ise, bizim yepyeni ve farkl› bir dünya ile tan›flmam›z› sa¤lad›. Türkçe bu kez daha etkili ve biribirinden farkl› iki önemli dilin nüfuz alan›na girdi. Bunlardan biri Arapça di¤eri Farsça idi. Türklerin, ‹ranl›larla münasebeti ‹slamiyetten önce de vard›. Fakat, ‹randaki Fars egemenli¤inin müslüman Araplar taraf›ndan ortadan kald›r›lmas› sonucunda Türkler ‹slamiyetle ve Araplarla do¤rudan do¤ruya tan›flt›lar. Türk karakteriyle tam bir uyum sa¤layan ‹slam dininin Türkler taraf›ndan benimsenmesinden dolay› Arapça, din ve ilim dili olarak Türklerin e¤itim kurumlar›nda kullan›ld›. Bunun sonucu olarak Türkçe, e¤itimliler aras›nda bir konuflma dili olarak kald›. Fakat halk ile ba¤› güçlü olan okumufllar›n yaz›l›, okumam›fllar›n sözlü eserleri yine Türkçe olarak devam etti. Dînî ve ilmî eserlerin pek ço¤u Arapça yaz›ld›. Eskiden beri fliir ve edebiyat dili olma özelli¤ini sürdüren Farsça, Türklerin okumufl zümre edebiyat›nda etkili oldu. Böylece Türkçeye, bir yandan Arapça ve Farsçadan pek çok dil unsurlar› girdi; gerekli gereksiz binlerce kelime ve terkip kullan›ld›. Osmanl› devletinin e¤itimli kesiminin yaz› dilinde, özellikle ‹stanbul’un fethinden sonraki bir kaç yüzy›l boyunca Türkçedeki Arapça ve Farsça dil unsurlar› daha da ço¤ald› ve e¤itimlilerin yaz› diliyle halk›n konuflma dili aras›ndaki uzaklaflma iyice aç›ld›. Nuri Yüce • 9 Yukar›da da iflaret edildi¤i gibi, ‹slamiyetten önceki kudretli Türk devletlerinde oldu¤u gibi Selçuklu ve Osmanl› devletinde de, Türkçeyi baflka milletlere ö¤retmek flöyle dursun, kendi halk›na dahi do¤ru dürüst bir Türkçe dil e¤itimi verildi¤ine dair herhangi bir devlet politikas›na rastlanmaz. Ana dil Türkçe, ad›na uygun olarak, evde anadan ve aileden ö¤reniliyor ve Türkçe konuflan halk ile bir iletiflim arac› olarak kullan›l›yordu. Mekteplerde ve medreselerde dinî tedrisat için Arapçan›n sarf ve nahvi, Farsçan›n fliir dünyas›na girebilmek için Fars klasikleri okutuluyor; fakat mekteplerde ve medreselerde vatandafl›n gençlerine, Türkçenin e¤itiminin verilmesine lüzum görülmüyordu. Bat›daki teknolojik geliflmelerin sa¤lad›¤› pek çok üstünlük karfl›s›nda, Osmanl› devletinin askeri alanda u¤rad›¤› yenilgiler, toprak kayb›, iktisadi gerileme, e¤itimli insanlar›n azalmas› vs gibi sebepler yüzünden oluflan güven zay›flamas› ve moral bozuklu¤unu tamir ve telafi edebilmek için Tanzimatla bafllayan Bat›l›laflma sürecinde giriflilen ›slahat hareketleri ve bunun en önemli ad›mlar›ndan olan Bat› üniversitelerinde Türk ayd›n› yetifltirme çabas›, e¤itimli kesimin Bat› kültürü ile daha yak›ndan tan›flmas›n› sa¤lad›. Bunun do¤al sonucu olarak ülkemizde, özellikle resmi kurumlarda Bat›l›laflma süreci, bir baflka ifadeyle, Bat› etkisi bafllad›. Dil de bu etkinin d›fl›nda kalamazd›. Böylece önce Frans›zcadan, daha sonraki y›llarda ve günümüzde ‹ngilizceden, Türkçeye haflarat sürüsü gibi kelimeler girmeye bafllad› ve halen de girmekte. Cumhuriyet döneminde devlet deste¤iyle Türkçeye ola¤anüstü bir ilgi bafllad›. Bu amaçla Türk Dil Kurumu kuruldu. Okumufl kesimin Osmanl›cada kulland›¤›, fakat halk›n anlayamad›¤› yabanc› kelimeler yerine, Türkçe karfl›l›klar› tercih edilerek dilin sadelefltirilmesi gerekiyordu. Böyle iyi niyetle bafllayan sadelefltirme çal›flmalar›nda, yabanc› kelimeler dilimizden ç›kar›ld›, yerine Türkçe kökenli kelimeler al›nd›, Türkçe uygun karfl›l›k yoksa, yeni kelimeler türetildi, bu da yetmiyorsa uyduruldu. Sadelefltirme ifli, pek ço¤u dil uzman› olmayan bir tak›m gayretkefllerin elinde kald›, her afl›r›l›¤›n sonunun maraza dönüflmesi mukadder oldu¤undan, Cumhuriyet döneminde Türkçenin sadelefltirilmesi, as›l amac›ndan sapt›r›ld›; sadelefltirme adeta dilin k›s›rlaflt›r›lmas›na do¤ru sürüklendi. Öyleki okuma yazmas› dahi olmayan, fakat Türkçe konuflan milyonlarca insan›n türkülerinde, a¤›tlar›nda, günlük hayat›nda, yüzy›llardan beri kulland›¤› pek çok canl› kelime, Arapça veya Farsça kökenlidir diye, dilden ç›kar›ld›, sözlüklere bile al›nmad›. 10 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Türk Dil Kurumunda sadelefltirme çal›flmas› yap›ld›¤› günlerin birinde Atatürk Kuruma gelmifl çal›flma heyetine ne yapmakta olduklar›n› sormufl. “Arapça velhas›l kelimesi için Türkçe bir karfl›l›k ar›yoruz” demifller. Atatürk: “Yahya Kemal velhas›l kelimesini fliirinde kulland›, ona dokunmay›n,” diye buyurmufl. (Mehtap iri güller ve senin en güzel aksin / Velhas›l o rüya duruyor yerli yerinde). Hocalar›m›zdan A. Cafero¤lu anlatm›flt›: Birgün ‹smet ‹nönü Türk Dil Kurumuna u¤ram›fl, t›pk› Atatürk gibi o da sadelefltirme ifliyle meflgul olanlara o s›rada ne yapt›klar›n› sormufl. “Allah bu millete zeval vermesin” sözünün öz Türkçe nas›l söylenebilece¤i üzerinde çal›fl›yoruz” demifller. ‹smet Pafla flöyle bir düflünmüfl, sonra “Bunun hepsi Türkçedir, oldu¤u gibi b›rak›n” demifl. Cumhuriyet döneminde yetiflen yeni nesil, Osmanl›cadan kalan zengin dilin sahip oldu¤u edebî birikimleri ve kültür hazinelerini anlamaktan uzak, Türkçe dil varl›¤› üç-befl yüz kelimeyle s›n›rl› bir toplum haline geldi, veya getirildi. Bu da yetmiyormufl gibi, son 50 y›ldan beri Türkçe ihmal edildi, Türkçe ve dilbilgisi ad› alt›nda verilen dersler, dili sevdirmekten uzak bir tarzda sunuldu. Fakat buna karfl›n, Türkçe yerine modernlik makyaj›yla süslenen ve ça¤dafll›k propogandas›yla desteklenen yabanc› dil ile e¤itim, özellikle de ‹ngilizce e¤itim ve ö¤retim teflvik edildi, özendirildi, bunun da ötesinde, yüksek ö¤retim kurumlar›nda, makale ve kitaplar›n ‹ngilizce yay›mlanmas› daha makbul say›larak genç akademisyenler o yola yönlendirildi. Daha yak›n tarihlerde, bundan 10-15 y›l önce, bu ülkenin en önemli e¤itim kurumlar›nda görevli olanlar bile “Türkçenin ilim dili olmad›¤›” tarz›nda talihsiz sözler söylediler; devlet kademelerindeki baz› kesimler ilkö¤retimde, e¤itim dilinin ‹ngilizce olmas› için giriflimlerde bulundular. Dünyada olanlara bigane kalmaks›z›n sosyal, ekonomik ve teknik geliflmelerden yararlanmak için iletiflim arac› olarak kullan›lan en geçerli dilleri ö¤renmek elbette gereklidir. Ancak, bir iletiflim dilini amaca ulaflmak için araç olarak ö¤renmek ile onu ana dil yerine ikame edecek bir yola sürüklenmek aras›ndaki fark› ve tehlikeyi iyi görmek ve ona göre gereken tedbiri almak millî ve hayatî bir meseledir. Dilimizin edebi güzellikleriyle ö¤renilmesi, test s›navlar› ile olmaz; t›pk› bir sporcunun antrenman yapmas› gibi, sa¤lam ve güzel nesir ve naz›m metinlerini çok okuyarak, fliirleri ezberleyerek, edebi yaz› yazmay› deneye deneye ö¤renilir. Ça¤›m›z›n h›zla yay›lan teknoloji ve iletiflim araçlar›, sunduklar› imkanlar›n yan› s›ra, gençlerin vaktinin önemli bir k›sm›n› almakta, onlar›n güzel Türkçe konuflma ve yazmaya gerekli özen ve çabay› sarfetmelerine pek alan b›rakmamakta, onu adeta arka plana atmaktad›r. Ancak, her helal kazan›m, mutlaka disiplinli çal›flmakla, emek çekmekle ve ter dökmekle elde edilir. Çal›flma disiplini önce ailede bafllar, sonra okul- Nuri Yüce • 11 da devam eder. Biz bu iki önemli müessesemizi, millî ve manevi de¤erlerimize göre düzenlemek mecburiyetindeyiz. Bunu yapabilmek için millî ve manevi bilgilerle donanm›fl, fluurlu e¤itimcilere çok ihtiyaç var. Osmanl› kültüründe Mesnevîhânlar, yani Mevlanan›n Mesnevisini bafltan sona ezbere okuyabilen insanlar vard›, üstelik o metin Türkçe de¤il, Farsçad›r. ‹ran’da hâlâ fiehnameyi, Mesneviyi, Haf›z’›n Divan›n› t›pk› Kuran haf›zlar› gibi, bafltan sona ezberleyenler var. Azerbaycan’da pek çok kimse Fuzuli’nin, Hatayi’nin, fiehriyar’›n ve daha baflkalar›n›n fliirlerini ezbere okuyabiliyor. Baku’da bindi¤im bir taksinin floförü yol boyunca bana Fuzuli’den gazeller okumufltu. Bizde taksi floförlerimiz flöyle dursun, acaba edebiyat hocalar›m›z Fuzuli’den ya da öteki flairlerimizden kaç fliiri ezberden okuyabilirler? En çok okudu¤umuz istiklal marfl›m›z›n ilk iki dörtlü¤ünden sonrakileri, s›ras›n› flafl›rmadan do¤ru biçimde, acaba Türkiye Cumhuriyeti vatandafllar›n›n yüzde kaç› ezbere okuyabilir? 1990’l› y›llarda bir televizyon program›nda dört ö¤retim üyesi bilinçsiz kullan›lan tar›m ilaçlar›n›n zararlar›ndan bahsediyorlard›. Ziraat profesörü olan konuflmac› flöyle bir cümle söyledi: “Tar›m ilac› yap›lm›fl yerde otlayan ine¤in ölme flans› var”. Konuflmac›n›n bu cümlede kulland›¤› flans kelimesi maalesef çok flanss›z biçimde söylenmiflti. Belli ki ölme tehlikesi veya ölme ihtimali demek istiyordu. Fakat onun kulland›¤› cümleden ine¤in ölmeyi çok istedi¤i anlam› ç›k›yordu. ‹nek sözü de yetersiz kal›yordu. Orada otlayan yaln›z inek de¤il, s›¤›r cinsinden öküz, dana, bo¤a, düve vs de olabilece¤i gibi baflka türden hayvanlar da olabilirdi. Yani bir tek cümlede bir kaç yanl›fl bir anda a¤›zdan ç›km›flt›. Belki o konuflmac›, canl› yay›nda, akl›na uygun kelime gelmedi¤inden öyle söylemifl idi. Her gün televizyon ekranlar›nda dinledi¤imiz pek çok zevat k›skanmak kelimesini kullanmay› maflallah çok seviyor. Konuflmalar›n bütününden ç›kan anlama göre, bir kimseyi be¤endiklerini, ona imrendiklerini, g›pta ettiklerini, olumlu duygularla ifade etmek istiyorlar. Fakat kulland›klar› k›skanmak sözcü¤ünün olumlu hiç bir anlam› yoktur. Aksine k›skanmak “haset, çekememezlik, tahammül edememek” gibi kötü ve menfi anlamlar içerir; bunu ya düflünmüyorlar, ya da bilmiyorlar. 1973 y›l›nda Pariste düzenlenen Müsteflrikler kongresine kat›lm›flt›m. Aç›l›fl konuflmalar›n›n hepsi Frans›zca yap›l›yordu. Kat›l›mc›lardan UNESCO temsilcisi olan Hindistanl› bir profesör, “Frans›zca bilmedi¤ini, konuflmalar›n hiç olmazsa ‹ngilizceye efl zamanl› (simultane) çevirisinin yap›lmas›n› rica etti. Aç›l›fl konuflmas›n› yapan Frans›z bakan›n cevab› gayet sert, kaba ve kesindi: “Beyefendi, buras› Fransa, burada yaln›z Frans›zca konuflulur. Frans›zca bilmiyorsan›z, o sizin probleminizdir, bizim de¤il”. 12 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe De¤erli dostlar! Türkçeye yap›lan bir haks›zl›¤› sizler de duymuflsunuzdur: 24.11.2012 Cumartesi günü, saat 15.15’te TRT-Haber Kanal›nda bildirildi¤ine göre Hollanda’daki okullarda, ders saati d›fl›nda dahi olsa, Türkçe konuflan Türk ö¤rencilerin, okuldan uzaklaflt›r›lma ve at›lma cezas›yla e¤itim haklar› ellerinden al›n›yormufl. Bu ça¤d›fl› ve ba¤naz uygulamay› fliddetle ve nefretle k›nayoruz. Devletimizin buna karfl› tepki gösterip gerekli tedbiri ald›¤›n› umuyoruz. Bir milletin baflkalar› yan›ndaki sayg›nl›¤›, onun kendi millî ve manevi de¤erlerine bizzat kendi yöneticileri ve halk› taraf›ndan gösterilen hassasiyet ile do¤ru onant›l›d›r. fiehirlerimizdeki cadde kenarlar›nda s›ralanan ma¤aza ve dükkanlar›n tabelalar›nda s›r›tan yabanc› dil rezaleti, Türkçe kelimeleri bile yer yer yanl›fl yazmalar, ya da ‹ngilizce gibi yazma soytar›l›¤› art›k bir özgürlük olarak görülmemeli, aksine bir kamu mal› olan Türkçe’ye zarar vermek kapsam›nda, devletin ç›karaca¤› ve de uygulamas›n› tavizsiz yapaca¤› kanunlarla, t›pk› sigaraya karfl› yürütülen baflar›l› mücadele gibi, insanlar›m›z› bilinçlendirerek disiplin alt›na al›nmal›d›r. Türkçeyi sevmek ve saymak sadece kuru lafla de¤il, devletçe ve milletçe resmi ve özel hayattaki uygulamalarla ve duyarl› faaliyetlerle amac›na ulafl›r. Son 20 küsur y›ldan beri hem devletimizin hem özel kurumlar›m›z›n gayretleriyle dünyan›n pek çok ülkesinde Türkçe ö¤reten okullar ve dernekler ço¤almakta, onlar dilimizi yaymakta, milletimizin ve ülkemizin imaj›n› yükseltmekte ve gelece¤e ümitle bakmam›z› sa¤lamaktad›r8. Dilimizin önüne ç›kan tehlikeler karfl›s›nda bizim yapmam›z gereken fley, hiçbir yabanc› dil kompleksine kap›lmadan, kendi ana dilimiz Türkçe’nin de¤erini takdir etmek, onu iyi bilmek, do¤ru ve güzel konuflmak, mükemmel yazmak; çocuklar›m›za, dilimizin sahip oldu¤u kültür hazinelerini ve edebî eserlerini tan›tarak, sürekli ve çok okumalar›n› sa¤lamak suretiyle Türkçeyi bütün zenginli¤i ve güzelli¤iyle do¤ru ve mükemmel biçimde ö¤retmek olmal›d›r. Her biri uzun tecrübenin ve ince zekan›n ürünü olan atasözlerimizden, ö¤üt ve tavsiye niteli¤indeki vecîzelerden, Türkçeyi ustal›kla kullanm›fl olan flairlerimizin güzel fliirlerinden mutlaka, ama mutlaka mümkün oldu¤unca çocuklar›m›za ö¤retmeliyiz. Bunu bir gelenek haline getirerek nesilden nesile devam ettirilmeliyiz. Türkçemiz, diller aras›nda en mükemmel ve ö¤renilmesi en kolay dildir. Ne yaz›k ki halk›m›z›n pek ço¤u bunun fark›nda bile de¤il. T›pk› flairin dedi¤i gibi: O mahîler ki derya içredirler, deryay› bilmezler. 8 TÖMER’in Türkçe dil kurslar›, yurt d›fl›ndaki Türk Okullar›n›n kaliteli e¤itimi, Yunus Emre Enstitüsünün faaliyetleri vb. Nuri Yüce • 13 Kaynaklar Barutçu-Özönder, Sema (1996), Ali fiir Nevâyi, Muhakemetü’l-Lu¤ateyn, Haz›rlayan Sema Barutçu-Özönder, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara 1996, 244+XVI S. Cafero¤lu, Ahmet (1972), “Kaflgar’l› Mahmut ve Divanü Lügati’t-Türk”, Divanü Lügati’t-Türk Dizini (Ankara 1972) s. XI-XXII. Ergin, Muharrem (1962), Türk Dil Bilgisi, ‹.Ü. Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›, 2. bs., 1962. Grönbech, K[aare] (1936), Der Türkische Sprachbau. Levin & Munksgaard, Kopenhagen, 1936. Kafl¤ari, Mahmûd b. Hüseyn (1072-1074), Divanü lûgati t-Türk, Çevirileri: Divanü lugatit-Türk tercümesi. Çeviren: Besim Atalay. Cilt I: Ankara 1939. 34+530 S.; Cilt II: Ankara 1940. 366 S.; Cilt III: Ankara 1941. 452 S.; Cilt IV: Divanü lugat-it -Türk Dizini “Endeks”. Ankara 1943. 40 S (Yanl›fl-Do¤ru listesi), 886 S. (TDK); ‹ngilizce çevirisi: Diwan lugat at-Turk / Compendium of the Turkic dialects. Ed. and translated by R. Dankoff in collaboration with J. Kelly. Part 1. Cambridge, Mass. 1982. 427 p. 4°. --Sources of Oriental languages and literatures, 7 (I). - Turkish sources, 7 (I). Part 2. Cambridge, Mass. 1984. 381 p. 4°. Part 3. (Final vol.): Indices. Cambridge, Mass. 1985. 337 p., 7 microfiches in pocket 4°. T›pk›bas›m›: Divanü lugat-it -Türk. T›pk›bas›m “Faksimile”. Ankara 1941. 638 S., 8+5 S. (Türk Dil Kurumu); Daha temiz olarak Divanü lûgat'it-Türk. T›pk›bas›m / Facsimile. Ankara 1990. 638 S. (Kültür Bakanl›¤› Yay›nlar› 1205, Klasik Eserler Dizisi 11). Räsänen, Martti (1949), Materialien zur Lautgeschichte der türkischen Sprachen. (StO XV.), Helsinki 1949. Räsänen, Martti (1957), Materialien zur Morphologie der türkischen Spra-chen. (StO XXI.), Helsinki 1957. Steuerwald, Karl, Köprülü, Cemal (1966), Langenscheidts Taschenwörterbuch der türkischen und deutschen Sprache, Teil II: Deutsch-Türkisch, Langenscheidt: Berlin-München-Zürich 1966, [Almanca’n›n gayrik›yasî fiilleri s. 613-618, hepsi 191 adet]. Wahrig, Gerhard (1975): Deutsches Wörterbuch. Bertelsmann Lexicon-Verlag, München 1975, [Kurals›z filler 177 adet, s. 33a-42b]. Wendt, Heinz F. (1968), Das Fischer Lexikon, Sprachen, verfasst und herausgegeben von Dr. Heinz F. Wendt, Fischer Bücherei, Frankfurt / M und Hamburg 1968. Yüce, Nuri (1987), “Türk Dili ve Lehçeleri”, ‹A 12 / 2 (=‹slam Ansiklopedisi), MEB Yay›nlar›, ‹stanbul 1987, s. 468b-530b. Yüce, Nuri (2012), “Dil: Bafllang›çtan Cumhuriyete kadar”, D‹A 41 (‹stanbul 2012), 497a-500c. Gelece¤in Türkçesini Bekleyen Tehlikeler Saim Sakao¤lu* Elimizdeki belgelerin bilimsel yöntemlerle incelenmesi, dilimizin sürekli bir de¤iflim içinde oldu¤unu göstermektedir. Bu de¤iflimin bir bölümü dilimizin güzelleflmesini ve geliflmesini sa¤larken bir bölümü de âdeta onun geliflmesinin önünü kesmektedir. Bütün kelimeleri Türkçe olan bir atasözümüzün zamanla baflka dillerden al›nan kelimelerle yeniden flekillenmesi, elbette Türkçemizin geliflmesi aç›s›ndan pek de yararl› olmam›flt›r. Bu durumu en güzel yans›tan sözümüz ise, 11. yüzy›lda, ‘Endik uma evlikni a¤›rlar.’ fleklinde olan sözümüzün günümüzde, ‘fiaflk›n misafir ev sahibini a¤›rlar.’ fleklini alan sözümüzdür. Bu örnekleri ço¤altmay› gerekli görmüyoruz. Dün, yüzy›llar boyunca yavafl yavafl de¤iflen dilimiz, son 50 y›ldan beri ak›l almaz bir h›zla de¤iflime u¤ramaktad›r. Âdeta sihirli baz› ellerin yön vermesiyle gerçeklefltirilen bu de¤iflme, önlenemez boyutlara ulaflm›flt›r. Yüzy›llarca sadece imparatorlu¤un baflflehri ile birkaç sancakta görülen bu olumsuzluklar günümüzde ülkemizi bir uçtan bir uca sarm›fl durumdad›r. 50 y›l öncesine kadar koruyabildi¤i güzellikleriyle ayakta duran dilimiz, ne ac›d›r ki günümüzde sars›nt› geçirmektedir. Dilin de¤iflme ve geliflme aflamalar›n›n belirlenmesinde baz› ölçütler vard›r; bunlar o dilin içinde bulundu¤u durumun de¤erlendirilmesine yard›mc› olurlar. Ayn› zamanda ad bilimi araflt›rmalar› da yapan birisi olarak, benim göz önüne alaca¤›m ölçütlerin bafl›nda, her çeflit ad›n ald›¤› flekil veya u¤rad›¤› de¤ifliklikler gelmektedir. Osmanl› devletini yöneten 36 sultan›n adlar›na bir göz at›l›rsa belli bir dönemden itibaren abd ile bafllayan adlar›n birden bire artt›¤› görülecektir: I ve II. Abdülhamid, * Prof. Dr. Saim Sakao¤lu, Selçuk Üniversitesi E. Ö¤retim Üyesi, Konya. [email protected] 16 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Abdülmecid, Abdülaziz. Hatta sultan olmayan son halifenin ad› da Abdülmecid’dir ve imparatorluk devam etseydi o da II. Abdülmecid olarak an›lacakt›. Belki de arkas›ndan gelecek olanlar›n adlar›n›n önünde II ve III. gibi ifadeler yer alacakt›. Dil ve ad konular›yla yak›ndan ilgilenenleriniz kolayca hat›rlayacakt›r. 20 y›l kadar önce, Karaman Belediyesi, ad› Türkçe olmayan iflyerlerine ifl yeri açma izni vermeme karar› alm›flt›. Daha sonra baz› il ve ilçelerimiz de bu yöntemi uygulamaya bafllam›fllard›. Ancak bir zamanlar var olan fakat 1980’li y›llar›n birinde kald›r›lan benzer bir karardan sonra bafl›n› al›p giden ifl yerlerinin adlar›ndaki afl›r› serbestli¤i destekleyenler de ortaya ç›km›flt›. Hâlâ ayn› gazetede hemen her gün fliirden romana, müzikten heykele dair yaz›lar› yay›mlanan, asl›nda eski bir dergici ve yazar olan kiflinin kulland›¤› bir bafll›k herkesi flafl›rtm›flt›: Tabela adlar›yla Türkçe düzelmez. Yazar›m›z›n gözü ayd›n olsun, tabelalarla yeterince bozulamayan Türkçemiz bu kez konut adlar›yla bir kez daha sars›nt› geçirmektedir. Özellikle yüksek bask›l› gazetelerin hafta sonu nüshalar›nda, uçaklarda ücretsiz olarak verilen dergilerde ve baz› kurum ve kurulufllar›n lüks bask›l› dergilerinde yer alan bu konut reklamlar›, lüksü ve fiyatlar› aç›s›ndan baz›lar›n›n dudaklar›n› uçuklatabilir, ancak bizim duda¤›m›z›n uçuklama sebebi adlardaki yozlaflma ve taklitçiliktir. Bu konuda aylardan beri izledi¤imiz reklamlardaki tespitlerimiz bu ac› gerçe¤i dile getirecektir. Biz, ayr›ca çeflitli sebeplerle bulundu¤umuz illerimizdeki durumlar›, ayn› flekilde gazete reklamlar›nda izlemeyi sürdürdük. O illeri ve bir ilçeyi s›ralamak isteriz: ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Adana, Mersin, Gaziantep, Trabzon, Kütahya, Bilecik, Kastamonu, Nevflehir, Konya ve Bodrum. Taraf›m›zdan, ‘mesken ad› yozlaflmas›’ olarak adland›r›lan olay, ne yaz›k ki lüksü ve güveni sa¤lamak için yabanc› kelimelerin sihrine (!) s›¤›nmaktan baflka bir fley de¤ildir. Ancak bu konuda örnek al›nabilecek güzel adlar, az da olsa, vard›r. Son y›llarda otel, belki de hotel, adlar›nda dikkati çeken kelime grand’d›r. Bazen, ‘Acaba diyorum, Hilton gibi, Dedeman gibi bu ad da bir oteller zincirinin ad› m›d›r?’ Do¤rusu ad›n üzerinde durmak istemedim. Son üç y›l içinde ‹stanbul ve Elaz›¤’da kat›ld›¤›m iki dil toplant›s›nda sunum yapan iki radyo ve televizyon sunucusunun konuflmalar› âdeta birbirini tamaml›yordu. Say›n Ayfle Egesoy ile Say›n Zafer Kiraz, önce baz› bilgileri vermifller, sonra da baz›lar›m›z›n gazetelerin köfle yaz›lar›nda okudu¤u, bizleri gülümsetirken düflündürmek, yüre¤imizi burkmak için verdi¤i, o özel olarak haz›rlanm›fl metinleri seslendirmifllerdi. Bir hat›rlatma olmak üzere Say›n Egesoy’un konuflmas›ndan alaca¤›m birkaç cümle taraf›n›zdan da yabanc› karfl›lanmayacakt›r. Burada; özenle seçilmifl marka Saim Sakao¤lu • 17 adlar›yla baz› kelimelerin s›ralanmas› elbette var›lan sonucu abart›l›, biraz da mizahi bir üslupla de¤erlendirmek içindir. “Vatandafl Osman Bey sabah saat yedide Casio masa saatinin alarm›yla gözlerini açt›. Puffy yorgan›n› kald›rd›. Hugo Boss pijamalar›n› ç›kar›p Adidas terliklerini giydi. Banyoya geçti, Clear flampuan› ve Protex sabunuyla duflunu ald›. Colgate ile diflini f›rçalad›. Rowenta ile saçlar›n› kuruttu. Bils gömle¤ini ve Pierre Cardin tak›m›n› giydi. Lipton çay›n› içti, Sony televizyonunda medya özetlerini ve flash haberleri izledi. Citizen kol saatine bakt›, aile fertlerine bye bye deyip Hyundai otomobiline bindi.” (Egesoy 2010: 137) Yaz› uzay›p gidiyor. Biz, bin bir zahmetle Osman Bey’i evinden yolcu edebildik. O daha ifl yerine varacak. Ara at›flt›rmalar›ndan sonra ö¤le yeme¤ini yiyecak, iflleriyle ilgilenip akflam üzeri evine dönecek. Zaman› gelince de yata¤›na girip uyuyacak. Siz bu arada onun hayat›na giren kaç ithal kelimeyi kaç›racaks›n›z bakal›m! Say›n Zafer Kiraz’›n Elaz›¤’da yapt›¤› konuflmada verdi¤i örneklerle kurulan metinde, yukar›da bir bölümünü verdi¤imiz örnek metne benzer bir yap› sergilemektedir. Dilimiz, bir bölümü marka olan kelimelerle zenginleflirken iflyerlerinin al›nlar› da o adlarla süslenmektedir (!) Özellikle yabanc› markalar›n kocaman adlarla caddeleri kirletmeleri de iflin cabas›… On y›l önce yapt›¤›m bir araflt›rman›n sonuçlar›n› bir makale olarak yay›mlam›flt›m: Cumhuriyet’ten Günümüze Konya’da ‹fl Yeri Adlar› (Sakao¤lu 2003: 199-209). Biz iflin kolay›na kaç›p flehrin birkaç ana caddesini dolafl›p oralardaki adlarla s›n›rl› kalmam›fl, 1921 y›l›na kadar inmifltik. Bu yaz›m›zda, Konya ilimizde yay›mlanan gazeteler belirli dönem aral›klar›yla taranm›fl, ifl yerlerinin adlar› belirlenmifltir. Bu belirleme iflinde haberlerde yer alan adlarla verilen ilan ve reklamlardaki adlar de¤erlendirilmifltir. Konya’da yay›mlan›p da örnek adlar› alaca¤›m›z gazetelerin ilki Halk olup Cumhuriyetimizin ilan›ndan bir y›l önce yay›n hayat›na at›lm›flt›r. K›sa ömürlü bir gazete olan Halk’ta bize örnek olabilecek haber, ilan ve reklamlar yer almaktad›r. Mesela, bugün de gazetelerin vazgeçilmezlerinden olan nöbetçi eczane adlar› baflta gelmektedir. Türk Eczanesi, Ertu¤rul Eczanesi, S›hhat Eczanesi. ‹flin en ilgi çekici yan›, hepsi de bizim yazd›¤›m›z gibidir; yani Eczane Türk, Eczane Ertu¤rul gibi bütünüyle Bat› hayranl›¤› kokan ad vermeler de¤ildir. Eskiler, bugün konfeksiyon ad›n› verdi¤imiz ifl alan›na haz›r elbisecilik, bu iflle u¤raflanlara haz›r elbiseciler ad›n› vermifllerdi. Ancak o y›llarda haz›r elbisenin azl›¤›n›n yan›nda terzilerin çoklu¤u da unutulmamal›d›r. An›lan o k›sa dönemde adlar›n› belirleyebildi¤imiz baz› ifl yerlerini flöyle bir hat›rlayal›m: Hac›dedezade Han›m- 18 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe lar Terzihanesi, Moda Han›mlar Terzihanesi, Misak-› Millî Terzihanesi. Dikkati çeken nokta, han›m terzihanelerinin de duyurulmas›d›r. Farkl› alanlardan alaca¤›m›z flu birkaç ad da dönemin ad seçme konusundaki duyarl›l›¤›n› ortaya koymaktad›r: Yeni K›rtasiye, Halk K›rtasiye Ma¤azas›, Halk Matbaas›, fieref Oteli, Hilal-i Ahmer Foto¤rafhanesi, Ehram Ticaret. Bunca ad›n aras›nda dikkatimizi çeken tek kelime Moda’d›r. Öbür adlar›n ço¤unlu¤u Türkçe olup baz›lar› Fars dilinin kural›na göre yap›lm›fl tamlamalardan oluflmaktad›r. Ancak bu durum yad›rganmamal›d›r; dönemin fliir adlar›, roman adlar›, k›sacas› edebiyat dünyas›n›n eserlerinin adlar› da benzer yap›dad›r. Babal›k, 1910 y›l›nda Konya’da yay›n hayat›na at›lan önemli bir gazetedir. Onun 1921-1922 y›llar›na ait say›lar›na da bu gözle bakmak istedik. Böylece ayn› dönemde yay›mlanan iki gazetenin haber, ilan ve reklamlar›ndaki adlar› birlikte inceleme f›rsat›n› yakalam›fl olaca¤›z. Ertu¤rul Eczanesi ile Ehram Ticaret burada da yer al›rken a¤›rl›kl› olarak lokanta adlar›n› görüyoruz: Türk Lokantas›, Merkez Lokantas›, Zehra Han›m Lokantas›. Öbür ifl yerlerinin adlar› ise flöyledir: ‹stikamet Eczanesi, ‹stikamet Terzihanesi, Hasan Behçet Foto¤rafhanesi, A¤ao¤lu Ticaret (velesbit ‘bisiklet’ ticareti) ve tabii olarak Babal›k Matbaas›. Burada dikkatimizi çeken iki kelime vard›r: Lokanta ve foto¤raf. Bunlar da, t›pk› moda kelimesinde oldu¤u gibi, dilimize daha önce girip yerleflen, edebî eserlerde de yer alan kelimelerdir. ‹kinci Dünya Savafl›’n›n ülkemize getirdi¤i s›k›nt›lar yay›n organlar›n›n sayfalar›na da yans›m›flt›r. Art›k 1940 sonras› gazetelerinde pek az ilan ve reklam yer almaktad›r. 1947 y›l›nda yay›n hayat›na at›lan Selçuk gazetesi daha çok resmî ilan alm›flt›r. Az say›daki özel ilan ve reklamlarda görülen adlar da s›n›rl›d›r. Ancak dikkatimizi çeken nokta farkl› kavramlar›n ve farkl› adlar›n devreye girmesidir: Süs Ma¤azas›, ‹stirahat Oteli, Sakarya Oteli, fiehir Lokantas›, Halk Tatl›c›s›, Ülkü Bas›mevi ve Dölen Pastanesi. Bu adlardan sadece sonuncusu bir ailenin soyad›d›r. Sat›fl› ço¤alan gazetelerin yay›mlanmas›ndan sonra onlara verilen ilan ve reklamlarda da bir art›fl görülür. fiu anda Konya’da yay›mlanmakta olan gazetelerin en eskisi olan Yeni Konya’n›n ilk iki y›l›ndan (1949-1950) itibaren dil konusunda duyarl› oldu¤unu hat›rlatmak isterim. Bir önemli nokta da, bu gazetenin o dönemdeki yazarlar›n›n Türkçeye verdikleri önemdir. Ayr›ca kamyon ve traktör say›s› artm›fl, beyaz eflya ad›n› verdi¤imiz ev gereçleri de görülmeye bafllanm›flt›r. Bunlar da ifl yeri adlar›n› etkilemifltir. Afla¤›da belirli bir s›raya göre çeflitli mesleklerden ifl yeri adlar› verilecektir: Saim Sakao¤lu • 19 Yeni Do¤an Ucuzluk Pazar›, Kunt Pazar›, Mut Pazar›, Güven ‹fl Bürosu, Mekanik Büro (çamafl›r makinesi onar›m›), Larende Motor Tamir Atölyesi, Otomar, Konak Oteli, Özen Bas›mevi, Doyuran Lokantas› (soyad›), Lezzet Lokantas›, Halk Tatl›c›s›, Do¤ufl Bakkaliyesi, vb. Gazete say›s›n›n artmas›, ülkenin ekonomik durumunun daha iyiye gitmesi, yeni ticari anlay›fl gibi sebeplerle gazetelere verilen ilan ve reklamlar da art›yordu. Baz› gazetelerin özellikle Türkçeye özel bir önem vermeleri ise ilan ve reklamlara yans›maya bafllam›flt›. Afla¤›da, 1958-1961 y›llar› aras›nda Konya’da yay›mlanan; Özdemokrat Konya, Sabah ve Zaman gazetelerinden derlenen ifl yeri adlar›ndan örnekler sunulacakt›r. Adlarda Türkçeye gösterilen özen gözden kaçmamaktad›r: fiafak Biçki Dikifl Yurdu, Özen Bas›mevi, Birlik Lastik Ayakkab›lar›, Köylü Lastikleri, Nur Taksi, Ünal Ma¤azas›, Y›ld›z Matbaas›, Saray Radyo Ma¤azas›, Metin Muhasebe Bürosu, Varl›k Emlak Bürosu, Bakgör Kundura Evi, Tamspor Ma¤azas›, vb. Dikkat edilirse art›k hane’ler ortalarda görünmüyor, yerini ev kelimesi al›yor. ‹fl yerlerinde görülen bu Türkçe adlar›n saltanat› 1980’li y›llar›n bafl›na kadar sürüp gider. Yeni mesleklerin ortaya ç›kmas›, yeni adlar› da beraberinde getirmifltir. Afla¤›da bu dallar›n adlar› an›lmadan baz› ifl yeri adlar› verilecektir. Seçimimizde ilk defa konulan adlara a¤›rl›k verilmifltir: Alt›nçizme Kundura, Özçelik (beyaz eflya), Büyük Eczane, Ifl›k Eczanesi, Köflk Sinemas›, Saray Sinemas›, Avare Pavyonu, Texas Gazinosu, Arzum Emlak Bürosu, Birlik Emlak Bürosu, Birol ‹nflaat, Evkur Mühendislik, Türker Mühendislik-Mimarl›k Bürosu, Yeni Kitabevi, Bomonti Kafeterya, Roket Restaurant, Yayla Lokantas›, Elif Tuhafiye, Gülp›nar Manifatura, Ar›soy Nakliyat Ambar›, Divan Oteli, Turistik Hotel Sema, Baflaran Rektefiye, Galeri Faruk, Mert Saatçi, fien Saatçi, Aydo¤du Tavukçuluk, Pakifl Yorganc›s›, Y›lmaz Gömlekçisi, Oto Nakliyat, Kale Nakliyat, Alt›nses Radyo Atölyesi, Ömür Plastik, Koçaklar Fuel Oil, Yürür Daktilo Kursu, vb. Görülece¤i üzere pek çok yeni ifl kolunun temsilcileri çal›flma hayat›nda kendilerine birer yer bulabilmifllerdir. Örneklerimiz aras›nda ikisi var ki dikkatleri üzerine çekmektedir: Turistik Hotel Sema ve Galeri Faruk! Art›k ifl yerlerine Bat› dillerinin kurallar›na göre ad vermeye bafll›yoruz. Öncülerimiz mi? ‹stanbul’daki ifl yerlerinin benzer adlar›… Buraya kadar verdi¤imiz ifl yeri adlar asl›nda kendi dönemlerine göre Bat›l› kelimelere yavafl yavafl kap›lar›n› açan öncü adlar olarak alg›lanmal›d›r. Çünkü sekiz on y›l geçmeden Konya ifl yerlerinin adlar›na bulaflan yabanc› kelime kullanma hastal›¤›n›n mikroplar› o kadar h›zl› yay›lm›flt›r ki belki de insanl›k tarihinde hiçbir hastal›¤›n mikrobu bu kadar h›zla yay›lmam›flt›r. Bu adlardan baz›lar› elbette Ba- 20 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe t›’dan ‹stanbul ve Ankara’ya s›çrayan, oradan da Konyal› merakl›lar›n (!) kap›verdikleri mikrobik kararlard›r. ‹flte onlardan örnekler: ‹nternet House, ‹nternet Home, ‹nternet Center, ‹nternet Cafe, Man Hair Styling, Hair Center, Car Wash, Junior Options, Soft Body, Family Game Club, Jest Mode, Blue System, Antikit, Cocktail, Cinema Night Club, Easy Wash, CD Store, Poseidon Cafe ve daha neler neler. Ancak biraz insaf› olanlar (!) da yok de¤il… ‹nsaf›n nas›l bir fley oldu¤unu elbette merak etmiflsinizdir. Söyleyelim. Adda yer alan kelimelerden biri veya ikisi Türkçe ise durumu kurtar›yoruz! ‹flte birkaç örnek: Çay Center, Cafe Paflaba¤, Perfect Bayan Kuaförü, Ifl›klar Fast Food, Cep Office, Star Men Erkek Giyim, Cinema Kent, Can Baby Center, vb. Bu arada Türkçeye sayg› göstermeleri aç›s›ndan kendilerine teflekkür edece¤imiz ifl yerleri de vard›. Onlar›n adlar›n› anarken dilimiz ad›na ne kadar ö¤ünsek ve sevinsek azd›r diyorum: Ar›c›, Bu¤ra, Burcu, Ç›naralt›, Damla, De¤iflim, Dolunay, Eray, Erifl, Gökkufla¤›, Gürler, ‹lgi, ‹lterifl, Kavufl, Özlem, Selcen, Tomurcuk, Ya¤mur, Yetifl, Y›ld›z, vb. ‹fl yeri adlar›n›n sayfas›n› kapat›rken daha tehlikeli bir konuya da k›saca de¤inelim. Yabanc› kelimelerle kurulan ifl yeri adlar›ndaki bu yozlaflma ald› bafl›n›, gidiyor. Hani o ünlü sözdeki gibi, ‘Bindik bir alamete…’ hesab›. La Starada, Home Furnutire, Home Collection, vb. Ya bu tür adlar› seçerken yaflad›¤›m›z topraklar›n, bilmem kaç bin y›l önceki sakinlerini hat›rlatacak adlar›n konulmas›… Do¤rusu bu konu ile ilgili örnek vermek istemiyorum. Halk›m›z›n flekillendirme ve anlamland›rmas›yla Anadolu gibi güzel bir söyleyifle sahip ana karam›z›n ad›ndan niye kaç›yoruz ki? Nüfusu on dört milyona dayanan flehrimizin ad›ndan memnun mu de¤iliz? ‹zmir’lefltirdi¤imiz, söylemede bile s›k›nt› çekti¤imiz o eski ad› niçin canland›rmak istiyoruz? Onlar›n yeri tarih kitaplar›d›r, co¤rafya kitaplar› de¤il. Bildirimizin bafl›nda baz› illerimizi sayarak yeni bir felaketin haberini vermifltik: Mesken ad› yozlaflmas›. Her zaman oldu¤u gibi Bat›’dan bu sefer ad koyma zavall›l›¤›n› ithal eder olduk. Avrupa’s›ndan Amerika Birleflik Devletleri’ne var›ncaya kadar; güzelli¤i ve samimiyeti kalmam›fl, gösterifle kaçan, kendini be¤enmiflli¤i simgeleyen, ne idi¤i pek bilinen adlar konulmaya bafllanm›flt›r. Bu yeni tür ad koyman›n aras›na s›k›fl›p kalan birkaç ad› da sayg›yla anmak isteriz. Bir zamanlar insan›m›z ekonomik durumuna göre; çad›r, kulübe, ah›r sekisi, gecekondu, ev, apartman dairesi, bahçeli ev, konak, köflk, villa, vb. adlarla an›lan meskenlerde otururlard›. Siz bu adlara baflkalar›n› da ekleyebilirsiniz. Art›k günümüzde bunlara yenilerini eklememiz gerekiyor. Bunlar›n bafl›nda rezidans (residance) gel- Saim Sakao¤lu • 21 mektedir. Böyle bir ortamda oturmak, kartvizit bast›rmak, telefonla veya mektupla adres bildirirken bu kelimenin üzerine özellikle vurgu yapmak o evde oturman›n kaç›n›lmaz bir sonucu oluyor. K›rk elli y›l önce Amerika Birleflik Devletlerindeki zenginlerin âdeta s›¤›nd›klar› ‘security’ özelli¤i tafl›yan modern hapishanelerin Türkiye flubelerinin aç›lmas› belki bir dereceye kadar hakl›l›k kazanm›fl olabilir. Ama bu tür ça¤dafl / asri / modern, ne derseniz deyiniz, meskenlerinize de oralardan ad ithal etmeyiniz. Güzel Türkçemizin ad zenginli¤inden kaçarken bir yerden sonra da yabanc› adlara s›¤›nm›fl olmuyor muyuz? Eski tarihli yerli filmlerde gördü¤ümüz, büyük flehre göçmüfl, biraz babadan kalma, biraz da iflini iyi becerdi¤i için elde etti¤i geliriyle yeni hayata ayak uydurmaya çal›flan zenginlerimizin nas›l karikatürize edildi¤i hat›rlayacaks›n›z. Günümüzde ise bu ifller daha kolay flartlarda gerçeklefltiriliyor. Krediler, çekler, senetler, vb. imkânlar insan›m›z› bu tür s›n›f atlatan mekânlarda oturmaya zorlamaktad›r. Kimsenin oturdu¤u mekâna kar›flmak hakk›m›z da de¤il haddimiz de… Ancak oralara konulacak / verilecek, daha do¤rusu ithal edilecek adlara kar›flma hakk›m›z›n oldu¤una inan›yorum. Ben öz vatan›mda mesken adlar› aç›s›ndan ‘garip’ olmak istemiyorum. Afla¤›da, tam alt› ay boyunca gazete ve belirli dergilerden derledi¤im mesken adlar›n› bulacaks›n›z. Belki de bu ad zenginli¤ine, ‘mesken adlar› enflasyonu' da diyebilirsiniz. Bu adlar›n bir bölümünün Bat›’dan al›nd›¤› muhakkakt›r, ancak bizim ince zekâm›z›n da, geliflmifl zevkimizin de bu iflte bir rol üstlendi¤ini hat›rlatmak isterim. Baz› yerli dizilerde de örne¤ini gördü¤ümüz kökünden uzaklaflm›fl, yenilik ad› alt›nda taklitçili¤e soyunmufl ifl adamlar›n›n ticari kayg›larla ortaya koydu¤u cicili bicili adlar›n cazibesine kap›lmaya haz›r binlerce insan›m›z varken elbette ifl dünyas› bu tür ‘lüks adlar’›n kap›s›n› çalacakt›r. Bu adlar›n aras›nda hepimizin hofluna gidecek olanlar› da elbette vard›r. Bunlar Türkçe adlard›r ve son derece anlaml› söyleyifllerdir. Örneklerimize öncelikle bunlarla bafllayal›m, sonra öbürlerinden bir seçme yoluna gidelim. ‹lk bölümdeki adlar› illerimize göre vererek co¤rafi da¤›l›m› da göz önünde bulundurmak isterim. Adana: Bahçe Kent Konutlar› ‹stanbul: Eminevim ‹zmir: Güzeltepe Konaklar›, fielale Evleri, Yüksek Vadi Evleri, Keyifli Yaflam Evleri, Su Evleri Konya: Meram Ba¤ Evleri Trabzon: 1001 P›rlanta Vadisi Bodrum: Yal›kavak Gökçebel Evleri 22 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bu adlardaki; fielale, P›rlanta, Vadi, vb. kelimeler yad›rganmamal›d›r, onlar kim bilir ne zamandan beri Türkçemizin çevrimine girmifltir. Bu adlar›n baz›lar›n› çocu¤umuza ad olarak koymufluz, baz›lar›n› ise co¤rafyam›z›n ad› olarak gündemde tutmufluz. Öbür adlar aras›nda, ‘melez adlar’ diyebilece¤imiz yap›da olanlar›n say›s› da bir hayli fazlad›r. Bu tür adlar›n kullan›lmas›n›n her birinin ayr› birer aç›klamas› olmal›d›r. Bunlar›n yorumlanmas› sizlerin de¤erlendirmesine b›rak›yorum. Ankara: Sinpafl ‹ncek Life ‹stanbul: Dumankaya Konsept, Suryap› Exen ‹stanbul, Terrace Do¤a, Koruflorya, Narlife ‹zmir: Soyak Siesta, Maviflehir Siesta Bodrum: Yal›kavak Sunset Villar› Bu adlardaki baz› kelimelerin yap›mc› firman›n ad› oldu¤u da unutulmamal›d›r. Ülkemizin çeflitli yerlerinde bu tür adlar konulurken yer verilen baz› kelimeler dikkatimizi çekmektedir: Park, Tower, Residans, vb. Onlar ayr› bafll›klar hâlinde al›nacakt›r. Böylelikle ad konulmas›nda a¤›rl›¤› hissedilen kelimelerin hangileri oldu¤u da ortaya ç›km›fl olacakt›r. “Park” ile oluflturulan adlar bazen ayr› yaz›l›rken, bazen de bitiflik olarak yaz›lmaktad›r. Biz gördü¤ümüz flekle ba¤l› kalarak al›yoruz. Adana: Parklife, Serapark Evleri Ankara: Park Oran Konutlar›, Troya Park ‹stanbul: (Örne¤i flimdilik bulunamam›flt›r.) Konya: Mercan Park, Reyhan Park, Nergispark / Nergis Park Kütahya: Kütahya Green Park Evleri Trabzon: Kaflüstü Deniz Park TOWER (tâv›r) m› diyece¤iz, yoksa TOWER (tover) mi? Son y›llarda yap›lar› sebebiyle adlar›ndan daha çok an›lan Tower modas› ald› bafl›n› gidiyor. Bu kavram Bat› dillerinde bizimkinden daha farkl› yap›lar› ça¤r›flt›rmaktad›r. Bizde ise gösteriflli ve farkl› mimari yap›daki binalar› hat›rlatmaktad›r. fiimdilik sadece ‹stanbul’da görülen bu ‘tâv›r’lar›n Anadolu’yu ne zaman fethedece¤ini (!) merak etmekteyim. ‹stanbul: Palladium Tower, Trumps Tower, Royal Tower, Nurol Tower, Ataflehir My Towerland “Rezidans” ad› yeni yeni ço¤almaktad›r. Belki de bir s›n›f atlama iflareti olarak kabul edilmektedir. Sat›p savan, sonuçta bir rezidans alanlar var m›, bilemiyorum Saim Sakao¤lu • 23 ama var oldu¤una inan›yorum. Türkümüzdeki ‘sand›¤›n› sepetini satan’ genç k›z gibi, bu ifli göze alanlar›n olaca¤› da muhakkakt›r. ‹stanbul: The ‹stanbul Residence, Parima Residence, Trend Luxory Residence Collection Trabzon: Akçayaflam Residence Farkl› Sesler bafll›¤› alt›nda verilecek olan adlar o kadar çok renge bürünmüfltür ki… Bu adlar› baflka bir konu ile ilgilendirebilmeniz bile mümkündür. Bu adlar› illerimize göre verece¤iz. Bilinen adlar›n yer ald›¤›, resmî adlar›n bafltan ç›kar›ld›¤› örneklerin baz›lar›n›n al›n›fl sebepleri üzerinde uzun uzun düflünmemiz gerekecektir. Adana: Arma Dor/a, Günep Panaroma Ankara: Anka Modern Gaziantep: Antepia ‹stanbul: Corridor, Eclipse Maslak, Suryap› Exen ‹stanbul, Soyak EvoStar, Terrace Tema, Via Port Venezia, Emaar Square, Metropol ‹stanbul, Ritim ‹stanbul, A¤ao¤lu Maslak 1453 ‹stanbul, Kidstown Riva, Vadistanbul ‹zmir: My Via Kastamonu: Ledakent Kastamonu Mersin: Marpessa Boutique Nevflehir: Kozsa Termal Tatil Sitesi (Kozakl›’da) Burada yer alan adlar›n önemli bir bölümünde yer ve flirket adlar›n›n an›ld›¤› görülmektedir: Maslak, Riva, ‹stanbul; Suryap›, Soyak, A¤ao¤lu. Son zamanlarda ifl yeri adlar›nda görülen bir özellik mesken adlar›nda da görülmektedir: Baz› ünsüzlerin (sessiz harf) iki defa kullan›lmas›. Mesela Seval ad› Sevval olarak görülmektedir. L ünsüzü ile ilgili flu ad› ilginize sunuyorum: Kartall Mesa. ‹stanbullounge’de ise iki kelimenin ilkinin son, ikincisinin ilk sesi L ünsüzüdür ve kelimeler birleflik yaz›lmaktad›r. Son zamanlarda baz› roman adlar›nda görmeye bafllad›¤›m›z Farsça kurala göre yap›lm›fl tamlamalar mesken adlar›na da s›çram›flt›r. ‹stanbul: Asl-› Bahçe Konya: fiehr-i Meram Meskenlerimize uygun görülen adlarla ilgili olarak verilen listelerin incelenmesi bizi kayg›land›rmaktad›r. Bu ad verme / koyma bafl›bozuklu¤u yar›n daha genifl alanlara yay›lacak, belki de köylerimiz bu ak›betle karfl› karfl›ya kalacakt›r. Vene- 24 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe zia’n›n yar›n bir köy veya mahalle ad› olamayaca¤›n› kim temin edebilir. Kuzey Amerika’n›n güneybat›s›ndaki yerleflim birimlerinin ad›nda görülen Mesa kavram›n›n dilimize sokulmas›n›n sebebi ne olabilir? Gelecekte pek çok vatandafl›m›z bu adlar› söylemede ne kadar zorluk çekece¤ini flimdiden düflünmek gerekir. Ayn› ad›n birkaç farkl› flekilde söylenmesi veya yaz›lmas› elbette göz önüne al›nmal›d›r. Türk Dil Kurumunun Yaz›m K›lavuzu’nda, greyfurt fleklinde yaz›lan meyvenin ad›n›n Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü ö¤rencilerince ondan fazla farkl› flekilde yaz›lmas› gelecekte bu tür meskenlerin adlar›n›n da bafl›na gelecektir. Sonuç, Türkiye Cumhuriyeti vatandafllar›n›n önemli bir bölümünün Bat›’dan al›nan kelimelerle aras›nda hiçbir zaman sa¤l›kl› bir ba¤ kurulamam›flt›r. Elektrik, apartman, otomobil, makine, doktor gibi hayat›n›n her aflamas›nda karfl›s›na ç›kacak olan kavramlarla bile sa¤l›kl› bir ba¤ kuramayan insan›m›z bu adlar› da yalan yanl›fl söyleyifllerle geçifltirecektir. Bu, bizim insan›m›za dilimizi ö¤retemedi¤imiz anlam›na gelmektedir. ‹lkokullarda, sonradan ilkö¤retim okullar›nda ö¤retti¤imizi sand›¤›m›z Türkçemiz asla hak etti¤i konuma getirilememifltir. Türkçemize daha önce giren kelimelere bile yeterince yaklaflamayan insan›m›z âdeta bir ikilem içinde kalacakt›r. Bize düflen görev kurallar›n içinde kalarak bu tür iflgalci kelimelere karfl› koymak, bu tür adlara dört elle sar›lanlar› ikna etmek, gerekirse y›llarca önce Karaman Belediyesinin yapt›¤›n› gündeme getirmektir. Kiflilerin ad koyma hürriyetinin yan›nda Türkçenin ba¤›ms›zl›¤›n› koruma konusunda bizlerin de haklar›n›n olaca¤› unutulmamal›d›r. Kaynaklar Egesoy, Ayfle (2010) “Kitle ‹letiflim Araçlar›nda Türkçenin Do¤ru ve Güzel Kullan›m›”, Türkçenin Tarihi Geliflimi ve Bugünkü Durumu, ‹stanbul, s. 133-138. Sakao¤lu, Saim (2003) “Cumhuriyet’ten Günümüze Konya’da ‹fl Yeri Adlar›”, Türk Dili / Dil ve Edebiyat Dergisi, C. LXXXVI, S. 622, s. 199-209. (Ayr›ca, çeflitli illerimizde yay›mlanan günlük gazetelerin reklam sayfalar› da birkaç ay boyunca incelenmifltir.) Türkçenin Gelece¤ine Yönelik Sorunlar, Tehditler ve Biliflim Teknolojisi ‹çeren Çözüm Yöntemleri Haluk Kul* Girifl Dil, günümüzde ulus olarak tan›mlanan insan topluluklar›n›n birlikteliklerini belirleyen ve ilgili ulusun bir toplum olarak birlikte yaflayabilmesini sa¤lamak üzere kurulan devlet ad› verilen örgütlenmenin en önemli bütünleyici unsurlar›ndand›r. Devlet, toplumsal düzeni sa¤layabilmek ad›na örgütlenmesi içindeki kalan s›n›rlar üzerinde belli egemenlik erkine sahip olmal›d›r. Devletin egemenli¤inin göstergesi olan erk için en somut gösterge toplumda ve resmi yaz›flmalarda kullan›lan dildir. E¤er bir toplum ve toplumun oluflturdu¤u devlet en somut egemenlik göstergesi olan diline ait kurallar› belirleyemez ve iflletemezse di¤er egemenlik becerilerinde de büyük sorunlarla karfl›lafl›r. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti devletinin bekas› için devletimizin dili olan Türkçenin egemenli¤inin korunmas› ve gelifltirilmesi konusunda stratejik bir plan dâhilinde çal›flmalar yürütülmelidir. Dünyada son 30 y›l içinde bilgisayar bilimleri ve biliflim teknolojisinde meydana gelen bafl döndürücü geliflmeler birçok kural›n ve ilkenin yeniden yaz›lmas›n› gerekli k›lm›flt›r. Devletler, ittifaklar ve daha birçok farkl› örgütlenmeler bu de¤iflim karfl›s›nda direnememifl, zamana yenik düflmüfl ve yerine yenileri ortaya ç›km›flt›r. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu de¤iflim f›rt›nas›ndan sa¤ salim kurtulabilmesi için ku- * Yrd. Doç. Dr. R. Haluk Kul, TC Beykent Üniversitesi, Yönetim Biliflim Sistemleri Bölümü, ‹stanbul. [email protected] 26 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe rulufl evresinde stratejik düzeyde belirlenmifl olan paradigma ve ilkelerden vaz geçmeden hem stratejik hem de taktik düzeyde bir eylem plan› oluflturmas› ve bunu düzgün bir flekilde yürütmesi gereklidir. Bu plan›n içinde Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak de¤eri olan Türkçe de ele al›nmal›d›r. Bu çal›flmada son k›rk y›l içinde Türkçenin toplumsal hayat içindeki yozlaflma ile y›pranan kural ve ilkelerin örnekleri sunulacakt›r. Her örgütün gelece¤e yönelik varoluflunu güvenceye almak için oluflturaca¤› stratejik planlar› olmal›d›r. Devletin de bir örgüt türü olmas› nedeniyle bir stratejik plan› olmal›d›r. Günümüzde biliflim teknolojisinin ve uygulamalar›n›n önemi nedeniyle bu stratejik planla etkileflim içinde olacak olan “ulusal biliflim sistemi stratejisi” merkezinde Türkçe’nin korunmas› ve gelifltirilmesi konusunda yap›labilecekler bir proje önerisi olarak sunulacakt›r. Türkiye Cumhuriyeti için Dünyadaki teknolojik, toplumsal, iktisadi ve siyasi de¤iflimlere göre oluflturulacak stratejik plan› destekleyen hatta onu biçimlendiren bir biliflim sistemi stratejisi oluflturulmal›d›r. Biliflim sistemi stratejisi içindeki hedeflerden bir tanesinde de Türkçe olmal› ve buna yönelik her yönetim düzeyinde bir eylem plan› oluflturulmal›d›r. Türkçeye yönelik “gelifltirici ve koruyucu biliflim sistemi” eylem plan›n›n yürütülmesine iliflkin örgütlenme ve iflleyifl belirlenmeli, belgelenmeli ve yürütmesinin do¤ru bir flekilde ilerleyece¤ine emin olunmal›d›r. Bu çal›flmada elde edilmek istenen ç›kt›lar flunlard›r: 1. Biliflim sistemleri konusunda temel bilgi ve biliflimi sunmak, 2. Türkçeye yönelik gelifltirici ve koruyucu biliflim sistemi eylem plan› üzerinde söz sahibi olacak kurum ve kurulufl yöneticilerine biliflim sistemleri stratejisi ve örgütsel strateji aras›ndaki ba¤lant›y› tan›mlayabilmek, 3. Biliflim sistemlerinin Türkçe üzerindeki etkisini veya Türkçenin biliflim sistemleri üzerindeki etkisini betimlemektir. 1. Yak›n Tarih ve Günümüzde Çi¤nenen Türkçe Kurallar› ve ‹lkeleri Türkçenin yozlaflmas›na neden olan uygulamalar› afla¤›da verilen dizelge içinde öbeklendirmek olas›d›r: a. Türk Latin alfabesindeki harflerin k›saltmalarda ve metin içinde do¤ru okunmamas›: RFID (ar ef ay di), CD (si di), RH (er afl), DVD (di vi di), HD (eyç di), MP5 (em pi befl), CV (si vi) Haluk Kul • 27 Afla¤›daki formülü lisede size nas›l ö¤rettiler? F= mgh (ef eflittir em ge afl) Kan aran›yor anonsunda kan grubu nas›l okunuyor? A RH (+) yerine A grubu er afl pozitif b. Yabanc› dilden al›nan bir sözcü¤ün Türkçenin söz dizimine uygun bir flekilde devflirilmeden yaz›lmas› ve söylenmesi: Fax, web, card, hatchback, call center, web master, taxi c. Yaz›m içinde Türk Latin alfabesinde olmayan karakterlerin metin içinde kullan›lmas›: Web (Vagon oluyor da, neden veb olmuyor), taxi d. Türkçe karfl›l›¤› olmas›na ra¤men yabanc› dildeki sözcüklerin kullan›lmas› ve metin içinde Türkçenin söz dizimine uymayacak biçimde yaz›lmas›: Fax (belgegeçer veya faks), call center (ça¤r› merkezi) vb. e. Türkçe metin içinde yaz›m kurallar›na uyulmamas›: Nbr, war, Qald›m.(Ne haber, var, kald›m yerine) f. Türkçe karfl›l›klar›n varl›¤›n›n kabul edilmemesi, türetilmemesi, kabul edilmemesi, (dil gümrü¤ü): örtek (kartel), tümlev (integral), düzdöner (jiroskop) vb. g. Yabanc› Dükkân isimlerinin durak ismi olmas›: Carrefour, Migros, Real, vb. h. Konut, site ve hatta mahalle isimlerinin yabanc› dilde olmas›: Hillside, Dragos Tower, Adanus, Agena, Aktel Residence, Ardenia Park, Casa Mare, Check Life, Citycourt, Çamkoza Residence, Elite Life, Felicia, Middleist, Park City, Regnum Astrum Towers, Selective, Simplicity, Terrace Hill, Uplife, Uphill, Kemer Country. i. Ma¤aza içi yönlendirme ve ürün tan›t›m yaz›lar›n›n Türkçe olmamas›: Men, Women, Upholstry, Restroom, Exit, We are open between.. j. Bir devletin dili yerine o devletin topraklar›nda egemenlik amac› olmayan bir devletin ya da ulusun dili kullan›l›rsahiç hesapta olmayan bir baflka dil o topraklara egemen olmak ere¤i ile harekete geçebilir: Osmanl› Devleti, Trablusgarp Savafl› sonras› 18 Ekim 1912’de imzalanan Ufli (Ouchhy) antlaflmas› ile oniki aday› ‹talya’ya vermifltir. Bu adalar Balkan Savafl› sonras› 28 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Türkiye’ye geri verilecekti. Ama, ‹talyanlar sözlerinde durmad›lar. Sonuç olarak II. Dünya Sava’n›n galipleri 27 Haziran 1946’da bu adalar› Yunanistan’a verdiler. Bugün ‹ngilizce için b›rakt›¤›m›z dil egemenli¤ini yar›n bir baflka dil iflgal edebilir. Bugün ‹stanbul’da baz› tabelalarda ‹ngilizce ikinci Türkçe ise üçüncü s›rada yer almaktad›r. k. Türkçe bir sözcü¤ün çoklu anlamlar›ndan sadece bir tanesi için kullan›lmas› ve di¤er anlamlar için yabanc› dilde karfl›l›klar›n yayg›nlaflmas›: Yaz›hane sözcü¤ü yerine önce büro, sonra ofis sözcü¤ü yayg›nlaflt›. Bugün yaz›hane “yazane” fleklinde otobüs bileti sat›lan yer olarak köfleye s›k›flt›. Özgeçmifl sözcü¤ünün kullan›m alan› s›k›flt›r›ld›. Farkl› bir anlam› varm›fl gibi herkes “sivi” yazmaya bafllad›. l. Türkçenin genel olarak söylendi¤i gibi yaz›lan ve yaz›ld›¤› gibi okunan bir dil olup olmad›¤› konusunda kesin bir karar verilmemesi, bu kural›n hangi durumlarda istisna yarataca¤›n›n belirtilmemifl olmas›. Ne gariptir ki, yaflant›m›za yeni gelen “radyo frekansl› tan›mlama” sistemleri için R(e)-F(e)-T(e) k›saltmas› yerine RFID yaz›p Ar-Ef- Ay-Di söyleyiflini kullan›yoruz. Kulak Burun Bo¤az uzmanl›¤› için KBB diyoruz. ‹ngilizcesi ENT’yi kullanm›yoruz. Hatta bu k›saltmay› “‹-en-ti” olarak okumuyoruz. Bir baflka örnek ise DDT’dir. DDT bir k›saltma olarak toplumda hâlâ düzgün söylenmektedir. Eskileri koruyabiliyoruz, ancak yenilere karfl› bir fley yapam›yoruz. Bu, asl›nda zihinlerimizde dil gümrü¤ü kavram›n›n iyice çöktü¤ünün bir göstergesi de¤il mi? Türkçeye Yönelik Gelecekteki Olas› Tehlikeler: Geliflen ve sürekli etkileflim halinde olan günümüz dünyas›nda bir dilin her yeni kavram için karfl›l›k bulamamas› halinde gittikçe kullan›lmaz olmas› ilgili toplumu ve devleti de zay›flatacakt›r. Bir devletin as›l gücü kendi içinde oluflan di¤er örgütlenmelerin yapabildi¤i AR-GE çal›flmalar› ve bunlar›n ürünleri olan patent ve telif haklar›ndan gelmektedir. Patent ve telif hakk› üretemeyen toplumlar yenilikleri kullanabilmek u¤runa bedel ödemek zorunda kalacaklard›r. AR-GE çal›flmas› için uzmanlar›n her türlü kavram› birbirlerine rahatl›kla aktarabilecekleri terim da¤arc›¤›n›n bütün kavram uzay›n› kapsamas› gereklidir. Geliflmeyen bir dil bu koflulu sa¤layamaz. Do¤ada boflluk bulunmamaktad›r Dil, bayrak kadar bir ulusun egemenli¤inin göstergesidir. Bir devletin dilinin kullan›lmamas› durumunda farkl› diller bu bofllu¤u doldurarak egemenlik savafl›m›na gireceklerdir. Yabanc› kökenli sözcüklerle isimlendirmenin kapsam› gün geçtikçe genifllemektedir. Dükkan isimleri, al›flverifl merkezi isimleri, apartman isimleri veya site isimleri, ve hatta mahalle isimleri derken s›ra ilçe, il ve belki de ülke isimlerine gelmektedir. Haluk Kul • 29 Türkçe düflünmeyen ve konuflmayan kendini Türk hissetmez. Buradaki Türk tan›m›; “Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halk›na Türk milleti denir" cümlesinin sahibi Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün düflünce yap›s› ile s›n›rl›d›r. E¤er ortak dil geliflmezse Türk milleti art›k bir toplum - ulus olmak yerine bir topluluk olarak varl›¤›n› sürdürmeye çal›flacakt›r. 2. Biliflim Sistemleri ve Temel Kavramlar› Biliflim sistemi kavramlar› konusunda bilgi sunmadan önce birkaç terimin kullan›m› hakk›nda fikir birli¤i sa¤lamakta yarar vard›r. Temel olarak bilginin dört düzeyi vard›r: - Veri (done, data), anlams›z ham bilgi - Biliflim (malumat, enformasyon, information), - Bilgi (irfan, idrak, knowledge), - Bilgelik (hikmet, wisdom) Veri ifllenmemifl ve anlam› olmayan bilgidir. Örne¤in 42 say›s›. Biliflim ise anlam› olan bilgidir. Örne¤in “Ali’nin ayakkab› numaras› 42’dir.” Bilgi bir flekilde eldeki biliflimle deneyim ve ç›karsamalardan oluflan bilgidir. Örne¤in “Türkiye’de erkekler ço¤unlukla 40-44 numara aras›nda ayakkab› giyerler. ” Bilgelik (Hikmet), bilgi edinme, idrak, görgü, sa¤duyu ve sezgisel anlay›fl ile birlikte bu hususiyetleri özümseyebilme ve uygulayabilme kapasitesi. Bilginin, sa¤ görülü ve muhakemeli mant›k ile tatbikidir. :http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/209821-bilgi-ve-bilgelik-arasindaki-fark-nedir.html 18:16 14.02.2013: Bu çal›flmada “biliflim sistemi” kavram› bilgisayar destekli türleriyle s›n›rl› olarak incelenecektir. Verilen ba¤lam içinde biliflim sistemi “bir örgütteki faaliyetleri daha etkin ve verimli k›lmak amac›yla kurulan, veriyi yakalay›p iflleyerek biliflim (malumat) haline getirdikten sonra belli yerlerde saklayan ve gerekti¤inde ilgili yerlere ulaflt›r›lmas›n› sa¤layan donan›m, yaz›l›m, veri taban›, uziletiflim teknolojileri ve çal›flt›¤› örgüte ait kültür, örgütlenme, izlek ve süreçlerden oluflan bir bütün” olarak tan›mlanabilir [Kul 2013, 24]. Biliflim sistemleri hizmet ettikleri iflletme fonksiyonlar›na, yönetim düzeylerine ve etkileflim içinde olduklar› paydafllara göre s›n›fland›r›labilir. Bu s›n›fland›rmalara yönelik dizelgeler afla¤›da sunulmaktad›r: 30 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Tablo 1. Biliflim sistemleri ve s›n›fland›rmalar› Hizmet Ettikleri ‹flletme Fonksiyonuna Göre Biliflim Sistemleri Hizmet Ettikleri Yönetim Düzeyine Göre Biliflim Sistemleri Paydafl Etkileflimine Göre Biliflim Sistemleri ‹nsan Kaynaklar› Yönetimi Biliflim Sistemi Üst Düzey Yönetim Destek Sistemi (Stratejik) Müflteri ‹liflkileri Yönetimi Üretim Yönetimi Biliflim Sistemi Karar Destek Sistemi (Taktik) Tedarik Zinciri Yönetimi Sat›fl ve Pazarlama Yönetimi Biliflim Sistemi Yönetim Biliflim Sistemi (Taktik) Kurumsal Kaynak Planlama Maliye ve Muhasebe Biliflim Sistemi Muamele ‹fllem Sistemi (Operasyonel) Bilgi Yönetimi Sistemi Kaynak: Kul, R. H, Biliflim Sistemleri, Temelleri ve Uygulamalar›, Papatya Yay›nc›l›k, 2013 Biliflim sistemleri ve örgütler birbirleri ile etkileflim halindedirler. Bu etkileflim sürekli olarak hem örgütleri hem de biliflim sistemlerini de¤ifltirmektedir. Örnek olarak cep telefonlar› ve internet uygulamalar›n›n ortaya ç›kmas› ve ayn› platformlarda kullan›labilir olmas› ile hem gündelik yaflam hem de oluflan gereksinimlere göre teknolojik araçlarda de¤iflim gerçekleflmektedir. Bir örgüt içinde biliflim sistemi gelifltirmek için uygulama alanlar›n›n seçilmesi konusunda farkl› kuramlar vard›r. Bu çal›flmada Türkçeye yönelik geliflme ve koruma hedefli bir model kurma amac›na uygun modeller için var olan ticari modellere uyarlama yapmak gerekmektedir. Ticari örgütlenmeye yönelik modeller içinde en uyarlanabilir durumda olan “De¤er Zinciri Kuram›” afla¤›da sunulmaktad›r. 2.1 De¤en Zinciri Kuram› Bir örgütte bilgisayar destekli biliflim sistemi kurulacak birimlerin seçimi için kullan›lan bir kuramd›r. Bir iflletme tedarikçilerinden ald›¤› yar› mamul ve hammaddeyi iflleyerek müflterilerine satar. Bu asl›nda tedarikçiler aras›nda nihai kullan›c›ya kadar süren bir zincirdir. Zincirin her bir halkas› kendi faaliyetlerini daha verimli ve etkin k›larsa rekabet üstünlü¤ünü sürdürecektir. Kuram çerçevesinde iflletmelerin etkinlikleri iki ana s›n›fta toplan›r: Birincil etkinlikler ve destek etkinlikleri. Her bir etkinlik için bilgisayar destekli biliflim sistemi kurularak rekabet üstünlü¤ü sa¤lanabilir. Haluk Kul • 31 DESTEK ETK‹NL‹KLER‹ Örgütlenme Ofis Otomasyonu ‹nsan Kaynaklar› Beceriler Veritaban› Teknoloji Bilgisayar Destekli Tasar›m ve Üretim Sat›nalma Tedarikçilere Çevrim ‹çi Ba¤lanabilme ‹ç Lojistis Operasyon D›fl Lojistik Otomotik Ambarlama Süreç Kontrol Üretim Kontrol Çevrim ‹çi Siparifl Verme Sistemleri Pazarlama ve Sat›fl Pazar Analizleri ve Ürün Karl›l›k Karl›l›k Araflt›rmalar› Hizmet Uzaktan Makine Ar›za Tan›s› B‹R‹NC‹L ETK‹NL‹KLER fiekil 1. Biliflim sistemi gelifltirme amaçl› de¤er zinciri yaklafl›m› [Kul, R. H, Biliflim Sistemleri, Temelleri ve Uygulamalar›, Papatya Yay›nc›l›k, 2013, s. 95: 2.2 Biliflim Sistemi Stratejisi Üzerine Temel Kavramlar Bir örgütte kullan›lacak biliflim sistemlerinin uzun süreli bir plan içinde gelifltirilmesi gereklidir. Bu plan›n dayanaklar›nda ilgili örgütün uzgörüsü (vizyonu), özgörevi (misyonu), de¤erleri ve stratejisi göz önüne al›nmal›d›r. Plan, örgüte yönelik var olufl gerekçesi ve faaliyetlerindeki amaçla tutarl› olmal›. Bu amac›n gerçekleflmesini sa¤layan hedefleri tan›mlamal› ve bu hedeflere ulafl›labilirli¤i somutlaflt›ran ürünlerle pekifltirilmelidir. Bu ba¤lamda TC Devleti ve toplumunun Türkçeye yönelik somut hedefleri tan›mlanmal›d›r. Devlet bir kamu hukuku tüzel kiflili¤idir. Bu ba¤lamda TC Devleti bir örgüttür. Son dönemdeki de¤iflimlerin genelde iflletme özelde devletler için oluflturaca¤› de¤iflimler fiekil 2’de gösterilmektedir. 32 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ‹flletme güdüleyicileri - De¤iflen ifl ortam› Küreselleflme Biliflimde yo¤unlaflma Artan rekabet ve azalan kâr marjinleri - E-ticaret Teknolojik güdüleyiciler - ‹nternet Veritaban› Teknolojisi Bilgisayar a¤lar›na eriflebilme Bütün sanayi çap›nda karar verme için iflbirli¤i oluflturan ve eflgüdüm sa¤layan Biliflim Sistemi becerileri ‹fl süreçlerindeki de¤iflimler - Bütünleflik örgütler fiirket çap›nda görüfl Çabuk ve bütünleflik karar verme Tamam› birlefltirilmifl biliflim sistemi Müflterinin güdüledi¤i ifl süreçleri fiekil 2. Örgütlerde güdüleyiciler ve de¤iflim iflleyifli :Boddy ve ark. s.145] Bütün bu de¤iflime karfl› belirlenmifl özgörev ve uzgörüye göre yeni biliflim sistemi gelifltirme sürecine ait döngüsel iflleyifl fiekil 3’te sunulmaktad›r. 1. Strateji ve üst düzey örgütsel/ örgütleraras› süreçlerin üst düzeyde haritaland›r›lmas› 4. Hayata geçirme ve de¤iflim projeleri 2. Süreç seçimi Süreç haritalama 3. Süreç ve Biliflim Sistemi tasar›m› ve tan›mlamas› fiekil 3. Örgütsel Strateji ve Biliflim Sistemi uyumland›rmas›na yönelik döngü. [Boddy ve ark. S. 135] Haluk Kul • 33 Baz› durumlarda de¤iflimin güdüleyicileri farkl› olabilmektedir. Süreç, biliflim sistemi ve insanlar aras›ndaki etkileflim fiekil 4 (a), (b) ve (c) çizimlerinde sunulmaktad›r. Süreç baz› durumlarda bafltan tasarlan›r ve biliflim sistemleri bu tasar›ma göre oluflturulur. Baz› durumlarda biliflim sistemleri ve iflleyifle yönelik süreç birbirleri ile etkileflim içindeyken tasarlan›rlar. Ancak hiçbir süreç ve hiçbir biliflim sistemi insan olgusunu göz önüne almadan yap›land›r›lamazlar. Stratejik düzeyde etkileflimler de fiekil 4 (d), (e) ve (f)’de sunulmaktad›r. Sürecin yeniden tasar›m› Biliflim sisteminin yeniden tasar›m› Biliflim Sistemi F›rsatlar› Strateji (a) Sürecin yönlendirdi¤i de¤iflim (d) Biliflim sisteminin yeniden tasar›m› Sürecin yeniden tasar›m› Stratejik amaçlar›n yeniden tan›mlanmas› Biliflim Sistemleri F›rsatlar› (b) Karfl›l›kl› uyuma ba¤l› de¤iflim (e) ‹nsanlar Biliflim Sistemleri Stratejisi Genel Stratejik Amaçlar Sürecin yeniden tasar›m› Biliflim sisteminin yeniden tasar›m› (f) (c) Ö¤renme ekli ve etkileflimli de¤iflim fiekil 4. Süreç, Biliflim Sistemi, ‹nsan ve Strateji etkileflimi [Boddy ve ark, s. 104, 141] 34 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Biliflim sistemi ve örgütün etkileflimine yönelik iflleyifl de fiekil 5’te sunulmaktad›r. ‹fiLETME BÖLGES‹ Stratejik Uyumlaflt›rma B‹L‹fi‹M S‹STEM‹ BÖLGES‹ PLANLAR ‹flletme Stratejisi Biliflim Sistemleri Stratejisi Biliflim Sistemi ‹çin Uyumlaflt›rma ‹flletme ‹çin Uyumlaflt›rma ‹flletme Yap›s› Biliflim Sistemleri HAL‹ HAZIR DURUM Yap›sal Uyumlaflt›rma fiekil 5. Biliflim Sistemi- ‹flletme Stratejileri ‹çin Uyumlaflt›rma [Boddy ve ark. S. 118] 2.3 Türkçe için Gelifltirici ve Önleyici Biliflim Sistemi Türkçe’nin zenginlefltirilmesi ve korunmas› konusunda bilgisayar destekli gerçeklefltirilecek çal›flmalar iki ana koldan yürütülmelidir. 1. Türkçe’nin genelde sözcük da¤arc›¤›n›n zenginlefltirilmesi, özelde her bilim dal› için etkin ve verimli “terim birli¤i” ortam›n›n sa¤lanmas›, 2. Türkçeyi okuyan, yazan, konuflan ve dinleyen herkesin bu konuda özen gösterme konusunda bilinçlendirilmesi ve buna ba¤l› bir yol haritas›n›n önerilmesi. 2.3.1 Sözcük Da¤arc›¤› Zenginlefltirme Hakk›nda Yap›labilecekler Sözcük da¤arc›¤›n›n zenginlefltirilmesine yönelik olarak Türkçedeki kök sözcükler ve bunlar›n eriflebilece¤i kavramlar saptanm›fl ve listelenmifl durumdad›r. Ayr›ca Türkçede türetmenin kurallar› da net bir flekilde tan›mlanm›flt›r. Biliflim sistemi oluflturma aç›s›ndan her iki durum bir aç›k bilgi (irfan) yönetim sistemi kurmaya uygundur. Buradan yola ç›k›larak bilgisayar destekli bir flekilde söz dizimine uygun bütün sözcükler türetilebilir. Anlam yüklenmemifl sözcükler ayr›flt›r›labilir. Anlam yüklenmemifl sözcüklere de kök sözcüklerle iliflkilendirilmifl kavramlara göre yeni kavramlar yüklenebilir. Böylece öncelikle terim düzeyinde sonra da günlük dilde kullan›lan sözcük say›s› artt›r›labilir. Bugün itibar› ile PARDUS iflletim siste- Haluk Kul • 35 minin bir eklentisi olan ZEMBEREK yaz›l›m› bir sözcü¤ün Türkçe olup olmad›¤›n› anlayabilecek bir çözümleme becerisine sahiptir. Bu beceriyi evrik mühendislik çal›flmas› ile bahsedilen türetme yönteminde kullanmak mümkündür. Terim birli¤i oluflturma konusunda özellikle bilgisayar bilimlerindeki geliflmenin ard›ndan uygulamalar artmaya bafllam›flt›r. Türk Dil Kurumu’nun bu konuda bafllatt›¤› çal›flmalarda Doçentlik ana bilim dallar› s›n›flamas›na göre yap›labilir. Ülke çap›nda üniversitelerdeki ö¤retim üyelerinden oluflan bir sorma -önerme- de¤erlendirme iletiflim sistemi kurulabilir. Terimlere ulaflma konusunda kolaylaflt›r›c› ara yüzler gelifltirilebilir. 2.3.2 Bilinçlendirme Çal›flmalar› Hakk›nda Yap›labilecekler Bildiri içinde s›ralanan sorunlara çözüm olarak afla¤›da önerilen faaliyet plan›n›n gelifltirilmesi ve yürütülmesinde yarar görülmektedir. Türk Latin alfabesinin do¤ru kullan›lmas›n› sa¤lamak için kentlerin ifllek yerlerinde ilan tahtalar›nda alfabenin hangi harfleri içerdi¤i, hangi harfleri içermedi¤i, alfabedeki harflerin nas›l okunmas› gerekti¤ini ö¤retir afifller as›labilir. Ayn› afifllerdeki bilgiler kamu spotu olarak televizyonlarda yay›mlanabilir. Ayr›ca günlük bask› say›s› veya günlük veb sitesi ziyaret say›s› belirlenmifl düzeylerin üstünde olan gazetelerin veb sitelerinde ana sayfada köprüsü olan haber sayfalar› aç›ld›¤›nda görülecek bilgilendirici yar› saydam veb içerikleri yay›mlanmas› sa¤lanabilir. Bu çal›flmalar›n hem görsel hem de iflitsel bilgilendirme içermesi gerekti¤i de unutulmamal›d›r. Bafll›ca internet taray›c›s› yaz›l›mlarda ve bafll›ca ofis otomasyon yaz›l›mlar›nda metnin Türkçe oldu¤u durumlarda metin içindeki yabanc› kökenli ve yaz›m› devflirilmemifl sözcüklere yönelik düzenlemeler yayg›nlaflt›r›labilir. Ayn› ifllemler Türk Latin alfabesinde olmayan harfler içeren sözcükler için de uygulanabilir. Örne¤in internet taray›c›s› ile aç›lan sitelerin oldu¤u ortam için veb yaz›nca program›n yaz›m yanl›fl› iletisi vermesi, web yaz›nca vermemesi bir gizli alay gibi durmaktad›r. Bu durumda vagon yaz›m›n›n yanl›fl, “wagoon” veya “wagon” yaz›m›n›n do¤ru kabul edilmesi gerekmez mi? Türkçe dilbilgisi kontrol araçlar›n›n kullan›m›n› yayg›nlaflt›rmak üzere bilgilendirici iletilerle kullan›c›lar üzerinde fark›ndal›k oluflturulabilir. Metin içinde kullan›lan yabanc› kaynakl› ve devflirilmifl veya devflirilmemifl Türkçe karfl›l›¤› olan bir sözcük için Türkçe karfl›l›¤›n›n önerildi¤i ara yüzlerin daha ›srarc› bir yap› ile tasarlanmas›n›n yararl› olaca¤› düflünülmektedir. Yeni bir kavram için yabanc› dilden gelen bir terim / sözcük var ise bunun metin içinde kullan›lmak zorunda kal›nmas› halinde karantinaya al›nmas› düflünülebi- 36 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe lir. Bunun için örnek olarak “web” gibi bir kelime üstten virgüller aras›na al›nabilir. Dükkân isimlerinin Türkçe olmamas› durumuna karfl› olarak mevcut yasalar›n uygulanmas›n›n dahi yeterli olaca¤› düflünülmektedir. Her dükkân için resmi sicilindeki isminin daha büyük yaz›lmas›, var ise temsilcisi oldu¤u yabanc› dildeki markan›n belirlenmifl bir oran ile daha küçük yaz›lmas› önerilebilir. Ticarî olarak sat›lan DVD filmlerde sadece alt yaz› yerine dublaj da zorunlu k›l›nabilir. Konut, site, gayrimenkul gibi projelerin ad›nda Türkçe kullanma zorunlulu¤u getirilebilir. Turistik oldu¤u iddia edilen yerlerde yönlendirme ya da bilgilendirme metinlerinde Türkçe metnin her zaman var olmas›, en üstte olmas›, di¤er dillere göre daha büyük punto ile yaz›lmas› zorunlulu¤u getirilebilir. Türk Ticaret Kanunu’nun baz› maddeleri gere¤i hiçbir özel kurulufl Türk kelimesini isimlerinde geçiremiyorlar. Ancak bunun yerine Turk yazarak kullanabilmeleri mümkün hale gelmifltir. Türkiye’de sonu TURK ile biten birçok flirket faaliyettedir. Bu durum yaz›m olarak Türk sözcü¤ünün kullan›m›nda yozlaflmaya yol açmaktad›r. Bu konudaki tutars›zl›k düzeltilmelidir. Dilin geliflimindeki önemli sorunlardan biri de üç tabunun hâlen geçerli olmas›d›r. Cinsel tabular nedeniyle baz› fiiller etkin bir flekilde kullan›lamamaktad›r. Dinsel tabular nedeniyle, k›lmak, niyet etmek gibi birçok terim dar bir alana s›k›flm›flt›r. Siyasal tabular da ayn› flekilde etkilidir. Örne¤in hâlen örgüt sözcü¤ünün yaln›zca yasad›fl› bir oluflumla özdefl oldu¤unu düflünen birçok insan bulunmaktad›r. Oysaki üniversitelerimizde “Örgütsel Davran›fl” dersi bulunmaktad›r. Bu siyasal tabu nedeniyle de organizasyon sözcü¤ü yerine örgütlenme sözcü¤ü yayg›nlaflamamaktad›r. Dilin bayrak, ordu, para kadar ulusal egemenli¤in koruyucusu ve timsali oldu¤u elektronik ortamlarda fikir olarak paylafl›lmal›d›r. Bu konuda afla¤›da s›ralanan baz› öneriler çal›flma plan› için temel olarak de¤erlendirilebilir: 1. Farkl› alfabelerde yaz›lan Türkçe metinleri dönüfltüren bir yaz›l›m›n gelifltirilmesi, 2. Türkçe konuflan insanlara yönelik ortak bir alfabenin gelifltirilmesi (Uygur alfabesi bir ilk öneri olarak de¤erlendirilebilir mi?), 3. Yayg›n yaz›m yanl›fllar› konusunda örneklerle bilinçlendirme amaçl› kamu spotlar›, büyük afifller veya veb sayfalar› aç›l›fl› öncesi do¤ru-yanl›fl sormacalar› Haluk Kul • 37 Sonuç ve Öneriler Devlet ve ulus olarak egemenli¤imizin bir niflanesi olan dilimiz Türkçenin korunmas› ve gelifltirilmesi konusunda her yurttafl›n bilgili, duyarl› ve sorunlar›n fark›nda olmas› gereklidir. Devletimiz egemenlik Bilgisayar teknolojisi ve biliflim sistemleri kullan›m›n›n dili nas›l etkiledi¤i, dilin geliflimi için nas›l kullan›labilece¤i çok iyi anlafl›lmas› gereken bir konudur. Biliflim sistemleri kullan›m› kendi bafl›na geliflecek bir konu de¤ildir. Biliflim sistemlerinin de örgütlerin stratejik planlar›na uygun kendi stratejileri oluflturulmal› ve buna göre yönetilmelidir. Türkçe için de hem devlet, hem de di¤er örgütlenmeler çap›nda bu uyumlaflt›rma gelifltirilmelidir. Türkçenin korunmas› ve gelifltirilmesindeki öncelikli hedef Türkçeye yönelik konulmufl kurallar›n iflleyiflini sa¤lamlaflt›rmak ve bu konuda vatandafllar› bilinçlendirmek ve bilgilendirmektir. Bilinçlendirmenin ard›ndan dilin zenginleflmesi için yeni sözcük ve terim oluflturma çal›flmalar›n›n yan› s›ra asl›nda var olan ve unutulmaya yüz tutan Türkçe zenginliklerin kullan›mda olmas› sa¤lanmal›d›r. Kaynaklar Boddy, Boonstra A., Kennedy G., (2008), Managing Information Systems, Strategy and Organisation, Prentice Hall, Essex, ‹ngiltere Kul, R. Haluk, (14.02.2013), Türkçenin Yar›n› Ne Olacak? http://halukkul.beykent.edu.://fikirler/turkce/index.htm Kul, R. Haluk (1993), Bilim Dili Türkçe, Kültür Dergisi Kültür Bakanl›¤›, Say› 98. Kul, R. Haluk (1994), Bilgisayar Destekli Terim Haz›rlama, Çizgi Üstü Dergisi, Say› 2. Kul, R. Haluk (2013), Biliflim Sistemleri, Temelleri ve Uygulamalar›, Papatya Yay›nc›l›k, ‹stanbul. Sar›tosun, N. (1992), Terim haz›rlama k›lavuzu, ‹TÜ Dil ve ‹nk›lap Tarihi Bölümü, ‹stanbul. Kutman T., Kul R. H, Sar›tosun, N. (1996), Terimler Sözlü¤ü: ‹ngilizce - Türkçe, ‹TÜ, ‹stanbul. Forum (14.02.2013) http://www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/209821-bilgi-ve-bilgelik-arasindaki-fark-nedir.html Geçmiflten Gelece¤e Edebiyat Terimleri Üzerine Baz› Dikkatler Kâz›m Yetifl* Türkçe, dünyan›n en eski dillerinden biridir. Ayn› flekilde edebî metin bak›m›ndan da önceli¤i tart›fl›lmaz. Fakat edebiyat terimi konusunda son derece fakir bir dil olarak ç›kar karfl›m›za Türkçe. Bütün tarih içerisinde acaba kaç Türkçe edebiyat terimi vard›r diye bir soruyu sormak cevap almamay› önceden kabul etmek demektir. Kültürümüzde edebiyat terimi ile ilgili sözlükleri flöyle bir tarad›¤›m›z zaman çok ilginç bir durumla karfl›lafl›r›z. Öncelikle belirtelim ki sözlüklerimizde üç tür terime rastl›yoruz. Bunlardan birincisi do¤rudan Türkçe olarak düflünülen terimlerdir. Esas olan da budur san›r›m. Say› bak›m›ndan bunlar çok azd›r. Koflma, tuyug, varsa¤›, bayat›, hoyrat, sagu, sav, a¤›t, güzelleme, tafllama, koçaklama, cönk, deyifl, ezgi, kopuz, kofluk, ortaoyunu, ozan, türkü gibi. Bu terimlerin sadece bir k›sm› “Ansiklopedik Edebiyat Terimleri Sözlü¤ü” adl› bir kitapta bulunan Türkçe terimlerdir. Reflit Rahmeti Arat’›n Eski Türk fiiiri adl› kitab›n›n bafl›na koydu¤u art›k kullan›lmayan baz› terimleri kaydetmeye lüzum görmedim. Esasen onlar›n say›lar› da son derece azd›r. Görülüyor ki Türkçe kökenli edebiyat terimi konusunda zay›f bir durumday›z. Burada yeri geldikçe karfl› görüflleri de söz konusu ederek fikrimi gelifltirmek istiyorum. Denebilir ki bu durum bat› dilleri için de geçerlidir. Frans›zca, ‹ngilizce ve Almanca’da pek çok kelimenin Lâtin dilinden geldi¤i söylenerek bu durumun normal oldu¤u iddia edilebilir. Yaln›z unutmayal›m ki an›lan bat› dil ve kültürlerinin temelin- * Prof. Dr. Kaz›m Yetifl, ‹stanbul Ayd›n Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü, ‹stanbul. [email protected] 40 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe de o kültürün oldu¤u do¤rudur ama onlar ba¤l› bulunduklar› kültürü büyük ölçüde gelifltirerek sürdürmüfllerdir. Basit bir örnek vereyim: Style kelimesi Lâtince stilus kelimesinden al›nm›flt›r. Ama hem Frans›zcada hem ‹ngilizcede Lâticede olmad›¤› ölçüde bir üslûp bilimi vard›r. Buna mukabil bizde meselâ “gazel” konusunu iflleyen bir yaz›da, bu bir kitab›n bölümü de olabilir, gazelin Arap ve Fars edebiyat›ndaki durumu, Türk edebiyat›ndaki durumundan çok daha genifltir. Bu ne demektir? Bizim araflt›r›c›m›z gazelin Türk edebiyat›ndaki maceras›n› vermeye lüzum görmemifltir. Elbette bu durumun baflka izahlar› da vard›r. Biz, burada, kimseyi rencide etmemek ve daha genel kalabilmek için o izahlara girmiyoruz. Yukarda s›ralad›¤›m terimler ile ilgili yeterli çal›flmalar da bulunmamaktad›r. Bu, elbette buradaki konumuz de¤ildir. Bu konuyu daha evvel ICANAS’ta verdi¤im “Edebiyat Terimleri Sözlü¤ü Nas›l Olmal›d›r?” bafll›kl› tebli¤imde ele ald›m ve bu yay›mland›.1 Benim burada üzerinde durmak istedi¤im terim konusundaki zihnî tembelli¤imizdir. Elbette bunun çeflitli sebepleri var. Belki ilk akla geliverenler edebî metinler üzerinde düflünme al›flkanl›¤›m›z›n yeterli olmamas›, zengin ve oturmufl önemli iki kültürden yararlanma kolayl›¤›na kaç›lmas›d›r. Bunun için öncelikle ilk madde üzerinde durmak istiyorum. Edebî metin meydana getirme daha genifl bir ifade ile sanat eseri ortaya koyma konusunda gerçekten çok baflar›l›y›z. Meselâ Süleymaniye ve Selimiye camilerini yapan bir toplumun mimarî alandaki tek eseri Hadîkatü’l-Cevâmi’dir. Osmanl› Devleti bütün bir co¤rafyay› mimarî eserlerle zenginlefltirmifl olmas›na ra¤men bunun estetik cephesinin izah›n› ve yorumunu göremeyiz. Di¤er güzel sanatlar için de durum farkl› de¤ildir. Türkler sanat eseri meydana getirmifl ama onun üzerinde düflünmemifl, nazariyesi / teorisi hakk›nda kafa yormam›flt›r. fiayet bu yap›labilseydi, yani sanat eserleri üzerinde durulabilseydi san›r›m elimizde hem pek çok malzeme olur hem de bu kadar kopukluk yaflanmazd›. Elbette bu edebiyat için de böyledir. Fuzûlî, Bâkî, Nedim gibi flairler, Sinan Pafla, Evliya Çelebî, Kâtip Çelebî gibi nasirler yetifltirmifl bir kültürün edebiyat teriminin, nazariye veya teorisinin oluflmamas› flafl›rt›c›d›r. Hatta kesinlikle teori olmayan belâgat alan›nda bile kitap yaz›lmam›flt›r. Ancak XIX. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda bu alanda yani belâgat sahas›nda kitaplar kaleme al›nacakt›r. Maalesef bunlar da ders kitab› çerçevesindedirler. Nitekim Nam›k Kemal, “maârif-i edebiyyeyi baflka lisandan tahsil” eden bir kimsenin “kendi lisan›n›n edebiyat›nda taklit flaibesinden kurtulama”yaca¤›n› söyler.2 Bilindi¤i gibi Türklerin ta- 1 2 38. Icanas 10-15.09.2007 Ankara, Bildiriler kitab›, c. IV, Ankara 2008, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Yay›n›, s. 1827-1838. Kâz›m Yetifl, Nam›k Kemal’in Türk Dili ve Edebiyat› Üzerine Görüflleri ve Yaz›lar›, 2. Bask›, ‹stanbul 1996, Alfa Yay›n›, s. 11. Kâz›m Yetifl • 41 rih yapmaktan tarih yazmaya vakit bulamad›¤› fleklinde bir düflünce vard›r. Bu, ömrünün önemli bir k›sm› savafl meydanlar›nda geçen padiflahlar, bilgin paflalar için geçerli olabilir belki. Fakat geliflen toplumlardaki ifl bölümü anlay›fl› bu konuda ayd›nlar›m›z›, bilginlerimizi mazur göstermez. Çünkü flairlerimizin, yazarlar›m›z›n, ayd›nlar›m›z›n, bilginlerimizin bütün ömürlerini savafl meydanlar›nda geçirdi¤ini kimse söyleyemez. Üstelik Babür gibi bir hükümdar›n Aruz Risalesi yazd›¤›n› biliyoruz. fiu hâlde burada mazeret de¤il ihmal, belki de fikrî bir tembellik vard›r. Esasen bizim maksad›m›z bir yarg›lama de¤il bir tespittir. Kabul etmek zorunday›z ki yaz›lan eserleri okuma, onlar› inceleme, onlara sorular sorma gibi bir gayretin içerisinde olmam›fl›z. Burada flerh gelene¤ini göz ard› etmifl de¤iliz. Biliyoruz ki kültürümüzün önemli bir k›sm› flerhe dayan›r. Bu da maalesef Arap ve Fars edebiyat› gelene¤inin bize uyarlanmas›ndan ibarettir. Mesnevî flerhlerini hiç düflünmeyece¤iz. Eser dolay›s›yla flârihlerin Türkçe diye bir derdi yoktur. fiiir flerhleri yap›l›rken de öncelikle Türkçe söyleyifl tarz› üzerinde pek durulmam›fl, ikinci olarak da metindeki ‹slâm kültürünün unsurlar› yakalamaya çal›fl›lm›flt›r. Asl›nda metin üzerinde edebiyat›n kendi çerçevesi içerisindeki yorumlar›n kenar›ndan köflesinden olmak üzere k›smî de olsa Recâîzade ve Talîm-i Edebiyat ile bafllad›¤›n›, de¤iflik bir tarzda Ali Ekrem ile devam etti¤ini söyleyelim. Ferit Kam’›n ders notlar›n› ise metin flerhi çerçevesi içinde de¤erlendirebiliriz. Ancak çok daha sonralar› Mehmet Kaplan metin tahlili tecrübeleri yapacakt›r. ‹flte metinler üzerinde çal›flma yap›lmad›¤› için terim konusunda çok s›¤ bir noktada bulunmaktad›r Türkçe. Teknik alandan bir örnek verecek olursak bugün hemen her alanda yap›lan teknik bulufllar, buluflu yapan flahs›n dilinde terim hâlini almaktad›r. Bugün t›p literatüründe bir Behçet hastal›¤› vard›r. Behçet adl› bir Türk doktoru bu hastal›¤› keflfetmifltir. Kültürümüzde ve edebiyat›m›zda1880’lere kadar Arapça edebiyat terimleri kullan›lm›flt›r. Arapçada var olan terim haz›r malzeme olarak kolayca al›nm›flt›r. Tabiî Arapça ad› ile. Konunun bir baflka cephesine iflaret edece¤im ve sonra bu Arapça meselesine dönece¤im. fiu soruyu devaml› sorabiliriz. Önce kaide, terim veya teori mi vard›r. Edebî eser mi vard›r. Bir flah›s bir dilin cümle yap›s› böyle olur ve kaside-gazel budur, buna göre yaz›l›r der ve edebî ürün yazacak olanlar buna göre mi yazar? Elbette böyle bir fley olmaz. Terimler, kaideler, teoriler edebî eserlerden ç›kar›l›r. Buradaki ifl bölümünde bir edebî eserin yarat›c›s› vard›r bir de o edebî eser üzerinde düflünen, ondan teori ç›karan vard›r. ‹flte benim ›srarla söylemek istedi¤im budur. Edebî eser var fakat ondan teori ç›karan yok. Bunun için de Nam›k Kemal’in söyledi¤i gibi taklitten kurtulamam›flt›r edebiyatç›lar›m›z. Birinci derecede kayna¤›m›z olan Arapçada veya Frans›zcada durum nas›l olmufltur? Bir sanatkâr›n yapt›¤› bir nükte, dili bir kullan›fl 42 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe flekli araflt›r›c› taraf›ndan bir sanat olarak de¤erlendirilmifltir. Elbette bu basit bir yol ve sadece edebî sanatlar ve dili kullanma ile ilgilidir. Fakat edebî türler için elbette uzun bir oluflum zaman› vard›r ve öncekiler taklit edilerek gelifltirilir. fiimdi Arapça meselesine dönelim. Ortak medeniyetin iki önemli dili ve bu çerçevede Kur’ân dili ve kuvvetli bir Arap fliiri gelene¤i vard›r, dolay›s›yla Arapça üzerinde çok durulmufltur. Di¤er kavimler gibi Türkler de Arap edebiyat›n› incelemede öne ç›km›fllard›r. Bunun için de maalesef Türkçeye ve Türk edebiyat›na karfl› büyük bir ihmal hep var olmufltur. Düflünelim ki dilimizin gramerini, sözlü¤ünü ancak 1850’den sonraki y›llarda yapabilmifliz. Buna ba¤l› olarak edebiyat teorisi, belâgat alan›ndaki çal›flmalar da eksik kalm›flt›r. Ancak XIX. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan sonra bu yolda birtak›m çal›flmalar yap›lm›fl, ya Arap belâgat› aynen al›nm›fl ya k›sa tercümeler yap›lm›flt›r. Bazen önce Arapça, sonra Farsça örnekler verilmifl, gerek görülürse Türkçe örnek yaz›lma yoluna gidilmifltir. Bu dönemde bat› edebiyat›n› tan›mam›z dolay›s›yla ve tabiat›yla Frans›z edebiyat›ndan bat›n›n terk etmeye bafllad›¤› retorik bize nakledilmek istenmifltir. Bu nakil s›ras›nda da bat›l› terimlere di¤er alanlarda oldu¤u gibi Arapça kelimelerden karfl›l›k bulunmaya çal›fl›lm›flt›r. Çarp›c› bir iki örnek kaydedeyim. Önemli bir tür ve terim olan critique için muaheze denmifl, sonra nakd kelimesinden Arapça kaideye göre intikad kullan›lm›fl, ism-i fail için müntekid denmifl. Fakat belki de söylenmesi zor oldu¤u için olmal› Arapça kaideye ayk›r› bir flekilde tenkid ve münekkid uydurulmufl ve yayg›nlaflm›flt›r. Edebiyat›m›zda binlerce örne¤i olmas›na ra¤men “teflhis ve intak” diye bir terim / ad Recâîzâde’den evvel yoktur. Çünkü Araplar bu sanat› istiare içinde de¤erlendirmifllerdir. Recâîzâde, Frans›zca prosopopée terimini karfl›lamak için Arapça’dan “teflhis ve intak”› alm›fl ve edebiyat terimi hâline getirmifltir. Örnekleri ço¤altmak mümkündür. Ama sonucu de¤ifltirmez. Biz bu konuda haz›r malzemeyi kullanmay› ye¤lemifliz. Yazarlar›m›z›n metinlerinden yola ç›k›lmad›¤› için belki Türkçe metinlerde yüzlerce nükte ad›n›n konulmas›n› beklemektedir. ‹kinci grup terimler ise baflka bir dilden do¤rudan al›nan terimlerdir. Destan, mani, mersiye, gazel, kaside, roman, tiyatro vb. Dilimizde kullan›lan terimlerin tamam›na çok yak›n› böyledir. Bu konuda san›r›m yapacak fazla bir fley yoktur. Adlar›n› sayd›klar›m›z ve sayamad›¤›m›z pek çok terim art›k dilimizin mal›d›r. Bu konuda bir çal›flma yapmak anlams›z. Baz› denemeler olmufltur ama bunlar pek de kabul görmemifltir. Meselâ Türk Dil Kurumu 1943’te Edebiyat ve Söz Sanat› Terimleri Sözlü¤ü (‹stanbul, 146 s.) haz›rlam›flt›r. Bu eserde tam 900 terim vard›r. Bugün bunlar›n önemli bir k›sm› kullan›lmaz. Esasen bu sözlükteki pek çok terim Arapça veya bat› dillerindeki as›l flekilleriyle verilmifltir. Bu tart›flmay› huzurunuza getirmemin sebeplerinden biri olarak belirteyim ki gazel, kaside, roman, tiyatro, kafiye gibi gerçekten Kâz›m Yetifl • 43 dilimize mal olmufl terimleri kullanmaktan baflka belki bir çare görünmüyor. Fakat baz› terimler var ki bunlar› tercüme de¤il ama onlara karfl›l›klar bulmak durumunday›z. Bir iki örnek vereyim. Belâgat kitaplar›m›zda Arapçadan aynen ald›¤›m›z “reddü’l-acüz ale’s-sadr”, “te’kîdü’l-medh bimâ yüflbihü’z-zem”, “te’kîdü’z-zem bimâ yüflbihü’l-medh” gibi terimleri art›k bugün hâlâ kullanmak durumunda kalmamal›y›z. Bu terimler Arapça için de uygun olmamak gerekir. Zira terim mant›¤›na uymuyorlar. Bu konuda acaba flöyle bir prensip kabul edebilir miyiz? Türkçede çok yayg›n kullan›lmayanlar› de¤ifltirme yoluna gidebilir miyiz? Elbette buradaki ölçümüz terimin ifade etti¤i anlam›n Türkçeye elveriflli olmas›d›r. Türkçede örneklerini bulmakta zorlanaca¤›m›z veya Türkçenin yap›s›na uymayan bir sanat› s›rf baflka dillerde var diye nakletmemizin bir anlam› olmamal›d›r. fiöyle bir fikir de ileri sürülebilir. Bunlarla u¤raflmak anlams›zd›r. Edebî metinler art›k baflka türlü inceleniyor. Elbette bu da bir yoldur. Yaln›z eski metinleri özellikle flerh ederken bu tür terimlere ihtiyac›m›z olacakt›r. Bunun için ben bir teklifte bulunmak istiyorum. Dilci ve edebiyatç›lardan oluflan bir komisyon, belirlenmifl terimlere Türkçe karfl›l›k bulma yolunu mutlaka denemelidir. Edebiyat› bir bilim olarak almak ve bu alan›n terminolojisini oluflturmak zorunday›z. Üçüncü gruptaki terimler tercümelerden oluflur. Yabanc› dildeki bir terim Türkçeye tercüme edilir. Bunun günümüzde pek çok örne¤i var. Bunun için konuyu grupland›rmay› tercih ediyorum. Eski kültürden, Arapça ve Farsçadan al›nm›fl terimlerin tercümeleri: Uyak (kafiye), benzetme (teflbih), i¤retileme (istiare), abartma (mübala¤a) vb. Biraz evvel de söyledi¤im gibi bunlar› tercümeye gerek yoktur. Ama yine ifade etti¤im gibi çok yayg›n olmayanlar için yeni terimler aramal›y›z. Bat› dillerindeki terimleri tercüme etmek. Bu konuda iki uygulama ile karfl›lafl›r›z. Bunlardan bir k›sm› geçmiflte yap›lm›fl tercümelerdir. Biraz evvel söyledi¤im teflhis ve intak (prosopopeée), vuzuh (clarté), selâmet (la justesse), sadelik (simplicité), sadedilanelik (naïveté), incelik (finesse), fliddet (énergie), tabiiyyet veya tabiîlik (naturel), munakkahiyyet (la précision), istifham (interrogation), nidâ (exclamation), tedric (gradation). Di¤er bir k›sm› da son zamanlardaki inceleme yöntemleri çerçevesinde veya bat›dan yap›lan tercümelerde kullan›lan terimlerdir. Bunlardan baz› örnekler verelim izlenimcilik (impressionisme), gerçekçilik (realisme), gerçeküstücülük (surrealisme), efl’âr-i râiyâne / çoban fliiri (poesie pastoral), çapraz kafiye / uyak (rimes croisées), sarmal / sarma kafiye / uyak (rimes embrassées). Örnekleri ço¤altabiliriz. Bu konuda öyle bir kar›fl›kl›k var ki bir doktora jürisinde edebiyat profesörü bir hocam›z bunlar› kafiye çeflidi diye iddia etti. Bir baflka profesörümüz önceki bir çal›flmas›nda bu terimleri kullanm›flken sonra çapraz kafiyeli naz›m 44 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe flekli, sarmal kafiyeli naz›m flekli diye de¤ifltirdi. fiunu söylemek istiyorum: Bu gün bu konuda yani ister nazariye, ister sözlük türünde olsun yaz›lan kitaplarda o kadar çok karmafla var ki iflin içinden ç›kmak zorlafl›r. Üstelik bu alanda pek çok araflt›rmac›m›z vard›r. Dördüncü gruptaki terimler ise geçmiflte, Arap edebiyat›ndan terimleri aynen al›nmas› gibi bat› dillerindeki aynen al›nmaktad›r. Bunun örnekleri elbette pek çoktur. Uzatmadan s›ralayal›m birkaç tanesini. Roman, tiyatro, pastifl, sone, akrostifl, lirizm, lirik vb. Bu tespitlerden sonra ne yapabiliriz veya ne yapmal›y›z sorusunu sorup cevab›n›n bulmaya çal›flal›m. Öncelikle belirtelim ki bugüne kadar yapt›¤›m›z gibi durumu oldu¤u gibi b›rakabiliriz. Bunun flöyle bir tehlikesi vard›r. Biz kendi eserlerimiz üzerinde çal›flmalar yapmad›kça, edebiyat bilimini nereden metot al›rsak alal›m onu eserlerimiz üzerinde flartlar›m›za göre uygulama yapmad›kça kar›fl›kl›k daha da devam eder. Bu bak›mdan biz mutlaka kendi eserlerimiz üzerinde kendi flartlar›na uygun çal›flmalar yapmak zorunday›z. Bunun için de terimlere ihtiyac›m›z var. Hele bugünkü flartlarda terimleri süratle yapmaya mecburuz. Aksi takdirde daha büyük karmaflalar ortaya ç›kacakt›r. Tercüme olmayan terimlere ihtiyac›m›z var. Bunu özellikle flunun için söylüyorum. Herkes kendine göre bir tercüme yolu tutturuyor. Sonra da iflin içinden ç›k›lm›yor. Geçmiflin tecrübelerinden faydalanarak edebî eserlerimizi incelerken terimlerimizi icat edebilir miyiz? Burada elbette icattan kas›t terim uydurmak de¤ildir. Ama gerekir veya mecbur kal›n›rsa uydurma yoluna da gidilebilir. Belki böylece Türkçe yaz›lm›fl eserleri kendi flartlar› ve tabiî gelene¤i içinde inceleyebilir, yorumlayabiliriz. Geçmiflten günümüze var olan terimleri günümüzde ve modern inceleme metotlar› ile ne ölçüde kullanabilece¤imizi de ayn› flekilde araflt›rmal›y›z. Bugün önümüzde bir imkân olarak duran Türk dünyas›nda kullan›lan edebiyat terimlerini Anadolu Türkçesine nakletme, bütün Türk dünyas›n› göz önüne alarak ortak terimler yapabilme ve daha önemlisi bunlar› ortak kullanma yollar› bulmal›y›z. Bunun için belki genel bir de¤erlendirme yapabilmek için genifl bir tarama ve derleme faaliyetine girmek durumunday›z. Uygur Hukuk Belgelerine Göre Türklerde Toprak Mülkiyeti ve Bununla ‹lgili Terimler Üzerine A. Melek Özyetgin* Turfan Uygurlar›na ait hukuk (sivil) belgeleri, Orta Asya’da önceki dönemlerde yaflayan Türklerin sosyal, kültürel ve ekonomik yaflamlar›yla ilgili bilgi edinebildi¤imiz birincil kaynaklar durumundad›r. 9 ila 14. yüzy›llar aras›nda ait olan sözleflme türündeki bu belgeler, flah›slar aras›nda ya da devletle flah›slar aras›nda olan çeflitli ifl ve ifllemlerle ilgili hukuki süreçleri bize tan›klamaktad›r. Bir anlamda bu metinleri ‹slam öncesi Türk hukuk düzeninin en önemli kaynaklar› olarak da kabul edebiliriz. Söz konusu belgelerin ‹slam öncesi hukuk tarihimiz aç›s›ndan incelenmeyen, bilinmeyen birçok yönü vard›r ve yeteri kadar incelenmeyen bu alan araflt›rmac›lar›n ilgisini beklemektedir. Bu bildiride, sosyal ve kültürel içerik bak›m›ndan üzerinde çal›flt›¤›m›z sözkonusu hukuk belgelerinde yer alan toprak mülkiyeti konusunu ilgili terminolojisi ile birlikte incelemeye çal›flaca¤›z. ‹ncelememizde arazi edinme ile ilgili sat›fl, kiralama, rehin, takas, temlik gibi farkl› ifllemleri kapsayan çok say›daki sözleflme metinleri yan›nda baz› vasiyetname ve teminat sözleflmeleri gibi konumuzla ilgili malzeme içeren belgelere de baflvurarak Turfan Uygur sahas›ndaki bu konuyla ilgili hukuki uygulamalara de¤inece¤iz. Bir dil tarihçisi perspektifiyle ele alaca¤›m›z konu hiç kuflkusuz hukuk alan›n› ilgilendiren özellikli bir konudur. Bildirimizin ana temas›n› oluflturan mülkiyet hakk›, hukuksal ve sosyal düzen içinde çok eski ça¤lardan itibaren toplumu ve siyasi yap›y› flekillendiren bir unsur olarak var olagelmifl, tart›fl›lm›fl * Prof. Dr. A. Melek Özyetgin, Y›ld›z Teknik Üniversitesi, ‹stanbul. [email protected] 46 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ve de¤iflik zamanlarda ve co¤rafyalarda farkl› flekillenmifl bir konu olup tarihçesi çok eskiye gitmektedir. Ancak biz çal›flmam›zda, bu konunun alan›m›z d›fl›ndaki hukuksal tart›flmas›ndan ziyade, özellikle toprak mülkiyetiyle ilgili belgelerde tespit etti¤imiz dil malzemesini, hukuki terminolojiden de yararlanarak ortaya koymay›, bu belgelere dil aç›s›ndan aflina olmayan hukuk tarihçilerinin dikkatine, ifllenmifl kaynak bir malzeme olarak sunmay› amaçlad›k. Uygurlarda toprak mülkiyetinin çeflitleri a. Toprak üzerinde tekli ve ortakl› mülkiyet Yerleflik düzende yaflayarak ticaretle oldu¤u kadar tar›mla, ziraatle de u¤raflan Uygur Türklerinde gerek tafl›nabilir mal gerekse tafl›namaz mal üzerindeki mülkiyet hakk›n› sözleflme belgelerinde aç›kça görmekteyiz. Bu hukuk belgelerinden, özel mülkiyet anlay›fl›n›n belirli hukuk kurallar› çerçevesinde mevcut oldu¤unu, kiflilerin kendilerine ait menkul ve gayrimenkul üzerinde mülkiyet hakk› dolay›s›yla sat›fl, kiralama, takas, temlik, miras gibi çeflitli tasarruf haklar›na sahip olduklar›n› anlamaktay›z. Uygur toprak sat›fl belgelerinde tek kiflilik mülkiyet hakk› yan›nda çok payl› mülkiyet hakk›n›n da örneklerini görmekteyiz. Afla¤›da tek flah›s mülkiyetli bir arazi sat›fl belgesi verilmifltir: 1...çahflaput ay bir yang›qa män ad›g tarxa’nqa, 2. yunglaql›q…kärgäk bolt› ç / mguqta bir fl›g› yirim at› alp, 3. tafl sangunqa oq (?) toguru tomlug satt›m… (1)…Onikinci ay(›n) birinci gününde ben Ad›g Tarhan’a (2) kullanmak için ... gerek oldu. Ç / mguk’taki 1 fl›g yerimi, ad› Alp (3) Tafl Sangun (olan kifliye) do¤rudan satt›m. (Sa01) 1. Küskü y›l üçünç ay alt› yang›qa manga ozm›fl tog<r>›l- 2. -qa yunglaq-l›q kümüfl krgäk bolup öz borluq-um-n› 3. basa tog<r>›l-qa toguru toml›tu satt›m… “(1) S›çan y›l›, üçüncü ay(›n) alt›nc› gününde, bana Ozm›fl Togr›l’a (2) kullanmak için gümüfl gerek olup, kendi ba¤›m› (3) Basa Togr›l’a do¤rudan satt›m” (Sa05). Ayn› zamanda sözleflmelerde toprak üzerindeki ortak mülkiyeti gösteren ifadeler de geçmektedir. Bir k›sm›nda mirasla kazan›lan mülkiyet hakk› da belirtilmektedir: Sur›a birle ülüfllüg maηa teger… “Sur›ya ile ortak bana düflen...” (Sa10); aqa inilär bilä… ülüfllüg borluq-ta maηa tägär… “A¤abey ve kardefller ile ortak ba¤da bana düflen… (Sa16); küdägüm Tapm›fl-qa ülüfl-tä tägmifl… “damad›m Tapm›fl’›n mirastan kalm›fl…” (Sa12); içim qanç›g bilä tüz ülüfllüg “...benim a¤abeyim Qançug ile ortak...” (Sa02), adam-n›ng manga ülüfl-tä täggän taysang-taq› 4. on alt› är kömär borluq-ta manga tägär “Babamdan bana hissede düflen (mirastan düflen) Taysan’daki A. Melek Özyetgin • 47 (4) onalt› amelelik ba¤›n bana kalan” (Sa11), sury-a bilä ortuq-lug “... Surya ile ortak” (Sa14). Ancak inceledi¤imiz sat›fl sözleflmelerinde bu ortak mülkiyete ra¤men arazinin sat›s›fl›ndan sorumlu tek kiflinin oldu¤u dikkati çekmektedir (Yamada 1964: 94-95). Ayr›ca sözleflmelerin sonunda, arazi sat›fl›na di¤er ortaklardan birinin ya da baflka bir kiflinin hiçbir flekilde itiraz etmemesini, itiraz etti¤i takdirde yasan›n öngördü¤ü flekilde cezaland›r›laca¤›n› gösteren ibareler yer al›r. Burada araziyi satan kiflinin di¤er ortaklarla en az›ndan flifahi bir anlaflmaya vard›¤› sonucunu ç›karabiliriz. Kendi aralar›nda yap›lm›fl herhangi bir yaz›l› sözleflmeye herhangi bir at›f bulunmamaktad›r, ya da ortaklar›n sat›fl mülkiyetlerini devrettikleri herhangi bir belge bulunmamaktad›r. Ama aksi olmas› durumunda da sat›c›n›n sözleflmenin hükümlerini emniyet alt›na alma ad›na gereken uygulamay› ve cezai müeyyideyi belirtti¤ini görmekteyiz. Elimizdeki ortak mülkiyet içeren arazi sat›mlar›ndan (Sa02, Sa10, Sa11, Sa12, Sa14, Sa16) sat›c›n›n di¤er orta¤›n herhangi bir vekaletini almadan kendi sorumlulu¤unda, kendine ait araziyi sat›fla ç›karabildi¤ini de anl›yoruz. Yukar›da örneklerini verdi¤imiz sözleflmelerde, mülkiyet kavram› ile ilgili ülüfl, ülüfllüg ~ tüz ülüfllüg ibarelerinde geçen ülüfl kelimesini, Ahmet Cafero¤lu hukuki bir terim olarak “hisse” anlam›nda de¤erlendirse de (1934: 34), Uygur hukuk belgeleri üzerine önemli çal›flmalar› olan Nobuo Yamada esasta “talih”, “hisse, pay” anlam›na gelen bu kelimenin mevcut belgelere göre içerdi¤i hukuki anlam›n aç›k olmad›¤›n› söylemektedir (1964: 95). Ancak Uygur sivil belgeleri içinde yer alan az say›daki vasiyet belgesine bakt›¤›m›zda, miras hukuku aç›s›ndan ülüfl’ün teknik bir anlam›n›n oldu¤una kanaat getirebiliriz.1 Ülüfl kelimesi Tü. üle- “bölmek, pay etmek” fiilinden -fl ile isim teflkilidir, bkz. (ED 153a; TMEN II 546). Bu kelimenin bir baflka isim türevi <ülüfl+lüg (ED 154b) de yine “ortak olma durumu, bir malda hisse sahibi olma durumu” anlam›nda ortak mülkiyete iflaret eden bir kullan›mla Uygur sözleflmelerinde geçmektedir. Belgelerde tüz ülüfllüg (Sa02) ile bir ödünç belgesinde geçen täng ülüfllüg (Lo15) dikkat çekicidir. Yamada bu kullan›mlardaki temel anlam› “seviye” olan, daha sonra “eflit, ayn›” anlam›ndaki tüz kelimesi ile teng (<Çin. teng) “eflit” kelimesinin ülüfl ile birlik1 Uygur sivil belgelerinde ülüfl bitigi terimi geçmektedir. Belgelerde do¤rudan miras yoluyla kalan ülüfl, bunu belgeleyen senet yani ‘vasiyetname’ ise ülüfl bitig terimi ile karfl›lanm›fl olmal›d›r. Bu terimin geçti¤i bir vasiyet belgesi (WP06), konumuzla ilgili bir arazi sat›fl belgesinde, miras olarak kalm›fl bir arazinin miras belgesi (ülüfl bitig) ile birlikte sat›fl› öngörülmektedir (Özyetgin 2005: 110). …2. qoço-taq› qoç›ng apam 3. birläki küdägüm tapm›fl-qa ülüfl-tä tägmifl q›r-a suvdun yir-lär-im-ni 4……5. -ni ülüfl bitigi birlä säkiz on yastuq çungdung bav-çav-qa vapso tu-6. -qa toguru toml›tu satd›m “(2) Qoço’daki Qoç›ng Apam (3) ile ortak damad›m Tapm›fl’a mirastan kalm›fl bofl tarla ve sulama yerlerimi (?) (4) ... (5) ülüfl senedi (vasiyet belgesi) ile 80 yastuk çundung bav-çav’a Vapso tu’ya (6) do¤rudan satt›m” (Sa12). 48 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe teki çiftsöz olarak kullan›m›nda eflitli¤e de¤il, ancak ortakl›¤› iflaret edildi¤ini belirtmektedir (1964: 96). Yine Sa14’te geçen sury-a bilä ortuq-lug “(4)... Surya ile ortak (5)”; …ödekçi bile ortuq alt› fl›g yir “Ötekçi ile ortak 6 fl›g yer” (WP04) ibarelerindeki ortuqluq ve ortuq da ortak2 mülkiyete iflaret eden bir baflka terim de¤erindeki kelimelerdir. Ortuq kelimesinden +luq ile isim ortuqluq “ortaklafla, ortakl›k” anlam›ndad›r (ED 211b). Toprak sat›m belgelerinde, sat›m›n bizzat sat›c› taraf›ndan, onun kiflisel sorumlulu¤u alt›nda gerçekleflti¤ini gösteren toguru toml›tu sat- “do¤rudan satmak” kullan›m› tüm sat›m sözleflmelerinde geçmektedir (Yamada 1964: 95), ayr›ca bkz. Hamilton (1969: 38-39). ‹lk kelime tog-ur- “to cross over, traverse” (Erdal II 723) fiilinden kal›plaflm›fl zarf-fiil kullan›m›yla tog(u)-r-u “Straight, straightforward” (Erdal II, 730) fleklinde teflkil etmifltir. Ayn› flekilde tuml›-t- “to chill” fiilinin zarf-fiili eki alm›fl biçimi tuml›tu (Erdal II, 797) da toguru ile birlikte çiftsöz olarak sat- fiilinin yan›nda kullan›lmaktad›r. Kelime tarihi Türk dili alan›nda sadece DLT ve KB’de tan›klanabilmifltir (Erdal 1991, II, 790). Toprak sat›fl sözleflmelerinde mülkiyet hakk›n›n bir baflka kifliye verilmesinde de baz› özel kal›p ibareler kullan›lmaktad›r: [Dört s›n›r› verilmifl arazi] -kä / -qa ~ üzä ming y›l tümän künkä tägi [Al›c›] ärklig bolzun, taplasar özi tutzun, taplamasar ad›n kiflikä ötkürü satzun! […] -ye bin y›l, onbin güne kadar […]sahip olsun, isterse kendi (elinde) tutsun, istemezse baflka kifliye b›rak›p sats›n! Özellkle toprak sat›fl belgelerinde, tarlan›n yeni sahibinin araziye sahip olma hakk›n›n zamanla s›n›rland›r›lmam›fl olmas› Uygurlarda, tafl›nmaz mallar üzerinde mülkiyet hakk›n›n tamamen ortaya ç›kt›¤›n›n bir delilidir. Sat›fl sözleflmesinde sat›lan arazinin dört s›n›r› detayl› bir flekilde mevcut komflular›yla birlikte verildi¤i bölümden sonra, al›c›n›n toprak üzerindeki mülkiyet hakk›n›n kesin olarak belirtildi¤i, ayr›ca kendine ait bu arazi üzerinde istedi¤i her türlü tasarruf hakk›na sahip oldu¤unun söylendi¤i k›s›m gelir. 2 Tü. ortuq (Tarihî: KB ortuk “partnership”, Ça¤. (Sang.) orta∫ / k “associate”, K›pç. CC ortak “partner”, K‹., Hou. ortak “partner”, TZ ortak “mediation”; Osm. ortak “partner”. Modern: TTü. ortak “birlikte ifl yapan kifli”, Trkm. ortak “birden çok kimseyi ilgilendiren”, Tat. urtak “ortak olarak kullan›lan, yar› yar›ya ortak”, Nog. ortak “birden çok kimseyi ilgilendiren, birden çok kimsenin mal› olan”, K›rg. ortok “arkadafl; ortak olarak kullan›lan”, Kzk. KKlp. ortak “birden çok kimseyi ilgilendiren, ortaklafla”, Alt.Tel. ortok “birlik, ortakl›k” bkz. Hasan Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlü¤ü, Ankara 2001, 310, RSl. I 1067a; TMEN II 446) A. Melek Özyetgin • 49 Yukar›daki standart kal›pla verilen bu haklar elimizdeki tüm toprak sat›fl sözleflmelerinde benzer flekillerde yer almaktad›r. Kiflinin bu toprak üzerindeki mülkiyet hakk›n›n, sözleflmelerde geçen bu künte / tin m›nça (Sa03, Sa11, Sa12), bu küntin ›naru (Sa06, Sa07) “bu günden itibaren” ibarelerinden de anlafl›ld›¤› üzere, sözleflmesinin yap›ld›¤› günden itibaren bafllad›¤› anlafl›lmaktad›r. Bugünkü tafl›nmaz sat›m sözleflmelerinde, sat›ma konu olan arazinin al›c›ya teslimi ve mülkiyetinin al›c›ya geçmesi sadece sözleflme senedi ile tamamlanm›fl say›lmaz. Ayn› zamanda sat›fl›n al›c› ad›na tapu siciline tescilinin yap›lmas› gereklidir (Zevkliler 2007: 106). Uygur sözleflmelerinde ise teslim ve mülkiyet hakk› do¤rudan sat›m sözleflmesiyle sa¤lanmakta ve eldeki bilgilere göre baflka bir ifllem gerekmemektedir. O dönemde tapu sicil kay›tlar›n›n olup olmad›¤› konusunda kesin bilgilerimiz olmamakla birlikte, sat›m› gerçekleflen arazilerin, Uygurlar›n bir tür nüfus ve vergi kay›tlar›n› içeren ulug depterlerinde tapu kay›tlar›n›n tutulmufl olmas› ihtimalini de düflünmek yanl›fl olmayacakt›r. Ancak söz konusu ulug depterler bugüne kadar ulaflmam›flt›r. Al›c›n›n mülkiyet hakk›n›n kesinli¤ini ifade eden bir kal›p ibare de bin y›l tümän künkä tägi ärklig bol- “bin y›l onbin güne kadar sahip olmak”’dir. Çince senet modelinden ödünçlenen bu ibareler mülkiyet hakk›n›n s›n›rs›z ve zamans›z oldu¤unu bize göstermektedir. Sa09 ve Sa12 d›fl›nda elimizdeki toprak sat›fl sözleflmelerinin hepsinde bu kal›p ifade yer almaktad›r. Bunun yan›nda bu kal›p ifadenin eksiltili biçimi ming tümän künkätägi flekli de Sa06 ve Sa07’de geçmektedir. Söz konusu ibare Çin sat›fl sözleflmelerinde yer alan kal›p ibarelerden biridir. (Hamilton 1969: 46; Yamada 1964: 101-102). Yukar›daki ibarede geçen ärklig (ED 224a) kelimesinin temel anlam› “güçlü, kuvvetli” demektir. Kelime, Uygur sivil belgelerinde “ownership right” “mülkiyet hakk›” anlam›nda geçmektedir. Araziyi sat›n alan kiflinin, topra¤›n› istedi¤i gibi kullanma tasarrufuna sahip oldu¤unu görüyoruz: 12. bu tört s›ç›l›g yir üzä ming 13. y›l tümn künkätägi qutlug tafl ärklig bolzun taplasar 14. özi tar›zun taplamasar ad›n kifli-kä ötkürü satzun “(12) Bu dört s›n›rl› yere bin (13) y›l, onbin güne kadar Qutluq Tafl sahip olsun. ‹sterse (14) kendisi ekin eksin, istemezse baflka kifliye b›rak›p sats›n” (Sa02) 9. bukün-tä m›nça bu yir üzä ming y›l tümn künkätägi 10. qutadm›fl ’ärklig bolzun taplasar özi tutzun taplamasar 11. a7›n kifli<-kä> ötkürü satzun “(9) Bugünden sonra bu yere bin y›l onbin güne kadar (10) Qutadm›fl sahip olsun. ‹sterse kendisi (elinde) tutsun, istemezse (11) baflka kifliye b›rak›p sats›n” (Sa03) 12. bu tört s›ç› 13. içindäki yir-kä ming y›l tümän kün-kätgi 14. basm›l ärklig bolzun taplasar özi tutzun taplamasar15. ad›n kifli-kä ötkürü satzun “ (12) Bu dört s›n›r (13) 50 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe içindeki yere bin y›l onbin güne kadar (14) Basm›l sahip olsun. ‹sterse kendisi (elinde) tutsun, istemezse (15) baflka kifliye b›rak›p sats›n” (Sa04) 7. bu kün-tin m›nça ming 8. y›l tümän kün-kä tägi udç› buq-a äsän ikägü 9. ärklig bolzun taplasa özläri ätläp yizün 10. taplamasa ad›n kifli-kä ötkürü satzun “ (7) Bu günden itibaren bin (8) y›l, onbin güne kadar Udç› Buqa, Esen bu ikisi (bu ba¤a) (9) sahip olsun. ‹sterlerse kendileri iflletip istifade etsinler. (10) ‹stemezlerse baflka kifliye b›rak›p sats›nlar”. (Sa11) 12. bu kün-tin m›nça bu borluq- 13.-qa yir-kä suv-qa äv-kä barq-qa vapso tu ärklig bolzun 14. taplasar özi tutzun taplamasar ad›n kifli-kä ötkürü sadzun” (12) Bu günden itibaren bu ba¤a (13) yere suya, eve ve barka Vapso tu sahip olsun. (14) ‹sterse kendisi (elinde) tutsun. ‹stemezse baflka kifliye b›rak›p sats›n” (Sa12) b. Mülkiyet hakk›n›n takasla el de¤ifltirmesi Uygur hukuk belgeleri içinde mülkiyet hakk›n›n sat›flla, belirli bir para veya emtia ile el de¤ifltirmesi yan›nda, toprak mülkiyeti hakk›n›n takas yoluyla el de¤ifltirdi¤i metinler de vard›r. Bunlardan elimizde mevcut olan üçü (Ex01, Ex02, Ex03), bugünkü hukuki içerik bak›m›ndan trampa sözleflmesi olarak adland›r›labilir. Bu sözleflmeler, ayn› toprak sat›fl sözleflmelerindeki üslûpla haz›rlanm›flt›r. Sat›fl sözleflmesinden farkl› olarak bu belgelerde de¤iflen tek k›s›m sözleflmenin konusunun yer ald›¤› bölümdür. Trampa sözleflmelerinde bu k›s›m da benzer ibarelerle verilmektedir. Her üç belgede de (Ex01, 02, 03) arazi takas›yla ilgili ifllem tegflürüfl- (~ teflgürüfl-) “de¤ifltirmek, de¤ifl tokufl yapmak” fiili ile yap›lmaktad›r. Takasla ilgili teknik bir kelime olarak de¤erlendirebilece¤imiz fiili, teg-ifl-ür-üfl-> tegflürüfl- fleklinde açabiliriz (ED488a). Clauson’un tek veri (hapax) olarak de¤erlendirdi¤i kelime, tegflürüfl- flekliyle Ex01’de, bu fiilin muhtemelen metatezli biçimi olan teflgürüfl- biçimi ise Ex02 ve Ex03’te geçmektedir ve her iki biçim de “de¤ifltirmek, de¤ifl tokufl yapmak” anlam›ndad›r. Peter Zieme bu kelimenin aç›l›m›n› te-fl-gür-üfl- olarak verir. Ancak Erdal’›n da belirtti¤i gibi bu biçim tegflürüfl- fiilinin metatik biçimi olmal›d›r (Erdal 1991, II, 569). Eldeki üç takas sözleflmesinin aralar›nda baz› farkl›l›klar olmakla birlikte, takas ifllemini anlatan sözleflmenin düzenlenme fleklinin ayn› oldu¤unu görüyoruz. Buna göre: 1. Tarih kayd› 2. Takas yap›lacak arazinin sahiplerinin ad› ve s›n›rlar›yla birlikte tarifi 3. Takas iflleminin yap›lmas› 4. Takas edilen arazinin mülkiyet hakk›n›n bildirilmesi A. Melek Özyetgin • 51 5. Takasa itiraz edecek üçüncü kiflilere karfl› güvence verme 6. Tan›klar, imzalar› ve mühürleri 7. Yaz›c› Ex01 numaral› sözleflmede, bir Buddhist manast›r›n sakinlerinden olan Virya Açari ile Qarfla Açari’nin manast›ra ait kavlal›k’›n (sebze bahçesinin), Öküfl Qaya Açari ile Yitmifl Qaya açari’ye ait bir ba¤ ile de¤ifltirilmesi konu edilmektedir. Bir arazi takas sözleflmesi olan bu senette birbirleriyle takas yapan kiflilerin hepsinin de Sank. kökenli açari “ö¤retmen, hoca” s›fat›n› tafl›malar›ndan dolay› manast›r ahalisinden oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Manast›ra ait oldu¤u ifade edilen bahçenin takas›n› yapan kiflilerin, manast›r›n idaresinden sorumlu kifliler oldu¤unu düflünebiliriz. O devirde manast›ra ait topraklar›n mülkiyetlerinin muhtemelen flah›slara ait de¤il, kuruma ait oldu¤unu düflünmekle birlikte, araziyi de¤ifl tokufl yapan iki kiflinin, verdikleri araziyle ilgili kendi yak›nlar›n›n, a¤abeylerinin, kardefllerinin ve akrabas›n›n itiraz etmemesi hususuyla, itiraz ettikleri takdirde ceza olarak bu yer gibi iki yeri ma¤dur olan kifliye verecekleri uyar›s›n›n yer almas› ilgi çekicidir (str. 16-22). Torak sat›fl sözleflmelerinde de gördü¤ümüz bu kal›p ibareler, bize kiflinin toprak üzerindeki mülkiyet hakk›n› göstermesi bak›m›ndan önemlidir. Öte yandan bir manast›ra ait bahçe üzerinde, kurumsal mülkiyet d›fl›nda kiflisel mülkiyete iflaret eden Ex01’deki bu ifadeler dikkate de¤erdir. ‹kinci arazi takas belgesi Ex02’de ise Torç›, Yolç› ve ‹lçi adl› üç kardeflin, yar›m an›zl›k yerini Qay›mtu’nun yeri ile de¤ifl tokufl yapmas›yla ilgilidir. Yine belgede toprak sat›fl sözleflmelerindeki kal›p ifadeler yer almaktad›r. Bu takas sözleflmelerinde, sözleflmenin sorumlusu, bizzat arazi takas›n› talep eden kifli olmaktad›r. Arazilerini Qay›mtu ile de¤ifltiren üç kardefl, Qay›mtu’ya güvence vermektedirler. Sözleflmeyi düzenleyen kifliler, takas›n yap›ld›¤› arazinin sahibinin mülkiyet hakk›n› sonsuza kadar “bin y›l, onbin güne kadar” kal›b›yla onaylarken, ald›¤› arazi üzerinde istedi¤i tüm tasarruf haklar›na sahip oldu¤unu ve bu duruma, di¤erlerinin, itiraz hakk›na sahip hiçbir yak›n›n›n kar›flamayaca¤›n› dile getirirler. Dört tan›ktan oluflan belgenin son protokol k›sm›, normal niflan formunda yaz›l›p, yaz›c› belgenin sorumlu kiflilerinden biridir. Ex01’de son protokol k›sm› normal tamga formuna göre yaz›lm›flt›r. Bu belgede de 4 tan›k yer al›r. Di¤er Ex03’te ise 3 tan›k vard›r. Genel olarak toprak sat›m sözleflmelerinde 3 veya 4 tan›k oldu¤unu biliyoruz. Muhtemelen takas sözleflmelerinde de ayn› uygulama geçerli olmufltur. Ex03 numaral› sözleflme ise yine Manast›ra ait bir arazinin takas›yla ilgilidir. Belgenin oldukça eksik k›s›mlar›na ra¤men, mevcut metinden, Manast›ra ait bir arazinin rahipler taraf›ndan, muhtemelen sivil bir kiflinin arazisiyle de¤ifl tokufl yap›ld›¤›n› anl›yoruz. Belgede yine sat›m sözleflmelerinde gördü¤ümüz, mülkiyet hak- 52 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe k›yla ilgili onay cümleleri (str. 3-5) ile güvence ibareleri (str. 6-8) de bulunmaktad›r. c. Mülkiyet kulland›rma hakk› (ortakç›l›k / yar›c›l›k meselesi) Bugün de tar›mda uygulanan bir gelenek olan; Uygurlardaki toprak kiralama belgelerinde görülen ortakç›l›k / yar›c›l›k konusuna da burada k›saca de¤inmek yararl› olacakt›r. Uygur toprak kiralama sözleflmelerinin büyük bir k›sm›, kira bedelinin üretilen ürün üzerinden aynî olarak ödenmesi nedeniyle has›lat (ürün) kira sözleflmesi türüne girmektedir. Bu sözleflmelerde kira bedeli, araziden elde edilen ürünün kirac› ve kiralayan aras›nda eflit olarak paylafl›lmas› fleklinde karara ba¤lan›yor. Paylafl›lan ürün miktar›, o hasat mevsiminde elde edilen ürünün miktar›yla do¤ru orant›l› bir flekilde eflit olarak belirlenmektedir: (8)… bu yir-kä näç-ä urug (9) bats-a ikigü t(ä)ng üläflip al›r-biz (10) al›m birim käls-ä ikägü t(ä)ng biliflip (11) t(ä)ng birürbiz “(8) kiraya verdim. Bu yerde ne kadar tohum (9) bitse (ekin olsa), ikimiz eflit paylafl›p al›r›z. (10) Al›m berim (vergisi) gelse, ikimiz eflit olarak sorumlu olup, (11) eflit veririz”. (RH 11) 7… bu yir-kä 8. näçä urug batsa ikigü 9… … üp 10. … täng üläflip al›r 11. biz bu yir-kä ängiz tu 12. birim al›m kälzä 13. (ikigü täng) bilürbiz “(7)… Bu yere (8) ne kadar tohum girse ikimiz (9)... (10) … eflit paylafl›p al›r›z (11) Biz bu yerde ekin olursa (12) birim al›m vergisi gelirse (13) ikimiz eflit verece¤iz.” (RH10) (5)… bu yir-kä (6) näçä urug bats-a ikigü täng (7) al›rbiz bu yir-kä birim al›m (8) käls-ä ikägü qay›mtu m›s›r täng (9) birürbiz... “(5)… Bu yerde (6) ne kadar tohum bitse (ekin olsa) ikimiz eflit (7) al›r›z. Bu yere berim al›m (vergisi) (8) gelse ikimiz Kay›mtu (ve) M›s›r eflit (9) veririz…” (RH8) (4) … bu yir-kä (5) näçä urug batsar ikägü täng üntürüp (6) tar›r-biz bolm›fl tüfl-in täng üläflür- (7) -biz bu yir-kä birim al›m kälsär ikägü (8) täng bilür-biz (4)… Bu yere (5) ne kadar tohum ekilse, ikimiz birlikte eflit büyütüp (6) eker-biçeriz. Olmufl ürünü eflit paylafl›r- (7) -›z. Bu yere berim al›m gelse ikimiz (8) eflit sorumluyuz”. (RH07) 5. örtgün-tä anuq bolm›fl-ta 6. iki fl›g arpa-n›ng tüflin 7. tilik togrul al›r tört 8. küri arpa män tilik tog(r)ul 9. bulda açari(qa) birip alt› küri 10. bulda açari... 11. üntürüp... 12. ... ... 13. bu yir-kä...14. k(ä)lsä iki ülüfl tilik tog(r)ul 15. birür-män bulda bir ülüfl 16. birür-män ... yn-ä üç fl›g 17. arpat›n artuq batsa ikigü 18. täng urug üntürüp ... 19. tar›r-biz … “(5) Harman yerinde haz›r oldu¤unda (6) 2 fl›g arpan›n faizini (7) Tilik Togrul al›r. 4 (8) küri arpa, ben Tilik Togrul (9) Bulda Açari’ye verip 6 küri (10) Bulda Açari... (11) yetifltirip... (12)... (13) bu yere... (14) gelse iki hisse Tilik Togrul (15) verecek. Bulda bir hisse (16) verecek... yine 3 fl›g (17) arpadan fazla ç›ksa ikisi (18) eflit tohum ... yetifltirip... (19) ekece¤iz” (RH09) A. Melek Özyetgin • 53 Yukar›daki verilen Uygur has›lat kira sözleflmelerinde ortakç›l›k akdini gösteren bölümler dikkati çekmektedir. Burada ortakç›l›k akdi, iki aflamada yer almaktad›r. Birincisi elde edilen ürünün ortak paylafl›m›, ikincisi ise toprak ve elde edilen ürünle ilgili olarak tahakkuk edecek ifl ve vergi yükümlülü¤ünde ortakç›l›k akdine ba¤l› olan kirac› ve kiralayan taraf›ndan eflit yüklenilmesidir. Bilindi¤i gibi toprak sistemi içinde topra¤›n mülkiyetini elinde tutanlar›n, ürünün belli bir k›sm›n› alma karfl›l›¤›nda, toprak üzerinde yap›lacak üretimin tüm aflamalar›nda maliyet, denetim ve karar yetkisini baflkas›na devretme ifli ortakç›l›k veya yar›c›l›k olarak adland›r›l›r. Bugün oldu¤u gibi Türklerde ortakç›l›k meselesi tar›m alan›nda her zaman sözkonusu olmufl ve belirli hukuki uygulamalar› da içeren bir sistem dâhilinde gerçeklefltirilmifltir. Turfan Uygurlar›ndaki bu has›lat kira sözleflmeleri, do¤rudan ortakç›l›k kurumuyla ilgili elimizde bulunan en eski sözleflme belgeleri olarak kabul edilebilir. Belgeler içinde özellikle, RH07, RH08, RH11, RH10, RH09 ve Mi32 numaral› sözleflmelerde sözkonusu ortakç›l›k akdini görmekteyiz. RH09 d›fl›nda kalan di¤er sözleflmelerde kirac›, elde etti¤i ürünün yar›s›n›, ortakç› ürün kiras› olarak her zaman kiralayan toprak sahibi ile eflit paylaflmaktad›r. Ayr›ca ekilen araziye tahakkuk eden vergilerin de eflit olarak ödenece¤i ifade edilmektedir. Bugünkü ortakç›l›kta da ortakç›n›n (kirac›n›n) toprak sahibine ödeyece¤i ürün pay›, toplam ürünün yar›s›n› geçemez, ancak daha az olabilir (Eren-Baflp›nar 2005: 233-234). Ayr›ca bu ortakç›l›k akdini de içeren kira sözleflmesinin her y›l iste¤e ba¤l› olarak tekrarland›¤›n› da söyleyebiliriz. Bu durumu örnekleyen RH10 ve RH11 numaral› belgeler, muhtemelen birbirini takip eden dönemlerde, sözleflme akdinin ayn› kifliler aras›nda olmas›, ayn› tarlan›n, ortakç›l›k akdiyle kiraya verilmesi bak›m›ndan dikkate de¤erdir. RH09’da ise farkl› bir ortakç›l›k akdi dikkatimizi çekmektedir. Tilik Togrul ile bir Buddhist rahip Açari aras›ndaki ekim için kiralanan bir araziyle ilgili farkl› bir ortakl›k vard›r. Di¤er ortakl›k belgelerinde eflit hisse söz konusuyken, bu belgede kirac› Tilik Togrul’un ekti¤i 2 fl›g arpan›n tüm mahsulünü kendisinin alaca¤›n›, 8 küri arpay› Tilik Togrul, kiralayan kifli olan Açari’ye verece¤ini ve bunun 6 kürilik k›sm›n› da Açari’nin yetifltirece¤ini (eksik k›s›mlar anlam ç›karmay› zorlaflt›rmakla birlikte), bu yere herhangi bir vergi yükümlülü¤ü geldi¤inde Tilik Togrul’un 2 hisse vermekle sorumlu oldu¤u, Açari’nin bir hisse vermekle yükümlü oldu¤u belirtilmektedir. Buradan da arazinin sahibi olan kiflinin kirac›ya ortakl›¤›n›n oran›n›n 1 / 3 oldu¤unu anl›yoruz. Öte taraftan sözleflmenin son k›sm›nda 3 fl›g arpadan fazla ürün elde edilirse eflit tohum ekimi yapacaklar› da eklenmifltir. Daha önce de belirtti¤imiz gibi belgenin eksik k›s›mlar›, ba¤lam›n bütününü anlamam›z› zorlaflt›rsa da ortakl›k oranlar›yla ilgili bilgileri ç›kartmak mümkündür. 54 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe d. Toprak üzerinde devlet mülkiyeti (‹nçü, inçü bagç›, inçü borlukç›) Uygur hukuk belgeleri içinde toprak mülkiyetini gösteren sözleflmelerin büyük bir k›sm› flah›s / flah›slara aittir. Öte taraftan s›n›rl› say›da da olsa devlet arazisinin flah›slar taraf›ndan iflletilen türleriyle ilgili uygulamalar› kapsayan sözleflmeler bu külliyat içinde yer almaktad›r. Ahmet Cafero¤lu’nun “emlak-i hassa” olarak anlamland›rd›¤› (1934: 22) inçü kelimesi Uygur sivil belgeleri içinde üç belgede USp. 21, 22, 25’de geçmektedir. Devlete ait araziyi karfl›layan bu terimin geçti¤i belgelerde kifliler, inçülerin sahibi devlet ile muhatapt›rlar. Bu belgeler bize, Uygurlarda flah›slara ait araziler yan›nda devlete ait olup, belirli bir nizama göre timar olarak halk›n kullan›m›na verilmifl devlet arazilerinin de var oldu¤unu göstermektedir. ‹nçü, ‹lhanl› sahas›nda arazi rejimi içinde kullan›lan, bir çeflit t›mar karfl›l›¤› toprak anlam›nda geçmifltir, bkz. (TMEN II 670, ED173a). Orta Asya’da Türk-Mo¤ol devletlerinde fethedilen topraklar›n Han ailesinin müflterek mal› say›larak inçü (has) olarak hanedan üyeleri aras›nda taksimi usulü, ‹slâm arazi hukukunda ikta sistemi ile karfl›laflt›r›labilir. Devlete ait mirî arazinin sadece senelik vergisini veya elde edilen has›lat›n öflür bedelini bir hizmet karfl›l›¤›nda herhangi bir flahsa verme olan ikta usûlü, Müslüman Türk devletlerinde uygulanan bir arazi rejimi olarak karfl›m›za ç›kar. ‹kta ile bir arazi veya eyalet bütün varidat ve geliriyle beraber bir kumandana veya valiye b›rak›l›l›rd›. ‹kta sahibi vali ve kumandan bu iktaya karfl›l›k hazineye belirli bir vergi vermekle yükümlü olurdu (Uzunçarfl›l› 1988: 17-18). ‹lhanl›larda da ikta malikâne tarz›nda olup, babadan o¤ula geçen irsî özelli¤e sahipti. Bu sistem içinde aile malikâneleriyle, mirî arazilere ait yerlere inçü, hükümdara ait yerlere de has inçü ad› verilirdi. Bu arazilerin tüm has›latlar› ve vergileri inçü sahibine ait olurdu. ‹lhanl› hâkimiyeti alt›nda Anadolu’da geliri ‹lhanl› hazinesine ait olmak üzere çeflitli bölgelerde inçü’ler temin edildi¤i bilinmektedir (Uzunçarfl›l› 1988: 235-236). ‹nçü terimi Uygur metinlerinde “t›mar” anlam›nda geçmektedir. Clauson kelimenin kökeninin problemli oldu¤unu belirterek, muhtemelen Mo¤ol döneminde Uygur belgelerine girdi¤ini söylemifl, ayr›ca kelimeyi Mo¤olcadaki ince “a maid-servant given to a bride at her marriage”, Çincedeki ayn› anlama gelen ying ile karfl›laflt›rm›flt›r (ED173a-b), ayr›ca. bkz. (Cafero¤lu 1934: 22). Reflit Rahmeti Arat USp. 22 numaral› Uygur sözleflmesini inceledi¤i çal›flmas›nda inçü bagç›’n›n “t›marc›” anlam›nda oldu¤unu ve bu inçü bagç›lar›n bahçelerinden ald›klar› verimin bir k›sm›n› devlete vermekle baflka vatandafllar üzerine olan vergilerden muaf tutulduklar›n› belirtmifltir: …k›tay... bafl-l›g ilçi-lär birlä kalan käsip inçü bag-ç›-lar-ka kalan käsmifli yok, ... ilçi kälip kalan tüflüp inçü bag-ç›-ka kat›lmat› “...k›tay... önderli¤indeki elçiler ile (bize) A. Melek Özyetgin • 55 kalan (vergisi) kesip inçü ba¤c›lar›na kalan (vergisi) kesti¤i yok, ...elçi gelip kalan (vergisi) koyup inçü ba¤c›ya kar›flmad›...” [TI M221, USp. 22, Clark 97, Arat 1937: 101-112, JW-Li 4.12] Radloff USp.22’de geçen bagç› (inçü bagç›) sözünün baflka metinlerdeki borlukç› yerine kullan›ld›¤›n› düflünmüfltür. Reflit Rahmeti Arat bu düflünceye karfl› ç›karak, Uygurlardaki borluk’un hangi anlamda kullan›ld›¤›n›n henüz aç›k bir flekilde bilinmedi¤ini ifade etmifltir (Arat 1937: 8-9). Ancak kelimenin genel olarak ba¤ için efl kullan›m oldu¤unu düflünmek yanl›fl olmayacakt›r. USp. 25’te inçü bagç› yerine inçü borlukç› geçer: (1) ›t y›l säkizinç ay (2) iki y(i)g(i)rmikä bu tufl-ta (3) borluqç›-lar tilär bolup qal›n (4) köp ifl bolm›fl üçün (5) inçü q›l›q-› bilä inçü (6) borluq-ç› käzigtä barça (7) barzun sal›k birgü bolm›fl (8) üçün nom qul› çat›n (9) bay tämür bu üçägü (10) sal›q›-n› buyan qara-ka (11) birz-ün “(1) Köpek y›l›, sekizinci ay(›n) (2) on ikisinde, bu zamanda (3) ba¤c›lar ister olup (pek) çok (4) ifl oldu¤u için (5) inçü nizam› ile inçü (6) ba¤c›, s›ras›yla hepsi (7) vars›n. Sal›k (vergisi) verecek oldu¤u (8) için Nom Kul›, Çat›n, (9) Bay Temür, bu üçü (10) sal›k (vergi)lerini Buyan Kara’ya (11) versin”. (USp.25) Burada geçen inçü q›l›q› tabiri dikkate de¤erdir. ‹nçülerle ilgili her türlü tasarrufun inçü nizam›na göre yap›ld›¤›, bu konuyla ilgili mevcut bir iflleyiflin oldu¤unu bu terimden anl›yoruz. USp.22’de çeflitli Uygur hükümdarlar› döneminde inçü ba¤c›lar›ndan al›nmayan qalan vergisinin, bu dönemde de al›nmamas› talep edilerek, dönemin Uygur hükümdar› Tokluq Timur’un da eski Uygur hükümdarlar› gibi davranmalar› istenmektedir. Uzun bir metin olan bu belge, inçü ba¤c›lar›n dönemin hükümdar›ndan taleplerini dile getiren bir tür dilekçe olarak de¤erlendirilebilir. Bu belgede esas olan qalan vergisi, bir “toprak vergisi” olup, o devrin en önemli gelir kaynaklar›ndan biri idi. Bu belgeden anlafl›ld›¤› üzere qalan vergisinin flartlar›n›n inçü ba¤c›lar için oldukça a¤›r oldu¤unu da anl›yoruz. Bir baflka belgede onluq inçü terimi geçer: (1) qoy(›)n y›l onunç ay bifl y(i)g(i)rmikä (2) / / / / / / yi qar-a ming qar-a ikägü ärk yoq (3) onluq inçü-lär-tin inçü borluq-qa (4) ädlägü-çi bir ärk-lig kifli birz-ün (5) timifl üçün biz turm›fl tämür tükäl (6) qar-a käräy küç tämür bafll›g bäg-(7)-lär bu altun qar-a qaru ärk tutup (8) turur qalan-›n il öngtün yada(9) üzüp budafliri-qa borluq-ç› (10) birtimiz tip tamg-a-lar›m›z-n› (11) bas›p birtimiz bu kün-tin song (12) bu altun qar-a-qa qalan qavut tütün (13) qab›n nägü m-ä alban biz tilämäz-biz “(1) Koyun y›l›, onuncu ay(›n) on beflinde (2) ...i Kara, Miη Kara ikimiz, güçsüzüz. (3) Onluq inçülerinden (timarlar›ndan) inçü ba¤›n› (4) iflleyecek bir güçlü kifli versin (5) dedi¤i için biz Tur- 56 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe m›fl, Temür Tükel (6) Kara Kerey, Küç Temür önderli¤indeki bey- (7) ler, bu Altun Kara’ya karfl› güç kullan›p (8) mevcut kalan›n› devletten önce ortaya ç›kararak (9) kesip borlukç› (ba¤c›) Budafliri’ya (10) verdik deyip damgalar›m›z› (11) bas›p verdik. Bu günden sonra (12) bu Altun Kara’dan kalan, kavut, tütün (13) kab›n hiçbir alban (vergi) biz istemeyiz” (USp.21). Belgede geçen onluq inçü terimi muhtemelen idari taksimattaki onlu düzende yer alan bir arazi için kullan›lm›fl olmal›d›r. ‹nçü borluq terimi de yine hassa arazileri içindeki ba¤ olarak kullan›lan ve timara verilen araziler için kullan›lm›fl olmal›d›r. e. Manast›rlara ait arazilerdeki mülkiyet hakk› ve uygulamalar› (Vak›f meselesi) ‹nceledi¤imiz belgelerden Uygurlarda vak›fla ilgili kurumlar›n oldu¤unu görüyoruz. Uygur sözleflmeleri içinde manast›r yönetimi ve özellikle manast›rlara ait ba¤ ve arazilerin durumuyla ilgili belgeler bulunmaktad›r. Bu belgeler dinî bir kurum olan manast›rlara ait toprak tasarrufu ile ilgili bilgi içermesi bak›m›ndan önemlidir. Mevcut belgeler, manast›rlara ba¤›fllanan topraklarla ilgili her türlü tasarruf hakk›n›n kime ait oldu¤u ve toprak haklar›yla ilgili ne gibi imtiyazlar›n var oldu¤u konusunda da bize bilgi vermektedir. Uygur han› Kad›r Bilge Han’›n Buddhist Murutluk manast›r›na verdi¤i özel mülkiyet ve buna ba¤l› vergi muafiyet belgesi (T III M205 (U5313) bu aç›dan dikkate de¤er bilgiler içermektedir. Burada Uygur hükümdar›n›n, manast›r› himaye etti¤ini, manast›r›n idaresinin de¤ifliminden, manast›ra tahsis edilecek arazilere, verilen özel imtiyazlara kadar pekçok konuda söz sahibi oldu¤unu da görüyoruz: (1) qoy(›)n y›l ç(a)hflap(u)t ay säkiz otuzqa · murut luq (2) aryad(a)n-›g · qad›r bilgä tängri ilig qut› · sangigik (3) / / / · taplag...d...l / p [yan]g›rt› (4)...g satg›n alturup · (5)...d / / n· / / i / ud / / (6)turguç› · titso ayag-qa tägimlig · Vaptso flilavanti (7) bafl-›n · flilavanti-lar-qa · lab tutup · yir-lär-ingä· (8)borluq-lar-›nga · alban bafllap · nägü y(ä)mä iflküç (9) tägürtmägü üz-ä · ulam y(a)rl(›)g · birtürü y(a)rl(›)q(a)yuq (10) ärmifl… “(1) Koyun y›l›, on ikinci ay(›n) yirmi sekizinde Murutluk (2) Manast›r›n› (himaye eden) Kad›r Bilge Teηri ‹lig hazretleri, manast›ra ait (3) ...tekrar...yeniden (4) ...sat›n ald›r›p (5) ... (6) (manast›rda) duran Titso (ve) sayg›de¤er Vaptso fiilavanti (7) önderli¤indeki fiilavantilere ba¤›fllay›p, arazilerine, (8) ba¤lar›na alban baflta olmak üzere hiçbir ifl küç (hizmet, ifl mükellefiyeti) (9) konulmamas› hakk›nda ulam yarl›g (devir-teslim (intikal) ferman›) verilmesini buyur- (10) -mufllar imifl…” [(T III M 205, (U5317), USp. 88, JW-Li 4.14, Zieme 1981: 237-263] Bu belgede geçen özellikli bir terim olarak ulam yarl›k dikkat çekicidir. Reflit Rahmeti Arat, ulam yarl›g’›, manast›r ile ona ait arazinin, hükümdarlar›n ve bilhas- A. Melek Özyetgin • 57 sa manast›r amirlerinin de¤iflmesinden dolay› yeni sahiplerine tevdi edilmesi münasebeti ile, devlet idaresince düzenlenmifl bir belge olup “intikal, devir” (<ula-m) anlam›nda veya buna yak›n bir anlamda kullan›lm›fl olmal›d›r fleklinde aç›klamaktad›r (1964: 30-31). Ahmet Cafero¤lu ulam yarl›k’› eski Osmanl›cadaki “senedi hakani” ve “tapu senedi” ile eflde¤er tutmufltur.(1934: 25-26). Ulam “a single act of attachment”, in practice, rather indefinetely “continuous, lasting, permanent” (ED146a, Erdal 1991, I: 295). Kelime modern lehçelerde yafl›yor: RSl. I 1375, 1687 (Hak. Tuv. K›rg.) Ayr›ca bkz. TMEN II 522. KB, CC, Osm. ulam id. Ulam yarl›k birlefli¤indeki yarl›k kelimesi belirli bir emri içeren belge anlam›ndad›r. Dolay›s›yla ulam yarl›k hükümdar taraf›ndan veya bir üst merci taraf›ndan verilen bir mülkiyet belgesi olmal›d›r. Belgede ulam yarl›k ile birlikte geçen birtürü yarl›g’ terimini Reflit Rahmeti Arat, ulam yarl›g’›n bir benzeri olarak kabul etmifltir (1964: 525-526). Bu belgeden manast›rda yönetimin belirli koflullar alt›nda de¤ifltirildi¤i ve bu yönetim de¤iflikli¤i esnas›nda da bizzat hükümdar taraf›ndan yeni sahiplerin onaylanmas› için bu ulam yarl›klar›n verildi¤ini ve manast›r topraklar›n›n bu yeni sahiplere devredildi¤ini anlamaktay›z. Ayr›ca bu devirde din mensuplar›na tan›nan ifl ve vergi yükümlülü¤ü muafiyetlerini de yine belgede detayl› olarak görmekteyiz. Murutluq belgesinde, manast›r yöneticilerine, manast›ra ait topraklardaki ürünleri istedikleri gibi kullanma hakk›, ayr›ca manast›rla ilgili tüm iflleri tanzim etme görevi Uygur hükümdar› taraf›ndan devredilmifltir. Bir anlamda hükümdar taraf›ndan bu topraklar manast›ra vakfedilmifltir. Ve bu vak›f arazileri de her türlü imtiyazdan yararlanmakta, hiçkimsenin bu arazilerin kullan›m›na ve yönetimine kar›flmamas› bu belge ile teminat alt›na al›nmaktad›r. Belgede toprakla ilgili toplumun yükümlü oldu¤u vergilerden muafiyet vard›r. Örne¤in Murutluq manast›r›n›n ba¤›ndan kap vergisi, pamuk tarlalar›ndan tintsuy vergisi, yulug berim, irt birt vergileri al›nmamas› dile getirilmektedir (str. 39-42). Yine manast›r yönetimiyle ilgili TIII M205c (U5319) numaral› bir baflka belge, yine Murutluq manast›r›ndaki yönetim devri ile ilgilidir. Kuflkusuz bu türden temlik belgelerinin hükümdar düzeyinde verilen belgeler oldu¤unu düflünmek yanl›fl olmayacakt›r. Sözkonusu belge Murutluk Manast›r›n›n yönetiminin Ligui Tutuη, Guitso fiilavanti, Pintso Tutuη’a devredilmesi ile ilgili olup, manast›r arazilerinin mülkiyet hakk›yla ilgili önemli bilgiler vermektedir: (3) …murut-luk (4) aryadan-›g ligui tutuη guitso flilavanti pintso (5) tutuη birlä üçägü igäläzün titim(i)z bu sözçä (6) ayag-ka tägimlig-tä soη ligui tutuη bafl›n (7) üçägü murut-luk aryadan-ta täprämädin turup (8) yay k›fl bkçan olurup niyam kuflalapkfl k›l›p bizkä (9) buyan berip olurzun bu aryadan-ka sanl›g (10) yer-iηä borluk-›ηa flaz›n ayguç› il bägäd-läri (11) bafllap kim kim kat›lmazun bu üç kuvrag ok (12) ärksinzün ayag-ka tä- 58 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe gimlig-niη lin-in piryan (13) -›n pintso tutuη igäläzün ad›n kim ärsär (14) kat›lmazun ligui tutuη-ka kuvrag-tan igil-tän (15) nägü m-ä ifl küç s›k›fl ämgäk tägürmädin as›rayu (16) turzun an›n bu tuta turgu bitig bertürtümüz “(3)… Murutluk (4) Manast›r›na, Ligui Tutuη, Guitso fiilavanti, Pintso (5) Tutuη üçü birlikte sahip olsun dedik. Bu söze göre (6) sayg› de¤erden sonra Ligui Tutuη önderli¤iyle (7) üçü Murutluk Manast›r›nda devaml› (de¤iflmeden) yaz, k›fl durup, (8) ayinlerde oturup meditasyon (ve) iyilikler yap›p, bize (9) iyi amel (sevap) verip otursunlar! Bu manast›ra ait (olan) (10) araziye, ba¤a, din anlat›c›lar› (flaz›n ayguç›), il beyleri (11) baflta olmak üzere hiç kimse kar›flmas›n. Bu üç cemaat de (12) hâkim olsun. Sayg› de¤erin hücresine (?) (13) Pintso Tutuη sahip olsun. Baflka kimse (14) kar›flmas›n. Ligui Tutuη’a cemaatten, dünyevî fleylerden (15) her türlü ifl küç (ifl mükellefiyeti), s›k›nt›, zahmet vermeden koruyarak (16) dursun (yaflas›n). Onun (için) bu (elde) tutulan senedi verdirdik”. [TIII M205c (U5319) (Zieme 1981: 254-255)] Bu belgede adlar› geçen üç rahip, Murutluq’a ve Murutluq manast›r›na tahsis edilen arazileri kullanma ve yönetme hakk›na sahip olmaktad›r. Bu belgede dikkati çeken bir husus da manast›ra ait olan arazilere flaz›n ayguç› (Din anlat›c›lar›) ve il beyleri (daruga) baflta olmak üzere dinî ve resmî makamlardan hiçkimsenin müdahale etmemesi uyar›s›n›n yer almas›d›r. Ayr›ca di¤er benzer belgelerde oldu¤u gibi manast›r arazileri ve içindekilerin her türlü ifl ve vergi yükümlülü¤ünden de muaf tutuldu¤u belirtilmifltir. Belgenin son k›sm›nda geçen tuta turgu bitig bertimiz ibaresindeki tuta turgu bitig terimi dikkat çekicidir. Burada tuta turgu ifadesi belgenin devaml›l›¤›na iflaret eden bir kullan›m olmal›d›r. R.R. Arat, tuta turgu bitig ibaresini, as›l yarl›k verilinceye kadar manast›r›n idaresinin muvakkat bir müddet tanzimi için verilmifl bir belge olarak de¤erlendirmektedir (1964: 526). tuta tur- süreklilik ve devaml›l›k gösteren bir fiildir. Tarihî Türk dili alan›nda tur- yard›mc› fiili Karahanl› Türkçesi döneminden itibaren süreklilik ifade eden birleflik fiil teflkillerinde kullan›lm›flt›r. Tuta tur- fiili belgenin süreklili¤ini ifade eden bir kullan›mda Türk-Mo¤ol tarhanl›k yarl›klar›nda da kullan›lm›flt›r: 1397 tarihli Alt›n Orda han› Temir-Kutluk Tarhanl›k yarl›¤›nda: …bizgä tak› biziη uru∫ uru∫›m›z∫a du’a alk›fl ite tursun tip tuta tur›rga altun niflanl›g al tamgal›g yarl›k birildi “…bize ve bizim soyumuza sopumuza hay›r dua ede dursunlar diye elinde (sürekli) bulundurmak üzere (Muhammed’e) alt›n niflanl›, al damgal› yarl›k verildi” (Özyetgin 1996: 107). 1453 Hac› Girey Han Tarhanl›k Yarl›¤›nda: …bu tarhan k›lgan›m›z hakim yahyag› küç bas›nç zahmet yunçug zulm ‘avan tegürgen kiflilerge ne yahfl›s› bolgay korkarlar erne tidimiz tip tuta turgan altun niflanl›g al tamgal›g yarl›g birdimiz “…bu tarhan yapt›¤›m›z Hakim Yahya’y› güç, zorlama, zahmet, incitme zulm zorbal›k yapan kiflilere ne faydas› olacak Korkarlar! Dedik diye A. Melek Özyetgin • 59 Hakim Yahya’n›n (sürekli) elinde tuttu¤u alt›n niflanl›, al damgal› yarl›k verdik” (Özyetgin 1996: 114). Verdi¤imiz örneklerden toplum içindeki sosyal düzenlemenin bir parças› olan ve bu arada hukukun da konusu olma niteli¤ini tafl›yan mülkiyet kavram›n›n Uygurlardaki tasarruf, kullanma ve yararlanma haklar›n›n kimlerin, ne flekilde elinde bulundurabilece¤i hususunu belgelere dayal› olarak ana hatlar›yla belirlemeye çal›flt›k. Kaynaklar Arat, R.R. (1964). “Eski Türk Hukuk Vesikalar›”, JSFOu, No.65, Helsinki, 11-77 (= Türk Kültürü Araflt›rmalar›, I-1, Ankara 1964, 5-53). Arsal, Sadri Maksudi (1947). Türk Tarihi ve Hukuk, ‹stanbul: ‹.Ü. Hukuk Fakültesi Yay›nlar›. Atalay, Besim (1985-1986). Divanü Lugati’t-Türk Tercümesi, C. I-IV, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay›nlar›. Cafero¤lu, Ahmet (1934). “Uygurlarda Hukuk ve Maliye Ist›lahlar›”, Türkiyat Mecmuas›, C.IV, ‹stanbul, 1-43. Clark, Larry V. (1975). Introduction to the Uyghur Civil Documents of East Turkestan (13th - 14th cc.), Dissertation of Indiana University (Bloomington), Ph.D. Clauson, Sir Gerard (1972). An Etymological Dictionary of Pre-thirteenth-Century Turkish, Oxford. DLT: Bkz. Atalay (1985-1986). Doerfer, G., (1963-75). Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen, I-IV, Wiesbaden. ED: Bkz. Clauson (1972). Erdal, Marcel (1991). Old Turkic Word Formation, A Functional Approach to the Lexicon, Vol. I-II, Wiesbaden. Eren, Hasan (2001). Türk Dilinin Etimolojik Sözlü¤ü, Ankara. Eren, Fikret, Veysel Baflp›nar (2005), Toprak Hukuku, Yetkin Yay›nlar›, Ankara. Hamilton, James, (1969). “Un Acte Ouïgour de Vente de Terrain Provenant de Yar-Khoto”, Turcica, Revue D’études Turques, Tome I, Paris, 26-52. ‹zgi, Özkan, (1987). Uygurlar›n Siyasî ve Kültürel Tarihi (Hukuk Vesikalar›na Göre), Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Yay›nlar›: Ankara. Jingwei, Li (1994). Tu Lu Fan Hui Gu Wen She Hui Jin Ji Wen Shu Yan Jiu. Xinjiang Ren Min chu Ban She, Wulumuq›, Ürümçi. (JW) 60 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Özyetgin, A. Melek (1996). Alt›n Ordu, K›r›m ve Kazan Sahas›na Ait Yarl›k ve Bitiklerin Dil ve Üslûp ‹ncelemesi (‹nceleme-Metin-Tercüme-Notlar-Dizin-T›pk›bas›m), Ankara: Türk Dil Kurumu Yay›nlar›. Özyetgin, A. Melek (2005), Orta Zaman Türk Dili ve Kültürü Üzerine ‹ncelemeler, Ötüken Yay›nevi: Ankara. Radloff, W., (1928). Uigurische Sprachdenkmäler, Materialien nach dem Tode des Verfassers mit Ergänzungen von S. Malov herausgegeben, Leningrad 1928, S. VIII+305, mit 3 Tfln. Radloff, W., Versuch eines Wörterbuches der Türk-Dialecte Op›t slovarya tyurkskix nareçiy), 4c., Sankt-peterburg 1893-1911. RSl.: Bkz. Radloff 1893-1911. USp.: Bkz. Radloff (1928). Uzunçarfl›l›, ‹smail H. (1988). Osmanl› Devleti Teflkilât›na Medhal, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Türk Tarih Kurumu Yay›nlar› VIII. Dizi-Sa. 10a2, Türk Tarih Kurumu Bas›mevi, Ankara. Yamada, Nobuo (1964). “Uigur document of sale and loan contracts brought by Ôtani Expeditions”, Memoirs of the Research Department of the Toyo Bunko, No. 23, Tokyo 1967, 71-118. Yamada, Nobuo (1965). “The Form Of The Uighur Documents of Loan Contracts”, Memoirs of the Faculty of Letters, ´saka University, XI, 1965, 87-216. Yamada, Nobuo (1993). Sammlung uigurischer Kontrakte. Hrsg. von Juten Oda, Peter Zieme, Hiroshi Umemura, Takao Moriyasu,. v.1-3. Osaka. Zevkliler, Ayd›n, Ayfle Havutçu, (2007). Borçlar Hukuku, Özel Borç ‹liflkileri, Ankara: Seçkin Yay›nevi. Zieme, Peter, (1981). ”Uigurische Steuerbefreiungsurkunden für buddhistische Klöster”, AoF 8, 237-263. Eski Anadolu Türkçesi T›p Metinlerinde Türkçenin Türkçenin Bilim Dili Olarak Kullan›m›na Hulâsa’dan Örnekler Binnur Erda¤› Do¤uer* Eski Anadolu Türkçesinin, Türkçe t›p terimleri yönünden zengin ve verimli dönemlerinden biri oldu¤u görülür. Bu dönemde bilim dilinin Arapça olmas›na ra¤men, t›p eserlerinde kullan›lan dilin ço¤unlukla yal›n bir Türkçe oldu¤u görülmektedir. Çünkü insan sa¤l›¤› ya da t›p bilimi, do¤rudan do¤ruya insan› ilgilendiren temel bilimlerden biridir; insanlar hastal›klarla ve sa¤l›kla hep iç içe yaflamaktad›rlar ve sa¤l›kla ilgili konularda da do¤al olarak kendi sözcüklerini, yani her zaman kulland›klar› sözcükleri ve yap›lar› kullanmaktad›rlar. Bu nedenle bilim dilinin Arapça oldu¤u bu dönemde t›p eserleri, halk›n anlayabilmesi için ya do¤rudan do¤ruya Türkçe yaz›lm›fl ya da Arapça, Farsça gibi dillerden Türkçeye çevrilmifltir. T›p eserlerinin dili bu yönüyle, Türkçe için özellikle önemlidir. Giriflte de söz etti¤imiz gibi, Selçuklu ve Osmanl› döneminde bilim dili Arapça iken, özellikle t›p metinlerinde dönemin bilim dili gelene¤inden farkl› olarak halk›n anlayabilmesi için Türkçe aç›klamalar yap›lmakta ve Türkçe kelimeler kullan›lmaktad›r. Eski Anadolu Türkçesi döneminde birçok t›p eseri veya içerik aç›s›ndan dolayl› olarak t›pla ilgili olan eser yaz›lm›fl veya Arapça ve Farsçadan Türkçeye aktar›lm›flt›r. Bu eserlerden biri de 14. yüzy›lda yaz›ld›¤› tahmin edilen Hekim Bereket’in Hul®sa adl› sa¤l›k koruma ve bitkilerle tedavi konusundaki 127 varaktan oluflmufl t›p kitab›d›r. Hekim Bereket’in di¤er bir eseri de Anadolu’da yaz›lan ilk Türkçe t›p ki- * Dr. Binnur Erda¤› Do¤ruer, Hacettepe Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü Beytepe, Ankara. [email protected] 62 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe tab› oldu¤u düflünülen anatomi ve sa¤l›k koruma ile ilgili Tuhfe-i Müb®rizi adl› eserdir. Tuhfe-i Müb®rizi ile birlikte Eski Anadolu Türkçesi ile yaz›lm›fl ilk eserlerden biri olarak kabul edilen Hul®sa’n›n yaz›l›fl tarihi, tam olarak bilinmemektedir. Ancak kitab›n giriflinde geçen “ris®le-i Müb®rizi tasnifinden f®rig oldum” (Hul®sa: 1b-10) cümlesinden, Hul®sa’n›n Tuhfe-i Müb®rizi’den sonra yaz›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. Kitab›n kime sunuldu¤u da tam olarak bilinmemektedir ancak yine giriflte geçen “… ol kit®b› ol hud®vendüñ nazar›na ra¤betlü düfldi” (Hul®sa: 1b-9, 10) cümlesinden, yazar›n Tuhfe-i Müb®rizi’yi de sundu¤u Hud®vendigar Melikü’l-ümer® Müb®rizü’ddevle ve’d-din unvanl› kifli oldu¤u görülmektedir. Bu kiflinin de Ayd›no¤lu Mehmet Bey oldu¤u kuvvetle tahmin edilmektedir (Koman 1955:701). Hul®sa’n›n bilinen iki nüshas› vard›r. Biri Konya Koyuno¤lu Müzesi Kütüphanesinde 12049 numaras›yla kay›tl›d›r. Bu nüsha, Hekim Bereket’in di¤er eseri olan Tuhfe-i Müb®rizi ve Hekim Bereket’e ait olup olmad›¤› bilinmeyen Tabiatn®me ile birlikte ciltlenmifltir. ‹kinci nüsha ise yine Tuhfe-i Müb®rizi ve Tabiatn®me ile birlikte, Paris Ulusal Kütüphanesinde 171 numaras› ile kay›tl›d›r. ‹ki nüshada da sayfa kenarlar›nda farkl› elden ç›km›fl gibi görünen yaz›lar bulunmakla birlikte, Konya nüshas›nda bu eklemeler daha fazlad›r. Yine ayn› flekilde, her iki nüshada da nesir metnin bitiminden sonra ayn› varak›n ikinci sayfas›nda farkl› bir yaz›yla manzum bir metin bafllamaktad›r. Bu metin Konya nüshas›nda bir sayfa, Paris nüshas›nda ise sekiz varak daha devam etmektedir. Kitab›n 95a-96a sayfalar› aras›nda Konya nüshas›nda, Paris Nüshas›yla uyuflmayacak flekilde farkl› sayfalar bulunmaktad›r. Her iki nüshay› da okumam›z sonucunda oluflan görüflümüze göre, Konya nüshas›n›n, okuma yazmas› çok iyi olmayan biri taraf›ndan Paris nüshas›ndan kopya edilmifl oldu¤u düflünülebilir. Çünkü, genellikle Paris nüshas›nda tam okunamayan yerler, Konya nüshas›nda yaz›ya bak›l›p benzetilerek yaz›lm›fl gibi görünmektedir. Hul®sa incelendi¤inde, daha önce de söz etti¤imiz gibi, anlafl›l›r bir dil kullan›ld›¤›, baz› Arapça Farsça terimlerin, bu dönem t›p metinlerinde s›kl›kla görüldü¤ü üzere, ‘yani’ denerek aç›kland›¤› görülmektedir. Di¤er yandan, terim olarak kullan›lan baz› sözcüklerin, bugün Anadolu a¤›zlar›yla s›n›rl› kald›¤›na, ölçünlü Türkçede kullan›lmad›¤›na ya da de¤erlendirilmedi¤ine dikkat edilmelidir. Afla¤›da, Hul®sa’da günlük dilin sözcüklerinin ya da bugün yaln›zca Anadolu a¤›zlar›nda kullan›lan Türkçe sözcüklerin terim olarak kullan›ld›¤›n›, yani Türkçenin bilim dili olarak kullan›m›n› göstermek için birkaç örnek yer almaktad›r. Bu örneklerde, uzun a (®), geniz n’si (ñ), ay›n (c) ve hemze (‘) d›fl›nda çeviri yaz› iflaretleri kullan›lmam›flt›r. Binnur Erda¤› Do¤uer • 63 7 a B. d®’ü’s-sc aleb derler yacni saç sakal düfldügi kaçan safr®dan anuñ derm®n›n bildürür. 11 a B. bafl agr›s›-kim aña (…) derler yacni aflakk bafl kaplu agr›r derm®n›n bildürür; aflakk Ar. ‘dayan›lmaz katlan›lamaz (a¤r›); genifl’ (Redh.: 122). 12 b 1. flakika dedügi yar›m bafl agr›s›dur y® sag yan› y® sol; 2. yan› anuñ sebebi y® issiden y® sovukdandur issiden. 77 b B. çucü’l-kelb derm®n›n ve dah› gil yemek derm®n›n bildürür buña it açl›g› derler; B. sebebi ve nifl®n› ar›tmak tedbiri g›d®s› tedbiri gil yemek derman›; cucü’lkelb / cavcü’l-kelb Ar. ‘doyurulamayan açl›k, köpek ifltah›’ (DPAE: 444). 118 a B. han®zir bir rencdür kim Türkçe aña toñuz bafl› derler anuñ derm®n›n bildürür; B. sebebi ve nifl®n› g›das› tedbiri otlar› tedbiri yakus› budur; 1. han®zir flol büyük bafldur kim ekser boyunda ve bud; 2. dibinde olur aña toñuz bafl› deyü bu bafla derler; 3. andan ötürü derler kim bu bafl toñuzda çok olur. Yukar›daki örnek cümlelerde görüldü¤ü gibi, Arapça veya Farsça hastal›k adlar›n›n, anlafl›l›r bir biçimde, Türkçe sözcüklerle aç›klamalar› yap›lmakta, çucü’lkelb-it açl›g› örne¤indeki gibi bazen de terim olarak görülebilecek Türkçe karfl›l›¤› yer almaktad›r. Bugün Anadolu a¤›zlar›nda kullan›lan baz› biçimlerin, Arapça veya Farsça biçimler yerine çok ifllek olarak kullan›ld›¤›n› görüyoruz. Yine ayn› flekilde bugün Anadolu a¤›zlar›nda yaflayan, ölçünlü Türkçede kullan›lmayan Eski Türkçe sözcükleri afla¤›da yer alan örneklerdeki gibi, bu metinlerde izleyebiliyoruz. 7 a 1. eger bu rencüñ sebebi safr® olur›sa nifl®n› oldur kim; 2. teni beñzi saru ola ve gövdesi aruk ola ve ol; 3. kifli bu rencden ilerürek issi otlar yemifldür; aruk ‘zay›f, güçsüz; yorgun, bitkin, yorulmufl’ Uyg. ar›k (EDPT: 214, DTSl.: 58; Kar. ar›k DTSl.: 58); An. a¤. ar›k, arek, argaz, ar› ar›¤, ar›h, ar›z, ark›n, aruh, aruk (DS I: 316). 12. a 1. ol bafl agr›s› kim der günlerinde belüre anuñ›la göñül dönmek; 2. bafl degzinmek bile ola ›s›tmadan olan bafl agr›s›nuñ niflan›; göñül dön- ‘mide bulanmak’; An. a¤. göynü dönmek, göynü bulanmak ‘midesi bulanmak’ (DS VI: 2172). (bafl) degzinmek ‘bafl dönmek’ degzin- <Uyg. tegzin- ‘dönmek, dolaflmak, dönüp dolaflmak; etraf›n› dolaflmak’ (EDPT:488, DTSl.: 549). 12 b 7. kuru kiflnic yumuflak döge ve eleye üç ol-kadar fleker kata; 8. dañlacak üç dirhem andan agz›na b›raga dah› samg ve …; tañlacak ‘sabah›n ilk saatleri, flafak’ <tañ <Uyg. tañ ‘ay.’ (EDPT: 510, DTSl.: 532; Kar. tañ ‘ay.’ (DTSl.: 532); An. a¤. tan ‘ufuk’ (DS X: 3818), danl›k ‘ufuk’ (DS IV: 1363), danüzü ‘flafak söktü¤ü zaman’ (DS IV: 1363-1364), danyeri, dañyeri ‘güneflin do¤mak üzere bulundu¤u yer, tanyeri’ (DS IV: 1364), dañyili ‘sabah rüzgar›’ (DS IV: 1364). 64 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Sonuç Sonuç olarak, burada tan›tt›¤›m›z Hekim Bereket’in Hul®sa adl› eserinden örnekler yoluyla bu tür metinlerde, halk›n yaflam›nda kulland›¤› sözcüklerin, cümlelerin yaz› dilinde de yerini buldu¤unu ve daha ötesi, terim olarak da aç›klay›c› olabildi¤ini görüyoruz. Bu da bize, tarihî t›p metinlerinin, halk›n kulland›¤› günlük dilden birtak›m unsurlar› kullanarak bilim dili ile günlük dil aras›ndaki fark› kapad›¤›n›, Arapça, Farsça veya herhangi bir yabanc› dilden terimleri Türkçenin rahatl›kla karfl›layabildi¤ini gösteriyor. Bu durumda, bilim dili çerçevesindeki terimlerin günlük dilin sözcüklerinden farkl› olmas›n›n gerekip gerekmedi¤i konusunun sorgulanmas› gerekti¤i düflüncesindeyiz. K›saltmalar An. a¤. : Anadolu a¤›zlar› Ar. : Arapça DPAE : Johnson, Francis (1852), Dictionary, Persian, Arabic, And English, Honourable East-India Company, London. DS : TDK (1963-1982), Derleme Sözlü¤ü I-XII, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. DTSl. : Nadalyayev, V. M., D. M. Nasilov, E. R. Teniflev, A. M. fiçerbak (1969), Drevnetyurskiy Slovar’, Leningrad. EDPT : Clauson, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford. Kar. : Karahanl› Türkçesi Redh. : Redhouse, J. W. (1921), A Turkish and English Lexicon, Constantinople. Uyg. : Uygurca Kaynaklar Bhatia, Vijay K. (1993), Analysing Genr: Language Use in Professional Settings, Longman, London. Clauson, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford. Devellio¤lu, Ferit (1986), Osmanl›ca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Ayd›n Yay›nlar›, Ankara. Erda¤›, Binnur (2001a), “Tuhfe-i Müb®rizi (‹nceleme-Metin-Sözlük)”, Yay›mlanmam›fl Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Eski Türk Dili Bilim Dal›, Ankara. Binnur Erda¤› Do¤uer • 65 Erda¤›, Binnur (2001b), “Anadolu’da Yaz›lm›fl ‹lk Türkçe T›p Kitab›”, Türkbilig 2001 / 2: 46-54, Ankara. Johnson, Francis (1852), Dictionary, Persian, Arabic, And English, Honourable EastIndia Company, London. Hekim Bereket, Tuhfe-i Müb®rizi, 1. Nüsha: Konya ‹zzet Koyuno¤lu Müzesi Kütüphanesi, Numara: 1209, 2. Nüsha, Bibiothèque National Numara 171, Paris. Hekim Bereket, Hul®sa, 1. Nüsha: Konya ‹zzet Koyuno¤lu Müzesi Kütüphanesi, Numara: 1209, 2. Nüsha, Bibiothèque National Numara 171, Paris. Kahya, Esin (1994), “‹ki Osmanl›ca Metinden Derlenmifl Anatomi ve Fizyoloji Terimleri” Bilim, Kültür ve Ö¤retim Dili Olarak Türkçe, Atatürk’ün Yüzüncü Do¤um Y›l› Yay›nlar›, TTK Yay›nlar›: 234-269, Ankara. Karal, Enver Ziya (1994), “Osmanl› Tarihinde Türk Dili Sorunu (Tarih Aç›s›ndan Bir Aç›klama)” Bilim, Kültür ve Ö¤retim Dili Olarak Türkçe, Atatürk’ün Yüzüncü Do¤um Y›l› Yay›nlar›, TTK Yay›nlar›: 7-96, Ankara. Koman, Mahmud M. (1955), “Tuhfe-i Mübarizi (Lüba-ün Nuhab Tercümesi)”, ‹Ü T›p Fakültesi Mecmuas›, C. 18, say› 13: 680-719, Ankara. Korkmaz, Zeynep (1963), Türk Dilinin Tarihi Ak›fl› ‹çinde Atatürk Ve Dil Devrimi, AÜ DTCF Yay›nlar›, Ankara. Nadalyayev, V. M., D. M. Nasilov, E. R. Teniflev, A. M. fiçerbak (1969), Drevnetyurskiy Slovar’, Leningrad. Önler, Zafer (1990), Müntahab-› fiifâ I, Girifl-Metin, Ankara: TDK Yay›nlar›. Özy›ld›r›m (‹nce), Ifl›l (2010), Tür Çözümlemesi, Türkçe Metin ‹ncelemeleri ve Karfl›laflt›rmalar, BilgeSu Yay›nlar›, Ankara. Redhouse, J. W. (1921), A Turkish and English Lexicon, Constantinople. TDK (1963-1982), Derleme Sözlü¤ü I-XII, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. TDK (1963-1972), Tarama Sözlü¤ü I-VIII, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. TDK (2005), Türkçe Sözlük (10. Bask›), Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Zülfikar, Hamza (1991), Terim Sorunlar› ve Terim Yapma Yollar›, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Yanl›fl Dil Tutumlar› Günay Karaa¤aç* Ölçünlü dilin d›fl›na taflan dil kullan›mlar›, dil yozlaflmas› veya dil kirlenmesi (contagion) olarak bilinir. Konuyu böyle adland›rmak, dilcili¤in pek kabul edebilece¤i bir yaklafl›m de¤ildir; çünkü dil dünyay› de¤il, dünya dili belirler. Dil bir bafllang›ç de¤il, bir sonuçtur. Göstergelerden oluflan dil ögesi, iletiflimin en masum ögesidir; yozlaflma veya kirlenme, iletiflimin di¤er iki aya¤› olan verici ve al›c›dad›r; dildeki yozlaflma, verici ve al›c›daki yozlaflman›n bir sonucudur. Dil, insana, ait oldu¤u gerçek dünyadan ayr› ve onun kanunlar›na ba¤l› olmayan yapay bir dünya kurma ve tabiata tarihi katma imkan› veren, toplumsal uzlaflmalara dayal› bir saymacalar sistemi ve ses-anlam iliflkisi bütünüyle nedensiz olan, seslerden örülü ortak i¤retilemeler toplam›d›r. Varl›k ve eylem adlar›ndan oluflan sözlük birimleri, varl›k ve eylemlerin özelliklerine inmeksizin, onlar› kavramlar halinde bildirirler. Sözlük birimleri, toplumsal uzlafl›lara dayal›, nedensiz birer genellemedirler ve nesiller aras› aktar›lan bir sosyal miras› temsil ederler. Söz dizimi ise, bütünüyle bireysel olup dil kullan›m›n› temsil eder. Dil kullan›m› ise, befl duyu ile alg›lanabilir gerçekli¤in, seslerden örülü yapay bir yap›da yeniden kurulmas›d›r. Bu gerçekli¤i dil dedi¤imiz bu saymaca yap›da yeniden kurmaya ise, düflünmek denir. Bir baflka deyiflle, d›fl dünyan›n gerçekli¤i ile dil ve düflünce, ancak üçü birlikte var olabilen bilgilerdir. * Prof. Dr. Günay Karaa¤aç, ‹stanbul. gunaykaraagac@gmail. com 68 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bireyin insan kimli¤iyle yapt›¤› her fley, bir söz diziminden ibarettir. ‹nsan demek, söz dizimi ögelerinin k›lavuzlu¤unda, sözlük birimleri aras›nda dolaflan varl›k demektir. Bireyin insan kimli¤iyle yapt›¤› her fley, sosyal olan söz dizimi kurallar›n›n k›lavuzlu¤unda ve yine sosyal olan sözlük birimleri aras›nda yapt›¤› bireysel ve özel gezintidir. Düflünmek, duygulanmak, resim veya müzik yapmak, k›sacas›, kiflinin insan varl›¤›yla yapt›¤› her eylem, bir söz diziminden baflka bir fley de¤ildir. Her dil kullan›m›, gerçek dünyay› dilin saymaca birimleri ile tekrar kurar. Bu dünyadaki varl›k ve eylemlerin adlar›ndan oluflan sözlükler, dilin nedensiz genellemelerden do¤mufl sosyal yap›s›n›; varl›k+varl›k (söz öbekleri) ve varl›k+eylem (cümle) gibi bafll›ca iki türü olan söz dizimi ise, nedenli özellemelere dayal› bireysel yap›s›n› ifade ederler. Sözlük (edinim), toplumun geçti¤i yollar›n; söz dizimi (kullan›m) ise, kiflinin geçti¤i yollar›n toplam›d›r. Bafltan afla¤› saymacalardan oluflan ve ‘insan’ kimli¤imizin var oluflunu gerçeklefltirdi¤i bu dil-düflünce dünyam›z, gerçek dünyan›n hiçbir kanununa ba¤l› de¤ildir. ‘‹nsani’ olan her fleyimiz, bu yapay dünyada yaflar. Görüldü¤ü gibi, dil kullan›m biçimi, bütünüyle bireyseldir ve buna edebiyat çal›flmalar›nda üslup denir. Dil kullan›m biçimi, resmi üslup, bilim üslubu, kaba üslup vb. biçimlerde s›n›fland›r›labilir. ‹flte bu yüzden, bireyler veya toplumlar, ancak ve ancak dillerinden yakalan›r. Bir dilin biçim ve anlam yap›s›n›n, o dili kullanan halk›n kimli¤ini yans›tmas› gibi, bir bireyin dil kullan›m› da, o bireyin kimli¤ini ortaya koyar. Bu çerçevede, toplumsal ve bireysel s›k›nt›lar›n, toplumlar›n dillerine de yans›d›¤› ve onlar›, aralar›ndaki biricik ba¤ durumda olan dilleri ile sa¤layacaklar› iletiflimi buland›r›c›, bilgi ak›fl›n› engelleyici yanl›fl dil tutumlar›na yöneltti¤i iyi bilinen bir konudur. Bu toplumsal ve ruhsal s›k›nt›lar›n dil kullan›m›na yapt›klar› bu kötü etkiye, yanl›fl kullan›m (barbarism), kirlenme (contagion) gibi adlar verilir. Yanl›fl dil tutumlar› yüzünden, bir dilin kurals›z ve bozuk biçimlerle dolmas›, yani dil kirlenmesi, bütünüyle dil d›fl› nedenlerden kaynaklan›r; çünkü dil, dünyay› belirleyemez; dünya ve gerçeklik, dili belirler. Bireyin dili d›fl›nda ayr› bir insani varl›¤› söz konusu de¤ildir; bireyin ‘insani’ varl›¤›, bütünüyle dilden oluflur. Dil, bireyin hem ürünü hem üreticisi oldu¤u tek aland›r. Bu üretim ise, bebekli¤in ilk günlerinde ailede bafllar. Bireyin insan kimli¤inin üretilmesi, yani ilk dil edinimi, toplumun bütün bireyleri aras›nda ortak olan ölçünlü dilin okullarda kendisine ö¤retilmesiyle sürer gider. ‹lk diliyle veya ana diliyle iyi üretilmifl, sa¤l›kl› bir ‘insan’, yad›rgat›c› ve kirli olmayan bir dil kullan›m› üretirken, üretim kusuru tafl›yan, iyi üretilmemifl birey ise, yad›rgat›c› ve kirli bir dil kullan›m› sergiler. Dedi¤imiz gibi, kifli ve toplumlar dille- Günay Karaa¤aç • 69 rinden yakalan›rlar. ‹flte yanl›fl ve eksikli üretilmifl bireyler, kendileri üretime geçtiklerinde, yani dil kullan›m›na bafllad›klar›nda, kendi yap›lar›ndaki yanl›fllar› ve eksiklikleri, kendileri ile birlikte dil kullan›mlar›na tafl›rlar. Bireydeki toplumsal ve ruhsal s›k›nt›lar, onun dil kullan›m›na yans›r. S›k›nt›l› bireylerin dilleri, ölçünlü dilden ayr›lma¤a ve dolay›s›yla argolaflma¤a bafllar. Yanl›fl dil tutumlar›, toplumsal ve ruhsal s›k›nt›lardan kaynaklan›r. Bunlar›n bafll›calar› flunlard›r: 1. Yenicilik (neologism): Yeni söz ve yap› kullanma veya mevcut dil birimlerine yeni anlamlar yükleme biçimindeki dil kullan›m›d›r. ‹letiflimi ikinci plana atan yanl›fl dil tutumlar›ndan biridir ve bafll›ca iki yolla kendisini gösterir: 1. Yeni ve henüz yayg›nl›k kazanmam›fl sözleri kullanmak veya mevcut sözleri henüz al›fl›lmam›fl yeni anlamlarda kullanmak. 2. Bir dilin kendi kök ve eklerinden yararlanarak, o dilin yaflayan veya ölü sözlerindeki yap›ya bakarak veya a¤›z ve lehçelerden söz ve yap› alarak kullanmak. 2. Eskicilik (archaism): Eski söz, ek veya yap› kullanma veya dil birimlerine eski veya unutulmufl anlamlar yükleme, eskicilik e¤ilimi olarak bilinir. Bu yol da bir bak›ma yenicilik oldu¤u için, bazen yenicilik (neologism) sözüyle eskicilik (archaism) de kastedilir. K›sacas› eskicilik, dil kullan›m›nda bir e¤ilimdir. Eskiye ba¤l›l›k, art›k kullan›l›fltan düflmüfl olan eski sözleri veya sözlerin eski biçimlerini kullanmak, kal›nt› sözleri kullanmak, eskiciliktir. ‹çinde bulunulan yer, zaman ve koflullardan yak›nmak, her yer ve zaman diliminde, insano¤lunun ortak davran›fl› olmufltur. ‹çinde bulunulan durumdan mutsuzluk çekenler, mutlu olacaklar›n› düflündükleri baflka yer veya zamanlara do¤ru yolculu¤a ç›karlar. Bu bir göçtür. Bu göçü gerçeklefltirebilen veya gerçeklefltiremeyenlerin ruhsal yap›lar›, onlar›n dillerine de yans›r. Mevcut durumda mutsuz olanlar, geçmiflin güzel günlerini anarlar veya mutlu olacaklar› bir gelecek kurgularlar. ‹flte yenicilik ve eskicilik, bu tür s›k›nlar›n ortaya ç›kard›¤› dil tutumlar›d›r. Bu yüzden, yenicilik veya eskicilik biçimindeki dil tutumlar›, toplumsal ve ruhsal dil bilimlerinde ele al›nan bir konu haline gelir. 3. Yabanc› düflkünlü¤ü (alienism, alienis favemus, foreignism, peregrenism): Yabanc› söz ve yap› kullanma düflkünlü¤ü, dil kullan›m kusurlar›ndan biridir. Yabanc› dillere ait ses, vurgu, titremleme, söz ve yap›larla gerçeklefltirilen dil kullan›m› da bir yad›rgat›c›l›kt›r. Bu sözler, eski bilgi-yeni bilgi iliflkisini yans›tmad›klar› için, dil ve düflünce dünyas›nda k›r›lma yarat›r. Genellikle, al›nt› sözlerin bile kaynak dildeki ses ve anlam yap›lar›yla kullan›lmaya çal›fl›lmas› fleklinde kendini gösterir. Bazen bu yabanc› düflkünlü¤ünün yol açt›¤› bozuk dil kullan›m›, dilin yaz›ya geçiriliflinde bile görülür. Türk alfabesinde yer almayan, Latin w, x, q, c, Rus. tfl, Ma- 70 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe car ny, sz, gy veya Arap 2 (hemze) ve c (ay›n) harflerini Türkçe bir metinde kullanmak, alfabe d›fl› bir kullan›md›r. Öz güvenini yitirmifl, üstün gördü¤ü kifli ve toplumlar karfl›s›nda ezilmifl ve ulusal kimli¤i zedelenmifl kifli ve toplumlarda görülen bir dil kullan›m›d›r. Yabanc› dillerin ögeleri ve yap›lar› karfl›s›nda kendilerinden geçen kifli veya toplumlar, bu öge ve yap›lar› kullanarak, üstün gördükleri kifli ve toplumlara benzeme¤e çal›fl›rlar. 4. Ar› dil e¤ilimi (purism, purification of language): Dildeki bütün yenilikleri bozuk biçimler olarak de¤erlendiren ve yabanc› dillerden al›nm›fl sözlere karfl› duran dil tutumu, ar› dil e¤ilimidir. Bu tutum, dildeki düzensiz ses de¤iflmelerine ve yabanc› dillerden al›nan sözlere fliddetle karfl› koyar. Bu dil tutumunun da, di¤er yanl›fl dil yaklafl›mlar› gibi, tarihsel, sosyolojik, psikolojik vb. türden nedenleri vard›r: tarihsel pürizm, psikolojik pürizm. Ar› dil e¤ilimi, dünyan›n uluslaflma sürecinde yo¤un bir biçimde yaflanm›flt›r. Ar› dil e¤ilimi, dilde ulusal olmayan her fleye karfl› ç›kan bir tutumdur. Baflka dillerden ö¤renilen bilgilerin adlar›n›n da kendi ulusal dilinin birimleriyle karfl›lanmas› gerekti¤ini savunanlar, ar› dil e¤ilimi içindedirler. Baflka halklar ve baflka dillerden ö¤renilen bilgilerin adlar› üzerinde anlam aktarmalar›na (loan translation, semantic loan, calque, loanshift), bu dil tutumunun en belirgin özelli¤idir. 5. Afl›r› düzeltmecilik (overcorrection, hypercorrection): Dil kullan›m›nda bütün de¤ifliklik ve yeniliklere karfl› ç›kan, yaz›l› biçimleri do¤ru, her yeniyi bozulma olarak de¤erlendiren, afl›r› düzeltmeci dil tutumudur. Bafll›ca iki özelli¤iyle kendisini gösteren bir dil tutumudur: 1. Dil kullan›m›nda, dilde hiçbir de¤iflikli¤i kabul etmeden, eski biçim ve anlamlar› de¤iflmez do¤rular ve asli biçimler sayarak, eski kullan›mlara yönelmek; 2. Dilin tarihsel biçim ve anlamlar›na düflkünlük. Bu tutum, eski galatat sözlüklerinin yaz›l›fl nedenidir. Afl›r› düzeltmecilik, dildeki her türden düzensizli¤e karfl› ç›karken, dilin, bir kentli dili (urbanism, hyper urbanism) gibi, düzenli ve do¤ru biçimlerden oluflmas›n›; ayr›ca da, bu dilin her türlü argo, jargon, meslek dili, bölge dili ve aksanl› dil kullan›m›ndan uzak olmas›n› ister. 6. Lehçelik dil kullan›m› (dialectalisation): Ölçünlü yaz› dilinde yer almayan dil birimlerini yaz› diline tafl›ma¤a, lehçelik kullan›m veya bölgesel dil kullan›m› denir. Dilin çok de¤iflik düzlemlerine ait bölgesel özellikler, çok de¤iflik nedenlerle, ortak ve ölçünlü yaz› dilinde de kullan›l›r. Bir yaz› dilinin, ölçünlü bir dilin çok de¤iflik nedenlerle girdi¤i bölünme süreci, lehçeleflme olarak bilinir. Lehçeleflmenin bafll›ca nedenleri, ›rk, tarih, ölçünlü dilin genç kuflaklara ö¤retilmesindeki yetersizlik, yaz›m konusundaki tutars›zl›k gibi konulard›r. Günay Karaa¤aç • 71 Bu yüzden, bölgesel dil çal›flmalar›nda, bunlar, bölgesel ses (areal phonetics), bölgesel biçim (areal word, dialectal word), bölgesel anlam (areal semantics) gibi adlarla adland›r›l›rlar ve bu çal›flmalar, dilin yap›s›n› çözme¤e çal›fl›r. Lehçelik dil kullan›m› iki biçimde gerçekleflir: 1. Yaz› dilinde veya edebi dilde lehçe sözü kullan›m›: erinçek ‘tembel’ 2. Yaz› dilinde veya edebi dilde yer alan bir sözü, ses, biçim ve anlam bak›m›ndan lehçedeki durumuyla kullanmak: mâra (<ma¤ara); zâr (zahir); görcez (<görece¤iz) söyleyiflleri veya mang›r (<bak›r) sözünün ’para’ anlam›yla kullan›lmas› gibi. 7. Yanl›fl türetme veya yanl›fl örnekseme (misderivation or false analogy): Yanl›fl türetilen veya yanl›fl anlamda kullan›lan söz veya yap›, yad›rgat›c› söz ve yap›lard›r. Geriye biçimlendirme temeli ve örnekseme bask›s› bulunmayan, yani örnekleri olmayan sözler veya yap›lar yaparak, dil kurallar›n›n temelini oluflturan örneksemeyi yanl›fl yapan dil kullan›m›, yad›rgat›c›l›kt›r. Yanl›fl türetme, dil psikolojisi çal›flmalar›nda kullan›lan bir terimdir. S›k›nt›l› durumlardaki bir toplumun veya kiflinin yanl›fl örneksemeler ile yapt›¤› türetmeler için kullan›l›r. Türkiye Türkçesinin ulusal dil olufl y›llar›nda, o s›k›nt›l› günlerde yap›lm›fl epeyce yanl›fl türetmesi vard›r. Yanl›fl örneksemeler, bir yandan ihtiyaç duyulan yeni anlat›m birimlerini karfl›larken, di¤er yandan kal›c›l›k ve sürecin uzunlu¤u durumunda, dilin do¤al seyri içerisindeki kurallar›n› zorlayan ve y›pratan ögeler durumuna düflebilirler. Bugün Türkiye Türkçesinin yaz› dili sözlü¤ünde yer alan belli bafll› yanl›fl örneksemeler flunlard›r: amaç, ba¤›ms›zl›k, belleten, boyut, do¤al, düflün, egemen, eflit, genel, ilginç, imge, karfl›t, koflul, nesnel, okul, ortam, önerge, özel, özgür, simge, somut, soyut, toplum, uzman, yap›t, yönerge; kalantor, aktirist, konsomatris, alkolik, maçkolik, çaykolik, iflkolik, otomatik, dokunmatik, bankamatik, paramatik, flifrematik, dilekçematik, s›ramatik, kontörmatik, flarjmatik, matik deterjan, toplum vb. 8. Argolaflma (argot, slang): Genifl anlam›yla argo, ortaklafla kullan›lan ölçünlü dilin d›fl›nda kalan her türlü dil kullan›m›d›r. Bu durum, Lat. curcuna ‘kargafla’> Fr. argot ‘argo’ ~ ‹ng. jargon ‘meslek dili’ sözlerinin ayn› aile üyesi olufllar›na da yans›m›flt›r. Dil kullan›m›nda tek amaç vard›r: ‹letilmek istenilen bilginin karfl› tarafa dökmeden saçmadan tafl›nmas›. Bu amaç d›fl›nda kalan, bireyler aras›ndaki iletiflimi ve anlam tafl›may› arka plana atan her türlü dil kullan›m›, argodur. a. Özel dil (speciale language): Bir dil biriminin ses, biçim, yaz›m, anlam bak›m›ndan yaz› dilinde biçimlenen ölçünlü dil d›fl›na ç›kar›larak kullan›lmas›, argo kullan›m ad›yla bilinir. Argo, kifli dili, topluluk dili, meslek dili, bölge dili gibi sözlü¤ün beslenme kaynaklar›ndan biridir. Meslek dili, toplumun gereksinimleri için var olan bir meslek sahibinin kulland›¤› dildir; argo ise, toplumun içindeki s›n›rl› bir adac›- 72 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ¤›n, bir toplulu¤un farkl› olmak, anlafl›lmamak, gizlenmek, kaç›nmak gibi endiflelerle, toplumun ölçünlü dilinin d›fl›na ç›karak yeni sözler uydurmak veya mevcut sözlere yeni ve özel anlamlar yüklemektir. Kifliler (idiolect), yaflad›klar› bölge (dialect), iliflkide bulunduklar› farkl› kültürler veya sosyal gruplar (sociolect) ve seçtikleri meslekler (vocational language) nedeniyle, k›sacas› geçtikleri yollar›n toplam›na göre toplumda bir yere sahiptirler. Kifliler, toplumda ve toplumun dilinde bu özellikleriyle var olurlar. ‹flte her kifli, bir bölge, bir sosyal grup veya bir mesle¤in üyelerinden biridir. Bir bölge, bir sosyal grup veya bir mesle¤in üyeleri, ifllevlerini sa¤l›kl› bir biçimde yerine getirerek, ait olduklar› toplumu ve dilini besleyici, onlara yeni bilgiler ve dolay›s›yla yeni sözler sunan beslenme kanallar› olarak çal›fl›rlar. E¤er bir bölge, topluluk veya mesle¤in üyeleri, herhangi bir nedenle, toplum ile çat›fl›r veya ifllevlerini emek vererek yerine getiremez hale gelirlerse, bu kifli, bölge, topluluk veya meslek üyeleri, asalaklaflma¤a, dilleri de argolaflma¤a bafllar. ‹flte böyle bir durumda, bu topluluklar, ölçünlü ortak dil yan›nda, herkesçe anlafl›lmayan, söz varl›klar›, genel dilin baz› sözlerinin anlam veya flekil bak›m›ndan de¤ifltirilmesiyle elde edilmifl bir dil kullanma¤a bafllarlar. Bu kaç›fl ve gizlenme, ölçünlü dilin temsil etti¤i toplumun sosyal gerçekliklerine bir baflkald›r›d›r. Bu ortak dilden kaç›fl, argonun herkesin anlayamayaca¤› flifreli veya gizli bir dil olma ihtiyac›ndan ortaya ç›kt›¤›n› gösterir. Argonun ifllevi, grup üyelerinin birbirini tan›mas›na yard›mc› olmak, ayn› topluluktan olmayanlara karfl› üstünlüklerini kan›tlamak ve sorunlu olduklar› toplumla hesaplaflmakt›r. Argonun söz da¤arc›¤›, genel dildeki sözlere özel anlamlar verilerek, baz› sözlerde bilinçli de¤ifliklikler yap›larak, eskimifl ögeler diriltilerek veya yabanc› dillerden al›nt›lar yap›larak oluflturulur. Bu süreçte, özellikle toplumda geçerli modalardan yararlan›l›r. Argonun sözlü¤ünde baz› yeni sözler ve söz diziminde baz› özellikler bulunmakla birlikte, ortada, ayr› denebilecek farkl› bir dil yoktur. Bu bak›mdan argo, bir ana dil de¤il, sonradan türemifl bir yard›mc› dil olarak konuflulur ve bu dili konuflanlar, kendi ana dillerini de bilirler. Bir meslek veya topluluktaki insanlar›n ortak dildeki sözlere özel anlamlar vermek, baz› sözlerde kurals›z de¤ifliklikler yapmak, dilin de¤iflik lehçelerinden, eskimifl veya henüz al›fl›lmam›fl yeni ö¤elerinden ve yabanc› kökenli biçimlerinden de yararlanmak suretiyle oluflturduklar›, herkesçe anlafl›lmayan sözlük ve söz dizimi ögelerinden oluflan, s›k s›k mecazl› anlamlara da yer veren özel dil kullan›m›, argodur: Ö¤renci argosu, h›rs›z argosu, asker argosu, floför argosu, kalayc› argosu, gemici argosu, gibi. Argo, özellikle genel toplum hayat› içinde adac›k durumunda, en çok da yabanc› dillerin birbirleriyle karmaflt›¤› bölgelerde ve genel toplum hayat›n›n d›fl›nda kal- Günay Karaa¤aç • 73 m›fl topluluklar›n dili olarak ortaya ç›kar. Sözlüklerin beslenme kaynaklar›ndan biri olan argo, zaman zaman sözlük ve söz dizimi kurallar›n› y›k›c› bir noktaya da ulaflabilir, en az›ndan, genel dile hiçbir katk›s› olmayan bir asalak gibi, genel dil kullan›m›n›n geliflmesini engelleyen bir yap› haline gelebilir. Toplumlar›n yaflant›s›nda, bazen bir meslek erbab› veya bir topluluk, toplumun genel yap›s›ndan kopabilir, topluma küsebilir veya toplumla sorunlu hale gelebilir. Böyle olunca, bu meslek erbab› veya topluluk, dil kullan›mlar›n›, anlafl›lmamak, gizlenmek, mevcut sosyal yap›y› ve onu yans›tan dili umursamad›¤›n› göstermek gibi amaçlarla gerçeklefltirme¤e bafllar. Art›k bu noktada, meslek dili (vocational language) veya topluluk dili (sociolect) argolaflma¤a (slanging) bafllam›fl olur. Böylece, toplum d›fl›na itilmifl, toplumun geliflimine hiçbir katk›s› olmayan topluluklar, ölçünlü dilin geliflimine hiçbir katk›s› olmayan bir dil kullanarak, bu dilin arkas›na s›¤›nan asalaklar halini al›rlar. Bu yüzden, argolaflma, genellikle toplumun bütünüyle her zaman sorunlar yaflayan dilenci, serseri, külhanbeyi, h›rs›z, kaçakç› ve flerir tak›m›n›n dillerinde görülür. Böylece, bu topluluk dilleri, toplum d›fl› kal›fl›n, ifle yaramay›fl›n, asalakl›¤›n, kopuklu¤un derinli¤i ölçüsünde argolafl›r ve sonuçta, yaln›z topluluk üyelerinin bilebildi¤i bir gizli dil (secret language) halini al›r. Yapma dillerde (artificial language) ise, bütün insanlar›n anlayabilece¤i bir dil peflinde koflulur. Bütün insanl›¤› ayn› dili konuflur hale getirsek bile, birbirlerinden çok de¤iflik geçmifle sahip ve çok farkl› ortamlarda yaflayan bu insanlar aras›nda, dil farkl›laflmas›n›n dil birli¤i kuruldu¤u anda bafllayaca¤› unutularak, ortaya at›lan Esperanto veya Occidental yapma dilleri de böyle tutars›z bir amaç için ortaya at›lm›fl, ‘dünyan›n dili belirledi¤i’ unutularak ve ‘dilin dünyay› belirledi¤i’ san›larak, farkl› dünyalar›n insanlar›na ortak dil yap›lma¤a çal›fl›lm›flt›r. Oysa, farkl› flartlarda yaflayanlar›n ortak dili olamaz; ortak flartlarda yaflayanlar›n ortak bir dil yaratmalar›n› da hiçbir güç engelleyemez. K›sacas› yapma diller de, dilin gerçek yap›s›n›, toplumsal kimlik ve görevini anlamadan ortaya at›lm›fl argolaflmalard›r. Ayn› biçimde, bir dili kullan›rken, daha prestijli bir toplulu¤un üyesi oldu¤unu, daha yenici ve ilerici oldu¤unu, daha ulusal ve öz oldu¤unu veya daha muhafazakar oldu¤unu göstermek gibi düflünceler yüzünden, k›smen de olsa ölçünlü dilin d›fl›na taflmalar, argolaflma olarak bilinir. Toplum hayat›nda, genellikle daha prestijli olan flehir diline düflkünlü¤ü gösteren flehircilik (urbanism), yenicilik ve ilericilik görüntülü yenicilik (neologism), muhafazakarl›k belirtisi oldu¤u düflünülen eskicilik (archaism) ve ulusal ve öz oluflun belirtisi san›lan ar›c›l›k (purism) e¤ilimi gibi dil kullan›mlar›, iletiflimi ikinci plana ittikleri için, bir ölçüde argolaflm›fl dil kullan›mlar›d›r. 74 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bir meslek dili ve topluluk dili ile o meslek veya topluluk dilinin argosu aras›ndaki fark, argoluk dil kullan›m›n›n, anlafl›lmama, gizlenme, alay, kopufl, baflkald›r› gibi ihtiyaçlarla dolu olufludur. Bu yüzden, argolaflma (slanging) diye bir süreç vard›r. Meslek ve topluluk üyeleri ile toplum aras›ndaki çatlak ne kadar büyükse, argolaflma da o derece h›zl› ve güçlü olur; günlük ortak dilin ögeleri bile, bu meslek veya topluluk üyelerince argolaflt›r›larak kullan›l›r. Bu süreç, yukar›daki ihtiyaçlarla bafllar ve meslek veya topluluk dili, yaln›z üyelerinin anlad›¤› bir gizli dil halini al›r. Argo kullananlar, sözleri seçmede, yeni sözler yapmada, dilin sözlerini bozmada veya baflka dillerden al›nt›lar yapmada oldukça serbest davran›rlar. Bu sözlerin veya anlamlar›n baz›lar› genel ölçünlü dile de geçer: açmaza gel- ‘tuza¤a düflmek’, a¤z›n› ›slat- ‘içki içmek’, alarga dur- ‘uzak durmak, aç›k durmak’, aftos ‘kad›n, sevgili’, arakla‘çalmak’, atmasyon ‘as›ls›z, anlams›z, uydurma, yalan söz veya haber’, anafor ‘bedava, paras›z’, astar- ‘almak, getirmek’, avanmak ‘gezmek, dolaflmak’, amitti ‘sar›kl› hoca’, cavlag› çek- ‘ölmek’, çiye ‘et’, dinlice ‘bu¤day’, dolma ‘yalan, hile’, düne- ‘misafir kalmak’, düve ‘k›z çocu¤u’, pir ‘müflteri, memur, eflraf’, dava- ‘vermek’, çay ‘k›z’, hanik ‘çad›r’, merdir- ‘y›kmak, kald›rmak’, tirit ‘ayakkab›’, yak› ‘atefl’, f›y- ‘kopmak, savuflmak’, kay›fl afl›r- ‘hile yapmak’, ibi¤ini kald›r- ‘kafa tutmak’, t›rnakç› ‘h›rs›z, yankesici’, uyut- ‘aldatmak, kand›rmak’, papel ‘para’, papaz uçur- ‘e¤lence alemi yapmak, rak› alemi yapmak’, uyuzlan- ‘huylanmak, flüphelenmek’, viraj al- ‘çok yalan söylemek’, volta ‘bir afla¤›, bir yukar› dolaflma’, yaylan- ‘çekip gitmek’, yürek Selanik ‘cesaretsiz, korkak’, zoka ‘tuzak, hile, dalavere, oyun’ vb. Argo kullananlar, her fleyden önce toplum genelinin d›fl›nda kalm›fl olanlar veya kalmak isteyenlerdir. Titremleme (intonasion) bilgisindeki titrem birimlerinden (intonem) biri de argo titrem birimidir. Bu titrem biriminin en belirgin özelli¤i, sözlerin heceleyerek söylenmesi ve baz› seslerin ikizlefltirilmesidir: a-bi-cim, diy-ye-lim ki vb. Görüldü¤ü gibi argo, belli bir meslek veya toplulu¤a ait olmay›p toplumun bütününe ait bir dil kullan›m›d›r. Argo, bir toplumun bütün birey veya sosyal topluluklar›nda görülebilecek bir tavr›n, sosyal yap› karfl›s›ndaki bir duruflun dilidir; bu yüzden, her kifli dili, meslek dili veya topluluk dilinin argolaflmas› söz konusu olabilir. Böylece, her mesle¤e ve her toplulu¤a göre bir argo (vocational slang, sociolectal slang) oluflur. Argonun bu anlam›, toplumun bütününü ilgilendiren bir konudur ve genel argo olarak bilinir. b. Sövgü ve ilenç sözü (curse, swear-word): Argo, dar anlam›yla, toplumca hofl karfl›lanmayan dil kullan›m›d›r. Kullan›lmas› toplumca uygun görülmeyen tabu söz- Günay Karaa¤aç • 75 lere ve sövgü sözlerine dayal› dil kullan›m›d›r. Sövgü ve ilenç, çok karmafl›k ve çok kaynaktan do¤abilen dil kullan›mlar›d›r. Birdenbire gerçekleflen beklenmedik bir olay sonras›nda, sinir sisteminde oluflan enerji ve duygulan›m› da¤›tmak için gerçeklefltirilen, s›rad›fl› bir dil kullan›m›d›r. Sövgü ve ilenç, dilin dikkate de¤er bir biçimi olarak kabul edilir. Bir yanda din, hukuk ve kal›p davran›fllar›n diline ait karmafl›k ilenç sözleri, di¤er yanda da, günlük dilin birçok tabu sözleri, bilhassa da, gizli düflmanl›k, karfl› ç›kma, umutsuzluk gibi duygular ifade eden, aç›k saç›k ve yasakl› sözlerle gerçeklefltirilen dil kullan›m›, yani sözgü sözleri yer al›r. Tek söz veya k›sa söz öbeklerinden oluflan bu dil kullan›mlar›n›n ço¤u, sosyal kabullere uygun olarak gerçeklefltirilmifl yo¤un ifadeler, genellikle de eksiltili söz cümleler biçimindedir. Seks, seks ve boflalt›m organlar› ve do¤a üstü güçler, sövgü ve ilenç sözlerinin bafll›calar›d›r. Bu sözlerin bir bölümü, beden organlar›n›n adlar› ile toplumca yasakl› say›lan sözlerdir. Di¤er bir bölümü ise, tanr›, fleytan, melek ve öbür dünya gibi do¤a üstü varl›klard›r. Dillerin ço¤unda, s›n›rl› say›daki bu söz varl›¤›yla gerçeklefltirilmifl sövgü ve ilenç kullan›mlar› vard›r; fakat K›z›lderililer ve Japonlarda ne böyle bir gelenek vard›r ne de sövgü ve ilenç sözleri vard›r. Sonuç olarak, dil kullan›m›n›n gerçeklefltirilmesinde herhangi bir tehlike, ahlakça bir sak›nca, gerekli olan gizlili¤in bozulmas›, sorunlu toplulu¤un yenilgiyi kabul etme tehlikesi gibi konular söz konusu oldu¤unda, kifliler veya topluluklar, argo kullanma¤a bafllarlar. Bu yolda çal›flan bilim adamlar›, argoyu flöyle s›n›fland›rmaktad›r: 1. Ayak tak›m› argosu, 2. Kapal› topluluk argosu, 3. Az›nl›k argosu, 4. Cinsel argo, 5. Ticaret argosu, 6. Sporcu argosu: Spor argosu, 7. ‹nanç argosu, 8. ‹letiflim argosu. Bu alanlara ait baz› Türkçe argo örnekleri afla¤›da yer almaktad›r. Bunlar aras›nda yabanc› dillerden al›nan sözlerin çoklu¤u dikkat çekicidir; belki bu durum, anlafl›lmaz bir dilde sövgünün rahatl›¤›ndan kaynaklanmaktad›r: ablac› ‘eflcinsel’; aç›k kap› ‘bakire olmayan’; aftos ‘metres’; antin ‘uygunsuz kad›n’; b›ld›rc›n: k›sa boylu kad›n’; bitirim ‘ifl bitiren, tam cezaevi raconunu uygulayan kifli’; bomba ‘güzel kad›n’; boru ve matkap ‘zor s›navlar için kullan›l›r’; day› ‘tutuklu ve hükümlülere söz geçiren kifli’; dede ‘s›n›fta kalarak tecrübe edinmifl olan’; dizel ‘ahlak› zay›f olan kad›n’; ev tavu¤u ‘evli kad›n’; faça bozmak ‘bir kiflinin yüzünü kesici aletle çizmek, yaralamak’; fitil ‘para saklamak için oluflturulan yöntem’; gaco ‘metres’; gofti ‘çok yalan söyleyen’; goy goycu ‘gerksiz bofl konuflan’; gül bahçesi ‘k›zlar›n çok oldu¤u yer’; kene ‘para’; kodes ‘hücre, ›slah odas›’; köro¤lu ‘nikahl› kad›n’; kurabiye ‘güzel kad›n’; kusmak ‘bildiklerini anlatmak’; kufl ‘cezaevine yasak madde tafl›yan kifli’; les ‘eflcinsel kad›n’; t›r›flka 76 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ‘yabanc› ö¤renci’; triplere girmek ‘farkl› davranmaya çal›flmak’; uçak ‘ahlaks›z kad›n’; ultra kabak ‘üniversite s›nav›yla okula gelen ö¤renci’; yol almak ‘kaçmak’; yüksek topuklu ‘filtreli sigara’; zula patlamas› ‘yasak olan bir maddenin ortaya ç›kmas›’. 9. Sözlük da¤›lmas› (lexical diffusion): Sözlük birimleri aras›nda bulunmas› gereken ses ve biçim iliflkisinin zay›flamas›na, sözlük da¤›lmas› denir. As›l biçim birimleri ile yap›ml›k biçim birimleri sezilemeyen donuk sözler ile al›nt› sözler, sözlük da¤›lmas›na yol açarlar. Bu, ayn› zamanda kültürel da¤›lman›n da en aç›k belgesidir. D›fl al›nt›lar, bir dilin ses ve yap› düzeninin çatlay›p k›r›lmas›na, anlam örgüsünün da¤›lmas›na yol açar. D›fl al›nt›lar›n, bilhassa özenti al›nt›lar›n›n fazlal›¤›, melez dilleri (pidgin / creolized languages) ortaya ç›karm›flt›r. Bu flartlardaki dil iliflkileri, ses ve anlam yap›s› farkl› dillere, birbirlerinden yeni biçimler tafl›m›fl, farkl› yap›daki dilleri birbirine yaklaflt›rm›flt›r. Dillerin ses ve anlam yap›lar›nda ortaya ç›kan bu düzensizlikler, tabiî ki, kültür konular›yla u¤raflanlar›n dedikleri kültür da¤›lmas›n›n (cultural diffusion) sonuçlar›d›r. Bu tehlike yüzünden, diller, al›nt› sözleri ses ve anlamca de¤ifltirerek, kendi ses ve anlam yap›lar›na uygun hale getirirler, melez söz yaparlar veya al›nt›n›n anlam yap›s›n›n al›c› dile birim birim kopyaland›¤› anlam aktarmalar› yaparlar. Böylece diller, anlam aktarmalar› yaparak veya al›nt›lar› melezlefltirerek, kendilerinin melezleflmelerine karfl› direnme¤e çal›fl›rlar. Kültürel da¤›lman›n dile yans›mas› ise oldukça ilgi çekicidir. Böyle durumlarda sözlük h›zla irileflirken, gramer küçülür: ‹ng. road, way passenger voyage, travel travel allowance repair be repaired have been repaired Osm. yol, tarik, rah seyyah seyahat erzak tamir ettamir ediltamir ettir- Türkçe yol yol-cu yol-culuk yol-luk on-aron-ar-›lon-ar-t- Baflka dillerden yap›lan al›nt›lar, bir dilin ses-biçim ve yap› düzeninin çatlay›p k›r›lmas›na, anlam örgüsünün da¤›lmas›na yol açar. Al›nt›lar›n, bilhassa özenti al›nt›lar›n›n fazlal›¤›, melez dilleri ortaya ç›karm›flt›r. Bu flartlardaki dil iliflkileri, ses ve anlam yap›s› farkl› dillere, birbirlerinden yeni biçimler tafl›m›fl, farkl› yap›daki dilleri birbirine yaklaflt›rm›flt›r. Dillerin ses ve anlam yap›lar›nda ortaya ç›kan bu düzensizlikler, tabiî ki, kültür konular›yla u¤raflanlar›n dedikleri kültür da¤›lmas›n›n sonuçlar›d›r. Bu tehlike yüzünden, diller, al›nt› sözleri ses ve anlamca Günay Karaa¤aç • 77 de¤ifltirerek, kendi ses ve anlam yap›lar›na uygun hale getirirler, melez söz yaparlar veya al›nt›n›n anlam yap›s›n›n al›c› dile birim birim kopyaland›¤› anlam aktarmalar› yaparlar. Böylece diller, anlam aktarmalar› yaparak veya al›nt›lar› melezlefltirerek, kendilerinin melezleflmelerine karfl› direnme¤e çal›fl›rlar. Dilcilerin anomali olarak da adland›rd›klar› de¤iflik biçimlenme (suppletion), ayn› biçim biriminin farkl› dal biçimlerinin farkl› iflaretler (signs) veya daha do¤ru ifadeyle farkl› gösterenler (signifiers) ile ifade edilmesi anlafl›lmaktad›r. De¤iflik biçimlenme dildeki s›kl›kla do¤rudan iliflkilidir ve en s›k kullan›lan biçim birimlerde ortaya ç›kar. Bat› dillerinde de¤iflik biçimlenmifl çiftler oldukça fazlad›r. De¤iflik biçimlenme, dil bilgisi ve sözlü¤ün bulan›k alan›d›r ve bu alanlardaki bir k›r›lmay› ifade eder. 10. Kültürel da¤›lma (cultural diffusion): Bütün varl›klar çevreleriyle birlikte vard›r. Bir varl›¤›n çevresiyle birlikte oluflturdu¤u birlikteli¤i sa¤layan bütün ögelerin toplam›, kültürdür. Bilgilenmelerin yo¤un olarak yafland›¤› diller, kültür dilleridir. Kültür, belirli bir insan grubu taraf›ndan oluflturulan ve sürdürülen yerleflik kazan›mlar, kurallar ve uygulamalar bütünüdür. Canl› ve cans›z her türlü makina, durum de¤ifltirme (transformation) yetene¤inde olan her türlü dinamik yap› demektir. Durum de¤ifltirme, bir halden di¤er bir hale geçifltir. Gerek makinalar›n gerekse canl›lar›n bütün eylemleri, birer durum de¤ifltirmeden ibarettir. Organize bir sistemde durum de¤ifltirmeye neden olan her türlü etkiye iletiflim (information) denir. Bu sistemlerin kendilerinden ve d›fl ortamdaki de¤iflikliklerden haberdar olmalar› için, ileti, yani bilgi almalar› gerekir. Organize sistemlerin elde ettikleri sonuçlar da, onlar için yeni bir bilgidir. ‹flte, yap›lan iflin sisteme tekrar ba¤lanmas›na geri-besleme (feed-back) denir. Kendi kendini ayarlayan bütün sistemlerde, beden ›s›s›n› sabit tutan canl›larda, kan flekerinin belli s›n›rlar içinde oluflunu sa¤layan mekanizmada, göz bebe¤inin ›fl›¤›n fliddetine göre büyüyüp küçülmesi gibi olaylarda geri beslemeler söz konusudur. Canl› ve cans›z her fiziksel bütün parça ve ögelerden olufltu¤u gibi, her fiziksel bütün, ayn› zamanda, daha üst bir bütünün parças› veya ögesidir. Fiziksel gerçeklikte, durum de¤ifltirme (transformation) yetene¤inde olan her canl› veya cans›z bir bütün oluflturur. Bu parça ve bütünler aras›nda sürekli bir iliflki vard›r. Parçadan parçaya veya parçadan bütüne, bütünden parçaya yönelen bu iliflki, üçlü bir iliflkidir. Bu üçlü iliflki, bütün fiziksel gerçekli¤in temelidir ve tek hücre içinde gerçekleflen iletiflimden en büyük bütünlüklere kadar geçerli bir iflleyifl biçimidir. Buna dil ve iletiflim çal›flmalar›nda, iletiflim üçlüsü denir. ‹liflkili ve birleflen parçac›klar, bir alan olufltururlar. Gerçekler dünyas›nda sürekli yaflanan bu iliflki, bütünüyle toplumsal 78 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe uzlafl›lara dayal›, saymaca ve yapay bir yap› olan insan dillerine de oldu¤u gibi yans›r: Gösteren Konuflan/Yazan Gönderen Uyaran Suje (Özne) ‹nsan Etkileyen Gösterge Söz/‹leti Gönderge Uyar› Ak›l-Düflünce Bilgi Etki Gösterilen Dinleyen/Okuyan Al›c› Uyar›lan Obje (Nesne) Varl›k Etkilenen (Gösterge Bilimi) (Dil Bilimi) (‹letiflim) (Psikoloji) (Felsefe) (Ontoloji) (Sibernetik) Dil kullan›m› s›ras›nda, oldukça de¤iflik nedenlerle, dil ile iletiflim kurallar›n›n d›fl›na ç›kmak, dili, iletilmek istenen bilgiden çok, dil d›fl› s›k›nt›lar›n buyru¤una sokmak, bilgilerin sa¤l›kl› bir biçimde iletilmesini engelledi¤i gibi, e¤itim ve ö¤retim gibi masrafl› çabalarla yarat›lma¤a çal›fl›lan ölçünlü kültür diline (cultural language) de zarar vermektedir. Sözlük kullan›m›nda ölçünsüz, kurals›z ve bozuk biçimler olarak kendisini gösteren yanl›fl dil tutumlar›, söz diziminde ise, dil bilgisel ba¤dafl›kl›ktan (cohesion) ve mant›ksal tutarl›l›ktan (coherence) uzak, metin bütünlü¤ü tafl›mayan, da¤›n›k ifadeler olarak kendisini gösterir. Kifli veya toplumun dil ve düflünce dünyas›nda ortaya ç›kan bu k›r›lman›n, bu dil ve kültür da¤›lmas›n›n kayna¤›, ‘Dil dünyay› de¤il, dünya dili belirler’ ilkesince, dil d›fl› etkenlerdir. Yukar›daki yanl›fl dil tutumlar›, bireysel veya kültürel da¤›lman›n sonuçlar›d›r. Dedi¤imiz gibi, kifliler ve toplumlar, dillerinden yakalan›rlar. Kiflileri ve toplumlar› tan›man›n en sa¤lam yolu, onlar›n dillerini irdelemekten geçer. Bir kifli veya toplumun dili, kurals›z ve bozuk biçimlerle dolmuflsa, ölçünsüz bir dil halini alm›flsa, yanl›fl kullan›mlarla kirlenmiflse, yap›lacak ifl, o kifli veya toplumu, psikoloji, sosyoloji, tarih, iktisat vb. bilim dallar›n›n laboratuvarlar›na sokarak, bu yanl›fl dil tutumlar›n›n kaynaklar›n› araflt›rmakt›r. Edilgen ve Etken Sözlükler Ba¤lam›nda Türk Dilinin Geliflim Sürecine Bir Bak›fl Erdo¤an Boz* Girifl Dünya sözlük tarihinde hemen bütün uluslar›n geçirdikleri edilgen ve etken sözlükler devri, bir anlamda dillerin geliflim süreçlerinin de göstergesi olurlar. Bilindi¤i gibi edilgen (pasif) sözlükler; klasik dillerden (Latin, Eski Yunan, Arap, Çin vd.) ulusal dillere yap›lan çeviri sözlükleridir. Etken (aktif) sözlükler ise ulusal dillerden klasik dillere yap›lan çeviri sözlüklerdir. Bu noktadan bak›ld›¤›nda klasik diller d›fl›ndaki diller, önce edilgen sözlük devrini daha sonra etken sözlük devrini yaflarlar. Türk Dilinin bilinen ilk sözlü¤ü olan Dîvânu Lügâti’t-Türk’te, sözlükbirimler (maddebafllar›) Türkçe ve aç›klamalar› Arapçad›r. Dîvânu Lügâti’t-Türk bu özelli¤iyle yani ulusal bir dilden klasik bir dile çeviri sözlük olmas›yla tam bir etken sözlük örne¤idir. Bu ölçüte göre Türk Dili, XI. yüzy›l itibariyle dünyan›n geliflmifl dillerinden biri olarak kabûl edilebilir. Bu tespitten yola Türk Dilinin Dîvânu Lügâti’tTürk’ten önce geçirdi¤i bir edilgen sözlük devri olmas› gerekti¤ini söyleyebiliriz fakat zaman›m›za kadar bu bilinmeyen devre iliflkin elimize bir belge geçmifl de¤ildir. Dîvânu Lügâti’t-Türk’ten sonra Türk Dilinin yay›lma alanlar›na ba¤l› olarak Türk sözlük tarihindeki edilgen ve etken sözlük devirleri de¤iflkenlik gösterir. Ça¤atay, K›pçak ve Osmanl› dönemlerinde yaz›lm›fl sözlükler bu aç›dan de¤erlendirildi- * Prof. Dr. Erdo¤an Boz, Eskiflehir Osmangazi Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü, Eskiflehir. [email protected] 80 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ¤inde, Türkçe ad›na yeni fleyler söylemek imkân› vard›r. Bu dönemlerde Türkçe o co¤rafyalarda yeniden do¤mufl, büyümüfl ve geliflmifltir. Buna paralel olarak edilgen ve etken sözlüklerin yaz›m› da Türk dili tarihi boyunca birkaç kez tekrarlanm›flt›r. Türk dili tarihinin en uzun ve en geliflmifl dönemi olan Osmanl› Türkçesi dönemindeki sözlüklere bakt›¤›m›zda uzun süren edilgen sözlükler devrine flahit oluruz. Bu dönemde olarak Farsça-Türkçe ve Arapça-Türkçe sözlüklerin say›s› oldukça fazlad›r, Türkçe-Farsça ve Türkçe-Arapça sözlüklerin yaz›lmas› ise epeyce geçtir. Bunun nedenleri üzerine durmak ve tart›flmak bu anlamda çok önemlidir. Bununla birlikte 19. yüzy›l bafl›ndan günümüze kadar Türk sözlük tarihinde önemli geliflmeler olmufl ve edilgenden etkene do¤ru h›zl› bir de¤iflim yaflanm›flt›r. ‹flte bu süreçlerin iyi okunmas›yla Türk Dilinin geliflimi konusunda isabetli tespitler yapmak ve gelece¤e iliflkin tahminlerde bulunmak mümkündür. Biz bu tespitleri Osmanl› Türkçesi dönemi için yapmaya çal›flaca¤›z. Osmanl› Türkçesi Döneminin Belli Bafll› Sözlükleri Afla¤›da Osmanl› Türkçesi Döneminde (1300-1923) klasik dillerden (Arapça ve Farsça) Türkçeye ve Türkçeden klasik dillere (Arapça ve Farsça) yaz›lm›fl sözlüklerin belli bafll› olanlar› edilgen ve etken sözlükler bafll›klar›nda s›ralanacakt›r. I. Edilgen Sözlükler 1. Farsça-Türkçe Sözlükler Tuhfe-i Hüsâmî ez Mültekât-i Sâmî, Hüsâm b. Hasan (Hüseyin) el-Konevî (1399-1400) Miftahu’l-Edeb, Mutahhar b. Ebi Tâlib-i Lâdikî (Lârendî ?) (1400-01 ya da önce) ‘Uknûmu’l-Acem, (1404 ya da önce) Müfredât, Ahmed-i Dâ’î, (1421’den önce) fiâhnâme, ‘Abdülhâmid-i Sivâsî, (1446’dan önce) Münyetü’l-Mübtedî, (XV. yüzy›l ilk yar›s›) Bahrü’l-Garâyib (Lügat-i Halîmî), Lütfullah Halîmî b. Ebî Yûsuf (1446) Tuhfetü’l-Hâdiye, Muhammed b. El-Hâc ‹lyâs (1460’dan önce) Lügat-› Halîmî, Lutfullah Halîmî (1446-1468 aras›) Nisârü’l-Mülk, Lutfullah Halîmî (14671468) Erdo¤an Boz • 81 es-S›hâhu’l-‘Acemiyye, (1467-1473 aras›) fiâdiye, Mehmed b. Yahyâ-i Konevî (1484) Miftâhu’l-Ma’ânî, Fevrî b. ‘Abdullah (1487) Miftâhu’l-Lüga, Mahmûd b. Edhem (1491) Vesîletü’l-Makâs›d, Hatîb Rüstem el-Mevlevî (1498) Câmi’u’l-Fâris, Ahmed Bardahî Beg es-Sûnîsâvî (1499) Lügat-› Müntehab (Müntehab-i Vesîletü’l-Makâs›d), (1504-05) fiâmilü’l-Lüga, Hasan b. Hüseyin b. ‘‹mâd el-Karahisârî (1504) Tercümân, Ahmed b. ‹smâ’îl b. ‹brâhîm (1507) Tuhfe-i Sâhidî, Sâhidî ‹brâhim Dede (1515) Lügat-› Manzûme, Lâmiî Çelebi (1527’den önce) S›hâhu’l-‘Acem, (1467-1532 aras›) Dekây›ku’l-Hakây›k, Kemâl Paflazâde fiemsüddîn Ahmed b. Süleymân (15231534 aras›) Müflkilât-› fiâhnâme, ‹brâhîm el-Hâf›z ez-Za’îfî (XV. yüzy›l ikinci yar›s›) Lügat-i Bostân-› fieyh Sa’dî-i fiîrâzî, (1550’den önce) Lügat-i Ni’metullah, Ni’metullah b. Ahmed er-Rûmî (1550) Tertîb-i Dekây›ku’l-Hakây›k, Ahmed b. H›z›r el-Üskübî (1550) Câmi’u’l-Fâris, (Tercümân-› Fârisî) (1550) ‘‹lm-i Lugat, ‘‹mâd-zâde Velî b. Yûsuf-› ‘‹mâdî (1560’dan önce) Tuhfetü’l-‘Uflflâk, (1551’den önce) Câmi’ü’l-Fürs, ‹negöllü Mustafâ ‹bb. Mehmed (1563’ten önce) Tuhfetü’s-Seniyye ile’l-Hazreti’l-Haseniyye, Deflîflî Mehmed b. Mustafâ (1580) Manzûme, Osman b. Hüseyin-i Bosnavî (1583) Müsennâ ve Müselles, Münflî Mehmed b. Bedrüddîn (1583) Cinânü’l-Cinâs, (Ravzatü’l-Cinâs) Münflî Mehmed b. Bedrüddîn (1584) Nazmü’l-Esâmî, (16. yüzy›l II. yar›s›) Müflkilât-› Gülistân, (1593) Lügat-› Minyasoglu, Minyasoglu (1596) Kitâb-› Lügat-i Gülistân, (XVI. yüzy›l) Düstûru’l-‘Amel, Riyâzî Mehmed (1607) 82 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Nevâdirü’l-Emsâl, Mîrek Muhammed Nakfl-bendî-i Taflkendî (1611) Meyâdînü’l-Fürsân, fieyhî ‘Abdülmecîd-i Sivâsî (1613) Lügat-i Müflkilât-› Eczâ, Dervîfl Siyâhî-i Lârendevî (1626) Nuhbetü’t-Tuhfe, Ahmed b. ‘Alî b. Ahmed (1649) Farsça-Türkçe Sözlük, Nakîbzâde Ni’metî Çelebi (1660’dan önce) Lügat-› fiâhnâne, ‘Abdülkâdir el-Bagdâdî (1659) Muhtasar-› Tuhfetü’s-Seniyye, ‘Abdurrahman Hisâlî b. Süleymân (1669-70) Tuhfetü’l-Emsâl, Hüsâmî (1671 ya da önce) Kân-› Me‘ânî, Hasan R›zâyî (1671) Lisânü’l-‘Acem, (Ferheng-i fiu’ûrî) Hasan fiu’ûrî (1681) Müntehâb-› Ferheng-i fiu’ûrî, Hasan fiu’ûrî (1681) Muhtasar ve Müntehâbü’fl- fiu’ûrî, Mü’ezzîn ‹brâhîm Mahmûd b. ‹brâhîm (1684) Lisânü’l-At›bbâ, Hezârfen Hüseyin Çelebi (1691’den önce) Muhtasar-› Lügat-i Ni’metullah, Fahrüddîn b. Yahyâ el-Nüseynî el-Mavs›lî (169598) Tuhfe-i fiemsî, fiemsî (1666’dan sonra) fiânî Lügati, (1701’den önce) Lügat-i Târîh-i Vassâf (Lügat-i Müflkilât-› Vassâf), Nazmî-zâde Hüseyin b. ‘Alî Nazmî-i Bagdâdî (1706) Mecma’u’l-Emsâl, ‹brâhîm Hâlis-i Pazarofcavî (1731) Tuhfetü’l-Hâf›z, Hâf›z Abdullah b. Halîl b. Alî (1761) Lügat-i Tedkîkât-› Fürsiyye-i Necîb, Muhammed Necîb (1777) Müretteb Müfredât-› Siyâhî, Mustafâ-yi Üsküdârî (1779) T›byân-› Nâfi’ der terceme-i Burhân-› Kât›’, Mütercim As›m (1797) Tuhfe-i Vehbî, Sünbül-zâde Vehbî, (1798) Miftâh-› Gülistân, ‘Alî b. Hâc› ‘Osmâ (XVIII. yüzy›l) Lügat-› Gülistân-› Sa’dî, (XVIII. yüzy›l) Lügat-› Bahâristân, (XVIII. yüzy›l) Muhtasar-› Tuhfetü’s-Seniyye, (1801 ya da önce) Nazm-› Bedî’, ‘lmî ‘Alî Efendi (yaz›l›s› 1809) Naklü’l-Mehâfil li’l-Efâz›l, Yûsufzâde Mehmed Emîn Vâs›k(1808-1839 aras›) Güher-Rîz, Süleyman Dürrî (1851) Erdo¤an Boz • 83 Cevhere, (1850) Tuhfetü’l-Ma‘nâ, Osmân-› fi›klovîsî (1852) Farsça-Türkçe Sözlük, Sofyal› Çelebi Mustafâ (1863) Siyer-i Veysî Lügati, (XIX. yüzy›l) Lügat-› Fârisiyye, Ahmed Râsim (1853’ten önce) Zübdetü’l-Lügat, Ahmed Nâflid-‹brâhîm Gânî (1858) Reh-nümâ-yi Sehûlet, (1861-1876) Farsça-Türkçe sözlük, Sofyal› Çelebi Mustafa (1869) Muhtasar Kâmûs-› Fârisî, Mehmed ‘‹zzet (1881) Zübde-i Lügât-› Fârisiyye, Hüseyin (1891) Lügat-i Fârisiyye, Hatîce Nakiyye (1892) Lügat-i Meflhûre-i Fârisî yâhud Sermâye-i Fedâî, Mehmed Sa’îd (1893) Kâmûs-› Fârisî, Mehmed ‘‹zzet (1902-1905) Mesâd›r-› Lisân-› Fârisî, Ahmed Bâdî (1910’dan önce) Tuhfe-i Remzî, Ahmed Remzi Akyürek (1924) 2. Arapça-Türkçe Sözlükler Sübha-› S›byân, Ebu’l-Fazl Muhammed b. Ahmed er-Rûmî (?) Mirkâtü’l-Edeb, Ahmedî (Tâceddîn ‹brâhîm b. H›z›r) (Ö 1413) ‘Ukudü’l-Cevâhir, Ahmed-i Dâ‘î (XV. yüzy›l ilk yar›s›?) Lügat-i Feriflteoglu, Abdüllatîf ‘‹zzeddîn et-Tirevî (1392) Lugat-› Kanûn-› ‹lâhî, Abdülmecîd b. Feriflte (1450) El-Bâbûsü’l-Vasît Fî Tercemeti’l- Kamûsi’l-Muhît, Ahmed Efendi (1543) Ahterî-i Kebîr, Muslihiddin Mustafa b. fiemseddin Ahterî (1545) Vankulu Lügati, Mehmed b. Mustafa (1592’den önce.) Mirkâtü’l-Lüga, ‘Abdullah b. Yûsuf b. Muhammed b. Yahfli el-Kestelî (1533-34) Nazmü’l-Leâl, Seyh Ahmed (1641) Cevâhirü’l-Kelimât, fiemsî (1666’dan önce) Aksa’l-Ereb Fî Tercemeti Mukaddimeti’l-Edeb, fiemseddîn Ahmed b. Hayreddîn el-Güzelhisârî Tuhfe-i As›m, Mütercim Âs›m Efendi (1798) Nuhbe-‹ Vehbî, Sünbülzâde Vehbî Efendi (1799) 84 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Zübdetü’l-Lügat, Ahmed Nâflid-‹brâhîm Gânî (1858) El-Okyânûsü’l-Basît Fî Tercemeti’l- Kâmûsi’l-muhît, Ahmed Âs›m Efendi (1810) Lügat-i Kâmûs, Ahmed Lütfî (?) Kenzü’l-Lügati’l-Osmâniyye, Mustafa Efendi Süleymân-zâde efl-fierîfü’l-Halebî (?) 3. Arapça-Farsça-Türkçe Sözlükler ‘Ucûbetü’l-Garâyib fî Nazmi’l-Cevâhiri’l-‘Acâyib, Bahâu’d-dîn ibn ‘Abdurrahmân-› Magalkaravî (1424) Mecma’u’l-Lügât, fiinâsî-Ca’fer b. Hâc› Dâvûd (XVI. yüzy›l bafllar›) Lügat-› ‘Abdulkerîm, ‘Abdulkerîm (1594) Masâd›r-› Elsine-i Erba’a, Muhammed Muhyî-i Gülflenî (1591 ya da önce) Fethu’l-Fettâh, Sun’î-i Malatyavî (1599) Genc-i Leâl, Gencî Pîr Mehmed (1631) Menâzimü’l-Cevâhir, Hâkî Mustafa Üsküdârî (1632-3) Tercümânü’l-Ma’ârif, Hâc Hasan (1674) Aksâ’l-Ereb fî Tercemeti Mukaddimeti’l-Edeb, ‹shâk Hocas› Ahmed Efendi (1705) Lügat-i Târih-i Vassâf, Nazmîzâde Hüseyin b. ‘Alî Nazmî-i Bagdâdî (1706) Terceme-i Emsâl-i ‘Arab ve’l-‘Acem, Mehmed b. Ahmed el-Hâc Musallî (1710) Tevfiye, Abdurrahmân Zâhid-i Konevî (1721) Se-Zebân, Seyh Ahmed (1723) Hofl Edâ, Eflref Feyzî (1736) Nazm-› Giridî, Ahmed Resmî b. ‹brahim-i Giridî (1740) Mâ-lâ Büdde minhu lu’l-Edîb mine’l-Meflhûr ve’l-Garîb, Mirzâ zâde Ahmed Neylî (1748) Manzûme-i Keskin, Osman b. Keskîn (1758) Elsine-i Selâse, Müstakîmzâde Süleymân b. Sa’düddîn (1768) Tuhfetü’l-‹hvan ve Hediyyetü’s-S›byân, Mustafa ‘‹lmî b. ‹brâhîm (1772) Müselles-nâme-i fiâkir, Osman fiâkir b. Mustafa Bozokî (1795-6) Dürrü’n-Nizâm, Hasan ‘Aynî (1811) Tuhfe-i Zîbâ, Hayret Mehmet Efendi (1819) Nazmü’l-Cevâhir, Hasan Aynî (1821) Erdo¤an Boz • 85 Mecma’u’l-Lügât, Vakârî (1848) Kitâb-› Tercümân-› Türkî ve ‘Arabî ve Fârisî, (1858) Tuhfe-i Nushî, Nasuh Efendi (1861) Tuhfetü’l-Mülâzimîn, ‘Abdurrahmân Lâmî’ Süleymâniyelî (1866) Lügat-i ‘Azîziye, Asafî Efendi (1870) Tercümânü’l-Lügat, Nâz›m b. Mehmed (1871-72) Tuhfe-i Fevzî, Muhammed Fevzî Efendi (1888) Hayrü’l-Lügat, Süleymân Hayrî (1891’den önce) Müntehâb-› Lügat-i Osmâniyye, (1852-53) Lügat-i ‘Azîziyye, Asafî Efendi (?) Tercümânü’l-Lügat, Hamdî (?) 4. Farsça-Türkçe ve Türkçe-Farsça Sözlükler Kâmûs ve Cep Lügati, Ahmed Feyzî (1890-1910) Masâd›r-› Lisân-› Fârisî, Ahmed Bâdî (1910’dan önce) II. Etken Sözlükler 1. Türkçe-Farsça Sözlükler Türkçe-Farsça Sözlük, ‹brâhîm Miskîn (1664) Zübdetü’l-Lügati’l-Lehce II. cild Moral› Hasan (1870-71) ‹nkiflâf-› Kâmûs-› Fârisî yâhud Fihrist-i Kâmûs-› Fârisî, Mehmed ‘‹zzet (19081909) Lügat-i fiinâsî (Kâmûs-› Osmânî), fiinâsî (1861?) Zübdetü’l-Lügati’l-Lehce II. cild, Hüseyin Remzi (?) 2. Türkçe-Arapça Sözlükler Ed-Derâriyyü’l-Lâmi‘ât fî Müntehabâti’l-Lügat, Muhammed Ali El-Ünsî (1900) Zübdetü’l-Lügati’l-Lehce I. cild, Moral› Hasan Efendi (1870-71) 3. Türkçe-Arapça-Farsça Sözlük Ma’denü’l-Ma’ârif, (XVI. yüzy›l) Lehcetü’l-Lügât, Mehmed Es’ad (1732) 86 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Behcetü’l-Lügât, Mehmed Es’ad (1732) Tercümânü’l-Lügat, Nâz›m b. Mehmed (1871-72) Mir’atü’l-Lügât, Mehmed R›f’at (1876) 4. Türkçe-Arapça-Farsça Yabanc› (Bat› Dilli) Sözlükler Lügat-i Erba’a, (XIX. yüzy›l) Kitâb-› Müntehâb-› Türkiyye, J. W. Redhause (1842) Çocuklar için Lügat Kitab›, Muallim Nâcî (?) Ünsü’l-Lügât, Hüseyin Remzî (1888) Bulgular Tespit edebildi¤imiz kadar›yla klasik dillerden (Arapça ve Farsça) Türkçeye belli bafll› edilgen sözlük say›lar› flöyledir. 1. Farsça-Türkçe sözlük say›s› 85’tir. 2. Arapça-Türkçe sözlük say›s› 18’dir. 3. Arapça-Farsça-Türkçe sözlük say›s› 34’tür. 4. Farsça-Türkçe ve Türkçe-Farsça Sözlükler 2’dir. Tespit edebildi¤imiz kadar›yla Türkçeden klasik dillere (Arapça ve Farsça) belli bafll› etken sözlük say›lar› flöyledir. 1. Türkçe-Farsça sözlük say›s› 5’tir. 2. Türkçe-Arapça sözlük say›s› 2’dir. 3. Türkçe-Arapça-Farsça sözlük say›s› 5’tir. 4. Türkçe-Arapça-Farsça Yabanc› (Bat› Dilli) sözlük say›s› 4’tür. Yukar›da verdi¤imiz say›lar› afla¤›da flöyle tablolaflt›rabiliriz. ED‹LGEN SÖZLÜKLER 1 2 3 4 Farsça-Türkçe Arapça-Türkçe Arapça-Farsça-Türkçe Farsça-Türkçe ve Türkçe-Farsça Toplam 85 18 34 2 159 ETKEN SÖZLÜKLER 1 2 3 4 Türkçe-Farsça Türkçe-Arapça Türkçe-Arapça-Farsça Türkçe-Arapça-Farsça Yabanc› (Bat› Dilli) 5 2 5 4 16 Erdo¤an Boz • 87 Sonuç 1. Farsça-Türkçe sözlüklerin say›ca çok olmas›nda, Arapça yan›nda Farsçan›n ‹slam co¤rafyas›nda öne ç›kan ikinci dil olmas›n›n önemi büyüktür. Farsçan›n edebiyat dili olarak kabul görmesi ve Farsça fliir yazmak temayülü Farsçaya ilgiyi artt›rm›flt›r. Bu nedenle özellikle ezberlemenin kolay ve cazip olmas› dolay›s›yla manzum sözlükler say›ca çok yaz›lm›fllard›r. 2. Gerek Farsça-Türkçe ve gerekse Arapça-Türkçe sözlükler, sözcüklerin anlamlar›n› vermek yan›nda ço¤u kere dilbilgisi kurallar›n› da verirler. Yani bu sözlükler ayn› zamanda dilbilgisi ihtiyac›n› da karfl›larlar. 3. Farsça-Türkçe sözlüklerin ço¤u manzumdur. Arapça-Türkçe sözlüklerin manzum ve mensur say›lar› birbirine çok yak›nd›r. 4. Osmanl›da din dili olan Arapçaya büyük bir önem verilmifltir. Kur’an› ve di¤er din bilimlerini (tefsir, hadis, f›k›h vs.) ö¤renmek için Arapçaya ihtiyaç vard›r. Bunun için birçok sözlük ve dilbilgisi kitab› yaz›lm›flt›r. 5. Din bilimleri d›fl›nda di¤er bilim dallar›n›n dili de genel olarak Arapçad›r. ‹slam co¤rafyas›nda Arapçan›n bilim dili olarak yayg›nlaflm›fl olmas› gibi nedenlerle Arapça-Türkçe sözlükler yazm›fllard›r. 6. Nihayet edilgen sözlüklerin etken sözlüklere say›ca üstünlü¤ünden flu sonucu da ç›kartabiliriz. Osmanl›da bilimin yeterli düzeyde üretilemedi¤ini ve / veya üretilen bilimin Türkçe yaz›lmak yerine daha çok Arapça yaz›ld›¤›n› söyleyebiliriz. Bu nedenle Türkçeden Arapçaya tercüme gibi bir ihtiyaç olmad›¤›ndan etken sözlüklerin say›s› c›l›z kalm›flt›r. Dolay›s›yla Türkçe bilim dili, bir türlü istenen seviyeye gelememifltir. 7. Üç dilli sözlüklerin say›lar› da edilgen sözlükler lehine çok fazlad›r. Buruda üç dilli sözlük yaz›lma nedeninin, pratik bir ihtiyaçtan kaynakland›¤›n› söyleyebiliriz. Bunda hem Arapça hem de Farsça ö¤renmek isteyenlere iki ayr› sözlük yerine tek sözlük sunma amac› çok aç›kt›r. 8. Türkçe-Arapça-Farsça Yabanc› (Bat› Dilli) sözlüklerin say›s› bafllang›ç itibariyle azd›r. Bu sözlüklerin amac› da pratik bir ihtiyaca dayanmaktad›r. Do¤u dilleri yan›nda giderek Bati’ya aç›lan Osmanl› toplumunda Bati dillerine olan ilgi bu geçifl döneminde böyle çok dilli sözlüklerin yaz›lmas›na neden olmufltur. 9. Etken sözlüklerin yaz›lma tarihine bakt›¤›m›zda, oldukça geç bir tarihle karfl›lafl›yoruz. XVII. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda bafllayan bu sözlüklerin say›lar›n XIX. yüzy›la do¤ru giderek artm›flt›r. 88 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Sonuç olarak edilgen ve etken sözlük konusunda giriflte aktard›¤›m›z hükümlere göre; Türkçenin yeni co¤rafyada (Osmanl› co¤rafyas›) XIII-XVII yüzy›llar aras›nda ç›rakl›k ve kalfal›k devirlerini tamamlad›¤›n›, bu nedenle neredeyse bütünüyle edilgen bir sözlük devrinin yafland›¤›n›, bu yüzy›ldan sonra giderek artan say›da etken sözlüklerin yaz›lmas›na ba¤l› olarak Türkçenin ustal›k devrine ulaflt›¤›n› söyleyebiliriz. Kaynaklar Akçay, Yusuf, Osmanl› Dönemi Sözlükçülü¤ü Ve Karahisarî’nin fiâmilü’l-Luga ‹simli Sözlü¤ü Üzerine Bir ‹nceleme, Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, ‹stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul 2010. Akkufl, Perihan, “Mahmudiyye” Ad›yla Bilinen Manzum Lügat (Metin, Sözlük), Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya 2004. Aksoy, Ömer As›m, Hasan Aynî ve Nazmü‘l-Cevâhir, Cihan Matbaas›, Gaziantep 1959. Alkan, Mustafa, Mecmua-Milli Kütüphane 2727 [Sübha-i S›byän, Tuhfe-i fiähidì, Tuhfe-i Vehbì, Aruz Risalesi Vs.] (‹nceleme-Metin-Sözlük-T›pk›bas›m), Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 2008. Alparslan, Ali, Manzum Lûgatler ve Tuhfe-i Vehbî’nin Alfabetik Tertibi, (Yay›nlanmam›fl Mezuniyet Tezi), ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, 1946-1947. Alpak, Mehmet Nuri, Arap Dilinde Sözlük Çal›flmalar› Ve Naz›m Efendi’nin “Tercümanu’lLügat”Adl› Eserinin ‹ncelenmesi, Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Yüzüncüy›l Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Van 2006. Ats›z, Bilgehan-Türkmen, Seyfullah, ed-Dürretü’l-Mudiyyefi’l-Lügati’t-Türkiyye (‹shak b. Murâd), Akça¤ Yay›nlar›, Ankara 2004. Ay, Ümran, Nidâî, Dürr-i Manzûm (‹nceleme, Karfl›laflt›rmal› Metin) Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Türkiyat Araflt›rmalar› Enstitüsü, ‹stanbul 2000. Ça¤›ran, Önder, Feriflteo¤lu Sözlü¤ü Üzerine Bir Dil ‹ncelemesi, Kayseri 2000. Çelik, Erol, Mezîd-zâde ‘Ay›ntâbî Nazmü’l-Ferâid (Metin, Sözlük, ‹ndeks, T›pk›bas›m), Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ayd›n 2008. Çetin, Abdilbaki, “Ahmed-i Dâ’î’nin Farsça Ö¤retmek Amac›yla Yazd›¤› Bir Eser; Müfredât”, Türkiyat Araflt›rmalar› Dergisi, s. 113-128, http://www.turkoloji.cu.edu.tr Emino¤lu, Emin, Türk Dilinin Sözlükleri ve Sözlük Kaynakças›, Asitan Yay›nevi, Sivas 2010. Erdo¤an Boz • 89 Erdem, Mehmet Dursun, “Osmanl› Dönemi Manzum Çocuk Sözlükleri ve Bir Lugât-› S›byân Yazmas›”, Hece Ayl›k Edebiyat Dergisi Çocuk Edebiyat› Özel Say›s›, Y›l 9, Say› 104-105, A¤ustos-Eylül s. 178-189, Ankara 2005. Erdem, Mehmet Dursun, “Manzum Sözlükler ve Tuhfe-i Âs›m” International Journal of Central Asian Studies, Volume 10-1, Editor in Chief: Choi Han-Woo, The ‹nternational Association of Central Asian Studies Intitute of Asian Culture and Development, p. 197-216, Korea 2005. Gaffar, Abdul, Mirkâtü’l-Luga, Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, ‹stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul 1983. Gülhan, Abdülkerim, “Manzum sözlük Nazmü’l-Le’âl’in Dil ve Üslup Özellikleri Üzerine Bir De¤erlendirme” Celal Bayar Üniversitesi II. Uluslar aras› Türk Tarihi ve Edebiyat› Kongresi, Manisa 2005. Gülhan, Abdülkerim, “fieyh Ahmed ve Manzum Sözlü¤ü Nazmü’l-Leal” Zeitschrift für die Welt der Türken, Journal of World of Turks, Vol.2, No. 2 2010, s. 201-225. Gümüfl, Zehra, Pîrî Pafla-zâde Cemâlî Mehmed b. Abdülbâkî, Tuhfe-i Mîr [Tuhfe-i fiâhidî fierhi], (‹nceleme-Tenkitli Metin- Sözlük-T›pk›bas›m), Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kayseri 2006. Gümüfl, Zehra, “Klâsik Türk Edebiyat›nda Manzum Sözlük fierhleri” Turkish Studies, Volume 2/4 s. 423-434., Fall 2007. Gümüfl Zehra, “Pîrî Pafla-Zâde Mehmed b. Abdü‘l-Bâkî El-Cemâlî‘nin Tuhfe-i fiâhidî fierhi, Tuhfe-i Mîr”, Turkish Studies, Volume 2/3, s. 297-312., Summer 2007. Gümüfl, Zehra, “Tuhfe-i fiâhidî fierhlerinden Tuhfe-i Mîr’in fierh Metodu”, Mevlânâ, Mesnevi, Mevlevihaneler Sempozyumu, 30 Eylül-01 Ekim 2006 Bildiriler, s. 197-208, Manisa 2007. ‹lhan, Nadir, Geçmiflten Günümüze Sözlükçülük Gelene¤i ve Türk Dili Sözlükleri, Manas Yay›nc›l›k, Elaz›¤ 2007. ‹lhan, Seyfettin, fiemsî, Cevâhirü’l-Kelimât (Mukayeseli ‹nceleme), Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, F›rat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul 2010. ‹mamo¤lu, Ahmet Hilmi, Farsça-Türkçe Manzum Sözlükler ve fiâhidî’nin Sözlü¤ü (‹nceleme-Metin) Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Erzurum 1993. ‹mamo¤lu, Ahmet Hilmi, Tuhfe-i fiahidî: Mu¤lal› fiahidî ‹brahim Dede (Farsça-Türkçe Manzum Sözlük), Mu¤la Üniversitesi Yay›nlar›, Mu¤la 2005. ‹nce, Y›lmaz, Manzum Sözlükler ve fiemsî’nin Cevâhirü’l-Kelimât› Üzerine Bir Dil ‹ncelemesi, F›rat Üniversitesi Soysal› Bilimler Enstitüsü Dergisi, C.12, S.2, s. 175-182, Elaz›¤ 2002. Karaismailo¤lu, Adnan, “Manzum Sözlüklerimizden Tuhfe-i Remzî”, Millî Kültür, S: 74, Temmuz, s. 60-61. Ankara 1990. 90 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Kafl, Özcan, Osmanl› Döneminde Arapça Sözlük Çal›flmalar›, Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, ‹stanbul 2007. K›l›ç, Atabey, Mustafa bin Osman Keskin, Manzûme-i Keskin (‹nceleme-Metin-Sözlük), Laçin Yay›nlar›, Kayseri 2001. K›l›ç, Atabey, “Denizlili Osman b. Mustafa Keskin ve Eseri Manzûme-i Keskin” Turkish Studies, Volume 2/3 s. 341-348, Summer 2007. K›l›ç, Atabey, (2006). Manzum Sözlüklerimizden Sübha-i S›by®n fierhi “Hediyyetü’l‹hv®n”, Turkish Studies, Say› 1, s. 19-28, 2006. K›l›ç, Atabey, “Klâsik Türk Edebiyat›nda Manzum Sözlük Yazma Gelene¤i ve TürkçeArapça Sözlüklerimizden Sübha-i S›byân” Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Prof. Dr. Tuncer Gülensoy Arma¤an›) S. 20, s. 65-77. Kayseri 2006. K›l›ç, Atabey, “Türkçe-Farsça Manzum Sözlüklerimizden Tuhfe-i Vehbî”, Turkish Studies, Volume 2/2 s. 410-475, Spring 2007. K›l›ç, Atabey, Türkçe-Farsça Manzum Sözlüklerden Tuhfe-i fiâhidî (Metin). Turkish Studies, Volume 2/4 s. 516-548, Fall 2007. Külekçi, Numan-Karabey, Turgut, Sünbülzâde Vehbî, Tuhfe (Farsça Türkçe Manzum Sözlük), Erzurum: Fen-Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›, Erzurum 1990. Muhtar, Cemal, ‹ki Kur’an Sözlü¤ü; Lügat-i Feriflteo¤lu ve Lügat-i Kânûn-› ‹lâhî, Marmara Üniversitesi ‹lahiyat Fakültesi Yay›nlar›, ‹stanbul1993. Ölker, Gökhan; Tuhfetü‘l-‘Uflflâk (Metin-Sözlük). Selçuk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü (Yay›mlanmam›fl Yüksek Lisan Semineri), Konya 2004. ÖZ, Yusuf,“Tuhfe-i Vehbî fierhleri”, ‹lmî Araflt›rmalar, S. 5, s. 219-232, ‹stanbul 1997. Öz, Yusuf, Tuhfe-i fiâhidî fierhleri, Selçuk Üniversitesi Yay›nlar›, Konya 1999. Öz, Yusuf, Tarih Boyunca Farsça-Türkçe Sözlükler, Türk Dil kurumu Yay›nlar›, Ankara 2010. Öztahtal›, ‹brahim ‹mran; Lâmi‘î Çelebi ve Lügat-› Manzûmu (Tuhfe-i Lâmi‘î), Gaye Kitabevi, Bursa 2004. Sar›, Mevlüt, el-Mevârid, Arapça-Türkçe Lügat, ‹stanbul, tarih yok. Topbafl, Ertu¤rul, 1875-1905 Y›llar› Aras›ndaki Sözlükler Üzerine Bir ‹nceleme, Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 1987. Yakar, Halil ‹brahim, “Manzum Sözlüklerimizden Tuhfe-i Fedâî”, Turkish Studies. Volume 2/4, s. 1015-1025., Fall 2007. Yavuzarslan, Pafla, Osmanl› Dönemi Türk Sözlükçülü¤ü, Tiydem Yay›nc›l›k, Ankara 2009. Yurtseven, Necmettin, Türk Edebiyat›nda Arapça-Türkçe Lügatler ve Sünbülzâde Vehbî’nin Nuhbesi” Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2003. Baflka Dillere Maledilmek ‹stenen Türkçe Sözcükler Tuncer Gülensoy* Büyük Türk tarihçisi Zeki Velidi Togan’a göre Türkler’in tarih sahnesine ç›k›fllar› M.Ö. 4500 y›l›na kadar uzanmaktad›r. Bu uzun tarihî süreç içerisinde ‹skitler (Sakalar), Hunlar, Massagetler, fia-tolar, Karak›rg›zlar, Kök Türkler, Uygurlar gibi Türk kavimleri ile Karahanl›lar, Harezimliler, Selçuklular (O¤uzlar), Osmanl›lar (<Ottoman <Ot+tuman) gibi Türk soylu boylar, Çinliler, Tibetliler, Hintliler, Persler (Farslar), Araplar, Ermeniler, çeflitli Kafkas kavimleri, Ruslar, Romenler, çeflitli Balkan kavimleri, Bulgarlar, Romal›lar, Bizansl›lar, Macarlar gibi çeflitli ›rk ve milletlerle komflu olarak yaflam›fllar, bu kavimlere Türkçe ödünç sözcükler (verintiler) verdikleri gibi onlardan da ödünç sözcükler (al›nt›lar) alm›fllard›r. Çok uzun y›llar (göçebe de¤il) konar-göçer hayat süren Türkler, tarihî kay›tlara göre zaman zaman Çinlilerle savaflm›fllar, bar›flm›fllar, zaman zaman ka¤ana “Çinli prensesler” alarak akrabal›k ba¤› kurmufllar; gerek Hunlar, Massagetler, fiatolar, gerekse Kök Türkler zaman›nda iç kar›fl›kl›klar dolay›s›yla “Çin Seddi”ni aflarak K›tay’a s›¤›nm›fllar ve zaman içinde tar›mla u¤rafl›p yerleflik hayata geçmifller, Çin ipeklisi giymeye bafllam›fllar ve Çinlileflmifllerdir. Yüzlerce y›l süren bu tarihî süreç içerisinde eski Çinceden baz› sözcükler Türkçeye, Türkçeden de Çinceye geçmifltir. Türkler’in Asya’daki Kore, Tibet, Hint (Sanskrit), Pers (Fars), So¤d gibi öteki milletlerle de olan iliflkilerinde sözcük al›flverifli karfl›l›kl› sürmüfltür. Kök Türk yaz›tlar›nda, eski Uygur (Turfan) yazmalar›nda ve XI. yüzy›l›n en büyük eserlerinden * Prof. Dr. Tuncer Gülensoy. [email protected] 92 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe olan “Dîvânu Lügâti’t-Türk”te geçen sözcükler Türk dilinin en eski örneklerinden olup, yukar›da bahsedilen dillerden al›nt› sözcüklerle birlikte yaflam›fllard›r. XIX. yüzy›ldan itibaren yaz›lan “etimoloji” (köken bilgisi) sözlüklerinde yap›lan “denemeler”in pek ço¤unda Türkçenin aleyhine bir durum gözlenmektedir. Önceleri Alman, Rus, ‹ngiliz, Fin, Macar, Frans›z, Ermeni gibi yabanc› dilciler taraf›ndan yap›lan denemelerde baz› sözcüklerin kökenleri Çince, Sanskritçe, Mo¤olca, Ermenice, Arapça, Farsça, Rumca (Grekçe) gibi dillere götürülmek istenmifltir. Türkiye’de etimolojik sözlük çal›flmalar› Bat›’ya ve Rusya’ya göre çok geç bafllad›¤› için, Türkçe sözcükler üzerinde dineme yapan dilciler de ço¤u zaman Türkçenin aleyhine karar vermifllerdir. Hele Rumca ve Ermeniceye giren Türkçe verintiler umulmad›k biçimlere sokularak biçim de¤ifltirilebilmifltir. Ancak, fierif Bafltav “1988 y›l›nda Ankara’da toplanan Uluslar aras› Türk Dili Kongresine sundu¤u “Grekçe Anonim Osmanl› Tarihlerindeki Türkçe Kelimeler (1373-1525)” adl› tebli¤inde, Yunancaya giren Türkçe kelimelerin nas›l fonetik ve morfolojik de¤iflikli¤e u¤rad›klar› hakk›nda genifl bilgi vermekte, Türkçe pek çok sözcü¤ün yunancalaflt›r›lm›fl biçimlerini belirmekte, bu sözcüklerin imlâlar› ve kullan›ld›klar› eserler hakk›nda bilgi vermektedir. Mahmut ‹slâmo¤lu da 1992 y›l›na Ankara’da toplanan Uluslar aras› Türk Dili Kongresine sundu¤u “K›br›s Rumcas›nda Türkçe Sözcükler” adl› bildirinde (s. 341355), [gursuziz / vursuzis <Tü. u¤ursuz; oksa <Tü. yoksa; gartçimmu <Tü. karfl›mda; çakmacin <Tü. çakmak; soro <Tü. sürü; suflukou <Tü. sucuk; gayikin <Tü. kay›k; bahas <Tü. pafla; yannidsarus <Tü Yeniçeri; gappacin <Tü. kapak; ¤lendi <Tü. e¤lence vb. Birkaç yüz kelimeyi örnek vermektedir.] 1950 y›l›ndan itibaren çeflitli dergilerde Türkçe ve Anadolu (Türkiye Türkçesi) a¤›zlar›ndaki pek çok Türkçe ya da al›nt› sözcüklerin etimolojik denemelerini yapm›fl, daha sonra bunlar› 1999 y›l›nda Türk Dilinin Etimolojik Sözlü¤ü ad› alt›nda Ankara’da yay›mlam›flt›r. Rahmetli hocam Hasan Eren, ne yaz›k ki, bu sözlü¤ünde pek çok Türkçe sözcü¤ü eserine almam›fl, pek çok Türkçe sözcük etimolojisi için de “Çince oldu¤u söyleniyor; ...’e göre Rumca; ...’e göre Ermeniceden al›nm›fl.” gibi ifadeler kullanarak kendi görüflünü belirtmemifltir. Hasan Eren’den sonra, 2002 y›l›nda ‹stanbul’da birinci bask›s› yap›lan Türkiyeli Ermeni Sevan Niflanyan’›n Sözlerin Soy A¤ac›. Ça¤dafl Türkçenin Etimolojik Sözlü¤ü adl› sözlü¤ü de Türkçenin aleyhine denemelerle doludur. Niflanyan’›n bu sözlü¤ü ç›kt›¤› zaman taraf›m›zdan sat›r sat›r incelenmifl-okunmufl ve haz›rlanan bir tenkit yaz›s› 2004 y›l›nda “Bir Etimolojik Sözlük Üzerine Notlar” ad› ile Türk Dili dergisinde (Ankara 2004, S. 627, s. 204-222) yay›mlanm›fl, Niflanyan’›n etimoloji deneme- Tuncer Gülensoy • 93 leri tenkit edilerek de¤erlendirmeler yap›lm›flt›r. Bu tenkide Niflanyan’dan cevap gelmemifltir. 2002 y›l›nda, Andreas Tietze’nin Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugat›n›n I. Cildi (A-E) ‹stanbul-Viyana’da yay›mlan›r. Ansiklopedi boyu 763 sayfa tutan bu sözlükteki denemeler de Türkçe hanesi bak›m›ndan zay›ft›r. Bu arada, Osman Nedim Tuna, Osman Fikri Sertkaya, Lary V. Clark, Jean Deny, Gerhard Doerfer, Hasan Eren, Tuncer Gülensoy, Günay Karaa¤aç gibi Türkologlar taraf›ndan çeflitli dergilerde etimoloji denemeleri yap›lm›fl; Günay Karaa¤aç taraf›ndan haz›rlanan Türkçe Verintiler Sözlü¤ü adl› eserde de meselenin bir baflka yönüne temas edilmifltir. Çinceden al›nt›lar sorunu Klasik Çince üzerine çal›flmalar yapan Uygur Türkü as›ll› Alimcan ‹nayet taraf›ndan yap›lan araflt›rmalarla Türkçe lehine geliflmektedir. “Çincedeki Türkçe Kelimeler” (III. Uluslar aras› ürk Dili Kurultay›, 1996. TDK yay., Ankara 1999, s. 561-567); “Türkçede Çince Kaynakl› Gösterilen Baz› Kelimeler Üzerine” (Türk Dünyas› Dil ve Edebiyat Dergisi, S. 7. TDK yay, Ankara 1999, s. 193204.); “Türkiye Türkçesi ‹le Çincedeki Benzer Kelimeler Üzerine”, (Uluslar aras› Türk Dili Kurultay› Bildirileri: 1, TDK, Ankara 2004, s. 1399-1408). Afla¤›da verece¤im 100 kadar Türkçe sözcü¤ün durumlar› ele al›nm›fl, bu konuda yap›lan denemeler hakk›nda bilgi verilmifl, sonra da kendi görüflüm ileri sürülmüfltür. Bu tart›flmalar sonucunda pek çok Türkçe sözcük özbenli¤ine kavuflacak, Türkçe Sözlük’te bile Farsça, Ermenice, Rumca olarak gösterilen baz› sözcükler de bu boyunduruktan kurtulacaklard›r. Baflka dillere maledilmek istenen Türkçe sözcükler ah›r <OT. akur (DLT, KB), [Niflanyan: <Fars. ®hur [ akflam <ak+flam, [baz›lar›na göre: <EFars. xflapan, <So¤d. *gfl’m; ‘gflap, ‘gflph] al›ç <OT. aluç “fleftali” (DLT), [Dankof: <Erm. aloç, Clauson, Eren, Tietze, Räsänen: <Fars. alû / al‚+ça] amaç <OT. amaç (DLT), [Räsänen ve Niflanyan: <Fars. ®m®ç] apalak “tombul, gürbüz, sevimli” <*apal “iri, büyük” (<apa “anne”+l) + (a)k “küçültme eki”, [Ch. Symeonidisve Tietze: <Yun. pallakin] ard›ç = ET., OT. artuç, art›ç <art-(I)ç, [Kaluzynski, Ramstedt: <Mo¤. *ari-; Yudahin: <Fars.] ark “›rmak, kanal” = Sümer: garim (Tuna, 20) <*âr›k, [Pedersen: <Erm.; Dankof: <Orta Fars.; Eren, Ligeti <?] 94 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe arma¤an = OT. armagan ~ yarmakan :~ amaç] (DLT) <(y)armag (/ k)+an, [Tietze: <Fars.] armut = OT. armut (DLT) <al+mur(u)t, [TS, Doerfer, Räsänen, Tietze, Eren <Fars.], K›rg. almurut; KKlp., Kzk. almurt, Özb. ålmurut; YUyg. amut. arpa = ET., OT. arpa (DLT) <*arp(/ b)+a(y) = Mo¤. arbay (KWb.) [Nemeth, Doerfer, Clauson <Hind-Avrupa dillerinden; Poppe, Damdinov, Gülensoy <Altayca ortak söz.; Dmitrieva <Fars.] avanak “kolayl›kla kand›r›labilen ve aldat›labilen” <ET, OT. *ong “kolay” +al(a)k, [Eren: <Erm. yawanak “s›pa, eflek yavrusu”; Niflanyan: <Erm. (h)avanag (küç.) “s›pa” ~ OFars. yavânak “yavru, insan veya hayvan›n küçü¤ü” avlak “avlan›lan yer” <av+lak (<®b+la-k), [Cymeonides: <Yun.] bacak <OT. *bag “ba¤, dü¤üm” +çak {krfl. ba¤›r “ba¤›r, karaci¤er”+çak “eflek semeri”}, [Egerov: p® “ayak” + Tü. -acak “küçültme eki”; Sevortyan: <Evenkice: bacak®; Räsänen: <Fars. p®y+ça; Eren:“Farsçadan al›nd›¤› anlafl›l›yor” der.; Doerfer: <Fars. p®ça; Niflanyan: <Fars. p®ça “hayvan aya¤›”.] bad›ç “bakla, fasulye, bezelye gibi taze sebzelerde, içinde tohumlar›n s›raland›¤› kabuk” = OT. bad›ç, bad(/ δ)›ç, [Eren: <Erm. patic] bal = OT. bal (DLT) ~ b®l (K›pçak, O¤uz), [Ramstedt: <Çin.; Eren <“yayg›n bir inanca göre, Türkçe bal eskiça¤larda Hind-Avrupa dillerinden al›nm›flt›r.”] bala “yavru, çocuk” = OT. bala “kufl ve havan yavrusu” (DLT) <bala [Symeonidis: <Yun. palládin “bebek, hayvan yavrusu”] balaban “bir cins av kuflu, flahin” <Tü. bala+man, [Niflanyan: Farsça: b®lab®n ~ OFars. pahlav®n ile karfl›laflt›r›r.] balak “manda yavrusu, malak” <Tü. bala+k, [Symeinodis: <EYun. pallakos / pállax “sevilen o¤lan çocu¤u”] barak “tüylü köpek” = OT. barak (DLT; eski K›pç.) <*bar “de¤ersiz, kötü, pis”+ (a)k, [Dankoff: <Fars. <eski Fars: asab®ra “rider; horseman”; So¤d. ß’r’k ~ ß’ryh; Pehlevi: barak, YFars: b®r®gi] baran “sebze ve ba¤ çubu¤u dikmek için aç›lan çukur” <*bar “büyük” (DLT) +aη “tarla s›n›r›”, [Eren: <Erm. paran (Dankoff’tan naklen)] barç›n “ipekli kumafl” = barc›n (DLT) ~ Çuv. pursan, [Räsänen, Clauson: <E Fars. ebrefl¬m / ®br®fl¬m] bars = ET. bars y›l ~ OT. bars / pars (DLT), [Ramstedt: <Yun. Pãrdow; Clauson: <Fars. p®rs] Tuncer Gülensoy • 95 bast›bacak “bacaklar› k›sa veya çarp›k; An.a¤l. “1.kurnaz; 2. Sacayak”, <bast›+bacak, [Niflanyan: ‹talyan: mastino “k›sa bacakl› bir köpek türü” ~ OLat. mansuetinus “evcil, al›flt›r›lm›fl”] bast›k “dut veya kay›s› pestili” <Tü. bas-t›+k, [Dankoff: <Erm. pastel (<Rum. pastilos / Eren da bu görüflü destekler.] bast›rma “past›rma” <Tü. bas-t›r-ma, [;ayer: <Yun. pãst¨ma; Niflanyan: <Yunanca pãsti (bulama) sözcü¤üyle iliflkisi olmas› güçlü ihtimaldir.] bayat “eskimifl, taze olmaya” = OT (KB) bayat “kadim (Tanr›)” = OT. baya “az önce” +t, [A. Tietze: <Ar. b®’it, Suriye Ar. b®y®t; Fars. b®y®t; Niflanyan: <Ar. b®it “geceden kalan, bayat”] bay›nd›r “mamur” <Tü. b®y+u+n+dur, [A. Tietze: <Fars. payanda veya p®y®nd®r?] bay›r “küçük yokufl” <ET. *b®∫›r (= OT. ya ba¤r› “yay›n orta yeri”) (DLT), [Niflanyan: <Ar. b®ir “ifllenmeyen (toprak)” bayram “millî ve dinî bak›mdan önemi olan ve kutlanan günler” = OT. beyrem, baδram, beδrem (DLT) <*baδram, [Clauson: <Fars. badr®m; Niflanyan: <Fars. bed-r®m; Doerfer: Türkçe kabul eder.] bazlama “kal›n aç›lm›fl, sacda k›zart›lan yufka ekme¤i” <Ses taklidi: baz+la(m)ba(ç) <baz+la-ma+afl, [Niflanyan’a göre: <? Yun. máza máςa “ekmek hamuru” <EYun. mássein “hamur yo¤urmak”] belek “1. Kundak, çocuk bezi; 2. Hediye; 3. Üzerinden yol geçen tepe; 4. Alacal›, kar›fl›k renkli; 5. Korku”. 1) <*bé:l+e-k. 2) = ET., OT. béleg(k) (DLT). 3) <Tü. bel+(e)k, <Tü. bula- “bulaflt›rmak” (<bulga-)+ -k<bulga-k, [A. Tietze: <Erm. balak (Dankoff, 1995, no. 42)]. 4) <ET, OT. beling ben “tende bulunan koyu renkli leke ya da kabart›” <ET. beη (XI. yüzy›l); mäng (EUTS. 129), [Niflanyan: <?> Fars. beng] benek “herhangi bir fley üzerindeki ufak leke, nokta, puan” <ET, OT. benek (DLT) <beη+(e)k, [Clauson: <Fars. banak “ufak dane” <ban “dane” + ak “Farsça küçültme eki”] bengi, bengü “ebedî” = ET. beηgü, Uyg. meηgü, meηü, mängi ~ mänigi (EUTS, 129), [Räsänen’e göre: <Çince: man “on bin” + ko “alt”] beze (1) “yumurta ak› ve pudra flekeri ile yap›lan kuru pasta” <Tü. bez “yans›ma” + e, [TDK, Türkçe Sözlük’e göre, s. 179: <Fr. baiser; Niflanyan: <Fr. baiser “öpücük, bir tür tatl›”] 96 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe beze (2) “yufka açmadan önce, hamurun ayr›ld›¤› topaklar›n her biri, paz›”, <ET. béz + e (+le, +i), [TDK, Türkçe Sözlük, I, 179 <Yun.; Eren (TDES, 52): <beze, bk. paz›: paz›3 <R. pãwa, pawï] b›ç- “b›çmak, biçmek” = ET. b›ç-, b›çu- “kesmek” ~ OT. b›ç- (DLT), <Tü. *bi: “b›çak” + ç- (krfl. biç-), [<Sino-Kore: bi “b›çak” <Eski Çin. ‘pyi] b›zd›k “ufak çocuk; (argo) küçük, çocuk”, <OT. but›k “küçük testi” (DLT) (> b›d›k), [Eren ve Niflanyan’da b›d›k yok; Eren: b›zd›k <Erm. pztik, “küçük”; (yer) piztik, ptik, pitilik (Dankoff); Niflanyan: ~ Erm., bzdig “küçük, ufak k›sa”] bile¤i “bile¤i” = ET. (Uyg.) bilägü ~ OT. bilegü (DLT) <Tü. bi: “b›çak” +legü. [K. Emiro¤lu, Trabzon-Maçka Etimolojik Sözlü¤ü (s. 56): bkz. pileki. Eski Yunanca plaka “yüzey, sat›h, düz”, (Yunanca plaj), plaha, plaka “kal›n dilim, tabak, döfleme tafl›”] binit “ekmek olacak hamurlar›n (bezelerin) konuldu¤u a¤açtan yap›lm›fl gözlü tafl›ma arac› olup, omuza al›narak götürülür” <Tü. bin-(i)t, [Eren (TDES, 54): <R.; Tietze ve Niflanyan’da yok.] bitemi (hlk) “uzunlu ölçüsü birimi” <ET. bi:r + täm “biden, tamamiyle, büsbütün, toptan” (EUTS, 44), [Emiro¤lu: <Yun. pithami “kar›fl uzunlu¤u”] bitik “yaz›” <Tü. biti-k (/ g), [<? Çince: bir / biir “yaz› f›rças›” <modern Çince: pi <eski Çince: pyit] bo¤a “bo¤a” = ET. <bûka (KT, DLT) ~ Mo¤. buka (KWb. 58), [Niflanyan: <HAvr. *bhugo “çift toynakl› hayvanlar›n erke¤i” bo¤aca, bk. po¤aça bo¤(/ h)ça “bohça” <Tü. bog “bohça, bo¤, eflya konan heybe” + ça “küçültme eki”, [Skaljiç: <Fars] bor (2) “sar› toprak; ekilmemifl toprak” = eski K›pç. bor <ET. b¨r (T. Tekin) kars›z fliddetli kas›rga”, [Eren (TDES, 57): <Kökeni kar›fl›kt›r.; Dankoff: An.a¤l. pur <Erm.’den al›nt›; Niflanyan (SS, 73) bor ~ Fr. bore “borakstan elde edilen analitik element”] bora “sert ve geçici yel” <Tü.-Mo¤. borugan / bura¤an; buran, borak. K›rg. Tü. kara boroon “kars›z, fliddetli kas›rga”; boro- “ tipi yapmak” (KS.I, 132), [TS.I, 209: <‹t. borea; Eren (57) <‹t. (Venedik) bora] boy (4) “1) yem olarak kullan›lan, çemen yap›lan burça¤a benzer bir tah›l çeflidi; 2) çökele¤e kat›lan kokulu bir ot”, <OT. boy “yenilen bir ot, poy otu” (DLT), [Eren (59): boy, boy otu <Fars. b¨y “ odour, fragrance, perfume; spice” Tuncer Gülensoy • 97 boza “arpa, dar›, m›s›r, bu¤day gibi tah›llar›n hamurunun ekflitilmesiyle yap›lan koyuca, tatl› veya mayhofl içecek” <Tü. * buz-a; Doerfer (TMEN, 377): <Tü., Eren’de yok. Tietze (TETTL, 377) <Fars. buza; “dövülmüfl bu¤day”, Räsänen (Vb. 8) <Hunca →EAlm. Bier.] bulgur <Tü. *bur- “e¤irmek” + -ku- “büzülmek” +-l, [Niflanyan (SS, 77): ~ Yun. pligúri <? EYun. plessein, pleg- “çarpmak, dövmek”] buza¤› = ET., OT. buz®∫u (DLT) <*b›za∫u <*b›r’a∫u (Räsänen, Vb.74), <*buz+a-∫›) <*bïr2+a∫u, [Munkacsi: <Eski Hint. páçáu ~ Av. pasu- “Vich”, Ramstedt (KWb. 69) <Sümerce: bir “cattle”, Sinor: <U¤or. Niflanyan: <Ave. buza- “teke, koç”] bülüç “piliç” <bülü bülü “yans›ma” + ç, [Tietze (TETTL, 405) <Yun. pulitza “kufl yavrusu, civciv” <puli “kufl” + itza “küçültme eki” cazg›r “ya¤l› güreflte güreflçiyi överek ça¤›ran kimse” <Mo¤.’dan al›nt›. <car “ça¤r›, tellal ile duyurma” + g›r “addan ad yapan ek”, (Türkiye Türkçesi a¤›zlar›nda: “bafltan ç›karmak; cad›, fitneci; sözünden dönen, sözünde durmayan” gibi anlamlar› var.), [Tietze: <Fars. fl®dgîr <Ar. fladd “kuflak” + Fars. gîr “tutan” c›lb›r / ç›lb›r “Yo¤urtlu yumurta yeme¤i” <*c›l “yafl” + bIr, [Niflanyan: <Erm. ? tsabur “yumurta yeme¤i” <tsa “yumurta”, + abur “çorba, sulu yemek”, Eren (TDES, 89): “yo¤urtlu yumurta yeme¤i” <“Kökenini bilmiyoruz” der, yorum yapmaz. c›l›z “çok zay›f ve güçsüz” <K›rg. c›lg›s “hareketsiz”, [Dankoff: <Erm. çlaz, çlez, çluz “küçük”, Eren (TDES, 70): Dankoff’un verilerini sayar, kendisi etimolojik bir deneme yapmaz. Niflanyan: <cladz “afl›r› zay›f, veremli”, Dankoff ve Niflanyan da hangi kökende birlefleceklerini belirtmemifllerdir.] cibre “s›k›l›p suyu al›nan üzüm ve baflka meyvelerin posas›” <Tü. çöp, +re [<*OT. çöp “flarab›n tortusu, bir fleyin döküntüsü, çör çöp”, Krfl. çupra ”eski elbise” <çu:p+ra], [TS.I, 258: <Yun., Eren ve Niflanyan’da cibre sözcü¤ü yok. Tietze: <Rumca.] cop “kal›n k›sa de¤nek” <ET. çöp “tutmaç parças›” (DLT); çöpik “meyve yenildikten sonra at›lan fley” ~ flöpik (DLT), [TS.I, 262: <Fars. çûb, ç¨b, Eren: <Fars. ç¨b, Tietze: <? çûb] çad›r “çad›r” <OT. çaç›r, çafl›r, çat›r (DLT) <ç®t-(›)r “fiilden ad yapan ek: yat-›r gibi.”, Vambery, Nemeth: <Tü. çat-›r; Doerfer: <çad›r (türkisch ? iranisch ?), [T. Tekin: <‹ran <Skr. chatra, Tietze: <Fars. ç®dur <Skr. çattra- “günefl flemsiyesi”, Eren: “kökeni kar›fl›kt›r. Eski ve yayg›n bir inan›fla göre, Farsçadan al›nm›flt›r.” der.] çakfl›r “Bir tür erkek flalvar›” <TS I, 271: Tü. / Redhouse: <Tü. çakfl›r / çakflur, Niflanyan (SS, 89) <Fars. çakflûr 98 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Çalap “Tanr›”, Marcel Erdal: <Ar. calab <Ar. ‘köle sahibi’ <call®b “köle ithal eden” (Tietze, ETTL, 468) çanta “Çanta; kad›n çantas›”, Doerfer (TMEN, 1053): <Romence. Eren (TDES, 78): <“Doerfer’e göre Romenceden al›nm›flt›r” der, kendi görüflünü belirtmez. Niflanyan (SS, 90): çanta ~ Romen. geantá çaput “Paçavra”, Clauson (TDAY, 1966,9, 27): <çap-gut, Doerfer (TMEN, 1082): Tü.> Fars. çapgut, çabgut, çagbut, çagbût, Meninski: <Fars. çagbut / çagbût çarçur “Gereksiz yere harcama” <= OT. çarçur “abur cubur”; DLT. çarçur yemek “eline geçeni yemek”, Niflanyan (SS, 90): <Erm. ç’arç’urug “çalkanm›fl veya dövülmfl fley, at›lm›fl pamuk” çeç “Dalak halinde petek” <ET. (Uyg.) çeç (Altun Yaruk) / K›rg. çeç, çec “gözdeki leke, nokta”, Eren (TDES): <Erm. ç’e:ç “pore, poemark (dial.); honeycomb” (Dankoff, ALT. 591) çekiç “çekiç” <OT. (DLT) çekük <Tü. çak-(›)ç, Tietze (TETTS, 491): <Fars. çakufl, Niflanyan (SS, 91): Fars. çekûç ~ Ave. çakuflaçelik (hlk.) “k›sa kesilmifl çubuk; çelik çomak oyunu” <çal-›+k “küçültme eki”, Tü.> Yun. tseliki (N.P.Andriotis, 1983, 381), Niflanyan (SS, 92): çelik2 <?>Fars. çâlîk / çelik çemen “maydonozgillerden bir bitki ve bunun kokulu tohumu” <OT. çümgen (DLT) / K›rg. çemen “hastal›k” (KS.I, 261), [Drimba (RRI, 11:484-485): <Rum. kuminon ~ Lat. cuminum> Alm.> Mac. kömény (Eren, TDES, 84), Niflanyan (SS, 92): çemen ~ Erm. ç’aman “kimyon” çemifl “dut ve üzüm kurusu” <OT. yé-mifl, yemifl (DLT) [An. A¤›zlar›:, çemiç, cemiç, çemin, çemit (DS.III, 1129)], Eren (TDES, 84): çemiç <Erm. ç’amiç “raisin” (Dankoff, ALT, 585) çene “çene” <*iç+engek (Tietze), [Eren (TDES, 84): “Yayg›n bir inan›fla göre Farsçadan al›nm›flt›r.” der. Niflanyan (SS 92): çene ~ Fars. çene / çâne ~ EFars. çânu çepik <“alk›fl, el ç›rpma” = OT. çap çap “ses bildiren bir kelime” <Tü. çap-(›)k, Dankoff (ALT, 293): <Erm. cap “clapping”, yer. jap, c’ap, c’ap’ik “clapping” 盤an “fakir, çingene” = ET. (Uyg.) ç›gay (= yok ç›gay “yoksul, fakir, sefil”, (EUTS, 301; Altun Yaruk), = OT. 盤an, ç›gay (DLT); ç›gay “fakir”, ç›gayl›k (KB.) = ç›gây (‹KPH, 176), Tietze (TETTL, 515): <Fr. tzigane <Mac. c›gány; Baz› amatör araflt›r›c›lara göre: <Yun. tsingáne <Bizans Yun. atsinganos <*Atinganos “kabile ad›” yanl›flt›r. Tuncer Gülensoy • 99 ç›lb›r “yo¤urtlu yumurta yeme¤i” <ç›l [c›l / cil / çil] “sulu”+p›- “su ile kar›flt›rmak” + -r, Anadolu a¤›zlar›: ç›lb›r, ç›lb›ra, c›lk›r, cilbir, cilbirti, ç›lbur, çilbir, çilbur “yeni yavrulam›fl ineklere verilmek için undan sulu olarak haz›rlanm›fl bir yiyecek”; c›lf›r “pancarl› pirinç çorbas›” (DS.III, 908, 910, 1171), [Niflanyan (SS, 93): ç›lb›r ~ Erm. tsuabur “yumurta yeme¤i”, § tsu “yumurta” + abur “çorba, sulu yemek”] ç›ng›l “küçük üzüm salk›m›” <Tü ç›n+g›+l; OT. ç›ng›l ç›ng›l (DLT), Anadolu a¤l.: c›ng›l, c›mb›l, c›nk›l, ciltin, cimbit, cingil, cinkil, cirgil, cümbül, ç›lk›m, ç›nk›l, çingel, çingil (DS.III, 920-921), Özb. fl›ng›l / Kuzey K›br›s Türk a¤z›: flingil “küçük üzüm salk›m›”, Eren (TDES, 90): <Rum. (Tietze: Gr (1)213:30), ç›rç›r “pamu¤u çekirde¤inden ay›rmaya yarayan alt” <ç›r “yans›ma”, [Niflanyan (SS, 93): <Erm. ç’arç’arel “çalkamak, dövmek, (pamuk atmak)”. Not: Niflanyan’›n Ermeniceye ba¤lad›¤› söz de ‘yans›ma’d›r.] ç›vg›n “a¤açlar›n verdikleri yeni sürgün, filiz” = OT. çiwgin “ya¤l›, doyurucu, besleyici” (DLT) <çiw-gün [+le-] (DLT], [Eren: ç›v- “(a¤aç) filiz vermek” + -g›n / +ga, Dankoff (ALT, 599): fl›¤va, fl›vga, fl›fka, fl›vg›n, fl›fk›n <Erm., Niflanyan’da: Yok] çingene (krfl. ç›gan) “çingene”, Anadolu a¤l.: cinga, c›ngan, c›ngana, cingen, cingit, cin¤it, cinka, çingit “çingene” (DS.III, 978) çoban := Sümer. sipad (Tuna, 11)] = OT. (DLT, 402) çupan “köy büyü¤ünün yama¤›, gizir”, ~ OT. (DLT, 402); MA. 136; NF. 318-16; Çrh. 70; Pd.C.290. çoban. Menges (WZKM, 70:39): <So¤d. veya Pehlevi: xflpân, tflu-pan kökenli eski bir al›nt›. Eren (TDES, 96): <Fars. çôbân, flôbân, fluvân[<*gan, gô “caw” + -bân “keper”, Niflanyan (SS, 95): çoban ~ Fars. flûbân / çûbân = OFa. flpan “reis, öncü, köy yöneticisi = ? Ave. *fflupân “mal-güden” → -ban çocuk “küçük yafltaki o¤lan veya k›z”, = OT. çocuk “domuz yavrusu, her fleyin küçü¤ü” (DLT) <*çôç “yans›ma” + -(u)k, Niflanyan (SS, 95): <?> Fa. cûcek, A.Vefik Pafla (2000, 84): <cücük, T. Tekin: <*çocuk / çôçka, H. Eren (TDES, 76): <Fars. (Eren bu görüflünü J. Deny ve D; oerfer’e dayanarak belirtir.) çor “hastal›k, dert” <OT. çor “avret yeri bitiflik olan kad›n, sar›lgan bitki” (DLT) ~ K›rg. çor “kat›laflan flifl, ur” (KS.I, 280), H. Eren (TDES, 98): <Erm. ç’or’ (Dankoff: ALT, 595) çortu “turflu” <çor “ac›” + tu, H. Eren (TDES, 99): çorti “lahana turflusu” <Erm. t’t’u “pickle”, ç’ort’t’u (Dankoff’tan naklen) çö¤en “çö¤en bitkisi” = OT. çö¤en “topu çekmek için kullan›lan ucu e¤ri de¤nek” (DLT), [Clauson (ED: 416): <Fars. çaugân] çömçe “kepçe, susak” = OT. çömçe (DLT) <çöm- “dalmak, çimmek”+ -(ü)ç +e / çom “a¤aç gövdesindeki yumru” +ça, Anadolu a¤›zlar›: çomça, çomçak, comca, çöm- 100 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe çek, çömçü, çömüfl, çöçe, çumça, çümçe, çemçi¤, çemçük gafluh (DS.III, 1129, 1266, 1284, 1285). Türk lehçeleri: çömçü (Az.), çömüç (K›rg., YUyg., Blk., Tar.), çömiç (Özb.), çümiç (TatK.), sümis (Bflk.), flömifl (Kzk., KKlp., Nog.); çuçak (Alt.), çuuçak (Alt.) (ATS, 78), [Eren (TDES, 99): <Fars. çamça, Clauson (ED, 422): <Fars. çamça]. Fazla aç›klay›c› bilgi için bk. Köken Bilgisi Sözlü¤ü, s. 254 / a. çöp “çöp” = OT. çöp “flarab›n tortusu, her fleyin döküntüsü, çöp, çör çöp” ~ çöpik ~ flöpik (DLT), <çö :~ ço] -p, K›rg. çöp “ot, yeflillik, sebze”, Anadolu a¤›zlar›: çöpel, çöpük, çöpür (DS.III, 1289, 1308) [TS.I, 322: <Fars. çûb, çob. Eren (TDES, 1000): “Farsçadan geldi¤i yolundaki aç›klama tart›flmaya aç›kt›r” der.], Tietze (TETTL): <Kürtçe: çôpik <çôp+(i)k “küçültme eki”, Not: Türkçeden Kürtçe ve Zazacaya geçmifltir: çop, çopçi; çopçiyev “çöpçülük” (ZTS, 74). çörten “çat›lardaki su olu¤u” <Yans›ma: çör / çor / flor / flur / fl›r vb. +ten / tan / tum / tun / ertem / ¤ürtlen / te / tek / tele / tle / tlegen / tlek / tlen / tlet / tlük / tmen / tür (EK), Ayr›ca: çöl / çö¤ / çök / çöl / çöt / çöv “yans›ma” + erten / ürtlen / lek / lem / tem / leng / dek / …vb. EK (DS.III, 1293), Lehçeler: K›rg›z: çordon “suyun yeden ç›kt›¤› yer, kaynak” (KTS.I, 281); Oyrat, Teleüt: çorgo “boru”; Soyon, fior: florgo; Yakut: sorgo (Räsänen, V 116 b); Mo¤olca: çorga. Zazaca: çurenak›, çuran›, çuran›k› “oluk” (ZTS, 75); Kürtçe (Kürmançi): çortun, ç›r›k, çörtik, ç›ronek, ç›ranek (KTS, 57; DAO, 128), [Dankoff (EÇ-Glossary 28): <Erm. jrorton <EErm. crordon, H. Eren, Dankoff’un görüflünü eserine al›r, baflka yorum yapmaz. Fakat, “Ramstedt’in çortan ve çortu’yu Mo¤olca çorga “boru” biçimiyle birlefltirmesi Yanl›flt›r.” der. Niye? Sorusunun sebebi ve aç›klamas› yoktur.], Not: Türkçedeki çörten ve türevlerinin Ermeniceden geldi¤i sav› yanl›flt›r. Çünkü, kök yans›mad›r. Yans›ma sözlerin milliyeti yoktur. da¤ar “çuval, da¤arc›k, harar” = OT. tagar (DLT) <tag-(a)r, Lehçeler: Ça¤., Do¤u Tü., Taranç›: tagar; Altay, Teleüt, fior: t®r; Azeri Tü. tagarc›g. Mo¤ol: tagar “ein Sack (aus Gewebe)” (Räsänen, V 454), Türkçeden Lazcaya: davarcugi (LTS, 47); Kürtçeye: da¤arc›k, davarc›k (DAO, 133) olarak geçmifltir. [TS.II, 328: da¤ar <Fars. tag®r] dalyan “deniz, öl ve ›rmaklarda k›y›lara yak›n yerlerde a¤ ve kaz›klarla oluflturulan, büyük bal›k avlama yeri”, <OT. talyang (DLT), Anadolu a¤›zlar›: dalyan “1. Denizde yüzeye yak›n yosunlu kaya; 2. Deniz k›y›lar›nda ve denizin dibinde dalgal› flekilde görülen kum” (DS.IV, 1347) / dalyon “denizin boyu aflmayan s›¤ yeri”, Eren (TDES, 103): “Kökünü bilmiyoruz. Ancak kök bak›m›ndan Türkçe olmad›¤› aç›kt›r” der, sebebini aç›klamaz, Deny (Principes, 87): ‹talyan>talyan> dalyan [Bu deneme tam bir halk etimolojisidir.]. Not: OT’deki tay “tay”, taygan “taz›, av köpe¤i”; taylang, tayuk sözcüklerinin kökeni <Tü. tay “genç, zay›f, ince” olmal›d›r. “dalyan Tuncer Gülensoy • 101 gibi” cümlesindeki dalyan <tay+lang’dan baflka bir fley de¤ildir. OT (DLT)’deki taylang yigit / er sözcü¤ü de buna delildir. Anadolu’da “boyu boflu yerinde olan (kimse)”ye dalyasan boylu derler. Kahane-Tietze (LFL, 729): <Rum. olarak gösterir. Yanl›flt›r. dangalak “kaba ve ak›ls›z, düflüncesiz” <Tü. tang “hayret, flafl›rmak” (DLT) + ®l“hayrette kalmak, flafl›rmak” + (a)k, DLT: tanglafl- “flaflmak”; tanglat- “flafl›rtmak”; tangsuk “flafl›lacak, acayip; nefis”, [Niflanyan (SS, 98): dangalak <Fa. dengil “ahmak, aptal” <Ave. danghu- “köy, taflra”, Dankoff (ALT, 717): <Erm., Tietze (TETTL, 550): <Belki Erm. dan glux “capital letter”, Eren (TDES, 105): Dankoff’un görüflünü kabul ederek görüfl belirtmez. Not: Bir dilci, “Farsça; di¤eri, Ermenice” diyor. Peki OT (DLT)’deki tang- fiili ve türevlerini ne yapaca¤›z? Bu sözcük Türkler Ermenilerle karfl›laflmadan önce de varm›fl!... Görüldü¤ü gibi, Türkçe bir köke dayanan sözcük, “Türkçe olmas›n da ne olursa olsun!” zihniyetiyle Farsçaya, olmad› Ermeniceye mal edilebilmektedir.] d›flk› “tezek, gübre, d›flk›” <t›fl + k› [OT. (DLT): t›fl›kmak / tafl›kmak “d›flar› ç›kmak”, [Niflanyan (SS, 108): d›flk› YT (1944) “*a¤›zlardaki f›flk› (<Yun. fiski) sözcü¤ünden etkilenmifl oldu¤u aç›kt›r.” Yanl›flt›r. Çünkü, f›s! sözcü¤ü yans›ma olup Anadolu a¤›zlar›nda pek çok örne¤i vard›r. Bk. Köken Bilgisi Sözlü¤ü, I, s. 261b. TS.I, 502: f›flk› <Yun. Yanl›flt›r, Not: d›flk› ile f›flk›’n›n yap›lar› farkl›d›r.] don [<ton] “iç çamafl›r›; elbise; kürk”, <ET. ton “giysi, elbise; kürk”; Uyg. t¨n, Türk lehçeleri: d¨n (trkm.), t¨n (Do¤u Tü.), ton (Ça¤., Balk., KKlp., Kzk., Nog., K›rg., Alt., Tel), tun (TatK), tom / tum (Çuv.), don, Rusçaya: tun; Lazcaya: do¤i (LTS, 51) olarak geçmifltir. [Räsänen, V 488): <Sak. thauna “kleid”, Eren (TDES, 119): Räsänen’in görüflünü kabul eder. “Ancak, Türklerin giyim, giysi gibi bir kavram için yabanc› bir karfl›l›k kullanmalar› kolay kolay düflünülemez. Çinceden al›nd›¤› yolundaki sav da düflündürücüdür.” der.] dö¤en / döven “harmanda ekin ve saplar› ay›rmak için kullan›lan araç.”, <OT. (DLT) tög- “dö¤mek”, töv- “inceltmek”, Türk lehçeleri: töv- (Alt.), tög- (Ça¤.), tü:(Kzk.), tüy- (Krç., Mlk.), tØg- (Çuv.), döy- (Osm., Krm., Azerbaycan), dev- (Trkm.), dey- (Özb.). Anadolu a¤›zlar›: döen, dü¤en, dü¤en, dü¤en, düyen, düden (DS.IV, 1620). Tü.> Kürtçe: dügan (DAO), [Niflanyan (SS, 119): düven ~ Yun. doukáni, tikáni, tukáni = EYun. tikáne:, Tietze (TETTL, 649): döver, dö¤er, düver “kirtifl, mertek” <Yun. dokáni. Yanl›flt›r. Not: 24 O¤uz boyundan birisi olan döger, dö¤er, dövr, düver, düver ad› da tög- (> dög-) fiili ile ilgilidir. düz taban “tabii ayak kemerinin kaybolmas› ile oluflan yap›sal bozukluk; 2. Taban› kemerli olmayan; 3. (mec.) u¤ursuz.”, <Tü. tü:z + (DLT) taban. [Niflanyan (SS, 119): düztaban2 (hakaret dey.) ~ Fa. düzdeb®n, “h›rs›z, doland›r›c›” <düzdi:den “h›r- 102 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe s›zl›k etmek” <OFa. dujd / dujdd›:d® “h›rs›z” <Ave. dufl / duj- “kötü, u¤ursuz” → düflman, Not: Niflanyan’da düztaban1 maddesi yok. Onun için, iki düztaban aras›ndaki fark› anlamak mümkün de¤il. Fakat, TT’ndeki düz taban birleflik isim de¤il, s›fat tamlamas›d›r ve her iki sözcük de Türkçedir. Farsçadaki debân sözcü¤ünün Türkçeden ödünç olmas› gerekir. Çünkü DLT’te sözcük: taban, tabanla- “(deve) tepmek”, tabanl›g “tabanl›” biçimleri de bulunmaktad›r. Niflanyan’›n denemesi Yanl›flt›r. Belki TT’neki d›zd›zc›l›k ad›nda yaflayan d›z “h›rs›z(l›k)” sözcü¤ünü Tü. düz <ET. tüz ile kar›flt›rm›fl olabilir. edik / hedik “pabuç”, <ET. etük, edük ~ OT. etik, etük (DLT), [hedik’teki h+ türemifl ikincil bir sestir.], Türk lehçeleri: etik (Kzk., Nog., KKlp.), itik (TatK.), idik (Tub.), k›:z üdik ‘keçe çizme’ (TatK.), ötük (K›rg., Tat., Sart.), ödük (Alt., Tel., fior.), üdük (fior), b›çkak ödük ‘hayvan pençelerinden yap›lm›fl çizme’ (Alt.), at® (Çuv.). Anadolu a¤›zlar›: edik, edik pabuç, edük, etik (DS.V, 1664; DAO, 156), [Blässing (ALT, 67; FO 29: 32-33): <Erm. hedik. Yanl›flt›r. Dankoff (ALT, 429): <Erm. hedik. Yanl›flt›r. Eren (TDES, 129): Tü. hedik [<h+edik]. Niflanyan (SS): Yok. Not: Hiçbir dilci Türk flivelerindeki ötük, ödük, üdük, itik, idik biçimleri üzerinde durmam›fl. OT (DLT)’deki ötlüg sözünü de görmemifllerdir. Ötlüg “delik” sözcü¤ü etimoloji için en uygun olan›d›r. Çünkü semantik (anlam) olarak da en yak›flan›d›r. egemen “hakim, egemen” <Tü. ege<iye <idi<idhi ‘sahip’ + men, ET. idi (<idhi <*iyi <i:) Krfl., Kzk. egemen <idi “sahip”, Uyg.: ie (<iyi <idi), Sag., Koyb. i: (<iyi <idi), Bar., Kzk., Küer., Kaç., Koyb.: ie:, TatK.: iye, Alt., Tel., Leb., fior., Sag., Koyb.: e: [uzun e], Kaç., K›rg.: é:, Tar., Ça¤., Sart: ege, K›rg.: é:ge (Arat, ETfi. 364), [Niflanyan (SS, 121): egemen YT (1935) hakim <? ege YT (1935) veli ~ ?. EYun. (h)egemón (önder, hakim) sözcü¤ünden esinlendi¤i aç›kt›r. Krfl. Fr. hégémonie (egemen). Not: Bir gramer terimi olarak da kullan›lan iyelik (<iye+lik)’deki iye sözcü¤ü ET.’de idi “sahip” sözcü¤ünün TT’ndeki biçimidir. Yunancadaki hegemon kelimesinin benzerlikten baflka akrabal›¤› yoktur. e¤iç / e¤ifl “yemifl koparmak için a¤aç dallar›n› çekmeye yarayan ucu e¤ri a¤aç”<Tü. e¤-(i)ç / fl, Anadolu a¤›zlar›: egifl, e¤ifl, e¤iflmeç, eyifl, e¤ifli, e¤efl, e¤iç, eyeç, eyifl, egefl, egüç, ekifl. (DS.V, 1673, 1679, 1822), [Eren (TDES, 130): e¤iç <Erm. akifl ‘hook, iron clow to stir fire, etc.’, Tietze (ZBlk. 18:169 / 67): <Erm. akifl ~ Fars. ®g®ç (TDTES, 694): <Erm. agifl. Dankoff (ALT, 7): Erm. akifl <Fars., Not: Aç›klamalar için bk. KBS, s. 320b. e¤re “ka¤n›da maz›n›n yerinde durmas›n› sa¤layan e¤ri çivi”, <Tü. e¤-(i)r-e, [Tietze (TETTL, 697): <Yun. axpa (áura). Aç›klama için bk. KBS, 322b.] e¤reti / i¤reti “geçici, muvakkat” <Tü. egre- [<*egle- ‘birbirine uyup durmak’ (DLT) + -ti, Anadolu a¤›zlar›: e¤reti, éhreti ‘bir iflin gelifligüzel yap›lmas›’, e¤relti, e¤- Tuncer Gülensoy • 103 retli ‘y›k›lmak üzere olan’; e¤relti ‘flimdilik’ (DS.V, 1682-83), [Eren (TDES, 131): <Ar. ’®riyet] bk, Gülensoy, KBS, 323. e¤siren “kazan ya da teknedeki hamuru kaz›maya ve kesmeye yarayan bir tür araç” <OT. ›sr›- ‘toplamak, büzmek’ (DLT) + -gan ‘toplayan’, Anadolu a¤›zlar›: bk. Gülensoy, KBS, 324 b. Eren ve Niflanyan’da yok. / TS.I, 437: yok, [Tietze (TETTS, 695): <Yun. ksistérin “kaz›ma aleti’, Ch. Tzitzilis (1987g no.364): <Yun. eksist›ra “atefl küre¤i”] ekfli “ekfli” = ET., OT. ekflig ~ ekflik (DLT) <*aç›g / k-›-g> *açk›g> *aflk›g> *eflkig> ekfli, Anadolu a¤›zlar›: ekfli, e¤fli, eyfli, eflgi, efl¤i, efli, eflki (DS.V, 1688, 1790), [Niflanyan (SS, 124-125): *Hint-Avrupa kökenli bir al›nt› oldu¤u düflünülebilir. Krfl. EYun. oksy- (ekfli). Niflanyan, Türkoloji ö¤renimi görmemifl bir amatör oldu¤u için “ekfli”nin ET ve OT’deki biçimlerinden bahsetmez. elma “elma” = ET., OT. alma ~ alm›la (DLT) <al+m›la [+mIla], Tü. alm›la> Mo¤. alima; Mac. alma., Türk lehçeleri: alma (Trkm., Az., TatK., Bflk., Nog., Kzk., KKlp., K›rg., Tar.); alumla (Hlç.); ålma (Özb.); ulma / y›vás’ ulmi (Çuv.), [Niflanyan (SS, 126): *Muhtemelen Hint-Avrupa kökenli bir kelimedir. Krfl. HAv. abel (elma) + EYun. me:lon (meyve, elma)., Eren (TDES, 133): “Kökenini bilmiyoruz” diyerek görüfl belirtmez.]. Not: XI. Yüzy›lda Türkçede yaflayan alma ve alm›la sözcüklerinin ödünç olmas› basit bir teoriden öteye gidemez. enez ~ eneze “c›l›z, zay›f, güçsüz”, Tü. i¤ ‘hastal›k’> iñ + ez(e)> eñ+ez(e)> enez(e), [Tietze (TETTL): Yun. <ahnos] engebe “iniflli ç›k›fll› arazi”, Anadolu a¤›zlar›: engim, eñgiç, engim afla¤›, éngime aflflaya ‘bay›r afla¤›’ (DS.V, 1755); engeme, engebe, engene, engifl, enimeç, enifl, eniflirek ‘meyil, inifl; meyilli arazi; alçak yer’ (s. 1752); Ayr›ca: engebe ‘felaket’; engebe ‘dere’; engebe ‘bir tepenin yüzü’, Eren: <engeme ~ engime (TDES, 135), Gülensoy (KBS, 334): äng+im ‘k›s›m, parça, ayr›m’ (EUTS, 72) +e [>engime> engebe], krfl. OT. e¤me ‘evin kemeri’ (DLT), [Tietze (Gr.[1] 218 / 70): <Rum. engopi. Niflanyan (SS. 129): engebe ~ Yun. engopi = EYun. enkopi ‘k›r›k, yar›k, yar’ EN + koptein ‘kop- vurmak, k›rmak’ ~ HAvr. *kop- ‘vurmak, dövmek’, Krfl. Fa. k¨ften ‘dövmek, vurmak’] eniflte “k›z kardefl, teyze ve halan›n kocas›” ~ Ça¤. eniflte (A. Pavet de Courteille, DTO 37), <OT. *enüç “göze inen perde” (DLT)+ te [> enüflte> eniflte], Eren (TDES, 136): <Far. ank›:flta “a husbandman”, Niflanyan (SS, 129): eniflte ~ ? Far. engüflte “parmakla gösterilen, seçkin, zengin” <engüflt “parmak”, Tietze (TETTL): Ça¤ataycadan geldi¤ini bildirmekle yetinir. esen “sa¤, salim, selâmet” = OT. esen (DLT) ~ Uyg. esän / asan / (äsän ?), “sa¤l›k, esen, iyi” (‹KPÖ, 146); Uyg. äsäñü “sa¤l›k, iyi sa¤l›k” (T. Tekin, Mak.I, 88), [Ni- 104 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe flanyan (SS, 133): esen “salim, dingin” ~ Fa. ®s®n “kolay, rahat, dingin” <®sûden, ®s®y- “dinlenmek”] eflek “eflek” = ET., OT. eflgek ~ eflyek ~ eflek (DLT) <efl+(g)ek, Türk lehçeleri: eflek (Trkm., Blk., Nog., K›rg., KKlp.); eflak (Özb.A), efläk (Özb.A, Uyg.), eflfläk (Az.), efldek (Alt.), äflgä (Hlç.), efltek (Alt., Tel., fior), esek (Kzk.) iflfleg (Ker. / Kr.TS, 3210), ifläk (Bflk., TatK.), aflak (Çuv.), Niflanyan (SS, 134): *Eski bir Yak›n Do¤u dilinden al›nm›fl olmas› muhtemeldir. Krfl. Sümerce: anfle; Erm. efl, Lat. asinus ‘eflek’ yanl›flt›r. et “et” = ET., OT. et (Uyg. / ‹KPÖ, 142) ‘ät (at ?) <et, Türk lehçeleri: et (Trkm., Kzk., K›rg., Nog., Sag., KKlp., Tuv., Yak., Özb.); ät (Az., Uyg.), it (Bflk., TatK.), üt (Çuv.), Borovkov (UZ‹V 4: 186): <So¤d., Eren (TDES, 140): <? ev “yap›, konut” = KT. ew, Uyg. (‹KPÖ, 139) äß ~ ‘ß; OT. (DLT) ew, ef, ev, öw, üv, üw <*eb [>*ew O¤uzlar’], Türk lehçeleri: ü:y (TatK., Bflk.); üy (K›rg., Kzk., KKlp., Blk., Kum., KarK., Nog., Alt., Tel., Ku¤., Özb.); üye ‘oda’ (Kumd.); üg ‘yurt’ (Tuv.); ü: (Bar., Alt., fior.); ug ‘ev’ (Kumd.); öm (Mad.); öp (Sag.); ev (Az.); öy (Trkm., TatK., Bflk., Tar.); em (fior.); ep (Küer.); ib (Hak.); häv (Hlç.) <h+äv; yév (Kar., Köp. / TS, 368) <y+év, Munkácsky (KcsA I: 314): ev <Süm. ab, Doerfer (TMEN, 675): <Süm. ab, Polivanov: <Çin. ip ‘köy’ evlek “Tarlaya tohum ekmek için saban iziyle bölünen k›s›mlardan her biri” <ET., OT. ewle- “toplamak, y›¤mak” (DLT)+-k, DLT: ewdi- “toplamak”; ewdil- “toplanmak”; ewdin- “toplamak”; ewlefl- “toplanmak, y›¤›lmak”, Krfl. K›rg›zca: üy- “küme fleklinde y›¤mak” (KTS, II, 799), üyüvli “y›¤›l›, y›¤›lm›fl”, üymök “y›¤›n” / üymökçö “küçük ot y›¤›n›”, Anadolu a¤›zlar›: evleg, evlek, evlet; evlekçi “1. ev sahibi; 2. Tarlay› evleklere ay›ran iflçilerin bafl›nda duran adam”; evütlemek “sürülecek tarlay› eflit parçalara ay›rmak” (DS. V, 1811); evütle- “toplamak”., [TS.I, 479: <Yun., Eren (TDES, 141); Niflanyan (SS, 136): <Yun. avlaki.] ey! “Ünlem” = ET., OT. ay “hitap ünlemi” (DLT), Türk lehçeleri: ey! (Az., Bflk., Kzk., K›rg., Özb., TatK.); äy (K›rg., Uyg.); e:y (Trkm.), [Tietze (TETTL. I, 757): <Fars. ay., Tietze’nin yapt›¤› bu etimoloji denemesi olur mu, elbette olmaz!, bk. TTTS KBS, s. 30). Çünkü, bu ünlem Türkler taraf›ndan da kullan›lm›flt›r. ferik “Kümes hayvanlar›n›n civcivlikten ç›km›fl yavrular›, piliç; Bu¤day baflaklar›n›n yeni sertleflmeye bafllad›klar› durumu”, <Tü. bili bili “yans›ma”> bili+ç> piliç> filiz> firik>> ferik> ferük / firig; filiz> finik> fenik. Anadolu a¤›zlar›: ferik, ferük, firig, firik, ferike “tavuk”, [Eren (TDES, 144): Blissing’e göre Ermeniceden al›nm›flt›r. Not: Aç›klamalar için bk. KBS, 353.] filiz, bk. ferik, [Niflanyan (SS): filiz ~ Yun. filisa] Tuncer Gülensoy • 105 göbel “Çocuk; piç; bafl›bofl çocuk”, <Tü. köp “gür ve s›k” + (e)l, Anadolu a¤›zlar›: gölbez, göbel, gobez, goblez, golez, goplez, göbelez, göbez, göbles, göblez, göbül, gö¤elez, gö¤lez, gökbes, gölez, görpez, gövlez, göylez “1. Köpek yavrusu; 2. Kurt yavrusu” (DS.VI, 2140), [Tietze (Gr.[1] 227 / 143): <Rum. kopil, Eren (TDES, 157): “Tietze’ye göre Rumcadan al›nm›flt›r.” Der, görüfl belirtmez. “Kopil” maddesinde de “Kökeni kar›fl›kt›r” diye yazar, baz› görüfller hakk›nda bilgi verir.] göce (2) “Yar›lm›fl ve k›r›lm›fl bulgurdan yap›lan çorba”, <Tü. göv (<gök [<kök]+ce [> gö:ce> göce], Anadolu a¤›zlar›: göce, göçü, göçü, güce (DS.VI, 2118), Türk lehçeleri: köçö “tarhana yapmaya yarayan un” (K›rg.); köcö “dar› yarmas›” (K›rg.); göje (KKlp.); köjö (Kzk.); köçe (Sag.); köçö (Tel.), [Eren (TDES, 158): “Farsçadan al›nd›¤› anlafl›l›yor” de, nas›l anlafl›ld›¤› hakk›nda bilgi vermez. Tietze (Gr.[1] 226-133): <Rum. Not: K›pçak grupu Türk lehçelerinde de yaflayan bu sözcü¤ün, Farsça ya da Rumcadan ödünç al›nmad›¤› aç›kt›r.] göcek “Yeflil ekin, a¤açlar›n dibinden ç›kan sürgün; yeni dikilmifl ba¤”, <Tü. gö: <göv <gö¤ <gök [<kök <kö:k] “yeflil” + cek, Anadolu a¤›zlar›: gö¤cek / gö¤ ekin; göceklenmek (YKS, 42); kóv (Rize / R‹A, 47 / 36), gö¤ce, kökçe, kökçe “ökse otu” (s. 21 / 26), [Dankof (ALT, 369): <Erm. koçak “button, trunk, bud”. Bana göre Erm. <Tü. olmal›d›r.], Hasan Eren, (J. Deny Arm. s. 86): gök (<kök) türevleri aras›nda sayar. Fakat, TDAY, 1960. s. 320’de <Rum. kokkár›, “küçük so¤an” ile birlefltirir. Anadolu a¤›zlar›: gök, gev, gok, goo, gö, gö¤, gö¤eli, gö¤üfl, gökçe, göklü, göm, gömgö, gömgök, gömgöy, göv (DS.VI, 2134), Türk lehçeleri: gö:k (Trkm.), gö:k ö:nüm (TatK.), göy (Az.), kük (Bflk., TatK.), kök (Kzk., K›rg., Özb., YUyg.), kökönis ‘yeflil’ (Kzk.), köket (Uyg.), köktet ‘yeflil’ (Uyg.), ki:ek (Hlç.), küöx (Yak.) gönder “DS.VI, 2152-2153’te 6 anlam› var: bk. KBS, 381 / b) <ET. köndger“do¤rultmak, düzeltmek, dikmek, yola k›lavuzlamak” (DLT) / könger- [> könder-> gönder-], [TS.I, 561; Eren; Niflanyan: gönder <Yun. kontari.] güderi “Güderi” <Mo¤. (KWb. 244): küderi ‘Bisamratte, Moschustier’, [TS.I, 579: <Fars. gevderî. Yanl›flt›r. Niflanyan (SS, 165): güderi ~ Yun. kodári ‘yumuflak meflin, tavflan derisi <EYun. k¨dion. Yanl›fl›r. Eren (TDES, 165): <Fars. ku:dar {Fars. ku:dar’›n güderi’ye çevrilmesinde Tü. deri’nin rol oynad›¤› anlafl›l›yor.} (Halk etimolojisi) Hasan Eren’in Mo¤. küderi’den haberi olmam›flt›r.], Yanl›flt›r. Türk lehçeleri: küdörö, küdörü (KK›rg.), küdörü (K›rg.), küter (Yak. / Räsänen, V); Ramstedt (KWb.) küdrö, küdörö <Mo¤. küderi. Tü.> Kürt. kudari. günlük2 “Tütsü için kullan›lan bir tür a¤aç sak›z›; ak günlük”, <küñ- / küy“yanmak, tutuflmak” (EDPT): *küy-ü-n-gü+lük / *köñ-gü-lük / köy-ü-n+lük> künlük (EDPT)> gün+lük, küñük / küynük / küyük / köne / köney ‘yanan, yanm›fl’ (EDPT). 106 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe [Niflanyan (SS, 166): günlük ~ günnük ~ ? Erm. xung ‘ibadet amac›yla yak›lan buhur, reçine” ~ OFa. *xung] habazan “1. ‹flsiz, bafl›bofl, serseri; 2. budala; 3. pisbo¤az, obur”, <[h+]abaz+an, Anadolu a¤›zlar›: haban, habezan, habaran, habazan, hapazan (DS.VI, 2245), [H. Eren (TDES, 171): <“Çingeneceden al›nan habe’ye dayan›larak kurulmufl bir Türkçe biçim oldu¤u düflünülüyor.” der. Anadolu a¤›zlar›nda kullan›lan:, habba “(çocuk dilinde) yemek”, habbak, habbuk “(çocuk dilinde) süt, yo¤urt, ayran”, hab et-, hab›k et-, habiç et-, hap et-, hapufl et- “(çocuk dilinde) yemek, yutmak” (DS.VII, 2246) biçimleri üzerinde durmak gerek. Not: H. Eren Anadolu a¤›zlar›ndaki “habe (bofl), habe (mide), habe (<heybe) sözcüklerinden bahsetmez. haflla- “Bir fleyin üzerine kaynar su dökmek veya bir fleyi kaynar suya dald›rmak”, <hafl “yans›ma”+la-, R. Dankoff’a göre Ermeniceden al›nm›flt›r. Fakat, sözcü¤ün “ses taklidi” (onomatope)” oldu¤u su götürmez bir gerçektir. Bu yans›ma sözcük Türkçede de bulunmaktad›r. hav “Kumafl›n yüzünde oluflan pürüz, yün” <OT. kaw (DLT) “kav mantar›ndan elde edilen süngerimsi madde; y›lan›n deri de¤ifltirirken att›¤› deri”, DLT: kaw›k / kav›k “kepek”, Anadolu a¤›zlar›: hav “y›lan gömle¤i”, [TS.I, 618: <Ar. x®v, Niflanyan (SS.175): hav <Erm. xav: hav, havlu, Dankoff (ALT, 31): <Erm. xaw ‘nap, down’, Meninski: <Fars., Redhouse: <Fars. havlu “Kurulamaya yarayan havl› bez” <Tü. kaw (DLT)+lu, bk. hav hedik (1)“1. Kara batmamak için aya¤a giyilen kar ayakkab›s›; 2. Çocuk ayakkab›s›; 3. Örme terlik” <[h+]edik<ET. ötük “edik, ayakkab›” (EUTS, 155; Briefe, V, 22), <öt- ‘geçmek’ + -(ü)k, Anadolu a¤›zlar›: edik, çedik (<iç+edik), hedik, helik, hetik, hidik (DS.VII, 2327), Türk lehçeleri: ötük ‘çizme’, kiyiz ötük ‘keçe çizme’ (YUyg.), ötükmay› ‘çizme ya¤›’ (YUyg.), ötük (K›rg.) (KS.II, 617), [Eren (TDES, 129): edik; hedik: Türkçe bir türev oldu¤u anlafl›l›yorsa da kökünü bilmiyoruz. Bk. çedik, Blässing (AL, 67): Erm. hetik ‘breite Schube um auf Schnee zu hufen’ <Erm. het ‘Fulß’ + ik ‘küçültme eki’, Dankoff (ALT, 429): <Erm. hetik ‘boot’, ‘showhoe’ (<het ‘footstop, trace’, Not: Eren, Blässing ve Dankoff’un Eski-Yeni Uygur ve K›rg›z Türkçelerindeki ötük [<öt-(ü)k] ile Anadolu a¤›zlar›ndaki edik, çedik, hedik, hetik, hidik biçimlerinden haberlerinin olmad›¤› anlafl›l›yor. Bu sözcük Türkçeden Ermeniceye geçmifl olmal›d›r. hedik (2) “1. Hafllanm›flbu¤day, bulgur, m›s›r, nohut vb. fleyler; 2. Aflure; 3. bulgur; 5, 6, 7....), = OT. kat›k ‘katk›, herhangi bir nesneye kat›lan’ (DLT), <kat-(›)k, Anadolu a¤›zlar›: hedik, hadik, hidek, hedik afl›, hedük, hevdik [<he(v)dik / -v- türemedir] ‘pekmezle yarmadan yap›lan bir tür çorba’ (DS.VII, 2327); hedik kumak ‘kayna- Tuncer Gülensoy • 107 m›fl bu¤dayla ceviz içini kar›flt›rmak’ (2328), [Eren (TDES, 176): <Erm. hat: hatik ‘grain’, Dankoff (ALT, 415): Blässing (AL, 65): (Ermenice hadik), Yanl›flt›r: Remeniceye Türkçe kat›k’tan girmifl olmal›d›r. Çünkü, kat- fiilinin anlam› aç›kça görülmektedir. Bk. yukar›ya. h›fl›r “1. Olmam›fl kavun; 2. Yaramaz (kimse); 3. (argo) aptal, sersem”, <h›fl ‘yans›ma’+(I)r, [Eren (TDES, 178): <Erm. hoflor; yer. xflur, Yanl›flt›r. Eren’in Türkçe h›fl ‘yans›ma’ [lehçeler: h,›fl (Az.); kaç (K›rg.), k›ç (Özb.) / fl›k (Trkm.), fl›t (TatK., Bflk.), flit (Özb.); Anadolu a¤›zlar›: h›fl, hafl] sözcüklerinden haberi olmamas› flafl›rt›c›d›r. Niflanyan da (SS, 180), h›fl ve h›fl›r’›n ‘yans›ma’ oldu¤unu yazar. ›flk›n “Da¤larda yetiflen ve baharda çubuk gibi gövdesi soyularak yenilen ekflimsi bir ot” / uflgun, = OT. uflgun, kuflgun ‘ekfli bir çeflit ot’ (DLT.I, 440), <ET. ufl+GIn, DLT’te: kuflgun biçimindeki k+ ‘ikincil bir ses’tir. Anadolu a¤›zlar›: ›flg›n, ›çg›n, ›çk›n, ›flk›n; ›flk›nla-, ›flg›nlan-, ›flk›nnan- ‘filizlenmek, sürgün vermek’, Türk lehçeleri: ›flg›n, ›flg›n tüp (K›rg.), ›flg›n (Trkm.), y›flk›m / y›flk›t ? (Tel.); ›flk› (TatK. / Radloff), [Eren (TDES, 184): <Fars. aflhûn <aflxuvan “ a sort of dock (plant)” / iflxûn “a sort of dock” Yanl›flt›r. H. Eren’in de imzas›n›n bulundu¤u TS’te (I, 669): ›flk›n, <Tü. olarak verilmifltir. Not: DLT’te ›flgunmak ad› ile verilen ve [Farsças› ‘aflhun’, Arapças› ‘al-ribâs’ olan bitki] diye adland›r›lan bitki ile uflgun / kuflgun ad› ile verilen bitki aras›nda fark vard›r. Bu fark Kaflgarl› Mahmud taraf›ndan da bilindi¤i için iki ayr› bafll›k alt›nda verilmifltir. Tzitzilis (Grlw 371): <Rum. (Yanl›flt›r). imece “genellikle köylerde yard›mlaflma ile yap›lan ifl”, <emek (<ET: emgek)çe [> emece> émece> imece], Anadolu a¤›zlar›: imece, imeci, imerci, imerci oku- ‘ifl için halk› imeceye ça¤›rmak’, Türk lehçeleri: imä:cilik (Az.), ömä (Baflk., TatK.), [Tietze’ye göre: <Rumca’d›r. (Nemeth Arma¤an›, 1958, s. 255-333) D.E.Eremev, bu etimolojiyi benimser, H. Eren (imece, TD, 29, 1974, s. 545-549: Tietze’nin görüflüne kat›lmaz. Ona göre: göre: imece / imeci <Türk diyalektlerindeki üme ‘yard›m’ sözünün türevidir.] inci “inci” <ET. y(ä)nçü, y(i)nçü (KT) (ETY.I, s. 24 ve 138); Uyg. yençü (‹KPH, 233), üncü (EUTS, 272), yinçü (s. 297), OT. cincü / yincü / yinçü / yençü (DLT), = Mo¤olca (KWb. 208) ince ~ inci, [<*Çin. çençu; zhen zhu M. *cìin-cìou ‘gerçek inci’ (Hamilton, ‹KP, 233). Bu görüfl, Çinceden Türkçeye ödünç olarak geçti¤i belirtilen bakfl›, bi ‘b›çak’, biti-, çan, çanak, denk, s›n- ‘k›rmak’, sin ‘mezar’, toy›n ‘rahip’ sözcüklerinde oldu¤u gibi, ‘öyle oldu¤u san›l›yor; ...gelmifl olmal›d›r; … geldi¤i kabul ediliyor’da görüldü¤ü gibi faraziyeden baflka bir fley de¤ildir. Kelime Türkçedir.], Türk lehçeleri: inci (AZ.), incu (K›rg., Özb.), inçu (Özb., Uyg.), injüv (Kzk.), ›ny› (Bflk.), hünci (Trkm.), hinci (KKlp.), yinci (TatK.), cinci (K›rg.), çinci (K›rg.), 108 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe in‚çi (Kum.), çinçi (Tuva). Tü. inci> Mac. gyöny; Rus. jémçug; Kürt. inci, Zaza. inci. kambur “s›rtta ve gö¤üste oluflan tümsek” <OT. kamg› “e¤ri bü¤rü; çarp›k” (DLT) <kamg›+r> kambur. [Niflanyan (SS, 217): <Yun. kampilos. Yanl›flt›r. Aç›klama için. Bk. KBS, 456] kepenek “çobanlar›n omuzlar›na ald›klar› dikiflsiz, kolsuz, keçeden üstlük.”, <kap+a-n-(a)k, Anadolu a¤›zlar›: kepenek, kepelek, kepeneyh, kepenk, köpelek, (DS.III, 2746), Türk lehçeleri: kepenek (Osm.), kebenek (KK›rg., Kzk.), kögenek (Hak.), köpenek (Osm.)> Mac. pönyeg; gebenek (Blk.), h,evenek (Soy.), = Mo¤. kebeneg; Kalm. kemneG (KWb. 225), [Niflanyan (SS, 232): kepenek (XIII) <? ‹r. kepen / kapan → ABA. Aç›klama için bk. Gülensoy, KBS, 497-498.] kete “ya¤l›, mayal› veya mays›z hamurdan yap›lan, külde piflirilen çörek”, <köb [<köm-]+et+e [> köbete> *köbte>*köte> kete], [Eren (TDES, 235): Erm. gat’ay] Aç›klama için bk. Gülensoy (KBS, 504)] k›r› (= s›pa) “s›pa”, <Yans›ma: k›r› k›r› / k›r›k k›r›k / k›ri / k›ri k›ri / k›r k›r / k›rr k›rr / kiri kiri / kirik kirik / kir kir “at ve eflek ça¤›rma ünlemi” (DS, VIII, 2824) <k›r (/ kir / kur / kür) “yans›ma” + (I)k “küçültme eki”, Anadolu a¤›zlar›: k›r›, k›d›k, k›r›k, k›ri, k›rik, k›ro, kiri, kirik, kirrik, körük, kurik, kürü, kürük “eflek yavrusu” (DS, VIII, 2822), Bundan baflka: k›rk›r “kurba¤a”; k›rk›r “yaban örde¤i” (DS, VIII, 2829) <yans›ma., k›rk›r “dedikodu” <yans›ma., [Eren (TDES, 238): <Erm., Dankoff (ALT, 801): <Erm. k’ur’ak <Pehl. kurrak> Fars. kûrra; Kürt. kuri, kurik]. Aç›klama için bk. Gülensoy (KBS, 512) kilit “anahtar, dü¤me gibi tak›l›p ç›kar›labilen bir parça yard›m›yla çal›flan kapatma aleti”, = OT. kirit “anahtar, kilit” (DLT); KT, Uyg. kiritle-; kiritlig. [TS.II, 871: <Fars. kelli:d <Yun. kleidi, Niflanyan (SS, 238): kilit (~ Ar. iqli:d) ~ Yun. klidi ‘anahtar, kilit’ <klino = EYun. klein.] Aç›klama için bk. Gülensoy (KBS, 525) kirkit “dokumac›l›kta atk› ipli¤ini s›k›flt›rmak için kullan›lan, demirden veya a¤açtan yap›lm›fl diflli araç”, <*kirit “kilit” (DLT) (/ -k- sesi türemedir), [H. Eren (TES, 245): <Rumca. / Anadolu a¤›zlar›ndaki kirkit için bk. Gülensoy, KBS, 526] kirman / kirmen “elde yün e¤irmeye yarayan tahtadan yap›lm›fl araç”, <e¤irmen <eg-(i)r-men <*hegir-men (önses e- düflmesi ile girmen> [(g-> k- de¤iflmesi ile kirmen] (Eren de bu görüfltedir.), Anadolu a¤›zlar›nda:kirman, k›rman, k›rmen, kirmen, kirmeni (DS, VIII, 2880). [Dankoff (ALT, 782): <Erm. k’arman] kirve “sünnet olan çocu¤un elini, kolunu tutan ve çocuk üzerinde babaya yak›n hak tafl›yan kimse” <kirme (veya: Özb. kübre), K›rg. kirme ‘kabul edilmifl, içeriye al›nm›fl’ (KS.II, 474). [Eren (TDES, 246): <“Ermeniceden al›nd›¤› anlafl›l›yor” diye nedenini aç›klam›yor. Türkçeden Anadolu’da yaflayan Kürt ve Zaza dillerine de gir- Tuncer Gülensoy • 109 mifltir. Kürtçe: k’irva, k’ivra, k’vira, küre, k›riw (DAO, 290); Zazaca: kerwa, kevra (ZTS, 180, 181) Aç›klamalar için bk. Gülensoy, KBS, 528) Yukar›da verdi¤im örneklerin d›fl›nda, afla¤›da verdi¤im sözcükler de tehlike alt›ndad›r. Baz› sözlük yazarlar› onlar› da Farsça, Rumca, Ermenice, Çince’den al›nt›d›r, diye yazmaktad›r. Bu sempozyumdaki süremizi aflmamak için onlar› bir baflka oturumda ele al›p iflleyece¤im: Kokoreç, Kom (1), Kopça, Koruk, Korunga, Koyun, Köse, Köflk, Kötek, Kumul, Kundak, Kurna (2), Küme, Küncü, Laç›n, Mantar, Mertek, M›hlama, Onur, Orcik, Ota¤ [TS. II, 1120’de: <Fars. ota:¤], Oya, Ö¤endire, Örcin, Örek / öreke, Pardesü, Pars, Past›rma, Peksimet, Po¤aça, Püçük, Salyangoz, Sancak, Seki, Senit, Serin, Sert, S›ra, S›rma, Simit, Sinir, Sirke, Sirmo, Sitil, Sivik, Sof, Suç, Sungur, Sülük, fiaka, fialgam, fiamata, fien, fi›ll›k, Tabanca, Talan [TS.II, 1408: <Fars.], Tan›-, Tanr›, Tapan, Tas, Tavuk, Tavus, Tepsi, Tefli [<Tü. tafl+ig], Teyze, T›¤, T›naz, T›raç, T›rkaz, T›rt›l, Tiftik, Toprak, Torak, Torba [<tor + ba(g / k)], Tortu, Torun, Toyga, Tulum, Tuman, Tura, Turaç, Turfanda, Tül, U¤ur, Un, Ülke, Ütü, Üvendire, Üzüm, Verev, Yaban, Yelpaze, Yeflim, Yular.] Yukar›da yaz›l›fllar›n› verdi¤imiz 94 sözcük de, yukar›da belirtti¤im gibi, tehlike alt›ndad›r. Onlar›n Türkçe olduklar› tescil edilmedikçe bu tehlike sürüp gidecektir. Bu da ancak bilimsel yöntemlerle yap›lacak çal›flmalara ba¤l›d›r. Kaynaklar Bafltav, fierif, (1996), “Grekçe Anonim Osmanl› Tarihlerindeki Türkçe Kelimeler (1373-1525)”, Uluslar aras› Türk Dili Kongresi 1988, Ankara, s. 465-488. Cafero¤lu, Ahmet, (1968), Eski Uygur Türkçesi Sözlü¤ü, ‹stanbul. (= EUTS). Dankoff, R. (1991), Armenian Loanwords in Turkish, Wiesbaden. (= ALT) DAO = T. Gülensoy, Do¤u Anadolu Osmanl›cas›. DLT = Dîvânu Lügâti’t-Türk. DS = Derleme Sözlü¤ü. (TDK yay.) Eren, Hasan (1999), Türk Dilinin Etimolojik Sözlü¤ü, Ankara. (= TDES) Erm. = Ermenice. Gülensoy, Tuncer (1975), “Yaflayan Farsça ve Arapçadaki Türkçe Kelimeler Üzerine Notlar”, TDED XXI, s. 127-157. Gülensoy, Tuncer (2011), Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlü¤ü, Ankara 2011, II Cilt, 1204 S., TDK yay. (= KBS) Räsänen, Martti (1969), Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen, Helsinki. (= V) 110 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Tuna, Osman Nedim (1960, 1961), “Kelimeler Aras›nda: I, II, III”, Türk Dili, 112, 114, 116. K›saltmalar Rum. = Rumca. TD = Türk Dili dergisi. (TDK) TDAY = Türk Dili Araflt›rmalar› Y›ll›¤› (Belleten) (TDK) TK = Türk Kültürü dergisi (TKAE) Yun. = Yunanca. ZTS = Zazaca Türkçe Sözlük. Öteki k›saltma ve bibliyografyalar için bk. KBS. Türkçede Çal›flmak Kavram› ve Söz Kökeni Üzerine Bir ‹nceleme Mustafa Öner* Y›llar önce Türkçe bar›fl- fiilinin kökeni üzerinde çal›fl›rken bar- “gitmek” fiil kökeninin -fl- yap›m ekiyle birlikte kal›plaflmas›na dikkat çekmifltim (“Bar›fl Sözü Hakk›nda”, Ege Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyat› Araflt›rmalar› VIII, ‹zmir, 1995, 5765). Bugün Türkçe Sözlük’te “bir fleyi oluflturmak veya ortaya ç›karmak için emek harcamak; herhangi bir ifl üzerinde olmak; ifli veya görevi olmak; makine veya aletler ifle yarar durumda olmak veya ifllemekte bulunmak; kendini zorlamak, çaba harcamak; bir fleyi ö¤renmek veya yapmak için emek vermek” (TS 487) anlamlar›yla yer alan çal›fl- sözünün de dil tarihinde çok daha yeni ça¤larda olufltu¤u gözleniyor. Bu çal›fl- fiili de karfl›l›kl›l›k, beraberlik, toplucal›k ifllevi tafl›yan -fl- yap›m ekinin donuklaflt›¤› bir gövdeye sahiptir ve dilde bugün yaflayan çal- “afl›rmak; ses ç›kartmak; benzemek” kökeni ile aç›k bir türeme iliflkisini konuflurlar izleyememektedir. Söz konusu fiilin Osmanl›ca sözlüklerinde de bugünkü anlam› kay›tl›d›r: Meninski (1680) çal›flmak biçimini Osmanl›ca cehd, ikdâm, sa’y, kûflifl, kûfliden efl anlaml›lar› ile birlikte vermifltir: “laborare, allaborare, niti, adniti, moliri, advigilare, conari, procurare, operam dare” / / “travailler, tâcher, s’efforcer, faire effort, procurer = çal›flmak, var gücüyle çal›flmak, çaba sarf etmek, elde etmek” (Meninski 2000, Thesaurus Linguarum Orientalium: 1556.) T. X. Bianchi ve J. D. Kieffer taraf›ndan haz›rlanan Dictionnaire Turc-Français (1835) ele ald›¤›m›z çal›flmak biçimine flu anlamlar› vermifltir: “travailler, s’efforcer, se donner de la peine = çal›flmak, var gücüyle çal›flmak, çaba sarf etmek” (357-358.) * Prof. Dr. Mustafa Öner, Ege Üniversitesi, ‹zmir. [email protected] 112 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Lazar Budagov taraf›ndan yaz›lan Sravnitel'niy slovar' turetsko-tatarskikh nareciy (1869) “starat’sya, usilivat’sya, trudit’sya, bit’sya = çabalamak, gayret etmek, çal›flmak, vuruflmak” anlamlar›n› kaydetmifltir (463.) Bu yazar›n verdi¤i son anlam arkaik ve Osmanl›ca d›fl›ndaki bir kullan›mdand›r. Ahmet Vefik Pafla’n›n yazd›¤› Lehçe-i Osmâni’de (1. Bas. 1876; 2. Bas. 1890) çal›flmak “dö¤ünüp çabalamak, deprenmek, çarp›nmak, cidd ü cehd, ihtimam, sa’y ve ikdam, sarf-› makdûr, bezl-i makderet, içtihat, güflifl, ifllemek” / / derse çal›flmak “tahsilde bulunmak, ezber etmek” anlamlar›yla kay›tl›d›r (Ahmet Vefik Pafla, Lehce-i Osmânî, Haz. R. Toparl›, Ankara 2000, TDK, 85). fiemseddin Sami Bey’in Kâmûs-› Türkî’sinde (1901) “1. çabalamak, sa’y ve gayret etmek; 2. ‹fllemek, ifl görmek, u¤raflmak” anlamlar› belirtilmifltir (Kâmûs-› Türkî, 502). Mehmet Bahaittin Toven (1924) “sa’y ve gayret etmek, çabalamak. ‹fl görmek, ifllemek” (Yeni Türkçe Lügat, 111); Raif Necdet Kestelli (1927) “çabalamak, sa’y ve gayret etmek. ‹fllemek. Derse ve tahsile devam etmek” anlamlar›n› vermifltir (Resimli Türkçe Kamus, 72). Osmanl›ca an›tlar›nda da bu anlamdaki kullan›mlara tan›k oluyoruz: Râhat yüzini görmedi çal›fld› cân ile Çekdi efendi yol›na bu deñlü zahmeti (Baki Divan›, s. 59 -VIII / 7) Sürmege yüzüñ ayag› tozuna ol servüñ Turma Nazmî su gibi var yüri her çag çal›fl (Edirneli Nazmî Divân›, s. 1602) ‹flbu dünyâ talebinde olanuñ var› ki var Yog olunca çal›flur yok yire cism ü cesedi (Edirneli Nazmî Divân›, s. 3551) Vehbî çal›fl›p müntesib ol bâb-› Hudâ'ya Olma kap›s›z gibi der-i dîgere muhtâc (Sünbülzâde Vehbi, s. 368) Ancak yukar›da and›¤›m›z sözlüklerin yan› s›ra en genifl Osmanl›ca söz varl›¤›n› toplayan James Redhouse’un, sözlük maddesinde birinci s›rada yazd›¤› “karfl›l›kl› veya topluca vurmak” karfl›l›¤› da vard›r (1. mutually or collectively to strike; 2. To work assiduously; 708). Oysa XIX. yüzy›lda Türkçede bu anlam›n bulunmad›¤›n› di- Mustafa Öner • 113 ¤er sözlükler ve klasik Osmanl›ca metinleri de göstermektedir. J. Redhouse’un verdi¤i anlam›n arkaik ve etimolojik de¤ere sahip bir kay›t oldu¤u aç›kt›r. Klasik Osmanl›ca döneminden beri izlenen anlam›n Bat› Türkçesinin ilk dönem eserlerinde henüz oluflmad›¤›n› gözlemekteyiz: çal›fl- “vuruflmak, çarp›flmak, savaflmak, k›l›çlaflmak” Tiz ol k›l›çlar ile çal›flalum sügüler ile dürtüflelim (Antername, XIV.yüzy›l); fiehidler din yol›na can vereler, gâziler kâfirle çal›flalar (Zati, XVI.yüzy›l; Tarama Sözlü¤ü II, 811-812). Tarama Sözlü¤ü’nün verdi¤i bu örneklere benzer kullan›mlar› dönemin di¤er dil an›tlar›nda da buluyoruz. Mesud bin Ahmed’in Süheyl ü Nev-bahar adl› eserinde: fieh-i vaverâna anuñ erligin / dédiler niçe çal›flurd› yégin. 303-1. (Cin, 2012) Abd-i Musa’n›n Camasb-nâme adl› eserinde: Ölüm olan yir ne yurduñdur senüñ / Neñ dürür çal›fldu∫un derdüñ senüñ. 585.b. (Bozkaplan, 1989) Bat› Türkçesinin bafllang›c›nda oluflan bu “vuruflmak, çarp›flmak, savaflmak, k›l›çlaflmak” anlam› hiç flüphesiz ET çal- “vurmak” kavram›na dayanan çal›fl- “vuruflmak”> “güreflmek” biçiminden geliflmifltir. Yine bu kökün bir türevi olan ET çal›fl “çelme, gürefl” biçimi de dikkate de¤er bir isimdir (DLT Dizini, 28). ‹nceledi¤imiz fiilin bu isim türevinin Farsçada Türkçe bir al›nt› olarak yaflamas› da ilgi çekicidir: Fa. çâlîfl “cenk, cidal, muharebe” (James W. Redhouse, Müntahabât-› Lügât-› Osmâniyye, Ankara 2009, TDK, 63) / / châlish “Elegant gait, graceful motion; stateliness; coition; manner, conduct; battle”> châlishgar “A swinger; a warrior; lecherous> çâliflgarî, “Warlike action” (Steingass. 386; özellikle bkz. Doerfer TMEN III 1051). Pavet de Courteille Do¤u Türkçesindeki çal›fl biçimine “gayret, çaba” (effort) anlam›n› vermifltir (Dictionnaire Turk-Oriental, Paris, 1870, 280). Yukar›da an›lan ET çal›fl “çelme, gürefl” biçiminin DT. “gayret, çaba” anlam›na yükselmesi ilgi çekicidir. Yine ET çal- fiil kökünden gelen Fa. çâlâk “faal; ak›ll›; çal›flkan, gayretkefl; deliflmen; çal›ml›; haydut” anlamlar›n› tafl›r (Steingass, 386; krfl. Karaa¤aç TVS 169). Bu veriler, “vurmak” temel anlam›ndaki çal- fiilinin kullan›m›n›n gittikçe askerî alanda yayg›nlaflt›¤›n› gösteriyor. Türkçe çal›fl- fiilinin “vuruflmak, k›l›çlaflmak” anlam›n›n en az›ndan XVI. yüzy›la kadar kullan›ld›¤›n› daha sonra da bu anlamda kullan›m›n›n yerini “gayret etmek, çabalamak” anlam›n›n ald›¤›n› söylemek müm- 114 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe kündür (G. Clauson da Tarama Sözlü¤ü içinde gördü¤ü 3 metindeki kayd› anarken, çal›fl- “vuruflmak” anlam›n›n XIV-XVI. yüzy›llar aras›nda yaflad›¤›n› belirtmifltir; EDPT 421). EAT çal›fl›k “çal›flma, gayret” biçimi ise Osmanl›cada gördü¤ümüz çal›fl- “gayret etmek” fiilinin anlam çekirde¤ini tafl›r (Tarama Sözlü¤ü II: 811). Eski Türkçe metinlerde kay›tl› en eski “çal›flmak” kavram› ifl “ifl; vazife” [bk. ifl “delo, rabota” (DTS 214; EDPT 254)] sözüne dayanan ET iflle- fiilidir. Ayr›ca bu fiilin ettirgen gövdesi olan ifllet- “çal›flt›rmak” biçiminin Eski Uygurca metinlerden; ifllefl- “ifl yapmakta yar›fl ve yard›m etmek” ifltefllik gövdesinin de Karahanl›ca metinlerden beri kullan›ld›¤› belirlenmektedir (DTS 215; EDPT 263; DLT Dizini 51). Ayr›ca isim kökünün yan› s›ra ifl küç, ifl ködük, ifl 6›l›6, ifl yumufl gibi çift sözler de vard›r (DTS 214; EDPT 254). ET iflle- “çal›flmak” fiilinin Osmanl› yaz› dilinde arkaik bir öge olarak sadece a¤›zlarda kald›¤› gözleniyor (“çal›flmak, ifl yapmak” DS VII, 2564). Oysa bu biçim ça¤dafl Türk yaz› dillerinin ve lehçelerinin hemen hemen hepsinde yayg›n olarak kullan›lmaktad›r (krfl. EDPT 263). Az. iflle- (RAS III, 5); Bflk. èflle- “çal›flmak”> yalanda èfllev “ovada çal›flmak”; dissèrtatsiya östönde èfllev “tez üzerinde çal›flmak”; terjème östönde èfllev “tercüme üzerinde çal›flmak” (RBS 691; 869); Tat. èflle- “çal›flmak” (RTS 585; 722); K›rg. iflte“çal›flmak” (KRTTS 416). Kzk. iste-; Uyg. iflle- (Schwarz757) Özb. iflle- (RUS 287) Trkm. iflle- (BRTS 259) Sonuç olarak ET çal- “vurmak” fiilinin ifltefllik gövdesi olan çal›fl- “dö¤üflmek, savaflmak” fiili “çabalamak, gayret etmek” anlam› üzerinden “çal›flmak” anlam›n› kazanm›flt›r (‹ng. “to study, work, labor, serve, practise”; Fr. “travailler, fonctionner, besogner, employer, étudier, se mettre en marche, vaquer à, tâcher de faire”; Alm. “arbeiten, schaffen; in Betrieb sein; lernen, studieren; sich betätigen; suchen; üben; wirken”; Rus. “rabotat’, zanimat’sya / zanyat’sya, starat’sya / po starat’sya”). Ça¤dafl Türkçe konuflurlar›n›n kök-gövde iliflkisini bilemeyece¤i kadar eski kalan “vuruflmak, dövüflmek“ anlam› ise tamamen ölmüfltür. Bu eskimifl “vuruflmak” anlam›na daha yak›n duran “çabalamak, gayret etmek” anlam› bile Arabam çal›fl›yor; ben üniversitede çal›fl›yorum gibi yayg›n kullan›lan anlam›nda art›k yoktur. Mustafa Öner • 115 Kaynaklar Ahmet Vefik Pafla (2000) Lehce-i Osmânî, Haz. R. Toparl›, Ankara: TDK yay›nlar› 743. Bianchi T. X; J. D. Kieffer (1835-1839) Dictionnaire Turc-Français, Paris. Bozkaplan fi. A. (1989) Abdi Musa; Camasb-name, Dil Özellikleri-Metin-Söz Dizini, Malatya Üniversitesi: Bas›lmam›fl Doktora Tezi. BRTS (1987) Bolfloy russko-turkmenskiy slovar’. Moskva: Akedemiya Nauk Turkmenskaya Budagov L. (1869) Sravnitel'niy slovar' turetsko-tatarskikh nareciy, St. Petersburg. Cin A. (2012) Mesud bin Ahmed-Süheyl ü Nev-bahar (Kenzü’l-Bedâyî) ‹nceleme-MetinDizin, Konya: E¤itim. DLT Dizini (1972) Divanü Lugat-it-Türk Dizini: TDK yay›nlar› 368. DS (1974) Derleme Sözlü¤ü VII, H-‹, Ankara: TDK yay›nlar› 211/7. DTS (1969) Drevnetyurkskiy slovar’ (V. M. Nadelyev, D. M. Nasilov, E. R. Teniflev, A. M. fiçerbak) Leningrad. ESTYa (1974) Etimologiçeskiy slovar’ tyurkskih yaz›kov (Obflçetyurkskie i mejtyurkskie osnov› na glasn›e) Moskva: Akademiya Nauk SSSR ‹nstitut Yaz›koznaniya. Kestelli Raif Necdet (2004) Resimli Türkçe Kamus, Haz. R. Toparl› vd. Ankara: TDK yay›nlar› 842. KRTTS (1984) K›rg›z tiliniñ tüflündürmö sözdügü (E. Abduldaev, D. ‹saev) Frunze. Korkmaz Z. (1973) Marzubanname Tercümesi, Ankara: DTCF yay›nlar› 209. Meninski F. (2000) Thesaurus Linguarum Orientalium, Turcieae Arabicae Persicae, Lexicon Turcico Arabico Persicum. Mit einer Einleitung und mit einem türkischen Wortindex von Stanislaw Stachowski snwie einem Vonvart von Mehmet Ölmez. I (Von elif bis chy) ‹stanbul: Simurg. Mütercim As›m Efendi (2000) Burhân-› Kât›, Haz. M. Öztürk, D. Örs, Ankara: TDK yay›nlar› 733. RAS (1991) Russko-azerbaycanskiy slovar’. Baku. RBS (1964) Russko-baflkirskiy slovar’. Moskva. RTS (1971) Russko-tatarskiy slovar’. Kazan. RUS (1984) Russko-uzbekskiy slovar’. Taflkent. Redhouse J. W. (1978) A Turkish and English Lexicon, ‹stanbul: Ça¤r› yay›nlar› 7 Redhouse J. W. (2009) Müntahabât-› Lügât-› Osmâniyye, Ankara: TDK yay›nlar› 966 Schwarz H. G. (1992) An Uyghur-English Dictionary, Washington: Western Washington University. fiemseddin Sami (1978) Kâmûs-› Türkî, ‹stanbul: Ça¤r› yay›nlar› 2. Tarama Sözlü¤ü II C-D (1965) Ankara: TDK yay›nlar› 212. TS (2010) Türkçe Sözlük, Ankara: Türk Dil Kurumu. Toven Mehmet Bahaiddin (2004) Yeni Türkçe Lügat, Haz. A. Hayber, Ankara: TDK yay›nlar› 841. 6 ›ya ba6- Sözü Üzerine ‹brahim Tafl* Geç ‹slamî dönem metinlerinde tesadüf etti¤imiz 6›ya ba6- sözü, özellikle Osmanl› Türkçesi ile Do¤u Türkçesi edebî dillerinde yayg›n ve bilinen anlam›yla standartlaflm›flt›r. Ne var ki deyimin edebî dildeki bu yayg›n anlam› d›fl›nda anlam çeflitlenmesiyle ortaya ç›km›fl farkl› anlamlar› ve kullan›mlar› da söz konusudur. Afla¤›da deyimin anlam çerçevesi ve bu çerçevenin deyimin etimolojik anlam›yla olan ba¤lant›s› üzerinde durmaya çal›flaca¤›m. Geç ‹slamî dönem metinleri dedim; çünkü Eski Türkçede ve &uta[0u Bilig, Dîvânu Lu0âti ’t-turk, &ur’ân Tercümeleri gibi ilk ‹slamî dönem metinlerinde bu deyime rastlanmaz. Bununla ilgili olarak, G. Clauson’un bir düzeltmesine yer açmak istiyorum. Clauson, Arat’›n &uta[0u Bilig’de 4095. beyitte 6›ya ba6- olarak okudu¤u deyimi, do¤ru olarak, 6aya ba6- ‘to look back or behind one’ {geriye bakmak, arkas›na bakmak} biçiminde düzeltmifltir:1 4095 neçe e[gü tutsa özüη 6or6u tur iflimsinmegil sen 6aya ba6nu tur2 Arat’›n tercümesi flöyledir: [= Beyler sana ne kadar iyi muâmele ederlerse-etsinler, sen onlardan emin olma, onlar› kendine efl sayma; dâimâ etraf›n› kolla.3] * 1 2 3 Doç. Dr. ‹brahim Tafl, Bilecik fieyh Edebali Üniversitesi, Bilecek. [email protected] a Clauson: EDPT: 675 . Arat: Kutadgu Bilig: I Metin, 413. Arat: Kutadgu Bilig: II Çeviri, 297. 118 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Clauson’un 6aya ba6- düzeltmesi yerinde olmakla birlikte ARAT’›n serbest çevirisi de yanl›fl de¤ildir. 6aya ba6-’›n sözlük anlam›n› da dikkate alarak beyitteki dönüfllü 6aya ba6›n- deyimini ‘uyan›k olmak, tetikte olmak’ <‘arkay› düflünmek’ <‘geriye bak›nmak’ anlam›yla belirginlefltirmek istiyorum. Buna göre tercüme harfiyen flöyle olmal›d›r: [= (Beyler seni) ne kadar hofl tutsa (da onlardan) kork; sen (onlar› kendine) denk görme, uyan›k ol.] Arat, 4059. beyitte de 6›ya ba6- okumufltur; ben bunu da 6aya ba6- olarak düzeltiyorum: 4059 aya ba6ma anda solun ya oηun özüη eymenü tur eflit söz ögün4 6 Arat’›n tercümesi: [= Huzûrda iken, sa¤a veya sola bak›nma; havf ve hurmet üzere ol, sözü dikkatle dinle.5] Burada da ‘önem vermek, ilgilenmek, meflgul olmak’ <‘geriye bakmak / bak›nmak’ anlam› söz konusudur. Tercüme: [= Orada sol ya da sa¤la meflgul olma; kendini sak›n, anlay›flla söz dinle.] 6aya ba6- birlefli¤iyle ilgili son olarak, Türkçe &ur’ân Tercümesinin Rylands yazmas›nda önce J. Eckmann’›n sonra da A. Ata’n›n 6›ya ba66 okuduklar› deyimin de 6aya ba6- okunmas› gerekti¤ini söylemeliyim: Ançada yor›yur erdiηiz 6aya ba6maz erdiηiz hîç kimerse üze.7 [= O zaman yürüyor idiniz, hiç kimseye dönüp bakmaz idiniz.] Türkçe &ur’ân Tercümesine kaynakl›k eden Farsça tercümedeki iltifât kardan ‘teveccüh etmek; cömert davranmak; ba¤›fllamak’8 karfl›l›¤› da bu düzeltmeyi sorunsuz k›lmaktad›r.9 4 5 6 7 8 9 Arat: Kutadgu Bilig: I Metin, 409. Arat: Kutadgu Bilig: II Çeviri, 294. qïya baq- ‘to wink, pay attention / heed’ (Eckmann: Middle Turkic Glosses ...: 229). 6›ya ‘geriye dönerek’, 6›ya ba6- ‘dönüp bakmak’ (Ata: Türkçe ‹lk Kur’an Tercümesi ...: 5, 459). ‹ tu1‘idûna va-lâ tal’ûna ‘alâ a5adin va ’r-rasûlu yad‘ûkum fî uvrâkum … Allâh: &ur’ân: 3 Âl-i ‘‹mrân 153. a Kanar: BF-TS: 68 . 6aya ba6- birlefli¤indeki 6ay-a, ET (Uyg.) 6ay- ‘(gözlerini) çevirmek, döndürmek; sayg› duymak, sayg› göstermek’, (Yen.) ‘geri dönmek (? geriye bakmak, gözü arkada kalmak)’, (DLT) ‘geriye bakmak; flefkatle davranmak, sevgi göstermek, ac›mak, önem vermek, iltifat etmek’ fiilinin zarflaflt›r›lm›fl bib a çimidir (Clauson: EDPT: 674 , 675 . Tafl: “In Old Ottoman Turkish qaya gel- / getür-...”). ‹brahim Tafl • 119 Tekrar 6›ya ba6- deyimine dönersek, deyim gerek Do¤u Türkçesi edebî metinlerinde gerekse Osmanl› fliirinde 0amze karfl›l›¤›nda ‘süzgün bakmak; cilveyle, tutkuyla, iflveyle bakmak vb.’ anlam›yla standartlaflm›flt›r. Örne¤in, ÂhîDiv. 125.4 6 6 açup 6açup da ›ra6dan dönüp dönüp yüzüme ›ya 6›ya ba6an ol 0amzekâr› gördüη mi10 [= Kaç›p kaç›p da uzaktan dönüp dönüp yüzüme; iflveli bakan o süzgün bak›fll›y› gördün mü?] SekkâkîDiv. 276 süzüp köz 6apa6›n nergis 6›ya ba6sa 6›yâmetler 11 6›lur ol flekline meftûn ülu ’l-ab1âr u âbân› [= Nergis göz kapa¤›n› süzüp yan baksa, k›yametler kopar›r ve bu hâline gönül gözü aç›k olanlar› (ince düflünenleri) kendisine hayran b›rak›r.12] Deyimin edebî dildeki bu standart anlam› d›fl›nda anlam çeflitlenmesiyle ortaya ç›km›fl farkl› kullan›mlar› da söz konusudur. Afla¤›da 14. yüzy›l metinlerinden bafllayarak derledi¤im örnek veriler yoluyla deyimin kazanm›fl oldu¤u farkl› anlamlar› ya da kullan›mlar› ortaya koymaya çal›fl›yorum: 1. ‘sert bakmak, düflmanca bakmak, öfkeyle bakmak’ SN 2286 bun› dedi vü 6›ya ba6d› 6›za ›yâs eyle gör 6›z nitesi 6›za13 6 [= Böyle dedi ve k›za öfkeyle bakt›; (flimdi Süheyl’in) k›za nas›l öfkelenece¤ini gör!]14 Aks. 120 0anîm: va◊m ma‘nâs›nadur ve bir kimesne bir kimesnenüη yüzine Türkîde 6›ya 6›ya ba6d› dedükleri vech üzere na˙ar etse 0anîmâne nigeh kerd, derler.15 10 11 12 13 14 15 Âhî: Dîvân: 58. Mevlâna Sekkâkî: Dîvân: 158. Mevlâna Sekkâkî: Dîvân: 159. D 6›ya ba6d›: M egri ba6d› (Dilçin: Süheyl ü Nev-bahâr: 349). C. Dilçin metne M’deki egri bavd›’y› alm›flt›r. Burada metinde D’nin tercih edilmifl olmas› yaln›zca söz konusu verinin aç›klan›yor olmas›ndand›r. Beyiti anlamland›ran Prof. Dr. Sadettin Özçelik’e teflekkür ederim. TDK: TS: IV, 2527. 120 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe [= 0anîm: düflman manas›nad›r ve bir kimse bir kimsenin yüzüne Türkçede sert sert, öfkeyle bakt› dedikleri flekilde nazar etse düflmanca bakt›, derler.] BurK. e be-çeflm kerden: intivâb etmek ve seçmek ve niflân eylemek ve fliddet ve 5iddetle na˙ar tmek ki 6›ya 6›ya ba6ma6 ta‘bîr olunur.16 [= be-çeflm kerden: seçmek, gözle iflaret eylemek, fliddet ve hiddetle bakmak ki sert sert, düflmanca bakmak denir.] Anlam geliflmesi ‘sert bakmak, düflmanca bakmak, öfkeyle bakmak’ <‘yan bakmak’ biçiminde tasarlanmal›d›r. 2. ‘göz ucuyla süzerek bakmak, dikkatle bakmak’ SN 2168 iki o∫l›na bavd› 6›ya 6›ya egirdü ba6ar kimse kim 6a6›ya17 [= ‹ki o¤luna süzerek bakt›; gözlerini gezdirir, her kim olsa azarlar.] Hn. 3.3 ›ya ba6du∫›’çün her fleye 6ar∫a ∫urâbu ’l-a‘ver old› ad aηa18 6 [= Karga, her fleye süzerek, dikkatlice bakt›¤› için, ona tek gözlü denildi.] TezEv. 10.1 mübârek bafl›n 7opra6dan 6ald›ra 6›ya 6›ya ba6a dört yana19 [= Mübarek bafl›n› topraktan kald›r›r; dikkatle, süzerek bakar dört bir yana.] YZ 268 ›yarsaη beni öldürmege nâ-5a6 gözüηüη uc› ile bir 6›ya ba620 6 16 17 18 19 20 at-Tabrîzî: Burhân-i &â7i‘: 104 / 15. M[ordtmann nüshas›] bavd›: D[ilçin nüshas›] ba6d›; M egirdü: D alardu (Dilçin: Süheyl ü Nev-bahâr: 341). TDK: TS: IV, 2527. TDK: TS: IV, 2527. TDK: TS: IV, 2528. ‹brahim Tafl • 121 [= Haks›z (yere) beni öldürmek için bana k›yarsan; gözünün ucu ile dikkatle bir bak!] Anlam geliflmesi ‘göz ucuyla süzerek bakmak, dikkatle bakmak’ <‘yan bakmak’ biçiminde tasarlanmal›d›r. 3. ‘göz ucuyla, dikkate almadan, ald›r›fl etmeden bakmak’ DK Drs. 140b.3 6 ›r6 biη er ya∫› gördümise 6›ya ba6dum21 [= K›rk bin kifli düflman gördü¤ümde göz ucuyla, küçümseyerek bakt›m.22] Anlam geliflmesi ‘göz ucuyla, dikkate almadan, ald›r›fl etmeden bakmak’ <‘yan bakmak’ biçiminde tasarlanmal›d›r. 4. ‘gönül al›c› bakmak, tutkulu bakmak, iflveli bakmak’ A5medîDiv. 29.5 ›yma gözüη 6›yâmet eder çün 6›ya bavar yâ Rab meger bu fitne-i devr-i 6amer ola23 6 [= fiehla gözün gönül al›c› bak›fl›yla yaygara kopar›r; ya Rab, bu ancak k›yamet fitnesidir.] A5medîDiv. 655.8 ›ya bavduvda gözüη ‘iflveyile demez ‘a6l bir la5˙a 6›ya6›24 6 e [= Gözün iflveyle gönül al›c› bak›nca; ak›l bir an güzelli¤i fark edemez.] MecN. gözüη insânlar› avlar zebûn edüp neçe flîri dutar merdüm eder bende 6›ya ba6du6ça ol âhû25 [= Gözleri birçok aslan› âciz b›rak›p avlar; ceylan iflveli bakt›kça gözbebe¤i (onu) tutar, (kendisine) kul köle eder.] 21 22 23 24 25 Tezcan - Boeschoten: Dede Korkut O¤uznameleri: 179. Aç›klama: 6›ya ba6- ‘göz ucuyla bakmak, yan bakmak’ (Tecan: Dede Korkut O¤uznameleri Üzerine Notlar: 353). Prof. Dr. Sadettin Özçelik, buradaki 6›ya ba6- ibaresinin, ba¤lam› dikkate alarak ‘göz ucuyla, dikkate almadan, ald›r›fl etmeden, umursamadan bakmak, küçümseyerek bakmak’ anlamlar›na gelmesi gerekti¤ini bildirdi. Bu öneriyi kabul ediyorum. A5medî: Dîvân: 231. A5medî: Dîvân: 580. ‘Ömer bin Mezîd: Mecmû‘atü ’n-Ne˙â’ir: LV.6. 122 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe MecN. urar bir tu5fe ya ∫amzeη 6›ya ba6du6ça ‘anberden26 atar kirpüklerüη düzmifl zihî ov nâfe-i terden27 6 [= Gamzen iflveli bakt›kça amberden hediye olarak yay kurar; kirpiklerin de taze nafeden haz›rlanm›fl ok atar, ne hofl!] MecN. 6 6 ›ya ba6du6ça ∫amzeη sa∫ra∫uma aba∫umdan dökilür mül hemîfle28 [= Gamzen kadehime gönül al›c› bakt›kça; kadehimden her zaman flarap dökülür.] ÂhîDiv. 125.4 6 6 açup 6açup da ›ra6dan dönüp dönüp yüzüme ›ya 6›ya ba6an ol ∫amzekâr› gördüη mi29 [= Kaç›p kaç›p da uzaktan dönüp dönüp yüzüme; iflveli bakan o süzgün bak›fll›y› gördün mü?] U◊ûlîDiv. 112.1 baηa 6›ya 6›ya ba6an 6or muyun seni 6or muyun ba6›fl› yüregüm ya6an 6or muyun seni 6or muyun30 [= Bana iflveli bakan, kor muyum seni kor muyum; bak›fl› yüre¤imi yakan, kor muyum seni kor muyum?] Ya6înîDiv. 65.2 1u gibi alça∫’a6ars›n beni odlara ya6ars›n ne 6›ya 6›ya ba6ars›n sa∫ ol elümden ne gelür31 [= Su gibi engin akars›n, beni atefllere atars›n; ne iflveli bakars›n, sa¤ ol, elimden ne gelir.] 26 27 28 29 30 31 Canpolat: ‘abherden. ‘Ömer bin Mezîd: Mecmû‘atü ’n-Ne˙â’ir: XCII.1. ‘Ömer bin Mezîd: Mecmû‘atü ’n-Ne˙â’ir: CCIV.6. Âhî: Dîvân: 58. U1ûlî: Dîvân: 208. Ya6înî: Dîvân: 190. ‹brahim Tafl • 123 Ya6înîDiv. 179.3 bülbüllere 6›ya ba6an ol çeflm-i flâhbâz gördükde nâmemi umar›n o6›ya gele32 [= Bülbüllere iflveli bakan o gözleri do¤an [gibi olan]; mektubumu gördü¤ünde umar›m davete icabet eder.] fin. 45378 bezendi her biri kim cân aparur 33 6›ya ba6sa 6›yâmetler 6oparur [= Bezendi her biri ki can götürür; iflveli baksa k›yametler kopar›r.] SekkâkîDiv. 276 süzüp köz 6apa6›n nergis 6›ya ba6sa 6›yâmetler 34 6›lur ol flekline meftûn ülu ’l-ab1âr u âbân› [= Nergis göz kapa¤›n› süzüp yan baksa, k›yametler kopar›r ve bu hâline gönül gözü aç›k olanlar› (ince düflünenleri) kendisine hayran b›rak›r.35] SekkâkîDiv. 724 ›ya ba6ma6t›n ösrütti közüη mavmûr nergisni tutar teη 0onçe a0z›η0a özin ol sözler ermesni36 6 [= Gözün mahmur nergisi sarhofl edici bak›fl›yla serseme çevirdi; gonca kendisini senin a¤z›na denk görmekle olmayacak sözler söyler.37] Anlam geliflmesi ‘gönül al›c› bakmak, tutkulu bakmak, iflveli bakmak’ <‘yan bakmak’ biçiminde tasarlanmal›d›r. 5. ‘öldürücü, can al›c› bakmak’ 32 33 34 35 36 37 Ya6înî: Dîvân: 251. a fierîfî: fiehnâme: III, 1607 . Aç›klama: 6›ya ‘sert’, 6›ya ba6- ‘keskin, dik dik bakmak’ (fierîfî: fiehnâme: b IV, 2255 ). Mevlâna Sekkâkî: Dîvân: 158. Aç›klama: 6›y- ‘k›ymak’, 6›y-a ba6- ‘yan bakmak, ac›, sert, hiddetli bakb mak, k›zg›n bakmak, önem vermeden bakmak’ (Mevlâna Sekkâkî: Dîvân: 498 ). Mevlâna Sekkâkî: Dîvân: 159. Mevlâna Sekkâkî: Dîvân: 284. [= Gözün k›zg›n bakmakla mahmur nergisi sarhofl (sersem) etti, gonca kendisini a¤z›na denk tutmakla olmayacak fleyler söyler.] (Mevlâna Sekkâkî: Dîvân: 285). 124 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Nevâdirü ’fl-fiebâb köηülni 6›yd› an›η 0amzesi vü 6›lmad› ra5m 38 6›ya 6›ya ba6›ban ol eki közi 6›maç [= O iki flafl› gözü yan yan bakt›; onun yan bak›fl› hiç ac›madan gönle k›yd›.39] ‘Öldürücü, can al›c› bakmak’ kullan›m›nda, beyitteki 6›y- fiilinin de etkisi olmal›d›r. Köken Birlefli¤in ilk sözcü¤ü olan 6›ya, ‘e¤ri; yan’ anlam›nda bir isimdir ve eski-yeni Türk dillerinde iyi bilinmektedir: DK Drs. 35b.11-12 Salur &azan 6aba dizinüη üzerine çökdi. &›ya tiküben Bay Büre begüη yüzine ba6d›40 [= Salur Kazan koca dizinin üzerine çöktü, (dizini) yan dikerek Bay Büre Bey’in yüzüne bakt›.41] DK Drs. 10a.7-8 O0lan yumru0›y›la bo0anuη aln›na 6›ya tutup çald›42 [= O¤lan yumru¤uyla bo¤an›n aln›na yan (paralel) tutup vurdu.43] ME 81.6 Köndürdi süngüni, yafl0u köndürdi süngünü 6›yflru kesti 6alemni, 6›ya kesti44 Günümüz Türk dillerindeki veriler de flöyledir: Trkm. g›ya ‘yan, e¤ri’, g›ya bak- ‘yan bakmak’.45 38 39 40 41 42 43 44 45 Niyâzî: el-Lu∫âtu’n-Nevâ’iyye ve’l-‹stiflhâdâtu’l-Ca∫atâ’iyye: 678. Niyâzî: el-Lu∫âtu’n-Nevâ’iyye ve’l-‹stiflhâdâtu’l-Ca∫atâ’iyye: 678. Tezcan - Boeschoten: Dede Korkut O¤uznameleri: 68. Aç›klama: 6›ya tik- ‘dikkatle bakmak’ (Tezcan: Dede Korkut O¤uznameleri Üzerine Notlar: 153). 6›ya ‘k›yas›ya, sert’ (TDK: TS: IV, 2526). Tezcan - Boeschoten: Dede Korkut O¤uznameleri: 38. Aç›klama: 6›ya ‘yatay do¤rultuda’ (Tezcan: Dede Korkut O¤uznameleri Üzerine Notlar: 76-77). 6›ya ‘k›yas›ya, sert’ (TDK: TS: IV, 2526). Ez-Zamavflarî: Mukaddimetü’l-Edeb: 46. Aç›klama: 6›ya ‘çapraz, yan’ (Ez-Zamavflarî: Mukaddimetü’lb Edeb: 144 ). b Tekin - Ölmez - Ceylan - Eker: T-TS: 267 . ‹brahim Tafl • 125 Alt. k›ya ‘e¤ri’, k›ya tur- ‘yar› dönük durmak’.46 Hak. h›ya ‘yana, yan tarafa’.47 K›rg. k›ya ‘1. yamaç, bay›r; 2. çapraz olarak’.48 Kmk. k›ya ‘1. e¤ri, verev; verevlemesine; 2. e¤ik; e¤ik olarak’.49 Böylece 6›ya ba6- birlefli¤inin etimolojik anlam› ‘e¤ri ya da yan bakmak’ olmal›d›r. Birlefli¤in di¤er bütün anlamlar› ve kullan›mlar› bu temel anlamdan geliflmifltir: ‘e¤ri ya da yan bakmak’> ‘1. düflmanca bakmak, öfkeyle bakmak; 2. göz ucuyla süzerek bakmak, dikkatle bakmak; 3. gönül al›c› bakmak, tutkulu bakmak; 4. öldürücü, can al›c› bakmak’. ‘E¤ri; yan’ anlam›ndaki 6›ya ismi ise ET 6›y- ‘kesmek; (sözü) bozmak, (sözden) dönmek’ (Clauson: EDPT: 595a-b, Starostin - Dybo - Mudrak: EDAL: I, 544) fiilinden türemifltir: DLT 6›y- ‘kesmek; (sözü) bozmak, (sözünden) dönmek’: er sözin 6›yd› [= Adam sözünden döndü.] ol y›0âç 6›yd› [= Adam a¤aç k›yd›, a¤ac› e¤rilemesine do¤rad›.]50 KB 6›y- ‘(sözü) bozmak, (sözden) dönmek; esirgemek, uzaklaflt›rmak’51 ‘(Sözü) bozmak, (sözünden) dönmek’ <‘kesmek’ anlam geliflmesi için krfl. Fa. ‘ahd flikesten ‘anlaflmay› bozmak’,52 peymân flikesten ‘ahdini bozmak’53 vb. ›ya ‘e¤ri, yan’ <6›y- ‘kesmek’ için krfl. DLT 6›y›0 yå-r [= yoldan sapa olan (ve baflkas›) yer].54 6 46 47 48 49 50 51 52 53 54 b Gürsoy-Naskali - Duranl›: A-TS: 110 . a Gürsoy-Naskali - Butanayev - ‹sina - fiahin - fiahin - Koç: H-TS: 175 . a Yudahin: KS: 464 . a Pekacar: KTS: 263 . Kaçalin: Dîwânu Lu∫âti’t-Turk Türk Dilleri Divan›. Aç›klama: 6›y- ‘k›ymak, dönmek, süzmek’ (Arat: Kutadgu Bilig: III, 253). b Kanar: BF-TS: 432 . a Kanar: BF-TS: 160 . Kaçalin: Dîwânu Lu∫âti’t-Turk Türk Dilleri Divan›. 126 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe K›saltmalar ÂhîDiv. Dîvân, Âhî. A5medîDiv. Dîvân, A5medî. Aks. A6se ’l-‹reb. Alt. Altayca A-TS Altayca-Türkçe Sözlük, Gürsoy-Naskali - Duranl›. BF-TS Büyük Farsça-Türkçe Sözlük, Kanar. BurK. Tibyân-i Nâfi‘ der Terceme-i Burhân-i &â7i‘, at-Tabrîzî. DK Dede Korkut O¤uznameleri, Tezcan - Boeschoten. DLT Dîvânu Lu0âti ’t-turk, Ma5mûd el- Kafl0arî. Drs. Dresden yazmas›. EDAL Etymological Dictionary of Altaic Languages, Starostin - Dybo - Mudrak. EDPT An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Clauson. ET Eski Türkçe Fa. Farsça Hak. Hakasça. Hn. % H-TS Hakasça-Türkçe Sözlük, Gürsoy-Naskali - Butanayev - ‹sina - fiahin - fiahin - Koç. KB & K›rg. K›rg›zca Kmk. Kumukça KS K›rg›z Sözlü¤ü, Yudahin. KTS Kumuk Türkçesi Sözlü¤ü, Pekacar. ME Mu6addimetü ’l-Edeb, Ez-Zamavflarî,. MecN. Mecmû‘atü ’n-Ne˙â’ir, ‘Ömer bin Mezîd. Nfi Nevâdirü ’fl-fiebâb. SekkâkîDiv. Dîvân, Sekkâkî. SN Süheyl ü Nev-bahâr, Mes‘ûd bin A5med. fin. fiehnâme, fierîfî. TezEv. Tekiretü ’l-Evliyâ. Trkm. Türkmence ikmetnâme. uta[0u Bilig, Yûsuf Va1 %âcib. ‹brahim Tafl • 127 TS XIII. Yüzy›ldan Beri Türkiye Türkçesiyle Yaz›lm›fl Kitaplardan Toplanan Tan›klariyle Tarama Sözlü¤ü. T-TS Türkmence-Türkçe Sözlük, Tekin - Ölme - Ceylan - Ölmez - Eker. U◊ûlîDiv. Dîvân, U◊ûlî. Ya6înîDiv. Dîvân, Ya6înî. Yen. Yenisey YZ Yûsuf ve Zelîvâ. Kaynaklar Âhî: Dîvân: Haz›rlayan: Kaçalin, Mustafa S.: Âhî [1476-1517] Dîvân: Ankara [tz.]. T. C. Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Kütüphaneler ve Yay›mlar Genel Müdürlü¤ü: 3140, Kültür Eserleri: 423. Ahmedî: Dîvân: Haz›rlayan: Akdo¤an, Yaflar: Ahmedî Dîvân: Ankara [tz.]. T. C. Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Kütüphaneler ve Yay›mlar Genel Müdürlü¤ü: 3141, Kültür Eserleri: 424. Arat, Reflid Rahmeti: Kutadgu Bilig III ‹ndeks: ‹ndeksi Neflre Haz›rlayanlar: Kemal Eraslan - Osman F. Sertkaya - Nuri Yüce: ‹stanbul 1979. Türk Kültürünü Araflt›rma Enstitüsü Yay›nlar›: 47, Seri: IV - Say›: A 12. Ata, Aysu: Türkçe ‹lk Kur’an Tercümesi (Rylands Nüshas›) Karahanl› Türkçesi (Girifl - Metin - Notlar - Dizin): Ankara 2004. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 854. Clauson, Sir Gerard: An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish: Oxford 1972. Oxford University Press. Eckmann, János: Middle Turkic Glosses of the Rylands Interlinear Koran Translation: Budapest 1976. Bibliotheca Orientalis Hungarica XXI. Gürsoy-Naskali, Emine - Butanayev, Viktor - ‹sina, Almagül - fiahin, Erdal - fiahin, Liaisan - Koç, Aylin: Hakasça-Türkçe Sözlük: Ankara 2007. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 917. Gürsoy-Naskali, Emine - Duranl›, Muvaffak: N. A. Baskakov ile T. M. Toflçakova’n›n Oyrotsko-Russkiy Slovar’›ndan Geniflletilmifl Altayca-Türkçe Sözlük: Ankara 1999. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 715. Kanar, Mehmet: Büyük Farsça-Türkçe Sözlük: ‹stanbul 1993. Birim Yay›nc›l›k. Ma5mûd el-Kafl∫arî: Dîvânu Lu∫âti’t-turk: Çeviren: Kaçalin, Mustafa: Dîwânu Lu∫âti’tTurk Türk Dilleri Divan›. [Tasarbas›m] Mes‘ûd bin A5med: Süheyl ü Nev-bahâr: Dilçin, Cem: Mes‘ûd bin A5med, Süheyl ü Nevbahâr, ‹nceleme - Metin - Sözlük: Ankara 1991. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Kültür Merkezi Yay›n› - Say›: 51. 128 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Mevlâna Sekkâkî: Divan: Haz›rlayan: Eraslan, Kemal: Mevlâna Sekkâkî Divan›: Ankara 1999. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 720. Niyâzî: el-Lu∫âtu’n-Nevâ’iyye ve’l-‹stiflhâdâtu’l-Ca∫atâ’iyye: Haz›rlayan: Kaçalin, Mustafa S.: Niyâzî Nevâyî’nin Sözleri ve Ça¤atayca Tan›klar el-Lu∫âtu’n-Nevâ’iyye ve’l-‹stiflhâdâtu’l-Ca∫atâ’iyye Girifl - metin - dizinler - t›pk›bask›: Ankara 2011. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 1027. ‘Ömer bin Mezîd: Mecmû‘atü’n-Ne˙â’ir: Canpolat, Mustafa: Mecmû‘atü’n-Ne˙â’ir MetinDizin-T›pk›bas›m: Ankara 1995. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 500. Pekacar, Çetin: Kumuk Türkçesi Sözlü¤ü: Ankara 2011. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 1032. Starostin, Sergei - Dybo, Anna - Mudrak, Oleg with assistance of Ilya Gruntov and Vladimir Gumov: Etymological Dictionary of Altaic Languages, I [A-K]: Leiden-Boston 2003. Handbook of Oriental Studies. Section 8, Uralic & Central Asian Studies, 8, Brill Acedemic Publishers. fierîfî: fiehnâme: Haz›rlayanlar: Kültüral, Zuhal - Beyreli, Latif: fierîfî fiehnâme Çevirisi, IIV: Ankara 1999. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 717. at-Tabrîzî, Husayn b. Valaf: Tibyân-i Nâfi‘ der Terceme-i Burhân-i &â7i‘: Çeviren: A5med ‘Â◊›m Cenânîo∫lu, ‹stanbul 21251 [= 1835]. Tafl, ‹brahim: “qaya gel- / getür- in Old Ottoman Turkish and Its Reflections on Ottoman Poetry”, 55th PIAC Annual Meeting, Babefl-Bolyai University, Cluj-Napoca, July 22 - 27 2012. 24 July 2012 Sal›, 18.00-18.30’da Section B (Jean Monnet Hall - Faculty of European Studies [1, Em. de Martonne St, 1st floor])’de sunulan bildiri. Tekin, Talat - Ölmez, Mehmet - Ceylan, Emine - Ölmez, Zuhal - Eker, Süer: Türkmence-Türkçe Sözlük: Ankara 1995. Simurg. Türk Dilleri Araflt›rmalar› Dizisi: 18. Tezcan, Semih - Boeschoten, Hendrik: Dede Korkut O¤uznameleri: ‹stanbul 2001. Yap› Kredi Yay›nlar› - 1441, Kâz›m Taflkent Klasik Yap›tlar Dizisi - 39. Tezcan, Semih: Dede Korkut O¤uznameleri Üzerine Notlar: ‹stanbul 2001. Yap› Kredi Yay›nlar› - 1457, Edebiyat - 394. Türk Dil Kurumu: XIII. Yüzy›ldan Beri Türkiye Türkçesiyle Yaz›lm›fl Kitaplardan Toplanan Tan›klariyle Tarama Sözlü¤ü, I-VIII: Ankara 1963-77. Türk Dil Kurumu Yay›nlar› Say›: 212/1-8. Usûlî: Divan: Haz›rlayan: ‹sen, Mustafa: Usûlî Divan›: Ankara 1990. Akça¤ Yay›nlar› Genel Yay›n No: 51, Türk Klasikleri / Divanlar: 7. Yakînî: Divan: Zülfe, Ömer: Yakînî [ö. 1568] Dîvân ‹nceleme-Metin ve Çeviri-Aç›klamalar-Sözlük: Ankara 2009. T. C. Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Kütüphaneler ve Yay›mlar Genel Müdürlü¤ü: 3187, Kültür Eserleri: 438. ‹brahim Tafl • 129 Yudahin, K. K.: K›rg›z Sözlü¤ü, Cilt: I (A-J), Cilt: II (K-Z): Türkçeye Çeviren: Abdullah Taymas: Ankara 31994. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 93. Yûsuf Va◊ %âcib: &uta[∫u Bilig: [‹flleyen:] Arat, Reflid Rahmeti: Kutadgu Bilig I Metin: Ankara 1947. T. D. K. C. II. 29. Ez-Zamavflarî, Ebu’l-&âs›m Cârullâh Ma5mûd bin ‘Omar bin Mu5ammed bin A5med Ez-Zamavflarî el-Vvârizmî: Mukaddimetü’l-Edeb Vvârizm Türkçesi ile Tercümeli fiuflter Nüshas› Girifl, Dil Özellikleri, Metin, ‹ndeks: Nuri Yüce, Ankara 21993. Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 535. 16.-17. Yüzy›llarda K›pçakça Yaz›lm›fl Belgelerden Hareketle K›pçak Türklerinin Dil ve Kültürü Nadejda Özakda¤* Farkl› co¤rafyalarda farkl› alfabelerle dil yadigârlar› ortaya koyan K›pçak Türklerinin dili, edebiyat›, tarihi, inançlar›, yaflay›fllar›, sanatlar› incelenmesi gereken pek çok ilgi çekici ögelere sahiptir. 16.-17. yüzy›llara ait Ermeni harfli K›pçak Türkçesiyle yaz›lm›fl belgelerden K›pçak Türklerinin hukukî, ekonomik, sosyal ve kültürel durumlar› hakk›nda, hatta nas›l yaflad›klar›, nelerle u¤raflt›klar›, yaflam standartlar› vb. konular›nda fikir vermektedir. Bildirimizde öncelikle Ermeni harfli K›pçak Türkçesinin tarihî geliflimine k›saca de¤inece¤iz. Ard›ndan da çok ayr›nt›ya girmeden hukukî ve ticarî belgelerden, vasiyetnameler ve evlilik öncesi sözleflmelerden yararlanarak K›pçak Türklerinin ekonomik, sosyal ve kültürel yönleri üzerinde duraca¤›z. Böylece, K›pçak Türklerinden günümüze ulaflan Ermeni harfli belgelerden onlar›n dil ve kültürleri hakk›nda bilgi vermifl olaca¤›z. 1. Ermeni Harfli K›pçak Türkçesinin Tarihî Geliflimi (Dil, Alfabe ve Söz varl›¤›) Ermeni Harfli K›pçak Türkçesinin tarihî geliflimi sözlü dil dönemi, yaz› dili dönemi ve dilin kayboldu¤u dönem olmak üzere üç evreden oluflur (Dashkevich 1983: 92, 101): a. Sözlü dil dönemi 13. yüzy›l›n sonu ile 15. yüzy›l› kapsamaktad›r. 13. yüzy›l›n sonu ile 15. yüzy›l› bafllar›ndaki Türkolojide Ermeni harfli K›pçak Türkçesi hakk›n* Yrd. Doç. Dr. Nadejda Özakda¤, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Ça¤dafl Türk Lehçeleri ve Edebiyatlar› Bölümü, Afyon. [email protected] 132 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe da yüzy›llar önce fazla bir fley bilinmemekteydi. Bununla beraber dilin kendisi ve inceleme yollar› hakk›nda baz› yanl›fl düflünceler de olmufltur. Bu dille ilgili araflt›rmalar ancak son zamanlarda ortaya ç›kmaktad›r (daha fazla bilgi için bk. Dashkevich 1983: 79). b. Yaz› dili dönemi 16. yüzy›l - 17. yüzy›l›n ilkyar›s›n› (1524-1669) kapsamaktad›r. Bu dönem Ermeni harfli K›pçak Türkçesinin yaz› dili olarak ortaya ç›k›fl› ve yaz› dilinin parlama dönemidir. Ukrayna Ermenilerinin Povoljye, K›r›m ve Prednestrovye’den olan küçük göçleri yavafl yavafl K›pçaklar›n gücünü artt›rmaktayd›. K›pçakça, önce Avrupa’da ticari iliflkiler için, daha sonra Ermeni kolonilerin aras›nda konuflma dili olarak kullan›lm›flt›r. Ermeni ve K›pçak halk› yaz›s› olmayan K›pçakçan›n orijinalli¤in bozulmas›n› önlemifller, bu dili birçok eseri olan ve çok yönlü geliflmifl bir dile dönüfltürmeye baflarm›fllard›r (Dashkevich 1983: 97). c. Dilin kayboldu¤u dönem 17. yüzy›l›n ikinci yar›s›d›r. Ermeni harfleriyle yaz›lm›fl belgeler, Dashkevich’in görüflüne göre 17. yüzy›l›n 60’l› y›llar›n› geçmemektedir. K›pçakçay› ›srarla korumaya çal›flan son yazar Vartapet Anton’du. Onun üç ciltlik vaazlar kitab› 1600-1662 y›llar›nda, Yazlovts ve Seret’te yaz›lm›flt›r (Dashkevich 1983: 101). 17. yüzy›l›n üçüncü bölümünde genel olarak Ermeni harfli K›pçakçan›n resmî statüsünün kullan›m› bitmektedir. Lvov evlilik öncesi anlaflmalar› ve vasiyet defterlerindeki K›pçakça olan yaz›lar daha 17. yüzy›l›n 60’l› y›llar›nda kesilmektedir. En son olarak 1670 y›l›nda ölümle ilgili notlar, 1680 y›l›nda Lvov do¤um defterindeki notlar kay›tlara geçirilmifl ondan sonraki yaz›lar ise Lehçe idi. Lvov baflpiskoposun K›pçakçayla yaz›lm›fl emir defteri 1675 y›l›nda bitmifltir. Bu dönemde geçmifl y›llara ait en gerekli belgeleri aceleyle K›pçakçadan Lehçeye tercüme ediyorlard›. Bu da, K›pçakça yaz›lm›fl yaz›lar› okuyup anlayabilenlerin say›s›n›n azald›¤›n› göstermektedir. Ermeni harfli K›pçakça yaz›lm›fl en son yaz› 20 A¤ustos 1663 y›l›na aittir. Ayr›ca, 18 fiubat 1669 y›l›na ait Kamenets-Podolsk’ta özel bir vasiyetnamenin oldu¤u bilinmektedir. Ancak en geç kullanma s›n›r›n› gösteren K›pçakça yaz›lm›fl aç›klamalar ve imzalar gösterilmektedir. K›pçakça yaz›lm›fl aç›klamalar, Yazlovts’ta Ermeni Mahkemesi defterlerinin baz› yerlerinde 1671 y›l›na ait metinle birlikte görülmektedir. Son “Yazlovts” alt yaz›s› 1669 y›l›na aittir. Stanislav’da Ermeni Mahkemesi defterlerindeki notlar 1679, 1681-1685, 1687-1689 y›llar›n›n tutanaklar›yla ayn› tarihi tafl›maktad›r. Stanislav’dan son alt yaz› 1686 y›l›n› göstermektedir (Dashkevich 1983: 102). Ermeni-K›pçak kolonisinin; koloni içi evlilik flart› getirmesine ra¤men çevre halklarla yap›lan evlilikler, zamanla dilin kaybolmas›na sebep olmufltur. Lehleflme ve Latinleflme süreci y›llarca devam etmifl; 18. yüzy›l›n ortalar› ve 19. yüzy›l›n bafllar›nda baz› koloniler, tamamen asimile olmufltur. ‹ç ve d›fl politik olaylarla artan göç dal- Nadejda Özakda¤ • 133 galar› ve asimilasyonla dil, yok olmaya yüz tutmufl (Dashkevich 1983: 103; Pritsak 1959: 74-87; Pritsak 1979: 131-140). Ukrayna’da kalan K›pçaklar›n say›s› o kadar azalm›flt›r ki, K›pçakçan›n yaz› dili olarak devam etmesi söz konusu bile olamazd›. 17. yüzy›l›n 80-90’l› y›llar›nda Ermeni harfli K›pçakça yaz›lm›fl belgelerin Lehçeye tercüme edilmeleri onlar›n var olufllar›n›n son izleridir. P. Dashkevich, “Armyano-K›pçakskiy yaz›k: Etap› istorii” adl› çal›flmas›nda Ermeni harfli K›pçakça yaz› dilinin 18. yüzy›la geçti¤inden flüphe duyuldu¤una dikkatti çekmektedir (1983: 104). Ermeni harfli K›pçak Türkçesinin tarihî geliflimine bak›ld›¤›nda dilin do¤uflu, geliflmesi ve kaybolmas› bak›m›ndan özel bir yere sahip oldu¤unu söyleyebiliriz. Bu dilde pek çok eser yaz›lm›flt›r. ‹flte bu büyük yaz›l› miras araflt›rmac›lar›n pek ço¤unun dikkatini çekmifl ve daha ayr›nt›l› çal›flmalara yönlendirmifltir. Bundan dolay› gerek Avrupa’daki gerekse Türkiye’deki araflt›rmac›lar›n dikkatini çekmifltir. Bu metinler üzerindeki ayr›nt›l› çal›flmalar, 1960-1980’li y›llarda J. Deny (1957), Lewicki / Kohnowa (1957: 153-300), Grunin (1967), O. Pritsak (1959: 74-87; 1979: 131-140), E. Schütz (1961: 123-130; 1962:291-309; 1968), G. Clauson (971:7-14), Y. Dashkevich (1962: 115130; 1981: 79-92; 1983: 91-107), E. Tryjarski (1968-1972), A. Garkavets (1979; 1987; 1988; 2002; 2011; Garkavets / Khurshudian 2001) ile devam etmifltir. Bu dil J. Deny’nin sunusu ile bilimsel teflhisinin bafllang›c›na yol açm›flt›r. Onun sayesinde Ermeni harfli K›pçakça Türk dillerinin tasnifinde yer alm›flt›r (Dashkevich 1981: 85). Yukar›da isimleri geçen Türkologlardan E. Tryjarski birçok yazma ve belge yay›nlamakla kalmam›fl, Ermeni harfli K›pçakçan›n sözlü¤ünü de haz›rlam›flt›r (1968-1972, C. 1-4). Konuyla ilgili en fazla metin neflri, 2000’l› y›llarda A. Garkavets taraf›ndan yap›lm›flt›r. Türkiye’de ise özellikle N. Chirli (2005; 2005: 137-151; 2009: 75-90), H. Kasapo¤lu Çengel (2007: 77-96; 2009: 165-181; 2012: 17-81), M. Kutalm›fl (2004a: 133-141; 2004b: 35-43) gibi araflt›rmac›lar›n Ermeni harfli K›pçakçan›n dil malzemesi üzerine haz›rlad›klar› araflt›rma ve inceleme yaz›lar› bulunmaktad›r. Ermeni Harfli K›pçak Türkçesiyle yaz›lm›fl metinlerde, bu dili konuflanlar önce X›pçax tili, sonra bizim til ve daha geç dönemlerde Tatarça olarak üç flekilde ifade etmifllerdir (Garkavets 1979:5; 1988: 114; Garkavets / Khurshudian 2001: XX, 586). Dillerini Ukrayna ve Leh dillerinden ay›rmak için böyle bir tercih yapm›fllar; Tatar terimini ise, muhtemelen Karadeniz’in kuzey k›y›lar›na yerleflip bu K›pçak Türk diyalektine yaklaflt›klar›nda ödünç alm›fllard›r (Deny 1957: 9; Garkavets 1988: 114; Garkavets / Khurshudian 2001: 594). Armyanskiy sudebnik (Ermeni Kanun Kodu) adl› kitab›n K›pçakça versiyonu olan Töre Biti¤i (Kanun Kodu) adl› eserin ilk bölümlerinde bizim til ile kastedilen aç›k ve net olarak K›pçak dilidir. Kitapta Ermeni tili (TB, 75) ve Ermeniçâ (TB, 166, 197) terimlerinin kullan›lmas›, bizim til’in Ermeni dilinden farkl› oldu¤unu aç›kça göstermektedir: Tilinden ermeniniη latingâ ç›xar- 134 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe gand›r, latindän pol’skiygä, a pol’skidän bizim tilgä, xays› ki bafllan›y›r bu sözlär bilä. “ Ermeni dilinden Latinceye çevrilmifltir. Latinceden Lehçeye ve Lehçeden bizim dil’e. ‹flte (kitap), bu sözler ile bafllar.” (TB, 74). Tatarça ise Töre Bitigin’de iki yerde geçer: Ne türlü ki bu bitiktä yaz›l›pt›r, eki türlü til bilä, nemiççä da tatarça. “Bu kitapta ne yaz›lm›flsa iki dil ile yaz›lm›flt›r: Lehçe ve Tatarca” (TB, 166). Da andan soηra ne türlü özgä millätniη säbäplärindän boldu, alay xänl›xtan buyrux, ki törälärni ermeniçädän tatarçaga köçürüldi, da andan soηra latingä. “Ve ondan sonra hangi milletler sebep oldu, böylece Kral›n buyru¤uyla töreleri Ermeniceden Tatarcaya çevrildi ve ondan sonra Latinceye.” (TB, 197) (Kasapo¤lu Çengel 2012: 17-81). Ermeni Harfli K›pçak Türkçesi, Lehçe ve Ukraynaca, ayr›ca Ermenice kelimeler içermesine ra¤men temel söz varl›¤› ve yap› bilgisi bak›m›ndan K›pçakçad›r. J. Deny ve T. Kowalski; Ermeni harfli K›pçak Türkçesinin, Codex Cumanicus’un diline, K›r›m Tatarcas›na, Urum K›pçak diyalektleri (Muratov 1997: 450-455; Garkavets 1999; Garkavets 2000) ile bat› K›pçak dilleriyle (özellikle Kumukça ve Karaycan›n Trakay diyalekti) (Kowalski 1929; Musayev 1964: 71) benzerli¤ine temas etmifller; ancak bu yak›nl›¤›n, fazla önemsenmedi¤ine de dikkat çekmifllerdir. Bu dil, Karaycadan sadece dinî terminoloji bak›m›ndan ayr›l›r. Karaycadaki dinî terimler ‹branice; Ermeni harfli K›pçak Türkçesindeki terimler ise Ermenicedir. Buna ra¤men, Ermenice kelimelerin say›s›, Slavca (Lehçe ve Ukranca) kelimelerden say›ca daha azd›r (Clauson 1971: 8-9; Garkavets 1979: 1; Garkavets 1999: 13; Garkavets / Khurshudian 2001: 586-587). Alfabe Tarih boyunca Türkler kadar çok alfabe de¤ifltirmifl millet çok azd›r. Türk dilleri de¤iflik dönem ve çevrelerde Göktürk, So¤d, Uygur, Mani, Brahmi, Tibet, Süryani, Arap, Grek, ‹brani, Ermeni, Latin ve Kiril (Slav) alfabeleri gibi bafll›ca on üç de¤iflik alfabeyle yaz›lm›fl ve yaz›lmaktad›r. Türk dilinin 8. yüzy›ldan günümüze kadar bu kadar farkl› alfabelerle yaz›lm›fl ve yaz›lmakta olmas› Türk halklar›n›n göçler ve fetihler nedeniyle çok genifl co¤rafi alana yay›lm›fl, çeflitli uygarl›k çevrelerine girip ç›km›fl, de¤iflik din ve kültürleri benimsemifl ve kabul etmifl olmalar› ile aç›klanabilir. Bugün bile Türk dilleri üç ayr› alfabeyle yaz›lmaktad›r: Latin alfabesi (Türkçe), Kiril alfabesi (Eski Sovyetler Birli¤inde konuflulan Türk dilleri) ve Arap alfabesi (Yeni Uygurca). Türklerin ‹slâmiyeti kabulünden sonra kullan›lmaya bafllanan Arap alfabesi, 10.-20. yüzy›llar aras›nda varl›¤›n› sürdürmüfltür. Türk dilinin Karahanl›, Harezm, Ça¤atayca ve O¤uzca dönemlerine ait metinler Arap alfabesiyle yaz›lm›fl; K›pçakça dil ürünleri ise Arap, Latin ve Ermeni harfleriyle kaleme al›nm›flt›r. Nadejda Özakda¤ • 135 Ermeni alfabesi 5. yüzy›l bafllar›nda Masrob Mafldots taraf›ndan oluflturulmufltur. Bu alfabe, 14. yüzy›l itibar›yla Türkçe yazma eserlerde, 18. yüzy›ldan itibaren Türkçe basma eserlerde yayg›n olarak kullan›lm›fl, 20. yüzy›l›n ilk y›llar›nda Türkçenin yaz›m›nda ifllekli¤ini kaybetmifltir. Türkçe, Ermeni harfleriyle özellikle, bat› Ukrayna (Polonya)’da yaflayan Ermeni ve K›pçak halk› ile Osmanl› ‹mparatorlu¤u ve Türkiye Cumhuriyeti tebaas› olan Ermeniler taraf›ndan yaz›lm›flt›r (Pamukciyan 2002: XI-XII; Tekin 1997: 110; Tekin 1984: 6.). 14. yüzy›ldan 19. yüzy›la kadar yaklafl›k alt› yüz y›ll›k bir dönemde meydana getirilmifl olan Ermeni harfli Türkçe yazma eserler; din, hukuk, dil, tarih, edebiyat, felsefe, do¤a bilimleri ve ziraat alanlar›ndad›r. Türkçe eserler; Türkiye’de ‹stanbul, Diyarbak›r, Edirne, Erzurum, Sivas, Tokat, Ankara, Van, Süleymanl› / Kahramanmarafl, Bursa, Gümüflhane vb. flehirlerde; K›pçakça olanlar ise Türkiye d›fl›nda St. Petersburg, Astrahan, Eçmiyadzin, Kalküta, Kamenets-Podolsk, Lviv (Rus. Lvov), K›r›m gibi çeflitli flehirlerde yaz›lm›flt›r (Pamukçiyan 2002). Ermeni Harfli K›pçakça metinlerde kullan›lan Ermeni alfabesi; 31’i ünsüz, 7’si ünlü olmak üzere 38 harften oluflmaktad›r. Ukrayna Ermenileri, Ermeni yaz›s›n›n bat› varyant›n› kullanm›fllard›r. Bu alfabe, K›pçakçan›n özellikle ünlü sistemini net olarak vermedi¤i gibi ünsüz sisteminin özelliklerini de tam olarak yans›tmamaktad›r. / o / sesi, iki sembolle (Ο ο, ∩ ∩) gösterilmektedir. ∩ ∩, kelime bafl›nda / vo- / ses grubunu, kelime içinde / -o- / sesini karfl›lamaktad›r. / e / sesi için de iki sembol ( ) kullan›lm›fl. kelime içinde aç›k e, ise kelime bafl›nda ye-, kelime içinde kapal› e olarak kullan›lm›fl. / u / sesi için ayr› bir sembol kullan›lmam›fl; bu sesi, ∩ ve L iflaretlerinin birleflmesinden oluflan ∩ L karfl›lar. / ö / ve / ü / ünlüleri alfabede bulunmad›¤› için Türkçe kelimelerin yaz›m›nda yine baz› sorunlar ortaya ç›kmaktad›r. / ö / ve / ü / ünlüleri metinlerde / o / ve / u / olarak geçmektedir. Metinlerde / a /, / o /, / u / ünlüleri ince / ä /, / ö /, / ü / ünlüleri için de kullan›ld›¤›ndan geçen flekillerin harf eksikli¤inden mi böyle yaz›ld›¤›, yoksa telaffuzlar›n m› verilmek istendi¤ini tespit etmek güçtür. Bu seslerin do¤ru de¤erlerinin tespit edilmesinde ço¤unlunla kelimenin tarihî geliflim seyrinin bilinmesi önemlidir. Baz› ünsüzler için de iki sembol kullan›lm›fl. Bu ünsüzlerden biri ön damaks›l di¤eri ise art damaks›l olmak üzere ayr› sembollerle verilmifltir. Ancak sa¤lam bir kaideye ba¤l› olmadan / k’ /, / t’ / art damaks›l ünsüzler / k /, / t / ön damaks›llar›n yerine kullan›lmaktad›r. Örne¤in, bir kelime iki flekilde de yaz›ld›¤› görülür: (kun ~ k’un “gün”, kel- ~ k’el- “gel-”, ata ~ at’a “baba” vb.). Kelimelerin iki flekilde yaz›l›fl› zorluk yarat›r. Çünkü ünsüzün ne zaman ön damaks›l ne zaman art damaks›l olarak kullan›ld›¤› ay›rt edilemez. 136 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Söz varl›¤› Ermeni K›pçakças›nda sözdizimsel bak›mdan genel Türk dilinden sapmalar görülür. Bu alan›n en tipik özelli¤i, Ermeni ve Slav dillerinden ödünçlemeler içermesidir. Çeviri yoluyla giren bu yap›lar, Ermeni harfli K›pçakçay›, di¤er K›pçak metinlerinden ay›r›r. Bunun yan› s›ra Farsça sözdiziminden ödünçlemeler de s›k s›k kullan›l›r. K›smen yüklemin sonda bulundu¤u cümlelere rastlansa da cümlenin bu temel ö¤esi, s›kl›kla cümle bafl›nda ve ortas›nda yer al›r. Kelime gruplar›ndaki en tipik özellik ise, tamlayan ve tamlanan›n yer de¤ifltirmesidir (daha genifl bilgi için bk. Kasapo¤lu Çengel 2012: 61-64). Bu dilin temel söz varl›¤›, Türkçe (K›pçakça) kelimelerle birlikte Farsça ve Farsça arac›l›¤›yla giren Arapça kelimelerden oluflur. Türkçe söz varl›¤›, Codex Cumanicus ile oldukça yak›nd›r. Arapça ve Farsça al›nt›larda, Osmanl›can›n etkisi vard›r. Bunu, Lehçe, Ukraynaca gibi Slav kökenli al›nt›lar izler. Ermenice ve Rusça kelimeler ise oldukça s›n›rl›d›r (Clauson 1971: 8-9). Birkaç örnek vermek gerekirse: Arapça sözcüklerden örnekler: adam <âdam “adam”, amanat <amanat “emanet”, din <din “din”, caza <caza “ceza”, cuvap <cawäb “cevap”, sabap <sabab “sebep”, flukur <flukr “flükür”, zaman <zaman “zaman”, zaytun <zaytün “zeytin” vb. Farsça al›nt›lardan örnekler: baha <baha “paha, fiyat”, barabar <bar-a-bar “beraber”, düflman <doflman “düflman”, can <can “can”, friflta <fereflte “melek”, hafta <hafte “hafta”, padflah <pödeflah “padiflah”, poflman <pafliman “piflman”, zera <zira “zira”, zindan <zendân “zindan” (Arapça ve Farsça al›nt›larla ilgili bk. Tryjarski 2000: 301326). Ermenice ödünçlemeler: Dinî kelimelerden oluflur: surp “kutsal”, arak‘al “havari”, zinavor “asker”, k‘ahana “papaz”, Awedaran “‹ncil”, hayrabed “patrik” vb. (daha fazla bilgi ve örnek için bk. Tryjarski 1993: 59-111). Lehçe, Ukranca ve Ermeniceden giren kelimeler, genellikle Türkçe et- yard›mc› fiiliyle kullan›larak birleflik fiil teflkil eder: nalojit et- (nalojit Leh. / Ukr.) “taahhüt etmek”; zastupit et- (zastupit Leh. / Ukr.) “vekâlet etmek”; pampasel et- (pampasel Erm.) “yermek, elefltirmek”. Türkçe fiil isimlerinin de zaman zaman et- yard›mc› fiiliyle kullan›ld›¤› görülür: tölöv et- “ödemek”; sorov et- “sormak”. 2. Ermeni Harfleriyle K›pçakça yaz›lm›fl belgeler Ermeni harfli K›pçakça metinler, 16.-17. yüzy›llarda Ukrayna’da Kamenets-Podolsk ve Lvov’da yaz›lan eserlerden bilinmektedir. Türkiye’de ve yurt d›fl›nda Ermeni harfli K›pçakça metinler ve bu dille konuflan halk› üzerine yap›lan çal›flmalar az- Nadejda Özakda¤ • 137 d›r. Çal›flmalar›n az olmas›na ra¤men yine de 16.-17. yüzy›llardaki K›pçak Türkçesi hakk›nda genel bir bilgi vermektedir. Ermeni ve K›pçak halk› kendilerinden sonra çok zengin bir yaz›l› miras b›rakt›lar. 1521-1669 y›llar› aras›nda yaz›lan ve günümüze kadar muhafaza edilen 112 eser bulundu¤u bilinmektedir (Garkavets / Khurshudian 2001: XIX). Ermeni harfleriyle K›pçakça yaz›lm›fl belgeler, ekonomik, politik ve kültürel hayat›n alanlar›n› kapsar. Bu eserler, konular›na göre flu flekilde tasnif edilmifltir (Garkavets 1979: 6; Garkavets / Khurshudian 2001: 595-601): 1. Kronikler (tarihî vakayinameler) 2. Hukuk belgeleri ve mahkeme tutanaklar› 3. Filolojik eserler 4. Edebî eserler 5. Dinî eserler 6. Do¤a bilimleriyle ilgili eserler Hukuk belgeleri ve mahkeme tutanaklar›n›, dua kitaplar›n›, Zeburlar›, azizlerin hayat hikâyesini, vaazlar›, Aziz Paul’un mektuplar›n›, kronikleri, filolojik eserleri içeren koleksiyon bugün çeflitli kütüphanelerde muhafaza edilmektedir. 3. K›pçak Türklerinin Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Durumu XIII. yüzy›ldan itibaren kendi aralar›nda iliflkiler kuran Ermeniler ile K›pçaklar, ticaret ve zanaat gibi kazanç alanlar›nda birlikte yer alm›fllard›r. Bu sebeptendir ki beraber yaflaman›n dil ve kültür üzerindeki etkileflimini gözler önüne sermektedir. K›pçaklar›n zamanla H›ristiyanlaflt›klar› ve hatta Gregoryen mezhebini kabul ettikleri; yapt›klar› evliliklerle de Ermenilerle iyice kar›flt›klar› belgelerden anlafl›lmaktad›r. Dolay›s›yla, ortak yaflam alanlar› paylaflan, ayn› sosyokültürel alanda bir araya gelen Ermeniler ve K›pçaklar birbirlerinin kültürlerinden de fazlas›yla etkilenmifl olmalar› kaç›n›lmazd›r. Türk ve Ermeni iliflkilerinin kültürel ba¤lamda incelenmesi iki toplum aras›nda sosyal, ekonomik ve kültürel ba¤lar›n varl›¤›n› ortaya koyacakt›r. Çünkü tarih, insanlar aras›nda ay›r›c› de¤il ayn› zamanda birlefltirici bir rol de oynamaktad›r. Uzun süre bir arada yaflam›fl iki farkl› etnik ve dinî toplumun sosyolojik ve kültürel aç›dan birbirlerine benzeflmeleri do¤al bir süreç olarak kabul edilmektedir. Tarih gösteriyor ki, Bat› Ukrayna’da, Polonya’da, K›r›m’da ve di¤er ülkelerde Türkler ile Ermeniler ortak dil, medeniyet, hatta din ve yaz›ya sahip olmufllard›r. Ba¤lar› o kadar kuvvetli olmufl ki, dualar›n› bile Türkçe yazm›fllard›r. 138 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 1618’de Ukrayna’n›n Lvov flehrinde Alg›fl Bitigi (Dua Kitab›) adl› dua kitab› Ermeni alfabesi ile Türk dilinde yaz›ya al›nmas› Türklerin Ermeni-Gregoryen dinini yahut Ermenilerin Türk dilini kendilerine “hayat dili” olarak kabul ettiklerini gösterir. 16.-17. yüzy›llarda Ermeni mahkemelerinde Türk dillinin kullan›lmas› ise ayr› bir önem tafl›maktad›r. 16.-17. yüzy›llarda yaflayan halk›n kay›t alt›na al›nan mahkeme defterlerindeki belgelerden sadece dinleri ve dilleri aç›s›ndan de¤il ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerini de ele almak gerekir. Son y›llarda, bu halk›n nas›l bir yaflam sürdü¤ü, ne ile u¤raflt›¤›, hayat standartlar›n›n nas›l oldu¤u vs. gibi konular, bu halka olan ilgiyi artt›rmaktad›r. Bu bildirideki amac›m›z, çok ayr›nt›ya girmeden, hukukî ve ticarî belgeler, vasiyetnameler ve evlilik öncesi sözleflmelerden hareketle söz konusu belgelerin önemine dikkati çekmek, K›pçak Türkçesi ve bu dili kullanan halk›n ekonomik, sosyal ve kültürel yönleri ile ilgili bilgi vermektir. Üzerinde duraca¤›m›z ticarî belgelerden (borç anlaflmas›, ba¤›fl yapma (alma), yap›lan sat›fllar›n ve masraflar›n raporlar› vs.) tüccarlar›n ne al›p satt›klar›, nereden ve kimden mal ald›klar›, ald›klar› veya satt›klar› mal›n ne oldu¤u, maddî durumlar› vs. gibi konularda bilgi edinmek mümkündür. Söz konusu belgelerden, özellikle Lvov ve Kamenets flehirlerinde flehir belediyesi ile birlikte, flehir çarfl›s›, kiliseler, ma¤azalar, hamamlar, fakirler bar›na¤›, su de¤irmenleri, ar› kovanlar›, atölyeler, okullar vs. Ermenilere ait idi. 16.-17. yüzy›llarda Ermeni ve K›pçak halk›n›n ço¤unun flehirde yaflamalar›, yo¤un ticarî faaliyetlerde bulunmalar›, ülkenin ekonomik hayat›nda aktif bir flekilde yer almalar›, flüphesiz maddi durumlar›n›n da iyi oldu¤una iflaret etmektedir. ‹nsanlar›n yaflam düzeyi ve maddî durumlar› hakk›nda bilgi edinmemizi sa¤layan bir gösterge de onlar›n sahip olduklar› gayrimenkullerdir. Bir ailenin veya bir kiflinin ne gibi mallara sahip oldu¤unu genellikle ya düzenlenen borç senetlerinden ya da vasiyetnamelerden ö¤reniyoruz. Örne¤in, ald›klar› borcu ödeyememe durumunda sahip olduklar› mal›n› mülkünü ipotek olarak verirler. (…) ben, Yovanes, Hrepsime ad›nda annemle birlikte, pan Mihno’ya rehin olarak oturdu¤umuz ve Haçko Z›mrut ile Seratli Sahag’›n evlerinin aras›nda bulunan evimizi, ayn› flekilde rahmetli Miholayec’in ve Romaflko’nun o¤lu Vartan’›n ma¤azalar›n›n aras›nda bulunan tafltan yap›l› ma¤azam›z› da yaz›yoruz. Burada, flehirde oldu¤u gibi baflka yerlerde de bulunan bütün mal varl›¤›m›z›, menkul ve gayrimenkulleri de yaz›yoruz, (...) (Garkavets 2002: 879) Nadejda Özakda¤ • 139 Ticarî ve vasiyet belgelerden sadece ailelerin maddî durumlar› de¤il, kad›nlar›n durumlar› ile ilgili bilgiye de sahip oluyoruz. Kad›nlar›n, erkekler gibi bir evi ya da bir dükkân› baflkas›na kiraya verebildikleri veya bir baflkas›ndan kiralayabildikleri veyahut bir mal almak istediklerinde sat›n alabildikleri görülmektedir. Bu durum kad›nlar›n sadece maddi durumlar›n› de¤il, hukukî haklar›n›n oldu¤unu da göstermektedir. Bu konuyla ilgili Töre Bitigi (Kanun Kitab›) baflta olmak üzere, vasiyetnameler, evlilik öncesi veya evlilik s›ras›nda yap›lan sözleflmeler, borç senetleri ve aile hukukunu ilgilendiren di¤er belgeler, 16.-17. yüzy›llarda yaflayan kad›nlar›n hukukî düzeni aç›s›ndan önemli bir malzeme sunmaktad›r. Töre Bitigi’nin giriflinden de anlafl›ld›¤› üzere herkesin, yani kad›n ve erkeklerin haklar› eflittir. Töre Bitigi flöyle bafllamaktad›r: “Mahkemeye gelen herkese, zengin veya fakire, genç veya yafll›lara, yetimlere ve dul kad›nlara, hak isteyen herkese eflit davranmal›d›r. Önce Tanr›’ya sonra Beyimiz Polonya (Leh) kral›na emin ediyoruz ki, onlara ve halk›m›za sad›k kalaca¤›z ve herkese eflit davranaca¤›z”. Söz konusu belgelerden ailelerin medenî durumlar›, kaç çocu¤a sahip olduklar›, bu çocuklar›n öz veya evlatl›k olmalar› ile ilgili bilgiler edinmek mümkündür. Ailelerde erkek çocuk say›s› k›z çocuklara oranla daha fazla oldu¤u görülmektedir. Fakat kimi ailelerde sadece erkek çocuklar›n, kimi ailelerde tek k›z çocu¤unun oldu¤u, hatta kimi ailelerde de öz çocuklar› olmay›p evlatl›k ald›klar› görülmektedir. Çocuk say›lar›n› vasiyet belgelerinden tespit edebiliyoruz, çünkü 16.-17. yüzy›llardaki kanunlara göre mal paylafl›m› k›z ve erkek kardefller aras›nda eflit olarak yap›lmaktayd› (Töre Bitigi, Madde 115), bu durumda vasiyet belgelerinde k›z ve erkek çocuklar›n say›lar› aç›k bir flekilde verilmektedir. Örne¤in, 17 Aral›k 1629’da kaydedilen Starosta Bay Yakub Zahnoviç’in Vasiyetnamesi adl› belgede ailenin ikisi k›z, üçü erkek, befl çocu¤u oldu¤u, 18 Aral›k 1669’da kay›tlara geçen di¤er bir vasiyet belgesinden ailenin iki o¤ulu oldu¤unu ö¤reniyoruz. 13 Temmuz 1609’da kay›tlara geçen Starosta Mihno’nun vasiyrtnamesinin aç›lmas› adl› belgede ise, Mihno adl› kiflinin kendi çocuklar›n›n olmad›¤›, vasiyetnamede bütün mal varl›¤›n› evlat edindi¤i o¤luna b›rakt›¤› belirtilmektedir. Uygur vasiyetnamelerine bak›ld›¤›nda, miras paylafl›m›n›n o¤ullar aras›nda yap›ld›¤› dikkati çeker. Varisler aras›nda k›z evlatlar geçmemektedir. Buna göre Uygurlarda kanunî mirasç›lar aras›nda k›z evlatlar›n›n bulunmad›¤› söylenebilir. K›zlar evlenirken baba evinden sadece çeyiz almakla yükümlüydüler (Özyetgin 2005: 116). K›pçaklar›nda ise, e¤er baba hayattayken k›z›n› evlendirdiyse, evlenen k›z çocu¤una ne baba ne de anne miras›ndan pay verilmemektedir. Çünkü anne ve baba, k›zlar›na evlenirken (mirastan) çeyiz olarak vermifllerdir. E¤er ebeveynler vasiyetlerin- 140 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe de k›zlar›na bir fley b›rakmad›larsa, k›z çocu¤u önceden verdikleriyle kalmaktad›r. (Garkavets 2002: 765; Töre Bitigi, Ek Madde 73). Ermeni harfleriyle K›pçakça yaz›lm›fl vasiyet belgelerinde ise varisler aras›nda k›z evlatlar›n›n da yer ald›¤› görülmektedir. Buna göre k›zlar ve erkekler aras›nda fazla bir ayr›m yap›lmad›¤›n› söyleyebiliriz. Hatta k›z evlatlar›n›n daha k›ymetli oldu¤u da dikkati çekmektedir. Örne¤in, Bay Kaspar-Rabiçka’n›n haz›rlad›¤› vasiyetnamesi (Y. Dashkevich, E. Tryarski 1974: 121 / / Garkavets 2002: 959) baba o¤ul aras›nda tart›flmaya neden olur. Bay KasparRabiçka miras›n›n büyük bir bölümünü k›z›na b›rakmak ister. Dolay›s›yla o¤ul babas›n›n verdi¤i karar› kabul etmeyerek flöyle der: Men da o∫lu dugul men barçan› v›z›na ç›var›yir? “Ben onun o¤lu de¤il miyim ki, her fleyi k›z›na veriyor?” Çeyizden bahsetmiflken, Ermeni harfli K›pçak Türkçesi belgelerindeki çeyiz konusuna da k›saca de¤inelim. Tarihten de bilindi¤i üzere çeyiz Türk kültürü içerisinde önemli bir yere sahiptir. Türk kültüründe çeyiz, verildi¤i zamana ve ailenin maddî durumuna göre çeflitlilik göstermektedir. Dolay›s›yla bütün Türk halklar›nda oldu¤u gibi Ermeni ve K›pçak halk› aras›nda da çeyizin önemli bir yeri oldu¤u belgelerden anlafl›lmaktad›r. Çeyiz hem k›z›n hem de ailenin zenginli¤inin bir göstergesidir. Çeyiz ile ilgili bilgiye, Ermeni harfli K›pçak Türkçesi ile yaz›lan belgelerden sadece evlilik öncesi sözleflmelerde rastlanmaktad›r. Evlilik öncesi sözleflmelerde k›z evlad›na ailesi taraf›ndan verilen çeyizin listesi verilmektedir. Daha önce de belirtti¤imiz gibi Ermeni ve K›pçak toplumunun ekonomik yap›s›n›, özellikle borç senetleri, vasiyetnameler, evlilik öncesi sözleflmeler vb. belgeler göstermektedir. Bu belgeler az da olsa bir bölgenin ekonomik yap›s›n› aç›klamam›za yard›mc› olabilece¤i gibi, yine ayn› döneme ait tercihleri de ortaya koyabilmektedir. Bu aç›dan bak›ld›¤›nda bir evlilik öncesi sözleflmesindeki çeyiz listesi, bize insanlar›n yaflad›klar› dönem itibariyle giyim-kuflam tercihlerini ve zevklerini sunmaktad›r. Çeyize yans›yan kumafllar, giyim eflyalar› ve di¤er eflyalar ele al›narak, 16.-17. yüzy›llardaki Türk ve Ermeni kad›n›n›n giyim-kuflam› hakk›nda az çok bir de¤erlendirme yapmam›z mümkündür. Bu belgelerde çeyiz söz konusu oldu¤unda kad›nlar›n giyim-kuflam› geçmektedir, erkeklerin giyim-kuflam› ile ilgili bilgi yoktur. Sadece erkeklere hediye olarak verilen yakutlu yüzük ve alt›n kupa geçmektedir. Giyim-kuflamda tercih edilen k›yafetlerin kumafl çeflitleri, süsleri, tak›lar› ailenin sosyoekonomik durumunu ortaya koymas›nda önem tafl›maktad›r. Burada bir belgedeki çeyiz listesini vermekle yetinece¤iz. 2 bramka “ince örülü iki adet ip, flerit”; 3 çepets “üç adet bafll›k”; 1 z›nc›l vz›l floruluv 200 “200 k›z›l florin de¤erinde bir adet zincir”; Nadejda Özakda¤ • 141 1 manella v›z›l floruluv 100 “100 k›z›l florin de¤erinde bir adet bileklik”; 5 belbah kumufl som tafli 20 “20 som tafl› (grivna) de¤erinde befl adet gümüfl kemer”; 10 ton ipak vumafli saten adamaflka “damasko (fiam kumafl›), saten ve ipek kumafl›ndan dikili 10 adet elbise”; 1 fluba “bir kürk”; 2 mentlik “iki jüpon”; av oprav “beyaz iç çamafl›r›”; maya min floru da menim yar›m ovumu “damat için nakit olarak 1000 florin ve evimin yar›s›”. (Dashkevich, Tryjarski 1970: 74) 16.-17. yüzy›llarda düzenlenmifl evlilik öncesi sözleflmeler, ailelerin maddî durumlar› hakk›nda bilgi edinmemize yard›mc› olmaktad›r. V. Gregoryan, bu sözleflmelerin, ancak zengin s›n›fa mensup aileler taraf›ndan düzenlenebilindi¤ini, evlenecek çocuklar›na yüklü miktarda nakit para, mücevherat ve pahal› giysileri sadece zengin ailelerin verebildiklerini belirtmekte ve buna örnek olarak 27 Ocak 1726’da Grigorets Dotera’n›n k›z› Anna’ya dü¤ün yapt›¤›n› ve oldukça zengin bir çeyiz (30 alt›n de¤erinde zincir, befl alt›n de¤erinde alyans yüzük, üç dizi inci, yakutlu ve incili alt›n tak›, de¤erli tafll› küpe vs., pahal› ve de¤erli giysiler, özellikle alt›n ifllemeli elbiseler, iç çamafl›r›, yatak tak›m› gibi) verdi¤ini kaydetmektedir (1980: 227). Yukar›da örnek olarak verdi¤imiz belgeden de görüldü¤ü üzere, 16.-17. yüzy›llarda yaflayan Ermeni ve K›pçak toplumunda evlenecek k›z›n çeyizi çeflitli mücevherat (de¤erli tafllarla süslü tak›lar, inci dizileri, alt›n ve gümüfl kemerler, alt›n süslü bafll›klar vs), gösteriflli giysiler (ipek, keten, saten vs. kumafllardan dikili elbise, etek vs.), kürkler ve üst giysiler (pardösü, kaftan), yatak tak›mlar›, pahal› kumafllar, hal›lar, belirli bir miktar nakit para vs.den oluflmaktad›r. Bunlara ek olarak bazen ev, dükkân gibi gayrimenkul mallar›n veya özel taahhütlerin dâhil edildi¤i görülmektedir. Örne¤in, k›z›n anne babas› yeni evlileri, belirli bir süreli¤ine kira almadan evlerinde oturtmalar› ve geçimlerini sa¤lamalar› gibidir. Belgelerdeki çeyiz listesine bak›ld›¤›nda Ermeni ve K›pçak ailelerin giyim-kuflamlar›nda do¤u ihtiflam›, görkemi ve parlakl›¤›na olan hevesleri gözden kaçmamaktad›r. Yine evlilik öncesi düzenlenen belgelerde saten eldivenin yer almas› dikkati çekmektedir. Belgelerde renk’avits at’lasov›y “saten eldiven” olarak kay›tlara geçmifltir. Türklerde giyim kültürünün köklü oldu¤unu, Türklerin bin y›l önce eldiven (eliglik “eldiven” DLT, IV / 177) kulland›klar›n›, hatta k›r›flm›fl giysilerini ütülediklerini Kâflgarl› Mahmud’dan ö¤reniyoruz. Türklerin bin y›l önce giydiklerini belge- 142 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe leyen bu bilgiler Türklerin uygar bir toplum oldu¤unun göstergesidir (Akal›n 2008: 108-109). Çeyizde saten eldivenin yan› s›ra el kürkünün de geçti¤i görülmektedir. El kürkü 1500’lü y›llarda ortaya ç›km›fl, 19. yüzy›l›n bafllar›na kadar kullan›ld›¤› görülmektedir. Kad›nlar el kürkünü sadece ellerini ›s›tmak veya so¤uktan korumak için de¤il, aksesuar olarak da kullan›rlard›. Ermeni ve K›pçak kad›nlar›n›n da kulland›¤›n› 1583 y›l›nda kay›tlara geçen bir evlilik öncesi sözleflmesinde 1 renk’af adamaflk’ov›y pot’fl›t’› “bir adet ipeksi el kürkü”; 1 renk’af ak’samitn›y r›fllar bla pot’fl›t’›y “bir adet kadife astarl› vaflakl› el kürkü” olarak geçmektedir. Çeyiz ile ilgili bilgilere, sadece evlilik öncesi sözleflmelerde rastlanmaktad›r. Bu belgelerin az olmas›na ra¤men (bizim ulaflabildi¤imiz dört belge) çeyiz olarak nelerin verildi¤ine dair bilgi edinebiliyoruz. Ancak, bu belgeler, isteme, niflan ve dü¤ün ile ilgili bilgi içermemektedir. Sadece V. Gregoryan’›n verdi¤i bilgilerden evlenmeden önce papaz›n gençlere kendi r›zalar› ile niflanlanmak ve evlenmek isteyip istemediklerini sordu¤unu, ondan sonra niflan yap›l›p dü¤ün günü belirlendi¤ini (1980: 233), ayr›ca çok zengin ve gösteriflli dü¤ün yapt›klar›n› ö¤reniyoruz. Bunun d›fl›nda evlilikle ilgili bilgiye sahip de¤iliz. Sonuç olarak, bir milletin varl›¤›, kültür zenginliklerinin yaflat›lmas›na ba¤l›d›r. Gelenek, görenek, örf ve âdetleri, giyim-kuflamlar› vb. ile bir hazine durumunda olan Türk milleti, bu zenginliklerini nesilden nesle devam ettirerek varl›¤›n› sürdürmektedir. Nitekim bir milletin varl›¤›, kültür de¤erlerinin muhafaza edildi¤inden bellidir. Ermeni harfli K›pçak Türkçesi ile yaz›lm›fl belgeleri genel olarak de¤erlendirecek olursak, 16.-17. yüzy›llarda yaflam›fl K›pçak-Ermeni halk›n›n hukukî, ekonomik ve kültürel durumlar› hakk›nda fikir verdi¤ini söyleyebiliriz. Son y›llarda Ortodoks (Gregoryen) inanc›ndaki K›pçak Türklerinin nas›l yaflad›¤›, neler yapt›¤›, yaflam standartlar›n›n nas›l oldu¤u, kültürleri vs. konular, bu halka olan ilgiyi de artt›rmaktad›r. Dolay›s›yla, var olan belgelerin incelenmesi, yeni belgelerin bulunmas› ve okunmas›yla birlikte Ortodoks (Gregoryen) inanc›ndaki K›pçak Türklerinin yaln›zca tarihi, dili ve / veya ekonomik durumlar› ile ilgili de¤il, yaflam tarzlar›, örf ve âdetleri, giyim-kuflamlar› ve di¤er kültürel yönleri ile ilgili konularda daha fazla bilgiye sahip olunacakt›r. Nadejda Özakda¤ • 143 Kaynaklar Akal›n, fiükrü Haluk (2008), Bin Y›l Önce Bin Y›l Sonra Kâflgarl› Mahmud ve Divanü Lugati’t-Türk, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Aynakulova, Gülnisa (2009), Ermeni K›pçaklar› m› Gregoryen K›pçaklar m›?, Millî Folklor Üç Ayl›k Uluslararas› Kültür Araflt›rmalar› Dergisi. C. 11. S. 84. K›fl / 2009, s.114126. Aynakulova, Gülnisa (2007), XVI-XVII. Yüzy›l K›pçak-Ermeni Belgeleri Ifl›¤›nda K›pçak Ermeni Cemaatinin Osmanl› Devleti ve Rusya ile Yapt›klar› Ticarî Faaliyetler, Hoflgörü Toplumunda Ermeniler, C. II, I. Uluslararas› Sosyal Araflt›rmalar Sempozyumu. Osmanl› Toplumunda Birlikte Yaflama Sanat›: Türk-Ermeni ‹liflkileri Örne¤i, Erciyes Üniversitesi Yay›nlar›, Kayseri, s. 227-238. Chirli, Nadejda (2010), Ermeni Harfli K›pçakça Belgelere Göre Kad›n Haklar›, 13-15 Ekim 2010 Uluslararas› Zeki Velidi Togan ve Türk Kültürü Bilgi fiöleni, TÜRKSOY&Afyon Kocatepe Üniversitesi, Afyon (bas›lmam›fl bildiri) Chirli, Nadejda (2005), Ermeni K›pçakças›nda Slavca Al›nt›lar Üzerine, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S.14, C.1, Adana, s. 137-151. Chirli, Nadejda (2005), Alg›fl Biti¤i Ermeni K›pçakça Dualar Kitab› (An Armeno Kipchak Prayer Book). SOTA Türkistan ve Azerbaycan Araflt›rma Merkezi, Haarlem, Hollanda Chirli, Nadejda (2008), Ermeni Harfleriyle K›pçakça Yaz›lm›fl Borç Senetleri, 20-25 Ekim 2008 VI. Uluslararas› Türk Dili Kurultay›, TDK, Ankara (bas›lmam›fl bildiri) Chirli, Nadejda (2009), Ermeni K›pçakças›n›n Söz Varl›¤› Üzerine, 5-6 Mart 2009, Kafkaslarda Türk Dili ve Kültürünün Etkileri Uluslararas› Çal›fltay›, Türk Dil Kurumu & Ardahan Üniversitesi & Ardahan Valili¤i, Ardahan (bas›lmam›fl bildiri). Chirli, Nadejda (2009), Ermeni K›pçakças›n›n Ses Özellikleri Üzerine, Türk Dünyas› Dil ve Edebiyat Dergisi, Yaz / 2005, S. 20, s. 75-90. Clauson, Sir Gerard (1971), Armeno-Qipcaq, Rocznik Orientalistyczny, T. 34. z.2, Wiesbaden, s. 7-14. Clauson, Sir Gerard (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Clarendon Press, Oxford. Dashkevich, Yaroslav, Tryjarski, Edvard (1970), Armyano - K›pçakskiye predbraçn›ye dogovor› iz Lvova (1598-1638), Rocznik Orientalistyczny, XXXIII/2, s. 67-99. Dashkevich, Yaroslav, Tryjarski, Edvard (1975), Drevneyfliy Armyano-K›pçakskiy dokument iz lvovskih kollektsiy (1583 g.) i izuçeniye bilingv predbraçn›h dogovorov lvovskih armyan, Rocznik Orientalistyczny, XXXVII/2, s. 33-47. Dashkevich, Yaroslav, Tryjarski, Edvard (1978b), Armyano-k›pçakskiye denejn›ye dokument› iz l’vova (konets XVI v. -1657 g.), Rocznik Orientalistyczny, T. 40. z.1. s. 49-69. 144 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Dashkevich, Yaroslav, Tryjarski, Edvard (1981), La Chronique de Pologne, Rocznik Orientalistyczny, T. 42. z.1. Wiesbaden. s. 5-26. Dashkevich, Yaroslav (1962), Armyanskiye kolonii na Ukraine v istoçnikax i literature XV-XIXvekov (istoriografiçeskiye oçerk), ‹zdatel’stvo akademii nauk Armyanskoy SSR, Yerevan. Dashkevich, Yaroslav (1981), Armyano-k›pçakskiy yaz›k XV-XVII vv. v osveflçenii sovremennikov (ob ispol’zovanii ekstalingvistiçeskix danmx dlya istorii tyurkskix yaz›kov), Vopros› Yaz›koznaniya, No. 5, s. 79-92. Dashkevich, Yaroslav (1983), Armyano-k›pçakskiy yaz›k: Etap› istorii. Vopros› Yaz›koznaniya, No. 1, s. 91-107. Deny, Jean (1957), L’armeno-Coman Et Les “Ephemerides” De Kamieniec (1604-1613), Otto Harrassowitz, Wiesbaden. Garkavets, Aleksandr, Khurshudian, Eduard (2001), Armenian-Qypchaq Psalter Written by Deacon Lussig from Lviv 1575-1580, Desht-i Qypchaq, Almaty. Garkavets, Aleksandr (2011) K›pchakskoye Pismennoye Naslediye: T. III, K›pçakskiy Slovar, Po Armyanopismenn›m pamyatnikam XVI-XVII vekov, Kitap Baspas›, Almat›. Garkavets, Aleksandr (1979), Konvergentsiya armyano-k›pçakskogo yazika k slavyanskim v XVI-XVIL vv., Nauka dumka, Kiev. Garkavets, Aleksandr (1987), K›pçakskiye yaz›ki: Kumanskiy i armyano-k›pçakskiy. ‹zdatel’stvo “nauka” Kazaxskoy SSR, Alma- Ata. Garkavets, Aleksandr (1988), Tyurkskiye Yaziki na Ukraine (razvitiye strukturi), Naukova dumka, Kiev. Garkavets, Aleksandr (1999), Urumi Nadazov’ya istoriya, mova, kazki, pisni, zagadki, prisliv’ya, pisemnipam ’yatki, Ukrainskiy kul’turniy tsentr, Alma-Ata. Garkavets, Aleksandr (2000), Urumskiy slovnik, Institut sxodoznavstva i mijnarodnix vidnosin “Xarkivs’kiy kolegium”, Tsenter Evraziys’kix Dosl›djen, ‘Deflt-› Kipçak’, Alma-ata. Garkavets, Aleksandr (2002), K›pchakskoye Pismennoye Naslediye: Katalog i tekst› pamyatnikov Armyanskim pismom, T. I, Deflt-i K›pçak, Almat›. Gregoryan, Vartan (1980), ‹storiya Armyanskih Koloniy Ukrain› i Polfli (Armyani v Podolii). ‹zdatel’stvo AH Armeniya SSR, Eçmiadzin / Ermenistan. Gronbeckh, K. (1942), Comanisches Wörterbuch (Codex Cumanicus), Einar Munksgaard, Kopenhagen. Grunin, Timofey (1967), Dokument› na polovetskom yaz›ke XVI v. (Sudebn›ye akt› kamenets- podol’skoy armyanskoy obflçin›) Transkriptsiya perevod predislovie vvedenie grammatiçeskiy kommentariy i glossariy T. I. Grunina (Pod.redaktsiyey E. V. Sevortyana. Statya Ya. R. Daflkeviça), ‹zdatel’stvo “Nauka”, Moskva. Nadejda Özakda¤ • 145 Kasapo¤lu, Çengel Hülya (2007), Ermeni Harfli K›pçak Türkçesiyle Yaz›lm›fl Töre Biti¤i ve Bu Eserdeki töre, yarg›, bitik Terimleri Üzerine, Gazi Türkiyat / Türklük Bilimi Araflt›rmalar› Dergisi, Güz 2007, S. 1, s. 77-96. Kasapo¤lu, Çengel Hülya (2009), Ermeni Harfli K›pçakça Söz Varl›¤› Üzerine Notlar Festschrift To Commemorate the 80th Anniversary of Prof. Dr. Talat Tekin ’s Birth. International Journal of Central Asian Studies.V. 13 The International Association of Central Asian Studies Korea University oflntemational Studies, s. 165-181. Kasapo¤lu, Çengel Hülya (2012), Ermeni Harfli K›pçak Türkçesi, Gazi Türkiyat / Türklük Bilimi Araflt›rmalar› Dergisi, Bahar 2012, S. 10, s. 17-81. Kowalski, Tadeuz (1929), Karaimische Texte im Dialekt von Troki, Nakladem Polskiej Akademji Um›ejçtnosc›, Warszawa-Krakow. Kr›mskiy, Agatan Efimoviç (1930), Tyurki ‹h Movi ta Literaturi. Kiiv. Kutalm›fl, Mehmet (2004a), Ermeni K›pçakças›nda Olumsuzluk fiekilleri, ‹lmî Araflt›rmalar, S. 17, Güz 2004. s. 133-141. Kutalm›fl, Mehmet (2004b), On the Armeno-Kipchak, Karadeniz Araflt›rmalar›, No. 2, May›s 2004, s. 35-43. Lewicki, Marian, Kohnowa, Renata (1957) Le version turque-kiptchak du Code des lois des Armeniens polonais d’apres le m. No 1916 de la Bibliothèque Ossolineum, Rocznik Orientalistyczny, T. 21, Wiesbaden. Musayev, K. M. (1964), Grammatika karaimskogo yaz›ka. fonetika i morfologiya, ‹zdatel’stvo “nauka”, Moskva. Özyetgin, Melek (2005), Orta Zaman Türk Dili ve Kültürü Üzerine ‹ncelemeler, Ötüken Neflriyat, ‹stanbul. Pamukçiyan, Kevork (2002), Ermeni Harfli Türkçe Metinler, Aras Yay›nc›l›k, ‹stanbul. Pritsak, Omeljan (1959), Das Armenisch-Kiptschakische. Philologiae Turcicae Fundemanta, Bd. 1, Wiesbaden, s. 74-87. Pritsak, Omeljan (1979), Ermeni K›pçakças›. Tarihî Türk fiiveleri (Çev. Mehmet Akal›n), Atatürk Üniversitesi, Ankara, s. 131-140. Schütz, Edmond (1961), An Armeno-Kipchak Print from Lvov, Acta Orientalia Hungarica, T. 13, f. 1-2, s. 123-130. Schütz, Edmond (1962), An Armeno-Kipchak Print from Lvov, Acta Orientalia Hungarica, T. 15, f. 1-3, s. 291-309. Schütz, Edmond (1968), An Armeno-Kipchak Chronicle on the Polish-Turkish wars in 1620-1621, Akadémiai Kiado, Budapest. Tekin, Talat (1984), Ermeni Alfabesiyle Türkçe. Tarih ve Toplum, C. 1, S. 4, Nisan 1984, s. 246-249. Tekin, Talat (1997), Tarih Boyunca Türkçenin Yaz›m›, Simurg Yay›nlar›, Ankara. 146 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Tryjarski, Edward (1968-1972), Dictionnaire Armeno-K›prchak d‘arres trois manuscripts des collections Viennoises, C. 1-4, Warszawa. Tryjarski, Edward (1993), Religious Terminology in Armeno-Kipchak. Journal of Turkology, V. 1, No. 1, Warsaw, s. 50-111. Tryjarski, Edward (2000), Arabic and Persian loan words in Armeno-Kipchak, Hasan Eren Arma¤an›, Türk Dil Kurumu, Ankara. s. 301-326. Osmanl› Anayasalar›nda Türkçe Tart›flmalar› Ahmet O¤uz* Girifl ‹slâm dininin meflveret anlay›fl›n› örnek alarak ve bunun üzerinden propaganda yaparak Meflrutiyet yönetimini savunan Yeni Osmanl›lar ve baflta Nam›k Kemal olmak üzere bu hareket, 1876 tarihlerine gelindi¤inde ‹stanbul’da bulduklar› Meflrutiyet taraftarlar›yla beraber harekete geçtiler. Dönemin sivrilen devlet adamlar› Midhat ve Süleyman Hüsnü Pafla’lar›n da deste¤iyle, genç padiflah Sultan II. Abdülhamit Han’a (1876-1909) Meflrutiyet’i ilan ettirmifllerdir. Meflrutiyet anayasas› yani Kanun-› Esasi, Osmanl› vatandafllar› aras›nda eflitlik hükmünü birçok maddede öne ç›karm›fl ise de özellikle E¤inli Said Pafla’n›n iste¤iyle Türkçe resmi dil olarak kabul edilmifltir. Anayasan›n on sekizinci maddesi devletin resmi dilinin Türkçe oldu¤unu ve mebus olman›n da memur olman›n da flart›n› Türkçe bilmeye ba¤lam›flt›r. Bu madde üzerinde Meclis-i Mebusan’da gayrimüslim mebuslarla Müslim mebuslar aras›nda memuriyete Türkçe bilmeden de girebilme konusunda özellikle sert tart›flmalara da sebep olmufl, ancak anayasan›n amir hükmüne dayanan Müslim mebuslar bu konuda Türkçeden taviz vermemifllerdir. Buradan anlafl›l›yor ki Osmanl› devletinin resmi bir dili vard› ve o da Türkçe idi. Osmanl› devletinin bu günkü anlamda ifada edersek e¤er birçok milleti bir arada tutan ve imparatorluk olarak nitelenen özelli¤inden dolay›, Türklerin hâkim oldu¤u ya da hâkim milletin dili olarak Türkçe’nin olup olmamas› son zamanlarda tart›fl›lan konular aras›ndad›r. Devletin tüm kanunlar›n›n yaz›l› metinler üzerine de¤il, * Dr. Ahmet O¤uz, Nevflehir Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü. Nevflehir. [email protected] 148 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe töre ve gelenekler hatta içtihatla yönetilmesi sonucu baz› kavramlar› günümüzdeki gibi yaz›l› metinler içinde ifade edilmesini beklemek yanl›fl olur. Roma ve / veya Bizans ‹mparatorlu¤unun topraklar› üzerinde nas›l ki Latince hâkimse, Roma / Bizans ‹mparatorlu¤una ilaveten Selçuklu ‹mparatorlu¤u’nun da miras›n› üzerinde tafl›yan Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Türkçe hâkimdi. Osmanl› ‹mparatorlu¤u, Türk-‹slâm kimli¤ini zaten kazanan Anadolu ile fetihlerle Türkleflen Rumeli’de uzun süren bir siyasi hâkimiyet kurmas›ndan dolay› an›lan bölgelerde Müslüman-Türk nüfus ço¤unlu¤u sa¤lanm›flt› ya da bask›n unsur Türk hâkimiyeti alt›ndayd›. Türkleflme ile kast edilen bu bölgelerdeki siyasi üstünlükle beraber, Türk dilinin an›lan sahada ortak dil olarak kullan›lmas›n› da ifade eder. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda bat›l›laflma olarak bilenen ve Tanzimat ferman›ndan sonras›n› kapsayan süreçte, devletin idari yap›s›nda farkl› bir anlay›fl kendini hissettirmeye bafllam›flt›r. Halka do¤ru inme ve yap›lanlar› halka anlatma e¤ilimi ortaya ç›km›flt›r. Hükümetin ilk ad›m› zaten gazete ile kendini göstermifl ve böylece devletin yönetti¤i vatandafl›na ulaflma iste¤i ilk meyvesini vermeye bafllam›flt›r. Bunu arkas› gelmeye bafllam›fl, Osmanl› ayd›nlar› kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri, hatta muhalefet edebilecekleri arac› bas›n olarak görmüfllerdi. Yeni Osmanl›lar olarak bilinen bu muhalefet, güçlenerek Osmanl› devletinde anayasal bir sürecin do¤mas›nda etkili olmufllard›r. Bas›n bu denli ilerlemesine ve taraftar bulmaya çal›flmas›na ra¤men, sade bir dil ve resmi dil ya da ‹mparatorlu¤un ortak dili gibi bir kavram telaffuz edilmemifltir. Belki de buna gerek duyulmam›flt›r. Ancak bas›nda yayg›n ve ortak dil olarak Türkçe kullan›lm›flt›r. Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Kanun-i Esasi’ye gelene kadar devletin resmi dilinin ifade edilece¤i bilinen her hangi bir yaz›l› metin bulunmamaktad›r. Osmanl› devletinin Türkçeyi devlet dili olarak kulland›¤›na dair bir bilgi vard›r. Önceleri Arapça olarak ç›kan fler’iyye sicillerinin Türkçe olarak yaz›ld›¤›na dair elimizde baz› veriler bulunmaktad›r.1 Bu örnek aç›kça göstermektedir ki, devlet içerisinde Arapça hâkim dil olmaktan ç›karak Türkçe onun yerini almaya bafllam›flt›r. Bu durum yukar›da ifade etti¤imiz Türkleflmek ve Türkçe ile ilgili görüflü do¤rular niteliktedir. 1. Kanun-i Esasi’de Türkçenin Yer Almas› Kanun-i Esasi metninde Türkçenin resmi dil olarak yer almas›, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun resmi dili var m› yok mu tart›flmalar›n› sonland›rm›flt›r. Bizim as›l üze1 ‹smail Hakk› Uzunçarfl›l›, Osmanl› Devletinin ‹lmiye Teflkilât›, TTK yay›nlar›, Ankara 1984, s. 109. Ahmet O¤uz • 149 rinde durmam›z gereken konu çok uluslu bir imparatorlu¤un anayasas›nda bunun nas›l uygulama alan› buldu¤u üzerine olacakt›r. Sultan II. Abdülhamit, bir Kanun-i Esasi yazma görevini içinde gayri Müslimlerin de oldu¤u bir komisyona vermifltir. Her ne kadar komisyon da Osmanl›n›n geleneksel olarak uydu¤u Müslim- gayr› Müslim oran› üç te bir fleklinde olsa da resmi dil veya Türkçe üzerinde komisyonda görüfl ayr›l›¤› oldu¤una dair elimizde kati delil bulunmamaktad›r. Midhat Pafla’n›n baflkanl›¤›n› yapt›¤› komisyonda Nafia müsteflar› ve fiuray› Devlet üyesi Odyan Efendi, Hariciye Müsteflar› Alexandr Karatodori ve Galatasaray Lisesi müdürü olan Sava Pafla gibi dönemin etkili isimlerin oldu¤u bir komisyondan böyle bir karar geçmifltir. Türkçenin resmi dil olarak anayasada yer almas›n›n as›l etkisi hatta önemi Meclis-i Mebusan’daki tart›flmalarda ortaya ç›km›flt›r. Kanun-i Esasi’nin amir hükmünce aç›lan bu ilk Osmanl› Meclis-i Mebusan’n›nda mebuslar›n konuflmalar› dikkatli bir flekilde incelendi¤i takdirde özellikle Müslüman-Türk mebuslar›n Türkçe üzerine ne derece hassas olduklar› görülmektedir. Zab›t cerideleri de incelendi¤inde bu zaten görülecektir. 2. Birinci Meflrutiyet Meclisinde Türkçe Tart›flmalar› Meclis-i Mebusan’›n Müslim ve gayri Müslim mebuslar›n› karfl› karfl›ya getiren baz› konular vard›. Örne¤in bölgeler aras› farkl›l›klar ve bu farkl›l›klar› su yüzüne ç›karan bir baflka konu da Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun anayasas›na göre resmi dili olan Türkçe’nin uygulanmas›yla ilgilidir. Bu konuda mebuslar aras›nda tart›flma ç›km›fl bu da oluflturulmak istenilen ‹ttihad-› Osmanî anlay›fl›na ters düflmüfltür. Dolay›s›yla Meclis-i Mebusan'da dil ile ilgili tart›flmalar Kanun-i Esasi’nin ulaflmak istedi¤i Osmanl›c›l›k ilkesiyle uyuflmam›flt›r. Bu konuda ilk tart›flma padiflah›n aç›l›fl nutkuna verilecek cevapta gündeme gelmifltir. Vasilâki Efendi, bu zamana kadar padiflah›n her milletin dilini ve mezhebini muhafaza etti¤inin yaz›lmas›n› istemifltir. Reis, “…bir millette bir dil olur…” diyerek farkl› dillerin meclis gündemine gelmesine karfl› ç›km›flt›r. Türkçe bilmediklerini ya da az bildiklerini iddia eden gayri Müslim mebuslarla Müslim mebuslar aras›nda büyük tart›flmalar yaflanm›flt›r. Sebuh Efendi, “…baflka yerlerde kendi dillerinde ayin yapman›n da yasakland›¤›n› kendileri ad›na bir teflekkürün burada bulunmas›n› istemifltir. Rasim Bey, Kanun-i Esasi, Türkçe bilmeyi ister, dil tart›flman›n burada gere¤i olmad›¤›n›…” söylemifl ve dil ile ilgili problemin çözümünü sonraya b›rakal›m önerisi, mecliste kabul edilmifl ve tart›flma da böylece son bulmufltur.2 Dil tart›flmas› Osmanl›c›l›k alt›nda gizlenen di¤er bütün konular›n da su 2 Meclis-i Mebusan Zab›t Ceridesi I (1877-1878), (yay. haz. Hakk› Tar›k Us), Vakit Matbaas›, ‹stanbul 1939, s. 52. 150 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe yüzüne ç›kmas›na sebep olmufltur. Bu tart›flma bazen geçmifle dönük teflekkür mahiyetinde, bazen de geçmiflte verilen haklar›n sürdürülmesi olarak gündeme gelmifltir. Vasilâki Efendi, dil konusuna bir baflka oturumda tekrar gündeme getirmifltir. “Bu konuyu tekrar gündeme getirmesindeki niyetinin milletleri korudu¤u için padiflaha teflekkür oldu¤unu, e¤er bu teflekkürü yapmazsak tarihimizin en parlak sahifesini y›rtm›fl oluruz.” demifltir.3 Erzurum mebusu Hamazasb Efendi de gayrimüslimlere kendi dillerini kullanma haklar›n›n verilmesi yönünde görüfl öne sürmüfltür. Türkçe okuma yazma bilmeyenlerin köylerde okuryazar olmamas›ndan dolay› bunlar›n parayla adam tutmas› gerekece¤ini söylemesine ra¤men Nakkafl Efendi, “Bunu Efendiler tasdik etti.” diyerek Türkçe’den baflka dilin kullan›lmas›n› istememifltir. Vilayet nizamnamesinin altm›fl yedinci maddesinde aza seçileceklerin okuryazar olmas› istenmifltir. Hangi dilde okuryazar oldu¤u konusu kanun metninde yer almam›flt›r.4 Suriye mebusu Nakkafl Efendi, cemaat meclisleri içerisine ait olduklar› milletlerin lisan›n› sokmak isterse de reisin karfl› ç›kmas›yla konunun tart›fl›lmas›na bile izin verilmemifltir.5 Suriye mebusu Nakkafl Efendi, devletin resmi dilini aza seçileceklerin ö¤renmesi gerekti¤ini vurgulam›flt›r.6 Meclis-i Mebusan’da Türk mebuslar›n gayretleriyle Türkçe’den baflka dilin resmi dil olarak resmileflmesine izin verilmemifltir. Belediye nizamnamesinin altm›fl ikinci maddesinde okturava diye bir kelime kullan›lm›flt›r. Hicaz mebusu Seyyid Abdullah Efendi “Türkçe konuflun hepimiz anlayal›m.”7 sözünden Türkçe’nin ortak dil olarak kullan›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. Bu konuflma ortak dil olarak Türkçenin olmas› gerekti¤inin bir iflareti say›labilece¤i gibi Müslüman mebuslarda dil bilincinin henüz geliflmemifl oldu¤unu da anlafl›lmaktad›r. En az›ndan bunlar daha meclise dil konusundaki düflüncelerini yans›tacak kadar iflin fark›nda olmad›klar› anlafl›lmaktad›r. Suriye mebusu Hac› Hüseyin Efendi, “‹yi Türkçe bilmiyorum özrüm makbuldür.” diyerek konuflmas›na devam etmifltir.8 Suriye mebusu, Arap oldu¤unu vurgulam›flt›r ve buna di¤er mebuslar bir itirazda bulunmam›flt›r. Görülüyor ki, mecliste Türkçe resmi dil olmas›na ra¤men dil konusunda her hangi bir zorlamada bulunulmam›flt›r. Ancak yeri geldikçe de bu hassasiyet ön plana ç›km›flt›r. 3 4 5 6 7 8 MMZC, I, s. 73. Düstur, 1289, s. 220. MMZC, I, 128. MMZC, I,72. MMZC, I, 119. MMZC, I, 177. Ahmet O¤uz • 151 Solidi Efendi, her tarafta Türkçe bilinmedi¤ini aza seçerken Müslim ve gayri Müslim ay›r›m›n›n kald›r›lmas› ve ço¤unlu¤un aday›n›n seçilmesini istemifl ama bu kabul edilmemiflti. Belediye meclislerine Türkçe bilmeyenlerin de al›nmas›n› isteyen ‹stanbul mebusu Sebuh Efendi'ye Erzurum mebusu Ahmed Muhtar Efendi: “Meclis-i idarelere Türkçe bilmeyi de¤il okumay› dahi tahsis ettik.” diyerek karfl› ç›km›flt›r.9 Buradan anlafl›l›yor ki mebuslar›n anlafl›l›r bir Türkçe lisan›yla konuflmalar› beklenmektedir.10 Gayrimüslim mebuslar, üst kimlik olan Osmanl› kimli¤i alt›nda, ama do¤al haklar çerçevesinde ya da baflka bahanelerle alt kimliklerini bilinçli olarak meclis gündemine getirmifltir. Gayrimüslim mebuslar, imparatorluk içinde etnik kimliklerini kaybetmeme mücadelesi vermifltir. Dil, din ve mezhep tart›flmalar›, yerel hatta merkezi yönetime girme ve temsil edilme oranlar› itibariyle bunun en bariz ö¤elerini bu tart›flmalarda bulmak mümkündür. Bu tart›flmalardan hareketle Osmanl›c›l›k yaln›z Türklerin ve milli kimlikleri uyanmayan guruplar›n benimsedi¤i bir ak›m olarak yaflat›lmaya çal›fl›ld›¤› sonucuna varabiliriz. ‹kinci Meflrutiyet’in ilan›yla beraber Kanun-› Esasi’de bir tak›m de¤ifliklikler olmufl ve padiflah›n haklar›na s›n›rlamalar getirilmifl olsa dahi, Türkçe ile ilgili alanlara dokunulmam›flt›r.11 Hemen flunu da belirtelim ki, özellikle ‹kinci Meflrutiyet’ten sonra Türkçe art›k Osmanl› ayd›nlar› taraf›ndan “sade dil” ve “halk›n dili” olarak ra¤bet bulmufl ve pek çok taraftar kazanm›flt›r. Örne¤in, Mehmet Emin Yurdakul (d. 13 May›s 1869 - ö. 14 Ocak 1944)12 gibi flair ve yazarlar ya da “Genç kalemler” (1910-1912)13 çat›s› etraf›nda toplanan baz› ayd›nlar›n da etraf›nda flekillenen ak›mlarla Türkçe halk›n konufltu¤u dilden ayd›nlar›n ve elit tabakan›n dili haline gelmeye bafllam›flt›r. Dolay›s›yla art›k özellikle ‹kinci Meflrutiyet’ten sonra Türkçe 19. yüzy›l ve daha öncesi gibi yaln›z halk›n dili de¤il, gerçek anlamda resmi dil haline gelmifltir. 9 10 11 12 13 MMZC, I, 313. Ahmet O¤uz, “19. Yüzy›l Osmanl› Siyasetinde Türkçe Tart›flmalar›”, Afl›k Pafla ve Türkçe Bilgi fiöleni, 24-26 May›s 2007, K›rflehir. Bülent Tanör, Osmanl›-Türk Anayasal Geliflmeleri, YKY, ‹stanbul, 2004, s. 192. Mustafa Karabulut, “Mehmet Emin Yurdakul’un Türkçe fiiirlerine Bir Bak›fl”, Ad›yaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 7, Aral›k 2011. Fethi Teveto¤lu, Mehmet Emin Yurdakul, Kültür ve Turizm Bakanl›¤› Yay›nlar›, Ankara 1988. s. 18. 152 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Sonuç Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda Türkçe’nin resmi dil olarak Kanun-› Esasi’nin maddeleri aras›nda yer almas› Türkçe’ye gösterilen önem sebebiyle üzerinde durulmas› gereken bir durum olarak görmemiz gerekir. Her ne kadar Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nda 1876 tarihine kadar resmi ya da bask›n dil olarak Türkçe ön plana ç›kmam›fl ise de daha do¤ru bir ifadeyle Osmanl› yönetim çevresinde geçerli dil olmamas›na ra¤men varl›¤›n› korumufltur. Özellikle bat›l›laflman›n etkisiyle yönetimin halka do¤ru inmesiyle de Osmanl› kamuoyunu meydana getiren Türk unsurunun dili Osmanl›n›n anayasas›nda yerini alm›flt›r. Türkçe anayasada sözde kalmam›fl, pratik olarak Meclis-i Mebusan’da Müslüman-Türk mebuslar›n himayesinde ifllerli¤i olan bir “resmi dil” haline gelmifltir. Sultan Abdülhamid’in uzun iktidar› zaman›nda da onun açt›¤› okullarda müfredat programlar›na girmifltir. ‹kinci Meflrutiyet’e do¤ru ise Millileflmenin sembolü olarak Osmanl› ayd›nlar›n›n kaleminde güçlenmeye ve sadeleflerek as›l yerini almaya bafllam›flt›r. Türkçeleflme Aç›s›ndan Türk Hukuk Dili ‹brahim K›br›s* I. Girifl Türk tarihinde bugünkü anlamda hukuk metinleri Tanzimat’tan sonra ortaya ç›kar. Kullan›lan dil Arapça ve Farsça sözcük, terim ve kavramlardan oluflmaktad›r. Bu nedenle kullan›lan hukuk dilini kitlesel anlamda Osmanl› yurttafllar›n›n anlamas› olanaks›zd›r. Tanzimat edebiyatç›lar›n›n, bu dilin Türkçelefltirilmesi gerekti¤i yolundaki elefltiri ve istekleri yeterince etkili olmaz. Ancak böylesine, herkesi ilgilendiren bir alan›n dilinin bu denli a¤›r ve a¤dal› olmas› do¤ru mudur? Bu konuda Cumhuriyet’le birlikte bir de¤iflme, geliflme olmufl mudur? Olmuflsa bu de¤iflme yeni ç›kar›lan yasalara, bu yönde ilgililerin metinlerine ne ölçüde yans›m›flt›r? sorular› bu araflt›rman›n problemini oluflturmaktad›r. Bu araflt›rmada ezici bir ço¤unlukla Arapça ve Farsça kaynakl› sözcüklerle oluflturulmufl olan Türk Hukuk dilinde geçmiflten günümüze ne ölçüde Türkçeleflti¤inin belirlenmesi amaçlanm›flt›r. Bir ülkede yap›lan yasalardan sorumlu olan halk›n, bu yasalarda kullan›lan dili anlam›yor olmalar› o halk aç›s›ndan önemli bir eksikliktir. Bu nedenle, orta düzeyde e¤itim görmüfl herkesin o ülkedeki hukuk dilini anlayabilmesi gerekir. Bunun için özel bir e¤itim almaya gerek olmamal›d›r. Bu nedenle, do¤al bir seyir içinde de¤iflmekte olan hukuk dilinin ne ölçüde Türkçeleflti¤inin / özleflti¤inin bilinmesi araflt›rmac› için önemli görülmüfltür. Dahas› bu ve benzer araflt›rmalar›n sonuç ve önerilerinin, alan›n uygulay›c›lar› olan savc›, hâkim, avukat vb. kiflilere de bu konuda bir fikir verece¤i beklenmektedir. * ‹brahim K›br›s, Abant ‹zzet Baysal Üniversitesi E¤itim Fakültesi, Türkçe E¤itimi Bölümü, Bolu. [email protected] 154 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bu araflt›rma alanla ilgili kaynaklar›n taranmas›na dayal› okuma, araflt›rmaya dayal› betimsel bir yöntemi kullan›larak gerçeklefltirilmifltir. ‹lgili kaynaklar›n taranmas›, örneklem oluflturabilecek hukuk metinlerinden al›nm›fl olan kesitlerde kullan›lm›fl olan sözcük, terim, kavramlar›n belirlenmesi ve yorumlanmas›yla da araflt›rmaya son biçimi verilmifltir. Araflt›rmada ilgili sözcüklerin Türkçe olup olmad›klar›n›n belirlenmesinde Türk Dil Kurumu’nun son bask›s› olan Büyük Sözlük’ü (2012) dikkate al›nm›flt›r. Kesit olarak al›nan metinlerde bulunan rakamlar, yer adlar› vb. özel adlar say›ya dâhil edilmemifltir. Araflt›rman›n evreni 1876 y›l›nda yaz›lan ve dönemin ilgili organlar›nca kabul edilen “Kanun-i Esasi” adl› ilk Türk anayasas›ndan günümüze kadar olan yasa, karar vb. hukuk metinleridir. Örneklem olarak da de¤iflik dönemleri temsil edece¤i düflüncesiyle farkl› hukuk metinlerinden belli kesitler al›nm›fl ve de¤erlendirilmesi yap›lm›flt›r. Araflt›rma, Meflrutiyet döneminde yap›lm›fl olan ilk Anayasadan günümüze kadar olan hukuk metinlerini kapsamaktad›r. Ancak sempozyumda sunulacak ve belli bir sayfay› geçmeyecek olmas› araflt›rman›n kapsam›n›n daralt›lmas›na neden olmufltur. II. Bafllang›c›ndan Günümüze Türk Hukuk Dili 1. Cumhuriyet Öncesi Dönem Türkçe, VIII. yüzy›ldan bu yana bir yandan bozulma-yabanc› sözcük ye deyimlere aç›lma-, bir yandan da yal›nlaflma ve d›fla aç›lmalara tepkileri birlikte yaflam›flt›r. Özellikle IX. yüzy›l›n sonlar›ndan itibaren ‹slam dininin aflama aflama benimsenmesiyle birlikte Türkçenin üzerindeki yabanc› etkiler kendini hissettirmeye bafllar. XI. yüzy›la gelindi¤inde, Kaflgarl› Mahmut da ayn› ac›y› duymufl ve Türkçenin yabanc› etkilerle yok olmaya yüz tutmufl varl›¤›n›; ülkesini ad›m ad›m dolaflarak su üstüne ç›karmaya çal›flm›flt›r. Yazm›fl oldu¤u Divan-› Lügati’t Türk adl› yap›t› (1072), ayn› zamanda Araplara Türkçenin zenginli¤ini kan›tlamak amac›n› tafl›yordu. XIII. yüzy›lda ise Afl›k Pafla, Garibname adl› eserinde Türkçenin Arapça ve Farsça gibi ince anlamlar› anlatabilece¤ini kan›tlamaya çal›flm›flt›r. Dönemin yazar ve ozanlar›n›n tutumlar›ndan ise flöyle yak›nm›flt›r (Garipname’den aktaran (Kabakl› 1968: 189): Türk diline kimseler bakmaz idi / Türklere hergiz gönül akmaz idi / Türk dahi bilmez idi bu dilleri / ‹nce yolu, ac›l› menzilleri… Ayn› yüzy›lda Sultan Veled ve Karamano¤lu Mehmet de Türkçenin yabanc› etkilerden korunmas› için u¤rafl vermifllerdir. Karamano¤lu Mehmet Bey’in 1277 y›- ‹brahim K›br›s • 155 l›nda ç›kard›¤› ünlü buyru¤u bu çabas›n›n en güzel örne¤idir: Bugünden sonra divanda, dergâhta, bargâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’ den baflka dil kullan›lmayacakt›r. Ancak Karamano¤lu Mehmet Bey’in siyasal gücünün di¤er Türk Beyliklerinde etkili olmay›fl›, o dönemdeki flair ve yazarlar›n tutumlar›n› önemli ölçüde de¤ifltiremez. Mevlâna bile fliirlerini Farsça yazmay› sürdürür. Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde, XIX. yüzy›l›n ikinci yar›s›na de¤in Türkçenin konuflma ve yaz› dili olarak kullan›lmas›n› destekleyen giriflimlere çok fazla tan›k olunmaz. Özellikle medreselerdeki derslerin Arapça ve Farsça a¤›rl›kl› Osmanl› Türkçesiyle okutulmas› sonucu, Türkçe, s›radan halk›n yaflad›¤› evlere ve yörelere hapsedilmifl, günlük konuflman›n d›fl›nda özellikle yaz› dilinde çok az düzeyde kullan›l›r hâle gelmifltir. Bu nedenle Türkçe ola¤an geliflim sürecini yaflayamam›fl, bunun sonucu olarak da iyice yoksullaflm›flt›r. Yine de alt› yüz y›la yak›n süren bu dönemde XIV. yüzy›lda Ahmet Fakih, fieyyat Hamza ve Yunus Emre gibi ozanlar, yazd›klar›yla yüzy›llar sonras›na bile Türkçe olarak seslenebilmifller ve Türkçenin unutulmamas›n› sa¤lam›fllard›r. Özellikle Yunus Emre’nin izindeki Tasavvuf ozanlar› yazd›klar› dinsel fliirlerle Türkçeyi Anadolu’daki halk kitlelerine iletebilmifllerdir. Yine XIV. yüzy›lda yaz›lan Dede Korkut Destanlar› da bu yolda önemli ürünlerdir. XV. yüzy›lda Visalî’nin bafllatt›¤› Türkî-i Basit ak›m›na Tatavlal› Mahremi ile Edirneli Nazmi de kat›lm›fllar, dönemlerinin sanatç›lar›na Türkçenin yanl›fl yolda oldu¤unu anlatmaya çal›flm›fllard›r. Kendilerini Tekke Edebiyat›ndan Pir Sultan Abdal, halk ozanlar›ndan Köro¤lu da desteklemifllerdir. Yine ayn› yüzy›lda Bergamal› Kadir Efendi de, Türkçenin ilk Dilbilgisi kitab› olan Müyesiret’ül-Ulûm adl› yap›t›yla Türkçenin geliflimine hizmet etmifltir. Ancak bütün çabalar dönemlerinin ayd›nlar›nca yad›rganm›fl, dahas› sahiplerini gülünç duruma bile düflürmüfltür. XVII. yüzy›lda ise Arapça ve Farsça, Osmanl› e¤itim kurumlar›nda bütün gücüyle a¤›rl›¤›n› duyurmufl ve art›k Türkçe ikinci üçüncü dereceden bir dil durumuna düflmüfltür. Türkçe, Arapça ve Farsça dillerinin kar›fl›mlar›ndan do¤an Osmanl› Türkçesi yabanc› sözcük ve dilbilgisi kurallar›na alabildi¤ine aç›lm›flt›r. Arapça ve Farsça kurallara göre yap›lan tamlamalar Divan Edebiyat›n›n da etkisiyle büsbütün yay›lm›flt›r. Bu dönemde yaz›lan yaz›lar›n ço¤u çok s›n›rl› bir çevre için yaz›lm›fl bilmeceler gibidir. “Bütün bir sayfa, yabanc› sözcüklerle ve zincirleme tamlamalarla uzay›p gidiyor, ancak sayfa sonlar›ndad›r ya da benzeri birkaç ek ve Türkçe bir eylem kullan›l›yordu (Velidedeo¤lu, 1974: 124).” Dahas› bu araflt›rman›n konusu olan hukuk kurallar› ise a¤›r ve a¤dal› bir Osmanl›ca Türkçesinden olufluyordu. Halk anlam›fl ya da anlamam›fl, bir önemi yoktu. 156 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Türkçenin Bat› dillerine aç›lmas› ise 18. yüzy›l sonlar›na do¤rudur. Özellikle 1789 Frans›z Devrimden sonra önce askerlik ve ard›ndan da hekimlik terimleri olmak üzere pek çok Bat› kaynakl› sözcük dilimize girmifltir. Hatta 1807-1826 y›llar› ars›nda Osmanl›ca alan›nda fianizade Ataullah Efendi de Matematik, Fizik ve Kimya terimleri üzerinde çal›flm›flt›r. Hukuk alan›nda özlefltirmenin gereklili¤i en s›cak biçimde Tanzimat Edebiyat› döneminde (1860-1896) ‹brahim fiinasi taraf›ndan 1860 y›l›nda ç›kar›lan Tercüman-› Ahval'in önsözünde (Mukaddime) dile getirilir. “Bir toplulukta yaflayan halk, mademki bunca kanuni vazifeler ile mükelleftir, söz ve yaz› ile vatan›n menfaatlerine dair fikirler beyan etmeyi elbette kazan›lm›fl bir hak sayar.” diyen fiinasi, bunu gerekçe göstererek, kanunlar›n dilinin halk›n anlayabilece¤i bir biçimde olmas› gerekti¤ini ileri sürer. Ne var ki fiinasi, Nam›k Kemal ve Ziya Pafla’n›n bafllatt›¤› bu dönemde de Türkçeyi konuflma ve yaz› dilinde yayg›nlaflt›rma konusunda çok fazla yol al›namaz. Çünkü eski e¤itim gelene¤iyle yetiflmifl olan bu kiflilerin de eski al›flkanl›klar›ndan vazgeçmeleri mümkün olmam›flt›r. Örne¤in, Türk anayasa tarihinde ilk olma unvan›n› tafl›yan 1876 Anayasas›’nda Türkçe sözcük oran› neredeyse yok denecek kadar azd›r. Bu anayasan›n bafllang›ç k›sm›n› içine alan 197 sözcükten yaln›zca 7’si Türkçe (%3,55), geri kalan 190 sözcük ise (%96,45) yabanc› kaynakl›d›r. Ancak, 1868-1878 y›llar› aras›nda Ahmet Cevdet Pafla baflkanl›¤›ndaki bir komisyon taraf›ndan “‹slamî Özel Hukuk (medeni hukuk) kurallar›” olarak belirlenen ve Mecelle-i Ahkâm-› Adliye ad›n› tafl›yan ve halk aras›nda Mecelle diye an›lan kitapta durum Türkçenin lehine bir farkl›l›k göstermektedir. On alt› bölüm ve 1856 maddeden oluflan bu kanun metninin 10. k›sm› olan ve “Selem ile Sat›fl” bafll›¤›n› tafl›yan k›s›m bu aç›dan gözden geçirilmifl olup 571 sözcükten 253’ünün Türkçe (%44,31), 318’inin de (%55,79) de yabanc› kaynakl› oldu¤u görülmüfltür. Daha sonra II. Meflrutiyet’in ard›ndan bafllayan ve özellikle kültürde, edebiyatta ulusal de¤erlere dönmeyi ilke edinen Millî Edebiyat ak›m› (1911-1923) da Hukuk dilinde bir de¤iflikli¤e yol açmaz. Örne¤in, bu dönemde haz›rlanan 1913 (24 fiubat 1329) tarih ve 1751 say›l› Memurin Muhakemat› Hakk›nda Muvakkat’›n 4, 5, ve 10. maddelerinde bulunan 423 sözcükten 55’i Türkçe (%13.00), geri kalan 368’i de yabanc› kaynakl› sözcüklerden (%87.00) oluflmaktad›r. Bu kesiti oluflturan sözcükler aras›nda hiç bir kavram ve terim Türkçe olarak karfl›lanmam›flt›r. Birkaç yüklem, ba¤laç ve belirtecin Türkçe oldu¤u bu kesitten yola ç›k›larak, Cumhuriyet öncesi dönemlerde yaz›-kültür-dili için Türkçenin bir önemi olmad›¤›, bunun için de bir kayg›n›n duyulmad›¤› rahatl›kla söylenebilir. Görüldü¤ü gibi, her yüzy›lda Türkçenin içine düfltü¤ü bu durumdan yak›nmalar olmufltur. ‹brahim K›br›s • 157 Ancak bu çabalar-Türkçe yazma ve düflünme gibi bilinçli bir uygulamaya dönüflememifl, kal›c› sonuçlar do¤uramam›flt›r. 2. Cumhuriyet Sonras› Dönem Türkçeyi bulundu¤u yerden al›p onu hak etti¤i yere ç›karmak için harcanan çabalar Cumhuriyet döneminde uygulanan konuflma ve yaz› dilini birbirine yak›nlaflt›rma politikas› denli etkili olamam›flt›r. Yeni kurulan Cumhuriyet hükümeti 1924 y›l›nda Tevhid-i Tedrisat Yasas›n› ç›kararak e¤itimi çok bafll›l›ktan kurtarmakla ifle bafllad›. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Cumhurbaflkan› olan Mustafa Kemal, bir dilci gibi Türkçenin durumuyla ilgilendi. Bu amaçla oluflturdu¤u uzmanlar›n çal›flmalar›n›n sonucu olarak da 1928 y›l›nda Harf devrimini gerçeklefltirdi. Ard›ndan 1929 y›l›nda Arapça ve Farsça e¤itim dili olmaktan ç›kar›ld›. 1932 y›l›nda da “Türk Dili Tetkik Cemiyeti”ni (Türk Dil Kurumu) kurularak Türkçenin özlefltirilmesi konusunda önemli ad›mlar at›ld›. Böylece Türk dili için genifl ölçüde inceleme ve araflt›rma dönemi bafllat›lm›fl oldu. Türk dili özellikle do¤udan gelen yabanc› kaynakl› sözcüklerden ar›nd›r›lmaya çal›fl›ld›. Atatürk'ün ölümünden sonra ise dildeki özleflmeye ve geliflmeye karfl› bir “Muhalefet” olufltu. O’nun kurdu¤u ve yönlendirdi¤i Türk Dil Kurumu ise bu konudaki tutumunu sürdürmüfl, hem yaz› dilinde hem de konuflma dilinde özleflme oran› %30'lardan %80’lere ulaflm›flt›r. Cumhuriyet'in ilk y›llar›ndan bafllanarak, dilimizden, yaklafl›k 10.000 Arapça, Farsça sözcük ve pek çok yabanc› dil kural› at›lm›fl, bunlar›n yerlerini Türkçeleri alm›flt›r. Ayr›ca bilim / yaz› diline egemen olan binlerce yabanc› terimin birço¤u da Türkçelefltirilmifl ve bilim dallar›na göre de¤iflik terim sözlükleri ç›kar›lm›flt›r. Cumhuriyet’i kuran kuflak ne denli devrimci ya da yenilikçi olsa da, e¤itimlerini kendilerinden önceki dönemde ald›klar› için, hukukla ilgili olarak yazd›klar› metinlerde eski dil al›flkanl›klar›ndan çok geç vazgeçmifllerdir. Örne¤in 1920 y›l›nda, Ankara’da kurulan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, yaklafl›k 8 ay sonra yazd›¤› çerçeve anayasadan al›nan kesit de bu kufla¤›n dil konusundaki tutumlar›yla ilgili fikir vermektedir. Bu çerçeve anayasan›n bafllang›ç k›sm›n› oluflturan ve “Mevadd› Esasiye” bafll›¤›n› tafl›yan ilk 9 maddelik kesitte toplam 272 sözcükten 49’u Türkçe (%18,01), 223’ü yabanc› kaynakl›d›r (%81,99). Görülece¤i üzere, Türkçe sözcüklerin oran› %20’yi bile bulmamaktad›r. K›sacas› durum 1913 y›l›nda ç›kar›lan Memurin Muhakemat› Hakk›nda Muvakkat’tan çok farkl› de¤ildir. Dahas› Osmanl› Devleti’nin resmen sona erdi¤i 1924 y›l›nda bile, o y›l yap›lan anayasan›n, yine bafllang›ç k›sm›ndan 8 maddelik k›s›mdan al›nan kesitteyse toplam 121 sözcükten 23’ü Türkçe (%19,00), 98’i yabanc› kaynakl›d›r (%81,00) (Ek 1. a). 158 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Cumhuriyet döneminde, hukuk dilinde özleflmeyle ilgili en somut ad›m 1924 Anayasas› ile ilgilidir. Bu anayasan›n özgün biçimi olan metninin bafllang›ç k›sm›ndaki ilk 8 maddeyi içeren kesitte toplam 119 sözcükten 23’ü Türkçe (%19,33), 96’s› yabanc› kaynakl›d›r (%80,67). 1940’l› y›llara gelindi¤indeyse, birçok alanda oldu¤u gibi hukuk dilinin de özlefltirilmesi istenir. Bu amaçla önce 1924 Anayasas› özlefltirilerek yeniden yaz›ld› ve bu metin bir yasa ile (4695 Say›l› Kanun) kabul edildi (10.01.1945). Bu yeni metnin ayn› kesitindeki Türkçe sözcük oran› %19’33’ten %50.00’ye ç›kar›lm›flt›r. 102 sözcükle ifade edilen bu kesitte yabanc› kaynakl› sözcüklerle Türkçe sözcükler eflit duruma gelmifltir. Ancak 1950 y›l›nda de¤iflen iktidarca, bu anayasa metni aradan geçen 7 y›ldan sonra yeniden eski biçimine döndürülmüfltür (24.12.1952). Cumhuriyet döneminde Türkçedeki Özleflme ister-istemez bütün bilim dallar›na yans›r. Ancak hukuk alan›nda en etkin ve en bilinçli çal›flmalar› sürdürenlerin bafl›nda ‹stanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ö¤retim üyelerinden Ordinaryüs Profesör H›fz› Veldet Velidedeo¤lu gelir. Velidedeo¤lu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki kâtiplik günlerinden bafllayarak Hukuk dilinin özleflmesi için çaba harcar. Daha sonra ‹stanbul Üniversitesi’ndeki ö¤retim üyeli¤i s›ras›nda, (1934-1938) II. Dünya Savafl› nedeniyle Türkiye’ye gelip çal›flmak zorunda kalan Alman mevkidafl› Profesör Schwarz'›n Almanca olarak verdi¤i dersleri s›n›fta Türkçeye çevirmekle görevlendirilir. Bu süre içinde birçok kavram›n Türkçede karfl›l›¤›n› bulmak için çaba harcar. Velidedeo¤lu bu konudaki düflüncelerini flöyle dile getirir (Velidedeo¤lu, Türk Dil Kurumu, 1974: 122): "Otuz befl y›ldan beri hukuk ve devlet dilinin araflt›r›lmas› için, gücümüz yetti¤ince çaba harc›yoruz. Doçentli¤imiz s›ras›nda 1934-1938 y›llar›nda ‹stanbul Hukuk fakültesinde Prof. Schwarz'›n almanca olarak verdi¤i dersleri s›n›fta Türkçeye çevirmekle görevlendirildi¤imiz zaman birçok kavramlar›n Türkçede karfl›l›¤›n› bulamaman›n ac›s›n› çekmifl, bunlar› Türkçe köklerden yararlanarak yeniden yaratmak gerekti¤ine inanm›fl ve ö¤lede yapm›flt›k. O zaman taraf›mdan bulunan ve bugün Medeni Hukuk Ö¤retisinde yerleflmifl olan terimlerden kimisini rahmetli Ebüla Mardin hocam›z bile benimsemifl ve kullanm›flt›r. “H›yar›ayi››le muayyen borçlar” karfl›l›¤›nda koydu¤umuz “Seçimlik Borçlar” terimi bunlardand›r. Benim kan›ma göre devlet dili Türkçeleflmedikçe tam bir kültür diline sahip olamazd›k.” Görüldü¤ü üzere Velidedeo¤lu Türkçe köklerden yararlanarak yeni terimler, kavramlar oluflturmaya çal›flm›flt›r. Yine H›fz› Veldet Velidedeo¤lu, 1974 y›l›nda Türk Medeni Kanunu ile Borçlar Kanunu öz Türkçe olarak düzenleyip yay›mlam›flt›r. Velidedeo¤lu'nun “Türk Yurttafllar Yasas›” ad›n› verdi¤i bu çal›flmada sol sayfalarda eski metin, sa¤ sayfalarda da öz Türkçe metin yer alm›flt›r. Bu çal›flmayla pek çok ‹brahim K›br›s • 159 eski terimin yeni karfl›l›klar› hukuk dilimize kazand›r›lm›flt›r. O y›llarda yad›rganan bu terimlerin bugün rahatl›kla kullan›ld›¤› görülmektedir. Bu terimlerden birkaç› örnek olarak verilebilir: Beyyine-tan›tlama, iktisap / edinim, intifa / yararlan›m, irtifak / yüklenim, mahfuz hisse-dokunulmaz pay, mümeyyiz / sezgin, nafaka / geçimlik, taksim / paylafl›m, tasfiye / ar›t›m, tazminat-ödence, vasi / koruman, resmi sicil / kamusal kütük... gibi. 1950 y›l›ndan itibaren on y›l yönetimde kalan Demokrat Parti iktidar›, 27 May›s 1960'ta toplumsal ve ekonomik nedenler ileri sürülerek Türk Silahl› Kuvvetleri’nce görevden uzaklaflt›r›l›r. Daha önce yürürlükte bulunan 1924 Anayasas›n›n yerine 9 Temmuz 1961'de halkoyuna sunulan yeni bir Anayasa kabul edilir. Her ne denli Arapça, Farsça vb. eski sözcükler yeni haz›rlanan bu anayasada yerini alm›fl olsa da günlük dilden epey sözcük, terim vb. Türkçe karfl›l›klara da yer verilmifltir (Ek 1. b). Bir bak›ma 1961 Anayasas› devlet diliyle gündelik Türkçe aras›nda bir köprü oluflturmufltur (Velidedeo¤lu,1974: 122). Bu anayasadan al›nan kesitte 172 Sözcükten 105’i Türkçe (%61,05), 67’si yabanc› kaynakl›d›r (%38,95) (Ek 1. b). 1960-1980 y›llar›n› kapsayan dönem hem yaz› dilinin hem de hukuk dilinin Türkçeleflmesi aç›s›ndan önemli geliflmelerin yafland›¤› y›llard›r. Çok s›k de¤iflen hükümetlere ba¤l› olarak özleflmeyle ilgili tutumlarda farkl›l›k olsa da, özellikle Türk Dil Kurumu’nun özlefltirmeden yana olan etkin çabalar› sonucu Türkçenin yaz› dilini de içine alan özleflme çizgisi yukar›lara do¤ru t›rmanm›flt›r. K›sacas› yürütmeler, dil konusundaki farkl› tutumlar›na karfl›n müdahaleci bir tutum içine girmemifllerdir. Bilindi¤i gibi, 1961 Anayasas›’n›n getirdi¤i ortam›n ve kimi dünya ülkelerinde yaflanan ö¤renci ve gençlik olaylar›n›n etkisiyle Türk toplumunda bir hareketlenme, bir politikleflme yaflanm›flt›r. Ancak bu politikleflmenin yaratt›¤› olumsuzluklar› önlemek amac›yla 12 Eylül 1980’de Türk Silahl› Kuvvetleri’nce gerçeklefltirilen askeri eylem, birçok alandaki kültürel ve toplumsal geliflmeye bir durgunluk ve belirsizlik yaflatm›flt›r. 1982 y›l›n›n sonlar›na do¤ru Türkiye Cumhuriyeti’nin III. Anayasas›n›n haz›rlan›p halk oylamas›yla benimsenmesinden sonra bu durgunluk geçmifl, kültür ve edebiyat ve buna ba¤l› olarak yaz› dilinde bir hareketlenme olmufltur. Türkiye Cumhuriyet'inin III. Anayasas› olan 1982 Anayasas› dil konusunda daha duyarl› olup 134. maddesiyle Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'nun tüzel kiflilikleri yeniden düzenlenmifltir. Buna güre; Atatürkçü düflünceyi, Atatürk ilke ve ink›lâplar›n›, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araflt›rmak, tan›tmak ve yaymak ve yay›nlar yapmak amac›yla Atatürk'ün manevi himayelerinde, Cumhurbaflkan›n›n denetim ve gözetiminde. Baflbakanl›¤a ba¤l›, Atatürk Araflt›rma Merkezi Türk Dil Kurumu. Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluflan, kamu 160 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe tüzel kiflili¤ine sahip, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu kurulur. Türk Dil Kurumu ile Türk Tarih Kurumu için Atatürk'ün vasiyetnamesinde belirtilen mali menfaatler sakl› olup kendilerine tahsis edilir. denilmifltir. Yine bu anayasadan al›nan kesitte de toplam 325 Sözcükten 168’i Türkçe (%51,69), 157’si yabanc› kaynakl› sözcükten (%48,31) oluflmaktad›r (Ek 1. c). 1983 y›l› sonlar›na do¤ru iflbafl›na gelen yeni yönetim ise (Anavatan Partisi, I. Özal Hükümeti) dil konusunda daha belirgin bir politika izlemifltir. Demokrasi konusundaki durgunluktan sonra, dildeki özleflme çabalar›n›n 1980 öncesi dönemlerdeki ivmesini yeniden kazanaca¤› düflünülerek, bu durumun önüne geçilmek istenmifltir. Baflbakanl›¤›n 26.9.1984 gün ve Prensipler Genel Müdürlü¤ü'nün 19-83629, 1984 / 18 say›l› genelgesiyle yaz›flma dilinde dikkat edilecek noktalar; ‹çiflleri ve Valilikler arac›l›¤› ile tüm merkez ve taflra örgütlerine duyurulmufltur. Anayasa dilinin ölçü olarak al›nmas› gerekti¤i belirtilen bu genelgenin bir k›sm› flöyledir: GENELGE 1984 / 181 Millet olmam›z›n en önemli unsurlar›ndan birini teflkil eden Dilimizin korunmas› ve daha da zenginlefltirilmesi yolunda yap›lacak çal›flmalar›n, büyük Türk Milletinin, tarihi ve kültürü ile ayn› istikamette olmas› lâz›md›r. Hükümet Program›'nda da belirtildi¤i gibi, Türkçemizin yap›s›n› ve güzelli¤ini zedeleyecek hareketlere izin verilmemesi, ana dilimizin tabii seyri içinde geliflmesi gerekti¤i görüflündeyiz. Millî birlik ve bütünlü¤ümüzün muhafazas›, vatandafllar›m›z›n birbirlerini anlamalar› ve anlaflabilmeleri ile mümkündür. Ana dilimizin nesiller aras›nda birlefltirici ve bütünlefltirici özellikleri daima göz önünde tutulmal›d›r. Kamu kurum ve kurulufllar›nca yap›lan resmî yaz›flmalarda ve yay›nlarda, güzel Türkçemizin afl›r›l›klardan kaç›n›larak kullan›lmas›; yap›, imlâ ve kelimelere dikkat edilmesi zorunludur. Bu itibarla, Türk Dili konusunda yap›lan ilmî çal›flmalar sonuçlan›ncaya kadar, kamu kurum ve kurulufllar›n›n her türlü yaz›flmalarda ve yay›nlarda Anayasa dilini ölçü olarak kabul etmeleri uygun görülmüfltür. Bu konuda gereken hassasiyetin gösterilmesini önemle rica ederim. (Turgut Özal) Bu metindeki 132 sözcükten: 80’i Türkçe (%61.00), 53’si yabanc›’d›r (%39,00). 1 Al›nt› metinlerde italik olarak belirtilen sözcükler Türkçe / özTürkçe olmayan sözcüklerdir. ‹brahim K›br›s • 161 ‹lk Turgut Özal hükümetinin ilgili birimler arac›l›¤›yla merkez ve taflra devlet teflkilat›na böyle bir genelge yollay›fl›n›n nedenini Velidedeo¤lu flöyle belirtmektedir: “Nedeni, durmadan geliflen dilimizi Anayasa aflamas›nda m›hlamak kayg›s›d›r (Velidedeo¤lu, 1974: 122.).” Daha sonra bu genelge do¤rultusunda kimi devlet kurulufllar›nda de¤iflik uygulamalar görülmüfltür. Önce TRT'nin (Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu) 20 Aral›k 1984 gün ve 271 say›l› karar›yla 205 sözcük kullan›m d›fl› b›rak›lm›flt›r. Daha sonra Emniyet Genel Müdürlü¤ü de kendine ba¤l› örgütlere yollad›¤› bir yaz›l› emirle (15.2.1985 tarih ve 373 say›l›) TRT Genel Müdürlü¤ü'nün listesinde yer alan 205 sözcü¤ün kullan›m›n› yasaklam›fl, yerine Arapça, Farsça ya da Osmanl›ca karfl›l›klar›n› önermifltir. Böylece 1970’li y›llarda %7080’lerde olan Türkçeleflme oran› yeniden geriye do¤ru çekilmifl ve %55’lere do¤ru inmifltir. Bu çal›flman›n bundan sonraki bölümlerinde ilgili dönemlerin yasa, karar vb. uygulama örneklerinden al›nan kesitlerle hukuk dilindeki Türkçeleflmeyle ilgili saptamalarda bulunulacakt›r. Böylece, özellikle Cumhuriyet döneminde Türk hukuk dilinin ne ölçüde Türkçeleflti¤i belirlenmeye çal›fl›lacakt›r. III. Cumhuriyet Döneminde Ç›kar›lan Yasalardan Al›nan Kesintiler ve Bunlarla ‹lgili Saptamalar 1926 y›l› Türkiye Cumhuriyet dönemi için hukukta devrim say›labilecek bir y›ld›r. Eski yönetimin izleri bu yasalarla silinmeye ve ça¤dafllaflma yolunda ad›mlar at›lmaya çal›fl›l›r. O y›l hem yurttafllar aras›ndaki iliflkileri düzenleyen Türk Medeni Kanunu, hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk devleti oldu¤unun kan›t› olan Türk Ceza Kanunu ç›kar›l›r. Ayr›ca yurttafllar aras› al›flverifl iliflkilerini düzenleyen Borçlar Kanunu da ayn› y›l ç›kar›l›r. Bu nedenle Cumhuriyet dönemine iliflkin ilk örneklerden de kesitler al›nm›flt›r. Ayr›ca, yak›n geçmiflte bu yasalar, de¤iflen ve geliflen ihtiyaçlar göz önüne al›narak yeniden düzenlenmifltir. Hukuk dilindeki özleflmeye ve ç›kar›ld›klar› zaman›n Türkçesine ›fl›k tutaca¤› düflünülerek yeni yasa metinlerinden de örnekler al›nm›flt›r. ‹lk olarak Türk Medeni Kanunu’nun eskisinden ve yenisinden örnekler al›nm›flt›r. Her iki yasan›n da “Bafllang›ç” k›s›mlar›ndan al›nan bu kesitlerden 1926 tarihini tafl›yan kesitte bulunan 138 Sözcükten 36’s› Türkçe (%26,09), 102’si yabanc› kaynakl›d›r (%73, 81). 2001 tarihini tafl›yan yasada ise 131 Sözcükten 81’i Türkçe (%61,83), 50’si yabanc› kaynakl›d›r (%38,17). Görüldü¤ü gibi, Cumhuriyet’in kurulduktan sonra hukuk diliyle ilgili olarak çok h›zl› bir de¤iflme görülmemektedir. Gerçi, Memurin Muhakemat› Hakk›nda 162 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Muvakkat’ta %13,87 olan Türkçe sözcük oran› 1926 tarihli yasada neredeyse iki kat artarak %26,09’a ulaflm›fl olsa da Türkçe sözcüklerin say›s›nda beklenilen oranda bir art›fl yoktur. Çünkü daha önce, ayn› iliflkileri düzenleyen Mecelle’den al›nm›fl olan kesitte bile Türkçe sözcük oran› %52’ dolay›ndad›r. Ayn› kanun, de¤iflen toplumsal iliflkiler ve koflullar nedeniyle 2001’de eskisinin mülga say›lmas› yoluyla yenilenmifltir. Yeni kanundan al›nan kesitteyse 131 Sözcükten 81’i Türkçe (%61,83), 50’si yabanc› kaynakl›d›r (%38,17). Yeni yasada Türkçe sözcük say›s› eski yasaya göre 3 kat artm›fl olup Türkçe kavram ve terimler de hukuk diline girmeye (kapsam, iliflki, yetki, özen gösterme vb.) bafllam›flt›r. Ayr›ca yine 1926 y›l›nda ç›kar›lm›fl olan ve flu an yürürlükten kald›r›lm›fl olup 2006 y›l›nda da yenisi yap›lan Borçlar Kanunundan da iki kesit (1’den 7’ye kadar olan maddeler), yine içerdi¤i sözcüklerin kökeni yönüyle incelenmifl ve flöyle bir durum ortaya ç›km›flt›r: a. Eski yasa; 263 Sözcükten 97’si %65,82 Türkçe, 166’s› yabanc› kaynakl›d›r (%34,18). b. Yeni yasa; 228 Sözcükten 189’u Türkçe (%83,34), 39’u yabanc› kaynakl›d›r (%16,66). Türkiye’de ticari iliflkilerin giderek yo¤unlaflmas›, Medeni Kanunun 2. kitab› olan Borçlar Kanunu’nun bu konuda yetersiz kalmas› sonucu 29 Haziran 1956 y›l›nda “Türk Ticaret Kanunu” ad›yla bir yasa ç›kar›lm›flt›r. Bu çal›flman›n 2. sayfas›nda söz edildi¤i gibi; o y›llarda Anayasa yeniden eski biçimine döndürülmüfl, dildeki geliflmeler “afl›r›l›k” olarak nitelendirilmiflti. K›sacas›, 1956 y›l›nda ç›kar›lan (Demokrat Parti Yönetimi zaman›nda) bu yasadan al›nan kesit, dildeki geliflmenin geriye çekildi¤ine bir örnektir. Bu yasan›n, “Bafllang›ç” ad›n› tafl›yan k›sm›ndan ilk iki maddelik k›sm›ndan al›nan kesitte 159 Sözcükten 42’si Türkçe (%26,42) 117’si yabanc› kaynakl› (%73,58) sözcüklerden oluflmaktad›r. Hukuk dilinde özleflmenin yeniden canland›¤› dönem 1961 Anayasas›’yla bafllayan dönemdir. Özellikle 1956 tarihli Türk Ticaret Kanunu da göz önüne al›nd›¤›nda (%26,42 Türkçe, %6673,58 vb), bu Anayasa özleflme aç›s›ndan kendisinden önceki yasalara göre oldukça ileri bir düzeydedir. Dahas› Kamu düzeni, bas›n, yarg›, sakl› kalmak, onaylamak, ilke, bölünmezlik, gibi birçok kavram ve terim de bu anayasadaki yerini alm›flt›r. Örne¤in, Bafllang›ç k›sm›n› ifade eden ilk 9 madde bu aç›dan incelendi ve 171 Sözcükten 101’inin Türkçe (%59,06), 70’inin de yabanc› kaynakl› (%40,94) oldu¤u görüldü. “Bas›n hürdür, sansür edilemez” diye bafllayan 22. Maddede ise toplam olarak 187 sözcük bulunmakta olup bunlardan 113’ü Türkçe (%66,40) olup 74 sözcük de yabanc› kaynakl›d›r (%39,6). Yine 1960'l› y›llarda ç›kar›lan (17.7.1964) Sosyal Sigortalar Kanunu da bu aç›dan araflt›rmac›n›n varsay›m›n› do¤rular niteliktedir. “Bildirilmeyen sigortal›lar için ‹brahim K›br›s • 163 yap›lacak ifllem” bafll›¤›yla sunulan 10. maddede bulunan 119 sözcükten 79’u Türkçe (%66,39), 40’› yabanc› kaynakl› sözcüktür (%33,61). 1970’li y›llara gelindi¤indeyse hukuk dilinin daha da özleflti¤i görülür. 1970 y›l›nda ç›kar›lan 1475 say›l› ‹fl Kanununun 50. maddesi bu amaçla incelendi. 198 sözcü¤ün yer ald›¤› bu maddede 213 Sözcükten; 155’i Türkçe (%72,77), 58’i de yabanc› kaynakl› sözcüktür (%27,23’tür). Hukuk dilinde özleflme konusunda Anayasa Mahkemesi’nin tutumu da oldukça ilgi çekicidir. Bu kurumun 1978-1979 y›llar›ndaki dergilerini inceleyen Ömer As›m Aksoy, bu dergilerdeki yaz›larda da %85-90 oran›nda Türkçe kullan›ld›¤›n› belirtir. Üstelik de bu kararlarla 1961 Anayasas›ndaki Türkçe sözcük oran›n ne denli afl›ld›¤› ortadad›r (%60,4’ten %85'lere ç›k›lm›flt›r). Aksoy ayn› yaz›s›nda devamla flunlar› yazmaktad›r: Birçok kimse ve kimi hukukçular, yasa metinlerinde bulunan sözcüklere gerekenin üstünde bir önem verir. Bunlar›n yerine baflka sözcükler kullan›lmayaca¤›n› savunurlar. Oysa Anayasa Mahkemesi, ’sözden çok öze önem verilmesi’ gerekti¤ini, çünkü ‘sözün özü belirtmeye yarayan araç’ oldu¤unu söylüyor. 6.1978 günlü ve 1978/42 say›l› karar) (…) bu ilkeden flaflm›yor, örne¤in as›l ad› ile ... say›l› kanun" demiyor da... say›l› yasa" diyor, (15.6.1978 günlü ve 1978/41 say›l› kararda görüldü¤ü gibi) Anayasa’n›n 130. Maddesinde geçen "tabi servetler" sözünü karara "'do¤al zenginlikler" diye geçiriyor (Aksoy, 1982: 86). Aksoy'un bu yarg›s›nda ne denli hakl› oldu¤unu araflt›rmak üzere, Anayasa Mahkemesinin 29.11.1994 gün, 1994/80 karar ve 1994/68 esas say›l› karar›ndan bir kesit al›narak incelendi. 253 sözcü¤ün yer ald›¤› bu kararda 212 Türkçe, (% 83,79). 41 de yabanc› kaynakl› sözcük (%16,21) bulunmaktad›r. Yine ayn› dergiden al›nan bir kesitte de 208 sözcükten %78,27’si Türkçe (163 sözcük), %21,63 ü de yabanc› kaynakl›d›r. Oysa ayn› kurumun 2011 y›l›nda ald›¤› karar metninde Türkçeleflme oran› bu oranlar›n gerisindedir. Anayasa Mahkemesi, Kararlar Dergisi, 2012, s.4’teki bir karar kesitinde bulunan 246 sözcükten 174’ü Türkçe (%70,73), 73’ü de (%29,27) yabanc› kaynakl› sözcüktür (Anayasa Mahkemesi Bülteni, 1995: 2, 4, 27). Hukuk dilinin özleflmesi aç›s›ndan 1992 y›l›nda önemli geliflmelerin olaca¤›n›n iflareti verilir. Adalet Bakan› Seyfi Oktay döneminde bütün yasalar›n özlefltirilece¤i, hukukçu olmayanlar›n da anlayabilece¤i düzeyde Türkçelefltirilece¤i haberleri gazetelerde yer al›r. Bu amaçla komisyonlar oluflturuldu¤u da bu haberler aras›nda yer ald›ysa da somut bir ad›m at›lamaz. Üstelik ayn› y›l Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'na ek olarak yap›lan de¤ifliklik maddelerinden biri bu aç›dan incelendi¤inde bu yönde bir tutumla karfl›lafl›lmad›¤› da söylenebilir. Bu yasan›n (1992’ye 3842 say›l› yasayla yap›lan de¤ifliklik) 106. maddesinde bulunan 174 sözcükten %64'ü (111) Türkçe, %36's› da (63) yabanc› kaynakl›d›r. Dahas› “Müdafii”, “Müzekkere”, “‹s- 164 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe nat”, gibi çok eski hukuk terimleri de kullan›larak, bir tutars›zl›k örne¤i sergilenmifltir. Türkçeleflme aç›s›ndan söz konusu geliflmeyi Adli Yarg›’n›n üst makam› olan Yarg›tay'›n kararlar›yla, hukuksal kurallar› uygulama alan› olan alt mahkemelerin duyurular›nda örneklemeye çal›flaca¤›m. 1. 16 Ocak 1997 say›l› Resmi Gazete'de yay›nlanan Yarg›tay 2. Hukuk Dairesinin 11876 Say›l› Karar›ndan al›nan bir kesitte 133 sözcük bulunmakta olup bu sözcüklerden %51’i Türkçe (68 sözcük), %49’u da (65 sözcük) yabanc› kaynakl›d›r. 2. 27 Aral›k 1986 tarihli Resmi Gazeteden al›nan Yerel Mahkeme duyurular› da, günümüzün ayn› konudaki duyurularla karfl›laflt›r›ld›¤›nda, bu mahkemelerin tutumunun ne denli kat› oldu¤unu aç›kça göstermektedir. Akçakale Asliye Hukuk Hâkimli¤i’nin 1985’e 225 say›l› karar›nda 85 sözcük yer almakta olup bunlardan %53'ü Türkçe, %47'si yabanc›d›r. 3. Biga Tapulama Hâkimli¤i’nin 1983'e 20 say›l› karar›nda 53 sözcük bulunmakta olup bunlardan %51'i (27) Türkçe, %49'u da yabanc› kaynakl› sözcüktür (24 sözcük). Eflme Sulh Hukuk Hâkimli¤i’nin 1986/44 say›l› karar duyurusunda bulunan 42 sözcükten %50'si Türkçe, %50'si de yabanc›d›r. 4. Cumhuriyet Gazetesinden (12 Ocak 1997) al›nm›fl olan iki duyuruda da birbirine çok yak›n oranlar bulunmaktad›r. Kastamonu, P›narbafl› Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1996/3 Esas nolu karar duyurusunda 51 sözcük bulunmakta olup bunlardan %59'u Türkçe, %41'i de yabanc› kaynakl›d›r. ‹stanbul 1. Sulh Hâkimli¤inin 1996/173 say›l› karar duyurusunda ise 56 sözcük bulunmaktad›r. Bu sözcüklerden %45'i Türkçe, %55'i yabanc› kaynakl›d›r. Görüldü¤ü gibi, özellikle yerel adli mahkemelerce özleflme aç›s›ndan oldukça kat› bir tutum izlenmektedir. Hukuk Dilinde özleflme konusunda oturmufl belli bir tutumun oldu¤u söylenemez. Örne¤in 1956 y›l›nda ç›kar›lan Türk Ticaret Kanunu ile 2011 y›l›nda ç›kar›lan Türk Ticaret Kanunu’nun “Bafllang›ç” k›sm›n› içine alan ilk 2 maddesi bu aç›dan karfl›laflt›r›ld›¤›nda, Türkçeleflmenin lehine çok bir fark oldu¤u görülmez. 1956 y›l›nda ç›kar›lan kanundan al›nan kesitte 158 Sözcükten 42’si Türkçe (%26,58), 116’s› da yabanc› kaynakl› sözcüklerden oluflmaktad›r %73,42). Yeni kanundan al›nan kesitte ise 139 sözcük bulunmakta olup bunlardan 50’si Türkçe, 89’u yabanc› kaynakl›d›r. Eski yasada %26,58’lik Türkçe sözcük oran› yeni yasada %35,97’dir. Görüldü¤ü üzere çok fazla bir fark oluflmam›flt›r. ‹brahim K›br›s • 165 IV. Sonuç Türk Dili özellikle Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde ulusal benli¤ini iyice yitirmifl, kendi ülkesinde ikinci-üçüncü s›n›f bir dil durumuna düflmüfltür. Onu bu durumdan kurtarmak için birçok kez giriflimlerde bulunulmufl, ancak bu giriflimler beklenen sonucu vermemifltir. Bu konuda en etkili ve en kal›c› giriflimleri Türkiye Cumhuriyet'inin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bafllatm›flt›r. 1932 y›l›nda Türk Dil Kurumu'nun kurulmas›yla Türk Dili için yap›lan özlefltirme çabalar› yeni bir boyut kazanm›flt›r. Bu çabalar›n sonucunda yaz› dili ile konuflma dili aras›ndaki uçurum büyük ölçüde giderilmifltir. Okullarda da Arapçan›n ve Farsçan›n egemenli¤ine son verilmesinden sonra, e¤itim dili ve terimleri büyük ölçüde Türkçelefltirilmifltir. Ancak hukuk dilinin özlefltirilmesi konusunda daha a¤›r yol al›nm›flt›r. Özellikle Osmanl› ‹mparatorlu¤u döneminde yerleflmifl ve kökleflmifl olan hukuk terimlerinin ço¤u günümüz hukuk metinlerinde varl›¤›n› sürdürmektedir. Buna karfl›n, de¤iflen iktidarlar karfl› ç›ksa da konuflma dilindeki geliflme ister istemez hukuk dilini de etkilemifl, %15'lerde olan hukuk dilindeki Türkçeleflme oran› %50'nin üzerine ç›kabilmifltir. Özellikle bu konuda Anayasa Mahkemesinin karar yaz›lar› etkili olmufltur. Hukuk dilinde özleflmeyle ilgili olarak son y›llarda belli bir e¤ilim / tutum yoktur. Bu bak›mdan, haz›rlanan yasalar›n bir k›sm›nda Türkçe sözcük oran› %50’lerdeyken, bir k›sm›nda %70’lerin üzerine ç›kabilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin dili özeklikle 1990’l› y›llarda hukuk dilinin özleflmesinde bafl› çekmifltir. Ancak, 2000’li y›llar›n ortalar›na do¤ru ayn› kuruluflun karar vb. yay›n organlar›nda Türkçeleflme oran› yeniden geriye do¤ru çekilmifltir. Yerel hukuk makamlar› ise özellikle gazetelere verdikleri ilanlarda daha gelenekçi davranmaktad›rlar. Bu amaçla incelenen duyurularda Türkçe sözcük oranlar› genel özleflme oranlar›n›n gerisinde kalmaktad›r. Öneriler 1. Osmanl›can›n yo¤un olarak kullan›ld›¤› dönemlerden günümüze aktar›lan bir ön yarg› vard›r; özellikle baz› meslek gruplar›nda, yaz›lanlar›, söylenenleri herkes anlamas›n diye, özellikle o meslek alan›nda kullan›lan terim ve kavramlar›n istendik bir tutumla Türkçelefltirilmedi¤i söylenir. Öncelikle hukuk dilinin uygulay›c›lar›, hâlen daha varsa e¤er, öncelikle bu anlay›fltan kurtulmal›d›rlar. 2. Hukuk dili, her ne denli kendine özgü teknik bir alan olsa da, günümüzün yaz›l› ve sözlü iletiflim diliyle uyum içinde olmal›d›r. 3. Hukuk dilindeki özleflmeye siyasi bir tav›rla karfl› ç›k›l›p da s›rf bu amaçla Türkçeleri varken, Arapça, Farsça, Frans›zca gibi karfl›l›klar› kullan›lmamal›, hukuk dili yaflayan dil ile koflut yürümelidir. 166 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 4. Her dilde mutlaka d›flar›dan gelmifl sözcükler vard›r; ama bir dilin öz varl›¤›ndan oluflmas› da ard›ndan koflulmaya de¤er bir tutum olmal›d›r (Selçuk 1974: 429). Öteki e¤itim alanlar›nda oldu¤u gibi, hukuk alan›nda da özellikle terimleri için, halk kullan›m› düzeyinde yaflayan Türkçenin ölçü al›nmas› düflüncesi göz ard› edilmemelidir. Kaynaklar Aksoy, Ömer As›m (1982), Dil Gerçe¤i. Türk Dil Kurumu Yay›n›, Ankara, Anayasa Mahkemesi Bülteni (1995), Anayasa Mahkemesi Yay›n›, Nisan-Temmuz Ekim, Ankara. Büyük Sözlük (2012), Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Cumhuriyet Gazetesi, 12 Ocak 1997, ‹stanbul. Ça¤dafl Türk Dili Dergisi. Cilt 1, Say› 11, Dil Deme¤i Yay›m Ankara 1989. Devlet Dili, Dil Yaz›lar› 2. Türk Dil Kurumu Yay›n›, Ankara 1974. Ergin, Muharrem (1989), Türk Dilbilgisi. Minneto¤lu Yay›nlan, ‹stanbul 1971. Gencan, Tahir Nejat (1971), Dilbilgisi. Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, ‹stanbul. Gerekçeli ve 1961 Anayasas›yla Mukayeseli 1982 Anayasas› (1984), Bilim Yay›nlar›, Ankara. ‹fl Güvenli¤i Mevzuat› (1994), yay›ma haz›rlayan Sarper Süzek, Savafl Yay›nlar›, Ankara. Kabakl›, Ahmet, (1974), Türk Edebiyat›. Cilt 2, Türkiye Yay›nevi, istanbul. K›br›s, ‹brahim (1986), Cumhuriyet Döneminde Ortaö¤retimde ‹zlenen Dil Politikalar› ve Bunun Ders Kitaplar›na Yans›malar› (Yay›nlanmam›fl Yüksek Lisans Tezi), Ankara. Kili, Suna (2006), Türk Anayasa Metinleri, ‹fl Bankas› Yay›nlar›, ‹stanbul. Önder, Ali R›za (4.4.1970), Tüze Dilinde Yeni Bir At›l›m, Ulus Gazetesi, Ankara. Resmi Gazete. 16 Ocak 1997. Resmi Gazete. 27 Aral›k 1986. Selçuk, Sami (1974), Ankara Barosu Dergisi, Say› 3, s. 420-429, Ankara. Temel ‹fl Yasalar› (1994), yay›ma haz›rlayan Sarper Süzek, Savafl Yay›nlar›, Ankara. Velidedeo¤lu, H. V. (1944), Hayat, Hukuk ve Cemiyet, Nebio¤lu Yay›nevi. http://www.anayasa.gov.tr Eriflim: 16.02.2013, saat 13.27. http://kitap.hakikatkitabevi.com Eriflim: 21.02.2013, saat 13.27. http://www.ankarabarosu.org.tr Eriflim: 12.02.2013. http://www.mevzuat.adalet.gov.tr Eriflim 10.02.2013 ‹brahim K›br›s • 167 Ekler Ek 1. a: B‹R‹NC‹ FASIL: AHKÂM-I UMÛM‹YE (1924 TEfiK‹LÂT-I ESÂS‹YE KANÛNU) MADDE 2. - (De¤iflik madde: 5.2.1937-3115/md. 1) Türkiye Devleti, cumhuriyetçi, milliyetçi, halkç›, devletçi, lâik ve ink›lâpç›d›r. Resmî dili Türkçe’dir. Makarr› Ankara flehridir. MADDE 3. - Hâkimiyet bilâ-kayd ü flart milletindir. MADDE 4. - Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin yegâne ve hakikî mümessili olup millet nâm›na hakk-› hâkimiyeti istimâl eder. MADDE 5. - Teflri salâhiyeti ve icrâ kudreti Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder. MADDE 6. - Meclis, teflri salâhiyetini bizzat istimâl eder. MADDE 7. - Meclis, icrâ salâhiyetini, kendi taraf›ndan müntehâb Reîs-i Cumhur ve onun tâyin edece¤i bir ‹crâ Vekilleri Hey’eti marifetiyle istimâl eder. Meclis, hükûmeti her vakit murakabe ve ›skât edebilir. MADDE 8. - Hakk-› kaza, millet nâm›na, usûlü ve kanûnu dairesinde müstakil mehâkim taraf›ndan istimâl olunur. (Toplam 121 sözcükten 23’ü Türkçe (%19,00), 98’i yabanc› kaynakl› (%81,00) sözcükten oluflmaktad›r.) Ek 1. b: 1961 ANAYASASI B‹R‹NC‹ KISIM / GENEL ESASLAR I- Devletin flekli MADDE 1. - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II- Cumhuriyetin nitelikleri MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti, insan haklar›na ve Bafllang›çta belirtilen temel ilkelere dayanan, millî, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. II- Devletin bütünlü¤ü; resmî dil; baflkent MADDE 3. - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Resmî dil Türkçedir. Baflkent Ankara’d›r. IV- Egemenlik MADDE 4. - Egemenlik kay›ts›z flarts›z Türk Milletinindir. Millet, egemenli¤ini, Anayasan›n koydu¤u esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullan›r. Egemenli¤in kullan›lmas›, hiç bir suretle belli bir kifliye, zümreye veya s›n›fa b›rak›lamaz. Hiçbir kimse veya organ, kayna¤›n› Anayasadan alm›yan bir devlet yetkisi kullanamaz. 168 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe V- Yasama yetkisi MADDE 5. - Yasama yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez. VI- Yürütme görevi MADDE 6. - Yürütme görevi, kanunlar çerçevesinde, Cumhurbaflkan› ve Bakanlar Kurulu taraf›ndan yerine getirilir. VII - Yarg› yetkisi MADDE 7. - Yarg› yetkisi, Türk Milleti ad›na ba¤›ms›z mahkemelerce kullan›l›r. VIII- Anayasan›n üstünlü¤ü ve ba¤lay›c›l›¤› MADDE 8. - Kanunlar Anayasaya ayk›r› olamaz. Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yarg› organlar›n›, idare makamlar›n› ve kiflileri ba¤layan temel hukuk kurallar›d›r. IX- Devlet fleklinin de¤iflmezli¤i MADDE 9. - Devlet fleklinin Cumhuriyet oldu¤u hakk›ndaki Anayasa hükmü de¤ifltirilemez ve de¤ifltirilmesi teklif edilemez. (Toplam 172 Sözcükten 105’i Türkçe (%61,05) 67’si yabanc› kaynakl› (%38,95) sözcükten oluflmaktad›r). Ek 1c: 1982 ANAYASASI B‹R‹NC‹ KISIM Genel Esaslar I. Devletin flekli MADDE 1. - Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir. II. Cumhuriyetin nitelikleri MADDE 2. - Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayan›flma ve adalet anlay›fl› içinde, insan haklar›na sayg›l›, Atatürk milliyetçili¤ine ba¤l›, bafllang›çta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. III. Devletin bütünlü¤ü, resmî dili, bayra¤›, millî marfl› ve baflkenti MADDE 3. - Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir. Bayra¤›, flekli kanununda belirtilen, beyaz ay y›ld›zl› al bayrakt›r. Millî marfl› “‹stiklal Marfl›”d›r. Baflkenti Ankara’d›r. IV. De¤ifltirilemeyecek hükümler MADDE 4. - Anayasan›n 1 inci maddesindeki Devletin fleklinin Cumhuriyet oldu¤u hakk›ndaki hüküm ile, 2 nci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3 üncü maddesi hükümleri de¤ifltirilemez ve de¤ifltirilmesi teklif edilemez. V. Devletin temel amaç ve görevleri ‹brahim K›br›s • 169 MADDE 5. - Devletin temel amaç ve görevleri, Türk Milletinin ba¤›ms›zl›¤›n› ve bütünlü¤ünü, ülkenin bölünmezli¤ini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kiflilerin ve toplumun refah, huzur ve mutlulu¤unu sa¤lamak; kiflinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle ba¤daflmayacak surette s›n›rlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kald›rmaya, insan›n maddî ve manevî varl›¤›n›n geliflmesi için gerekli flartlar› haz›rlamaya çal›flmakt›r. VI. Egemenlik MADDE 6. - Egemenlik, kay›ts›z flarts›z Milletindir. Türk Milleti, egemenli¤ini, Anayasan›n koydu¤u esaslara göre, yetkili organlar› eliyle kullan›r. Egemenli¤in kullan›lmas›, hiçbir surette hiçbir kifliye, zümreye veya s›n›fa b›rak›lamaz. Hiçbir kimse veya organ kayna¤›n› Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz. VII. Yasama yetkisi MADDE 7. - Yasama yetkisi Türk Milleti ad›na Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez. VIII. Yürütme yetkisi ve görevi MADDE 8. - Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaflkan› ve Bakanlar Kurulu taraf›ndan, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullan›l›r ve yerine getirilir. IX. Yarg› yetkisi MADDE 9. - Yarg› yetkisi, Türk Milleti ad›na ba¤›ms›z mahkemelerce kullan›l›r. X. Kanun önünde eflitlik MADDE 10. - Herkes, dil, ›rk, renk, cinsiyet, siyasi düflünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ay›r›m gözetilmeksizin kanun önünde eflittir. Hiçbir kifliye, aileye, zümreye veya s›n›fa imtiyaz tan›namaz. Devlet organlar› ve idare makamlar› bütün ifllemlerinde kanun önünde eflitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundad›rlar. XI. Anayasan›n ba¤lay›c›l›¤› ve üstünlü¤ü MADDE 11. - Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yarg› organlar›n›, idare makamlar›n› ve di¤er kurulufl ve kiflileri ba¤layan temel hukuk kurallar›d›r. Kanunlar Anayasaya ayk›r› olamaz. (Toplam 325 Sözcükten 168’i Türkçe (%51,69), 157’si yabanc› kaynakl› sözcükten (%48,31) oluflmaktad›r.) Dede Korkut’ta Yeni Okuma Önerileri ve Düzeltmeleri Üzerine Sultan Tulu* Dede Korkut adl› O¤uz-name ortaya ç›kt›¤› tarihten beri birçok bilim insan› taraf›ndan ilgi görmüfl ve disiplinleraras› araflt›rmaya tâbi tutulmufltur. Eserin iki önemli nüshas› bulunmaktad›r: Dresden ve sonradan bulunan Vatikan nüshalar›. Eser, Türkiye’de ‘korkutflinas’ diyebilece¤imiz iki önemli bilim insan› Muharrem Ergin ve Orhan fiaik Gökyay taraf›ndan ele al›nm›flt›r. Ergin, eseri filolojik bak›mdan ikincisi ise, edebiyat tarihi aç›s›ndan incelemifltir. Dede Korkut üzerine yap›lan çal›flmalar bununla kalmay›p hemen hemen birçok türkolo¤un ilgi oda¤› olmufltur. Bu çal›flmalar o kadar yo¤unlaflm›flt›r ki, nerdeyse bunlar› takip etmekte art›k zorluk çekilmektedir. Metin kritik çal›flmalar›na örnek olarak Semih Tezcan - H. Boeschoten, O. F. Sertkaya, Saadettin Özçelik’i gösterebiliriz. Bunun d›fl›nda metinlerde geçen sorunlu kelimeler, cümle yap›s› vb. üzerine birçok makale veya tezler de haz›rlanm›flt›r. Örne¤in; fiükrü Haluk Akal›n, Aysu Ata, Talat Tekin, Louis Bazain vb. Konu bütün disiplinleri ilgilendirecek flekilde genifl ve ilgi çekicidir. Ancak öyle bir mesele vard›r ki, Arap alfabesi ile yaz›lm›fl bu eserin çeviri yaz›m›nda birçok yanl›fl okuma, dolay›s› ile metni yorumlama bulunmaktad›r. Bunun bir nedeni, metni yaz›ya geçiren müstensihin hatal› veya dalg›nl›¤›na gelen yaz›m hatalar› veya kendili¤inden yapt›¤› katk›lard›r. Bir baflka neden ise metnin (Dresden nüshas›) harekeli olmay›fl› yüzünden, de¤iflik okuma ve yorumlamalara müsait olmas›d›r. 16. yüzy›lda yaz›ld›¤› düflünülen bu eserin kesinlikle orijinal metin olmay›p -belki de orijinali hiç ortaya ç›kmayacakt›r-, farkl› bir metinden yaz›ya geçirildi¤i kabul edilmektedir; ya- * Prof. Dr. Sultan Tulu, S›tk› Koçman Üniversitesi Ö¤retim Üyesi, Mu¤la. [email protected] 172 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ni Eski Anadolu Türkçesi / Eski Azerbaycan Türkçesi’nden baflka (belki de Orta Asya lehçesi Ça¤atayca vb.) Türk dilinde yaz›lm›fl olmal›d›r. Bunu biz eserde geçen çifte-gramer (doppel-gramer) özelliklerinden ve arkaizm tafl›yan unsurlardan ç›kar›yoruz. Bunu dikkate alarak Dede Korkut’un orijinal nüshalar esas›nda, bütün yeni yorumlamalar ve okuyufl önerileri dikkate al›narak, yeniden ele al›n›p yay›mlanmal›d›r. Bir baflka önemli nokta fludur ki; yazmalar› kendi döneminin dili veya a¤›z özellikleri ile yaz›ya geçiren müstensih, yazma nüshan›n dilini çok iyi bilmese de metnini anl›yor olmal›d›r; nitekim müstensih muhtemelen bir önceki nüshada daha eski olan flekilleri kimi yerde Osmanl›ca veya Anadolu a¤›zlar›nda geçen flekillere uyarlam›fl, kimi yerde de bunlar› gözden kaç›rm›flt›r. Örne¤in (elin) flefl- (ME Dr. 31/11, 31/13) ve (elin) çöz- (ME D153: 5). Bunu baz› yap›m eklerinin farkl› yaz›lmas›nda da görebilmekteyiz. Örne¤in ayn› dizelerde -IncA yan›nda -AndA, hatta -sA eklerini yan yana görmek mümkündür (Dr. 5/11-12-13). Bu örneklere çok s›k rastlamaktay›z. Tabiî burada bütün boylar›n / hikâyelerin ayn› müstensihin elinden ç›k›p ç›kmamas› ve hikâyelerin bütününün hangi dönemlere ait oldu¤u da dikkate al›nmal›d›r. Konu ile ilgili aç›klamalar genel olarak, 1. Yeni okuma-metin tamiri ve anlamland›rma tekliflerinden veya önceki okuma-metin tamiri ve anlamland›rma tekliflerini destekleyen aç›klamalardan; 2. Belirli kelime, kavram ve yap›larla ilgili etimolojik, semantik vb. aç›klamalardan oluflmaktad›r.1 Konu tarihi metin olarak günümüz Türkçesine aktar›lmas› aç›s›ndan da önemlidir. Burada muhtemelen birkaç eski nüshada geçen arkaik unsurlar› da görmek mümkündür. fiimdiye dek farkl› flekillerde okuyufl ve yorumlama tart›flmalar›nda ayr›ca a¤›z çal›flmalar›na da baflvurularak kelimelerin çözümlenmesine çal›fl›lm›flt›r. Çok ilginçtir ki, müstensih taraf›ndan yaz›lan kimi kelimelerin de do¤rulu¤u düflünülmeden oldu¤u gibi kabul edilmifltir. Bu konuda Sedat Balyemez’in “Dede Korkut’taki Tart›flmal› Kelimeler (Dresden Nüshas›) Üzerine Bir karfl›laflt›rmal› Dizin Denemesi” adl› makalesi örnek bir çal›flma olarak görülebilir (Balyemez 2012). Biz bu bildirimizde, baz› kelimeleri yap› bak›m›ndan yeniden ele al›p anlamland›rmak istiyoruz. Bunlardan baz›lar› Dede Korkut metninde bütün hikayelerde / boylarda yayg›n olarak kullan›lan örlefl- / örü turmak, fladl›q çalmak kelimeleri ve genellikle qavun yerine qadun okuyuflu üzerinde duraca¤›z. 1 F. U. Denizer, “Dede Korkut O¤uznâmeleri Üzerine Yeni Çal›flmalar”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 1 / 2 Fall 2006. Sultan Tulu • 173 Drs. 3b.3 (ME D3/3) ö[r]leflüben (=) Vat. 58b.11 örleflüben örleflüben ˜ular taflsa deηiz tolmaz. Ergin kelimeyi urlafluban okumufl, dizinde (Ergin II: 303) urlafl- karfl›l›¤› olarak ‘ba¤r›fl-, ça¤r›fl-, ulufl-, büyük gürültü ç›karmak’ anlamlar›n› vermifltir. Gökyay, metinde orlafluban okumufl, söz dizinine (Gökyay 1973: 297) urlafl- olarak alm›fl ve ‘karfl›l›kl› ba¤›r-, ba¤r›fl-‘ vb. anlamlar› yan›nda Kit®b’ul ‹dr®k’te geçen urlan- fiiline ‘kabar-, flifl-‘ iflaret etmifltir. Ancak, Tezcan, bu eserde böyle bir kelimenin yer almad›¤›na iflaret eder (Tezcan 2001: 38). Bu kelime hakikaten de an›lan eserde geçmemektedir. Bizce de Gökyay’›n verdi¤i bu kelime metindekinden farkl› olmal›d›r. Ergin ve Gökyay’›n u ile okuyufllar›na karfl›l›k Clauson, sözcü¤ün ilk ünlüsünü, Hakasça orla- biçimini göz önünde tutarak Eski Türkçe için o olarak belirlemifltir (EDPT: 230). orla- orlafl- fiillerini Clauson or›+la- ve or›+lafl- biçimlerinden orta hece düflmesiyle aç›klar. EDPT: 197’de or› kelimesini ‘shout, outcry’ olarak anlamland›r›r. (“No doubt the base of orla…”) Yani orla- ile ba¤lant› kurmak istemez. Ancak, Tezcan’›n da belirtti¤i gibi Dede Korkut Kitab›’ndaki bu sözcü¤ü, as›l anlam› ‘savafl naras›, yard›m hayk›r›fl›’ olan bu sözcükle birlefltirmek do¤ru de¤ildir. Tezcan, kelimeye do¤ru anlam vermek isterken ancak, buna en uygun anlam olarak Anadolu a¤›zlar›nda geçen (DerS 2434) hörle- I. fiilinin 2. ‘ba¤›r-’ (Çank›r›) 3. ‘su ses ç›kararak ak-’ (Isparta, Çank›r›) anlamlar› ile birlefltirir. Tezcan, bu ibarede geçen kelimeyi ‘Irmaklar hep birden yükselip taflsa da deniz dolmaz’ olarak cümlenin do¤ru anlafl›labilece¤ini belirtmiflse de, Anadolu a¤›zlar›nda geçen ‘suyun ses ç›kararak akmas›’ tereddüt uyand›rm›flt›r. Halbuki EDPT 1951’de ‘yükselmek’ anlamlar›na gelen ör- ve örle- fiilleri vard›r. (ayr›ca EDPT: 230’da örle-, örlet-, örlen-) Ayr›ca Tezcan, Radloff (I.c.) te geçen örle-, örlet-, örlen-, örlö-, örlös- v.b.flekillere ra¤men Eski Türkçe metinlerde ‘›rma¤›n kabarmas›’ anlam›na geldi¤ine tan›k olacak bir veri bulamam›fl, ancak örle- eylemi için ‘güneflin ve bulutlar›n gökte yükselmesi’ ifadesi bulundu¤unu belirtmifltir (Tezcan 2001: 38). E.V. Sevortyan da Türk Dillerinin Etimoloji Sözlü¤ünde, ör- ve örle- fiillerini ayn› kökten aç›klamaya çal›flm›flt›r. Bunlardan ilkinden türemifl olan örü tur- ‘aya¤a kalk-’ fiili ise, gerek Eski Anadolu Türkçesinde, gerekse Anadolu a¤›zlar›nda yayg›n flekilde kullan›lmaktad›r. Tezcan bunun için (DerS.: 3348) örle- ‘yokuflu koflarak ç›k‘ (Kozan, Adana) örne¤ini vermifltir (Tezcan 2001: 39). 174 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe K›sacas› Tezcan, kelimeyi ö[r]leflüben biçiminde okuyarak hörle-> örle- ‘su ses ç›karmak’ anlam›n› vermifltir; (Tezcan 2001: 38);2 M. Tulum (Tulum 2003: 520) örleflüben biçiminde okuyarak ör(ü)lefl- ‘yükselmek’ olarak anlamland›rm›fl; O. F. Sertkaya (Sertkaya 2006: 58.) Dresden ve Vatikan nüshalar›ndaki imlây› birlefltirerek ö<r>leflüben olarak okuyup örlefl- ‘hep birlikte yükselmek’ anlam›n› vermifltir. Nesrin Altun da, “Dede Korkut’ta Yer Alan ‘urlafluban’ Kelimesi Hakk›nda”, bafll›kl› makalesinde urlafluban kelimesinin u(¤u)rlafluban biçiminde okunup u¤urlafl; ‘ayn› yola girmek, yollar› birleflmek’ olarak anlam›n› teklif etmektedir. Burada kelimenin kökeni ile ilgili olarak ayr›nt›l› aç›klamalardan sonra bu kelimenin kökünü u[¤u]rlafl- tan getirmek do¤ru olmayacakt›r. Bu durumda sözü geçen kelimeyi flöyle aç›klamak mümkündür: örleflüben <örü+lefl-üben <*ör-ü +le-fl-üben ‘birlikte yükselip’; kan›m›zca Dede Korkut’ta sadece bir kez geçen örlefl- fiili, kitab›n baflka yerlerinde s›k s›k tan›klanan (yerinden) örü tur- ‘(yerinden) aya¤a kalkmak’ fiili ile iliflkilendirilmelidir. Birinci kelime olan örü (<*ör-ü) kelimesinde ise biz kal›plaflm›fl gerundium eki oldu¤unu düflünmekteyiz.3 Yukar›da gösterilen tan›klardan baflka afla¤›da bizim de tespit etti¤imiz *ör- kökünden türemifl di¤er tan›klara yer verilecektir. Yine Dede Korkut Kitab›nda geçen örü tur- fiili ayn› köke dayanmaktad›r:4 örü ‘yukar›, dik’ Eski Uygurca (Cafero¤lu 1973: 102); öre ‘dik tepe, yokufl’ Yeni Uygurca (Necipoviç 1995: 306). örü tur- fiili Clauson’da; ör - fiiline -ü zarf fiil eki getirilerek ‘yukar›’ anlam›nda bulunmaktad›r. Özellikle örü (öre, örö) ‘yükseklik, yükselti, dik, destek, direk, sütun’ anlamlar›nda Türk lehçelerinde kullan›lmaktad›r. Bu birleflik fiilin ilk k›sm› olan örü k›sm› tur- fiili d›fl›nda, yokla- fiilliyle de kullan›lm›flt›r. örü tikmis erdi nomlug tugug, (TT VIII: E.46); orunlar›nd›n örü turup, (TT X: 438); törü birle at›n qop›rd› örü (KB: 103; krfl. 269. beyit); kayus› örürek kayus› kod› 130; ton›n kedti ay told› turd› örü 519; kut› künde artt› örü yoklad› 438, örüsi süzük yil üze ot ula 3725. 2 3 4 M. Kaçalin de Tezcan’›n aç›klamas›n› esas tutmufltur: örlefl- ‘ça¤la-, su ses ç›kararak ak-“ (Kaçalin 2006: 197) Örü tur- fiilinin geçti¤i yerler için bkz. 6a / 6, 7b / 7, 8a / 4, 9a / 4, 12b / 10, 13b / 8, 17b / 2, 21b / 11, 23a / 11, 36a / 12, 69b / 8, 88a / 7, 95b / 13, 98a / 13, 105b / 2, 132b / 1, 135b / 13, 151a / 3. Drs.5b.12: yerinden örü turur Sultan Tulu • 175 Harezm ve K›pçak sahas› eserlerinde de öre dur-, örü tur-, örü kop- gibi flekiller kullan›lmaktad›r. Ça¤atayca öre ‘sütun’ (EDPT: 197) örlendi: bul›t örlendi ‘Bulut yükseldi’. örlenür, örlenmek ile ayn› anlama gelen ördi sözcü¤ünü kullanmak daha do¤rudur. fiu dörtlükte de kullan›l›r. Ay qopup ewlenüp Aq bul›t örlenüp Bir bir üze üklenüp Saçlup s‚w› aηrafl‚r Bu dörtlük, ay halelendi¤i zaman ya¤murun ya¤aca¤›n› belirtmektedir. (DLT, Dankoff 2007: 378). örüg ‘belli bir yerde bir süre kal-’, örün- ‘erekte ol-’ (DLT, Dankoff 2007: 379); Sü on kün örüg bold›, (DLT, Dankoff 2007: 379); örüle- ol qonug örüle: di ‘O koyunu diklefltirerek (bacaklar›ndan asarak?) kesti.’ (DLT, I, 309- 25). Derleme Sözlü¤ünde geçen di¤er flekiller flunlard›r: ürü durmak ‘ayakta durmak’ (DS. VI: 4072) Narl›dere *Buldan -Dz.); ürü (II) ‘dik’ ((DS. VI: 4072 Rumeli göçmenleri -K›rklareli); örü (III) 1. ayakta durma: Örüde kald›k. (Orçan-Mr.; Beyflehir, Ermenek ve çevresi-Kn, Mut ve köyleri-‹ç.) 2. Dik, düfley (Bay›nd›r-‹z.; Lapseki-Çkl.; -Kc; Eskipazar Çerkefl-Çkr.; Ermenek-Kn). Tarama Sözlü¤ünde geçen ilgili kelimeler ise flunlard›r: örü(I),[öri(I)] 1. ‘kalk›k, dik’, 2. ‘yükseklik, irtifa’; örü durmak(-turmak) ‘aya¤a kalkmak, ayakta durmak’ (C. Dilçin: Yeni Tarama Sözlü¤ü; 2009: 181). Yukar›daki tan›klardan baflka CC ve ‹M’de örlefl ‘tepe, yokufl’. Kan›m›zca devenin s›rt›ndaki tümsekli¤i ifade etmek için K›pçak Türkçesi Sözlü¤ünde geçen örküç (K‹ ve TZ) ‘hörgüç’ kelimesi de ayn› kökle ba¤l› olmal›d›r. Sözlükte geçen di¤er varyantlar ise örgeç, örgüç, örkeç, örke fleklindedir (Toparl› vd. 2003: 212). örgüçlen- Hakasçada ‘dalgalan-‘ anlam›ndad›r. s‚w örgüçlendi. (EDPT: 223); ör (I.) yukar›; öre (I.) yukar›, yukar›ya; örele- ‘yukar› ç›k-‘; örle- ‘yukar› ç›k-, yüksel- (günefl, bulut yüksel-)‘; örlen- ‘yüksel-, gururlan-‘; örlet- ‘yukar› ç›kart-, yükselt-‘ (Ar›ko¤lu, Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük, 2005: 337). Yakutçada ‘yükselmek’ kelimesinin karfl›l›¤› ürdee-; ‘yükselt-‘ ürdet-; ‘yüksek’ kelimesi ise ürdük, ürdükü fleklindedir. 176 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Böylelikle yukardaki ibareyi: ‘Irmaklar hep birden yükselip taflsa da deniz dolmaz’ fleklinde anlamland›rman›n en do¤ru flekil oldu¤unu söyleyebiliriz. Ayn› anlamland›rmaya Tulum (Tulum 2003) ve Sertkaya’da (Sertkaya 2006: 57) kat›lmaktad›r. örgüçlen- Hakaniye Türkçesinde ‘dalgalan-' anlam›ndad›r. s‚w örgüçlendi. (EDPT: 223); ör (I.) yukar›; öre (I.) yukar›, yukar›ya; örele- ‘yukar› ç›k-‘; örle- ‘yukar› ç›k-, yüksel- (günefl, bulut yüksel-); Ayr›ca örgä 'Chanspalast' <wmmo. örgä: kelimesini Doerfer ayn› fiile ba¤lar (Doerfer TMEN I: 166); Hakasça Sözlükte örlen‘yüksel-, gururlan-‘; örlet- ‘yukar› ç›kart-, yükselt-‘ (Ar›ko¤lu, Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük, 2005, s. 337) Yakutçada ‘yükselmek’ kelimesinin karfl›l›¤› ürdee-; ‘yükselt-‘ ürdet-; ‘yüksek’ kelimesi ise ürdük, ürdükü fleklindedir. Drs.62b.12 (ME D 121/12) fl®d›l›q> fl®dl›q Dedem Qorqud geldi [qopuz çald›] fl®d(›)l›q çald›, boy boylad›, ˜oy ˜oylad›… Muharrem Ergin’in indeksinde (ME 271/6) (Fa. fl®d¬) kelimesi için flu karfl›l›klar verilir: ‘flâdl›k, sevinç, nefl’e, e¤lence, flenlik’; fl. çal- ‘kopuz çal-, kopuzu ile nefl’e ver-, nefl’e saç-’ (ME 121/12, 201/2, 234/9, 235/11). fl. it- ‘e¤lenmek, flenlik yap-’ (ME, 214/3) Buradaki flekillerin hepsi dal iledir. Kelimeyi S. Özçelik de flad›l›q okumufltur. (Özçelik: 564) Kelime üç yerde peltek z (burada δ) ile geçmektedir: flaδ›l›q ‘fladl›q, sevinç, e¤lence, flenlik’ fl. çal- ‘ayn› anlam’ (ME 153/13, 253/5, 303/7) Tarama Sözlü¤ü’nde (c. V, 2. bask›) tek tan›k flaδ›l›q nevbetin urmaq deyiminde ‘meserret çalg›s›n› çalmak’ anlam›ndad›r ve flu cümlede geçer: Beflâret idüp flaδ›l›q nevbetin urdular (Anter XIV. yüzy›l, 6). Bu cümledeki kelime Yeni Tarama Sözlü¤ünde Cem Dilçin taraf›ndan ayraç içinde [flaδl›q] nevbetin ur- ‘sevinç çalg›s›n› çalmak’ olarak verilmifltir. (Dilçin, YTS, TDK 2009, s.209) Tezcan (Notlar)'da daha önce geçen yelteme kelimesi için ‘bir tür kopuz’ dedi¤i gibi, bu kelimenin de asl›nda bir çalg› ad›n›n olmas›ndan flüphe ediyoruz (Drs.96b 13 Tezcan Notlar ‘bir tür kopuz’).5 M.S. Kaçalin de O¤uzlar›n Diliyle Dedem Korku5 Krfl. Tezcan, Notlar, s. 263, Yeltemenin geçti¤i sat›r flu flekildedir: (Drs 96b 13) Sultan Tulu • 177 dun Kitab›’n›n sözlü¤ünde bu kelimenin karfl›l›¤› olarak ‘sevinç, safa, rahatl›k’ yan›nda ‘yelteme’ karfl›l›¤› bulunur. (Kaçalin ODDKK 2006: s.199). Kaçalin burada, yelteme için Tezcan’daki ‘bir tür kopuz’ karfl›l›¤›n› aynen vermifltir. (a.e. s. 202) Kaçalin, Dedem Korkut’un Kazan Bey O¤uz-nâmesi‘nin sözlü¤ünde fl®d›l›k eyle- maddesi alt›nda kelimeyi <fl®d+¬+l›k eδ+le- olarak tahlil etmifltir. flad›l›k çal- (V83/11 = D 153/13) (Kaçalin 2006: s.327) Kan›m›zca Vatikan nüshas›ndaki (V 83/12) tek örnek olan fl®δ›l›q eyledi flekli, δ’nin alt›nda kesre bulunmas›ndan ötürü Dresden nüshas›ndaki okuyufllar› da fl®δl›q yerine fl®δ›l›k olarak okunmas›n› etkilemifltir. (krfl. Tezcan DKO 2000: s.241) ‹lginç bir nokta da fludur ki; V. 83b/12’de fl®δ›l›q eyledi ibaresinden önce qopuz çald› denmektedir (Kaçalin2006 DKKBO: s.67). Ayr›ca D 147a/13’te bu cümle yaln›z ‘Dedem Qorqud geldi, qopuz çald›’, fleklinde geçmektedir. (Tezcan 2001: 186) Bu dizelerden görülece¤i üzere, boylama ve soylama ile birlikte bir çalg› aleti kullan›ld›¤› anlafl›lmaktad›r. Bir makam ve kopuza benzer saz eflli¤inde ozan›n / bahfl›n›n destan söylemesi üzerine ‹lhan Baflgöz, “Yunus Emre, Türk Folkloru ve Halk edebiyat›” bafll›kl› makalesinde flöyle demektedir: “Kopuzun ozan elinde destan söylemeye efllik etti¤ini biliyoruz. Dede Korkut Destan›’nda ozan zaman zaman özellikle destanda ritmik nesre geçerken kopuz çal›yor.” ‹lhan Baflgöz soylamak bahsinde ise bir makalesinde flöyle demektedir: “Soylamak destanda bir kimsenin soyunu meth etmek anlam›nda kullan›l›yor, bu bir nevi fliir ve soylamak için ele bir müzik âleti, yani kopuz almak gerekiyor,” demektedir. (Baflgöz 2012: 354)6 ‹kinci dizede geçen boy boylamak soy soylama deyimi ile ilgili olarak daha Drs. 3a.11 (ME D2/11) de geçen bu deyim üzerine Semih Tezcan’›n ayr›nt›l› bir makalesi bulunmaktad›r.7 Buradaki soyla- fiilini Tezcan, ‘özlü söz söyle-‘ ve ‘manzum bir 6 7 Baflgöz, Dede Korkut ile ilgili olarak Yunus’un fliir dilini kurmada Dede Korkut’tan da faydaland›¤›n› yazarken di¤er menkâbe yazmalar› gibi 15. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda kimli¤ini bilmedi¤imiz, belki de bir ozan taraf›ndan yaz›ya aktar›ld›¤›n› söyler. Destan›n daha 9. yüzy›ldan beri O¤uzlar aras›nda sözlü olarak ozanlarca anlat›lmakta oldu¤unu delillendirmek için de Yunus Emre’nin baz› beyitlerini örnek göstermektedir. (Baflgöz 2012: 348) soy soylamak terimini Yunus Emre’de de flu dizelerde bulmaktay›z: “Yunus eder, erenlerin dirli¤ini dirilmedim Gücüm yetti¤ince bari soylar›n› soylayay›m. (Dîvan: 180)” (Baflgöz 2012: 354) Tezcan, Semih (1978) “Dede Korkut Kitab›nda boy boylamak, soy soylamak”, Ömer As›m Aksoy Arma¤an›, TDK, Ankara 1978, 227-236. 178 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe parça oku-’ anlam›na gelip kelimenin E.T. sav’›n devam› oldu¤unu belirtmifltir. Yazar, ayn› düflüncesini Dede Korkut O¤uznameleri Üzerine Notlar kitab›nda yinelemifl ve bu kelimenin ˜oy ‘nesil’ ve söyle- fiili ile bir ilgisi olmad›¤›n› ve ˜oyla- eyleminin eski biçiminin savla- oldu¤unu bildirmifltir. (Tezcan 2001: 37) Ayn› makalede Tezcan, E.T. sav kelimesini en genel anlamda ‘söz’, bunun yan›nda ‘kofluk’, ‘haber’ ve baflka anlamlar; Eski Osmanl›ca kimi a¤›zlarda sav ‘söz’, ‘öykü’, ‘haber’; kimi a¤›zlarda soy, (soyla, soyunca v.b. deyimlerde) ‘haber, iz’, Dede Korkut kitab›n›n yaz›ld›¤› a¤›zda soy ‘kofluk’ olarak tespit etmifltir.8 Drs.8a.11 qavunum <qadunum; dö / üvlek <devletim; vîregüm <zîregüm “qofla b®dem ˜›¤mayan tar a∫uzlum, güz almas›na beηzer al yaηaķlum ķavunum viregüm düvlegüm, görür misin neler old›”, dizelerinde geçen qavunum kelimesinin okuyufllar› ve anlamland›rmalar› üzerine de¤iflik tart›flmalar yap›lm›flt›r. ‹lkin M. Ergin: qavunum viregüm düvlegüm (1964: 4); Gökyay; qadunum veregüm dölügüm (Sözlük k›sm›nda: ‘dölek’); Louis Bazain: qadunum diregüm, devletüm (Bazain 1997: 17); Tezcan-Boeschoten: ķadunum, zír™güm, dölegüm! (Tezcan ve Boeschoten 2001: 36 ve krfl. Tezcan 2001: 71). S. Özçelik qadunum olarak okumufltur. (Özçelik 2005: 346; krfl. Balyemez) Tezcan, ayn› dizede geçen zír™k sözcü¤ü Farsçada ‘anlay›sl›, hünerli, ak›ll›’ anlamlar›na geldi¤ini ve son sözcü¤ü ise ‘temkinli’ anlam›nda kabul eder. (Tezcan 2001: 71) Kaçalin’in son olarak popüler yay›n› olan O¤uzlar›n Diliyle Dedem Korkudun Kitab›’nda ayn› dize “kad›n›m, dire¤im devletim [nasibim]!” fleklinde geçmektedir (Kaçalin 2006: 10). 8 Anadolu a¤›zlar› ve Türkiye Türkçesindeki kimi deyimler için bkz. agm., s.236. Sultan Tulu • 179 Bize göre düvlek kelimesi döl ile ba¤l› olmal›d›r (<döl+ek). Biz burada Erginin okuyuflu ile ayn› düflüncedeyiz. Bu dizeyi Ergin flöyle anlamland›rm›flt›r: Kavunum, yemiflim, düvle¤im (Ergin dipnotunda son kelime için “küçük kavun, güzel kokan küçük kavun, flamama” notunu vermifltir. (Ergin 1984: 23) Kelimenin kavun olmas› gerekti¤i kahraman›n efline hitap ederken bir önceki dizede alma ve ondan önceki qofla b®dem ˜›¤mayan tar a∫uzlum dizesindeki b®dem kelimelerinin s›ralanmas›ndan da anlafl›l›r. Ayr›ca kavunum ve döle¤im kelimeleri afla¤›daki dizelerden de tan›klanm›fl ve anlafl›lm›fl olur. Türkmenlerde gelin türküsünde (gelin gerdek evine götürülürken) damad›n yengesi k›z›n bafl›na elini koyarak bu türküyü söyler. (fiu dizelerde ‘gavun gibi döllemek’ deyimine rastlan›r. Tatl›o¤lu: 18-19): Alaca köynek geydirme Arpa çörek iydirme Düye bafl›n gaytd›rma Çöpren yüni düytdirme A¤›zla gapd›rma Toynakla deptirme Ba¤›n meyveli bolsun Tudun guvvetli bolsun fiaher flaher aylad›n G›z›l bilen güllesin Türflek gibi güllesin Gavun gibi döllesin Sonuç olarak; Dede Korkut metinlerini sadece Osmanl› sahas› sözlükleri ve a¤›zlar› dikkate al›narak okuma ve anlamland›rma çal›flmalar› yetmez; dolay›s›yla tarihî Türk lehçe ve fliveleri sözlükleri yan›nda bugün kullan›lmakta olan edebî ve a¤›z sözlükleri de dikkate al›nmal›d›r. Ayr›ca buna Türk halklar›n›n folklorik ve etnografik malzemeleri de dahil edilmelidir. 180 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Kaynaklar Altun, Nesrin (2010) “Dede Korkut’ta Yer Alan ‘urlafluban’ Kelimesi Hakk›nda”, Turkish Studies International Periodical For the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, Volume 5/2 Spring. Ar›ko¤lu, Ekrem (2005) Örnekli Hakasça-Türkçe Sözlük, Akça¤ yay›nlar›, Ankara. Ata, Aysu (2004) “Dede Korkut Hikâyeleri’nde fiüpheli Birkaç Kelime Üzerine Düflünceler”, Türk Dili Araflt›rmalar› Y›ll›¤› Bellten 1998, 41, s. 29-38. Baflgöz, ‹lhan (2012) “Yunus Emre, Türk Folkloru ve Halk edebiyat›”, Yunus Emre, T.C. Kültür ve Turizm Bakanl›¤›, Editör: Ahmet Yaflar Ocak, Ankara. Balyemez, Sedat (2012) “Dede Korkut’taki Tart›flmal› Kelimeler (Dresden Nüshas›) Üzerine Bir Karfl›laflt›rmal› Dizin Denemesi”, Uluslar aras› Türkçe Edebiyat Kültür Dergisi, say›: 1/3, 82-117. Bazain, Louis (1997) “Deux passages incomris dans le Kitab-i Dede Korkut”, Studia Ottomanica, Wiesbaden. Boratav, P. N. (1958) “Dede Korkut Hikayelerindeki Tarihi Olaylar ve Kitab›n Telif Tarihi” Bulut, Christiane (2007) “Evliya Çelebi’ye göre Eski Ahlat Türkçesi”, Uluslararas› Eski Türkiye Türkçesi Toplant›s› Bildirileri, TDK yay›nlar›, Ankara, s. 9-17. Dede Korkut ve Geçmiflten Gelece¤e Türk Destanlar› Uluslar aras› Sempozyumu, Bildiriler Kitab› (2011) Türksoy yay›n›, Ankara. Cafero¤lu, Ahmet (1993) Eski Uygur Türkçesi Sözlü¤ü, Enderun Kitabevi. Clauson, Sir Gerard (1972) An Etymological Dictionary of PreThirteenth-Century Turkish, Oxford. Derleme Sözlü¤ü (1979); Ankara: TDK yay›nlar›. Doerfer, Gerhard (1963) Türkische und mongolische Elemente im Neupersischen (TMEN I), Franz Steiner Verlag. Ergin, Muharrem (1989) Dede Korkut Kitab› I, TDK yay›nlar›, 2. Bas›m, Ankara. Ergin, Muharrem (1991) Dede Korkut Kitab› II (‹ndeks-Gramer), TDK yay›nlar›, 2. Bas›m, Ankara. Ergin, M. (1984c) Dede Korkut Kitab›, Bo¤aziçi yay›nlar›, ‹stanbul. Gökyay, Orhan fiaik ([1973] 2000) Dedem Korkudun Kitab›, ‹stanbul: Milli E¤itim Bakanl›¤› Yay›nlar› 3409. Kaçalin, Mustafa S. (2006) Dedem Korkut’un Kazan Bey O¤uz-nâmesi. -Metin ve Aç›klamalar-, ‹stanbul: Kitabevi 288, 406 s. Necipoviç, Emir Necip (1995) Yeni Uygur Türkçesi Sözlü¤ü, Çev. ‹klil Kurban, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›. Özçelik, Sadettin (2005) Dede Korkut. Araflt›rmalar, Notlar / Dizin / Metin, Ankara: Gazi Kitabevi, 931 s. Sultan Tulu • 181 Tarama Sözlü¤ü (1972) Ankara: Türk Dil Kurumu Yay›nlar›. Tatl›o¤lu, Durmufl: “Din Sosyolojisi Aç›s›ndan Türkmen Ailesi ve Kuruluflu, Dü¤ün, Nikâh ve Boflanma”, Akademik Araflt›rmalar Dergisi, say›: 9-10, s.18-19. Sertkaya, Osman Fikri (2006) Dede Korkut Kitab›’n›n Dresden Nüshas›n›n “Girifl” Bölümü. (Metnin Transkripsiyonu ve Aç›klama Notlar›), ‹stanbul: Ötüken Neflriyat 636, 160 s. Sertkaya, Osman Fikri (2004) “Dede Korkut Kitab›’n›n Dresden Yazmas›ndaki Baz› Kelime ve fiekillerin ‹mlâ Özelliklerine Dayan›larak Yeniden Okunuflu ve Anlamland›r›l›fl› Üzerine”, Türk Dili Araflt›rmalar› Y›ll›¤› Belleten 1998/1, Ankara: Türk Dil Kurumu Yay›nlar› 793, s.131-152. Sevortyan, E. V (1974) Etimologiçeskiy Slovar' Tyurkskih Yaz›kov. Moskva. Tezcan, Semih, Boeschoten, Hendrik [Haz›rlayanlar] (2012) Dede Korkut O¤uznameleri, ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar› 1441. Tezcan, Semih (2001) Dede Korkut O¤uznameleri Üzerine Notlar, ‹stanbul: Yap› Kredi Yay›nlar› 1457. Tulum, Mertol (2003) “Dede Korkut O¤uznameleri Üzerine Notlar’a Notlarla Katk›lar - I”, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü Dergisi, S: XXX, 2001-2003, s. 517-538. Türkmence-Türkçe Sözlük (1995) (Haz. Talat Tekin, Mehmet Ölmez, Emine Ceylan, Zuhal Ölmez, Süer Eker), Ankara: Türk Dilleri Araflt›rmalar› Dizisi: 18. ‹flaretler [ ]: Yazmada olmay›p onar›lan yerler <>: Yazmada olup ç›kar›lmas› gereken yerler <: Kelimenin hangi kökten geldi¤ine iflaret eder >: Kelimenin dönüfltü¤ü flekle iflaret eder Bâkî Divan›nda -lIK Eki Ve Farsça -î’li fiekiler (‹fllev ve Kullan›mlar› Üzerine Bir Çözümleme) Ezgi S›rt›* Türkçede isimden isim yap›m› için kullan›lan -lIK eki, kullan›m s›kl›¤›n›n yan› s›ra sahip oldu¤u ifllev alanlar› bak›m›ndan da zengindir. Türkiye Türkçesinde l›k,-lik, -luk, -lük flekilleriyle karfl›m›za ç›kan ek, içinlik halini ifade eder. Gramerlerde -lIK eki, ondan fazla ifllev alan›yla verilmifltir. Korkmaz’a göre -lIK ekinin görevleri özetle flu flekildedir: 1. “Tahsis” ifllevli ve “bir fley için” anlaml› adlar: akflaml›k, bafll›k, salatal›k. 2. “Tahsis” ifllevi ve “bir fleyin toplu olarak konuldu¤u yer” anlam›yla mekân adlar›: çöplük, odunluk, kitapl›k. 3. Bir nesnenin do¤adaki bollu¤unu, toplu olarak bulundu¤u yeri gösteren adlar: a¤açl›k, çal›l›k, kayal›k. 4. “Tahsis, bulunma” ifllevi ile ülke, ilçe, köy, mahalle, semt gibi yer adlar›: Ayval›k, ‹ncirlik, Killik. 5. “Bir fley için” anlam›yla tahsis ifllevli âlet adlar›: buzluk, kulakl›k, tuzluk. 6. Bir meslekle u¤raflan kimseyi gösteren adlardan meslek ad› ve u¤rafl› alan› gösteren adlar: aflç›l›k, kaptanl›k, mimarl›k. 7. Siyasî, felsefî, dinî düflünüfl ve inan›fl›, o inan›fla ba¤l›l›¤› bildiren adlar: Atatürkçülük, ›rkç›l›k, maddecilik. * Ezgi S›rt›, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyat› Anabilim Dal› Doktora Program›, ‹zmir. [email protected] 184 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 8. Rütbe ve makam bildiren adlar: a¤al›k, muhtarl›k, valilik. 9. Genellefltiren nitelikte soyut adlar: arkadafll›k, beyazl›k, iyilik. 10. ‹kilemeli soyut adlar: azl›k çokluk, birlik beraberlik, günlük günefllik. 11. “Bir arada olmay›, gruplanmay› gösteren” adlar: binlik, befl yüzlük, on binerlik. 12. “A¤›rl›k, ölçü, alan, uzunluk” bildiren adlar: (20) dönümlük, litrelik, tonluk. 13. Zaman gösteren adlardan “o zaman süresi içine giren” anlam›nda adlar ve s›fatlar: as›rl›k (ç›nar), haftal›k (rapor), y›ll›k. (Korkmaz 2007: 55-58) Türkçenin sözvarl›¤›na, kelime yapma yollar›ndan türetme ile büyük katk›da bulunan -lIK eki, Türk dili tarihi boyunca ve ard›ndan ça¤dafl Türk yaz› dillerinde de öne ç›km›flt›r: Kök. beglik “bey olmaya lay›k” KT D24 (Tekin 2008: 30), Uyg. tütsüglük “buhurdan” Mayt. 94,5 (Tekin 1976: 167), Kara. kofln›l›k “komfluluk” KB 4547 (Arat 2006: 780), EAT yavuzl›k “yavuzluk, kötülük” Garib. I/1, 131-3 (Yavuz 2000: 131), Ça¤. nakkâreçil›k “dümbelekçilik” Mec. Nef. § 35 (Eraslan 2001: 25); Trkm. eserdeñlik “uyan›kl›k, dikkatlilik” Atacanov 335-u-17 (Kara 1997: 784), Tat. ut›nl›k “odunluk”, Kzk. kisilik “insanl›k”, K›rg. balal›k “çocukluk” (Öner 1998: 36-37) vb. -lIK ekinin as›l fonksiyonu Ergin’e göre s›fatlardan isim yapmak, s›fat olarak da kullan›lan isimlerden mücerret isimler teflkil etmektir. (Ergin 1986: 155) Banguo¤lu’na göre ekin iflaret etti¤i içinlik hali (destinatif) önemlidir ve ekin ifllevleri de bu anlam özelli¤inden hareketle flekillenir. (Banguo¤lu 2007: 193-196) Zengin türetme eki olarak -lIK’›n günümüze ulaflan metinlerdeki kullan›m›, söz varl›¤›n›n tespitinde ve de¤erlendirilmesinde bir ölçüt olacak niteliktedir. Çal›flmam›z›n ç›k›fl noktas› olan Türk dilinin Osmanl› Türkçesi dönemine dair zirve eseri Bâkî Divân›, ‹stanbul Türkçesi ile kaleme al›nm›flt›r. Dil özellikleri bak›m›ndan Eski Anadolu Türkçesinden de izler tafl›yan eserde Farsça ve Arapça söz varl›¤›ndan ve bu dillerin yap›sal özelliklerinden yararlan›lm›flt›r. Konumuz dolay›s›yla odaklanaca¤›m›z Türkçe-Farsça iliflkisi, Türk-Fars (‹ranî) kavimlerinin tarihî yolculuklar› neticesinde flekillenmifltir. ‹ran’a yerleflen ve II. Pers hanedan› olarak an›lan Sâsânîlerin (MS. III-VII. yüzy›l) tarihte Hazarlar ve Orta Asya’daki Türk kabileleriyle mücadeleleri bilinmektedir. Tarihî, co¤rafî ve ard›ndan dinî etkenlerle Türk-‹ran kavimleri aras›ndaki iliflki yo¤un bir flekilde sürmüfltür. IX. yüzy›ldan itibaren ‹slamiyet’in yay›lma alanlar›nda bulunan Türklerin yaflad›klar› Maveraünnehr, Horasan, Kâflgâr co¤rafyas› bu iliflkide belirleyici olmufltur. IX-XI. yüzy›llar aras›nda ‹slam dünyas›nda egemen bir Türk nüfuzu söz konusudur. Maveraünnehr’de ve Do¤u ‹ran’da Sâmânî devletinden bafllayan Türk nüfuzu, Gazneliler Ezgi S›rt› • 185 imparatorlu¤unun kuruluflu ile büsbütün parlam›fl ve bu s›rada Karahanl› saltanat› ayr› bir Türk-‹slam gücü olarak ortaya ç›km›flt›r. (Köprülü 1989: 348) Askeri tarih çal›flmalar›yla tan›nan Perry, Orta Asya’da ‹slamiyet’in yay›lmas›yla birlikte geliflen Türk-Fars iliflkilerini askerî zeminde ele alm›flt›r. Yazar, IX. ve X. yüzy›llarda Sâmânî hükümdarl›¤›nda Farsça konuflan yerlerde görev alan Türk askerlerinin (gulâm) iki kavim aras›ndaki önemine de¤inir. XI. ve XII. yüzy›llarda Afganistan’da ve Hindistan’›n kuzeyinde Gazneli hanedanl›¤›n›n, O¤uz ak›nlar›n›n, Selçuklu Devleti’nin askerî gücünü Türkçe-Farsça iliflkisi bak›m›ndan vurgulamakt›r. Bu teflkilatlanma ve Orta Asya’da güç haline gelme neticesinde Türkler ve dolay›s›yla Türkçe, Farsça ile kaynaflm›flt›r. (Perry 2006) Türkçe-Farsça iliflkisi bu tarihsel geliflmelerle birlikte ve özellikle ‹slamiyet’in etkisiyle h›z kazanm›flt›r. Karahanl›ca dönemi eserlerinden itibaren Farsça al›nt›larda art›fl görülür. Kutadgu Bilig ve ilk sat›raras› Türkçe Kur'an çevirilerinin ‹slam inanç ve düflünce dizgesinin en yüksek üsluba sahip, en prestijli kayna¤›ndaki dini ve felsefi terminolojiyi genellikle anlam kopyalar›yla verdiklerini vurgulayan Eker’e göre Farsça (ve Arapça) unsurlar yeni kültür ve edebiyata uyum amac›yla Türkçe içinde kendine yer bulmufltur (Eker 2010:201). Büyük Selçuklu Devleti ile birlikte Arapça ve Farsça devlet düzeyinde kabul görmüfltür. Dolay›s›yla kültürel ve ilmî boyutta da bu dillerin etkileri söz konusu olmufltur. “Gerek Büyük Selçuklu Devletinde gerekse bu devletin Anadolu’daki bir devam› niteli¤inde olan Anadolu Selçuklular›nda Arapçan›n özellikle de Farsçan›n a¤›rl›kl› bir yeri vard›. Haberleflme ve fler’î ifllerde Arapçan›n, divan iflleri ile dahilî muamelelerde Farsçan›n, halk ile olan münasebetlerde ise Türkçenin kullan›ld›¤› tahmin edilmektedir. Ancak Farsçan›n etkinli¤i Arapçadan daha üstün bir durumda idi.” (Özkan 2002: 906) Türk dili tarihine bakacak olursak Karahanl›ca yaz› dilini takip eden Harezmce ve Ça¤atayca dönemi eserlerinde de Arapça ve Farsça iliflkisi yo¤un olarak sürer. Bat› Türkçesinin Osmanl›ca dönemine gelindi¤inde Farsça ile olan s›k› ba¤, Klâsik (Divân) ad›yla da an›lan Türk dili dönemine damgas›n› vurmufltur. Bu dönemdeki gerek söz dizimi (izafet yap›s›, ki’li birleflik cümle kuruluflu vb.) gerek söz varl›¤› etkisi Türkçe ile Farsça aras›ndaki dilsel ba¤› köklü k›lm›flt›r. Söz varl›¤›m›zda yüzy›llard›r canl›l›¤›n› koruyan bugün yerlilefltirerek kulland›¤›m›z pek çok söz, Osmanl› Türkçesi dönemindeki köklü al›nt›laman›n ürünleridir. TürkçeFarsça aras›ndaki al›nt›lama birçok araflt›rmac› taraf›ndan ele al›nm›flt›r.1 1 M. Fuad Köprülü, “Yeni Farisîde Türk Unsurlar›”, Edebiyat Araflt›rmalar›, 2, ‹stanbul 1989, s. 345-361. Gerhard Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen I-IV, Wiesbaden 1963-1975. Andreas Tietze, “Persian Loanwords in Anatolian Turkish”, Oriens, 20, 1967. Stanislaw Stachowski, 186 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Osmanl› Türkçesi döneminin en önemli flairlerinden Bâkî, Farsça (ve Arapça) sözlerden ve dil yap›lar›ndan (terkip ve ek) fazlas›yla yararlanm›flt›r. Aksan, Bâkî’nin fliirlerindeki yabanc› söz oran›n› %65 olarak belirlemifl; bunu Divân edebiyat›n›n dönem özelli¤ine ba¤lam›flt›r. Buna karfl›l›k halk dilinin anlat›m olanaklar›ndan yararlanan Nâbî, Nedim gibi flairlerin gazel ve flark›lar›ndaki yabanc› söz varl›¤› oran›n›n %40-%50 aras›nda de¤iflen verilerini sunmufltur. (Aksan 1977:346) Diller aras› iliflkilerin etkileri, eserlerde kendine yer bulmakta ve dilsel ba¤, hem sözlük düzleminde (leksikolojik) hem de yap›sal alanda sürmektedir. Türkçenin yap›m eki lIK ile Farsça -î flekli, sözünü etti¤imiz dilsel ba¤›n bir koludur. Farsçada türemifl isimler genellikle son eklerle yap›lmaktad›r. Farsçan›n sona gelen yap›m eklerinden (Ergin 2002: 82) -î, eklendi¤i isim ve s›fatlardan -lIK ekinin ifllevinde kavram adlar› da yaratmakta, Farsçan›n bir tür kavram eki olarak görev almaktad›r. -î fleklinin Farsçadaki kullan›m alanlar› flu flekildedir: (Timurtafl 2011: 272-278) 1. Muhâf›zl›k, fâillik, meslek isimleri: pâlân-î “semerci”, çeng-î “çalg›c›”. 2. Yâ-y› masdariyet (yâ-y› masdarî): hûb-î “güzellik”, merd-î “insanl›k”. 3. Edevât-› nisbiyye / Yâ-y› nisbet: fiirâz-î “fiirazl›”, mecûs-î “Mecûs dininden”. 4. Edevât-› elvân: gül-î “gül renkli, pembe”, beneffle-î “menekfle renkli, mor”. Bâkî Divân›ndaki -lIK eki ile karfl›laflt›raca¤›m›z -i’li flekiller, kaynaklarda masdariyet -î’si (yâ-y› masdariyet) olarak geçen, Timurtafl’›n ikinci görev alan›nda örneklendirdi¤i ektir. Divân’da yer alan -lIK ekli sözcükler ve kullan›mlar› flu flekildedir: 1. ‘âfl›kl›k (s. 156/1) Bahâr eyyâm› geldi tâze ‘âfl›kl›k zamân›dur Sular cûfl itdügi demdür bulan›kl›k zamân›dur 2. aç›kl›k (s. 156/4) Aç›lsun göñlümüz sâkî kadeh flun var ise bâkî Temâflâ eyle âfâk› çü aç›kl›k zamân›dur 3. ag›rl›k (s. 198/3) Rez duhterini virmediler kimseye kald› Ag›rl›g›n› almad›lar r›tl-› girânuñ Wörterbuch der neupersischen Lehnwörter im Osmanisch-Türkischen (M. Ölmez, Osmanl› Türkçesinde Yeni Farsça Al›nt›lar Sözlü¤ü), ‹stanbul 1998. Günay Karaa¤aç, “Türkçe-Farsça ‹liflkileri”, Türkçe Verintiler Sözlü¤ü, Ankara 2008, s. XI-XVI. Süer Eker, “Türkçe-Farsça Dil ‹liflkilerinde Anlam Kopyalar› Üzerine Notlar”, Sosyoloji Yaz›lar›-I, Ankara 2010, s. 197-211. Ezgi S›rt› • 187 4. alçakl›k (s. 210/4) Meclis-i va’za oturmak kat› alçakl›kdur Sadr-› mey-hâne-i ‘irfana yitifl rif’at bul 5. âflinâl›k (s. 106/2) Âflinâl›k virmeyüp bîgâne resmin kullanur Nâz ider her gördügince bir zamân bilmezlenür 6. âvâral›k (s. 129/4) Su gibi zencîrler tutmaz dil-i dîvâneyi Hâs›l› âvâral›k vakti bahâr eyyâm›dur 7. ay›kl›k (s. 156/2) Çemende su gibi sûfî flarâb içmek gerek flimdi Behey sûfî bu mevsimler ne ay›kl›k zamân›dur 8. ber-dârl›k (s. 292/3) ‘Aflka Mansûr eger olmasa fermân-berdâr ‹htiyâr itmez idi kendüye ber-dârl›g› 9. bilmezlik (s. 301/3) Sarf itdi dîde sîm-i fliriflkin vefañ içün Bilmezlik ile yok yire harc itdi var›n› 10. bî-vefâl›k (s. 61/7, s. 71-III) Kimse ummazd› bu târîhe degin çak bu kadar Bî-vefâl›k yüzini göstere mir’ât-› zamân Bî-vefâl›klar ider yol›na cânlar virene ‘Acebâ böyle m’olur dünyede hep bu begler 11. bulan›kl›k (s. 156/1) Bahâr eyyâm› geldi tâze ‘âfl›kl›k zamân›dur Sular cûfl itdügi demdür bulan›kl›k zamân›dur 12. cevânl›k (s. 303/4) Cevânl›k ‘âlemi gitdi ne vaktin togr›lam yâ Rab Egildüm bâr-› ‘aflk-› yâr kaddüm bükdi pîr itdi 188 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 13. cüdâl›k (s. 282/2) Kanlu yafllar dökdügi meyden cüdâl›k derdidür Yohsa gelmez âtefl-i sûzân kebâbuñ ‘ayn›na 14. çokluk (s. 105/6) Görme ey zâhid günâhum çoklug›n flol ‘âlemi Magfiret deryâs›na gark eyleyen Gaffâr› gör 15. dervifllik (s. 203/5) Bafluñ gerekse göklere irsün günefl gibi Dervifllik dilerseñ eger zerreden kem ol 16. dil-âzârl›k (s. 292/1) Var iken hançerinüñ ‘âfl›ka dil-dârl›g› Gam degül eylese peykân› dil-âzârl›g› 17. dil-dârl›k (s. 292/1) Var iken hançerinüñ ‘âfl›ka dil-dârl›g› Gam degül eylese peykân› dil-âzârl›g› 18. dîvânelik (s. 129/5) Dîvânelik zamân›dur âvâre göñlini Zencîrlerle zabt idemez cûybâr› gör 19. eksüklik (s. 83/5) Bir kadem bas lutf ile gel gül-flene ey serv-kad Bileler eksükligin her serv-i bâlâ semt semt 20. eylük (s. 268/1) Düflse göñlüm n’ola ol hançer-i hûn-efflâna Müjen oklar›nuñ eylükleri batd› câna 21. gedâl›k (s. 108/3) Çekdi kapuñ gedâl›g›na ‘âk›bet saçuñ ‘Ömr-i d›râz u saltanat-› câvidân› gör 22. güzellik (s. 102/5, s. 171/4, s. 235/2, s. 265/3, s. 272/2, s. 272/5) Güzellik burc›na bir mâh-› nevdür ol hilâl-ebrû Çerâg-› hüsnine günden güne turmaz ziyâ artar Ezgi S›rt› • 189 Yine ol gonca-leb bülbüllerüñ kan›na girmifldür Güzellik var bu gün gâyet k›zarm›fl al al olm›fl Seni Yûsufla güzellikde sorarlarsa baña Yûsuf› bilmezin ammâ seni ra’nâ bilürin Sen güzellik taht›nuñ sultân-› ‘âlî-flân›s›n Mihr ü mâh iki kuluñ girmifl kabâ-y› zer-kefle Tak›nsun pâlehengin fleh-süvârum aylandurs›n Cihâna nûr u fer virsün güzellik âsmân›nda Görenler ol kemerde Bâk›yâ tâk-› melâhatde Yaz›lm›fl flemsedür dirler güzellik hânmân›nda 23. hâlîlik (s. 199/6) fiarâb-› nâbdan humlar tehî hum-hâneler tenhâ ‘Aceb hâlîligin buld› riyâ ehli bu meydânuñ 24. hâmûfll›k (s. 216/10) Hâmûfll›k senden ‘aceb tab’uñ müsellem tutd› hep Sihr-âferînân-› ‘Arab pâkîze-gûyân-› ‘Acem 25. hevây›l›k (s. 228/3) Senüñ kâruñ hevây›l›kdur ancak ey kebûter sen Hevâ-y› ‘aflk-› dil-ber neydügin bilmezsin oynars›n 26. hofll›k (s. 55/22) Cihânda sâgar-› devlet murâduñ üzre devr itsün Göñül hofll›klar›n k›lsun müyesser Hazret-i Mevlâ 27. kalem-kârl›k (s. 292/7) Zer-ger-i kâmilidür san’at-› fli’rüñ Bâkî Nic’olur gel berü seyr eyle kalem-kârl›g› 28. kull›k (s. 88/5, s. 89/5) ‘Ahdüñde eger ‘âleme bir dah›gelürse Kull›klar ider sen yüzi hûrflîde Ferahflâd 190 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Kâmetüñ kullug›na düflmeyicek Olmad› serv-i h›râmân âzâd 29. magbûnluk (s. 218/5) Olmadum Bâkî-s›fat mâlik metâ’-› vals›na Gitdi elden nakd-i cân âhir görüñ magbûnlugum 30. mahzûnluk (s. 218/1) Kimseye ‘aflkuñda izhâr itmedüm meftûnlugum Bildiler hâl-i derûnum gördiler mahzûnlugum 31. mecnûnluk (s. 218/3) ‘Âleme leylî saçuñ sevdâs›n izhâr eylerin Nev-bahâr eyyâm›dur bir gün tutar mecnûnlugum 32. medyûnluk (s. 218/2) La’lüñe teslîm ider cân borc›n inkâr itmezin K›lmasun gamzeñ tekâzî çekmesün medyûnlugum 33. meftûnluk (s. 218/1) Kimseye ‘aflkuñda izhâr itmedüm meftûnlugum Bildiler hâl-i derûnum gördiler mahzûnlugum 34. merdümlik (s. 149/3) Begüm merdümlik it kendü ciger-gûfleñ gibi besle Yaflum t›fl-› yetîmüñdür ki dâmânuñda kalm›fldur 35. mestlik (s. 81/5) Derd-i ‘aflkuñ ‘âfl›k-› miskîni âhir öldürür Mestlik pâyâne yitse iriflür elbette hâb 36. mi’mârl›k (s. 292/2) Dili dil-ber yapar agyâr y›k›lsun gitsün Gelmesün görmeyelüm kendüye mi’mârl›g› 37. miskînlik (s. 81/2, s. 250/7) Nâfe k›ld› zülf-i müflgînüñ görüp serber-zemîn Ayaguñ toprag›na miskînlik itdi müflg-i nâb Ezgi S›rt› • 191 Gelüp miskînlik itdi hâl-i yâre Hatâdan nâfe-i müflgîn-i âhû 38. münâf›kl›k (s. 156/3) Müdâm içen münâf›kdur dimifl minberde bir vâ’iz Ne çâre hey müselmânlar münâf›kl›k zamân›dur 39. mürâ’îlik (s. 92/5) Âyîne gibi halka mürâ’îlik eylemez Bâkî safâ-y› hât›r ile geydi bir nemed 40. nâ-dânl›k (s. 260/5) Devr-i zamâne cünbifli nâ-dânl›k üzredür Nâ-dân komaz ki merdüm-i dânâ huzûr ide 41. nâzüklik (s. 36/41, s. 75/2, s. 198/5, s. 289/8) Gerçi nâzüklik ile agz›n arar engüfltüñ Dimez ammâ dehenüñ s›rr›n› gizler hâtem Cân almada nâzüklik ile la’lüñe söz yok Hâlüñ dah› bir dânedurur fitnede ammâ Hançer-s›fat izhâr-› safâ eyledi dilden Nâzüklik ile göñlümüz almaga miyânun Mestâne soyd› o mehi Bâkî geçen gice Nâzüklik ile çözdi mukaddem kuflag›n› 42. pâsbânl›k (s. 283/4) Bâmuñda pâsbânl›guñ itmezse mâh-› nev fiâma iriflmeye dilerin bâma ç›kmaya 43. perîflânl›k (s. 84/2) Turra-i tâli’umuñ böyle perîflanl›g›na Yine ol zülf-i pür-âflûb u fitendür bâ’is 44. pîrlik (s. 107/4) Pîrlikde bu dü-tâ kaddümi çeng eylemege Neydügin bilmeyüp ol tâze cevânum özenür 192 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 45. ranâl›k (s. 241/4) fiöyle ra’nâl›g› var nergis-i flehlânuñ kim Çeflmüñe nisbet iderlerse ne gayr ola ne ‘ayn 46. reh-nümâl›k(s. 13/14) ‹derler reh-nümâl›klar ‘adem mülkine a’dâya Guzâtuñ ellerinde nîzeler flem’-i flebistânî 47. ser-dârl›k (s. 292/4) Hâl u hat milket-i Rûm üstine leflger çekdi Virdiler kâkül-i müflgînüñe ser-dârl›g› 48. ser-kefllik (s. 4/17, s. 57/8, s. 58/2, s. 146/3, s. 301/1, s. 304/2) Ser-kefllik itdi emrine beñzer peleng-i çarh Zencîr ile getürdi yine keh-keflân keflân Ser-kefllik itdi tevsen-i baht-› sitîzekâr Düfldi zemîne sâye-i eltâf-› Kirdgâr Gördi nihâl-i serv-i ser-efrâz-› nîzeñi Ser-kefllik ad›n anmad› bir dah› bânlar› Turmaz ayag›n almaga kasd eyler anuñ âb Ser-kefllik ider var ise tenhâda sanavber Komaz ser-keflligin bu nefs-i h¨d-rây Müdârâ eyleseñ vay itmesen vay Ser-kefllik eylemezse o servüñ ayag›na Yüzler süriyü varây›n âb-› revân gibi 49. sus›zl›k (s. 94/2) Gâyetde teflne idi göñül âb-› vasluña Sus›zl›g›n› kesdi o flemflîr-i âbdâr 50. flâdîlik (s. 270/4, s. 290/7) Bihiflt flevk›na flâdîlig eyleyüp vâ’iz Miyân-› meclise at›ld› yek mu’allakda Ezgi S›rt› • 193 Bâk›yâ flâdîlik eylerse ‘aceb mi agyâr Çarh anuñ tâli’ini gör nice meymûn itdi 51. fleydâl›k (s. 149/2) Benüm bilmezdi kimse ‘âfl›k-› fleydâl›gum hergiz Tenümde tâze tâze yakmasam dâg-› mahabbetler 52. flimdilik (s. 160/3) Cismümüz flekl-i murakka’dur ser-â-ser dâgdan fiimdilik ‘âlemde bir kühne kabâya mâliküz 53. flîrînlik (s. 264/5, s. 281/4) Nûflîn lebinde hatt›n› kim görse Bâk›yâ fiîrînlik yaz›ld› sanur flekker üstine Rûy›nda la’li üzre hat-› müflg-bâr-› yâr fiîrînlik yazar fleref-i âf›tâbda 54. tarl›k (s. 292/6) Kâseler sun bize meclisde g›nâ virmez ayak Sâk›yâ hât›r› teng eyledi el tarl›g› 55. terlik (s. 129/3) Dil-beste olma terligine taze goncanuñ Ol pîrehende cilve k›lan gül-’izâr› gör 56. tîzlik (s. 284/3) Dem-be-dem dil üzredür biz ‘âfl›ka Tîzlik var hançer-i cânânda 57. uyan›kl›k (s. 156/5) Senüñ nazm-› ciger-sûzuñ tutupdur dehri ey Bâkî Gözin açsun kamu flâ’ir uyan›kl›k zamân›dur 58. varl›k (s. 234/4) Metâ’-› dehr-i fâniden bu gün peymânedür varl›k Ne kald› câmdan gayr› niflân-› devlet-i Cemden 194 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 59. vurgunluk (s. 218/4) Vaz geldi câna dil-ber tîr-i müjgân urmadan Anlam›fldur ol peri-sûret meger vurgunlugum 60. yigitlik (s. 180/7) Bâkîyi zâr u zebûn itdüñ yigitlik bu m›dur Sen tevânâ nev-cevân ol nâ-tevân bir pîr-i ‘aflk 61. yokl›k (s. 62/4, s. 292/5) Âk›bet yokl›k imifl kâr-› cihan ey Bâkî N’idelüm fiâh-› cevân-baht-› cihân var olsun Virelüm cân› dilâ bûs-› dehân-› yâre ‘Âk›bet yokl›ga tebdîl iderüz varl›g› Bâkî Divân›’nda -lIK ekiyle kurulmufl 61 sözcük bulunmaktad›r. Bunlardan bîvefâl›k 2 kez, güzellik 6 kez, kull›k 2 kez, miskînlik 2 kez, nâzüklik 4 kez, ser-kefllik 6 kez, flâdîlik 2 kez, flîrînlik 2 kez, yokl›k 2 kez kullan›lm›flt›r. Divân’da kullan›lan -lIK ekinin, Bâkî’nin tarz› itibariyle yo¤un olarak soyut kavram adlar› türetme ifllevine hizmet etti¤ini söylemek mümkündür. Bunun d›fl›nda meslek, ifl isimleri; rütbe ve makam adlar› ve zaman dilimi adlar› türetti¤i görülmüfltür: 1. Kavram adlar›: ag›rl›k, ‘âfl›kl›k, aç›kl›k, alçakl›k, ay›kl›k, bilmezlik, bî-vefâl›k, bulan›kl›k, cevânl›k, cüdâl›k, çokluk, dil-âzârl›k, dil-dârl›k, dîvânelik, eksüklik, eylük, gedâl›k, güzellik, hâlîlik, hâmûfll›k, hofll›k, kull›k, magbûnluk, mahzûnluk, mecnûnluk, medyûnluk, meftûnluk, merdümlik, mestlik, mi’mârl›k, münâf›kl›k, mürâ’îlik, nâ-dânl›k, nâzüklik, perîflânl›k, ranâl›k, ser-kefllik, sus›zl›k, flâdîlik, fleydâl›k, flîrînlik, tarl›k, terlik, tîzlik, uyan›kl›k, varl›k, vurgunluk, yigitlik, yokluk. 2. ‹fl, meslek, yetenek ve al›flkanl›k adlar›: âflinâl›k, âvâral›k, hevây›l›k, kalemkârl›k, miskînlik, pâsbânl›k, reh-nümâl›k. 3. Siyasî felsefî inanç adlar›: ber-dârl›k. 4. Rütbe ve makam adlar›: dervifllik, pîrlik, ser-dârl›k. 5. Zaman dilimi adlar›: flimdilik. Divân’da Farsça -î flekilli sözcüklerin 49’u nisbet eki görevinde kullan›lm›fl mensubiyet, ilgili olma anlaml› sözlerdir: âsmânî (3), baharî (5), badam-nakflî, bâdî, bârânî, Buharî, canânî, cavidânî (2), cevherî, cihanbânî, çenberî, elhânî, gülistânî, Hâbeflî, hâkânî (2), h›râmânî, hûnî (8), husrevanî, ilâhî (4), kâfûrî (4), kadîmî (2), kamerî, keyânî, leylî (3), Memlûkî, mermerflâhî, nâ-gehânî, nebevî, nev-rûzî, nîsânî, nurânî (4), nur- Ezgi S›rt› • 195 bahflî, Osmanî (3), rabbânî (2), rahmanî, rumî, rummânî (2), rûzî (2), sâfî, seherî (2), sipahî-zâde, subhgâhî, sultanî (5), sükkerî (3), Süleymânî (2), flâhî (4), flebistânî, zûlmânî, yârî. Edevât-› elvân kategorisinde bulunan renk ad› olarak türetilmifl sözcüklerin say›s› 6’d›r: ergavânî (7), gülgünî, lâcüverdî, leymünî, turuncî, zümürrüdî (4). Çal›flmam›z›n konusu olan masdariyet -î’si (yâ-y› masdariyet) ile türetilen 14 sözcük vard›r. Tematik tasnifte tüm sözcükler kavram ad› olarak söz varl›¤›nda yer alm›fllard›r. Sözcüklerin karfl›l›klar› ve kullan›ld›klar› beyitler flu flekildedir: erzânî “ucuzluk” Bisât-› emni bast itdi basît-i arza ikbâli Ne deñlü k›lsa ta’zîmi felek ol flâha erzânî Minnet Allâha kemâl-i kerem-i Rabbânî Eyledi iki cihân devletini erzânî gaybî “yokluk”, pinhânî “gizlilik” Mücellâ sînesi âyînedâr-› flâhid-i gaybî Musaffâ hât›r› sûret-pezîr-i râz-› pinhânî güvâhî “flahitlik” Güvâhî zûr-› bâzûs›n getürmifl Kûh-ken ‘aflka Bu devr içre kabûl itmezler ammâ flâhid-i zûr› mestî “sarhoflluk”, mestûrî “gizlenmifllik” Nihân olmaz mahabbet gizlü kalmaz ‘âfl›kun flûr› Ne mümkindür gele bir araya mestî vü mestûrî mihmânî “misafirlik” Ser-i bî-magz-› düflmenden fezâda kâseler told› Sibâ’-› kûh u deflte k›ld›lar tertîb-i mihmânî nihânî “gizlilik” Zâhidâ olmaz riyâ mâni’ nihânî ‘iflrete Gûlsin gâyetde bilmezsin zarâfet neydügin Nihânî iflrete mâni degüldür kisvet ey zâhid ‹çerler bunda ‘ârifler toluy› tâc-› Edhemden rahflânî “parlakl›k” Dür ü gevher nisâr itsün yol›na ebr-i bârânî Ser-â-ser atlas u dîbâ döfletsün mihr-i rahflânî 196 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe flâdî “mutluluk” Cihân efsânedür aldanma Bâkî Gam u flâdî hayâl-i hvâba beñzer zindegânî “canl›l›k (hayat)” Safâ-y› fli’ir-i Bâki bâ’is-i mihr ü mahabbetdür Bu âb-› zindegânî ol hayât-› câvidânîdür pîrânî “pirlikler” Hemân oldur niyâzum senden ey Keyhusrev-i sânî Ki gûfl-› hûfla mengûfl eyle dürr-i pend-i pîrân› Sonuç Türkçenin en ifllek türetme eklerinden -lIK’›n, Osmanl› Türkçesi dönemine damgas›n› vuran Bâkî Divân›’nda 61 farkl› sözcükte kullan›ld›¤›n›, buna karfl›l›k -lIK ekine ifllevsel anlamda karfl›l›k gelen masdariyet -î’sinin 14 farkl› sözcük türetti¤ini görmekteyiz. Tüm ifllev alanlar› göz önünde bulunduruldu¤unda -î’li flekiller 69 farkl› sözcükte görülmüfl; 49 sözcükte mensubiyet, ilgili olma bildiren ad, 6 sözcükte renk ad› türetmede kullan›lm›flt›r. -lIK ekinin eksik, susuz, tar (>dar), var, yigit, yok gibi Türkçe sözcüklerin yan› s›ra perîflân “da¤›n›k, kar›fl›k”, rehnümâ “gizli”, flîrîn “tatl›, cana yak›n” gibi Farsça; medyûn “borçlu”, miskin “zavall›; uyufluk”, münâf›k “ikiyüzlü; arabozan” gibi Arapça sözcüklere eklendi¤i görülmüfltür. -î yap›s› ise Farsça ve Arapça sözlerde kullan›lm›flt›r. Mestlik ile mestî; flâdîlik ile flâdî sözcüklerinin Divân’›n söz varl›¤›na birlikte dâhil olmas› Türkçe-Farsça iliflkisinin iç içeli¤inin yans›mas›d›r. Farsça ile Türkçeyi zirve eseri Muhâkemetü’l-Lugateyn’de karfl›laflt›ran Ali fiîr Nevâî’nin ses bilgisi, flekil bilgisi, sözlük bilgisi ölçütlerini ele alarak vard›¤› sonuçlar Türk dili tarihi aç›s›ndan çok önemlidir. Nevâî’nin açt›¤› bu mukayese yolundan Türkçe-Farsça iliflkisinden hareket edilebilecek, döneme damgas›n› vurmufl eserlerle yap›lacak incelemeler, iki dil aras›ndaki iliflkinin sözünü etti¤imiz üç boyutuna da (ses, flekil, sözlük) katk› sa¤layaca¤› düflüncesindeyiz. Türkçe yap›m eki -lIK ile Farsçadaki -î’li flekillerin k›yas›na dayanan bu çal›flma, yüzy›llard›r süregelen tarihî ve co¤rafî ortakl›k zemininde yürümüfl olan bu iki dilin, Türkçenin klasiklerinden birisi olan Bâkî Divân›’ndaki türetme ve dolay›s›yla söz varl›¤› boyutundaki iliflkisini araflt›rma denemesidir. Ezgi S›rt› • 197 Kaynaklar Aksan, Do¤an (1977), Köktürkçeden Bugüne - Türkçede Ödünçlemeler Üzerine Bir Sözcük ‹statisti¤i Araflt›rmas›, Türk Dili Dergisi, C. XXXVI, S. 313, s. 344-347. Arat, Reflit Rahmeti (2006), Kutadgu Bilig, Kabalc› Yay›nlar›, ‹stanbul. Banguo¤lu, Tahsin (2007), Türkçenin Grameri, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Eker, Süer, “Türkçe-Farsça Dil ‹liflkilerinde Anlam Kopyalar› Üzerine Notlar”, Sosyoloji Yaz›lar›-I, Ankara 2010, s. 197-211. Eraslan, Kemal (2001), Alî-fiîr Nevayî Mecâlisü’n-Nefâyis-I (Girifl ve Metin), Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Ergin, Muharrem (1986), Türk Dil Bilgisi, Bo¤aziçi Yay›nlar›, ‹stanbul. Ergin Muharrem (2002), Osmanl›ca Dersleri, Bo¤aziçi Yay›nlar›, ‹stanbul. Kara, Mehmet (1997), Ata Atacanov’un fiiirleri-I (Girifl-Metin-Aktarma), Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Korkmaz, Zeynep (2007), Türkiye Türkçesi Grameri (fiekil Bilgisi), Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Köprülü, M. Fuad (1989), “Yeni Farisîde Türk Unsurlar›”, Edebiyat Araflt›rmalar› - 2, ‹stanbul 1989, s. 345-361. Küçük, Sabahattin, Bâkî Divân›, http://ekitap.kulturturizm.gov.://dosya/1-128335/h/bakidivanisabahattinkucuk.pdf Öner, Mustafa (1998), Bugünkü K›pçak Türkçesi, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Özkan, Mustafa (2002), Selçuklular ve Beylikler Dönemi Türk Dili, Türkler Ansiklopedisi, C. 7, s. 593-608. Perry, John R. (2006), Turkic-Iranian Contacts i. Linguistic Contacts, http://www.iranicaonline.org/articles/turkic-iranian-contacts-i-linguistic Tekin, fiinasi (1976), Uygurca Metinler II: Maytr›simit, Sevinç Matbaas›, Ankara. Tekin, Talât (2008), Orhon Yaz›tlar›, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Timurtafl, Faruk K. (2011), Osmanl› Türkçesi Grameri, Alfa Yay›nlar›, ‹stanbul. Yavuz, Kemal (2000), Âfl›k Pafla- Garip-nâme, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Eski Bir Renk Ad› Oluflturma Sistemi: Renk Ad› + {+mAn} (Alman, Bozman, Çakman, Germen, K›rman, Torman vb.) ‹brahim fiahin* Evliya Çelebi, 1671 y›l›nda ç›km›fl oldu¤u Hacc Yolculu¤u s›ras›nda u¤rad›¤› ‹zmir’de, Cum‘a-âbâd’tan (flimdiki Menderes) Ayasuluk’a (flimdiki Selçuk) giderken Almanbo¤az› ad›nda bir bo¤azdan geçti¤ini ve burada haydutlarla savaflt›¤›n› kaydetmektedir. Sözlüklerimizde geçen alman sözcü¤ünün Alman ›rk›n› ifade etmesi1 ve Seyahatname’nin çeflitli yerlerinde Almanlardan söz edilmifl olmas› (bk. Da¤l› 2005: 59, 62), o ça¤larda alman etnoniminin Osmanl›da bilindi¤ini ve kullan›ld›¤›n› göstermektedir ki bu durum, bo¤az ad›n›n bu etnonimle ilgili olabilece¤i fikrini akla getirmektedir. Çelebi’nin ‹zmir güzergâh›n› ve bu çerçevede Almanbo¤az›’n›n yerini tespit etmek için yörede yapt›¤›m›z çal›flmalar s›ras›nda, bo¤az›n flimdi ormanla kapl› olup Zeytinköy ve Yeniköy’de yaflayan yafll› kimselerce hâlen Almanbo¤az› ad›yla bilindi¤ini tespit ettik. Söz konusu bo¤azda yapt›¤›m›z araflt›rmalar s›ras›nda, bo¤az›n bulundu¤u yerde toprak yap›s›n›n oldukça k›rm›z› olmas› nedeniyle2 adland›rman›n * 1 2 Yrd. Doç. Dr. ‹brahim fiahin, Ege Üniversitesi, Türk Dünyas› Araflt›rmalar› Enstitüsü, Türk Dili ve Lehçeleri Ana Bilim Dal›, ‹zmir. [email protected] Sözlüklerimizde görülen Alman sözcü¤ü Avrupa milletlerinden birinin ad› olan etnonim olup Türkiye Türkçesi A¤›zlar› Sözlü¤ü’nde bu kelimeyle ilgili olarak; “<Fr. allemand: Almanya” bilgisi verilirken (hhtp://tdkterim.gov.://bts/), Genel Türkçe Sözlük’te “<Fr. allemand 1. Cermen soyundan olan bir halk ve bu halktan olan kimse; 2. Alman halk›na, Almanya’ya özgü olan fley” anlamlar› verilmektedir (TS 1998: 57). Bo¤azda eski ça¤lardan kalma demir madeni ocaklar› kal›nt›lar› bulunmaktad›r. Bilindi¤i gibi demir madeninin bulundu¤u toprak, oksit sebebiyle k›rm›z› renkte olur. 200 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Alman milletiyle de¤il, Türkçede bir renk ad› olan al sözcü¤üyle ilgili olabilece¤i ve her ne kadar sözlüklerimizde renk bildiren alman fleklinde bir kelime bulunmasa da, bunun Türk dili araflt›rmalar› çerçevesinde yap›s› az çok bilinen karaman, gökmen, akman (ki bu kelimelerin yap›lar› ve anlamlar› üzerinde de çok farkl› görüfller ve tart›flmalar bulunmaktad›r. Bk. makale içerisinde Akman, Karaman maddelerine.) sözcükleri gibi renk ad› + mAn yap›s›nda ortaya ç›km›fl bir sözcük olabilece¤i düflüncesine kap›ld›k. “Bu yap›da daha baflka sözcük ya da sözcükler var m›d›r?” düflüncesiyle yapt›¤›m›z araflt›rma sonucunda, Türk Dili co¤rafyas›n›n çeflitli bölgelerinde esasen renk ad› + mAn yap›s›nda ortaya ç›km›fl ancak ifllek kullan›m özelliklerini yitirerek yer adlar›, kifli adlar›, boy adlar›nda kal›plaflarak günümüze kadar ulaflm›fl çalman, germen, k›rman, sarman vb. 11 sözcük daha tespit ettik. Bu kelimeler ve görüldükleri baz› yerler flu flekildedir. Renk ad› {+mAn} Yap›s›nda Oluflan Sözcükler: Alaman: Türkiye Türkçesi a¤›zlar›nda alaman sözcü¤ünün anlamlar› aras›nda görülen 1. alaca renkli koyun; 2. çökelekle kar›fl›k peynir ve “kanarya kuflu” anlam›na gelen alamanc›k sözcükleri (DS: 193) esasen “kar›fl›k rengi” ifade eden ala sözcü¤üyle ilgili olup ala+man> alaman (+c›k) biçiminde geliflmifl olmal›d›r. Sivas ili fiark›flla ilçesine ba¤l› bir köy olan Alaman adland›rmas› da kanaatimizce bu yap›yla ortaya ç›km›fl olup söz konusu yerleflim biriminin üzerinde bulundu¤u toprak rengi bu adland›rmada belirleyici olmufltur. Zira söz konusu köyün bulundu¤u alan›n baz› k›s›mlar› sar› baz› k›s›mlar› ise oldukça beyazd›r. Alaman, Tat., Kz., Trkm., Az. lehçelerinde kifli ad› olarak da görülmektedir. Rásonyi bu kifli ad›n›, alaman sözcü¤ünün Kazakçadaki “savaflç›, halk, büyük kedi” anlamlar›yla aç›klamakta, fakat kelimenin kökü ve yap›s› hakk›nda bilgi vermemektedir (Rásonyi 2007: 44). Azerbaycan Türkçesinde alman (Türkmencede alaman) “soygun, talan” ve almanç› sözcü¤ünün “talanc›, soyguncu” anlamlar› (Orucov 2006/c. I: 92), kifli adlar› aras›nda görülen Alaman ad›n›n al- “almak, elde etmek, kapmak” anlam›na gelen eylemden {-mAn} ekiyle geliflti¤ini, dolay›s›yla renkle bir iliflkisinin bulunmad›¤›n› düflündürmektedir. Oysa Alamanbet, Almanbet kifli adlar›nda durum farkl›d›r. /bet/ kifli adlar›nda (Gülbet, Nurbet, Almanbet, Dostanbet, Jalmanbet, Yalmanbet) görülen ay, tay, bek, eke, can gibi ek özelli¤i tafl›yan bir unsurdur. Rásonyi bu unsurun tam olarak ne anlama geldi¤ini aç›klayamayarak soru iflaretiyle göstermifl, bununla birlikte Dos›mbet, Alimbet, Kulumbetka, Uambet, Yan›mbet, Yulumbet, Yakfl›mbet, Ulumbet, Uraz›mbet isimlerinde görülen ve Muhammet sözcü¤ünden k›salarak (Muhammet> Mammet / Mambet> Mamet>>) / +Imbet / biçimine dönüflmüfl olan suffixoid ile iliflkili olabilece¤ini kaydetmifltir (bk. Rásonyi 2007 / I: LXXV, LXXVI- ‹brahim fiahin • 201 II). Bu izah› dikkate alarak bir yorum yapacak olursak Alamanbet / Almanbet isimlerini Ali + Muhammet isimlerinden k›salm›fl isimler olarak düflünmek mümkündür. Ancak ismin bet bilefleni olmaks›z›n kullan›lan Alman / Alaman biçimleri, böyle bir aç›klamay› geçersiz k›lmaktad›r. Demek ki Alamanbet / Almanbet isimlerindeki / +bet / bilefleni, Muhammet isminin bir k›saltmas› olmay›p +ay, +day, +eke, +kan bileflenleri gibi kifli adlar›na eklenen bir yap›d›r. Bu durumda yukar›da Rásonyi’den naklen ifade edildi¤i gibi Alman / Alaman isimlerinin “soygun, talan” sözcükleriyle ilgili olabilece¤i akla gelse de bu ihtimali de, söz konusu isimlerin Alamanbet / Almanbet varyantlar› ihtimal d›fl› b›rakmaktad›r. Zira bu durumda “bet” unsurunu aç›klamak mümkün olamamakta, “soygun bet, yani soygun Muhammet, vb.” gibi tuhaf bir anlam ç›kmaktad›r. Üstelik “soygun, talan” anlam›na gelen alaman sözcü¤ü, kifli ad› olmaya da uygun de¤ildir. Uygun olan “alamanç›, almanç›” olmal›d›r. Her iki durum dikkate al›narak bir izah yap›ld›¤›nda Alman ve Alaman kifli adlar›n›n “k›pk›rm›z›” ve “apala” anlamlar›nda renk ad› + man kuruluflunda ortaya ç›kt›klar› / +bet / bilefleninin de “yüz, bet” anlam›na gelebilece¤i; sonuç olarak Almanbet / Alamanbet isimlerinin “k›pk›rm›z› (yüzlü) adam” “apala (yüzlü) adam” anlamlar›n› tafl›d›¤› sonucuna ulafl›labilir.3 Alman: Radlov’un sözlü¤ünde ve Da¤l›k Altay lehçesi için haz›rlanan sözlüklerde karfl›lafl›lan alman / alban biçimindeki kelimenin Mo¤olcadan al›nt› oldu¤u kabul edilmektedir: Drevnetyurkskiy Slovar’da gösterilen ve Eski Uygur hukuk metinlerinde alban yasak, alban tutmak ifadelerinde “mükellefiyet, yüküm” anlam›nda geçen alban sözcü¤ü (Nadalyayev 1969: 34), Op›t Slovar’ya Tyurksih Nareçiy’de yer alan ve Radlov’un Sibirya’daki Türk-Mo¤ol soylu halklar›n dillerinden alman alternans›yla birlikte derledi¤i, albanç› / almanç› “vergici”; albann›g / almandu “mükellef” kelimelerinde rastlanan alban (Radlov 1893 / I. c: 433,437) sözcü¤üyle ayn› olup her iki sözlükte, sözcük Mo¤olcadan al›nt› gösterilmifltir. Bu kelime K›rg›zcada alman biçiminde görülmekte olup yine “haraç, vergi, al›c›” anlamlar›nda kullan›lmaktad›r. Yudahin, kelimenin Mo¤olcadan geldi¤ine dair bir kay›t düflmeyerek z›mnî olarak kelimenin K›rg›zca yani Türk dili kaynakl› oldu¤unu kabul etmektedir (Yudahin 1965: 52). Kelimenin alman bürküt “al›c› kartal”, kufltun alman› “kufllar›n en iyi ka3 Manas Destan›’nda ço¤unlukla Almambet biçiminde geçen, fakat bazen Alman / Almaη / Almanbet biçimlerinde de geçen bu kifli ad› bu çerçevede düflünülmelidir. Destana göre kahraman Almambet ya da Almaη, Kalmuk olup sonradan Müslüman olmufl bir kiflidir ve bu isim kendisine do¤ufltan verilmifltir. Gerek bu durum ve gerekse destandaki kifli adlar›n›n genel olarak ‹slamî gelenekle verilmeyip ‹slam öncesi gelene¤e uygun olarak verildi¤i dikkate al›nd›¤›nda bu kifli ad›n›n Ali+Muhammed’ten k›saltma olmad›¤›n›, esasen Alman, Almanbet (alman+man+bet) olup sonradan Almambet’e dönüfltü¤ünü söylemek mümkündür. 202 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe pan›, yakalayan›” gibi ifadelerdeki anlam› dikkate al›nd›¤›nda, kelimenin Mo¤olcadan al›nt› bir kelime olmamas› gerekti¤i, tam tersine Türkçe almak eyleminden türemifl olup Mo¤olcaya alban biçiminde geçerek bu dilde “vergici, mükellef, vb.” anlamlar kazand›ktan sonra yeniden o bölgedeki Türk lehçelerine geçmifl olmas› gerekti¤i akla gelmektedir: Tr. al-man “al›c›”> alban “al›c›”> Mo. alba(n) “vergici, mükellef, vb.”4 Tahmin etti¤imiz gibi Türkçe de olsa, afla¤›ya ald›¤›m›z yer adlar›nda geçen alman kelimesiyle bu kelimenin hiçbir ilgisi bulunmamaktad›r. Zira bu kelime filden türemifl bir isimken afla¤›da ele alaca¤›m›z alman isim (s›fat) kökünden türemifl bir s›fatt›r.5 Yer adlar›ndaki alman örneklerine Türkiye d›fl›nda Türk dünyas›n›n baflka noktalar›nda da rastlanabilmektedir. Bunlardan ilki, Manas Destan›’nda (Orozbakov varyant›nda) geçen Alman ad›ndaki akarsu, vadi ve bölge ad›d›r. Söz konusu destanda geçen yer adlar›n› araflt›ran Kas›mgeldiyeva bu adland›rman›n anlam› üzerine görüfl bildirmemifl, yaln›zca söz konusu destanda geçti¤i yeri ve cümleyi vermekle yetinmifltir: Andag› at› bir baflka, / Alman, Salman eki suu, / Andap körüp köykaflka, / Az›rk› at› m›na bu (Kas›mgeldiyeva 2009: 18). ‹kincisi, Da¤l›k Altay Özerk Cumhuriyeti’de bulunan Alban-bafl da¤ ad›d›r. Bu bölgenin yer adlar› üzerinde çal›flan Malçanova, alban sözcü¤ünün “görev, vergi, maddi ve manevi yükümlülük, mükellefiyet” anlam›na geldi¤ini belirterek yer ad›n› Mo¤olca “vergi” anlam›na gelen alba(n) sözcü¤üne ba¤lam›fl; Alban-Bafl ad›n›n “vergi da¤›, vergi karfl›l›¤›nda verilen da¤” demek oldu¤unu ileri sürmüfltür (Malçanova 1979: 129). Malçanova’n›n yukar›da sözü geçen yer ad›n› Da¤l›k Altay lehçesinde hâlen kullan›lmakta olan alban “1. haraç, vergi 2. bask›” kelimesiyle izah etmeye çal›flmas› ve söz konusu yer ad›n› “vergi da¤›, vergi karfl›l›¤›nda verilen da¤” fleklinde adaland›rmas› kanaatimizce do¤ru de¤ildir. Zira bir da¤›n bu flekilde adland›r›lmas› neredeyse imkâns›z olup üstelik yukar›da bahsedildi¤i gibi, bu kelimeyle kurulmufl baflka yer adlar› da mevcuttur. Bu yer adlar›ndaki Alman sözcü¤ü makalenin giriflinde Almanbo¤az› adland›rmas›yla ilgili olarak ifade etti¤imiz gibi al+man yap›s›nda ortaya ç›km›fl olup adland›rman›n gösterdi¤i yerin toprak yap›s›n›, yani topra¤›n renginin “apal, k›pk›rm›z›” oldu¤unu anatmaktad›r. 4 5 Sök-men, ört-men, kert-men, s›k-man, vb. kelimelerde oldu¤u gibi (Erdal 1991: 387-389). Yine K›rg›zcada “renk, çeflit” anlamlar›na gelen ve k›z ismi olarak da kullan›lan alban (Türkiye Türkçesinde elvan) Yudahin’in de tespit etti¤i gibi Arapçadan girmifl (<elvan) olmal›d›r (Yudahin 1965: 47). ‹brahim fiahin • 203 Akman: Akman sözcü¤ü Türkiye Türkçesi A¤›zlar› Sözlü¤ü’nde 1. temiz, beyaz, güzel; 2. aln› beyaz s›¤›r; 3. ihtiyar (http://tdkterim.gov.://bts/.) anlamlar›nda geçmektedir. Dikkat edildi¤inde kelimenin üç anlam›n›n da esasen ak renginden geliflti¤i görülecektir. Bembeyaz olan fley temizli¤i ça¤r›flt›r›r. Yafllanan insan›n saç›n›n sakal›n›n a¤armas›na ba¤l› olarak da “ihtiyar” anlam› kazanm›flt›r. Bu metafor kelimenin Kazakça flekli olan akpan alternans›nda da görülmektedir. Kelime bu lehçede flubat ay›n› karfl›lamaktad›r. Zira beyaz olan fley kar›, kar ise so¤u¤u ça¤r›flt›r›r. En so¤uk ve karl› ay olmas› dolay›s›yla flubat ay›na akpan denilmifl olmal›d›r. Akman kelimesinin en yo¤un kullan›ld›¤› leksik ve semantik görünüfl, onun etnonim biçimidir. Akmanlar, Türkmenlerin Salur boyunun en önemli iki kolundan birini (di¤eri Karaman’d›r) teflkil etmektedir (Ataniyazov 1994: 67).6 Akman etnonimi K›rg›zlar aras›nda Munduz boyunun büyük alt kollar›ndan birinin ad›nda görülürken; toponim (yerad›) olarak da Bazar-Korgon bölgesindeki bir köy ad›nda görülmektedir. Bunun paraleli Kazaklarda Akban fleklindir. Karatayev, bu etnonimin O¤uzlarla ilgili oldu¤u fikrindedir (Karatayev 2003: 17). Türkmenistan’da Akman-yap (G›z›lergenek ilçesine ba¤l› bir köy) (Ataniyazov 1980: 32) ve Türkiye’de Akmanlar adl› iki köy ad›nda (Biri Bart›n ili merkeze, di¤eri Karabük ili Yenice ilçesine ba¤l›d›r) bu kelimeye rast gelinmektedir. Bu yer adlar›n›n Salurlara mensup Akman boyunun ad›yla ilgili olmas› çok muhtemeldir. Türk lehçelerinin konufluldu¤u çeflitli co¤rafyalarda Akman, Akmantay (<Akman+tay), Akmanay (<Akman+ay) biçimlerinde birçok kifli ad›nda da bu ad›n kullan›ld›¤› tespit edilmifltir (Rásonyi 2007/I: 39, 40). Bu ad›n çocuklara “beyaz tenli olsun” dile¤iyle verildi¤i ve renk ad› + mAn yap›s›nda olufltu¤u anlafl›lmaktad›r. Bozman: Renk isimi olarak hiçbir kaynakta tespit edilememifltir. Rásonyi’nin Onomasticon Turcicum adl› eserinde Bozmonay ad›nda bir kifli ad› geçmektedir. Rásonyi, Radlov’un Proben der Volksliteratur der türkischen Stamme Süd-Sbiriens adl› eserinden (III. Cilt, s. 206) ald›¤› bu kelimenin köken aç›klamas›n› yaparken Bozmonay ad›n›n boz kelimesiyle ilgili olmas› gerekti¤ini, geriye kalan monay k›sm›n›n ise Kazakçada “petrol” anlam›na gelen munay sözcü¤üyle ilgili olabilece¤ini, dolay›s›y- 6 Ataniyazov, Akmanlar’›n Türkmenistan’da, Kazakistan’da (Aday boyunun içinde) görülmekle birlikte, ço¤unlu¤unun Kazakistan’daki Türkistan flehrinin fiafltöbe köyünde, Buhara’n›n Garaköl, Alat ilçelerinde yaflayan Salurlar aras›nda bulundu¤u bilgisini vermektedir (Ataniyazov 1994: 67). 204 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe la söz konusu kifli ad›n›n “boz petrol” anlam›na gelebilece¤ini (boz+munay> bozmonay) tereddütlü bir dille ifade etmektedir (Rásonyi 2007: 164). Bu aç›klamay› kabul etmek çeflitli aç›lardan mümkün görünmemektedir. Her fleyden önce kifli ad›n›n ikinci unsuru olarak gösterilen kelime munay de¤il monayd›r. Di¤er yandan Kazakçada petrolü ya da petrolün her hangi bir türünü ifade edecek biçimde boz munay fleklinde bir ifade bulunmamaktad›r. Ayr›ca Radlov’un o co¤rafyada kabileler aras›nda gezdi¤i ve yukarda ad› geçen kitab› yazd›¤› dönemde (Kitap 1866-1904 y›llar› aras›ndaki gezi notlar›ndan oluflmaktad›r.) Kazak ve K›rg›zlar›n petrolü tan›d›klar› dahi flüphelidir. Bizce kelimeyi bu makalede aç›klanan di¤er kelimeler çerçevesinde de¤erlendirmek daha do¤ru olacakt›r. Gerek yer gerek boy ve gerekse kifli adlar›nda boz s›k karfl›m›za ç›kan bir kelimedir. Di¤er yandan kifli adlar›nda /+ay/ unsuru da kifli adlar›n›n sonunda çok görülen bir yap›d›r. Renk ad› {+mAn} sistemi dikkate al›narak bir de¤erlendirme yap›ld›¤›nda, ad› geçen kifli ad›n›n boz+mon+ay> bozmonay biçiminde geliflti¤i söylenebilir. Çakman (<çak›r+man): Derleme Sözlü¤ü’nde “süt mavisi” anlam›nda geçmektedir (DS 1003: 2138). Sözcük kanaatimizce DLT’te geçen ve“gök gözlü, çak›r gözlü” anlamlar›na gelen (Atalay 2006: I. c.: 363) çak›r kelimesiyle ilgili olup çak›r+man> (orta hecenin düflmesiyle) çakman biçiminde geliflmifl olmal›d›r. Çakman sözcü¤ünün farkl› leksik biçimlerine tesadüf edilemedi¤i gibi, renk ad› olarak da di¤er lehçelerde rastlanmam›flt›r. Türk Dil Kurumunca haz›rlanan kifli adlar› sözlü¤ünde çakman erkek ad› görülmekte, anlam› “amac›na eriflen, ulaflan kimse” fleklinde verilmekte (http://www.tdk. gov.://index.php?); fakat kökeni konusunda bir aç›klama yap›lmamaktad›r. Kelime kifli ad› olarak Rásonyi’nin sözlü¤ünde de geçmekte olup Kazaklar aras›ndan derlenen bu kifli ad›n›n çak “kötü, fena, ifle yaramaz” ve {+mAn} yap›s›nda geliflti¤i ileri sürülmüfltür (Rásonyi, 2007: 189). Öyle görünüyor ki, kifli adlar›nda görülen Çakman renk anlam› tafl›mamaktad›r. Çalman: Radlov’un sözlü¤ünde Karay Türkçesinden derlenen çalman: “çit”, çalmanl› “çitli”, çalmanla- “çitle çevirmek” anlamlar›na gelmektedir (Radlov c. III: 1891). Derleme Sözlü¤ü’nde de bu kelime “ince çubuklarla çevrilmifl çit” ve çalmar paraleliyle birlikte “çal›larla ve tafllarla çevrilmifl üstü aç›k a¤›l” anlamlar›yla geçmektedir (DS 1993: 1060). Sözcük çal›+man ya da çal-man yap›s›nda ortaya ç›km›fl olabilir. Her iki durumda da renk ad› + man yap›s›na örnek de¤ildir. Bununla birlikte “çit” anlam›na gelen çalman d›fl›nda, renk ismi {+mAn} sistemiyle kurulmufl çalman sözcü¤ünün de bulundu¤unu düflünüyoruz. ‹brahim fiahin • 205 Çal sözcü¤ü DLT’te çal koy “alacal› koyun” tamlamas› içinde geçmekte olup Besim Atalay, DLT’nin indeksinde kelimeyi “alaca, k›r” anlam›yla kaydetmifltir (DLT c. III: 156; c. IV: 132). Radlov’un sözlü¤ünde çal (Osm., Tel., Kmd., Uig.,): “boz, kül rengi; ak, k›r”, çal kiji (Tel.) “k›r saçl› kifli” anlam›yla geçer (Radlov c. III: 1871). Azerbaycan Türkçesinde çal “1. Baflka renkle kar›fl›k boz renk, aç›k boz, koyu boz; 2. Saç› a¤armaya bafllam›fl kifli; 3. Bitkisi az olan veya hiç olmayan yer.” anlamlar›na gelmektedir (Orucov 2006, c. I: 438). Anadolu a¤›zlar›nda “1. Ala renk, 2. Kül rengi, 3. Tafll›k yer, ç›plak tepe” anlamlar›yla görülebilmektedir (DS 1993: 1046-1047). Kazakçada flal, K›rg›zcada çal sözcükleri yafll› insanlar için kullan›lan “ihtiyar” anlam›nda bir sözcük olup yafll›lar›n saç›n›n ve sakal›n›n a¤armas›na ba¤l› olarak metafor yoluyla ortaya ç›km›fl bir adlaflm›fl s›fatt›r. Kelime Türkiye Türkçesinde unutulmufl gibi görünmekle birlikte, “tafll› yer, ç›plak tepe” anlam›nda kullan›lan (DS: 1046) ve Anadolu’da yer ad› oluflumlar›nda s›kça karfl›m›za ç›kan çal co¤rafi terimi, söz konusu renk ad›yla ilgilidir. Ad› geçen co¤rafi terim, tafll›k, ç›plak yerlerin boz, k›rç›l, ak görünümü dolay›s›yla geliflmifltir. Denizlinin Çal ilçesi, Eskiflehir’e ba¤l› Çalkaya, Çalkara, vb. yerleflim birimlerinin ad›ndaki çal da bu renk ad›yla ilgilidir. Türkistan’da (K›rg›zistan, Kazakistan, vb.) ve Güney Sibarya’da da çok say›da çal sözcü¤üyle kurulmufl yer ad› vard›r. Örne¤in Da¤l›k Altay Cumhuriyeti’nde Çalarka, Çalbaflin, Çal-Booç› yer adlar› bu kelimeyle kurulmufl olup bu bölgenin yer adlar›n› araflt›ran Malçanova da bu yer adlar›ndaki çal sözcü¤ünü “ak, k›r” anlam›na gelecek flekilde aç›klam›flt›r (Malçanova 1979: 334). Buldu¤umuz tek örnek olan Samsun Vezirköprü’ye ba¤l› Çalman köyü kanaatimizce renk anlam›yla ilgili olup “k›pk›r, akpak” anlam›nda çal+man> Çalman biçiminde geliflmifl olmal›d›r. Köyün içinde bulundu¤u alan, özellikle çevresindeki da¤lar ve tepeler, ak ve k›rç›l renktedir. Nitekim köyün en yak›n›nda bulunan yerleflim biriminin ad› da A¤caalan’d›r. Karaman: Karaman kelimesi Türkiye’de haz›rlanm›fl çeflitli sözlüklerde flu anlamlarda geçer: 1. Orta Anadolu’da yetifltirilen, kuyru¤u iri ve ya¤l› bir koyun cinsi (Genel Türkçe Sözlük’te), 2. Güneybat›’dan esen yel (Türkiye Türkçesi A¤›zlar› Sözlü¤ü’nde, kelime Kayseri’de derlenmifltir); 3. Esmer, kara ya¤›z insan (Kifli Adlar› Sözlü¤ü’nde; erkek ad› olarak) ve 4. Bu adla meflhur Karaman ili d›fl›nda, yine pek çok yerleflim birimi ad›d›r (http://tdkterim.gov.://bts/). Kelimenin en yayg›n leksik ve semantik görünüflü toponim (yerad›) ve etnonim (kökad›) biçimidir. Sadece Türkiye s›n›rlar› içinde halen 31 yerleflim biriminin 206 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ad› bu kelimeyle (Karaman, Karamanl›, Karamanlar gibi) kurulmufltur.7 Bu yer adlar›nda görülen Karaman sözcü¤ünün etnonim kaynakl› oldu¤una flüphe yoktur. Türkiye’de oldu¤u gibi Türkmenistan’da da Garaman, Garamanl›, Akman, Akmanlar isimleriyle önemli say›da yer adlar› bulunmaktad›r. Türkmenistan yer adlar›n› araflt›ran Ataniyazov, Garaman ve Akman8 isimlerinin, Hoca Ahmet Yesevî zaman›ndan beri bilinen Salurlar›n alt kollar› Garaman ve Akman boylar›yla iliflkili oldu¤unu ifade etmektedir (Ataniyazov 1980: 33, 93). Karaman O¤ullar› Tarihi kitab›n›n müellifi Tahsin Ünal da devletin ad›n›n O¤uzlar›n Salur boyuna mensup olan Karamanlarla iliflkili oldu¤unu kaydetmektedir (Ünal 1986: 11). Öyle görünüyor ki O¤uzlar›n (bunlar içinde Salurlar›n) yay›ld›¤›, baflta Türkiye olmak üzere, ‹ran, Azerbaycan, Türkmenistan ve hatta Kazakistan, Özbekistan gibi ülkelerde oykonimlerde görülen Karaman ve Akman isimleri ayn› isimi tafl›yan etnonimlerle ilgili olmal›d›r. Bununla birlikte da¤, tepe, nehir isimleri gibi çeflitli oronim ve hidronimlerde rastlanabilecek Karaman, Akman gibi adland›rmalar›n adland›r›lan co¤rafi objenin rengiyle de ilgili olabilece¤i göz ard› edilmemelidir. Akman kelimesinde oldu¤u gibi Karaman sözcü¤ünün sahip oldu¤u anlamlar›n temelde tek bir anlamdan geldi¤ini görebilmekteyiz. Kelimenin as›l anlam› bir renk ad› olan “kara”d›r. Bu anlamdan hareketle kara ya¤›z insanlara ve kara renkli koyunlara bu ad verilmifltir. Derleme Sözlü¤ü’nde geçen ve Kayseri’den derlenmifl olan “Güneybat›’dan esen rüzgâr, yel” anlam›n›n (DS: 1993: 2650) Karaman ilinin Kayseri’nin güneybat›s›nda bulunmas›ndan kaynakland›¤›na kuflku yoktur. Karpov, Garaman ad›n›n›n Türkmence garamar›n (“bakmam”) ifadesinden geldi¤ini ileri sürmüfl, Ataniyazov ise bu fikre karfl› ç›karak Akman ve Karaman kelimelerini Akkoyunlu ve Karakoyunlu etnonimleriyle denklefltirmek gerekti¤ini; “man, maη” kelimesinin 4-5 yafl›nda koyun anlam›na geldi¤ini dolay›s›yla bu kelimelerin “akkoyun” ve “garakoyun” anlam›na geldi¤ini dile getirmifltir (Ataniyazov: 1980: 33, 93). Ataniyazov’un ak ve kara kelimelerine eklenen {+mAn} unsuru için ileri sürmüfl oldu¤u “4-5 yaflar koyun” aç›klamas› do¤ru olmasa gerektir. Bununla birlikte Atani7 8 Ankara Çubuk’a, 2. Bal›kesir merkeze 3. Bart›n Kurucaflile’ye, 4. Elâz›¤ Kovanc›lar’a, 5. Gaziantep O¤uzeli’ye, 6. ‹zmir Kiraz’a, 7. Kastamonu Küre’ye, 8. Mardin K›z›ltepe’ye, 9. Samsun Sal›pazar›’na, 9. Sivas Sincan’a, 10. Sivas Zara’ya, 11. fianl›urfa Yard›mc›’ya, 12. Zonguldak Beycuma’ya ba¤l› Karaman ad›nda köyler bulunmaktad›r. Bunlara Karamanlar, Karamanl›, Karamanca, Karamandere, Karamankafl› biçimindeki yer adlar›na eklersek Karaman ile ilgili 31 yerleflim birimi bulunmaktad›r (www.hgk.msb.gov.tr). Ataniyazov, Agadjanov’a dayanarak Akmanlar›n Kazakistan’›n güneyinde yer alan Türkmenistan flehrinin yak›nlar›nda fiafltube (Çeçdepe) civar›nda yaflad›klar›n› ifade eder (Ataniyazov 1980: 92). ‹brahim fiahin • 207 yazov’un akman ve karaman sözcüklerini “ak koyun” ve “kara koyun” adland›rmalar› ile denklefltirmesi dikkate al›nmas› gereken bir durumdur. Zira hayvanlar, göçerlerin her fleyidir, onlar›n geçimleri hayvanlar üzerine kuruludur. ‹yi ya da kötü; mutlu veya mutsuz yaflamalar›; hatta savafllar›, bar›fllar› hayvanlar›na ba¤l›d›r, hayvanlar› içindir. “Mal can›n yongas›d›r.” atasözü bu anlay›fl›n ürünüdür. Bunun içindir ki göçerler çocuklar›n› ya da baflka k›ymetlilerini severken koç, teke, deve, at gibi hayvanlar›n çeflitli tiplerinin türlü özelliklerinden benzetmeler yaparak severler, hayvan isimlerini onlara hitapta kullan›rlar (Tekem!, Koçum!, Mayam!, vs.). Dolay›s›yla kara ya¤›z olsun diye bir çocu¤a verilen karaman ad› pekala kara renkli koyunlara; beyaz olsun dile¤iyle k›zlara verilen “akman” ad› beyaz renkli koyunlara ad olarak verilebilir; bu adlardan onimleflerek de boy isimleri, devlet isimleri, flehir adlar› do¤abilir. K›rman: Bilindi¤i gibi k›r Türk dilinde çok yayg›n olarak kullan›lan bir renk ad›d›r. Türkiye Türkçesinde “Beyazla az miktarda siyah kar›flmas›ndan oluflan renk.” anlam›na gelmektedir. Di¤er lehçelerde de esas olarak ayn› anlam› ifade etmektedir. Clauson kelimeyi “boz” anlam›nda göstermifl ve özellikle bir at donu olarak kullan›ld›¤›n› aç›klam›flt›r (Clauson 72: 641). Kelimenin çeflitli lehçelerde görülen “k›r, da¤ s›rt›, bitkisi olmayan yer” anlamlar› da muhtemelen renk anlam›na ba¤l› olarak geliflmifltir.9 Çal sözcü¤üyle oldu¤u gibi tek bafl›na k›r sözcü¤üyle kurulmufl yer adlar› da vard›r. Örne¤in Mu¤la’da (Turgut buca¤›na ba¤l›) bir köy ad› K›r ad›n› tafl›maktad›r. Bunun d›fl›nda daha pek çok yer ad›n›n kuruluflunda k›r sözcü¤ü görülebilmektedir. Bunlar, ya yerleflim biriminin üzerinde bulundu¤u topra¤›n rengi veya bitki örtüsüyle ya da yerleflim birimine ad›n› veren kiflinin veya oraya gelip yerleflen oba reisinin lakab›yla ilgilidir.10 9 10 K›rg›zcada görülen k›rman “harman” ve k›rmanç› “harmanda çal›flan, harmanc›” sözcükleri bu kelimeyle ilgili olmay›p bu kelimenin Far.’dan girdi¤i kabul edilmektedir. Bunlardan baz›lar› flunlard›r. K›rflehir, K›rbafl› (Ankara Beypazar›’na ba¤l› bucak), K›robas› (Mersin / Silifke’ye ba¤l› bucak), K›ralan (Adana Karaisal›’ya ba¤l› köy), K›rköy (Ankara K›z›lc›hamam’a ba¤l› köy). Bu yer adlar›ndaki k›r, yerleflim biriminin üzerinde bulundu¤u to¤ra¤›n görünümü gösteren renk ismidir. Di¤er yandan K›rhasan (Adana Karatafl’a ba¤l› köy), K›reymir (Amasya / Merzifon’a ba¤l› köy), K›rfleyhler (Ankara / Beypazar›’na ba¤l› köy), K›rahmetler (Antalya / Gazipafla’ya ba¤l› köy) yerleflim birimlerinin kuruluflunda yer alan k›r da renk isimi olmakla birlikte öncekiler gibi do¤rudan co¤rafyay› niteleyen bir kelime olmay›p yer ad›na kaynakl›k etmifl kiflinin s›fat› olarak kullan›lm›flt›r. Bunun d›fl›nda K›rca biçiminde de yer adlar› görülmekle birlikte bu yer adlar›ndaki k›r sözcü¤ünün hangi anlama geldi¤ini söylemek için yer ad›yla ilgili daha ayr›nt›l› bir çal›flma yapmak gerekmektedir. 208 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe K›rman Türkiye’de “Saçlar›na ak düflmüfl adam” anlam›yla birlikte erkek ad› olarak tespit edilmifltir (tdk.terim.gov.tr). Öyle görülüyor ki, kelime k›r + man> k›rman yap›s›nda ortya ç›km›fl bir sözcüktür. Kökmen: Türkiye Türkçesinde gökmen biçiminde görülen sözcük, 1. mavi gözlü (kimse); sar›fl›n kimse (Türkiye Türkçesi A¤›zlar› Sözlü¤ü’nde); 2. kül renkli hayvan anlamlar›na gelmektedir (http://tdkterim.gov.://bts/). Sözcü¤ün bu anlamlar›n›n onun temel anlam› olan gök kelimesiyle ilgili oldu¤una flüphe yoktur. Gök hem mavi hem de yeflili ifade eden bir renktir. Yeflil gözlü ve mavi gözlü insanlar genellikle sar›fl›n olduklar›ndan, kelime “sar›fl›n” anlam›n› da kazanm›flt›r. Kelime Kazakçada kökpeηbek sözcü¤ünün kuruluflunda da bulunmaktad›r. Bu lehçede kökpeηbek “1. Aç›k mavi; koyu mavi, masmavi 2. Ot, yeflil ot.” anlamlar›na gelmekte olup (Januzakov 2008: 409) daha çok aç›k, bulutsuz gökyüzünün rengini betimlemekte kullan›l›r. Orhun Yaz›tlar›’nda geçen Kökmen Y›fl adland›rmas› da herkesçe bilinen bir di¤er örnektir. Yaz›tlardaki bu adland›rma d›fl›nda günümüzde Adana Saimbeyli’ye ba¤l› bir köy de Gökmenler ad›n› tafl›maktad›r. Eski ad› Elvan olan bu yerleflim biriminin ad›, Cumhuriyet döneminde de¤ifltirilerek Gökmenler yap›lm›flt›r. Köyün ve çevresinin yeflil olmas› bu adland›rman›n ortaya ç›kmas›nda etkili olmufltur.11 Türkiye’de çok s›k kullan›lan Gökmen soyad› ve Gökmen ön ad› da sözcü¤ün “mavi gözlü” anlam›ndan gelmektedir. Kuman (<Kuba+man): Bir renk ad› olarak hiçbir sözlükte ya da kaynakta kuman sözcü¤üne rastlan›lmam›fl olmakla birlikte sözcük, boy ad›, kifli ad› ve yer ad› olarak gayet meflhurdur. Rásonyi, Kuman, Kumanay, Kumanak, Kumanbay kurulufllar›nda çok say›da kifli ad› derlemifl; fakat bu kifli adlar›ndaki kuman ö¤esi hakk›nda bir köken aç›klamas› vermemifltir (Bk. Rásonyi 2007: 492. Meflhur Kuman etnik ad›n›n kökeni konusunda tart›flmalar uzun ve kar›fl›kt›r. Bununla birlikte Kumanlar için Slav, Ermeni, Alman-Latin, vb. kaynaklarda kullan›lan etnonimlerin bu dillerde “aç›k sar›, solgun sar›” gibi anlamlara gelmesi sebebiyle bu dillerdeki adland›rmalar›n Kuman sözcü¤ünün tercümesi oldu¤u yönündeki aç›klamalar Türkoloji çevresinde genel kabul görmüfltür. Etnonimin kökeni konusunda; 11 Köy muhtar› Murat Özdamar’a verdi¤i bilgiler için teflekkür ederiz. ‹brahim fiahin • 209 Ponomar’ov, plov-tsi ← kuman <kuba / kuma + n “solgun, boz, soluk sar›”; Németh, polóv ~falb ~xarés ~sarï ← qun / quman <*qu+n; quba / quma+n “solgun, soluk sar›”; Menges, polóv-tsi ← qun / quman <*qu+n, quba / quma+an “soluk yüzlüler, soluk sar›lar, boz yüzlüler”; Baskakov, kuman <kú “ku¤u”); Grunin, Polov-tsi <polóv “soluk sar›” ya da (kuman <ku “ku¤u” + man; Kononov, (qum-an~ qïb-ac-aq “bledi”); Baskakov, quman <qun “ku¤u”); Pritsak (qun / quman: qú+n <kuba / kuma+®n “soluk yüzlüler, aç›k tenliler, sar›ms›lar”; ve son olarak Golden de sözcü¤ün “qun / quman: qu+n “soluk yüzlüler, sar›ms›lar”, qun-man> kuman fleklinde geliflti¤ini dile ifade etmifltir. Görüldü¤ü gibi görüfllerin baz›lar› sözcü¤ün “ku¤u” anlam›na gelen ku sözcü¤ününden geliflti¤ini dile getirmekle birlikte pek ço¤u, boy ad›n›n “sar›” anlam›na gelen bir kökle ilgili oldu¤u dile getirmifllerdir (Tart›flmalar için bk. Golden, 2006: 319-333 ve özellikle Stoyanov 2006: 45-61). Biz etnonimin renk ad› + mAn sistemiyle kuruldu¤u kanaatindeyiz. Buna göre Kuman, ET. kuba / kuwu / kuv12 “solgun sar›” + man (ya da belki ilk olarak Németh’in ön gördü¤ü gibi Ana Altaycaya giden *qu “sar›” sözcü¤ünden)> kuman biçiminde geliflmifl olabilir. Yapt›¤›m›z bu çal›flmada vurguland›¤› üzere, renk adlar› üzerine gelen +mAn ekinin pekifltirme, kuvvetlendirme anlam› dikkate al›nd›¤›nda kuman sözcü¤ünün esasen “çok solgun, sopsolgun” anlam›na geldi¤i söylenebilir. Bu flekilde geliflmifl olan kelimeden t›pk› karaman ve akman, alman, vb. kelimelerde oldu¤u gibi onimleflme yoluyla solgun sar› renkteki çocuklara, hayvanlara isim olabilir, ortaya ç›kan bu isimlerden boy adlar›, bu boylar›n yerlefltikleri yerlede de toponimler ortaya ç›km›fl olabilir. Sarman (<sar›+man): Türkiye Türkçesinde “1. a. azman, iri, b. sar› tüylü kedi; 2. bir çeflit kilim, 3. toprak yabanar›s›” anlam›na gelir (http://tdkterim.gov.://bts/). ‹stanbul’da yaflayan K›r›ml› Türkler aras›nda sarpan “büyük saman y›¤›n›” anlam›na gelir (DS: 3548). Tatar, Kazak, Baflk›r, Karakalpak, Özbek, Çuvafl gibi Türk halklar›nda Sarman, Sarmantay, Sarmanay, Sarmanday biçimlerinde kifli ad› olarak da görülmektedir (Rásonyi 2007: 639). Kelime etnonim olarak da yayg›n biçimde karfl›m›za ç›kmaktad›r. K›rg›zlar›n Solto boyuna ba¤l› uruklardan birinin ad› Sarman, di¤erinin Sarban’d›r. Bu etnonimin paralellerini Kazaklar aras›nda Sarman, Türkmenlerde Sarvan, Sarvanl› biçimleriyle görmek mümkündür (Karatayev 2003: 157). 12 DLT’te kuba sözcü¤ü kuba at tamlamas› içinde geçmekte olup “Rengi, donu kumral ile sar› aras›nda olan at. Bu çeflit olan her renge de böyle denir.” Aç›klamas›yla verilmektedir (Atalay 2006 / c. III: 217). Clauson kelimenin Kumancadaki (Codex Cumanicus’taki) kuv ve K›pçakaçadaki kuba, kuwu (Kitâbu’l-‹drâk) biçimlerini ve buradaki karfl›l›klar›n› dikkate alarak sözcü¤ün anlam›n› “solgun, soluk sar›, soluk boz” olarak vermektedir (Clauson 1972: 581). 210 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Antroponim ve etnonimler d›fl›nda K›rg›zistan’›n Sokuluk ilçesine ba¤l› bir köy de Sarban ad›n› tafl›maktad›r (Rásonyi: 639). Sarman, Türkmenistan’da Gunbatar Garagum’da büyük çölün ad›d›r. Ataniyazov bu çöl ad›n›n anlam›n›n bilinmedi¤ini, belki kifli ad›yla ilgili olabilece¤ini kaydeder (Ataniyazov 1980: 247). Di¤er yandan Tatar ve Kazak halk edebiyat›nda Sarman bir cin ad›d›r. Etnonimler üzerine çal›flan Olcabay Karatayev, bu etnonimlerde görülen Sarman’›n ne anlama geldi¤inin belirlenmedi¤ini söylemekle birlikte, Buryat-Mo¤ol dillerinde bir bitki ad› olarak görülen sarban sözcü¤üyle ilgili olabilece¤ini, Januzakov’un fikrine dayanarak kelimenin Mo¤. sar “ay” ve /mAn/ ekinin bir araya gelmesinden ortaya ç›km›fl olabilece¤ini kaydetmektedir (Karatayev: 157). Di¤er yandan kifli ad› olarak görülen Sarman sözcü¤üyle ilgili olarak Rásonyi, kelimenin kökenine yönelik üç fikre yer vermifltir. ‹lki az evvel yer verdi¤imiz Januzakov’un fikri olup kelimenin Mo. “ay›fl›¤›” anlam›na geldi¤i Mo. sar “ay” ve +man eklerinden geliflti¤i fikridir. ‹kincisi, Sattarov’un fikrine dayanmaktad›r. Buna göre kelime Mo¤. “ay›n do¤uflu” anlam›nda olup Mo¤. sar + Mo¤. mandaw “ç›kt›” kelimelerinden geliflmifltir. Üçüncüsü de yine Sattarov taraf›ndan dile getirilmifl olup kelimenin Türkçe sar› +man eklerinden gelimifl olabilece¤i fikridir (Rásonyi: 639). Bu bildiride aç›klamaya çal›flt›¤›m›z di¤er örenkleri de dikkate alarak biz bu görüflün do¤ru oldu¤u kanaatindeyiz. Kelimenin Türkiye Türkçesinde ifade etti¤i anlamlardan biri olan “sar› tüylü kedi” bu görüflümüzü pekifltiren bir di¤er örnektir. Anadolu’da insanlar sarman sözcü¤ünün anlam›n› bilmeseler de onu sar› kedileri adland›r›rken kullan›rlar ve yaln›zca bütünüyle sar› olan kediler bu flekilde adland›r›l›rlar. Kifli adlar›nda görülen Sarman da muhtemelen sar›fl›n çocuklara verilen bir isim olmal›d›r. Yine etnonimlerde görülen Sarman / Sarban (belki Sarvan?) adland›rmalar›n›n kifli adlar›ndan geliflmifl etnonimler (antropoetnonim) oldu¤u tahmin edilebilebilir. Torman / Turman / Toraman / Dormen (<tor›∫ / toru+man): Türkiye Türkçesinde unutulmaya yüz tutmufl bir kelime olan doru, özellikle bir at donu / rengi olarak bütün Türk lehçelerinde tor / dor, toru / doru / tur›, toruk / dorug / toruk vb. küçük fonetik farkl›l›klarla ço¤unlukla “doru” ve nadiren de “kahverengi”, “sar›” anlamlar›nda görülmektedir (Sevortyan 1980: 268). DLT’te tor›∫ biçiminde geçen kelime Kaflgarl›’n›n vermifl oldu¤u bilgiye göre atlar›n yan› s›ra benzetme yoluyla develer ve s›¤›rlar için de kullan›lmaktad›r (Atalay 2006, c. I: 373/74). ‹brahim fiahin • 211 Rásonyi’nin Onomasticon Turcicum adl› eserinde Tormandey ve Tormaney biçimlerinde kifli adlar› geçmektedir. Çuvafllar aras›ndan 18-19. yüzy›larda derlenmifl olan bu kifli adlar›n›n kökeni konusunda Rásonyi, birincisinin sonunda {+dey} ikincisinin sonun da ise {+ey} ekinin bulundu¤unu ifade ederek kelimenin flüpheli olarak Turman biçimindeki bir baflka kifli ad›ndan gelmifl olabilece¤ini ileri sürmüfltür. Turman sözcü¤ünü de Toraman sözcü¤üyle efllefltirmifl ancak bu kifli adlar›n›n kökenlerine dair bir görüfle yer vermemifltir (Rásonyi 2007: 781/800). Biz bu kifli adlar›n›n renk ad› olan ve ET’de tor›g biçiminde görülen kelimeyle ilgili oldu¤unu düflünüyoruz: toru+man+teg> tormandey ve toru+man+ay> tormaney. Kelime Çuvaflçada turà fleklindedir.13 16. yüzy›l›n son çeyre¤inde Anadolu’da Bozok sanca¤› içinde Salur boyuna mensup Toraman cemaati görülmektedir (Halaço¤lu 2009: 2210). Di¤er yandan biri Diyarbak›r’›n Ç›nar ‹lçesi’ne, di¤eri Erzurum’un Halilçavufl Buca¤›’na, bir di¤eri de Ni¤de’nin Uluk›flla ‹lçesi’ne ba¤l› olmak üzere üç köy Toroman ad›n› tafl›maktad›r. ‹lk anda bu köy isimlerinin Toraman boy ad›yla ilgili olabilece¤i akla gelse de, Diyarbak›r ve Erzurum’daki köylerin bulundu¤u toprak yap›s›n›n doru renkte olmas›, bunlar›n isimlerini t›pk› Almanbo¤az›, Çalman ve Alaman köylerinde oldu¤u gibi, bölgenin toprak rengiyle ilgili olabilece¤i akla gelmektedir. Bu durum elbette tesadüf de olabilir.14 Toraman sözcü¤ü Türkiye’de kifli adlar›nda ve soyadlar›nda görülmektedir. DS’nde toraman 1. “Güçlü kuvvetli”, 2. “Küçük bazlama”, 3. “Sarhofl”; toramani “azg›n kimse; toramanl›k “otlar› çok geliflmifl, boylanm›fl yerler”, toraman ç›karmak deyimi de 1. “Hokkabazl›k etmek”, 2. “Kavga ç›karmak” anlamlar›yla yans›m›flt›r (DS: 3967/68). Kifli adlar› sözlü¤ünde de Toraman kifli ad›n›n anlam›yla ilgili olarak güçlü kuvvetli kimse karfl›l›¤› verilmifltir (http://www.tdk.org.tr/index.php?). Kelimenin bu anlam›, Türk toplumunda koyu tenli insanlar›n aç›k tenli insanlara göre daha güçlü oldu¤u inanc›ndan15 kazanm›fl olmas› muhtemel olup biz kelimenin toru+man> toraman biçiminde geliflti¤ini düflünüyoruz. Renk ad› + mAn yap›s›yla ortaya ç›kt›¤›n› düflündü¤ümüz yukar›daki 12 sözcük d›fl›nda daha ihtiyatl› olmakla birlikte flu iki kelimenin de ayn› sistemin halkalar› oldu¤unu düflünüyoruz: 13 14 15 Kelimenin Çuvaflça ve di¤er Türk Lehçelerindeki biçimleri için bk. Sevortyan 1980: 268, 269. Ni¤de’de bulunan Toraman köyünün üzerinde bulundu¤u toprak rengi di¤er iki köyde oldu¤u gibi doru renkte de¤ildir. Bu durum bu köy ad›n›n boy ad›ndan gelmifl olabilece¤ini düflündürmektedir. Anadolu’da toplum aras›nda “Karadan ter ç›k›ncaya kadar, sar›fl›n›n can› ç›kar.” biçiminde sözler bu inanc›n eseridir. Bu anlama gelen sözler Kazaklar aras›nda da vard›r. 212 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Arman: Türkmenistan›n Aflgabad bölgesinde, kaynaklarda 1818 y›l›nda Arman ad›yla görülen, günümüzde ise Armangala ad›yla bilinen bir kale mevcuttur. Türkmenistan yerad›bilimcisi Ataniyazov, kale ad›n›n anlam›n›n bilinmedi¤ini ifade etmektedir (Ataniyazov 1980: 43). Yine Kazakistan’›n Kostanay bölgesinde bir köy ad› bu ismi tafl›maktad›r (Januzakov 2001: 81). DLT’de renk ad› olarak ar sözcü¤ü “kestane rengi” karfl›l›¤›nda geçmekte ve yine ar böri “s›rtlan”; ar neng “kestane renginde olan nesne” tamlamalar›nda görülmektedir (Atalay 2006, I. c.: 79, 80). Di¤er Eski Türkçe eserlerde de geçen bu renk ad›n›n genel olarak “bozca kahverengi, k›z›la çalan sar›” anlam›na geldi¤i de¤erlendirilmektedir (Nadelyayev 1968: 50). Arslan sözcü¤ünün kökeninde de bu renk ad›n›n bulundu¤u kabul edilmektedir (fiçerbak 2000: 290295).16 Ar fleklinde bir renk ad›n›n bulundu¤u kesin olmakla birlikte renk bildiren bir arman sözcü¤ü tespit edilememifltir. Türk lehçelerinin neredeyse tamam›nda yayg›n biçimde “dilek, arzu, utku” anlam›nda, yine ayn› anlam› ifade edecek flekilde erkek ad› olarak kullan›lan ve Farsçadan al›nt› oldu¤u kabul edilen arman sözcü¤ünün bulunmas› sebebiyle, yer adlar›ndaki Arman adland›rmas›n›n renk {+mAn} yap›s›yla m› yoksa “dilek, arzu, utku” anlam›na gelen kelimeyle mi ilgili oldu¤u aç›k de¤ildir. Fakat bu çal›flmada vurgulanmakta oldu¤u gibi, renk {+mAn} yap›s›ndaki kelimelerin Türkçede renk isimleri oluflturmada sistemli olarak kullan›ld›¤› ve bu tür kelimelerin güncel sözlüklerde yer almad›¤› halde yer adlar›nda, boy adlar›nda, kifli adlar›nda görüldü¤ü dikkate al›nd›¤›nda ihtiyatl› olmakla birlikte yer adlar›, kifli adlar› gibi adbilimcil türlerde görülen Arman adland›rmas›n›n da esasen benzer yap›da geliflmifl olabilece¤i akla gelmektedir. Arman ad›n› tafl›yan yerleflim birimlerinin bulundu¤u bölgedeki topra¤›n rengi dikkate al›narak yap›lacak bir çal›flma, bu noktada hüküm vermeyi kolaylaflt›rabilir. Germen: DS’de “Elde yün e¤irmeye yarayan araç, kirmen” anlam›nda geçen germen / germane sözcü¤ünün (DS: 2004-2005) renk ad› + mAn yap›s›nda geliflti¤ini düflünmüyoruz. E¤irmen / e¤irtmeç olarak da bilinen bu alet isminin e¤ir- eyleminin üzerine /-men/ ekinin gelmesiyle ve daha sonra kelimenin bafl›ndaki ünlünün düflmesiyle kirmen biçimine geldi¤i kabul edilmektedir: e¤ir-men> kirmen, daha sonra a¤›zlarda> germen (bk. Eren1999: 246). 16 L. Patrubany, G. Németh, V. Sevortyan, fiçerbak gibi araflt›rmac›lara göre arslan sözcü¤ünün kökünde ar renk ad› bulunmakta olup fiçerbak’›n sözcük hakk›nda daha evvel ileri sürülen görüflleri de¤erlendirdi¤i yaz›da, araflt›rmac› sözcü¤ün ar “sar›” + s›l (yap›m eki) + an ~ ang “hayvan” yap›s›ndan geliflti¤i (ar+s›l+ang> ars›lan> arslan) sonucuna ulaflm›flt›r bk. fiçerbak, 2000: 290-295. ‹brahim fiahin • 213 Sözlüklerimizde germen fleklinde bir renk ad› bulunmamakla birlikte ger sözcü¤ü Anadolu’da oldukça genifl bir kullan›ma sahiptir. Kelimenin Türkiye Türkçesi a¤›zlar›ndaki durumu hakk›nda Z. Kaymaz taraf›ndan bir bildiri sunulmufltur. Gerifl, geren, gerense, geremek, gerelmek, gerermek, gerennemek gereylemek gibi birçok kelimenin kuruluflunda da görev alan ger sözcü¤üyle ilgili olarak Kaymaz, bu renk ad›n›n genel anlam›n›n “siyah ile k›z›l aras› bir renk, doru” olup ancak hava ile ilgili durumlarda “sisli, bozumsu” anlam›na geldi¤i sonucuna ulaflm›flt›r. Kaymaz söz konusu çal›flmas›nda kelimenin Azerbaycan, K›rg›z, Kazak, Altay lehçelerinde “doru” anlam›na gelen bir at donu olarak kullan›ld›¤›n› da tespit etmifl ve bu sözcü¤ün genel olarak Türk lehçelerinde “1. doru, kestane rengi; 2. boz, bozumsu; 3. aç›k maviye yak›n, gök; 4. kahverengi, kahverengimsi; 5. kara” anlam›na geldi¤i sonucuna ulaflarak Ilse Laude-Cirtautas, Poppe, Doerfer gibi kendisi de kelimenin Mo¤olca “kestane rengi, konur, k›r (at); kara yeleli ve kara kuyruklu konur at” anlam›na gelen keher sözcü¤ünden geliflti¤ini dile getirmifltir (Kaymaz 2009). Kermen / Germen yer adlar›nda karfl›m›za ç›kmaktad›r. K›r›m’da bulunan Man Kerman (Kiyev’in eski ad›), Ak Kerman (Dinyeper’in a¤z›nda harabe), Sar› Kerman (Sivastopol), ‹n Kerman (Sivastopol-Akmesçit yolu üzerinde) bunlardan baz›lar›d›r. Kerman sözcü¤ü bilindi¤i gibi “kale, flehir” anlam›na gelen bir sözcüktür. Kelime Türkiye Türkçesi A¤›zlar› Sözlü¤ü’nde de “kale” anlam›nda geçmektedir (http:// tdkterim.gov.://bts/). H. Eren, bunun Türkçeye yabanc› dillerden giren “kale, hisar, burgaz” sözcükleriyle efl anlamda kullan›lan Türkçe kökenli bir kelime oldu¤unu kaydetmektedir (Eren 2010: 49). Fasmer de Akkerman yer ad›n›n aç›klamas›n› yaparken bu flehrin Rusça ad›n›n Bel’gorod’ oldu¤unu, Akkerman’›n da “beyaz flehir” demek olup kermen sözcü¤ünün Çuv. karman, K›p. ve Ça¤. kermen olarak görülen “kale, flehir” anlam›ndaki kelime oldu¤unu ifade etmifltir. Kelime “sa¤lamlaflma, sa¤lamlaflt›rma” anlam›nda keremen’ biçiminde Eski Rusçaya da girmifltir (Fasmer 1986/I: 65; II: 224). H. Eren, günümüzde Ayd›n ilinin bir ilçesi olan Germencik ad›n›n da /+cik/ küçültme ekiyle türemifl “kale” anlam›na gelen kerman sözcü¤ünden geliflti¤ini, kelimenin Türkiye’de yaln›z bu yer ad›nda görüldü¤ünü ileri sürmektedir (Eren 2010: 49). Germencik ilçesinin eski ad›n›n Osmanl› belgelerinde Germiyanlu olarak geçti¤i (Telci 1999: 124) dikkate al›nd›¤›nda yer ad›n›n boy ad›ndan gelmifl olmas› daha muhtemel görünmektedir. Zaten ilçenin bulundu¤u yerde bir kalenin varl›¤› da bilinmemektedir. Öyle görünüyor ki, “kale” anlam›ndaki kerman / kermen sözcü¤ünün kullan›m› Karadeniz’in kuzeyi ve bat›s›yla, özellikle K›r›m, Kiyev dolaylar›yla s›n›rl› bir kullan›ma sahip olup Türk Dili co¤rafyas›na genellenemez. 214 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Di¤er yandan fianl›urfa Viranflehir ilçesine ba¤l› Germen (Eski ad› Germangala),17 ‹zmir Alaçat›’ya ba¤l› Germiyan (yöre halk› “Germen” biçiminde söyler); yine Samsun Kavak’a ba¤l› Germiyan adl› köylerin kökenleri kanaatimizce sorunludur. Söz konusu köylerde yaflayan insanlar köylerinin isimlerinin Germiyano¤ullar›ndan geldi¤ini düflünmektedirler. Yukar›da bahsetti¤imiz gibi K›r›m dolaylar›nda çok say›da kermen kurulufllu sözcü¤ün varl›¤›, Türkiye’deki Germiyan isimli toponim ve hatta etnonim konusunda kuflku do¤urmakta, “Acaba Germiyan adland›rmas›, germen / kermen fleklindeki sözden bozma bir adland›rma m›d›r?” sorusunu akla getirmektedir. Bir tahmin yapmak gerekirse kermen / germen sözcü¤ü, bafllang›çta renk + mAn yap›s›nda geliflmifl (ker+men> kermen> germen) bir kelime iken, bir tarafta “kale” anlam›, di¤er tarafta Germiyan boyunun ad›yla kar›flarak Germiyan’a dönüflmüfl olabilir. Köylülerin kendi aralar›nda “Germen” dedikleri halde, köylerini Germiyan boyu ile aç›klamalar› da sanki bu konuda ip ucu niteli¤indedir. Ger renginin ifade etti¤i renk tonunun netlefltirilememifl olmas› sebebiyle, Germen ad›n› tafl›yan yerleflim birimlerinin bulunduklar› yerlerdeki toprak renginden yola ç›karak bir kanaate ulaflmam›z› engellemektedir. Yine de Orta Toroslar’da “ger toprak” biçiminde tan›mlanan topra¤›n “k›z›la çalan toprak, pembemsi toprak” anlam›nda kullan›ld›¤› ve yine “ger domates” ifadesinin pembeleflmeye, k›zarmaya yüz tutmufl domates” anlam›na geldi¤i dikkate al›nd›¤›nda yukar›da, sözü geçen Germen, Germiyan adl› yerleflim birimlerinin üzerinde bulundu¤u toprak rengiyle uyumlu oldu¤u söylenebilir. Bunun bir tesadüf mü yoksa hakikat mi oldu¤unu söylemek ise flimdilik güçtür. {+mAn}, {-mAn} Ekinin Kökeni Meselesi: {+mAn}, {-mAn} yap›m eki: Biri fiilden isim {-mAn}, di¤eri de isimden fiil yapan {+mAn} olmak üzere Türkçede iki çeflit yap›m eki bulunmaktad›r. Türkçenin en eski yaz›l› belgelerinden günümüze kadar kesintisiz görülmekle birlikte günümüzde art›k ifllek bir ek olma özelli¤ini yitirmifl olan bu ek, Türk dilinin çeflitli lehçeleri için haz›rlanm›fl gramer kitaplar›nda genellikle “ifllekli¤ini yitirmifl bir ek” ibaresiyle ve art›k kal›plaflm›fl birkaç örnekle birlikte gösterilmektedir. Günümüzde ifllek olmasa da, özellikle yeradla17 Telefonla bilgisine bafl vurdu¤umuz Haflim Do¤ruyol, köyün eski ad›n›n Galagermen iken sonradan “gala” unsurunun kullan›mdan düfltü¤ünü ve yaln›z Germen ad›n›n kullan›lmaya baflland›¤›n›, köyde eski bir kale bulundu¤undan buraya Galagermen dendi¤i bilgilerini vermifltir. Kendisine teflekkür ederiz. ‹brahim fiahin • 215 r› (toponimler), kifliadlar› (antroponimler) ve kökadlar› (etnonimler) gibi özel ad türlerinde s›kça karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu eke benzeyen yap›lar›n baflka dillerde, özellikle Hint-Avrupa dillerinde de bulunmas› sebebiyle olsa gerek ekin hangi dile ait oldu¤u konusunda çok farkl› fikirler ileri sürülmüfltür. Ekle ‹lgili ‹leri Sürülen Görüfl ve Tart›flmalar: Ek daha evvel birçok araflt›rmac›n›n dikkatini çekmifl ve buna dair çarp›c› görüfller ileri sürülmüfltür. Yap›lan çal›flmalar› k›saca hat›rlayal›m: Ekin kayna¤›na ve ifllevine yönelik bilgi veren ilk kaynak Divanü Lûgati’t-Türk (DLT)’tür. Kaflgarl›, Türkmen kelimesinin kökenine iliflkin bilgiler verirken Zülkarneyn ve fiu aras›ndaki savafllar s›ras›nda yaflanan bir olay› nakletmifl ve Türkmen sözcü¤ünün kökenini, Zülkarneyn’in “Türk’e benzeyen” anlam›na gelen “Türk manend” ifadesine ba¤lam›flt›r (Atalay 2006/III. C: 412-416). Bu aç›klamadan Kaflgarl›’n›n Türkmen sözcü¤ündeki {mAn} ekini ‹ranî dillere ba¤lad›¤› anlafl›lmaktad›r. Besim Atalay’›n “Türkçemizde Men-Man” adl› çal›flmas›, ekle ilgili en genifl ve müstakil ilk çal›flma olmas› bak›m›ndan önemlidir. Atalay küçük bir kitap olan bu çal›flmas›nda pek çok dilde (Fin, Mordvin, Vostyak, Ostyak, Macar, Sümer, Latin, ‹rlanda, Eski ‹ran, Eski Slav, Sanskrit vb.) birinci tekil flah›s zamirlerinde görülen /mA/ benzerli¤ine dikkati çekerek {+mAn}, {-mAn} ekini Türkçe ben zamirine ba¤lam›fl ve sonuç olarak Farsça, ‹ngilizce, Sümerce ve baflka dillerde görülen {mAn} yap›lar›n›n Türkçeden bu dillere geçti¤i fikrini ileri sürmüfltür. Araflt›rmac›, hem ön (mangkafa, manlaç›, Mançuk, Mançak, Mentefle, Mank›fllak, vb. örneklerde oldu¤u gibi) hem de son ek olarak kullan›lan {mAn} unsurunun farkl› morfolojik ve leksik görünümde on befl farkl› anlamda (isim, s›fat, zarf, benzetme, eylem, zarf, faaliyet, zaman, yer ad›, kifli ad›, vb.) görüldü¤ünü ifade ederek çal›flmas›nda Türkçenin çeflitli dönemleri ve lehçelerinden bu ekle kurulmufl 350 kadar sözcü¤e yer vermifltir. Atalay’›n ileri sürmüfl oldu¤u görüfl ve bu görüfl çerçevesinde göstermifl oldu¤u örneklerin bir k›sm› (Mentefle, mangkafa, vb.) kabul edilemez görünse de, çal›flma, {+mAn} ekiyle kurulmufl kelimeler aç›s›ndan oldukça zengindir (Atalay 1940). Jean Deny, gerek fiilden ve gerekse isimden isim yapan {mAn} ekini ayn› ek olarak de¤erlendirmifl, ekin az say›da kelime türetmede kullan›ld›¤›n› ifade ederek sadece birkaç örne¤e yer vermifltir (Deny 1941: 313-314). Carl Brockelmann, ekin kökeniyle ilgili olarak Atalay’›n 1940 y›l›ndaki çal›flmas›n› referans göstererek ekin / mA / ’dan türedi¤ini ifade etmifl ve ayr›nt›ya girmeksizin ekle kurulmufl örneklere yer vermifltir (Brockelmann 1951: 127). 216 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Do¤u Türkistanl› âlimlerden Perhat Cilanop’un Uygur Tilidiki “man” ve “men” Koflumçiliri Tugrisida adl› makalesi, esasen Atalay’›n eserini (1940) de¤erlendiren bir çal›flma niteli¤indedir. Cilanop çal›flmas›nda, Atalay’›n gerek köken ve gerekse tarihi iliflkileri olmayan dilleri karfl›laflt›rmas›na karfl› ç›karak böyle bir karfl›laflt›rmayla ekin kökenine ulafl›lamayaca¤›n›, ekin kökeninin Altay dillerinde aranmas› gerekti¤ini ileri sürerek Türk dillerindeki birinci flah›s zamiri olan ben / men, Mo¤olca mi (“ben”), bi (“biz”) ve Mançu dilindeki mi sözcü¤ünün söz konusu ekin kökeni olmas› ihtimalini ileri sürerek “insan›, kifliyi” bildiren bir leksik yap›dan ç›kan {mAn}’in dilin geliflim sürecinde yayg›nlaflarak bir tarafta birinci flahs› bildiren çekim ekini, di¤er yanda ise “yak›n, zaman, benzer” anlamlar›na gelen ve leksik bir anlama sahip olan {mAn} ekinin ortaya ç›kt›¤›n› dile getirmifltir. Cilanop bu ekin Farsça ve Macarcadaki benzerlerinin diller aras›ndaki tarihi iliflki sebebiyle ortaya ç›kt›¤›n› ifade ederken ‹ngilizce ve Frans›zca gibi dillerdeki benzer yap›lar›n tesadüf olup bu ekle ilgisinin bulunmad›¤›n› kaydetmifltir (Cilanop 1984: 740-751). Cilanop bu ekin Türkçedeki ben zamiriyle ilgili oldu¤unu ileri sürerek temelde Atalay’›n düflüncesine yak›n durmufltur. Muharrem Ergin {+mAn} ekinin ifllek bir ek olmay›p umumiyetle mübala¤a ve benzerlik ifade etti¤ini vurgulam›fl, {-mAn} ekinin de bu eke benzeyen bir ek oldu¤unu ifade ettikten sonra ayr›nt›ya ve ekin kökeniyle ilgili konulara girmeksizin bu ekle kurulmufl birkaç örne¤e yer vermekle yetinmifltir (Ergin 1984: 176). Zeynep Korkmaz, {-mAn}, {+mAn} eklerini birbiriyle iliflkilendirmeksizin {mAn} ekinin geçiflli, geçiflsiz fiillerle kelimeler türeten, fakat çat› eki alm›fl fiillere eklenmeyen bir ek odu¤unu ve bu tür kelimelerin az çok “abartma ve süreklilik” anlam› tafl›d›¤›n› (Korkmaz 2003: 97), ifade etmifl; {+mAn} ekinin de yine benzer flekilde “kiflileri niteleyen s›fatlar türeten, onlara “abartma, afl›r›l›k” anlam› kazand›ran bir ek oldu¤unu dile getirmifltir (Korkmaz: 58). Sovyet Türkolojisi’nde ekin al›nt› oldu¤u (özellikle Hint-Avrupa dillerinden) düflüncesi yayg›n kanaattir.18 Aristov, “man / ban” unsurunun “vatan, toprak” anlam›na gelen Ar. ben sözcü¤ünden geliflti¤ini ileri sürerken, Bartold, Kaflgarl›’n›n DLT’de Türkmen kelimesiyle ilgili (yukar›da zikredilen) izah›n› dikkate alarak ekin ‹ranî dillerden al›nt› oldu¤unu dile getirmifltir (Amanjolov 1997: 71). Kazak Türkologlardan S. Amanjolov ise Nayman etnoniminin etimolojisiyle ilgili bilgi verirken {+mAn} ekinin ya Kaflgarl›’n›n kaydetti¤i flekilde Persçe manang (“benzer, gibi”) söz- 18 Bu ekle ilgili tart›flmalar›n ço¤unlukta Türkmen ve Nayman etnonimlerinin etimolojik izahlar› çerçevesinde yap›ld›¤› gözlenmektedir. ‹brahim fiahin • 217 cü¤ünden geldi¤ini ya da Arapçadan al›nt› olup bafllang›çta “kifli” anlam›na gelen bir sözcük iken sonradan ek haline geldi¤ini ileri sürmektedir (Amanjalov: 71). Yine Kazak âlimlerinden Januzakov, Arap, Tacik, Türk dillerindeki {+man, +ban, +pan} ile biten kelimeleri (Sokman, Koflman; Süleymon, Usmon, Nu¤man, bogbon, mehmon vb.) dikkate alarak bu ekin “Araboiran” (Arap-Fars) dillerinde isim yap›m eki olarak görüldü¤ünü, kendisinin eki daha ziyade Hint-Avrupa kaynakl› düflündü¤ünü kaydetmektedir (Januzakov 1982: 112). Baskakov, Teplyaflkina gibi araflt›rmac›lar da ekin “kifli, adam” anlam›nda olup Hint-Avrupa dillerinden al›nt› oldu¤u fikrindedirler (bk. Karatayev 2003: 175). Türkmenistanl› araflt›rmac› S. Ataniyazov, Karaman ve Akman etnonimlerinin kökeni tart›flmalar› çerçevesinde bu etnonimlerdeki {mAn} unsurunun “dört-befl yafl›nda koyun” anlam›nda kullan›ld›¤›n› ve bunlar›n “ak koyun”, “kara koyun” anlamlar›na geldi¤ini ifade etmektedir (1980: 33, 93). Bu görüfl Azerbaycanl› adbilimci ‹lhami Cafersoylu taraf›ndan da desteklenmifl, Karaman ve Akman etnonimlerinin koyun adlar›ndan türeyen en eski etnonimler aras›nda bulundu¤u ifade edilmifltir (Cafersoylu 2010: 195 / 202). Bat›l› Türkologlardan Scheinhardt, {mAn} ekiyle ilgili özellikle Dul’zon ve Malçanova olmak üzere baz› Türkologlar›n görüfllerine yer vermifl, fakat ekin kökeniyle ilgili bir sonucu varmak için daha ayr›nt›l› araflt›rmalar yap›lmas› gerekti¤ini ifade ederek Anadolu ve Rumeli’den derledi¤i /mAn/ kurulufllu çok say›da yer ad›n› listelemekle yetinmifltir (Scheinhardt 1979: 180-187). Rásonyi ekin {+mAn, +mOn, +bAn, +pAn} biçimlerinde görüldü¤ünü, isim yapan ve yo¤un olarak da s›fattan s›fat türeten bu ekin köken itibariyle hâlâ tart›flmal› bir ek oldu¤unu ifade etmifl, ancak Sattarov’un ekin Farsça -mand’den geliflti¤i görüflünü dikkate alarak kelime aç›klamalar› yapm›flt›r (Rásonyi 2007: LXXX). Görüfllerle ‹lgili De¤erlendirme: Görüldü¤ü gibi ekin kökeni konusunda ileri sürülen görüfllerden üçü öne ç›kmaktad›r. ‹lki, yukarda daha ayr›nt›l› olarak ele ald›¤›m›z, Türkçe baflta olmak üzere, pek çok dilde, birinci kifli zamiri ve birinci flah›s çekim ekinde görülen /mA/ benzerli¤inden yola ç›k›larak ortaya at›lan ve nihai olarak ekin birinci tekil flah›s zamirine (ben) ba¤land›¤› görüflüdür ki, bu ilk olarak Besim Atalay taraf›ndan 1940 y›l›nda dile getirilmifltir. Brockelmann (1951) taraf›ndan at›f yap›larak desteklenen görüfl, Perhat Cilanop (1984) taraf›ndan baz› de¤iflikliklerle (Altay dilleriyle s›n›rl› tutularak) desteklenmifltir. 218 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ‹kinci görüfl Türkmen ve Azerbaycanl› araflt›rmac›lar taraf›ndan dile getirilen görüfltür. Daha çok Akman, Karaman kelimeleri etraf›nda yap›lan bu tart›flmalar sonunda /mAn/ unsurunun “4-5 yafl›ndaki koyun” anlam›na geldi¤i kabul edilmektedir. Üçüncü ve en çok kabul gören görüfl, ekin Türk diline Hint-Avrupa dillerinden, özellikle ‹ranî dillerden girdi¤idir. Bu görüflün ortaya ç›kmas›nda Kaflgarl› Mahmud’un Türkmen kelimesinin anlam›yla ilgili olarak kaydetti¤i efsanenin çok etkili oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Hint-Avrupa dillerindeki benzerlerinden ve DLT’de Kaflgarl›’n›n kaydetti¤i bir efsaneden hareketle ekin ‹ranî dillerden Türkçeye geçti¤ini ileri sürmenin kanaatimizce yeterli dayana¤› yoktur. DLT’nin Türklerle Farslar›n siyasi ve kültürel olarak iyice yak›nlaflt›klar› bir dönemde yaz›ld›¤› dikkate al›n›rsa, Kaflgarl›’n›n Türkmen kelimesiyle ilgili verdi¤i izah, o devirde insanlar aras›nda konuflulan halk etimolojisi niteli¤inde bir efsane olsa gerektir. Böylesi halk etimolojilerinin flimdi oldu¤u gibi o devirde de yayg›n oldu¤una flüphe yoktur. Bu kanaate ulaflmam›z›n ilk sebebi, Türkçenin en eski söz varl›klar› aras›nda bu ekle kurulmufl kelime örneklerinin hiç de az olmamas›d›r. Köktürk yaz›tlar›nda geçen azman (at), Kögmen (Y›fl), Kögmen (Yer Sub); DLT’de geçen örtmen “dam, sat›h”, sökmen “yi¤itlere verilen ungun”; yaman “kötü, her fleyin kötüsü”; Eski Uygur metinlerinde geçen ançaman “topluluk, halk” (Cafero¤lu 1968: 15) (<ança: bir miktar, bu kadar, biraz, bu türden) sözcükleri bu ekle kurulmufl örneklerdir. Di¤er yandan Türk dilinin tüm lehçelerinde ve konufluldu¤u her bölgede bu ekle kurulmufl sözcüklere s›kça rastlanabilmektedir. Bunlar›n içerisinde, bir dilin eski dönemlerinde kal›plaflm›fl kelime örnekleri olan kökadlar› (etnonimler), kifliadlar› (antroponimler), yeradlar› (toponimler) da bulunmaktad›r. ‹kincisi, ekin anlam›yla ilgilidir. fiayet Türkmen kelimesideki “men” unsuru, ‹ranî bir kelime olan ve “benzeyen” anlam›ndaki manend sözcü¤ünden geliflmifl olsayd›, {mAn} ekiyle kurulmufl di¤er sözcüklerin de “benzeyen” anlam›n› tafl›mas› gerekirdi. Oysa ayr›nt›l› bir inceleme yap›ld›¤›nda {mAn} ekinin esasen böyle bir anlam ifade etmedi¤i görülmektedir. fiimdi bu ekle kurulmufl sözcükleri ve yap›lar› daha yak›ndan inceleyelim. Ekin Eylemden Ad Yapt›¤› Örnekler: Fiilden isim yapma eki olan {+mAn} ekinin iki temel fonksiyonda kullan›ld›¤› görülmektedir. Bunlardan birincisi fiile “…›c›, …an” anlam› veren ve genellikle kiflileri ifade eden s›fat yapma özelli¤idir. Bunlara flu kelimeleri örnek verebiliriz: alar- ‹brahim fiahin • 219 man “al›c›”, berer-men “verici”, aya-man “koruyan”,19 az-man “insan irisi, çok geliflmifl, azm›fl”, dalafl-man “kötü huylu, kavgac›”, de¤ir-men “dönen”,20 ›l›k-man “gönlün akmas›”, kes-men “kestirme yol” (“kesen yol” anlam›ndan), koda-man, ketmen “çapa, kazma (“kazan fley” anlam›ndan)” (Kz. Ketpen),21 köç-men “göç eden”, köse-men, sa¤man, ört-men “dam” (“örten fley” anlam›ndan olsa gerek), s›k-man “entari (muhtemelen s›kan anlam› var), bir fleyin s›k›larak suyunun ç›kar›ld›¤› yer”, flifl-man,22 tuman “duman <ET *tu- engel olmak, t›kamak (“kapatan, engel olan” anlam›ndan)”, türe-men, ya-man,23 Ekin ikinci görevi adeta isim-fiil eki gibi ifli, hareketi, olay› anlatan isimler, s›fatlar yapmakt›r: bez-men “bezgin”, geç-men “tevazu”,24 sok-man “bir tür uzun çizme”, savur-man “harman› yaba ile savurma, altüst etme”, yul›-man “ya¤ma”, koldo-man “yard›m etme”, karta-man “küstahl›k etme”, (Atalay 1940, Deny 1941: 313-314, Erdal 1991: 388, Korkmaz 2003: 97).25 Addan Ad Yapt›¤› Örnekler: Yukar›da ifade edildi¤i gibi {mAn} ekinin en yayg›n kullan›m› eylemden ad türeten biçimidir. Bununla birlikte Bat› Türkçesinde daha yayg›n olmak üzere renk, yer ve kifli adlar› üzerine gelerek s›fat türetti¤i de görülmektedir. a¤›r+man “a¤›r”, ak+man, ata+man “eski Rus Kazak önderlerine verilen ad”, çöl+men, delifl+men, dik+men, *d›z+man, evci+men “evi ve ev ifllerini seven kad›n” ege+men “güçler”, gök+men, ›l›-man “az ›l›k su”, kara+man, koca+man,26 koy+man “çoban”, köle+men, küçümen <küçük+men, sarman, türk+men, *yal+man “e¤ik”, (Atalay 1940: Deny 1941: 313-314, Korkmaz 2003: 58). ‹simler üzerine gelen {+mAn} ekinin de genel olarak aç›k bir flekilde güçlendirme anlam›na sahip oldu¤u görülmektedir. Besim Atalay’›n “(ekin) benzeme (görevi)” bafll›¤› alt›nda yer verdi¤i alkas›man “halka gibi”, alpavuts›man “derebe- 19 20 21 22 23 24 25 26 K›rg›z ve Kazaklarda halen kifli ad› olarak kullan›lmaktad›r. Jean Deny sözcü¤ün isim kökünden (<tekir) geliflti¤ini kaydetmektedir (Deny 1941: 314). Marcel Erdal, sözcü¤ün kert- eyleminden türemifl olabilece¤ini ifade etmektedir (Erdal 1991: 388). Kelimenin kökü tart›flmal›d›r. Jean Deny flifl isminden türedi¤ini düflünürken Erdal ve Korkmaz fliflfiilinden türedi¤ini düflünmektedir (Deny 1941: 314, Erdal 1991: 388, Korkmaz 2003: 97). M. Erdal, sözcü¤ün yav›z, yavlak sözcüklerinin kökünde bulundu¤unu düflündü¤ü *yav- eyleminden geldi¤ini ileri sürmektedir (Erdal 1991: 388). K›rg›zcada keçirüü “affetmek, ba¤›fllamak” anlam›na gelir. Z. Korkmaz Türkçelefltirme çal›flmas› s›ras›nda bu ekle türetilen çevirmen, dan›flman, düzeltmen, e¤itmen, elefltirmen, gezmen, okutman, ö¤retmen, sayman, yazman vb. kelimelerinde {-mAn} ekinin katt›¤› anlam›n ekin asli görevine uydu¤unu söylemektedir (Korkmaz 2003: 97) ki, biz de bu kanaatteyiz. Kelimenin kökü tart›flmal›d›r: Jean Deny kelimenin koca isminden, Korkmaz ise koca- fiilinden geldi¤ini düflünmektedir (Deny 1941: 314, Korkmaz 2003: 97). 220 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe yine benzer”, kedimen “kedi gibi küçük çocuk, küçük kuzu”, 27 Türkmen “Türke benzer”, ulus›man “büyü¤e benzer” örneklerinden alkas›man, alpavuts›man, ulus›man örneklerinde “benzer” anlam›n› veren “mAn” de¤il, bu ekten önce gelen{+sI+} (gök+sü, k›z›l+s›, vb. kelimelerinde de görülen) ekidir. Türkmen kelimesindeki “Türk’e benzeyen” anlam›, DLT’ten al›nm›fl olup yukarda ifade etti¤imiz gibi bu anlam Kaflgarl› ça¤›nda Türkmen sözcü¤ü için söylenen bir halk etimolojisinden kaynaklan›yor olmal›d›r. Geriye kalan tek örnek olan kedimen sözcü¤üne gelince, Atalay söz konusu kelimeyi hem {+mAn} ekinin “küçültme” hem de “benzeme” görevine örnek olarak göstermifltir. Bizce bu kelimede söz konusu ek küçüklü¤ü kuvvetlendiren, pekifltiren bir anlamda kullan›lm›fl olup “benzer” anlam›n› ifade etmemektedir. Ekin baflka eklerle birlikte oluflturdu¤u yap›lar bu düflüncemizi daha net ortaya koymam›za yard›mc› olacakt›r: Ad + s› +mAn Yap›s›: Bu yap›daki sözcükler flunlard›r: al+s›+man “k›rm›z›ms›”; alka+s›+man “yuvarla¤›ms›, halka gibi” ak+s›+man “beyaz›ms›”; alpavut+s›+man; kök+sü+men “gö¤ümsü”, ulu+su+man “büyükçe”, yafl›l+s›+man “yeflilimsi” (Atalay 1940). Görüldü¤ü gibi renk ismi üzerine gelen +sI eki ve +mAn eki birlikte üstüne geldi¤i kelimeye “…e yak›n, …›ms›” anlam› katmaktad›r. Fakat burada “…yak›n, …›ms›” anlam›n› as›l veren ek {+mAn} de¤il, {+sI} (<ET {+sIg} ekidir. Ad + cA+mAn Yap›s›: k›r+c›+man “k›r saçl›”; k›r+çe+man: “k›rç›l” (DS 1993: 2818 / 19). Bu örneklerde görüldü¤ü gibi ekin “tam … de¤il, yak›n” anlam› vard›r ki buradaki “... e yak›n” anlam›n› veren {+CA} ekidir. Ad + (I)fl+mAn Yap›s›: Bu yap›da flu örnekler tespit edilmifltir: ala+fl+man: “kar›fl›k”; deli+fl+men28; tat+›fl+man: “tat (yani dilsiz) de¤il ama her sesi ç›kar›p rahat konuflamayan kimse” (Mersin / Gülnar a¤z›nda); kara+fl+man29 “esmerimsi, kara de¤il, ama karaya yak›n” 27 28 29 DS’de (s.2718) kelime “çok küçük kulakl› keçi ya da koyun” anlam›nda geçmektedir. Atalay, bu kelime için “K›stasülbeyan sahibi 32 inci sahifede -flmen ekinin tasgir için geldi¤ini yazmaktad›r; do¤rusu da budur. Frans›z Türkiyatç›lardan Deny, gramerinde deliflmen kelimesini mübala¤a gösteren misaller aras›nda yazm›fl ise de yan›lm›flt›r.” fleklinde bir beyanda bulunarak kelimenin “deli de¤il ama deliye yak›n” anlam›na geldi¤ini ifade etmektedir (Atalay 1940: 27, 40). Rásonyi, bu sözcü¤ün karafl+man biçiminde olufltu¤unu göstermifl fakat karafl sözünün ne anlama geldi¤ini belirtmemifltir (Rásonyi 2007: 436), bizce bu kifli ad› kara sözcü¤üyle ilgili olup yukar›da gösterildi¤i flekilde oluflmufltur. ‹brahim fiahin • 221 Tespit edilen bu dört kelime dikkate al›nd›¤›nda bu yap›daki sözcüklerin “…de¤il, ama yak›n” anlam›na geldi¤i anlafl›lmaktad›r ki yine buradaki “… e yak›n” anlam›n› veren ek / +Ifl / ekidir. Eylem - (A)r+ mAn Yap›s›: al-ar+man “savaflç›, alan, kazanan”, at-ar+man “okçu”; flab-ar+man (<çap-ar+man) “haberci” (Amanjalov 1997: 71). De¤irmen sözcü¤ünün de bu yap›da oluflmufl olmas› muhtemeldir: teg-er+men> de¤irmen. Bu örneklerde de ekin “benzeyen” anlam› bulunmamaktad›r. Ekin üzerine geldi¤i s›fatlar› kuvvetlendirdi¤i ve “… yapan, ...›c›” anlam› verdi¤i görülmektedir. {mAn} ve {mAl} eklerinin yap› ve görevce benzerli¤i: {+mAn} ve {-mAn} ekinin Türkçedeki bir baflka yap›m eki olan {+mAl}, {-mAl} ekiyle gerek flekil ve gerekse görev benzerli¤i de ilgi çekicidir. Zeynep Korkmaz’›n Türkiye Türkçesinde tek bir sözcükte (sa¤mal kelimesinde) bulundu¤unu söyledi¤i bu ek30 Türkçenin do¤u lehçelerinde çok daha genifl bir kullan›ma sahiptir. Örne¤in K›rg›zca’da ilk bak›flta saamal “ilk süt (mayalanmam›fl)”, aç›mal “mayalanm›fl carma” (<aç›-: mayalamak); cuumal “1. kan› y›kanm›fl et, 2. beyaz soluk, sar›fl›n” (<1. cuu-: y›kamak; 2. cuu: kan, yafl vb. s›v›), taan›mal “ünlü” (<tan›-: tan›mak); tandamal “seçilmifl” (<tanda-: seçmek), caflamal “yafll›, tecrübeli” (cafla-: yaflamak), okumal “okumufl”, s›namal “denenmifl”, közömöl “basiretli, gören”, uramal “periflanl›k” (ura-: y›k›lmak, periflan olmak) (Yudahin 1965; Kasapo¤lu-Çengel 2005: 147) gibi çok say›da s›fat yap›s›nda, fiilden isim yapan yap›m eki olarak görülmektedir. Elimizdeki baz› örnekler {+mAn} ve {+mAl} eklerinin alternans bir kullan›ma sahip oldu¤unu düflündürmektedir. Ayn› kökten bir yanda {+mAn} di¤er yanda {+mAl} ekiyle türetilmifl ve ayn› anlam› tafl›yan afla¤›daki örnekler, bu düflüncemizi daha aç›k ifade edecektir: 30 Bu eke özel bir makale yazan Orhan fiaik Gökyay, ekin {-mAl} flekillerinin yan› s›ra {-m›l, -mul, -mol} biçimlerinin de bulundu¤u sonucuna varm›fl ve bununla ilgili olarak Anadolu’da kullan›lm›fl boymul, e¤mel, tasmal, çe¤mel, Dirmil, bitmel sözcüklerine de yer vermifltir (Gökyay 1978: 23-32). 222 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe {+mAn} {-mAn} {+mAl} {-mAl} aks›man (Kas., Tel.) / / aksuban (Sag., fior.) “beyaz›ms›” (Radlov 1893: I.cilt, 127). aks›mal (Tob.) “beyaz›ms›” (Radlov I. c.: 127) köksümen “gö¤ümsü” (Bar., Tel.) (Radlov II. c.: 1230) köksümel “gö¤ümsü” (Tr.) (Radlov II. c.: 1230) sa¤man “sa¤›lan hayvan” (Atalay 1940: 30). sa¤mal “sa¤›lan inek” (Tr.) / / saamal (Kr.) “ilk süt” / / savmal (Kz.) “deve sütünden yap›lan içki, <sav-: sa¤mak”). iflçimen / / iflciman “çal›flkan, becerikli, ifl bilen” (DS: 2561). iflçimal (Tr. A¤.) “çal›flkan, becerikli, ifl bilir”31 süymen (Kz.) “küskü demiri” (Januzakov 2008: 750)32 süymel (Tr. A¤.)“büyümeye meyilli, ince uzun yap›l›” (Bilir 2007: 236).33 sarman “kifli ad›”(Rásonyi 2007: 639) sarmal / Sar›mal “kifli ad›” (Rásonyi 2007: 637)34 torman: “kifli ad›” (Rásonyi 2007: 781). tormal: “kifli ad›” (Rásonyi 2007: 781).35 göçmen: “göçebe, göçmen” (Gökyay 1978: 30). göçmel: “göçebe, göçmen” (Gökyay 1978: 30). Daha ayr›nt›l› bir araflt›rmayla bu örneklerin artaca¤›na flüphe yoktur. Dikkati çeken hususlardan biri de {-mAl} ekinin Mo¤olca-Türkçe paralellikler aras›nda bulunmas›na ra¤men (S›d›kov 1983: 147), {mAn} ekinin Mo¤olcada bulunmay›fl›d›r (bk. Poppe 1992).36 31 32 33 34 35 36 Kelime Mersin’in Gülnar ilçesinde kullan›lmaktad›r. Kelimenin “bal›k avlamada kullan›lan demir uçlu de¤nek” ve “a¤ac› ve tafl› yerinden kald›rmak için kullan›lan alet” anlamlar› bulunmaktad›r. Kelimenin, ince uzun yüzlü kimseler için kullan›lan “süymel yüzlü” ifadesinde de kullan›ld›¤› taraf›m›zdan bilinmektedir. Gerek süymen ve gerekse süymel sözükerinin süymek “uzamak” eyleminden geliflen kelimeler olup bafllang›çta “uzun” anlam›na gelen bir s›fatken sonradan Kazakçada “uzun demir, yani küskü”, Türkiye Türkçesinde (Tafleli yöresinde) “uzun yüz, uzun yüzlü” anlam›n› ald›¤› anlafl›lmaktad›r. Kazak kifli adlar› aras›ndan tespit edilen bu kifli ad›, Rásonyi’ye göre sar›+mal’dan türemifltir. Rásonyi çal›flmas›nda, Kazaklar aras›ndan derlenmifl olan Törmeldi kifli ad›na yer vermifl, ad›n <töre + keldi sözcüklerinden geliflti¤ini flüpheli bir dille ifade etmifltir. Kifli ad› bize göre toru+mal+d› yap›s›ndan geliflmifl olup buradaki {+d›} eki ET’de {+lIg} (Türkiye Türkçesinde {+lI} biçiminde görülen ekin Kazakça flekli olmal›d›r. Mo¤olcada nitelik bildiren isimler yapan bu ekle kurulmufl çok say›da s›fat bulunmaktad›r: xodmal ‹brahim fiahin • 223 Sonuç Renk ad› +mAn yap›s› üzerine yapt›¤›m›z bu araflt›rma çereçevesinde bizce önemli görülen flu sonuçlara ulafl›lm›flt›r: Bunlardan ilki, ekin kökeniyle ilgilidir. Ekin Türkçenin en eski metinlerinde görülmesi, ayr›ca yukar›da ayr›nt›l› bir flekilde aç›kland›¤› gibi, Türkçenin en eski renk adlar› üzerine gelerek düzenli bir biçimde yeni renk adlar› yapmas› ve ortya ç›kan bu renk adlar›n›n çok eski ça¤larda kal›plaflm›fl kökad› (etnonim), yerad› (toponim), kifliad› (antroponim) gibi adland›rmalarda kullan›lm›fl olmas›, ekin baflka bir dilden al›nt› olamayaca¤›n› düflündürmektedir. Ayr›ca ekin üzerine geldi¤i sözcüklere “... benzeyen” anlam› vermemesi de, DLT’de Türkmen sözcüzcü¤üyle igili verilen aç›klaman›n do¤ru olamayaca¤›n›, dolay›s›yla eke “benzeyen” anlam› yükleyerek Farsça manend sözcü¤üne ba¤laman›n do¤ru olmad›¤›n› göstermektedir. Mo¤olcada {mAn} eki görülmezken {mAl} ekinin Mo¤olca ve Türkçe paralellikler aras›nda bulunmas› (özellikle Do¤u Türkçesinde), Eski Türkçe metinlerde karfl›laflmad›¤›m›z (muhtemelen sonraki yüzy›larda ortaya ç›km›fl bir ek olmal›) bu ekin, sonraki dönemlerde {mAn} ekiyle alternans bir kullan›ma girdi¤inini söyleyebiliriz. Bununla birlikte Bat› Türkçesinde isimlere gelen {+mAn} eki, özellikle renk, yer ve kifli adlar›nda daha çok kullan›l›rken Do¤u Türkçesinde eylemler üzerine gelen {mAn} ekinin çok daha ifllek oldu¤u görülmektedir. Ulafl›lan ikinci sonuç, ekin göreviyle ilgilidir. Makale içerisinde ifade edildi¤i gibi gramer kitaplar›nda ekin “benzerlik” ve “pekifltirme” anlam› ön plana ç›kart›lmaktad›r. Bizce ekin “benzer” anlam› yoktur. Yapt›¤›m›z araflt›rma sonucunda {+mAn} / {-mAn} ekinin üzerine geldi¤i isimleri pekifltirip kuvvetlendirdi¤i; üzerine geldi¤i fiillerden “... çok yapan, … iyi yapan, ...›c›, …ici” anlam›nda s›fatlar türetti¤i belirlenmifltir. Bu ekle kurulan baz› kelimelerdeki (ör. Als›man, aks›man, vs.) “benzer, gibi” anlamlar› {mAn} ekinden de¤il, bu ekten önce gelen ve Eski Türkçede {+sIg} fleklinde görülen {+sI} yap›m ekinden kaynaklanmaktad›r. Bu çal›flmayla elde edilen üçüncü ve kanaatimizce en önemli sonuç, ekin Türkçede renk isimleri oluflturmada sistemli olarak kullan›lm›fl oldu¤unun tespitidir. Renk ad›, kifli ad›, yer ad›, boy ad› gibi bir dilin erken ça¤lar›nda kal›plaflan kelime türlerinden yola ç›karak tespit etti¤imiz bu sistem art›k ifllek olarak kullan›lmasa da “çak›l›, bitiflik” (<xada: çakmak), uusgamal / / uusmal “erimifl, çözünmüfl” (<uus-: erimek); cirumal “boyal›, çok renkli” (<citu-: boyamak); biçimel “yaz›lm›fl, yaz›l›” (<biçi-: yazmak); barlamal “tahta bask›yla bas›lm›fl” (<barla-: basmak, tab etmek); darumal “bas›lm›fl, bas›l›” (<daru-: basmak); nekemel “dokunmufl” (<neke-: dokumak); flirimel “içi doldurulmufl, flilte” (<fliri-: basmak) kelimeleri bu ekle kurulan s›fatlardan baz›lar›d›r (S›d›kov: 147; Poppe 1992: 59). 224 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe baz› unsurlar›n›n (sarman, gökmen, vs.) hâlen kal›p olarak kullan›ld›¤› görülmektedir. Sistemde görev alan {+mAn} eki, üzerine geldi¤i renk ismini pekifltirerek o rengin en belirgin, en tipik tonunu ifade eden yeni bir renk ismi yapmaktad›r. Örnek vermek gerekirse toru için flu renk tablosunu verebiliriz. doru / toru k›z›l doru doru / toru kara doru doru / toru sar› doru Dormen/torama Bu renk ad› oluflturma sisteminin Türklerin Anadolu’ya yo¤un olarak geldikleri XI., XII., XIII. yüzy›llara kadar ifllek olarak kullan›lmasa bile, kal›p yap›larda bilinip kullan›ld›¤›n›, Türklerin Anadolu’ya ilk geldi¤i ça¤lardan kald›¤›n› düflündü¤ümüz Alman, Alaman, Çalman, Toraman gibi yer isimlerinden anlayabilmekteyiz. Cumhuriyet döneminde ismi de¤ifltirilen bir köye, çevresinin yeflilli¤inden dolay› Gökmenler ad›n›n verilmesi (bk. Gökmen), mavi gözlü çocuklara gökmen denilmesi ve bu ad›n soyad› olarak yayg›n biçimde kullan›lmas›, koyu sar› renkteki kedilere sarman ad›n›n verilmesi de bilinçli olmasa bile bir kal›plaflma içerisinde bu sistemle oluflmufl baz› kelimelerin hâlen iflletildi¤inin delilidir. Yerleflim birimlerinde, akarsularda, boy ve insan adlar›nda görülen {mAn} kurulufllu kelimeler, esasen ilk olarak renk ad›yla ortaya ç›km›fl sözcükler olmakla birlikte zamanla onimleflerek o renkte olan hayvanlara, yine o renkte olan co¤rafî flekillere, yine o renkte olmas› dilenen çocuklara ad olarak verilmifl; meydana gelen insan ve hayvan isimlerinden boy adlar›, bu boylar›n yerlefltikleri bölgelerde yer ad›, bu yer adlar›ndan tekrar kifli adlar› meydana gelmek suretiyle sürekli bir döngü içerisinde kullan›lagelmifltir. Son olarak, bu renk ad› oluflturma sistemiyle kurulmufl renk adlar›n›n Türkçenin en eski renk adlar› (al, ala, ak, çal, ger, kara, kök, kuba, sar›, toru, vb.) aras›nda bulundu¤u; yine bu sistemle türetilmifl renk adlar›n›n (alman, germen, çalman, vb), yeradlar› (toponimler), kökadlar› (etnonimler) gibi bir k›sm› çok eski ça¤larda kal›plaflm›fl sözcükler oldu¤u ve yukar›da ayr›nt›l› bir flekilde izah edildi¤i gibi, ekin kullan›m özelli¤i dikkate al›nd›¤›nda, mAn ekinin Farsça “manend” sözcü¤üne ya da daha baflka dillerdeki benzerliklere ba¤lanarak Türkçeye baflka bir dilden girdi¤i yönündeki yayg›n kanaatin do¤ru olmad›¤›, dolay›s›yla en eski ça¤lar›ndan beri Türkçenin aslî bir unsuru oldu¤u sonucuna ulafl›lm›flt›r. ‹brahim fiahin • 225 K›saltmalar Az. Bar. DLT DS ET Kas. Kmd. Kr. Kz. Osm. Sag. fior. Tat. Tel. Tob. Tr. Trkm. TS : : : : : : : : : : : : : : : : : : Azerbaycan Lehçesi, Baraba (Barabin) Lehçesi; Divanü Lûgâti’t-Türk; Türkiye’de Halk A¤z›ndan Derleme Sözlü¤ü; Eski Türkçe; Kasaner (Kazan) Lehçesi; Kumandu Lehçesi; K›rg›z Lehçesi; Kazak Lehçesi; Mo¤. Mo¤olca; Osmanl› Lehçesi; Sagay Lehçesi; fior Lehçesi; Tatar lehçesi, Teleut Lehçesi; Tobol lehçesi Türkiye Türkçesi; Türkmen Lehçesi, Türkçe Sözlük. Kaynaklar Atalay, Besim (1941), Türk Dilinde Ekler ve Kökler Üzerine Bir Deneme, Matbaai Ebüzziya. Atalay, Besim (2006), Kâflgarl› Mahmud Divanü Lûgat-it-Türk, Ankara, TDK Yay›nlar›. Amanjolov, S. (1997), Vopros› Dialektologii i ‹storii Kazahskogo Yaz›ka, Almat›, Sanat. Ataniyazov, Soltanfla (1980), Türkmenistan›η Geografik Atlar›n›η Düflündiriflli Sözlügi, Aflhabad, Il›m. Ataniyazov, Soltanfla (1994), fiecere (Turkmening Nesil Daragt›), Aflgabat, Turan-1. Bilir, F. Sadet; Bilir, A. Fuat (2007), Orta Asya’dan Toroslar’a Gülnar (Dil, Kültür, Yaflam), ‹stanbul, Etik. Brockelman, C. (1951), Osttürkische Grammatik, Der Islamischen Literatur Sprachen Mittelasiens, Leiden. Caparov, fi. (2004), Adam Attar›-El Bayl›g›, Biflkek, Obflçestvenniy Fond Sodeystviya Obrazovaniya. Caferosoylu, ‹lhami (2010), Türk Dillerinde Teonim ve Etnonimler, Bak›, Azerbaycan Tarih Kurumu. 226 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Cclauson, S. G. (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford At The Clarendon Press. Cilanop, Perhat (1984), “Uygur Tilidiki “man” ve “men” Koflumçiliri Togrisida”, Uygur Tili Mesililiri (Türki Tiller Tetkikat›) III, (Mesul Muherriri: Hamit Sultan), Milletler Til-Yaz›k Hizmeti Komititi, fiincang. Çengel Kasapo¤lu, Hülya (2005), K›rg›z Türkçesi Grameri, Ankara, Akça¤. Da¤l›, Yücel; Kahraman, Seyit Ali; Dankoff, Robert (2005), Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, IX. Kitap, ‹stanbul, YKY. Erdal, Marcel (1991), Old Turkic Word Formation, A Functional Approach to the Lexicon I-II. Wiesbaden. Eren, Hasan (2010), Yer Adlar›m›z›n Dili, Ankara, TDK Yay›nlar›. Eren, Hasan (1999), Türk Dilinin Etimolojik Sözlü¤ü (2. Cilt), Ankara, TDK Yay›nlar›. ERG‹N, Muharrem (1984), Türk Dil Bilgisi, ‹stanbul, Bo¤aziçi Yay›nlar›. Fasmer, Maks (1986), Etimologiçeskiy Slovar‘ Russkogo Yaz›ka, Moskva, Progress. Golden, Peter B. (2006), Türk Halklar› Tarihine Girifl (Çev. Osman Karatay), 2. Bask›, Çorum, Karam. Gökyay, O. fiaik (2001), “Türkçede “-mal” ve “-mel” eki üzerine”, TDAY-BELLETEN, S. 1978-1979, Ankara, s. 23-32. Halaço¤lu, Yusuf (2009), Anadolu’da Afliretler, Cemaatler, Oymaklar [1453-1650], C. IVI., Ankara, TDK Yay›nlar›. Januzakov, T. S. (1982), Oçerk Kazahskoy Onomastiki, Alma-Ata, ‹zdatel’stvo Nauka Kazahskoy SSR. Januzakov, T. S.; Vd. (2001), Toponimiya Respubliki Kazahstan, Almat›, Kazgos‹NT‹. Januzakov, T. S. (Editör), (2008), Kazak Tilining Tüsindirme Sözdigi, Almat›, Dayk-Press.. Karatayev, Olcabay (2003), K›rg›z Etnonimder Sözdügü, Biflkek, Manas Üniversitesi Yay›nlar›. Kas›mgeldiyeva, M., (2009), Manas Eposundag› Toponimler, Biflkek, Biyiktik. Kaymaz, Zeki (2000), “Türkiye Türkçesi ve A¤›zlar›nda Renk Bildiren Kelimelerin Kullan›l›fl› ve Sistemati¤i”, TDAY-BELLETEN, S. 1997. s. 151-141. Kaymaz, Zeki (2009), “Türkiye Türkçesi A¤›zlar›ndaki “Ger” sözcü¤ü Üzerine”, Kars, II. Uluslararas› Türkiye Türkçesi A¤›z Araflt›rmalar› Çal›fltay›. Korkmaz, Zeynep (2003), Türkiye Türkçesi Grameri (fiekil Bilgisi), Ankara, TDK Yay›nlar›. Manas IV Kitep (1982) (Haz. E. Abd›ldayev), (Kiteptegi Adam Attar›n›n Tizmesi), Frunze, K›rg›zistan Basmas›. Molçanova, T.O., (1979), Toponimiçeskiy Slovar‘ Gornogo Altaya, Gornogo Altaya, Gorno-Altayskoye Otdeleniye Altayskogo Knijnogo ‹zdatel’stva. ‹brahim fiahin • 227 Oroucov, Aliheyder; Vd. (2006), Azerbaycan Dilinin ‹zahl› Lügati, Bak›, fiark-Garb. Poppe, Nicholas (1992), Mo¤ol Yaz› Dilinin Grameri (Tercüme, Günay Karaa¤aç), ‹zmir, Ege Üni. Bas›mevi. Radlov, V. V. (1893), Op›t Slovarya Tyurkskih Nareçiy, Sanktpeterburg, ‹mperatorskoy Akademiy Nauk. Rasonyi, László; Bask›, Emre (2007), Onomasticon Turcicum (Turkic Personal Names), Bloomington. Sevotyan, E. V. (1980), Etimologiçeskiy Slovar‘ Tyurkskih Yaz›kov, (V, G, D,) Akademiya Nauk SSSR. S›d›kov, S. (1983), Mongol’sko-Tyurkskiye Yaz›kov›ye Paralleli, ‹zdatel’stvo ‹lim, Frunze. Stoyanov, Valeri (2006), Kumanologiya-Opiti za Rekonstruktsiya, Akademiçno ‹zdatelstvo, Sofiya. fiahin, ‹brahim (2006), Eski Türkçe Dönemi (VI-XI. Yüzy›l) Temel Eserlerinde Geçen Yer Adlar›, K›rg›zistan-Türkiye Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bas›lmam›fl Doktora Tezi, Biflkek. fiçerbak, A. M. (2000), Arslan Kelimesinin Etimolojisine Dair Baz› Mülâhazalar, Hasan Eren Arma¤an›, TDK, Ankara, s. 290-295. Tahsin, Ünal (1986), Karamano¤ullar› Tarihi, Ar› Bas›mevi, Konya. Telci, Cahit (1999), 15-16. Yüzy›llarda Ayasulu¤ Kazas›, Yay›nlanmam›fl Doktora Tezi (Dan›flman: ‹smail Aka) Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilimdal›, 1999 ‹zmir. Türkçe Sözlük (Haz. Eren Hasan, Gözayd›n Nevzat, vd.) (1998), TDK Yay›nlar›, Ankara. Umurzakov, S. U., Vd. (1988,. Slovar‘ Geografiçeskih Nazvaniy Kirgizkoy SSR, ‹zdatel’stvo ‹lim, Frunze. Yudahin, K. K. (1965). Kirgizsko-Russkiy Slovar’, ‹zdatel’stvo Sovetskaya Entsiklopediya, Moskva. Türkiye’de Halk A¤z›ndan Derleme Sözlü¤ü (1993), C. I-XII, Türk Dil Kurumu, Ankara. http://tdkterim.gov.://bts/, 09.06.2011. http://www.tdk.org.://index.php?, 05.06.2012. http://www.hgk.msb.gov.://index.asp, 17.07.2011. ‹smail Gasp›ral›’n›n Tercüman Gazetesinde Yay›mlanan Yaz›lar›nda Ortak Söz ve Yap›lar Y›lmaz Özkaya* ‹smail Gasp›ral›, Çarl›k Rusyas›nda yaflayan Türk topluluklar›n›n 19. yüzy›l›n son çeyre¤inde cereyan eden milli uyan›fl hareketinin önderlerinden biridir. ‹smail Bey daha çok Tercüman gazetesiyle özdefllemifltir. Çünkü faaliyet alan›n›n ilk ve en önemli aya¤›n› Tercüman gazetesi oluflturmaktad›r. O, Müslüman Türk topluluklar›n›n yenileflme ve modernleflme hareketlerini bir bütün olarak ele alm›fl ve gazetenin toplum hayat›nda ne kadar önemli ve yayg›n oldu¤unu anlayarak ifle buradan bafllam›flt›r. Mekteplerin yapt›¤› etkiyi yayg›n olarak gazete yapm›flt›r. Ayr›ca “usul-i cedit” okullar›n aç›lmas›, yay›lmas›, halk›n bilinçlenmesi, kad›n meselesinin ön plana ç›kmas›, cehaletle mücadele edilmesi, Türk topluluklar›n›n birbirinden haberdar olabilmeleri gibi temel konularda bu gazete çok önemli bir rol oynam›flt›r.1 ‹smail Gasp›ral› ve Tercüman gazetesi ile ilgili bu tan›t›c› bilgiden sonra Türk dil tarihine k›saca de¤inmek gerekir. Türkçenin tarihi dönemlerine mercek tutarsak ilk yaz›l› eserlerin yer ald›¤› dönem olan “Eski Türkçe” ortak bir yaz› dilinin var oldu¤u dönem olarak karfl›m›za ç›kar. Bu dönemde dil safl›k olgusunu yitirmemifl ve Türk topluluklar› hem co¤rafi hem de etnik olarak birbirinden çok uzaklaflmam›flt›r. Eski Türkçenin ard›ndan 11. yüzy›ldan itibaren “Orta Türkçe”nin bafllad›¤› dönemde hem farkl› yaz› dillerinden hem de buna ba¤l› olarak farkl› etnik gruplardan söz * 1 Dr. Y›lmaz Özkaya, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, ‹zmir. [email protected] ‹smail Gasp›ral›’n›n hayat› ile ilgili genifl bilgi için bkz. ‹smail Gasp›ral›, Seçilmifl Eserleri: 2 Fikri Eserleri, Neflre Haz: Yavuz Akp›nar, Ötüken Yay. ‹stanbul 2005. 230 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe edebiliriz. Çünkü Karluk, K›pçak, O¤uz etnik unsurlar›n›n ba¤l› oldu¤u yaz› dili sahalar› da bu dönemde vücut bulmufltur (Özkaya 2009: 2). Gasp›ral› bu dil tarihi bilincine sahiptir. Nitekim Türk flivelerinin üstünkörü bir tasnifini de yapm›fl, bu fliveleri dörde ay›rm›flt›r: “Birincisi ve eskisi Ça¤atay flivesi, bade Kazan flivesi, bade Azerbaycan ve Osmanl› fliveleridir. Bu fliveler oldukça ve ayr›ca kitabet ve edebiyata maliktir” (Gasp›ral› 1888/14: 1). Bu tasnif bize Fuat Köprülü’nün Türk fliveleri üzerine yapt›¤› tasnifi de bir bak›ma hat›rlatmaktad›r. Alt›nordu döneminde geliflen ve Macaristan, M›s›r ile Karadeniz’in kuzeyinde “Deflt-i K›pçak” sahras›nda kullan›lan yaz› dili olan K›pçakça, Alt›nordu’nun y›k›lmas›yla ifllevselli¤ini yitirmifl ve 19. yüzy›l›n sonlar›na kadar yerini büyük ölçüde sunî bir yaz› dili olan Ça¤ataycaya b›rakm›flt›r. “16. yüzy›lda Kazan’da tarihleri silinmifl olan baz› mezar tafllar›n›n dili bile o zaman›n Türkistan ile müflterek olan “Türkî” yaz› dili olup “sülüs” tipinde Arap yaz›s› ile tanzim edilmifllerdir” (Temir 1998: 234). Her ne kadar umumî olarak Ça¤atayca yaz› dili olarak kullan›lm›fl olsa da zaman zaman mahalli flivelerde kitaplar›n bas›ld›¤›n› da -devlet eliyle bas›lan kitaplar hariçte tutulursa- 1774’ten itibaren görmekteyiz.2 fiunu da belirtmek gerekir ki “gerek Kazan’›n Ruslar taraf›ndan zapt›ndan evvel gerek ondan sonraki yüzy›llarda eski Kazan Hanl›¤›n›n bulundu¤u ‹dil-Ural (Volga-Ural) sahas› ile çevresinde Türkistan edebi dili ile müflterek esaslara dayanan bir Türkî yaz› dili devam etmifltir” (Temir 1998: 234). 19. yüzy›l sonlar›na kadar Rusya Müslümanlar› aras›nda bas›lan kitaplar›n - dinî ve baz› mahalli flivelerde yay›mlanan kitaplar hariç- ço¤unda Ça¤atayca’n›n etkisi görülmektedir. Hatta modern Tatarcan›n kurucusu olarak görülen Kayyum Nasirî’nin diline bile Ça¤atayca unsurlar hâkimdir. Kazan’›n 1552 y›l›nda Ruslar taraf›ndan iflgali sadece siyasi yap›y› de¤il, bölgedeki sosyo-kültürel durumu da de¤ifltirmifltir. Özellikle Ruslar›n burada uzun bir müddet sürecek olan Ruslaflt›rma ve Hristiyanlaflt›rma faaliyetleri de bu sürece dahil olmufltur.3 Ruslar›n y›k›m faaliyeti bununla kalmam›fl, Müslümanlar aras›ndaki ulema s›n›f da yok edilmifltir. Dolay›s›yla halk›n e¤itimi okuma yazma bilen fakat di2 3 Ahmet Temir’in verdi¤i bilgilere göre Kazan’da Arap harfli kitaplar devlet eliyle 1710’dan itibaren bas›lmaya bafllanm›flt›r (Temir 1998: 243). Ayr›ca genifl bilgi için bak: Kurat, Akdes Nimet, IV.-XVIII. yy.larda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri, TTK Yay›nlar›, Ankara, 1972, s. 136-280; Taymas, Abdullah Battal, Kazan Türkleri, TKAE Yay, Ankara, 1996, s. 43-114; Kurat, Akdes Nimet, “Kazan Türklerinin Medeni Uyan›fl Devri”, A. Ü. Dil ve Tarih-Co¤rafya Fakültesi Dergisi, Cilt: XXIV, Say›: 3-4, Temmuz-Aral›k 1966, A. Ü. Yay›nlar›, Ankara, s. 95-100; Marafl, ‹brahim, Türk Dünyas›nda Dini Yenileflme, Ötüken Yay›nlar›, ‹stanbul, 2002, s. 17-31. Y›lmaz Özkaya • 231 nî bilgisi daha alt seviyede olan kiflilerin eline kalm›flt›r. Bu durum halk›n içine kapan›k bir toplum haline gelmesine ve din adamlar›n›n da kat›, muhafazakâr tav›rlar tak›nmalar›na sebep olmufltur. 19. yüzy›l›n ikinci yar›s›ndan sonra Rusya Müslümanlar› aras›nda milliyet fikrinin de geliflti¤i görülmektedir. Bu zamana kadar Müslümanl›k kimli¤i birlefltirici bir unsur olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Dinin milli kimliklerin yerine kullan›lmas› milliyet fikrinin do¤mas›na engel olan sebeplerdendir. ‹smail Gasp›ral›’n›n Rusya Müslümanlar› aras›nda hedefledi¤i en önemli fley “ortak bir Türk ulusu” oluflturma çabas›d›r. Çünkü milli bir kimlik beraberinde ortak bir kültürü ve ortak bir dili de beraberinde getirecektir. Bu ba¤lamda Gasp›ral›’n›n dil-milliyet iliflkisi aras›nda da s›k› bir ba¤ vard›r. ‹smail Bey, zaman içerisinde birbirinden epeyce uzaklaflm›fl ve farkl› co¤rafyalara da¤›lm›fl, farkl› kültürlerle iletiflime geçerek dil yap›lar› farkl›laflm›fl olan Türk topluluklar›n› kültürel ba¤lamda birlefltirmek ister. Ortak bir dil oluflturmay› da bu sebeple arzu etmektedir. 19. yüzy›l›n sonlar›na gelindi¤inde Türk topluluklar›n›n çeflitli co¤rafyalara da¤›lmas›na paralel olarak mahalli dillerini edebi yaz› diline dönüfltürme temayülleri de dönemin bafll›ca hadiselerindendir. Her ne kadar fonetik bak›mdan harfler ayr›flmaya bafllasa da Arap alfabesinin bütünlefltirici özelli¤ini burada kaydetmek gerekir. Arap alfabesi bu konuda ortak bir dili hedefleyen Gasp›ral›’n›n en büyük yard›mc›s› olmufltur. Çünkü kullan›lan alfabenin fonetik bir de¤eri olmad›¤› için bir Tatar, bir Kazak, bir Özbek ve bir O¤uz Türkü de kendi ses de¤erlerine göre bu alfabeyle yaz›lm›fl sözcükleri okuyabiliyor. K›r›ml›lar›n “ben “olur lügatleri meselâ Hokant’›n “men “geldi “ bolur karanl›k “kildi gibi “karang› lügatleri oldu¤u zahirdir. K›r›m’›n “seniη “an›η “baban›η imlâs› Kazan’›n “sening “an›ng “baban›ng imlâs›na kelifldi¤i fehme zor hâl olmay›p flivelerin birbirine yak›n oldu¤unu gösterir.” (Gasp›ral› 1888/14: 1) Tabii ki bu bütünlefltirici özelli¤i sadece Arap alfabesine ba¤lamak yersiz olur. Çünkü Rus iflgalinden sonra bölgeye yerleflen Ruslar›n yapt›klar› faaliyet bir bak›ma Türk topluluklar› aras›nda olumlu etkileri de beraberinde getirmifltir. Ticari hayat›n geliflmesi, demiryollar›n›n yap›lmas›, tiyatro binalar›n›n kurulmas›, matbuat faaliyetlerinin yayg›nlaflmas›, yeni okullar›n aç›lmas›, üniversitenin kurulmas› bu geliflmelere örnek olabilir. ‹lk modernleflen Türk topluluklar› olarak Tatar ve Azeri Türkleri göz önüne al›nd›¤›nda kuvvetli bir Osmanl› etkisini de unutmamak gerekir. Ha- 232 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe lifenin ülkesi olman›n yan›nda hem ‹stanbul’a okumaya giden ö¤renciler hem de hac ziyareti sebebiyle buraya u¤rayan ayd›nlar sayesinde belirli bir Osmanl› etkisi kültürel yak›nlaflmay› sa¤lam›flt›r. *** Gazetenin dili birçok araflt›rmac›n›n söyledi¤inin aksine Osmanl›ca de¤il Gasp›ral›’n›n da deyimiyle sadelefltirilmifl Türk dilidir. Fakat biz 19. yüzy›l›n sonlar›na kadar yaz› dilinde Ça¤ataycan›n etkilerini görebilmekteyiz. Fakat Gasp›ral›, kafas›nda kurdu¤u kültürel ba¤lamda “modern bir Türk ulusu” oluflturma fikrine paralel olarak dilde de bir birlik düflüncesiyle hareket etmifltir. Bu düflünce flimdiye kadar ço¤u araflt›rmac› taraf›ndan ifade edilmedi¤i için burada bu mesele üzerinde görüfl bildirmek istiyoruz. Rusya Müslümanlar› aras›nda ortak bir edebi dilin varl›¤› birçok araflt›rmac›n›n ifade etti¤i gibi Gasp›ral›’n›n en büyük ideali de¤ildir. Ortak edebi dil Gasp›ral› için sadece bir araç vazifesi görmüfltür. Çünkü 20. yüzy›l›n bafllar›nda mahalli fliveleri birer edebi yaz› dili haline getirmek isteyen çeflitli co¤rafyalara da¤›lm›fl Türk topluluklar›, ayn› zamanda Rusya Müslümanlar› kimli¤inden s›yr›l›p birer Tatar, Özbek, Kazak, K›rg›z, Azeri vs. gibi milli kimlikler de kazanmaya bafllam›fllard›r. Mahalli flivelerin yayg›nlaflmas›yla bu milli kimlik anlay›fl› ayn› zaman diliminde birbirini tetiklemifltir. Fakat Gasp›ral›’n›n hedefi burada daha iyi anlafl›lmaktad›r. Ortak edebi dil onun için “ortak bir Türk ulusu” oluflturmak yolunda sadece bir araçt›r. Gasp›ral›’n›n ve onun flahs›nda Tercüman’›n tek hedefinin ortak edebi dil oluflturmak oldu¤unu düflünmek Gasp›ral›’y› çok basite indirgemek olur. Ortak bir edebi dil bafllang›çta kültürel ba¤lamda ortak bir Türk ulusunun da oluflumuna zemin haz›rlayacakt›r. Nitekim Tercüman’›n bütün Türk co¤rafyas›nda ra¤bet görmesinin en büyük sebeplerinden birisi de budur. 1906’da bafllayan Rusya Müslümanlar› Kongresinin de fikri zeminini Gasp›ral› haz›rlam›flt›r demek kanaatimizce yanl›fl olmaz. “Rusya Müslümanlar› “cins itibar›yla kimdirler, yani isimleri nedir? Diyorlar ki bu “Tatard›r”, bu “Baflk›rtt›r”, bu “Kum›kt›r”, bu K›rg›zd›r”, bu “Sart ya Tarançad›r”, bu “Kaflgard›r”, bu “fiirvanl›d›r, Karaba¤l›d›r, K›r›ml›d›r, Hivelidir.” Rus ulemas› böyle diyor, bizlere böyle tefhim4 ediyor ve çok teessüf ki gözü perdeli baz› Osmanl› muharrirleri dahi “Tatar” dedikte bizleri göstermek istiyorlar, hâlbuki Ruslar›n bir miktar›na Katsap, bir miktar›na Hahol, bir miktar›na Belarus ve bir miktar›na Kazak denilse de cümlesi fennen ve hâlen “Rus” olduklar› gibi bizler de umumen Türk o¤lu Türkleriz. 4 Metinde “ ” Y›lmaz Özkaya • 233 Yirmi milyonu yirmi isim ile yirmiye münkas›m eden isimleri tafllay›p “Kazan Türkleri, K›r›m ve Kafkazya Türkleri, ‹ran, Anadolu, Dala, Fergana, Sibirya, Kaflgar, Maveraünnehir, Hokant Türkleri nam-› hakikisi ile söylemek ve yazmak âdet edilse olmaz m›?” (Gasp›ral› 1907/42: 1-2) ‹smail Bey bunu söylerken mahalli kimlikleri elbette reddetmemektedir. Fakat Türk kimli¤inin bu mahalli kimliklerin üzerinde bir çat› görevi görmesini arzu eder. Bu arzusu da 1917 Bolflevik ihtilaline kadar k›smen gerçekleflmifltir. Tercüman’›n dil politikas› kuru ya da sözde bir ortak dil anlay›fl›ndan ibaret de¤ildir. Gazetenin kendi dili sade olmakla birlikte halk› derinden etkileyen roman, hikaye, tiyatro eserlerinin ortak dilde yaz›lmas› için çaba sarf eden Tercüman idaresi, mahalli dillerde yaz›lacak olan eserlerin yaz›ld›¤› co¤rafyay› aflamayaca¤›n› savunur. Oysaki ortak dilde yaz›lacak eserler hemen hemen bütün Türk topluluklar› taraf›ndan okunacak ve ticari anlamda da bir birlikten söz edilebilecektir. Tercüman idaresinin dil politikas› hiçbir zaman dilde tasfiyecili¤i teklif etmemifltir. Yabanc› kökenli sözcükler halk taraf›ndan kullan›lm›fl ve kabul edilmiflse bu sözcükler art›k Türkçe kabul edilmelidir. Bu görüfl daha sonra Ziya Gökalp’in “Türkçeleflmifl Türkçedir” fikrinin de temeli olmufltur. Hatta Gasp›ral› daha da ileri giderek ‹stanbul Türkçesinde kullan›lan ve di¤er Türk topluluklar› taraf›ndan anlafl›lmayan sözlerin de tek bafl›na kullan›lmamas› gerekti¤ini savunmaktad›r. ‹smail Bey, di¤er Türk fliveleri taraf›ndan anlafl›lmayan sözleri tek bafllar›na de¤il genellikle ortak söz ve yap›lar içinde kullanm›flt›r. Ona göre bütün Türk topluluklar›n›n kulland›klar› sözler kullan›lmal› ve karfl›l›¤› olmayan sözler ise Arapça, Farsça sözler ile karfl›lanmal›d›r. Tercüman’›n dilinin Osmanl› Türkçesi olmad›¤› Gasp›ral›’n›n flu sözleriyle daha iyi kan›tlanmaktad›r: “Rusya Türkleri için ifllenmifl, haz›rlanm›fl umumî bir dil bugün mevcut de¤il ise de vücut bulaca¤›na büyük ümitler vard›r. ‹leride meydan alacak flu dile biz "orta dil" demek istiyoruz ve yirmi befl seneden beri flu orta dil ile yazmaya çal›fl›yoruz. Kaflgar'dan Hankirman'a kadar, Sibirya'dan Merv'e ve Konya'ya kadar kullan›lan Türk lügati birdir. "Bafl, kafl, göz, kulak, yafl, afl, bu¤day, piçen, k›rk, elli, seksen, doksan, ald›m, kald›m, bakt›m, kaçt›m, korktum, okudum, yazd›m, do¤dum" gibi sözleri bilmeyen bir Türk o¤lu yoktur. Bu sözler umumî millet sözleridir. ‹flte, bu umumî Türkî sözlerini kullanmak ve umumîsi bulundukça diyarî, yani bir vilâyette ya bir tayfaya mahsus lügati kullanmamak ile beraber imlây› birlefltirmek sayesinde umumî yani orta bir dilin meydana ç›kar›lmas› mümkün olacakt›r zannederim. ‹mam, kâtip, nazar, peder, birader, sab›r (ç›dam), sebat gibi lisan›m›za girmifl Arabî ve Farisî lügatleri flu kadar cayram›fl ve yerleflmifltir ki âdeta Türk sözleri olmufllard›r. Bunlar› da Türk kavaidi ile kullanmak lâz›md›r. Mesela, birader-biraderler, “biraderan” de¤il. 234 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Cümle Türk milleti “at, ayg›r, baytal” nedir bilir; ama Osmanl› Türkleri “bargir, k›srak” Nogaylar, "alafla" lügatlerini daha ziyade kullan›rlar. Orta, umumî dilde ‹stanbul'un "bargir"i Nogay'›n "alafla"s› kullan›lmamal›d›r.” (Gasp›ral› 1907/42: 1-2) ‹smail Gasp›ral›’n›n oluflturmak istedi¤i bu edebî dil kendisinin de ifade etti¤i gibi sadelefltirilmifl Türk dilidir. Gasp›ral› Tercüman gazetesinde özellikle edebî metinlerde çeflitli Türk flivelerinden ald›¤› kelimeleri (efl ve yak›n anlaml› sözcükleri) çok s›k bir arada kulland›¤›n› görmekteyiz. Bu ortak söz ve yap›lar eski Uygurcadaki hendiyadyoinleri and›rmaktad›r fakat burada bahsetti¤imiz yap›larla bir alakas› yoktur; çünkü bu sözcükler ne görev ne de fonksiyon olarak ikileme olarak kullan›lm›flt›r. Bu yap›lar ço¤u zaman “ve” ba¤lac›yla kurulmufltur, bununla birlikte efl ve yak›n anlaml› sözcüklerdir. Her ne kadar efl anlaml› sözcüklerin cümle içerisinde bir arada kullan›lmas› anlat›mda bozuklu¤a yol aç›yor olsa da bu efl ve yak›n anlaml› sözcüklerin bir arada kullan›m› Gasp›ral›’n›n ortak dil oluflturma amac›na tamamen uymaktad›r. Çünkü Gasp›ral› edebî bir amaç gütmekten çok tamamen sosyal bir amaç gütmekte ve halka faydal› olma çabas› içerisindedir. Ortak söz ve yap›lar bazen iki Türkçe kökenli kelimeyle, bazen biri Türkçe biri yabanc› kökenli kelimeyle bazen de iki yabanc› kökenli kelimeyle kurulmufltur. Yay›mlanm›fl metinler5 ve Tercüman gazetesinden6 yapt›¤›m›z araflt›rmada elde etti¤imiz ortak söz ve ifadelerin tamam›n› burada vermek mümkün olmad›¤› için biz sadece bunlara birkaç örnek vermekle yetinece¤iz. Çünkü 35 y›ll›k yay›n hayat› olan gazetenin incelenmesi ve bu ortak sözlerin ortaya ç›kar›lmas› çok uzun bir süreç gerektirmektedir. Ortak Söz ve Yap›lar Türklerin ‹slâmiyet’i kabulüyle birlikte Araplar ve Farslarla olan iliflkisi neticesinde yeni bir dinin getirisi olarak Arapça ve Farsça’n›n da Türk dili üzerindeki etkileri kaç›n›lmaz olmufltur. Gasp›ral› da Tercüman gazetesinde efl ve yak›n anlaml› sözcükleri bir arada kullan›rken ço¤u zaman biri al›nt› biri Türkçe sözcüklerden oluflan yap›lar› kullan›r. Gasp›ral› bunu yaparken yeni bir sözcü¤ün kullan›m›n› di¤erinin yerine teklif etmemektedir. Sadece sözcükler sahalar›ndaki kullan›m s›kl›¤›na göre efl ya da yak›n anlaml› olarak verilmifltir. Mesela Rumcadan Güney Türk flivelerine geçmifl olan anahtar sözcü¤ünün Kuzey Türk flivelerindeki karfl›l›¤› açk›ç ya da O¤uz grubunda açar sözcükleri olmufltur. Ya da klasik Divan edebiyat›n›n etkisiyle 5 6 Prof. Dr. Yavuz Akp›nar taraf›ndan Ötüken yay›nlar›ndan ç›km›fl olan ‹smail Gasp›ral›: Seçilmifl Eserler I Roman ve Hikayeleri, II Fikri Yaz›lar›, III Dil Edebiyat Seyahat Yaz›lar›. Tercüman gazetesi (1883-1918) arflivinden (Prof. Dr. Yavuz Akp›nar Arflivi). Y›lmaz Özkaya • 235 dilimize girmifl olan meyhane sözcü¤ü yine Türk flivelerinin baz›lar›nda (Tatar, Baflk›rt vs.) kabak olarak geçmektedir. Bu al›nt› sözcüklerin genelini Arapça ve Farsça sözcükler oluflturmaktad›r. Burada dikkat çeken nokta ortak söz ve yap›larda Rusça sözcüklerin çok nadir kullan›lm›fl olmas›d›r. Nadir kullan›lan sözcükler ise genelde o co¤rafyaya yeni girmifl bilim ve teknolojik geliflmelerin neticesinde ortaya ç›km›fl sözcüklerden oluflmaktad›r. Bunlara da örnek verecek olursak at araba ve poçta ve atefl gemisi ve parahod gibi sözcükleri gösterebiliriz. Ortak sözler bazen de sadece al›nt› sözcüklerden seçilmifltir. Örne¤in O¤uz fliveleri aras›nda kullan›lan Arapça kökenli tüccar sözcü¤ü Kuzey Türk flivelerinde Farsça sevdager sözcü¤üyle beraber verilmifltir. O¤uz flivelerinde bilinmeyen sevdager sözcü¤ü Farsça olmas›na ra¤men Kuzey Türk flivelerine tamamen yerleflmifl bir kelime olarak karfl›m›za ç›kar. Gasp›ral›’n›n bu yap›lar› kullanmas›ndaki bir baflka amaç olarak Tercüman okuyucusunun daha çok medrese kökenli ulema s›n›f› ile Arapça ve Farsçaya aflina bir toplulu¤un olmas› gösterilebilir. Gasp›ral›’ya göre Türkçeye yerleflmifl al›nt› kelimeler art›k Türkçe kabul edildi¤i için bunlara yayg›nl›k kazand›rmak da gerekir. Yine buna örnek verecek olursak Türk flivelerinde çok yayg›n olarak bilinen ve kullan›lan Arapça kökenli mal sözcü¤ü efl anlaml›s› olan ve çok s›k kullan›lmayan yine Arapça emtia veya meta sözcükleriyle beraber kullan›lm›flt›r. Yine bütün Türk flivelerinde bilinen ve yayg›n olarak kullan›lan Farsça kökenli düflman sözcü¤üne ortak söz olarak yak›n anlaml› akis sözcü¤ü gösterilmifltir. ‹kisi de Türkçe kelimelerden seçilmifl ortak sözlere de de¤inmek gerekir. Her ne kadar Tercüman yaz›lar›nda tespit etti¤imiz metinlerde biri Türkçe biri al›nt› olan ortak söz ve yap›lar kadar olmasa da her ikisi de Türkçe olan ortak sözlerin de bir arada kullan›ld›¤› görülmektedir. Bunun tek bir amac› vard›r. Türk flivelerinde tek bir kavram› karfl›layan farkl› sözcüklerin ortak söz olarak bir arada verilmesi farkl› co¤rafyalardaki okuyuculara yeni kelimeler kazand›racakt›r. Mesela ç›plak ve yalangaç, da¤ ve tav, yüngül ve kolay, gölge ve art, güçlü ve ötkün, h›rs›z ve o¤ru, afl ve yemek, aramak, k›d›rmak, utanmak, uyalmak… Ortak söz ve yap›lar›n ço¤u isim ve s›fatlardan oluflmaktad›r. Fakat bazen fiil çekimlerini de görmek mümkündür. Örne¤in; ikrah gelip bezdi¤im hâlde; alt›n yas›yor, hep alt›n imal ediyor; oylad›m, fikirledim; rica ve niyaz edip utand›m, uyald›m; derslerimi unutsam, öz bildi¤imi coysam… ‹kisi de al›nt› sözcükler Tahsil-i evveli ve müptediler için Arabî, Türkî ve Farisî k›raatine medar açk›ç anahtar makam›nda umumî elifba tertip ve neflrolunmal› (Tercüman 1883/4: 1) 236 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Ahbar ve havadis teftifllenip ve muvazene olup yaz›lacakt›r (Tercüman 1886/1: 1). Ab ve suyu gayet hofl, yerleri güzel k›rlardan, büyük ormanlardan, ba¤ ve bahçelikten ibarettir ki say ve gayret ve maiflet-i insaniye için uygun ve ziyade yararl›kl› mahaldir (Tercüman 1887/19: 2). Yeni nizam mucibi y›lbafl›na kadar kabaklara ruhsat ve patentler berildi (Tercüman 1886/4: 1). Radob ve sair cihetlerde olan ‹slâm karyeleri Osmanl› hükmüne kaytacak ve buna karfl›l›k Osmanl› askeri Balkan da¤lar›nda kale ve istihkam yasap ikamet etmeyecek (Tercüman 1886/6: 1). Rumeli-i fiarkî ve Bulgarya askeri gerek hâlde Osmanl› hüküm ve kamandas›na al›n›p Avrupaî Osmanî’de muharebe olur ise Osmanl›dan taraf muharebeye7 koyulacak (Tercüman 1886/6: 2). 1880 senesinden mukaddem s›byan ve suhte derslerinde, mektep ve medrese maiflet ve idaresinde ›slâhat ve revaç hususta bir türlü fikir ve oylav yok idi (Tercüman 1891/3: 1). Bilâkis Avrupa Rusya’dan ibret als›n. Cezair ‹slâmlar›, Frans›zlara, Hint ve M›s›r ‹slâmlar›, ‹ngilizlere, Hint adalar›n›n ‹slâmlar› Felemenklere akis ve düflman bulunduklar› surette, Rusya ‹slâmlar› Ruslara dost ve yoldaflt›rlar, devletlerine itaatlidirler (Tercüman 1887/23: 1). Malûmâtl› adamlardan K›r›m müftüsü dahi tayin olunduktan son müftüler cedit ve taze olduklar›ndan maada cümlesi ziyal› ve zamandan haberdâr zevat-› kiram olduklar› için Rusya ehl-i ‹slâm›n›n fevaid-i muhtelifesine ve terakki-i maârif ve ahlâkiyesine dair teflebbüsat ve gayret ümit ederiz (Tercüman 1886/2: 1). Ancak her ne kadar tiz ve çabuk olur ise ol kadar yahfl› olaca¤› flüphesizdir (Tercüman 1886/2: 1). Biri al›nt› biri Türkçe kökenli sözcükler Tercüman ufak idi zor olmas›, haftada bir idi iki ç›kmas› hep ‹slâmlar indinde nail oldu¤u ra¤bet sebepli oldu¤undan ümit ederiz flimden son dahi hürmetli aluvc›lar ve dostlar gazetenin ilerlemesine ve terakkisine içtihat ve dikkat buyururlar (Tercüman 1886/1: 1). 7 Metinde “ ” Y›lmaz Özkaya • 237 Fakat K›r›m müftüsü ahali taraf›ndan saylan›r ve bundan böyle saylav ve intihap cemiyeti tertip ve cem etmek için hayli vakitler lâz›m oluyor (Tercüman 1886/2: 1). Kerç’in, K›r›m’›n idare-i vakfiyesi mahsus kamisyaya teslim ve bu kamisya bafl›nda Ubeydullah Ç›g›z Han hazretleri gibi ulu¤ ve hürmetlü zat bulunurlar ise de idare-i ruhaniyenin; usul-i ibadet, mektep ve medreseler, ahlâk ve edeb-i umumî ve saire gibi mühim iflleri oldu¤u s›rada müftü hazretleri tizrek nasb olunup umurât-› ruhanî yolunca göçmesi cümlenin garaz›d›r (Tercüman 1886/2: 1). Ama haz›rda Huda-y› Tealâ ihsan buyurdu¤u müftülerimiz mahir ve bilüvci adamlar oldu¤undan menfaat-› umumiye yolunda say ve gayretlerini ve semerât-› müfidelerini kütüp, ümitlenip turar›z (Tercüman 1886/2: 1). Kaç yerlerden ald›¤›m›z mektuplarda iflbu seneye kadar avulda, karyede kabak ve meyhane olmad›¤› s›rada ve ahali bu hanelerin aç›lmas›na raz› olmad›¤› halde kabaklar aç›ld›¤› beyan ve nâ-hoflluk ibraz olunuyor (Tercüman 1886/4a: 1). Do¤du¤umuz toprak vatan ve yurtumuzdur (Tercüman 1886/4b: 2). Gazetelerin zann›na göre bu cesaretin sebebi Yunan’a yard›mc› olacak ulu¤ devlet barl›¤› yaki Yunan ahalisi muharebeye tamam tedarik etti¤i s›rada hükûmet muharebeden korksa dahilî ihtilal ve kar›fl›kl›k ç›kacak imifl. S›rbiya ve Bulgarya uzlafluv ve bar›fl›k müflaveresi etmekte iseler de Belgrad’tan New Frei Press8 nam Viyana gazetesine yaz›lm›fl haberde Bulgarya cihetinde S›rp askeri tekrar toplanmakta olup temiryolda her gün otuz tak›m yani poyezd haz›r tutulmas› emrolunmufl (Tercüman 1886/6: 2). Tercüman neflroluna bafllad›¤›ndan yani üç seneden beri okuyanlara malûmdur ki K›r›m ‹slâmlar› aras›nda topraks›z ve bundan için ayanç ve periflan9 hâlde kalm›fl hayli halklar oldu¤u yaz›lmaktad›r. (Tercüman 1886/9: 1). Ama gayri üstatlar zaman›n›n hâline aflina ve halklar›n istedikleri cins ve tüsten haberdar olarak bazara kara meflin al›p geldiklerinden, ziyade faydalan›p, sat›p kaytmalar› tabiîdir (Tercüman 1886/ 11a: 1). Buhara’ya kadar at araba ve poçta ile yirmi gün, deve ile elli altm›fl gün sefer etmek lâz›m gele, hâl bu ki Türkmenya demir yolu haz›r oldu¤u ile Buhara’ya barmak üç dört mertebe tez ve yüz mertebe rahat ve selâmetli olacakt›r (Tercüman 1886/11b: 1). 8 Metinde “ 9 Metinde “ ” ” 238 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Refikimiz Keflkül aluvc› ve müflterinin azl›¤›ndan flikayet ediyor (Tercüman 1886/12: 1). 1883 senesi April 27’de, yani Receb-i flerifin 2’sinde biz afla¤›da kolumuz ve imzam›z olan zevat, ‹smail Mirza’n›n cedit usul mektebinde imtihanda bulunup geçmifl muharremden okumaya bafllam›fl müptediler alt› ayda lâz›m›nca okumak ve yazmak ö¤renip Arapçaya bafllap zihni rakam talim eylemekteler (Tercüman 1887/15: 1). Her hâlde, Rusya ülkesi maliye ve akçe cihetinden dahi ecnebî ve cat ülkelere tâbi olmay›p öz hâline, flan› ve nam›na lây›k surette ifl göçürece¤i flüphesizdir (Tercüman 1887/22: 1). Milletin ne fikirde oldu¤u ve olaca¤› ileride görülür. Bana gelince nazar ve itikad-› siyasiyemin negizi, temeli “Türko¤lu Türk” oldu¤umdur (Tercüman 1906/52: 1). Velhas›l insan›n kesbi hacetinden kem ve eksik olmamal› (Tercüman 1886/10: 1). ‹kisi de Türkçe kökenli sözcükler Mahsus bir usul ile tertip ve tasnif olunmufltur ki bala ve flakirt yüngülden ve kolaydan bafllap azar azar küçü¤e do¤ru… (Tercüman 1883/4: 1) ‹slâmlarda olan kuvve-yi maliye ve mülk, Ermenilerde gene yok ama zorlu¤umuz bayl›¤›m›z ber-taraf olup anlar›n gölgesinde ve art›nda kald›k! (Tercüman 1886/14: 1) Bunlar hep genç ve yafl adamlar olup biri Samah›’dan A¤alarof, ikisi Nahç›van’dan Murat Hasalof ve Mehmet Guliyev, dördüncüsü fiufla’dan fiafikof ve beflincisi Kazak uyezdinden10 Süleyman A¤a Gaibof cenaplar› idiler (Tercüman 1887/20: 1). En güçlü ve ötkün sözü muhabbet, vatan dersleri makam›nda olup hissiyât-› Rusî’yi en a¤›r zamanlarda ileriye ç›karm›fl idi. (Tercüman 1887/23: 1) Viyana'n›n yollar›, pazarlar› pek meydan de¤il iseler de hofl töflelmifl ve gayet temiz olup iki taraflar› da¤ ve tav gibi ve hüsn flekil binalar ile çevrilmifl olduklar›ndan çok yak›fl›kl› görünüyorlar idi (Gasp›ral› 2003: 83). Temaflada bulunan gayri han›mlar›n ç›plak ve yalangaç boyun ve kökreklerine bakt›kça (nas›l bakmay›m ki kays› yakka) Huda'dan kuvvet ve tahammül istiyor idim. (Gasp›ral› 2003: 85) 10 Metinde “uyezdi” Y›lmaz Özkaya • 239 Cat ve bilmegen kad›n yan›nda oturup söz ve sohbet etmek âdetini ç›karm›fl Frenk, edepsiz ve ak›ls›z kifli oldu¤una flüphe yoktur! (Gasp›ral› 2003: 94) Kays› ülkede ç›ksa da cümle dünyada k›ymetdar ve makbuldür. Ne kadar köp ve çok olsa hep az görünür. (Gasp›ral› 2003: 96) Tablo I ‹kisi de Al›nt› Sözcükler Biri Al›nt› Biri Türkçe Sözcükler Her ‹kisi de Türkçe Sözcükler Tahsil-i evveli ve müptediler Ahbar ve Havadis rica ve niyaz edip say ve gayret mektuplardan ve namelerden beyan ve arz ruhsat ve patentler Irz ve namusunuz tard ve def eyledikler da’va ve has›ml›k ittifak ve muhabbet periflan ve harap kale ve istihkam hüküm ve kamandas›na kesp ve kâr delil ve ispat sab›r ve tahammül ilerlemesine ve terakkisine açk›ç anahtar saylav ve intihap ulu¤ ve hürmetlü yard›m ve muâveneti mahir ve bilüvci kabak ve meyhane ›yd ve bayram› vatan ve yurtumuz ihtilal ve kar›fl›kl›k ayanç ve periflan müflkül ve a¤›r amans›z ve merhametsiz yüz y›llar ve as›rlarca kay›p ve yok olur kul ve hizmetçi k›rm›z› ve al mallara ve meta irat ve gelir rahat ve selametli cins ve tüsten uzlafluv ve bar›fl›k müflaveresi at araba ve poçta yüngülden ve kolaydan gölgesinde ve art›nda genç ve yafl güçlü ve ötkün ç›plak ve yalangaç h›rs›zlar ve o¤rular K›rlar ve togaylar da¤ ve tav köp ve çok genç ve delikanl›lar afl ve yemek bay ve varl›kl› o¤ru, k›rs›z kap› eflik Zor, büyük alt›n, k›z›l madeni Kaplar ve savutlar (sahanlar, tabaklar) utand›m, uyald›m Aramak, k›d›rmak derslerimi unutsam, öz bildi¤imi coysam tüccarlar› ve sevdagerleri nâhoflluk ve emniyetsizlik mal ve emtia akis ve düflman s›byan ve suhte ba¤ ve ba¤çe Gazetelerde, ruznamelerde sefer ve seyahat ile birje [borsaya], yani ticarethane-i umumîyeye fehm, feraset (anlay›fl) aluvc› ve müflterinin müzakeresi ve ayt›flmas› kolumuz ve imzam›z barças› ve cemi Ab ve suyu eski ve antik gümrük ve alumlar ecnebî ve cat himaye ve kurçalav dost ve yoldafl 240 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe temaflahaneler ve seyir mahalleri karye ve avul cedit ve taze temafla ve seyir tiz ve çabuk fikir ve oylav negizi, temeli mal ve saman ilim ve bilig K›ska (k›sa) dürbün ve asma gözlük ateflli ve k›zg›n mihr ve kal›m bafl flehri ve payitaht› tercümanl›k ve dilmaçl›k ot ve atefl it ve köpek arkadafl ve refik Fikirlerine, oylamalar›na bay ve zengin oylad›m, fikirledim yoldafl›m ve refikim yaral› ve mecruhlara ç›dam ve tahammül yurt ve hane içi temizli¤e ve pâkl›¤a alt›n yas›yor, hep alt›n imal ediyor Medeniyetin ölçüsü ve mizan› kâfî ve yeterlik çoklu¤u ve kesreti zehir ve a¤u olup ikrah gelip bezdi¤im hâlde evlat bala kübra ve çok Töre ve kinaz giyimli demiryol, atefl araba Sarhoflluk ve esiriklik parahod yani atefl gemisi kem ve eksik Cat ve bilmegen kör, sokur örtülü ve mestur en uzak, en çet yerlerine Y›lmaz Özkaya • 241 Kaynaklar Gasp›ral›, ‹smail (1888), “Lisan-› Türk-i fiiveleri”, Tercüman, 18 Aprel 1888 / 19 fiaban 1305, S. 14, s. 1 Gasp›ral›, ‹smail (1907), “Refiklerime Aç›k Mektup”, Tercüman, 25 May 1907 / 25 R. Ahir 1325 Say›: 42, s. 1-2 Gasp›ral›, ‹smail (2003), Seçilmifl Eserleri: I Roman ve Hikayeleri, neflre haz. Yavuz Akp›nar, Bayram Orak, Naz›m Murado¤lu, Ötüken Yay›nlar›, ‹stanbul Özkaya, Y›lmaz (2009), “Ortak Dil ve Ortak Kültür Politikas› Üzerine Baz› Notlar”, Türk Dünyas› Araflt›rmalar› Vakf› E¤itim Gruplar› I. Uluslararas› Ö¤renci Sempozyumu “Türk D›fl Politikas›”, 13-14 Mart, ‹stanbul (Bas›lmam›fl bildiri) Temir, Ahmet (1998), “Kuzey Türkleri Edebiyat›”, Türk Dünyas› El Kitab› 4. Cilt (Edebiyat / Türkiye D›fl› Türk Edebiyatlar›), TKAE Yay›nlar›: 158, Seri: I, Say›: A. 31-II Ankara Tercüman (1883), “Edebiyat”, 8 May›s 1883 / 13 Recep 1300, Say›: 4, s. 1 Tercüman (1886), [Her kiflinin bir derdi de¤irmencinin…], 21 Yanvar 1886 / 28 R. Ahir 1303 Say›: 4, s. 1 Tercüman (1886), [Tercüman neflroluna bafllad›¤›ndan...], 7 Fevral 1886 / 15 C. Evvel 1303. Say›: 9 Tercüman (1886), “Basiret”, 5 C. Evvel 1303 / 28 Yanvar 1886, Say›: 6, s. 1-2 Tercüman (1886), “Buhara’da Rusya Elçisi”, 14 Fevral 1886 / 22 C. Evvel 1303, Say›: 11 Tercüman (1886), “Efkâr-› Umumî (‹kinci bent)”, 2 Fevral 1886 / 3 C. Evvel 1303 Say›:14 Tercüman (1886), “‹dareden ‹lan”, 14 Yanvar 1886 / 13 R. Ahir 1303 Say›: 1 s. 1 Tercüman (1886), “Keflkül Gazetesi”, 18 Fevral 1886 / 27 C. Evvel 1303, Say›: 12 s. 2 Tercüman (1886), “Osmanl› Yahudileri”, 21 Yanvar 1886 / 28 R. Ahir 1303 Say›: 4 s. 2 Tercüman (1886), “Ticaret ve Maiflet Muharebesi I”, 11 Fevral 1886 / 19 C. Evvel 1303, Say›: 10 Tercüman (1886), “Ticaret ve Maiflet Muharebesi II”, 14 Fevral 1886 / 22 C. Evvel 1303, Say›: 11 Tercüman (1886), “Yeni Müftüler”, 14 Yanvar 1886 / 21 R. Ahir 1303 Say›: 2 s. 1 Tercüman (1887), “Ah›ska’dan Mektup”, 30 ‹yun 1887 / 22 fievval 1304, Say›: 19, s. 23 Tercüman (1887), “Muharebe-i Maliye”, 28 ‹yul 1887 / 20 Zilkade 1304, Say›: 22, s. 1 Tercüman (1887), “Neçik Olsa Hofl Olur?”, 2 Avgust 1887 / 29 Zilkade 1304, Say›: 23, s. 1-2 Tercüman (1887), “fiufla’dan Mektup”, 12 ‹yul 1887 / 4 Zilkade 1304, Say›: 20, s. 2 Tercüman (1887), “Usul-i Tedris”, 30 May›s 1887 / 20 Ramazan 1304, Say›: 15, s. 1-2 242 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Tercüman (1887), M. N. Katkof, 2 Avgust 1887 / 29 Zilkade 1304, Say›: 23, s. 1 Tercüman (1891), “On Senelik Terakki [1]”, 27 Yanvar 1891 / 29 C. Ahir 1308 Say›: 3, s. 1-2 Tercüman (1906), “Zaman›m›z Meseleleri”, 17 May›s 1906 / 7 R. Ahir 1324, Say›: 52, s. 1 Eklerin Telaffuzda Ses De¤iflimine Etkileri fiener Mete* Dilimizin konuflma aya¤›n›n en önemli bafll›¤› olan ve eski dilde belagat, faslahat, talakat, nat›ka gibi bölümlere ayr›lan diksiyonun, bo¤umlanma bölümünde eklerin seslerimiz üzerindeki de¤iflim etkisini irdelemeye çal›flaca¤›m. Bu etkilerin yaz› diliyle iliflkisi çok azd›r. ‹stanbul a¤z›na göre söyleyifli esas ald›¤›m örneklerde, eski Arkas› Yar›n programlar›yla 1960’l› y›llar›n Yeflilçam filmlerinin seslendirilmesi ve diksiyon derslerinde verdi¤imiz metinlerin okunuflu esas al›nm›flt›r. Türkçe, eklerle iflleyen, bitiflken bir dildir. Yap›m ve çekim ekleri olarak iki grup halinde de¤erlendirilen ekler, yaz›mda de¤iflime u¤rad›¤› gibi okunuflta da ses de¤iflimine u¤rarlar. Bu bildiride a¤›rl›kl› olarak vurgu de¤iflimi, ¤ harfinin verdi¤i seslerdeki de¤iflim ve ses daralmas›na örnekler verilecektir. Ancak bu örnekler, farkl› ekler ald›¤›nda yeniden ses de¤iflimine u¤rayabilir. Türkçede ekler, kelimelerin sonuna getirilmifl olmakla birlikte yabanc› dillerden Türkçeye girmifl kimi sözcüklerde ön ek bulunur: bîvefa, bilâistisna, nama¤lup, namahrem, lâdini, ametal, Jeofizik, prototip, megakent, otoyol... “Yabanc› kelimelere karfl›l›k bulma çal›flmalar›nda ön ekli kelimeleri Türkçelefltirirken birleflik kurma yoluna da gidilmifltir. Türkçedeki bu birleflik kelimeler zaman zaman ön ekli kelimeler gibi alg›lanm›fl ve Türkçede ön ek var m›d›r sorusunu gündeme getirmifltir.”1 * 1 fiener Mete, baflspiker. Hatice fiahin, “Türkçe’de Ön Ek”, Uluda¤ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Y›l: 7, S. 10, 2006 / 1. 244 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Türkçedeki ekler konusunda ilk kapsaml› çal›flmalardan birini yapan Vecihe Hatibo¤lu, “Türkçede de ‘öz, iç, d›fl’ gibi tek heceli baz› sözcüklerle kurulan birleflikler, ön ek gibi etkili olmaktad›r”2 diyerek, ön ek gibi etkili olmak kavram›n› dilimize sokmufltur. Ön ek gibi etkili olan kelimeler, Vecihe Hatibo¤lu’nun söyledi¤i gibi “Türkçedeki ön ek bofllu¤unu dolduran”3 ve yabanc› sözlere karfl›l›k bulmada yard›mc› olabilecek birleflik kelime oluflturmakta de¤erlendirilen sözlerdir. ‹çgüdü, özdeyifl, d›flsat›m, ipucu, iflgücü, içyüz, varoluflçu, yoldüzler, çokgen, cankurtaran, subasar gibi birçok karfl›l›k bu yap›dan türetilmifltir. Ön ek gibi etkili olan kelimeler, her fleyden önce bafl›na geldikleri kelimelerde vurgu de¤iflimine yol açmakta ve son hecede olan vurgular›n hemen tümünü kendilerine çekerek, do¤rudan ses de¤iflimine sebep olmaktad›r. Vurguyu fliddeti dolay›s›yla okuyufl yani ses de¤iflimi olarak de¤erlendirmek gerekir. Vurgu De¤iflimi Açgözlü, Akdeniz, ilkokul, Baflhekim, baldudak, dalbast›, elk›z›, geçdo¤an, onbafl›, öngörü, sacayak, soyad›, sütanne, tekdüze, tozpembe, tümgeneral, üstyap›, yankesici, yayçizer, y›lbafl› gibi tek heceli bir kelimeyle yap›lm›fl s›fat durumundaki kelimeler, vurguyu ilk heceye çekmektedir. Birleflik yap›daki yer adlar›nda da ilk hecede bir anlam sezilirse, vurgu bafla kaymaktad›r: Akliman, Akdeniz, Ba¤konak, Beycuma, Çank›r›, Eldivan, Erfelek, Güngören, Hamburun, Kurtkale, Nurda¤›, Özkonak, Taflburun, Taflp›nar, Tekkiraz, Tuzhisar, Üçp›nar, Yarbasan, Yeralt›, Yerkesik… Tek heceli Arapça veya Farsça köklerden türetilen ancak Türkçede iki heceli okunan sözcüklere yard›mc› eylem ekleri getirildi¤inde de vurgu ilk heceye kayar: zehretmek, kaybolmak, kahrolmak, hükmetmek, zannetmek, affetmek, hissetmek, sabretmek, kaydetmek, flükretmek... ‹lk hecenin anlam› bilindi¤i için böyle kelimeler Türkçe ön eklerle yap›lm›fl sözcükler gibi de¤erlendirilmektedir. Abart› veya pekifltirme amac›yla kullan›lan tek heceli ön ekler vurguyu kendilerine çekmektedir: Bambaflka, bembeyaz, büsbüyük, capcanl›, çarçabuk, dosdo¤ru, k›pk›rm›z›, masmavi, mosmor, sapsar›, s›ms›k›, simsiyah, tertemiz, yemyeflil… 2 3 Vecihe Hatibo¤lu, Türkçenin Ekleri, s. 9 Hatibo¤lu, age., s. 9. fiener Mete • 245 Halil Ersoylu bu tür ekler için, “Türkçede ön ek bulundu¤unu de¤il, yaln›zca, özel bir yap›y› ve çok s›n›rl› bir kullan›m› gösterir” demektedir.4 Abart› veya pekifltirme amaçl› olarak s›fatlar›n önüne getirilen bu eklerde bir benzerlik yoktur. Apayr›, ›p›ss›z, upuzun gibi, ünlüyle bafllayan bir köke p ünsüzüyle getirilen ve çok anlam› veren s›fatlaflm›fl yap›lar›n da vurguyu kendilerine çektiklerini söyleyebiliriz. Türkçede, kelime sonlar›na getirilen yap›m ve çekim eklerinin önemli bir bölümü, gerek yaz›mda gerek okunuflta, köklere ba¤›ml› biçimlere girer, bazen de kökte ses de¤iflimine yol açar. Örne¤in ‘d›r, dir’ olarak belirtti¤imiz eklerdeki ünlü; kökteki ünlülerin kal›nl›k-incelik, darl›k-genifllik, düzlük-yuvarlakl›k durumuna uyum sa¤layarak de¤iflir. ‘d›r, dir’ ekleri; ‘dur, dür, tur, tür, t›r, tir’ olmak üzere alt› ayr› biçime girer. Bu ekler, bir ad› veya fiili, genifl zaman tekil üçüncü kifli flekline getirir: Aç›kt›r, bafllang›çt›r, cevizdir, çirkindir, dalg›nd›r, ekmektir, feraht›r… ‹stanbul a¤z›nda, bu tür eklerle yap›lan kelimelerde sondaki t sesi yumuflamaya u¤rar ve d olarak okunur: Aç›kd›r, bafllang›çd›r, çocukdur, düflünüfldür, ekmekdir, ferahd›r, hofldur, ›slakd›r, içmifldir, köpekdir, sönükdür, olufldur, tarafd›r, yokufldur… Bu tür kelimelerde vurgu, genel kuraldan ayr›larak, sondan bir önceki heceye yap›l›r. Bazen de iken, ise gibi sözcükler, bir fiilin pefline geldi¤inde, ses kayb›na u¤rayarak ek durumuna geçerler. Ek durumuna dönüflen sözcükler, tafl›d›klar› görevi birlefltikleri kelimelere aktararak tek kelimeyle iki anlam ortaya ç›karm›fllard›r: yaparken, gelirse… Genellikle çekim eklerinde, gerek ‹stanbul a¤z›na göre söyleyiflte gerekse kitle iletiflim araçlar› ve tiyatroda ses de¤iflimi görülmektedir. Bazen ses de¤iflimi, kökteki sesi dahi etkileyebilmektedir. Örne¤in ---a yönelme durum eki, p, ç, t, k ile biten kökleri, yaz›mda ve söyleyiflte, as›l ses olan b, c, d, g’ye dönüfltürmektedir: a¤aç, a¤aca; çorap, çoraba… Ayn› ek, kök sonlar›ndaki ¤ sesini ortadan kald›r›p varyant bir ses yarat›r: da¤a, ba¤a, ça¤a yerine da~a, ba~a, ça~a. ⁄ Sesinde De¤iflim ⁄’nin söylenifli konusunda çok tart›flma vard›r. ⁄’nin 3 ayr› söyleyifl fonksiyonu bulunur: 1. Varyant ses, 2. Uzatma sesi, 3. Okutan ses (Nevzat Atl›¤, s›¤, ya¤›r) 4 Halil Ersoylu, “Ça¤dafl Türkiye Türkçesinin Problemleri”, Türk Dili Dergisi, May›s 1993, s. 326. 246 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Fiilden s›fat ve isim yapan -a¤an / e¤en ekinde de ¤ sesinin varyant ses haline döndü¤ünü görüyoruz. Dura¤an, süre¤en, ola¤an, pifle¤en, geze¤en, fl›rla¤an; okunuflta: Dura~an, süre~en, ola~an, pifle~en, geze~en, fl›rla~an haline gelmektedir. Genellikle -d›k ekiyle kurulan geçmifl zaman ortac›ndan (s›fat fiil) türetilen, d›¤› / di¤i / du¤u / dü¤ü / t›¤› / ti¤i / tu¤u / tü¤ü ekleri, yine genellikle, üçüncü kifli anlam› veren iyelik tamlamas› oluflturularak kullan›l›r: yapt›¤› tablo, gördü¤ü adam, izledi¤i film, buldu¤u ev, satt›¤› peynir… vb. Bu tür eklerle yap›lm›fl kelimelerde iki ünlü aras›nda bulunan ¤ harfi, varyant dedi¤imiz geçifl sesi (~) haline gelir: Ald›~› para, att›~› tafl, buldu~u ifl, cayd›~› söz, çarpt›~› araba, duyuldu~u zaman, düfltü~ü kuyu, ezdi~i koyun, geldi~i yer, gördü~ü manzara, güldü~ü f›kra, harcad›~› zaman, ›s›rd›~› simit, içti~i su.. ‹stanbul a¤z›nda ise ünsüz uyumu pek s›k görülmedi¤i için t›k / tuk ekleri d sesiyle söylenmektedir. Necla Yalç›ner’in araflt›rmas›nda flu kelimeler geçmektedir: “atd›k, ayakdan, bakd›¤›mda, çocukdum, yapd›, s›n›fda, etdikleri, gitdi, toprakdan…”5 Hatta flairlerimiz aras›nda, t harfiyle yaz›lan adlar› d olarak yazanlar bile mevcuttur. Asaf Haled Çelebi’den bir örnek: “Cüneyd nerede / Cüneyd ne oldu / Sana bana olan / Ona da oldu / Kendi cübbesi alt›nda / Cüneyd yok oldu…”6 -d›¤›nda / di¤inde / du¤unda / dü¤ünde / t›¤›nda / ti¤inde / tu¤unda / tü¤ünde zarf-fiil ekleriyle yap›lm›fl tamlayanlarda, iki ünlü aras›nda bulunan ¤ harfi, yukar›daki gibi geçifl sesi (~) halindedir: ald›~›nda, att›~›nda, buldu~unda, cayd›~›nda, çarpt›~›nda, düfltü~ünde, ezdi~inde… Görüldü¤ü üzere ¤, konuflmada ço¤unlukla varyant ses olarak de¤erlendirilmektedir. Her ne kadar baz› diksiyon kitaplar›nda bu durum diftong olarak de¤erlendirilse de diksiyonu tam olarak bilemeyen insanlara karfl›, kelime anlam› ikiz ünlü demek olan diftongu kullanmak, çok do¤ru de¤ildir. Çünkü buradaki varyant ses, fliir ve saat kelimelerindeki ikiz ünlüden farkl›d›r. ‹stanbul a¤z›nda ¤ sesi bazen y sesiyle söylenmifltir. Dü¤ün <düyün, de¤er <deyer, di¤er <diyer, ci¤er <ciyer.. Günümüzde baz› diksiyon kitaplar›nda ve diksiyon dershanelerinde böyle örnekler de verilmekte ve hatta so¤an yerine sovan, e¤itim yerine eyitim denilmesi önerilmektedir.7 5 6 7 Necla Yalç›ner, “‹stanbul Türkçesi Konuflma Dili Hakk›nda Bir Araflt›rma”, Türk Dili, S. 609, s. 718720. Selim ‹leri, ‹stanbul Lâle ile Sümbül, s. 162. Nüzhet fienbay, Herkes ‹çin Diksiyon Sanat› El Kitab›, s. 31. fiener Mete • 247 Oysa dilimizde hiçbir harfin sesi bir baflka harfle yer de¤ifltirmez. Ancak daralmaya u¤rayabilir ki bu da ancak a ve e ünlülerinde söz konusu olmaktad›r. Örne¤in de¤il kelimesindeki e sesi daralmaya u¤rayarak diftong yaratm›fl kelimenin okunuflu di:l flekline girmifltir. Ses Daralmas› -a / e zarf fiil eki y kaynaflt›rma ünsüzünden sonra getiriliyorsa, ‹stanbul a¤z› okunufluna göre y kaynaflt›rma ünsüzünden önceki a, daralarak ›’ya, e ise i’ye dönüflür: oyn(›)ya oyn(›)ya, a¤l(›)ya a¤l(›)ya, zarfl(›)ya zarfl(›)ya, ba¤l(›)ya ba¤l(›)ya, ça¤l(›)ya ça¤l(›)ya, da¤l(›)ya da¤l(›)ya, e¤l(i)ye e¤l(i)ye, havl(›)ya havl(›)ya, kayn(›)ya kayn(›)ya… Gelecek zaman eki olan -acak’ta da benzer durum vard›r: at-a-ca(¤)›m, at-acaks›n, at-acak, at-aca(¤)›z, at-acak-s›n›z, at-acak-lar… ‹stanbul a¤z› kurallar›na göre hiçbir kelimenin kökünde bir de¤iflim olmaz. Ancak gelecek zaman eklerinde -cak ekinden önce gelen a seslerinde daralma olur. Bu daralman›n etkisiyle k / g, (¤) de¤iflimi görülen eklerde k söylenmedi¤i için ortadaki a ünlüsü bir birim uzar: at-›-ca:m, at-›-caks›n, at-›-cak, at-›-ca:z, at-›-caks›n›z, at›-caklar… al›ca:m, al›caks›n, al›cak, al›ca:z, al›caks›n›z, al›caklar…bak›ca:m, bak›caks›n, bak›cak, bak›ca:z, bak›caks›n›z, bak›caklar…yak›ca:m, yak›caks›n, yak›cak, yak›ca:z, yak›caks›n›z, yak›caklar… ‹stanbul a¤z›nda ç›k›ciyim, al›ciyim, bak›ciyim gibi kal›nl›k-incelik uyumsuzlu¤u bulunan söyleniflleri, eski Türk filmlerinde duymufluzdur. Fiilden isim ve s›fat yapan -acak / ecek ekinde böyle bir daralma olmaz. iç-ecek (su, meflrubat), sil-ecek (araba silece¤i), gel-ecek (zaman), çek-ecek (ayakkab› çekece¤i), alacak (para)… Bu yap›daki kelimelere getirilecek olan -s›n ve -sin ekleri, ikinci kifliye hitap ve emir anlam› ortaya ç›kar›yorsa, -cak / cek ekinden önce gelen ünlülerde daralma olur. Kökteki ünlünün durumuna göre A ünlüsü › sesine ve e ünlüsü de i veya ü sesine dönüflür: Alacaks›n, (al›caks›n) araflt›racaks›n (araflt›r›caks›n), atacaks›n (at›caks›n), ay›racaks›n (ay›r›caks›n), b›çaklayacaks›n (b›çakl›y›caks›n), coflacaks›n (coflucaks›n), kucaklayacaks›n (kucakl›y›caks›n), abidelefleceksin (abidelefliceksin), biriktireceksin (biriktiriceksin)… -al› / eli: ‘-den beri’ anlam›nda zarf fiil eki. Örnekler: Türkiye’ye geleli 1 y›l oldu. Onu alal› 1 ay bile olmad›. Gideli, göreli, çalal›, kapanal›, kalal›, karal›, karfl›laflal›, k›salal›… Türkçe okunufl kurallar›na göre vurgu, son hecededir. Bu ekin olumsuzluk anlam› veren yap›s›nda, araya y kaynafl- 248 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe t›rma harfi girer. Gitmeyeli, görmeyeli, çalmayal›, kapanmayal›, kalmayal›, karmayal›… Konuflma s›ras›nda, olumsuzluk anlam› veren -al› / eli eklerinde y kaynaflt›rma harfinden önce gelen a ve e sesleri daralarak › ve i’ye dönüflür: Gitmiyeli, görmiyeli, çalm›yal›, kapanm›yal›. Vurgu, köke do¤ru kayar. ‹stek kipinin ço¤ul birinci kifli eki olan -al›m / elim eki, ünlüyle biten iki ve daha fazla heceli köklere getirildi¤inde, ister olumlu ister olumsuz olsun, y kaynaflt›rma ünsüzüyle kullan›l›r. Bafllayal›m, bekleyelim, gelmeyelim, görmeyelim, üzmeyelim, yürümeyelim, gezmeyelim… Bu eklerde, y kaynaflt›rma ünsüzünün daralt›c› etkisi ortaya ç›kar. A ve e sesleri › ve i’ye dönüflür: bafll›yal›m, bekliyelim, gelmiyelim, görmiyelim, üzmiyelim, yürümiyelim, gezmiyelim… Alarak, vererek, giderek… örneklerinden bildi¤imiz -arak / erek zarf fiil ekinde de benzer ses de¤iflimi vard›r. ‹stanbul a¤z› kurallar›na göre y kaynaflt›rma harfinden önce gelen ünlü daral›r ve a sesi ›’ya, e sesi ise i’ye döner: kaynayarak, kayn›yarak; ödeyerek, ödiyerek; söyleyerek, söyliyerek; ba¤layarak, ba¤l›yarak; gözleyerek, gözlüyerek; da¤layarak, da¤l›yarak; gürleyerek, gürliyerek… Geleyim, gideyim, göreyim, seveyim, bileyim, güleyim, yüzeyim… kelimelerinde -eyim, istek kipi tekil birinci kifli ekidir. -eyim ekiyle biten tekil birinci kifli istek kiplerinde, ekin ilk ünlüsünde daralma olur, e sesi i’ye dönüflür. Bu kelimeler; geliyim, gidiyim, göriyim, seviyim, biliyim, güliyim, yüziyim biçiminde okunur. Ünlüyle biten köklere -eyim eki getirildi¤inde, araya y kaynaflma ünsüzü girer: Bekle-yeyim. Ayn› flekilde iki ve daha fazla heceli fiillere getirilen eklerde daralma, y kaynaflt›rma ünsüzünden önceki ünlüde gerçekleflir: Bekliyeyim, istiyeyim, dinliyeyim, ekliyeyim… Bu tür kelimelerde üçüncü hece olan ye sesi, belli belirsiz ç›kart›l›r. ‹stanbul a¤z›nda ise üçüncü hecenin kaynaflt›r›ld›¤›n› görüyoruz: söyliyim, koyiyim, ok›yim, biliyim…8 Birden fazla heceli olup da ünsüzle biten köklere getirilen -eyim eki, tek heceli köklere getirilen -eyim ekindeki gibi okunur: Böldüriyim, bulabiliyim, kestiriyim, döndüriyim… Bu tür kelimelerde de y sesi belli belirsiz flekilde söylenir. -›p / ip / up / üp: zarf fiil ekidir. Kendinden sonra gelen fiille ba¤lant› sa¤layan bir ulaç olarak kullan›l›r: aç›p, al›p, ay›play›p, bekleyip, bitirip, bulup, dolafl›p, dönüp, durup, gelip, gidip… Bu tür ulaçlarda y kaynaflt›rma ünsüzü varsa, y’den önce8 Necla Yalç›ner, “‹stanbul Türkçesi Konuflma Dili Hakk›nda Bir Aaflt›rma”, Türk Dili, S. 609 s. 716. fiener Mete • 249 ki ünlü, konuflmada daralmaya u¤rar: ay›pl›y›p, bekliyip, çal›flm›y›p, demiyip, ezmiyip, f›rlam›y›p, görmiyip…Vurgu, son hecede yer al›r. ‹stanbul a¤z›nda ise p seslerinin b olarak söylendi¤ini görüyoruz: “kavl edib, fermane nizam verib…”9 -›fl / ifl / ufl / üfl fiilden isim türeten ektir: aç›fl, aç›l›fl, ak›fl, alçal›fl, al›fl, anlat›fl, anlay›fl, at›fl… Bu eklerle yap›lm›fl kelimelerde köke y kaynaflt›rma ünsüzü girerse, kökteki son ünlü yumuflak bir daralmaya u¤rar. Son ünlü a ile bitiyorsa › sesine yak›n, e ile bitiyorsa i sesine yak›n bir sese dönüflür. Bu sesi anlayabilmek için profesyonel bir uzmandan yard›m almakta yarar vard›r. Örnekler: a¤lay›fl> a¤l(~›)y›fl, aksay›fl> aks(~›)y›fl, alg›lay›fl> alg›l(~›)y›fl, anlay›fl> anl(~›)y›fl, aray›fl> ar(~›)y›fl, do¤ray›fl> do¤r(~›)y›fl, kanay›fl> kan(~›)y›fl, k›pray›fl>k›pr(~›)y›fl, kavray›fl> kavr(~›)y›fl, akflay›fl> okfl(~›)y›fl, oynay›fl> oyn(~›)y›fl… Fiilin kökünde iki kal›n ve düz ünlü aras›nda ¤ harfi varsa okunmaz ve bir önceki ünlüyü uzatarak eke ba¤lar: a¤ar›fl> a:r›fl, ba¤›r›fl> ba:r›fl, ça¤›r›fl> ça:r›fl, 盤›r›fl> ç›:r›fl… Baz› eklerdeki ünlüler, ya aç›k ya da kapal› seslere sahiptir. Ayn› ünlü farkl› bir sesle okundu¤unda, standart söyleyiflin d›fl›na ç›k›l›r. -el eki, bu konudaki ilk örne¤imiz olacakt›r. ‹simden fiil türeten -el eki; çökel, çömel, çözel, dikel, dönel, düzel gibi köklere getirilir. Bu tür sözcüklerde son e sesinin aç›k oldu¤unu görüyoruz. Transkripsiyon olarak büyük e harfini aç›k e fleklinde yazarsak: çökEl, çömEl, çözEl, dikEl, dönEl, düzEl, körEl, sErtEl… ‹simden isim türeten -el ekinde de ayn› ses bulunur: genEl, özEl, yerEl, temEl, sözEl… Fiilden isim türeten -em ekindeki e sesi ise aç›k ya da kapal› olmay›p, orta e sesi vermektedir: Biç- biçem, diz- dizem, dön - dönem… Oysa yine fiilden isim üreten -en eki, aç›k e sesine sahiptir: benzeflEn, beslenEn, bezenEn… Ancak bu sözcükler herhangi bir ünlü ek ald›klar›nda, sondaki e sesi orta e’ye döner. Örnekler: bilefleni görmek, bitene kadar, dikeni görmek, çimene basmak, kökenimiz… Fiil köklerinden isim türeten -enek ekiyle biten adlarda, ekteki e sesleri, daima orta e olmaktad›r: gel-enek, gör-enek, göz-enek, it-enek, kes-enek… -er eki; isimden fiil, fiilden isim türetti¤i gibi baz› fiillerde genifl zaman eki olarak kullan›l›r. Hangi amaçla kullan›l›rsa kullan›ls›n, bütün -er eklerinin aç›k e sesi verdi¤ini görüyoruz: belErmek, evErmek, içErmek, ölçEr, bölEr, bükEr, ÇizEr, kesEr, 9 Mehmet Gümüflk›l›ç, “18. Yüzy›l ‹stanbul A¤z› Hakk›nda Baz› Gözlemler”, Turkish Studies, 3 / 3, 2008, s. 399. 250 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe dönEr… Ünsüzle biten say› adlar›na getirilen ülefltirme ekinde de ayn› ses görülür: üçEr, beflEr… -ar ülefltirme ekinde de aç›k a sesi bulunur: alt›flar, dokuzar, onar, otuzar, k›rkar, altm›flar… Eski Türkçede yer adlar› türeten (-garu, -gerü) ekinin kal›nt›s› olan -ar› / eri eki yaln›zca yer belirten s›fatlarda yaflamaktad›r: d›flar›, yukar›, içeri, ileri, üzeri… Bu eklerde a sesleri aç›k, e sesleri ortad›r. ‹stanbul a¤z›nda bu eklerin pefline de / da eki getirildi¤inde, ses düflmesi görülmektedir: d›flarda, içerde, yukarda, ilerde… -as› s›fat›yla biten kelimelerdeki son a sesi aç›k a’d›r: olas›, k›r›las›, bak›las›, say›las›…Fiilden s›fat yapan -esi ekinde de e seslerinin aç›k ya da kapal› olmad›¤›n› görüyoruz: eklenesi, veresi, edilesi, kesilesi, gelesi, öpesi, geberesi, göresi… Oysa fiilden isim türeten -ev ekine getirilen bildirme eki, e seslerinin kapanmas›na sebep olmaktad›r. Görev, ödev, türev, söylev gibi kelimeler orta e ile söylense bile ünlüyle bafllayan bir ek ald›klar›nda e sesi kapan›r: Görèvi, ödèvi, türèvi, söylèvi… ‹stanbul a¤z›n›n en karakteristik özelliklerinden olan kapal› e sesi, isimden ve fiilden isim türeten -ey ekinde mevcuttur: birèy, denèy, düzèy, düflèy, dikèy, dizèy, eflèy, günèy… ‹stek kipi tekil birinci kifli eki olan -eyim’de ise kapal› e sesi daha da daralarak, i’ye dönüflmektedir: böldüriyim, bulabiliyim, kestiriyim, döndüriyim, dildiriyim… Bu tür kelimelerde vurgu m sesine kayar ve y sesi de belli belirsiz söylenir. Çokluk eki olan -ler, daime aç›k e sesi vermektedir: turunçgillEr, filmlEr, seslEr, zenginlEr… Elbise / elbiseler / elbiseleri… Bedri Rahmi’den bir örnekle: “Ne kadar da beyaz elbiseleri / Amerikan deniz erleri” Ancak ‹stanbul a¤z›nda, Anadolu’nun birçok yöresinde oldu¤u gibi, l> n de¤iflimi görülmektedir: zenginner, flunnar, bunnar, onar, ç›ks›nnar…10 ‹simden ve fiilden isim türeten -men eki de aç›k e sesi veren eklerdendir: çevirmEn… Vurgu, genel kurallara tabi olarak daima son hecede bulunur. Aç›k e sesi kural›, ancak yal›n halde geçerlidir. Sözcük ünlü bir ek ald›¤› zaman e sesi, orta e’ye dönüflür: çevirmene vermek, de¤irmeni görmek, ö¤retmene sormak… -mez ekiyle biten olumsuz genifl zaman eklerinde ise e sesi aç›kt›r: be¤enmEz, beklemEz… 10 Necla Yalç›ner, “‹stanbul Türkçesi Konuflma Dili Hakk›nda Bir Araflt›rma”, Türk Dili, S. 609, s. 717. fiener Mete • 251 -sel ekinde de e sesi aç›kt›r: ailesEl, aritmetiksEl, bedensEl, belgesEl, betimsEl, beyinsEl… Ünlüyle biten say›lar için ülefltirme eki olan -fler ekinde e sesi aç›k, vurgu ise onluk dizi haricinde, -er ülefltirme ekinde oldu¤u gibi sondad›r: ikiflEr, yediflEr, onikiflEr, onyediflEr… Sonuç Kelimelerin telâffuzu s›ras›ndaki ses de¤iflimlerini ve vurgular›, köklerden ziyade ekler etkilemektedir. Yukar›da, söyleyifl s›ras›ndaki ses de¤iflimlerinin bir bölümünü vermeye çal›flt›¤›m metin, Türkçenin her zaman yaz›ld›¤› gibi okunmad›¤›n›n da aç›k delilidir. Zaten bu konuda, Tahsin Banguo¤lu flöyle demektedir: “Yaz› asl›nda çok basit, konuflmay› aksettirmek için pek yetersiz bir iflaretler sistemidir.”11 Bu çal›flmada belirtilen vurgular›n da ancak kelimelerin bu metindeki kullan›l›fl biçimlerine ait olabilece¤ini belirtmeden geçemeyece¤im. Çünkü anlam de¤erine ve ezgiye göre bu vurgular da cümle içinde farkl›l›k gösterebilmektedir. Günümüzde baz› diksiyon dershanelerinde ö¤retilen, ‹stanbul fiehir Tiyatrolar›yla geçmiflte Ankara Devlet Tiyatrosunda konuflulan ve bir k›sm› da eski Türk filmlerinde kalm›fl, ‹stanbul a¤z› denilen telâffuzu, eklerin nas›l etkiledi¤i konusunda baz› örnekler vermeye çal›flt›m. Asl›nda ‹stanbul a¤z›nda, bu bildiride yer alan kapal› e seslerinden çok daha fazlas› kullan›lmaktad›r. El, gel, yel gibi fiil yapan köklerde söylenen ve 1950-1960 y›llar›n›n Yeflilçam filmlerinde, bilhassa Adile Naflit’in a¤z›ndan dökülen kapal› e sesleri, ‹stanbul’un Ermeni ve Rum kökenli vatandafllar›m›z›n yaflad›¤› semtlerinde halâ konuflulmaktad›r. Ancak bu seslerin pek ço¤unun, standart bir telâffuz olmad›¤›n› belirtmekte yarar görüyorum. Konuflma e¤itiminde, ses de¤iflimlerinin ekler üzerindeki sevgi, rica, emir ve elefltiri gibi anlam belirleyici özellikleri yaln›zca kiflisel çal›flmalarla s›n›rl› kalmaktad›r. Bu e¤itimin verilebilmesi, ancak elektronik ortamla mümkündür. Tahsin Banguo¤lu’nun ifadesiyle “Kelime çekimi ve üretimi sonekler ve ses kurallar›na ba¤l› eklemeler yoluyla yap›ld›¤› için bizde kelime ve söz, genifl ölçüde ses de¤iflmelerine u¤rar.”12 11 12 Tahsin Banguo¤lu, Türkçenin Grameri, s. 24. Tahsin Banguo¤lu, Türkçenin Grameri, s. 23. 252 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Kaynaklar Türkçe Sözlük, TDK, 11. Bask›, Ankara 2011. Hatibo¤lu, Vecihe, Türkçenin Ekleri, TDK Yay›nlar›: 407, Ankara 1981. Banguo¤lu, Tahsin, Türkçenin Grameri, TDK Yay›nlar›: 528, Ankara 2004. fiahin, Hatice, “Türkçe’de Ön Ek”, Uluda¤ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 10, 2006. Gümüflk›l›ç, Mehmet, “18. Yüzy›l ‹stanbul A¤z› Hakk›nda Baz› Gözlemler”, Turkish Studies, 3 / 3, 2008. Yalç›ner, Necla, “‹stanbul Türkçesi Konuflma Dili Hakk›nda Bir Araflt›rma”, Türk Dili, S. 609 Ankara 2002. fienbay, Nüzhet, Herkes ‹çin Diksiyon Sanat› El Kitab›, TRT Yay›nlar›, Ankara 1973. Selim ‹leri, ‹stanbul Lâle ‹le Sümbül, Do¤an Kitap, ‹stanbul 2007 Mete, fiener, Konuflturan Sözlük, TRT Yay›nlar›, Ankara 2009. Yabanc› Sözlere Karfl›l›klar K›lavuzu, TDK Yay›nlar›: 918, Ankara 2008. Türkçede S›fat Biçimleri ve Kullan›m Yerleri ‹le S›fat-Ad Diziliflleri Üzerine Semahat Yüksel* Bu bildiride, s›fatlar›n ‘biçim’ özellikleri nelerdir, Türkçede bütün s›fatlar ‘daha’ ve ‘en’ ile derecelenme özelli¤i gösterirler mi; s›fat›n sözdizimindeki üç temel kullan›m› (nitelemelik: atributif; yüklem ismi: predikatif; belirteç: adverbial) her s›fat için geçerli midir, yoksa biçim ve kullan›mda anlam ve yap› bak›m›ndan s›fatlara göre s›n›rl›l›klar var m›d›r, sorular› üzerinde durulduktan sonra söz konusu özelliklerin sözlük yaz›m›ndaki yans›malar›na bak›lacakt›r. Ayr›ca s›fat›n ikinci yerde geldi¤i [ad (iyelik iflaretlemesi) + s›fat] ve [ad (hal iflaretlemesi) + s›fat] tipindeki ba¤lant›lar› da bu bildiride gündeme getirilecek ve günümüz Türkçesinde artma e¤ilimi gösteren ‘ben merkezli; kad›n.a yönelik; uzak.tan kumandal›; yak›n çevre ile k›s›tl›’ gibi s›fatl› gruplarda karfl›m›za ç›kan hal iflaretlemeli ve tak›l› kullan›mlar üzerinde durulacakt›r. S›fat›n Tan›m›, Biçim Özelli¤i ve Kullan›m Yeri S›fat›n alan kitaplar›nda yer alan ortak diyebilece¤imiz tan›m›, Banguo¤lu’nda flöyle ifade edilir: “Bir varl›¤› vas›flayan veya belirleyen kelimeye s›fat diyoruz: dar / güzel / mor” gibi, ve “s›fatlar asl›nda ayr› varl›klar de¤il, varl›klara ba¤l› kavramlard›r.” (Banguo¤lu 1974: 341). Bu yüzden, “s›fat hiçbir ek almaks›z›n vas›flad›¤›, veya belirledi¤i ad›n önüne gelerek onunla bir tak›m teflkil eder.” (Banguo¤lu 1974: 342). * Prof. Dr. Semahat Yüksel, Marmara Üniversitesi Atatürk E¤itim Fakültesi Yabanc› Diller Bölümü, Alman Dili E¤itimi Anabilim Dal› emekli ö¤retim üyesi, ‹stanbul. [email protected] 254 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bu aç›klamaya verilen örneklerden baz›lar› flunlard›r: “dar yol / mor çiçek / bu çay›r / hangi sokak.” (Banguo¤lu 1974: 342). Bu tan›m ve terminolojiden hareketle Türkçede s›fat türü için ay›r›c› özellik olarak kabul edinilen bilgiler flöyle s›ralanabilir: 1) Vas›flama ve belirleme olarak adland›r›lan iki ayr› ifllevine paralel olarak s›fat›n, ‘vas›flama (niteleme) ve belirtme s›fatlar›’ olarak iki türü vard›r. 2) S›fat›n, vas›flama ve belirleme ifllevli kelime gruplar›ndaki biçim özelli¤i, ‘hiçbir ek almadan’ kullan›lmas›d›r. 3) S›fat›n, vas›flama ve belirleme ifllevli kelime gruplar›ndaki dizilme özelli¤i, ‘önde’, birinci yerde gelmesidir [s›fat + ad]. 4) S›fatlar, önde gelme özelliklerinden dolay›, ‘ba¤l› kavramlar’ gibi ifl görürler, dolay›s›yla kelime grubu içindeki kullan›lmalar›nda yo¤unluk vard›r. Ancak, türün ‘vas›flama’ ve ‘belirleme’ ifllevine ilaveten, yukar›daki tan›ma dahil edilmeyip ayr› bafll›k alt›nda ele al›nan, “vasf›n kastedilen yo¤unlu¤una göre” (Banguo¤lu 1974: 345) diyerek ifade edilen bir de ‘dereceleme’ ifllevi ve buna ba¤l› ikinci bir ‘biçimlenmesi’ daha vard›r. S›fat Biçimleri ‹flte, s›fat›n iki farkl› ifllevinden dolay› metin düzleminde iki farkl› ‘biçim’ özelli¤i ile karfl›m›za ç›kmas›, onu di¤er kelime türlerinden ay›r›r. S›fat biçimlerinden birincisi, Banguo¤lu’nun yukar›daki tan›mda alt›n› çizdi¤i, ad ile birlikte kurdu¤u ‘tak›m’ içindeki biçim özelli¤idir. Alan kitaplar›ndaki ortak görüfle göre Türkçede s›fat, ister niteleme ister belirtme s›fat› olsun, mesela Almancada oldu¤u gibi, niteledi¤i veya belirtti¤i ad›n cinsiyetine, tekil ço¤ul olufluna ve hangi halde oldu¤una ba¤l› olarak biçim de¤iflikli¤i göstermez, bir di¤er deyiflle ‘ek almaz’: baflar›l› sonuç / baflar›l› sonuç.lar / baflar›l› sonuçlar.dan S›fat›n ikinci biçimlenme yolu ‘dereceleme’dir ve do¤rudan türün ‘ba¤›ms›z’ biçim özelli¤i olup Türkçede yine eksiz olarak gerçekleflir. Dolay›s› ile dereceleme, s›fat tan›m›na girmesi gereken birinci dereceden bir biçim özelli¤idir ve niteleme ve belirtmenin d›fl›nda kalan farkl› ifllevleri yerine getirir. Sözlüklerde madde bafl› olan s›fat biçimine, ‘tan›ma’ ifllevli derecesi dersek, bunun önüne gelen daha ve en ba¤›ms›z birimleri ile kurulan biçimlerinde s›fat, ‘karfl›laflt›rma’ ve ‘seçme’ ifllevlerini yerine getirir: baflar›l› / daha baflar›l› / en baflar›l› Semahat Yüksel • 255 ‹sim ve fiil biçimlerinden farkl› olarak s›fat›n dereceleme biçimlerinde ‘ekler’ yerine ba¤›ms›z birimlerin kullan›lmas›, Türkçede s›fat› ve -baz› zarflar›- isim ve fiil biçimlerinde s›k s›k karfl›m›za ç›kan ses de¤iflmelerinden korurken s›fata da türüne has ay›r›c› bir biçim özelli¤i kazand›r›r. Dilimizin geçmiflinde mevcut olan karfl›laflt›rma ifllevli sabit bir ekin1 yerini, çeflitlenebilir ba¤›ms›z birimlerin almas›, hem dilbilgisi kitaplar› hem de bu konuya yönelen çal›flmalarda görülece¤i üzere, s›fat›n ‘derece’ ifadelerinde, daha zengin ve kademeli anlat›m imkânlar› sunmaktad›r. Ne var ki bu durumun, dilbilgisi ve sözlük yaz›m›nda, s›fat›n morfolojik kimli¤ini belirlemede baz› problemlere yol açt›¤› da rahatl›kla söylenebilir. fiöyle ki: 1) S›fat›n derece say›s› ve adlar›nda dilbilgisi kitaplar›m›zda farkl›l›klar vard›r. 2) Öncüleri olmakla birlikte, s›fat›n ‘sözlük flekli’ olan birinci kademeyi adland›rma gelene¤inin, Türkçe dilbilgisinde tamamen yerleflti¤i söylenemez. 3) Kullan›mda s›fat›n ‘derece’ ifadelerinde ortaya ç›kan ‘çeflitlemeler’, morfolojik aç›dan ‘s›fat biçimi’ olarak kabul edilecek kategorileri belirsiz k›lmaktad›r. Alt› çizilen bu hususlar ile ilgili olarak dilbilgisi kitaplar›nda yer alan aç›klamalara gelince: J. Deny (1941: 230) ‘comparaison’, bafll›¤› alt›nda ‘daha’ ve ‘en’ dereceleri için ‘superlatif’ ve ‘superlatif relatif’ terimlerini kullan›yor. Mütercim A. U. Elöve ‘Karfl›laflt›rma-comparaison’ bafll›¤›n› ‘Mukayese dereceleri’ olarak çeviriyor ve 233. sayfada 1 numaral› dipnotla verdi¤i aç›klamas›nda iki yerde ‘düz’ karfl›l›¤› olarak bat› dillerinde yerleflik olan ‘positif’ terimini görüyoruz: “mukayeseye giren s›fatlar düz (positif) olduklar› gibi”; “(Ölçümsüz s›fat) ya düz ‘positif’ olur: güzel gibi.” T. Banguo¤lu (1974: 346) s›fat›n bat› dillerindeki ‘positif, komparatif, superlatif’ fleklindeki üç kademeli biçim adland›rmas›na kitab›nda temas ediyor. Türkçede birinci kademe için salt terimini teklif ettikten sonra ‘eflitlik, art›kl›k, üstünlük’ bafll›klar› ile üç kademeli bir derecelemeyi esas al›yor. M. Hengirmen (1998: 133) ‘Karfl›laflt›rma S›fatlar›’ bafll›¤› alt›nda herhangi bir adland›rmaya gitmeden, niteleme s›fatlar›n›n önüne daha ve en getirilerek yap›lan üçlü derecelemeye ‘çal›flkan ö¤renci - daha çal›flkan ö¤renci - en çal›flkan ö¤renci’ fleklinde örnekler vermekle yetiniyor. 1 ‹lhan Ayverdi (2010: 69) Misalli Büyük Türkçe Sözlük: ARTIK 4. E.T.Türk. ve halk a¤z›: Pes sebebi nedir ki kiçirek o¤lunu büyüklerinden art›k seve (Âlî Mustafa Efendi); ‹NCEREK … samurî saçl›, incerek düz bafll› (Nâm›k Kemal); MAHF‹L Dost mahfiline geçe-gör andan ye¤rek durak nedir (Yunus Emre); Feridun Emecen (2011: 31) ‘Fâtih, …torunlar›n› huzuruna ça¤›rtm›fl ve onlara ‘atan›z› m› çok seversiniz yoksa beni mi’ diye sormufl ve … Ahmed’in d›fl›nda çocuklar›n hepsi bir a¤›zdan onu daha çok sevdiklerini belirtecek flekilde: ‘Sultan›m› artuk severiz’ diye cevaplam›fl. 256 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Z. Korkmaz (2003: 370) s›fat›n birinci kademesine bir ad vermeden, s›fata ‘eflitlik, üstünlük, afl›r›l›k, en üstünlük’ bafll›klar› ile dört farkl› dereceleme getiriyor. Göksel / Kerslake (2005: 176-178) ‘Comparatives’ ve ‘Superlatives’ bafll›klar› alt›nda daha ve en ba¤›ms›z birimlerinin farkl› dizilme varyantlar›n› örneklerle gösteriyor. ‘Derece’ say› ve adlar›nda karfl›lafl›lan bu farkl›l›klar›n çözümü d›fl›nda, bize göre, sorulmas› gereken iki soru daha vard›r. Bunlardan birincisi, acaba Türkçede her s›fat daha ve en birimleri ile kullan›labilir mi, yoksa burada belirli s›n›rl›l›klar var m›d›r? ‹kincisi ise, acaba ‘dereceleme’, türemifl veya birleflik denilen farkl› yap›lardaki s›fatlar ile al›nt› s›fatlarda nas›l uygulan›yor, sorular›d›r. M. Ergin’in (1962: 234) sözleri ile “Vas›fland›rma s›fatlar› varl›klar›n vas›flar›n›; belirtme s›fatlar› ise varl›klar›n yerini, say›s›n› ve di¤er d›fl durumlar›n› bildiren s›fatlar” olduklar› için dereceleme konusunda birbirinden ayr›l›rlar. Banguo¤lu, ‘Vas›flama S›fatlar›’ bafll›¤› alt›nda dereceleri ifllerken, belirtme s›fatlar›n›n derecelemeye kapal› oldu¤unu dolayl› olarak ifade etmifl görünüyor: ‘so¤uk su; daha so¤uk su; en so¤uk su’ diyebiliyoruz, ama ‘ikifler elma; *daha ikifler elma; *en ikifler elma’ kullan›mlar› mümkün olmuyor. Derecelemede s›fat türleri aç›s›ndan s›n›rl›l›k oldu¤u böylece belirlendikten sonra, ikinci soruya yönelebiliriz. Acaba dereceleme, türemifl veya birleflik denilen farkl› yap›lardaki s›fatlar ile al›nt› s›fatlar›n tamam› için uygulanabilir mi? Cevap aramak üzere, sözlüklerde s›fat olarak kaydedilen farkl› yap›lardaki örnekler üzerinden s›namalar yapma yoluna gittik ve sonuçta iki grup ortaya ç›kt›: 1. Grup 2. Grup ‘daha’ ve ‘en’ ile kullan›labilenler ‘daha’ ve ‘en’ s›n›rl›l›¤› olanlar ölü *daha ölü *en ölü çal›nt› *daha çal›nt› *en çal›nt› ahlak.î, daha ahlakî, en ahlakî adl.î *daha adlî *en adlî asit.siz, daha asitsiz, en asitsiz elverifl.li, daha elveriflli, en elveriflli bafl.s›z *daha bafls›z *en bafls›z aktarma.l› *daha aktarmal› *en aktarmal› bafll›.ca *daha bafll›ca *en bafll›ca aç›k.göz, daha aç›kgöz, en aç›kgöz ak›l d›fl›, daha ak›l d›fl›, en ak›l d›fl› cana yak›n, daha cana yak›n, en cana yak›n eli aç›k, daha eli aç›k / eli daha aç›k, en eli aç›k Semahat Yüksel • 257 Bu s›n›rl› say›daki s›namada, belirtme s›fatlar› d›fl›nda, ölü, çal›nt›, adlî, bafls›z, aktarmal› gibi baz› niteleme s›fatlar›n›n ‘anlamlar›’ bak›m›ndan, bafll›ca örne¤inde ise, +ca türetme biriminin katt›¤› ‘dereceleme’ anlam›ndan dolay›, bu s›fatlar›n derecelemeye uygun olmad›¤›n›n iflaretleri görülmektedir. Bu durum, hangi ‘niteleme’ s›fatlar›nda daha ve en derecelerinin kullan›labilir oldu¤u konusuna odaklanan, tarama ve derlemelere dayal› kapsaml› ‘biçim’ araflt›rmalar›na ihtiyaç oldu¤u fleklinde yorumlanabilir. S›fat›n Kullan›m› S›fatlar, sadece ‘biçimleri’ aç›s›ndan de¤il, sözdizimindeki ‘öge görevleri’ bak›m›ndan da farkl› özellikler sergileyebilen kelimelerdendir. Acaba, Türkçede her s›fat›n, tür ve biçim fark› olmaks›z›n, 1) Bir alt öge olarak ad’›n önünde niteleyen veya belirten (atributif) olarak kullan›m›ndan baflka, 2) i-mek fiiline ba¤l› ‘yüklem ismi’ (Banguo¤lu, 1974: 342) (predikatif) ve 3) Bir yüklemin ‘belirtec’i (adverbial) olma görevini yüklenmesi mümkün mü? Bu soruya cevap aramak üzere önce, dilbilgisi kitaplar›m›zda s›fat›n sözdizimi içinde nas›l kullan›labildi¤i sorusunun ne kadar yer ald›¤›na bakmak istiyoruz. J. Deny (1941: 223) “Vas›flay›fl … o mefhuma… bir hali isnat etmek demektir. Vas›flay›c› s›fat, yaln›z vas›flama iflini yapabilir. O zaman haber (savl›k, prédicat) olarak kullan›l›p ancak vas›flad›¤› isimden sonra gelebilir; … vas›flad›¤› isim ile bir isim cümlesi (proposition nominale) teflkil eder.” aç›klamas›ndan sonra “ev k›rm›z› (= ev k›rm›z›d›r: la maison est rouge” örne¤ini verir. Bu aç›klamadan Deny’nin sadece ’vas›flay›c›’ s›fat için predikatif kullan›ma ba¤lant› kurdu¤u sonucu ç›kar›labilir. M. Ergin (1962: 232-244) s›fatlar›, ‘vas›fland›rma’ ve ‘belirtme’ s›fatlar› olarak ikiye ay›rd›ktan sonra özellikle ikinci tür s›fatlar›n alt dallar›n› ayr›nt›l› olarak ele al›r ve s›fat›n niteleme ve belirtme ifllevi d›fl›ndaki farkl› cümle ögesi olma durumlar›na yer vermez. T. Banguo¤lu (1974: 342), s›fat›n niteleme ve belirtme ifllevi d›fl›nda, ‘yüklem ismi’ olarak kullan›m›na s›fat konusu içinde “‹stanbul güzel.dir / yol uzun / iflimiz bu / saat kaç / Dursun hastaym›fl / Hava çok serindi / bal›klar tazeyse / cevab›m kesin olacak” örnekleri ile gösterirken, ‘belirteç-adverbial’ görevli kullan›ma ayn› bafll›k alt›nda yer vermez. Ancak “Zarflarda Karfl›laflt›rma, Berkitme ve Küçültme” bafll›¤› alt›nda Banguo¤lu (1974: 375) “Zarflarla s›fatlar iflleyiflleri benzeyen iki kelime s›n›- 258 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe f›d›r.” diyerek zarflarda da s›fatlarda oldu¤u gibi ‘dereceleme’ olabilece¤ine iflaret ettikten sonra, “ileri gitmek / daha ileri gitmek / en ileri gitmek” örne¤ini getirerek flu sonucu ifade eder: “Bu sebeple bu iki s›n›f genifl ölçüde birbirlerine aç›kt›rlar ve ayn› tarzda flekillenip derecelenirler.” Nitekim takip eden sayfalarda “Zarflarda Karfl›laflt›rma ve Dereceleme” bafll›¤› alt›nda verilen örnekler aras›nda (Banguo¤lu, 1974: 376-378), s›fat›n ‘belirteç-adverbial’ ifllevli flu örnekleri de yer al›r: “... h›zl› yürür / ... çabuk kavr›yor / az içiriniz / güzel konufltu / k›sa kesmiflsin.” Z. Korkmaz (2003: 364-370), s›fatlar› ‘nitelik’ ve ‘belirtme’ s›fatlar› olarak s›n›fland›r›r, yukar›da iflaret edildi¤i gibi ‘dereceleme’ konusuna da yer verir, ancak s›fat konusu içinde kullan›m yollar› ayr› bir bafll›kla ele al›nmaz. Yazar›n kaydetti¤i taramalara dayal› örnekler aras›nda ise, ço¤unlukla s›fat›n ad önündeki atributif kullan›mlar› görülür. Sadece “Arkas›ndaki beyaz keten kostümü kadar tavr› da serin.” (Korkmaz, 2003: 368) örne¤inde ‘serin(dir)’ s›fat›n›n, eksiltmeli de olsa ‘yüklem ismi’ olarak kullan›ld›¤›n›, “O sene yaz son derece s›cak ve s›k›nt›l› geçiyordu.” (Korkmaz, 2003: 365) ve “Bu kadar a¤›r bir ifli yard›ms›z gö¤üslemek mümkün de¤ildir.” (Korkmaz, 2003: 367) örneklerinde de ‘s›cak, s›k›nt›l›, yard›ms›z’ s›fatlar›n›n ‘belirteç’ olarak kullan›ld›klar› görülür. Yap›lan bu al›nt›lar gösteriyor ki, s›fat›n cümle içindeki farkl› kullan›mlar›, daha çok ‘sözdizimi’ ile ilgili görüldü¤ünden olacak, s›fat konusu içinde ba¤›ms›z olarak ifllenmiyor, ancak s›fat ifllenirken verilen örneklerde flafl›rt›c› bir flekilde karfl›m›za ç›kabiliyor. Konunun, alan kitaplar›nda nas›l ifllendi¤i sorusundan sonra, s›fat kullan›m›n›n sistemdeki geçerlilik ve s›n›rl›l›klar›na bakmak istiyoruz. Acaba Türkçede, niteleme ve belirtme s›fatlar› için tür ay›r›m› olmadan, predikatif ve adverbial kullan›m söz konusu olabilir mi? J. Deny’nin (1941: 233) yukar›daki verilen aç›klamas›ndan, predikatif kullan›m› ‘vas›flama’ s›fatlar›na tahsis etti¤i sonucu ç›kar›labilir. “Belirtme s›fatlar› … t›pk› vas›flama s›fatlar› gibi yüklem ismi olarak kullan›l›rlar” diyen Banguo¤lu (1974: 352) ise, bu tespitine s›n›rl› say›da örnek verebiliyor: “Mesele bu.dur / Anayol oymufl / Hava nas›l ? / Doktor necidir ?” gibi. Bu k›sa aç›klamalar, belirtme s›fatlar› için oldu¤u kadar niteleme s›fatlar› için de yüklem ismi (predikatif) ve belirteç (adverbial) olma görevleri konusunda yeterli say›da veri, dolay›s›yla da sistemli ön çal›flmalar olmad›¤›n› göstermektedir. S›fat›n her üç kullan›m›n› önce az say›da belirtme s›fat›nda s›nad›ktan sonra, ayn› ifllemi niteleme s›fat›n›n her üç derecesi üzerinde denemenin yol gösterici olaca¤›n› düflünüyoruz. Semahat Yüksel • 259 Belirtme s›fatlar›n›n kullan›mlar›: nitelemelik: atributif / yüklem ismi: predikatif / belirteç: adverbial her kad›n / kad›n *her.dir / Bana (*her) hep yazd›n. iki kalem / kalem iki.dir / iki tane.dir / Bana (*iki) ikidir yaz›yor. Niteleme s›fatlar› ve dereceleme biçimlerinin kullan›mlar›: 1) ak›l d›fl› tutum / Bu tutum ak›l d›fl›d›r. / Ak›l d›fl› davran›yor. 2) daha ak›l d›fl› tutum / Bu tutum daha ak›l d›fl›d›r. / O daha ak›l d›fl› davran›yor. 3) en ak›l d›fl› tutum / Bu en ak›l d›fl› tutumdur. / O en ak›l d›fl› davran›yor (?) / En ak›l d›fl› davranan o. 1) aktarmal› hat / Bu hat aktarmal›d›r. / Pekin’e aktarmal› uçabilirsiniz. 2) *daha aktarmal› hat Bu hat daha aktarmal›d›r / Bu hatta daha çok aktarma var. *Pekin’e daha aktarmal› uçabilirsiniz. 3) en aktarmal› hat / Bu en aktarmal› hatt›r / *Pekin’e en aktarmal› uçabilirsiniz 1) çal›nt› kamyonet / Bu kamyonet çal›nt›d›r . / Kamyonet çal›nt› görünüyor (?) Kamyonet çal›nt› gibi görünüyor. 2) *daha çal›nt› kamyonet / *Bu kamyonet daha çal›nt›d›r. 3) *en çal›nt› kamyonet; / *Bu kamyonet en çal›nt›d›r. 1) bafll›ca s›k›nt›m›z; / *s›k›nt›m›z bafll›cad›r; / *bafll›ca yaz›yorum. Az say›daki bu s›namada kendini gösteren acabal› durumlar, s›fatlar›n üç türlü kullan›m›nda ortaya ç›kabilecek s›n›rl›l›klar›n ilk iflaretlerinden say›labilir. Buna göre, s›fat biçimi olan positif, komparatif ve superlativ derecelerinde oldu¤u gibi, s›fat›n her üç derecesinin atributif, predikatif ve adverbial kullan›mlar›ndaki s›n›rl›l›klar da tarama ve derlemelere dayal› olarak araflt›r›lacak bir di¤er konu olarak dikkat çekmektedir. Dilbilgisi kitaplar›m›zda, s›fat›n bir baflka kullan›m› olan ‘ad tür’üne geçme özelli¤inin de alt› çizilir. S›fatlar, Türkçede say›, iyelik ve hal iflaretlemeleri de alabilirler, ancak bu ekleri ald›klar›nda “art›k s›fat olmazlar, ya ad olarak kullan›lm›fl olurlar, yada zamir hükmünde kelimeler meydana getirirler” der Banguo¤lu ve verdi¤i örneklerden ikisi fludur: “fiunlar bizim / Do¤ruyu söylemeli.” (1974: 341). G. L. Lewis (1967: 53) bu tarz kullan›mdaki s›n›rl›l›klara dikkat çekerek, -si, -imsi, -imt- 260 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe rak, -sel, -î, -âne, -vârî ile bitenlerle demokratik ve kültürel s›fatlar›n› ad olarak kullan›lamayanlar listesinde sayar. Ancak bu listenin de kontrol edilmesinde fayda vard›r, mesela ‘mâlik-âne’ kelimesi bu listenin d›fl›ndakilere bir örnek olarak verilebilir. S›fat›n ‘ba¤›ms›z’ diyebilece¤imiz ‘ad / zamir’ olarak kullan›m›na, derece biçimli s›fatlar›n ‘kelime grubu’ halinde kat›labilmesi de dikkat çekici görünüyor: ‘Pahal›s›n› istiyorum / Daha pahal›lar›n› alabilirim / En pahal›s›ndan olsun’ denebilirken, paralel kullan›m bir ad için mümkün olmuyor: Arabay› istiyorum / *Daha arabalar› alabilirim / *En arabas›ndan olsun. Acaba bu fark, daha ve en ile ifade edilen s›fat biçimlerinin, türe has ay›r›c› özelli¤inin bir di¤er göstergesi olarak kabul edilebilir mi? J. Kornfilt (2010: 93) deskriptif metodu kulland›¤› çal›flmas›nda G. L. Lewis (1975)’in, ad ile s›fat ay›r›m›nda, ‘derecelemeye izin vermeyi’ bir kriter olarak kabul etti¤ini kaydeder. Buradan, genel olarak s›fatlar›n, özel olarak her bir s›fat›n kimli¤ini yak›ndan tan›mak için, gerek ‘biçim’ gerekse ‘kullan›m’ özellikleri üzerinde kapsaml› ve sa¤l›kl› verilere ulaflmam›za yard›m edecek daha genifl tarama ve derlemeler ile araflt›rmalara ihtiyaç oldu¤u sonucu ç›kar›labilir. Bu bildiride s›fat konusunda aç›lacak bir di¤er bafll›k, çok s›n›rl› da olsa, s›fat›n, yukar›daki tan›mda alt› çizilen ‘kelime grubu’ kurma özelli¤ine yönelik olacak ve bildiri çerçevesini aflmamak amac› ile s›fat›n ad ile ba¤land›¤› üç tip üzerinde durulacakt›r. Sözdiziminde Kelime Grubu Olarak S›fatlar Türkçe sözdiziminde s›fat›n bulunma yeri fark› ile ‘ad’a ba¤l› olarak kullan›labildi¤i 1) S›fat + ad, 2) Ad (iyelik iflaretlemesi) + s›fat, 3) Ad (hal iflaretlemesi) + s›fat diziliflinde olan üç farkl› tipteki kelime grubunun üzerinde durmak istiyoruz. Kelimeler, hem sözlük düzleminde hem de sentaks düzleminde, ‘kelime gruplar›’ kurabilirler, ancak bunlar farkl› de¤erdedirler. Sözlük düzlemindeki beraberlikler, sözlük de¤eri (lugat anlam›, Banguo¤lu, 1974: 506) kazanarak sabitlendikleri için ‘yap›’ birimleridir; buna karfl›l›k metin düzlemindeki ‘gruplar’ ise seçilerek kullan›ld›klar› için seçimlik ‘sözdizimi’ birimleri durumundad›rlar. Bu bildiride bizi ilgilendiren, yukar›da söz konusu edilen ad’a ba¤l› üç tip s›fatl› grubun, sözdizimi içinde yer alan sabitlenmemifl, seçimlik kelime gruplar› olarak kullan›mlar› olacakt›r. Semahat Yüksel • 261 Birinci s›rada gelen s›fat + ad tipindeki diziliflte, ba¤lant›y› görünür k›lan zorunlu bir biçim de¤iflmesi yoktur. Bu diziliflteki grupta bütünlü¤ü sa¤layan, birimlerin birinci veya ikinci yerde s›ralanmas› durumudur. ‹kinci yerde gelen birim, türü ne olursa olsun ‘bafl birim’ olma özelli¤ine sahipken, birinci yerde gelen, ‘alt birim’ durumundad›r ve bu birimin göndermesi do¤rudan ‘bafl birim’e aittir: ‘so¤uk su’ örne¤inde ‘so¤uk’ s›fat›n›n do¤rudan ‘su’ ile ba¤lant›l› olmas› gibi. Bu tür ba¤lanmaya ‘iç merkezli’ (Uzun, 2006: 53) veya ‘yak›n’ (Yüksel, 2007: 37) ba¤lant› ad› verilmektedir. S›fat›n bu tip diziliflinde, sadece, ‘vas›f’ ile ‘varl›k’ aras›ndaki ‘uyum’ göz önüne al›narak seçim yapma s›n›rl›l›¤› vard›r. Türkçede s›fat›n, herhangi bir biçim de¤iflikli¤ine u¤ramadan sadece ad’›n önünde bulunuflu ile ortaya ç›kan iç merkezli s›fat + ad dizilifli, elbette tek ba¤lant› yolu de¤ildir, baflka seçenekler de vard›r: S›fat›n ikinci yerde geldi¤i havas› güzel: ad (iyelik iflaretlemesi) + s›fat dura¤a yak›n: ad (hal iflaretlemesi) + s›fat diziliflindeki s›fatl› gruplar, niteledi¤i birimi içinde bar›nd›rmaz, ona ‘uzak’tad›r (Yüksel, 2007: 37): “havas› güzel ev / dura¤a yak›n okul” örneklerinde görülece¤i gibi. S›ralama ve iflaretleme fark›na dayanan bu grup kurma özelli¤i, ay›r›c› niteliktedir ve ‘d›fl merkezli’ (Uzun, 2006: 53) ba¤lant› olarak da adland›r›lmaktad›r. ‘Kelime gruplar›’ konusundaki aç›klamalar›m›z› 1974 y›l›nda yay›nlanan iki çal›flma üzerinden devam ettirmek istiyoruz. Bunlardan birincisi, Banguo¤lu’nun Türkçenin Grameri, ikincisi ise A. N. Baskakov’un Ça¤dafl Türkçede Kelime Gruplar› bafll›¤› ile Oktay Selim Karaca taraf›ndan Rusçadan tercümesi yap›lan araflt›rmas›d›r. Banguo¤lu, ad (iyelik iflaretlemesi) + s›fat diziliflini ‘Yap›bilgisi’ bölümünde ‘Birleflik S›fatlar’ (Banguo¤lu, 1974: 303) konusu içinde ele al›r ve “aç›kgöz / aç›kgözlü / gözüaç›k” birleflikleri üzerinden örneklendirir. ‘gözüaç›k’ kal›b›ndaki birleflik s›fatta, ad›n sonuna gelen iyelik zamiri için, “anlam kaynaflmas›n› berkitir” (Banguo¤lu, 1974: 304) der, ama bu tür birleflik s›fatlar için özel bir adland›rmaya gitmedi¤i gibi kitab›n›n ‘Sözdizimi’ bölümünde bu yap›y› tekrar söz konusu etmez ve kullan›m örnekleri de vermez. Ad (hal iflaretlemesi) + s›fat kal›b›na uyan “dile kolay / cana yak›n / geçmifle ba¤l› / ava merakl› / keyfe keder” gibi örnekler ise, Banguo¤lu’na göre, ‘Çekim Öbe¤i Kal›b›nda’ yap›lanmalard›r, bu örneklerde “çekim eki alm›fl isim … bir s›fat›, bazen da bir ad› belirtmektedir. Dolay›s›yla buradan do¤an birleflik bir s›fat olmaktad›r.” (Banguo¤lu, 1974: 306). 262 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Banguo¤lu, kitab›n›n ‘Sözdizimi’ bölümünde, ‘Çekim Öbekleri’ bafll›¤› alt›nda, kelime yap›lar› içindeki bu aç›klamalar›na gönderme yaparak “Onlar bu öbeklerin [çekim öbeklerinin] lugat anlam› kazanm›fl örnekleridir.” (Banguo¤lu, 1974: 506) der. Dolay›s›yla ‘Sözdizimi’ bölümündeki Çekim Öbekleri’, yani ad (hal iflaretlemesi) + s›fat ba¤lant›s› için verilen örnekler, ‘Yap›bilgisi’ içinde ifllenenlerden farkl›d›r, çünkü lugat anlam› kazanmam›fllard›r. Bunlar, metin düzlemindeki kullan›mlar olup sabitlenmifl de¤ildirler. Sözdizimi aç›s›ndan, çekim öbeklerini, Banguo¤lu, ‘isim öbekleri’ (1974: 507) ve ‘fiil öbekleri’ (1974: 508) olmak üzere ikiye ay›r›r. Bizi burada ilgilendiren ‘isim öbekleri’ bafll›¤› alt›nda yap›lan aç›klamalar ile verilen örneklerdir: “‹sim iflleyiflinde çekim öbeklerinden bir türlüsü, kime, kimde, kimden hallerinde adlardan sonra s›fatlar getirilerek yap›l›r. Bunlar bazen da iyelik ekleri alm›fl olarak zarf ve s›fat iflleyiflinde görülürler” der, Banguo¤lu (1974: 506). Bu al›nt›lar gösteriyor ki, Banguo¤lu ‘öbek’ ad›n› verdi¤i kelime gruplar›ndaki ba¤lant›lar› ‘s›n›fland›rma’ yoluna gitmiyor. Di¤er yazarlar›m›z taraf›ndan da bu yöntem tercih edilmiyor, bunun yerine bu konunun her hal durumuna farkl› adlar verme yoluyla çözüldü¤ünü görüyoruz: isnat grubu, genitif, datif grubu, ablatif grubu vb. gibi. Banguo¤lu’nun yukar›daki “kime, kimde, kimden” hallerini s›ralad›¤› aç›klamas›na verdi¤i örneklerden baz›lar› flunlard›r: “oyuna düflkün, ifline hakim, at›c›l›kta eflsiz, s›caktan flikayetçi” (Banguo¤lu, 1974: 507). ‘ifline hakim’ ve ‘s›caktan flikayetçi’ örnekleri üzerinden konumuzu yürütmek istiyoruz. ‘‹fline hakim’ örne¤indeki birinci birim, ‘konu.ya / konusu.na hakim’ veya ‘manzara.ya hakim’ kullan›mlar›nda görülece¤i üzere ‘de¤iflebilir’ özellikte iken, bu birime gelen ‘+e’ hal eki ‘de¤iflmez’ özellik gösterir. Ayn› tespitler, ‘s›cak.tan flikayetçi’ örne¤i için de geçerlidir: ‘bafl a¤r›s›.ndan flikayetçi / flu veya bu kimse.den flikayetçi’ olabiliriz, ama hal iflaretlemesini de¤ifltiremeyiz. Bize göre, bu örneklerde karfl›m›za ç›kan durum, s›fat›n ‘istemli’ olma özelli¤idir. Türkçe dilbilgisi yaz›m›na ‘istem’ terimini kazand›ran Banguo¤lu, bu özelli¤i fiil ve tak› türleri için kullan›rken, s›fata bu özelli¤i aksettirmez: “Fiiller nesne olan addan belli çekim halleri istedikleri gibi tak›lar da iliflki kurduklar› addan iflleyifllerine göre belli çekim halleri isterler. … Buna istem (rection) deriz.” (Banguo¤lu, 1974: 386) Banguo¤lu’nun tan›m› ile ‘belli çekim halleri isteme’ durumu, Türkçede baz› s›fatlar için de söz konusu olabilmektedir. +e / +den / +le istemi gösteren s›fatlar için s›k kullan›lan örnekler olarak hemen flunlar s›ralanabilir: +e: halka aç›k / uzun yola al›flk›n / eve-evine ba¤l› / içe dönük / nezleye faydal› / kendine has-özgü / zata mahsus, kifliye özel +den: evden uzak / kendinden emin +le: etraf›yla bar›fl›k / dersleriyle ilgili / konuyla alakal› Semahat Yüksel • 263 Baskakov’un Rusça bask›s› 1974’de yap›lan, Türkçe tercümesi ise 2011 y›l›nda gerçekleflen Ça¤dafl Türkçede Kelime Gruplar› bafll›kl› çal›flmas›, iki veya çok birimli bütün kelime gruplar›ndaki ba¤lanma özelliklerini ‘s›n›fland›rma’ya gider ve bu yöntem fark›ndan dolay› dikkate de¤er bir çal›flmad›r. Baskokov’a göre, Türkoloji literatüründe izafet uyum tipleri yerine ça¤dafl Türkçe gramerlerde ad tak›mlar›, ilgi tak›mlar› gibi terimler getirilmifltir. “Fakat bir terimde s›ralanma, yönetme ve uyum gibi farkl› sözdizimlik ba¤lant› flekline göre oluflmufl iki, hatta üç farkl› sözdizimlik yap› tipini birlefltirmek do¤ru de¤ildir.” (Baskakov, 1974/2011: 32). Ona göre, “Bu tür kelime gruplar›n› s›n›fland›rman›n ve birbirinden ay›rman›n temel ölçütü, flüphesiz ki kelime grubunun ö¤eleri aras›ndaki sözdizimlik ba¤lant› fleklidir.” (Baskakov, 1974/2011: S. 32). Ona göre Türkçede, S›ralanma, uyum ve yöneme (Baskakov, 1974/2011: 27) olmak üzere üç tip ba¤lanma vard›r. “‹yeliksiz kelime gruplar› s›ralanma ve yönetme yoluyla, iyelikli kelime gruplar› ise uyum yolu ile oluflmaktad›r (Baskakov, 1974/2011: 32).” S›fat + ad dizilifli, Baskakov’un S›ralanma bafll›¤› alt›nda bütün varyantlar› ile yer verdi¤i kelime grubu tiplerinden sadece bir tanesidir. Örneklerinden baz›lar› flunlard›r: al bayrak / siyah havyar / beyaz ka¤›t / … / ham ipek / kör b›çak (Baskakov, 1974/2011: 35), yafll› adam / sütlü inek (Baskakov, 1974/2011: 36), çiçekli a¤aç / kaps›z kitap Baskakov, 1974/2011: 36), bu adam / o gün / bu sefer (Baskakov, 1974/2011: 36). Uyum tipi ba¤lanma ile Baskakov, “kelime grubunun her iki ögesinin de sözdizimlik ba¤lant› göstergesine sahip oldu¤u” ba¤lant›y› kasteder. Yazara göre uyumun iki tipi vard›r: “Belirten ö¤e ilgi durumu eki, belirtilen ö¤e belirten ö¤edeki kifliye uygun iyelik eki alm›fl ise bu tam uyumu, sadece belirtilen ö¤ede iyelik ekinin bulunmas› ise yar›m uyumu” gösterir (Baskakov, 1974/2011: 22). Örnekler: soka¤›n tozu, bakkal›n tuzu (Baskakov, 1974/2011: 39), sabun köpü¤ü, insan karikatürü (Baskakov, 1974/2011: 43). Bu iki uyum flekli aras›ndaki farklar› ‘anlam, leksik-morfolojik ve sözdizimi’ aç›lar›ndan de¤erlendiren Baskakov (1974/2011: 33), leksik-gramatik incelemesinde, “Tam ve yar›m uyumlu … kelime grubuna kelime çeflitlerinin farkl› kat›l›mlar›” (Baskakov (1974/2011: 33) oldu¤unu ifade eder. ‹kinci birimi isim de¤il de s›fat olan: ad (iyelik iflaretlemesi) + s›fat ba¤lanma tipi, Baskakov’a göre ‘yar›m uyumlu’ kelime gruplar› aras›ndad›r ve bunlardan niteleme ifllevli tipleri için verdi¤i örneklerden baz›lar› flunlard›r: duvar› y›k›k / gövdesi iri / iki tarafl› / yüz liral›k / befl lambal› / on günlük (Baskakov, 1974/2011: 50), okuyuflu tatl› / bak›fl› sert / dikeni çok / bahçesi genifl (Baskakov, 1974/2011: 52, 53). 264 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Ad (hal iflaretlemesi) + s›fat tipi ba¤lanma, araflt›rmac›ya göre yönetme yolu ile kurulan kelime grubuna girmektedir. Bu tür ba¤lant›nda “belirtilen ö¤e leksik-semantik ve gramer özellikleri sayesinde, herhangi bir durum eki alm›fl bir isim fleklinin ald›¤› bir belirtene … sahip olabilir.” (Baskakov, 1974/2011: 21). Yönetme özelli¤i “bir gramer özelli¤i de¤il, daha çok bir leksik özelliktir. Onun için farkl› fiil veya isimler, leksik-semantik özelliklerinden dolay›, farkl› durumlar› yönetme elverifllili¤ine sahiptir”, ancak yönetme özelli¤inde “güçlü ve zay›f yönetme birbirinden ayr›lmaktad›r.” (Baskakov, 1974/2011: 21). “Güçlü fiil yönetimi, etken olarak hareket bildiren geçiflli fiillere özgü yönetme” olarak aç›klan›rken, güçlü isim yönetimi (Baskakov, 1974/2011: 22) için verilen örnekler flunlard›r: “yuvaya dönüfl, vatana ba¤l›, tamire muhtaç, atefle maruz.” (Baskakov, 1974/2011: 22). Zay›f isim yönetimi için s›ralanan örnekler aras›nda yer alanlardan baz›lar› flunlard›r: “zehirden flifa / a¤açtan mafla / ipekten kumafl.” (Baskakov, 1974/ 2011: 22). Yazar›n bu s›n›fland›rmas›nda, ikinci birimi s›fat olan örneklerle, ikinci birimi ad olan örneklerin ayn› bafll›k alt›nda toplanmas› ve buna da ‘isim yönetimi’ bafll›¤›n›n verilmesi ne kadar isabetlidir, sorusunu sormak ve ayr›ca tart›flmak faydal› olabilir. Bizi burada ilgilendiren ikinci birimi s›fat olan ‘vatana ba¤l› / tamire muhtaç / atefle maruz’ örnekleri ve bu kelime gruplar›nda Yönetme ba¤lant›s› oldu¤unun ifade edilmesidir. Ayr›ca, Baskakov’un hal iflaretlemeli ‘yönetme’ ba¤lant›s›n› leksiksemantik bir özellik olarak görmesinin de alt›n› çizmek istiyoruz. Fiil ve tak›lardaki leksik-semantik ‘yönetim’e Banguo¤lu terimi ile istemdersek, Baskakaov’un yukar›da verilen aç›klamalar›na ve örneklerine dayanarak s›fatlar›n da istemli kelimelerden oldu¤unu söylemek yanl›fl olmayacakt›r. ‹kinci yerde gelen s›fat›n istemine ba¤l› olarak birinci birime gelen hal iflaretlemelerine verilen “binmeye kolay / oturmaya mahkum / kapamaya mecbur / eve yak›n” (Baskakov, 1974/ 2011: 53) örnekleri ile bu ba¤lant›n›n varyant› olan (iyelik + hal iflaretlemesi) tafl›yan “birbirinden uzak / yürüyüflünden belli / kay›fl›na tak›l› / yurduna ba¤l› / omuzundan yaral›” (Baskakov, 1974/2011: 51) örnekleri, Baskakov’un yönetme ba¤lant›s› alt›nda yer verdi¤i farkl› tiplerdeki kelime gruplar›d›r. Afla¤›da verece¤imiz örnekler ise, günümüz Türkçesinde ad (hal iflaretlemesi) + s›fat diziliflinin kullanma s›kl›¤›na dikkat çekmek üzere, Savunma ve Havac›l›k Dergisi (2011/4), 146. say›s›ndan taranm›flt›r: + ø: Reklam amaçl› / s›f›r hatal› / hedef odakl› / ‹ncirlik merkezli / gerçek zamanl› Semahat Yüksel • 265 +E: d›fla ba¤›ml› / görev profiline ba¤l› / kayda de¤er / kabule haz›r / hedefine iliflkin / bas›na kapal› / renkli ekrana sahip / karinaya monteli / ihtiyaç tan›mlamas›na uygun / konuya yak›n / onar›ma yönelik / göze zarars›z +de: gemide mevcut +den: uzaktan kumandal› / silah sistemlerinden yoksun +le: süreyle k›s›tl› için: 50 asker için yeterli Yukar›da yap›lan aç›klamalar ve tarama örneklerine dayanarak ad (hal iflaretlemesi) + s›fat ba¤lant›s› konusunda flu sonuçlara varmak mümkün görünüyor: 1) Türkçede fiil ve tak› türü kelimelerden baflka s›fatlar›n da isteminden söz edilebilir. Nitekim Jaklin Kornfilt’in (2010: 94) kitab›nda, ‘Arguments of adjektives’ bafll›¤›n› açmas› da bu tespite destek vermektedir. 2) Banguo¤lu (1974: 506) ‘kime, kimde, kimden’ gibi sadece üç halden söz ederken, tarama örneklerinde s›fat›n istemi olarak, yal›n / +E / +DE / +DEN / +lE olmak üzere 5 hal iflaretlemesi ve 1 tak›l› (için) kullan›m kaydedilmifltir. 3) Dolay›s› ile, günümüz Türkçesinde ad (hal iflaretlemesi) + s›fat kelime grubunda, s›fat istemi, hem çeflit hem de s›kl›k bak›m›ndan yay›lma e¤ilimi göstermektedir, denebilir. 4) Tarama örneklerine dayanarak, +E hal iflaretlemesinin görece yo¤un kullan›m›ndan söz edilebilir. Bu bildiride s›fatlarda istem konusuna öncelik verildi¤i için ‘s›fat›n de¤erli¤i (Alm.: valenz; ‹ng.: valance)’ üzerinde durulmam›flt›r. Bildiri içinde kullan›lan örneklere dayanarak Türkçede s›fatlar›n, tak›lar gibi, tek dereceli oldu¤u söylenebilir mi? S›fat konusundaki tarama esasl› çal›flmalarda, s›fatla birlikte doldurulmas› gereken boflluklar›n say›s› ile bunlar›n zorunlu-seçimlik kullan›mlar›n›n belirtilmesini, göz önüne al›nmas› gereken kimlik özelliklerden saymak yerinde olacakt›r. Türkçe Sözlük Yaz›m›nda S›fatlar ve Kimlik Özellikleri Türkçe sözlüklerde, s›fat›n biçim özelli¤i olan ‘dereceleme’ ile yukar›da s›ralad›¤›m›z temel kullan›m özelliklerine, madde bafl›nda künye içinde yer verilmiyor, bir baflka deyiflle ‘sözlük dilbilgisi’ içinde ifllenmiyor. Ancak, kullan›m örneklerinden bu konularda az çok bilgi edinmek mümkün olabiliyor. Konuya lexikografi aç›s›ndan bakarsak, sözlükte her madde için tam ‘kimlik’ tan›t›m›, baflta gelen kabullerden say›lmaktad›r, çünkü “Sözcü¤ün sözlükteki grammatikal özellikleri sözcü¤ün kullan›l- 266 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe d›¤› içeri¤i denetler.” (Erdem-Sar›, 2010: 328). Bir örnek üzerinden konuflursak, Almanca sözlük yaz›m›nda, her bir s›fat›n kimlik özelli¤i olarak önümüze gelen dereceleme, kullan›m ve istem bilgilerinin, Türkçe sözlük dilbilgisinde de devreye girmesi, sistemin bütün olarak iflleyifli ve günümüz Türkçesinin kullan›m› hakk›nda daha etrafl› bilgi vermesi bak›m›ndan faydal› olacakt›r. Bir karfl›laflt›rma olmak üzere, Yabanc› Dil olarak Almanca alt bafll›¤›n› tafl›yan Langenscheidt Büyük Sözlük (2003)’te s›fat türü kelimelerin yaz›m›nda benimsenen a) Dereceleme (graduierung) ve buna ba¤l› ses de¤iflmelerinin, b) Üç temel kullan›m›n (Alm.: attributiv, prädikativ, adverbial) ve varsa bunlar›n s›n›rl›l›klar›n›n, c) ‹stem (Alm.: rektion) ve de¤erlik (valenz) özelliklerinin, d) Ba¤l› birim/lerin zorunlu-seçimlik (fakultativ) kullan›mlar›n›n nas›l gösterildi¤i afla¤›da örneklenmifltir: schlecht Adj; → Önünde hiçbir aç›klama bulunmayanlar, dereceleme ve kullan›m aç›s›ndan kurall› denilen s›fatlar. arm, ärmer, ärmst-; Adj; → Derecelemede ses de¤iflikli¤i durumu. besonder- Adj; nur attr, ohne Steigerung, nicht adv, → dereceleme ve kullan›mda s›n›rl›l›k durumu. freundlich Adj; 1 (zu j-m) [Anschluss mit ‘zu j-m’ fakultativ] Sie war immer sehr freundlich (zu mir) → S›fat›n istemi, de¤erli¤i ve zorunlu-seçimlik kullan›m durumu. Sonuç ‘Tan›ma ifllevi’ ile varl›klar›n iç ve d›fl özelliklerini niteleyen ve belirten, tan›d›¤› özellikler aras›nda ‘karfl›laflt›rma’ ve ‘seçme’ ifllevini yerine getiren, ‘grup kurma’ özelli¤i ile, dil sisteminin sözlük ve metin düzlemlerinde, farkl› de¤erlerde görevler üstlenen S›fatlar›n morfolojik kimli¤ini incelikleriyle belirlemek ve sonuçlar› sözlük yaz›m›nda kullanmak, günümüzün h›zl› iletiflim dünyas›nda yabanc› dil ö¤renme ve yabanc›lara Türkçe ö¤retme aç›s›ndan faydal› olacakt›r. Semahat Yüksel • 267 Kaynaklar Ayverdi, ‹lhan (2010) Misalli Büyük Türkçe Sözlük. ‹stanbul: Kubbealt› Neflriyat›. Banguo¤lu, Tahsin (1974) Türkçenin Grameri. ‹stanbul. Baskakov, A. N.; çev. Oktay Selim Karaca (1974) Ça¤dafl Türkçede Kelime Gruplar›. ‹stanbul: Kesit. Deny, Jean; çev. A. Ulvi Elöve (1941) Türk Dili Grameri. ‹stanbul: Maarif V. Emecen, Feridun (2011) Yavuz Sultan Selim. ‹stanbul: Yitik Hazine Yay›nlar›. Erdem, Mevlüt - Sar›, Mustafa (2010) ‘Sözcük Türlerinin Sözcük Öbekleri ile ‹lgisi.’ Turkish Studies, Volume 5/4 Fall 2010. Ergin, Muharrem (1962) Türk Dilbilgisi. ‹stanbul: ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay›nlar›. Göksel, Asl› - Kirsleki, Celia (2005) Turkish: A Comprehensiv Grammer. London and New York, Routledge. Groβwörterbuch, Deutsch als Fremdsprache (2003) Langenscheidt. Hengirmen, Mehmet (1998) Türkçe Dilbilgisi. Ankara: Engin. Korkmaz, Zeynep (2003) Türkiye Türkçesi Grameri (fiekil Bilgisi). Ankara: Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 827. Kornfilt, Jaklin (1997) 2010, Turkish, London and New York, Routledge. Lewis, G. L. (1967) Turkish Grammar. London: Oxford University Press. Savunma ve Havac›l›k, Cilt: 25/146, Say›: 2011/04. Ankara: Mönch Türkiye Yay›nc›l›k. Türkçe Sözlük (2011) Ankara: Türk Dil Kurumu. Uzun, Nadir - Engin Uzun (2006) Biçimbilim. ‹stanbul: Temel Kavramlar. Ankara, ‹zmir, Adana, Papatya Yay›nc›l›k. Yüksel, Semahat (2007) Türkçede Biçim ve Cümle Bilgisi Dersleri. ‹stanbul: Multilingual. Gelecek Zaman ve fiimdiki Zaman Kiplerinin Önümüzdeki Süreçte Fonetik Olarak De¤iflebilirli¤i Ayfle ‹lker* Zaman ifade eden kiplerin, bafllang›çta farkl› ifllevlerde ekler oldu¤u, tarihî süreçte bunlar›n kullan›m özellikleri ve fonetik de¤iflme gibi sebeplerle ifllev de¤iflikli¤ine u¤rad›klar› bilinmektedir. Günümüz Türkiye Türkçesinde zamanlar› karfl›layan kiplerin çok farkl› ifllevleri, k›l›n›fl ve görünüflleri vard›r. Tarihî metinlerimizde flimdiki zaman›n -Ir, -Ur ile anlat›lm›fl olmas›; gelecek zaman›n -tAçI, -gAy, -gI, -gU gibi biçimbirimlerle yap›lmas›, zaman ve kiplerin de¤iflebilirli¤ini göstermektedir. Teknolojik ayg›tlar›n büyük bir h›zla yayg›nlaflmas›, özellikle gençlerin sosyal medya alanlar›nda çok h›zl› bir flekilde haberleflmek ve anlaflmak istemeleri, Türkçede kullan›lan zaman ve kipleri de etkilemifl ve ço¤unlukla da bunlarda ünlülerin eksilmesiyle k›salmalar ve flifreye dönüflen mesajlar oluflmaya bafllam›flt›r. Glyrm / glcm / bktm / gibi. Ancak, Bat› Türkçesinin kendine özgü iki kipi olan ve gramerlerimizde haber / bildirme kipleri içinde de¤erlendirilen gelecek zaman ve flimdiki zaman kiplerinde, sözü edilen bu yaklafl›mlardan daha farkl› bir fonetik de¤iflme e¤ilimi gözlemlenmektedir. Bu fonetik de¤iflme e¤iliminin bafllang›c› yaklafl›k olarak k›rk-elli y›l geriye götürülebilse de kesin bir zaman belirtmek oldukça zordur. Gerçekleflmekte olan bu de¤iflmeleri örneklemeden önce, kiple ilgili temel de¤erlendirmelere bakmak gerekir. * Prof. Dr. Ayfle ‹lker, Celal Bayar Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü, Manisa. [email protected] 270 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Korkmaz kipi, kök veya gövde durumundaki fiilin bildirdi¤i hareketin, olufl ve k›l›fl›n, konuflan, dinleyen veya kendisinden söz edilen aç›s›ndan ne biçimde, ne tarzda yans›t›ld›¤›n› gösteren bir gramer kal›b›, bir anlat›m biçimidir fleklinde tan›mlar ve kipin ayn› zamanda bir olufl ve k›l›fl›n nas›l bir ruh durumuyla ilgili oldu¤unu belirtti¤ini söyler (Korkmaz 2007: 569). Ayr›ca, fiillerin flekil, zaman ve flahsa ba¤l› bir yarg›ya dönüflebilmek için belirli anlat›m kal›plar›na girdiklerini, bu anlat›m kal›plar›na kip, bu kavram› karfl›layan eklere de kip ekleri dendi¤ini ifade eder (Korkmaz 2007: 569). fiimdiki zaman için Korkmaz, fiilin gösterdi¤i olufl ve k›l›fl›n içinde bulunulan zamanda bafllad›¤›n› ve sürmekte oldu¤unu gösteren kiptir fleklinde tan›mlama yapar ve Türkiye Türkçesinde flimdiki zaman kipini karfl›layan 1. -(I)yor 2. -mAktA 3. -mAdA biçiminde üç ek oldu¤unu söyler (Korkmaz 2007: 610,611). Bugün de Bat› grubu yaz› dilleri içinde -yor biçimbirimi, sadece Türkiye Türkçesi yaz› dilinde ve a¤›z alanlar›nda görülmektedir. Ancak -yor biçimbiriminin Türkmen Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesi a¤›zlar›nda de¤iflik fonetik varyantlarla kullan›ld›¤› da bilinmektedir (Azerbaycan Dilinin Diyalektoloji Atlas›: 157). Gelecek zaman›n Türkiye Türkçesindeki ölçünlü biçimi -AcAk biçimbirimiyle yap›lmaktad›r. Korkmaz, -AcAk ekiyle karfl›lanan gelecek zaman kipi, henüz gerçekleflmemifl bulunan; ancak fiilin gösterdi¤i olufl ve k›l›fl›n gelecekteki bir zaman kesiminde mutlaka gerçekleflece¤ini bildiren bir kiptir biçiminde bir tan›mlama yapar ve gelecek zaman kavram›n›n kapsam›n›n çok genifl oldu¤unu, fiildeki s›n›r›n› çizmek için yönlendirci bir tak›m zaman zarflar› kullan›ld›¤›n› belirtir (Korkmaz 2007: 623). Gelecek zaman eki bilindi¤i üzere, Eski Anadolu Türkçesinin son döneminde yani Bat› Türkçesinin ikinci dilimine geçilirken s›fat-fiil ekinden flah›s ekleriyle geniflleyerek zaman kavram› ifade etmeye bafllayan bir kipe dönüflmüfltür. Ekin günümüzdeki kullan›m›yla ilgili olarak “Türkiye Türkçesi A¤›zlar›nda Fiil Çekimi” bafll›kl› bir çal›flma yapm›fl olan Özgür Ay flöyle bir aç›klama yapm›flt›r: Ek, TT ayd›n konuflmas›nda kendisinden önce gelen aç›k orta hecenin düz-genifl (a-e) ünlülerini de¤ifltirerek daralt›r (örn. bafll›yacak, bekliyecek, istiyecek…vb. gibi) Fakat bu de¤ifliklik karfl›s›nda “a-e” ünlülerini korumak, flimdiki zaman çekimindeki kadar ayk›r› gelmedi¤inden yaz›da gösterilmez (Ay 2009: 53). Türkiye Türkçesi grameri üzerine yap›lan çal›flmalarda, kip ve zaman ekleri anlat›l›rken bunlardaki mevcut fonetik de¤iflme e¤ilimlerinden neredeyse hiç bahsedilmemektedir. Bu konuda sadece yukar›da ad›n› zikretti¤imiz Ay, ayd›n konuflmas› ifadesiyle, yaz›l› biçimlerde konuflurken meydana gelen de¤iflme ve e¤ilimlere dikkat çekmifltir. Görüldü¤ü üzere, fonetik de¤iflme e¤ilimlerinin seyrini gramer kitaplar›- Ayfle ‹lker • 271 m›zda bulmak zordur. Ancak gelecek zaman ve flimdiki zaman eklerindeki zaman ve ifllev kaymalar›na de¤inilen çal›flmalar vard›r. Bu gün Türkiye Türkçesinde görülen geçmifl zaman ekinin tonsuz ünsüzlerle tamamlanm›fl fiil kök ve gövdelerine eklenirken kesinleflmifl olan ünsüz benzeflmesi olay›, herhalde harf ink›lab›yla bafllamam›flt›. Osmanl› Türkçesi imlas› koruyuculu¤unu devam ettirdi¤i için bu ekler hep tonlu ünsüzle yaz›lm›flt›. Harf ink›lab›ndan sonraki y›llarda da bu koruyuculu¤un devam etti¤i, yaz›l› eserler tarand›¤›nda görülmektedir. Görülen geçmifl zaman› -dI / -dU biçiminde yazarken bile bunlar konuflmada ve ayd›n dilinde de -tI / -tU biçimine dönüflmüfltü. Ancak benzeflmenin tam olarak bafllad›¤› noktay› ve tarihi tespit etmek mümkün de¤ildir. Gelecek zaman ve flimdiki zaman kipleri için de bu gün karfl› karfl›ya kald›¤›m›z durum hemen hemen ayn› fleydir. Gelecek zaman eklerini -AcAk yaz›p -IcAk m› okuyaca¤›z? fiimdiki zamanda -yor yaz›p -yo mu okuyaca¤›z? Bu sorulara, görsel ve yaz›l› alanlardan toplanan örneklerden hareketle cevap bulunmaya çal›fl›lacakt›r: fiimdiki zaman kipinin, ayd›n konuflmalar›n›n sürdü¤ü görsel medya alanlar›nda özellikle teklik 3. kifli ve hikayeli çekimlerde ünlü eksilmesiyle kullan›ld›¤› tespit edilmifltir. Bunlara verilecek örneklerden biri 2012 y›l›n›n sonbahar aylar›nda Aral›k ay›n›n sonlar›na kadar TV’de devam eden bir reklam kufla¤›ndaki araba reklam› metnindedir. Metin dilinin ‹ngilizce veya Frans›zca’dan tercüme edildi¤i anlafl›lmaktad›r. Reklam›n sözleri flu flekildedir: – Hey, iflte tam burdayd›! – Alt› ay önceydi, iflte orda – Pazartesi günü saat dokuzdayd› – E e Dokuz onda – Söyle söyle nas›ld›, hadi lütfen ama bak kaç›rm›fl olamam Okuldan ç›kyoduk -Konserden, do¤ru ya.. Kimin konseriydi Hat›rlam›yorum fiey Nas›l desem, objektif olucaksam Demek hala onu düflünüyorum, deli gibi 272 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe O gün kar yayodu, tabi ya o gün kar yayodu Bunu da göryodum, sora burda burda ve burda Burda! Burda! Bunun bi aç›klamas› yok Her fley oldu¤u gibi, ilkler kal›r Görüldü¤ü üzere metinde flimdiki zaman›n birleflik çekimli olarak kullan›ld›¤› üç durumda -r- ünsüzü eksilmektedir. Bu eksilmede kifli eklerinin belirleyici olmad›¤›n› söyleyebiliriz. Metin sesli olarak tamamland›ktan sonra ak›lda kalan en çarp›c› cümle ise “Do¤ru ya o gün kar yayodu” cümlesidir. Afla¤›daki örnekte de buna çok benzeyen sessiz bir kullan›m görülmektedir: istanbul için bugun kar beklenmiyordu zaten, sal› çarflamba perflembe bekleniyor, tüm haber siteleri ve meterolojide de bu bilgiyi geçiyor. ayr›ca bugun feneryolunda ya¤d› sabah, maltepede de ya¤yodu. Daha çok yüksek kesimlerde ya¤yor bugun. (7 Mart 2011, www.donanimhaber.com Donan›m Haber Forum Ana Sayfas›) fiimdiki zaman›n eksilerek sesli kullan›m›na ilginç bir örnek de Abdurrahim Karakoç’un fliirinin bestelenmifl halini okuyan Suavi’de tespit edilmifltir. Bunca y›ld›r bir hiçli¤e / Gittim sana geliyorum Yeter art›k döne döne / Bittim sana geliyom. Durdum ve düflündüm demin / Bakt›m bu yol daha emin Ayr›lmamaya bin yemin / Ettim sana geliyorum. Gözüm yafll› gönlüm garip / Yalvaray›m dedim var›p Benli¤i benden ç›kar›p / Att›m sana geliyorum. Aflk tokma¤› de¤di örse / Durmam gayr› dünya dursa Dünden kalma neyim varsa / Satt›m sana geliyorum. B›rakt›m öfkeyi kini / Oldum bir rahmet ekini Seni sevmenin zevkini / Tatt›m sana geliyorum. (fiark›n›n tan›t›m metni: Suavi Bin yemin (Sana geliyom) biçimindedir.) Ayfle ‹lker • 273 Görüldü¤ü üzere fliirin bütün redifleri ettim sana geliyorum / att›m sana geliyorum / satt›m sana geliyorum / tatt›m sana geliyorum biçiminde, ölçünlü flimdiki zaman biçimbirimleriyle yaz›lm›flt›r. Ancak Suavi, fliirin bestelenmifl halini söylerken nakaratlar›n tamam›n› sana geliyom biçiminde söylemektedir. Bir baflka türkü sözünde ise, bütün kelimeler ölçünlü yaz› dilindeki gibi yaz›l›rken, flimdiki zaman biçimbirimleri sadece -yo ile yaz›lm›flt›r. Bavulu Koydum Kilime / Saz›m› Ald›m Elime Türkü Doland› Dilime / Çalarak Geliyom Tokat Alarak Nasihatleri / B›rak›p Tez ‹natlar› Açt›m Kuflca Kanatlar› / Salarak Geliyom Tokat Serptim Tüm Hasret Tozunu / Çoktand›r Görmem Yüzünü Sorarsan sözün özünü / Gülerek Geliyom Tokat Sabr›n Sonu Hep Selamet / Kavuflaca¤›z Nihayet Bunlar› ben ilelebet / Bilerek Geliyom Tokat Yürü Gidi Yürü ‹bram / Merhem buldu fiükür Yaram Kokun ‹le Buram Buram / Dolarak Geliyom Tokat Yaz›l› alandan bir örnek ise Türkan fioray’›n Sinemam ve Ben kitab›ndand›r. fioray, eserinde hayat›ndan foto¤raflar, hat›ralar aktarmakta, toplumda kendisiyle ilgili yans›malara yer vermektedir. Davet edildi¤i toplant›lardan, konuflmalardan ve bunlar›n afifllerinden de belge olarak yararlanm›flt›r. Bunlardan birisi Ankara Üniversitesi ‹letiflim Fakültesi ö¤rencilerinin haz›rlad›¤› afifltir. Afiflte Türkan fioray’›n bir foto¤raf› yer almakta ve üst sa¤ köflede Türkan fioray geliyo’… cümlesi bulunmaktad›r. Afiflteki di¤er bilgiler flu flekildedir: 5 Haziran Perflembe. 13.00 ‹letiflim Fakültesi Sinema Salonu (fioray 2012: 345). Afla¤›daki metin ise, Spiderman filminde tercüme edilen metnin flimdiki zaman biçimbirimlerinin tamamen -yo biçimbirimiyle seslendirilmifl olmas›ndan flikayet etmektedir. Filmi izledi¤imizde -yo biçimbiriminin çok bask›n oldu¤unu gördük. spiderman 4 izliyordum filmdeki tüm seslendirmenler (art›k kaç tane varsa) sanki hepsi anlaflm›fl gibi 'r' leri yutarak konufluyordu. böyle insanlar› kim seslendirmen yap›yor anlam›fl de¤ilim. hiç mi türkçe dersi görmüyorbunlar yoksa sokaktan adambulupmuseslendirtiyorlar... 274 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe kald› ki sokaktan birini bulsam daha düzgün türkçe konuflur... en az›ndan r leri yutmaz (Donan›m Haber Forum Ana sayfas› (www.donanimhaber.com) -yo biçimbiriminin Bat› grubu a¤›zlar›nda istilac› bir özellik gösterdi¤i gözleniyor. Ayn› istilac› özelli¤in yaz› dili alanlar›nda, ayd›n konuflmas›nda ve medyada da geçerli oldu¤unu söylemek gerekiyor. Ancak, -yor biçiminin direncinin devam etmesi mümkündür. Gelecek zaman biçimbirimi de yukar›daki ilk metinde “Nas›l desem, objektif olucaksam” ünlüsü darlaflarak söylenmifltir. fiu örneklerde ayn› e¤ilim devam etmekte, bunun yan›nda hece eksilmesi de yaz›ya geçirilmektedir: yüksek kesimlerde epey tutacak kar topu oynicaks›n›z sahil kesimleride tutar ama daha çabuk eriyebilir (www.donanimhaber.com) ya¤maz diyenlerin hepsini not ediyorum yar›n görüflücez sizinle (www.donanimhaber.com) Özellikle, özel kurslarda verilen konuflma (diksiyon) e¤itiminde gelecek zaman eklerindeki ünlülerin mutlaka darlaflt›r›larak söylenme mecburiyeti, bu kipteki biçimlenme süresini k›saltabilir. Ayr›ca, ekte iki ünlü aras›nda kalan -¤- ünsüzünün de uzun ünlüye dönüflerek söyletilme çabas›, eki -cA biçimine dönüfltürebilir. Gelece¤im> gelicem, alaca¤›m> al›cam Bu kurslarda ayr›ca flu bilgiler de yer almaktad›r: Türkçe, yaz›ld›¤› gibi okunmayan bir dildir. Gelecek zaman ekleri, alacak / gelecek biçiminde yaz›l›r, al›cak / gelicek biçiminde okunur (Elginkan Vakf› Ümmehan Elginkan E¤itim Merkezi Konuflma Dersi notlar›). Teklik ve çokluk 1. kiflilerde ayd›n dili ve görsel alanlarda -IcAm ve -IcAz biçimbirimleri tercih edilmekte, bu bak›mdan yönlendirme yap›lmaktad›r. Bu örneklerden baflka, film seslendirmelerinde de özellikle flimdiki zaman›n teklik 3. Kifli çekimlerinde -yo biçimbiriminin tercih edilmesi; gelecek zamanda da teklik ve çokluk 1. kiflilerde -IcA biçimbiriminin tercihi, bunlar›n yayg›nl›k ve ölçünlülük kazanmalar›na iflaret etmektedir. Ancak, flimdiki zamanda teklik ve çokluk 1. kiflilerde ekin ölçünlü biçiminin görsel alanlarda tercih edilmesi, gelecek zaman›n da teklik ve çokluk 3. kiflilerde tercihi, her iki yap›n›n ölçünlüleflme sürecinin uzayaca¤› anlam›na gelebilir. Anlat›lan ve de¤erlendirilen örnekler ›fl›¤›nda, flimdiki zaman ve gelecek zamanda oluflacak fonetik eksilme olas›l›klar›n› flu flekilde gösterebiliriz: Ayfle ‹lker • 275 Gelecek zaman Yaz› dili alan›: Alaca¤›m / alacaks›n / alacak / alaca¤›z / alacaks›n›z / alacaklar Görsel alanda ayd›n konuflmas›: Al›cam / al›caks›n / al›cak / al›caz / al›caks›n›z / al›caklar Görsel alanda halk konuflmas› ve gündelik konuflmalar: Alcam / alcaks›n / alcak / alcaz / alcaks›n›z / alcaklar fiimdiki zaman Yaz› dili alan›: Geliyorum / geliyorsun / geliyor / geliyoruz / geliyorsunuz / geliyorlar Görsel alanda ayd›n konuflmas›: Gelyorum / gelyosun / gelyor / gelyoruz / gelyosunuz / gelyolar Görsel alanda halk konuflmas› ve gündelik konuflmalar: Gelyom / gelyosun / gelyo / gelyoz / gelyonuz / gelyolar Sonuç 1. -AcAk yaz›l›rken -IcA biçimli söyleyifl yayg›nlaflmaya devam edecek. 2. -AcAk biçimi, teklik ve çokluk 1. kiflilerde yaz›da da terk edilerek -IcA biçimi yaz›lmaya bafllanacak. 3. -AcAk biçimi, -IcA ve -cA biçimli söyleyifllere dönüflse bile, yaz›daki koruyuculu¤unu devam ettirecek. 4. -yor yaz›l›rken, teklik ve çokluk 3. kiflilerde -yo biçimli söyleyifl yayg›nlaflmaya devam edecek. 5. -yor yaz›l›rken teklik ve çokluk 3. Kiflilerde -yo biçimli yaz›l›fl da yer almaya bafllayacak 6. 3. kiflilerdeki yaz›l›fl, di¤er kiflilere de sirayet ederek teklik, çokluk 2. ve 3. kiflilerde de -yo biçimi yaz›lmaya bafllanacak. Bütün bunlar›n sonucuna ve bildirinin okunmas›ndan sonraki tart›flmalara dayanarak, flimdiki zaman kipinde, her ne kadar gündelik konuflmalarda ünsüz düflmesi e¤ilimi gösterse de -yor biçiminin bu flekilde söylenmeye devam edece¤i, gelecek zaman kipinde de ünlü darlaflmas› e¤iliminin artarak genifl ünlülü “-AcAk” yaz›lsa bile dar ünlüyle “-IcAk” söylenece¤i görüflünün hakim oldu¤unu ifade edebiliriz. 276 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Kaynaklar Ay, Özgür (2009), Türkiye Türkçesi A¤›zlar›nda Fiil Çekimi, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Azerbaycan Dilinin Dialektoji Atlas› (1990), M. ‹. ‹slamov, E. G. A¤ayev, S. M. Behbudov, T. M. Ehmedov, H. X. Memmedov, B. M. Ta¤›yev, Z. A. Has›yev, Azerbaycan SSR Elmler Akademiyas› Nesimi Ad›na Dilçilik ‹nstitutu, Bak›. Korkmaz, Zeynep (2007), Türkiye Türkçesi Grameri-fiekil Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. fioray, Türkan (2012), Sinemam ve Ben, NTV Yay›nlar›, ‹stanbul. 2012 Ekim-Kas›m-Aral›k Aylar›nda TV Reklam Kufla¤› ‹zlemesi. www.donanimhaber.com Donan›m Haber Forum Ana Sayfas›. www.youtube.com/watch www.fliirperisi.net www.hikayeler.net Orta Ö¤retimde Kelime Gruplar›n›n Ö¤retilmesi Sorunu Münür Erten* Girifl Türkiye Türkçesinin üniversitelerde ö¤retilen baz› dilbilgisi konular› ile orta ö¤retimde ö¤retilen dilbilgisi konular› aras›nda farkl›l›klar bulunmaktad›r. Cumhuriyetten sonra yaz›lan dilbilgisi kitaplar›nda yap›lan konu s›n›fland›rmalar›, kullan›lan terimler ve dilbilgisi ö¤retiminde uyulmas› gereken ö¤retim yöntemi aç›s›ndan genellikle yabanc› gramerlerin etkisinde çekimli dil özellikleri dikkate al›nm›fl, Türkçenin eklemeli bir dil oldu¤u unutulmufl, adeta göz ard› edilmifltir. Bunlara, konularla ilgili olarak kullan›lan farkl› terimlerin oluflturdu¤u karmaflay› da eklemeliyiz. Dilbilgisi Ö¤retimi ‹le ‹lgili Sorunlar›n temelinde dilbilgisi kitaplar›nda baz› konular›n eksik, baz›lar›n›n ise yanl›fl anlat›l›yor olmas› vard›r. Dilbilgisi kitaplar›n›n ço¤unda eklerin (özellikle yap›m eklerinin) çok az bir k›sm› birkaç örnekle geçifltirilerek al›n›r. Konular ö¤retilirken de yetmiflli y›llar›n sonlar›na kadar (özellikle E¤itim Enstitülerinde) konular›n seslerden bafllay›p, kök, ekler, kelime yap›m›, kelime türleri, kelime gruplar› ve cümleler fleklinde anlat›lmas› gerekirken çekimli dil gibi cümleden geriye do¤ru gitmek suretiyle anlat›m› esas alan bir müfredat uygulanm›flt›r. Bu konuya, yaklafl›k altm›fl y›l önce, Mecdut Mansuro¤lu da dikkat çekmifl ve düflüncesini flöyle belirtmifltir: “Orta ö¤retim ve hatta k›smen yüksekö¤retim kurum* Yrd. Doç. Dr. Münür Erten, Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp E¤itim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü ö¤retim üyesi. [email protected] 278 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe lar›m›zda Türk grameri hâlâ Türkçeden de¤il, baflka dillerin gramerinden hareketle ö¤retilmekte ve dolay›s›yla ayd›nlar›m›z için faydas›z, hatta flafl›rt›c› bir bilgi kolu olmaktan ileri gidememektedir.” (Mansuro¤lu 1957: 41). Bu sorunun birkaç sebebi vard›r. Sorunlar›n en önemlisi, mümkün mertebe do¤rular› daha çok olan bir dilbilgisi kitab›n›n haz›rlanmam›fl olmas›d›r. Bu durum dilbilgisi kitab› haz›rlayanlara, konular› istedikleri gibi belirleme, s›n›rlama ve s›n›fland›rma ile kendilerine özgü terimler kullanma yetkisi vermifltir. Baz› yazarlar Osmanl›ca gramerlerin etkisinde kalm›fl, baz›lar› da Türkçeyi sanki çekimli bir bat› dili gibi düflünmüfl, konu s›n›flamalar› baflta olmak üzere konulara böyle yaklaflm›fl, kendilerine göre dilbilgisi kitaplar› yazm›fllard›r. Öyle ki bugün “Bir s›fat söyler misiniz?” sorusuna verilen cevaplardan çoklukla güzel kelimesidir. Hâlbuki güzel bir kavram ad›d›r; yani dilbilgisi terimi ile isimdir, çünkü Türkçede s›fat asl›nda isimdir; isim ancak kendisinden sonra bir isim getirildi¤inde s›fat olur: Örne¤in: güzel flehir tamlamas›nda s›fat olan bu kelime güzel otur cümlesinde zarf olur. Bu durum, konu ve terim bak›m›ndan içinde bulunulan karmafl›k durumu ortaya koyuyor. Ortak bir ana kaynak belirlemek, dolay›s›yla dilbilgisi ö¤retiminde birlik sa¤lamak konusunda MEB de, TDK de, üniversiteler de etkin olamam›fllard›r. ‹lk ve orta ö¤retim okullar›nda ö¤retilen dilbilgisi bilgileri ile ÖSS ve kendini ÖSS’ye göre ayarlam›fl olan dershanelerin ö¤retti¤i bilgiler birbirlerini tutmaz. Ö¤retmenler ö¤rendikleri do¤ru bilgileri, ortaö¤retim okullar›n›n ders kitaplar›ndaki bilgilerle, s›navlarda sorulan sorularla çeliflti¤i için do¤ru flekliyle anlatamazlar; ders kitaplar›nda bulunan ve ÖSS’de sorulan yanl›fl ve eksik bilgileri anlatmay›, ö¤rencileri ma¤dur etmemek için sürdürmek zorunda kal›rlar. Bizler, üniversiteye Türk Dili ve Edebiyat› veya Türkçe Ö¤retmenli¤i Bölümüne gelen ö¤rencilere “flu yanl›fl, bu eksik…” demekten; onlar›n bilgi yanl›fll›klar›n› düzeltmek, eksik bilgilerini tamamlamaktan dolay› istedi¤imiz düzeyde bir ö¤retim yapamay›z. Kelime Gruplar›n›n Ö¤retilmemesi Dilbilgisi kitaplar›n›n birço¤unda yer alan bir konu olmas›na ra¤men ortaö¤retim kitaplar›nda ve ortaö¤retime yönelik kitaplarda kelime gruplar› konusunun yer almamas› önemli bir eksikliktir. Kelime grubu olarak yaln›zca s›fat ve isim tamlamas›n›n veya birkaç kelime grubunun verilmesi ö¤rencide, Türkçede baflka kelime grubu yokmufl gibi bir düflüncenin uyanmas›na sebep olabilir. Bu da Türkçenin eksik ö¤renilmesi anlam›na gelir. Münür Erten • 279 Dilbilgisi ile ilgili ve ilkö¤retime yönelik olarak MEB Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›’n›n 14.05.2009 tarih ve 69 say›l› karar›nda 1. Bölümün 18. Sayfas›nda flu bilgilere yer verilir: “4. Dil Bilgisi Dil bilgisi bir dilin yap›s›, kurallar› ve iflleyifli ile ilgilidir. Dolay›s›yla dilden ayr› bir birim gibi düflünülmemelidir. ‹lkö¤retim 1-5. s›n›f ö¤rencilerinin geliflim özellikleri dikkate al›nd›¤›nda, dile iliflkin kurallar› aktarmak yerine onlar›n dinleme, konuflma, okuma, yazma, görsel okuma ve sunu becerilerini gelifltirmelerine olanak sa¤lanmal›d›r. Bu düflünceden hareketle dil bilgisi, programda ayr› bir ö¤renme alan› olarak ele al›nmam›fl, di¤er alanlar içerisine da¤›t›lm›flt›r. ‹lkö¤retim 1-5. s›n›flar düzeyinde, dil bilgisi kural ve ilkelerinin sezdirilerek ö¤retilmesi benimsenmifltir. Bu nedenle dil bilgisi konular›n›n veriliflinde adland›rmaya gidilmemifltir.” (meb.gov.tr) Ancak okuma parçalar›n›n sonundaki dilbilgisi ile ilgili bölümün anlat›l›fl ve ifllenifli dilbilgisi konular›na göre de¤il, rastgeledir. Örne¤in s›fat ve zarf ile mecaz anlam, ünlü düflmesi, özne, +l›, +s›z ekleri sonra isim ve s›fat tamlamalar›… gibi (Ald› 2009: 26, 47, 69 vd.). Halbuki okuma parçalar›, dilbilgisi konular›n›n anlat›m s›ras›na göre düzenlense; yani seslerden bafllay›p flekil bilgisi, kelime bilgisi, kelime gruplar›n›n da içinde bulundu¤u cümle bilgisi fleklinde devam etse belki de bugün bu sorunlardan bahsediyor olmayacakt›k. Orta ö¤retim için haz›rlat›lan kitaplarda ise MEB Talim ve Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›’n›n 15.08.2011 tarih ve 114 say›l› “Ortaö¤retim Dil ve Anlat›m Dersi ile Türk Edebiyat› Dersi (9-12. s›n›flar) Ö¤retim Programlar›nda De¤ifliklik Yap›lmas›” karar›na ba¤l› olarak 9. S›n›f Dil ve Anlat›m dersi müfredat›na flu flekilde yer verilir: “Dördüncü ünitede “Kelime Bilgisi” üzerinde durulmufltur. Ünitede; “Kelimede Anlam ve Kavram”, “Kelimelerin Farkl› Anlamlarda Kullan›m›”, “Anlam ‹liflkilerine Göre Kelimeler”, “Kelimelerde Anlam De¤iflmeleri” ve “Kelime Gruplar›” ifllenmifltir. Bu ünitede ö¤rencilerin seçilen metinlerden hareketle kelimelerin kullan›ld›klar› yerde farkl› ifllevler yüklenebilen birer anlam birimi olduklar›n› kavramalar› hedeflenmifltir.” (meb.gov.tr) Buna göre yaln›zca fiubat ay›n›n iki haftas› için flöyle bir planlama yap›lm›flt›r: “3. Kelime Gruplar› Kazan›mlar Etkinlik Örnekleri Aç›klamalar 1. Kelime gruplar›n›n oluflum biçimlerini aç›klar. 280 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Ö¤retmen taraf›ndan farkl› kelime gruplar›ndan örnekler verilerek grubu oluflturan unsurlar aras›nda iliflkinin nas›l kuruldu¤u gösterilir. [!] Kazan›m›n iflleniflinde; ß Türkçenin temel özelliklerinden biri olan ana unsurun sonda bulunmas› ilkesinin kelime gruplar›n›n oluflumunda da geçerli oldu¤u vurgulan›r. ß Kelime gruplar› ile cümle ögeleri aras›ndaki iliflkiye dikkat çekilir. 2. Dilde kelime gruplar›n›n varl›k nedenlerini tart›fl›r.” (meb. gov.tr) Bu, nihayet iki y›l önce bafllam›fl olan bir uygulamad›r ve kelime gruplar› ile ilgili olarak dört y›ll›k ortaö¤retim boyunca yaln›zca 9. s›n›fta iki hafta ile yetinilmektedir. Acaba bu dersin ad› Dil ve Anlat›m oldu¤u için mi böyledir? Dilbilgisi olsayd› farkl› m› olurdu? Türkçenin say›s› yirmiyi bulan kelime gruplar›n› bilmeyen bir ö¤renci, yabanc› dillerin etkisiyle dilimizde yanl›fl olarak yerleflmeye bafllayan, cadde yedi, salon iki; Eczane Karmen, bilim kurgu vs. gibi söyleyifllerin Türkçenin kelime gruplar› yap›s›na uyup uymad›¤›n› bilmedi¤i gibi do¤ru söyleyiflin yedinci cadde, ikinci salon; Karmen Eczanesi, kurgu bilim vs. oldu¤unu da bilemez. Kelime gruplar› konusuna önem verilmedi¤i için olsa gerek, MEB’in ilkö¤retim okullar›na gönderdi¤i Türkçe ders kitaplar›n›n ikisinin ad› oldukça düflündürücüdür: ‹lkö¤retim Türkçe 7 Ders Kitab› (Koyuncu, 2004a), ‹lkö¤retim Türkçe 8 Ders Kitab› (Koyuncu, 2004b). Buna karfl›l›k alt›nc› s›n›f için olan›nda kitab›n ad› daha do¤rudur: ‹lkö¤retim 6. S›n›f Türkçe Ders Kitab› (Gül, Köktürk, 2004). Kelime gruplar› konusunu anlatmayan ö¤retmenlere, cümle çözümlemeleri yaparken ö¤renci, “Ö¤retmenim, neden bunlar›n hepsinin alt›n› çizip zarf tümleci veya yer-yön tümleci vb. dediniz?” diye soru sorsa acaba ö¤retmen ne cevap verecek? Hâlbuki kelime gruplar› ö¤retilmifl olsa zaten ö¤rencinin böyle bir soru sormas›na gerek kalmaz; sorsa da “Bu ö¤renmifl oldu¤unuz flu kelime grubudur, kelime gruplar›n›n cümlede öge olduklar› zaman bütünlükleri bozulmaz, kelime gruplar› bölünmezler; bu zarf tümlecini veya cümle ögesini oluflturan kelime grubunun da ad› fludur.” cevab› gönül rahatl›¤›yla verilebilir. Dilbilgisi Kitaplar›nda Kelime Gruplar› Konusunun ‹fllenifli Kelime gruplar› konusuna yer veren dilbilgisi kitaplar›nda, ayn› kelime grubu için bazen farkl› terim veya adland›rma kullan›lsa da, ço¤unda benzer örnek ve yön- Münür Erten • 281 temlerle ifllenen yaklafl›k yirmi civar›nda kelime grubu yer almaktad›r (bk. Ergin 1962: 353-375; Hatibo¤lu 1972: 7-34; Karaörs 1993: 1-35; Özçelik, Erten 2011: 196208; Karahan 2004: 39-79; Aktan 2009: 9-80). Baz› dilbilgisi kitaplar› kelime grubu olarak yaln›zca isim ve s›fat tamlamalar›n› ele al›r (bk. Ediskun 1963). Kelime gruplar›n›n yaln›zca ad›n› verenler oldu¤u gibi (bk. Akbay›r 2006: 100), (bk.Gencan 2007: 471 ve 499); Kal›plaflm›fl Sözler bafll›¤› ile ikilemeler, deyimler ve atasözlerini kelime grubu sayanlar da vard›r (bk. Hengirmen 1998: 400-437). Baz› yazarlar ise kelime Gruplar› konusuna yer vermeyip cümlenin ögelerini anlat›rken Özne Olabilen Dilbilgisi Birlikleri bafll›¤›n›n alt›nda ad ve s›fat tamlamalar› ile sözcük öbekleri (çoklukla fiilimsi gruplar›)nden bahseder (bk. Dizdaro¤lu 1976: 4958). Ayr›ca, benzer gruplara yer vermesine ra¤men baz›lar›, kelime gruplar›n› de¤iflik ve bazen de çeliflkili s›n›fland›r›r: Ad Öbekleri bafll›¤› alt›nda isimfiil, isim ve s›fat tamlamalar› vb., S›fat Öbekleri bafll›¤› alt›nda tamlayan› çeflitli kelime gruplar›ndan oluflan s›fat tamlamalar›n›, Zarf Öbekleri bafll›¤› alt›nda edat ve zarffiil gruplar›n› ifller (Kahraman 1996: 151-166). Bugün art›k ilkö¤retimden neredeyse kald›r›lm›fl olan dilbilgisi ö¤retimi, ortaö¤retimde 5 ünitede verilmektedir. Kelime gruplar› ise yukar›da belirtildi¤i gibi 4. Ünite içinde iki haftal›k bir sürede ifllenmesi planlanm›fl olan bir konudur. Bu 5 ünite içinde, özellikle vurgulayarak belirtti¤imiz Türkçe eklemeli bir dildir bilgisini ispatlayacak bir tek eke bile rastlayamay›z. 9. S›n›fta verilmesi uygun bulunmufl olan dilbilgisi konular› içinde iki haftada ö¤retilmesi düflünülen kelime gruplar›n›n say›s› 11’dir: 1- ‹sim tamlamas›, 2- S›fat Tamlamas›, 3- Ba¤lama Grubu, 4- Edat Grubu, 5- Ünlem Grubu, 6- Unvan Grubu, 7- Birleflik Fiil, 8- ‹sim-Fiil Grubu, 9- S›fat-Fiil Grubu, 10- Zarf-Fiil Grubu, 11- Say› Grubu (Acar 2006: 97-112). Yani bu durumda Tekrarlar ve sekiz tane k›saltma grubuna yer verilmemifl oluyor. fiimdi de kelime gruplar›yla ilgili sorunlar üzerinde dural›m. Baz› dilbilgisi kitaplar›nda yer alan tak›s›z tamlama konusundan da söz etmekte yarar var. ÖSS y›llar önce, bir kez, tak›s›z tamlama ile ilgili bir soru sormufltu; ancak uzunca bir süredir art›k böyle bir soru sormuyor. Ama bu konu, ders kitaplar›nda özellikle de dershane kitaplar›nda -belki bir gün soruluverir endiflesiyle olsa gerek- yer almaya devam ediyor. Bugün bu tamlaman›n asl›nda s›fat tamlamas› oldu¤u anlafl›lm›flt›r. Baz›lar› ise iyeli¤i düflmüfl ve birleflik isim hâline gelmifl tamlamalara tak›s›z tamlama demektedir. Bunlar art›k tek kelime fleklinde söylenip yaz›ld›klar›na göre kelime grubu say›lmazlar: Kad›köy, Mardinkap›… gibi. 282 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bir baflka sorun ise baz› dilbilgisi kitaplar›nda yer alan isim tamlamas› iyelik grubu ayr›mlamas› konusudur. ‹sim tamlamas› bütün iyelik ekleri ile yap›labildi¤i için yaln›zca 3. Teklik / çokluk iyelik ekleri ile yap›lan›na isim tamlamas› demek ne kadar do¤rudur? Dilbilgisi kitaplar›nda görülen bir baflka sorun da kelime gruplar› ile ilgili terim karmaflas›d›r (Üstüner 1998: 18-30). fiu anda yaflad›¤›m›z terim karmaflas›na ve bunlar yerine ortak kullan›lmas› gereken terimlerle ilgili birkaç örnek: öbek, birlik, tak›m yerine tamlama veya grup; genitif grubu, ilgi öbe¤i yerine ilgi durumu grubu; tak› öbe¤i, ilgeç birli¤i yerine edat grubu; dolayl› tümleç, yer tamlay›c›s› yerine yer-yön tümleci gibi. Bu konuda da ortak terimler kullanarak bir karara varmal›y›z. Bunu yaparken de konuyu en iyi anlatan ve kapsayan terimi seçmeyi ye¤lemeliyiz. Kelime gruplar› s›n›flamas› ile ilgili olarak önemli bir husus da flu: Birleflik kelime nas›l kelime grubu de¤ilse birleflik fiil de kelime grubu say›lmamal›. Çünkü iki veya daha çok unsur (isim+isim, isim+fiil, fiil+fiil) birleflerek bir anlam ifade ediyorsa art›k bu yap› kelime grubu say›lmamal›d›r: sivrisinek, Eskiflehir; yard›m etmek, gidivermek gibi. Ayr›ca aitlik grubu da kelime grubu say›lmamal›d›r; çünkü, +ki isimden isim yapma eki ister tek kelimeye ister kelime grubuna eklensin onu s›fatlaflt›r›r veya zamirlefltirir, kelime grubu oluflturmaz. Sonuç Kelime gruplar› konusu da art›k Türkçe kitaplar›nda birkaç örnekle bafllayarak ve dilbilgisi kitaplar› ile ortaö¤retime yönelik kitaplarda eksiksiz yer almal›d›r. Bu eksiklikleri bir an önce tamamlamak zorunday›z. MEB, okullara gönderdi¤i dilbilgisi kitaplar›nda öncelikle bu eksiklikleri TDK ve üniversitelerle iflbirli¤i yaparak tamamlar ve ÖSYM ile de bu konuda uyum sa¤lama yoluna giderse, ö¤rencilerimiz Türkçenin kelime gruplar›n› do¤ru olarak ö¤renmifl olurlar. Bu durumda dershaneler de müfredatlar›n› genel olarak ÖSS’ye göre belirledikleri için ister istemez bu düzenlemeleri yapacaklard›r. Münür Erten • 283 K›saltmalar MEB: Millî E¤itim Bakanl›¤› ÖSS: Ö¤renci Seçme S›nav› ÖSYM: Ö¤renci Seçme ve Yerlefltirme Merkezi TDK: Türk Dil Kurumu Kaynaklar Acar, Mediha ve di¤erleri (2006) Ortaö¤retim Dil ve Anlat›m 9. S›n›f Ders Kitab›, 1. Bask›ya Ek, Ankara. Akbay›r, S›dd›k (2006) E¤itim Fakülteleri ‹çin Cümle ve Metin Bilgisi, Ankara. Aktan, Bilal (2009) Türkiye Türkçesinin Sözdizimi, Ankara. Ald›, Mustafa ve di¤erleri, (2009) ‹lkö¤retim Türkçe 5 Ö¤renci Çal›flma Kitab›, Erdem Yay›nlar›, ‹stanbul. Banguo¤lu, Tahsin (1990) Türkçenin Grameri, TDK yay›nlar›: 528, Ankara. Bilgegil, M. Kaya (1964) E¤itim Enstitüleri için Türkçe Dilbilgisi, Ankara. Bozkurt, Fuat (1995) Türkiye Türkçesi, ‹stanbul. Deny, Jean (1941) Türk Dili Grameri (Osmanl› Lehçesi), Tercüme eden: Ali Ulvi Elöve, ‹stanbul Maarif Matbaas›. Dizdaro¤lu, Hikmet (1976), Tümce Bilgisi, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 426, Ankara. Ediskun, Haydar (1963) Yeni Türk Dilbilgisi, Remzi Kitabevi, ‹stanbul. Ercilasun, Ahmet Bican (1995) “Türkçede Emir ve ‹stek Kipi Üzerine”, Türk Gramerinin Sorunlar› Toplant›s› 22-23 Ekim 1993, TDK yay›nlar›: 600, s. 61-66, Ankara. Ergin, Muharrem (1962) Türk Dil Bilgisi, ‹stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay›nlar› no. 785’ten Geniflletilmifl ikinci bask›, ‹stanbul. Gencan, Tahir Nejat (2007) Dilbilgisi, Ankara. Gül, Metin, Muhsin Köktürk (2004) ‹lkö¤retim 6. S›n›f Türkçe Ders Kitab›, Y›ld›r›m Yay›nlar›, Ankara. Hatibo¤lu, Vecihe (1972) Türkçenin Sözdizimi, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 353, Ankara. Hengirmen, Mehmet (1998) Türkçe Dilbilgisi, Engin Yay›nevi, Ankara. Kahraman, Tahir (1996) Ça¤dafl Türkiye Türkçesi Dilbilgisi, Ankara. Karahan, Leyla (2004) Türkçede Sözdizimi, Geniflletilmifl 7. Bask›, Ankara. Karaörs, M. Metin (1993) Türkçenin Sözdizimi ve Cümle Tahlilleri, Erciyes Üniversitesi Yay›nlar› No: 58, Kayseri. Koç, Nurettin (1996) Yeni Dilbilgisi, ‹nk›lap Kitabevi, ‹stanbul. 284 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Koyuncu, Melâhat, Mustafa Koyuncu (2004a) ‹lkö¤retim Türkçe 7 Ders Kitab›, Tutibay Yay›nlar›, Ankara. Koyuncu, Melâhat, Mustafa Koyuncu (2004b) ‹lkö¤retim Türkçe 8 Ders Kitab›, Tutibay Yay›nlar› Ankara. Mansuro¤lu, Mecdut (1957) “Türkçenin Zaman›m›zdaki Meselelerinin Çözümlenmesi Üzerine Baz› Teklifler”, VIII. Türk Dil Kurultay›nda Okunan Bilimsel Bildiriler, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›: 179, s. 40, Ankara. Özçelik, Sadettin; Erten, Münür (2011) Türkiye Türkçesi Dilbilgisi, Ankara. ttkb.meb.gov.://www/ogretim-programlari/icerik/72 Üstüner, Ahat (1998) “Cümlenin Ögeleri Konusundaki Kar›fl›kl›klar”, Türk Dili, S. 553, s. 18-30, Türk Dil Kurumu, Ankara. Cumhuriyet Dönemi ‹lkö¤retim II. Kademe Türkçe Dersi Ö¤retim Programlar›n›n Anlatma ve Anlatma Becerileri Yönüyle De¤erlendirilmesi Hasan Ba¤c›* Girifl Çocuklar›n ve gençlerin toplum yaflay›fl›nda yerlerini almalar› için gerekli bilgi, beceri ve anlay›fllar› elde etmelerine, kifliliklerini gelifltirmelerine yard›m etme, terbiye (TDK, 2005) olarak tan›mlanan e¤itim, bireyin do¤umundan ölümüne kadar devam eden bir geliflim sürecini içine al›r. E¤itimin genel amac› bireyin davran›fllar›nda olumlu yönde seyreden bir davran›fl de¤iflikli¤i çizgisi yakalamakt›r. Sosyal bir varl›k olan bireyin yaflad›¤› toplum içerisinde sa¤l›kl› iliflkiler kurabilmesi için bir araç olarak kulland›¤› dilinin bu e¤itim süreci içerisinde gelifltirilmesi ayr› bir önem tafl›r. Çünkü duygu düflünce fikir ve idealler dil arac›l›¤›yla aktar›l›r. Dilin birey ve toplum hayat›nda tafl›d›¤› bu önem, ana dili ö¤retimini de önemli k›lmaktad›r. Ana dili daha düzenli ve sistemli olarak örgün e¤itim kurumlar›nda ö¤retilir. Türkçenin ana dili ö¤retiminde amaç, bireylerin dinleme, okuma, konuflma ve yazma becerilerini gelifltirmektir. Bireylerin, bu becerilerinin geliflmesiyle hem anlamalar› hem de duygu ve düflüncelerini tam ve do¤ru anlatmalar› sa¤lanmaktad›r. Bu dört beceri bir bütün olarak ele al›nmal›d›r. Birey, çeflitli alanlara iliflkin bilgilerinin ço¤unu dinleme ya da okuma yoluyla edinir. Kendi bilgi, düflünce ve duygular›n› da baflkalar›na, ço¤unlukla konuflma ya da yazma yolu ile iletir. Bu nedenle ana dili e¤itiminin di¤er derslerin de temeli oldu¤u unutulmamal›d›r(Özbay, 2006: 4). * Yrd. Doç. Dr. Hasan Ba¤c›, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, E¤itim Fakültesi, Burdur. [email protected]) 286 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Ana dili ö¤retiminin yap›ld›¤› e¤itim kurumlar›nda ise bu dersler belli bir plan dâhilinde, “ö¤retim programlar›” arac›l›¤›yla yürütülür. Bu ö¤retimin hem nitelikli hem de belli bir çerçeve içerisinde yürütülmesi bak›m›ndan ö¤retim programlar› da oldukça önemlidir. Ö¤retim program›, e¤itim program›nda gösterilen kazan›mlar›n gerçekleflebilmesi için gerekli olan ö¤retmen, konular, e¤itim ortamlar›, yöntem, teknik, fiziki imkânlar, ders araçlar›, ölçme ve de¤erlendirme gibi unsurlar› kapsayan bir bütündür. Ö¤retim program›, çeflitli s›n›f ve derslerde ele al›nacak konular ile ilgili bütün ö¤retim etkinliklerini içermektedir (Özbay, 2006: 15). 2005 Türkçe Dersi Ö¤retim Program› ile Türk Millî E¤itiminin genel amaçlar› ve temel ilkelerine uygun olarak ö¤rencilerin; 1. Dilimizin, millî birlik ve bütünlü¤ümüzün temel unsurlar›ndan biri oldu¤unu benimsemeleri, 2. Duygu, düflünce ve hayallerini sözlü ve yaz›l› olarak etkili ve anlafl›l›r biçimde ifade etmeleri, 3. Türkçeyi, konuflma ve yazma kurallar›na uygun olarak bilinçli, do¤ru ve özenli kullanmalar›, 4. Anlama, s›ralama, iliflki kurma, s›n›flama, sorgulama, elefltirme, tahmin etme, analiz-sentez yapma, yorumlama ve de¤erlendirme becerilerini gelifltirmeleri, 5. Seviyesine uygun eserleri okuma; bilim, kültür ve sanat etkinliklerini seçme, dinleme, izleme al›flkanl›¤› ve zevki kazanmalar›, 6. Okudu¤u, dinledi¤i ve izledi¤inden hareketle, söz varl›¤›n› zenginlefltirerek dil zevki ve bilincine ulaflmalar›; duygu, düflünce ve hayal dünyalar›n› gelifltirmeleri, 7. Yap›c›, yarat›c›, ak›lc›, elefltirel ve do¤ru düflünme yollar›n› ö¤renmeleri, bunlar› bir al›flkanl›k hâline getirmeleri, 8. Bilgiye ulaflmada kitle iletiflim araçlar›ndan yararlanmalar›, bu araçlardan gelen mesajlara karfl› elefltirel bak›fl aç›s› kazanmalar› ve seçici olmalar›, 9. Türk ve dünya kültür ve sanat›na ait eserler arac›l›¤›yla millî ve evrensel de¤erleri tan›malar›, 10. Hoflgörülü, insan haklar›na sayg›l›, yurt ve dünya sorunlar›na duyarl› olmalar› ve çözümler üretmeleri, 11. Millî, manevî ve ahlâkî de¤erlere önem vermeleri ve bu de¤erlerle ilgili duygu ve düflüncelerini güçlendirmeleri amaçlanmaktad›r. (MEB, 2005: 4) Hasan Ba¤c› • 287 Programda ifade edilen Türkçe dersinin amaçlar› incelendi¤inde ö¤rencilerin (dinleme, okuma, konuflma ve yazma becerilerinin) gelifltirmesi amaçlam›fl oldu¤u görülmektedir. Bu çal›flmada, cumhuriyet döneminden itibaren yay›mlanm›fl olan ilkö¤retim 2. Kademe Türkçe ö¤retim programlar›nda dört temel dil becerisinin (dinleme, okuma, konuflma ve yazma) nas›l ele al›nm›fl oldu¤u aç›klanacakt›r. Cumhuriyet dönemde ilkö¤retim II. kademe için sekiz adet Türkçe ö¤retimi program› yay›mlanm›fl olup bunlar s›ras›yla 1924, 1929, 1931, 1938, 1949, 1962, 1981 ve 2005 tarihli Türkçe ö¤retim programlar›d›r. Cumhuriyet öncesi ilkö¤retim kurumlar›nda Türkçe e¤itimi ve ö¤retimine iliflkin bir tak›m çal›flmalar ve yay›nlanan programlar bulunmakla beraber bu konu çal›flman›n d›fl›nda tutulmufltur. Cumhuriyet sonras› haz›rlanan ilkö¤retim II. kademe (orta mektep) programlar› zaman zaman birbirini tekrar etse de kendi içerisinde ilk programdan son programa kadar belirli bir geliflim göstermektedir. ‹lk programlarda dil becerilerinin geliflimi üzerinde fazla durulmazken son iki programda dil becerilerinin gelifltirilmesine yönelik daha kapsaml› ifadelerin yer ald›¤› görülmektedir. Afla¤›da genç Türkiye Cumhuriyetinin hedefledi¤i ideal toplumun fertlerinde bulunmas› gereken dil yetkinli¤ini kazand›rmak amac›yla haz›rlanm›fl olan ilkö¤retim II. Kademe Türkçe programlar›, dört temel dil becerisi yönüyle incelenmifltir. Cumhuriyet Dönemi ‹lkö¤retim 2. Kademe Türkçe Dersi Ö¤retim Programlar›n›n Dört Temel Dil Becerisi Yönünden ‹ncelenmesi A. Anlama Becerileri 1. Okuma Becerisi Ana dili derslerinde dil becerilerinin parçalanmadan ifllenmesi anlay›fl›n›n görülmedi¤i 1924 Lise Birinci Devre Müfredat Program›’nda okuma becerisine yönelik K›raat ve Edebi K›raat adl› iki müstakil ders planlanm›flt›r. Bu programda, okuma becerisinin gelifltirilmesi için haz›rlanan “K›raat” dersleri, ilk s›n›fta küçük hikâye, f›kra gibi türlerle farkl› konular› ifllemeye yöneliktir. Çal›flmalara öncelikle basit konulu eserlerden bafllayarak sene sonunda iki üç sayfal›k makaleleri anlayabilecek düzeye ulaflma gayesi, çocuklarda seviyeye dikkat edildi¤inin bir göstergesidir. Ancak ikinci s›n›fta “‹nflat” çal›flmalar› ile birlikte “K›raat” konular›n›n da ayn› ders içerisinde de¤erlendirilmesi ve ilk s›n›fta gelifltirilecek çal›flmalar›n sürdürülmesinin tavsiye edilmesi bu s›n›ftaki hedeflerin yüzeysel bir flekilde geçifltirilmesine yol açm›flt›r. Son s›n›fta ders ad›n›n “Edebi K›raat” olarak de¤ifltirilmesi, bu s›n›ftan itibaren 288 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe liseye geçiflin amaçland›¤›n› göstermektedir. Metin seçiminde art›k sadelik yerine “edebi” lik koflulunun getirilmesi ve eserdeki üslup özellikleriyle tür bilgilerinin de verilmeye bafllanaca¤›n›n aç›klanmas› bu hedefe yöneliktir. Ders kitab› haricindeki metinleri s›n›fa getirerek okumalar›n›n istenmesi ise ö¤rencilerin serbest okuma al›flkanl›¤›n›n ve zevkinin geliflmesi için olumlu bir uygulamad›r. Ayr›ca daha önceki s›n›flarda ö¤retmenlere yöntem konusunda herhangi bir telkin yap›lmazken bu ders için “istikrai” (tümevar›m) yöntemi önerilmifltir (Özbay, 2006: 55). Ders içeri¤inin “gramer”, “tahrir” ve “k›raat” olarak üç ana bölüme ayr›lm›fl olan 1929 Orta mektep Türkçe Program›’nda öncelikle dil becerilerinin gayeleri s›ralanm›flt›r. Program›n “K›raat” bafll›kl› bölümde, okuma becerisine ait olarak “de¤erli kitaplarla temas etmek ve onlar› okurken düflünerek ve zevkini tadarak okumak” amac› verildikten sonra programda flu maddelerle okuma becerisinin çerçevesi çizilmifltir: A. De¤erli muharrirlerin eserlerini okumaktan zevk almak ve de¤erli eserler hakk›ndaki bilgilerini gittikçe artt›rmak ve eserlerden hakiki k›ymeti olanlarla zay›f olanlar› birbirinden ay›rmak iktidar›n› kazanmak. B. Bafll›ca büyük muharrirleri tan›mak, hayatlar› ve bafll›ca eserleri hakk›nda bilgisi olmak ve bu muharrirlerin gerek kendi zamanlar›nda ve gerek bizim zaman›m›zda ehemmiyetlerini muhafaza etmifl olmalar›n›n sebebini bilmek. C. Belli bafll› edebi nevilerin en esasl› hususiyetlerini ö¤renmek. D. fiu anlataca¤›m›z üç nevi “okumak” ta maharet kazanmak ve bunlardan her birine ne vakit müracaat edece¤ini ö¤renmek: 1. Esasl› noktalar›n› anlamak üzere bir eseri bir hamlede genifl hatvelerle okumak, 2. Bir eseri, hakiki manas›n› ve flümul dairesini kavramak üzere dikkatle okumak ve mevzua sahip olmak, 3. Bir vak›a veya bir hakikat hakk›nda çabuk ve do¤ru malumat almak üzere bir esere müracaat etmek. E. Bir eserin baz› yerlerini bir defa okumakla geçti¤i halde hususi bir ehemmiyeti haiz olan baflka yerleri sat›r sat›r okuyarak tartmak itiyad›n› kazanmak, F. Hayalen muharririn düflüncesine nüfus etmek, kendi tecrübesine istinat ederek muharririn meram›n› anlamak ve zevk ald›¤› k›s›mlar› seçerek cehren okumak. ‹tiyatlar›n› almak demektir (Maarif Vekâleti, 1929: 2). Hasan Ba¤c› • 289 Yukar›da s›ralanm›fl olan amaçlardan anlafl›laca¤› üzere, “K›raat” bafll›kl› bölüm okuma al›flkanl›¤›, edebi zevk kazand›rma, olumlu de¤erleri metinlerle yerlefltirmeye çal›flma, edebi türlerle ö¤rencinin tan›flt›r›lmas›n›n amaçlanmas› gibi alt amaçlarla ö¤rencide okuma zevk ve al›flkanl›¤› yerlefltirmeyi hedeflemifltir. Ders d›fl› zamanlar için mutlaka kitap tavsiye edilmesi istenmifltir. Bu yaklafl›m, okuman›n sadece dersle s›n›rland›r›lmayarak hayat›n tümünde kullan›lan bir beceri oldu¤u gerçe¤ini yans›tmas› bak›m›ndan dikkate de¤erdir. (Özbay, 2006: 56). Birinci s›n›fta haftada üç ders, ikinci s›n›fta haftada iki ders, üçüncü s›n›fta ise yeniden haftada üç ders olarak planlanan k›raat derslerinde kullan›lacak olan edebi eserleri seçerken takip edilmesi laz›m gelen esaslar da programda alt› madde alt›nda toplanm›flt›r. Ayr›ca program›n sonunda edebi k›raat derslerinde takip edilecek usul de ayr›nt›l› olarak aç›klanm›flt›r. Bu tür aç›klama ve yönergelerin fazlas›yla programda yer almas› olumlu bir özelliktir. 1931-1932 Ders Seneyi Tadilat› Türkçe Program› ile yaln›zca gramer konular›nda de¤ifliklik yap›lmas›na ba¤l› kal›narak gramer konular›n› tamamen müfredattan ç›kar›lm›flt›r. 1938 Ortaokul Türkçe Program›’nda, okuma becerine yönelik olarak zikretmeye de¤er herhangi bir de¤ifliklik mevcut de¤ildir. Sonuç olarak bu iki program›n bir birinin ayn›s› oldu¤unu söyleyebiliriz. 1949 Ortaokul Türkçe Program›’nda, Türkçe dersleri ile ö¤renciye “okuma al›flkanl›¤›” kazand›rman›n hedeflendi¤i görülmektedir. Programda Türkçe dersinin okuma bölümünde ö¤rencilerin okuma becerilerinin gelifltirmesine yönelik dokuz maddeden oluflan okuma amaçlar› flu flekilde belirlenmifltir: 1. Ö¤rencilerin okuduklar›n› do¤ru ve çabuk anlama, tabii ve manal› okuma al›flkanl›klar›n› gelifltirerek sesli, sessiz okumay› iyilefltirmek. 2. Türlü konularda okuma ilgisini geniflletmek suretiyle ö¤rencinin kelime haznesini zenginlefltirmek ve okuma zevkini yükseltmek. 3. Türlü konularda okuma ilgisini geniflletmek suretiyle ö¤rencileri iyi bir karakter ve ülküye sahip etmek. 4. Ö¤rencilere güzel eserlerin güzelli¤ini duyurmak suretiyle onlar› estetik de¤erler üzerinde düflündürmek. 5. Ö¤rencilerde ilk gençlik devresinin duygululu¤una faydal› bir cereyan vermek ve bu duyulan de¤erli ve faydal› isteklere yöneltmek. 6. Ö¤rencilere türlü konularda bilgi kazand›rmak, türlü bilim ve inceleme çal›flmalar›n›n gerekti¤i okumalarda edinilen yetenekleri gelifltirmek. 7. Ö¤rencileri iyi eserlere istekli ve onlardan hofllan›r hale getirmek, onlara bofl zamanlar› okumakla geçirme al›flkanl›¤›n› kazand›rmak. 290 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 8. Çocuklarda kitap sevgisini ve kitap sahibi olma arzular›n› yaratmak ve gelifltirmek. 9. Türk dilini sevdirmek ve Türk dili devriminin amaçlar›n› gerçeklefltirmek. Bu amaçlar incelendi¤inde, ö¤rencilerin okuma ilgi ve al›flkanl›klar›n gelifltirilmesi, ö¤rencilere kitap okuma sevgisinin kazand›r›lmas›, okunanlar›n do¤ru anlama becerisinin gelifltirilmesi ile okuduklar›ndan edebi zevk alma duygusunun kazand›r›lmas›n›n hedeflendi¤i görülmektedir. Ö¤rencilere Türk dilinin sevdirilmesi hedefi program›n üzerinde durdu¤u bir baflka okuma amac› olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Programda okuma amaçlar›n› takiben okuma ile ilgili aç›klamalar yap›lm›flt›r. 1949 program›na göre: “Okuman›n as›l amac› manay› kavramak oldu¤u, kelime flekillerinin, anlamlar›yla ayn› zamanda kavranmas› gerekti¤i” fleklinde ifade edilmifltir. Yine programa göre okumada anlam hem kelimelerin özel flekillerini tan›maya, hem de söz geliflinden faydalanmaya hizmet etmesi bak›m›ndan okuman›n en önemli ö¤esi olarak gösterilmifltir” (Temizyürek ve Balc›, 2006: 269). Bu cümlelerden de anlafl›ld›¤› üzere 1949 program›nda okuman›n, anlama boyutu üzerinde durulmufltur. Programda metinde geçen kelimelerin aç›klanmas› hususunda takip edilmesi gereken yollar da s›ralanmakta, okuma parçalar›n›n canland›r›lmas›nda, parçan›n konusuna ve edebi türüne göre uygulanabilecek yöntem ve teknikler (sözle canland›rma, temsil yoluyla canland›rma (dramatizasyon) vb.) de önerilmektedir. Program›n son bölümünde “sesli okuma” ve “sessiz okuma” yöntemlerinin tan›mlar› yap›larak bu okuma türlerinin önemi ve dersin iflleniflinde takip edilebilecek metodu üzerinde durulmufltur. ‹lk defa 1949 program›nda bu okuma türlerinin ve bu türlerin derste ifllenifl yöntemlerinin veriliyor olmas›, program›n okuma becerisi aç›s›ndan olumlu yönü olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. 1962 Ortaokul Türkçe Program› 1949 program›n›n yeniden yay›nlanm›fl flekli olmas›ndan dolay› okuma becerisinin gelifltirilmesine yönelik yeni bir yaklafl›m tarz› getirmemektedir. 1981 Temel ‹lkö¤retim Okullar› Türkçe E¤itim Program› okuma becerisi yönüyle daha önce haz›rlanm›fl olan programlardan kapsaml›d›r. Program›n genel amaçlar›n›n s›ralanmas›n›n ard›ndan yap›lan aç›klamalar bölümünde ö¤renciye “okuma al›flkanl›¤›” kazand›rman›n özelikle üzerinde duruldu¤u görülmektedir. Önceki programlarda tekrarlanm›fl olan bu ifade daha sonra haz›rlanacak olan programda da tekrarland›¤›ndan, kitap okuma oran›n›n oldukça düflük oldu¤u ülkemizde okuman›n üzerinde durulmas› gereken önemli bir beceri oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Programda ö¤renciye okuma al›flkanl›¤›n›n nas›l kazand›r›labilece¤i flu ifadelerle belirtilmifltir: Hasan Ba¤c› • 291 “Okuma al›flkanl›¤› okul ça¤›nda edinilir ve bu al›flkanl›klar her çocu¤a kazand›r›labilir. Çünkü okuma yazmay› yeni ö¤renen bir çocuk için her yaz›l› metin ilgi çekicidir. Ö¤retmen, bafllang›çta bu ilgiyi beslemeli, onun kaybolmamas›na çal›flmal› ve o ilgiden yararlanarak çocu¤u hofllanaca¤› türden kitaplar okumaya yöneltmelidir. Ö¤rencilerin hoflland›klar› türler birbirinden farkl› olabilir; bu çok do¤al bir durumdur. Onlar› ayn› türden eserler okumaya zorlamak zararl› sonuç verir. Zaten amaç, ö¤rencileri ayn› kal›ba sokmak de¤il onlara okuma al›flkanl›¤› kazand›rarak kifliliklerini gelifltirmektir. Ö¤retmenin her zaman göz önünde tutaca¤› fley, önce çocu¤un okuma e¤ilimini saptamak ve onu, o yönde gelifltirmektir.” 1981 Türkçe ö¤retimi program› “anlama, anlat›m ve dil bilgisi” bafll›klar› alt›nda üçe bölüme ayr›lm›fl ve her bir bölüm için, 6, 7 ve 8. s›n›flar› içeren özel amaçlar› belirleyerek ö¤rencilere kazand›r›lmas› hedeflenen okuma davran›fllar›n› s›ralam›flt›r. Programda Alt›nc› s›n›flar için alt› davran›fl, yedinci s›n›flar için yedi, sekizinci s›n›flar içinde sekiz davran›fl yer alm›flt›r. 1981 Türkçe ö¤retimi davran›flç› yaklafl›m temele al›narak haz›rland›¤›ndan, ö¤rencilere kazand›r›lmas› gereken okuma becerilerinin okuma davran›fl› olarak yaz›lmas› tesadüf de¤ildir. Okuma tekni¤i aç›s›ndan 6. S›n›f ö¤rencilerine kazand›r›lacak davran›fllar afla¤›daki gibi ifade edilmektedir: 1. Ortalama 150-200 kelimelik bir fikir yaz›s›n› ya da 350-450 kelimelik öykü yaz›s›n› anlaml› olarak (duraklama, vurgu ve tonlamalara dikkat ederek) okuyabilmek; 2. Sessiz okuma h›z›n› ve tekni¤ini gelifltirebilmek; 3. Kitaplardaki içindekiler, dipnot, dizin ve sözlük bölümlerinden yararlanabilmek; 4. Yaz›m K›lavuzu’ndan, sözlüklerden, ansiklopedilerden ve kaynak kitaplardan yararlanabilmek; 5. En az bir günlük gazeteyi ve haftal›k ya da ayl›k dergi izleme al›flkanl›¤› kazanabilmek; 6. Düzeyine uygun yararl› kitaplar› seçebilmek, kitaplardan yararlanabilmek. 6. s›n›f ö¤rencileri için hedeflenen bu davran›fllar küçük de¤iflikliklerle 7ve 8. S›n›flar içinde tekrarlanm›flt›r. Program›n “Okuma Parçalar› Üzerinde Çal›flmalar” adl› bölümde, bir okuma metninin derste ifllenirken hangi süreçlerden geçilerek (haz›rl›k çal›flmalar›, metnin okunmas›, metnin incelenmesi, okuma parças›n›n konusun kavranmas›yla ilgili ça- 292 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe l›flmalar, vb.) ifllenece¤i de anlat›lm›flt›r. Bu süreçler içerisinde “Ö¤rencilere Kitap Okutma Çal›flmalar››” bafll›¤› alt›nda yer verilen ifadeler dikkat çekicidir: “Ö¤rencilere ders kitaplar› d›fl›nda, okumalar› için verilecek kitaplar›n çok iyi seçilmesi gerekir. Çünkü ö¤renci dünyaya ve hayata kitaplar yoluyla aç›lacakt›r. Ö¤renci için her yeni kitap, yeni bir yaflant›d›r, yeni bir hayat deneyidir. O hayat içindeki insanlar, ço¤unun çevresindekiler gibi iyi ve kötü yanlar› ile iyi ve kötü davran›fllar›, düflünce ve duygular› ile kendilerinden örnek al›nacak varl›klard›r. Öyle olur ki bazen bir kitap çocu¤un bütün gelece¤ini etkileyebilir. Hele bir kitab› ö¤retmen tavsiye etmiflse onun, çocuk için büyük önemi vard›r.” Bu ifadeler çocu¤a ö¤retmeni taraf›ndan önerilecek kitaplar›n içerek ve niteli¤ini kapsamas› yönüyle ö¤retmenlere de yard›mc› olmaktad›r. 1981 program› “Ölçme ve De¤erlendirme” bafll›¤› alt›nda bir bölümle son bulmaktad›r. Bu güne kadar haz›rlanm›fl Türkçe dersi programlar›nda becerilerin ölçülmesine yönelik özel bir bölümün bulunmay›fl›na göre, bu program daha nitelikli bir görünüm içermesine ra¤men, bu bölümde ö¤rencilerin okuma-anlama becerilerine yönelik ölçme de¤erlendirme ölçütlerinin verilmemifl olmas›, program›n eksik kalan yönünü ortaya koymaktad›r. 2005 ‹lkö¤retim Türkçe Dersi Ö¤retim Program› genel amaçlar bölümünde ö¤rencilerin okuma ö¤renme alan›na yönelik okuduklar› metinlerden hareketle ana dili bilinci oluflturarak, duydu düflünce evrenini gelifltirmeleri gerekti¤i belirtilmektedir. Yine genel amaçlar bölümünde okuman›n ö¤renciler taraf›ndan bir al›flkanl›k haline getirilmesinin istenmesi program›n üzerinde durdu¤u bir baflka konudur. Programda, okuma becerisini gelifltirmek amac›yla çeflitli etkinliklere yer verilmifltir. Etkinliklerde kullan›lacak metinlerin, Türkçeyi bütün zenginlikleriyle ve do¤ru bir flekilde yans›tmas› ayr› bir önem tafl›maktad›r. Bu nedenle derslerde ifllenecek metinlerin tafl›mas› gereken özellikler programda belirtilmifltir. Programda yer alan okuma dil becerisinde; okuma kurallar›, okunan metinlerin anlafl›lmas› ve çözümlenmesi, anlamland›r›lmas›, okunan metinlerin de¤erlendirilmesi ve okuman›n bir al›flkanl›k hâline dönüfltürülmesine yönelik olarak çeflitli kazan›m ve etkinliklere yer verilmifltir. Bununla birlikle, söz varl›¤›n› zenginlefltirmeye ve araflt›rmaya yönelik olarak verilen bafll›klar, bütün dil becerilerini kapsayan bir önem arz etmektedir. (MEB, 2005: 6) 2005 program›nda, okuma ö¤renme alan›na yönelik belirlenen befl amaç alt›nda elli dört kazan›m cümlesine dayanarak ö¤rencilerin okuma becerilerinin gelifltirilmesine yönelik ciddi bir a¤›rl›¤›n verildi¤i görülmüfltür. Program›n amaç-kazan›m Hasan Ba¤c› • 293 tablosunda “okuma al›flkanl›¤› kazanma” bafll›¤› alt›nda dokuz kazan›m›n ifade edilmesi, program›n ö¤rencilerin okuma al›flkanl›¤› kazanmas›na yönelik verdi¤i önemi göstermektedir. Bu önem, okuma al›flkanl›k seviyesinin düflük oldu ülkemizde, ö¤rencilere olumlu katk› sa¤layacakt›r. Okuma al›flkanl›¤›n›n kazan›lmas›nda ö¤retmenlere büyük sorumluluklar düflmektedir. Bu program Türkçe ö¤retmenine ö¤rencilerinin okuma geliflim durumlar›n› takip edebilmesi için örnek bir “okuma geliflim dosyas›” sunmaktad›r. Bu geliflim dosyas›nda okuma al›flkanl›¤›n›n nas›l kazand›r›laca¤›na yönelik aç›klamalar yap›ld›ktan sonra, ö¤retmene s›n›f içi okuma çal›flmalar› hakk›nda bilgi verilmektedir. Bu dosyan›n içerisinde kitap okuma listesi, kitap okuma balonu, hikâye, roman ve düflünceye dayal› kitap okuma formlar› bulunmaktad›r. Bu dosyan›n alt›nc› s›n›fta Türkçe ö¤retmen taraf›ndan tutulmaya bafllan›p sekizinci s›n›fta ö¤renciye teslim edilinceye kadar Türkçe ö¤retmeni taraf›ndan takip edilmesi istenmektedir. 2005 program› okuma metinlerinde bulunmas› gereken özellikleri de belirlemifltir. Bu özellikler daha önceki programlarda olmayan 28 maddelik bir blok halinde ayr›nt›l› bir flekilde s›ralanm›flt›r. Burada dikkatimizi çeken, metnin içeri¤inden uzunlu¤una, ö¤rencilerin ilgi ve sevilerinden serbest okuma metinlerinin tafl›mas› gereken niteliklere kadar birçok bilgi, okuma metinlerinin öneminin program haz›rlay›c›lar› taraf›ndan alg›lanm›fl olmas›d›r. Program›n 6, 7 ve 8. S›n›fta okunmas› gereken okuma metin türlerini de ayr›nt›l› bir flekilde vermesi, 2005 program›n›n okuma becerisine yönelik önemli bir ad›m›d›r. 6. S›n›fta; fliir, hikâye, an›, masal, fabl, deneme, tiyatro, mektup 7. S›n›fta; fliir, hikâye, an›, deneme, tiyatro, sohbet (söylefli), gezi yaz›s›, biyografi 8. S›n›fta; fliir, hikâye, an›, makale, roman, deneme, sohbet (söylefli), elefltiri, destan Türkçe dersinde takip edilecek ders kitaplar›nda bulunmas› gereken metinlerin hangi temalar› içerece¤i (sevgi, milli kültür, toplum hayat›, okuma kültürü, iletiflim, hak ve özgürlükler, kiflisel geliflim, bilim ve teknoloji, al›flkanl›klar, zaman ve mekân, duygular, do¤a ve evren, güzel sanatlar, kavramlar ve ça¤r›fl›mlar) ve bu temalara ait alt temalar›n neler oldu¤unun verilmesi program›n bir baflka üstün yönüdür. Etkinlik a¤›rl›kl› bir yap›ya sahip olan 2005 program› okuma becerisini gelifltirmek üzere ö¤retmenin s›n›f içerisinde kullanaca¤› okuma metotlar›n› (sessiz okuma, 294 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe sesli okuma, göz atarak okuma, özetleyerek okuma, not alarak okuma, iflaretleyerek okuma, tahmin ederek okuma, soru sorarak okuma, söz korosu, okuma tiyatrosu, ezberleme, metinlerle iliflkilendirme, tart›flarak okuma, elefltirel okuma) tek tek amaç ve uygulama aflamalar›yla beraber ele almaktad›r. Bu okuma metotlar›n›n etkinliklerle zenginlefltirilerek programda ö¤retmenlere gösterilmesi program›n ö¤reticiler için önemini de ortaya koymaktad›r. Di¤er ö¤renme alanlar›nda oldu¤u gibi program›n ölçme de¤erlendirme bölümünde okuma alan›n›n ölçülmesine yönelik “okuma becerisi gözlem formunun” verildi¤i görülmektedir. Dinleme Becerisi Dinleme becerisi Türkçe e¤itimi aç›s›ndan ihmal edilmifl bir aland›r. Haz›rlanm›fl olan birçok Türkçe ö¤retim program›nda, bu beceriye ya hiç yer verilmemifl ya da üstü kapal› birkaç ifade ile bu beceriye yönelik olan etkinlikler geçifltirilmifltir. Günümüzde hâlâ Türkçe e¤itimi içerinde göz ard› edilen bir alan konumundad›r. Dil e¤itiminde, dört temel dil becerisinin, birbiriyle ba¤lant›l› ve ayn› önemde olmas› nedeniyle dinleme becerisi de en az yazma, okuma ve konuflma becerisi kadar önemlidir. Bu bilgiler ›fl›¤›nda Türkçe ö¤retimi programlar› incelendi¤inde Cumhuriyet döneminin ilk program› olan 1924 Ortamektep Türkçe Ö¤retimi Program›’nda dinleme becerisine yönelik her hangi bir ibareye rastlan›lmamaktad›r. 1929 Ortamektep Türkçe Program› ve 1931-1932 Ders Senesi Tadilat› Türkçe Program›’nda Türkçe derslerinin bafll›ca gayeleri içerisinde dinleme becerisine yönelik “Talebede dinledi¤i ve okudu¤u parçalar üzerinde düflünme ve bedii k›ymeti takdir etme kabiliyetini inkiflaf ettirmek, talebeye iyi eserleri okuma zevkini vermek ve okumaya de¤er kitaplarla kendilerinin daimi temas›n› temin etmek” yer almaktad›r. Bu madde d›fl›nda ad› geçen programlarda dinlemeyle ilgili baflka bir bilgi yoktur. 1938 Ortaokul Türkçe Program›nda ise yukar›daki ifade: “Talebeye dinledi¤i ve okudu¤u parçalar üzerinde düflünce ve estetik de¤erleri takdir etme kabiliyetini inkiflaf ettirmek” fleklinde tekrar edilmektedir. 1949 Ortaokul Türkçe Program› aç›s›ndan da durum di¤er programlardan pek farkl› de¤ildir. Gerçi, 1949 Program›n›n daha önce yay›nlanm›fl olan programlara nazaran daha nitelikli bir program olmas›na ra¤men bu programda da dinleme e¤itimi göz ard› edilen alan olarak görünmektedir. Program›n bafllang›c›ndaki “amaçlar” k›sm›nda ikinci madde olarak yer alan: “onlara gördüklerini, duyduklar›n› bildiklerini, incelediklerini, ö¤rendiklerini, düflünüp tasarlad›klar›n› söz ve yaz› ile do¤- Hasan Ba¤c› • 295 ru olarak anlatma kudretini kazand›rmak.” ifadesi kastetti¤imiz manada dinleme becerisini gelifltirmeyi hedefledi¤ini söyleyemeyiz. 1962 Ortaokul Türkçe Program›nda da 1949 program›nda yer alan ifadelere rastland›¤›ndan dinleme becerisi hakk›nda daha genifl bilgi verilememektedir. 1981 ‹lkö¤retim Okullar› Türkçe E¤itimi Program›, kendinden önceki programlara nazaran daha geliflmifl bir programd›r. Bu programda dinleme ilk kez, bir dil becerisi olarak yorumlanm›fl ve program›n›n “genel amaçlar” bölümünde ilk iki madde dinleme becerisine ayr›lm›flt›r: 1. Ö¤rencilere, görüp izlediklerini, dinlediklerini, okuduklar›n› tam ve do¤ru olarak anlama gücü kazand›rmak; 2. Onlara, görüp izlediklerini, dinlediklerini, okuduklar›n›, incelediklerini ve düflündüklerini, tasarlad›klar›n› söz ya da yaz› ile do¤ru ve amac›na uygun olarak anlatma beceri ve al›flkanl›¤›n› kazand›rmak; Program›n “aç›klamalar” bölümünde dinleme becerine yönelik önemli baz› aç›klamalar yap›lm›flt›r. “… yaz›l› bir metinde önce yaz›y›, yaz›daki dü¤ün noktalar›n› çözmek gerekir. Bunun içindir ki okullar›m›zda okumaya, yaz›l› metni anlatmaya büyük önem verilmektedir. Bu, yerinde bir tutum olmakla birlikte günümüzde görsel araçlar›n h›zla geliflerek günlük hayat›m›zda çok etkin bir rol kazanm›fl olmas›, dinleyerek, dinlenmesini bilerek anlamay› da ön plana getirmifl bulunmaktad›r. Toplumsal ve demokratik yaflay›fl›n geliflmesi, radyoda, televizyonda, aç›k havada ya da bir salonda izlenen bir konuflmay› anlaman›n önemini büyük ölçüde artt›rm›flt›r. Bu yüzdendir ki, yaz›l› metinlerin okunup anlafl›lmas›n›n yan›nda, dinlenen bir konuflman›n veya konferans›n anlafl›lmas›na da önem vermek gerekir. Yani yaln›z okunulan metni anlama de¤il, konuflulan ve dinlenileni anlama da Türkçe dersinin etkinlikleri aras›ndad›r.” Özbay ve Melanl›o¤lu (2012: 92) ‘nun da ifade etti¤i gibi, bu cümleler hem sevindirici hem de düflündürücüdür. Programda dinlemeye yönelik aç›klamalarda bulunulmas› aç›s›ndan sevindirici; dinlemenin bireyler aras›ndaki iletiflimde tafl›d›¤› önem göz ard› edilerek sadece görsel ve iflitsel araçlarla iliflkilendirilmesi aç›s›ndan düflündürücüdür. Görüldü¤ü gibi yap›lan dinleme ile ilgili aç›klamalarda söylenenlerin nas›l gerçeklefltirilece¤i bilgisi ile buna yönelik etkinlik örne¤i ya da örnekleri verilmemektedir. Program bu yönüyle eksiklik göstermektedir. “Anlama ve anlatma” olarak ikiye ayr›lan 1891 program›n›n anlama bölümü alt›nda, 6, 7 ve 8. S›n›flar için dinleme ve izleme tekni¤i bak›m›nda dörder tane amaç verilmifl olup bu amaçlar s›n›f seviyelerine göre s›ralanm›flt›r. Yaz›m›za örnek teflkil etmesi bak›m›ndan 6. ve 8. s›n›f ö¤rencileri için verilmifl amaçlar› aktar›yoruz: 296 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 6. S›n›f 1. 25-30 dakikal›k bir konuflmay›, konferans› vb. dinleyebilmek; 2. Radyoda, televizyonda, ilgi duydu¤u haberleri vb. yay›nlar› dizleyip izleyebilmek; 3. Bir s›n›f içi tart›flmas›n› dinleyip izleyebilmek; 4. Düzeyine uygun bir filmi, röportaj›, oyunu, müsamereyi izleyebilmek. 8. S›n›f 1. 35-40 dakikal›k bir konuflmay›, konferans› vb. dinleyebilmek ve ilginç bölümlerden not alabilmek; 2. Radyo, televizyonda haberleri, yay›nlar› dinleyip, izleyebilmek; 3. Bir münazaray›, aç›k oturum vb. ni dinleyip izleyebilmek (söz verilirse) yönetimine uygun soru sorabilmek; 4. Bir filmi, oyunu, müsamereyi izleyebilmek. Yukar›da ifade edilen amaçlar›n ilk defa bu programda yer al›yor olmas› sevindirici olmakla birlikte, dinleme sürelerine (25-30 ve 35-40 dakika) hangi bilimsel çal›flmalar neticesinde ulafl›ld›¤›n›n belirtilmemifl olmas› düflündürücü ve bu sürelerin uygulamada farkl›l›klar göstermesi kaç›n›lmazd›r. 2005 ‹lkö¤retim Türkçe Dersi Ö¤retim Program› dinleme becerisi bak›m›ndan önemli geliflmeler göstermifltir. Dinlemeyi do¤ru ve sa¤l›kl› iletiflimin bir unsuru olarak kabul eden programda dinleme alan› “…ö¤rencilerin iyi bir dinleyici / izleyici olabilmesine yönelik olarak haz›rlanm›fl düzeye uygun kazan›mlar ile bu kazan›mlar› hayata geçirmeye yönelik etkinliklerden oluflmaktad›r. Program›n bu bölümü “dinleme / izleme kurallar›n› uygulama, anlama ve çözümleme, de¤erlendirme, söz varl›¤›n› zenginlefltirme, etkili dinleme / izleme al›flkanl›¤› kazanma” amaçlar›ndan oluflmaktad›r. (MEB, 2005: 5)” Programda dinleme becerisi için befl amaç alt›nda k›rk iki kazan›ma yer verilmifltir. Bu amaç ve kazan›mlar dinleme etkinlikleriyle ö¤rencilere kazand›r›lmaya çal›fl›lmaktad›r. Bu sürecin amac›na ne kadar ulaflt›¤› ise, ö¤rencilerin ve ö¤retmenlerin kullanaca¤› de¤erlendirme ölçütleri ile belirlenebilmektedir. Ayr›ca program›n ekler bölümünde dinleme becerisinin ölçülmesine yönelik formlar bulunmaktad›r. 2005 program›nda her ö¤renme alan›na yönelik ne oranda yer verildi¤i yüzdelik rakamlarla gösterilmekte, dinleme ö¤renme alan› ise %15’lik oran› ile dördüncü s›rada yer alabilmifltir. Program her ne kadar dinleme ö¤renme alan› aç›s›ndan, önceki programlardan üstün olsa da dinleme ö¤renme alan› yinede ihmal edilen bir alan olarak karfl›m›za ç›kmaktad›r. Bu konuda Özbay’›n da (Özbay, 2010: 46) dedi¤i Hasan Ba¤c› • 297 gibi: “2005 program›, okuma becerisinin gelifltirilmesine yönelik etkinliklere % 30 oran›nda yer verirken dinleme / izleme becerisini gelifltirmeye yönelik etkinliklere bu oran›n yar›s› kadar yani% 15 oran›nda yer verilmektedir. Bu flartlar alt›nda çocuklar›n okuma becerilerinin, dinleme becerilerine nazaran daha fazla geliflmesi do¤al bir sonuç olacakt›r. Bu da çocuklar›n daha geliflmifl olan becerilerine yönelik tutum ve ilgilerinin artmas›na daha az geliflmifl becerilerine yönelik tutum ve ilgilerinin azalmas›na sebebiyet verecektir. Bu, Türkçe ö¤retiminin ilkeleri ile çeliflen bir durumdur ve kabul edilmesi mümkün de¤ildir.” Bütün bu elefltirilere ra¤men, 2005 program›nda, “dinlenecek / izlenecek materyallerin içeri¤inde bulunmas› gereken özelliklerin” afla¤›da on üç madde veriliyor olmas› program›n dinlemeyi dikkate ald›¤›n› da göstermektedir. 1. Türk Millî E¤itiminin genel amaçlar›na ve temel ilkelerine uygun olmal›d›r. 2. Millî, kültürel ve ahlâkî de¤erlere, milletimizin bölünmez bütünlü¤üne ayk›r› unsurlar yer almamal›d›r. 3. Siyasî kutuplaflmalara ve ayr›mc›l›¤a yol açacak bölücü, y›k›c› ve ideolojik ifadeler yer almamal›d›r. 4. Ö¤rencilerin sosyal, zihinsel, psikolojik geliflimini olumsuz yönde etkileyebilecek cinsellik, karamsarl›k, fliddet vb. ö¤eler yer almamal›d›r. 5. ‹nsan hak ve özgürlüklerine, insanî de¤erlere ayk›r› ö¤eler yer almamal›d›r. 6. Dersin amaçlar› ile kazan›mlar›n› gerçeklefltirecek nitelikte olmal›d›r. 7. Ö¤rencilerin ilgi alanlar›na ve seviyesine uygun olmal›d›r. 8. ‹fllenecek süreye uygun uzunlukta olmal›d›r. 9. Türkçenin anlat›m zenginliklerini ve güzelliklerini yans›tmal›d›r. 10. Dinleme metinlerinde, metnin özünü ve anlam bütünlü¤ünü bozmamak kayd›yla k›saltma ya da düzenlemeye gidilebilir. Düzenleme s›ras›nda metne cümle ya da paragraf düzeyinde ekleme yap›lamaz. 11. Ayn› temada birden fazla dinleme / izleme materyaline yer verilecekse bunlar› türleri farkl› olmal›d›r. 12. Ö¤rencilerin dil zevkini ve bilincini gelifltirecek, hayal dünyalar›n› zenginlefltirecek nitelikte olmal›d›r. 13. Ö¤rencinin kiflisel geliflimine katk›da bulunacak ve onlara estetik bir duyarl›l›k kazand›racak nitelikte olmal›d›r. Dil ö¤retimin, ihmal edilemeyecek bir alan› olan dinleme becerisinin gelifltirilmesine yönelik yöntem ve tekniklerin (kat›l›ml› dinleme, kat›l›ms›z dinleme, not alarak dinleme, kendini konuflan›n yerine koyarak dinleme-duygudafll›k kur- 298 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ma-, yarat›c› dinleme, seçici dinleme, elefltirel dinleme) 2005 program›nda uygulama basamaklar›yla beraber yer al›yor olmas›, bu program›n dinleme becerisi yönüyle, bugüne kadar haz›rlanm›fl en kapsaml› program oldu¤unun da aç›k delilidir. B. Anlatma Becerileri 1. Yazma Becerisi 1924 Lise Birinci Devre Müfredat Program›’nda yazma becerisi için “Tahrir mevzular› hayattaki ihtiyaçlara tekabül etmelidir. Çocuk, flahsi müflahedeleriyle yaz› haz›rlamakta serbest olmal›d›r. Mamafih muallimin esas›n›, hududunu çizerek vazife vermesi icap eder.”(Temizyürek ve Balc›, 2006: 231) ifadeleri yazman›n, yaflamdaki günlük gereksinimleri karfl›layabilecek bir flekilde, gelifltirilmesi gerekti¤inin ifade edilmifl olmas› oldukça dikkat çekicidir. Ayn› programda yazma becerisi alan›na yönelik “‹mla” ve “Kitabet” dersleri de bulunmaktad›r. Programda ki ilk iki s›n›fta ifllenecek, “‹mla” derslerinde yap›lmas› istenen as›l çal›flma toplu veya bireysel yazma çal›flmalar›d›r. Yap›lan bu çal›flmalar›n “sarf” dersleriyle uyum içinde götürülmesi iste¤i o dönemde kullan›lan Arap alfabesi ile Arapça kelimelerin çokluyla ilgilidir. (Özbay, 2006: 55) ‹lk üç s›n›fta ifllenecek “Kitabet” dersi ise bugünkü anlam›yla kompozisyon çal›flmalar›n› içermektedir. Bu derste, güdümlü veya serbest konulu yaz› çal›flmalar›yla ö¤rencilerin yaz›l› ifade becerileri gelifltirilmeye çal›fl›l›r. (Özbay, 2006: 55) 1924 program›nda imla dersinin son s›n›fta kald›r›l›p kitabet dersinin devam etmesi dikkat çekicidir. Üçüncü s›n›ftaki yazma çal›flmalar›na, edebi bilgilerin eklenmesi ö¤rencilerin liseye geçifline altyap› haz›rlamak oldu¤u fleklinde yorumlanabilir. Bu s›n›ftaki temel hedef, ö¤renilen bilgilerden yararlan›larak edebi niteli¤i bulunan yazma çal›flmalar›n›n yapt›r›lmas›d›r.” (Özbay, 2006: 55) 1929 Orta Mektep Türkçe Program›’n›n girifl k›sm›nda di¤er programdan ayr› olarak Türkçe derslerinin bafll›ca gayeleri s›ralanm›fl olmas› yenili¤i dikkat çekicidir. Programda Türkçe dersinin birinci gayesi “talebeyi meram›n› a¤z›ndan ve yaz› ile ifade etmeye al›flt›rmak” cümlesine yer verilmifltir. Programda Türkçe dersinin içeri¤i “Gramer”, “Tahrir” ve “K›raat” olarak üçe ayr›l›p, tahrir derslerinin gayesi ise flu flekilde s›ralanm›flt›r: 1. Talebeye muhiti hakk›nda daha genifl bir alaka ve daha iyi bilgiler vermek. 2. Talebede müflahede ve bilgilerini tertip ve ifade kabiliyetini artt›rmak. 3. ‹yi cümle, paragraf (f›kra) teflkili itiyad›n› inkiflaf ettirmek. Hasan Ba¤c› • 299 4. Manas›n› kavrayarak kulland›¤› kelimelerin adedini artt›rmak. 5. En muvaf›k flekilde mektup yazmay› ö¤retmek. 6. Yazaca¤› kelimeleri yanl›fls›z yazmay› ö¤retmek. 7. Gramer ve sentaks kaidelerini muvaf›k olarak yaz›ya al›flt›rmak(Temizyürek ve Balc›, 2006: 237) . Özbay’›n da ifade etti¤i gibi “Tahrir dersleri, 1929 program›nda genel amaçlar› ile birlikte aç›klanarak, içerik kadar imlaya da önem verilmesi, her s›n›f için sözlü ve yaz›l› tahrir konular›n›n belirlenmesi, konular›n tespitinde ö¤rencilerin ilgi, seviye ve yeteneklerine önem verilmesi, konuya ilgi çekmenin öneminin vurgulanmas›, plan yapma kavram›n›n kazand›r›lmaya çal›fl›lmas› öne ç›kan olumlu niteliklerdir” 1931-1932 Ders Senesi Tadilat› Türkçe Program›’nda ise yazma becerine yönelik herhangi bir geliflme görülmemektedir. Tahrir mevzular› bir önceki 1929 program›yla tamamen ayn›d›r. Program›n yeniden düzenlenmesi s›ras›nda yaln›zca gramer konular›nda bir de¤iflikli¤e gidildi¤i görülmektedir. 1938 Ortaokul Türkçe Program› ise birkaç ufak ifade farkl›l›¤› haricinde içerik bak›m›ndan 1929 program›n›n hemen hemen ayn›s› gibidir. Lakin bu programda Türkçe dersinin muhtevas› sadece “tahrir” ile “okuma” derslerinden ibaret olup, gene tahririn ve okuman›n gayeleri, 1929 program›nda çizilen çerçeve ile farkl› de¤ildir. Ama bu programa 1935 y›l›nda Atatürk’ün, Türkçenin yeniden incelenip kurallar› tespit edilinceye kadar dil bilgisi konular›n›n programdan ç›kar›lmas› yönündeki talebi dikkate al›narak, dil bilgisi konular› programda yer almam›flt›r. (Özbay, 2006: 55) Cumhuriyetin ilk y›llar›nda yay›nlanm›fl olan ilk üç, ikinci kademe Türkçe programlar› genellikle okuma ve yazma becerisi a¤›rl›kl›d›r. Bu programlarda bunun gözleniyor olmas›, bir rastlant› olmamal›d›r. Çünkü yap›lan Harf ‹nk›lâb›na ba¤l› olarak ülke genelinde bir okuma yazma seferberli¤i bafllat›lm›fl, okuryazar oran›n›n artt›r›lmas›na yönelik birçok faaliyetlerde bulunulmufl ve bu çal›flmalar devlet politikas› haline getirilmifltir. Bu durum günün ihtiyaçlar› dikkate al›narak haz›rlanm›fl olan Türkçe ö¤retim programlar›na da, bu haliyle yans›m›flt›r. 1949 Ortaokul Türkçe Program›’nda göze çarpan ilk husus bu program›n kendinden önce haz›rlanm›fl olan programlara nazaran, hem hacim hem de nitelik bak›m›ndan daha kapsaml› ve ayr›nt›l› olufludur. Program›n genel amaçlar›na bak›ld›¤›nda ise dört temel dil becerilerinin daha önce haz›rlanan programlara göre daha belirgin oldu¤u görülebilmektedir. Programda anlat›m çal›flmalar›na “Söz ve Yaz›yla ‹fade” bafll›¤› alt›nda yer veriflmifltir. 300 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Programda bu bölüm genel olarak anlat›m çal›flmalar›yla ilgilidir. Konuflma ve yazma e¤itimi “Sözle ‹fade” ve “Yaz›yla ‹fade” olarak adland›r›lm›fl; bu çal›flmalar›n içeri¤i ve nas›l olmas› gerekti¤i konusunda aç›klama yap›lm›flt›r. Yine bu programda ilk defa, Plan kavram›, düzgün konuflma, dinlemeyi bilme, yaz›l› ifadeyi gelifltirme yollar›, imlaya dikkat etme, kelime hazinesini zenginlefltirme çal›flmalar› bu bölümde aç›klanan di¤er konu bafll›klar›d›r(Özbay, 2006: 61). 1949 Program›nda yazma becerisi üzerinde özellikle duruldu¤u “kompozisyon ödevlerinin; çeflitli yerlerdeki çal›flmalar›yla; Türkçe ö¤reniminin okuma, söz ve yaz›yla ifade, dil bilgisi ve imla gibi hemen bütün bölümlerinde baflar› sa¤lad›¤› unutulmamal› ve bu derse önem verilmelidir. Ö¤rencilerin flahsiyetlerinin geliflmesinde de en çok yazma derslerini rolü vard›r. Bu husus göz önünde tutularak ö¤renciye gördü¤ünü, yaflad›¤›n›, duydu¤unu, tasarlad›¤›n›, okudu¤unu ve düflündü¤ünü yaz›yla do¤ru, düzgün, maksada uygun ve güzel olarak yazmak yetki ve cesaretini kazand›rmal›d›r” (Temizyürek ve Balc›, 2006: 278) ifadelerinden anlafl›lmakta ve bu becerinin gelifltirilmesine yönelik yap›lacak etkinliklere dikkat çekilmektedir. Program›n “düzeltmeler” bafll›¤› adl› bölümünde yazma becerisine yönelik, ö¤rencilere geri bildirim verilmesi sürecini içeren bir yeni uygulama örne¤ini görmekteyiz. Bunda amaç ö¤rencinin yazma becerisi de¤erlendirilirken dikkat edilmesi gereken hususlar› aç›klayarak, ö¤retmene yard›mc› olmakt›r. Uygulama ö¤rencinin yazm›fl oldu¤u metinlerdeki yanl›fllar›n, ilk olarak ö¤renciye buldurulmas› fleklinde olaca¤›ndan yap›lan yanl›fl›n sebebini benimsetmek ve ayn› yanl›fl› tekrar etmemek noktas›nda ö¤renciye kal›c› faydalar sa¤layaca¤› fleklindedir. Yine program›n bu bölümünde Yazma yanl›fllar›n›n düzeltilmesine yönelik: “yazma ödevlerinin düzeltilmesinde ö¤retmenin yanl›fllar› hoflgörürlü¤ü, ilk zamanlarda ö¤rencinin cesaretini k›rmamak bak›m›ndan, faydal›d›r. Fakat sonradan bunu s›n›rlamak laz›md›r. Bafltan ne kadar hoflgörürlük, sonraki düzeltmelerde ne kadar titizlik gösterece¤i ve bunun ö¤rencilere göre tek tek ayar edilmesi hususu ö¤retmene b›rak›lm›flt›r. Bu düzeltmelerde geliflmesi kontrol edilen ve ö¤retmen taraf›ndan üstünde durulmas› gereken yetenekler ö¤rencinin, gözlem, düflünme, hayalden canland›rma yetenekleri ile haf›za kuvveti, dili, imla ve yaz› kurallar›n›, noktalama iflaretlerini kullanmada baflar› derecesi, ifadesindeki sadelik ve samimiliktir” ifadeleri ö¤retmene yap›lacak yazma etkinliklerinde yol gösterici özelliktedir. 1949 program›n›n yazma becerisine yönelik ileri sürdü¤ü önemli bir yenilik ise program›n sonunda yer alan yaz› uygulamalar›na iliflkin görsel k›s›mlard›r. Bu k›s›mlarda yaz› dersinde kullan›lacak araç ve gereçler tan›t›lm›fl, temel harfler ile bitiflik dik yaz›n›n örnekleri verilmifl, e¤ik el yaz›s›nda bitiflimler gösterilerek dekoratif ya- Hasan Ba¤c› • 301 z›lar ile reklam yaz›lar›ndan örnekler verilmifl ve ayr›ca klasik yaz› türü de program›n sonunda örneklendirilmifltir. 1962 Ortaokul Türkçe Program› bir önceki program›n gözden geçirilerek yeniden bas›lm›fl fleklinden ibarettir. Gerek yazma becerisi gerekse di¤er dil becerileri alan›nda bu programda gene ayn› bafll›klar alt›nda söylenenler tekrarlanmaktad›r. ‹fade farkl›l›¤› haricinde 1949 ile 1962 programlar› aras›nda herhangi bir de¤ifliklik bulunmamaktad›r. 1981 ‹lkö¤retim Okullar› Türkçe E¤itim Program› daha önce yay›nlanan programlara göre daha planl› ve daha derli toplu görünmektedir. 1981 program›nda öncelikle Anlama ve Anlatma bafll›klar› alt›nda dinleme, okuma, konuflma ve yazma becerilerini gelifltirmeye yönelik hedeflere yer verilir. Bu bölümlerde her s›n›f için özel amaçlar ve kazand›r›lacak davran›fllar aç›klanm›flt›r. Bunlar› takip eden dil bilgisi ve Atatürkçülük konular›nda da benzer bir düzenlemeyle bölümler oluflturulmufltur(Özbay, 2006: 63). 1981 program›nda “Yöntem”, “Araç ve Gereçler”, “Ölçme ve De¤erlendirme” bölümleri ilk defa yer almaktad›r. Program›n yöntem bafll›¤›n› tafl›yan bölümünde Türkçe dersinin içeri¤ine ve ifllenifline iliflkin bir tak›m aç›klamalar yap›lm›fl, araç ve gereçler bafll›¤› adl› bölümde ise Türkçe dersinde kullan›labilecek baz› (ders kitab›, sözlük, ansiklopedi vb.) araç ve gereçler s›ralanm›flt›r. Program›n di¤er programlardan ay›ran bir baflka bölümü ise ölçme de¤erlendirme bölümüdür. Bu bölümde ilk olarak her beceri için farkl› ölçme metotlar›ndan bahsedilirken, yaz›l› anlat›mda ö¤rencilerin yaz›lar›nda flu ö¤elerin aranmas› gerekti¤i istenmektedir: a) Duygu, düflünce ve tasar›lar›; b) Olaya bak›fl aç›s› (konuyu, amaçlar›na göre, olay, düflünceler, sebep-sonuç iliflkileri, duygular vb. de¤iflik aç›lardan ele almak); c) Olaylar, gözlemler, izlenimler, d) Plan ve anlam bütünlü¤ü, e) Anlat›mda tabilik, duruluk, f) Dilde do¤ruluk, uygun kelimelerin seçilmesi, yerinde kullan›lmas›, cümle kuruluflunda do¤ruluk, g) Yaz›m ve noktalama iflaretleri, h) Yaz›n›n sayfaya iyi yerlefltirilmesi (Temizyürek ve Balc›, 2006: 402) 1981 program› içerisinde haftal›k befl saatlik Türkçe dersinin bir saati yazma dersine ayr›lm›fl ve bu derste ö¤rencilerin; düzgün, okunakl›, temiz ve seri yazma becerisi kazanmalar› hedeflenmektedir. (MEB, 1981: 45) Bu program bu özelli¤iyle de 302 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe bir ilktir. Yaz› dersi ö¤retim program›n›n “Yaz› yazmaya haz›rbulunuflluluk” bafll›¤› alt›ndaki bölümünde yaz› yazman›n fiziksel unsurlar› hakk›nda gerekli aç›klamalar yap›larak, oturma fleklinden, kalemin elde tutulma pozisyonuna kadar birçok noktada bilgiler verilmifltir. Bunlara ek olarak yaz› yazarken kullan›lacak araç ve gereçler (yaz› defterleri ve k⤛tlar›, kil, plastilin, fasulye, plastik çöpler, klavuz karton, yaz› k⤛t ve kartonlar›, al›flt›rma kitaplar›, küçük ve büyük fifller, küçük ve büyük harfler tablosu, yaz› kalemleri, boya kalemleri, dolam kalem, kalemt›rafllar, kalem uçlar›, yaz› mürekkepleri vb.) tek tek aç›klan›p, program›n sonunda görsel ö¤elerle örneklenmifltir. Yaz› ö¤retiminde izlenilecek olan s›ra ise bu programda 6, 7 ve 8. S›n›flar için ayr› ayr› özel amaçlar ve davran›fllar bafll›klar› alt›nda düzenlenmifl olup “genel amaçlar” bölümü ise bütün s›n›flar için ortakt›r: 1. Kural›na uygun biçimde oturarak, temiz ve düzgün yaz› yazma al›flkanl›¤› kazanabilme. 2. Yaz› araç ve gereçlerini tan›yabilme. 3. Yaz› araç ve gereçlerini temiz ve ekonomik kullanabilme. 4. Kural›na uygun olarak okunakl›, ifllek, güzel ve h›zl› bitiflik e¤ik yaz› yazabilme. 5. Kural›na uygun imza atabilme. 6. ‹mla ve noktalama iflaretlerini kural›na uygun olarak yazma becerisi. 7. Rakamlar› ve matematik iflaretlerini kural›na uygun olarak yazabilme. 8. Dekoratif yazabilme. 9. Yaz› sanat›na ve eserlerine karfl› duyarl› olabilme. 10. Elefltiriye aç›k olabilme (Temizyürek ve Balc›, 2006: 410) Yine yaz› dersi ö¤retim program›nda örnek bir yaz› dersinin ifllenifl sürecinin verilmesi bu program›n di¤er programlardan üstünlü¤ünü ortaya koymaktad›r. Programda verilen ders ifllenifl örne¤inde; dersin ad›, s›n›f›, konunun ad›, ö¤retme ve ö¤renme yöntemi gibi bilgiler yer al›rken, bir ders; “davran›fllar”, “ö¤renme / ö¤retme etkinlikleri”, “ölçme” ve “de¤erlendirme” olmak üzere dört aflamada planlanm›flt›r. Ayr›ca program›n sonunda “‹lkö¤retim 8. S›n›f Türkçe (Yaz›) Dersi Program› Belirtke Tablosu” da yer almaktad›r. Dersin iflleniflini anlatan bölümün ilk olmas› aç›s›ndan önemli bulmam›z sebebiyle bu örne¤i bildirimize koyuyoruz: “Dersin ad›: Yaz› S›n›f: 8 Konunun ad›: Kesik Uçla Bitiflik E¤ik Yaz› Çal›flmalar› Hasan Ba¤c› • 303 Süre: 40 dk. Ö¤retme ve Ö¤renme Yöntemi: Anlat›m, gösterip yapt›rma Kaynak Kitaplar: … Araç ve Gereçler: Yaz› k⤛t ve kartonlar›, kesik ve tablal› uçlar, mürekkep, yaz› örnekler AMAÇ 1: Kesik uçlarla bitiflik e¤ik yaz› yazma becerisi. DAVRANIfiLAR 1. Bitiflik e¤ik yaz› ile yazaca¤› konuyu seçme. 2. Kullanaca¤› ince kesik ucun Z tipini ve kal›nl›¤›n› seçme. 3. Seçti¤i konuyu ince kesik uçlarla bitiflik e¤ik yaz› ile yazma. Ö⁄RENME / Ö⁄RETME ETK‹NL‹KLER‹ Ö¤retmen, s›n›fa getirdi¤i kesik uçlarla ve bitiflik e¤ik yaz› ile yaz›lm›fl yaz› örneklerini yaz› tahtas›na / panoya asarak ö¤rencilerin dikkatini çeker. Yaz› örneklerinde ifllenen konular üzerinde aç›klamalar yapar. Yaz›lacak yaz› türü ve konu metni belirlenir. Yaz› kullan›lacak ince kesik ucun tipi ve kal›nl›¤› belirtilir. Ö¤retmenin rehberli¤inde, uçlar kalem sap›na tak›l›r ve damlal›kla mürekkep konur. Belirlenen konu metni, ince kesik uçlarla bitiflik e¤ik yaz› karakterinde yaz›l›r. Ö¤retmen, s›ra aralar›nda dolaflarak rehberlik yapar. Yap›lan yanl›fll›klar uyar›da bulunur. Yanl›fll›klar› düzeltecek pekifltirici çal›flmalar yapt›r›r. Ders bitiminde do¤ru, düzgün ve güzel çal›flmalar s›n›f panosuna as›l›r. ÖRNEK ÖLÇME SORULARI Ö¤rencilerin, kesik uçla yapt›klar› bitiflik e¤ik yaz› çal›flmalar› an›ndaki tutum ve davran›fllar› gözlenir. DE⁄ERLEND‹RME Ö¤retmen, ölçme sorular›na göre ö¤rencilerin baflar›lar› hakk›nda sonuca ulafl›r.” 2005 ‹lkö¤retim Türkçe Dersi Ö¤retim Program› daha önceki programlar›n aksine “yap›land›rmac›” e¤itim anlay›fl›n› esas alarak, ö¤renci merkezli bir ders ifllenifl sürecini ileri süren en son programd›r. Bu program›n temel yaklafl›m›: “…ö¤renme sürecinde ö¤rencinin birikim ve deneyimlerinden hareketle sorunlara çözümler üretmesini, ö¤renme- ö¤retme etkinliklerinde ö¤rencinin geliflim düzeyinin dikkate al›nmas›n›, dolay›s›yla de¤erlendirmede ö¤retim sürecindeki geliflimin de önemli oldu- 304 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ¤u benimsenmifltir. Bu yaklafl›m›n temel hedefi, ö¤rencinin ö¤retmen rehberli¤inde; etkili iletiflim kurmas›, grup çal›flmalar›na kat›lmas›, ö¤rendiklerini aflamal› bir biçimde infla etmesidir. Türkçe ö¤retiminin daha verimli olabilmesi için, ö¤rencinin derse etkin olarak kat›lmas›n›n sa¤lanmas›, motivasyonunun sürekli olarak desteklenmesi gerekir.” (MEB, 2005: 3) cümlelerinde ortaya konulmufltur. Program›n, “genel amaçlar, temel beceriler, temel dil becerileri ile dil bilgisi ve bu becerilere yönelik belirlenmifl kazan›mlar, etkinlik örnekleri ile aç›klamalar›n” oluflturdu¤u yap›sal bir bütünlük görüntüsü vermektedir. Programda dil becerileri ifadesi yerine ö¤renme alan› terimi kullan›lm›flt›r. 2005 program›nda, ö¤renme alanlar›n›n birbirleriyle iliflkilendirilerek bir bütün içerisinde ele al›nd›¤› görülmektedir. Programda ö¤renme alanlar› bafll›¤› alt›nda her dört beceri için ayr› ayr› aç›klamalar yap›lm›flt›r. Program›n yazma ö¤renme alan›nda yazma becerisinin amac› “…ö¤rencilerin duygu, düflünce, hayal, tasar› ve izlenimlerini dilin imkânlar›ndan yararlanarak ve yaz›l› anlat›m kurallar›na uygun flekilde anlatmalar›, yazmay› kendini ifade etmede bir al›flkanl›¤a dönüfltürmeleri ve yazma yetene¤i olanlar›n bu becerilerini gelifltirmeleri amaçlanmaktad›r.” ifadeleriyle aç›klanmaktad›r. Yazma becerisi programda befl amaç alt›nda k›rk tane kazan›m s›ralanarak yazma becerisinin gelifltirilmesi üzerinde durulmufltur. 6, 7 ve 8. S›n›flar için ortak olarak tespit edilen yazma amaçlar› ise flunlard›r: 1. Yazma kurallar›n› uygulama 2. Planl› yazma 3. Farkl› türlerde metinler yazma 4. Kendi yazd›klar›n› de¤erlendirme 5. Kendini yaz›l› olarak ifade etme al›flkanl›¤› kazanma Etkinlik temelli bir program olan, 2005 program›nda yazma becerisi içinde ö¤retmene yol göstermesi bak›m›ndan birçok etkinlik örne¤i verilmifltir. Ö¤rencilerin yazma becerilerindeki geliflim düzeyini belirleyebilmek için programda, ölçme de¤erlendirme bölümü de bulunmaktad›r. 2005 program›n›n daha önceki programlardan ayr›lan bir yönü de ölçme de¤erlendirme sürecine ö¤rencilerinde dâhil edilmifl olmas›d›r. Ö¤renciler hem kendisinin hem de arkadafllar›n›n di¤er dil becerilerindeki geliflmelerini de¤erlendirdi¤i gibi, yazma becerisindeki de¤erlendirme sürecine kat›lmaktad›r. Bu uygulama ö¤rencinin elefltirme ve yorumlama becerilerinin geliflmesine yard›mc› olacakt›r. Program yap›lacak ölçme ve de¤erlendirmenin daha objektif olmas› için, ö¤retmen ve ö¤renciler için haz›rlanm›fl “yaz›l› anlat›m de¤erlendirme formunu” da sunmaktad›r. Hasan Ba¤c› • 305 2005 program›, 2004 y›l›nda 1 ve 5. S›n›flar için yürürlü¤e girmifl olan ‹lkö¤retim birinci kademe Türkçe dersi program›n›n devam› niteli¤inde oldu¤undan, Türkçe dersinde yap›lacak olan yazma becerisini gelifltirmeye yönelik etkinlik örneklerinde, ö¤rencilerden bitiflik e¤ik yaz›y› ifllek ve güzel kullanmalar›n› istemektedir. Program bu yönüyle farkl›l›k gösterir. Yap›land›rmac› yaklafl›ma göre haz›rlanan 2005 program›nda, ö¤retmenlerin ders gereci olarak ö¤retmen k›lavuz kitab›n›, ö¤rencilerin ise ders kitab› ile çal›flma kitab›n› kullanmalar› tavsiye edilmektedir. Yazma becerisi için ö¤rencilerin etkinliklerini çal›flma kitaplar› üzerinden yap›yor olmas›, bu program›n göze çarpan bir baflka farkl› yönüdür. 2. Konuflma Becerisi 1924 Lise Birinci Devre Müfredat Program›’nda konuflma becerisine yönelik olarak “‹nflad” dersleri bulunmaktad›r. ‹nflad dersleri asl›nda konuflma becerisini gelifltirmekten ziyade metin ezberleme ve okumaya yönelik etkinlikleri kapsayan derslerdir. Bu yüzden bu dersler ö¤rencinin konuflma yeterli¤inin geliflmesine katk› sa¤lamada yetersiz kalmaktad›r. Programda bu derslerin ilk iki s›n›fta bulunmas› fakat üçüncü s›n›fta kald›r›lm›fl olmas› da bir eksiklik olarak görülebilir. 1924 program›nda bu derslerin nas›l ifllenece¤ine yönelik flu ifadeler yer almaktad›r: “‹nflad dersinde 5-10 beyitlik ufak fliirler, muntazam bir deftere yazd›ktan sonra ezberletilir; manzumenin manas›na, ahengine göre nümayiflsiz tabii bir ifade ile okutulmal›d›r. ‹nflad olunacak fliirlerin k›raat kitab›ndan intihap edilmeye münhas›r kalmas› muallimin serbestîsine mani olur. Talebenin zekâs›, hassasiyeti ve hayali ile mütenasip parçalar›n hariçten bulunup ezberletilmesine müsaade edilmelidir.” 1929 Orta Mektep Türkçe Program›’nda dil becerilerine bir bütün olarak bak›lmas› gerekti¤i vurgulanmaktad›r. Program›n giriflinde Türkçe dersinin amaçlar›n›n s›ralanm›fl olmas› olumlu bir geliflme olarak görülebilir. Programda s›ralanm›fl amaçlar dikkate al›nd›¤›nda Özbay’›n (2006: 56) da ifade etti¤i gibi Türkçe dersinin bilgiden çok uygulamaya dayal› oldu¤u, yazma kadar konuflma becerisinin de gelifltirilmesi gerekti¤i, ifade düzgünlü¤ünün sadece Türkçe derslerinde de¤il bütün derslerde ö¤retmenler taraf›ndan dikkat edilmesi gereken bir konu oldu¤u öne ç›kan de¤erlendirmelerdir. Programda belirtilen Türkçe derslerinin bafll›ca gayeleri k›sm›nda “Talebeyi meram›n› a¤z›ndan ifadeye al›flt›rmak” cümlesi dikkate de¤er olup bu amaçtan ne kastedildi¤i ise flu flekilde aç›klanmaktad›r: 306 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe A. Sorulan bir suale vaz›h, k›sa ve do¤ru cevap vermek. B. Muhtelif mevzular üzerinde söz söylemek üzere eline geçen maddeleri tasnif ve tertip edebilmek. C. Evvelce tasnif ve tertip etti¤i maddeleri vekarl› ve tesirli bir tarz ile s›n›fta, bir zümreye a¤›zdan söylemek. D. Bahsolunan mevzudan ayr›lmamak ve baflkalar› hakk›nda nezaketsizlikte bulunmamak flartile bir münakafla ifltirak etmek ve icab›nda bir mesele hakk›nda bilgisini ve fikrini ileri sürmek. E. Baflkalar›n› idare ve onlara rehberlik edebilecek surette liderlik kabiliyetine haiz olan ve kendisinden bu kabiliyetin inkiflaf› ümit edilen talebeye bir zümreye hitap etme veya umumi bir içtimai idare eyleme itiyad› vermek. F. Bir parçay›, muharririn düflünce ve ruhunu karfl›s›ndakilere nakil edecek surette cehren okumak itiyatlar›n› vermek demektir. A¤›zdan ifade derken talebenin kelimelerin tabii, vaz›h ve do¤ru bir flekilde ç›karmas›, sesin edas›na iyi flekil vermesi, söz söylerken kendini dinleyenlerde bir alaka, fikir ve duygu husule getirmesi için samimi bir arzu duymas› laz›md›r. Yukar›da ki ifadelerden anlafl›laca¤› üzere konuflma e¤itimi çal›flmalar› neticesinde, ö¤rencide kazand›r›lmas› istenilen beceriler, gayet aç›k bir flekilde s›ralanm›flt›r. Ayr›ca programda, ö¤rencilerin maksatlar›n› temiz bir Türkçe ile ifade etmeleri istenerek halk dilinde karfl›l›¤› olan Türkçe kelimler varken yabanc› kelimelerin kullan›lmamas› istenilmektedir. Bu da kanaatimizce dönemin dil politikas› olan “dilde sadeleflme” çal›flmalar›n›n Türkçe ö¤retimi program›na yans›mas›d›r. Çünkü daha önce haz›rlan›fl olan ö¤retim program›nda böyle bir ifadeye rastlan›lmam›flt›r. 1931-1932 Ders Senesi Tadilat› Türkçe Program›’n›n bir önceki ö¤retim program› olan 1929 program› ile gramer konular› hariç tamamen ayn› oldu¤unu daha önce zikretmifltik. Bu ö¤retim program›nda konuflma becerisi bak›m›ndan bir önceki programa nazaran farkl› bir uygulama görülmemektedir. 1938 Ortaokul Türkçe Program› da yap›lan son tadilat›n yeniden düzenlenerek, dil bilgisi konular›n›n ç›kar›lm›fl fleklidir. Önceki iki programda yer alan ifadeler burada tekrarlanm›flt›r. 1949 Ortaokul Türkçe Program› incelendi¤inde konuflma e¤itiminin bugünkü manas›yla bir beceri e¤itimi haline geldi¤i söylenebilir. Özbay’›n (2006: 61) da tespit etti¤i gibi önceki programlarda sadece yüksek sesle okuma ve ezberleme çal›flmalar› olan “inflad” çal›flmalar› bu programda konuflma e¤itimini de içine alacak flekilde geniflletilir. Hasan Ba¤c› • 307 Program›n “Sözlü ifade” k›sm›nda ise konuflma becerisini gelifltirecek teknik ve yöntemlerden (karfl›l›kl› konuflma, anlatma, münakafla, dramatizasyon vb.) ilk defa söz edilmifltir. Sözlü ifadeye ayr› bir ders saatinin ayr›lmad›¤› programda bu becerinin dersin ifllenifli esnas›nda, ö¤retmenin yarataca¤› türlü f›rsatlar ve etkinlikler çerçevesinde gelifltirilmesi gerekti¤i vurgulanm›flt›r. Bunlar›n ard›ndan ortaokul ö¤rencisinde aranacak olan sözlü ifade yetenekleri de, daha önce yay›nlanan programlar›n farkl› kelimelerle tekrarlanmas›ndan ibarettir. Di¤er programlardan farkl› olarak, bu programda “‹nflad” derslerinin amaçlar› iki madde halinde flu flekilde verilmifl ve devam›nda bu amaçlarla ilgili birtak›m aç›klamalar yap›lm›flt›r: “Amaçlar 1. Sanat de¤eri tafl›yan yaz›lardan ö¤rencinin ana dili sevgisini artt›rma hususunda faydalanmak ve kendisinde bir sanat heyecan› yaratmak, 2. Ö¤renciyi bir kalabal›k karfl›s›nda konuflma ve baflar› kazanma heyecan›na al›flt›rarak onda nefsine karfl› itimat hislerini do¤urmak ve beslemek” (MEB, 1949: 68) 1962 Ortaokul Türkçe Program›’n›n 1949 program›n›n gözden geçirilmifl flekli oldu¤unu daha önce belirtmifltik. Bu programda konuflma becerisinin ifllenifli ve içeri¤i bak›m›ndan bir önceki programa nazaran her hangi bir farkl›l›k bulunmamaktad›r. 1981 ‹lkö¤retim Okullar› Türkçe E¤itimi Program› konuflma becerisi yönüyle inceledi¤inde ilk olarak göze çarpan nokta, konuflma becerisinin anlama çal›flmalar› bafll›¤› alt›da ele al›nm›fl olmas› ve ö¤rencilerin konuflma becerilerinin gelifltirmesine yönelik hedeflere yer verilmesidir. Programda ö¤rencilere sözlü ifade bak›m›ndan kazand›r›lacak olan bilgi, beceri ve al›flkanl›klar 6, 7 ve 8. s›n›flar için ayr› ayr› belirlenerek s›ralanm›flt›r. Bu yaklafl›m program aç›s›ndan öne ç›kan olumlu bir özelliktir. Programda 6. s›n›flar için 13 sözlü ifade becerisi, 7. s›n›flar için 16 sözlü ifade becerisi, 8. s›n›flar için 18 sözlü ifade becerisi belirlenmifl ve tan›mlanm›flt›r. Daha sonra programda “Okuma Parçalar› Üzerinde Çal›flmalar” bölümünde dersin ifllenifli esnas›nda dört temel dil becerisinin edinimine iliflkin süreçlerin anlat›ld›¤› aç›klamalar (haz›rl›k çal›flmalar›, metnin okunmas›, metnin incelenmesi, metnin incelenmesinde kelime çal›flmalar›, metnin çözümlemesinde sorular vb.) yer almaktad›r. Bu aç›klamalar aras›nda konuflma becerisine yönelik yap›lacak çal›flmalar ise “Anlat›m Çal›flmalar›” bafll›¤› alt›nda aktar›lm›flt›r. Bu aç›klamalarda hem sözlü hem de yaz›l› anlat›m etkinlikleri için ayr› ders saatinin ayr›lmad›¤› belirtilerek, anlama ve anlatma etkinliklerinin bir arada kaynaflt›r›lm›fl bir flekilde ö¤rencide gelifltiril- 308 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe mesi istenmektedir. Bu yaklafl›m›n temel dil becerilerinin kazand›r›lmas›n›n bir bütün olarak düflünüldü¤ünü göstermesi aç›s›ndan olumlu oldu¤u söylenebilir. Yine ayn› programda dersin ifllenifli esnas›nda ö¤rencilerin anlat›m çal›flmalar›na yönlendirilmeleri de istenmektedir. Bu k›s›mda ö¤rencilerin konuflma becerilerinin gelifltirmesine yönelik ö¤retmenin dikkat etmesi gerekti¤i noktalar da “Anlat›mda tabilik, ak›c›l›k, sadelik ve dururluk gibi anlat›m›n ana özellikleri de aranmal›d›r. Sorulara verilen sözlü ve yaz›l› karfl›l›klar›nda anlat›m yanl›fllar› üzerinde durulmal›, dersin ak›fl› bozulmadan, dikkatler da¤›t›lmadan ve yarat›lan en uygun f›rsat ve ortamlarda dilbilgisi, yaz›m ve noktalama kurallar› ezber ve haz›r bilgi biçiminde olmadan, bir araç durumuna getirilmelidir” ifadeleriyle somutlaflt›r›lm›flt›r. Bu yönüyle program ö¤retmenleri yönlendirmekte ve konuflma becerisine yönelik daha düzenli etkinliklerinin yap›lmas›na yard›mc› olmaktad›r. Bu program›n ölçme de¤erlendirme bölümü bulunmas›na ra¤men ö¤rencilerin konuflma becerilerinin ölçülmesine yönelik, ölçme de¤erlendirme ölçütlerinin verilmemifl olmas›, program›n eksik kalan yönünü ortaya koymaktad›r. 2005 ‹lkö¤retim Türkçe Dersi Ö¤retim Program›n›n genel amaçlar›n›n s›raland›¤› bölümde, do¤rudan konuflma becerisine yönelik olarak iki amac›n: ”Duygu, düflünce ve hayallerini sözlü ve yaz›l› olarak etkili ve anlafl›l›r biçimde ifade etmeleri ve Türkçeyi, konuflma ve yazma kurallar›na uygun olarak bilinçli, do¤ru ve özenli kullanmalar›” bulundu¤unu görmekteyiz. Konuflma, sosyal hayatta en çok kulland›¤› dil becerisi olup ayn› zamanda iletifliminin de en önemli unsurudur. ‹nsanlar duygu, düflünce ve hayallerini konuflma vas›tas›yla baflkalar›na aktararak kendilerini ifade ederler. Bu sebeple konuflma bireyler için, bir ömür boyu gerekli bir ö¤renme alan›d›r. Programda, konuflma becerisinin gelifltirilmesiyle; ö¤rencilerin Türkçenin estetik zevkine vararak ve zengin söz varl›¤›ndan faydalanarak kendilerini do¤ru ve rahat ifade edebilmeleri, sosyal hayatta karfl›laflacaklar› sorunlar› konuflarak çözebilmeleri, yorumlay›p de¤erlendirebilmeleri amaçlanmaktad›r. Bu amaçlarla programdaki konuflma etkinlik örneklerinde; birikimlerden, çeflitli görsel ve iflitsel materyallerden yararlanma, düflüncelerini mant›k ak›fl› ve bütünlük içinde sunma, karfl›laflt›rma yapma, sebep-sonuç iliflkisi kurma, s›n›fland›rma, de¤erlendirme, özetleme gibi anlamay› ve zihinsel becerileri gelifltirici çal›flmalara yer verilmifltir. (MEB, 2005: 6) 2005 Türkçe ö¤retim program›nda a¤›rl›¤› %20 oran›nda olan konuflma ö¤renme alan›na yönelik afla¤›da ifade edilen befl amaç alt›nda k›rk iki kazan›m›n s›raland›¤› görülmektedir: Hasan Ba¤c› • 309 1. Konuflma kurallar›n› uygulama 2. Kendini sözlü olarak ifade etme al›flkanl›¤› kazanma 3. Haz›rl›kl› konuflmalar yapma 4. Kendi konuflmas›n› de¤erlendirme 5. Sesini ve beden dilini etkili kullanma Program içeri¤inde di¤er becerilerde oldu¤u gibi konuflma becerisini gelifltirmek için kullan›lacak yöntemler (ikna etme, elefltirel konuflma, tart›flma, kendisini karfl›s›ndakinin yerine koyarak konuflma-empati kurma-, güdümlü konuflma, kelime ve kavram havuzundan seçerek konuflma, serbest konuflma, yarat›c› konuflma, haf›zada tutma tekni¤i) amaç ve uygulama aflamalar›yla verilerek ö¤retmene yard›mc› olmaktad›r. Daha önce ki programlarda görülmeyen bu uygulaman›n 2005 program›nda görülmesi olumlu bir geliflmedir. Program›n etkinlikler bölümünde konuflma becerisinin gelifltirilmesine yönelik olarak 6, 7 ve 8. s›n›flar için haz›rlanm›fl etkinlik örneklerine yer verilmifltir. Di¤er becerilerde oldu¤u gibi konuflma becerinin de¤erlendirilmesi aflamas›nda da, de¤erlendirme sürecine ö¤renciler dâhil edilmifltir. Programda konuflma becerisinin ölçülmesi için “konuflma becerisi de¤erlendirme formu” ile “münazara de¤erlendirme formunun” verilmesi Türkçe ö¤retmenlerine ö¤rencilerini konuflma becerileri yönüyle daha objektif de¤erlendirme imkân› sunmaktad›r. Sonuç Örgün ve yayg›n e¤itim kurumlar›nda bütün derslerin verimli ve sa¤l›kl› yürütülebilmesi için genelde dil e¤itimi özelde Türkçe e¤itim ve ö¤retiminin çok önemli oldu¤u aç›kt›r. Bunun için örgün e¤itim kurumunun ilk ad›m› olan okul öncesi e¤itim y›llar›ndan bafllanarak bütün e¤itim kademelerinde ö¤rencilerin dil becerilerinin birbirine paralel ve birbirini destekler flekilde gelifltirilmesine azami dikkatin gösterilmesi flartt›r. Örgün e¤itim öncesi dönemde dil becerileri gelifligüzel bir flekilde geliflen ö¤rencilere okul öncesi e¤itimiyle birlikte daha sistemli ve daha planl› dil geliflim programlar› uygulan›r. Dil e¤itiminin yap›ld›¤› Türkçe derslerinde uygulanan bu programlar, cumhuriyetin ilan›ndan bugüne kadar hem birinci kademe hem de ikinci kademe olmak üzere de¤iflik zaman dilimlerinde haz›rlanm›fl ve uygulamaya geçirilmifltir. Yap›lan incelemeler sonucunda cumhuriyet döneminde haz›rlanan Türkçe Programlar›nda bir tak›m eksikliklerin oldu¤u gözlenmifltir. Türkçe dersleri için ha- 310 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe z›rlanan programlar›n e¤itim amaçlar› ile ö¤retim amaçlar› ayr› ayr› iyi belirlenmezse hedefe ulaflmak mümkün olmad›¤› gibi bu programlar›n istenilen seviyeye getirilmesi için her program›n bir öncekinin eksikliklerini tamamlay›c› nitelikte olmas› ve konunun uzmanlar›nca haz›rlanmas› gerekmektedir (Temizyürek ve Balc›, 2006: 461) Cumhuriyetin ilk y›llar›nda haz›rlanm›fl olan Türkçe ö¤retim programlar›na dikkat edilirse bu dönem programlar›nda öncelikle okuma ve yazma becerilerinin yer ald›¤›n›, konuflma ve dinleme becerilerinin ise ikinci planda kald›¤› görünmektedir. Bunun sebebi olarak da 1927 y›l›nda yap›lan harf ink›lâb› ile devam›nda devlet politikas› haline getirilen dilde sadeleflme çal›flmalar›n›n etkisi gösterilebilir. Özellikle harf de¤iflikli¤inden sonra okuryazar oran›n›n oldukça düflmesine dayal› olarak ülke genelinde bir okuma yazma seferberli¤i bafllat›lm›flt›r. Günün ihtiyaçlar›n› karfl›lamak ad›na o dönemde yay›nlanm›fl olan ö¤retim programlar›nda da okuma ve yazma becerisi üzerinde yo¤un olarak durulmufltur. 1924 program›ndan 2005 program›na kadar, Türkçe ö¤retim programlar›nda önemli geliflmeler meydana gelmifltir. Kendinden önceki programlar›n bir tekrar› olan 1931 ve 1962 programlar› istisna tutuluyorsa, genel itibariyle Türkçe ö¤retim programlar›n›n birbirinin eksiklerini tamamlayarak olufltu¤unu ifade edebiliriz. Türkçe dersi ö¤retim programlar›ndaki en köklü de¤ifliklikler 1981 program› ile olmufltur. ‹lk defa bu programda dört temel dil becerisi anlay›fl›n›n geliflti¤ini aç›k olarak görebilmekteyiz. Ayr›ca ö¤retim program› içerisinde “yöntem, araç ve gereç, ölçme-de¤erlendirme” bölümlerinin müstakil olarak oluflturulmas› yine 1981 program› ile ifllerlik kazanm›flt›r. Program›n “Yöntem” bölümünde bir dersin ifllenifl süreci aç›klanarak ö¤retmenlere yol gösterilir. Yine ayn› program içerisinde ders ifllenifl örneklerinin verilmesi de dikkat çekicidir. 1981 program›nda yaz› dersleri için ayr› bir bölüm oluflturularak yazma becerisi üzerinde etrafl›ca durulur. Ölçme ve de¤erlendirme k›sm›nda Türkçe dersinin ölçülmesine iliflkin bir çerçeve çizilir ancak dört temel dil becerisinin ölçülmesi ancak 2005 program› ile mümkün olacakt›r. 2005 program› ise “yap›land›rmac›” e¤itim anlay›fl›yla haz›rlanm›fl, ö¤renciyi aktif k›lan ve merkeze alan etkinlik temelli bir programd›r. Bu programda dört temel dil becerisinin derste ifllenecek olan etkinlikler arac›l›¤›yla gelifltirilmesi ön görülür. Bu son program dil bilgisi ö¤renme alan›na iliflkin amaç ve kazan›mlar vermesi bak›m›ndan bir ilktir. Program içerisinde derste kullan›lacak olan metinler ile materyallerin özellikleri kesin hatlarla belirlenir ve dört temel dil becerisi ö¤renme alan› ismiyle ele al›n›r. 2005 program› Türkçe dersinin ölçülmesine yönelik baz› yenilikler de getirir. Programda ö¤renme alanlar›n›n ayr› ayr› ölçülmesine yönelik form- Hasan Ba¤c› • 311 lar ve tutum ölçekleri bulunmaktad›r. Ayr›ca ö¤retmenin her ders sonunda ölçme yapmas›n›n gerekti¤i 2005 program›nda vurgulan›r. Yap›lan incelemeler sonunda Özbay ve Melanl›o¤lu’nun da ifade etti¤i gibi bat›da söylendi¤i gibi Türkiye’de de dinlemenin “ihmal edilen bir beceri” oldu¤u görülmüfltür. 1968 y›l›ndaki programla bu becerinin, Türkçe e¤itim ve ö¤retimi içinde düflünüldü¤ü; dinlemenin öneminin k›smen anlafl›lmas›na ra¤men di¤er beceriler göz önüne al›nd›¤›nda hâlen arka planda kald›¤› sonucuna ulafl›lm›flt›r. Türkçe dersi için haz›rlanm›fl ilk programdan son programa kadar haz›rlanm›fl her programda “okuma al›flkanl›¤› kazanman›n” önemi üzerinde duruldu¤unu görmekteyiz. Anlama e¤itiminin temelini oluflturan okuma becerisi, sürekli bir zihinsel faaliyeti gerektirir. Kiflinin bilgi, deneyim ve problem çözme becerisi de okudu¤unu anlama becerisini etkileyebilmektedir. Kiflilerin bilgi edinmenin ötesinde sadece e¤lenme ve keyif alma amac›yla da okuma etkinliklerinde bulunmas› (National Reading Panel, 2000: 4-5) programlardaki anlama amac›n›n ötesinde okuma al›flkanl›¤›na vurgu yap›lmas›n› da aç›klamaktad›r. Balc›’n›n (2009: 31) da ifade etti¤i gibi okuma sürecinde “okuma ilgisinin” canl› tutulmas›n›n okumaya iliflkin becerilerin gelifltirilmesinde ve okuma al›flkanl›¤›n›n kazan›lmas›nda önemli oldu¤u bilinmektedir. Metinler aras› okuma gibi nispeten yeni say›labilecek bafll›klar›n son haz›rlanan Türkçe ö¤retim programlar›nda bulunmas› sevindirici bir geliflme olarak alg›lanmal›d›r. Ülkemizde ki düzenli kitap okuma oran›n›n hala düflük seviyelerde seyrediyor olmas›, kuflkusuz bu vurgulaman›n ›srarla yap›lmas›n› da anlaml› k›lmaktad›r. Ö¤retim programlar›, uzmanlarca yap›lan ihtiyaç analizleri neticesinde haz›rland›klar› için, bu vurgunun her programda görülüyor olmas› bir tesadüf de¤ildir. Kaynaklar Balc›, A. (2001). Sosyal Bilimlerde Araflt›rma - Yöntem, Teknik ve ‹lkeler. Ankara: Pegem A Yay›nc›l›k Demirel, Ö. (2005). E¤itim Sözlü¤ü. Ankara: Pegem A Yay›nlar›. Gögüfl, B. (1989). “Anadili Olarak Türkçenin Ö¤retimine Tarihsel Bir Bak›fl”, TDAY Belleten 1970. Ankara: TDK yay›nlar› Kavcar, C vd. (1995). Türkçe Ö¤retimi (S›n›f ve Türkçe Ö¤retmenleri ‹çin). Ankara: Engin Yay›nlar›. Maarif Vekâleti (1924). ‹lk Mekteplerin Müfredat Programlar›. ‹stanbul: Matbaa-i Amire. 312 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Maarif Vekâleti (1926). ‹lk Mekteplerin Müfredat Programlar›. ‹stanbul: Millî Matbaa. Maarif Vekâleti (1936). Yeni ‹lkokul Müfredat Program›. ‹stanbul: Devlet Matbaas›. MEB (1948). ‹lk Okul Program›. ‹stanbul: Millî E¤itim Bas›mevi. MEB (1968). ‹lkokul Program›. ‹stanbul: Millî E¤itim Bas›mevi. MEB (1981). ‹lkö¤retim Okullar› Türkçe E¤itim Program›. ‹stanbul: Millî E¤itim Bas›mevi. MEB (1998). ‹lkö¤retim Okulu Türkçe Dersi Taslak Ö¤retim Program›. Ankara: MEB E¤itimi Araflt›rma ve Gelifltirme Dairesi Baflkanl›¤› MEB (2005). ‹lkö¤retim Türkçe Dersi Ö¤retim Program›. Ankara: Millî E¤itim Bas›mevi. MEB (2006). ‹lkö¤retim Türkçe Dersi (6, 7, 8. S›n›flar) Ö¤retim Program›. Ankara: Millî E¤itim Bakanl›¤› Yay›nlar›. Öncül, R. (2000). E¤itim ve E¤itim Bilimleri Sözlü¤ü. ‹stanbul: Milli E¤itim Bas›mevi Özbay, M. (2006). Türkçe Özel Ö¤retim Yöntemleri I. Ankara: Öncü Kitap. Özbay, M. (2010). “Türkçe Ö¤retiminde ‹hmal Edilmifl Bir Alan: Dinleme E¤itimi”. Türkçe Ö¤retimi Yaz›lar›. s. 191-201. Ankara: Öncü Kitap. Temizyürek F. ve Balc›, A. (2006). Cumhuriyet Dönemi ‹lkö¤retim Okullar› Türkçe Programlar›. Ankara: Nobel Yay›nlar›. Türkçe Sözlük (2005). 10. Bask›. Ankara: Türk Dil Kurumu Yay›nlar›. Ö¤retici ve Ö¤renici Anketleri Ifl›¤›nda Türkçe Ö¤renen Yabanc›lara Sosyokültürel Unsurlar›n S›n›f ‹çinde Ö¤retimi Mustafa Çetin* Yabanc›lara Türkçe ö¤retimi sahas› son y›llarda hak etti¤i önemi kazanma yönünde önemli ad›mlar atm›fl durumdad›r. Sahan›n genel çerçevesinin kabulünün ard›ndan daha alt konulara temas eden çal›flmalar da a¤›rl›k kazanmaya bafllam›flt›r. Dil ö¤retim yöntemleri ve yaklafl›mlar› aras›nda baz›lar› “Dil hakk›nda ö¤retme, dili ö¤ret” gibi kurallarla bir anlamda dili, sosyal hayattan soyutlama, kendi bafl›na bir olgu olarak alg›lama düflüncesindedir. Gerçekten de dil kendi bafl›na bir olgudur ama sosyal çerçevenin d›fl›na tafl›nmas›, bir anlamda soyutlanmas› dilin do¤as› gere¤i imkans›zd›r. ‹letiflimin temel unsuru olan dile, ö¤renilen ya da ö¤retilen dil olarak bak›ld›¤›nda, dilin ait oldu¤u toplumun bir aynas› oldu¤u ortaya ç›kar. Bu ayna içinde bar›nd›rd›klar›yla ait oldu¤u toplumu temsil eder, onu etkiler ve ondan etkilenir. (Bar›n, 2008: 61) ‹flte dil ö¤renenler taraf›ndan s›kl›kla sorulan “Niçin?” sorusunun sebebi budur. Cevap da ço¤unlukla “Çünkü” ile bafllayan bir cümle yerine, “Bu böyle” fleklinde bir aç›klamayla karfl›l›k bulur. Sadece bu durum bile dilin kendine hasl›¤›n›n, ait oldu¤u topluma ba¤l›l›¤›n›n ifadesi durumundad›r. * Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çetin, ‹pek Üniverstesi, Ankara. [email protected] 314 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Sosyokültürel Unsurlar›n S›n›f ‹çinde Ö¤retimine Dair Sorunlar S›n›f içinde sosyokültürel unsurlar›n ö¤retimi bir do¤al yolla, ikincisi de yapay yolla olabilmektedir. Bu çal›flmada “Do¤al yol” denildi¤inde ders içi iflleyifl esnas›nda kendili¤inden ortaya ç›kan durumlardan söz ediliyor. Yani ö¤rencinin bir metin veya bir cümlede gördü¤ü bir unsura iliflkin sorusu ya da ilgisine ba¤l› ortaya ç›kan durumlard›r. Buna örnek olarak içinde, “23 Nisan” geçen bir cümleyle ilgili ö¤rencilerin sorusu, bu konuda aç›klama yap›lmas› ve duruma göre di¤er milli bayramlara temas edilmesi gibi. (Çetin, 1999: 16) Ya da ö¤reticinin “Bizim beyle konuflay›m.” gibi bir cümleden yola ç›karak, ö¤renicilerin muhtemel yanl›fl anlamalar›n› önlemek amac›yla sözü geçen cümlede yer alan “Bizim” kavram›n›n çok efllili¤e iflaret etmedi¤ini aç›klamas› gibi. (Çetin, 1999: 47) Burada verilen her iki örnek ö¤retici taraf›ndan gerek duyulmas› ya da ö¤renici taraf›ndan talep edilmesi fleklinde bir seyir de takip edebilir. “Yapay yol” örne¤i ise ö¤renciden bir soru gelmedi¤i halde içinde bulunulan duruma dair ö¤retici taraf›ndan bir aç›klama ihtiyac› hissedilmesidir. Ramazan ay›nda bulunulmas› ya da yaklaflmakta olan bir bayram olmas› gibi. Ö¤renici aç›s›ndan bu konuya iliflkin bir “Yapay yol” örne¤i olarak da ö¤rencinin kurdu¤u cümlelerle veya gere¤i olmad›¤› halde ders d›fl› bir konuya iliflkin soru sormas› gösterilebilir. Gerek ö¤renci ç›k›fll› gerekse ö¤retici ç›k›fll› olsun, ders döneminin bafl›nda bu ve benzeri durumlarda s›n›f içinde nas›l hareket edilmesi gerekti¤i konusunda ö¤renici ile konuflulmufl ve ortak bir karara var›lm›fl olmas› gerekmektedir. Bu noktada baz› ö¤renicilerin baz› konularla fazlas›yla ilgilenirken bir k›sm›n›n hiç ilgilenmiyor olmas› durumundan hareket edilmelidir. Ö¤renicilerle ders d›fl› konularda, aç›klamalar›n k›sa ve ya uzun olmas›, aç›klaman›n ders d›fl›na kayd›r›lmas› ya da bu konulara hiç temas edilmemesi gibi konularda paylafl›mda bulunulmas› ve ortak bir karara var›lm›fl olmas› büyük önem arz etmektedir. Çünkü yer yer sosyokültürel unsurlar›n paylafl›m› veya ö¤retimi dersin mühim bir k›sm›n› kaplayabilmekte, baz› ö¤renicilerden de bu hususta flikayetler gelebilmektedir. Ö¤retici, olabilecek en aç›k flekliyle dil ve sosyokültürel unsurlar›n iç içeli¤inden yola ç›karak, konuyu ö¤rencileriyle paylaflmal› ve var›lan ortak karar s›n›rlar› veya çerçevesi içinde kalmaya özen göstermelidir. Ö¤reticinin dikkat etmesi gereken hususlar aras›nda belki de en önemlisi kendisini savunma durumuna düflmüfl hissetmemesi olmal›d›r. Çünkü ö¤reticiye göre do¤al veya s›radan olan bir konu ö¤renicinin odakland›¤› bir konu olabilmektedir. Önyarg›larla da bezenmifl olma ihtimali yüksek bu durumlarda ö¤retici, “Taraf olma” Mustafa Çetin • 315 ya da “Savunmada olma” gibi bir durumla karfl› karfl›ya gelmemeye özen göstermelidir. Bu yüzdendir ki derin aç›klamalar yerine yüzeysel ve genel kabule uygun aç›klamalar yap›lmas› yerinde görünmektedir. Bazen de ö¤renci merkezli sesli veya sessiz tepkinin sebebi, ö¤rencinin yönlendirildi¤ini veya kendisine bir fikir empoze edilmeye çal›fl›ld›¤›n› hissetmifl olmas› durumudur. Ö¤retici ne bu tuza¤a düflmeli ne de tuza¤a düflmeye giden yola girmelidir. Çünkü bir defa yönlendirme veya fikir afl›lama düflüncesi hissedilecek olursa, bu her türlü aç›klamaya yans›makta, her fley bu çerçeveyle de¤erlendirilmeye bafllanmaktad›r. Üzerinde hassasiyetle durulmas› gereken bir di¤er konu da her ö¤reticinin afla¤›da örnekleri s›ralanan sorulara standart cevap ver(e)meyecek olmas›d›r. Bunun beklenmesi de mümkün de¤ildir. Özellikle kurumsal yap›larda dolayl› olarak söylenen ya da hiç dillendirilmeyen ama varl›¤› kabul edilen genel bir kural, bu konulara mümkün oldu¤u kadar temas edilmemesi gerekti¤idir. Ayd›nlat›lamayan husus ise, bu sorular›n kuruma de¤il, s›n›fta ö¤reticiye yöneltiliyor olmas›, inisiyatif almas› gereken kiflinin bizzat ö¤retici olmas›d›r. ‹ki Yönlü Kültürel Aktar›ma Dair S›n›f denildi¤inde genelde ö¤reticinin geldi¤i kültürün ifade unsuru dilin ö¤renilmesi amac›yla bir araya gelmifl farkl› kültür ve dile sahip insanlar toplulu¤undan oluflan bir ö¤renici grubundan söz edilmektedir. Bu, do¤al olmayan ama zaman ve idare edilifline de ba¤l› olarak ortak hareket eden bir grubun ortaya ç›kmas› demektir. Bu grubun üyelerinin yeni bir dili ve beraberinde getirdiklerini ö¤renirken, anlafl›l›r bir güdüyle kendi dilini ve kültürünü ölçmeye, de¤erlendirmeye bafllamas› söz konusudur. Bu durumun, ö¤retici taraf›ndan iyi tahlil edilmesi büyük önem arz etmektedir. Ö¤reniciden talep gelmese dahi, ö¤retici sa¤l›kl› bir yönlendirmeyle ö¤renicinin kültürünün varl›¤›n› hissettirmesine izin vermelidir. Tek yönlü bilgi hareketi, bir noktadan sonra, önce verimini daha sonra da de¤erini yitirme durumuyla karfl› karfl›ya kalmaktad›r. S›n›f içi ve s›n›f d›fl› faaliyetlerle ö¤renicinin kültürünü tafl›mas›na ön ayak olunmal›d›r. S›n›f içi faaliyetlere her ö¤renicinin bayramlar› yahut kültürün ait istedi¤i bir konuda sunum yapmas› örnek olarak verilebilir. Sunum Türkçe olarak yap›laca¤›ndan karfl›l›kl› kültür aktar›m› konusunun en güzel örneklerinden biri verilmifl olacakt›r. S›n›f d›fl› faaliyet olarak da bir koridorda yahut uygun bir alanda her ö¤rencinin kendi kültürel unsurlar›n› tafl›d›¤› bir faaliyetten söz edilebilir. Son y›llar- 316 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe da üniversitelerde yayg›nlaflmaya bafllayan “Uluslar aras› gün” organizasyonlar› buna iyi bir örnek teflkil etmektedir. Bu faaliyetler, ö¤renicinin ö¤renmekte oldu¤u dile ve getirdi¤i kültüre sayg› ve ilgi duymas›na, katk› sa¤layacakt›r. Ayn› zamanda ö¤reniciye ve geldi¤i kültüre sayg› duyuldu¤unun da bir göstergesi olacakt›r. Bunun yan› s›ra ö¤reticinin de kendi dilini bir anlamda da kültürünü aktar›rken çok önemli olan ölçüyü ayarlamas›na yard›mc› olacakt›r. Ö¤retici taraf›ndan bilinmesi gereken hususlardan biri de ö¤retilen dilin ve yan› s›ra aktar›lan kültürün ö¤renici taraf›ndan farkl› kaynaklardan da ö¤renildi¤i ve bir anlamda karfl›laflt›rma yap›ld›¤›d›r. ‹letiflimin, ö¤renme ve ö¤retme kaynaklar›n›n bu kadar geliflti¤i bir ça¤da bunun yap›lm›yor olmas›n› beklemek yanl›fl olacakt›r. S›n›f›, karfl›l›kl› bilgi aktarma ortam› gibi alg›lamak yerinde ve do¤ru olacakt›r. “Hedef dil” olarak da adland›rabilece¤imiz ö¤retilen dil, ö¤renicinin dili ve kültürünü yok sayan bir seyirle yans›t›lmamal›, “Sayg›”, “Denge”, “Ölçü” gibi de¤erlere azami önem verilmelidir. Sosyokültürl Unsurlar›n S›n›f ‹çinde Ö¤retimine Dair Anketler Sosyokültürel unsurlar›n s›n›f içinde ö¤retimine yönelik anketlerin muhatab›, yabanc›lara Türkçe ö¤retimi sahas›nda çal›flan faal ö¤reticiler ve Türkçe ö¤renen yabanc›lard›r. Bu ve benzeri konular›n s›n›f içinde veya d›fl›nda ö¤retimine dair teorik anlamda üretilen veya savunulan düflünceler konunun özüne bir hayli uzak kalmaktad›r. ‹lgili konulara iliflkin anketlerde yap›land›r›lm›fl soru tekni¤i kullan›lm›fl, yabanc›lara Türkçe ö¤reten ö¤reticiler d›fl›ndaki kat›l›mc›lar engellenmifl, hedef kitle d›fl›na ç›k›lmam›flt›r. “Do¤ru-yanl›fl, Evet-hay›r”, “Çoktan seçmeli” ve “Likert tipi” sorular yan›nda yoruma dayal› sorular da sorulmufltur. Kapal› uçlu yap›land›r›lm›fl, yönlendirilmifl sorular›n yan›nda aç›k uçlu serbestçe görüfllerin aç›klanmas›na imkan tan›nan sorular da yer almaktad›r. Genel çerçevede demografik ve olgusal sorular s›n›rl› olmufl, tutum sorular›na a¤›rl›k verilmifltir. ‹ki anket de de¤erlendirme güçlükleri bilindi¤i halde a¤›rl›kl› olarak yoruma dayal› haz›rlanm›flt›r. Anketler internet arac›l›¤›yla yürütülmüfl, çok s›n›rl› olarak da yüz yüze görüflme yaklafl›m› uygulanm›flt›r. Ankete kat›lan kifliler belirlenmifl saha çal›flanlar› oldu¤undan, sorular›n karmafl›k olmamas› gerekti¤i fleklindeki genel anket kural›na özellikle uyulmam›flt›r. S›n›rl› bir alanda, genel durumu ve sorunlar› bilinen bir çerçeve- Mustafa Çetin • 317 de çal›fl›ld›¤›ndan sorular›n ve anket sonuçlar›n tahliline dair uzman görüflüne baflvurulmam›fl, ham veriler üzerinden genel bir sonuca ulaflma hedeflenmifltir. Bunun yan›nda sonuçlar›n de¤erlendirilmesinde s›n›rl› say›da saha çal›flan›ndan de¤erlendirme deste¤i al›nm›flt›r. ‹lk olarak yabanc›lara Türkçe ö¤retimi sahas›nda ö¤renciler taraf›ndan sorulan, sosyokültürel anlamdaki sorular üzerinde durmak gerekiyor. Bu sorular›n bir k›sm› anketlerde di¤er ö¤reticilerle de paylafl›lm›fl, onlar›n da benzer sorular› paylaflmalar› istenmifltir. Bu sorular genel hatlar›yla befl grupta toplanabilir: A- Ramazan ay›, oruç, orucun nedenleri ve nas›l tutulaca¤›, oruç tutmad›klar› için onlara tepki olup olmayaca¤›, Ramazan ay›n›n kaç gün sürdü¤ü, Ramazanda su içilip içilmedi¤i, kaç yafl›nda oruca baflland›¤›, gece oruç tutulup tutulmad›¤›, Ramazan Bayram›nda neler yap›ld›¤›, niçin fleker bayram› denildi¤i, vs. Kurban Bayram›, kurban kesiminin nedeni, kurban etinin ne yap›ld›¤›, niçin sokaklarda kurban kesildi¤i, görüntülerin iticili¤i vs. Kandil geceleri, TV’de Mevlit okunmas› ve bunun sebepleri, namaz k›lmak, Cuma namaz›, kaç defa namaz k›l›nd›¤› ve zamanlar›, ezan, ezan›n anlam›, kaç defa ezan okundu¤u, Hac, aflure, dindarl›k, tutuculuk, baflörtüsü, di¤er Müslüman ülkelere bak›fl, laiklik vs. Türkiye’de Noel, Paskalya, yeni y›l kutlamalar›, inanç özgürlü¤ü, vs. B- 19 May›s, 23 Nisan, 29 Ekim tarihleri, kutlamalar ve nedenleri, Atatürk’ün devrimleri, milliyetçilik, demokrasi anlay›fl›, Avrupa kültürüne bak›fl, vs. C- El öpme, akraba iliflkileri, abi kavram› ve kullan›m yerleri, evlilik ve ritüelleri, dü¤ün, niflan ve söz kavramlar›, evlilik öncesi iliflkiler, kad›n erkek eflitli¤i, çok evlilik, aldatma, boflanma vs. D- Türkiye’deki yabanc›lar, yabanc›lar için ifl imkanlar›, az›nl›klar, bölgesel etnik ayr›nt›lar, terör ve nedenleriyle ilgili sorular, TV dizileri, ulafl›m sorunlar›, politik görüfller, afl›r› milliyetçilik, polis, asker vs. E- Dedikodu, yalan, afl›r› kiflisel soru sorma, baz› yerlerde sözlü tacize u¤rama endiflesi, özel hayata müdahale, ›srarc›l›k, erkeklerin birbirini, kad›nlar›n birbirini öpmesi, cinsel özgürlük, toplu tafl›ma araçlar›nda camlar›n kapal› tutulmas›, al›flverifllerde fazla para istenmesi, yüksek hesap ödenmesi, dilenciler, misafirperverlik, yard›mseverlik, Türk yemekleri, tatl›lar vs. Bu sorulara yüzlercesini daha eklemek, yeni soru öbekleri oluflturmak mümkündür. Sadece s›n›rl› örne¤i paylafl›lan bu sorular bile merak edilen hususlar›n ne kadar fazla oldu¤unu göstermesi aç›s›ndan önemlidir. Ayr›ca anlafl›lan bir husus da, bu kadar konu ve daha fazlas›n›n ders içinde paylafl›lmas› ve uzun uzun anlat›lmas›n›n imkans›z denilecek kadar zor olaca¤›d›r. 318 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Sosyokültürel unsurlar›n s›n›f içinde nas›l ifllenmesi gerekti¤i yönündeki ankette ö¤rencilere ‹ngilizce olarak sorulan sorular flu flekilde s›ralanabilir: A- Türkçe ö¤retmeninize kültürel sorular sormay› istiyor musunuz? B- Sosyokültürel tecrübelerinizi Türklerle, arkadafllar›n›zla ve Türkçe ö¤retmeninizle paylaflmay› istiyor musunuz? C- S›n›fta Türkçe ö¤renirken efl zamanl› olarak sosyokültürel konular› da ö¤renmeyi istiyor musunuz? D- Türkçe ö¤retmeninize sosyokültürel konularla ilgili bir soru sordu¤unuzda cevab›n› hemen o anda m› veya ders d›fl›nda m› almay› istiyorsunuz? E- Gere¤i olmad›¤› halde ö¤retmeninizin sosyokültürel konularda aç›klama yapmas› hakk›nda ne düflünüyorsunuz? Bu sizi rahats›z ediyor mu? F- Ö¤retmeniniz gerekli oldu¤u için sosyokültürel bir konuda aç›klama yapt›¤›nda, bunu nas›l yorumluyorsunuz? G- Kitaptaki bir metne ba¤l› olarak ö¤retmeniniz sosyokültürel konulara temas eden bir aç›klama yapt›¤›nda bütün ayr›nt›lar› ö¤renmeyi veya genel bilgilendirmeyi mi yeterli buluyorsunuz? H- Bazen sosyokültürel unsurlar›n aç›klamas› çok uzun sürebilir. Bu sizce kabul edilebilir bir fley midir? I- Normal flartlar alt›nda ö¤retmeninizin sosyokültürel konulardaki aç›klamalar›n› yeterli bulur musunuz veya kendiniz ayr›ca araflt›rmay› da tercih eder misiniz? J- Sosyokültürel unsurlar› ö¤renmek için hangi kaynaklar› kullan›rs›n›z? K- Sosyokültürel unsurlar› ö¤renmeden, dili tek bafl›na ö¤renmek sizce bu dilin konufluldu¤u toplumu anlamaya yeterli midir? Bu sorular, ö¤renicilere ö¤renim gördükleri süre içinde veya ilgili süreci tamamlad›ktan sonra sorulmufltur. Bu flekilde ö¤renicilerden ilgili konulara dair, yaflad›klar› süreci de¤erlendirmeleri ve geçirdikleri süreci elefltirmeleri veya yorum yapmalar› istenmifltir. Anket De¤erlendirmeleri “Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Sosyokültürel Unsurlar›n Ö¤retimi” Anketi ve De¤erlendirmesi “Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Sosyokültürel Unsurlar›n Ö¤retimi” ad›n› tafl›yan birinci anket, (http://www.turkofoni.org/://newpage-3) yabanc›lara Türkçe ö¤retimi sahas›nda faal olarak çal›flan ö¤reticilerle yap›lm›flt›r. Ankette sorulan sorularda seçenekler s›ralanmam›fl, kat›l›mc› uzun ve yoruma dayal› cevap vermeye Mustafa Çetin • 319 yönlendirilmifltir. Anket konu hakk›nda genel bilgi verecek düzeyde baflar›l› olmufltur. Kat›l›m›n s›n›rl› olmas›na ba¤l› olarak somut veri temini aç›s›ndan ise k›smi bir baflar›dan söz etmek mümkündür. Anketin bafllang›c›nda ö¤reticilere iletiflim bilgileri sorulmufl, kat›l›mc›lar›n yar›s›na yak›n› bu bilgilerini paylaflm›flt›r. Anketin sonraki befl ad›m›, yukar›da s›ralanan ö¤rencilerin sosyokültürel anlamda sorduklar› sorular›n çerçevesini oluflturan aç›klamalardan oluflmaktad›r. ‹lk soru olan, “Derste, ö¤reticinin iradesiyle sosyokültürel unsurlar anlat›lmal› m›?” sorusuna kat›l›mc›lar›n yar›s›na yak›n›, bunun olabilece¤ini ama gerekti¤i anda ve gerekti¤i kadar yap›lmas› fleklinde cevaplam›flt›r. “Ö¤renici derste sosyokültürel sorular sordu¤unda cevap verilmeli mi?” fleklindeki soruya, genel bir kabulle “Evet” fleklinde cevap verilmifl ve konuyu farkl› yönleriyle de ele alan yorumlara yer verilmifltir. “Sosyokültürel konular gerekti¤inde ders d›fl› zamanlarda da anlat›lmal› m›?” fleklindeki soru, “Ö¤rencinin talebine göre” fleklinde de¤erlendirilmifltir. Aç›klama ve yorumlarda genel bir çekimserlik de gözlemlenmifltir. “Ö¤renici Türkiye veya kültürel bir öge hakk›nda olumsuz bir görüfl beyan etti¤inde nas›l bir tav›r tak›n›lmal›?” sorusuna ise, mümkün oldu¤unca makul ve s›n›rl› cevap verilmesi gerekti¤i fleklinde a¤›rl›kl› cevap verilmifltir. Yap›lan yorumlarda farkl›l›klar göze çarpmakla birlikte, konuya ortak bir yaklafl›m sergilendi¤i söylenebilir. “Az›nl›klarla ilgili sorular soruldu¤unda nas›l cevap verilmeli?”, “Etnik ve bölgesel sorular soruldu¤unda nas›l cevap verilmeli?” sorular›na farkl› yorumlara ra¤men genel düflünceyi içeren cevaplar verilmifl, sorular derinlemesine yorumlanmam›flt›r. “Dini konulardaki sorular nas›l cevaplanmal›?” sorusu, kifliden kifliye de¤iflen yorumlarla de¤erlendirilmifltir. “Milli bayramlarla ilgili sorular nas›l cevaplanmal›?” fleklindeki soruya genel bir kabulle, gerekti¤i gibi anlat›lmas› fleklinde cevap verilmifltir. “Ö¤reticiye siyasi, dini görüflleri soruldu¤unda nas›l cevap verilmeli?” sorusuna temkinli yaklafl›lm›fl, bu konuda konuflmaman›n daha do¤ru olaca¤› yönünde genel bir çerçeve oluflmufltur. Son soruya iliflkin olarak, s›n›rl› say›da ö¤renicinin bu yönde soru sordu¤u ve ö¤renici taraf›ndan, ö¤retici ile ilgili düflüncelerin daha çok genel düflünceleri de¤erlendirilerek elde edilmeye çal›fl›ld›¤› yan bilgisini eklemek gerekiyor. Ö¤reticinin, bir dilek, istek yahut beklenti ifade ederken “‹nflallah” veya “Umar›m” demesi bile ö¤renicinin dikkatini çekebilmektedir. 320 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Sonuç itibariyle ö¤reticilere yönelik bu saha çal›flmas›, belirli verilere ulafl›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Daha genifl kat›l›ml› anketlerle daha somut verilere ulafl›laca¤› da anlafl›lmaktad›r. “A Survey About How The Turksh Learners Approach To Learen Sociocultural Items In The Classroom?” Anketi Ve De¤erlendirmesi “A Survey About How To The Turkish Learners Approach To Learn Sociocultural Items In The Classroom?” - Türkçe Ö¤renen Yabanc›lar›n Sosyokültürel Unsurlar› S›n›f ‹çinde Ö¤renimi Konusundaki Yaklafl›m›” (http://www.turkofoni.org/://newpage-2) adl› anketin kat›l›mc›lar› daha çok ‹stanbul Kültür Üniversitesi’nde Türkçe ö¤renen yabanc› ö¤renciler olmufl, daha sonra baflka kurum ve kaynaklarda Türkçe ö¤renenler de kat›lm›flt›r. Bu ankette, “Likert tipi” çoktan seçmeli sorulara yer verilmifl, kat›l›mc›lar›n kendi yorumlar›n› yapabilecekleri bir madde de eklenmifltir. Cevap seçeneklerinde mevcut tecrübeler ›fl›¤›nda ö¤renci düflüncelerinden yola ç›k›larak hareket edilmifl, s›n›rl› bir yönlendiricilik söz konusu olmufltur. Sorular›n yap›s› gere¤i bu ankete iliflkin grafikler oluflturulmufltur. Kat›l›mc›lar›n yar›s› e-posta adreslerini veya iletiflim adreslerini paylaflm›flt›r. Anketin kat›l›mc›lara ulaflt›r›lmas›nda e-posta ve internet kullan›lm›flt›r. “Ö¤retmeninize kültürel sorular sormay› istiyor musunuz?” ve “Türkler ve Türk kültürü ile ilgili kültürel tecrübelerinizi arkadafllar›n›z ve ö¤retmeninizle paylaflmay› istiyor musunuz?” sorular›na kat›l›mc›lar›n dörtte üçü olumlu cevap vermifl, dörtte birine yak›n k›sm› sorular› “Bazen” fleklinde cevaplam›flt›r. “S›n›fta Türkçe ö¤renirken efl zamanl› olarak sosyokültürel konular› da ö¤renmeyi istiyor musunuz?” sorusuna, yüksek oranda “Evet” cevab› verilmifl, dörtte bire yak›n bir k›s›m ise soruyu “Bazen” fleklinde cevaplam›flt›r. Çok küçük oranlarda farkl› cevaplar da yer alm›flt›r. “Türkçe ö¤retmeninize sosyokültürel konularla ilgili bir soru sordu¤unuzda cevab›n› hemen o anda m› veya ders d›fl›nda m› almay› istiyorsunuz?” sorusuna %41 “Evet, o anda.”, %45 oran›nda ders içinde veya d›fl›nda olabilece¤i fleklinde cevap verilmifltir. %10’a yak›n sadece ders d›fl›nda olmas› gerekti¤i konusunda görüfl belirtilmifltir. “Gere¤i olmad›¤› halde ö¤retmeninizin sosyokültürel konularda aç›klama yapmas› hakk›nda ne düflünüyorsunuz? Bu sizi rahats›z ediyor mu?” fleklindeki soru, %61 oran›nda, rahats›z etmedi¤i fleklinde cevap verilmifl, %7 oran›nda rahats›zl›k verdi¤i beyan edilmifltir. “Aç›klama k›saysa önemli de¤il.” fleklindeki yönlendirici soruya Mustafa Çetin • 321 ise %25 oran›nda olumlu yaklafl›ld›¤› görülmüfltür. “Ö¤retmeniniz gerekli oldu¤u için sosyokültürel bir konuda aç›klama yapt›¤›nda, bunu nas›l yorumluyorsunuz?” sorusuna ise kat›l›mc›lar›n yar›s› olumlu cevap vermifl, %32 oran›nda da “Cevap k›sa olursa, olabilir.” fleklinde cevap verilmifltir. %10’a yak›n, ö¤reticilerin tarafs›z olmad›¤› düflüncesine ba¤l› olarak olumlu yaklafl›lmad›¤›, yine yaklafl›k ayn› oranda konunun yorumlanmas›n›n tercih edildi¤i görülmüfltür. “Kitaptaki bir metne ba¤l› olarak ö¤retmeniniz sosyokültürel konulara temas eden bir aç›klama yapt›¤›nda bütün ayr›nt›lar› ö¤renmeyi veya genel bilgilendirmeyi mi yeterli buluyorsunuz?” sorusu ise, %42 oran›nda, gerekli oldu¤u fleklinde cevaplanm›fl, yine ayn› oranda genel bilgilendirmenin yeterli oldu¤u belirtilmifltir. %8 oran›nda ö¤reticilerin tarafs›z olmad›¤› söylenmifl, ayn› oranda da konunun yorumlanmas› tercih edilmifltir. “Bazen sosyokültürel unsurlar›n aç›klamas› çok uzun sürebilir. Bu sizce kabul edilebilir bir fley midir?” fleklindeki soru, kat›l›mc›lar›n yar›s› taraf›ndan olumlu karfl›lanm›fl, %30 oran›nda, genel bilgilerin yeterli olaca¤› söylenmifltir. Uzun sürdü¤ü için bundan hofllanmad›¤›n› söyleyenlerin oran› %10’a yak›n olmufl, %11 oran›nda ise konuya iliflkin yoruma yer verilmifltir. Ö¤rencilerin Türkçe ö¤rendikleri ö¤retmenleriyle ilgili mevcut tecrübeleri çerçevesinde sorulan “Normal flartlar alt›nda ö¤retmeninizin sosyokültürel konulardaki aç›klamalar›n› yeterli bulur musunuz veya kendiniz ayr›ca araflt›rmay› da tercih eder misiniz?” fleklindeki hem yönlendirici hem de çeldirici nitelik tafl›yan anket sorusu, %43 oran›nda olumlu, %42 oran›nda kendi araflt›rmalar›n› kendilerinin yapt›klar› fleklinde cevap bulmufltur. Kat›l›mc›lar›n %13’ü konuyu yukar›da ifade edilen görüfller çerçevesinde yorumlamay› tercih ederken, %2 oran›nda, bu konudaki uygulaman›n fleklinin önemli olmad›¤›n› söyleyen kat›l›mc› olmufltur. “Sosyokültürel unsurlar› ö¤renmek için hangi kaynaklar› kullan›rs›n›z?” sorusu, %40 oran›nda “‹nternet” olarak cevaplanm›fl, %23 oran›nda ise kendi sosyal çevrelerinden bilgilendikleri fleklinde cevap bulmufltur. Kat›l›mc›lar›n %17’si, kendi araflt›rmalar›n› kendilerinin yapt›klar›n› beyan etmifl, %20 oran›nda ise yukar›da belirtilen çerçevede yorum yap›ld›¤› gözlemlenmifltir. “Sosyokültürel unsurlar› ö¤renmeden, dili tek bafl›na ö¤renmek sizce bu dilin konufluldu¤u toplumu anlamaya yeterli midir?” fleklindeki yönlendirici soruya, %66 oran›nda, yeterli olamayaca¤› fleklinde cevap verilmifltir. Yine yönlendirici nitelik tafl›yan “Dil ö¤renimi ve di¤er unsurlar birlikte yürütülmeli.” seçene¤i %26 oran›nda tercih edilmifltir. %3 oran›nda sadece dil ö¤reniminin gerekli oldu¤u belirtilmifl, %5’lik oran ise konuyu yukar›daki çerçevede de¤erlendirmeyi tercih etmifltir. 322 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Özetlenecek olursa, ankete kat›lanlar›n sosyokültürel unsurlar› s›n›f içinde de ö¤renme konusunda genel bir olumlu yaklafl›mlar› oldu¤u, belirli konularda s›n›rl›l›k ve tek tarafl› bilgilendirme gibi hususlarda da hassas davrand›klar› söylenebilir. Birinci anket için söylendi¤i gibi, bu anketin de genifl kat›l›ml› bir saha araflt›rmas›nda daha sa¤lam veriler sa¤layaca¤›ndan söz edilebilir. Sonuç Her iki anket de göstermifltir ki, yabanc›lara Türkçe ö¤retimi sahas›nda, ders içinde sosyokültürel unsurlar›n ö¤retilmesi konusu üzerinde durulmas›, daha derin araflt›rmalar yap›lmas›n› gerektiren bir konudur. (‹flcan, 2011: 940) Ölçülerin, s›n›rlar›n belirlenmesi konusunda ise belirli bir standart oluflturman›n güç oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Dersi, bu unsurlardan uzak tutarak yürütmenin do¤all›ktan uzaklaflmak olaca¤› ve dil, kültür iliflkisinin ayr› ayr› de¤erlendirilmesinin imkans›zl›¤› ortaya ç›kmaktad›r. (Filan, 2001) Dersin, sosyokültürel unsurlar üzerine oturtulmas› veya a¤›rl›kl› iflleyifl unsur olmas›n›n, ilki kadar sorunlar bar›nd›rd›¤› da görülmektedir. Bu noktada, kolay yol seçilerek “Bir denge olmas› gerekir.” gibi bir cümle sarf edilebilir. Bu dengenin nas›l olaca¤›, kime göre (Ö¤renici ve ö¤retici aç›s›ndan) haz›rlanaca¤› gibi hususlar› cevaplamak hayli zor görünmektedir. Bu çal›flmada kaynak olarak kullan›lan anketler henüz devam eden, daha fazla veri toplanmas› amac›yla belirtilen dijital adreslerde aç›k tutulan saha çal›flmas› örnekleridir. Sonuçlar rakamsal olarak çal›flmaya yans›t›l›rken ilgili grafiklerin kal›c› dijital adreslerde tutulmas› tercih edilmifltir. Zamanla yeni veriler eklendi¤inde sözü edilen adreslerde çal›flman›n gösterdi¤i geliflme gözlemlenebilecektir. Mustafa Çetin • 323 Kaynaklar Bar›n, Erol, (2008) Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Nasrettin Hoca F›kralar›n›n Yeri, Türk Yurdu, Kas›m 2008, Cilt: 28, Say›: 255, s. 61-63. http://yunusemreenstitusu.org/poland/index.php?lang=tr&page=82 Eriflim: Ocak 2013 Çetin, Mustafa, (1999) Turkofoni Türkçe Ö¤ren III, Dil Evi Yay., ‹stanbul, s. 16. Çetin, Mustafa, Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Sosyokültürel Unsurlar›n Ö¤retimi Anketi, (2012) https//docs.google.com/spreadsheet/viewform?formkey=dDgwVmlfOVJuWG9rR XpCdHZFSkhoQkE6MQ#gid=0 Eriflim: Ocak 2013) Ayn› ankete http://www.turkofoni.org/://newpage-3 Eriflim: Ocak 2013 ve http://turkceanket.blogspot.com/2012/06/yabancilara-turkce-ogretiminde.html Eriflim: Ocak 2013 adreslerinden de ulafl›labilir. Çetin, Mustafa, (2012) A Survey About How To The Turkish Learners Approach To Learn Sociocultural Items In The Classroom? - Türkçe Ö¤renen Yabanc›lar›n Sosyokültürel Unsurlar› S›n›f ‹çinde Ö¤renimi Konusundaki Yaklafl›m› Anketi. https://docs.google.com/spreadsheet/viewform?formkey=d DlKNlJKUHpzT2taLU5MWFIyYTR3OVE6MQ#gid=0 Eriflim: Ocak 2013. http:// www.turkofoni.org/://newpage-2 Eriflim: Ocak 2013. Ankete, adresinden de ulafl›labilir. Filan, Kerima, (2001), "Dil ve Kültür ‹liflkisi: Bosna’da Türk Dili Ö¤retimindeki Yeri, Avrupa'da Yabanc› Dil Olarak Türkçe Ö¤retimi Sempozyumu-25-26 Ekim 2001. http://www.turkceogretimi.com/yabancilara-turkce-ogretimi/dil-ve-kultur-iliskisi-bosnada-turk-dili-ogretimindeki-yeri Eriflim: Ocak 2013 ‹flcan, Adem, (2011) Yabanc› Dil Olarak Türkçe Ö¤retiminde Filmlerin Yeri ve Önemi, Turkish Studies - International Periodical For The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/3 Summer 2011, p. 939-948 http://www.turkishstudies.net/Makaleler/426707223_57adem i%C5%9 Fcan.pdf Eriflim: Ocak 2013. Geçmiflten Gelece¤e Kültürel Aktar›m Sürecinde Türkülerin Sembol Dili F. Gülay Mirzao¤lu* Türkülerin Sembolik Yap›s› Halk türküleri bir toplumda en yayg›n fliir ve müzik formudur. Bu yayg›nl›k hem zaman hem de mekân için geçerlidir. Türküler ça¤lar boyu var olabilmifl ve zaman içinde de¤iflmifl; güncel kalabilmifltir. Bu varolufl toplumun, büyük kitlelerin türküleri paylafl›m›ndan kaynaklan›r. Türküler, geçmiflten günümüze toplumsal ifllevlerini koruyan sanatsal bir ifade arac›d›r. Türkülerin temel ifllevi kültürü kuflaktan kufla¤a tafl›makt›r. Halk türküleri ayn› zamanda kültürün zengin bir kayna¤›d›r ve içeri¤inde büyük bir bilgi birikimini tafl›r. Bu yönüyle türküler kültür tarihinin önemli bir bilgi kayna¤›d›r. Dünyada yap›lan etnomüzikoloji çal›flmalar›n›n da gösterdi¤i gibi türküler, tarihi ve kültürel aç›dan, müzikal ve fliirsel aç›dan önemli bir araflt›rma alan›n› olufltururlar. Türküler sözlü kültür ortam›nda do¤mufl ve yüzy›llar boyu sözlü olarak aktar›lm›fllard›r. Bu aktar›m s›ras›nda, türkülerin baz› özellikleri de¤iflirken kimi özellikleri de göreceli olarak sabit kalm›flt›r. Türkülerin en sabit bölümleri biçim ve yap›lar›yla ilgilidir. Bentlerin dizeleri, ölçü, uyak, nakarat gibi özelliklere sahip metinler ezgiyle bütünleflir ve türküleri olufltururlar. Türkülerin yap›sal aç›dan bir baflka temel özelli¤i de belirli bir üslubun ifadesi olan söz kal›plar›na sahip olmalar›d›r. Bu söz kal›plar› ezgi kal›plar›n›n flekillenmesinde de etkendir. Söz kal›plar›n›n günümüze tafl›nmas›nda semboller ve motifler önemli bir yer tutar. Bir bafl- * Prof. Dr. F. Gülay Mirzao¤lu, Türk Halkbilimi Bölümü, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. [email protected] 326 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ka deyiflle, halk türkülerimizin temel özelliklerinden biri, sembolik anlat›m yap›s›na sahip olmas›d›r. Türküler mevcut semboller yoluyla günlük dilden ayr› bir dil ve ifade biçimi kazan›r ve böylece daha etkili bir fliirsel dile sahip olur. Bir türkünün içeri¤ini tam olarak anlamak için bu sembol dilinin çözümlenmesi gerekir. Bu semboller kültüre özgüdür. Kültürel semboller ve motifler halk türkülerinin süreklili¤inde ve günümüze ulaflmas›nda önemli rol ve ifllevlere sahiptir. Kültürel sembollerin temel ifllevi ise belirli bir toplumda günlük konuflma dilinde do¤rudan ifade edilmesi mümkün olmayan duygular› yans›tmakt›r. Do¤rudan ifade edilemeyen bu duygular›n ço¤unlukla aflk ve cinsellikle ilgili oldu¤u söylenebilir. Nitekim, psikanalitik halkbilimi kuram›na göre, insano¤lu isteklerini gerçeklefltiremedi¤inde arzular›n› bast›rmakta ve bilinç düzeyinden bilinçalt›na itilen istekler baflta rüyalar olmak üzere çeflitli fantezilerde ifade edilmektedir. Bu yaklafl›ma göre, bireyin bilinçalt›nda bast›r›lm›fl istekleri rüyalarla ç›k›fl yolu bulurken toplumsal bilinçalt› folklor ürünleri yoluyla ç›k›fl yolu bulur. Folklor ürünlerini ba¤lam merkezli bir yaklafl›mla ele alan gösterimci kuram (performance theory) temelindeki ilk deneysel araflt›rmas›n› gerçeklefltiren Alan Lomax türkülerin hem bilinç, hem de bilinçalt› düzeyde etkin oldu¤unu belirtir ve halk›n bilinçalt› fantezileri için türkülerin ç›k›fl yolu oldu¤unu belirtmifltir. Lomax’a göre, varl›¤› aç›kça beliren istekler ve s›k›nt› veren iç çeliflkiler bir halk flark›s›n›n aldat›c› görünümü alt›nda incelikle ifade edilebilir (Ferris 1997: 90). Türk halk türkülerinde en fazla rastlanan semboller nelerdir? Bunlar›n, farkl› kuramsal bak›fllarca ifade edildi¤i gibi, gerçekten de aflk ve cinsellikle iliflkisi var m›d›r? Türkülerde yer alan herhangi bir do¤a unsuru, bir nesne, renk, koku, ses veya bir eylem sembol olabilir. Bir sözcü¤ün sembol olabilmesi için kendi gerçek anlam› d›fl›nda da bir anlam tafl›yor olmas›, ait oldu¤u kültüre özgü ça¤r›fl›mlar yaratmas› gerekir. Türkülerde yer alan bafll›ca sembollere ay, günefl y›ld›zlar, rüzgârlar, da¤lar, a¤açlar, kufllar, çiçekler ve meyveler örnek verilebilir. Sembol dilini oluflturan unsurlar aras›nda sembolik eylemler de dikkatimizi çeker. Bunlardan en yayg›nlar›; “ba¤a girmek”, “gül dermek” ve “bâde içmek” olarak belirtilebilir. Türkülerde rastlanan bafll›ca sembollerden baz›lar›, örnekleri ve onlar›n kültürümüzdeki anlamlar›yla afla¤›da yer almaktad›r. Burada ele al›nan semboller, türkülerin genelinde oldu¤u gibi, ço¤unlukla aflk duygular›n›n ifadesinde kullan›l›r.1 Bu çal›flmada ele al›nan 1 Türk ve Macar halk fliirinde müflterek aflk sembolleri için bk. Imre (2003). F. Gülay Mirzao¤lu • 327 semboller, sembolik çiçekler; karanfil, gül, gül-bülbül, sembolik meyveler; elma, nar, üzüm; sembolik rüzgârlar; seher yeli, poyraz ve sembolik eylemler olan ba¤a girmek, gül dermek ve bâde içmek ile s›n›rland›r›lm›flt›r. Sembolik Çiçekler Gül Gül Türk fliirinde en s›k ad› geçen çiçektir. Divan fliiri ve halk fliirinde oldukça yayg›n kullan›lan gül bir aflk ve güzellik sembolüdür. Sevgilinin yüzü, yana¤›, dudaklar› güle benzetilir. Kokusu ve rengiyle daima taze olan gül bahçedeki en güzel çiçektir. Bahar›n geliflini müjdeler ve hat›rlat›r. Sadece güle mahsus bahçeler; gülflen gülistan, gülizar diye adland›r›l›r ve fliirimizin her alan›nda yayg›nl›kla kullan›l›r (Pala 2010: 171-172). Konuyla ilgili birkaç örne¤e afla¤›da yer verilmifltir. Gül Kuruttum Gül kuruttum, gül kuruttum Yâri sinemde uyuttum Yar söyledi ben unuttum Ah akabinde cofltu gönül Yardan ayr›lmas› müflkül Gül ezerler, gül ezerler Gülü taba¤a dizerler Güzeli candan severler Ah akabinde cofltu gönül Yardan ayr›lmas› müflkül Hatay yöresine ait yukar›daki türkü metninde gülün kullan›m› zengin ça¤r›fl›mlar yarat›r. Gül kuruttum, gül kuruttum / Yâri sinemde uyuttum dizelerine bak›ld›¤›nda “gül kurutmak” ile “yâri sinede uyutmak” aras›nda iliflki kuruldu¤u sonucu ç›kart›labilir. Ayn› flekilde yâri sinede uyutmak ifadesi de sembolik bir niteliktedir. Sevgiliyi sadece uyutmak de¤il, onunla cinsel bir birliktelik kuruldu¤unu da belirtir. Di¤er yandan “gül kurutmak” ifadesi bu hofl beraberlikten dolay› âfl›¤›n gönlünün coflmas›; arkas›ndan gelecek ayr›l›¤› düflünmesi ve kurutulmufl gülün âfl›klarca bir ömür boyunca saklanmas›n› da hat›rlatmaktad›r. K›sacas› burada gül kurutmak, sevgiliye duyulan aflk› gönlünde saklamak anlam›na gelebilecek bir ça¤r›fl›m› yaratma gücüne de sahiptir. 328 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Gül-Bülbül Gül, güzelli¤i ve hofl kokusuyla çiçeklerin en makbulü ve edebiyat›m›zda en fazla kullan›lan bir çiçektir. “Bülbül ise, Arap ve Fars edebiyat›nda “andelib” ve “hezar” adlar›yla mevcut olup, en güzel sesli kufltur; kâinattaki bütün varl›¤› hofl ve güzel sesiyle etkileyerek vecde getirme yetene¤ine sahiptir. Gül, çiçek olmas›n›n ötesinde Türk fliirinin genelinde kad›n sevgili anlam›nda kullan›l›r. Bunun yan› s›ra sevgilinin yana¤›, duda¤› ve kendisine benzetilmifltir. Bülbül, Do¤u edebiyat›nda pervâne gibi âfl›k timsalidir. Gül de onun maflukudur. Rakibi ise sabâ rüzgâr› ile har / dikendir (Onay 1993: 83). Gül ve bülbül edebiyat›m›z›n her alan›nda; divan-tasavvuf ve halk fliiri örneklerinde yayg›n kullan›lan mazmun veya aflk sembolleridir. Türkülerde gül kimi zaman sevgilinin benzetildi¤i bir benzetme unsuru olarak kullan›l›rken, ço¤u zaman da gül-bülbül, ayr›lmaz iki sevgili gibi birlikte bulunur. Do¤al yaflam çevrelerinde, bülbüller, yuvalar›n› s›k yaprakl› a¤aç dallar›na, ço¤unlukla da gül a¤açlar› aras›na yaparlar. Havalar ›s›nmaya, güller açmaya bafllad›¤› zaman çiftleflirler. Diflisi yumurtadan kalk›ncaya kadar yaln›z kalan erkek bülbül genellikle gün bat›m› zaman›ndan bafllayarak gece yar›s›na, hatta sabah›n ilk saatlerine kadar öter. Bülbül sesi, bilindi¤i gibi musikide güzel ses için kullan›l›r. Örne¤in saz çalmakta maharetli kifliler için “saz›na bülbül kondurmufl” sözü kullan›l›r (Onay 1993: 83). Afla¤›da gül ile bülbülün türkülerdeki birlikteli¤ini anlatan birbirinden farkl› kullan›m ve anlamlar› tafl›yan türkü örneklerine ve konuyla ilgili k›sa aç›klamalara yer verilmifltir. K›z Bahçende Gül Var m› K›z bahçende gül var m› Dal›nda bülbül var m› Bu akflam gelece¤im Tenhalarda yer var m› Haydindi saray çeflmesine Ben yand›m bâdem ezmesine K›z bahçende mor meni Verem ettin sen beni Nas›l verem olmay›m Eller sar›yor seni Haydindi saray çeflmesine Ben yand›m bâdem ezmesine (TRT Repertuar No: 1291) F. Gülay Mirzao¤lu • 329 Yukar›daki türkünün ilk bendinde, “K›z bahçende gül var m› / Dal›nda bülbül var m›” dizeleriyle, erkek sembolik bir dil ile kad›na, kalbinde baflka biri olup olmad›¤›n› sorar. K›z›n bahçesinde gül olmas›, gönlünde yer olup olmamas›; sembolik bir deyiflle koklanacak, derilecek gül olup olmad›¤› sorusu dile getirilir. Bu akflam gelece¤im / Tenhalarda yer var m› dizleri ile de kendisiyle gizlice buluflmak istedi¤ini bildirmifl olur. Böylece, normal konuflma dilinde gerçekleflmesi mümkün olmayan bir karfl›l›kl› konuflma türkülerin simgesel anlat›m› yoluyla rahatl›kla ifade edilmifl olur. Bu anlat›m›n içeri¤i günümüzün gündelik konuflma dilinde ifade edilmifl olsayd› muhtemelen buluflma do¤rudan “müsaitsen görüflebiliriz” fleklinde ifade edilirdi. Bu türkü metninde gül kad›n sevgili, bülbül ise erkek sevgili için kullan›lm›flt›r. Ötmesin bülbüller solmufltur gülüm Ötmesin bülbüller solmufltur gülüm Döküldü çiçe¤im gurudu dal›m oy oy oy dal›m Dostlar omuzunda giderse sal›m oy oy vay sal›m oy At›ver çemberi oy oy sal›n üstüne Garalar m› giydin oy oy oy al›n üstüne Bülbül figan edip solmas›n gülüm Mevlâm flu gençlikde vermesin ölüm oy oy oy ölüm Kap›y›n önünde giderse sal›m oy oy vay sal›m oy At›ver çemberi oy oy sal›n üstüne Garalar m› giydin oy oy oy al›n üstüne Yukar›da yer alan türkünün ölüm olay› üzerine kurgulanm›fl oldu¤u dizelerinden anlafl›lmaktad›r.2 Emirim suya gider desti doldurur Emirim suya gider desti doldurur Destinin kulpuna bülbüller kondurur Emirimin yan bak›fl› beyler öldürür (TRT Repertuar No: 1014) Yukar›daki türkü metninde Emirim suya gider desti doldurur / Destinin kulpuna bülbüller kondurur dizeleriyle Emir adl› bir k›z›n çeflmeye su doldurmaya gitti¤i s›rada çevresindeki erkeklerin ilgisine karfl›l›k verdi¤i anlat›lmak istenir. Buradaki “bül- 2 Daha fazla türkü metni için bk. Özbek 1975, Esen 1986, Kunos 1998. 330 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe büller” “erkekler” anlam› tafl›maktad›r.3 Testi ise, türkülerde genellikle kad›n cinsiyetini temsil etmede kullan›lan sembolik bir nesnedir. Karanfil Türk halk türkülerinde dikkat çekici bir aflk sembolü olan karanfil befleri aflk› ve aflk›n iki boyutunu ifade eder: 1. Soyut-duygu boyutu 2. Somut- eylem boyutu. Bir baflka deyiflle, bu aflk, yaln›zca platonik duygulardan ibaret soyut bir aflk de¤ildir. Bu aflk, güçlü duygular yan›nda, dokunmay›; kelimenin tam anlam›yla “sevmek” eylemini ifade eder. Türkülerde karanfil: dokunmay›, koklaflmay›, kucaklaflmay›, dertleflmeyi, söyleflmeyi ve sevgiyi gösteren her türlü davran›fl› da ifade eden bir aflk sembolüdür. Bu sembol, bütünüyle insani / befleri bir olguyu anlat›r. Esasen psikoloji biliminin verileri aç›s›ndan bak›ld›¤›nda da bu olgu duygu, düflünce / ak›l ve içgüdü birlikteli¤ini de gösteren “gerçekçi” bir yaklafl›m› içerir. Karanfil suyu neyler gülüm Karanfil suyu neyler gülüm Güzel kokuyu neyler gülüm ‹ki bafl bir yast›kta gülüm O göz uykuyu neyler gülüm Karanfil deste gider gülüm Kokusu dosta gider gülüm Sevip de alamayan gülüm Gurbete hasta gider gülüm Karanfilim susuzum Kaç gündür uykusuzum Varsam yârin yan›na Dilim durmaz huysuzum Bu türküde karanfilin en dikkat çekici özelli¤i kokusudur. Halk kültüründe karanfil kokusu: dost (sevgili) kokusu olarak yorumlan›r. Sevgilinin özlemiyle dolu olan âfl›k, kendisini susuz kalm›fl bir karanfile benzetir. Karanfil için su ne kadar gerekliyse sevgili için de güzel koku o ölçüde önemli ve etkileyicidir. Karanfil kokusu sevgilileri birlefltiren sihirli bir güce sahiptir. Buradaki aflk do¤rudan ifade edileme3 Konuyla iligili genifl bilgi için bk. Mirzao¤lu 2010. F. Gülay Mirzao¤lu • 331 yen, befleri bir aflk›n dolayl› ama estetik bir anlat›m›d›r. Bu anlat›ma ezgi de efllik etti¤inde sembol dili bütünüyle estetik bir müzikal anlat›m biçimine dönüflür. Bu suretle, toplumda aç›kça ifade edilemeyen aflk sembolik dil ve müzik yoluyla d›fla vurulmufl olur. Halk türkülerinin yayg›n aflk sembolü karanfil Türk kültürünün di¤er formlar›nda da var m›d›r? Kültürümüzdeki süreklilik ve yayg›nl›k aç›s›ndan bak›ld›¤›nda bu çiçe¤in, el sanatlar›m›z›n çok çeflitli formlar›nda var oldu¤u ortaya ç›kar; oyalarda, etamin örtülerde, evlerin oturma odalar›n› süsleyen k›rlentlerde ve çini sanat›nda çok yayg›n kullan›lan bir çiçek, bir bezeme motifidir. Karanfil, özellikle çini yarat›mlar›nda genellikle lâle ile birlikte resmedilir. Bazen de lâle, gül ve karanfil birlikte bulunur. Çini sanatç›m›z Mehmet Gürsoy’dan ald›¤›m›z bilgiye göre, bu üç çiçe¤in çini sanat›ndaki bu birlikteli¤i ilâhî bir aflk› anlat›r. Bilindi¤i gibi, Lâle, Ebced hesab›nda Allah lafz›na karfl›l›k gelir ve sanat ve edebiyat›m›zda da genellikle O’nu simgeler. Bu eserde, Gül Hz. Muhammed’i, karanfil ise derviflleri simgeler (Gürsoy 2012). Ayr›ca, lâlenin en içte, merkezde yer almas›, gülün ve karanfilin ise onun etraf›nda yer almas› da dikkat çekicidir ve kanaatimizce, Hz. Peygamberin ve dervifllerin Allah’a yönelmesini sembolik bir dil ile anlatmas› bak›m›ndan anlaml›d›r. Bu resimde önemli bir baflka özellik de, her bir çiçe¤in ayn› kökten yükselmesidir ki; bu görünümün de tesadüfî olmad›¤›n›, ayn› özden oluflman›n, varl›¤›n birli¤i felsefesini yans›tt›¤›n› düflünebiliriz. Sonuçta, karanfilin de di¤er çiçekler gibi, ilâhî aflk›n anlat›m›nda da kullan›lan bir sembol oldu¤unu söylemek mümkündür. Fotograf: 1: Çini Sanatç›m›z Mehmet Gürsoy’a aittir. 332 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Poyraz Türkülerde Poyraz, Garbi yeli, Seher yeli gibi çeflitli adlar alan rüzgârlar olumluolumsuz çeflitli anlam ve ifllevler tafl›rlar. Örne¤in, kuzeyden esen sert ve kuru rüzgâr Poyraz sevgililer aras›ndaki ayr›l›¤›n simgesidir; poyraz›n esmesi onlar›n ayr›l›¤›na iflarettir. Bir türkü, poyraz›n esmesiyle bafll›yorsa, konusunun ayr›l›k olaca¤›ndan flüphe yoktur. Afla¤›da konuyla ilgili Afyon-Emirda¤ yöresinden bir örnek yer almaktad›r. Zal›m Poyraz G›c›m G›c›m G›c›lar Zal›m poyraz g›c›m g›c›m g›c›lar Yüre¤ime düfltü goygun ac›lar da… Su yolunda suya giden bac›lar Bac›lar içinde yarim var benim de dostum var benim Emirda¤'la flu Urfa'n›n aras› Emirda¤’›n ard› selvi s›ras› da Murad›m› alamad›m Dünyada Onulmaz bu yüre¤imin yaras› da yaras› Gaziler de Deli Poyraz Gaziler Gaziler de deli poyraz gaziler Çamlar g›c›rdafl›r da ard›ç bozular Gurbetteki koç yi¤it de vatan arzular Kalk kardafl gidelim s›laya do¤ru Kalk gidelim flu da¤lar›n bafl›ndan Av edelim de kekli¤inden kuflundan Zamantar ›rma¤›ndan da p›nar bafl›ndan Kalk kardafl gidelim silaya do¤ru Merafl alt› yanar urd olur Her silada bir al›c› kurd olur Abdal›n deyince yüre¤ime derd olur Kalk kardafl gidelim silaya do¤ru4 4 http://sarkisozleri.sitesi.web.://kayseri-yoresi-turkuleri / gaziler-de-deli-poyraz-gaziler.html F. Gülay Mirzao¤lu • 333 Esme Poyraz›m Esme Dereden kavak kesme Onun yâri var diye (Fadime'm aman aman) Benden selam› kesme Karanfil dallan›r m› ‹plerden sallan›r m› Kendi gelen güzeli (Fadime'm aman aman) Sevmeden yollan›r m› Dere g›y› tafl ile Gözüm doldu yafl ile Ben nereye gideyim (Fadime'm aman aman) Bu sevdal› bafl ile5 Seher Yeli / Bâd-› Sabâ Seher yeli bizim ele gidersen Nazl› yâre küstü¤ümü söyleme Ne hallere düfltü¤ümü sorarsa O yâr beni sorarsa Ba¤r›ma tafl bast›¤›m› söyleme Ona söyleme, yâre söyleme, söyleme… Belki bir gün ç›kar gelir diyorlar Gönül murad›n› da al›r diyorlar, diyorlar Seven sevdi¤ini bulur diyorlar, diyorlar, diyorlar, Umudumu kesti¤imi söyleme söyleme, söyleme… Yukar›daki türküde dikkat çekici olan afl›¤›n do¤rudan “seher yeli” ile konuflmas›d›r. Sevgilisinden ayr› kalan âfl›k, ona söyleyemedi¤i sonsuz özlemini, dayan›lmaz s›k›nt›lar›n› ve umutsuzlu¤unu seher yeli ile paylafl›r. Çünkü seher yeli sevgililer aras›nda haber tafl›ma yetene¤ine sahiptir ve darg›n sevgililerin aras›n› düzeltebilecek sihirli güce sahip tek varl›kt›r. 5 Türkü, Manisa-Akhisar yöresine aittir ve Mehmet Çelik-‹smet Egeli’den al›nm›flt›r. Bk. http://www. turkuler.com / sozler / turku_esme_poyrazim_esme.html Eriflim tarihi: 31 Mart 2013. 334 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Mitolojik bir sembol olan seher yelinin Türk halk türkülerindeki bafll›ca ifllevleri flunlard›r: 1. Sevgiler aras›nda haber tafl›r. 2. Sevgilinin saçlar›n›n kokusunu afl›¤a tafl›r. 3. Ayr›lm›fl veya birbirine darg›n sevgililerin aras›nda iletiflim sa¤layan arabulucudur. Seher yeli, Türk halk türküleri yan›nda tasavvuf fliirinde ve divan fliirinde de mevcut bir semboldür. Her üç fliir gelene¤inde de bu motif ortak ifllevlere sahiptir: Sevgiliden âfl›¤a koku, âfl›ktan sevgiliye özleyifl, niyaz, feryat getirip götürür. Bununla birlikte, seher yeli Türk tasavvuf fliir gelene¤inde ilâhi bir aflk sembolüdür. Dervifllerin Allah’a ulaflma yolunda haber sorduklar› ilâhi bir rüzgâr; tanr›sal bir elçi ve habercidir. Seher vakti ibadet ve niyaz vakti oldu¤undan o vakitte esen seher yeli de dervifller için kutsall›k tafl›r ve rahmet yeli olarak tan›mlan›r (Mirzao¤lu 2012). Seher Yeli Nazl› Yâre Seher yeli nazl› yâre Bildir beni bildir beni Düflmüflüm elden ayaktan Kald›r beni kald›r beni Beni beni beni kald›r Beni dost Beni dost Söyle güzeller flah›na Yüz süreydim dergah›na Zehir olan kadehine Doldur beni doldur beni Beni beni beni kald›r Beni dost Beni dost Kul Ahmedim gönül versem Ba¤r›nda gülleri dersem Senden gayr› yar seversem Öldür beni öldür beni Beni dost6 6 Afl›k Kul Ahmet, 1932-1971, Marafl-Pazarc›k. F. Gülay Mirzao¤lu • 335 Türk fliirinde seher yeli ayn› zamanda bahar›n ve mutlu bafllang›çlar›n tatl› esintisidir. ‹lkbahar ve yeni bafllayan her gün, seher yeli ile çevreye, evrene yeni ümitler yayar. Seher yeli motifini / tañ yili biçiminde Dede Korkut Hikâyeleri aras›nda da görmek mümkündür. Örne¤in, Dirse Han O¤lu Bo¤aç Han Hikâyesinde, Dirse Han o¤lu k›z› olmad›¤› çocuksuz oldu¤u için Bay›nd›r Han’›n çad›r›ndan d›flland›¤›nda Dirse Han flu fliirsel dizeleri söyler: Salkum salkum tañ yilleri esdüginde Sakallu bozaç turgay sayr’adukda Sakal› uzun tat eri bañladukda Bidevi atlar issini görüp okradukda Aklu karalu seçilen ça¤da Göksi güzel kaba ta¤lara gün degende Big yigitler c›lasunlar birbirine koyulan ça¤da (Ergin 2008: 78). “Tañ yili” kullan›m› geçmiflten gelece¤e kültürel aktar›m sürecinde sembol ve motiflerin eski ve ne ölçüde köklü olduklar›na bir örnek teflkil etmektedir. Sembolik eylemler: Bâde ‹çmek Türk fliirinde ve türkülerde bâde; flarap, içki veya mecazi anlamda aflk, Allah sevgisi anlamlar›na gelir. Bunun yan› s›ra, bâde halk hikâyelerinde H›z›r’›n kahramanlara ve baz› halk flairlerine rüyalar›nda sundu¤u içkidir. Rüyada bâde içmenin iki ifllevi vard›r: ‹lki, bâdeyi içen âfl›k rüyas›nda sevgiliyi görür ve ona kavuflma yolunda bütün s›k›nt›lar› göze al›r. ‹kincisi, bâde içen hikâye kahraman› / flâir ise, gördü¤ü bu rüyadan sonra flâirlik vasf›n› kazan›r ve ayn› zamanda da bir kâd›na âfl›k olur ve bu yolda türlü kahramanl›klar gösterir. Âfl›k bâdeyi bazen de bir güzelin elinden al›r. Bâde al›nan yer genelde bir çeflme ya da subafl›d›r. Bu ba¤lamda bâde içmek her iki anlamda da âfl›k olmak anlam›n› tafl›r. Bu suretle, flâir hem befleri aflk› tadar ve hem de ilahi kudrete sahip olur (Kaya 2010: 132-134, Günay 1986). Bâde hem halk edebiyat›nda, hem de divan ve tasavvuf edebiyat›nda kullan›lan bir aflk sembolüdür. Aflk› Allah’a ulaflma yolu kabul eden tasavvuf ehli, bâdeyi ve bâde içmeyi ruh coflkunlu¤u için araç olarak görür. Bununla birlikte, divan flairlerinin bâdeyi ilâhi anlam›yla m› yoksa gerçek anlam›yla m› kulland›¤› ço¤u zaman belli de¤ildir (Pala 2012: 52). Bâde, ço¤unlukla Alevi- Bektafli nefeslerinde karfl›m›- 336 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe za ç›kar.7 Bâde, bu fliir gelene¤inde “dolu”, “dem” gibi farkl› isimlerle de kullan›labilir (Yörükan 2011). Türkülerde bâde yerine “flarap” da kullan›labilir. Keyif veren bir içki olan flarap türkülerde kimi zaman Allah aflk›; Allah’a ulaflma yolu olan bâde içmek anlam›nda kullan›lm›fl; bazen de gerçek anlam›nda, alkollü bir içecek olarak kullan›lm›flt›r. Türkü da¤arc›¤›m›zda “bâde”, flarap olarak karfl›m›za ç›karken; flarap bazen bâde olarak bazen de alkol olarak karfl›m›za ç›kar. Türkülerde bâde kimi zaman flarap, alkollü içki içmek anlam›nda, kimi zaman da Allah’a ulaflma yolunda genellikle tasavvuf ehli taraf›ndan “içilen” ilâhi, sembolik bir içecektir. Bundan dolay›, “bâde içmek” mecazi anlamda befleri ve ilâhi aflka düflmek anlam› tafl›r. Afla¤›da yer verdi¤imiz örnekte, bâde içmek, befleri anlamda âfl›k olmak anlam›nda kullan›lm›flt›r. Türküde oldu¤u gibi, bâde içen / âfl›k olan kiflinin genellikle “gurbete düflmesi” de türkülerde s›kça rastlanan bir durumdur. Zira, ço¤u zaman türkülerin yak›lmas› aflk ile birlikte ayr›l›k olgusunun yaflanmas› sonucu ortaya ç›kar. Yar elinden bâde içtim Yar elinden bâde içtim Çok oldu gurbete düfltüm Gurbet elde çok eylefltim Nazl› yârim a¤lar flimdi K›fl gününde güller açmaz Dal›nda hiç bülbül ötmez Can arzular elim yetmez Yarim mektup ister flimdi8 Sembolik eylemler: Ba¤a girmek-Gül dermek Halk türkülerinde ba¤a girmek, gül dermek, bâde içmek s›kl›kla karfl›laflt›¤›m›z sembolik eylemlerdendir. Ba¤, bahçe türkülerde ço¤unlukla gönül anlam›nda kullan›lmaktad›r. Ba¤a girmek sevgilinin gönlüne girmek, semtine yak›n olmak, onunla bir arada olmak anlamlar› tafl›rken, gül dermek ona ulaflmak sevgiliye kavuflmak ve onunla hemhal olmak, birliktelik anlamlar›n› simgeler.9 Divan fliirinde de halk fli7 8 9 Alevi-Bektafli kültüründe ve edebiyat›nda bâde hakk›nda ayr›nt›l› bilgi için bk. Kaya 2010, Yörükan 2011. http://www.turkuyurdu.com / yar-elinden-bade-ictim-3998.html Türkülerde sembolik eylemlerden ba¤a girmek-gül dermek hakk›nda bk. Karatafl 2012. F. Gülay Mirzao¤lu • 337 irinde oldu¤u gibi, ba¤ veya bahçe sevgiliye ait güzelliklerin topland›¤› yerdir. Güzel kokulu çiçeklerin, meyvelerin ve a¤açlar›n bulundu¤u bahçenin kap›s›n›n aç›lmas› ve güzelliklerle bezenmifl o bahçe ço¤u zaman cennet ile birlikte an›l›r ve ba¤a girmek cennete girmek gibi betimlenir. Ba¤ ve bahçede bulunan akarsu sevgilinin gözyafllar›na, çiçeklerden özellikle de gül sevgilinin yana¤›, duda¤›na; kufllardan ise özellikle bülbül afl›¤›n kendisine benzetilir (Pala 2012: 53). Divan ve halk fliirinde bu bahçede daima bahar mevsimi yaflan›r. Afla¤›daki örneklerde de görülece¤i üzere, ba¤a girmek ile gül dermek türkülerde genellikle bir arada bulunur. Âfl›¤›n hedefi önce “ba¤a girmek” sonra da “gülünü dermek”tir. Ba¤a giren âfl›¤›n gül dermesi, soyut anlamda sevgilinin gönlünü kazanmas› ve somut anlamda ise onun mekân›na girmesi onunla buluflmas› anlamlar›na gelirken, “gül dermek” sevgiliyle fiziksel anlamda birlikteli¤i ifade eden sembolik bir eylemdir. Bunun yan› s›ra, “gül koklamak” eylemi de benzer bir sembolik anlam tafl›r. Afla¤›da “ba¤a girmek” ve “gül dermek” eylemlerinin sembolik anlamlar›n› bize düflündüren türkü örnekleri yer almaktad›r: Seherde bir ba¤a girdim Seherde bir ba¤a girdim Ne ba¤ duydu ne ba¤banc› El vurup güllerin derdim / Gülün fleftalisin derdim10 Ne ba¤ duydu ne ba¤banc› Ba¤›n kapusunu açt›m Sand›m ki cennete düfltüm Yar ile tenha bulufltum Ne ba¤ duydu ne ba¤banc› Seherin bülbülü öttü Öttü de murada yetti Teslim Abdal yükün tuttu Ne ba¤ duydu ne ba¤banc›11 10 11 fieftali, türkülerde kad›n›n cinselli¤ini ifade eden sembolik bir meyvedir. Buradaki “fleftali dermek” ise erke¤in bir kad›n ile cinsel anlamda bir birliktelik yaflamas›n› simgeler. Teslim Abdal’a ait türkü TRT Repertuar No: 13’de kay›tl›d›r. Türkünün geleneksel bir yorumunu dinlemek için bk. http://www.youtube.com / watch?v=yf-bNoNSnr4 338 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Ala gözlerini sevdi¤im dilber Ala gözlerini sevdi¤im dilber Sana bir sözüm var diyemiyorum Bilmem deli miyim mecnun gezerim S›rr›m› yadlara veremiyorum Ak memenden emdice¤im az›kt›r Tarama zülfünü gönlüm bozuktur Öksüzüm garibim bana yaz›kt›r Destursuz koynuna giremiyorum Helal olsun al yanaktan emdi¤im El uzat›p gonca gülün derdi¤im ‹nce belin usul boyun sard›¤›m Al›flm›fl kollar›m duram›yorum Karac'o¤lan der ki Hasanpaflal› Aflk sevdas› gönlümüzden taflal› Sen gibi güzele gönlüm düfleli Uyuyup uykuya kanam›yorum (Öztelli 1976: 152). Yukar›da yer verdi¤imiz iki türkü örne¤inde de görüldü¤ü gibi, türkülerin konusu sevgili ile buluflmay› onunla beraberli¤i ifade etmektedir. ‹lk örnekte, Seherde bir ba¤a girdim Ne ba¤ duydu ne ba¤banc› / El vurup güllerin derdim / Gülün fleftalisin derdim / Ne ba¤ duydu ne ba¤banc› dizeleri sevgiliyle gizlice görüflmek, koklaflmak ve seviflmeyi anlat›r. Ancak, bütün bu do¤al eylemler son derece estetik ve sembolik bir flekilde ifade edilmifltir. Büyük aflk flâirimiz Karacao¤lan’a ait ikinci türküde ise, aflk ve cinsellik bütünleflmifl bir durumda olup oldukça yal›n, aç›k ve somut bir flekilde ifade edilmifltir. Burada, art›k “gül dermek” eyleminin anlam› rahatça anlafl›lmaktad›r. Helal olsun al yanaktan emdi¤im / El uzat›p gonca gülün derdi¤im / ‹nce belin usul boyun sard›¤›m / Al›flm›fl kollar›m duram›yorum dizeleri, türkü metninin di¤er dörtlüklerinde oldu¤u gibi, bu somut anlat›m›n en güzel örne¤ini teflkil eder. F. Gülay Mirzao¤lu • 339 Sembolik Meyveler Türkülerde elma, turunç nar, ayva, armut, üzüm, kiraz, kavun, fleftali gibi meyvelerin s›kl›kla geçti¤ine tan›k oluruz. Bunlar ilk bak›flta tesadüfi gibi görünse de her biri belirli anlamlar› ve durumlar› sembolik bir biçimde ifade etmenin estetik araçlar›d›r. Afla¤›da bu meyvelerden üçü; elma, nar ve üzüm türkülerin sembolik anlat›m dili ba¤lam›nda ele al›nmaktad›r. Elma Türkülerde s›kça rastlanan sembollerden biri de elmad›r. Türkülerde elma daima aflk sembolü olarak bulunur. Bu aflk duygularla birlikte, âfl›klar›n buluflmas›, kucaklafl›p koklaflmas› k›sacas› birlikteliklerini de ifade eder. Halk türkülerindeki di¤er baz› semboller gibi, elma da soyut ve somut olmak üzere aflk›n her iki yönünü de anlat›r. Türk kültürel geleneklerinde, sözlü anlat›lar›nda ve türkülerde elman›n tafl›d›¤› anlam ve ifllev ortak özellikler tafl›r. Genel anlamda sözlü kültürümüze bak›ld›¤›nda elma sembolünün bafll›ca anlam ve ifllevleri flunlard›r: 1. Aflk ve zürriyet / do¤urganl›k, verimlilik 2. Niflan, Ba¤l›l›k 3. Gençlik, kuvvet ve sa¤l›k Türkü metinlerinde elma, budaktan elma almak, daldan elma almak gibi ifadelere s›kça rastlan›r. Örne¤in budaktan elma almak; bir sevgili bulmak, sevgiliye sahip olmak anlam›na gelir. Mani ve türkülerimizde s›kça karfl›laflt›¤›m›z elma benzer anlamlarda kullan›lm›flt›r. Afla¤›daki yer verdi¤imiz mâni örne¤i ve ikinci örne¤imiz olan Al elmay› daldan al türküsünde elma sembolü bu anlamlar› ça¤r›flt›rmaktad›r. Mâni Elma ald›m budaktan Yari öptüm dudaktan A g›z seni alayd›m ‹ndirmezdim kucaktan Al elmay› daldan al Al elmay› daldan al Daldan alma benden al Duydum gelin olisin / Dur ben ölem ondan al 340 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Oy Henno Henno Henno Yar Henno Henno Henno Eller k›nal› Henno Gözler sürmeli Henno Al alman›n dördünü Sev yi¤idin merdini Seversen bir güzel sev Çekme çirkin derdini Nakarat Almay› daldan ald›m Sevday› yardan ald›m Sana gönül vereli Bir kuru cana kald›m12 Nakarat (Ekici 2009: 246) Yukar›da yaln›zca üç dörtlü¤üne yer verdi¤imiz türkünün her bendinin ilk dizeleri elma motifi ile bafllar. ‹lk bentte sevgilisine seslenen âfl›k; Al elmay› daldan al / Daldan alma benden al Duydum gelin olisin / Dur ben ölem ondan al derken, gelin olan sevgilisine, kendisi sa¤ iken baflka birisiyle evlenmemesini söyler. ‹kinci bendin, Al alman›n dördünü / Sev yi¤idin merdini biçimindeki dizeleri ile üçüncü bendin Almay› daldan ald›m Sevday› yardan ald›m dizeleri de tutarl› bir biçimde daldan elma almak ile sevmek, sevdaya düflmek anlam›na gelmektedir. Metinlerden aç›kça anlafl›labilece¤i gibi budaktan / daldan elma almak, yâre / sevgiliye sahip olmak ve onu sarmak; hasret gidermek; böylece ona duyulan aflk› somut bir flekilde yaflamak anlam›ndad›r. Elma masal, destan ve hikâyelerde de kullan›lan sembolik bir meyvedir. Örne¤in masallarda s›kça bulunan kapan›fl tekerlemelerinden biri “Gökten düfltü üç elma: birisi bana, birisi masal› anlatana, birisi de dinleyene” fleklindedir. Elman›n buradaki anlam› aç›k olmamakla birlikte, süreklili¤i ve bereketlili¤i ifade edebilece¤i 12 Elaz›¤ yöresine ait türkü, Elaz›¤ türkülerinin tan›nm›fl icrac›s› Enver Demirba¤’dan Muzaffer Ertürk taraf›ndan derlenmifltir. Türkünün tam metni ve nota yaz›m› için bk. Ekici 2009: 244-247. Türkünün müzikal kayd›n› dinlemek için bk. F. Gülay Mirzao¤lu • 341 düflünülebilir.13 Ayr›ca gökten düflmüfl olmas› onun kutsal bir meyve oldu¤unu da ça¤r›flt›rmaktad›r. Elma mitolojide ve semavi dinlerde kutsal say›lan bir meyvedir. Kutsal dinlerde elma Allah taraf›ndan yasaklanmas›na ra¤men fleytan›n kand›rmas› sonucu Adem ve Havva taraf›ndan yenmifl, ölümsüzlükten fâni bir varl›¤a dönüflen insano¤lunun Cennet’ten kovulufl hikâyesinin bafllamas›na neden olmufltur. Bununla birlikte, insano¤lunun yeryüzünde ço¤almas›n› sa¤lam›flt›r. Bu özellikleriyle elma hem Türk kültüründe hem de di¤er baz› kültürlerde zürriyet ve neslin süreklili¤ini sa¤layan mucizevi niteli¤e sahip sembolik bir meyvedir. Nar Türkülerin sembolik meyvelerinden biri de nard›r. Nar aflk, bolluk ve bereket sembolüdür. Nar›n kültürümüzdeki bu özelli¤ini baz› kültürel geleneklerimizde de görmek mümkündür. Örne¤in, önemli bir geçifl töreni olan dü¤ün sona erdi¤inde, gelin damad›n evinin kap›s›ndan girmeden hemen önce yere nar at›l›r ve nar›n h›zl›ca yere at›lmas›yla birlikte nar taneleri etrafa saç›l›r. Anadolu’nun pek çok bölgesinde mevcut bu gelenek, kurulmakta olan ailenin uzun ömürlü ve bereketli olmas›; bir baflka deyiflle, gelinin do¤urganl›¤› için uygulan›r. Türkülerde aflk, özellikle sembolik meyveler söz konusu oldu¤unda cinsellikle iç içe geçmifl biçimde vurgulan›r. Nar motifli türkü metinlerine bakt›¤›m›zda, bu olgu ve nar sembolünün ifade etti¤i aflk birlikteli¤i daha iyi anlafl›lacakt›r. Afla¤›da yer verdi¤imiz yayg›n bilinen türkülerimizden biri bu tip türkülere örnek teflkil eder: Nar A¤ac› Nars›z Olur Mu Nar a¤ac› nars›z olur mu Yi¤it olan gönül yars›z olur mu Deli gönül sensiz olur mu Gülüm gel can›m gel sal›naraktan Bir su doldur ver ›rmaktan Kurtulurum belki sana yalvarmaktan 13 “Türkülerde Elma Motifi” hakk›nda Hacettepe Üniversitesi Türk Halkbilimi Bölümünde ö¤rencimiz Nuriye Atar taraf›ndan haz›rlanm›fl bir lisans tezi de mevcuttur. Bk. Atar 2011. 342 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Nar a¤ac› budam budam Yar yitirdim gülüm nerelerde bulam Üç güzel içinde gözlerinden bilem Gülüm gel yarim gel sal›naraktan Bir su doldur ver ›rmaktan Kurtulurum belki sana yalvarmaktan Türkünün ilk bendinde Nar a¤ac› nars›z olur mu / Yi¤it olan gönül yars›z olur mu dizelerinde “nar a¤ac›n›n nars›z olmas›” “yi¤idin yars›z olmas›”na benzetilmifltir. Deli gönül sensiz olur mu dizesi ile de sevgiliden ayr› kalman›n mümkün olmayaca¤› vurgulanm›flt›r. Nar a¤ac›n›n nars›z olmas› ne kadar inan›lmaz bir durum ise, âfl›¤›n da mafluk ile birlikte olmamas› o denli imkâns›z ve anlams›zd›r. Bu benzetmenin nar a¤ac› ile ilgili olmas› tesadüfi de¤ildir. Âfl›¤›n sevgilisine yak›nlaflma arzusuyla sesleniflini ifade eden nakarat dizelerinden sonra gelen ikinci bendin Nar a¤ac› budam budam / Yar yitirdim gülüm nerelerde bulam dizelerinde ise, ilk bendin tam tersi bir anlam üzerinde durulmufl; “nar a¤ac›n›n budanmas›” “afl›¤›n sevgilisiz kalmas›”yla adeta bir tutulmufltur. Bu örnekler, mitolojik bir sembol olan nar›n günümüzde de aflk sembolü olarak alg›land›¤›n› göstermektedir. Türk mitolojisinde nar›n bolluk ve bereketi simgelemesi ve bu yönüyle do¤urganl›k ve ço¤almay› da içeren bir aflk›n sembolü oldu¤u anlafl›lmaktad›r Yunan mitolojisinde de benzer bir flekilde, nar bolluk ve bereketi simgeleyen kutsal bir meyvedir. Kur’an-› Kerim’de nar meyvesi, çiçe¤i ve taneleri Cennet meyvesi olarak kabul edilmifltir. Kitab-› Mukaddes’e göre de, nar dünyada ilk yarat›lan meyvedir. Anadolu’da yeni gelinin evine nar taneleri serpilerek evlili¤in devaml› ve bereketli; ailenin zengin çocuklar›n uzun ömürlü olaca¤›na inan›l›r. Nar›n bu özelli¤i türkülerimize de yans›m›flt›r. Nar, aflk› sevgiyi ve sevgiliyi ifade eden sembolik bir meyvedir (Mirzao¤lu 2005a, 2005b). Üzüm Halk türkülerimizde oldukça s›k olarak kullan›lan bir meyve olan üzüm aflk sembollerin biridir. Türkülerde üzüm; üzüm asmas›, üzüm ba¤›, biçiminde karfl›m›za ç›kar. Kimi türkülerde de ak üzüm, kara üzüm, karaca üzüm biçiminde kullan›mlara da s›kça rastlan›r. Afla¤›da konuyla ilgili örnekler yer almaktad›r. Antalya'n›n mor üzümü / Severler boyu uzunu dizeleriyle bafllayan ilk türkü, ‹mam›n küçük k›z›n› Sarsam ne zaman ne zaman ne zaman / Sevsem ne zaman ne zaman ne zaman biçiminde F. Gülay Mirzao¤lu • 343 devam etmekte ve üzüm ile sevmek, sevgiliyi sarmak aras›nda ça¤r›fl›m yoluyla dolayl› bir iliflki kurulmaktad›r. Türkülerin en vurgulu k›s›mlar› olan ve ço¤unlukla ana fikrini ifade eden nakarat dizelerinin de Saran kollar yorulur mu bir zaman / Seven kollar yorulur mu bir zaman biçiminde olmas› üzümün sembolik anlam›na dayanan bu iliflkiyi pekifltirmektedir. Antalya'n›n Mor Üzümü Antalya'n›n mor üzümü Severler boyu uzunu ‹mam›n küçük k›z›n› Sarsam ne zaman ne zaman ne zaman Sevsem ne zaman ne zaman ne zaman Saran kollar yorulur mu bir zaman Seven kollar yorulur mu bir zaman Antalya'n›n kuyular› Çay›r çimen k›y›lar› Avdan gelir day›lar› Sarsam ne zaman ne zaman ne zaman Sevsem ne zaman ne zaman ne zaman Saran kollar yorulur mu bir zaman Seven kollar yorulur mu bir zaman Antalya'n›n alt› bak›r Atlar gelir flak›r flak›r Sevdi¤imin gözü çak›r Sarsam ne zaman ne zaman ne zaman Sevsem ne zaman ne zaman ne zaman Saran kollar yorulur mu bir zaman Seven kollar yorulur mu bir zaman14 14 Antalya-Akseki’ye ait türkü Hüseyin Balkan’dan derlenmifltir. Metin için bk. Öztelli 1972: 68. Türkünün TRT Repertuvar No: 1396. 1953 y›l›nda Neriman Tüfekçi taraf›ndan derlenmifltir. Metin için bk. Öztelli 1972: 68. Baflka bir çeflitlemesi için ayr›ca bk. http://www.turkudostlari.net / soz.asp?turku=92. Eriflim: Temmuz 2013. 344 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Karfl›da Üzüm Kara Karfl›da üzüm kara Ah çimene gel çimene gel gülo¤lan Çimen çiçek deste biçek Çit yelekli gülo¤lan Salk›m› düzüm kara Ah çimene gel çimene gel gülo¤lan Çimen çiçek deste biçek Çit yelekli gülo¤lan Gidece¤im o yara Ah çimene gel çimene gel gülo¤lan Çimen çiçek deste biçek Çit yelekli gülo¤lan Elim bofl yüzüm kara Ah çimene gel çimene gel gülo¤lan Çimen çiçek deste biçek Çit yelekli gülo¤lan15 ‹kinci türküde Karfl›da üzüm kara / Ah çimene gel çimene gel gülo¤lan / Çimen çiçek deste biçek / Çit yelekli gülo¤lan dizlerinden oluflan ilk bent üzüm ile sevgiliyle iliflki kurma iste¤ini ifade etmektedir. Salk›m› düzüm kara / Ah çimene gel çimene gel gülo¤lan… diye devam eden ikinci bendi de ayn› flekilde sevgiliye yönelik davetkâr bir yaklafl›m›n ifadesidir. Türküde özellikle kara üzümün seçilmesi de tesadüfi de¤ildir. Çünkü, meyvelerin k›rm›z› ve koyu renkli olanlar›, t›pk› k›rm›z› renkli çiçekler gibi aflk sembolü olarak seçilmifltir. Türkü örnekleri ço¤alt›ld›kça üzüm, ba¤, ba¤a girmenin zürriyet ile iliflkisi daha anlafl›l›r hale gelir. Afla¤›da yer verdi¤imiz örnek üzüm ba¤›n›n aflk ve zürriyetle iliflkisini anlatmaktad›r: 15 Türkü Nida Tüfekçi taraf›ndan derlenmifltir. Rept. No: 1722. http://www.turkudostlari.net/soz.asp? turku=2960 F. Gülay Mirzao¤lu • 345 Güdüfllü’nün Çeflmesi Güdüfllü’nün çeflmesi Ne hofl olur içmesi Ah ne hofluma da gidiyor Yarle dalga geçmesi Ba¤lar›m çekirdeksiz ba¤lar›m Yârim asker onun için a¤lar›m Bahçelerde nar tane Dökülür tane tane Güzellerin içinde Benim yârim bir tane Ba¤lar›m çekirdeksiz ba¤lar›m Yârim asker onun için a¤lar›m Pembe g›rebimin oyas› Yüzüme vurdu boyas› Alcem dedim almad›n Allah›ndan bulas› Ba¤lar›m çekirdeksiz ba¤lar›m Yârim asker onun için a¤lar›m Ayd›n-Koçarl› ilçesinin Güdüfllü köyünden derledi¤imiz Güdüfllü’nün çeflmesi türküsü ve hikâyesi, çeflme bafl›nda yaflanan bir aflk öyküsü sonucunda sevenlerin ayr›lmas›n› anlat›r. Ba¤lar›m çekirdeksiz ba¤lar›m / Yârim asker onun için a¤lar›m fleklindeki nakarat dizelerinde belirtildi¤i gibi, bu ayr›l›k ve aflk›n sona ermesi ayn› zamanda bu aflk›n meyve veremeyiflinin bir tür ifadesidir.16 “Ba¤lar›m çekirdeksiz ba¤lar›m”dizesi bu alg›lay›fl biçimini vurgulamaktad›r. Nitekim, Do¤u Avrupa müzik kültüründe de üzüm ve üzüm ba¤›n›n aflk›, aile kurmay› ve ço¤almay› ifade etti¤i bilinmektedir.17 16 17 Türkünün hikâyesi ve müzikal ve icra özellikleri hakk›nda bk. Mirzao¤lu 2003. Bu aflk sembolünün Romen ve Balkan kültüründeki görünümü için bk. Sabina Ispas, “The Old Man and the Vineyard: Archaic Symbols”, 42nd International Ballad Conference, Akyaka-Mu¤la, 2012. 346 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Sonuç ‹nsano¤lu, iç dünyas›n› içindeki duygular›, en öznel ifadelerini türkülerde dile getirmifltir. Bir bak›ma türkülerle konuflmufl, türkülerle dertleflmifl, türkülerle hasret gidermifltir. Dolay›s›yla türküler kültürümüzde her bir sözün, kavram›n kendine özgü derinlik ve anlam tafl›d›¤› önemli bir iletiflim arac› olmufltur. Bu nedenle, türkülerde kullan›lan kavramlar›n hiçbiri gelifligüzel yer almam›flt›r. Her bir kavram›n kendine özgü bir ça¤r›fl›m› bulunmaktad›r. Ça¤r›fl›mlara sahip olan bu kavramlar kültürel semboller veya kültürel kodlar olarak adland›r›lmaktad›r. Sonuç olarak geçmiflten günümüze Türkçemizin süreklili¤inde türkülerin sembol dili kendili¤inden do¤al bir süreç içinde geliflmifltir ve ancak o kültüre mensup insanlar›n anlayabilece¤i bir sembolik derinli¤e sahiptir. fiüphesiz dilimiz var oldukça, türkülerimiz de sanatsal bir iletiflim biçimi olarak var olmaya devam edecektir. Bir baflka deyiflle, Türkçemizin en güzel ifadeleri olan türküler söylendikçe dilimizin zenginliklerini yaflatmak mümkün olacakt›r. Kaynaklar Ekici, Savafl (2009), Elaz›¤ Harput Müzi¤i, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara. Ergin, Muharrem (2008), Dede Korkut Kitab›, 1, Türk Dil Kurumu Yay›nlar›, Ankara. Esen, Ahmet fiükrü (1986), Anadolu Türküleri, Türkiye ‹fl Bankas› Yay›nlar›, Ankara. Ferris, William R. (1997) “Halk fiark›lar› ve Kültür: Charles Seeger ve Alan Lomax” (Çev. F. G. Mirzao¤lu), Milli Folklor, 34, Yaz 1997: 87-93, (New York Folklore-Quarterly VXXIX, 1: 206-218). Günay, Umay (1986), Âfl›k Tarz› fiiir Gelene¤i ve Rüya Motifi, Türk Tarih Kurumu Bas›mevi, Ankara. Gürsoy, Mehmet (2012), Kütahya flehrimizde yaflayan dünyaca tan›nm›fl Türk Çini sanatç›s› ile Eylül 2012’de yap›lan görüflme notlar›. ‹mre, Adorjan (2003), “Türk Halk fiiirinde Erotik Motifler” Folklor Edebiyat Dergisi, 9 (34): 123-133. Karatafl, P›nar (2012), “Halk Türkülerinde Sembolik Eylemler”: Ba¤a Girmek, Gül Dermek, I. Geleneksel Müzik Kültürü Araflt›rmalar› Sempozyumu Bildirisi, 25-26 Nisan 2012, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Kaya, Do¤an (2010), Ansiklopedik Türk Halk Edebiyat› Terimleri Sözlü¤ü, Akça¤ Yay›nlar›, Ankara. Kocatürk, Vasfi Mahir (1963), Bafllang›çtan Bugüne Kadar Türk Edebiyat›n›n Saz fiiiri Tarz›nda Yaz›lm›fl En Güzel fiiirleri, Ayy›ld›z Matbaas›, Ankara. F. Gülay Mirzao¤lu • 347 Kunos, Ignacz (1998), Türk Halk Türküleri, Türkiye ‹fl Bankas› Yay›nlar›, (ed. A. Osman Öztürk) Ankara. Mirzao¤lu, F. Gülay (2003), “Güdüfllü’nün Çeflmesi”: Bir Türkünün Yarat›l›fl Hikâyesi Ba¤lam›nda Tema ‹cra ve Müzikal Yap›”, Türkbilig, 5: 86-93. Mirzao¤lu, F. Gülay (2005a), “Türkülerde Mitolojik Unsurlar”, Türkbilig, 10: 34-53. Mirzao¤lu, F. Gülay (2005b), “A Turkish Folk Song: The Relationships Between the Story of Creation, Theme, Performance and Musical Structure”, Turks and NonTurks: Studies on the History of Linguistic and Cultural Contacts: Studia Turcologica Cracoviensia, 10, 289-296. (ed. Stanislaw Stachowski), Ksiegarnia Akademicka, Krakow. Mirzao¤lu, F. Gülay (2010), “Lirik Türkülerde Kad›n Tipleri” Türkbilig, 20: 127-164. Mirzao¤lu, F. Gülay (2012), “Alevî-Bektaflî fiiirinde Bâd-› Sabâ Motifi”, Türk Kültürü ve Hac› Bektafl Veli Dergisi, 2012, Say›: 61: 109-130. Özbek, Mehmet (1975), Folklor ve Türkülerimiz, Ötüken Neflriyat, ‹stanbul. Öztelli, Cahit (1976), Karacao¤lan, Varl›k Yay›nlar›, ‹stanbul. Öztelli, Cahit (1972), Evlerinin Önü, Halk Türküleri, ‹stanbul: Hürriyet Yay›nlar›. Pala, ‹skender (2010), Ansiklopedik Divân fiiiri Sözlü¤ü (19. Bas›m), ‹stanbul: Kap› Yay›nlar›. TRT Türk Halk Müzi¤i Repertuar›. Nufl, Alufl (1996), Rumeli Türküleri, Güfte ve Besteleriyle, Say Yay›nlar›, ‹stanbul. Yörükan, Yusuf Ziya (2011), Alevi, Bektafli, Tahtac› Nefesleri (hzl. Turhan Yörükan), Ötüken Neflriyat, ‹stanbul. Türkçenin Yabanc› Dil Olarak Ö¤retiminde fiark› ve Türkülerimizin Yeri Hayrettin Parlaky›ld›z* Girifl Türk düflüncesinde ve Türkçenin içinde, "otoriter devletin" önemli bir yeri vard›r. Bu anlay›fl›n iki dayana¤›ndan biri töreye ba¤l›l›k, di¤eri de nizamc›l›kta gösterilen dikkatli ›srard›r. (Töre: Bir sosyal grupta, bir topluluk veya halka yerleflmifl davran›fl fleklinin bütünü. Nizam (düzen)). Türk diline de yans›m›flt›r. Dil milletleri birbirinden ay›rt edici bafll›ca kültür unsurudur. Bu bak›mdan Türkçenin bünyesi baflka dillerden farkl›d›r. Türkçe k›sa ve mânâ yüklü olmakla beraber, Türkçede sert ünsüz sesler s›ralan›r. Cümle kuruluflu çok düzgündür. Ses uyumu dikkat çekicidir. Bu yönleriyle haflin bozk›r ikliminin flartlar› aç›kça görülür. Türkçede baflka dillerde görüldü¤ü üzere, cümle içi ba¤lant› ekleri yoktur. Bu ekler, konuflmaya bafllad›ktan sonra, hat›rland›kça yeni fikirler eklenmesini sa¤lar. Dilimizde, böyle eklerin bulunmamas›; "do¤ru bir cümle" kurabilmek için, "konuflmadan önce iyice düflünmeyi" gerektiren zihnî disiplin belgesidir. Böyle aç›k, muntazam, kesin ve sade bir dili ortaya koyan nizamc› ve gerçekçi Türk kafas›; vehimlerden, hayale dalmaktan hofllanmam›fl, nazarî ve metafizik konularla meflgul olmam›flt›r. Böyle bir yap›ya ve anlay›fla sahip olan Türkçemizin geçmiflten bugüne kadar geçirdi¤i evrelerde flüphesiz s›k›nt›lar› ve problemleri olmufltur. Bu s›k›nt›lardan biri de dünyada genifl bir co¤rafyada kullan›lan Türkçemizin, bilim * Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Parlaky›ld›z, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi E¤itim Fakültesi, Türkçe E¤itimi Bölümü, Çanakkale. [email protected] 350 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe dili ve teknik dil olarak kullan›lmamas›d›r. Günümüz dünyas›n›n küreselleflme gibi bir modern emperyalizmle tan›flmas›, güçlü devletlerin bunu farkl› flekilde kullanarak, kendi dillerini dayatmac› bir anlay›flla dikte ettirmeleri; bizleri de ülke olarak küreselleflme ad›na de¤il siyasi, ticari ve turizm ad›na dilimizi uluslar aras›nda etkin k›lmaya yönlendirmifltir. Bunu yaparken de, amaç dil ile araç dilin aras›ndaki farkl›l›klar› bilmeye ve ö¤retim yöntemleri ile araç-metinlerin dili ö¤retmedeki baflar›s›n› araflt›rmaya yöneltmifltir. Dilimizi yabanc›lara ö¤retirken kullanaca¤›m›z araç-metinlerden biri, kültürümüzü oluflturmada etken gördü¤ümüz; duygusall›¤›m›z›n, gönlümüzün ve ruhumuzun derinli¤ini veren, iletiflimimizdeki yak›nl›¤› oluflturan flark›lar›m›z ve türkülerimizdir. Yeryüzündeki tüm dillerin devaml›l›¤› ve geçerlili¤i; o dilin kal›c›l›¤›n› sa¤layan edebi türler kadar, ritmik gücü kuvvetli, fonetik anlay›fl› içinde ortaya konan flark›lar›nda ve türkülerinde gizlidir. Türkü, geçmiflten günümüze yans›yan ve bugünü de yar›na tafl›yacak olan dil unsurlar›m›zd›r. Türkü ve flark›larda ezgi ve fliir bir aradad›r. Di¤er bütün fliir türlerine k›yasla dilimizin zenginli¤i, sadeli¤i ve bu sadelik içindeki türkülerde ve flark›larda sakl›d›r. Türkülerde, Türkçe ya da Türkçeleflmifl olmayan bir kelime yok gibidir. Türküler, Türk dilini konuflan di¤er soydafllar›m›zla en önemli ortak edebi yaratmalar›m›zd›r. “Milli kimli¤i arayan, baflka co¤rafyalarda yaflayan Türkçe konuflan kiflilerle ortak kültürel ba¤ arayan bir kimsenin gidece¤i adres, türkülerimiz olacakt›r.” (Köksel 2010: 100). Dile hayat veren düflüncedir. Temalar›n seçimi, ifllenifli, kullan›lan malzemeler, renkler, simgeler, biçimsel malzemeler o milletin kültürü ve düflünce sistemiyle flekillenir. Türkülerde ve flark›larda, duygu ve olaylar anlat›l›rken benzetmeler ve sembolik anlat›mlar ortaya ç›kar. Bu anlat›mlar dilimizin ö¤retiminde kolayl›k sa¤lamakla kalmaz, Türkçemizi geçmiflten gelece¤e de tafl›r. Böylece, geçmiflte Âfl›k Pafla’n›n dilimiz üzerindeki endiflesi ile Kâflgarl› Mahmut’un dil ö¤retimindeki çabalar› da bizlere ›fl›k tutmufl olur. Bir dilin ö¤retimindeki yöntemler ile dil ö¤retim ilkelerinin birbirini tamamlamas› ne kadar önemli ise, dili ö¤retirken kullan›lan araç metinler de o derece önemlidir. Bu araç-metinlerin dildeki ifllerli¤i, dili kullanan kifliler ile o kiflilerin oluflturdu¤u toplum, o dile ya süreklilik kazand›r›r ya da etkinli¤ini yok ederek dilin geçerlili¤ini öldürür. Bu bak›mdan ö¤renilen dile süreklilik kazand›rma ve etkinli¤ini geçerli k›lma, o dile ait kültürel yap›n›n iyi kavranmas›na ve sosyo-kültürel iliflkilerin devletleraras› kullan›l›fl›na da ba¤l›d›r. Hayrettin Parlaky›ld›z • 351 Türkülerin dilini, flark›lar›m›z›n gönül enginli¤ini bilenler; sesli okuma ile konuflman›n ve yazman›n faktörlerini iyi uygulayarak model olanlar, Türkçemizi geçmiflten gelece¤e en iyi flekilde tafl›yacak ve dilimizin dünkü kurallar›n› bugünle iyi bütünlefltirecektir. Yabanc› Dil Olarak Türkçe Yo¤un iletiflimin yafland›¤› günümüz dünyas›nda, hangi toplumda olursa olsun, bireyin kendini dünyadan soyutlamas›, etraf›nda olup bitenlere ilgi duymamas›, onlara kulak asmamas› söz konusu olamaz. "Koflullar, bireyi insanl›¤›n ortak sorunlar›n›n paylafl›m›na ve bu sorunlar›n çözümüne katk› getirici davran›fllar kazanmaya da zorlamaktad›r. Bu davran›fllar›n bir bölümünü de beceri düzeyinde yabanc› dil bilgisinin oluflturdu¤u söylenebilir. Dolay›s›yla, birçok insan yabanc› dil ö¤renme ihtiyac›n› duyar hâle gelmifltir. Bu ilginin, do¤al olarak yabanc› dil ö¤retiminde yeni kavram ve yaklafl›mlar›n gelifltirilmesine ve ö¤retim hedeflerinde önceliklerin de¤iflmesine yol açt›¤› söylenebilir." (Bar›n 2000: 147). Ça¤dafl yaflam›n temel yap›s›ndaki de¤iflmeler, yeryüzündeki bütün toplumlar›n d›fla aç›lmas›n› ve toplumlararas› iliflkilerin giderek artan bir h›zla geliflmesini gerektirmektedir. Gerek toplumlar›n d›fla aç›lmas›nda gerekse toplumlararas› iliflkilerin gelifltirilmesinde insanlar›n kendi ana dilleri ile iletiflim kurmalar› yetersiz kalmakta ve yabanc› dil ö¤renme ihtiyac› ortaya ç›kmaktad›r. Yabanc› dil ö¤renme ihtiyac›, toplumlararas› iliflkilerin yo¤unluk kazanmas› ve kitle iletiflim araçlar›n›n geliflmesine paralel olarak art›fl göstermekte ve dün oldu¤u gibi bugün de güncelli¤ini korumaktad›r. Günümüz toplumunda bir de¤il, birkaç dili ö¤renmenin önem teflkil etmesinden dolay› yabanc› dil ö¤retimi, her ça¤dafl ülkenin geliflmifl veya geliflmekte olan ülkenin e¤itim sisteminde önemli bir yer tutmakta, büyük boyutlarda teknolojinin de katk›s›yla uzun süreli programlar uygulanmaktad›r. Kültürlerin etkileflimi, kültürlerin birbirlerinin egemenlikleri alt›na alma yar›fllar›, hep yabanc› dil ö¤retimi ile iliflki kurularak sürdürülmüfltür (Bar›n 2010: 167). Yabanc›lara Türkçe ö¤retme ifli bu yüzden çok büyük bir önem tafl›maktad›r. Yabanc›lara Türkçe ö¤retimi alan›nda yöntem aray›fllar› sürmektedir. Anadili ö¤retimiyle, yabanc› dil ö¤retimin birleflen yanlar›, ortak hedefleri oldu¤u gibi ayr›flan yanlar› da bulunmaktad›r. Yabanc› dil ö¤retimi çok yönlü bir süreçtir. 352 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe “Türkçenin yabanc› dil olarak ö¤retimini anadil olarak ö¤retiminden ayr›flt›ran yönlerinden biri de Türkçenin ö¤retiminde uygulanan aflamal› kur sistemidir. Aflamal› kur sistemine göre ders verme etkinlik düzenleme ve ders araç gereçleri gelifltirme ve ö¤retenleri ölçme ve de¤erlendirme çal›flmalar› ayr› ayr› uzmanl›k alanlar› olarak de¤erlendirilmelidir. Aflamal› kur sistemi yabanc› dil ö¤retiminde yayg›n olarak kullan›lan sistemdir. Dil ö¤retiminde kullan›lacak tüm etkinlikler araç gereçler ve ders plân› bu düzeye göre plânlan›r. A1, A2, B1, B2 biçiminde adland›r›lm›fl düzeylendirme sistemi Avrupa Dil Komisyonunca ön görülmüfl Avrupa’da yabanc› dillerin ö¤retiminde kullan›lan ortak düzeylerdir. A1, A2 düzeylerindeki ö¤renenler temel amac› B1, B2 düzeyindeki ö¤renenler ba¤›ms›z kullan›c› C1 ve C2 düzeyindeki ö¤renenler yetkin kullan›c› olarak kabul edilir.” (Karababa 2011: 113). Bu kur sistemine göre Türkçenin ö¤retimi yap›lmal›, buna ba¤l› olarak da araçmetinler seçilmelidir. Seçilen metinlerde afla¤›da ele alaca¤›m›z duyguya dayal› türlerden flark› ve türkülerde görsel-iflitsel ve müziksel-ritmik zekây› dikkate al›narak ders ifllenip uygulama yap›labilir. Seçilecek metinleri seslendirecek kiflinin ses tonu, tan›n›rl›¤›, ritmik hareketlili¤i dikkat çekici olmal›d›r. Bu ise, dili ö¤renmede ve ö¤retmede etkilidir. Günümüzde güncel konu haline gelen “Yabanc›lara Türkçe Ö¤retimi” küreselleflmenin yayg›nlaflmas›yla üniversitelerde tezsiz yüksek lisans seviyesine girdi. Bölüm aç›lmas› gündemde. Bu konuda “Türkçenin E¤itim-Ö¤retimi” alan›nda doktora tezleri yap›lmaktad›r. Korkar›m, her fleyi tüketti¤imiz gibi bu anlamda tüketip, yeni aray›fllara girece¤iz!.” Dil, bir kültür tafl›y›c›s›d›r. Toplumlar kültürlerini var oldu¤u sürece bir sonraki kuflaklara aktarmak için her türlü çal›flmay› yapmak ve de¤iflen ve geliflen dünya içinde bu aktar›m› kolaylaflt›racak unsurlar› dikkate almal› ve gerekirse güncellefltirmelidir. Yabanc›lara Türkçe ö¤retimine neden ihtiyaç duyulmaktad›r, neden yabanc›lar Türkçe ö¤renmek istemektedir? Türkçe ne zamandan beri yabanc› dil olarak e¤itim vermektedir, buna ne zaman ihtiyaç duyulmufltur? Yabanc› dillerin karfl›s›nda ö¤renilmedeki ve ö¤retilmedeki baflar›s› nedir? Bu sorulara cevap verebilirsek, dilimizin yabanc› diller karfl›s›ndaki etkinli¤ini daha iyi anlam›fl ve daha iyi tart›flm›fl oluruz… Bu sorular›n cevaplar› iyi tespit edilip, do¤ru verilirse; Türkçenin yabanc›lara ö¤retilmesindeki amaç da kendili¤inden ortaya ç›kar. 1990’l› y›llardan itibaren So¤uk Savafl döneminin sona erifliyle ortaya ç›kan küreselleflme adl› kapitalist bireyselli¤in öne ç›k›p, her fleyin al›m-sat›mla eflde¤er gö- Hayrettin Parlaky›ld›z • 353 rülmesi; tüm Avrupa dillerinde oldu¤u gibi Asya, Orta-Do¤u, Uzak-Do¤u dillerini de küresel sermaye ortaya ç›karm›fl, s›n›rlar›n ortadan kald›r›lmas› gibi La Fontaine fabllerine tafl ç›kartan bir anlay›fl etken hale gelmifltir. Türkçe dünya dilleri aras›nda kullan›m co¤rafyas› içinde belli bir s›rada bulunurken, bugün AB sürecindeki bekleyifl, ülkeler aras›ndaki çeflitli ticari, siyasi, soysal iflbirli¤i, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetlerindeki Türk Cumhuriyetlerinin 1991 sonras› yar› ve tam ba¤›ms›zl›k gibi yönetime dönmeleri; önce Türk ülkelerindeki Türk soylulara, sonra da di¤er ülkeler aras›nda, Türkçeyi yabanc› dil olarak ö¤retme ihtiyac›n› ortaya koymufltur. Böyle bir ihtiyac›n do¤mas› ve ö¤retimi bilinece¤i gibi çok eskilere dayan›r. Kiflinin anadili d›fl›nda baflka bir dil ve kültürle tan›flmas›, yabanc› dil ö¤retimini verdi¤ine göre; bu konuda yaz›lan ilk eserin Kâflgarl› Mahmut’un (1072-1074) Divanü Lûgat-it Türk oldu¤u bilinmektedir. Türkçenin Arapça karfl›s›nda farkl› dil olup, Müslümanl›¤› kabul eden Türklerin Arapçaya meyletmesi, Kâflgarl›’y› eserini yazmaya sevk etmifl ve Türkçenin dil zenginli¤ini ortaya ç›kararak ö¤retiminde ilk yöntemleri oluflturmufltur: 1. Medreselerde yap›ld›¤› gibi önce ve hemen her zaman sadece kural verme de¤il, önce çok say›da örnekten hareket edip kurala ulaflma yolunu izlemifl ve günümüz yabanc› dil ö¤retiminde benimsenen bir yöntem uygulam›flt›r. 2. Dil ö¤renmede örneklerin, metinlerin önemini çok iyi fark etmifl, verdi¤i çok say›da örne¤i günlük hayattan, atasözlerinden, manzum sanat eserlerinden derlemifltir. 3. Türkçeyi ö¤retirken, Türk kültürünü de tan›tma, ö¤retme amac›n› gütmüfl, bu konuya özel bir önem vermifltir. 4. Dil ö¤retiminde tekrar›n önemini çok iyi kavrad›¤›ndan, önceden geçen bir kural› gerekti¤inde tekrar hat›rlatmaktan çekinmemifltir. 5. ‹zledi¤i bu baflar›l› yöntemleri buluncaya kadar çok çaba harcayan yazar, iki y›l içinde eserini üç kez yaz›p be¤enmemifl, nihayet kesin olarak dördüncü defa yazm›flt›r.” (Akyüz 2012: 35-38). Böylece Kâflgarl›, Türkçenin ö¤retimiyle ilgili yöntemleri tespit etmifl olup, bugün de ayn› yöntemler çok rahatl›kla kullan›lmakta ve baflar› elde edilmektedir. Avrupa milletlerinin siyasi, ekonomik sebeplerle Türkçeye önem verdikleri görülmektedir: “Fransa 1699’da her üç y›lda bir 6-9 yafllar›ndaki çocuklardan birkaç tanesini Türkçe ö¤renmek üzere ‹stanbul’daki Katolik papazlar›n›n yan›na göndermeye ka- 354 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe rar vermifltir. Bu çocuklar ileride Osmanl› devletinde Fransa’n›n elçileri ve tercümanlar› olacaklard›. (Bu çocuklara dil o¤lan› ad› verilmifltir). Fransa’n›n Türk diline karfl› gösterdi¤i bu ilgi 18. yüzy›lda Hollanda, ‹ngiltere, Avusturya ve Rusya gibi ülkelere de s›çram›flt›r.” (Bar›n 2004: 40- 47). Fransa’n›n, Türkçeyi 17. yüzy›llarda ö¤retmeye kalkmas› ve önem vermesi, bizim aç›m›zdan anlaml› olarak görülmeli, bugün çok önemsedi¤imiz Türkçenin yabanc› dil olmas›n›n bir bafllang›c› say›lmal›d›r. Yukar›daki al›nt›da Fransa’n›n Türkçeyi özellikle seçmesini isabetli k›lan anlay›fl› ‹lhan Bardakç›’n›n flu ifadeleriyle bütünlefltirmek yerinde olacakt›r: “Bir Frans›z hoca ile tan›flt›m. Din adam› ve Frans›z dili profesörü idi. Kendisine bofl saatlerde Yunus Emre’nin fliirlerini tercüme ederdim. – ‹lhan, derdi, ah, sizin bu edebiyat›n›z ve muhteflem tarihiniz bizim olsa idi!.. – Ne olurdu o zaman? diye sorard›m da cevaplard›: – Ufkumuz o kadar genifllerdi ki!.. Türkçe dünya dili olurdu!.." (Bardakç›, T.Ed Der: Arka kapak). Biz Türkçenin Dünya Dili olmas›n› arzuluyor ve istiyorsak, günümüzdeki dil ö¤renme ve ö¤retme ak›m›n› do¤ru okumal›y›z ve Türkçenin yabanc› dil olarak ö¤retilmesindeki gücünü etkin hale getirmeliyiz. Türkçe ne zamandan beri yabanc› dil olarak e¤itim vermektedir, buna ne zaman ihtiyaç duyulmufltur? Yabanc› dillerin karfl›s›nda ö¤renilmedeki ve ö¤retilmedeki baflar›s› nedir? Bu sorulara cevap verebilirsek, dilimizin yabanc› diller karfl›s›ndaki etkinli¤ini daha iyi anlam›fl ve daha iyi tart›flm›fl oluruz… Dil Ö¤retiminde Kullan›lan Araç-Gereçler Dil ö¤retiminde kullan›lacak araç-gereçler, tüm derslerde oldu¤u gibi burada da önem arz eder. Verilen dersin ö¤renciye ulaflt›r›lmas›nda, unutulman›n azalt›lmas›nda, araç-metinlerin yeri tart›fl›lmaz. Dil ö¤retimine bafllayan ö¤retmenler, öncelikle ders iflleme plân› yapmal›, iflleyece¤i konular› ayr›nt›l› bilimde ele almal›d›r. Anlama ve anlat›m›n alt basamaklar› dikkate al›nmal›, okumadan önce, sesler üzerinde durulmal›, seslerin oluflturdu¤u tek heceli kelimelerden çok heceli kelimelere do¤ru giderken, o kelimelerin karfl›l›¤› olan kavramlar, görsel-iflitsel araçlarla somutlaflt›r›lmal›, befl duyu organ› harekete geçirilmelidir. Hedef-kitlenin seviyesiyle beraber ihtiyaçlar› önceden belirlenmeli, amaç dil ile araç dil aras›ndaki benzerlikleri ses olarak, anlam yükü olarak dikkate almal›d›r. Türk soylulara Türkçe ö¤retimiyle, yabanc›lara Türkçe ö¤retimindeki kültürel farkl›l›klara bak›lmal› ve evrensel de¤erlerden Hayrettin Parlaky›ld›z • 355 hareketle dil ö¤retimindeki kelime ve kelime gruplar›na yer verilmelidir. Bu çal›flmalar, anlama gücünü etkinlefltirirken, anlat›m gücü edilgen hale getirilmemelidir. Çoklu zekâ ile ilgili teorik bilgiler okunmal›, zekâ türleri aç›klanmal›, zekâ türleri hedef-kitlede iyi tespit edilmeli ve Bloom taksonomisine göre çoklu zekân›n özellikleri, dilimizi yabanc›lara ö¤retirken, dikkate al›nmal›d›r. Türkçenin zenginli¤ini, anlam ve ifade derinli¤ini yans›tan örnekler verilmek suretiyle, kitaplardaki kültürel unsurlar da ö¤rencilerin istifadesine sunulmal›d›r. Kullan›lacak araçlar: 1. Türkçe ö¤retiminde kullan›lacak Ders kitab›, 2. Türkçe ö¤retiminde kullan›lacak Çal›flma Kitab›, 3. Türkçe ö¤retiminde kullan›lacak Ö¤retmen K›lavuz Kitaplar›, 4. Ankara Tömer’in ç›kard›¤› Hitit Serisi I, II, III (kur sistemine göre), 5. Tika’n›n ç›kard›¤› Orhon Serisi I, II, III (kur sistemine göre), 6. Dilset yay›nlar›n›n ç›kard›¤› Türkçe ö¤retim setleri (Aç›l›m, Ebru, Gökkufla¤›, Lale), 7. Destekleyici hikâye kitaplar› (düzeylere uyarlanm›fl), 8. fiark›, Türkü Sözleri (besteli), 9. Kelime oyunlar›na yönelik flafl kartlar, 10. Yetem’in haz›rlad›¤› Adam Asmaca ve Cümle Düzeltme Oyunu, 11. Konuflma k›lavuz kitaplar›, sözlükler, 12. Dil ö¤retiminde kullan›lan yöntem ve teknik kitaplar›, 14. Ö¤retmenin yararlanaca¤›, dil ö¤retimi üzerine yaz›lm›fl makaleler ve yap›lm›fl tezler, 15. CD, MP3, video, güç noktas› (powerpoint), filmler, bilgisayar, projeksiyon, 16. Günlük hayat›m›zda kulland›¤›m›z eflyalar, resimler, yemekler, do¤a varl›klar› vb. Dünyan›n genifl bir bölgesinde konuflulan Türkçe, oldukça eski bir kültür zeminine sahiptir. Yeni sosyal ve siyasî geliflmelerle birlikte önem kazanan Türk dili çok farkl› co¤rafyalarda ilgi ile karfl›lanmakta ve bunun sonucu olarak Türkçe ö¤renme talepleri de gittikçe artmaktad›r. “Dil ö¤renimi süreklilik ister. Bu sebeple, dünyada dil ö¤reten ciddî kurumlar ö¤rencilerinin düzeylerine göre oluflturulmufl destekleyici kitaplar yay›mlar. Genellikle hikâye a¤›rl›kl› bu kitaplar›n d›fl›nda bir de klâsik olmufl eserler, ö¤rencilerin dil ö¤renim düzeylerine göre uyarlanarak yay›mlan›r.. Yabanc›lara Türkçe ö¤retimi s›ras›nda ö¤rencilere tavsiye edilecek bu çeflit kitaplara ihtiyaç vard›r. Bunu da ancak yabanc›lara Türkçe ö¤retimi iflinde uzmanlaflm›fl kifliler yapabilir.” (Bar›n 2004: S.1). Uzmanlaflan kifliler bilgi, gözlem, beceri gücünü ortaya koymal› ve bu konuda ihtiyaç duyan kiflilerle, kurum ve kurulufllarla birikimini paylaflmal›d›r. Duyguya Dayal› Türlerin ‹ncelenmesi Yabanc›lara, Türkçe ö¤retiminde kullan›lacak türlerin bafl›nda en etkili olanlardan biri de duyguya dayal› tür olan fliirlerdir. fiark› ve türkülerle yabanc› dil ö¤retiminde bu türün önemi yads›namaz. fiark› ve türkülerin oluflumunu sa¤layan flairle- 356 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe rin, duygusal yap›s› dikkate al›nd›¤›nda kendi kültürel yap›m›z›n de¤erlerini imajlarla, benzetmelerle, ça¤r›fl›mlarla ortaya koyan bir zihinsel yap›yla karfl› karfl›ya kald›¤›m›z› görürüz. “Edebiyat ürünleri içinde fliir, di¤er türlere oranla oldukça farkl› bir flekilde yap›lanm›fl dil dokusu nedeniyle ayr› bir estetik yap› arz etmektedir. fiiirin bu farkl› esteti¤i, dilin de¤iflik bir tarzda kullan›lmas› ile oluflmaktad›r. Bu dil düzyaz›dan oldukça farkl›d›r. O nedenle, di¤er düzyaz› türlerindekine benzer tarzda ö¤retim çal›flmas› yapmak mümkün de¤ildir. fiairler bir duyguyu anlatabilmek için normal yollar›n d›fl›na taflmakta ve sözcüklere günlük kullan›m›n d›fl›nda baflka anlamlar ve baflka ça¤r›fl›mlar yüklemektedir. ‹flte s›radanl›¤›n d›fl›na taflan anlamlar›n ve kullan›mlar›n oluflturdu¤u bu özgün estetik, onun yorumlanmas›n›, e¤itimde, anadili e¤itiminde ve Türkçe e¤itiminde kullan›lmas›n› güçlefltirmektedir.” (Cemilo¤lu 2005: 55). 1. S›radanl›¤›n d›fl›na taflan anlamlar›n kullan›lmas›nda estetik duygunun ve anlay›fl›n yan›nda afla¤›daki unsurlar› da göz ard› etmeyen flairin, fliiri oluflturmadaki bilgeli¤ini iyi bilen ö¤retmen, flark› ve türküleri derste araç olarak kullan›rken fliirdeki ritmik ö¤e ile fliiri oluflturan di¤er unsurlar› dikkate alarak aç›klama yapabilmelidir. Bunlar: 1. Varl›klar, 2. S›fatlar, 3. ‹majlar, ça¤r›fl›mlar, benzetmeler, 4. Duygu, 5. Bafll›k, 6 Biçim’dir (Cemilo¤lu 2005: 57). fiark› ve türkülerde yukar›daki unsurlar› ararken; hedef-kitlenin bu araç-metinleri alg›lama, söyleme ve yazma gibi çal›flmalar içinde ne derece kavray›p kavramad›klar› afla¤›daki aç›klamalar ›fl›¤›nda ele al›nmal›d›r. “fiiirdeki varl›klar, varl›klar aras› benzerlikler bulunarak, flairin fliirine yans›m›fl olan kültürel temeller ve onun getirdi¤i duygusal yo¤unluk ortaya ç›kar›lmal›d›r. fiairin mutlulu¤u-mutsuzlu¤u, iyimserli¤i-kötümserli¤i, korkusu, üzüntüsü, sevinci çok rahat, s›fatlara yans›yabilmektedir. Bu bak›mdan, bulunan s›fatlar› grupland›rarak, ortak yanlar›n› bularak sonuca gitmek yorumlamay› kolaylaflt›racakt›r. fiiir dili yo¤unluk gerektirdi¤inden flair, anlatmay› düflündüklerini uzun uzun ifade etme flans›na sahip de¤ildir. O, daha çok sezdirerek ve duyurarak okuyucuya ulaflma e¤ilimindedir. fiiir duygu anlat›m› oldu¤una göre, onu ö¤renciye ulaflt›rmak demek, eserdeki duyguyu sezip anlamas›n› sa¤lamak demektir.” (Cemilo¤lu 2005: 57-58). Ö¤retmen, flark› ve türkülerle, yabanc› dil ö¤renmede peflin hükümlü olan ö¤rencilere duyguya dayanan türlerden hareketle, onlar›n ihtiyaç duyduklar› söz kal›plar›n› sözel alanda iflitsel ve görsel teknikle vermedeki baflar›y› yukar›daki bilgiler ›fl›¤›nda yakalay›p, ön yarg›y› ortadan kald›rarak, dilimiz ö¤retmedeki mutlulu¤u yakalayabilir. Hayrettin Parlaky›ld›z • 357 Türkülerin ve fiark›lar›n Dil Ö¤retimindeki Yeri Türkçemiz söz varl›¤›, kültürel de¤erlerin ifade çeflitlili¤i gibi aç›lardan oldukça zengindir. Türkçenin bu özelli¤ini fliirlerinde, denemelerinde, hikâyelerinde, romanlar›nda kullanan flair ve müellifler oldu¤u gibi flark› sözlerinde kullanan sanatç›lar da vard›r. Türkçemiz söz varl›¤›, kültürel de¤erlerin ifade çeflitlili¤i gibi aç›lardan oldukça zengindir. Bu zenginliklerden biri de flark› sözlerimizdir. Türkçeyi baflar›l› ve do¤ru kullanan sanatç›lar›m›z›n eserleri bu aç›dan araflt›rma konumuz için önem kazanm›flt›r. “Her insan›n temel bir ö¤renme tarz› yani zekâ alan› vard›r. Bu zekâ alanlar›n›n özellikleri göz önünde bulundurularak yabanc›lara Türkçe ö¤retimi derslerinde sözcük da¤arc›¤›n› gelifltirmek ve yeni sözcükler ö¤retmek için hangi tekniklerin kullan›laca¤› belirlenmelidir. Unutulmamal›d›r ki ö¤rencilerin hepsi ayn› zekâ türüne sahip de¤ildir.” (Uçgun 2006). Bu sebeple derslerde, hedef kitlenin özelliklerine göre yeri geldikçe farkl› ö¤retim yöntemleri kullan›lmal›d›r. Kullan›lacak yöntemleri iyi seçen ve bunlar› teknikleriyle beraber uygulayan kifli, araç olarak kulland›¤› metinleri ö¤renciye verirken, ö¤retti¤i dilin sorunlar›n› da iyi bilir, çözümlerini de iyi oluflturur. Türküler, fliirsel yap› tafl›malar› ve ezgili olmalar› sebebiyle de estetik duyufl ve sanat zevki kazand›rma ifllevine sahiptirler (Köksel 2011: 95). Türkülerin, halk yaflam›n› ortaya koyan, ö¤renilen dilin kültür yap›s›n› hedefkitlesi olan gruba iyi ulaflt›ran unsur olmas›, ö¤renilen dildeki dil-kültür münasebetini kavratmas› bak›m›ndan önemli görülmelidir. Bu kavray›fl›n dili ö¤renmede kolaylaflt›r›c› ve beceri gücünü art›r›c› rolü unutulmamal›d›r. Türk sanat müzi¤ine ait flark›lar›n ritmik durumuyla, hafif Bat› müzi¤ine ait flark›lar›n ritmik durumunun farkl›l›¤› dili ö¤retirken ortaya ç›kacak ve pop müzi¤indeki hareketlilik dili ö¤retmede kendini etken k›lacakt›r. Örnek: 1 Tarkan - A Acayipsin “fi›k›d›m / Hepsi Senin mi?” Baflkas› olma, kendin ol Böyle çok daha güzelsin Ya gel bana sahici sahici Ya da anca gidersin Oynama fl›k›d›m fl›k›d›m Ah yanar döner, a-acayipsin 358 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe http://sarki.alternatifim.com/data.asp?ID=494&sarki=Hepsi Senin Mi&sarkici=Tarkan 24.02.2013 Mustafa Sandal - Araba Onun arabas› var güzel mi güzel, fioförü de var özel mi özel, Bast› m› gaza gider mi gider, Maalesef ruhu yok; Onun için hiç mi hiç flans› yok… http://sarki.alternatifim.com/data.asp?ID=729&sarki=Araba&sarkici=Mustafa Sandal 24.02.2013 Sezen Aksu - Belal›m “Yanar›m, yanar›m tutuflur yanar›m, kavurur ateflim, seni de beni de belal›m… http://sarki.alternatifim.com/data.asp?ID=1751&sarki=Belal%FDm&sarkici=Sezen Aksu Yukar›da örnek olarak ald›¤›m›z üç flark› sözüyle; bu sözlere anlam kazand›ran, yorumlayan ve kendini ülke s›n›rlar›n›n d›fl›na tafl›mas›n› bilen sanatç›lar›n (Tarkan’›n, Mustafa Sandal’›n ve Sezen Aksu’nun) müzikle götürdü¤ü Türkçe, derslerdeki kuramsal bilgileri, bir anda aktif hale getirmekte, uygulamada zorland›¤›m›z noktada bize en büyük k›lavuzluk yapmaktad›r. Bu pop flark›lar›n›n bestesi, ritmik hareketleri kuvvetlendirirken, melodi haline getirilmifl sözler a¤›zlardan düflmemektedir. Hergün bu flark›lar› yolda cafelerden, gece e¤lence merkezlerinden (barlardan, gece kulüplerinden), 15 -25 yafl aras› gençlerin MP3’lerden dinleyerek gidenlerin say›s› az de¤ildir. Tarkan’›n, çok sevilen, yurt içi ve yurt d›fl›nda çok dinlenilen “Oynama fi›k›d›m fi›k›d›m” flark›s›, beste olarak fevkalade hareketli ritmik ö¤eler tafl›rken, Tarkan’›n onu nakarat (tekrar) k›sm›yla çok heyecanl›, çok anlaml› hale getirip kulaklarda kal›c›l›¤› sa¤lamas›, flark›y› be¤enen kitleyi ço¤altm›fl; Tarkan’›n sanatç› kiflili¤i ülke d›fl›nda tart›fl›l›rken, kullan›lan Türkçemiz s›n›r› aflarak, yabanc›lara ö¤retilmede etken hale gelmifltir. fiark›n›n sözleri basit gibi görünse de müzik olarak, bu flark›y› dinleyenlerin yüreklerini hoplatmakta, ergen-gençlerde e¤lence zevkini doru¤a ç›karmaktad›r. Ayn› fleyleri, Türk Sanat Müzi¤i içindeki flark›lar›m›z›n besteleri için söylemekte güçlük çekeriz. Lâkin, güfte olarak dilimizin güzel söyleyiflini hem Hayrettin Parlaky›ld›z • 359 kelime grubu olarak hem de anlam bütünlü¤ü içindeki duygusall›¤›n oluflturdu¤u nezaket ifadesi olarak pop flark›lar›nda bulmak mümkün de¤ildir. Müziksel-iflitsel zekâya sahip olan ö¤renciler seslere daha çok hassasiyet gösterir. Bir müzik veya ses yard›m›yla yap›lan ö¤retimlerde bu ö¤renciler di¤er zekâ türlerine sahip olan ö¤rencilere oranla daha baflar›l› olur. Yabanc›lara Türkçe ö¤retiminde müzikli etkinlikler ö¤retimin kal›c› olmas›n› sa¤lar. ‹flitsel-görsel yöntem müzikli etkinliklerin kullan›lmas›na imkân sa¤layan en uygun yöntemlerden birisidir. Zira bu yöntemde; ö¤retim materyallerinde kullan›lan, anlamay› kolaylaflt›ran ve çoklu ortam özellikleri içeren iflitsel- görsel ö¤eler s›kl›kla kullan›l›r. Bu ö¤eler arac›l›¤›yla dersin önemli noktalar› vurgulan›r. Oluflturulan yap›lar ö¤rencinin dikkatini çeker ve derse isteklerini art›r›r. Görsel ve iflitsel ö¤elerin ön plânda olmas› izleyenleri k›sa sürede etkiler. Görme ve iflitme duyular›na hitap edildi¤i için ö¤rencilerde kal›c› ö¤renme gerçekleflir ve dil ö¤reticisi hedefine ulafl›r. “Görsel ve iflitsel ö¤elere örnek olarak; kitaplar, haritalar, resimler, gerçek eflyalar ve modeller, radyo teyp, ses bantlar›, CD’ler, MP3, videolar gösterilebilir.” (Çangal 2012: 12). Örnek: 2 Duydum ki Unutmuflsun Gözlerimin Rengini fiark›; makâm: muhayyer kürdî; usûl: semâî; bestekâr: Selâhattin Alt›nbafl; güftekâr: Turgut Yarkent. Duydum ki unutmuflsun gözlerimin rengini, Yaz›k olmufl o gözlerden sana akan yafllara… Bir zamanlar sevginle atefllenen bafl›m›, Dizlerinin yerine (âh) dayasayd›m tafllara… http://www.youtube.com/watch?v=dtmMA7MA_c8 24.03.2013 Bu tan›nan, bilinen, herkes taraf›ndan gerek flark› sözüyle gerek bestesiyle çok sevilen m›sralardaki anlam yükünü, söyleyifl zarafetini, yukar›daki pop flark›lar›nda bulmak mümkün olmad›¤› gibi, ritim olarak da 15-25 yafl aral›kl› gençlerde güncellik yaratmaz. Yukar›daki flark› sözlerini yoruma açarsak; görece¤imiz fley cümle kuruluflundaki kelimelerde anlam yükü ile bestedeki ritim, müzik ve vurgunun uyum sa¤lamas›d›r. Birinci k›tadaki duygusall›¤›n sitem içinde verilmesi, hiddet ve fliddet unsuru içermemesidir. Karfl›s›ndaki kifliye tatl› bir serzenifl ve vefas›zl›k örne¤ini sunufl vard›r. 360 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Türkü ve flark›larla ö¤retimde; fliirin unsurlar›n› da vermifl oluruz ve tüm dillerde ortak olan duygular›m›z (sevme, sevilme, gurur, terk edilme ve vefas›zl›k vb. gibi) amaç dilin kolay kazan›lmas›nda metinler arac›l›¤›yla hedef-kitlenin dil becerisini kullanmas›nda etken olacakt›r. Her f›rsatta, her platformda müzi¤in evrensel oldu¤u söylenir ve anlat›l›r. Müzik evrenseldir, ama her ülkenin, her milletin kendine özgü, kendi kültürünü yans›tan müzi¤i ve flark›lar› vard›r. Bizim kültürümüzü yans›tan, yörelerimize has olan müzik ise türkü’dür. Türkü denilince akla gelen kültürümüz; benli¤imiz, hat›ralar, ac›lar ve sevinçlerdir. Çünkü bütün bu duygular› türkü ezgilerinde türkü sözleriyle dile getiririz, paylafl›r›z. Türkü sözleri bazen dile getiremediklerimizi anlat›r, hissettirir, ortak bir paylafl›m sa¤lar. Bu paylafl›m da ülkemize özgü bir müzik türü olan türküleri oluflturmufltur. Anadolu’nun çok renkli, çok katmanl› kültürel yap›s›n› türkülerle dile getiren Türkiye, Avrupa’da büyük bir dinleyici kitlesine ulaflm›flt›r. Örnek: 3 “Konar-göçer Türkmen afliretlerinin yaflad›¤› Emirda¤'da yayla ve askerlik türküleri önemli yer tutar. Yaylaya göçün, sevgilisinin baflkas›na verilmesine vesile olaca¤›n› düflünen sevdal› delikanl› bunu flöyle dile getirir: Yaylaya gidiyom elim bofl de¤il, Yâr poflu sallama gönlüm hofl de¤il, Anan seni bir kötüye veriyor, Herkes de biliyor sana efl de¤il. Erkek çocu¤un ifl gücü için, güvence için, mahallî deyimle “arka-kal'a olsun” diye ve vatan için yetifltirdi¤i toplumumuzun bilinen gerçeklerindendir. Kutsal bir ifl olan askerlik, her gencin tadaca¤› vazgeçilmez bir görevdir. Davul-zurna ile sevinçle askere u¤urlanan sevdal› delikanl› için bu mecburi ayr›l›k ölümden daha a¤›rd›r: Askerli¤i bizim için yapm›fllar, Temelini çok muntazam atm›fllar, Ölümünen ayr›l›¤› tartm›fllar, Elli dirhem a¤›r gelmifl ayr›l›k, Zâlim ayr›l›k, kâfir ayr›l›k. K›z›n da yüre¤ine ayr›l›k atefli düflmüfltür. Nâfile bir yakar›fl içerisindedir: E¤il gül a¤ac› bir gül alay›m, Gülün iyisini yâre salay›m, Hayrettin Parlaky›ld›z • 361 Nazl› yârim asker olmufl gidiyor, Gitme nazl› yârim gurban olay›m.” (http://www.turkuler.com/yazi/emirdagi.asp 20.30 24.02.2013). Yukar›ya örnek olarak ald›¤›m›z türkülerde ve flark›larda fliirin ö¤eleri mevcuttur. Bu ö¤eler duyguya dayal› türlerde ortak ö¤eler olup fliirin gücünü ortaya koymakta ve ezgiyle bütünleflince de dil ö¤retiminde iyi bir araç-metin oluflturmaktad›r. Ders iflleme s›ras›nda kullanaca¤›m›z yöntem ve tekni¤in yan›nda araç olarak sundu¤umuz flark› ve türkülerdeki s›fatlar, varl›klar, bafll›klar, imajlar, benzetmeler, duygular› dinleyen bir ö¤renci duydu¤u isimleri merak edecek, böylece kavram dünyas›na, kültürüne dolay›s›yla yabanc› dil olarak ö¤rendi¤i Türkçesine birçok yeni de¤er kazand›racakt›r. fiiirdeki varl›klar, varl›klar aras› benzerlikler bulunarak, flairin fliirine yans›m›fl olan kültürel temeller ve onun getirdi¤i duygusal yo¤unluk ortaya ç›kar›lmal›d›r. Kiflinin anadili d›fl›nda baflka bir dil ve kültürle tan›flmas› yabanc› dil ö¤retimini verdi¤ine göre; “Birden fazla kazan›m› bir arada sunmak yabanc›lara Türkçe ö¤retiminde oldukça önemli bir faaliyettir.” (Bar›n 2010). Yap›salc› bir anlay›fl içinde hareket edilirse, çoklu zekâ kuramlar›ndan sanat ve müzik zekâlar› içinde yer alan; görsel-uzamsal zekâ ile müziksel-ritmik zekây› dikkate alarak, Türkçeyi yabanc›lara daha kolay ö¤retmekte s›k›nt› çekilmeyece¤i bilinmelidir. Çünkü, görsel-uzamsal zekâdaki hat›rlama, unutmama, kal›c›l›¤› sa¤lama becerisi, müziksel-ritmik zekâda da kendini gösterir. fiark›lar›n, türkülerin ezgilerini rahatl›kla hat›rlayan, ö¤rendi¤i flark›lar› ve türküleri birileriyle paylaflan kifli ö¤rendi¤i dille ilgili söz varl›klar›n› (atasözü, deyim vb.) da kolayca ö¤renir, söz da¤arc›¤›n› gelifltirir. “Müzik zekâs›: Sesler, notalar ve ritimlerle düflünme, farkl› sesleri tan›ma, yeni sesler ve ritimler üretme yetene¤idir. Bu zekâya sahip insanlar, yeni ö¤rendikleri bir dilin telâffuzunu yakalama ve kullanmada oldukça yeteneklidirler. Yabanc›lara Türkçe ö¤retilirken, s›n›fta flark›lar› kolayl›kla ak›llar›nda tutabilen müziksel zekâya sahip ö¤rencilerin de bulunabilece¤i düflünülmeli, dahas› di¤er ö¤renciler için de müzikle e¤itimin zevkli ve e¤lenceli oldu¤u göz önünde bulundurulmal›d›r. Ayr›ca, “aralar›nda kafiye ya da ses benzerli¤i bulunan sözcüklerin seçilmesi de kelime ö¤retimini kolaylaflt›r›r. Dolay›s›yla sözcük ö¤retiminde flark›lardan, türkülerden de yararlan›labilir.” (Uçgun 2006: Güz). 362 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe fiark› ve türküleri etkin hale getirmenin yolu, dersi veren ö¤retmenin bunlar› gerekti¤inde söylemesi (seslendirmesi), ö¤renciyi güdülemede baflar› getirmesi bak›m›ndan önemli görülmelidir. fiark› ve Türkülerle Etkinlikler Yabanc› dil ö¤renenleri s›kmadan, onlar›n ihtiyaç duyduklar› söz kal›plar›n› öncelikle ö¤retebilmek, ö¤renciyi güdülemek ve dolay›s›yla dersi zevkli hâle getirmek aç›s›ndan önemlidir. Dersi zevkli k›lan ö¤eler ise s›n›f ortam›nda yap›lan etkinlikler ve ö¤renciyi günlük hayat›nda karfl›laflaca¤› durumlar› oyunlaflt›rarak canland›rma tekni¤idir. Türkülerin veya flark›lar›n ö¤retiminde; ö¤retmen hedef-kitlesini iyi tespit etmiflse, öncelikle iflleyece¤i konuyu ve metni plânlar, yöntem ve tekni¤ini belirler. Seçti¤i araç-metinlerin güncelli¤ini düflünerek, bu metinlere ait CD, MP3 ve video gibi araçlar›n› haz›rlar. Kendisini bilgi yükü olarak, haz›rlad›¤› gibi, gerekirse iflleyece¤i flark› ve türkü metinlerini kendisi seslendirebilir. fiiir dili yo¤unluk gerektirdi¤inden flair, anlatmay› düflündüklerini uzun uzun ifade etme flans›na sahip de¤ildir. O, daha çok sezdirerek ve duyurarak okuyucuya ulaflma e¤ilimindedir. Bütün bu söylenenler, ço¤u zaman fliirdeki anlat›m› üstü kapal› bir durumda b›rakmakta ve fliir dili zor anlafl›lmaktad›r. fiark› ve türküleri oluflturan fliirleri zor anlafl›lmaktan kurtaracak etkinlikler düzenlenmelidir. Bunlar: 1. Derste ifllenecek flark› veya türküler, için dikkat çekilir, araç-metin olan flark›lar ve sanatç› hakk›nda bilgi verilerek güdüleme yap›l›r. 2. fiark› ve türküler sanatç›n›n sesinden dinlettirir. Bu dinleme s›ras›nda gerekirse ritim tutturulur fiark› be¤enilirse, topluca söylettirilir, telâffuz e¤itimi yapt›r›l›r. ‹fllenen metin, yurt d›fl›nda bilinen pop flark›s› ise, ritme uygun dans edilebilir, ö¤rencilerin burada serbest hareket etmeleri için uygun ortam sa¤lan›r. Yaln›z, ö¤renme ve ö¤retme ortam› zedelendirilmez. Bir taraftan dinleme e¤itimiyle kulak dolgunlu¤u sa¤lan›rken, bir taraftan da flark›da geçen nakaratlar (oynama fl›k›d›m fl›k›d›m; yanar›m yanar›m, tutuflur yanar›m), tekrarlatt›r›larak ortak bir hava yarat›l›r. 3. fiark› veya türküler, bu aflamada tek tek söylettirilme yoluna gidilir. fiark› veya türküde geçen özel söyleyifller üzerinde özellikle durulur. 4. Yazma çal›flmalar›na geçmek de acele edilmez, istenilen ö¤renme biçimine ulafl›l›nca yazma çal›flmalar›na geçilir. Yazma çal›flmas›nda, ilk derslerde birinci k›tadan bafllamak suretiyle uygulamaya geçilir. Yeterli çal›flma olmam›flsa, flark› tekrar Hayrettin Parlaky›ld›z • 363 dinlettirilir, ama s›k›c› hale getirilmeden yapt›r›l›r. Gerekirse, ara verilir. ‹fllenen flark›lar›n CD’leri evde tekrar yapmalar› için bilgisayarlara veya cep belleklerine yüklenir. Ö¤rencilerin arzu ettikleri flark›lar varsa, onlar›n istekleri do¤rultusunda da o flark›lar derslerde ifllenebilir. 5. Ders içi veya ders d›fl› etkinliklere geçilebilinir. Ders içi etkinlikler: a) Önceden haz›rlanan materyal içinde boflluk doldurma, koro oluflturarak flark› ve türkü söyleme, flark›lar›n kelimelerini ezberletme ve ritmik hareketlerle bütünlefltirme, ifllenen flark›lar veya türküler üzerine metin alt› sorularla anlama gücünü ölçme ve anlat›m gücünü de test etme. b) fiark› veya türkünün içeri¤ini anlad›klar› kadar›yla yazmalar›n› isteme ve yanl›fllar›n› tek tek, ikili ve grupça düzeltme. c) fiark›larda geçen sevgi ve aflkla ilgili etkileyici sözleri, gerekirse flafl kartlarla dershanenin uygun yerlerine asma, zaman zaman oradan okutma. d) Dinlenen flark› veya türkülerden nefleli ve huzur verici cümleler oluflturma, duygular›n› test etme. Kendi kültürel yap›lar›yla, ö¤rendikleri dilin kültürel yap›s›n› mukayese ettirme. e) Dinlenen flark›lar›n, türkülerin haf›za da kal›c›l›¤›n› sa¤lamak, ad›na öykülerini anlatmak. f) Anlam› bilinmeyen kelimeleri tespit edip, cümlenin geliflinden ç›karmalar›n› sa¤lamak. g) Ö¤renciler, flark› ve türkülerden ö¤rendikleri kelimelerle, kendilerinin de bir beste yapmalar›n› istemek, ezberletmek. (Yukar›daki maddelerdeki çal›flmalar; Ukrayna / Odessa Milli Mechnikov Üniversitesi Uluslararas› ‹liflkiler Bölümünde 2006-2007 ö¤retim y›l›nda yapt›¤›m uygulamad›r). Sonuç Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde baflar›l› olmak, onlara dilimizin kolay ö¤renilirli¤ini kan›tlamak ve kullan›m sahas›n›n geniflledi¤ini görmek ad›na gurur verici bir tabloyu hep beraber gö¤üslemek, Türkçe düflünen ve Türkçe konuflan yabanc›lar› ço¤altarak, kuvvetli bir gelece¤e sahip olmak idealimiz olmal›d›r. Yeryüzündeki tüm dillerin devaml›l›¤› ve geçerlili¤i; o dilin kal›c›l›¤›n› sa¤layan edebi türler kadar, ritmik gücü kuvvetli, fonetik anlay›fl› içinde ortaya konan flark›lar›nda ve türkülerinde gizlidir. 364 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Türk dili yar›n nas›l olacakt›r? düflüncesi bile heyecan vericidir. “20 y›l sonra Türkiye Türkçesi, Türk dünyas›ndaki pek çok ayd›n taraf›ndan bilinen ve Türkler aras› plâtformlarda kullan›lan bir iletiflim dili olacakt›r. Bu süre içinde Birleflmifl Milletlerce kabul edilmifl olmas› da muhtemeldir. Türk dünyas›n›n baz› genç ayd›nlar› az da olsa makale, fliir, hikâye ve kitaplar›n› Türkiye Türkçesiyle yazmaya bafllayacaklard›r. Onlar›n, bizim yaz› dilimizle yazd›klar› eserlerde kendi lehçelerine ait baz› kelimeler, hatta fonetik ve morfolojik özellikler bulunabilecektir. Böylece bizler de o lehçelerden küçük tatlar almaya bafllayaca¤›z.” (Ercilasun). Türk Dünyas›n›n yan›nda di¤er ülkelerde de Türkiye Türkçesini etkin görmek, dilimizin kullan›l›r biçimde tüm özellikleriyle sayg›n yeri almas› gönül dile¤imiz olarak bilinmelidir. Öneriler 1. Çoklu zekâ ile ilgili teorik bilgiler okunmal›, zekâ türleri aç›klanmal›, zekâ türleri hedef-kitlede iyi tespit edilmeli ve Bloom taksonomisine göre çoklu zekân›n özellikleri, dilimizi yabanc›lara ö¤retirken, dikkate al›nmal›d›r. Türkçenin zenginli¤ini, anlam ve ifade derinli¤ini yans›tan örnekler verilmek suretiyle, kitaplardaki kültürel unsurlar da ö¤rencilerin istifadesine sunulmal›d›r. 2. Yabanc›lara Türkçe ö¤retimi yapanlar›n etkinli¤i dili ö¤retirken kullanaca¤› yöntem ve teknikler kadar, ö¤retenin model olmas›na da ba¤l›d›r. 3. Yurt içinde ve yurt d›fl›nda Türkiye Türkçesini ö¤retenler hem diksiyon olarak, hem Türk diline hakim olarak bilgi ve beceriye sahip olmal›d›rlar. 4. Yurt d›fl›na gidecekleri yetifltirmede, Yunus Emre Enstitüsü’nün açt›¤› akademik flekildeki çal›flmalar› desteklemek yerinde bir hareket olarak görülmelidir. 5. D›fl Türklere ve di¤er ülkelere dilimizi ö¤retmeye gideceklerin orada Türkiye’mizi temsil edeceklerini düflünerek hareket etmeleri, dilimizin amaçlar›n› dikkate almalar›, kullanacaklar› yöntem ve teknikleri derste kullanacaklar› araçlarla bütünlefltirmeleri gerekmektedir. 6. Yabanc› dil ö¤retimi, ancak ö¤renci merkezli yöntem ve teknikleriyle uygun teknolojiler kullan›ld›¤›nda etkili bir biçimde gerçekleflebilir. Duygu ve düflüncelerini do¤ru, anlafl›l›r ve etkili bir biçimde anlatamamak, bir bak›ma düflünmemek, sonuç olarak s›n›f›n etkinli¤ine kar›flmamak, özetle ö¤renmemek demek olur (Kavcar 2004: 59). 7. Dil ö¤retimi yapacaklar›n Türkçenin söz varl›¤›n› iyi bilmeleri, inflat çal›flmalar›yla, flark› ve türkünün yorumlar›n› da yapmalar› gereklili¤ine inanmal›d›rlar. Hayrettin Parlaky›ld›z • 365 8. Yurt d›fl›nda kald›¤› sürece o ülkenin dilini ö¤renmeye çal›flan ö¤retmenlerimizin, empati yapmalar› ve o ülkenin kültürel yap›s›n› iyi de¤erlendirip bizim kültürümüzle olan benzerliklerini, dil aç›s›ndan de¤erlendirmelidir. 9. Çoklu zekâ kavram›ndan hareketle, müziksel - ritmik zekâ ile iflitsel-görsel zekây› etkin hale getirmeleri bir tecrübe olarak görülmelidir. 10. Seçilen araç-metinler, mutlaka plâna oturtulmal› ve akademik bilinçle ifllenmelidir. 11. Hedef-kitleyi iyi tan›mak, iyi ö¤retime yol açaca¤› olan için, ö¤retmenli¤in bir sanat oldu¤u bilinmelidir. 12. Türkülerde olay ve duygular anlat›l›rken benzetmeler ve sembolik anlat›mlar ortaya ç›kar. Ço¤u kez gayri ihtiyar› kullan›lan bu sembolik ifadeler, yüzy›llar öncesinde ulaflan kültür kodlar›n›n yans›mas›d›r. Türküyü dinleyen, söyleyen, ezberleyen birey fark›nda olmadan onun kodlar›n› da ö¤renmekte ve benimsemektedir. Bunun üzerinde önemle durulmal›d›r. 13. Türk dünyas›n›n ortak ve zengin bir kültür hazinesi olan halk türkülerinde kullan›lan benzetmeler, semboller, mecazlar, milletimizin tarihini, estetik duygular›n› ve yaflam biçimini ifade eder, bu ortak yönler mutlaka dikkate al›nmal›d›r. 14. Televizyon izleyerek, radyo dinleyerek yabanc› bir dilde yetkinlik kazanan bir birey kendisini görsel iflitsel araçlarla ö¤renmeye yatk›n bir birey olarak tan›mlayabilir. Ö¤renme biçimini tan›mlayabilenler ö¤renmelerinde sorumluluk alamaya yatk›n olabilirler. Bu yatk›nl›¤›n hafife al›nmas› dil ö¤retimini sekteye u¤rat›r. 15. Ad›ndan da anlafl›laca¤› gibi “Türk’e ait olan” türkülerimizde milliyetçi unsurlar›n bulunmas› do¤ald›r; ancak seçilecek türkülerde bu unsurlar ö¤rencileri rahats›z edecek (afl›r› milliyetçi, afl›r› dinci) boyutta olmamal›d›r. Sözler seviyeye uygun olmal›d›r. Türküler; dili ö¤renen bireylerin kültürlerine z›t olmamal›, yabanc›larda asimile olma endiflesi yaratmamal›d›r. 16. Müzikli etkinliklerde ö¤rencilere dönüt ve pekifltirme vermek gerekir. Ö¤renciler ald›klar› dönütlerle kendilerini de¤erlendirme imkân› bulacak ve ö¤retimin etkisi artacakt›r. 17. Müzikli etkinliklerde ö¤rencilere dönüt ve pekifltirme vermek gerekir. Ö¤renciler ald›klar› dönütlerle kendilerini de¤erlendirme imkân› bulacak ve ö¤retimin etkisi artacakt›r. 18. Duyguya dayal› türlerden hareket edilerek, düflünceye ve olaya dayal› türlere geçilmeli, dilimizin Frans›zca, Arapça gibi fonetik yap›s› kavrat›lmal›d›r. 366 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 19. Yabanc›lara Türkçe ö¤retiminde, uygulanacak türkülü etkinlikler için iyi bir ses sistemi kullan›lmal›d›r. Ö¤rencilerin dinledi¤ini rahatça anlayabilmesi için seslerin net ve anlafl›l›r olmas› gerekir. 20. Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde, dil ö¤retim yöntem ve teknikleri içinde uzun y›llar baflar› gösteren Ankara Tömer yöntemi de dikkatle incelenmelidir. fiark›lar, mutluyken ritmiyle; üzgünken sözleriyle efllik eder. Kaynaklar Akyüz, Yahya (2012). Türk E¤itim Tarihi Pegem, Akademi Yay›nc›l›k, 22. Bask›: Ankara. Artuç, Seda. "Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Bar›fl Manço fiark›lar›yla Üst Seviyeye Türk Kültürüne Ait De¤erlerin Kazand›r›lmas›" http://www.turkocagi.org.://index.php?option=com_content&view=article&id=3156: yabanclara-tuerkce-oeretiminde-bar-manco-arklaryla-uest-seviyeye-tuerk-kueltueruene-ait-deerlerin-kazandrlmas&catid=28: makale&Itemid=241 24.03.2013 Bardakç›, ‹lhan-(2012). “Bat›’da Görüp Yaflad›klar›m”, Türk Edebiyat› Dergisi, Aral›k, S. 470, arka kapak: ‹stanbul. Bar›n, Erol (2011). “Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Metodoloji”. 3. Uluslararas› Dünya Dili Türkçe Sempozyum Bildirileri: ‹zmir. Bar›n, Erol. "Yabanc›lara Türkçe E¤itiminde ‹lkeler". Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araflt›rmalar› Dergisi. Güz 2004, S. 1. http://yunusemreenstitusu.org/turkiye/index. php?lang=tr&page=240&anIIcat_10=0& anIIitm_10=275 Budak, Yusuf (2000). “Dün Bugün Ba¤lam›nda Yabanc› Dil Ö¤retim Amaçlar›na Disiplinler Aras› Bir Yaklafl›m”, Millî E¤itim Dergisi, S. 147. Cemilo¤lu, Mustafa-(2005). ‹lkö¤retim Okullar›nda Türkçe Ö¤retimi, Alfa Aktüel Yay›nevi: Bursa Çangal, Önder (2012). “Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Kültür Tafl›y›c›s› Olarak Türküler” G.Ü. Türkçe Araflt›rmalar› Akademik Ö¤renci Dergisi, y›l: 2, S. 12: Ankara. Ercilasun, A. Bican. “Geçmiflten Gelece¤e Türk Dili” Dilset Akademi Yabanc›lara Türkçe Ö¤retimi Akademisi http://www.dilset.com/akademi/index.php/website/ content/1304 24.02.2013 Karababa, Z. Canan (2011). “Türkçenin Yabanc› Dil Olarak Ö¤retimi Bu Alanda Ça¤dafl Yaklafl›mlar ve Yöntemler Çerçevesinde Ö¤retmen Yetifltirmenin Önemi” s. Hayrettin Parlaky›ld›z • 367 107-114, C. Kavcar Türkçe E¤itim Çal›fltay› Bildiri Kitab› Ankara Üniversitesi: Ankara. http://sarki.alternatifim.com/data.asp?ID=494&sarki=Hepsi Senin Mi& sarkici=Tarkan 24.02.2013 http://sarki.alternatifim.com/data.asp?ID=729&sarki=Araba&sarkici=Mustafa Sandal 24.02.2013 http://sarki.alternatifim.com/data.asp?ID=1751&sarki=Belal%FDm&sarkici=Sezen Aksu TSM http://www.youtube.com/watch?v=dtmMA7MA_c8 24.02.2013 Uçgun, Duygu (2006). "Yabanc›lara Türkçe Ö¤retiminde Sözcük Da¤arc›¤›n› Gelifltirme Teknikleri", Türklük Bilimi Araflt›rmalar›, Güz, S. XX: Ni¤de. Dizilerin Dilinde ve Müzik Dilinde Türkçe Bengül Erdamar* Ben konuflmamda “Radyo ve Televizyonda Dizilerin ve Müzi¤in Dilinde Türkçe” konusuna de¤inece¤im. Konuyu iki bafll›k alt›nda inceleyelim: Önce, “Radyo ve Televizyonda Dizilerin Türkçesi” daha sonra “ Müzik Dilinde Türkçe” yi konuflal›m. “Dizilerin Türkçesi” ile söze bafllayal›m ve önce geçmifle uzanal›m: Türkiye’de televizyonun olmad›¤›, yaln›zca TRT’nin radyo yay›nlar›n›n oldu¤u döneme. Yafl› müsait olanlar hat›rlayacakt›r “Arkas› Yar›n” programlar›n›. Her gün yay›n saati iple çekilen, p›r›l p›r›l seslerin p›r›l p›r›l Türkçeleri ile oluflan programlard› onlar. Ayr›ca okudu¤umuz, okuyamad›¤›m›z pek çok eseri kazand›r›rd› bizlere. Derken, geç de olsa tv geldi ülkemize ve getirdiklerinin yan›nda götürdükleri de oldu. Götürdüklerinin bafl›nda Türkçe vard› elbette. Bu her programda kendini hissettiriyordu. Radyodaki “Arkas› Yar›n” programlar›n›n yerini diziler almaya bafllad›. Önce yabanc› diziler vard›, tercümeleri oldu¤u gibi kabul etti¤imiz. Sonra yerli diziler de bafllad›. Kanallar ço¤ald›kça da dizilerin say›s› art›yordu. Dizilerin say›s› artt›kça da ticari aman yükseliyor, özen azal›yordu. Arada kaliteli yap›mlar olsa da ço¤unlukta durum buydu. Dizi oyunculu¤u e¤itimli sanatç›lar›n d›fl›na ç›kmaya bafllad›. Bu durum oyunculu¤un yan› s›ra dublajda da kendini hissettiriyordu. Son olarak da oyuncular kendi sesleriyle oynamaya bafllad›klar›nda dil iyice kontrolden ç›kt›. Bu konunun bir yönü. Di¤er yandan seyirci böyle istiyor diye, konuflmalar, avamlaflt›, yer yer argolar ço¤ald›. (Ulan, k›z, herif gibi sözcükler s›radan oldu.) Yay›nc›l›¤›n temel unsurlar›ndan birinin “halk›n düzeyini yükseltmek oldu¤u” unutuldu. Bu duruma biraz da “televizyonda görüntü önemlidir ve öndedir mant›¤›” neden olmufl- * Bengül Erdamar, ‹stanbul Üniversitesi, ‹letiflim Fakültesi Ö¤retim Görevlisi, ‹stanbul. [email protected] 370 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe tur. Oysa dil gizli gizli beyinlere ifllemektedir ve dikkat edilirse çok kifli de bundan rahats›z olmaktad›r. Bunlar› söylerken amac›m›z bütün dizileri karalamak de¤il elbette ancak genel durum budur ve maalesef bu tv programc›l›¤›nda da böyledir. Müzik diline gelince: Tek flark›yla kendini sanatç› ilan edenlerin bulundu¤u bir dönemdeyiz. Bu cesarete hayret etmekteyim. Belki Türk Müzi¤i’ni bölümlere ay›r›p dili öyle incelemek daha yararl› olacakt›r. Örnek olarak Sanat Müzi¤i söyleyenlerin flark›larda geçen Osmanl›ca sözcükler nedeniyle söylemde daha dikkatli olmalar› gerekir. Halk Müzi¤i ve Pop Müzi¤i söyleyenlerde de yo¤un diksiyon hatalar› bulunmaktad›r. fiark›y› söyleyen gibi söyleme e¤ilimimiz oldu¤undan bu yanl›fllar oldu¤u gibi gençlere hatta çocuklara geçmektedir. Bunlar› düzeltmek de maalesef kolay olmamaktad›r. Zaten görsellik nedeniyle müzik programlar›n›n sunumu da güzellik d›fl›nda bir özelli¤i olmayanlara kald›¤›ndan izleyenler, do¤ru söylemi bir türlü yakalayamamaktad›r. Hepsinin temeli e¤itimde dü¤ümlenmektedir. Orta ö¤renime “güzel konuflma dersleri” konulmal› ve bu dersler konuyu iyi bilen e¤itmenler taraf›ndan verilmelidir. Elbette bu uzun vadedeki çözümdür, k›sa vade için yay›n kanal›na elefltiriler iletilebilir. (Haber kanal›n› arad›¤›n› anlat.) Konunun dikkate al›n›p al›nmamas› da ayr› bir durumdur elbette. Ancak dil özen ister ve bu özeni de tek tek hepimiz göstermek zorunday›z. Bu konuda bir baflka noktaya daha de¤inmeliyiz. Eksiklerini fark edip kendilerini düzeltmek isteyenlerin gittikleri “diksiyon kurslar›na”. Benim bildi¤im, bu alandaki pek çok kursta ehil kiflilerin e¤itim vermedi¤idir. Dolay›s›yla hem kursa gidenler arad›¤›n› bulamamakta, hem de konu cazibesini kaybetmektedir. Önlem al›nmas› ilgiyi de kaliteyi de artt›racakt›r. Millet olabilmenin unsurlar›ndan biri “dil” oldu¤una göre Türkçe’ ye sahip ç›kmal›y›z. Aç›k Oturum Konuflmalar›: Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bengü Tafllar Ahmet Bican Ercilasun* Öncelikle Elginkan Vakf›’n›n temsilcilerine teflekkür ediyorum. Geçmiflten gelen ve gelece¤e do¤ru giden en önemli dil varl›klar›m›zdan biri Göktürk harfli an›tlar ve yaz›tlar: Bengü tafllar. Gerçekten onlar, bengü tafllar. O tafllar›n kurucular› taraf›ndan verilmifl isim bengü tafl, ölümsüz tafl. Gerçekten bu tafllar ebedi tafllar, ölümsüz tafllar. 1270 y›l önceden bugüne kadar geldi ve elbette ebedili¤e do¤ru gitmeye devam edecekler. ‹yice y›pransa, okunmaz hâle gelse, yok olsalar bile flu anda 10’dan fazla dilde, lehçeleri de katarsak 20’den fazla dil ve lehçede on binlerce nüsha kitapta bu tafllarda yaz›l› olan metinler var ve bengü tafl bengülü¤e do¤ru (ebedili¤e do¤ru) gidecek. Bunlar bizim dilimizin bilinen ilk an›tlar›, ilk yaz›tlar›. Bilinen diyorum, çünkü çok geliflmifl bir dil ile karfl› karfl›yay›z bengü tafllarda. Biliyor musunuz, bundan 120125 y›l önce, bilinen en eski metnimiz Kutadgu Bilig idi. Türkçenin bilinen en eski metni Kutadgu Bilig 1070 y›l›na aitti. Köktürk an›tlar› henüz çözülmemiflti. Onlar›n çözülmesiyle bilinen en eski metinlerimiz 337-340 y›l geriye gitti. Ama 120 y›l önce de¤il de 170 y›l önceye gidersek bilinen en eski metinlerimiz 13-14. yüzy›la ait Yunus Emre metinleri ve Eski O¤uz Türkçesine ait metinlerdi. Kutadgu Bilig’in 1825’te bilim dünyas›nda tan›nmas›yla demek ki, 13. asr›n sonlar›ndan 1070’lere do¤ru gittik. O bak›mdan ileride daha baflka metinlerle karfl›laflmam›z ve Türkçenin bilinen en eski metinlerinin daha da eskiye do¤ru gitmesi mümkündür. fiimdilik 732-735 y›llar›ndan kalan, -Tonyukuk an›t›n›n tarihi belli de¤il; muhtemelen o da 720 civar›- o tarihlerden kalan bu üç an›t›n metinleri… Bilinen Türkçenin en eski * Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, e. Türk Dil Kurumu Baflkan›, Gazi Üniversitesi, Ankara. 374 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe an›tlar› deyince akl›m›za bu üç büyük an›t geliyor. Ancak Göktürk harflerinin çok genifl bir alanda ve hayat›n her safhas›nda kullan›ld›¤›n› biliyoruz. fiöyle bir co¤rafyas›na bakal›m. Göktürk an›tlar›n›n kendileri Mo¤olistan’da bulundu. Orada bulunuyor hâlâ, Orhun ›rma¤› kenar›nda ve Tola ›rma¤› kenar›nda. Mo¤olistan’›n, özellikle Orta Bat› Mo¤olistan’›n muhtelif yerlerinde yani Göktürklerin merkezi olan yerlerde Göktürk harfli daha pek çok metin bulunuyor. Onun d›fl›nda Sibirya’n›n güneyinde, bugünkü Tuva, Hakas, Altay Cumhuriyetlerinin topraklar›nda, Yenisey ve Yenisey’e ulaflan kollar›n sulad›¤› vadilerde Göktürk harfli, Bat›l›lar›n deyifliyle runik harfli pek çok metin bulunuyor. Bunlar daha çok yaz›t diyebilece¤imiz mezar tafllar› veya daha küçük tafllard›r. K›rg›zistan’da, Kazakistan’da, az da olsa Özbekistan’da, Kafkasya’n›n kuzeyinde, Ural Da¤lar› civar›nda ve hatta bugünkü Bulgaristan topraklar›nda runik harfli, Göktürk harfli metinler bulunmaktad›r. Demek ki bu kadar genifl bir co¤rafyaya yay›lm›fl oluyor Göktürk harfli metinler ve hayat›n her safhas›nda var. Bilge Ka¤an’›n ve onun o¤lunun diktirdi¤i tafllarla Tonyukuk’un kendisi için diktirdi¤i tafllar, mezar tafl› de¤il; onlar ve üzerlerindeki metinler gerçekten abide, an›t, bengü tafl… Birçok mezar tafllar›nda, s›radan insanlar›n mezar tafllar›nda da Göktürk harfli k›sa metinler var. K›rg›zistan’da geziyorsunuz; kayalar›n düz sat›hlar›n›n üzerinde de Göktürk alfabesi ile yaz›lm›fl metinler görüyorsunuz. Atl› oradan geçiyor; at üstündeki göz hizas›nda kendi ad›n› yazm›fl Göktürk harfleri ile; yani herhangi bir atl›, tafl›n üzerine Göktürk harfleriyle benim erlik ad›m fludur, diye yazm›fl. Böyle kayalar da var. Çok büyük kayal›klar›n düz sat›hlar› üzerinde de metinler var. Kemer tokalar›nda var, bir tak›m taslar›n üstünde var; yani gündelik eflyada var. Hatta tabiat›n flu ya da bu flekilde koruyabildi¤i a¤aç kabuklar›n›n üzerinde dahi Göktürk harfli metinlere rastlanm›flt›r. A¤aç çubuklar›n üzerinde Göktürk harfli metinlere rastlanm›flt›r. Bu da sadece küçük bir kesim taraf›ndan de¤il genifl halk kitleleri taraf›ndan da bu yaz›n›n bilindi¤ini, kullan›ld›¤›n› gösteriyor. Ayr›ca bu metinler baflka dillerin ilk metinleri gibi de¤il. Pek çok dilin ilk metinleri genellikle k›sa ve basit metinlerdir. Ama bizim bilinen ilk metinlerimiz; Bilge Ka¤an ad›na, Köl Tigin ad›na, Tonyukuk ad›na yaz›lan metinler, basit metinler de¤il, çok k›sa metinler de¤il. Belki bugünün ölçülerine göre k›sa say›labilir. Adlar›n› sayd›¤›m bu üç abidenin üzerindeki metinler küçük boy kitaplarda flu anda 30-35 sayfa civar›nda tutuyor. Muharrem Ergin’in küçük boy kitab›nda ve Talat Tekin’in kitab›nda 30-35 sayfa tutuyor. Tabii ki bu hacim ilk metinler için oldukça önemli. Metinlerin konusu, sadece neler yapt›klar› ile ilgili; yani bu an›tlar› diktirenler millet için neler yapm›fllar, bunu anlat›yorlar ve bu arada baz› ö¤ütler de veriyorlar. Ahmet Bican Ercilasun • 375 Konu bu. Dolay›s›yla kelime varl›¤› da bu konu ile s›n›rl›. Bunlar ayn› zamanda kendimiz taraf›ndan yaz›lan ilk tarihî eserlerimiz. Bir tür vak’anüvis tarihi. Tonyukuk’un metni biraz da hat›ra üslubuna benziyor. Hat›ra türünün ilk örne¤i de say›labilir. Köl Tigin ve Bilge Ka¤an ad›na dikilenler ise hitabet türünün ilk örnekleri say›labilirler. ‹lk metinler için son derece flafl›rt›c› kavramlara ve üslup özelliklerine sahip bu eserler. Yani 1370 y›l kadar önce jenosit kavram› var bu metinlerde. Jenosit kavram› 20.yy’›n kavram› ama bu metinlerde çok aç›k bir flekilde jenosit kavram› var. Biliyorsunuz Göktürkler Çinlilere tutsak oldular ve 50 y›l kadar onlar›n tutsakl›¤› alt›nda kald›lar. Kendi ifadeleri ile ifllerini güçlerini 50 y›l Çin halk›na verdiler. Bunca ifli gücü verdi¤imizi düflünmeden Çin milleti, Türk milletinin kökünü kurutay›m dermifl, diyor Bilge Ka¤an. An›tlarda urugs›ratay›n diye geçiyor. Urugs›ratmak “kökünü kurutmak” demek ve tam tam›na jenosit kavram›na karfl›l›k geliyor. Genellikle bizde bat› ülkelerinin flablonuna dayan›larak millet, milliyetçilik gibi kavramlar›n Frans›z ‹htilali sonras› do¤du¤una inan›l›r. Ama dünyan›n her taraf›nda toplumlar›n geliflimi, sosyolojik olarak ayn› olmam›flt›r. Evet, bat›da öyle olmufltur ama do¤u milletlerinde, sadece Türklerde de¤il -kendimize yontmayal›m her fleyi- do¤u milletlerinde millet ve milliyetçilik çok eski tarihlere dayan›r. Emevilerde Arap milleti kavram›n›, Arap milliyetçili¤i kavram›n› çok aç›k görüyoruz. Farslarda da fiehnâme ile, afla¤› yukar› 1000 y›l›nda yaz›lan fiehnâme ile bunu görüyoruz. Çinlilerde, kendi kaynaklar›nda milliyetçilik net olarak vard›r. Göktürk metinlerinde de vard›r. Diyor ki Bilge Ka¤an, Türk milleti yok olmas›n diye -metinlerde bodun deniyor, Türk bodunu deniyor; bunu isterseniz halk diye çevirelim fark etmez, ‹ngilizcede people, Frans›zcada peuple kelimeleri de halk demektir ve millet anlam›nda da kullan›l›r- Türk milleti yok olmas›n diye, millet olsun diye Tanr›, babam ‹lterifl Ka¤an› ve anam ‹l Bilge Hatunu tepesinden tutup yukar› kald›rm›fl. Bilge Ka¤an böyle söylüyor. Evet, çok aç›k bir flekilde millet yok olmas›n, millet olsun diye, diyor. fiimdi bu kavram da belki bat› için modern bir kavram ama Türklerde, Çinlilerde oldu¤u gibi, Araplarda oldu¤u gibi çok eskiden beri mevcut olan bir kavram. An›tlarda, âdeta modern devletlerde oldu¤u gibi s›n›rlar çiziliyor, belirli olarak s›n›rlar çiziliyor. ‹ki türlü s›n›r çiziliyor Göktürk an›tlar›nda. Önce ülküsel s›n›rlar, sonra da normal, belirli s›n›rlar. Ülküsel s›n›rlar, afla¤› yukar› tarihte rol oynam›fl bütün büyük milletler için var. Vaktiyle bizim tarihçimiz Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi eserini yazm›fl ya bu, Çinlilerde de var, Japonlarda da var, ‹ngilizlerde de var; tarihte önemli rol oynam›fl milletlerin hepsinde var; bizde de var. Ülküsel s›n›rlar an›tlarda, gün do¤usundan gün bat›s›na, gündüz ortas›ndan gece ortas›na kadar ifadeleriyle belirtilmifltir. Âdeta bütün dünyay›, gün do¤usundan gün bat›s›na kadar bütün dünyay› içine al›yor. Ama bunun yan›nda normal s›n›rlar da 376 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe an›tlarda belirtilmifltir. Do¤uda taluyka kiçig tegmedim yani okyanusa az de¤medim, çok de¤dim, diyor. Yani do¤udaki s›n›r okyanus. Çin Denizi k›sm› okyanusun. Biraz daha kuzeyde de Kingan Da¤lar›. Güneyde Töpütke kiçig tegmedim diyor. Güneyde s›n›r Tibet s›n›r›. Tibete az de¤medim, diyor. Bat›da Temir Kap›gka tegi süledim diyor. Bat›daki s›n›r, -bu bat›n›n güney k›sm›d›r- Demir Kap›. fiimdiki Özbekistan Afganistan s›n›r›; bat›daki s›n›r oradad›r. Köl Tigin, Tonyukuk orada Emevi Müslüman ordular› ile karfl›laflm›fllard›r. Kuzeyde Yir Bay›rku yerine kadar, diyor; Güney Sibirya’da Yir Bay›rku denilen baflka bir boyun s›n›rlar›na kadar. Gördü¤ünüz üzere modern devletlerde oldu¤u gibi s›n›r çizilmifltir. An›tlarda il tutmak ve törü itmek çok önemli iki siyasi - hukuki kavramd›r. ‹l tutmak, devleti tutmak, muhafaza etmek ve törü itmek, kanun yapmak yani yasama anlamlar›nda. Törü, kanun demek, bugünkü töre kelimesi bizi aldatmas›n; anlam› bugün de¤iflmifl. O dönemde törü, “sözlü kanun” anlam›na geliyor. Dolay›s›yla törü itmek kanun yapmak demek. Bu iki kavram an›tlarda sürekli olarak kullan›l›yor. Devleti muhafaza etmek ve kanun yapmak. Devleti muhafaza etmenin de sonsuz oldu¤u ifade ediliyor. Ötüken y›flda olursar -yani oturursan- bengü il tuta olurtaç› sen -ebediyen devlet tutup, devleti koruyup oturacaks›n. Devlet-i ebed-müddet kavram›n›n Göktürk an›tlar›ndaki ifadesi bu: Bengü il tuta olurtaç› sen = Ebediyen devlet tutup oturacaks›n. Demek ki bir devlet tutmak ve onu ebedî olarak tutmak kavram› var. Tabii ki devlet merkezi kavram› da var. Ötüken’de oturmay› tavsiye ediyor. Devlet merkezi Ötüken’de oturacaks›n. Ötüken’den d›flar› ç›k›p baflka yere yerleflmeyeceksin. Ötükende olursar ilte bung yok. Ötüken’de oturursan ülkede s›k›nt› olmaz, problem olmaz diyor ve Ötüken’de oturup d›flar›ya kervan göndermeyi tavsiye ediyor. Uluslararas› ticaret kavram›. Ark›fl tirkifl ›sar -kervan gönderirsen- s›k›nt› olmaz, diyor. Yani kervan› göndereceksin efendim, Çinlileri buraya ça¤›racaks›n, demiyor. Çin’e gidip kalmamay› da tavsiye ediyor. Özellikle Çin iliflkileri son derece önemli. Çin ile savafl iliflkileri de var, bar›fl iliflkileri de var. Bar›fl iliflkileri ile ilgili Tapgaç bodun birle tüzültüm deniyor; yani bar›fl yapt›m, anlaflt›m demek. Ve bana alt›n›, gümüflü, ipe¤i, ipekliyi problem ç›karmadan veriyor, diye devam ediyor. Demek ki bar›fl›n flartlar› bunlar. Bar›fl›n flartlar›na göre alt›n›, gümüflü, ipe¤i, ipekliyi verecek Çinliler. Ama milletine de uyar›da bulunuyor. Diyor ki: Çin’in tatl› sözüne kanma -bunu hepiniz biliyorsunuz-., yumuflak ipe¤ine aldanma, e¤er aldan›p Çin’e yaklafl›rsan öleceksin. Türk bodun ölteçi sen, Türk milleti öleceksin diyor, yaklafl›rsan Çin’e. Biliyor musunuz, Bilge Ka¤an kendi an›t›nda Köl Tigin’den sonra yapt›klar›n› da anlat›yor. Bilge Ka¤an kendisi orada Çin’e kadar giden Türkleri kendi adamlar›yla gidip bizzat oradan getirdi¤ini de anlat›yor. Yani Bilge Ka¤an Çin’e kadar giderek o s›n›rlarda yerleflmifl olanlar› bizzat gidiyor ve oradan al›yor. Ahmet Bican Ercilasun • 377 Modern refah devleti kavram›, sosyal devlet kavram› çok aç›k bir flekilde an›tlarda ifade edilmifltir. Hükümdar›n ve devlet ileri gelenlerinin halk için çal›flmas› gerekti¤i kavram› çok aç›k bir flekilde ifade edilmifltir. Gündüz oturmad›m, gece uyumad›m, ölesiye bitesiye çal›flt›m, ç›plak milleti giydirdim, aç milleti doyurdum, denilerek devletin görevleri ifade ediliyor ve halk›n müreffeh olmas› laz›m ayn› zamanda. Bunun için de yaya olanlar› da atland›rd›m deniyor. Yani flimdi söylersek, Mercedes sahibi yapt›m anlam›na geliyor bu. Bir refah devleti anlay›fl› ve devletin halka karfl› görevleri burada çok net olarak belirtilmifltir. Ayn› kavramlar 330-340 y›l sonra yaz›lm›fl Kutadgu Bilig’de de vard›r. Halk›n müreffeh hâle getirilmesi kavram› Kutadgu Bilig’de de bulunmaktad›r. Biliyor musunuz, Kutadgu Bilig kelime olarak mutlu olma bilgisi demektir ama terim olarak siyasetname, “political science” demektir. Siyaset bilgisi kavram›n›n, teriminin halk›n mutlu olmas› kavram›ndan, anlam›ndan yap›lm›fl olmas› zaten devlet anlay›fl›n›, devletin halka karfl› vazifesini çok net biçimde gösterir. Hükümdarlar›n her iki metinde de alp olmas› gerekir, yi¤it olmas› gerekir. Yani kahraman olmas›. Kahraman derken mutlaka eline k›l›c›n› alm›fl olmas› gerekmez. Gerçi onlar o zaman öyleydiler, ama bugün yi¤itlikten ne anlamam›z gerekir; sözünde duracak, geri dönmeyecek. ‹kincisi, bilge olacak. Bilge, bilgin de¤il. -ge ekinde derinlik ve uzakl›k vard›r. Dolay›s›yla bilge, derin bilgili, derin görüfllü, uzak görüfllü demektir. Hükümdar bilge olacak ve gerek hükümdar gerek halk tüz olacak… Düz olacak, yani namuslu, dürüst ve âdil… Tüz kelimesinin bu anlamlar› var. Gerek idare edenler gerek halk namuslu, dürüst ve âdil olacak. Evet bu metinlerde modern devlet anlay›fl›yla, modern hukukla ilgili daha pek çok kavram var. Ama bir de bu metinlerin nas›l edebî bir özellik de tafl›d›¤›n›, yani son derece geliflmifl bir üslup da tafl›d›¤›n› size birkaç örnekle göstermek istiyorum. Bak›n, Muharrem Ergin Orhun Abideleri kitab›n›n ön sözündeki ateflten sat›rlar›nda, bu abidelerde hükümdarane bir eda var, diyor. Tengriteg Tengride olmufltur Bilge Ka¤an. Tanr› gibi gökte olmufltur, semavi Tanr›’dan olmufltur. Bu ödke olurtum, diyor. Bu devirde ben hükmediyorum, bu devrin hükümdar› benim. Sab›m›n tüketi eflitgil; sözümü sonuna kadar dinle. Buralarda hükümdarane bir eda var. Ama Köl Tigin vefat etmifl, uçmufl. Türklerde, bu metinlerde ölmek kelimesi var, ama biraz daha sayg›yla, vefat etmek demek istedi¤imizde öldü demiyoruz uçtu diyoruz. “Vefat etti” demek için uça bard› diyoruz, uçavard›; bügünkü Türkçe ile “uçup gitti” demek. Yahut kergek bolt› diyoruz; o da “uçtu” demek. Çünkü kergek, flahin cinsinden bir kufltur. Kufl oldu, uçtu gitti. Çünkü ruh uçuyor, yükseliyor. Asl›nda “ölme”nin de as›l anlam› yükselmektir. Köl Tigin öldü¤ü zaman Bilge Ka¤an’›n duygular› son derece lirik ve daha do¤rusu trajik bir uslupla anlat›l›yor. Biri yedi yafl›nda, biri sekiz yafl›nda babalar› öldü¤ü zaman. Beraber büyümüfller, savafllara beraber girmifller. Her fleyi 378 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe yapm›fl a¤abeyi için Köl Tigin. Amcalar› öldükten sonra amcalar›n›n o¤lu tahta geçmek istemifl. Köl Tigin bir darbe ile onlar› devirip a¤abeyini oturtmufl tahta. Köl Tigin ölünce Bilge Ka¤an ne hâle geliyor, bakal›m. ‹nim Köl Tigin kergek bolt› “Kardeflim Köl Tigin vefat etti, uçup gitti bir flahin gibi.” Özüm sak›nd›m “Ben düflündüm.” Közden yafl kelser t›da “gözden yafl gelse engel olarak,” Köngülte s›g›t kelser yanturu “gönülden feryat gelse onu da bast›rarak düflündüm.” Trajik hâli görüyor musunuz? Hükümdar a¤lamak istiyor ama a¤layam›yor. Gözden yafl gelse engel olarak, gönülden s›g›t gelse onu geri çevirerek düflündüm. Ben a¤lasam milletimin gözü kafl› kötü olacak diye düflündüm, diyor. Bu kadar güzel anlat›yor bu trajik hâli. Üslup yönünden de ayr›ca bu abidelerin incelenmesi gerekiyor. Bir iki güzel çal›flma var bu konuda. An›tlarda daha pek çok edebî özellik var. Mesela iade sanat› var: Olurt› diyor, arkas›ndan olurup diye bafll›yor öbür cümleye. Birçok deyimler var. Hatta atasözleri var ama herhâlde onlar için ayr› bir konuflma gerek. Bizim bu ilk metinlerimiz kutsal metinlerdir. Ben diyorum ki, hani çocuklar› evlendiriyoruz ya, onlar da kendi çocuklar›na versin diye yüzük b›rak›yoruz, güzel arma¤anlar veriyoruz. Bir Dede Korkut versek, bir Köktürk an›tlar›n›, bir de Divanu Lugâti’t-Türk veya üçünden birini versek; “evlad›m bunlar› muhafaza edin ve siz de kendi çocuklar›n›za aktar›n” desek ne güzel olur! Hepinizi sayg›yla selaml›yorum. Osmanl› Türkçesi Üzerine Mertol Tulum* Say›n baflkan, Elginkan vakf›n›n sayg›de¤er yöneticileri, de¤erli yol arkadafllar›m, sevgili ö¤renciler ve dinleyiciler, Sözlerime bafllamadan önce bu de¤erli vakf›n merhum kurucular›n› rahmetle an›yorum ve onun ideali u¤runda, onun gösterdi¤i yolda çal›flmalar›n› kesintisiz sürdüren vefal› temsilcilerine de teflekkür ediyorum. Ahmet Bey bize Türk tarihinin bilinen ilk eserlerine dayanarak ilk dönemini anlatt›, bu arada hükümdarlar›n›n halk›na ö¤ütlerinden söz etti; ama bu halk hükümdarlar›n› dinlemedi, öz yurdunda durmad›, Ötüken’i terk etti. Sonra bat›ya do¤ru yürüyüfle geçti. Birçok co¤rafyaya kondu, her co¤rafyada birçok macera yaflad›. Oralarda birçok halkla temasa geldi, onlarla kültürel al›flverifle girdi. Ald›, verdi. Dilini ald›klar› ile zenginlefltirdi, verdikleri ile temasa geldi¤i o bölgelerdeki milletlerin diline katk›larda bulundu. Bu tarih yolculu¤u bat›ya do¤ru devam ederken Asya'n›n çeflitli bölgelerinde birçok büyük devlet kurdu, yaflatt›. Derken koskoca Asya'ya da s›¤mad› ve de¤iflen tarihî flartlar›n buyru¤una bir kez daha uyarak Selçuklularla birlikte Anadolu’ya geldi. K›sa sürede Ege k›y›lar›na kadar dayand›. Selçuklular›n Mo¤ol istilâs›ndan sonra çökmesi üzerine uç beyliklerinden yeni bir cihan beyli¤i do¤du. Bu yeni cihan devletini do¤uranlar da Köktürklerin soyundan gelmekteydi, onlar›n kat kat kuflaklanm›fl torunlar›yd›. Özet olarak, bu millet tarihte san›r›m baflka bir millete nasip olmam›fl bir macera sürdürmüfl ve dünya co¤rafyas›n›n genifl topraklar› üzerinde çok say›da devlet kurmufltur. * Prof. Dr. Mertol Tulum, ‹stanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü emekli ö¤retim üyesi, ‹stanbul. 380 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Konumuz dil olunca, üstelik “Osmanl›ca / Osmanl› Türkçesi” ad› verilen bir dil dönemi olunca 600 y›ldan fazla sürmüfl bir art zaman›n dilini size yar›m saat içinde nas›l anlatabilirim, bilmiyorum. Ahmet kardeflim yar›m saatte Köktürk an›tlar›n› bize özetledi. Benimse Türkçe'nin bu en uzun dönemini bütün yönleriyle anlatabilmem için çok say›da eski eserin dilini yapan malzemeyi göz önünde blundurmam gerekiyor. Akademik hayat›m boyunca Türklük Bilgisi alan›ndaki çal›flmalarda öncelikle ve daha çok dil konular›yla u¤raflt›m; ama tarih ve edebiyatla dilin ilgisini hiçbir zaman göz ard› etmedim ve okudu¤um çok say›da divan ve mesneviden sonra, flimdilerde uzun süredir yaflad›¤›m emekli hayat›n›n sundu¤u f›rsat zenginli¤i içinde, yay›mlanmam›fl olanlar baflta olmak üzere, Osmanl› tarihlerini okumaktay›m. Bunlar›n özellikle yay›mlanmam›fl olanlar› içinde yak›n tarihimiz say›lan Osmanl› dönemi ile ilgili öyle bilgiler var ki, bunlar›n ço¤u keflfedilmeyi bekleyen hazineler gibi sakl› durmaktad›r.. Ama iflin siyasî tarih, sanat tar›h›, kültür tarihi gibi alanlarda çal›flanlar› ilgilendiren yönü bir yana, bu eserler kuflkusuz ayn› zamanda ve belki de ilkin dilcilik alan›nda çal›flanlara de¤erli malzeme veren, dolay›s›yla Osmanl› Türkçesi üzerindeki çal›flmalarda da kullan›lmas› gereken kaynaklard›r. Türkçe tarihi ak›fl› içinde muhtelif dönemlerde ve muhtelif co¤rafyalarda, daha önce de söz etti¤im gibi, farkl› topluluklarla, dolay›s›yla ayr› diller ve baflka kültürlerle temasa geçti. Her temas bir al›flverifl demektir. Günlük yaflam›n gereklerini karfl›lamak için nas›l yiyecek-içecek al›flverifli yap›l›yorsa, diller de kendi ihtiyaçlar›n› karfl›lamak için böyle al›flverifller içine girmek zorundad›rlar. Hep söylerim, belli bir co¤rafyada var olmufl, ilk vatan olarak yeryüzünün belirli bir bölgesini yurt tutmufl bir halk, tabiat varl›klar› olarak, hayvan ve bitki çeflitlili¤i ve zenginli¤i olarak sadece o co¤rafyadaki varlar› ve türleri tan›r. Bunlara kendi dilinin kelimeleri ile, kendi tan›tma, niteleme ve belirtme yollar›, biçimleri ve kal›plar›na göre ad verir / vermifltir. Farkl› bir co¤rafyaya göçtü¤ünde, daha önce vatan tuttu¤u topraklarda bulunmad›¤› için tan›mad›¤› -eflya, hayvan ve bitkiler baflta olmak üzere- nesnelerle canl›-cans›z varl›k türlerini, baflkalar› taraf›ndan konulmufl adlar›yla, ço¤u zaman oldu¤u gibi, kimi zaman da çeviri yoluyla al›r / alm›flt›r. Demek ki her dile oldu¤u gibi, Türkçe'ye de yeni gitti¤i yerlerde / bölgelerde birçok yeni kelimenin kat›lmas›n›n bafll›ca sebeplerinden biri budur. ‹kincisi ise flu: ‹slam medeniyeti havzas›na girdikten sonra Türklerin din de¤ifltirmeleri, yeni bir dini kabul etmeleri ile o dinin özel anlaml› sözlerinin (terimlerinin) oldu¤u gibi al›nmas›ndan daha do¤al bir fley olamazd›. Özellikle Osmanl›lar ça¤›nda medrese e¤itim programlar›n›n genelde din bilimleri a¤›rl›kl› oldu¤u da dikkate al›n›rsa, dilimize ilim dili olan Arapça'dan pek çok kelimenin girmesi ola¤an bir durumdu. Ama baflka ve daha önemli bir durum var, o da flu: Türkler yüzy›llarca sürekli yer de¤ifltiren göçebe bir kavim olmufl, flehir Mertol Tulum • 381 medeniyetini geç tan›m›fl ve yüzy›llarca göçebe kültürün kimi bak›mlardan çok renkli ve zengin, ama sa¤lad›¤› imkânlar ve medenî, yani flehirli de¤erler üretme yeterli¤i aç›s›ndan oldukça dar çerçevesi içinde kalm›flt›r. Gelene¤e ba¤l› olarak sürüp giden zengin bir flifahi kültüre özgü titizlikle korunan ve kullan›lan manevî de¤erler, geliflme ve yeni de¤erler üretmede ne yaz›k ki istenilen derecede verimli olamam›fl, üstelik ald›¤› güçlü etkilerle büyük ölçüde de¤iflmek zorunda kalm›flt›r. ‹flte bu yüzden Ahmet Bey'in çok hakl› olarak bahsetti¤i, yaz›tlardaki geliflmifl edebî üslup özellikleri tafl›yan Türkçe sonraki yüzy›llarda ifllenip millî rengini koruyan bir edebiyat dili niteli¤i kazanamam›flt›r. Anadolu'da Selçuklu devletinin çöküflünden sonra beylikler döneminde Arapça ve Farsça karfl›s›nda edebî bir yaz› dili olma yolunda büyük bir çabaya giriflen, O¤uz boylar›n›n konuflma diline dayanan günlük dil bu çaban›n sonucunu alamam›fl, girdi¤i yar›fl ve çekiflmeden baflar› ile ç›kamam›flt›r. Osmanl› devletinin kurulufl ça¤lar›nda bafllayan, ‹stanbul’un al›nmas›ndan sonra geniflleyerek süren bilim ve kültür at›l›m› s›ras›nda Türk yazarlar› edebiyat dili olarak Farsça'y› tan›m›fl, bu dille yaz›lm›fl mensur ve manzum eserleri örnek alm›fl, bunlara benzeyen eserler meydana getirmeyi amaç edinmifltir. II. Murat dönemindeki genifl ve yo¤un çeviri çal›flmalar› s›ras›nda çok say›da edebî nitelikli eser Türkçe'ye kazand›r›lm›fl olmakla birlikte, bu dönemde bu çal›flmalar› yürütenler kulland›klar› çeviri dilinin yetersizli¤inden sürekli flikâyet etmifller, ama ana dillerini iflleyip gelifltirme yolunda fluurlu ad›mlar atamam›fllard›r. Kurulmaya bafllayan cihan devletine merkezlik edecek ‹stanbul, fethinden hemen sonra fatihi taraf›ndan bir çekim merkezi haline getirilmifl, bilim ve kültür a¤ac›n›n yeflerip filiz vermesi için gerekli iki flart olan güvenlik ve zenginli¤in elde edilmesiyle birlikte de Sultan Fatih’in kurdu¤u Sahn-› Seman medreselerinde verilen yüksek e¤itimin yan›s›ra devlet adamlar› ve varl›kl› kimseler taraf›ndan gösterilen ilgi ve verilen maddî destek bilim ve kültür hayat›n› birden canland›rm›fl, bu dönemle birlikte Türkçe'nin ifllenmesi ve gelifltirilmesi yolunda ciddî ve iddial› ad›mlar at›lmaya bafllanm›flt›r. fiimdi söz etmek istedi¤im baflka bir konuyla ilgili olarak oldukça eski bir tarihe dönece¤im. Osmanl› Türkçesi konusunda genifl çerçeveli bir fikir verebilmek için biraz savruk, daldan dala atlayarak gitmek zorunday›m. Özet olarak da olsa, üzerinde durulmas› gereken birçok önemli nokta var. ‹slâmî dönemle birlikte, Farslar gibi, Türkler de Arap alfabesini kabul etti. Alfabe de¤iflimi baflka bir dilin ses sistemini gösteren iflaretleri kendi ses sisteminiz için kullanmay› benimsemeniz anlam›n› tafl›r. Her dilde baflka dillerdekine benzer sesler bulunur. ‹nsan sesleri asl›nda temel özellikleri bak›m›ndan ortakt›r. Ama flu var ki, sesler renklere benzer. Bizim “k›rm›z›” dedi¤imiz bir renk vard›r; ama bu rengin on- 382 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe larca / yüzlerce tonu bulunmaktad›r. ‹flte insan dilinin sesleri de böyledir, birbirine göre ton farklar›yla farkl›laflm›flt›r. Dolay›s›yla Türkçenin, Arap alfabesinin kabul edildi¤i dönemdeki kendi seslerini, al›nan bu yabanc› alfabe hiçbir zaman karfl›layamazd› ve karfl›layamam›flt›r. Öte yandan bu alfabenin al›nmas›yla aç›lan yoldan baflka dillerin ayn› flekillerle temsil edilen sesleri de dile girmifl, bu sesler, Bat› Türkçesi'nde, izleyebildi¤imiz kadar›yla, özellikle beylikler döneminden k›sa bir süre sonra, yeni baflkent ‹stanbul’un birden canlanan kültür hayat›nda önceleri yavafl, 16. yüzy›ldan sonra ise h›zla yay›larak yerleflmifltir. ‹fltüe bu durum Türkçe'nin büyük ölçüde Arapça'n›n, bir ölçüde de Farsça'n›n seslerinin etkisinde kalmas› sonucunu do¤urmufltur. Söz konusu sesler okumufllar taraf›ndan kolayl›kla söylenebiliyordu; çünkü medrese e¤itimi her fleyden önce din bilimlerine dayanan bir e¤itimdi ve bir medrese ö¤rencisi her fleyden önce haf›zl›k e¤itimi görür, birçok bilim alan› için ana dayanak / kaynak olan Kur’an’› ezberlerdi. Bugün belli TV kanallar›nda izledi¤iniz tecvit dersleri Kur'an ö¤retiminin baflta gelen derslerindendi. Tecvid-i hurûf'un k›saltmas›d›r tecvit ve harflerin karfl›lad›¤› seslerin dilin gercek sesleri olarak, kendi gerçek renkleri, kendi ay›r›c› ve ayr›cal›kl› özellikleriyle söylenmesini ö¤retir. Türkçe'de bugünkü Latin as›ll› alfabemizde tek iflaretle (k ile) karfl›lad›¤›m›z, bo¤umlanma noktalar› bak›m›ndan ard ve ön olmak üzere iki damak ünsüzü var. Arapça'da da böyle bir ses var, ama Arapça'n›n k’s› bo¤umlanma yeri bak›m›ndan damaks› de¤il, bo¤azs› bir sestir. ‹flte Kur’an ö¤renen bir gence bu sesi Arapça'n›n sesi olarak söylemesi ö¤retilir, bu al›flkanl›k kazand›r›l›rd›. Bu sesle ilgili bir f›kra anlatay›m izin verirseniz: Hoca, ö¤rencilerinden birini pazara göndermifl, “Molla git, iki okka kabak al” demifl. Molla da gitmifl, kabak sat›c›s›na Arapça'n›n o ç›karmay› iyi ö¤rendi¤i bo¤azs› sesleriyle “iki okka kabak ver.” demifl. Sat›c›, mollan›n söyleyifl biçiminin tuhafl›¤› karfl›s›nda flaflk›nl›¤a düflüp de: “Yahu nas›l kabak istemek bu?” deyince, molla yine ayn› seslerle “Be adam! ‹ki kilo kabak için tecvidimizi mi bozaca¤›z yani? diye cevap vermifl. Bu sesler oldukça küçük yafllarda ö¤retiliyordu ve bu yolla okumufllar›n diline giren bu sesler, Türkçe'nin kendi sesleri yan›nda yeni sesler olarak dilde kendine yer buldu. Asl›nda bafllang›çta bir dilin seslerini tam olarak yans›tmak üzere düzenlenen / benimsenen her alfabe, dilin kaderi olan sürekli de¤iflme karfl›s›nda k›sa sürede yetersiz duruma düfler. Bu yüzden her alfabe eksiktir, kusurludur. Nitekim bir önceki eski alfabemiz de, bugünkü alfabemiz gibi, hem kendi öz seslerini, hem Mertol Tulum • 383 yabanc› dillerden al›nma kelimelerdeki sesleri yans›tma bak›m›ndan kusurluydu, eksikti. Bu k sesiyle ilgili gündemimizdeki yeni bir kelimeden de söz etmeden geçemeyece¤im. fiimdilerde ülkemizin kimi okur yazarlar› bir araya getirildi, benim adland›rmama göre, “ak›ll›lar kurullar›” oluflturuldu, bu kurullar›n içinde yer alanlara da“ âkil adamlar” dendi. Bu s›fat tak›m›nda “adamlar”› vas›flayan kelimeyi do¤ru söyleyen bir okumufl adam -izleyebildi¤im kadar›yla- flimdiye dek ç›kmad›. Çünkü böyle bir kelimeyi, okumufl da olsa, ana dili Türkçe olan biri ait oldu¤u dildeki seslerle söyleyemez. Benim söyleyiflime dikkat edin: ayn› hecede biri kal›n / ard damaks› k (alfabemizde ad› ‘ka‘ olabilirdi), biri yine dilimizde kal›n ve ince olmak üzere iki türü bulunan bir sesin incesi: l. Bu ince ünsüz ses ancak ince bir ünlüyle söylenebilir oldu¤u için söz konusu iki ünsüz aras›na i getirilmekte, kelime öylece söylenmektedir. Ama hecenin bafl›nda kal›n bir ünsüz ses var ve bu da ancak kal›n bir ünlü sesle söylenebilir. Bu durumda do¤ru söyleyebilmek için ne yapaca¤›z? Benim gibi seslerin fizik özellikleriyle u¤raflanlar, yani tecvit bilenler bu tür kelimeleri rahatl›kla söyleyebilir, ama Türkçe konuflan bu halk›n ço¤unlu¤u bu kelimeyi ola¤an olarak do¤ru söylemeyi beceremez. Söylemek istedi¤inde / zorunda kald›¤›nda da ince k ile “âkil” der. Böyle dedi¤i zaman ise kelime “yiyen / yiyici” anlam›na gelir. Birinin anlam› “ak›ll›”, ötekininki ”yiyici”. Ya ikisi aras›ndaki ilgi? Neyse ne. Daha bir sürü ses var ve bizim eski okumufllar›m›z, medresede tecvit e¤itimi gören ayd›nlar›m›z bu sesleri ç›karma becerisi kazand›klar› için, kendi yazd›klar› da içinde olmak üzere, bizim bugün Osmanl›ca dedi¤imiz -manzum olsun, mensur olsun- Türkçe metinlerdeki Arapça kelimeleri, sanki Kur’an okuyormufl gibi, bu dillerin sesleriyle seslendiriyorlard›. Nereden biliyoruz bunu? Bu dönemin seslerini dolays›z yoldan bize aktaran yabanc›lar›n tan›kl›klar›yla, onlar›n Latin as›ll› alfabelerle yazd›klar›, bizim dil çal›flmalar›nda “çeviriyaz› metinleri” dedi¤imiz metinler arac›l›¤›yla. Asistanl›¤›m›n ilk y›llar›nda girdi¤im Osmanl› Türkçesi derslerinde seslerin renklerinden ve de¤iflkenli¤inden söz ederken, ö¤rencilerim hat›rlar, o y›llarda bir yerde okumufl olarak: “Evrende sesler kaybolmaz. Günün birinde bir biçimde / bir yolla bir yerlerde saklanan eski sesler toplanacak ve biz seslerin yüzy›llarca önceki renklerini tan›ma / duyma imkân› bulaca¤›z belki.” derdim. Keflke böyle bir güne de eriflsek de eski zaman insanlar›n›n hangi seslerle, nas›l konufltuklar›n› bir ö¤renebilsek. Yabanc›lar›n ticaret amac›yla, ya da dinî, siyasî ve kültürel amaçlarla zaman›n en büyük, etkili, sözü geçer ve zengin devletinin dilini ö¤renmek için Osman- 384 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe l› ülkesine gelerek XVI-XVIII. yüzy›llar boyunca Türkçe üzerine yapt›klar› inceleme ve araflt›rmalar gramer, sözlük ve konuflma metinleri türünde bas›lm›fl eserler olarak elimizde bulunmaktad›r. Bunlar üzerinde son yirmi y›l içinde yapt›¤›m çal›flmalarda flu önemli sonuca varm›fl bulunmaktay›m: Bizim Osmanl› Türkçesi dedi¤imiz dönemde günlük dilden ayr› özel bir dil seviyesi vard›. Bu seviyedeki dil, okur yazarlar›n metin okuma dili idi. Zaman›n ayd›nlar› yaz›l› metinleri okurken seslendirme bak›m›ndan günlük konuflma diline göre çok farkl› olan böyle bir dil kullan›yorlard›. Ayn› kimselerin evde, çal›flt›klar› yerlerde, çarfl›da pazarda, sokakta kulland›klar› dil, seslendirme bak›m›ndan oldu¤u gibi, kulland›¤› kelime da¤arc›¤› yönünden de ilkine göre oldukça farkl›yd›. Buna zaman›n tan›klar› olan yabanc›lar konuflma dili, sokak dili, günlük dil gibi adlar vermifllerdir. Öte yandan bu ortak konuflma dili yan›nda, ‹stanbul, Edirne, Bursa gibi o zaman›n büyük, nüfusu kalabal›k yerleflim yerlerinde imparatorluk s›n›rlar› içindeki uzak-yak›n diyarlar ile d›fl›ndaki Türk illerinden gelenlerin, ayr›ca farkl› diller konuflan az›nl›klarla yerli / yabanc› gayrimüslimlerin konuflma biçimlerinin kat›ld›¤› çok renkli bir sokak dili vard›. Sözünü etti¤im okuma dili ile günlük konuflma dili aras›ndaki fark› daha iyi anlamam›za yarayacak bir tarih vesikas› sunmak istiyorum. 16. yüzy›l›n ünlü bilim adamlar›ndan Ebussuud Efendi al›nt› kelimelerin Türkçe'de söyleniflleri ile bunlar›n yaz›l›fllar› konusunda yazd›¤›, fonoloji-imlâ aras›ndaki iliflkiye ›fl›k tutan birkaç örnekli k›sa, ama özlü ve çok de¤erli yaz›s›n›n bir yerinde flöyle diyor: Dezgâh demek gerektir, destgâh deyicek (=deyince) anlanmaz, ammâ fasîhi destgâh't›r. Ebussuud Efendi'nin yazd›¤›ndan anlamam›z gereken fludur: Okumufl insanlar, özellikle edebiyatla u¤raflanlar, fesahatçilik anlay›fl› yabanc› kelimelerin al›nd›klar› dillerdeki gibi yaz›lmalar›n› ve yaz›da harf dedi¤imiz iflaretlerin karfl›lad›¤› seslerle söylenmelerini uyulmas› kaç›n›lmaz bir kural olarak önlerine koydu¤u için, bu kelimeleri kulland›klar›nda günlük dilde söyleniflleri de¤iflmifl de olsa, yaz›l›fllar›n› de¤ifltirmediler ve yaz›l›fla ba¤l› söylenifllerini hiçbir zaman bozmad›lar. Ama yazd›klar› metinleri okurken böyle okuyan ayn› insanlar evde, sokakta konuflurken ayn› kelimeleri baflka bir söyleyiflle kulland›lar. Yine bu metinler üzerinde yapt›¤›m›z çal›flmalardan ortaya ç›kan baflka bir sonuç, imparatorlu¤un bafll›ca ve en önemli kültür merkezi olan ‹stanbul’da okur-yazar ayd›n kesimin günlük dil olarak konufltuklar› dilin bir tür flehirli diline dönüfltü¤ünü gösteriyor. Bu flehirli dilinin bafll›ca özelli¤i okuma dili dedi¤imiz dilden bir ölçüde etkilenmifl olmas›d›r. Bu dilin sözcük da¤arc›¤› edebiyat metinleri kadar yabanc› al›nt›larla yüklü de¤ildir, ama söyleyifl, ve seslendirme olarak Türkçe'nin ses düzenine ayk›r› yönde de¤iflmelere u¤rat›lm›flt›r. Mertol Tulum • 385 Örnek olarak, Yunus'un çok bilinen fliirini onlar flöyle seslendiriyorlard›: Ben yürürüm yâne yâne, Aflk boyad› beni kâne, Ne âk›lem ne dîvâne, Gel gör beni aflk neyledi. Demek ki, Türkçe yan ve kan kelimelerinin günlük dilde kana, yana olarak söylenen durum eki alm›fl biçimleri Farsça'n›n dîvâne'sine uyduruluyordu, 3. m›sradaki âk›lem de, yukar›da aç›klad›¤›m›z gibi, kal›n k ve ince l ile söyleniyordu. Arapça ve Farsça'dan al›nma kelimelerin flehirli diline de bulaflan okuma dilindeki söylenifl ayr›l›klar› dinî e¤itim görenlerin dilinden bugün de günlük dile bulaflmaktad›r. En çarp›c› örnek meydana gelmek / ç›kmak / at›lmak, meydan› bofl bulmak / terk etmek gibi Türkçe'de türlü birleflik yap›larda genifl bir kullan›m alan›na yerleflen Arapça meydan kelimesinin ikinci hecesindeki kaybolan ünlü uzunlu¤unun tersine bir geliflmeyle yeniden ortaya ç›kar›lmas›d›r: meydâna gelmek / ç›kmak, meydân› bofl bulmak gibi. Bu yersiz ve gereksiz uzatma giderek baflka kelimelerin söylenifline bulaflmakta, bu yolla bir de olmayan uzunluklar var edilmektedir: iflte en kulak t›rmalay›c› örneklerden biri: meclîsi. Gürefl için eflleflen pehlivanlar yine bu gün de “‹ki er ç›kt› meydâne / ‹kisi de birbirinden merdâne” denilerek tan›t›l›yor, ama ben yaklafl›k 65 y›ld›r meydan kelimesinin ek ald›¤› zaman, yani kapal› uzun ünlülü hecesi aç›ld›¤› zaman meydâna fleklinde söylendi¤ini duymad›m. Bu sözde okumuflça söylenifl yenidir ve son 10-15 senedir ortaya sürülen bu yeni biçim bir düzeltmeden çok bir bozmad›r. Bunlar bir dili özellefltiren / millîlefltiren ses düzeninin, bir dilin yüzy›llard›r süregelen bask›n ses kanunlar›n›n hakl› tasarruflar›na karfl› ç›k›flt›r ve bofluna gayretlerdir. Dil öyle bir canl› varl›kt›r ki kendi koydu¤u kanunlar›, kendi iflletir, kendisi uygular. Dil sürekli olarak de¤iflir. Asl›nda de¤iflen “hayat” dedi¤imiz yaflama süreçleridir. Etkileflim karfl›l›kl›d›r, hayat de¤ifltikçe dil, dil de¤ifltikçe de hayat de¤iflir. Baflka bir anlat›mla da zaman dili, dil de insan› de¤ifltirir. Bugün dinledi¤imiz tebli¤lerden birinde -yor ekinin bugünkü söylenifl biçimlerinden söz edildi, bu biçimlerin do¤rusu, yanl›fl› üzerine de¤erlendirme yap›ld›. Bu ek yürü-mek fiilinden, onun süreklilik bildiren birleflik yap›l› bir tasvir fiilindeki kullan›m›ndan gelir. Meninski gibi büyük dilcilerin verdi¤i örneklere göre 17. yüzy›lda bugünkü yürüyor kelimesi yüriyü+yürür biçimindeki daha eski bir birleflmeden geliflmifl olarak, yayg›n biçimde, yüriyürür fleklinde söyleniyordu. Sonraki yüzy›llarda ilkin son sesi olan r’si düfltü, yüriyürü oldu, sonra ü de düfltü, yüriyür oldu. Sonra baflka etkilerle yeni de¤iflmelere u¤rad›, yürüyor biçimi ortaya ç›kt›. Her fleyden önce - 386 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe yür neden ve nas›l oldu da -yor oldu? Niye bu -yor yaln›z uyumsuz tek biçimli olarak kullan›l›r duruma geldi ve -en az›ndan ortak yaz› ve konuflma dilinde- böyle kullan›lmas› sürüp gidiyor? Bunlara bugüne kadar doyurucu aç›klamalar getiremedik. Dilin buyru¤udur bu, onun iste¤idir, onun koydu¤u kurald›r ve siz de¤ifltiremiyorsunuz, de¤ifltiremezsiniz. Dolay›s›yla standart, yani tek biçimli diyoruz, ama bir dilin hiçbir ve herhangi bir dönemi için bir tek biçimlilik söz konusu olamaz / olmam›flt›r. Bir tek biçim belirlersiniz; sözlü¤e, imlâ k›lavuzuna aktar›rs›n›z, ama onu sürekli o durumda tutamaz, öylece yaflatamazs›n›z. O kendi kanununu iflletecek, varl›¤›n› kendi yata¤›nda de¤iflime u¤raya u¤raya sürdürecektir. Bu yüzden bir dilin seslendirme kurallar›ndan do¤an ses güzelli¤ini (= ahengini) koruma, do¤ru kullan›m› yan›nda güzel kullan›m›n› da gözetme ve sa¤lama aç›s›ndan söyleyifller içinden en uygun bulunandan söz edilebilir ve bu en uygun bulunan›n yayg›n kullan›m› için gerekenler yap›labilir; ama flunu bilelim ki, bu seçimde do¤ru / yanl›fl de¤erlendirilmesini dilin kendisi istemez ve benimsemez. Bu yüzdendir ki do¤ru olan yürüyür yerine yürüyor biçimini istiyor ve onu titizlikle koruyor. Dolay›s›yla yürüyo ne kadar yanl›flsa (!), yürüyor da o kadan yanl›fl say›labilir. Osmanl› Türkçesi dedi¤imiz zaman, bugün -ne yaz›k ki- art›k pek ço¤umuzu irkilten, ürküten, korkutan ve -belki de- uzak durmam›za yol açan bir dil döneminden söz ediyoruz. Üç ça¤a ay›rabilece¤imiz bu dönemin özellikle Orta Osmanl›ca diye adland›rd›¤›m›z orta ça¤› üzerinde çok az çal›flt›k. Bu ça¤da yaz›lm›fl ilmî, edebî binlerce eseri henüz yay›mlayamad›k. Dahas›, var olanlar›n adlar›n› bile bir araya getirip s›ralayamad›k. Üç gündür bildiri dinliyorum, bunlar aras›nda Osmanl› Türkçesi metinleri, bunlar›n dili, de¤eri vb. konularda bir bildiri yoktu. Bu arada TDK baflkan› olarak çok de¤erli çal›flmalar yapan eski ö¤rencim ve de¤erli arkadafl›m Prof. Haluk Akal›n “Koca koca yazmalar›n peflinde koflaca¤›na, gençler Türkçe'nin meseleleri ile ilgilensin.” diyerek kendince bir de¤erlendirmede bulundu. Hay›r, bu görüfle kat›lm›yorum, hattâ -kusura bakmas›n- reddediyorum. Bugün Türklük Bilgisi çal›flmalar›n›n -baflta dilcilik alan› olmak üzere- bütün alanlar›nda en önemli meselemiz metin neflridir. Yazma kitapl›klarda bugüne kadar yay›mlanmam›fl çok de¤erli yüzlerce, binlerce metin var. Bu metinler aras›nda bugüne dek en yayg›n ilgi görenler manzum metinler oldu. Pek çok divan yay›mland›. Vezin biliyorsak, aç›kças› vezinli okuyabiliyorsak, dile getirilen düflünce ve duygular›, iyice yabanc›laflan dilinden ötürü anlamadan da biraz fliir sesi duyarak / naz›m tad› alarak bunlar› okuyabiliriz / okuyoruz. Sözlerimin sonunda birkaç seçme örnekle vezin baflta olmak üzere ustaca kullan›lan araçlarla eski fliirin tad›n› duyurmaya çal›flaca¤›m. Ama son 600 y›ll›k tarihimizin birçok yönünü saklayan, yay›mlanmam›fl çok say›da eser var ve bunlar yay›mlanma- Mertol Tulum • 387 d›kça ne siyasî tarih, ne dil, ne edebiyat, ne de kültür ve medeniyet tarihimiz tam olarak ayd›nlanabilir / anlafl›labilir. Bir metin okuma dilinden, baflka bir bak›fl aç›s›yla da okumufllar›n yazarken ve yaz›lanlar› okurken kulland›klar› bir dil seviyesinden söz ettim. Bu dil XV. yüzy›l›n ortalar›ndan sonra metin dili olarak kullan›lmaya baflland›, ve -fliirde olsun, naz›mda olsun- konuflma dilinden tamamen kopuk, Farsça metinler örnek tutularak ifllenen, gelifltirilen bir dil oldu. Bu seviyedeki dilin söz varl›¤› Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerden olufluyordu, söz diziminde yer alan birimler bile karma bir görüntü tafl›maktayd›. Zaman içinde, sanat kayg›s›yla öyle bir yap›ya dönüfltü ki, ancak belli bir kesimin anlayabildi¤i bir özel dil görünümüne büründü. Halbuki daha XIV-XV. yüzy›l›n ço¤u nesir eserlerinde varl›¤›n› tan›d›¤›m›z, en güzel örneklerini gördü¤ümüz, yayg›n olarak Dede Korkut dili diye adland›r›lan edebî nitelikli, zengin, canl› bir Türkçe, bir dil seviyesi vard›. Buna ben Tevarih-i Ali Osman (= Osmano¤ullar› Tarihleri) dili diyorum. XV. yüzy›lda II. Beyaz›t döneminden bafllamak üzere yaz›lan bu tarihlerin öyle güzel, öyle aç›k, anlafl›l›r, zengin, canl›, halk dilinin zenginli¤ini yans›tan benzetmeleri, iliflkilendirmeleri ve öz deyiflleriyle bezenmifl öyle bir anlat›m dili vard›r ki tad›n› alan art›k ondan uzak kalamaz. Nitekim bu öz Türkçe tad›nda renkli dil yüzy›llar boyunca korunmufl, tad›n› bilenler ondan uzak kalamam›flt›r. II. Beyaz›t döneminde yaz›lan bir Tevârîh-i Âli Osman'› (ço¤unun yazar› bilinmez) sonraki sultan Yavuz Sultan Selim döneminde yaz›lm›fl olan bir Tevârîh-i Âli Osman ile karfl›laflt›rd›¤›n›z zaman, yeni sultan döneminde yap›lan eklemelerde ayn› dil ve üslubun birebir ayn› oldu¤u görülür. Bir sonraki sultan Kanuni Sultan Süleyman döneminde yap›lan eklemelerde de o dönem olaylar›n› aktaran sat›rlarda dil yine ayn›d›r ve bu böylece sürüp gitmifltir. Yap›m malzemesi, yap›s› ile d›fl ve iç esteti¤i bak›m›ndan bu dilin hiç kesilmeden yaz› dili olarak devam ettirildi¤i flüphesizdir. Birçok metin bu görüflü destekler. Bu dil özellikle XVII. yüzy›ldan sonra, toplumun belli kesimlerinde korunacak, titizlikle yaflat›lacak, ama -ne kadar yaz›klansak yeridir ki- okumufllar›n ilgi gösterdikleri ve gelifltirilmesi için çaba österdikleri bir dil seviyesi olmaktan uza¤a düflecektir. XVI. yüzy›l yazarlar›nda görülen ve sonraki yüzy›llarda sürecek olan dili sanat amaçl› kullanma e¤ilimi ve düflkünlü¤ü, anlam› da elbette gözeten, ama öncelikle seslerden örülmüfl güzellik örgüleriyle sözü bezeme kayg›s› güden anlay›fl, ortaya yepyeni ve bir çok yan›yla da yapma bir dilin ç›kmas›na yol açt›. Bu dil her fleyden önce yabanc› örneklere benzetilmeye çal›fl›lan, dolay›s›yla taklide dayanan, esas olarak Türkçe'nin öz yap›s› ve seslerden cümleye kendi malzemesine dayand›r›lan bir dil de¤ildi. Arap fesahatinin ve belâ¤atinin koydu¤u kurallar› benimsemifl, onlara uygun yazmay› yaz›n›n olmazsa olmaz› bilmifl, konusu ne olursa olsun, bir yaz›n›n olan- 388 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ca süs malzemesi kullan›larak bezenmesini, güzel bir görünüme sokulmas›n› öncelik edinmifl bir dil anlay›fl›yd›. Bu süsleme gayreti, yani yaz›y› biraz da sanat için yapma anlay›fl›, dile herfleyden önce Türkçe'de olmayan seslerin girmesine yol açt›¤› gibi çok büyük ölçüde Arapça, Farsça kelimelerin girmesine de kaynakl›k etti. Halbuki iki Do¤u dilinden al›nan kelimelerin ço¤unun Türkçe'de karfl›l›klar› vard›. Ama bunlar be¤enilmedi, itildi ve aç›kças› kullan›m d›fl›nda b›rak›ld›. Bu yüzden üç dilli karma bir yap›da olan Osmanl› Türkçesi Türkçe bak›m›ndan zay›ft›r. Bu, yaln›z kelimeler bak›m›ndan de¤il, gramer yap›lar› ve özellikle de cümle kuruluflu ve çeflitlili¤i aç›s›ndan böyledir. Söz da¤arc›¤›ndaki al›nt› kelimeler aç›s›ndan dili kimilerine a¤›r gözüken Sinan Pafla'n›n Türkçe yap›l› cümleler üzerindeki emsalsiz denemeleri söz pazar›nda sürümsüz kalm›fl, çok k›sa sürede yok olmufl, yerini Farsça'n›n kimi zaman sayfalara s›¤mayan uzunluktaki cümle yap›lar› doldurmufltur. Bu durum Türkçemiz aç›s›ndan gerçek bir talihsizlik olmufltur. Osmanl› Türkçesi'nin orta ça¤›nda Arapça ve Farsça'dan devflirilen kelimelerin edebiyat dilinde fesahat anlay›fl›n›n gere¤i olarak kendi sesleriyle söylenmesi e¤itim yoluyla sa¤land›, böylece yaz›l›fl›yla okunuflu tam olarak denklefltirildi. Öte yandan bu iki yabanc› dilden al›nan kelimelerden halk›n diline inenler hemen Türk dilinin ses kanunlar›na uyduruldu. Bu bir halkl›laflt›rma, yani halkça söyleyifl kal›b›na geçirmeydi. Bu yolla halk›n diline, dolay›s›yla günlük konuflma diline yerleflen nice kelime Türkçeleflmifl k›l›¤›yla yüzy›llarca yaflat›ld› ve bugüne kadar geldi. Ne var ki k›l›¤› korunanlar bu kaderi paylaflamam›fl, zaman içinde silinip yok olarak metinlerde öylece kalakalm›fllard›r. Bu yüzden Orta Osmanl›ca metinlerinin büyük ço¤unlu¤unun dili bugün için bir bak›ma ölü bir dil olarak de¤erlendirilebilir. Bir baflka aral›ktan bak›flla bir baflka hakça de¤erlendirme de flu olmal›d›r: Al›nt› kelimelere s›n›rs›z sayg› ve de¤er yükleyerek, hiç iliflmeden, hiç de¤ifltirmeden, onlar› bir k›l›na bile dokunmadan oldu¤u gibi koruyarak kullanmay› gerçek bir marifet sayan edebiyat anlay›fl›n›n ve bu anlay›fl›n temsilcilerinin yapt›¤›, asl›nda epeyi bilgi ve birikim, oldukça hüner isteyen, aç›kças› gerçekten de gerçek bir marifet say›lmas› gereken bir iflti. Bu karma dili kullanan yaz› ustalar›n›n meydana getirdi¤i eserleri yazmak hiç de kolay bir ifl olmad›¤› gibi, öyle ustalar›n bir daha yetiflmesi de kolay de¤ildir. Her güç ifl kendi flartlar›n› bulursa baflar›l›r, her usta bulundu¤u ortam›n elverifllil¤inde yetiflir. Dün o flartlar vard›, öylesi ortamlar bulunmaktayd›. Bu görüflle ilgili bir hat›ram› paylaflmak istiyorum: ‹skoçyal› profesör müteveffa Walch asl›nda ve daha çok secili Fars nesriyle u¤raflm›flt›; ancak Osmanl› nesir dilini de incelemifl, -kendi deyifliyle- büyük bir hayranl›k duymufltu. 1971 y›l›nda bas›lm›fl olan Tazarru’name’yi kendisine gönderdi¤im Mertol Tulum • 389 zaman yazd›¤› teflekkür mektubunda Türkçe'nin üstün pay›n›n yapt›¤› katk›n›n fark›nda olarak Sinan Pafla'n›n nesrine ayr› bir hayranl›k duydu¤unu bildirdi. Bu yabanc› bilim adam› çal›flt›¤› alan› o kadar sevmifl ve benimsemiflti ki mektubunda Osmanl› edebiyat› için “bizim edebiyat›m›z” sözünü kullanm›fl, flu görüflü dillendirmiflti: “Bu dili siz sevmiyorsunuz, ona ‘Bizim dilimiz de¤il’ diyorsunuz. Ancak bildi¤im kadar›yla bugüne kadar hiçbir yerde böyle zengin bir dil meydana getirilmemifltir, böyle bir dille var edilmifl bir edebiyat da mevcut de¤ildir. Bu dil, bu edebiyat sizin de¤ilse, kimindir?” Vaktim tükendi, söyleyece¤im daha çok fley olsa da sabr›n›z› tafl›rmamak için son vermek zorunday›m. Son olarak önemli bir noktay› belirtmek istiyorum. Dilimiz Osmanl› Türkçesi döneminde yabans› ünsüzlerle tan›flt›, bu sesler çeflitli yerlerde, küçüklü büyüklü topluluklar içinde türlü biçimlerde kullan›ld›, o ça¤larda belki de kimilerinin diline kal›c› olarak yerleflti. Ama bunlar dilimiz için gerçek kazançlar olmad›; çünkü dilin kendi ünsüz sesleri yeterliydi. Türkçe aç›s›ndan gerçek kazanç say›lmas› gereken, bana göre, ünlü uzunlu¤udur. Duygu tonlamas› yaparken bafl vurdu¤umuz ünlüler üzerindeki uzatma, dilin ola¤an gidifli ve seçkisi göz ard› edilmeksizin ve gerekti¤i yerlerde kullan›lmas› flart›yla, olmas› / bulunmas› gereken bir ses de¤eri say›l›r. Kimi al›nt› kelimelerin ünlülerinde kalan ve korunan uzunluk, bence, bugünkü Türkçe'nin özden zengin ünlü sistemini daha da zenginlefltirmifl olarak, var olan ahengini daha da güzellefltirmifltir. Bu yüzden Türk Dil Kurumu'nun eski baflkan› sevgili ö¤rencime sormak istiyorum: Alfabeye yeni harfler, baflka iflaretler eklemek gerekmezdi, ama hiç de¤ilse imlâ k›lavuzlar›na yard›mc› bir iflaret olarak bir uzatma iflareti konulamaz m›yd›? Hece ünlülerinin uzunlu¤una-k›sal›¤›na dayanan aruzla yaz›lm›fl eski fliirimiz baflta olmak üzere, her türlü fliiri okurken fliirin aktard›¤› duygulara k›vam›n› veren, tonlama ile tonlama yap›l›rken bafl vurulan uzatmalard›r. Divan fliirinde özellikle usta flairlerin ustal›kla yerine oturttuklar› ve ölçü aç›s›ndan bir hecenin iki hece say›lacak derecede uzun okunmas› demek olan imaleler çeflitli duygularn yo¤unlu¤unu aktarmak aç›s›ndan gerçekten ustaca sergilenmifl hünerlerdir. Örneklemek üzere birkaç beyit sunuyorum: A¤latmayacakt›n, yola bakt›rmayacakt›n; Ol va‘de-i tekrÂr be-tekrâr› unutma. Bu beyitte a's›n› flapkal› büyük harfle yazd›¤›m tekrÂr kelimesini tekrar gibi, yani k›sa okursak, fliirin yans›tt›¤› güzellik ürpertisi ile aktard›¤› duygu yo¤unlu¤u kesinlikte duyulmaz, aktar›lmak istenen derin sevgi ve özlem mesaj› da tümüyle yok olur, gider. 390 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Bu gibi fliirlere / beyitlere ben duygu fliirleri / beyitleri diyorum. Divan flairlerimizin ço¤u tasviri daha çok sever; usta bir ressam›n f›rça ve renkli boyalarla yapt›¤›na benzer biçimde, kalemini sözün binbir çizgi ve rengini kullanarak kifli, nesne, varl›k, mekân tasvirleri yapar. Ama Nev‘î gibi kimi flairler var ki, bunlar daha çok içimizi dolduran, ço¤unu belki de anlatamad›¤›m›z duygular›m›z›n flairleridir. Onlar›n ço¤u fliirleri / beyitleri bize kendinin ve dolay›s›yla okuyan olarak da bizim iç dünyam›z› aktar›r. Kimi zaman hiç anlamadan benli¤imizi sar›p tam yaflayamadan birden elden kaç›rd›¤›m›z, kimi zaman hiç yaflamak istemedi¤imiz, kimi zaman da kimseler duyar diye korktu¤umuz, ama harisçe yaflayarak marazî bir hoyratl›kla içimizi yakt›¤›m›z ço¤u küçük insanî duygular›n flairi Nev‘î insan ve onun ölümle sonlanan hayat yolculu¤u ile ilgili olarak flöyle der bir beytinde: ÇÂr unsur üzre ba¤lanm›fl gider tâbût-u ten Cümleten bu halk-› âlem irtihâl üstündedir. ‹nsan, maddî varl›¤› dört unsurdan, yani su, hava, toprak ve ateflten oluflan bir canl› beden; ama var olufluyla birlikte hayat yolculu¤una ç›km›fl, iki kol ve iki aya¤›yla tabuta benzeyen bu bedenin dört sapla tafl›nan bir tabuttan hiç fark› yok, çünkü dünyaya gelen herkes asl›nda tükeniflle biten, hiçle sonlanan bir yolculu¤a ç›km›fl gibidir ve bu yüzden dört kollu tabutla tafl›nan, yok olufl ve kaybolufl çukuruna konmak üzere mezarl›¤a do¤ru yola ç›kar›lm›fl ölüden fark› bulunmamaktad›r. Nev‘î hayat denilen bu gerçekli¤in dayan›lmas› güç ac›l›¤›n› ve tafl›namaz derecedeki a¤›rl›¤›n› beytin ilk kelimesi üzerinde yapt›¤› uzatmayla sanki bir 盤l›k gibi duyurmaktad›r. Bu uzatma olmasayd› bu 盤l›¤› duymam›z mümkün olamazd›. Ve Bursal› Cenânî toplant›m›z›n ayr›l›flla bitecek flu son gününde benim ve belki de bir ço¤unuzun duydu¤u ayr›lma çaresizli¤i karfl›s›nda yaflanan karars›zl›k bunal›m›n› dile getiren beytinde duygu fliddetini yine bir imaleyle flöyle veriyor: Ne azm-i terk-i diyâr etmeye mecâlim var, Ne kâdirem ki duram, bir garÎb hâlim var. Yerimden yurdumdan ayr›lma konusunda bir türlü karar veremiyorum; ama kalmaya da gücüm yok, gitmek zorunday›m. Hâs›l›, garip mi garip, flafl›las› ve ac›nacak bir ruh hâli içindeyim. Beyitte usta flairin tam yerine koydu¤u bu imale böyle bir durumda bulunan bir kimsenin duydu¤u huzursuzlu¤u, s›k›nt›y› ve bunal›m› bütün fliddetiyle vermektedir. Mertol Tulum • 391 Bir çok toplant›da, emeklili¤i uzlet içinde halvet tad›nda yaflamay› seçmifl olmamdan ötürü olsa gerek, son gün dostlardan, sevdiklerimden ayr›lacak olman›n s›k›nt›s›n› yo¤un olarak yaflar›m. Bu yüzden de bu beyti kat›ld›¤›m toplant›larda konuflmam›n son sözü olarak bir yolunu bulur, bir yerlere yerlefltirir kullan›r›m. fiimdi yapt›¤›m gibi. fiiire gerçekten çok yak›flan ve gerekli olan bu ses uzunlu¤unun, tonlamayla ilgili bulunmadan da Türkçe için gerekli bir zenginlik oldu¤u, bu yüzden yüzy›llard›r korundu¤u ve benimsendi¤i kanaatindeyim. Uzun ünlü seslerin ayr› iflaretler olarak alfabeye eklenmesi elbette gereksizdir; ama genç arkadafllar›n yanl›fl telaffuzlar›na, Hamîd’in Hâmit biçiminde söylenmesine tak›ld›¤›m›za göre, do¤ru söylenmeyi yazma biçimleriyle sa¤lamak yolunu caba kullanamaz m›y›z? Demek istiyorum ve bir kez daha soruyorum: ‹mlâ k›lavuzlar›nda bir yard›mc› iflarete yer vererek uzunluklara bir flapka giydiremez miyiz? Bunun sak›ncas› olabilir mi? Yaz› ve yaz›m / imlâ yönlendiricidir, ama dilde görülen sürekli de¤iflmeler karfl›s›nda ikisi de çabucak eskir, bu yüzden özellikle yaz›m›n zaman zaman de¤ifltirilmesi gerekli olur. Yaz›n›n de¤iflken olmamas› yüzünden dilde ortaya ç›kan bozulmalar onun yol açt›¤› istenmeyen sonuçlard›r. Bir dilin yaz›m›n› h›zl› de¤iflmelere sürekli uyduramasan›z bile, temel özellikleri ve -varsa- kazan›mlar› yans›tma aç›s›ndan, gerektikçe yaz›m k›lavuzlar›nda ekleme ve de¤ifltirmeler yaparak uyum sa¤layabilirsiniz; ünlü uzunluklar›n› göstermek için yapmam›z gerekti¤i gibi. Sab›rla dinledi¤iniz için flükranlar›m› sunuyorum. Hepiniz sa¤ olun. Türk Dünyas›n›n Alfabeleri* Gülden Sa¤ol Yüksekkaya** Türkler tarih boyunca dillerini kaydetmek için çok çeflitli yaz› biçimleri kullanm›fllard›r, Tarihî kaynaklar ve araflt›rmalar Türklerin daha önce de yaz›lar›n›n oldu¤unu göstermekle birlikte Türk yaz› dili ancak 7. yüzy›ldan itibaren incelenebilmektedir. Türkçe, metinlerle izleyebildi¤imiz 1300 y›ll›k tarihi boyunca, de¤iflik dönem ve çevrelerde on üç farkl› alfabe ile yaz›lm›flt›r: Köktürk, So¤d, Uygur, Mani, Brahmi, Tibet, Süryani, Arap, Grek, Ermeni, ‹brani, Kiril ve Latin alfabeleri. Belirli dönemlerde ve belirli çevrelerde s›n›rl› ölçüde kullan›lan So¤d, Mani, Brahmi, Tibet, Süryani, Grek, Ermeni ve ‹brani alfabeleri bir yana b›rak›ld›¤›nda Türklerin genifl ölçüde kulland›klar› alfabeler Köktürk, Uygur, Arap, Kiril ve Latin alfabeleridir. Türklerin bu kadar çok alfabe de¤ifltirmifl olmalar›, çok genifl co¤rafî alana yay›lmalar›, çeflitli uygarl›k çevrelerine girmeleri, farkl› din ve kültürleri benimsemeleri ile aç›klanabilir. Bugünkü bilgilerimize göre Türkçenin yaz›m› için Türklerce kullan›lm›fl olan ilk alfabe Köktürk alfabesidir. Uygur alfabesi Türkler taraf›ndan 8. yüzy›ldan 17. yüzy›la kadar Do¤u Türkistan’dan ‹stanbul’daki Osmanl› Saray›’na kadar kullan›lm›flt›r. Ama tarih boyunca Türk dilinin yaz›m› için en uzun süreli ve en yayg›n olarak kullan›lan yaz› sistemi Arap alfabesidir. Bu alfabe 10. yüzy›l ortalar›ndan 20. yüzy›l ortalar›na kadar, tarihî ve ça¤dafl Türk lehçelerinin yaz›m› için kullan›lan tek alfabedir. Bugün bile bu alfabe Do¤u Türkistan’da yaflayan Uygurlar ve Kazaklar ile Irak * Bu yaz›, 17-19 Nisan 2013’te Elginkan Vakf› taraf›ndan düzenlenen “Geçmiflten Gelece¤e Türkçe” konulu I. Türk Dili ve Edebiyat› Kurultay›nda taraf›mdan ayn› bafll›kla sunulan bildiriden yola ç›k›larak haz›rlanm›flt›r. ** Prof. Dr. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya, K›rg›zistan-Türkiye Manas Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü (K›rg›zistan). 394 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe ve ‹ran’da yaflayan Azeriler ve Türkmenler taraf›ndan kullan›lmaktad›r. Bugün Türk yaz› dilleri üç farkl› alfabeyle yaz›lmaktad›r: Latin, Kiril ve Arap alfabesi. Türkler taraf›ndan kullan›lan son alfabe, Latin alfabesidir. Türkçe 1920’lerden çok önce Avrupal› seyyahlar, misyonerler, diplomatlar ve bilim adamlar› taraf›ndan Latin harfleriyle yaz›lm›flt›r. Latin alfabesi ile yaz›lan ilk eser Codex Cumanicus “Kuman Kodeksi, Kuman El Yazmalar› Külliyat›”d›r. ‹talyan bölümünün bafl›nda yaz›lma tarihi olarak 11 Temmuz 1303 verilmektedir, ama bu tarihin eserin telif tarihini mi yoksa as›l nüshadan kopyalanma tarihini mi gösterdi¤i tart›flmal›d›r.1 Ni¤bolu savafl› (1396) s›ras›nda Türklere esir düflen, Ankara savafl›nda ise Aksak Timur’a esir düflen Johannes Schiltberger’in yazd›¤› an› kitab›n›n sonunda Hristiyanlara ait bir duan›n transkripsiyonu yer almaktad›r (Schiltberger 1995). Georgius de Hungaria adl› savafl esirinin 1481’de yazd›¤› Tractatus de moribus, condictionibus et nequicia Turcorum adl› eserde Gotik-Latin harfleriyle yaz›lm›fl Türkçe fliirler yer almaktad›r (Köln 1993). 1533’te Filippo Argenti’nin Regola del parlare turcho “Türkçe konuflma kurallar›” adl› kitab›nda Türkçe yine Latin harfleriyle kaydedilmifltir.2 1522’de Paris’te Guillaume Postel De la République des Turcs adl› eseri kaleme alm›fl ve 1575’te bu esere Türkçe sözlerin Latin harflerine transkripsiyonunun da bulundu¤u “Instruction des mots de la langue turquesque les plus communs” bafll›kl› bölümü eklemifltir. Pietro Ferraguto taraf›ndan 1611’de yay›mlanan Grammatica turchesca adl› Türkçe gramer kitab›n›n ard›ndan Avrupa’da Türkçenin Latin harfleriyle kaydedil1 2 Comes Geza Kuun, Jireçek, Bang gibi baz› bilim adamlar› 1303 y›l›n› telif y›l› olarak kabul etmifllerdir. Eserin orijinal nüshas›n›n Dagmar Drüll 1292-1295, Louis Ligeti 1292-1294, S. S. E. Malov 1295-1296 y›llar› aras›nda, Aleksandr N. Samoyloviç 1294’te, Davoud Monchi-Zadeh 1325 y›l›nda, György Györffy ve Annemarie von Gabain ise 1330'dan sonra yaz›ld›¤›n› belirtmifllerdir. Drüll, elimizdeki nüshan›n 1292-1295 y›llar›nda telif edilmifl olmas› gereken as›l yazman›n ikinci veya üçüncü istinsah› oldu¤unu, muhtemelen 14. yüzy›l›n ortalar›nda yaz›ld›¤›n› söyler. Alman bölümünün ne zaman yaz›ld›¤›yla ilgili herhangi bir ipucu yoktur. 1362 y›l›nda hediye edildi¤i düflünülürse 13. yüzy›l›n sonlar›yla 14. yüzy›l›n ilk yar›s›nda (1290-1330?) yaz›ld›¤› ileri sürülebilir. Ayn› kalemden ç›km›fl görünen ‹talyan bölümünün imlas› daha düzgün ve okunakl›d›r. Alman bölümü ise tek bir kalemden ç›kmam›fl, birden çok kiflinin yazd›¤› sayfalar birlefltirilerek bir defter hâline getirilmifltir. Bu bölümde farkl› kalemler taraf›ndan farkl› imlalar denenmifltir. Sayfalar› yazan yabanc›lar Türkçenin imlas›na hâkim olmad›klar› için kendi telaffuzlar›na göre bir metin oluflturmufllar, baz› sesler için birbirinden farkl› harfler kullanm›fllard›r. Eser üzerinde daha sonra muhtemelen Almanlar taraf›ndan yap›lm›fl düzeltmeler vard›r. Eserin yay›m›: Alessio Bombaci, Regola del parlare turco, Napoli 1938. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 395 di¤i pek çok sözlük ve gramer kitab› yay›mlanm›flt›r.3 Bunlar›n aras›ndaki en ciddi çal›flma 1680’de Leh as›ll› Francisci M. Meninski taraf›ndan Viyana’da yay›mlanan Linguarum Orientalium, Turcicae, Arabicæ, Persicæ, Institutiones adl› Osmanl› Türkçesi grameridir. Daha sonraki yüzy›llarda Türkoloji çal›flmalar›n›n artmas›yla birlikte Avrupa’da bas›lan Türkçe kitaplar›n say›s› giderek ço¤alm›fl, ama bu eserlerin her birinde Türkçenin yaz›m› için farkl› çeviri yaz› biçimleri kullan›lm›flt›r. Türk bas›n›nda ve fikir âleminde 1910’dan itibaren Latin alfabesinin kabulü fikri tart›fl›lm›flt›r. Arap harflerinin ›slah›n›n beklenen fayday› sa¤layaca¤›na inanmayan Celal Nuri (‹leri), Hüseyin Cahit (Yalç›n) ve K›l›çzade Hakk› gibi ayd›nlar Latin harflerinin kabulü önerisini getirmifllerdir. II. Meflrutiyet döneminde ileri sürülen bu fikir, 1 Kas›m 1928’de Atatürk taraf›ndan gerçeklefltirilmifltir. Böylece Türkçe ilk kez her foneminin ayr› bir harfle gösterildi¤i fonetik bir alfabeye kavuflmufltur. Bu alfabe bugün K›br›s ve Yugoslavya’da yaflayan Türkler taraf›ndan da kullan›lmaktad›r. Birçok dilin yaz›m›nda kulan›lan Arap alfabesine Farslar, ç, fl, j sesleri için malum harflere nokta ilavesi yapm›fllar, 11. yüzy›lda ise Türkler bu alfabeye η’yi ve çift dudak ünsüzü w’yi dâhil etmifllerdir. Arap alfabesi birkaç de¤ifliklikle Türkçenin yaz›m›nda 19. yüzy›la kadar genel özelliklerini ve geleneksel biçimini koruyarak kullan›lm›flt›r. Türklerce en fazla benimsenen bu alfabe Türkçenin ses sistemini yans›tamamas›na ra¤men zaman zaman elefltirilmekle birlikte kutsal kabul edilmifl, dinden ayr› tutulamam›flt›r.4 Ama Tanzimat döneminde gazetecili¤in ve matbaac›l›¤›n geliflmeye bafllamas›yla birlikte Türkçe için yetersiz bir yaz› olarak görülmeye bafllam›fl, ö¤renilmesi, okunmas› zor, e¤itimi zorlaflt›ran bir alfabe olmakla elefltirilmifltir. Önceleri Arap harflerinin ›slah› üzerinde yap›lan tart›flmalar, daha sonra yeni bir alfabe oluflturma fikrine dönüflerek tart›flmalar daha çok bu alanda yo¤unlaflm›flt›r. ‹lk 3 4 Hieronymus Megiser, Institutionum linguae turcica libri quatuor “Dört bölümde Türk dilinin esaslar›” 1612; Pietro del la Valle, Grammatica Turca, 1620; André du Ryer, Rudimenta grammatices lingvae turcicae, 1630; Jakab Nagy de Harsány Colloquia familiaria Turcico-Latina 1672, vd. Mukaddeslik yüklenen Arap alfabesine ilk elefltiriyi Horasan-Serahsl› âlim Ahmed b. Tayyib es-Serahsi (833-898) yaparak k›rk harften oluflan ve yabanc› dillerden Arapçaya kelime aktarmaya yarayacak fonetik bir alfabe haz›rlad› (Corbin 1986: 149). Tarihçi Hamza el-Isfahani (883-968) bu alfabeden övgüyle söz eder ve ayr›nt›l› olarak aç›klar. Ayr›ca Isfahani, Arap alfabesiyle yaz›lan harekesiz bir kelimenin iki yüzden fazla flekilde okunabilece¤ini, dolay›s›yla bilimsel kavramlar›n bu alfabeyle ancak yaklafl›k olarak ifade edilebilece¤ini belirtir (Togan “Biruni”, ‹A, 2. cilt: 638). Biruni de Arap alfabesinin bitiflen harflerden oluflmas›ndan ve ünlüler için harf bulunmamas›ndan dolay› ciddi ve ilmî ifllerde kullan›lmas›n›n güç oldu¤unu belirtir (Togan “Biruni”, ‹A, 2. cilt: 638). ‹lhanl› Veziri Reflidüddin de Arap alfabesini benzer flekilde elefltirmifltir, bk. Reflidüddin 1939: 5-17. 396 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe olarak 1850 y›l›nda Cevdet Efendi ile Keçecizade Mehmed Fuad Efendi’nin birlikte haz›rlad›klar› Kavaid-i Osmaniye adl› dil bilgisi kitab›nda Arap yaz›s› ile ilgili problemlere temas edilmifl, Türkçede bulunup da Arap harfleriyle gösterilemeyen sesler için yeni bir yaz›m yolu aranmas› gerekti¤i belirtilmifltir.5 Yaz›da birtak›m düzeltmeler yapmak gere¤i 1860’ta Münif Efendi taraf›ndan dile getirilmifltir. Münif Efendi çözüm için iki yol önermekle birlikte kendisinin ikinci yolu tercih etti¤ini ifade etmifltir: 1. Harflerin alt›na-üstüne harekeler ve yeni iflaretler koymak, 2. Kelimeleri harfleri bitifltirmeden yazmak (Levend 1960: 153-154).6 Bundan sonra ›slah teklifleri hareke-i harfiye ve huruf-› munfas›la etraf›nda geliflmifltir. Benzer bir öneri Azerbaycan ayd›nlar›ndan Mirza Fethali Ahundzade taraf›ndan yap›lm›flt›r (Akp›nar 1980). Hatta Ahundzade 1863’te ‹stanbul’a gelerek haz›rlad›¤› alfabe tasla¤›n› sadaret makam›na vermifltir (Levend 1960: 156).7 Tanzimat dönemi ayd›nlar› aras›nda alfabenin düzeltilmesi veya de¤ifltirilmesini isteyenler bulunmakla birlikte Azerbaycan ayd›nlar› bu hususta çok daha ileri bir noktadayd›lar. 1869’da “huruf-› mukattaa” esasl› yeni bir tasar› gazetelere gönderilmifl ve bu alfabeyle Sadi’nin Gülistan’› bast›r›lm›flt›r. Münif Efendi, Nam›k Kemal, fiinasi, Ali Suavi, daha sonra Ebüzziya Tevfik, Yeniflehirli Avni, Necip As›m gibi ayd›nlar alfabe konusunda devrimden de¤il, ›slahtan yana olduklar›n› aç›kça ortaya koymufllard›r. Arap alfabesinin terk edilmesine karfl› ç›kanlar, yaz›l› kültür birikiminin gelecek kuflaklara aktar›lamayaca¤› endiflesindeydiler. Ayr›ca Arap alfabesi Osmanl› Devleti’ni, Sovyet-Türk dünyas›na ve ‹slam dünyas›na ba¤layan önemli unsurlardan biri oldu¤u için de bu alfabeyi de¤ifltirmek istemeyenlerin say›s› çoktu. Ahmed Midhat Efendi bir taraftan Ermeni ve Latin harflerinin Türkçeye uygulanabilece¤i fikrine s›cak bakarken, di¤er taraftan Arap harflerinin suçlu olmad›¤›n›, e¤itim sistemi ve türünün suçlu oldu¤unu dile getirmifltir (Ertem 1991: 122-123). 1879’da Erkân-› Harbiye Dairesinin emriyle Münif Pafla baflkanl›¤›nda bir alfabe komisyonu oluflturulmufltur. Komisyon haritalar›n daha kolay okunmas› için bir proje haz›rlam›fl, ancak bu çal›flmadan da sonuç al›namam›flt›r (Ertem 1991: 124). 19. yüzy›l sonlar›nda Ahmet Vefik Pafla ve fiemseddin Sami sözlüklerinde birkaç bi5 6 7 Bu kitap, Encümen-i Danifl’in aç›l›fl›nda 18 Temmuz 1851’de Sultan Abdülmecid’e sunulmufl ve bu kuruluflun karar›yla bas›lm›flt›r. Ayr›ca bk. Tansel 1963: 223-249. Harflerin dinle ilgili olmad›¤›n›, bunun “hutut-› saire-i ‹slamiyye”den say›lmas›n› isteyen Ahundzade, Arap harflerinin noktalar›n›n kald›r›lmas›n›, kelimelerin gere¤ince telaffuz edilebilmesi için baz› yeni harekelerin kullan›lmas›n› ve bu harekelerin yaz›da harflerin aralar›na al›nmas›n› önermifltir. Ahundzade Tiflis’e döndükten sonra reform fikirlerinin tam anlam›yla gerçekleflemeyece¤ini anlay›nca Türkçenin yaz›m› için Latin esasl› bir alfabenin kabulü fikrini benimsedi ve haz›rlad›¤› Latin alfabesi projesini Sadrazam Ali Pafla’ya gönderdi, ama bu giriflimi de sonuçsuz kald› (Ülkütafl›r 1973: 19-20). Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 397 çimde okunan vav ve kef gibi harflere noktalar ve iflaretler koyarak sözcüklerin do¤ru okunmas›n› sa¤lamak istemifllerdir. Tanzimat devri sona erinceye kadar alfabe konusu tart›flmalardan öteye geçememifltir. Yaz› devrimini dile getiren Binbafl› Ömer, Menemenlizade Tahir gibi isimlerin görüflleri ve Terakki gazetesinde yay›mlanan yaz›lar çok sert bir dille elefltirilmifltir. Devrim taraftarlar› yay›mlad›klar› yaz›lara imza atmaktan kaç›n›rken Latin alfabesinin kabulünü isteyenler aras›nda II. Abdülhamit de vard› (Sultan Abdülhamit 1974: 177-178).8 1908’den sonra gelen hürriyet ortam›nda alfabe konusu tekrar hareketlenmifl, reform taraftarlar›n›n yerini yavafl yavafl devrim taraftarlar› almaya bafllam›flt›r. Tanin, ‹ctihad ve Hürriyet gibi bas›n organlar›nda Hüseyin Cahid, Celal Nuri,9 K›l›çzade Hakk›10 gibi isimler Latin alfabesinin kabul edilmesiyle ilgili görüfller öne sürmüfllerdir. Ancak Arap alfabesi Osmanl› Devleti’ni, Sovyet-Türk dünyas›na ve ‹slam dünyas›na ba¤layan önemli unsurlardan biri oldu¤u için Zeki Velidi Togan, Necip As›m Yaz›ks›z, Ayaz ‹shaki vd.leri Latin alfabesine karfl› ç›k›yorlard›. Ali Nusret, Celal Sahir, Milasl› Dr. ‹smail Hakk› Bey, ‹smayil Hakk› Baltac›o¤lu, Cihangirli M. fiinasi gibi ayd›nlar huruf-› munfas›lay› benimsemifllerdi. 1911’de Islah-› Huruf Cemiyeti taraf›ndan Latin alfabesinin aleyhindeki yaz›lar›n yay›mland›¤› Yeni Yaz› adl› bir gazete ç›kar›lm›flt›r. Derne¤in baflkan› Müflir Gazi Ahmed Muhtar Pafla idi, üyeleri aras›nda Milasl› Dr. ‹smail Hakk›, Necmettin Arif, Ali Nusret ve Recaizade Ekrem bulunuyordu. Azerbaycan Türkleri taraf›ndan bafllat›lan Latin harflerine geçme hareketine en büyük tepkiyi Tatar ve Kazak ayd›nlar› göstermifltir. Bakü Türkoloji Kongresinde Kazak ve Tatar ayd›nlar› alfabede reform yap›lmas›ndan yana olduklar›n› belirterek Latin alfabesini istemediklerini kesin bir biçimde ortaya koymufllard›r. Bayturs›n, Gasp›ral› ‹smail’in usul-› savtiyesine dayanarak Arap yaz›s›n› 1910’larda Kazak Türkçesine uygulam›flt›r. 8 9 10 “Halk›m›z›n okuma yazma bilmemesinde flafl›lacak bir fley yoktur. Çünkü bizim yaz›m›z›n s›rlar›na al›flmak kolay de¤ildir. Latin alfabesini almakla belki halk›m›z›n iflini kolaylaflt›rabiliriz.” (Sultan Abdülhamit 1974: 177-178). C. Nuri, Tarih-i Tedenniyat-› Osmaniye-Mukadderat-› Tarihiye (1912) adl› eserinde Maarif Nezareti’ne Latin harfleriyle e¤itim metodunun bir sancakta bir y›ll›¤›na denenmesini, e¤er bir y›l›n sonunda halk okuryazar olmazsa terk edilmesini önermifltir (fiimflir 1992: 50). K›l›çzade Hakk› ve arkadafllar› taraf›ndan ç›kar›lan Hürriyet-i Fikriye dergisinde 1914’te ›slahat›n çözüm olmayaca¤›, çözüm için Latin harflerinin kabul edilmesinin gerekti¤i yönünde bir dizi yaz› yay›mlanm›flt›r. 398 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 1908’de Osmanl› hâkimiyetindeki Arnavutlar Latin alfabesine geçmifllerdir.11 Arnavutlar›n kabul etti¤i Latin yaz›s›n›n onlar› gelifltirece¤ini söyleyen H. Cahit, Arnavut modelinde bir Türk-Latin yaz›s›n›n oluflturulabilece¤ini dile getirmifltir (fiimflir1992: 47). Ancak Bâb-› Âli fieyhülislam Dairesi “Latin harflerinin kabulüne ve bunlarla ‹slam mekteplerinde tedrisat yap›lmas›na asla cevaz-› fler’i” olmayaca¤›na dair fetva vermifltir (Levend 1972: 363). Ziya Gökalp baflta olmak üzere, birçok Türkçü ayd›n, Rusya Türkleriyle Osmanl›lar aras›nda birli¤i sa¤layan temel unsurlardan biri olan alfabenin de¤ifltirilmesi fikrine s›cak bakmam›fllard›r. ‹smail Suphi’nin 1911’de getirdi¤i imla reformu teklifi (Ertem 1991: 146) “Servet-i Fünun ‹mlas›” olarak adland›r›lm›fl ve dergi söz konusu y›l içinde bir süreli¤ine bu imlayla ç›km›flt›r. Ayn› y›l ‹çtihad dergisinde derginin sahibi Abdullah Cevdet, Latin yaz›s›n›n Türkçe için gereklili¤ini savunan yaz›lar yaz›yordu. Ayd›nlar aras›nda alfabenin ›slah›ndan yana olanlar çok olmakla birlikte, aralar›nda görüfl birli¤i yoktu, dolay›s›yla birbirinden farkl› öneriler getiriyorlard›. Ahmet Cevdet Pafla, harfleri iflaretlendirmeyi, Servet-i Fünûn yazarlar› hareke yerine ünlüleri karfl›layan harflerin konulmas›n›, fiinasi baz› harflerin at›lmas›n›, Ahmet Mithat Efendi ise harflerin say›s›n› art›rmay› önermifltir. Bu görüfllerden ayr› olarak Hoca Tahsin Efendi Arap harflerini soldan sa¤a do¤ru yazmay›, Ali Kenan Bey ise Arap harflerinin Kûfi tarz›nda yaz›lmas›n› savunmufltur (Ertem 1991: 249-259). Ama Osmanl› ayd›nlar› aras›nda en fazla benimsenen yaz› sistemi, huruf-› munfas›la idi. 1913’te epeyce taraftar bulan bu öneri, I. Dünya Savafl› bafllar›nda Harbiye Naz›r› Enver Pafla taraf›ndan da benimsenmifltir. Enver Pafla “hatt-› Enverî”, “Enveriyye yaz›s›”, “ordu elifbas›”, “hatt-› cedid” veya “Alman yaz›s›” ad› verilen harflerin bitifltirilmeden ayr› ayr› yaz›lmas› esas›na göre haz›rlanan huruf-› munfas›la alfabesinin kullan›lmas› yönünde bir kararname ç›karm›flt›r ve bu karar, 1914’te Tanin gazetesi arac›l›¤›yla halka duyurulmufltur (Ertem 1991: 149). Tanin gazetesinde yeni imlâ sistemiyle yay›mlanan yaz›larla ilgili olarak devrin Maarif Naz›r› Emrullah Efendinin görüfllerine baflvuran Enver Pafla, ondan “…takdir buyurursunuz ki dil ve yaz› meselesi her fleyden evvel ilim meselesidir; ilim tesis edilmez, teessüs eder… Yani ilim emirle olmaz.” cevab›n› al›nca “Askerlikte verilen emir de geri al›nmaz.” diyerek karfl› ç›km›flt›r (Ertem 1991: 152). Söz konusu alfabe orduda I. Dünya Savafl›na kadar uygulanm›fl, ama haberleflmeyi geciktirdi¤i yolun11 Aslen Arnavut olan fiemseddin Sami ve kardefli Abdül Frafleri, Arnavutlar için 36 harflik bir Latin alfabesi düzenledi ve bu alfabe Güney Arnavutluk’ta benimsendi. Toksa Alfabesi olarak adland›r›lan bu alfabe, 1880’li y›llarda yayg›n olarak kullan›lmaya bafllad›. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 399 daki flikâyetler üzerine kullan›m›ndan vazgeçilmifltir.12 Bu alfabe ile birkaç kitap da bas›lm›flt›r. Huruf-› munfas›la alfabesinde on tanesi ünlü, otuz dört tanesi ünsüz, bir de harf-i tarif (el) olmak üzere k›rk befl iflaret vard›. fieddeli kelimelerdeki ünsüz iki kez yaz›larak gösteriliyordu.13 Ama bu imla tarz› genel itibariyle klasik imlaya sad›k oldu¤u için telaffuzu tam olarak yans›tm›yordu ve demek yerine dimek, ederim yerine iderim, istiyorum yerine isteyorum fleklinde yaz›l›fllar içeriyordu.14 Huruf-› munfas›lan›n ö¤renilmesi çok daha zor ve karmafl›kt›. Arapça ve Farsça kelimeleri bütün ünlülerini yazarak tan›nmaz bir biçime sokmufltu, üç-dört ünsüzle yaz›lan kelimeler sekiz-on harften oluflan uzun kelimeler hâline dönüflmüfltü. 1920’nin sonuna kadar alfabe üzerindeki tart›flmalar devam etmifl, ancak herhangi bir çözüme ulafl›lamam›flt›r. I. Dünya Savafl›ndan y›pranm›fl halk bu tart›flmalarla pek de ilgilenmemifltir. R. E. Ünayd›n’›n anlatt›¤›na göre Atatürk de Enver Pafla’n›n bu ink›lap hareketini elefltirmifltir: “Pek güzel! diyordu. ‹yi bir niyet; fakat yar›m ifl; hem de zamans›z!... Harp zaman› harf zaman› de¤ildir. Harp olurken harfle oynamak s›ras› m›d›r? Ne yapmak için? Konuflmalar› ve hassaten yaz›flmalar› kolaylaflt›rmak için mi? (O günkü söyleyiflle “muhaverat ve muhaberat› teshil için mi?”) Bu flimdiki flekil, hem yazmay›, hem okumay›, hem de anlamay› ve binaenaleyh anlaflmay› eskisinden fazla geciktirir ve güçlefltirir. H›z isteyen bir zamanda, böyle yavafllat›c›, zihinleri yorup flafl›rt›c› bir teflebbüse giriflmenin maddi, amelî ve milli ne faydas› var?... Sonra da mademki bafllad›n, cesaret et; flunu tam yap; medenî bir flekil als›n, de¤il mi Efendim?” diyordu (Ünayd›n 1954: 28-29). 1922’de ‹zmir’de Hüseyin Cahit, Mustafa Kemal Pafla’ya “Niçin Latin yaz›s›n› alm›yoruz?” diye sordu¤unda “Daha zaman› gelmemifltir” cevab›n› alm›flt›r (fiimflir 1992: 55). Asl›nda Atatürk 1906’larda Bulgar Türkolo¤u Manolof’a “Bat› uygarl›¤›na girebilmemize engel olan yaz›y› atarak k›l›k k›yafetimize kadar her fleyimizle Bat›l›lara uymal›y›z. Emin olunuz ki bunlar›n hepsi bir gün olacakt›r” demifltir (fiimflir 12 13 14 Enver Pafla’n›n bu yeni uygulamas›na ‹smet Pafla itiraz etmifl ve zamanlama aç›s›ndan uygun olmad›¤› gerekçesiyle onu vazgeçirmeye çal›flm›flt›r: “Paflam, yapt›¤›n›z büyük bir ink›lapt›r. Ancak memleketin genç zabitleri ihtiyat subay› olarak bulunuyorlar ve kefliftedirler. Harfler öyle tek tek yaz›l›rsa keflif raporlar› çok gecikir. Oysa keflif raporlar›n›n hemen ulaflmas› laz›md›r. Bu bak›mdan bu büyük eserinizi zaferden sonra tatbik etmek üzere flimdilik erteleseniz” (Ertem 1991: 152). Islahat-› Hurûf Cemiyeti, Yeni Elifba, ‹stanbul, 1334 (1915-16). Bu alfabede, kelime içinde ve sonunda tek iflaretle gösterilen -a ve â d›fl›ndaki- ünlüler, kelime bafl›nda hemzeli elif ile yaz›l›yordu. Harf-i tarif, ünsüz benzeflmeleri dikkate al›nmaks›z›n elif ve lam ile yaz›l›yordu. Buna mukabil kelime bafl›ndaki ay›n, -Türkçede telaffuz edilmedi¤i halde- bu alfabede korunmufltu. 400 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe 1992: 56). 1919’da ise Atatürk, Mazhar Müfit Kansu’ya ileride yapaca¤› reformlarla birlikte Latin harflerinin kabul edilece¤ini söylemifltir. 1923-1928 y›llar› aras›nda dilin sadeleflmesi etraf›ndaki tart›flmalar devam etmekle birlikte tart›flmalar›n a¤›rl›k noktas› imla ve alfabe konusu olmufltur. 1923’te ‹zmir’deki ‹ktisat Kongresinde Ali Nazmi ve arkadafllar›n›n Latin alfabesinin kabulü yönündeki konuflmalar› Kâz›m Karabekir’in sert tepkisiyle karfl›laflm›flt›r. Kongre baflkan› Kâz›m Karabekir Pafla’n›n demeci Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde “Latin harflerini kabul edemeyiz” bafll›¤›yla yay›mlanm›flt›r (5 Mart 1923). Bir y›l sonra milletvekili fiükrü Saraco¤lu Arap harflerinin Türk dilini yazmaya uygun olmad›¤›n› Büyük Millet Meclisi kürsüsünde dile getirmifl, Latin harflerinin aleyhinde ve lehindeki yaz›lar birbirini takip etmifltir.15 Hüseyin Cahid ([Yalç›n] 1923), Abdullah Cevdet, K›l›çzade Hakk›, Dr. ‹smail fiükrü,16 Falih R›fk› Atay, Celal Nuri ‹leri,17 Yunus Nadi vd. Latin harflerini savunurken, Fuad Köprülü (Köprülüzade), Zeki Velidî (Togan), Mehmed Ali Tevfik, Ali Canib, Necib As›m, Veled Çelebi, ‹brahim Necmi, Halid Ziya, Yusuf Samih, Ali Ekrem, Ali Seydi vd. Latin harflerinin kabulüne karfl› ç›k›yorlard›. Aral›k 1925’te Türkiye Büyük Millet Meclisinde uluslararas› saat ve takvimin kullan›lmas›yla ilgili yasalar, fiubat 1926’da Türk Yurttafllar Yasas› (Medeni Kanun) kabul edilmifltir. Art›k s›ra yaz›ya geliyordu, ama Latin harflerinin kabulüne karfl› ç›kanlar›n korkusu yüzy›llar boyunca meydana getirilmifl olan eserlerin bir anda unutulaca¤› ve geçmiflle olan manevi ba¤›n kopaca¤› noktas›nda toplanm›flt› (Levend 1972: 399). 26 fiubat-5 Mart 1926 Bakü Türkoloji Kongresinde Latin alfabesinin Türk lehçelerinin fonetik yap›s›na her bak›mdan cevap verecek seviyede oldu¤u yönünde karar ç›kmas›n›n ard›ndan bütün Türk topluluklar› Arap alfabesini terk ederek Latin harfleriyle yazmaya bafllam›flt›r. Bu tarihten yaklafl›k bir ay sonra Akflam gazatesinde dönemin ayd›nlar›na “Latin harfleri kabul edilmeli mi edilmemeli mi?” fleklinde soru yöneltilmifltir. Ali Canip (Yöntem), Muallim Cevdet (‹nançalp), Ali Ekrem (Bolay›r), Necip As›m (Yaz›ks›z), Avram Galanti, Halil Nimetullah (Öztürk), ‹brahim Alaeddin (Gövsa), Veled Çelebi (‹zbudak), Hüseyin Suad (Yalç›n), ‹brahim Necmi (Dilmen), Halid Ziya (Uflakl›gil), Türkolog Zoltan Gombocz Latin alfabesinin kabulüne karfl› ç›km›fllard›r. Sadece Abdullah Cevdet ile iki e¤itmen -Galatasaray Li15 16 17 Berlin’deki Türk ö¤renciler 1924’te bir dernek kurarak Latin harflerinin kabulünü dile getiren “Yeni Yaz›” adl› bir dergi ç›karm›fllard›r (Mercanl›gil 1949: 10-12). Dr. ‹smail fiükrü Latin harflerinin kabulü iste¤ini dile getirdi¤i Asrî Türk Harfleri Hakk›nda adl› bir eser yay›mlam›flt›r (1925). Celal Nuri ‹leri Türk ‹nk›lab› adl› eseriyle Latin alfabesinin kabulünü istemifltir (1926). Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 401 sesi ö¤retmeni Mustafa Hamid ve Freiburg Üniversitesi Do¤u Dilleri eski ö¤retim üyesi Mustafa Hamit- Latin alfabesinin kabulünden yana olduklar›n› belirtmifllerdir (fiimflir 1992: 75). Latin alfabesinin kabulüne s›cak bakmayanlar›n ortak endiflesi, binlerce kitab›n yeni harflerle bas›lmas›n› imkâns›z görmeleri ve bu birikimin heba olaca¤› endiflesini tafl›malar›yd›. Yaz› devrimine iki y›l kala Türk ayd›nlar›n›n büyük bir k›sm› Latin alfabesine karfl›yd›. Bakü Türkoloji Kongresinde Latin alfabesi oylamas›nda çekimser oy kullanan Türk delegesi Fuad Köprülü, Millî Mecmua’da yay›mlad›¤› bir yaz›s›nda konuyu de¤erlendirmifltir (Köprülüzade 1926). ‹dil Urall› iki ayd›n Ayaz ‹shaki ve Zeki Velidi de alfabe de¤iflikli¤ine karfl› ç›km›fllard›r. Hatta 1926’da üniversite hocalar› “Latin harfleri kabul edilirse protesto makam›nda tek sat›r yazmayacaklar›n› ve kalemlerini k›racaklar›n›” ifade etmifllerdir (fiimflir 1992: 83). Alfabe üzerindeki tart›flmalar yaklafl›k seksen y›ld›r yap›l›yordu, ama toplumun temayülünün alfabe de¤iflikli¤inden yana oldu¤unu ileri sürmek mümkün de¤ildi. 1926’dan itibaren Latin yaz›s›n›n Türkçeye uygulanmas›yla ilgili çeflitli öneriler yap›lm›flt›r. 1926’da Midhat Sadullah Latin Harfleriyle Türkçe Elifba Tecrübesi adl› kitab›yla 29 harflik bir alfabe, 1927’de Hidayet ‹smail Arap ve Latin Harfleri adl› kitab›yla Latin ve Arap harflerinin kar›fl›m›ndan oluflan 35 harflik bir alfabe önermifltir ve ayn› y›l ‹stepan Karayan çeflitli sembollere yer verdi¤i Muaddel Latin Harfleriyle Elifba-i Türki Projesi adl› kitap盤› yay›mlam›flt›r. 1928’de ‹brahim Necmi Dilmen taraf›ndan haz›rlanan Latin harfli alfabeye Milliyet gazetesi sütunlar›nda yer verilmifltir. Latin harflerinin kabulünü isteyenler kendi aralar›nda örgütlenmedikleri için bu öneriler kiflisel denemelerden öteye gidememifltir, ama en az›ndan toplumun bu düflünceye yavafl yavafl ›s›nmas› sa¤lanm›flt›r. 1927’de Meclis Baflkan Yard›mc›s› Latin harflerinin kabulünün uygun olaca¤›n› bas›na beyan etmifltir ve Baflbakan ‹smet Pafla, yaz› devriminin düflünüldü¤ünü ifade etmifltir.18 Adalet Bakan› Mahmut Esat (Bozkurt) 8 Ocak 1928’de Latin yaz›s›n›n kabulünü istedi¤ini belirten bir konuflma yapm›flt›r (Unat 1953: 727). Bakanlar Kurulunun 23 May›s 1928’deki toplant›s›nda Dil Encümeninin kurulmas› kararlaflt›r›lm›fl ve 26 Haziran 1928’de Encümen taraf›ndan iki komisyon kurulmufltur: Alfabe komisyonu ve gramer komisyon.19 1927 y›l›n›n sonlar›ndan 1928’in ilk yar›18 19 ‹smet Pafla daha önceleri uygulamada ç›kabilecek sorunlar bak›m›ndan yaz› de¤iflikli¤ini “ürkütücü”, “düflündürücü” görüyordu (fiimflir 1992: 85). 1927 sonlar›yla 1928’in ilk yar›s› Latin harflerinin kabulü hususundaki en ateflli devredir ve encümen taraf›ndan kurulan gramer komisyonunun raporunu yazan Ahmet Cevat’›n bu dönemde Vakit gazetesinde Latin harflerinin kabulü hakk›ndaki yaz›lar› 1928 y›l›nda Muhtaç Oldu¤umuz Lisan ‹nk›lâb› Hakk›nda Bir Kalem Tecrübesi ad› alt›nda kitap hâlinde yay›mlanm›flt›r (Sa¤ol 2004: XXIV). 402 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe s›na kadar Latin harflerinin Türkçeye uygulanmas›yla ilgili çal›flmalar yap›lm›flt›r ve Encümenin ‹brahim Grantay taraf›ndan kaleme al›nan elifba raporunun yeni harflerle ilgili k›sm› 1928’de yay›mlanm›flt›r (31 Temmuz, Vakit). Encümen üyeleri de dâhil olmak üzere alfabe meselesiyle u¤raflanlar Latin harflerinin on y›ll›k bir süreye yay›larak uygulanabilece¤i görüflündeydiler. 1928’de 9-10 A¤ustos gece yar›s› saat 01’e do¤ru Atatürk’ün yeni Türk harflerinin kabul edildi¤ini ifade etti¤i Gülhane (Sarayburnu) söylevi ile alfabe seferberli¤i bafllam›flt›r ve 23 Aral›k 1931’de “Yeni Türk Alfabesi Kanununa ayk›r› olarak Arap harfleri ile aç›k veya gizli dershane açan, faaliyet yapanlar›n Ceza Kanunun 526. maddesine göre cezaland›r›laca¤›” hükme ba¤lanm›flt›r. Yeni Türk harfleri encümen taraf›ndan haz›rlanan alfabe raporuydu ki Atatürk kendisi de bu rapor üzerinde encümenle birlikte çal›flm›flt›. Dolmabahçe Saray›nda örnek alfabe dersleri aç›lm›fl, bunu baflka yerlerde aç›lan dersler takip etmifltir. Gazetelerde yeni harflerle Türkçe dersleri bafllat›lm›fl, her gün yeni harfli fliirler, yaz›lar yay›mlanm›flt›r. 3 Kas›m 1931’de yeni Türk harflerine ait kanun Büyük Millet Meclisi taraf›ndan kabul edilmifltir. Bu yasa gere¤ince 1 Aral›k 1928’de bas›n, 1 Ocak 1929’da devlet daireleri yeni yaz›ya geçmek mecburiyetindeydiler. Halk yurdun dört bir taraf›nda aç›lan kurslarda yeni harfleri ö¤renmeye çal›fl›yordu, milletin yüzy›llard›r kulland›¤› bir alfabeyi de¤ifltirmek ve yeni yaz›y› ö¤renmek için milleti okula göndermek kolay de¤ildi. 26 Eylül 1928’de bakanl›klara genelge gönderilerek Arapça ve Farsça terkip fleklindeki makam isimlerinin yeni dil ve harflerimize çevrilmesi istenmifltir. Böylece yaz› devrimiyle birlikte dil devrimine de gidiliyordu.20 Latin alfabesi ile yaz›lan ilk Türk yaz› dili Yakutçad›r. Kiril alfabesi ile yaz›lan Yakutça için, 1917’de S. A. Novgorod taraf›ndan otuz üç harften oluflan Latin as›ll› bir alfabe düzenlenmifl ve Yakutça 1939’a kadar bu alfabe ile yaz›lm›flt›r. Latin alfabesi ile yaz›lan ikinci Türk yaz› dili, Azerbaycan Türkçesidir. 19231924 y›llar›nda Azerbaycan SSC’nde yay›mlanan bir genelgede Latin as›ll› yeni Türk (Azerî) alfabesinin kullan›m›n›n zorunlu oldu¤u bildirilmifl, yeni alfabe 1925’te ö¤retimde kullan›lmaya bafllam›flt›r. 1926’da Bakû’da toplanan SSCB I. Türkoloji Kongresi’nde hem Azerî Türkçesinin hem de eski SSCB’de konuflulan bütün Türk dillerinin Latin alfabesi ile yaz›lmas› karar› al›nd› ve bu karar birkaç y›l içinde uygulamaya konuldu. 20 Yaz› devriminin ard›ndan Arapça ve Farsça kökenli sözcükleri atarak onlar›n yerine Türkçe karfl›l›klar›n› koyma çal›flmalar› bafllam›flt›r. Her ne kadar bu çal›flmalar biraz gelifligüzel oldu¤u için zamanla bir k›sm› unutulsa da dilde sadeleflme bir ak›m hâlini alm›flt›r. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 403 Yaηalif (yeni alfabe) denilen Latin as›ll› alfabe ile yaz›lan yaz› dilleri: Azerbaycan: 1925-1939; Tatarca, Karaçayca-Balkarca: 1927-1939; Kumukça, Nogayca, Altayca: 1928-1938; K›rg›zca, Kazakça: 1928-1940; K›r›m Tatarcas›: 1929-1938; Hakasça: 1929-1939; Türkmence: 1929-1940; Baflkurtça: 1930-1940; Tuvaca: 19301943; Uygurca: 1930-1947; Gagavuzca:21 1932-1952. RSFSR Halklar› Maarif Komiserli¤i 22 Haziran 1938’de SSCB’deki Türk topluluklar›n›n tamam›n›n Kiril alfabesini kullanmas› karar› al›n›nca22 Latin alfabesinin yerini Kiril as›ll› Türk alfabeleri alm›fl, böylece yaηalif, -baz› yaz› dillerinde daha fazla kullan›lmakla birlikte- yaklafl›k on y›ll›k bir kullan›m›n ard›ndan kald›r›lm›flt›r. 1939’da Azerbaycan Türkleri, Tatarlar, Yakutlar, Hakaslar, 1940’ta K›rg›zlar, Kazaklar, Özbekler, Karakalpaklar, Baflkurtlar, 1943’te Tuvalar, 1957’de Gagavuzlar tamamen Kiril alfabesini kullanmaya bafllam›fllard›r. SSCB’nin da¤›l›p Türk cumhuriyetlerinin ba¤›ms›zl›klar›n› ilan etmelerinin ard›ndan Azerbaycan, Özbekistan, Türkmenistan ile K›r›m ve Tatar Türkleri Latin alfabesi yasas›n› kabul etmifllerdir. 1991’de Marmara Üniversitesinde düzenlenen Milletleraras› Ça¤dafl Türk Alfabeleri Sempozyumunda Türk topluluklar› için 34 harflik Latin alfabesi önerilmifltir. Rusya Federasyonu parlamentosunun alt kanad› Duma “Rusya Halklar› Dilleri” kanununda de¤iflikle Rusya Federasyonundaki halklar›n ana dillerini yazarken Kiril alfabesinden baflka alfabe kullanmayacaklar› yönünde kanun ç›kar›nca alfabe de¤iflikli¤i yürürlükten kald›r›lm›flt›r. Günümüzde Latin esasl› alfabeyi kullanan Türk topluluklar›: Gagavuzlar23, Türkmenler24, Azerbaycan Türkleri,25 K›r›m Türkleri26 ve Özbeklerdir.27 Ancak ge21 22 23 24 25 Gagavuzlar 1940’a kadar Sovyet rejiminden uzak kald›klar› için onlar›n Latin alfabesini kullanmaya bafllamalar› Bakü Türkoloji Kongresinde al›nan kararla ilgili de¤ildir. Lenin “Latin alfabesi do¤uda devrim hareketlerinin bafllang›ç unsurudur” derken, Stalin “Latin yaz›s›, di¤er halklar› büyük Rus halk›n›n kültürüne yaklaflt›rma konusunda gerekli flartlar› sa¤layamaz” fleklinde de¤erlendirme yapm›flt›r. Stalin’in söz konusu cümlesi 1939’da devletin resmi yay›n organ› Literaturnaya gazetta’da yer alm›flt›r. Gagavuz yaz› dilinin Kiril alfabesiyle yaz›lmas››na 1895’te bafllanm›flt›r. 1910’dan itibaren yirmi y›l Kiflinev Piskoposlu¤u taraf›ndan Gagavuzlar için Kiril ve Romen-Latin alfabeleri ile Hristiyanl›kla ilgili din kitaplar› yay›mlanm›flt›r. 1932-1957 aras›nda Latin alfabesi kullan›lm›fl, 1940’ta Gagavuz topraklar› SSCB’ye kat›lm›flt›r. 1957’de Gagavuz-Kiril alfabesi haz›rlanm›flt›r. 1996’da Kiril alfabesinin yerini Latin alfabesi alm›flt›r ve günümüzde de bu alfabe kullan›lmaktad›r. Türkmen Türkçesi 1923’e kadar Arap alfabesiyle yaz›lm›flt›r. 1928’e kadar de¤iflikli¤e u¤ram›fl Arap alfabesi, 1928-1940 aras›nda Latin alfabesi kullan›lm›fl, 1940’ta Kiril alfabesi kullan›lmaya bafllam›flt›r. 1993’ten itibaren Türkmen-Latin alfabesi kullan›lmaktad›r. Azerbaycan Türkleri taraf›ndan 1929’a kadar Arap alfabesi kullan›lm›flt›r. Asl›nda 1922’de Latin alfabesi resmen onaylanm›fl, ama 1922’den 1929’a kadar Latin ve Arap alfabeleri birlikte kullan›lm›fl- 404 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe nel olarak bak›ld›¤›nda kabul edilen Latin alfabesi biçimlerinin mükemmel oldu¤u iddia edilemez. Günümüzde Kiril esasl› alfabeyi kullanan Türk topluluklar›: Çuvafllar,28 Yakutlar,29 Altaylar,30 Hakaslar,31 Tuvalar,32 Nogaylar,33 Kumuklar,34 Karaçay-Balkar- 26 27 28 29 30 31 32 33 34 t›r. Azerbaycan Türkleri di¤er Türk-Latin alfabeleriyle birlik sa¤layabilmek için kulland›klar› Latin alfabesi üzerinde iki kez de¤ifliklik yapm›fllard›r. 1938’de SSCB hükûmeti taraf›ndan Kiril harflerinin kullan›m zorunlulu¤uyla ilgili kanun yürürlü¤e girince 1939’da Kiril alfabesi kullan›lmaya bafllam›fl ve bu alfabe üzerinde 1958’e kadar dört kez de¤ifliklik yap›lm›flt›r. 1992’den itibaren kulland›klar› Latin esasl› alfabe 2001’de resmen onaylanm›flt›r. K›r›m Türkleri 1929’a kadar Arap alfabesiyle yazm›fllard›r. K›r›m Tatarcas› ad›yla yeni bir lehçe oluflturulunca 1929’dan 1938’e kadar Latin alfabesi kullanm›fllar, 1938’den itibaren ise Kiril alfabesine geçmifllerdir. 1991’de Marmara Üniversitesinde düzenlenen Milletleraras› Ça¤dafl Türk Alfabeleri Sempozyumunda Türk topluluklar› için önerilen 34 harflik Latin alfabesi K›r›m Türkleri taraf›ndan benimsenmifl ve 1997’den itibaren K›r›m Türkçesinin fonetik ölçülerine göre haz›rlanan alfabe kullan›lmaktad›r. (K›r›m Türkçesine uygulanan bu alfabe 31 harf içermektedir.) 1923’te Arap alfabesi üzerinde de¤ifliklik yapan Özbekler, 1930’da Latin alfabesine geçtikleri halde Arap alfabesini de kullanmay› sürdürmüfllerdir. 1930-1940 aras›nda Latin alfabesiyle yazm›fllar, Stalin döneminde Kiril alfabesine geçmifllerdir. SSCB’nin da¤›lmas›n›n ard›ndan yeniden Latin alfabesini kabul etmifller ve 1995’te bu alfabe üzerinde birtak›m de¤ifliklikler yapm›fllard›r. Halen bu alfabeyi kullanmaktad›rlar. Çuvaflçaya Kiril alfabesi 1769’da uygulanm›fl ve üzerinde 1983’e kadar defalarca de¤ifliklik yap›lm›flt›r. Çuvafllar SSCB’deki Türk devlet ve topluluklar› aras›nda bafllayan Latin alfabesinin kabulü hareketinin d›fl›nda kalarak halen Kiril esasl› alfabelerini kullanmaktad›rlar. Kiril-Yakut alfabesiyle yaz›lm›fl ilk metin 1812 y›l›na aittir. 1917’ye kadar de¤iflikliklerle kullan›lan bu alfabe yerini 1917-1939 y›llar› aras›nda Latin alfabesine b›rakm›flt›r. 1939’dan itibaren Kiril alfabesi kullan›lmaya bafllam›fl ve bu alfabe, üzerinde birkaç kez yap›lan de¤ifliklikten sonra günümüzde de kullan›lmaya devam etmektedir. Altay Türkçesi 18. yüzy›la kadar “üzük biçik” adl› bir yaz› sistemiyle kaydedilmifltir. ‹lk Altay-Kiril alfabesi iki kez üzerinde de¤ifliklik yap›larak 1928’e kadar kullan›lm›flt›r. 1928-1938 aras›nda Latin alfabesini kullanm›fllard›r. 1938’de yeniden kullan›lmaya bafllanan Kiril alfabesi üzerinde 1944’te de¤ifliklik yap›lm›flt›r. ‹lk Hakas alfabesi 1924’te Rus-Kiril alfabesine dayan›larak oluflturulmufltur, böylece Hakas yaz› dili de oluflturulmufltur. 1929’da Latin alfabesi kullan›lmaya bafllam›fl, 1939’da Latin alfabesi kullan›mdan kald›r›l›nca Hakas Türkçesi için yeniden Kiril esasl› bir alfabe düzenlenmifltir ve 1953’e kadar üzerinde iki kez de¤ifliklik yap›lan bu alfabe günümüzde de kullan›lmaktad›r. fiorca, 1828’de yaz› dili hâline getirilmifltir. 1930’a kadar üzerinde bir kez de¤ifliklik yap›lan fior-Kiril alfabesi, 1930-1938 aras›nda yerini Latin alfabesine b›rakm›flt›r. 1938-1944 aras›nda yeniden Kiril alfabesini kullanm›fllard›r. Günümüzde fiorca konuflma dili olarak kullan›lmaktad›r, ama yaz› dilleri Hakasçad›r. 1930’da yaz› dili hâline getirilen Tuvacaya uygulanan ilk yaz› Latin alfabesidir. 1943’ten beri Kiril tabanl› alfabeyi kullanmaktad›rlar. 1928 yaz› dili hâline getirilen Nogay Türkçesine uygulanan ilk alfabe Latin alfabesidir. Üzerinde dört kez de¤ifliklik yap›lan bu alfabe, 1938’de yerini Kiril alfabesine b›rakm›flt›r. Kumuk yaz› dili, 1928’e kadar Arap alfabesiyle yaz›lm›flt›r. 1928-1938 y›llar› aras›nda Latin alfabesini kullanm›fllar, 1938’de Kiril alfabesine geçmifllerdir. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 405 lar,35 Karakalpaklar,36 Kazaklar,37 K›rg›zlar,38 Baflkurtlar39 ve Tatarlard›r.40 Do¤u Türkistan’da yaflayan Uygurlar yüzy›llardan beri kulland›klar› Arap alfabesinde yapt›klar› de¤ifliklikle bütün ünlüleri yazmaya bafllam›fllard›r. Harflerin ayr› de¤il bitiflik yaz›ld›¤› bu alfabe, huruf-› munfas›la ile mukayese edildi¤inde ay›n, sat, dat, t›, z› gibi harfleri sistemden ç›karmas› bak›m›ndan Türkçe için daha elverifllidir. 19.-20. yüzy›llarda Türk dünyas›nda kullan›lan alfabelerin siyasetle yak›ndan ilgisi bulunmaktad›r. Do¤u Türkistan’da yaflayan Uygurlar, Arap alfabesini 21. yüzy›la kadar koruma savafl› veren tek Türk toplulu¤udur. 1920’den itibaren Uygur ayd›nlar›, yaz›da bir de¤ifliklik ihtiyac›n› dile getirmeye bafllam›fllard›r. 1930’da SSCB Uygurlar›n›n Latin alfabesini kabul etmeleri, Do¤u Türkistan Türklerini k›smen etkilemifl ve baz› bölgelerde Latin alfabesi kullan›lm›flt›r (Bellér-Hann 1987: 13). Ancak Do¤u Türkistan Türkleri resmî idare taraf›ndan mecbur tutulduklar› dönemlerde bile, Latin veya Kiril yaz›s›n› yayg›n olarak kullanmam›fllard›r. 1937’ye kadar kulland›klar› Arap alfabesini, üzerinde de¤ifliklik yaparak 1949’a kadar kullanmay› sür35 36 37 38 39 40 1924’e kadar Arap alfabesiyle yaz›lan Karaçay-Balkar Türkçesi, 1924-1936 aras›nda Latin alfabesiyle yaz›lm›flt›r. Üzerinde bir kez de¤ifliklik yap›lan bu alfabe, 1936’da yerini Kiril esasl› alfabeye b›raktm›flt›r. 1961’de üzerinde büyük çapl› de¤ifliklik yap›lan bu alfabe, bu biçimiyle 1964’e kadar kullan›lm›fl, 1964’te bu de¤iflikli¤e u¤ram›fl Kiril alfabesinden vazgeçilerek 1961 öncesinde kullan›lan yaz› sistemine dönülmüfltür. 1920’li y›llara kadar yaz› diline sahip olmayan Karakalpaklar, 1924’te üzerinde de¤ifliklik yap›lm›fl Arap alfabesini kullanmaya bafllam›fllard›r. 1928-1932 aras›nda Latin ve Arap alfabelerinin birlikte kullan›lmas›n›n ard›ndan iki kez üzerinde de¤ifliklik yap›lan Latin alfabesi 1940’ta terk edilerek Kiril alfabesine geçilmifltir. 1957’de üzerinde de¤ifliklik yap›lan bu alfabe günümüzde de kullan›lmaktad›r. 1929’a kadar Arap alfabesiyle yaz›ld›ktan sonra 1929-1940 aras›nda Latin alfabesi kullan›lm›flt›r. Üzerinde bir kez kez de¤ifliklik yap›lan Latin alfabesi 1940‘ta yerini Kazakçan›n fonetik özellikleri dikkate al›narak haz›rlanan Kiril alfabesine b›rakm›flt›r. Kazakistan Cumhurbaflkan› Nursultan Nazarbayev 16 Aral›k 2012’de yapt›¤› geleneksel ulusa seslenifl konuflmas›nda Kazakistan’›n 2025’te Latin harflerine geçece¤ini ifade etmifl, böylece Kazakistan’›n Latin alfabesine geçece¤i kesinleflmifltir. Türk dünyas›n›n ortak alfabesi olan Arap alfabesiyle yazan K›rg›z Türkleri, 1928’de yaηalifi kullanmaya bafllam›fllard›r. 1940’ta bu alfabeyi b›rakarak Kiril alfabesine geçmifller ve günümüzde de K›rg›zKiril alfabesini kullanmaktad›rlar. Tatarcayla ortak olan yaz› dillerini Arap alfabesiyle yazan Baflkurtlar, 20. yüzy›l›n ilk çeyre¤inde Baflkurtça ayr› bir yaz› dili hâline gelince, 1923’te Arap alfabesini kendi fonetiklerine uygun hale getirmek için düzenleme yapm›fllar ve 1930’a kadar bu alfabeyi kullanm›fllard›r. 1928’de Latin alfabesinin kabul edilmesine ve resmî olarak onaylanmas›na ra¤men Latin esasl› alfabeyle birlikte Arap alfabesini iki y›l daha kullanmay› sürdürmüfllerdir. 1940’tan beri Kiril alfabesiyle yazmaktad›rlar. 1927’ye kadar Arap alfabesini kullanan Tatarlar, bunun üzerinde iki kez de¤ifliklik yapm›fllar, 1927’de Latin alfabesine geçmifller ve bu alfabe üzerinde bir kez de¤ifliklik yapt›ktan sonra 1939’da Kiril alfabesine geçmifllerdir. Asl›nda 2001’de Latin alfabesini resmen kabul etmifllerdir, ama 2002’de federasyonu oluflturan cumhuriyetlerin Kiril alfabesi d›fl›nda baflka bir alfabe kullanmalar› yasaklan›nca bu kabulün geçerlili¤i kalmam›flt›r. 406 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe dürmüfllerdir. 1956’da resmî düzeyde Kiril esasl› bir alfabe haz›rlanm›fl, ama bu alfabe 1958’de terk edilmifltir. 1957’de Çin Halklar› Politik Konsültasyon Konferans›nda Latin alfabesinin resmî olarak al›nmas› meselesi tart›fl›lm›flt›r. 1958’de Milliyetçi Halklar Kongresinde “pin-yin” olarak adland›r›lan Çin yaz›s›n›n Latinlefltirilmesi karar› kabul edilmifl ve 1959’da II. Dil Bilimi Konferans›na pin-yin esasl› Uygur-Latin alfabesi tasla¤› sunularak bu yaz› Kazak Türkçesine de uygulanm›flt›r. Uygur Türkleri Arap alfabesini yayg›n olarak kullanmaya devam ettikleri için bu karar, 1960 y›l›nda Sincan Halk Konseyi taraf›ndan da onaylanmas›na ra¤men Latin alfabesi ile yaz›m deneme mahiyetinde kalm›flt›r. Uygur Türkleri taraf›ndan birkaç y›ll›k kesinti d›fl›nda yüzy›llard›r kullan›lan Arap alfabesi, 1983 y›l›nda üzerinde yap›lan birkaç de¤ifliklikle günümüze kadar devam etmifltir. Türk dünyas›n›n en uzak co¤rafyas›nda, dünyadan soyutlanm›fl bir biçimde yaflayan Uygurlar, ciddi bir asimilasyon tehlikesi içinde yaflad›klar› için etnik ve dinî kimliklerini eski yaz› sistemine dönerek korumak istemifller, Arap alfabesinden hiçbir zaman vazgeçmemifllerdir. Do¤u Türkistan Uygurlar›, Güney Azerbaycan Türkleriyle41 beraber günümüzde halen Arap alfabesini kullanmaktad›rlar. Kaynaklar Akp›nar, Yavuz (1980): “Mirza Feth-Ali Ahund-zade (Bütün Yönleriyle)”, Atatürk Üniversitesi Doktora Tezi. Bellér-Hann, Ildiko (1987): “Günümüz Do¤u Türkistan›’nda Dil ve Kültür”, Do¤u Türkistan’›n Sesi, 4/15. Bellér-Hann, Ildiko (1991): “Script Changes in Xinjiang”, Cultural Change and Continuity in Central Asia, London-New York. Corbin, Henry (1986): ‹slam Felsefesi Tarihi, Çev. H. Hatemi, ‹stanbul. Çal›k, Ramazan, Ali Galip Baltao¤lu (2001): “Alman Kaynaklar›nda Türk Harf ‹nk›lab› ve Yank›lar› (Elçilik Raporlar›-Bas›n ve Di¤er Kaynaklar), Ankara Üniversitesi Türk ‹nk›lâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, S. 27-28, s. 263-283. Diringer, David (1968): The Alphabet, A Key to the History of Mankind, I-II, New York. Ergin, Muharrem (1976): “Türklerde Yaz› ve Alfabeler”, TDEK, 2. cilt, 2. bask›, Ankara, 1992, s. 259-289. 41 Azerbaycan 1828’de siyasî olarak ikiye ayr›lm›flt›r. Güney Azerbaycan Türkleri, hiçbir zaman Arap alfabesini de¤ifltirme girifliminde bulunmamakla birlikte son zamanlarda alfabeleri üzerinde de¤ifliklik aray›fllar›na girmifller ve “Türk elifbas›” ad›n› verdikleri alfabeyi de¤iflikli¤e u¤ram›fl biçimiyle günümüzde de kullanmaktad›rlar. Gülden Sa¤ol Yüksekkaya • 407 Ercilasun, Ahmet Bican (1977): Bugünkü Türk Alfabeleri. Ertem, Rekin (1991): Elifbe’den Alfabe’ye Türkiye’de Harf ve Yaz› Meselesi, ‹stanbul: Dergâh yay›nlar›. Köprülüzade Mehmed Fuad (1926): “Harf Meselesi”, Millî Mecmua, 1 Aral›k. Levend, Âgâh S›rr› (1972): Türk Dilinde Geliflme ve Sadeleflme Evreleri, Ankara. Milletleraras› Ça¤dafl Türk Alfabeleri Sempozyumu, 18-20 Kas›m 1991, ‹stanbul 1992. Nam›k Kemal (1869): “K›raat ve Islah-› Huruf Meselesi”, Hürriyet, 23 A¤ustos 1869. Reflidüddin (1939): Tansuknâme-i ‹lhan der Fünûn u Ulûm-› H›tay Mukaddimesi, Çev. Abdülbaki Gölp›narl›, ‹stanbul. Schiltberger, Johannes (1995): Türkler ve Tatarlar Aras›nda (1394-1427), Çev. Turgut Akp›nar, ‹stanbul: ‹letiflim yay›nlar›. Sultan Abdülhamit (1974): Siyasi Hat›rat›m, Çev. Salih Can, ‹stanbul: Hareket yay›nlar›. fiimflir, Bilâl N. (1992): Türk Yaz› Devrimi, Ankara: TTK. fiirin, Hatice (2006): Bafllang›c›ndan Günümüze Türk Yaz› Sistemleri, Ankara: Akça¤ yay›nlar›. Tansel, Fevziye Abdullah (1963): “Arap Harflerinin Islah› ve De¤ifltirilmeleri Hakk›nda ‹lk Teflebbüsler ve Neticeleri, 1862-1884”, Belleten, 66, s. 223-249. Tekin, Talat (1997): Tarih Boyunca Türkçenin Yaz›m›, Simurg, Ankara. Togan, Zeki Velidi (?): “Biruni”, ‹A, C. 2. Togan, Zeki Velidî (1926): “Türklerde Hars Buhran›”, Türk Yurdu, Aral›k. Unat, Faik Reflit (1953): “Lâtin Alfabesinden Türk Alfabesine”, Türk Dili, S. 23, s. 721734. Ülkütafl›r, M. fiakir (1973): Atatürk ve Harf Devrimi, Ankara: TDK. Ünayd›n, R. Eflref (1954): Atatürk, Tarih ve Dil Kurumlar›: Hât›ralar, VII. Türk Dil Kurultay›nda söylenmifltir, Ankara. Wei, Cuiyi (1993): “An Historical Survey of Modern Uighur Writing Since the 1950s in Xinjiang, China”, CAJ, 37/3-4, 249-322. [Yalç›n], Hüseyin Cahid (1923): “Lâtin Harfleri”, Resimli Gazete, 22 Eylül. Türkçenin Gelece¤i fiükrü Haluk Akal›n* Say›n Baflkan, De¤erli Meslektafllar›m, Sayg›de¤er Hocalar›m, Sevgili Ö¤renciler, Hepinizi en derin sayg›lar›mla selaml›yorum. Elginkan Vakf›n›n düzenlemifl oldu¤u bu Kurultay bizleri bir araya getiriyor. Vakf›n kurucular›n› yani vâk›flar› rahmetle an›yorum. Vakf›n kurucular›n›n talimat›n› da yerine getiren bugünkü Vak›f yöneticilerini de flükranla selaml›yorum. Bu oturumda toplant›m›z›n ana konusu çerçevesinde hocalar›m taraf›ndan Türkçenin geçmiflten bugüne, bugünden de gelece¤e yolculu¤u anlat›ld›. Tabii onlar›n ifli bir bak›ma kolayd›… Geçmiflte kalm›fl, bugün için mazi olmufl yaz›tlar dönemi Türkçesini, Osmanl› dönemi Türkçesini, hocalar›m genifl bir bak›fl aç›s› ile bizlere âdeta ufuk turu sa¤layarak anlatt›lar. Say›n Yüksekkaya da alfabelerin durumunu anlatt›. Ben Türkçenin gelece¤ine de¤inmek için huzurlar›n›zday›m. Böyle bir konuyu anlatmak gerçekten zor... Çünkü gelece¤e yönelik birtak›m öngörülerde, tahminlerde bulunmak gerekiyor. Bu da kolay bir ifl de¤il. Hemen söyleyeyim, burada k›sa vade, orta vade, uzun vade gibi birtak›m tahminlerde bulunmayaca¤›m ama Türkçenin geçmiflte yaflad›¤› deneyimleri bir bak›ma elimizde bir de¤erlendirme ölçütü olarak tutup bugünkü durumunu ve bu bak›fl aç›s›yla da gelecekte ne olaca¤›n›, Türkçenin hangi durumda bulunaca¤›n› anlatmaya çal›flaca¤›m. * Prof. Dr. fiükrü Haluk Akal›n, Hacettepe Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyat› Bölümü, Ankara. 410 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe Gelece¤in Türkçesi nas›l olacak? Ayd›n›m›z›n konuflmas›nda, yaz›s›nda, ifl yeri adlar›nda sokaklar›m›zda, hele hele baz› sokaklar›m›zda -örne¤in yans›daki Niflantafl› taraf›nda çekilmifl bir görüntü- gelece¤in Türkçesi üzerine olumsuz düflünceler uyand›ran yabanc›laflmay› görüyoruz. Sokaklar›m›zdaki bu yabanc›laflma pek çok ayd›n›m›z›n dikkatini çekiyor. Alfabemizde olmayan harflerle örne¤in Arapçadan ald›¤›m›z Taksim sözünü bile “X” harfi ile yazmak, bugünkü uygulamada karfl›m›za ç›k›yor. Bir elektronik ayg›t al›yorsunuz her dilde kullanma k›lavuzu var, Türkçesi yok. Bu olumsuzluklar› yafl›yoruz. Yabanc› kökenli sözcüklerin yaz›l›fl› ise ayr› bir sorun… Y›llar önce bir film dizisi çekildi, Matrix idi bu filmin ad›… Matrix, MATRIX veya okundu¤u gibi Matriks biçimlerinde yazanlar vard›. Söyleyiflte de farkl›l›k gösteriyordu. Televizyonda bir aç›k oturuma tan›k oldum. Konuk bu filmden “Metriks” diye söz ediyor, sunucu “Matriks” diyordu. Ünlü Beyaz hocam›z telefonla ba¤land› o da “Matiriks” dedi. Say›n Tulum, Osmanl› dönemindeki kelimelerin telaffuzu ile ilgili bilgi verdi. Bunlar da bizim tan›k oldu¤umuz kula¤›m›z ile duydu¤umuz örnekler. Bunu ayd›nlar yaparsa vatandafl ne yaps›n? Görüyorsunuz, sandal›na “Öztitanik” ad›n› vermifl. Neyse ki “Taytanik” dememifl. Çünkü çocuklu¤umuzdan beri duydu¤umuz, kulland›¤›m›z Titanik’in ad›n›n “Taytanik” oldu¤unu 1997 y›l›nda film çevrildikten sonra ö¤rendik! Bu tür tabelalar› gördü¤ümüzde bunun ne Türkçe ne ‹ngilizce oldu¤unu söyleyebiliriz. Bu tür yaz›l›fllar ‹ngilizcede de yok Türkçede de… Yar› Türkçe, yar› ‹ngilizce bir yaz›l›fl söz konusu. Bir taraf› güya Türkçe ama ‹ngilizce sözler oldu¤u gibi yaz›lm›fl nedense… “Türkçe bilenler sol taraftan, ‹ngilizce bilenler sa¤ taraftan ç›ks›n” fleklindeki bir uygulama ile karfl› karfl›yay›z. ‹flte bu olumsuzluklar› görenler Türkçenin bu yüzy›l sonunda yok olaca¤›n› söylüyorlar. Bunu cidden söyleyen, yazan insanlar var. “Bu yüzy›l›n sonuna kalmadan Türkçe yok olacak” diyenlerin aras›nda hiçbir zaman olmad›m. Hep flunu söyledim: “Türkçe bugün asl›nda en güçlü dönemini yafl›yor. Uydu yay›nlar arac›l›¤› ile Türkçe yay›n yapan televizyonlar, radyolar dünyan›n dört bir köflesine ulafl›yor. Yüz y›l önce bu topraklardan baflka diyarlara göç eden aileler iki kuflak sonra, üç kuflak sonra dilini kaybediyordu. Neden? Çünkü gittikleri diyarlarda Türkçe konuflan kimse yoktu. Hayat bir baflka dille devam ediyordu. O topraklarda do¤an çocuklar da ana dillerini unutup o bölgenin dilini konuflmaya bafll›yorlard›. Bugün böyle bir fley söz konusu de¤il. Yurt d›fl›nda aç›lan okullar›m›z var, Türk okullar›nda bugün hem Türk çocuklar› hem yabanc› çocuklar okuyor. Evlerde televizyon var, Türk televizyonlar› art›k her yerde seyredilebiliyor. Türk radyolar› her yerden dinlenebiliyor. Sanal or- fiükrü Haluk Akal›n • 411 tamda yay›nc›l›k var. Gazetelerimiz dergilerimiz dünyan›n dört bir köflesinde okunabiliyor, dergilerimiz yay›mlan›yor. Türkçe Olimpiyatlar› düzenleniyor. Türkçeyi yabanc› dil olarak ö¤renenler Türkçe fliirler okuyarak, flark›lar söyleyerek yar›fl›yor. Bugün Türkçenin konuflurlar› dünyan›n dört bir köflesinde yafl›yor. 2005 y›l›nda yapt›¤›m bir araflt›rmayla ülkelerin nüfus say›m sonuçlar›na göre dünyada Türkiye Türkçesi konuflurlar›n› belirlemeye çal›flt›m. Ölçü, yaln›zca Türkiye Türkçesini bilmekti. Azerbaycan Türkçesinin, Kazak Türkçesinin veya bir baflka Türk lehçesinin konuflurlar›n› bu say›ya dâhil etmedim. Dünyada Türkiye Türkçesini bilen yaklafl›k 79 milyon kifli oldu¤u bilgisine ulaflt›m. Baz› ülkelerin nüfus say›mlar›nda kesin say› verilmedi¤i için tahminlerden yararland›m. 2005 y›l› verilerine göre otuz alt› ülkede Türkiye Türkçesi konufluru bulunmaktad›r. Örne¤in Kazak nüfus, K›rg›z nüfus ana dilini bildi¤i için bu listeye girmedi. Bir Kazak, bir K›rg›z Türkiye Türkçesini ö¤renmiflse ve nüfus say›m›nda “Ben Türkiye Türkçesini biliyorum” demiflse bu say›ya dâhil edilmifltir. Evet, otuz alt› ülkede Türkiye Türkçesinin konufluru var. Bu büyük bir say›… Eminim bugün böyle bir say›m yap›lsa bu say›n›n daha da artt›¤› görülecektir. Gelece¤in Türkçesi nas›l olacak? Evet, bugün Türkçe en güçlü dönemini yafl›yor. Türkçenin kullan›m›nda birtak›m olumsuzluklar yaflanabilir… Bu, her dil için geçerli. Dört y›l önceydi… Bir Amerikan dergisinin kapak konusu: “Ne olacak bu ‹ngilizcenin hâli!” idi. ‹spanyolcan›n Amerika’daki yayg›nl›k kazanmas›ndan söz ediliyordu. Baz› bölgelerde tabelalar ‹spanyolca imifl. Bunu okuyunca “Bizim çekti¤imiz s›k›nt›lar› biraz da siz çekin bakal›m” diyerek gülümsemifltim. Hemen her dil için olumsuzluklar var elbette… Peki, gelece¤in Türkçesi nas›l olacak? Gelecek hakk›nda öngörüde bulunmak çok zor. Ancak geçmiflte 2000’li y›llarda neler olaca¤›na dair öngörülere bir bakal›m; bizden önceki kuflaklar neler yazm›fl, hangi öngörülerde bulunmufl, hangileri gerçek olmufl? Özellikle 2000’li y›llarla ilgili hangi öngörülerde bulunulmufl? Öngörülerden hangileri tutmufl hangileri tutmam›fl, buna bakal›m. “2000 y›l›nda neler olacak?” diye bir gazete haberi var. 1937 y›l›nda ç›kan bu gazete haberinde aya seyahatten söz ediliyor. Tayyarenin planlar› haz›rland›, 250 bin sterlin bulundu. fiimdi ifl, seyahate ifltirak edecek üç âlimi bulmaya kald›, diye yaz›yor bafll›kta… Haberi okudu¤unuzda ilginç bilgiler görüyorsunuz. Aya gidecek âlimlerin yolda canlar› s›k›lmas›n diye iskambil k⤛tlar› olacakm›fl, yanlar›na silah almaya lüzum yokmufl çünkü aya gittiklerinde bu silah oradaki canl›lara tesir etmeyecekmifl. Böyle öngörülerde bulunuluyor. Tayyarede âlimler için g›da olarak tereya¤›, fleker, ekmek, peynir, çikolata ve ceviz, not tutmalar› için de tayyarede kifayet edecek miktarda k⤛t, kurflun kalem bulundurulacak. Bu haber 1937 y›l›na ait… Biliyorsunuz aya 1969 y›l›nda ç›k›ld›. O 412 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe zaman ortaokula yeni bafllam›flt›m. O y›llarda 2000’li y›llarda neler olacak, diye neler söyleniyordu neler? Aman Allah’›m neler olmayacak ki? Ayda koloniler kurulacak, 2000 y›l›nda Mars yolculu¤u gerçek olacak. 1969 y›l›nda insano¤lu aya gitti ya, art›k 2000 y›l›nda kesin Mars’a gidilir… Uçan arabalar üretilecek; evde, iflte robotlar çal›flacak, her ifli robotlar yapacak. Bunda öngörüler tuttu denilebilir… Evlerde de¤il ama mutfaklarda mutfak robotu çal›fl›yor biliyorsunuz! Devlet dairelerinde elektronik beyinler olacak… Çünkü o zaman daha bilgisayar terimi yok, Ayd›n Köksal hocam›z henüz türetmemifl... Çok iyi hat›rl›yorum bir karikatür vard›. Üstünde “Devlet dairelerinde elektronik beyinler hizmet verecek” yaz›yordu. Kasketli bir vatandafl gelmifl, karfl›s›nda koskoca bir “elektronik beyin” var, ›fl›klar› yan›p sönüyor. Adam elektronik beyine do¤ru bir k⤛t, bir dilekçe uzat›yor. Elektronik beyinden bir ses yükseliyor: “Bugün git, yar›n gel!..” fiimdi 2013 y›l›nday›z, 2000 y›l›n› geçtik. Ayda koloniler kurulmad›. ‹nsano¤lunun Mars yolculu¤u gerçekleflmedi. Uçan arabalar üretilmedi. Öngörüldü¤ü gibi robotlar henüz yok. Ama bilgisayarlar çok geliflti. Tek tutan öngörü elektronik beyin denilen bilgisayarlar›n çok geliflmesi oldu… ‹flte bu öngörüler nas›l tutmad›ysa gelece¤in Türkçesi konusunda öngörüler de tutar m› tutmaz m› bilemiyorum. Ancak Türkçenin gelece¤i üzerine görüfllerimi size sunmak istiyorum. Öncelikle Türkçenin anayasal konumuna de¤inmek istiyorum. Yeni bir Anayasa’n›n gündemde oldu¤u bugünlerde bireysel bir hak olan yerel dil ve lehçelerin ö¤retilmesi, yaflat›lmas› Türkçenin gelece¤i için bir olumsuzluk oluflturmayacakt›r. ‹nsanlar›n farkl› ana dilleri olabilir, ana dillerini çocuklar›na ö¤retebilirler, bu dillerini yaflatabilirler, özel kurslar aç›labilir. Seçmeli dersler verilebilir. Bunun Türkçe için bir olumsuzluk getirece¤ini hiç düflünmüyorum. Ama Anayasa’n›n 3. maddesinde yer alan “Devletin dili Türkçedir” hükmünün yan›nda, bir baflka dilin veya dillerin ayn› konumu kazanmas›, resmî dil veya halk dili gibi adlarla bir veya birkaç dile anayasal veya yasal nitelik verilmesi yaln›zca Türkçenin gelece¤i için de¤il ülkemizin gelece¤i için de büyük bir tehdit oluflturacakt›r. Bu konu son derece önemlidir. Gelece¤in Türkçesi aç›s›ndan en baflta üzerinde dikkatle durulmas› gereken konu budur. Türkiye’de çeflitli ana dillerin ö¤retilmesi söz konusu olabilir elbette… Bu uygulama baflka ülkelerde de var, dünyadaki uygulamalar› biliyoruz. Bu, ö¤retim dili olarak kullan›lmas› biçiminde de¤il dilin ö¤retilmesi uygulamas›d›r. Devlet dili Türkçenin yan›na bir baflka dilin eklenmesi devlet, ülke birli¤ini bozacak bir uygulamad›r. Böyle bir uygulama yaln›zca Türkçe için de¤il Türkiye Cumhuriyeti için de çok büyük bir tehdit oluflturacakt›r. Bu bak›mdan Anayasan›n 3. maddesindeki “Devletin dili Türkçedir.” hükmünün de¤iflmemesi gereklidir. fiükrü Haluk Akal›n • 413 Terimler sorunu Dillerin söz varl›¤›nda kültür iliflkileriyle, bilimde yaflanan geliflmelerle de¤iflimler yafland›¤›n› görüyoruz. Türkçenin bilim dili olarak gelifltirilmesi, bu konumunun sürdürülebilir olmas› için terim türetme çal›flmalar›n›n yürütülmesi gerekiyor. Gelece¤in Türkçesi için bütün bilim dallar›nda terim çal›flmalar›n›n yap›lmas› gereklidir. Elbette as›l olan bilimde üretici olmak ve ortaya konulan ürünlerle, ayg›tlarla ilgili terimleri Türkçe adland›rmakt›r. Bir buluflu dünyaya kazand›ran Amerikal› elbette ‹ngilizce ad koyacak. Bir Frans›z üretiyorsa ad›n› elbette Frans›zca koyacak. Bilimsel bir bulufl gerçeklefltiren bir Türk de ad›n› Türkçe koymal›d›r. Ama geçmiflte bu böyle olmad›. Bir ünlü beyaz eflya firmam›z -ad›n› da vereyim Arçelik- “Dünyada ilk kez bir teknolojiyi biz bulduk, biz uyguluyoruz” dedi ve ad›n› ne koydular biliyor musunuz: “Direct Drive”… Hem biz bulduk, biz ürettik, biz uyguluyoruz diyorsunuz ama ad›n› ‹ngilizce veriyorsunuz. ‹flte bu bak›mdan öncelikle Türkiye’nin bilim alan›nda, teknolojide öncü olmas› bekleniyor. Burada dilden çok teknoloji, bilimsel geliflme önem kazan›yor. Özellikle bilim dallar›nda terim türetiminin süreklili¤inin sa¤lanmas› büyük önem tafl›maktad›r. Araflt›rmalar ve bulufllar her geçen gün yeni ürünlerle bizleri tan›flt›rd›¤› gibi bu ürünlerle ilgili sözcüklerin ve terimlerin de söz varl›¤›m›za kat›lmas› sa¤lanmaktad›r. Bunlar›n bir bölümü bilgi al›nt›s› dedi¤imiz ilk kez gördü¤ümüz, ilk kez kulland›¤›m›z bir ayg›t nas›l geliyorsa, onu nas›l tüketici olarak kullan›yorsak ad› da bize öyle gelmektedir. Ama esas sorun flurada bafll›yor: Türkçenin yap›s› eklemeli. Türkçe eklemeli bir dil. Yabanc› kökenli bir söz Türkçede kullan›ld›¤›nda özgün biçimi nas›lsa öyle yaz›l›yor. ‹ngilizceden giren sözlere getirilen ekler, Türkçe yaz›l›fla göre de¤il ‹ngilizcedeki okunufla göre ekleniyor. Az önce de¤erli hocam Mertol Tulum’un belirtti¤i gibi “tezgâh diyoruz ama destgâh yaz›yoruz, niye tezgâh yazm›yoruz” diye Osmanl› Türkçesinin son döneminde çok tart›fl›lm›fl. Günümüzde de ayn› uygulama var. fiimdi Mecidiyeköy Torun Center diye yaz›l›yor, ek ald›¤›nda da “Center’da” oluyor. Neden? Çünkü ‹ngilizce yaz›l›yor, ‹ngilizce okunuyor, ek de ‹ngilizce okunufla göre geliyor. ‹flte eklemeli bir dil olan Türkçede yabanc› kökenli sözlerin ve terimlerin özgün biçimleriyle kullan›lmas› yaz›mda ve söyleniflte böyle sorunlara yol açmaktad›r. fiu türden örnekler çok ç›k›yor karfl›m›za: Özel ad de¤il, genel bir kelime, diyelim “sunucu” diye yazm›yor, “bilgisayar sunucusu” demiyor; “server” yaz›yor. Onu da “serverden” diye yazm›yor. “Server” diye yazd›ktan sonra bir kesme iflareti koyuyor “+dan” ekini yaz›yor. Çünkü bunu okurken sizin “sörv›rdan” demeniz isteniyor. Türkçe yaz›lm›fl bir metinde bir kelimeyi do¤ru okuyabilmek için Türkçe bilmek yeterli de¤il biraz da ‹ngilizce bileceksiniz. Bu ifade, Osmanl› Türkçesi döneminde flöyle söyleniyordu. “Lisan-› Osmaniyi anlayabilmek için Türkçe bilmek kâfi de¤ildir bi- 414 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe razc›k Arabî birazc›k da Farisî bilmek gerekir…” Bugün de Türkçe okuyup yazabilmek için âdeta ‹ngilizce bilmek gerekiyor. Yabanc› kökenli sözcüklerin ve terimlerin okunufllar›n›n Türkçenin yaz›m kurallar›na göre yaz›lmas› da Türkçenin söz varl›¤›n› bozacakt›r. Örne¤in “online’›m” diye yaz›ld›¤›nda ayr› bir sorun, “onlayn›m” diye yaz›ld›¤›nda da bir baflka sorun. Bu kez bu tür kullan›mlar Türkçenin söz varl›¤›n›n yabanc›laflmas›na yol açacakt›r. Oysa Türkçede “çevrim içi” diye zaten bir terim var. Olmas› gereken bu türden yabanc› sözcüklerin ve terimlerin yerine Türkçe karfl›l›klar›n kullan›lmas›d›r. Böylece yabanc› kökenli sözlerin yaz›mda ve söyleyiflte yol açaca¤› olumsuzluklar›n önüne geçilmifl olacakt›r. Türkçedeki al›nt› sözleri Türkçe Sözlük ölçe¤inde de¤erlendirdi¤imizde en fazla al›nt›lad›¤›m›z yani dilimizde kullan›lan yabanc› kökenli ama art›k Türkçenin mal› olmufl, Türkçenin sözlü¤üne girmifl ancak köken olarak yabanc› gördü¤ümüz sözlerin say›s›n› gösteren bu tabloya bakt›¤›m›zda ‹ngilizce al›nt›lar›n say›s›n›n artt›¤›n› görüyoruz. En fazla Arapçadan söz ald›¤›m›z bu tablodan görülüyor. 2011 bask›l› Türkçe Sözlük’te Türkçeye geçmifl Türkçenin söz varl›¤›na kat›lm›fl 6.512 madde bafl› var. Frans›zca 5.537 kelimeyle ikinci s›rada. Al›nt›lar için hep Arapçadan Farsçadan dilimize giren sözcükler diye söyleriz ama Farsça üçüncü s›rada: 1.375 kelime var, Farsçadan geçme. ‹ngilizceden ise 513 sözcük geçmifl. Ancak bir önceki bask›da 470 al›nt› kelime vard›. Di¤er dillerin say›s› hemen hemen ayn› kal›rken ‹ngilizcenin say›s› her bask›da art›yor. Tabii “Sokaklar›m›zdaki tabelalarda daha çok ‹ngilizce kelime var” diyerek bu say›y› az bulabilirsiniz. Onlar yaz› diline henüz geçmemifl bir moda hâlinde kullan›lan kelimelerdir. fiairlerin yazarlar›n diline girmemifl. Sözlük, sokaktaki tabelaya bakarak haz›rlanmaz. fiairler, yazarlar eserlerinde kullan›rsa bir kelime Türkçenin söz varl›¤›na girmifl demektir. Bu tablodan da gördü¤ümüz ‹ngilizce sözlerin say›s› Türkçede gittikçe art›yor. Peki, ne yap›lmas› gerekiyor? Yap›lmas› gereken çal›flmalar asl›nda geçmiflte de yürütülen çal›flmalard›r. Terim çal›flmalar›yla Türkçenin söz varl›¤›na kazand›r›lm›fl yeni sözler dilimizin bilim dili olarak geliflmesine katk›da bulunmufltur. fiimdi böyle deyince herkesin akl›na yaln›zca “bilgisayar” terimi geliyor. “Bak›n ne güzel tuttu bilgisayar. Baflka tutan kelime yok” diye düflünülüyor. Hâlbuki o kadar çok terim var ki bu flekilde kazand›r›lan: “ak›m, ak›flkan, alyuvar, atardamar, bak›fl›ml›, biliflim, birim, bulgu, çarpan, çözelti, de¤iflken, denklem, d›flbükey, dinleti, donan›m” bütün bunlar›n say›s› binlerce… Türkçenin söz varl›¤›na son dönemlerde kat›lm›fl, özellikle TDK’nin kurulmas› ile birlikte söz varl›¤›m›za kazand›r›lm›fl, hepimizin bildi¤i kulland›¤› terimler bunlar… Baz›lar›n› bir bilim dal›n›n terimi oldu¤u için hepimiz kullanm›yor olabiliriz ama genel dilin söz varl›¤›na giren sözler de var. Örne¤in “mobbing” için “bezdiri”yi türetti TDK… “Mobbing”, psikolojik taciz demek. Taciz fiükrü Haluk Akal›n • 415 deyince farkl› anlamlar ça¤r›flt›r›yor oysa… Türkçede “bezmek” fiili var “bezdirmek” de var. Ama “bezdiri” diye bir kelimemiz yoktu. Buradan yeni bir karfl›l›k “bezdiri” türetildi “mobbing” yerine... Daha önceden türetilen “eytiflim, olumlama, yo¤uflma, yönetiflim” gibi terimler Türkçenin söz varl›¤›na terim olarak kat›ld›. Ama biliyoruz ki baz› terimler gündelik dile de giriyor. Örne¤in elektrik terimi olarak türetilen “gerilim” gündelik dile de girdi. “Gerilim filmi” deniyor. “Sanal” sözü bilgisayar dünyas›nda türetildi, flimdi “sanal gündem”, “sanal tart›flma” gibi gündelik dilde de kullan›l›yor. “Uydu” gök bilimi için türetildi, uzay teknolojisi için türetildi. fiimdi “bu bunun uydusu oldu” diye gündelik dilde kullan›l›yor. Görüldü¤ü gibi terimler sadece bilim dal›n›n özel sözcükleri olmakla kalm›yor bunlar›n bir bölümü gündelik dile de giriyor. Bu konuda TDK’de pek çok çal›flma grubu kurmufltuk. Bunlar›n say›s› 23 idi. Terimlerle ilgili olanlar gerçekten çok baflar›l› çal›flmalar yapt›lar ve bunlar›n ço¤u yay›mland›. Yeni bilim dallar› Yöneylem Terimleri Sözlü¤ü, Ekonometri Terimleri Sözlü¤ü haz›rland›. ‹ktisat Terimleri Sözlü¤ü, Su Ürünleri Terimleri Sözlü¤ü gibi sözlüklerin bir bölümü yay›mland›, bir bölümü yay›mlanmak üzere. Evet, bu terim çal›flmalar›n›n yürütülmesi Türkçenin bilim dili olarak gelecekte de gelifliminin sürdürülmesi aç›s›ndan son derece önemlidir. Öte yandan Türkçenin yayg›nl›¤›n›n da giderek artmakta oldu¤unu belirtmek gerekiyor. Bugün Türkçe s›n›r aflan bir dildir. Bir imparatorluk diliydi Türkçe... Türkçenin s›n›r aflan dil olma özelli¤ini Armin Vambery’nin ünlü sözünde ifade etmiflti. Vambery’nin belirtti¤i bu alan bugün daha da genifllemifltir. Nas›l ki uluslararas› hukukta “s›n›r aflan sular” kavram› var, ben de Türkçe için “s›n›r aflan dil” kavram›n› kullan›yorum. Bu alan gittikçe genifllemektedir. Ana dili olarak Türkçenin konuflurlar›n›n yan› s›ra Türkçeyi yabanc› dil olarak ö¤renenlerin say›s› da her geçen gün artmaktad›r. Yurt d›fl›nda Yunus Emre Enstitüleri kuruldu; yaln›zca Türkçeyi anlatmak, ö¤retmek de¤il ayn› zamanda Türk kültürünü tan›tmak üzere. Dizilerin de büyük bir pay› var Türkçenin yayg›nlaflmas›nda... Türk dizileri komflu ülkelerde, Türk dünyas›nda yayg›nlafl›yor, bunlarla birlikte de Türkçe yayg›nl›k alan›n› geniflletiyor. Bu ülkelerin bir bölümünde dizilerimiz Türkçe ve alt yaz›l› olarak gösteriliyor. Baz› ülkelerde seslendirme, bizim kadar çok geliflmifl de¤il. Dizilerin alt yaz›l› olarak gösterildi¤i ülkeler de var. Dublajl› olarak oynat›ld›¤›ndan Türkçenin yayg›nlaflmas›na pek katk›da bulunmuyor. Ancak uydu yay›nc›l›¤› Türk televizyon kanallar›n›n ve radyolar›n›n yeni co¤rafyalara aç›lmas›n› sa¤lam›flt›r. Ben birkaç defa komflu ülkelere gittim. Baz›lar›nda çanak anten bulundurmak suç... Hatta çap› genifl olursa casuslukla bile suçlanabiliyor insanlar. Fakat gitti¤im her Türk 416 • Geçmiflten Gelece¤e Türkçe evinde çanak anten gördüm. Gizliyorlar bir kenara ve bizim televizyonlar› bafl›ndan sonuna kadar izliyorlar. Haberler, diziler, reklamlar… Uydu yay›nlar sayesinde Türk dünyas›nda Türkçe daha da yayg›nlaflmaya bafllad›. Buna bir örnek vereyim: Tevfik Hac›yev’i meslektafllar›m bilirler, Azerbaycan’›n yetifltirdi¤i büyük Türkolog. O bana anlatt›. “Bir gün Türkiye’den gelme bir gazet okuyuram ‘uzay’ diye bir kelime geçti. Uzay? Bafla düflmedim. Uzay ne demek? Ogluma sual etdim, bilmirem dedi. Gelinime sordum, bilmirem dedi. G›z›ma sordum bilmirem dedi. Yerde oynayan nevem (torunum) ‘Ata, uzay kosmos demek…’ Ay balam hardan bildin dedim, ‘çizgi filmlerden’ dedi…” ‹flte dilin yayg›nlaflmas›nda televizyonun gücü… Müzik de dillerin yayg›nlaflmas›nda önemli bir araçt›r. Türk sanatç›lar›n›n flark›lar› özellikle komflu ülkelerde, Orta Do¤u’da, Balkanlarda ve Türk Cumhuriyetlerinde be¤enilerek dinlenmektedir. Türkçe sözlü flark›lar› be¤enerek dinleyenler, flark›lar› dinlerken Türkçeye aflinal›k kazanmaktad›rlar. Y›llar önce Hollanda’da Türk çocuklar›n›n Türkçe ö¤renimi sorunlar› üzerine araflt›rma yapmaya Roterdam’a gitmifltim. Orada ö¤retmenlerimizle görüflmeler yap›yordum. Türkçe ö¤retmenleri ailelerin çocuklar›n› Türkçe derslerine göndermekte duyarl› davranmad›klar› için s›n›flar›n birer birer kapand›¤›n› anlat›yorlard›. Ancak Türk çocuklar› Türkçe derslerine gelmezken son zamanlarda Hollandal› gençlerin Türkçe derslerine yaz›lmaya bafllad›klar›n› söylediler. Neden Türkçe ö¤renmek istediklerini sorduklar›nda Hollandal› gençlerin Tarkan’›n flark›lar›n› anlayarak dinlemek için Türkçe ö¤renmek istediklerini aç›klam›fllar. ‹flte dilin yayg›nlaflmas›nda müzi¤in gücü… Türk yaz› dillerinin ve lehçelerinin Türkiye Türkçesine gittikçe yaklaflmakta olduklar›n› görüyoruz. Gelecek için bu da önemli bir gözlem… Bu e¤ilim özellikle Türk dünyas› ayd›nlar›n›n dilinde daha h›zl› ve daha güçlü bir biçimde kendisini göstermektedir. Türk dünyas›ndan meslektafllar›m›z yirmi y›l önce Türkiye’ye geldiklerinde biraz zor anlafl›yorlard›. Onlar bize bir ad›m yaklaflt›lar biz onlara bir ad›m yaklaflt›k. Art›k daha aç›k bir flekilde konufluyorlar. Daha kolay anlaflabiliyoruz. Bu bak›mdan gelecek için bir öngörüde bulunmak gerekirse Türkiye Türkçesi bugünkü görünümle Türk dünyas›n›n ortak iletiflim dili olma yolunda ilerlemektedir. Bilimsel bir gerçektir, zengin dil, yoksul dil diye bir ayr›m yoktur. Her dil kendi ölçe¤inde zengindir, geliflmifltir. Peki, fark nerede? ‹fllenmifl dil ifllenmemifl dil… Önemli olan bu. Terimler, taramalar, derlemeler, araflt›rmalar yap›larak dilin ifllenmesi, ifllenmifl olmas› fark yarat›yor. TDK bu u¤urda pek çok çal›flma yapt› Türkçeyi ifllemek için… Sözlüklerimizi sanal ortama aktard›k, eriflime açt›k. Dil çal›flmalar›n› bilgisayar destekli olarak yürütmeye bafllad›k. Ancak bugün teknoloji de¤iflti. Biz 2002 y›l›nda Güncel Türkçe Sözlük’ü a¤ ortam›na aktarmakla ifle bafllam›flt›k. fiükrü Haluk Akal›n • 417 En son 2009’da yans›da gördü¤ünüz yaz›l›mlar›, veri tabanlar›n› yükledik. Bugün tablet bilgisayarlar var art›k, uygulama dedi¤imiz yaz›l›mlar tablet bilgisayarlarda kullan›lmaya baflland›. Ne yaz›k ki bu alanda henüz yetkin yaz›l›mlar üretilemedi. Biliflim uygulamalar›yla ifllenen diller, gelece¤in yayg›n ve etkin dilleri olacakt›r. Dilimiz biliflim uygulamalar› ile ifllenmiyorsa, bu uygulamalarla sözlükler, dil ö¤retim yaz›l›mlar› üretilmiyorsa, sesli yan›t sistemi sistemleri etkin bir biçimde oluflturulam›yorsa, otomatik çeviri dedi¤imiz bilgisayar destekli çeviriler gelifltirilmiyorsa, bilgisayar do¤al dil olarak Türkçeyi anlayabilir hâle getirilemiyorsa, k›sacas› bilgisayar destekli dil çal›flmalar› yap›lam›yorsa o zaman bu treni kaç›raca¤›z demektir. Do¤al dil iflleme, sanal sözlükler, dil yaz›l›mlar›, sanal dil ö¤retimi gibi uygulamalar mutlaka gelifltirilerek üretilmelidir. Bu teknolojinin sonu yok, sürekli geliflen ve de¤iflen bir teknoloji… Türkçenin derlemi (corpus) önemli bir sorun... Türkçe için birkaç derlem çal›flmas› yap›ld›. ODTÜ’nün, 9 Eylül Üniversitesinin, Mersin Üniversitesinin yapt›¤› derlemler var. Türkçe eklemeli bir dil oldu¤u için çok bu çal›flmalar ayr›ca büyük önem tafl›yor. Bu derlem söz varl›¤›n›n bir bütün hâlinde, bütün anlamlar›yla ortaya konulmas›, verilen metinde sözcüklerin kaç›nc› anlam›yla kullan›ld›¤›n›n belirtilmesi, sözcüklerin etiketlenerek tür, ifllev, görev ve anlamlar›n›n belirlenmesi, özel sözcük anlam› sorgulanmas› gibi pek çok konuda bizlere yard›mc› olacak… Türkçenin en kapsaml› derlemi TDK’nin müflteri kurum oldu¤u ve ‹TÜ Bilgisayar Mühendisli¤i Bölümünün yürüttü¤ü Prof. Dr. Eflref Adal›’n›n bafl›nda oldu¤u TÜB‹TAK destekli proje kapsam›ndaki derlemdir. 1928 sonras› metinlere dayal› olaca¤› için günümüz Türkçesi için önemli bir projedir. Ancak 1928 öncesi derleminin oluflturulmas› için de bugünden gelece¤e önemli bir görev düflmektedir, Türklük bilimcilerimize, dil bilimcilerimize ve biliflimcilerimize… Bu derlem Türkçenin tarihsel sözlü¤ü olacakt›r. Gelecekte Türkçenin ifllenmesi biliflim uygulamalar›yla h›z, içerik ve derinlik kazanacak. Bu uygulamalarla Türkçenin yayg›nl›k alan› daha da geniflleyecektir. Atatürk Onuncu Y›l Nutku Türk milleti için son derece anlaml› bir cümleyle sona erer. Ben bu sözleri Türkçeye uygulayarak konuflmam› bitirmek istiyorum. Bugünden gelece¤e bu çal›flmalar yap›ld›¤›nda Türkçenin “büyük medeni vasf› ve büyük medeni kabiliyeti bundan sonraki inkiflaf› ile atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir günefl gibi do¤acakt›r.” Hepinizi sayg›yla selamlar›m…