iktisadi ve idari bilimler dergisi

advertisement
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE
İDARİ BİLİMLER
DERGİSİ
ATATURK UNIVERSITY
JOURNAL OF ECONOMICS AND ADMINISTRATIVE SCIENCES
Cilt / Volume: 31
Sayı / Number: 3
Yıl / Year: 2017
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER
DERGİSİ
Sayı / Number: 3
Cilt / Volume: 31
Yıl / Year: 2017
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
Ş. Mustafa ERSUNGUR
Ömer DORU
M. Barış ASLAN
Türkiye’de GSYH ve Döviz Kuru Hareketlerinin
Cari Denge Üzerindeki Etkisi: VAR Analizi
Yaklaşımı ……………………………………….
Osman DEMİRDÖĞEN
Fatma Gül YAZICILAR
Selin AYKOL
Lojistik Faaliyetlerde Dış Kaynak Kullanımının
Hizmet Kalitesinin Ölçümüne Yönelik
Değerlendirilmesi: Bir Uygulama ..................…….
....……463
Döviz Kurunun Dış Ticaret Dengesi Üzerindeki
Asimetrik Etkisi:
Türkiye Örneği ………….......................................
.......…477
Hayati AKSU
Selim BAŞAR
Murat EREN
Gürkan BOZMA
Adem ÜZÜMCÜ
Samet TOPAL
Ziya Ç. YURTTANÇIKMAZ
Sabri AZGÜN
T. Şükrü YAPRAKLI
Abdullah TÜZEMEN
Ş. Mustafa ERSUNGUR
A. Taha ARPA
………..451
TRA2 Bölgesi Dış Ticaret Özellikleri ve TRA2
Bölgesinden Türk Cumhuriyetlerine İhracat Yapan
Firmaların Karşılaştıkları Sorunlar Üzerine Bir
Analiz ………………….......................................
..…...….489
Türkiye ve Komşu Ülkeler Arasında Endüstri İçi
Ticaretin Düzeyi ve Sektörel Rekabet Gücü
(1995-2015)…………
………..513
Customer Perception Of Bus Companies’ Service
Quality ………………........................................... …….….529
Hazar Bölgesi ve Rusya’nın Bölgedeki Rolü ……
..………543
Osman DEMİRDÖĞEN
Hamit ERDAL
Sinan KUL
Dağıtım Merkezi Yer Seçimi Problemine Stokastik
Bir Model Önerisi:
TRA Bölgesinde Bir Uygulama ………………….. ...….…..555
Salih Börteçine AVCI
Adnan KARATAŞ
Lojistik Bilgi Sistemi Güvenliği Kültürü Üzerine
Bilgi Sistem Güvenliği Farkındalığı ve Bağlılığının
Etkisi: Kargo Lojistik Firmalarından Bulgular ........ ………..571
T. Şükrü YAPRAKLI
Musa ÜNALAN
Küresel Lojistik Performans Endeksi ve Türkiye’nin
Son 10 Yıllık Lojistik Performansının Analizi …..... .……….589
Ömer ATALAY
Adem KARAKAŞ
Murat AKÇA
Türkiye’de Lojistik Merkezi Yeri Seçiminde
Kriterlerin AHP İle Ağırlıklandırılması:
Kars İli Üzerine Bir Analiz ………………............... ……..…607
Hakan EYGÜ
Ebubekir KARABACAK
Afet Lojistik Yönetimi Temelinde Risk Yönetim
Endeksi Verileriyle Türkiye İle AB Üye
Ülkelerinin Karşılaştırması ……………....…........ ………..627
Sayı / Number: 3
Cilt / Volume: 31
Yıl / Year: 2017
İÇİNDEKİLER / CONTENTS
Ş. Mustafa ERSUNGUR
Abdullah TAKIM
Shahryar Fathi MOLLAEE
Samad KARRARI
Visualizing The Future Of Iran’s Market Of
Agricultural Products With An Emphasis On
Membership In WTO
(The Case Study Of Rice) ……......……................
..…..…649
Kerem KARABULUT
Şeyma ŞAHİN
Türkiye-Gürcistan Ticari İlişkilerindeki SorunlarBeklentiler ve Çözümler ……….............……........ ……......663
T. Şükrü YAPRAKLI
Musa ÜNALAN
Lojistik Merkez Olabilmesi Açısından Erzurum’un
SWOT Analizi İle Değerlendirilmesi ……………. ….…….677
Okan DOĞAN
Fehim BAKIRCI
Bahar BURTAN DOĞAN
Yeni Dünya İktisadî Düzeninde Eksen ve Paradigma
Kaymaları: BRIC Örneğinde Cari İşlemler
Bilançosundaki Değişimin Belirleyicileri ……… ……..…701
Meriç Burçin ÖZER
Soner ESMER
İran’ın Dış Ticaretinde Hopa Limanının Stratejik
Önemi …………………………........................……. ...……..727
Çağatay KARAKÖY
Necati Alp ERİLLİ
Emine Rabia ERSOY
Çok Uluslu Şirketlerde Lojistik Anlayışı: Sivas
Üzerine Bir Uygulama …………………………… ……..…739
Ahmed Yusuf SARIHAN
Serap İNCAZ
Burak YAPRAK
Devlet Teşviklerinin Firmaların İhracat
Performansına Etkisi: İstanbul İhracatçıları Örneği …….….755
Dilşad GÜZEL
Abdullah TÜZEMEN
Burak YAPRAK
Firmaların 3PL (Üçüncü Parti Lojistik) Hizmet
Sağlayıcılarını Seçerken Kullandıkları Kriteler
Üzerine Bir Çalışma: Erzurum İhracatçıları Örneği …….….775
Bahar TÜRK
Aysel ERCİŞ
Tersine Lojistik Kapsamında E-Atık Sorunu
Çözümüne Yönelik Davranışsal Değişim
Stratejilerinin Derecelendirilmesi
…..….793
THE REPUBLIC OF TURKEY
ATATURK UNIVERSITY
JOURNAL OF ECONOMICS AND
ADMINISTRATIVE SCIENCES
Number / Sayı: 3
Volume / Cilt: 31
Year / Yıl: 2017
CONTENTS / İÇİNDEKİLER
Ş. Mustafa ERSUNGUR
Ömer DORU
M. Barış ASLAN
The Effect Of Movements Of GDP And Exchange
Rate On Current Account Balance In Turkey: VAR
Analysis Approach ………………………………… ………..451
Osman DEMİRDÖĞEN
Fatma Gül YAZICILAR
Selin AYKOL
Evaluatıon For The Measurement Of Service Quality
Of Outsourcing In Logistics Activities:
An Application …………………...................................... ....……463
Hayati AKSU
Selim BAŞAR
Murat EREN
Gürkan BOZMA
Asymmetric Impact of Exchange Rate on Foreing
Trade Equilibrium: A Case Of Turkey …………..... .......….477
Adem ÜZÜMCÜ
Samet TOPAL
Foreign Trade Properties of TRA2 Region And An
Analysis on Problems of Firms Which Export From
TRA2 Region To Turkish Republics ……………… ..…...….489
Ziya Ç. YURTTANÇIKMAZ
Sabri AZGÜN
The Level Of Intra Industry Trade And Sectoral
Competition Power Between Turkey And
Neighboring Countries (1995-2015) ……………… ………..513
T. Şükrü YAPRAKLI
Abdullah TÜZEMEN
Customer Perception Of Bus Companies’ Service
Quality ………………........................................... …….….529
Ş. Mustafa ERSUNGUR
A. Taha ARPA
Hazar Region and The Role of Russia In The
Region ………………..........................................
Osman DEMİRDÖĞEN
Hamit ERDAL
Sinan KUL
A Stochastic Model Proposal For Distribution
Center Location Problem: A Case Study In TRA
District ………………………………….……….. ...….…..555
Salih Börteçine AVCI
Adnan KARATAŞ
The Effect of Logistics Information System Security
Awareness and Commitment on Logistics
Information System Security Culture: Evidence
From Cargo Logistics Companies ……………....... ………..571
T. Şükrü YAPRAKLI
Musa ÜNALAN
The Global Logistics Performance Index and
Analysis of The Last Ten Years Logistics
Performance of Turkey ………………………...... .……….589
Ömer ATALAY
Adem KARAKAŞ
Murat AKÇA
Determining Criteria Used Logistics Center
Location Selection and AND Weighting with the
AHP: An Analysis on Kars ………………............... ……..…607
Hakan EYGÜ
Ebubekir KARABACAK
Comparision Turkey to European Countries By
Data Index For Risk Management (In-Form) On
The Basis of Disaster Logistics Management …... ………..627
..………543
Number / Sayı: 3
Volume / Cilt: 31
Year / Yıl: 2017
CONTENTS / İÇİNDEKİLER
Ş. Mustafa ERSUNGUR
Abdullah TAKIM
Shahryar Fathi MOLLAEE
Samad KARRARI
Kerem KARABULUT
Şeyma ŞAHİN
T. Şükrü YAPRAKLI
Musa ÜNALAN
Visualizing The Future Of Iran’s Market Of
Agricultural Products With An Emphasis On
Membership In WTO
(The Case Study Of Rice) ……......……................
..…..…649
The Problems-Expectations and Solutions In
Turkish-Georgian Trade Relations ……….............. ……......663
Evaulating of Erzurum With SWOT Analysis In
Order to Being Logictic Center ………………….
….…….677
Okan DOĞAN
Fehim BAKIRCI
Bahar BURTAN DOĞAN
Axis and Paradigm Shifts in the New World
Economic Order: Changes in Current Accounts in
the BRIC Case ………………………………….… ……..…701
Meriç Burçin ÖZER
Soner ESMER
Strategic Importance of Hopaport at Iran's Foreign
Trade …………………………........................……. ...……..727
Çağatay KARAKÖY
Necati Alp ERİLLİ
Emine Rabia ERSOY
Lojistic Perspectiveness in Multinational
Companies: An Application On Sivas …………… ……..…739
Ahmed Yusuf SARIHAN
Serap İNCAZ
Burak YAPRAK
The Influence of Government Incentives On Firms’
Export Performance: A Case Study In Istanbul
Exporters ………………...................................… …….….755
Dilşad GÜZEL
Abdullah TÜZEMEN
Burak YAPRAK
A Study on Selecting Criteria Which Firms Use
When They Choose 3PL (Third Party Logistics)
Service Providers: An Example of Erzurum
Exporter Firms …………………………………… …….….775
Bahar TÜRK
Aysel ERCİŞ
Under The Reverse Logistics Towards Solution Of
E-Waste Problem, Ranking Of Behavioral Changes
Strategies
…..….793
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER DERGİSİ
BİLİM DANIŞMA KURULU
(Ada göre sıralanmıştır.)
Prof. Dr. Adem DURSUN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet KALA
İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet MAKAL
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Ahmet SÖZEN
Doğu Akdeniz Üniversitesi
Prof. Dr. Alaattin KIZILTAN
T.C. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
Prof. Dr. E. Alper GÜVEL
Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Atılhan NAKTİYOK
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Aysel ERCİŞ
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ayşegül MENGİ
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Abdülkerim DAŞTAN
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Berrin C. ATAMAN
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Cengiz TORAMAN
Gaziantep Üniversitesi
Prof. Dr. Dursun KAYA
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ekrem YILDIZ
Kırıkkale Üniversitesi
Prof. Dr. Erkan OKTAY
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Erol ÇAKMAK
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Esra G. D. KİBAR
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Fatih KARCIOĞLU
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Fehim BAKIRCI
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Hamza ÇEŞTEPE
Bülent Ecevit Üniversitesi
Prof. Dr. Hüseyin BAĞCI
Orta Doğu Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Hüseyin DAĞLI
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Hüseyin ÖZER
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Kerem KARABULUT
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Mahmut KARTAL
Bartın Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet S. ORHAN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. M. Sinan TEMURLENK
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Muammer YAYLALI
Erzurum Teknik Üniversitesi
Prof. Dr. Murat ÇAK
İstanbul Üniversitesi
Prof. Dr. Murat NİŞANCI
Erzincan Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa SEVÜKTEKİN
Uludağ Üniversitesi
Prof. Dr. Mustafa UÇAR
Dicle Üniversitesi
Prof. Dr. Nesrin ALGAN
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ
Arel Üniversitesi
Prof. Dr. Osman DEMİRDÖĞEN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ömer YILMAZ
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ömer F. İŞCAN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ö. Selçuk EMSEN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Reşat KARCIOĞLU
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Ruşen KELEŞ
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Selim BAŞAR
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Selim ERDOĞAN
Dicle Üniversitesi
Prof. Dr. Sevda YAPRAKLI
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Sevtap ÜNAL
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Süleyman YÜKÇÜ
Dokuz Eylül Üniversitesi
Prof. Dr. Tayfun ÇINAR
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. Turan ÖNDEŞ
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Uğur GÜLLÜLÜ
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN
Hacettepe Üniversitesi
Prof. Dr. Üstün ÖZEN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Vedat KAYA
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Yusuf AKAN
Atatürk Üniversitesi
Prof. Dr. Yunus KİSHALI
Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Yunus SÜRMEN
Kocaeli Üniversitesi
Prof. Dr. Zerrin T. KARAMAN
Dokuz Eylül Üniversitesi
TEŞEKKÜR
Bu dergi değerli hakemlerimizin katkılarıyla yayımlanmaktadır. İlgilerinden ve
desteklerinden dolayı teşekkür eder, saygılar sunarız.
BU SAYININ HAKEM KURULU
Hakemin
Unvanı
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Prof. Dr.
Doç. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Prof. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Doç. Dr.
Prof. Dr.
Prof. Dr.
Yrd. Doç. Dr.
Hakemin Adı
Alaattin KIZILTAN
T. Şükrü YAPRAKLI
Adem ÜZÜMCÜ
Fehim BAKIRCI
Ş. Mustafa ERSUNGUR
Osman DEMİRDÖĞEN
Abdullah TAKIM
Hayat AKSU
Selim BAŞAR
Fatma GÜNDOĞDU
ODABAŞIOĞLU
A. Fatih AYDEMİR
Tuba ŞAHİNOĞLU
Hüseyin ÖZER
Ömer YILMAZ
Ergün AKTÜRK
Menşure KOLÇAK
Aysel ERCİŞ
Sevtap ÜNAL
Dilşad GÜZEL
Kerem KARABULUT
Orhan KÜÇÜK
Sabri AZGÜN
Yusuf AKAN
Ö. Selçuk EMSEN
Ziya Ç. YURTTANÇIKMAZ
Hakemin Üniversitesi
Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Kafkas Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Kastamonu Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
Atatürk Üniversitesi
YAZIM DÜZENİ
(1) İktisadi ve İdari Bilimler ve ilişkili alanlarda hazırlanmış ve yayınlanmak üzere dergiye gönderilen yazılar
daha önce herhangi bir şekilde yayınlanmamış ya da yayınlanmak üzere gönderilmemiş orijinal
çalışmalar olmalıdır.
(2) Editörler yazıların işletme ve iktisat dallarında uygulamayla desteklenmiş çalışmalar olmasını arzu
etmektedirler.
(3) Yazılar, sadece makalenin adı, yazarın adı ve akademik unvanı, görevi ve bağlı olduğu kuruluşu, adresi,
telefonu ve e-postasını belirten bir dış kapak sayfası eklenerek gönderilmelidir. Bu sayfa çıkarıldıktan
sonra, metin incelenmek üzere Bilim Kurulu'ndan konuyla ilgili üç (3) hakeme gönderilecektir. Bu
nedenle metnin ilk sayfasında yazar adına yer verilmeden sadece makale adı yazılmalıdır.
(4) Bu dergide Türkçe ya da İngilizce dillerinden biriyle yayım yapılabilir. Yazıların başında, 100 kelimeyi
geçmeyen Türkçe ve İngilizce “başlık/title”, “öz/abstract” ve “anahtar kelimeler / keywords”
bulunmalıdır.
(5) Yazıda yer alan konu başlıkları Giriş'ten itibaren I, II, III, ... gibi Romen rakamlarıyla, alt başlıklar ise A,
B, C, ... gibi büyük harflerle sıralanmalıdır.
(6) Kaynaklara yapılan göndermeler, dipnotlar yerine metnin içinde parantez arasında yapılmalıdır. Parantez
içindeki ifadeler şu sırayla yer almalıdır: yazar(lar)ın soyadı, kaynağın yılı ve sayfa numarası. Eğer,
yazarın aynı yıl içinde yazılmış birden fazla çalışmasına gönderme yapılıyorsa, yıllar harflerle
farklılaştırılmalıdır. Kaynağa gönderme yapma konusunda karşılaşılacak farklı durumlarda aşağıdaki
örneklerden yararlanılabilir.
...göstermektedir (Engle, 1987: 438).
...Granger (1992a: 35 37; 1992b:85-90) çalışmalarında belirttiği gibi...
... (Fama ve Miller, 1972: 545-570) iki yazarlı kaynak için.
... (Judge vd., 1988: 15-19) ikiden fazla yazarlı kaynak için.
... (Gönenli, 1990: 490-510; Türko, 1994: 310-314)
Açıklama gerektiren durumlarda yapılacak açıklamalar, "Notlar" başlığı altında, yazının sonunda ayrı bir
sayfada verilmelidir.
(7) Şekil ve Tablolar metin içerisinde verilmelidir. Şekil adı, şeklin altında, tablo başlığı tablonun üzerinde yer
almalıdır. Şekil ve tablo numaraları 1, 2, 3, ... gibi verilmelidir.
(8) Denklemler satırın en sağında parantez içinde verilecek rakamlarla sıralanmalı ve denklemlere yapılacak
göndermeler… xxx. İfade edilerek yapılmalıdır.
(9) Yararlanılan kaynaklar, eğer varsa notlardan sonra ayrı bir sayfada "Kaynakça" başlığı altında verilmelidir.
Kaynakçada aşağıdaki biçim kurallarına uyulmalıdır.
Kitaplarda:
Keyder, N. (1990), Para, Teori Politika: Türkiye Üzerine Bir Uygulama, Genişletilmiş İkinci Baskı, Bizim
Büro Basımevi, Ankara.
Dergilerde:
Bahmani Oskooee, M. ve Malixi, M. (1987) "Effects of Exchange Rate Flexibility on the Demand for
International Reserves", Economics Letters, 23(2), ss.89 93.
Derlemelerde:
Bernanke, B.S. (1986), "Alternative Explonations of The Money Income Correlation", K. Brumner ve A.
Meltzer (der.), Real Business Cycles, Real Exchange Rates and Actual Policies, North Holland,
Amsterdan, ss. 49 100.
(10) Yazılar elektronik ortamda, tercihen word 6.0 veya daha üst bir versiyonunda yazılıp, CD kopyalanmalı,
CD ile birlikte üç (3) nüsha laser çıktısı gönderilmelidir.
(11) Yazım kuralları olarak sayfa yapısı, üstten 5, alttan 5.5, sol 4.25, sağ 4.25 cm ve 1 satır aralıklı Times
New Roman 11 punto olmalı, dipnotlar ise metin içerisinde yer almalı ve 9 punto olarak yazılmalıdır.
Makalenin tümü yaklaşık 20 sayfayı geçmemelidir.
(12) Yazarlardan posta ve kırtasiye giderlerini karşılamak üzere makalenin ilk gönderildiğinde 100 (Yüz) TL
VakıfBank: Atatürk Üniversitesi Şubesi 00158007272483831 (IBAN) TR77 0001 5001 5800 7272 4838
31 numaralı hesaba yatırılarak dekontunun makale ile birlikte gönderilmesi gerekmektedir.
(13) Makalenizi www.atauni.edu.tr adresinden yararlanarak Fakültemizin Web sayfasından takip edebilirsiniz.
SPELLING ORDER
(1) Articles that are sent to be published must be original studies that have never been, in any way, published
or sent to be published.
(2) Editors wish the articles sent, to be the studies that are supported by application (practice) in all fields of
Management and Economics.
(3) Articles must be sent by adding a cover page which includes only the name of the article; authors name
his/her academic title, position, address, phone number, e-mail. Having subtracted this page, the article
will be send to three arbitrators in the Arbitration Committee, who are concerned with the subject under
consideration for review. For this reason, in the first page of the article, without stating the author's name,
only the name of the article must be written.
(4) In this periodical, articles written in Turkish or English published. In the articles at the beginning of the
document an abstract in Turkish and English which does not exceed 100 words. Title and keywords of the
article must also be given in both languages.
(5) The subject headlines in the article, beginning from introduction, must be ordered by Roman numerals (I,
II, III) sub headlines though, must be ordered by capital letters (A, B, C).
(6) References made to the sources, must be showed, instead of in footnotes, in parenthesis. Statements within
parenthesis must take place in this order: Last name of author(s), year and page number of the source. If
the reference is made to more than one studies of the author written in the same year, years must be
differentiated by letters. For the different situations faced about the references made to the sources, it is
possible to make use of the examples as stated below.
... (Engle, 1987: 438).
... Granger as he stated (1992a: 35 37; 1992b: 85-90) in this studies....
... (Fama and Miller, 1972: 545-570) For the sources with two authors.
... (Judge etc., 1988: 15-19) For the sources with more than two authors.
... (Gönenli, 1990: 490-510; Türko, 1994: 310-314)
If any explanation is needed this should be made under the heading of "Notes", in the end of the article, and in
a different page.
(7) Figures and Tables must be given each in a different page and by following an order. Numbers of figures
and tables must be given as 1,2,3, ...
(8) Equations must be indicated as ordered with the numbers in parenthesis given on the right of the line.
(9) Benefited sources must be given after notes, if there are any, and in different pages under the heading of
"Bibliography". In bibliography it is necessary to follow formal rules stated below.
In books:
Keyder, N. (1990). Para, Teori Politika: Türkiye Üzerine Bir Uygulama, Ġkinci Baskı, Bizim Büro
Yayını, Ankara,
In periodicles:
Bahmani Oskooee, M. and Malixi, M. (1987) "Effects of Exchange Rate Flexibility on the Demand for
International Reserves", Economics Letters, 23 (2), p. 89-93.
In collections (anthologies):
Bernanke, B.S. (1986), "Alternative Explanations of the Money Income Correlation", K. Brunner and A.
Meltzer (col.), Real Business Cycles, Real Exchange Rates and Actual Policies, North Holland,
Amsterdam, p. 49-100.
(10) It is required that the author has to write his/her article in Word 6.1 or in a higher version, and send it in a
CD with 3 copies in paper.
(11) As spelling rules, page format has to be arranged so as to leave 5 cm from above, 5.5 cm from below,
4.25 cm from right, 4.25 cm from left, Article has to be written in Times New Roman with 11 point.
Footnotes have to be within the article in 9 point. Articles must not exceed 20 pages.
(12) From articles 100-TL will be taken for postal expenses. This paying will be paid to Vakıfbank: Atatürk
University Branch, Account number is 00158007272483831. (IBAN) TR77 0001 5001 5800 7272 4838
31 The payment slip should be attached to the article.
(13) You can check your article by using our faculty web page which is www.atauni.edu.tr.
SUNUŞ
2. Uluslararası Kafkasya-Orta Asya Dış Ticaret ve Lojistik Kongresi
20-22 Ekim 2016 tarihleri arasında Atatürk Üniversitesi ev sahipliğinde İktisadi
ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü
tarafından düzenlenmiştir.
Kongreye Kuzey Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (KUDAKA), Türk
Hava Yolları (THY), Doğu Anadolu İhracatçılar Birliği, Erzurum Büyükşehir
ve Erzurum Aziziye Belediyesi, Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) ile
Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD)
destek vermiştir.
“Karadeniz, Kafkasya, Orta Asya Hattında Kombine Taşımacılık,
Ticaret ve Enerji Hatları: Bölgesel Farkındalık” ana temasıyla
çalışmalarına başlayan kongremizde, kongreye sunulmak üzere gönderilen
bildirilerin genişletilmiş özetleri hakem sürecinden geçirilmiş ve 63 adet bildiri
kabul edilmiştir. Bu bildiriler Kongre Bildirileri kitabında kongrenin sona
ermesinden hemen sonra bastırılarak katılımcılara dağıtılmıştır. Kongre, Atatürk
Üniversitesi Nenehatun Kültür ve Gösteri Merkezinde, 3 oturumda ve 4 salonda
gerçekleştirilmiştir.
Kongrede sunulan bildiriler, yapılan eleştiriler ve öneriler göz önünde
bulundurularak hakem sürecinden geçirilmiş ve Atatürk Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Dergisinin özel sayısında yayınlanmak hazır hale getirilmiştir.
Dergi kuralları gereği iki hakemin onayından geçen 20 makale bu özel sayıda
ye almıştır.
Hakem sürecinde katkı sunan meslektaşlarıma ve derginin yayına hazır
hale getirilmesinde emeği geçenlere teşekkür ederim.
Prof. Dr. Fehim BAKIRCI
Kongre Düzenleme Kurulu Adına
Kongre Dönem Başkanı
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
451
TÜRKİYE’DE GSYH VE DÖVİZ KURU HAREKETLERİNİN CARİ
DENGE ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: VAR ANALİZİ YAKLAŞIMI
Ş. Mustafa ERSUNGUR*
Ömer DORU**
M. Barış ASLAN***
Özet: 1980’li yılların başında, gerekli altyapı ve yasal
düzenlemeler yapılmadan hayata geçirilen ticari serbestleşmeye dönük
ekonomi politikaları, o yıllardan itibaren artış sergileyen cari açık
sorununu günümüze kadar beraberinde taşımıştır. Bu nedenle Türkiye
ekonomisi ile ilgili olarak son dönemlerde en çok tartışılan konulardan
biri ülkenin cari işlemler açığı rakamının büyümesidir. Bunun en önemli
nedeni ise cari dengenin ekonominin en önemli bileşenlerinden biri
olmasıdır. Bu kapsamda yapılan eş-bütünleşme analizi sonucunda
seriler arasında eş-bütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir. Ayrıca daha
sonra yapılan VAR Modeline dayalı nedensellik testi sonucunda ise
döviz kuru ile cari işlemler dengesi arasında bir nedensellik ilişkisi
bulunamazken, GSYH ile cari işlemler dengesi arasında çift yönlü bir
nedensellik ilişkisi bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Cari Denge, Ekonomik Büyüme, Dış Ticaret,
Granger Nedensellik
THE EFFECT OF MOVEMENTS OF GDP AND EXCHANGE
RATE ON CURRENT ACCOUNT BALANCE IN TURKEY: VAR
ANALYSIS APPROACH
Abstract: The economic policies which is oriented trade
liberalization implemented without the necessary infrastructure and
regulations at the beginning of 1980, has carried the current account
deficit increased from an exhibit that year until today. For this reason,
the growth of the country's current account deficit figures is the one of
the most discussed topics in recent years regarding Turkey's economy.
The most important reason of this is the current account balance is one
of the most important components of the economy. In this context, as a
result of cointegration analysis, cointegration relationship between the
series have been identified. The causality test results indicate that while
any causality relationship between exchange rate and current acount
balance could not be seen, bi-directional causality has been found
between GDP and current account balance.
Keywords: Current Account Balance, Economic Growth, Foreign
Trade, Granger Causality
Yrd. Doç. Dr., Atatürk Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
Arş. Gör. Dr., Şırnak Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
***
Yrd. Doç. Dr., Muş Alparslan Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
*
**
Ş. Mustafa ERSUNGUR, Ömer DORU, M. Barış ASLAN
452
I. Giriş
Bir ülkenin belirli bir dönem içinde yurt dışı piyasalarla yapmış olduğu
ekonomik faaliyetler ödemeler bilançosunda kayıt altına alınır. Ödemeler
bilançosu, ülkenin dış dünyadan sağladığı döviz gelirlerinin dış dünyaya yaptığı
döviz giderlerine eşit olup olmadığını ortaya koyar (Seyidoğlu, 2009: 321). Bu
bağlamda, ödemeler bilançosunda meydana gelen değişimler bir ekonominin
makroekonomik performansı hakkında önemli bilgiler sunduğu gibi hükümet
tarafından uygulanan politikaların belirlenmesinde belirleyici bir faktör
olmaktadır (Yılmaz ve Akıncı, 2012). Ödemeler bilançosunun alt kalemi olan
cari işlemler dengesi ülkenin dış piyasalarla olan döviz işlemlerinin dengesini
vermektedir. Cari dengede oluşan açık, ülkenin yapmış olduğu döviz
harcamalarının elde ettiği döviz gelirlerini aştığını ifade eder. Cari açık
problemine maruz kalan ülkeler bu açığı sermaye bilançosunda yarattığı fazla
ile dengelemek zorundadır. Yabancı sermaye hareketi ile oluşan sermaye
hesabındaki fazlalığın cari açığı dengelememesi durumunda ülkenin döviz
rezervlerinde azalışlar meydana gelecektir. Ancak problemin geçici olmaması
durumunda, sadece döviz rezervleriyle sorunun çözülmesi mümkün
görülmeyecektir. Bu durumda sürekli yabancı sermaye girişleri veya yapısal
reformlarla sorunun çözülmesine gidilebilir. Gelişmekte olan ülkelerde ise
uygulanacak reformların ekonomik büyümeyi olumsuz etkilememesi gerekir.
Ancak büyüme hızının arttığı veya artış beklentisinin doğduğu dönemlerde
ithalat ürünlerine olan talepteki artıştan dolayı cari açığın arttığı görülmektedir
(Çiftçi, 2014: 129-142).
Bu kapsamda, yapmış olduğumuz çalışmanın amacı, Türkiye’nin
GSYH ve reel efektif döviz kuru verileri ile cari işlemler dengesi verisi
arasındaki ilişkileri ekonometrik yöntemlerle analiz etmektir. Toplam beş
bölümden oluşan çalışmanın giriş bölümünden sonraki ikinci kısmında konu ile
ilgili teorik bilgilere değinilmiş, üçüncü kısımda ise literatür araştırmasına yer
verilmiştir. Çalışmanın araştırma yöntemi, verileri ve çalışma sonucunda elde
edilen bulguların yer aldığı dördüncü kısmın ardından sonuç ve
değerlendirmelerin yer aldığı son bölüm ile çalışma tamamlanmıştır.
II. Türkiye’de Yıllar İtibariyle Cari Denge/GSYH Oranının
Gelişimi
Birçok gelişmekte olan ülkeler gibi Türkiye de son dönemlerde cari
acık sorununa maruz kalmakta ve cari açıkta meydana gelen artışlar finansal
krizlerin habercisi olarak görülmektedir. Bu noktada da en çok kullanılan
değişken, cari açık/GSYH oranıdır (Erdoğan ve Bozkurt, 2009: 135-172).
Türkiye ekonomisinde ihracata dayalı sanayileşme politikasına geçtiği 1980
yılından itibaren cari açık problemi görülmektedir. 1980 sonrası dönemde
ülkenin cari denge miktarının toplam GSYH içindeki payının (Cari
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
453
denge/GSYH) seyri grafik 1’de verilmiştir. Buna göre ülkenin birkaç yıl hariç
sürekli cari açık verdiği ve kriz belirtisi olarak kabul edilen %4-5 eşiğini,
ülkenin yaşamış olduğu 2001 krizi ve 2008 küresel krizlerinden önce aştığı
görülmektedir.
Grafik 1. Cari Denge / GSYH
Ayrıca 2001 krizinden sonra uygulanan yapısal reformlarla beraber
azalan cari açık, daha sonra büyüme hızındaki yüksek artışlardan dolayı 20032009 döneminde hem miktar olarak hem de cari açık/GSYH oranı olarak
yüksek rakamlara ulaşmıştır. Cari açığın yüksek büyüme hızı yaşanan dönemde
artması, ara malı ithalinin yüksek rakamlara ulaşmasından kaynaklanmaktadır.
2008 küresel krizinden sonra yaşanan ekonomik daralma cari açık/GSYH
oranını düşürmüştür. Ancak daha sonra ithal ürünlere olan tüketim miktarının
artması, 2011 yılında cari denge/GSYH oranını tarihin en yüksek rakamına %10
seviyelerine getirmiştir. Bu dönemden sonra bu durum kriz belirtisi olarak
algılanmış ve hükümetin aldığı bir dizi tedbir kararıyla (alışverişte taksit
sayısının azaltılması, tüketici kredilerinde taksit sayısının azaltılması, cep
telefonu gibi elektronik cihazlarda taksit sayısının sıfırlanması, motorlu
araçlarda ÖTV oranının yükseltilmesi gibi) cari açık düşürülmeye çalışılmıştır.
Türkiye’nin 2000 yılından sonra yapmış olduğu ithalat ve ihracat
rakamlarının verildiği Tablo 1’e bakıldığında, 2001 krizinden sonra hem
ihracatın hem de ithalatın kısa sürede yüksek artışlar gösterdiği görülmektedir.
Ancak ithalat rakamlarındaki artışın ihracat rakamlarına göre daha fazla olması
cari açığın tarihteki en yüksek rakamlara ulaştığını göstermektedir. Buna göre
2011 yılında cari açık 75 milyar dolara çıkmış ve ihracatın ithalatı karşılama
oranı ise %56’ya düşmüştür.
Ş. Mustafa ERSUNGUR, Ömer DORU, M. Barış ASLAN
454
Tablo 2.1. Dış Ticaret Göstergeleri (2000-2014)
Yıllar
Cari Açık
(Milyon $)
İhracat
(Milyon
$)
İthalat
(Milyon $)
İhracatın İthalatı
Karşılama
Oranı
Ara Malları
İthalatı
(Milyon $)
2000
-9.920
27.775
54.503
51,0
36.009.555
2001
3.760
31.334
41.399
75,7
30.300.840
2002
-626
36.059
51.554
69,9
37.655.830
2003
-7.515
47.253
69.340
68,1
49.734.760
2004
-14.431
63.167
97.540
64,8
67.549.436
2005
2006
-21.449
-31.837
73.476
85.535
116.774
139.576
62,9
61,3
81.868.284
99.604.660
2007
-37.779
107.271
170.062
63,1
123.639.631
2008
-40.192
132.027
201.963
65,4
151.747.101
2009
2010
-12.010
-45.312
102.142
113.883
140.928
185.544
72,5
61,4
99.509.821
131.445.426
2011
-75.008
134.906
240.841
56,0
173.140.243
2012
-48.535
152.461
236.545
64,5
174.930.331
-64.658
151.802
2013
-46.504
157.610
2014
Kaynak: TUİK, tuik.gov.tr
251.661
242.177
60,3
65,1
183.811.325
176.721.669
Ülkenin yüksek büyüme hızı rakamlarına ulaştığı bu dönemde ara malı
ithalatının da büyük artışlar gösterdiği ancak ihracat rakamlarının ise gösterdiği
yüksek performansa rağmen ara malı ithalat rakamlarına bile ulaşamadığı
görülmektedir. Bu durum gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarındaki artış
karşısındaki en önemli dezavantajını göstermektedir. Ara malı ithalatı sadece
2008 küresel krizi sonucunda oluşan ekonomik daralma döneminde azalış
göstermiştir.
Türkiye’de cari açığın gelişimi ile ilgili yapılan açıklamalar ışığında
çalışmada, GSYH ile döviz kurunun cari denge üzerindeki etkileri incelenmiştir.
Buna göre giriş bölümünde Türkiye’nin 1980 sonrası dönemde dış ticaret ve
cari açığın gelişimi ile ilgili bilgiler verilmiştir. Çalışmanın bundan sonraki
kısmında cari açığı belirleyen faktörler dikkate alınarak yapılan uygulamalı
çalışmalar hakkında Literatür bilgisine yer verilmiştir. Daha sonra
Türkiye’nin1998-2014 yılları arası dönemi dikkate alınarak, Cari Denge verisi
ile GSYH ve Reel Döviz Kuru verileri arasındaki ilişki VAR analizi
yaklaşımıyla incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda modelde kullanılan
GSYH, reel efektif döviz kuru ve cari denge verilerinin eş-bütünleşik oldukları
belirlenmiştir. Granger Nedensellik testi sonucunda ise GSYH ve cari denge
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
455
arasında çift yönlü bir ilişki olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuç, belirtilen
dönemde Türkiye’de GSYH’da meydana gelen artışın ülkede oluşan cari açığa
neden olduğunu göstermektedir.
III. Literatür Araştırması
Cari işlemler dengesi ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkiye yönelik
amprik Literatür incelendiğinde, son yıllarda konu ile ilgili birçok tartışmanın
ve birçok uygulamalı çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Yapılan
çalışmalardan çıkarılan en önemli sonuç, cari açığın ülkeden ülkeye farklı
sonuçlar gösterdiğidir. Cari açık görülen ülkelerin bir kısmında cari açığın
ekonomik krize neden olduğu görülürken bazılarında ise yüksek cari açık ile
ekonomilerinin sürdürüldüğü görülmektedir (Hepaktan ve Çınar, 2012: 43-57).
Bu noktada cari açık ile ilgili yapılan çalışmaları iki gurupta sınıflandırmak
mümkündür. Yapılan çalışmaların bir kısmı cari açığın sürdürülebilirliği ile
ilgili iken diğer kısmı ise nedensellik boyutu ile ilgilidir. Cari açığın
sürdürülebilirliğini araştıran çalışmalarda daha çok ithalat ve ihracat verileri
kullanılarak seriler arasında eş-bütünleşme ilişkisi tespit edilmeye çalışılmıştır.
Buna göre çalışmaların bir kısmı ilgili ülke veya ülke gurubu için cari açığın
sürdürülebilir olduğunu belirtirken (Ucan ve Putun, 2011: 75-82, Hussein,
2014: 123-132, Açıkgöz ve Akçağlayan, 2014: 83-97), diğer kısmı ise cari
açığın ilgili ülkeler için sürdürülemez olduğunu belirtir (Ongan, 2008: 39-62,
Peker, 2009 ).
Cari açığı nedensellik boyutuyla inceleyen çalışmalar ise, cari açık
problemiyle uğraşan ülke veya ülke gurubunun cari denge verisi üzerinde etkili
olabilecek büyüme rakamları ve döviz kuru gibi verileri nedensellik analiziyle
tespit etmeye çalışmışlardır. Bu çalışmalar ülke ve dönem itibariyle farklı
sonuçlar vermişlerdir. Çalışmaların bazılarında büyümeden cari dengeye doğru
bir nedensellik ilişkisi tespit edilmiş olmasına rağmen (Calderon vd., 2002: 131, Erbaykal, 2007: 81-88, Bitzis vd., 2008: 105-122, Telatar ve Terzi, 2009:
119-134, Yılmaz ve Akıncı, 2012, Kesikoğlu vd., 2013: 15-34, Yalçınkaya ve
Temelli, 2014: 201-224, Atış ve Saygılı, 2014) bazı çalışmalarda ise
büyümeden cari dengeye doğru bir nedensellik ilişkisine rastlanmamıştır
(Morsy, 2009: 1-13, Bayar vd., 2014).
Yapılan yazın taramasından çıkarılan sonuç; cari açığın ülkeden ülkeye
değişiklik gösterdiği ve gelişmekte olan birçok ülke için büyümeden etkilendiği
görülmesine rağmen bazı ülkeler için cari açığın büyümeden etkilenmediği
görülmektedir.
IV. Araştırma Yöntemi, Veriler ve Bulgular
Bu çalışmada Türkiye’nin 1998 -2014 yılları arası çeyreklik dönemde
cari denge üzerinde ekonomik büyüme ve döviz kurunun etkisi incelenmiştir.
Buna göre model eşitlik 1’deki gibi tanımlanmaktadır.
456
Ş. Mustafa ERSUNGUR, Ömer DORU, M. Barış ASLAN
CDt = β0 + β1GSYHt + β2RDKt + εt
(1)
Burada, “GSYH” TL bazında mevsimsel etkilerden arındırılmış Reel
Gayrisafi Yurtiçi Hasılayı, “CD’’dolar bazında Cari Dengeyi, “RDK” Reel
Efektif Döviz Kurunu ve “ε” hata terimini, t=1,2,...,t olmak üzere zamanı
göstermektedir. Çalışmada kullanılan bütün veriler Merkez Bankası’nın resmi
web sayfasından alınmıştır (MB, 2016).
Zaman serisi ile yapılan çalışmalarda kullanılan serilerinin durağan
olması gerekmektedir. Analizler yapılırken, seriler durağan değil yukarı ya da
aşağı doğru kalıcı hareketler -trend- taşır ise gözlemlenen yüksek t istatistikleri
ve R2’ler seriler arasındaki gerçek ilişkiden çok bu eğilimden kaynaklanabilirler
(Gujarati, 2010). Çalışmada böyle bir olguya düşmemek için öncelikle serilerin
durağanlığı ADF (Dickey Fuller, 1981) ve PP (Phillips Perron, 1988) birim
kök testleri yardımı ile incelenmiş ve sonuçları tablo 4.1’de verilmiştir.
Tablo 4.1. Birim Kök Testi Sonuçları
ADF
Level
CD
-0.90
GSYH
0.14
RDK
-1.91
Birinci Farklar
ΔCD
-4.72*
ΔGSYH
-3.99*
ΔRDK
-7.26*
-3.54
Kritik değerler
%1
PP
-1.02
-1.56
-1,67
%5
-2.90
-11.04*
-12.99*
-8.02*
-2.59
%10
*, işareti değişkenin %1 önem düzeyinde durağan olduğunu Δ işareti ise serinin birinci farkının
alındığını işaret etmektedir. Tüm seriler sabitli formda tahmin edilmiştir.
Tablo 4.1’de görüldüğü gibi tüm değişkenler için seviye değerinde
hesaplanan istatistik değerlerinin kritik değerlerden mutlak değer olarak küçük
olduğu ancak serilerin birinci farkları alınarak hesaplanan istatistiklerin ise
kritik değerlerden mutlak değer olarak büyük olduğu belirlenmiştir. Bu durum
tüm değişkenlerin seviyede durağan olmadığı ancak birinci farklarda durağan
olduğunu işaret etmektedir.
Durağan olmayan serilerle regresyon kurulurken sahte regresyon
olgusuna düşmemek için serilerin farkları alınarak modelde kullanılabilir. Fakat
bu fark alma işlemi zaman serilerinin geçmiş süreçte maruz kaldığı geçici
şokların etkisini yok ettiği gibi bu seriler arasında olması muhtemel uzun
dönemli ilişkileri de ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenden dolayı
durağanlaştırılmış veriler ile oluşturulmuş bir regresyon, seriler arasındaki uzun
dönemli ilişkiyi de yansıtma noktasında eksik kalmaktadır. Eş-bütünleşme,
değişkenlere ait seriler durağan olmasalar bile bu serilerin durağan bir
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
457
kombinasyonunun var olabileceği ve eğer varsa bunun eş-bütünleşme analizi ile
belirlenebileceği ileri sürülmektedir (Tarı, 2010). Bu çalışmada da değişkenler
arasındaki uzun dönemli ilişki (Johansen Juselius, 1990: 169-209) eş
bütünleşme analizi ile incelenmiş ve sonuçları tablo 4.2’de verilmiştir.
Tablo 4.2. Johansen Eş-Bütünleşme Testi Sonuçları
Trace (İz)
% 5 Kritik
Temel Hipotez
Özdeğer
İz İstatistik
Değer
0.29
32.80
29.79
R  0*
0.12
10.06
15.49
R 1
Maximum Eigenvalue (Maksimum Öz-Değer)
Maksimum
% 5 Kritik
Temel Hipotez
Özdeğer
Öz-Değer
Değer
İstatistik
R  0*
0.29
22.74
21.13
0.12
8.25
14.26
R 1
Olasılık
Değeri
0.02
0.27
Olasılık
Değeri
0.02
0.36
*, İşareti boş hipotezin reddedildiğini gösterir.
Johansen eş-bütünleşme testinde iz ve maksimum öz-değer adında iki
istatistik hesaplanmaktadır. Bu çalışmada hesaplanan her iki istatistik
sonucunda değişkenler arasında eş bütünleşme ilişkisi yok veya eş bütünleşme
vektörü yok ‘ R  0 temel hipotezinin reddedildiği görülmektedir. Bu sonuçlar
seriler arasında en az bir R  1 eş bütünleşme vektörü olduğunu işaret
etmektedir. Tablo 4.3’te eş-bütünleşme testi sonucunda hesaplanan reel kök
verilmiştir.
Tablo 4.3. Normalleştirilmiş Eş-Bütünleşme Vektörü
CD
GSYH
1.000000
-1.39
(0.18)
RDK
-43.53
(74.64)
Quadratik trend ile kurulan testin standart hataları parantez içinde verilmiştir.
Johansen eş-bütünleşme testi sonucunda elde edilen normalize edilmiş
eş-bütünleşme vektörü iktisat teorisine uygun olarak GSYH’ın Cari Denge
üzerinde negatif ve anlamlı bir etkiye sahip olduğu belirlenmiştir. Eş-bütünleşik
olan seriler arasında oluşacak kısa dönemli bir şokun etkisinin uzun dönemde
kaybolarak değişkenlerin uzun dönem beraber yürüyüşlerine devam etmesi
beklenmektedir. Vektör hata düzeltme modeli ile VAR modeline kurulan
regresyonun bir gecikmeli değeri eklenerek oluşan kısa dönemli bir şokun
etkisinin uzun dönemde yok olup olmadığı incelenebilmektedir.
Ş. Mustafa ERSUNGUR, Ömer DORU, M. Barış ASLAN
458
Model bütün değişkenlerin bağımlı değişken olarak kullanılması ve
bunlara hata düzeltme teriminin (HDT) eklenerek uygun gecikmede tahmin
edilmesi şeklinde çalışır. Tahmin sonucunda hata düzeltme terimi
parametresinin negatif ve istatistiki olarak anlamlı olması, serilerden herhangi
birine gelen bir şokun etkisinin uzun dönemde kaybolacağı ve değişkenlerin
tekrar beraber hareket edeceği şeklinde yorumlanır. Yani uzun dönemde ilişkili
olacağı anlamına gelir. Modelde kullanılan bağımsız değişkenler ve bunların
gecikmeli değerlerine uygulanan Wald testinin sonucu ise ilgili değişkenin kısa
dönemde bağımlı değişken üzerinde anlamlı bir etkiye sahip olup olmadığı
sonucunu verir. Bu çalışmada da VECM testi ile değişkenler arasındaki kısa ve
uzun dönemli ilişki incelenmiş ve sonuçları tablo 4.4’te verilmiştir.
Tablo 4.4. VECM testi sonucu
BAĞIMLI DEĞİŞKEN
CD
BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLER
ECM-1
-0.66
(0,0006)
GSYH
RDK
(0.0001)
(0.2330)
Parantez içindeki değerler olasılık değerlerini temsil etmektedir.
Kurulan VECM testi sonucunda, modele dâhil edilen hata serisinin bir
gecikmeli değeri(ECM-1) için elde edilen parametre (-0,66) gibi negatif bir
değer almış, olasılık değeri de (0,0006) olduğu için istatistiki olarak anlamlı
olduğu belirlenmiştir. Bu değerin negatif olması seride oluşabilecek bir şokun
etkisinin uzun dönemde düzeleceği yani uzun dönemde GSYH ve Döviz
Kurunun Cari Denge üzerinde etkili olacağı şeklinde yorumlanır. Parametrenin
0,66 olması ise kısa dönemde oluşan bir şokun her dönem %66’sının düzeleceği
anlamına gelmektedir. Tüm değişkenler için Wald testi sonucunda elde edilen
olasılık değerlerinin GSYH için anlamlı olması ise bu değişkenin kısa dönemde
Cari Denge üzerinde etkili olduğu anlamına gelmektedir.
Regresyon analizleri, seriler arasındaki bağımlılık ilişkilerini
belirtmektedir. Ancak, değişkenler arasındaki bu bağımlılık, mutlaka bir
nedensellik ilişkisi ifade etmez. Bunun yanında regresyon analizinde
değişkenler araştırılırken bağımlı ve bağımsız değişken ayrımı ile ilişkilerin
yönü hakkında bir ön koşul bulunmaktadır, fakat nedensellik analizinde böyle
bir ön koşul yok tam aksine temel amaç ilişkilerin yönünü araştırmaktadır.
Değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisi ise, iktisat teorisi ve nedensellik testi
ile belirlenebilir (Tarı, 2010). Bu çalışmada ilişkilerin yönünün belirlenmesi için
Granger nedensellik testi kurulmuştur. Ancak öncelikle Granger nedensellik
testi için kurulacak VAR modeline uygun gecikmenin tespit edilmesi
gerekmektedir. Bu amaçla yapılan testlerin sonuçları tablo 4.5’de verilmiştir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
459
Tablo 4.5. VAR Uygun Gecikme Uzunluğunun Belirlenmesi
Gecikme
LogL
LR
FPE
AIC
SC
HQ
0
-1.414.802
NA
1.46e+16
4.573.555
4.583.847
4.577.596
1
-1.309.097 1.977.702 6.47e+14
4.261.604
4.302.774
4.277.769
2
-1.298.925 1.804.707 6.24e+14
4.257.823
4.329.872
4.286.111
3
-1.234.243 1.084.989 1.04e+14
4.078.204
4.181.130
4.118.615
4
-1.211.365 3.616.183 6.73e+13
4.033.437
4.167.240
4.085.971
5
-1.192.174 28.47709* 4.92e+13* 40.00562* 41.65244* 40.65220*
*, işareti uygun gecikmeyi temsil etmektedir. FPE: son hata tahminini, AIC: Akaike bilgi
kriterini, SC: Schwarz bilgi kriterini, HQ: Hannan-Quinn bilgi kriterini temsil etmektedir.
Kurulacak VAR modeli için uygun gecikmeyi tespit etmek için yapılan
testler sonucunda, LR, FPE, AIC ve HQ testleri uygun gecikmenin beş gecikme
olduğunu işaret etmektedir. Bu testler sonucunda beş gecikme ile kurulan VAR
modeline bağlı olarak yapılan Granger nedensellik testi sonuçları tablo 4.6’da
verilmiştir.
Tablo 4.6. Granger Nedensellik Testi Sonuçları
Bağımlı Değişken: CD
Dışlanan Değişken
Ki-Kare İst.
Gecikme
Olasılık
GSYH
RDK
24.04981
5.543338
5
5
0.0002
0.3532
Hepsi
Bağımlı Değişken: GSYH
37.49943
10
0.0000
Dışlanan Değişken
CD
RDK
Ki-Kare İst.
26.37741
7.985531
Gecikme
5
5
Olasılık
0.0001
0.1570
Hepsi
Bağımlı Değişken: RDK
32.88934
10
0.0003
Dışlanan Değişken
CD
GSYH
Ki-Kare İst.
7.754309
9.703772
Gecikme
5
5
Olasılık
0.1703
0.0841
Hepsi
12.33297
10
0.3676
Tablo 4.6’da verilen Granger nedensellik testinden aşağıda belirtilen
sonuçlar elde edilmiştir.
Ş. Mustafa ERSUNGUR, Ömer DORU, M. Barış ASLAN
460
 GSYH ve Cari Denge arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi
vardır.
 Döviz Kuru ve GSYH arasında bir nedensellik ilişkisi yoktur.
 Döviz Kuru ve Cari Denge arasında bir nedensellik ilişkisi yoktur.
V. SONUÇ
Özellikle gelişmekte olan ülkeler için kriz belirleyicisi olarak kabul
edilen cari açık sorunu, son yüzyılda ülkelerin karşılaştığı en temel ekonomik
problem olarak ortaya çıkmaktadır. Gelişmekte olan ülkeler ekonomik kalkınma
süreçlerinde yüksek büyüme rakamlarıyla beraber yapmış oldukları yüksek ara
malı ithalatından dolayı cari açık sorunuyla karşılaşmaktadırlar. 24 Ocak 1980
kararlarıyla dış ticaret üzerindeki kısıtların kaldırılmasıyla beraber, gelişmekte
olan birçok ülke gibi Türkiye’de yüksek büyüme hızları yaşanmıştır. Üretimde
yaşanan büyüme ithal girdi kullanımını arttırmış ve ithal mallara olan talebi
arttırdığından ekonomi cari açık problemiyle karşılaşmaya başlamıştır. Ülke
2000’li yılların başında yaşadığı ekonomik krizlerden sonra yaptığı yapısal
reformlarla tekrar yüksek büyüme hızı yakalamış ve cari açık ekonominin en
temel problemi olmaya başlamıştır.
Türkiye’de cari denge ve GSYH ile döviz kuru ilişkisinin incelendiği bu
çalışmada 1998-2014 yılları arası çeyrek dönemlik bazda Cari Denge, GSYH ve
Reel Efektif Döviz Kuru verileri kullanılmıştır. ADF ve PP birim kök testleri
yardımı ile tüm serilerin birinci farklarda durağan olduğu tespit edilmiş,
Johansen eş-bütünleşme testi ile de serilerin eş-bütünleşik oldukları
belirlenmiştir. VECM testi kullanılarak seriler arasındaki kısa ve uzun dönem
ilişki incelenmiş ve serilerde meydana gelen bir şokun etkisinin uzun dönemde
yok olarak serilerin birlikte hareketlerine devam ettiği belirlenmiştir. Son olarak
değişkenlerin arasındaki nedenselliğin yönünü belirlemek için yapılan Granger
Nedensellik testi sonucunda Cari Denge ve GSYH arasında çift yönlü bir
nedensellik olduğu belirlenmiştir. Döviz kuru ile Cari Denge arasında ise bir
nedensellik ilişkisine rastlanılamamıştır.
Bu sonuçlara göre, Türkiye için cari açığın en önemli nedenlerinden
birinin büyüme hızındaki yüksek artışlar olduğu söylenebilir. Türkiye’nin son
dönemlerde yaşadığı yüksek büyüme rakamları, sanayinin ithal ara malına
bağımlı olmasından dolayı cari açığı tetikleyen en önemli unsur olmuştur.
Ekonomik krizin en temel belirtisi olarak kabul edildiği gibi birçok makro
ekonomik gösterge üzerinde olumsuz etkileri olan cari açığın yarattığı
problemleri en aza indirgemek için, istikrarlı ve uzun vadeli bir makro
ekonomik politika uygulanmasının yanında sabit yabancı yatırımların ve
ihracatın özendirilmesi gibi politikalar uygulanabilir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
461
KAYNAKÇA
Açıkgöz Ş. ve Akçağlayan A. (2014) “Türkiye’de Cari İşlemler Açığının
Sürdürülebilirliği”, Ege Akademik Bakış, 14(1), ss. 83 97.
Atış, G. A. ve Saygılı, F. (2014) “Türkiye’de Cari Açığın Belirleyicilerinin
Ampirik Analizi”, Sosyoekonomi, 2014(1)/40105
Bayar, Y., Kılıç, C. ve Arıca, F. (2014) “Türkiye’de Cari Açığın
Belirleyicileri”, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 15(1)
Bitzis, G., Paleologos, J. M. ve Papazoglou, C. (2008) “The Determinants of the
Greek Current Account Deficit: The EMU Experience”, Journal of
International and Global Economic Studies, 1(1), ss.105 122.
Calderon, C., Chong, A. ve Loayza, N. (2002) “Determinants of Current
Account Deficits in Developing Countries”, Contributions to
Macroeconomics, 2(1), ss.1 31.
Çiftçi, N. (2014) “Türkiye’de Cari Açık, Reel Döviz Kuru ve Ekonomik
Büyüme Arasındaki İlişkiler: Eş Bütünleşme Analizi”, Anadolu
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 14(1), ss.129 142.
Dickey, A. David ve Fuller A. Wayne (1981) “Likelihood Ratio Statistics For
Autoregressive Time Series With A Unit Root”, Econometrica, 49(4), pp.
1057 1072.
Erbaykal, E. (2007) “Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Döviz Kuru Cari Açık
Üzerinde Etkili Midir? Bir Nedensellik Analizi”, Zonguldak Karaelmas
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 3(6), ss.81 88.
Erdoğan, S. ve Bozkurt, H. (2009) “Türkiye’de Cari Acığın Belirleyicileri:
MGARCH Modelleri İle Bir İnceleme”, Maliye Finans Yazıları, 23(84),
ss.135 172.
Hepaktan, E. ve Çınar, S. (2012) “OECD Ülkelerinde Büyüme-Cari İşlemler
Dengesi İlişkisi: Panel Veri Analizi”, Anadolu Üniversitesi Sosyal
Bilimler Dergisi, 12, ss.43 57.
Hussein, J. (2014) “Are Exports and Imports Cointegrated? Evidence From
Nine MENA Countries”, Applied Econometrics and International
Development , 14(1), pp. 123 132.
Johansen, S. ve Juselius, K. (1990) “Maximum Likelihood Estimation and
Inference on Cointegration with Application to the Demand for Money”.
Oxford Bulletin of Economics and Statistics, 52(2), ss.169 209.
Kesikoğlu, F., Yıldırım, E. ve Çeştepe H. (2013) “Cari Açığın Belirleyicileri: 28
OECD Ülkesi için Panel VAR Analizi”, Ekonomik ve Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 9(2), ss.15 34.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) (2016), Elektronik Veri Dağıtım
Sistemi(EVDS), <http://evds.tcmb.gov.tr/>.
Morsy, H. (2009) “Current Account Determinants for Oil-Exporting Countries.
IMF Working Paper”, 28, ss.1 13.
462
Ş. Mustafa ERSUNGUR, Ömer DORU, M. Barış ASLAN
Ongan, S. (2008) "The Sustainability of Current Account Deficits and Tourism
Receipts in Turkey" The International Trade Journal, 22(l), ss.39 62.
Phillips, C.B. Peter ve Perron, P. (1988) “Testing For a Unit Root in Time
Series Regression”, Biometrika,75(2), pp.336 346.
Peker, O. (2009) “Türkiye’deki Cari Açık Sürdürülebilir mi? Ekonometrik Bir
Analiz”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 17(1).
Seyidoğlu, H. (2009), Uluslararası İktisat-Teori, Politika ve Uygulama, On
yedinci Baskı, Guzem Can Yayınları, İstanbul.
Tarı, R. (2010), Ekonometri, Altıncı Baskı, Umuttepe Yayınları, Kocaeli.
Telatar, O. M. ve Terzi, H. (2009) “Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Cari
işlemler Dengesi İlişkisi”, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi Dergisi, 23(2), ss.119 134.
Ucan, O ve Putun, M. (2011) "Examining the Sustainability of External Deficits
in Turkey" Middle Eastern Finance and Economics, 9, pp.75 82.
Yalçınkaya, Ö. ve Temelli, F. (2014) “Ekonomik Büyüme İle Cari İşlemler
Dengesi Arasındaki İlişki: BRICS ve MINT (1992-2013)”, Süleyman
Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 19(4),
ss.201 224.
Yılmaz, Ö ve Akıncı, M. (2012) “Türkiye’de Cari Açıkların Belirleyicileri: Bir
Zaman Serisi Analizi”, Tisk Akademi, 2012(2).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
463
LOJİSTİK FAALİYETLERDE DIŞ KAYNAK KULLANIMININ
HİZMET KALİTESİNİN ÖLÇÜMÜNE YÖNELİK
DEĞERLENDİRİLMESİ: BİR UYGULAMA
Osman DEMİRDÖĞEN*
Fatma Gül YAZICILAR**
Selin AYKOL***
Öz: Teknolojideki gelişmeler, tüketici isteklerindeki çeşitliliğin artması ve
talepteki değişimler rekabet artışını da beraberinde getirmiştir. Rekabet artık hem
ulusal hem de uluslararası düzeydedir. İşletmelerin rekabette başarılı olmaları,
maliyetlerini azaltmalarına, kaliteyi ve karlılığı artırmalarına bağlıdır. Maliyeti
azaltmanın yollarından biri, dış kaynak kullanımıdır. Lojistik faaliyetlerde
bulunan işletmeler dış kaynak kullanımı ile kalitelerini artıracak ve rekabet
edebilirlik seviyelerini yükselteceklerdir.
Bu çalışmanın amacı, Erzurum Organize Sanayi Bölgesinde bulunan
KOBİ’lerin, lojistik faaliyetlerinde dış kaynak kullanımı için başvurdukları
işletmelerden, almış oldukları hizmet kalitesini ölçmektir. Bunu gerçekleştirmek
amacıyla gerekli veriler anket yöntemi ile elde edilmiş ve analizler yapılmıştır.
Araştırmanın sonucunda ise, Erzurum’da faaliyet gösteren KOBİ’lerin lojistik
faaliyetlerinde dış kaynak kullanımı için başvurdukları işletmelerden almış
oldukları hizmet kalitesi ölçülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Dış Kaynak Kullanımı, Hizmet Kalitesi, Lojistik
EVALUATION FOR THE MEASUREMENT OF SERVICE
QUALITY OF OUTSOURCING IN LOGISTICS ACTIVITIES: AN
APPLICATION
Abstract: Developments in technology, an increase of variety in consumer
wants and changes in demand have brought an increase in competition along with
it. Now, the competition is in the level of both national, and international. The
achievement of companies in competition depends on reducing the costs,
increasing the quality and profitability. One of the ways of reducing cost is
outsourcing. The companies which operate logistics activities will increase their
quality and level of their competitiveness with outsourcing.
The purpose of this study was to measure the quality of service which SMEs
in Erzurum Organized Industrial Zone receive from the company resorted to use
outsourcing in logistics activities. For this purpose, the necessary data was
obtained by survey method and analysis were carried out. As a result of research,
the quality of service which SMEs in Erzurum Organized Industrial Zone receive
from the company resorted to use outsourcing in logistics activities was
measured.
Key Words: Outsourcing, Service Quality, Logistic
Prof. Dr. Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü
Arş. Gör. Atatürk Üniversitesi, İspir Hamza Polat MYO, İşletme Bölümü
***
Arş. Gör. Iğdır Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü
*
**
464
Osman DEMİRDÖĞEN, Fatma Gül YAZICILAR, Selin AYKOL
I. Giriş
Günümüz ekonomisinde işletmelerin başarılı, sürdürülebilir olabilmeleri
ve rekabette üstünlük sağlayabilmeleri için, lojistik faaliyetlerini etkin bir şekilde
yerine getirmeleri gerekmektedir. Firmaların, dış kaynak kullanma yoluyla
gerçekleştirdiği lojistik faaliyetler, üçüncü parti lojistik (3PL) denilen lojistik
hizmet sağlayıcı firmalar aracılığı ile gerçekleştirilir (Yorulmaz ve Büyük, 2015:
317).
İşletmeler eskiden olduğu gibi sadece taşıma ve depolama değil, aynı
zamanda paketleme, muayene, sipariş yönetimi, stok yönetimi, sigorta, gümrük
gibi hizmetleri de hizmet sağlayıcılardan (3PL) talep etmektedirler. Hatta,
günümüzde 1990’lı yıllarda ortaya çıkan ve 4PL adı verilen firmalar bilgi,
teknoloji ve ürün akışı çerçevesinde tüm sürece odaklanarak gelen talepler
doğrultusunda hizmet sunmaktadırlar. Burada, sunulan hizmetin niteliği çok
önemlidir. Müşterinin aldığı hizmetten memnun kalıp kalmama durumu, bir
sonraki ihtiyacı için dış kaynak kullanımı yani hizmet sağlayıcı kararında
belirleyici olacaktır.
Bu çalışmada, lojistik faaliyetlerinde dış kaynak kullanan işletmelerin,
almış oldukları hizmet kalitesinin ölçümü yapılmıştır. Çalışma 2 bölümden
oluşmaktadır. Birinci bölümde lojistik, dış kaynak kullanımı, hizmet kalitesi
kavramına ve uygulama aşamasına ikinci bölümde ise sonuç kısmına geçilmiştir.
Anket yöntemi kullanılmış ve veriler SPSS 20.00 paket programı yardımı ile
analiz edilmiş ve sonuçlar yorumlanmıştır.
II. Lojistik Kavramı
Askeri kökenli bir kelime olan lojistiği akademik anlamda literatüre
kazandıran kişi İsveçli Antonie-Henri Jomini’dir. Askeri İdari Bilimler adlı
çalışmasında, strateji, kara taktikleri ve lojistik kavramlarını bir arada
kullanmıştır (Keskin, 2011: 26).
“İngilizce literatürde Seven Rights olarak isimlendirilen Yedi Doğru,
lojistik tanımını; doğru ürünün, doğru yerde, doğru zamanda, doğru şartlarda,
doğru yolla, doğru fiyatlarla, doğru tüketiciye sağlanması olarak ifade eder.”
(Çapar, 2016: 6).
Tedarik Zinciri Yönetimi Konseyi’ne göre ise lojistik, müşteri ihtiyaçlarına
göre mal ve hizmetlerin taşıma, depolama ve ulaşımını içeren bir süreçtir.
Lojistiğin taşıma ve envanter kontrolü olmak üzere iki önemli fonksiyonu vardır.
Lojistik yönetiminin üyeleri, tedarikçiler, üreticiler, dağıtıcılar, toptancılar ve
perakendecilerden oluşmaktadır. Lojistik faaliyetlerde başarı, bu üyelerin
başarısına bağlıdır (Choi vd., 2016: 1).
Lojistik, tüketici talep ve ihtiyaçlarını göz önüne alarak, ürün, servis ve
bilgi akışını, hammadde aşamasından tüketim aşamasına kadar tedarik zinciri
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
465
sürecindeki seyrini aktif ve verimli bir şekilde gerçekleştiren, transfer, depolama,
dağıtım, stok yönetimi gibi dağıtım aşamalarında üründe katma değer oluşturan
birbiriyle bağlantılı fonksiyonları içermektedir (Acar ve Köseoğlu, 2014: 1).
Sipariş
Yönetimi
Üretim
Depolama
Nakliye
Gümrük
Depolama
Üretim
Malın akışı
Şekil 1. Lojistik Sistemde Akışlar (Acar ve Köseoğlu, 2014: 2)
Lojistik, önceden yalnızca nakliye ve depolama işlemleriyle sınırlıyken
günümüzde alanının genişlemesiyle birlikte çok daha fazla faaliyeti içine almıştır
(Peker, 2013: 12-13). Günümüzde lojistik faaliyetleri; talep tahmini, envanter
yönetimi, müşteri hizmetleri, sipariş işleme, depolama, elleçleme ve taşıma
olarak sıralanabilir (Çapar, 2016: 9).
Lojistikle ilgili temel kavramlara değinmek gerekirse, karşımıza en çok
çıkan kavramlar; tedarik zinciri yönetimi, üçüncü parti lojistik ve dördüncü parti
lojistiktir.
Tedarik zinciri yönetimi, ürün ve hizmetlerin elde edilmesi aşamasından
imalatına ve son müşteriye teslim edilmesine kadar olan basamaklardan oluşan
bir süreci ifade etmektedir (Çiçek ve Bay, 2007: 92).
466
Osman DEMİRDÖĞEN, Fatma Gül YAZICILAR, Selin AYKOL
Bir firmanın tedarik zinciri; lojistik faaliyetler, pazarlama ve satış gibi ana
faaliyet konularını izlemektedir. Bu faaliyetlerin bütün olarak hedefi nihai
müşteriler için değer oluşturmaktır (Güzel, 2011: 9).
Tedarik zinciri yönetiminin amaçları şu şekilde sıralanabilir (Özdemir,
2004: 89):
 Tüketici memnuniyetini artırmak,
 Çevrim süresini kısaltmak,
 Stok ve stok kapsamındaki maliyetleri düşürmek,
 Ürün kusurlarını en aza indirgemeye çalışmak,
 Faaliyet maliyetini düşürmek
Direkt dış kaynak kullanımı olarak da ifade edilebilen üçüncü parti lojistik
(3PL) ise, bir şirketin temel lojistik faaliyetlerinin tümünün ya da birkaçının o
konuda uzman bir başka şirket tarafından üstlenilmesidir (Genç, 2009: 191).
Üçüncü parti lojistik firmalarının çoğu yalnızca nakliye ve depolama
faaliyetlerine ağırlık verdiği için, müşterilerinin uzun vadeli ve kapsamlı
ihtiyaçlarına cevap vermede yetersiz kalmıştır (Çakırlar, 2009: 89). Tam da bu
noktadaki eksikliği karşılamak için, 1990’lardan sonra lojistik sektörde dördüncü
parti lojistik firmaları (4PL) ortaya çıkmıştır. 4PL firmaları, kısaca bilgi ve ürün
akışı konusunda uzmanlaşan ve danışmanlık hizmeti sunan firmalardır (Keskin,
2011: 72). Bir 4PL firması, 3PL hizmeti sunan firmaların mevcut imkanlarını,
iletişim teknolojisi tedariğini, müşterilerin gereksinimlerini ve yönetim
faaliyetlerinin bütünündeki diğer elemanları arasındaki uyumu sağlamaktadır
(Genç, 2009: 57).
Yani 3PL firmaları, tek tek lojistik faaliyetleri yürüterek müşterilerine
yararlı olurken, 4PL firmaları ise sürecin tamamına odaklanarak stratejik
konularda yararlı olma amacı taşımaktadırlar (Barlın, 2009: 68).
III. Dış kaynak Kullanımı Kavramı
İşletmelerin bünyelerinde mevcut olan öz yetenek ve görevlerine
yoğunlaşarak, kendisine rekabet üstünlüğü getirmeyen konularda başka bir
firmadan destek almalarına dış kaynak kullanımı denir (Çakırlar, 2009: 53).
Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanımı bir diğer adıyla üçüncü parti
lojistik (3PL), ulaşım, dağıtım, depolama, stok yönetimi ve sipariş izleme gibi
işlerin tamamını veya bir kısmını gerçekleştirmek için farklı bir firmadan
yararlanmadır. Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanımı, maliyetlerde azalma,
verimlilik, performansta artış ve rekabette üstünlük sağladığı için tercih edilen bir
yöntemdir (Wang vd., 2016: 2-3).
3PL firmaları, nakliye, depolama, dağıtım, sevkiyat, finansal, bilgi ve
internet vs. gibi konularda hizmet sunmaktadır (Genç, 2009: 192). Günümüzde
lojistik dış kaynak kullanımı, birbiriyle bağlantılı lojistik faaliyetlerinin takibi,
denetimini de kapsayan orta ve uzun süreli programlama anlamına gelmektedir
(Yıldız ve Turan, 2015: 83).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
467
Firmalar, yeni pazarlarda deneyim, altyapı ve faaliyette bulunma
yöntemlerindeki yetersizliği, tam zamanında üretim taktiği üzerindeki tedarik
planlaması ve maliyetleri, talepteki sürekli değişimler nedeniyle dış kaynak
desteğine ihtiyaç duymaktadır. Firmalar, uzun vadeli yeteneklerini muhafaza
etmek ve ilerletmek amacıyla da dış kaynak hizmetini tercih etmektedir (Yıldız
vd., 2013: 133).
Dış kaynak kullanımı işletmelere birçok konuda fayda sağlamaktadır.
Bunlar: (Keskin, 2011: 69):








Piyasada rekabet üstünlüğü istikrarı
Teknolojideki ilerlemeler nedeniyle danışmanlık gereksinimi
Donanım, kuruluş maliyetlerine katlanmak zorunda olmamak
Enformasyon ve otomasyon ihtiyaçları
Piyasadaki belirsizlik, talep değişimi gibi durumlarda zarar
görmemek
Ölçek ekonomisi sayesinde birim maliyetleri düşürmek
Yasal veya daha başka durumlar nedeniyle oluşabilecek prestij
zararının önüne geçmek
Temel faaliyet konularının dışında kalan konularda idari
problemlerden kurtulmak
Dış kaynak kullanımı, sağladığı yararların yanı sıra bazı problemlere de
neden olabilir (Çabuk vd., 2010: 256):







3PL firmasının düzenlenen anlaşmaya göre sorumluluğunu
aksatması
Hizmet alan işletmeye ait özel ve gizli konularda bilgi ve teknoloji
sızdırılması
Uzun süre hizmet alınan 3PL firmasının üzerindeki hakimiyetin
yitirilebilmesi (fiyat üzerinde anlaşmazlık, pazarda tutunamama
riski vs.)
Hizmet alan işletmenin işgöreni tarafından yerine getirilen
görevlerin zamanla 3PL firmasından alınması nedeniyle mevcut
işgörenin işini kaybetme korkusu vs.
Dağıtım desteği alınan 3PL firmasıyla sorun yaşanması
durumunda firma değişikliğine gitmenin oluşturacağı maliyet
Müşteri ile direkt olarak bağlantının ortadan kaybolması
Lojistik sürecinin denetiminde eksiklik oluşması
Firmalar dış kaynak desteği aldıklarında maliyetlerini düşürmüş ve hizmet
kalitelerinde artış sağlamış olurlar. İyileşen ve git gide gelişen hizmet kalitesi
müşteri memnuniyeti ile sonuçlanır. Bu şekilde, firmalar faaliyet konularını
genişletme olanağı elde ederken lojistik nedeniyle doğabilecek kayıp ve müşteri
memnuniyetsizliği ihtimalinden de kurtulurlar (Yorulmaz ve Büyük, 2015: 318).
Osman DEMİRDÖĞEN, Fatma Gül YAZICILAR, Selin AYKOL
468
Lojistik sektöründe müşterilerin talepleri farklı olduğunda, 3PL firmaları
tek bir seçenek değil, hem etkili hem de verimli olan farklı seçeneklerde lojistik
hizmet sunarlar. Yani hizmetleri müşteriye göre uyarlamış olurlar. Aksine,
müşteriler lojistik hizmetlerde aynı kategori üzerinde ise ve bu aynı açıdan sürekli
olarak müşteri memnuniyeti gibi sonuç elde ediliyorsa ise 3PL firmaları
ekonomik ölçekte onlara üstünlük sağlayan aynı müşteri grubuna göre lojistik
hizmet oluşturmalı ve müşteri bakış açısı üzerinden lojistik hizmet kalitesini
oluşturan unsurların neler olduğunu bilmelidir (Aktaş vd., 2011: 834).
IV. Hizmet Kalitesi Kavramı
İçeriğinin çok geniş olması nedeniyle, hizmet kavramı hakkında genel
kabul görmüş bir tanım henüz bulunmamaktadır.
Grönroos’a göre hizmet, fiziksel bir varlığı bulunmayan, müşteri, hizmet
personeli, fiziksel kaynaklar ile sistemleri arasındaki etkileşim sırasında meydana
gelen ve müşteri problemlerine çözüm olarak sağlanan faaliyetler bütünüdür.
Kotler ve Armstrong ise hizmeti şu şekilde ifade etmişlerdir: “bir tarafın diğerine
sunduğu, temel olarak dokunulamayan ve herhangi bir şeyin sahipliği ile
sonuçlanmayan bir faaliyet ya da faydadır.” (Özgüven, 2008 :653).
Hizmet kalitesi ise, arz edilen hizmetin tüketici beklentilerini karşılama ve
tatmin düzeyinin ifadesidir (Can, 2016: 66). Müşteri hizmeti satın aldıktan sonra,
ihtiyacının karşılanma, memnun kalma veya kalite düzeyi müşterinin söz konusu
hizmeti yeniden aynı firmadan tercih edip etmemesinde belirleyici olacaktır.
Sunulan hizmet, firmanın sadık müşteri kitlesini genişletiyorsa ve bu hizmet
yeterliliğinin devamlılığı söz konusu ise firmanın başarılı olduğu ortadadır (Çiçek
ve Doğan, 2009: 203).
Hizmet kalitesinin değerlendirilmesinde en önemli pay, müşteri
beklentileridir. İşletmeler, hizmet kalitesini şu sorulara cevap arayarak
düzenlerler (Vatansever, 2005: 132):




Müşterinin hizmetten beklediği nedir? Beklentiler çeşitli midir?
Beklentiler ne şekilde dengede tutulabilir? Zamanla değişir mi?
Hizmet konuları ve müşterilere göre farklı olabilir mi?
Müşteri algısının yükseldiği hizmetlerde firmalar beklentileri nasıl
yönetebilir?
Müşterinin çok fazla beklentisi olması durumunda nasıl bir yol
izlenebilir?
Firmaların ağır rekabet ortamında varlıklarını koruyabilmesi, hammadde
ve ürünlerini hızlı ve etkin bir biçimde edinerek müşterilerine sunabilmesinde
lojistik hizmetleri ve lojistik hizmetinin kalitesi önemli olmaktadır (Öztuna,
2015: 575).
Hizmet kalitesini ölçmek için çeşitli ölçekler olmasına rağmen baskın
olarak kullanılan ölçek Servqual ölçeğidir (Saura vd., 2008: 496). Servqual
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
469
ölçeği; Parasuraman, Zeithaml ve Berry tarafından 1988’de geliştirilmiştir
(Sevim vd., 2008: 12). Bu ölçek, beklenen ve algılanan hizmet arasındaki farkı
belirleyerek, hizmet kalitesinin ölçümünü sağlamaktadır (Mohebifar vd., 2016:
233-234). Fiziksel durum, güvenilirlik, tepki, güven ve empati olmak üzere 5
boyutludur (Omar vd., 2016: 385).
V. Metodoloji ve Uygulama
A. Araştırmanın Amacı ve Kapsamı
Araştırmanın amacı, Erzurum Organize Sanayi Bölgesinde bulunan
KOBİ’lerin, lojistik faaliyetlerinde dış kaynak kullanımı için başvurdukları
işletmelerden, almış oldukları hizmet kalitesini ölçmektir. Araştırmanın
kapsamını, Erzurum Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren KOBİ’ler
oluşturmaktadır.
B. Araştırmanın Yöntem ve Hipotezleri
Araştırmada anket yöntemi kullanılmıştır. Bu doğrultuda Erzurum Sanayi ve
Ticaret Odası (ETSO) ’ndan alınan veriler ışığında, tesadüfi örneklem yöntemi
yardımı ile lojistik faaliyeti gerçekleştiren 120 imalat işletmesi araştırmanın ana
kütlesini oluşturmuştur.
Anket formu oluşturulurken, literatür taraması yapılarak, beklenen ve
algılanan hizmet kalitesi boyutlarını ölçmeyi sağlayan, Parasuraman, Zeithaml ve
Berry (1985) tarafından geliştirilen SERVQUAL ölçeği kullanılmıştır. Bu
doğrultuda, anket formu oluşturulmuştur.
Anket formu, 2 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde demografik
özellikler, diğer bölümde ise 5’li Likert ölçeği kullanılarak, fiziksel boyut,
güvenilirlik, tepki, güvence ve empati kavramlarına dayanan 5 boyutlu 22 soru
bulunmaktadır. Ağustos 2016 tarihinde anket formları işletmelere uygulanmıştır.
120 işletme yöneticisinden, 91 işletme yöneticisi anket doldurmayı kabul etmiş,
29 işletme yöneticisi ise anket doldurmayı kabul etmemiştir. Anketler,
işletmelerin ilgili yöneticileri ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirilmiştir.
Araştırmanın amacı doğrultusunda belirlenen hipotezler şu şekildedir:
H1=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, fiziksel boyut
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında anlamlı
farklılık yoktur.
H2=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, güvenilirlik boyutu
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında anlamlı
farklılık yoktur.
H3=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, tepki boyutu
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında anlamlı
farklılık yoktur
470
Osman DEMİRDÖĞEN, Fatma Gül YAZICILAR, Selin AYKOL
H4=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, güvence boyutu
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında anlamlı
farklılık yoktur
H5=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, empati boyutu
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında anlamlı
farklılık yoktur.
C. Araştırmanın Modeli
Araştırma hipotezleri doğrultusunda oluşturulan araştırma modeli aşağıda
gösterilmiştir.
Beklenen Hizmet
Algılanan Hizmet
Kalitesi
Alınan Hizmet
Şekil 2. Araştırma Modeli
D. Araştırmanın Analiz ve Bulguları
Hipotezlerin test edilmesi amacıyla elde edilen veriler, SPSS 20.00 paket
programı yardımıyla gerekli analizlere tabi tutulmuş, yapılan frekans analizi
sonucunda işletmelerin demografik özellikleri Tablo 1’ de gösterilmiştir.
Tablo 1’de görüldüğü gibi, araştırmaya katılan 91 işletmenin frekans
dağılımları şu şekildedir. Araştırmaya katılıp, anket sorularını cevaplayan
katılımcıların % 46,2’ sini genel müdür yardımcıları oluşturmaktadır. Ankete
katılanların eğitim durumunu % 65,9’luk oranla lisans mezunları
oluşturmaktadır. Katılımcıların %90,1’ lik kısmını erkekler oluşturmakta olup,
%63,7’ lik oranla yaş aralığı 30-39 arasındadır. Faaliyet alanının %17,6’sını
mobilya sektörü oluşturmaktadır. Çalışan sayısı ise, %75,8’ lik oranla 50-249
arasındadır.
Ankete katılan işletmelerin %49,5’ lik kısmını 16-25 yıl faaliyet gösteren
işletmeler oluşturmaktadır. Katılımcıların şirket yapıları %68,1’lik oranla limited
şirkettir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
471
Tablo 1. Demografik Özellikler
Frekans
Yüzde%
Frekans
N=91
Yüzde%
N=91
İşletmedeki Pozisyon
Faaliyet Alanı
İşletme Sahibi
8
8,8
Gıda
8
8,8
Genel Müdür
14
15,4
İnşaat
9
9,9
Genel Müdür Yrd
42
46,2
Kimya
8
8,8
Bölüm Müdürü
22
24,2
Tekstil
11
12,1
Diğer
5
5,5
Metal
12
13,2
Eğitim Durumu
N=91
%
Mobilya
16
17,6
İlköğretim
-
-
Plastik
11
12,1
Lise
4
4,4
Matbaa-reklam
5
5,5
Ön Lisans
7
7,7
Diğer
11
12,1
Lisans
60
65,9
Çalışan Sayısı
N=91
%
Lisans Üstü
20
22
1-9
-
-
Cinsiyet
N=91
%
10-49
6
6,6
Bay
82
90,1
50-249
69
75,8
Bayan
9
9,9
250- +
16
17,6
Yaş
N=91
%
Faaliyet Süresi
N=91
%
20-29
6
6,6
1-5 yıl
6
6,6
30-39
58
63,7
6-15 yıl
31
34,4
40-49
26
28,6
16-25 yıl
45
49,5
50- +
1
1,1
25- + yıl
9
9,9
Hukuki Yapı
N=91
%
Adi Ortaklık
16
17,6
Kollektif Şirk.
8
8,8
Anonim Şirk.
5
5,5
Limited Şirk.
62
68,1
Osman DEMİRDÖĞEN, Fatma Gül YAZICILAR, Selin AYKOL
472
Araştırmada kullanılan hizmet kalitesi ölçeğinin boyutlarına yönelik
güvenilirlik analizi yapılmıştır ve sonuçlar Tablo 2’ de gösterilmiştir.
Tablo 2. Hizmet Kalitesi Boyutlarının Güvenilirlik Analizi
Boyutlar
Fiziksel Durum
Güvenilirlik
Tepki
Güvence
Empati
Hizmet Kalitesi
Beklenen
72,7
82,4
72,7
80,7
84,5
93,0
Algılanan
69,7
79,1
65,8
72,7
83,6
92,3
Tablo 2’ de görüldüğü gibi, araştırmada kullanılan ölçek boyutlarının
güvenilirlik analiz düzeyleri yüksek çıkmıştır. Lojistikte dış kaynak kullanan
işletmelerin hizmet kalitesi algılarına ilişkin Cronbach’s Alpha değeri 0,923;
beklentilerine ilişkin Cronbach’s Alpha değeri 0,930 olarak hesaplanmıştır.
Lojistikte dış kaynak kullanan işletmelerin almış oldukları hizmet kalitesini
belirlemek için, algıladıkları ve bekledikleri hizmet ifadelerinin ortalamaları
alınmış, algıları ve beklentileri arasındaki fark bulunmuştur. Sonuçlar Tablo 3’te
gösterilmiştir.
Tablo 3. Algı ve Beklenti Servqual Boyutları Farkları
Servqual
Değişkeni
D1
D2
D3
D4
D5
D6
D7
D8
D9
D10
D11
D12
D13
D14
D15
D16
D17
D18
D19
D20
D21
D22
Algıların
Ortalaması
Beklentilerin
Ortalaması
4,75
4,84
4,82
4,79
4,71
4,78
4,78
4,77
4,77
4,84
4,82
4,77
4,77
4,78
4,77
4,71
4,78
4,77
4,71
4,78
4,77
4,71
4,71
4,78
4,78
4,77
4,71
4,78
4,78
4,77
4,71
4,71
4,78
4,78
4,77
4,71
4,78
4,77
4,71
4,77
4,77
4,78
4,78
4,77
Servqual
Skoru
(A-B)
0,04
0,06
0,04
0,02
0
0
0
0
0,06
0,13
0,04
-0,01
0
0,06
-0,01
-0,06
0,07
0
-0,06
0
-0,01
-0,06
Servqual
Boyutu
Fiziksel
Durum
Servqual
Boyutunun
Skoru
0,04
Güvenilirlik
0,012
Tepki
0,04
Güvence
0,06
Empati
-0,026
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
473
Tablo 3’te görüldüğü gibi Servqual hizmet kalitesi boyut ölçüm sonuçları
sıfırdan farklıdır. Farkın sıfıra eşit olması, algılanan ve beklenen hizmet
kalitelerinin birbirine eşit olduğu anlamına gelmektedir. Beklenen hizmet
kalitesinin algılanan hizmet kalitesinden büyük olması, hizmet kalitesinin düşük
olduğu, tam tersi durumda ise hizmet kalitesinin yüksek olduğu sonucuna varılır.
Tablo 3’te hizmet kalitesinin empati boyutu hariç, diğer 4 boyut için yüksek
olduğu sonucuna varılır.
Bu sonuçlara bağlı olarak ortaya çıkan farklılığın anlamlı olup olmadığını
test etmek için, önce normallik testi ve normallik testine bağlı olarak Wilcoxon
testi yapılmıştır. Test sonuçlarına bağlı olarak hipotezlerin kabul durumu
belirlenmiştir. Sonuçlar Tablo 4’te gösterilmiştir.
Tablo 4. Araştırma Hipotezlerinin Sonuçları
Hipotezler
H1=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, fiziksel boyut
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında
anlamlı farklılık yoktur.
H2=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, güvenilirlik
boyutu açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi
arasında anlamlı farklılık yoktur.
H3=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, tepki boyutu
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında
anlamlı farklılık yoktur.
H4=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, güvence boyutu
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında
anlamlı farklılık yoktur.
H5=Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin, empati boyutu
açısından, beklenen hizmet kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında
anlamlı farklılık yoktur.
p
0,363
Sonuç
KABUL
0,336
KABUL
0,280
KABUL
0,221
KABUL
0,134
KABUL
Tablo 4’te görüldüğü gibi, lojistikte dış kaynak kullanan işletmelerin,
yararlandıkları firmaların hizmet kaliteleri ile ilgili ölçüm sonuçları, 0,05 önem
düzeyinde istatistiki açıdan değerlendirilmiştir ve p değerleri 0,005’ ten büyük
çıkmıştır. Buna bağlı olarak, araştırma modeli doğrultusunda kurulan
hipotezlerin hepsi kabul edilmiştir. Ulaşılan bu sonuç, hizmet kalitesinin bütün
boyutları için, algılanan ve beklenen hizmet kalitesi açısından anlamlı bir farklılık
olmadığı anlamına gelmektedir.
VI. Sonuç
Lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanan işletmelerin firmalardan aldıkları
hizmet kalitesini ölçmek amacıyla yapılan bu çalışmada, Erzurum Organize
Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren 91 imalat işletmesinden alınan veriler
474
Osman DEMİRDÖĞEN, Fatma Gül YAZICILAR, Selin AYKOL
kullanılmış ve SPSS 20.00 paket programı kullanılarak gerekli analizler
yapılmıştır.
Araştırmaya katılıp, anket sorularını cevaplayan katılımcıların %46,2’ sini
genel müdür yardımcıları oluşturmaktadır. Ankete katılanların eğitim durumunu
%65,9’ luk oranla lisans mezunları oluşturmaktadır. Katılımcıların %90,1’ lik
kısmını erkekler oluşturmakta olup, %63,7’ lik oranla yaş aralığı 30-39
arasındadır. Faaliyet alanının %17,6’ sını mobilya sektörü oluşturmaktadır.
Çalışan sayısı ise, %75,8’ lik oranla 50-249 arasındadır. Ankete katılan
işletmelerin %49,5’ lik kısmını 16-25 yıl faaliyet gösteren işletmeler
oluşturmaktadır. Katılımcıların şirket yapıları %68,1’ lik oranla limited şirkettir.
Araştırmada kullanılan ölçek boyutlarının, güvenilirlik analiz düzeyleri algılanan
hizmet kalitesine ilişkin 0,923 beklentilerine ilişkin 0,930 olarak yüksek
çıkmıştır.
Güvenilirlik analizinden sonra beklenen ve algılanan hizmetin boyutlarını
ölçmek için, işletmelerin algıladıkları ve bekledikleri hizmet ifadelerinin
ortalamaları alınmış, algıları ve beklentileri arasındaki fark bulunmuştur.
Bulunan fark, fiziksel durum, güvenilirlik, tepki ve güvence açısından pozitif
yönlüdür. Bu sonuç, bu boyutlar açısından işletmelerin dış kaynak firmasının
hizmet kalitesinden beklediği hizmeti bulduğu anlamına gelmektedir.
Empati açısından bu değerin negatif yönlü olduğu görülmektedir. Bu sonuç ise,
işletmenin beklentisinin algıladığı hizmetten yüksek olduğu anlamına
gelmektedir. Hizmet alınan firma empatiyi sağlarsa, daha kaliteli bir hizmet
vererek beklenen ve algılanan hizmet arasındaki farkı olumlu yönde değiştirmiş
olacaktır.
Bu sonuçlara bağlı olarak ortaya çıkan farklılığın anlamlı olup olmadığı test
edilmiştir. Test sonucu, bütün hipotezler kabul edilmiştir. Lojistik faaliyetlerde
dış kaynak kullanan işletmelerin, servqual boyutları açısından, beklenen hizmet
kalitesi ile algılanan hizmet kalitesi arasında anlamlı farklılık yoktur. Yani,
Erzurum OSB’ de yapılan bu araştırmada, lojistikte dış kaynak kullanan
işletmelerin beklentileri aldıkları hizmet ile örtüşmektedir.
Alınan hizmetten tekrar faydalanmak için, işletmelerin beklentilerinin
hizmet veren firmalar tarafından karşılanması gerekir. Bunu karşılamanın yolu 5
boyut açısından beklenen ve algılanan hizmet kalitesi arasındaki farkı
azaltmaktan geçmektedir. İşletmeler maliyetlerini azaltmak ve kalitelerini
artırmak için dış kaynak kullanılırlar. Eğer dış kaynak kullanımı kaliteyi
artırıyorsa tercih edilebilir bir yöntem olmaktadır. Verilen hizmet güvenilirliği
sağlıyorsa, fiziksel durum açısından uygunsa, tepki ve empatiyi sağlıyorsa,
hizmet kalitesini artıracaktır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
475
Kaynaklar
Acar, Z. Köseoğlu, M.(2014), Lojistik Yaklaşımıyla Tedarik Zinciri Yönetimi, Ankara,
Nobel Yayıncılık.
Aktaş, E. Ağaran, B. Ulengin, F. Onsel, Ş. (2011), “The Use of Outsourcing Logistics
Activities: The Case of Turkey” Transportation Research , 19, 833–852.
Barlın, A.(2009), Lojistikte Dış Kaynak Kullanımı ve Maliyetlerin Kontrolü, Marmara
Üniversitesi, SBE Doktora Tezi, İstanbul.
Can, P. (2016), “Hizmet Kalitesinin Servqual Ölçeği ile Ölçülmesi: Uşak Üniversitesi
Merkez Kütüphanesi Üzerine Bir Araştırma” Karabük Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6, (1).
Choi, T. Chiu, C. Chan, H.(2016), “Risk Management of Logistics Systems”
Transportation Research Part E, 90, 1-6.
Çabuk, S. Orel Demirci, F. Nakıboğlu, G. (2010), “İşletmelerin Lojistik Süreçlerinde Dış
Kaynak Kullanımları: ISO 500 İşletmelerinde Bir Araştırma” Fırat Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 20,(2), 253-268.
Çakırlar, H. (2009), İşletmelerin Lojistik Faaliyetlerinde Dış Kaynak Kullanımı: Trakya
Bölgesinde Faaliyet Gösteren İşletmeler Üzerinde Bir İnceleme, Trakya
Üniversitesi, SBE, Yüksek Lisans Tezi, Edirne.
Çapar, E.(2016), Lojistik İşletmelerinde Müşteri Memnuniyeti ve Ölçülmesinde Bir
Firma Örneği, Toros Üniversitesi, SBE, Yüksek Lisans Tezi, Mersin
Çiçek, E, Bay, M. (2007), “Stratejik Küresel Tedarik Zinciri Yönetimi ve Lojistik” Selçuk
Üniversitesi, İ.İ.B.F. Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 13, 91-117.
Çiçek, R. Doğan, İ. (2009), “Müşteri Memnuniyetinin Artırılmasında Hizmet Kalitesinin
Ölçülmesine Yönelik Bir Araştırma: Niğde İli Örneği” Afyon Kocatepe
Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi,11, (1).
Genç, R. (2009), Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetiminin Yöntem ve Kavramları, Ankara,
Detay Yayıncılık.
Güzel, D. (2011), Tedarik Zinciri Bütünleşmesi, Yeşil Tedarik Zinciri Uygulamaları ve
İşletme Performansı Arasındaki İlişki Üzerine Bir Araştırma,
Atatürk
Üniversitesi, SBE, Doktora Tezi, Erzurum.
Keskin, M.H. (2011), Lojistik/Tedarik Zinciri Yönetimi (Geçmişi, Değişimi, Bugünü,
Geleceği), Ankara, Nobel Yayıncılık.
Mohebifar, R, Hasani, H. Barikani, A, Rafiei, S. (2016), Evaluating Service Quality from
Patients’ Perceptions: Application of Importance –Performance Analysis Method,
Osong Public Health Res Perspect 7 (4) 233-238.
Omar, M. S. Ariffin, H.F. Ahmad, R. (2015), “Service Quality, Customers Saticfaction
and Moderating Effects of Gender: A Study of Arabic Restaurants” 6th
International Research Symposium in Service Management, UiTM Sarawak,
Kuching, Malaysia
476
Osman DEMİRDÖĞEN, Fatma Gül YAZICILAR, Selin AYKOL
Özdemir, A.İ. (2004), “Tedarik Zinciri Yönetiminin Gelişimi, Süreçleri ve Yararları”
Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 23, 87-96.
Özgüven, N.(2008), “Hizmet Pazarlamasında Müşteri Memnuniyeti ve Ulaştırma
Sektörü Üzerinde Bir Uygulama” Ege Akademik Bakış, 8 (2), 651-682.
Öztuna, B. (2015), “Lojistik Sektöründe Hizmet Kalitesi Modelim Olan Servqual
Yöntemiyle İlgili Literatür Araştırması” I. Uluslararası Kafkasya-Orta Asya Dış
Ticaret ve Lojistik Kongresi Bildiriler Kitabı, 571-578.
Peker, A. (2013), İşletmelerin Lojistik Faaliyetlerinde Dış Kaynak Kullanımı: ve Bir
Uygulama, Aksaray Üniversitesi, SBE, Yüksek Lisans Tezi, Aksaray.
Saura, I.G. Molina, M.E. Francés, D.S. (2008). “Logistic Service Quality and
Technology: a Comparison Between Supplier–Retailer and Retailer–Consumer
Relationships” The International Review of Retail, Distribution and Consumer
Research, 18, (5), 495–510.
Sevim, Ş. Akdemir, A, Vatansever, K.(2008), “Lojistik Faaliyetlerinde Dış Kaynak
Kullanan İşletmelerin Aldıkları Hizmetlerin Kalitesinin Değerlendirilmesine
Yönelik Bir İnceleme” Süleyman Demirel Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, 13, (1),
1-27.
Vatansever, K.(2005), Üçüncü Parti Lojistik İşletmelerinin Hizmet Kalitesinin Ölçümü
Üzerine Bir Araştırma, Dumlupınar Üniversitesi, SBE, Yüksek Lisans Tezi,
Kütahya.
Yıldız, M.S. Bilgin Y. Yazgan H. İ. (2013), “ İşletmeleri Lojistik Faaliyetlerde Yatırıma
Yönelten Faktörlerin İncelenmesi: Çınar Boru Profil Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Örneği”, Business and Economics Research Journal, 4(4), 131-145.
Yıldız, M.S. Turan, İ. (2015), “Lojistik Dış Kaynak Kullanımı ve Lojistik Hizmet
Sağlayıcılarının Rolü: Türkiye Çelik Boru Üretim İşletmelerinde Bir Araştırma”
Business and Economics Research Journal, 2015, 6, (1),79-105.
Yorulmaz, M. Büyük, N. (2015), “Üretim İşletmelerinin Lojistik Faaliyetlerinde Dış
Kaynak Kullanma Düzeyi” I. Uluslararası Kafkasya-Orta Asya Dış Ticaret ve
Lojistik Kongresi Bildiriler Kitabı, 315-327.
Wang, J. Wang, J. G. Zhang, H. (2016) “A Likelihood-Based TODIM Approach Based
on Multi-Hesitant Fuzzy Linguistic Information for Evaluation in Logistic
Outsourcing” Computer and Industrial Engineering, 99, 287-299.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
477
DÖVİZ KURUNUN DIŞ TİCARET DENGESİ ÜZERİNDEKİ
ASİMETRİK ETKİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Yrd. Doç. Dr. Hayati AKSU*
Prof. Dr. Selim BAŞAR**
Arş. Gör. Murat EREN***
Arş. Gör. Gürkan BOZMA****
Özet: Döviz kurları ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişki,
literatürde çokça tartışılan bir konudur. Döviz kurlarının dış ticaret
dengesi üzerindeki etkisi konusunda yapılan çalışmalar, döviz kurundaki
yükselmenin dış ticaret dengesi üzerinde olumlu etki gösterdiği kadar
olumsuz etkide de bulunabileceği yönünde çeşitlilik göstermektedir. Bu
çalışmada, Türkiye için döviz kurunun dış ticaret dengesi üzerindeki
asimetrik etkisi NARDL (Nonlinear Autoregressive Distributed Lag)
modeli ve ARDL (Autoregressive Distributed Lag) modeli ile
incelenmiştir. Gerçekleştirilen bu çalışma ile döviz kurlarındaki pozitif
ve negatif değişimin dış ticaret dengesi üzerinde ne yönde etki ettiği tespit
edilmiş, elde edilen bulgular ışığında politika önerilerinde
bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Dış Ticaret, Döviz Kuru, Asimetrik İlişki,
NARDL.
ASYMMETRIC IMPACT OF EXCHANGE RATE ON
FOREING TRADE EQUILIBRIUM: A CASE OF TURKEY
Abstract: The relationships between exchange rate and foreign
trade equilibrium are much-debated on literature. The researches impact
of exchange rate on foreign trade equilibrium indicated that increasing
exchange rate has both positive and negative effect on foreign trade
equilibrium. In this research, asymmetric impact of exchange rate on
foreign trade equilibrium for Turkey is examined with employing
NARDL model. With this research, impact of positive and negative
changes at exchange rate on trade balance is determined. According to
the obtained results, we suggested a set of policy proposal.
Key Words: Foreign Trade, Exchange Rate, Asymmetric
Relationship, NARDL.
I. Giriş
Döviz kurlarının dış ticaret dengesi üzerindeki etkisi ve dış dengesizlikleri
giderme fonksiyonu iktisadın önemli tartışma konularından birisidir. Temel
Yrd. Doç. Dr. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
Prof. Dr. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
*** Araştırma Görevlisi Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
**** Araştırma Görevlisi Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
*
**
478
Hayati AKSU, Selim BAŞAR, Murat EREN, Gürkan BOZMA
olarak ihracat ile ithalat arasındaki fark olarak ifade edilen dış ticaret dengesi,
ülkenin gelişmişlik düzeyine göre farklı sonuçlar doğurmakla birlikte, dış ticaret
dengesizlikleri ekonomik sürdürülebilirliğin karşısındaki sorunlardan birisi
olarak görülmektedir.
Dış ticaret dengesine yönelik geliştirilen teoriler Merkantilist döneme
kadar uzanmaktadır. Temel politikanın, dış ticaret fazlası vermek ve değerli
maden rezervlerini arttırmak olarak şekillendiği bu dönem, mevcut politika ile
çıkmaza uğramış ve yeni teorilerin gelişmesine zemin hazırlamıştır. Dış ticarette
serbestleşmenin ve koruyucu tedbirlerin kaldırılmasının ülkelerin refahını
artıracağı yönündeki görüşü savunan Klasik ekolün önermeleri ise uluslararası
ticaretin gelişmesini sağlamış, küresel ekonomi hızlı bir şekilde gelişim
sergilemiştir. Küresel ticarette meydana gelen serbestleşme, çeşitli olağanüstü
dönemlerde kesintiye uğrasa da, ülkeler arası ticareti serbestleştirme çabaları
günümüzde de devam etmektedir.
Dış ticaretteki serbestleşme ve küresel ekonomideki gelişim, bazı sonuçları
da beraberinde getirmiştir. Özellikle sermaye akımlarının serbestleşmesiyle sabit
döviz kuru rejimi sürdürülemez hale gelmiştir. 1971 yılında Bretton Woods
sisteminin çökmesi, döviz kuru rejimine yönelik gerçekleştirilen çalışmaların
artmasına neden olmuş ve genel kanının, esnek döviz kuru rejiminin küresel
ekonomi için daha uygun olduğu yönünde gelişmesini sağlamıştır (Yapraklı,
2010)
Dış ticaretteki artış ve hızlanan küreselleşmenin şekillendirdiği yeni
ekonomik yapı, ülkelerin karşılıklı bağımlılığını artırmış ve özellikle gelişmekte
olan ülkelerin, dış gelişmelere karşı kırılganlıklarının artmasına yol açmıştır.
Ülkelerin karşılaştıkları bu sorun, esnek döviz kuru rejimi altında, döviz
kurundaki değişimin dış ticaret üzerindeki etkilerinin ampirik ve teorik olarak
incelenmesine neden olmuştur (Gül ve Ekinci, 2015).
Döviz kurundaki değişimin, dış ticaret dengesi üzerindeki etkisini
açıklamaya yönelik temel yaklaşımlardan birisi olan esneklikler yaklaşımına
göre, döviz kurunda meydana gelen değişim, ithal malların fiyatı kanalıyla yurtiçi
talepte; ihraç malların fiyatı kanalıyla ise yurtdışı talepte değişmeye neden
olacaktır. Bu bağlamda, ulusal paranın değerindeki değişimin dış ticaret dengesi
üzerindeki etkisi, Marshall – Lerner koşuluna bağlıdır. Marshall – Lerner
koşuluna göre, arz esnekliklerinin sonsuz olduğu varsayımı altında, döviz
kurunda meydana gelen artışın ithal malların fiyatını artırarak, ihraç mallarının
fiyatını ise azaltarak dış ticaret dengesini olumlu yönde etkilemesi için ithal
malların yurtiçi talep esnekliği ile ihraç mallarının yurtdışı talep esnekliğinin
mutlak değer toplamının 1 veya 1’den büyük olması gerekmektedir. Ancak söz
konusu etkinin görülmesi kısa dönemde her zaman mümkün olmayabilir. Döviz
kurunda yükselme meydana geldiğinde, gerek beklentilerden gerekse de geçmişte
yapılan anlaşmalardan kaynaklanmak üzere dış ticarette azalma meydana
gelebilir. Magee (1973) tarafından J Eğrisi Hipotezi olarak adlandırılan bu
yaklaşıma göre, reel döviz kurunda meydana gelen değişimler ile dış ticaret
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
479
dengesi arasında kısa dönemde negatif ilişki söz konusu iken uzun dönemde
pozitif ilişki söz konusudur.
Dış ticaret haddi ile dış ticaret dengesine yönelik geliştirilen bir başka
yaklaşım da Backus, Kehoe, Kydland (1992) tarafından ileri sürülmüştür. Bu
yaklaşıma göre, dış ticaret dengesi, dış ticaret haddindeki cari ve gelecek
değişimlerle negatif ilişkili iken; geçmiş değişimlerle pozitif ilişkilidir. Bu
ilişkinin grafiksel ifadesinde değişkenler arasındaki çapraz korelasyonu gösteren
fonksiyonun yatay S harfine benzeyen asimetrik şekli ise S Eğrisi olarak
adlandırılmaktadır (Akkay, 2012).
Döviz kurunda meydana gelen değişimin dış ticaret dengesi üzerindeki
etkisine yönelik yapılan ampirik uygulamaların büyük çoğunluğu ilişkinin
simetrik olduğu varsayımına dayanmaktadır. Simetrik ilişkide, döviz kurunda
meydana gelen değişimin dış ticaret dengesi üzerindeki mutlak etkisinin aynı
olduğu kabul edilmektedir. Oysa son dönem çalışmalarda, döviz kurunda
meydana gelen düşüşün dış ticaret dengesi üzerindeki etkisi ile döviz kurunda
meydana gelen yükselişin dış ticaret dengesi üzerindeki etkisinin aynı
olmayabileceği bulgusu elde edilmiştir. Reel döviz kuru asimetrisi olarak ifade
edilen bu bulgu, ekonomi politikası açısından farklı politikaların uygulanmasına
neden olabilecektir.
Bu çalışmada, Türkiye için 2003:1 - 2015:12 döneminde aylık veri seti
kullanılarak reel döviz kurunun dış ticaret dengesi üzerindeki asimetrik etkisi
NARDL yöntemi kullanılarak ölçülmeye çalışılmıştır. Çalışmanın devamında
kullanılan değişkenler arasındaki ilişkiyi konu alan çalışmalara kısaca değinilen
literatür taraması kısmına, 3. ve 4. bölümde değişkenler arasındaki ilişkinin tespit
edilmesinde kullanılan ekonometrik yönteme ve veri setine yer verilmiştir. 5.
bölümde uygulanan ekonometrik model sonucu elde edilen ampirik bulgular
kısmına, 6. bölümde ise sonuç ve öneriler bölümüne yer verilmiştir.
II. Literatür Taraması
Reel döviz kurları ile dış ticaret dengesi arasındaki ilişkiyi inceleyen çok
sayıda ampirik araştırma olmasına karşın değişkenler arasındaki ilişki hususunda
genel bir görüş birliği bulunmamaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, dış
ticaret dengesinde meydana gelen dalgalanmaların ekonomik istikrar üzerinde
meydana getirdiği tehditler, döviz kurları ile dış ticaret dengesi arasındaki
ilişkinin güncelliğini korumasına neden olmaktadır.
Spitäller (1980),1973:01 – 1978:04 dönemi aylık verileri ile on gelişmiş
ülke üzerine gerçekleştirdiği çalışmasında, döviz kurundaki değişimin dış ticaret
dengesi üzerinde etkide bulunduğunu tespit etmiştir. Arize (1994), 1973 – 1991
dönemi için dokuz Asya ülkesi üzerine gerçekleştirdiği çalışmasında, modele
dahil edilen yedi ülkede devalüasyonun uzun dönemde dış ticaret dengesini
olumlu yönde etkilediği sonucuna ulaşmıştır. Lin (1997), 1973 – 1994 dönemi
480
Hayati AKSU, Selim BAŞAR, Murat EREN, Gürkan BOZMA
için ABD üzerine gerçekleştirdiği çalışmasında, reel döviz kuru ile ticaret dengesi
arasında iki yönlü ilişki olduğunu tespit etmiştir.
Terzi ve Zengin (1999), 1989 – 1996 dönemi aylık verileri ile Türkiye
üzerine gerçekleştirdikleri çalışmalarında döviz kuru, toplam ve sektörel dış
ticaret değişkenleri arasındaki dinamik ilişkileri ve kur politikasının ticaret
dengesinin sağlanmasındaki rolünü incelemişlerdir. Elde edilen bulgulara göre
döviz kuru ile dış ticaret dengesi arasında anlamlı ilişkiler tespit edilememiştir.
Akbostanci (2004), Türkiye için J eğrisinin geçerliliğini incelediği çalışmasında,
döviz kurundaki artışın uzun dönemde ticaret dengesi üzerinde olumlu etkide
bulunduğu sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca yazar, Türkiye için J eğrisi hipotezinin
geçerli olmadığını tespit etmiştir. Yamak ve Korkmaz (2005), 1995 – 2004
dönemi verileri ile Türkiye üzerine gerçekleştirdikleri çalışmalarından elde
ettikleri bulgulara göre, uzun dönemde reel döviz kurunun dış ticaret dengesini
etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
Holmes ve Panagiotidis (2009), 1960 – 2007 dönemi için ABD üzerine
gerçekleştirdikleri çalışmalarında, ihracat, ithalat ve cari açık arasındaki
asimetrik ilişkileri incelemişlerdir. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre, ele
alınan dönem cari açığın ihracatı etkilediği tespit edilmiştir. Yapraklı (2010),
Türkiye’nin dış ticaret açıklarını etkileyen faktörleri 2001:03 – 2009:06 dönemi
aylık verileri ile incelediği çalışmasında, sınır testi yaklaşımını kullanmıştır. Elde
edilen bulgulara göre, kısa ve uzun dönemde reel efektif kur endeksinin dış ticaret
açığını pozitif yönde etkilediği görülmüştür. Ancak elde edilen bulgunun
anlamsız olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Gervais, Schembri, Suchanek (2016),
gelişmekte olan ekonomiler üzerine gerçekleştirdikleri çalışmalarında, 1975 –
2008 dönemi verilerini kullanmışlardır. Döviz kuru ayarlamalarının cari açık
üzerindeki etkisinin incelendiği çalışmada, ayarlamanın gerçekleştiği durumlarda
cari açıkta olumlu gelişmeler meydana geldiği belirtilmiştir. Çalışmanın
devamında, araştırma için kullanılan veriler ve ekonometrik yönteme ilişkin
kısaca bilgi verilecektir.
III. Ekonometrik Yöntem
Bu çalışmada reel döviz kurunun dış ticaret dengesi üzerindeki asimetrik
etkisi Shin, Yu ve Greenwood-Nımmo (2011) tarafından önerilen NARDL** (
Doğrusal Olmayan Gecikmesi Dağıtılmış Otoregresif Model) yöntemi
kullanılarak incelenmiştir. Shin ve diğerleri (2011) tarafından geliştirilen bu
yöntem Pesaran ve diğerleri (2001) tarafından geliştirilen ARDL sınır testine
dayanmaktadır. ARDL testinden farklı olarak bağımsız değişkenin pozitif ve
negatif şoklarının kümülatif toplamları kullanılmakta ve uzun dönemli asimetrik
ilişki aşağıdaki eşitlik (1)’deki gibi gösterilmektedir.
NARDL modelinin teorik kısmının yazımında Shin, Yu ve Greenwood-Nımmo (2011) takip
edilmiştir.
**
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
481
𝑦𝑡 = 𝛽 + 𝑥𝑡+ + 𝛽 − 𝑥𝑡− + 𝑢𝑡
(1)
ve
𝑥𝑡 = 𝑥0 + 𝑥𝑡+ + 𝑥𝑡−
Eşitlik (1)’de y ve x I(1) seviyesinde durağan değişkenleri göstermek üzere
𝑥𝑡+ + 𝑥𝑡− sırasıyla pozitif ve negatif şokları göstermekte ve aşağıdaki eşitlik
(2)’deki gibi elde edilmektedir.
𝑥𝑡+ = ∑𝑡𝑗=1 ∆𝑥𝑡+ = ∑𝑡𝑗=1 max⁡(∆𝑥𝑗 , 0) , 𝑥𝑡− = ∑𝑡𝑗=1 ∆𝑥𝑡− = ∑𝑡𝑗=1 min⁡(∆𝑥𝑗 , 0) (2)
Reel döviz kurunun dış ticaret dengesi üzerindeki simetrik ve asimetrik
etkiler aşağıdaki eşitlik (3), (4), (5) ve (6) ile gösterilen NARDL ve ARDL
modelleri ile tahmin edilmiştir:
𝑝−1
+
−
∆𝑐𝑑𝑡 = 𝛼0 + 𝑢𝑐𝑑𝑡−1 + 𝜃 + 𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
+ 𝜃 − 𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
+ ∑𝑖=1 𝜑𝑖 ∆𝑐𝑑𝑡−𝑖 +
𝑞−1 −
𝑞−1
−
+
+
††
∑𝑖=0 𝜋𝑖 ∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−𝑖 + ∑𝑖=0 𝜋𝑖 ∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−𝑖 +𝜀𝑡
(3)
𝑝−1
+
−
∆𝑐𝑑𝑡 = 𝛼0 + 𝑢𝑐𝑑𝑡−1 + 𝜃 + 𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
+ 𝜃 − 𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
+ ∑𝑖=1 𝜑𝑖 ∆𝑐𝑑𝑡−𝑖 +
𝑞−1
∑𝑖=0 𝜋𝑖 ∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−𝑖 + 𝜀𝑡
𝑝−1
∆𝑐𝑑𝑡 = 𝛼0 + 𝑢𝑐𝑑𝑡−1 + 𝜃 𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1 + ∑𝑖=1 𝜑𝑖 ∆𝑐𝑑𝑡−𝑖 +
𝑞−1 +
−
−
+
∑𝑞−1
𝑖=0 𝜋𝑖 ∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−𝑖 + ∑𝑖=0 𝜋𝑖 ∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−𝑖 +𝜀𝑡
𝑝−1
(4)
(5)
𝑞−1
∆𝑐𝑑𝑡 = 𝛼0 + 𝑢𝑐𝑑𝑡−1 + 𝜃 𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1 + ∑𝑖=1 𝜑𝑖 ∆𝑐𝑑𝑡−𝑖 + ∑𝑖=0 𝜋𝑖 ∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−𝑖 + 𝜀𝑡
(6)
Eşitlik (3), (4), (5) ve (6)’da cd cari dengeyi (ithalat/ihracat) rkur yurt içi
alıcı fiyatlarıyla reel döviz kurunu ε otokorelasyonsuz hata terimlerini
göstermektedir. ARDL modelinde olduğu gibi NARDL modelinde uygun
modelinde bulunmasında bilgi kriterleri (Akaike, Schwarz, Hannan-Quinn, FPE)
takip gibi genelden özele yaklaşımı da kullanılmaktadır. Genelde özele
yaklaşımında maksimum gecikme uzunluğundan başlayarak istatistiki olarak
anlamsız değişkenler modelden atılarak yeni tahmin edilir ve böylece optimal
model elde edilmeye çalışılır. Bu çalışmada optimal modelin belirlenmesinde
genelden özele yaklaşımı kullanılmıştır. Genelden özele yaklaşımı sonucunda
belirlenen modelde serilerin eşbütünleşik olup olmadığı dair 𝑡𝐵𝑀𝐷⁡ : 𝑢 = 0 ve
𝐹𝑃𝑆𝑆 :⁡µ = ⁡ 𝜃 + = 𝜃 − = 0⁡sıfır hipotezleri test edilmektedir. Testler sonucunda
elde edilen test istatistikleri Pesaran vd. (2001)’den alınan tablo değerleriyle
††
Eşitlik (3) uzun ve kısa dönem asitmetik modeli; eşitlik (4) uzun dönem asimetrik-kısa dönem
simetrik modeli; eşitlik (5) uzun dönem simetrik-kısa dönem asimetrik modeli; eşitlik (6) uzun ve
kısa dönem simetrik modeli göstermektedir.
Hayati AKSU, Selim BAŞAR, Murat EREN, Gürkan BOZMA
482
karşılaştırılarak serilerin eşbütünleşik olup olmadığına karar verilir. Fakat
NARDL modelinde regresör sayısı belirsizdir. Bundan dolayı Shin vd. (2011)’de
ifade edilen ihtiyatlı yaklaşım takip edilmiş ve k=1’ e göre kritik değerler
kullanılmıştır. Diğer taraftan, uzun dönemli simetrik ilişkinin varlığının tespiti
için 𝑊𝐿𝑅 : 𝐿+𝑦 = ⁡ 𝐿−𝑦 ‡‡hipotezi; kısa dönemli simetrik ilişkinin tespiti için ise
𝑞
𝑞
𝑊𝑆𝑅 : ∑𝑖=0 𝜋𝑖− = ∑𝑖=0 𝜋𝑖+ hipotezi test edilmektedir.
IV. Veri Seti
Bu çalışmada 2003:1-2015:12 döneminde Türkiye için reel döviz kurunun
dış ticaret dengesi üzerindeki asimetrik etkisi ölçülmeye çalışılmıştır. Bu
doğrultuda TCMB veri dağıtım sisteminden yurt içi üretici fiyatlarına göre reel
döviz kuru, ithalat ve ihracat rakamları aylık olarak çekilmiştir. Cari dengenin
ölçülmesi için ithalat/ihracat oranı kullanılmıştır. Daha sonra serilerin doğal
logaritması alınarak tahminler yapılmıştır. ARDL modelinde olduğu gibi
NARDL modelinde de seriler arasındaki eşbütünleşme ilişkisinin tespit
edebilmek için serilerin I(0) ve I(1) seviyesinde durağan olması gerekmektedir.
Serilerin durağanlık analizleri Dickey ve Fuller (1981) tarafından önerilen
Genişletilmiş Dickey-Fuller birim kök testi ve yapısal kırılmalı dikkate alan
Lumsdaine-Papell (1997) birim kök testi kullanılmıştır. Aşağıdaki tablo 1’de
verilere ait tanımlayıcı istatistikler sunulmuştur.
Tablo 1: Tanımlayıcı İstatistikler
RKUR
CD
Ortalama
4.640
1.426
Maksimum
4.771
1.784
Minimum
4.528
1.120
Standart Sapma
0.056
0.144
Jarque-Bera
2.107 (0.34)
1.031 (0.59)
Not: Parantez içindekiler olasılık değerini göstermektedir.
Tablo 1’de doğal logaritması alınmış serilerin tanımlayıcı istatistikleri
görülmektedir. Buna göre reel kur serisinin ortalaması 4.60 ve standart sapması
0.056 olarak tespit edilirken, cari denge için bu değerler sırasıyla 1.42 ve 0.14
olarak tespit edilmiştir. Serilerin normal dağılıp dağılmadığı gösteren JarqueBera istatistiği reel kur için 2.107 ve cari denge için 1.031’dir. Bu seriler JarqueBera istatistiğinin olasılık değeri %1, %5 ve %10 büyük olduğu için boş hipotez
reddedilememiştir. Buna göre seriler normal dağılmaktadır.
‡‡
𝐿+𝑦 = −
𝜃+
𝑢
⁡, 𝐿−𝑦 = −
𝜃−
𝑢
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
483
V. Ampirik Bulgular
Ekonometrik yazında seriler arasındaki eşbütünleşik ilişkinin
belirlenmesinden önce serilerin durağanlık analizlerinin yapılması
gerekmektedir. Çünkü serilerin durağanlık dereceleri uygulanacak eşbütünleşme
testine göre değişmektedir. Bu çalışmada serilerin durağanlık analizleri
Genişletilmiş Dickey-Fuller ve Lumsdaine-Papell testleriyle incelenmiştir. Birim
kök testi sonuçları tablo 2’de sunulmuştur.
Tablo 2: Birim Kök Testleri Sonuçları
ADF
rkurt
𝑐𝑑𝑡
∆𝑟𝑘𝑢𝑟t
∆𝑐𝑑⁡𝑡
Lumsdaine-Papell
Kırılma
Tarihleri
2008:9-2010:11
2008:8-2011:9
2009:03-2011:08
-4.070*
-6.152
-4.128*
-7.395*
-10.932*
%1
-4.07
-7.190
Kritik
%5
-3.46
-6.750
Değerler
%10
-3.15
-6.480
Not: *,** boş hipotezin sırasıyla %1 ve %5 anlamlılık düzeyinde reddedildiğini
göstermektedir. ∆ simgesi birinci farkı ifade etmektedir. Serilerdeki birim kökün belirlenmesinde
sabitli-trendli model kullanılmıştır.
Tablo 2’de görüleceği üzere, ADF birim kök testi sonucunda rkur (reel kur)
ve cd (cari denge) serileri seviye değerinde %1, durağandır. Diğer taraftan,
Lumsdaine-Papell birim kök testi sonucunda rkur serisi seviye değerinde durağan
değilken, birinci fark değerinde %1 anlamlılık seviyesinde durağandır. Rkur
serisi için seviye ve birinci fark değerinde sırasıyla 2008:9-2010:11 ve 2009:032011:08 aylarında yapısal kırılma tespit edilmiştir. Cari denge için LumsdainePapel birim kök testleri sonucunda seviye değerinde %1 anlamlılık düzeyinde
durağandır. Cari denge için Lumsdaine-Papell birim kök testi sonucunda seviye
değeri için 2008:8-2011:9 aylarında yapısal kırılma tespit edilmiştir. Birim kök
testleri sonucunda rkur serisinin I(1), cd serisinin ise I(0) düzeyinde durağan
olduğu ortaya koyulmuştur. Bu sonuçlara göre NARDL modeli
uygulanabilmektedir. Aşağıdaki tablo 3’te NARDL ( sabitli dinamik asimetrik)
ve ARDL modelleri sonuçları sunulmuştur.
Tablo 3’te eşitlik (3), (4), (5) ve (6) için çözülen modelin sonuçlarından
görüleceği üzere, FPSS testi sonucunda boş hipotez ( Eşbütünleşme yoktur.) %1§§,
%5 ve %10 anlamlılık seviyelerinde reddedilmektedir. Eşitlik (3) için uzun
dönemde simetrik ilişki olduğunu gösteren boş hipotez (𝑊𝐿𝑅 =⁡0.06[0.80])) %1,
%5 ve %10 anlamlılık seviyelerinde reddedilememiştir.
§§
Kritik değerler ile karşılaştırmalar yapılırken Shin vd. (2011) takip edilerek k=1
(ihtiyatlı yaklaşım) alınmıştır.
484
Hayati AKSU, Selim BAŞAR, Murat EREN, Gürkan BOZMA
Tablo 3: ARDL ve NARDL Modeli Sonuçları
NARDL (Uzun ve Kısa
NARDL (Uzun
NARDL (Uzun Simetrik- ARDL (Uzun ve Kısa
Dönem Asimetrik)
Asimetrik-Kısa Dönem Kısa Dönem Asimetrik)
Dönem Simetrik)
Simetrik)
Sabit
0.413*
Sabit
0.283*
Sabit
-0.832
Sabit
-0.752
(0.094)
(0.093)
(0.620)
(0.624)
cdt-1
-0.280*
cdt-1
-0.251*
cdt-1
-0.281*
cdt-1
-0.241*
(0.062)
(0.065)
(0.061)
(0.064)
+
0.253
0.321**
0.275**
0.234***
𝒓𝒌𝒖𝒓+𝒕−𝟏
𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
(0.160)
(0.161)
(0.133)
(0.134)
−
0.260*** 𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−1
0.297**
∆cdt-1
-0.299*
∆cdt-1
-0.281*
𝒓𝒌𝒖𝒓−𝒕−𝟏
(0.147)
(0.149)
(0.071)
(0.074)
∆cdt-1
-0.300*
∆cdt-1
-0.278*
∆cdt-3
-0.108***
∆cdt-10
-0.164*
(0.071)
(0.074)
(0.063)
(0.066)
∆cdt-3
-0.109***
∆cdt-10
-0.162*
∆cdt-10
-0.210*
∆cdt-12
0.273*
(0.064)
(0.066)
(0.065)
(0.066)
∆cdt-10
-0.211*
∆cdt-12
0.275*
∆cdt-12
0.269*
(0.065)
(0.066)
(0.063)
+
∆cdt-12
0.268*
-1.066***
∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−3
(0.064)
(0.575)
+
-1.186**
∆𝒓𝒌𝒖𝒓+𝒕−𝟑 -1.076***
∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−6
(0.579)
(0.603)
+
-1.553*
∆𝒓𝒌𝒖𝒓+𝒕−𝟔 -1.211**
∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−9
(0.613)
(0.600)
−
-1.578*
1.408*
∆𝒓𝒌𝒖𝒓+𝒕−𝟗
∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−6
(0.611)
(0.456)
−
1.429*
1.115*
∆𝒓𝒌𝒖𝒓−𝒕−𝟔
∆𝑟𝑘𝑢𝑟𝑡−9
(0.465)
(0.458)
∆𝒓𝒌𝒖𝒓−𝒕−𝟗 1.134***
(0.466)
0.906
1.277**
0.978**
0.970***
𝑳+𝒓𝒌𝒖𝒓
𝐿+𝑟𝑘𝑢𝑟
𝐿𝑟𝑘𝑢𝑟
𝐿𝑟𝑘𝑢𝑟
(0.578)
(0.670)
(0.501)
(0.590)
0.928***
1.180***
𝐿−𝑟𝑘𝑢𝑟
𝑳−𝒓𝒌𝒖𝒓
(0.540)
(0.622)
χ2SC
8.45
χ2SC
9.11
χ2SC
8.37
χ2SC
9.53
[0.74]
[0.69]
[0.75]
[0.65]
χ2HET
100.26
χ2HET
13.69
χ2HET
95.01
χ2HET
9.95
[0.17]
[0.98]
[0.059]
[0.96]
χ2NOR
0.026
χ2NOR
2.15
χ2NOR
0.58
χ2NOR
1.46
[0.98]
[0.34]
[0.74]
[0.48]
0.06
0.93
20.36
𝑾𝑳𝑹
𝑊𝐿𝑅
𝑊𝑆𝑅
[0.80]
[0.33]
[0.00]
19.31
𝑾𝑺𝑹
[0.00]*
FPSS
7.75**
FPSS
5.64
FPSS
11.69*
FPSS
8.00*
tBDM
-4.46
tBDM
-3.86
tBDM
-4.55
tBDM
-3.75
k=1
k=2
Kritik
Değerler
%1
%5
%1
%5
tBDM
-3.43 -3.82
-2.86 -3.22
-3.43 -4.10
-2.87 -3.53
6.84-7.84
4.94-5.73
5.15-6.36
3.79-4.85
FPSS
Not: * ,** ve *** sırasıyla % 1, % 5 ve %10 anlamlılık düzeyinde boş hipotezin
reddedildiğini göstermektedir. ∆ simgesi değişkenlerin birinci farkını; parantez içendekiler
standart hata ve köşeli parantez içindekiler olasılık değerlerini göstermektedir. χ2SC, χ2HET ve χ2NOR
sırasıyla LM, White ve Jarque-Bera testlerini ifade etmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
485
Uzun dönem katsayılarına (𝐿+𝑟𝑘𝑢𝑟 = 0.90 ve 𝐿−𝑟𝑘𝑢𝑟 = 0.92) bakıldığı
zaman pozitif artışlar istatistiki olarak anlamsız iken, negatif artışlar %10
anlamlılık düzeyinde anlamlıdır. Buna göre, pozitif artışlarda meydana gelecek
%1’lik artış cari dengeyi %0.90 artırırken, negatif artışlar ise %0.92 ile bunun
tersini yapmaktadır. Eşitlik (4) için uzun dönem katsayıları 𝐿+𝑟𝑘𝑢𝑟 = 1.27 ve
𝐿−𝑟𝑘𝑢𝑟 = 1.18 ve sırasıyla %5 ve %10 anlamlılık seviyelerinde istatistiki olarak
anlamlı olduğu görülmektedir. Bu model içinde uzun dönemde asimetrik bir ilişki
yoktur (𝑊𝐿𝑅 =⁡0.93[0.33]). Eşitlik (5) için bakıldığında, uzun dönem katsayısının
𝐿𝑟𝑘𝑢𝑟 = 0.98 ve istatistiki olarak %5 anlamlılık düzeyinde anlamlı olarak
karşımıza çıkmaktadır. Buna göre, reel kurda meydana gelecek %1’li bir artış cari
dengeyi (ithalat/ihracat) % 0.978 artırmaktadır. Diğer taraftan, eşitlik (5) için kısa
dönemde reel kurun cari denge üzerinde asimetrik etkisi olduğu tespit edilmiştir
(𝑊𝑆𝑅 =⁡20.36[0.00]). Eşitlik (6) için yani ARDL modeli sonuçlarına bakıldığında
reel kurda meydana gelecek %1’lik bir artışın cari dengeyi %0.97 artırdığı tespit
edilmiştir. Modellerin değişen varyans ve otokorelasyona dirençli olup olmadığı
White ve LM testleriyle incelenmiştir. White ve LM testleri sonuçlarına göre
hiçbir modelin %1 ve %5 anlamlılık seviyesinde değişen varyans ve
otokorelasyon problemi içermediği görülmüştür. Aşağıdaki grafikte, reel kurda
meydana gelen negatif ve pozitif şokların, cari dengenin nasıl tepki verdiği
birikimli dinamik çoğaltan (cumulative dynamic multipliers) mekanizması
yardımıyla incelenmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda, birikimli dinamik çoğaltan
mekanizması için NARDL modeli 3 farklı kombinasyonu ve ARDL modeli
kullanılmıştır.
2
Uzun ve Kısa Dönem Asimetrik
0
-2
-4
-6
rkur+
rkur-
cd
Hayati AKSU, Selim BAŞAR, Murat EREN, Gürkan BOZMA
486
Uzun Dönem Simetrik & Kısa Dönem Asimetrik
2
0
-2
-4
-6
rkur+
2
rkur-
cd
Uzun Dönem Asimetrik & Kısa Dönem Simetrik
1
0
-1
-2
rkur+
1.2
rkur-
cd
Uzun ve Kısa Dönem Simetrik
0.8
0.4
0.0
-0.4
-0.8
-1.2
rkur+
rkur-
cd
Grafik 1: Birikimli Dinamik Çoğaltanlar
Grafik 1’de görüleceği üzere, uzun ve kısa dönem asimetrik NARDL
modeli ile uzun dönem simetrik-kısa dönem asimetrik NARDL modelinin
neredeyse benzer olarak karşımıza çıkmaktadır. Bahsi geçen bu iki grafiğe göre,
reel kurda meydana gelen pozitif ve negatif şoktan yaklaşık 20 ay sonra durağan
durum dengesine ulaşmaktadır. Diğer bir ifadeyle, reel kurdaki meydana gelecek
şokların etkisi yaklaşık 20 ay sonra ortadan kalktığı ifade edilebilir. Buna göre,
ithalat ve ihracatın belli bir kur seviyesinde anlaşma yapılarak sağlandığı ve bu
anlaşmaların yaklaşık 20 ay sonra bittiği ifade edilebilmektedir. Bu durum aynı
zaman J-eğrisi hipotezinin Türkiye için olduğunu da ortaya koyulabilir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
487
VI. Sonuç
Döviz kurunun dış ticaret dengesi üzerindeki etkisinin, uluslararası ticaret
üzerine yapılan araştırmalar içinde önemli bir yere sahip olduğu ifade edilebilir.
Döviz kurlarında meydana gelen değişmeler dış ticaret üzerinde değişimlere yol
açmakla birlikte, ülkelerin sahip olduğu enflasyon oranları da dış ticareti
etkileyebilmektedir. Bu nedenle reel döviz kurunun, dış ticaret dengesini
etkileyen önemli bir gösterge olduğu ifade edilebilmektedir. Reel döviz
kurlarında meydana gelecek artış ve azalışlara dış ticaret dengesi farklı tepkiler
verebilmektedir.
Bu çalışmada, Türkiye için 2003:1 - 2015:12 döneminde aylık veri seti
kullanılarak reel döviz kurunun dış ticaret dengesi üzerindeki asimetrik etkisi
NARDL yöntemi kullanılarak ölçülmeye çalışılmıştır. Ampirik bulgular
neticesinde, reel döviz kurunun dış ticaret dengesi üzerinde uzun dönemde
simetrik, kısa dönemde ise asimetrik bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Diğer
taraftan, asimetrik birikimli çoğaltan mekanizması kullanarak meydana gelecek
pozitif ve negatif şoklar neticesinde, yeni dengenin yaklaşık 20 ay sonra oluştuğu
görülmüştür. Bu durum, Türkiye için incelenen dönemde J – eğrisi hipotezinin
geçerli olduğunu ortaya koymaktadır.
Politika yürütücüleri tarafından uygulanmaya çalışılan denetimli reel döviz
kuru politikası, reel döviz kurunu yüksek bir bant arasında bırakıp ülkenin ihraç
mallarının fiyatlarını yabancı mallar karşısında ucuzlatmakta ve böylece dış
ticaretteki dengesizleri gidermeyi amaçlamaktadır. Diğer taraftan, reel döviz
kurunun yüksek seyretmesi, yurtiçi üreticiyi olumsuz etkilemekte ve maliyet
enflasyonu yaratmaktadır.
Çalışmadan elde edilen bulgular da bu durumu desteklemektedir.
Türkiye’nin ara mal ithal eden bir ülke olduğu düşünüldüğünde, reel döviz
kurunun yüksek bir seviyede seyretmesi, dış ticarette sürdürülebilirliğin önünde
engel teşkil etmektedir. Bu durum hesaba katıldığında, Türkiye ekonomisinin
sürdürülebilir büyümesini tehdit eden dış ticaret açığı sorununu ortadan
kaldırmak için üretim sürecinde kullanılan mallarda dışa bağımlılığın azaltılması
gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Kaynakça
Akbostanci, E. (2004). "Dynamics Of The Trade Balance: The Turkish JCurve". Emerging Markets Finance And Trade, 40(5), 57-73.
Akkay, A G D R C. (2012). "Reel Kur Değişimlerinin Diş Ticaret Dengesine
Olan Etkisini Değerlendirmede Güncel Bir Yaklaşim: S-Eğrisi Hipotezi".
Journal Of The Faculty Of Economics/Iktisat Fakültesi Mecmuasi, 62(1).
Arize, A C. (1994). "Cointegration Test Of A Long-Run Relation Between The
Real Effective Exchange Rate And The Trade Balance". International
Economic Journal, 8(3), 1-9.
488
Hayati AKSU, Selim BAŞAR, Murat EREN, Gürkan BOZMA
Backus, D, Kehoe, P J, Kydland, F E. (1992). “Dynamics Of The Trade Balance
And The Terms Of Trade: The S-Curve”. National Bureau Of Economic
Research.
Dickey, D.A. ve Fuller, W.A., (1981). “Distribution of the estimators for
autoregressive time series with a unit root”. Econometrica, 49.
Gervais, O, Schembri, L, Suchanek, L. (2016). "Current Account Dynamics,
Real Exchange Rate Adjustment, And The Exchange Rate Regime In
Emerging-Market Economies". Journal Of Development Economics. 119,
86-99.
Gül, E, Ekinci, A. (2015). "Türkiye'de Reel Döviz Kuru İle İhracat Ve İthalat
Arasindaki Nedensellik İlişkisi: 1990-2006". Dumlupınar Üniversitesi
Sosyal Bilimler Dergisi, 16(16).
Holmes, M J, Panagiotidis, T. (2009). "Cointegration And Asymmetric
Adjustment: Some New Evidence Concerning The Behavior Of The Us
Current Account". The Be Journal Of Macroeconomics, 9(1).
Lin, C-A. (1997). "The Trade Balance And The Real Exchange Rate: The Us
Evidence From 1973: 3 To 1994: 9". Applied Economics Letters. 4(8).
517-520.
Lumsdaine, R.L., Papell, D.H. (1997). Multiple Trend Breaks and The Unit
Root Hypothesis. The Review of Economics and Statistics, vol. 79, no.2,
pp.212-218.
Magee, S P. (1973). "Currency Contracts, Pass-Through, And Devaluation".
Brookings Papers On Economic Activity. 1973(1). 303-325.
Pesaran, M. H., Shın, Y., Smıth, R. J. (2001). “Bounds Testing Approaches To
The Analysis Of Level Relationships”. Journal Of Applied Econometrics,
16: 289-326.
Shın, Y., Yu, B., Greenwood-Nımmo, M. (2011) “Modelling Asymmetric
Cointegration And Dynamic Multipliers İn A Nonlinear Ardl
Framework”,Working Paper.
Spitäller, E. (1980). "Short-Run Effects Of Exchange Rate Changes On Terms
Of Trade And Trade Balance". Staff Papers, 27(2), 320-348.
Terzi, H, Zengin, A. (1999). "Kur Politikasının Dış Ticaret Dengesini
Sağlamadaki Etkinliği: Türkiye Uygulaması". Ekonomik Yaklasim.
10(33), 48-65.
Yamak, R, Korkmaz, Ö. (2005). "Reel Döviz Kuru Ve Diş Ticaret Dengesi
Ilişkisi". İstanbul Üniversitesi Ekonometri Ve İstatistik Dergis. 1(2), 1129.
Yapraklı, S. (2010). "Türkiye’de Esnek Döviz Kuru Rejimi Altinda Diş
Açiklarin Belirleyicileri: Sinir Testi Yaklaşimi". Ankara Üniversitesi Sbf
Dergisi. 65(04), 141-164.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
489
TRA2 BÖLGESİ DIŞ TİCARET ÖZELLİKLERİ VE TRA2
BÖLGESİNDEN TÜRK CUMHURİYETLERİNE İHRACAT YAPAN
FİRMALARIN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR ÜZERİNE BİR
ANALİZ1
Adem ÜZÜMCÜ*
Samet TOPAL**
Özet: Kars, Ardahan, Iğdır ve Ağrı illerini kapsayan TRA2 Düzey 2 Bölgesi
ülkemizin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi açısından 26 Düzey 2 Bölgesi içinde
25 sıradadır. Ülkemiz ekonomik gelişmişlik düzeyinin gerisinde bulunan TRA2
Bölgesi illerinin kalkınmaları açısından sınırda bulunmaları nedeniyle dış ticaret
önemli bir fırsat olarak görülmektedir. Bununla birlikte TRA2 Bölgesi illeri içinde
Ağrı ve Iğdır’ın bu fırsattan yararlandıkları, Kars ve Ardahan’ın bu fırsatı yeterince
kullanamadıkları söylenebilir. TRA2 Bölgesi illeri içinde Kars dışındaki iller
genellikle dış ticaret fazlası vermektedir. Bu çalışmada öncelikle bölgenin genel
sosyo-ekonomik durumu gösterilmektedir. Ardından çalışmada TRA2 Bölgesi dış
ticaret özellikleri (TRA2 bölgesinden yapılan ihracat ve ithalatın sektörel dağılımı,
bölge ihracat ve ithalatının fasıllara ve ülkelere göre dağılımı) üzerinde durulmakta
ve bölge ile 5 Türk Cumhuriyeti (Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan,
Türkmenistan) arasındaki dış ticaret analiz edilmektedir. Çalışmada son olarak
TRA2 Bölgesinden bu ülkelere ihracat yapan firmaların karşılaştıkları sorunlara
ilişkin anket çalışmasının sonuçları değerlendirilmektedir.
Anahtar Kelimeler: TRA2 Bölgesi, Türkiye, Türk Cumhuriyetleri, Dış
Ticaret
FOREIGN TRADE PROPERTIES OF TRA2 REGION AND AN
ANALYSIS ON PROBLEMS OF FIRMS WHICH EXPORT FROM TRA2
REGION TO TURKISH REPUBLICS
Abstract: TRA2 Region which includes Kars, Ardahan, Iğdır and Ağrı, is
at 25th place of 26 NUTS 2 Regions in terms of socio-economic development
level. TRA2 Region cities are behind the development level of our country.
Foreign trade is an important opportunity for these cities in terms of their
development in the context of located at border. At the same time, it can be say
Ağrı and Iğdır take advantage of this opportunity but Kars and Ardahan cannot
use this opportunity enough. Other cities of TRA2 Region outside Kars have
foreign trade surplus. In this study, primarily socio-economic condition of
region is shown foreign trade properties (distribution of export from TRA2
region and import to TRA2 region by industrial classification ISIC Rev 3, by
1
Bu çalışmada Arş. Gör. Samet Topal’ın “Türkiye İle Türk Cumhuriyetleri Arasındaki Ekonomik
İlişkiler ve Doğu Anadolu Bölgesinden Türk Cumhuriyetlerine İhracat Yapan Firmaların
Sorunları Üzerine Bir Uygulama” adlı yüksek lisans tezinden yararlanılmıştır. Erzurum’da II.
UKODTL Kongresinde 20-22 Ekim 2016’da sunulan bu çalışmada TRA2 Bölgesinin nüfusu,
yeni seri GSYİH verileri ve dış ticaret verileri başta olmak üzere istatistik veriler güncellenmiş,
ayrıca çalışma büyük ölçüde güncel hale getirilmiştir.
*
Prof. Dr., Kafkas Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü
**
Arş. Gör., Kafkas Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü
490
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
chapters and by countries) of TRA2 Region and analysis foreign trade
properties between TRA2 Region and 5 Turkish Republics (Azerbaijan,
Kazakhstan, Kirghizstan, Uzbekistan, Turkmenistan). Lastly in this study, it is
evaluated that questionnaires results related problems of firms which export to
stated Turkish Republics from TRA2 Region.
Keywords: TRA2 Region, Turkey, Turkish Republics, Foreign Trade
I- GİRİŞ
1991 yılında SSCB’nin dağılması ile birlikte kurulan devletler içinde
Türkiye ile din, dil ve kültür ortaklığı taşıyan beş Türk Cumhuriyeti de
bulunmaktadır. Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlıklarını takip eden yıllarda
Türkiye ile ekonomik ilişkileri artarak devam etmiştir. Özellikle 1990’lı yıllarda
Türkiye sınırındaki Azerbaycan (Nahcivan) ve Gürcistan’a yönelik dış ticaret
coğrafi yakınlık bağlamında artış göstermiştir. Ağrı, Ardahan, Iğdır ve Kars
illerinin bulunduğu TRA2 Bölgesi, Türkiye’nin bu ülkelerle sınırında bulunan
Orta Asya ve Kafkasya’da yerleşik Türk Cumhuriyetlerine açılan kapıdır.
Türkiye’nin bu ülkelerle ticaretinin artması bağlamında TRA2 Bölgesinin
önemi de artmaktadır. Bununla birlikte TRA2 Bölgesinin sosyo-ekonomik
verileri incelendiğinde, Türkiye’nin 26 Düzey 2 bölgesi içinde sondan ikinci
sırada olduğu görülmektedir. Bölgenin jeopolitik açıdan Türk Cumhuriyetleri
ile coğrafi yakınlığı bölgenin geri kalmışlıktan kurtulması için önemli bir fırsat
sunmaktadır. Bu fırsatın gerçekleşmesi için gerek Türkiye gerekse TRA2
Bölgesi için yeni pazar olarak nitelendirilebilecek Türk Cumhuriyetleri
pazarının önündeki siyasi-ekonomik sorunların ve TRA2 Bölgesi yanı sıra
Doğu Anadolu ve Türkiye ihracatçılarının bu pazara dönük sorunlarının
belirlenerek çözülmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede bu çalışmanın amaçları arasında TRA2 Bölgesi sosyoekonomik yapısı ve dış ticaretinin özelliklerinin görülmesi bulunmaktadır.
Çalışmanın diğer amacı, bölgeden Türk Cumhuriyetlerine ihracat yapan
firmaların dış ticarette karşılaştıkları sorunları belirlemektir. Bu çerçevede
makale planı şu şekilde belirlenmiştir. Giriş sonrası ikinci başlıkta TRA2
Bölgesi sosyo-ekonomik yapısı, üçüncü başlıkta TRA2 Bölgesi dış ticaretinin
özellikleri, dördüncü başlık altında Türk Cumhuriyetlerinin makro ekonomik
göstergeleri ve dış ticaret özellikleri üzerinde durulmaktadır. Beşinci başlıkta
TRA2 Bölgesinden Türk Cumhuriyetlerine yapılan ihracat ve bu ülkelerden
yapılan ithalat ele alınmakta, altıncı başlıkta TRA2 Bölgesinden bu ülkelere
ihracat yapan firmaların (60 firma) ankete dayalı çalışmayla belirlenen ihracatta
karşılaştıkları sorunlar gösterilmekte ve sonuç başlığı altında genel bir
değerlendirme yapılmaktadır.
II. TRA2 BÖLGESİ SOSYO-EKONOMİK YAPISI
Kars, Ardahan, Iğdır ve Ağrı illerinden oluşan TRA2 Bölgesinin sosyoekonomik yapısına bakıldığında olumsuz coğrafi koşullara sahip, soğuk iklim
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
491
şartları altında ekonomik faaliyetler açısından yeterince alternatif sunmayan
yetersiz sanayisi, tarıma dayalı ekonomisi ve Türkiye ortalamasının gerisindeki
eğitim düzeyi ile net göç veren bir karakter arz etmektedir.
Bölgenin nüfus ve göç durumuna bakılırsa, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt
Sistemi (ADNKS) sonuçları çerçevesinde 2016 yılı itibarıyla TRA2 Bölgesi
toplam nüfusunun 1.123.161 kişi olduğu görülmektedir. TRA2 Bölgesi nüfusu
Türkiye nüfusunun (79.814.871) yaklaşık %1,4’ünü oluşturmaktadır. Ağrı’nın
nüfusu 542.255; Kars’ın nüfusu 289.786; Iğdır’ın nüfusu 192.785 ve
Ardahan’ın nüfusu ise 98.335 kişidir.
Tablo 1: TRA2 Bölgesi ve Türkiye: Nüfus ve Göç Durumu (2015-2016)
Toplam
Net göç hızı
İller
Aldığı göç
Verdiği göç
Net göç
nüfus
(‰)
1.132.735
40.876
70.374
-29.498
-23,8
TRA2 (2015)
1.132.735
33.502
60.751
-27.249
-24,0
TRA2 (2016)
Kaynak: TÜİK (2017), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS), Nüfus- Göç İstatistikleri.
TRA2 Bölgesinde km²’ye ortalama 38 kişi düşmektedir. Türkiye
ortalaması 100 kişinin yarısından da azdır. Tablo 1’de görüldüğü üzere 2016
yılı itibarıyla TRA2 Bölgesine 33.502 kişi göç ederken, 60.751 kişi bölgeden
göç etmiştir. Türkiye’de net göç veren bölgelerin ilk sıralarında yer alan
bölgeden 2016’yılındaki net göç 27.249 kişi olmuştur.
TRA2 Bölgesi eğitim durumu (son veri yılı 2015) Türkiye ile
karşılaştırmalı biçimde Tablo 2’de yer almaktadır.
Tablo 2: TRA2 Bölgesi ve Türkiye’de Eğitim Göstergeleri (6 + Yaş Grubu)
TRA2
%
TÜRKİYE
%
1.132.735 100,0
78.741.053 100,0
Nüfus
77.105
6,8
2.644.144
3.3
Okuma yazma bilmeyen
195.508 17,2
8.697.753 11.0
Okuma yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen
269.816 23,8
19.825.078 25.2
İlkokul mezunu
137.432 12,1
9.323.169 11.8
İlköğretim mezunu
91.945
8,1
7.269.584
9.2
Ortaokul veya dengi meslek ortaokul mezunu
113.113
9,9
12.990.847 16.5
Lise veya dengi meslek okul mezunu
66.151
5,8
8.340.145 10.6
Yüksekokul veya fakülte mezunu
2.988
0,3
641.210
0.8
Yüksek lisans mezunu*
933 0,08
168.211
0,2
Doktora mezunu
19.678
1,7
597.642
0.7
Bilinmeyen
Kaynak: TÜİK (2017), Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı * 5 Veya 6 Yıllık Fakülteler Dahil.
Tablodan görüleceği üzere, bölgede okuma-yazma bilmeyenler bölge 6+
yaş nüfusunun %6,8’ini oluşturmaktadır. Bu oran Türkiye ortalaması %3,3’ün
üstündedir. Bölgede bir öğretim kurumundan mezun olmamış okuma-yazma
bilenler oranı %17,2’dir. Bir öğretim kurumundan mezun olanların %23,8’i
ilkokul; %12,1’i ilköğretim; %8,1’i ortaokul veya dengi okul; %9,9’u lise veya
dengi meslek okul; %5,8’i yüksekokul veya fakülte mezunudur. TRA2 Bölgesi
492
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
diğer eğitim verileri Türkiye ortalamaları ile karşılaştırıldığında lise ve fakülte
mezunları Türkiye ortalamasının yarısı düzeyindedir. Benzer durumun sağlık
hizmetleri alanında da olduğu, bu çerçevede doktor, hemşire, ebe sayısı, yatak
sayısı vb. ortalamalarda bölgenin Türkiye ortalamasının gerisinde olduğu
söylenebilir (Üzümcü ve Özyakışır, 2013: 175-176).
TRA2 Bölgesinin ekonomik açıdan durumuna bakıldığında bölgede genel
olarak yetersiz bir sanayi yapısı bulunmaktadır. Özelde hayvancılık ve süt
ürünleri sanayi (Kars ve Ardahan) yanı sıra genel tarımsal üretime dayalı
ekonomik faaliyetler, inşaat sektörü, taşımacılık ve diğer hizmet alanları (Iğdır
ve Ağrı) bölgenin ekonomik geçim kaynağını oluşturmaktadır. Ayrıca Kars ve
Ağrı illeri ekonomisine turizmin hali hazırda ekonomik katkısı ve önemli
potansiyeli mevcuttur.
Bu çerçevede 12 Aralık 2016’da açıklanan 2009 bazlı yeni GSYİH
serisine göre cari fiyatlarla TRA2 Bölgesi illerinin GSYİH verileri, il ve bölge
düzeyinde her bir sektör GSYİH’nın Türkiye GSYİH içindeki oransal payının
2004 ve 2014 yıllarındaki durumu Tablo 3’de yer almaktadır.
Tablo 3: TRA2 Bölgesi İlleri ve Türkiye Sektörel GSYİH Düzeyi 2004 ve 2014 (Bin TL ve %)
2004
Tarım
%
Sanayi
%
Hizmetler
%
GSYİH
%
Türkiye 54.365.145 100 145.005.909 100 304.887.404 100 577.023.497 100
Ağrı
465.741 0,86
109.789 0,08
693.543 0,23
1.452.201 0,25
Kars
401.179 0,74
120.125 0,08
528.539 0,17
1.201.337 0,21
Iğdır
180.624 0,33
53.275 0,04
425.740 0,14
754.826 0,13
Ardahan
186.558 0,34
27.057 0,02
209.192 0,07
483.318 0,08
1.234.102 2,27
310.246 0,21
1.857.014 0,61
3.891.682 0,67
TRA2
2014
Tarım
%
Sanayi
%
Hizmetler
%
GSYİH
%
Türkiye 134.724.745 100 576.440.635 100 1.097.024.575 100 2.044.465.876 100
Ağrı
965.039 0,72
709.258 0,12
2.455.760 0,22
4.669.731 0,23
Kars
899.460 0,67
482.112 0,08
1.902.747 0,17
3.713.481 0,18
Iğdır
578.780 0,43
238.566 0,04
1.505.575 0,14
2.626.456 0,13
Ardahan
390.353 0,29
141.113 0,02
720.749 0,07
1.415.843 0,07
2.833.632 2,10
1.571.049 0,27
6.584.831 0,60
12.425.511 0,61
TRA2
Kaynak: TÜİK (2017), İl ve Bölge Bazında GSYİH Verileri.
Tablodaki verilere dikey biçimde bakılırsa TRA2 Bölgesi GSYİH’nın
2004’de yaklaşık 3,9 milyar TL olduğu ve Türkiye GSYİH’nın %0,67’sini
oluşturduğu görülmektedir. TRA2 bölgesi, 2004’de Türkiye tarımsal gayri safi
yurtiçi hâsılasının %2,27; Türkiye sanayi gayri safi yurtiçi hâsılasının %0,21 ve
Türkiye hizmetler sektörü gayri safi yurtiçi hâsılasının %0,61’ni üretmiştir. Öte
yandan 2014 yılına gelindiğinde bölge GSYİH düzeyi 12,4 milyar TL’ye ulaşsa
da oransal payı görece gerileyerek Türkiye GSYİH’nın %0,61’ne inmiştir. Bu
gerileme bölge tarımsal hâsılasının Türkiye’nin %2,10’nuna ve hizmetler
sektörü hâsılasının Türkiye hizmetler hasılasının %0,60’na inmesinden
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
493
kaynaklanmış, buna karşılık bölge sanayi hâsılasının Türkiye sanayi hâsılası
içindeki payı çok cüz’i oranda artarak %0,27 düzeyine çıkmıştır.
TRA2 Bölgesi GSYİH’nın kendi sektörel dağılımını görmek için Tablo
3’deki toplamlar, yatay olarak sektörel üretimlere bölündüğünde, bölge ve
Türkiye’nin kendi sektörel paylarına ulaşılmaktadır. Bu bağlamda bakıldığında,
TRA2 Bölgesinde 2004’de tarım sektörü payının Türkiye ortalamasının (%9,4)
3,5 katı üzerinde %31,7 olduğu anlaşılmaktadır. Ancak Iğdır il GSYİH’sı içinde
tarımın payı görece düşük (%23,9), Ardahan’ın (%38,6) çok yüksektir.
Sanayinin bölgedeki payı (%8), Türkiye ortalamasının üçte biri kadarken
hizmetlerin payı Türkiye ortalamasına yakındır, hatta Iğdır ili hizmetler sektörü
payı %56,4 ile Türkiye ortalamasının üstündedir. Bu durum Iğdır’ın özellikle
dış ticaretçi yapısından kaynaklanmaktadır.
TRA2 bölgesi 2014 GSYİH’nın sektörel dağılımına bakıldığında, Tablo
3’den elde edilen Grafik 1’de görüldüğü gibi, tarımın payı gerileyerek ortalama
%22,8 düzeyine inmiştir. Ancak hala Türkiye ortalamasının 3,5 katıdır. Burada
Türkiye’de düzey 2 bölgeleri içinde tarımın oransal payının en yüksek olduğu
bölgenin TRA2 Bölgesi olduğunu da belirtmeliyiz.
52,8
60
31,7
40
20
9,4
53,7 53,0
47,7
25,1
22,8
8,0
6,6
28,2
12,6
0
Tarım
Sanayi
2004 (%)
Hizmetler
Türkiye
Tarım
Sanayi
Hizmetler
2014 (%)
TRA2
Grafik 1. Türkiye ve TRA2 Bölgesinde GSYİH’nın Sektörel Dağılımı (2004 ve 2014, %)
Bölgede sanayinin payının görece artarak ortalama %12,6 düzeyine
çıkması bölge ekonomisi açısından olumludur. Bununla birlikte sanayi
sektöründe Türkiye ortalamasının 2014’de yarısına ulaşılamadığı gibi, düzey 2
bölgeleri arasında sanayi sektörü payı en düşük bölge yine TRA2 bölgesidir.
Öte yandan bölgede hizmetler sektörünün payı, Türkiye ortalamasını 2014
itibarıyla yakalamış durumdadır.
TRA2 bölgesi kişi başına GSYİH düzeyinin 2004 ve 2014 dönemi verileri de
Grafik 2’de görülmektedir.
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
494
15.000
10.000
12.112
5.961
3.880
1.931
5.000
6.360
6.280
5.685
2.623
2.960
4.975
2.382
2.866
0
Türkiye
Ağrı
Iğdır
Kars
2004
Ardahan
TRA2
2014
Grafik 2: Türkiye ve TRA2 Bölgesi İlleri Kişi Başına GSYİH Düzeyi (2004 ve 2014, Dolar)
Kaynak: TÜİK (2017), İl ve Bölgesel Bazda Kişi Başına GSYİH Verileri.
Grafikte görüldüğü üzere, cari fiyatlarla dolar cinsinden kişi başına bölgesel
GSYİH düzeyi 2004’de 2382 dolar olmuş, 2014’e gelindiğinde 4901 dolar olarak
gerçekleşmiştir. TRA2 bölgesinin bu değerlerle 2004’de Türkiye ortalamasının
%40 kadar iken 2014’de %41,1’ne ancak ulaşabilmiştir. Bu durum bölgede göreli
yoksulluk ve tarıma dayalı ekonomik yapının bir sonucu olarak değerlendirilebilir.
Öte yandan bölge illeri içinde nüfusu fazla olan Ağrı’nın 2014’de kişi başına
GSYİH düzeyinin 3880 dolarla Türkiye ortalamasının %32’ne ulaşırken nüfusu az
Ardahan’ın 6360 dolarla Türkiye ortalamasının %52,5 düzeyinde bulunması
bölgede gelir düşüklüğü yanı sıra bölgede gelir dağılımı adaletinin zayıf olduğunun
ipuçlarını da vermektedir.
TÜİK’in bölgesel düzeyde verdiği en son istihdam verilerine göre TRA2
Bölgesinde 2015’de işgücü miktarı 407 bin kişi olmuş ve 391 bin kişi istihdam
edilmiştir. Türkiye’de işgücüne katılma oranı %51,3 iken bölgede %54,2 ve
istihdam oranı %46,0 iken TRA2 Bölgesinde %52 olmuştur. 2015’de Türkiye
geneli işsiz sayısı 3 milyon 57 bin ve işsizlik oranı %10,3 olarak gerçekleşirken
TRA2 bölgesi işsiz sayısı 16 bin kişi, işsizlik oranı %3,9 olmuştur. TRA2
Bölgesi 2015’de resmi kayıtlı işsizlik oranının en düşük olduğu bölge olmuştur.
Bölgede işgücüne katılım ve istihdam oranı Türkiye ortalamasına göre yüksek
olmakla birlikte Grafik 3’de görüldüğü gibi, TRA2 Bölgesinde 2004-2015
dönemi işsizlik oranlarında dalgalanma görülmüştür. Bu bağlamda 2009-2013
dönemi (küresel krizin olumsuz etkisi görülen dönem) hariç, kayıtlı işsizlik
oranı Türkiye ortalamasının oldukça altında gerçekleşmiştir.
16
12
8
4
0
14,0
10,8
1,8
2004
11,0
9,4
11,9
10,3
9,8
2009
2010
TRA2
9,7
7,4
6,7
2012
2013
10,2
5,6
2008
9,2
2011
9,9
10,3
3,4
3,9
2014
2015
Türkiye
Grafik 3. Türkiye ve TRA2 Bölgesinde 2004-2015 Döneminde İşsizliğin Gelişimi (%)
Kaynak: TÜİK (2017), İşgücü İstatistikleri Bölgesel Sonuçları
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
495
Bölgedeki düşük oranlı işsizlik nasıl açıklanabilir? Tablo 5’de görüldüğü
üzere, tarım sektöründe bölgede Türkiye’ye kıyasla yüksek istihdam oranına
karşın bölge tarımında düşük verimlilik söz konusudur. Şöyle ki, bölgede
Türkiye tarımsal GSYİH’nın yaklaşık %2’si üretilmekte, dolayısıyla çiftçi
başına üretim değeri oldukça düşük kalmaktadır. Bölgedeki zorlu iklim
koşullarına bağlı toprak verimi düşüklüğü ile çiftçi başına tarımsal üretim
değerinin azlığı birlikte düşünülürse bölgede tarım sektöründe gizli işsizlikten
söz edilebilir ve işsizlik oranlarının düşüklüğü bir ölçüde açıklanabilir.
Tablo 4: TRA2 Bölgesi ve Türkiye’de İstihdamın Sektörel Dağılımı (2015)
Bin Kişi
%
Toplam
İstihdam Tarım Sanayi* Hizmet Tarım Sanayi*
Hizmet
391
233
48
111
59,5
12,2
28,3
TRA2
26.621
5.483
7.246
13.891
20,6
27,2
52,2
TÜRKİYE
Kaynak: TÜİK (2017), İşgücü İstatistikleri Veri Tabanı. *İnşaat, sanayi içine eklenmiştir.
Nitekim TRA2 Bölgesi ve Türkiye’de istihdamın sektörel dağılımının yer
aldığı Tablo 4’de görüldüğü üzere 2015 verilerine göre Türkiye’de toplam
istihdam içinde tarımın payı %20,6; sanayinin payı %27,2 ve hizmetler sektörü
payı %52,2 olmuştur. Bu oranlar, Tablo 4 ve Grafik 4’de görüldüğü üzere,
TRA2 Bölgesinde tarımda %59,5; sanayi sektöründe %12,2 ve hizmetler
sektöründe %28,3 olmuştur.
80
59,5
52,2
60
40
27,2
20,6
28,3
12,2
20
0
Tarım
TRA2
Sanayi
Türkiye
Hizmetler
Grafik 4: Türkiye ve TRA2 Bölgesinde İstihdamın Sektörel Dağılımı (2015, %)
Öte yandan TRA2 bölgesi 2015’de Türkiye’de toplam istihdam içinde
tarım sektörü payının en yüksek olduğu ve %28,3 ile de istihdam içinde hizmet
sektörü payının en düşük olduğu bölge olmuştur. TRA2 bölgesinde Türkiye’nin
yaklaşık 3 katına ulaşan payla düşük verimli ve gizli işsizlik içeren tarıma
dayalı ekonomik yapı egemendir. Bu bağlamda tarımsal faaliyetler verimlilik
düzeyinin Türkiye’nin gerisinde olması ve çiftçinin görece yoksulluğu bölgeden
göçün nedenini oluşturmakta, bölgenin sosyo-ekonomik açıdan geri kalmışlığını
doğrulamaktadır (Üzümcü ve Özyakışır, 2013: 168-169).
TRA2 Bölgesi sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyi, Sosyo-Ekonomik
Gelişmişlik Düzeyi Endeksi (SEGE) bağlamında incelenebilir. Bilindiği üzere
SEGE ülkemizde illerin sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyini tespit etmek,
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
496
bölgesel kalkınma politikaları çerçevesinde yapılacak projeleri yönlendirmek,
verilecek kamu teşvikleri ve yapılacak kamu yatırımlarında öncelik verilecek
iller ve bölgeleri tespit ve AB bölgesel kalkınma politikalarına uyum amacıyla
DPT tarafından 1996’da başlatılmış, ikinci çalışma 2003’de gerçekleştirilmiştir.
DPT’nin Kalkınma Bakanlığına bağlanması sonrası üçüncü çalışma 2011’de
yapılmıştır (Kalkınma Bakanlığı, 2013: 1-2).
SEGE 2011 değerleri demografik, ekonomik, mali göstergeler, eğitim
göstergeleri, sağlık göstergeleri, diğer refah göstergeleri, rekabetçi ve yenilikçi
kapasite, erişilebilirlik gibi 8 kategoride 61 gösterge üzerinden hesaplanmıştır.
Bu hesaplama sonucu SEGE 2011 çalışmasında iller 6 farklı sosyo-ekonomik
gelişmişlik düzeyine göre sınıflandırılmıştır. Ancak 2011 SEGE çalışmasında
kullanılan göstergelerin farklılığı nedeniyle bu çalışma, daha önce yapılan iki
çalışma ile karşılaştırılamamaktadır (Kalkınma Bakanlığı, 2013: 19). SEGE2011 değerlerinin yer aldığı Tablo 5’de görüldüğü üzere TRA2 Bölgesinde
bulunan bütün iller en az gelişmişlik düzeyine sahip 6. bölgede bulunmaktadır.
Tablo 5: TRA2 Bölgesi İllerinin SEGE Değerleri ve Sıralaması, 2011
İl
Kodu
İl
Adı
SEGE- 2011
İl Sırası
SEGE- 2011
Endeks Değeri
Bölge
Sırası
TRA22
Kars
68
-1,0923
TRA23
Iğdır
69
-1,1184
TRA24
Ardahan
71
-1,1384
TRA21
Ağrı
79
-1,6366
Kaynak: Kalkınma Bakanlığı (2013), İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik
Sıralaması Araştırması (SEGE-2011), Ankara, s.70.
6
6
6
6
Gelişmişlik
Öte yandan 26 düzey 2 bölgesi içinde 25. sırada bulunan TRA2 bölgesi
illeri, sosyo-ekonomik geri kalmışlıklarına bağlı olarak 19 Haziran 2012 tarih
ve 28328 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 3305 sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı çerçevesinde en fazla teşvik alabilecek 6. bölge teşviklerinden
yararlanma imkânına sahiptir (Ekonomi Bakanlığı, 2012). Bununla birlikte
bölgede girişimci sayısının yetersizliği ve olumsuz iklim koşulları yanı sıra
terör olayları bölgenin yeterince yatırım çekmesinin önünde engeldir (Üzümcü
ve Özyakışır, 2013: 179-180). Bu çerçevede bölge kalkınması açısından yetersiz
düzeyde yararlanılıyor olsa da bölgesel kalkınma teşvikleri ve dış ticaret önemli
bir fırsat olarak değerlendirilmek istenmektedir.
III. TRA2 BÖLGESİ DIŞ TİCARETİ VE ÖZELLİKLERİ
TRA2 Bölgesinin coğrafi konumuna bakıldığında, ilk bakışta dış ticaret
ve sınır ticareti açısından önemli bir potansiyelin bulunduğu görülmektedir.
Şöyle ki, Türkiye’de sınır ticareti yapılan 13 ilden 3’ü TRA2 Bölgesinde
bulunmaktadır. TRA2 Bölgesinde Ağrı Gürbulak sınır kapısı İran’a açılırken
Iğdır Dilucu Sınır Kapısı Nahcivan (Azerbaycan)’a ve Ardahan Türkgözü ve
Aktaş sınır kapısı Gürcistan’a açılmaktadır. Bölgede bulunan sınır kapıları yanı
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
497
sıra Türkiye ile Ermenistan arasında kara taşıtlarının geçebileceği tek sınır
kapısı Iğdır-Alican sınır kapısı yanı sıra Kars-Akyaka ilçesi Doğu Kapı 1993
yılından beri kapalı durumdadır. (Karabulut, 2005: 85-89).
Son yıllarda TRA2 Bölgesi, Bakü-Tiflis-Kars (BTK) Demiryolu, KarsIğdır-Nahcivan Demiryolu, Kars Lojistik Merkezi (KLM) gibi büyük kamu
yatırımlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu gelişmeler, bu bölgenin Türkiye’nin
dış ticareti açısından ileride çok önemli roller üstleneceğinin bir göstergesi
olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda BTK ve KLM’nin bölgede yatırım
yapmak isteyen firmalar açısından önemli iktisadi kazanımlar sağlayacağı
açıktır (Üzümcü, Tokucu ve Ergiçay, 2015: 215-218).
BTK’nin 2017’de ve KLM’nin 2018’de tamamlanması beklenmektedir.
Bu projeler hayata geçirildiğinde bölge için önemli kazançlar sağlayacağı gibi,
İngiltere-Londra’dan başlayarak Çin-Pekin’e kadar uzanan “demir ipek yolu”
projesinin Türkiye’deki önemli bir kısmı da tamamlanmış olacaktır (Üzümcü ve
Akdeniz, 2014:173-175).
TRA2 Bölgesi illeri ve Türkiye’nin 2010-2016 dönemi dış ticaretinin
gelişimi Tablo 6’da görülmektedir. Tabloda görüldüğü gibi, 2016 yılında
bölgede en fazla ihracat yapan il 94,6 milyon dolarla Iğdır’dır. Bu ili 54,5
milyon dolarla Ağrı izlemektedir. Ardahan’ın 2016 yılı ihracatı 1 milyon 835
bin dolar olurken Kars ili ihracatı sadece 156 bin dolar olmuştur. Bölge toplam
ihracatının (151,1 milyon dolar) Türkiye ihracatı (142,6 milyar dolar) içindeki
payı 2016’da çok düşük düzeyde %0,11 düzeyinde gerçekleşmiştir.
Tablo 6: TRA2 Bölgesi ve Türkiye Dış Ticaretinin Gelişimi 2010-2016 (milyon dolar ve %)
KARS
ARDAHAN
AĞRI
IĞDIR
TRA 2
Türkiye
TRA2/Türkiye
2010
2011
2012
0,2
3,3
76,9
101,7
182,1
113.883
0,16
1,1
1,6
77,7
98,1
178,5
134.907
0,13
3,2
1,9
42,1
84,7
132,0
152.461
0,08
2010
2011
2012
İHRACAT
2013
2014
0,6
0,5
56,2
140,4
197,5
151.803
0,13
0,4
1,2
82,6
123,2
207,4
157.610
0,13
İTHALAT
2013
2014
2015
2016
1,0
87,6
132,0
220,7
143.839
0,15
0,1
1,8
54,5
94,6
151,1
142.606
0,11
2015
2016
3,0
1,8
4,0
4,8
3,4
2,3
KARS
0,4
0,2
0,0
0,2
0,0
0,2
ARDAHAN
59,0
71,2
76,2
89,4
65,6
99,8
AĞRI
5,6
8,3
8,1
10,7
16,8
14,0
IĞDIR
TRA2
68,0
81,5
88,3
105,1
85,8
115,3
185.544 240.842 236.545 251.661
242.177 207.234
Türkiye
TRA2/Türkiye
0,04
0,03
0,03
0,04
0,03
0,06
Kaynak: TÜİK (2017), Dış Ticaret İstatistikleri, İllere Göre İhracat ve İthalat Verileri.
2,5
0,3
144,9
16,8
164,5
198.602
0,08
TRA2 bölgesi illeri ithalatında 2016’da 144,9 milyon dolarla Ağrı ilk
sırada yer alırken, Iğdır’ın ithalatı 16,6 milyon dolar; Kars’ın ithalatı 2,5 milyon
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
498
dolar ve Ardahan’ın ithalatı 336 bin dolardır. İhracatta olduğu gibi Türkiye
ithalatında bölgenin payı çok düşüktür. 2016’da bölge ithalatı (164,5 milyon
dolar) Türkiye ithalatının (198,6 milyar dolar) sadece %0,08’sını oluşturmuştur.
Grafik 5’de görüldüğü üzere Türkiye’nin aksine TRA2 Bölgesi (2016 yılı
hariç) dış ticaret fazlası vermektedir. Bununla birlikte iller düzeyinde dış açık
ve dış ticaret fazlası söz konusudur. Bölgede Ağrı ili ve genelde Kars ili dış
ticaret açığı vermekte, buna karşın Iğdır sürekli dış ticaret fazlası vermektedir.
Örneğin Iğdır 2016’da yaklaşık 78 milyon dolar dış ticaret fazlası vermiştir.
300
182,1
178,5
200
207,4
132
197,5
105,1
85,8
2014
İthalat
220,7
151,1
100
0
164,5
68
81,5
88,3
2010
2011
2012
2013
İhracat
115,3
2015
2016
Grafik 5: TRA2 Bölgesi Dış Ticaretinin 2010-2016 Dönemi Gelişimi (Milyon Dolar)
TRA2 bölgesi dış ticaretinin 2010-2016 dönemi sektörel dağılımı da Tablo
7’de yer almaktadır.
Tablo 7: TRA2 Bölgesi Dış Ticaretinin Sektörel Dağılımı
(ISIC Rev 3 Sınıflaması, 2010-2016, Bin Dolar ve %)
İHRACAT
Sektör
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Miktar
4.950
4.792
1.613
1.724
9.263
7.539
Tarım
%
2,7
2,7
1,2
0,9
4,5
3,4
Miktar
245
924
833
524
1.295
453
Maden
%
0,1
0,5
0,6
0,3
0,6
0,2
Miktar 176.790 172.130 128.915 194.938 196.603 212.111
İmalat
sanayi
%
97,1
96,4
97,7
98,6
94,8
96,1
Toplam Miktar 182.061 178.467 131.925 197.679 207.623 220.701
İTHALAT
Sektör
2010
2011
2012
2013
2014
2015
Miktar
23.498
26.301
40.833
37.893
27.730
49.977
Tarım
%
34,6
32,2
46,2
36,1
32,3
43,3
Miktar
43
6
760
612
1.132
933
Maden
%
0,1
0,0
0,9
0,6
1,3
0,8
Miktar
43.994
54.858
46.420
66.190
56.809
64.350
İmalat
sanayi
%
64,7
67,2
52,6
63,0
66,2
55,8
Toplam Miktar
68.010
81.584
88.329 105.002
85.780 115.361
Kaynak: TÜİK (2017), Dış Ticaret İstatistikleri, Dinamik Sorgulama Sonuçları.
2016
2.632
1,7
549
0,4
147.688
97,7
151.084
2016
88.685
53,9
794
0,5
74.447
45,2
164.543
Tabloda görüldüğü gibi, TRA2 bölgesi ihracat ve ithalatında ilk sırada imalat
sanayi yer almaktadır. 2016’da TRA2 bölgesi imalat sanayi ihracatı 147,7 milyon
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
499
dolar (%97,7 pay) olmuş, bölgenin aynı yıl imalat sanayi ithalatı 74,4 milyon dolar
(%45,2 pay) olarak gerçekleşmiştir. Madencilik ürünleri ihracat ve ithalat payının
çok düşük olduğu TRA2 bölgesinde Grafik 6’da görüldüğü gibi, tarım ürünleri
ihracatının payı 2014’de %4,5 düzeyine ulaştıktan sonra 2016’da %1,7 oranına
inmiştir. Aksine bölgenin ithalatında tarım ve ormancılık sektörünün payı giderek
artmış ve 2011’de %32 civarında pay alan tarım ürünleri ithalatı 2016’da 88,7
milyon dolar ve %54’e yaklaşan payıyla bölge dış ticaretinin 2016 yılında açık
vermesinin nedenini oluşturmuştur. Bir tarım bölgesi olarak TRA2 bölgesi tarımsal
ürünler dış ticaret dengesinin (daha önceki yıllarda olduğu gibi) 2016’da 86 milyon
dolar gibi yüksek düzeyde açık vermesi söz konusu olmuştur.
Tarıma dayalı ekonomik yapıya karşın Türkiye örneğinde olduğu gibi TRA2
Bölgesi ihracatının sanayi ürünlerinden oluşması söz konusudur. Bölge tarım
ürünleri ithalatının oransal payının yüksek olması ise fasıllar itibarıyla bölge dış
ticaret kısmında görüldüğü üzere, meyve ithalatından kaynaklanmaktadır.
120
97,7
90
53,9
60
30
45,2
1,7
0,4
0,5
0
Tarım
Maden
İhracat (%)
Sanayi
İthalat (%)
Grafik 6: TRA2 Bölgesi Dış Ticaretinin Sektörel Dağılımı (2016, % Pay)
TRA2 bölgesinden 2015 yılı itibarıyla yapılan dış ticarette önemli ilk beş
fasıla bakıldığında; ihracatta ilk sırayı 16,6 milyon dolarla19. Fasıl (hububat
ürünleri) almakta, 34. Fasıl (sabunlar) 10,6 milyon dolarla ikinci sırada, 61.
Fasıl (örme giyim eşyaları) 10,4 milyon dolarla üçüncü sırada bulunmaktadır.
Grafik 7’de görüldüğü üzere TRA2 bölgesi ihracatında ilk beş faslın oransal
paylarının %11 ile %5,2 arasında olması, fasıllar itibarıyla bölge ihracatında
olumlu çeşitlenmeyi göstermektedir.
12
10
8
6
4
2
0
11,0
7,0
Hububat, un,
nişasta vb.
Sabunlar,
müstahzarları
v.b.
6,9
Örme giyim
eşyası ve
aksesuarı
5,6
5,2
Kazanlar,
Örülmemiş giyim
makinalar v.b.
eşyası ve
aksesuarı
Grafik 7: TRA2 Bölgesi İhracatının Fasıllar İtibarıyla Dağılımı (2016, % Pay)
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
500
TRA2 bölgesi ithalatında ise grafik 8’de görüldüğü üzere ilk sırayı 79,1
milyon dolar ve %48,1 payla 8. Fasıl (meyveler), ikinci sırayı 17,3 milyon
dolarla 95. Fasıl (oyuncaklar) ve üçüncü sırayı 10 milyon dolarla 41. Fasıl (ham
postlar) almaktadır. TRA2 bölgesi ithalatında fasıllar itibarıyla ihracata oranla
görece bir yoğunlaşma bulunmaktadır.
60
48,1
45
30
15
10,5
6,1
4,2
3,1
Oyuncaklar
Ham postlar,
deriler
Taş, alçı,
çimentodan
yapılan eşya
Cam ve cam eşya
0
meyveler
Grafik 8: TRA2 Bölgesi İthalatının Fasıllar İtibarıyla Dağılımı (2016, % Pay)
TRA2 bölgesi dış ticaretinin ülkeler itibarıyla dağılımına bakıldığında
Grafik 9’da görüldüğü gibi, 2016’da bölgeden en fazla ihracat yapılan ülke 70,3
milyon dolarla Azerbaycan olmuştur. Bu ülkeyi 62,1 milyon dolarla İran
izlemiştir. Bu iki ülke, bölge ihracatında %88 civarında paya sahiptir. Bölgenin
ihracatında Gürcistan 9,1 milyon dolarla üçüncü, Türkmenistan 5,2 milyon
dolarla dördüncü ve 1,5 milyon dolarla Kırgızistan beşinci sırayı almaktadır.
60
46,6
45
41,1
30
21,6
3,3
Afganistan
Kırgızistan
İran
Azerbaycan
Hindistan
Türkmenistan
5,3
Özbekistan
1,0
25,1
İran
3,4
0
28,4
Çin
6,0
Gürcistan
15
30
25
20
15
10
5
0
Grafik 9: TRA2 Bölgesi Dış Ticaretinde Önemli Ülkeler (2016, % Pay)
TRA2 bölgesinin 2016’de yaptığı ithalatta ise ilk sırayı 46,7 milyon
dolarla Çin almıştır. Bu ülkeyi 41,3 milyon dolarla İran ve 35, milyon dolarla
Özbekistan izlemektedir. Bu üç ülkenin TRA2 bölgesi ithalatındaki payı
toplamda %75 düzeyinde bulunmaktadır. Bu üç ülkenin ardından bölge
ithalatında 8,7 milyon dolarla Hindistan ve 5,4 milyon dolarla Afganistan ve 5,3
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
501
milyon dolarla ABD gelmektedir. Bu bağlamda bölge ihracat ve ithalatında
Azerbaycan, İran yanı sıra Çin ve Özbekistan önemli yer tutmaktadır.
IV. TÜRK CUMHURİYETLERİNİN MAKRO EKONOMİK
GÖSTERGELERİ VE DIŞ TİCARET ÖZELLİKLERİ
SSCB’nin 1991’de dağılmaya başlaması ile bağımsızlığını kazanan 15
ülkeden beşi Türk Cumhuriyetidir. Uzun yıllar merkezi planlama uygulanan bu
ülkeler, 1990’lı yılların başında ekonomilerini piyasa ekonomisi kuralları içinde
yönetmeye başlamışlardır (Göktolga, Karakış ve Türkay, 2015: 321). Ancak
bağımsızlık sonrası bu ülkeler ilk yıllarda önemli ekonomik-siyasi sorunlarla
karşılaşmıştır. Bu ülkelerin gelişme ve kalkınma için gerekli potansiyele sahip
olmalarına rağmen potansiyellerini harekete geçiremedikleri görülmektedir. Bu
ülkelerde toplumun parçalanmışlığı ve gelir dağılımı adaletsizliği yanı sıra
özellikle bağımsızlığın ilk yıllarında Rusya etkisinden kurtulamamışlardır
(Geybullayev ve Kurubaş, 2002: 21-22).
Türk Cumhuriyetlerinin bugünkü durumlarına genel olarak bakılırsa
şöyle bir çerçeve çizilebilir; bu ülkelerin en önemli gelir kaynakları tarım ve
doğal kaynaklardır. Bu ülkeler ağırlıklı olarak SSCB döneminden miras kalan
hammadde tedarikçiliğini sürdürmektedir. Sanayi ve hizmet sektöründe
bölgesel gelişmeler göze çarpsa da yeterli değildir ve hizmet sektörünün
geliştirilmeye ihtiyacı vardır. Ayrıca bölge içinde ulaşım imkânları yetersizdir
ve bu nedenler yerli ve yabancı yatırımcıları bu ülkelere yatırım yapma
noktasında caydırıcı olmaktadır (Erol ve Şahin, 2013: 118).
Tablo 8’de Türk Cumhuriyetlerinin 2015 yılı (ve 2016 tahminleri) temel
makro ekonomik göstergeleri yer almaktadır.
Tablo 8: Türk Cumhuriyetlerinin Temel Makro Ekonomik Göstergeleri (2015 ve 2016)
Azerbaycan
Kazakistan
Kırgızistan
Özbekistan
Türkmenistan
GSYİH
(Milyon $)
Büyüme
Oranı
(%)
Kişi Başı
Milli Gelir
($)
Enflasyon
Oranı (%)
53.047
(35.586)
184.361
(128.109)
6.572
(5.794)
67.511
(66.797)
37.334
(36.573)
1.1
(-2,4)
1.2
(-0,8)
3.5
(2,2)
8.0
(6,0)
6.5
(5,4)
6.560
(3.759)
11.600
(7.138)
1.170
(956)
2.150
(2.131)
7.510
(6.694)
4,2
(%7,7)
6,6
(13,1)
6,5
(1,1)
8,5
(8,4)
6,4
(5,5)
İşsizlik
Oranı
(%)
5.3
(6,4)
5.0
(5,0)
7,6
10.6
10.5
Kaynak: Dünya Bankası ve IMF (Parantez içindeki veriler 2016 yılı IMF tahminleridir.)
Tabloda görüldüğü gibi, Azerbaycan, 2015 yılı itibariyle 9.650 milyon
nüfusa ve 53 milyar dolarlık milli hâsılaya sahiptir. Üst orta gelir grubundaki
ülkede kişi başı gelir düzeyi 6.560 dolar olmuştur. Ancak IMF tahminlerine
502
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
göre petrol fiyatlarının gerilediği 2015’de %1,1 büyüme ve 2016’da beklenen
%2,4 küçülme ve devalüasyonun etkisiyle 2016’da GSYİH’nın 35,5 milyar
dolara ve kişi başına GSYİH’nın 3759 dolara inmesi beklenmektedir.
Azerbaycan’da 2015’de enflasyon oranı %4,2 ve işsizlik oranı %5,3 gibi
oldukça düşük düzeydedir. Ancak 2016’da enflasyonun %7,7 ve işsizlik
oranının %6,4 oranına yükselmesi beklenmektedir.
Doğal kaynaklar açısından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan
Kazakistan, eski SSCB ülkeleri arasında en yüksek fert başına milli gelire ve
ücret düzeyine sahip ülkedir. Kazakistan ekonomisindeki katma değerin büyük
bölümü petrol sektöründe oluşmaktadır (DEİK, 2012: 3-4). Üst orta gelirli
ülkeler grubunda yer alan Kazakistan, 2015 yılında 184,4 milyar dolarlık milli
hâsıla ile ekonomik büyüklük açısından diğer Türk Cumhuriyetleri arasında ilk
sırada yer almaktadır. Ülke 2015 yılı itibariyle 17.500 milyon nüfusa sahiptir.
Kazakistan’ın büyüme oranı 2015’de Azerbaycan örneğinde olduğu gibi petrol
fiyatlarının gerilemesi nedeniyle %1,2 oranında gerçekleşmiş, enflasyon ve
işsizlik oranları ılımlı düzeyde (%5-%6) kalmıştır. Bununla birlikte Tablo 8’de
görüldüğü gibi, IMF tahminlerine göre 2016’da %0,8 oranında küçülme ve
petrol fiyatlarındaki gerilemenin etkisiyle GSYİH düzeyinin 128 milyar dolara
inmesi ve kişi başına gelirin 7138 dolara düşmesi ve enflasyonun (TÜFE)
yükselerek %13 civarında gerçekleşmesi beklenmektedir.
Kırgızistan, diğer bağımsız Türk Cumhuriyetlerinden farklı bir görünüme
sahiptir. Kırgızistan zengin enerji kaynaklarına sahip değildir. Kırgızistan 2015
yılı itibariyle 6,5 milyar dolar GSYİH ve 1170 dolarlık kişi başına gelirle alt
orta gelirli ülke grubundadır. Kırgızistan 2015’de %3,5 oranında büyümüştür.
Enflasyon oranı %6,5 işsizlik oranı %8 civarında gerçekleşmiştir. Tablo 8’de
görüldüğü üzere, IMF tahminine göre Kırgızistan ekonomisinin 2016’da zayıf
büyüme göstermesi ve dolar cinsinden GSYİH ve kişi başına gelirinin azalması
beklenmektedir. Bu çerçevede Türk Cumhuriyetleri içindeki en yoksul ülke
olan Kırgızistan kişi başına gelirinin 956 dolara ineceği tahmin edilmektedir.
Bağımsızlığın ilk yıllarında serbest piyasa ekonomisinden uzak, sosyalist
sisteme yakın iktisat politikaları uygulayan Özbekistan, ekonomik problemlerin
artmasını engelleyememiş ve 1990’lı yılların ikinci yarısı ile birlikte pazar
ekonomisine geçiş için bir takım reformlar yapılmıştır (DEİK, 2012: 5).
Özbekistan 31.300 milyon nüfusu ile Türk Cumhuriyetleri arasında en büyük
nüfusa sahip ülkedir. Özbekistan 2015 yılı itibarıyla 67 milyar dolar milli hâsıla
ve 2150 dolarlık kişi başına geliriyle alt orta gelir grubundadır. Özbekistan
ekonomisi 2015’de Türk Cumhuriyetleri içinde %8 ile en yüksek büyüme oranı
ile dikkat çekmektedir. Ancak ele aldığımız ülkeler içinde enflasyon oranı (%8)
ve işsizlik oranı (%10,6) en yüksek ülkedir. IMF tahminlerine göre Özbekistan
ekonomisinin 2016’da %6 oranında büyümesi beklenmekle birlikte dolar
cinsinden GSYİH’nın görece azalarak 66 milyar dolar civarına inmesi ve kişi
başına gelirin 2130 dolara inmesi beklenmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
503
Türkmenistan SSCB döneminde en az gelişmiş ve kişi başı geliri en
düşük cumhuriyetlerden biridir (Cesar, 2007: 112-114). SSCB Türkmenistan’da
doğalgaz, petrol ve pamuktan oluşan hammadde arzına dayalı bir ekonomik
yapı kurmuştur (Turan, 2006: 46). Ülke 2015 yılı itibariyle 5.374 milyon nüfusa
sahiptir. Türkmenistan 37,3 milyar dolarlık milli hâsıla ve 7510 dolarlık kişi
başına gelirle üst orta gelirli ülkeler grubundadır. Türkmenistan önemli petrol
ihracatçısı olmasa da petrol fiyatlarının gerilediği ortamda doğalgaz fiyatlarının
düşüşünden olumsuz etkilenmiş, ancak buna rağmen 2015’de %6,5 oranında
büyümüştür. Tablo 8’de görüldüğü üzere IMF 2016 tahminlerine göre
Türkmenistan %5 civarında ulusal parası cinsinden büyüse de dolar cinsinden
GSYİH ve kişi başına GSYİH’ın cüzi oranda azalacağı beklenmektedir.
Türkmenistan’da 2015’de enflasyon oranı %6 civarındadır. Resmi olarak
Türkmenistan’da işsizlik olmasa da Dünya Bankası kaynaklarına göre %10,5
civarında işsizlik tahmin edilmektedir.
Tablo 9’da Türk Cumhuriyetlerinin 2015 yılı dış ticaret gelişmeleri
verilmiştir. Tablodan görüleceği gibi, Kazakistan bu ülkeler arasında dış ticaret
hacmi açısından ilk sıradadır. Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan dış
ticaret fazlası verirken, Kırgızistan ve Özbekistan dış ticaret açığı vermektedir.
Tablo 9: Türk Cumhuriyetlerinin Dış Ticaret Göstergeleri (2015, Milyon Dolar)
YILLAR
İHRACAT
(X)
11.327
Azerbaycan
45.956
Kazakistan
1.646
Kırgızistan
6.126
Özbekistan
9.940
Türkmenistan
Kaynak: INTRACEN (2017).
İTHALAT
(M)
DENGE (X-M)
HACİM (X+M)
9.211
30.568
3.938
10.233
5.674
2.116
15.388
-2.292
-4.107
4.266
20.538
76.524
5.584
16.359
15.614
INTRACEN verilerine göre 2015’de Azerbaycan’ın ihracatında ilk sırada
İtalya (%21,3) bulunmakta, bu ülkeyi sırasıyla Almanya ve Endonezya takip
etmektedir. Azerbaycan’ın en fazla ithalat yaptığı ilk üç ülke ise Türkiye
(%18,2), Rusya (%16,1) ve İngiltere (%9,8)’dir. Kazakistan’ın ihracatında ilk
üç ülke İtalya (%17,8), Çin ve Hollanda, ithalatında Rusya (%33,9), Çin ve
Almanya’dır. Kırgızistan’ın ihracatında ilk üç ülke sırasıyla İsviçre (%33,5),
Kazakistan ve Rusya, ithalatında Rusya (%31,4), Çin ve Kazakistan’dır.
Özbekistan’ın ihracatında ilk üç ülke sırasıyla İsviçre (%33), Çin ve Kazakistan,
ithalatında sırasıyla Çin (%22,2), Rusya ve Güney Kore’dir. Türkmenistan’ın
ihracatında ilk üç ülke sırasıyla Çin (%84,4), Türkiye (%6,1) ve İtalya,
ithalatında sırasıyla Türkiye (%33,8), Rusya ve Çin’dir. Görüldüğü üzere
Azerbaycan ve Türkmenistan’ın dış ticaretinde Türkiye’nin ağırlığı bulunsa da
diğer Türk Cumhuriyetlerinin coğrafi yakınlık ve SSCB döneminin etkisiyle
Rusya, Çin ve Kazakistan ile güçlü dış ticaret bağları bulunmaktadır.
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
504
Bu noktada bu üç ülke ile Türkiye’nin ikili dış ticaret düzeylerine genel
olarak bakılabilir. Tablo 10’da görüldüğü gibi Türkiye’nin bu ülkelerle ihracatı
en fazla Azerbaycan ve Türkmenistan iledir. Azerbaycan ile yakın ekonomik
ilişkiler yanı sıra Türkmenistan’da bulunan inşaat firmaları bu iki ülkeye 2014
sonrası gerilese de bu iki ülkeye toplamda 2,5 milyar doları aşan ihracatımızı
açıklamaktadır. Kazakistan’a ihracat 2013 sonrası gerileme göstermektedir.
Özbekistan ve Kırgızistan’a ihracat bu ülkelerden sonra gelmektedir.
Tablo 10. Türkiye’nin 5 Türk Cumhuriyeti İle Dış Ticareti: 2010-2016 (Milyon Dolar)
2010
2015
2016
1.286
625
309
533
1.246
1.550
819
129
283
1.140
2012
2.064
948
180
354
1.493
2.585
1.069
257
450
1.480
İHRACAT
2013
2.960
2.875
1.899
1.039
977
750
388
421
295
563
603
489
1.957
2.231
1.858
İTHALAT
2010
2011
2012
2013
2014
2015
253
262
340
334
291
232
Azerbaycan
1.393
1.995
2.056
1.760
1.236
1.110
Kazakistan
31
52
45
37
66
77
Kırgızistan
861
940
813
815
781
712
Özbekistan
386
393
304
654
623
557
Türkmenistan
Kaynak: TÜİK (2017), Dış Ticaret İstatistikleri, Ülkelere Göre İhracat ve İthalat Verileri.
Azerbaycan
Kazakistan
Kırgızistan
Özbekistan
Türkmenistan
2011
2014
2016
278
1.094
101
709
422
Bu beş Türk Cumhuriyetinden ithalatımıza bakılırsa, Kazakistan ilk sırada
yer almakta petrol türevleri ithalatı bunda önemli rol oynamaktadır. İkinci ve
üçüncü sıradaki Özbekistan ve Türkmenistan’dan pamuk ithalatı bu ülkelerle
ithalatta önemli yer tutmaktadır. Azerbaycan ve Kırgızistan’dan ithalatımız görece
bu ülkelere göre düşük miktardadır. Bu ülkelerle ikili dış ticaret dengesinde
Azerbaycan, Türkmenistan ve Kırgızistan’a dış ticaret fazlası, Kazakistan ve
Özbekistan’a karşı dış ticaret açığı verilmektedir.
V. TRA2 BÖLGESİ-TÜRK CUMHURİYETLERİ DIŞ TİCARETİ
Türkiye’nin en doğusunda bulunan TRA2 Bölgesi, Türkiye’nin Orta
Asya ve Kafkasya’ya açılan kapısı konumunda bulunmakta ve bu bölgedeki
enerji kaynaklarının gelişmiş batı ülkelerine transferinde büyük önem
taşımaktadır. Hazar Havzası enerji kaynaklarının batıya taşınmasını sağlayan
Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı ile Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) ve
İran-Ankara doğalgaz boru hatları TRA2 Bölgesinden geçmektedir. Ayrıca,
TRA2 Bölgesi, Ankara-Kars hızlı tren ve Bakü-Tiflis-Kars (BTK) demiryolu
hattı, proje aşamasındaki Kars-Iğdır-Nahcivan demiryolu ve Kars Lojistik
Merkezi (KLM) gibi büyük kamu yatırımlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu
bağlamda bölgede tamamlanan ve yapımı devam eden projeler ve özellikle dil,
din ve milliyet bakımından Türkiye’ye yakın Türk Cumhuriyetlerine açılan kapı
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
505
niteliği taşıması birlikte düşünüldüğünde bölgenin dış ticaret ve ekonomik
açıdan önemi daha da artmaktadır.
Tablo 11’de TRA2 Bölgesi ile Türk Cumhuriyetleri arasında 2010-2016
döneminde gerçekleşen dış ticaret görülmektedir. Tablodan da görüldüğü gibi
bu dönemde TRA2 Bölgesinden en fazla Azerbaycan’a ihracat yapılırken
Özbekistan bölgeden en fazla ithalat yapılan ülke olarak dikkati çekmektedir.
2013 ve 2016 yılı hariç bu dönemde TRA2 Bölgesinden Özbekistan’a ihracat
yapılmadığı da görülmektedir. Azerbaycan dışında TRA2 bölgesinden bu
ülkelere yapılan ihracatın oldukça dalgalı seyir izlediği ve bu ülkelere ihracatın
2016’da önemli ölçüde azaldığı belirtilebilir. Azerbaycan’a yapılan ihracat bu
ülkelere yapılan ihracatın önemli kısmını oluşturmaktadır. Örneğin 2016’da
bölge ihracatının (151,1 milyon dolar) %46,6’sı Azerbaycan’a yapılmıştır.
Diğer ülkelerin TRA2 bölgesi ihracatı içindeki payı düşüktür. Bu bağlamda bu
beş ülkenin TRA2 Bölgesi toplam ihracatı içindeki payı 2015’de %51,2
düzeyinde gerçekleşmiştir.
Tablo 11: TRA2 Bölgesinin Türk Cumhuriyetler İle Dış Ticareti (2010-2015, Bin Dolar)
İHRACAT
2010
2011
2012
2013
2014
2015 2016
%
Azerbaycan
96.543 94.573 82.791 119.230 108.772 107.557 70.331 46,6
Kazakistan
210
4.260
79
5.028
1.119
823
259 0,2
Kırgızistan
1.094
1.796
213
3.561
2.308
2.112
1.546 1,0
Özbekistan
2.937
86 0,05
Türkmenistan
10.216
2.646
3.437 15.173
9.984
6.919
5.208 3,5
Toplam 5 Ülke
108.062 103.274 86.520 145.929 122.184 117.411 77.429 51,2
TRA 2 İhracatı
182.061 178.467 131.925 197.679 207.623 220.701 151.084 100
İTHALAT
2010
2011
2012
2013
2014
2015
2016 %
Azerbaycan
416
235
143
89
127
286
558 0,3
Kazakistan
957
296
273
335
179
55
774 0,5
Kırgızistan
492
675
1.147
764
314
444
1286 0,8
Özbekistan
2.452
5.141 17.090
8.522
6.828 22.545 35.468 21,6
Türkmenistan
2.004
1.946
2.008
1.557
1.398
260
377 0,2
Toplam 5 Ülke
6.322
8.293 20.662 11.267
8.845 23.590 38.461 23,4
TRA 2 İthalatı
68.010 81.584 88.329 105.002 85.780 115.361 164.543 100
Kaynak: TÜİK (2017), Bölge ve Ülkelere Göre Dış Ticaret, Dinamik Sorgulama Sonuçları.
TRA2 Bölgesinin bu dönemde bu beş ülkeden yaptığı ithalatın oldukça
dalgalı seyir izlediği ve Özbekistan’dan 2016’da yapılan yaklaşık 35,5 milyon
dolarlık ithalatın bölge ithalatının (164,5 milyon dolar) %21,6’sını oluşturduğu
gözlenmektedir. Özbekistan dışındaki Türk Cumhuriyetlerinden son yıllarda
fazla ithalat yapılmadığı için bu beş ülkenin TRA2 bölgesi ithalatındaki payı da
2016’da %23,4 düzeyinde gerçekleşmiştir.
TRA2 bölgesinin ihracat ve ithalatına ilişkin bu veriler, bölgenin ihracat
bağlamında Azerbaycan ile önemli ticaretinin olduğunu, bununla birlikte bölge
506
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
ihracatının yaklaşık yarısının başka ülkelere yöneldiğini göstermektedir. İthalat
noktasında Özbekistan’ın bölgenin ithalatında %22’ye yakın payına karşın diğer
dört ülkeden çok düşük miktarlarda ithalat yapıldığı görülmektedir. Bu durum
bu ülkelerin Türkiye ve bölgenin ihtiyacı olan ithalata konu mallar üretmemesi
yanı sıra bölgenin ve Türkiye’nin geleneksel olarak Avrupa, Rusya ve Çin ile
ithalatının yoğun olması ile bağlantılıdır.
TRA2 bölgesinden bu ülkelere ihracat ve ithalatın sektörel ve mal
grupları veya fasıllara göre dağılımına ilişkin bir bilgiye ulaşılması
gerekmektedir. Bu noktada bölgeden bu ülkelere yapılan ihracat ve ithalatta
bölgenin tümünde gözlemlenen toplam ihracat ve ithalatta Grafik 7 ve Grafik
8’de gözlemlenen fasılların bu ülkelere yapılan ihracat ve ithalatta ağırlıklı
olarak ticaret konusu fasıllar olduğu düşünülebilir. Ancak elimizde TÜİK’in
bölge/ülke düzeyinde sektörlere veya fasıllara göre veriler olmadığı için ihtiyatlı
davranmak gerektiği de belirtilebilir.
VI. TRA2 BÖLGESİNDEN TÜRK CUMHURİYETLERİNE
İHRACAT YAPAN FİRMALARIN KARŞILAŞTIKLARI
SORUNLAR
Bu noktada TRA2 Bölgesi ihracatçı firmalarının Türkiye’ye coğrafi ve
kültürel bakımdan yakın Türk Cumhuriyetlerine yaptıkları ihracatta
karşılaştıkları problemlerin neler olduğu belirlenmeye çalışılan anket çalışması
üzerinde durabiliriz (Topal, 2016). Ankette yer alan firmalar, TRA2 Bölgesinde
faaliyet gösteren Doğu Anadolu İhracatçılar Birliğine (DAİB) kayıtlı Türk
Cumhuriyetlerine ihracat yapan firmalardır.
Çalışmada DAİB’ne üye 218 firmadan sadece Türk Cumhuriyetlerine
(Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan) ihracat
yapan firmalara ulaşılmış ve TRA2 bölgesinden ihracat yapan 60 firmadan geri
anketlere geri dönüş olmuştur.
Tablo 12’de araştırmaya katılan firmaların ihracat yapma şekilleri
görülmektedir. Ankete katılan firmaların 11’i dolaylı ihracat yaparken, 29 firma
(%48,3) doğrudan ihracat yapmaktadır. Firmaların 20’si hem doğrudan hem
dolaylı ihracat yapmaktadır.
Tablo 12: Araştırmaya Katılan Firmaların İhracat Yapma Şekilleri
SAYI
%
11
18,3
Dolaylı İhracat
29
48,3
Doğrudan İhracat
20
33,3
Doğrudan- Dolaylı İhracat
60
100
Toplam
Tablo 13’de firmaların faaliyet süreleri görülmektedir. Firmalardan 10’u
1-5 yıl arası, 23’ü 6-10 yıl arası, 23’ü 11-15 yıl arası ve 3 firma ise 16-20 yıl
arası faaliyet göstermektedir. Firmalar arasında 21 yıl ve üzeri faaliyette
bulunan firma bulunmamaktadır. Bir firma bu soruya cevap vermemiştir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
1-5 Yıl Arası
6-10 Yıl Arası
11-15 Yıl Arası
16-20 Yıl Arası
21 Yıl ve Üzeri
Toplam
507
Tablo 13: Araştırmaya Katılan Firmaların Faaliyet Süreleri
SAYI
%
10
16,7
23
38,3
23
38,3
3
5,0
59
98,3
Firmaların ihracat yapma süreleri Tablo 14’de görüldüğü gibidir.
Firmaların 12’si 1-5 yıl arası, 23’ü 6-10 yıl arası, 19’u 11-15 yıl arası ve 4 firma
16-20 yıl arası ihracat faaliyetleri yapmaktadır.
Tablo 14: Araştırmaya Katılan Firmaların İhracat Yapma Süreleri
SAYI
%
12
20,0
1-5 Yıl Arası
23
38,3
6-10 Yıl Arası
19
31,7
11-15 Yıl Arası
4
6,7
16-20 Yıl Arası
58
96,7
Toplam
Firmaların istihdamına ilişkin bilgiler Tablo 15’de görülmektedir.
Firmaların %35’i 5 kişi ve aşağısı, %6,7’si 6 ile 10 arası, %21,3’ü 11 ile 15
arası, %11,7’si 16 ile 20 arası ve %15’i 21 ile 49 arası kişi istihdam etmektedir.
Tablo 15: Araştırmaya Katılan Firmaların İstihdam Sayıları
SAYI
%
21
35,0
1-5 Kişi Arası
4
6,7
6-10 Kişi Arası
13
21,3
11-15 Kişi Arası
7
11,7
16-20 Kişi Arası
9
15,0
21-49 Kişi Arası
54
90
Toplam
Araştırmaya katılan firmaların faaliyette bulundukları sektörlere ilişkin
bilgiler Tablo 16’da görülmektedir. Firmaların %65’i ticaret/pazarlama sektörü,
%10’u hizmet sektörü, %3,3’ü üretim/sanayi sektörü ve %5’i ticaret/pazarlama
ve üretim/sanayi sektörlerinde faaliyet göstermektedirler.
Tablo 16: Araştırmaya Katılan Firmaların Faaliyette Bulundukları Sektörler
SAYI
%
6
10,0
Hizmet Sektörü
39
65,0
Ticaret/Pazarlama Sektörü
8
3,3
Üretim/Sanayi Sektörü
3
5,0
Ticaret/pazarlama
4
6,6
Diğer
60
100
Toplam
508
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
Firmaların hukuki yapı bilgileri Tablo 17’de görülmektedir. Firmaların
%76,7’si limited/anonim şirket iken %3,3’ü kolektif/komandit şirket ve %1,7’si
ferdi şirkettir. Bir firma limited/anonim şirket ve ferdi şirket yapısına sahiptir.
Tablo 17: Araştırmaya Katılan Firmaların Hukuki Yapıları
SAYI
%
46
76,7
Limited/Anonim Şirketi
2
3,3
Kolektif Şirket/Komandit Şirket
11
18,3
Ferdi Şirket
1
1,7
Limited/Anonim Şirket, Ferdi Şirket
60
100
Toplam
Firmaların mal sevkiyatında kullandıkları kanallara ilişkin bilgiler Tablo
18’de görülmektedir. Firmaların %91,7’sinin mal sevkiyatında karayolunu
kullandığı görülmektedir. Firmaların %3,3’ü mal sevkiyatında karayolu ve
havayolunu kullanırken, firmalardan %3,3’ü karayolu ve demiryolu, %1,7’si ise
hem karayolu hem de denizyolunu kullanmaktadırlar.
Tablo 18: Araştırmaya Katılan Firmaların Mal Sevkiyatında Kullandıkları Kanallar
SAYI
%
55
91,7
Karayolu
2
3,3
Karayolu ve Havayolu
1
1,7
Karayolu ve Denizyolu
2
3,3
Karayolu ve Demiryolu
60
100
Toplam
Tablo 19’da araştırmaya katılan firmaların ihracat yaptıkları Türk
Cumhuriyetleri görülmektedir.
Tablo 19: Araştırmaya Katılan Firmaların İhracat Yaptıkları Türk Cumhuriyetleri
SAYI
%
17
28,3
Azerbaycan
Kazakistan
Özbekistan
2
3,3
Kırgızistan
2
3,3
Türkmenistan
5
8,3
Azerbaycan/Kazakistan
1
1,7
Azerbaycan/Özbekistan
1
1,7
Azerbaycan/Kırgızistan
18
30,0
Azerbaycan/Türkmenistan
1
1,7
Azerbaycan/Kazakistan/Özbekistan
3
5,0
Azerbaycan/Kazakistan/Türkmenistan
3
5,0
Azerbaycan/Özbekistan/Türkmenistan
3
5,0
Azerbaycan/Kırgızistan/Türkmenistan
3
5,0
Azerbaycan/Kazakistan/Özbekistan/Türkmenistan
1
1,7
Azerbaycan/Özbekistan/Kırgızistan/Türkmenistan
60
100
Toplam
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
509
Tabloda görüldüğü gibi 17 firma sadece Azerbaycan’a, 2 firma sadece
Kırgızistan’a ve 2 firmada sadece Türkmenistan’a ihracat yapmaktadır. 5 firma
Azerbaycan ve Kazakistan’a, 1 firma Azerbaycan ve Özbekistan’a, 1 firma
Azerbaycan ve Kırgızistan’a ve 18 firma Azerbaycan ve Türkmenistan’a ihracat
yapmaktadır. Yine 1 firma Azerbaycan, Kazakistan ve Özbekistan’a, 3 firma
Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan’a, 3 firma Azerbaycan, Özbekistan ve
Türkmenistan’a, 3 firma Azerbaycan, Kırgızistan ve Türkmenistan’a ihracat
yapmaktadır. 3 firma Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’a, 1
firma Azerbaycan, Özbekistan, Kırgızistan ve Türkmenistan’a ihracat
yapmaktadır. Özetle TRA2 Bölgesi’ndeki ihracatçı firmaların ihracat yaptıkları
Türk Cumhuriyetleri arasında ilk sırada Azerbaycan gelirken bu ülkeyi
Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan takip etmektedir.
Tablo 20’de bu firmaların Türk Cumhuriyetlerine ihracatları sırasında
karşılaştıkları sorunlar önem derecelerine göre gösterilmektedir.
Tablo 20: İhracatta Karşılaşılan Sorunların Önem Dereceleri
Sorunlar
Terör ulaşımı, mal sevkiyatını ve yeni mal siparişini etkiliyor
İhracat yapılacak ülkenin ekonomik durumu
Tarife dışı engeller (kota vb.)
Dış piyasalarda Türkiye’nin imajı
İhraç malının kalite yetersizliği
Genel ülke ekonomisi
Hedef ülkedeki yüksek ithalat vergileri
Hedef ülkedeki siyasi ve bürokratik engeller
İşletmenin ekonomik/finansal sorunu
Taşıma, depolama ve dağıtım (lojistik)
Firmanızın imajı
İhracat siparişlerinin karşılanmasındaki yetersizlik
Rakipler ve rekabetin şiddetinin fazlalığı
Nitelikli personel yetersizliği
İhracatta devlet desteklerinin yetersizliği
Teknoloji Ar-Ge eksikliği
Pazarlama araştırması ve ürün tanıtımı
Ulaşım maliyetlerinin yüksekliği
Üretim maliyetlerinin yüksekliği
Döviz kurlarındaki dalgalanmalar
Üretimde kullanılan girdilerin yeterli olmaması
Taklit mallar
Yeni ürün geliştirememe
Fiyat dezavantajı/rekabetçi fiyat sunamama
Dış pazarların tanınmaması
Müşteri ilişkileri eksikliği
İç piyasa şartlarının dış piyasaya göre daha cazip olması
Hedef ülkenin dili
Kültürel farklılıklar
Ort.
4,87
4,53
4,53
4,38
4,37
4,35
4,32
4,28
4,25
4,25
4,23
4,22
4,20
4,20
4,17
4,17
4,15
4,13
4,12
4,05
4,00
3,98
3,97
3,95
3,93
3,90
3,87
3,75
3,70
Std.
Sapma
0,468
0,700
0,650
1,027
0,641
0,777
0,748
0,783
0,968
0,816
1,226
0,958
0,755
1,070
1,044
1,137
0,709
1,157
1,290
1,048
1,164
0,983
0,901
0,982
0,936
0,817
0,947
1,188
0,979
510
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
Tabloda görüldüğü üzere araştırmaya katılan firmaların bu ülkelere
ihracatta karşılaştıkları sorunlara bakıldığında en önemli sorun olarak son
aylarda artan terör olaylarının ihraç mallarının ulaşımını, mal sevkiyatını ve
yeni mal siparişlerini etkilemesi karşımıza çıkmaktadır.
İkinci önemli sorun ise ihracat yapılacak ülkenin ekonomik durumu
gelmektedir. Tarife dışı engeller diğer ana sorunlar arasında görülmektedir.
Katılımcı firmalar, yöneltilen sorular arasındaki hedef ülkenin dili ve kültürel
farklılıkların ihracatı diğer faktörlere nazaran daha az etkiledikleri yönünde
cevap vermişlerdir.
VII. SONUÇ
TRA2 Bölgesi, sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından Türkiye’deki 26
düzey 2 bölgesi içinde 25. sırada olan ve yoğun göç veren bir bölgedir. TRA2
Bölgesinin komşu ülkelerle dış ticaretini artırarak bu sorunlarını gidermesi
beklenmekte, ancak Ermenistan sınırı nedeniyle 7 sınır kapısından aktif olarak
yararlanma imkanı bulunmamaktadır. Son dönemde BTC, BTE ve TANAP gibi
enerji nakil hatlarının geçtiği bölgede demiryolu yatırımları bağlamında BTK,
Iğdır-Nahcivan demiryolu hattı ve Kars Lojistik Merkezi gibi kamu yatırımları
ile adı daha sık duyulan TRA2 Bölgesi, dış ticaret noktasında Türkiye’nin
üretici ve ihracatçı bir bölgesi olmaktan uzaktır. Türkiye ihracatının %0,11 ve
ithalatının %0,08 gibi oldukça düşük miktarlarını gerçekleştiren TRA2
bölgesinin mevcut ulaştırma akslarında bir geçiş noktası bir lojistik merkez
olmasının önemi bulunmakla birlikte bunun ötesinde üretime ve ihracata dönük
yatırımlar çekerek dış ticaret potansiyelini gerçeğe dönüştürmesi gerekmektedir.
TRA2 Bölgesinin dış ticaret potansiyelini hayata geçirebilmesi, daha
fazla üreterek dış ticaretini dünyanın zengin batı kıtası yanı sıra dünyanın yeni
ekseni haline gelen Rusya, Çin, Hindistan ve Türk Cumhuriyetlerine
yönlendirmesi göreli coğrafi yakınlığın bir gereğidir. Dünyanın üretim merkezi
Doğuya kayarken dış ticaretin ve gelecekte zenginleşecek Asya’nın tüketim
talebi günümüzde hızla artmaktadır. Dolayısıyla TRA2 bölgesi üretici ve
ihracatçıları bu yeni pazarlara dil ve kültür yakınlığını coğrafi yakınlıkla
birleştirerek girmek noktasında çabalar göstermektedir. Bu çabalar, dinamik
girişimciler eliyle başarıyla sonuçlansa bile bazı noktalarda bu ülkelere ihracatta
sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Ülkemizin herhangi bir bölgesindeki
ihracatçının da Türk Cumhuriyetlerine ihracatta karşılaşabilecekleri bu sorunları
bu makalede TRA2 bölgesi özelinde incelememizin amacı, bölgedeki düşük
düzeydeki ihracat ve dış ticaretin mevcut durumunu sergilemek yanı sıra bölge
ihracatçılarının karşılaştıkları sorunları görebilmek ve karar alıcılara bir bilgi
dağarcığı oluşturma noktasında bir küçük çaba olarak değerlendirilebilir.
TRA2 bölgesi dış ticaretinin değerlendirilmesi aşamasında görülmüştür
ki, bölgenin dış ticareti ve özelde ihracatı Türkiye içinde çok küçük oranlarda
olsa bile Türkiye dış ticaretine benzer biçimde ihracatın sanayi ürünleri ağırlıklı
olduğu, Iğdır ve Ağrı’nın sınır kapılarının açık olması anlamında bölge dış
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
511
ticaretinde ağırlıklarının olduğu, bölgenin ithalatında tarım ürünleri bağlamında
meyve ithalatının önemli yer tuttuğu görülmüştür. TRA2 bölgesinden ihracat
yapan 60 firmayla yapılan anket çalışması, Türkiye’nin herhangi bir yerindeki
ihracatçı gibi TRA2 bölgesindeki ihracatçıların da dünyanın farklı noktaları ve
Türk Cumhuriyetlerine ihracat yapmaları sırasında gerek ülkemizdeki gerekse
komşu ülkelerdeki terör, ihracatçının karşılaştığı en önemli sorun olarak
belirlenmiştir. Ayrıca ihracat yapılacak ülkenin mevcut ekonomik durumu, dış
ticarete dönük tarife dışı engeller ve gümrük kapılarındaki mevzuat sıkıntıları,
dış piyasada Türkiye’nin imajı yanı sıra üretilen malın kalite ve imajının diğer
önemli sorunlar arasında olduğu görülmüştür.
Bu tespitler çerçevesinde bölgenin dış ticaret potansiyelinden daha iyi
yararlanılması ve sosyo-ekonomik gelişmişlik sıralamasında yerinin iyileşmesi,
üretim, ihracat ve dış ticaretin artması için hali hazırda sağlanan kamu yatırım
teşviklerinin istikrarlı biçimde sürdürülmesinin ötesinde kısa vadede iç-dış
terörün azalması, pazar ülkelerin ekonomik durumlarının daha da iyileşmesi ve
ekonomik istikrar içinde olmaları gerekmektedir. Ayrıca bu ülkeler nezdinde
ihracatçının ihraç malının sevkinden varış yerine ulaşıncaya kadar gümrük
formalite ve tarife dışı engellerin azaltılması için diplomatik çabaların
yoğunlaştırılması, lojistik hizmetlerin en etkin biçimde sağlanması, malların
üretim ve ihraç maliyetlerini azaltma yanı sıra kalitesinin ve olumlu Türk Malı
imajının güçlü biçimde korunması gerekmektedir.
Kaynakça
Cesar, M. (2007), “Türkmenistan'ın Serbest Piyasa Ekonomisine Geçiş Sürecinde On
Beş Yıl”, Orhan Kavuncu ve Alaadin Korkmaz. (Eds). Bağımsızlıklarının 15.
Yılında Türk Cumhuriyetleri, Ankara: TOBB Yayınları, ss. 107-143.
DEİK (2012), Kazakistan Ülke Bülteni. Ankara: DEİK
DEİK (2012), Özbekistan Ülke Bülteni. Ankara: DEİK
Ekonomi Bakanlığı (2012), “Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar”, 3305
sayılı Bakanlar Kurulu Kararı, Resmi Gazete, 19.06.2012 Tarih, Sayı: 28328.
Erol, M. Seyfettin ve Şahin, M. (2013), “Bağımsızlıklarının 20. Yılında Orta Asya ve
Kafkasya’daki Türk Cumhuriyetlerinin Entegrasyon Süreci (1991 – 2011)”,
Karadeniz Araştırmaları Dergisi, Sayı: 37, ss. 111-136.
Geybullayev, G. ve Kurubaş, E. (2002),”Türk Cumhuriyetlerinin Entegrasyonu:
Fırsatlar, Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Süleyman Demirel Üniversitesi
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 7(1), ss. 19-45
Göktolga, Z.G., Karakış, E. ve Türkay, H. (2015), “Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin
Ekonomik Performanslarının TOPSIS Metodu ile Karşılaştırılması”,
International Conference On Eurasian Economies, 9-11 Eylül 2015, Rusya
International Monetary Fund- IMF (2017), http://www.imf.org/external/country/ index.
htm (Erişim: 18.02.2017).
International Trade Center INTRACEN (2017), http://www.trademap.org/Country_
SelProduct Country_TS.aspx (Erişim: 18.02.2017).
Kalkınma Bakanlığı (2013), İllerin ve Bölgelerin Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik
Sıralaması Araştırması (SEGE-2011), Ankara.
512
Adem ÜZÜMCÜ, Samet TOPAL
Karabulut, K. (2005), Doğu’da Yakalanan Kalkınma Fırsatı: Ticaret, İstanbul: Atlas
Yayın Dağıtım.
Turan, G. (2006), “Türkiye-Türkmenistan Siyasi ve Ekonomik İlişkileri: Ekonomik Fırsat
Penceresi Olarak Değerlendirilebilir mi?’’, Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi
(TASAM) Dergisi, Sayı: 9, ss. 45-50.
Topal, Samet (2016), Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri Arasındaki Ekonomik
İlişkiler ve Doğu Anadolu Bölgesinden Türk Cumhuriyetlerine İhracat
Yapan Firmaların Sorunları Üzerine Bir Analiz, Atatürk Üniversitesi, SBE,
Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Erzurum, 2016.
TÜİK (2017), Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS), Nüfus-Göç İstatistikleri,
(https://biruni.tuik.gov.tr/medas/?kn=95&locale=tr) (Erişim: 17.02.2017).
TÜİK (2017), Bölgelere Göre Dış Ticaret İstatistikleri, Dinamik Sorgulama Sonuçları,
(https://biruni.tuik.gov.tr/disticaretapp/menu.zul). Erişim: 18.02.2017.
TÜİK (2017), Bölgelere ve Ülkelere Göre Dış Ticaret, Dinamik Sorgulama Sonuçları.
https://biruni.tuik.gov.tr/disticaretapp/disticaret.zul?param1=9&param2=4&sit
crev=0&isicrev=0&sayac=5811 . (Erişim: 18.02.2017).
TÜİK (2017), Eğitim İstatistikleri Veri Tabanı, (http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?
alt_id=1018) (Erişim: 17.02.2017).
TÜİK (2017), İl ve Bölge Bazında GSYİH,(http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?
istab_id=2520) (Erişim:17.02.207)
TÜİK (2017), İl ve Bölgesel Bazda Kişi Başına GSYİH, (http://www.tuik.gov.tr/
PreIstatistikTablo.do?istab_id=2521) (Erişim: 17.02.2017)
TÜİK (2017), İllere Göre İhracat.http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=646
(Erişim: 18.02.2017).
TÜİK (2017), İllere Göre İthalat, http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=647
(Erişim: 18.02.2017).
TÜİK (2017), İşgücü İstatistikleri Bölgesel Sonuçları http://www.tuik.gov.tr/
PreIstatistikTablo.do?istab_id=2319 (Erişim: 17.02.2017)
TÜİK (2017), İşgücü İstatistikleri Veri Tabanı. http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistik
Tablo.do?istab_id=2321 (Erişim:17.02.2017).
TÜİK (2017), Ülkelere Göre İhracat, http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=
624 (Erişim: 18.02.2017).
TÜİK (2017), Ülkelere Göre İthalat, http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=
625 (Erişim: 18.02.2017).
Üzümcü, A. ve Özyakışır, D. (2013). “TRA2 Bölgesinde Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik
Düzeyi ve Göç İlişkisi (1996-2012)’’, II. Uluslararası Bölgesel Kalkınma
Konferansı Bildiriler Kitabı, Cemalettin Çopuroğlu (Ed.). 16-17 Mayıs 2013,
Elazığ, ss. 157-181.
Üzümcü, Adem ve Sıdıka Akdeniz (2014), ”Yeni İpek Yolu: TRACECA ve Bakü-TiflisKars Demiryolu Projesi”, Avrasya Etüdleri, İpek Yolu Özel Sayısı, TİKA, Yıl: 20,
Sayı: 45, (2014/1), ss. 171-199.
Üzümcü, A., Tokucu, E. ve Ergiçay, G. (2015), “Kars Lojistik Merkezinin (KLM)
TRA2 Bölgesinin Kalkınması ve Kars Ekonomisi Açısından Önemi: Bir
İktisadi Analiz”, Kafkas Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi
Dergisi, Cilt : 6, Sayı: 10, ss. 191-222.
WORLDBANK (2017), Ülke Verileri, (http://www.worldbank.org/en/country) (Erişim:
18.02.2017).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
513
TÜRKİYE VE KOMŞU ÜLKELER ARASINDA ENDÜSTRİ İÇİ
TİCARETİN DÜZEYİ VE SEKTÖREL REKABET GÜCÜ (1995-2015)
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ*
Sabri AZGÜN**
Özet: Endüstri-içi ticaret, üretiminde aynı veya benzer faktör
yoğunluğuna sahip mal ve hizmetlerin veya talep yönüyle yakın ikame olan
benzer mal ve hizmetlerin iki yönlü dış ticaretidir. Endüstri içi ticaret ülke ve
endüstrilerin rekabetçi yönlerinin ve dış ticaret kazançlarının belirlenmesi
açısından son derece önemlidir. Bu çalışmanın amacı Türkiye ve komşu ülkeler
arasındaki endüstri içi dış ticaret düzeyini ve Türkiye’nin endüstri içi dış
ticarette avantajlı olduğu sektör ve ürünleri belirlemektir. Çalışmada endüstri içi
ticareti ölçme yöntemlerinden Balassa ve Grubel-Lloyd endeksleri kullanılarak
1995-2015 dönemi için Türkiye ve komşu ülkeler arasındaki endüstri içi
ticaretin gelişimi analiz edilmekte ve SITC 0-9 basamaklı dış ticaret verileri
bazında rekabet gücü yüksek sektör ve ürünler belirlenmektedir.
Anahtar Kelimeler:
Komşu ülkeler
Endüstri içi ticaret, Rekabet Gücü, Türkiye ve
JEL Kodları: F14, F12, C43
THE LEVEL OF INTRA INDUSTRY TRADE AND SECTORAL
COMPETITION POWER BETWEEN TURKEY AND NEIGHBORING
COUNTRIES (1995-2015)
Abstract: Intra-industry trade, is of goods and services with the same or
similar factor intensity in production or, two-way trade of goods and services
that are close substitutes for each other as the demand side. Intra-industry trade,
is extremely important in terms of the determination of competitive aspects and
of foreign exchange earnings of the country and industry. The aim of this study
is to determine the level of intra-industry trade between Turkey and The
Neighboring Countrıes and productive product and sectors to be advantageous
in Turkey's intra-industry trade. In this study, Using The Balassa and GrubelLloyd index of Intra-ındustry trade measurement methods has been analyzed
the development of intra-industry trade between Turkey and The neighboring
countries for the period 1995-2015 and highly competitive industry and
products has been determined on the basis of foreign trade data in SITC 0-9
digit.
Keywords: Intra Industry Trade, Competition Power, Turkey ve
Neighboring Countries
JEL Classification: F14, F12, C43
*
Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve
Lojistik Bölümü
**
514
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
1. Giriş
Gerekçesini geleneksel klasik dış ticaret teorisinden alan endüstriler
arası ticaret; bir birine benzer olmayan ya da tamamen farklı sektörler arasında
gerçekleşen dış ticaret endüstriler arası ticaret ifade edilmekte ve Ülkelerin
gelişmişlik düzeyleri arasındaki fark ne kadar artarsa endüstriler arası ticareti
düzeyinin de yükselmesi beklenir. Endüstri içi ticaret ise bir ülkenin aynı
endüstriye ait malları hem ihraç ve hem de ithal etmesi olarak tanımlanır.
Üretim ve tüketim kalıpları birbirlerine benzeyen ülkeler arasında (özellikle
gelişmiş batı ekonomileri) sanayi malları ticaretinin önemli bir kısmı aynı
endüstrideki malların iki yönlü ticareti (endüstri içi ticaret) şeklinde
gerçekleşmektedir. Endüstri içi ticaret aynı endüstri grubunda bulunan; ancak
dış görünüş, kalite, kullanım özellikleri ve marka açısından bazı farklılıklar
gösteren malların aynı zamanda ihraç ve ithaline dayanan bir dış ticaret türüdür.
Rekabet gücü ise, mikro (firma ve endüstri) ve makro (ekonomi-ülke)
düzeyde olmak üzere iki boyutta değerlendirilebilir. Mikro düzeyde rekabet
gücü ülke firmalarının yabancı rakipler karşısında, korunma ya da
sübvansiyonlar olmaksızın rekabet etme yetenekleridir. Mikro düzeyde rekabet
gücü, firma veya endüstri karlılığı, doğrudan yabancı sermaye yatırımları,
endüstri dış ticaret dengesi, endüstrideki maliyet ve kalite faktörleri analiz
edilerek belirlenmektedir. Makro düzeyde rekabet gücü, reel kur, enflasyon,
ücretlerdeki değişmeler, iş gücü verimliliği, işsizlik, sabit sermaye yatırımları,
sosyal sabit sermaye yatırımları, beşeri sermaye, araştırma ve geliştirme
faaliyetleri gibi faktörlerle açıklanmaktadır. Diğer yandan, makro düzeyde
rekabet gücü ölçülürken, mal ve hizmetlerin kalitesi, satış sonrası hizmetler gibi
ölçümü güç olan değişkenlerde dikkate alınmaktadır.
Bu çalışmada Türkiye ve komşu ülkeler (İran, Rusya, Irak,
Azerbaycan, Gürcistan, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya ve Ukrayna )
arasında endüstri içi ticaret düzeyi mal grupları itibariyle belirlenmeye ve
Türkiye ve komşu ülkeler arasındaki dış ticarette rekabet gücü yüksek sektörler
ortaya konmaya çalışılacaktır. Çalışma, beş bölümden oluşmaktadır. Birinci
bölüm çalışmanın giriş bölümüdür. İkinci bölümde endüstri içi ticarette temel
kavramsal çerçeve ve literatür özeti verilmektedir.
Üçüncü kesimde
uygulamaya temel teşkil eden Balassa (1961) ve Grubel- Lloyd (1971)
endeksleri sunulmuştur. Dördüncü bölümde analiz, bulgular verilmekte ve son
bölüm ise değerlendir ve sonuç kısmıdır.
2. Kavramsal Çerçeve ve Literatür.
Genel olarak, endüstri benzer mallar üreten firmalar topluluğu olarak
tanımlanmaktadır. Bu bağlamda, Bir ekonomide üretilen malların endüstrilere
göre toplulaştırılmasında temel iki yaklaşım söz konudur: i) arz yaklaşımı ve ii)
talep yaklaşımı. Arz yaklaşımı girdi, üretim yöntemi (teknolojik yaklaşım)
olarak ifade edilirken, talep yaklaşımı ürün (piyasa) yaklaşımı olarak da ifade
edilmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
515
Arz yaklaşımına göre; üretiminden benzer girdiler kullanılan ya da benzer
üretim teknikleri ile üretilen mallar bir endüstri de sınıflandırılmalıdır. Bir başka
değişle, Üretim yöntemi (teknolojik yaklaşıma) göre endüstri, aynı üretim
yöntemini ve/veya hammaddeyi kullanan firmaları kapsayacak şekilde
tanımlanmaktadır. Arz yaklaşımında endüstri teknolojik olarak birbirine benzer
mallar üreten firmalar topluluğudur. Diğer yandan, Bütünüyle, aynı ya da
benzer girdiler kullanarak çok farklı özellikler gösteren mal ve mal gruplarının
üretilmesi de mümkündür. Talep yaklaşımı, ekonomide üretilen malları, talep
yönünden benzerliklerine göre sınıflandırmaktadır. Talep yaklaşımına dayalı
sınıflama da, birbirleri yerine ikame edilebilen mallar aynı endüstri içinde
sınıflanmaktadır. Bir başka değişle, piyasa) ölçütüne göre, endüstri, mal
benzerliği noktasından hareket etmekte ve alıcılar ya da tüketiciler tarafından
yakın ikame olan benzer mallar üreten firmalar topluluğudur.
Dış ticaret istatistikleri sınıflandırılırken, Uluslararası Standart Ticaret
Sınıflandırması (SITC) ve Uluslararası Standart Endüstri Sınıflandırması (ISIC)
şeklinde bir ayrım yapılır. Uluslararası Standart Ticaret Sınıflandırması;
malların özelliklerine göre bir sınıflandırma yaparken, Uluslararası Standart
Endüstri Sınıflandırması faaliyetleri işlenme özelliklerine göre bir
sınıflandırmaya tabii tutmaktadır. Bu kapsamda, uluslararası dış ticaret
istatistiklerinin derlenmesinde kullanılan toplulaştırma ölçütünün malların
tüketimde ikame edilebilirlik derecesine ve üretimde benzer girdi kullanımı
boyutuna bağlı olduğu ifade edilerek, SITC’nın iki haneli veya bazen üç haneli
sınıflandırmasıyla oluşan toplulaştırmanın yaklaşık olarak “endüstri” ye karşılık
geldiği belirtilmektedir (Grubel ve Lloyd, 1975: 2; Bedir, 2009; 92).
Endüstri içi ticaret ve rekabet gücü yakın ilişki içerisindedir. Endüstri
içi ticaretin artması dış açıklığının artmasına ve dış dünya ile ekonomik
anlamda bütünleşmeye dalalet eder. Endüstri içi ticaretin artması diğer yandan
ülkenin ölçek ekonomilerinden yararlandığı için rekabet gücünün artmasını
ifade eder. Özellikle marjinal endüstri içi ticaret ve dikey ve/veya yatay
endüstri içi ticaretteki gelişmeler rekabet gücünde de değişime neden
olmaktadır. Endüstri içi ticaret ve rekabet gücünün ölçümüne dönük çalışmalar
Avrupa Birliği’nin kuruluşuna kadar geriye gitmektedir. Endüstri içi ticaretin
ölçüm yöntemlerinde daha çok aynı ekonomik birliğe üye olan ya da olacak
ülkelerin ekonomik yapılarının benzerlikleri hareket noktası olarak
alınmaktadır. Çünkü ekonomik yapılar ne kadar benzer olurlarsa, endüstri içi
ticaret içi ticarette o kadar artacaktır. Dolayısıyla ortak kurumlar ve ortak
politikaların nispi olarak daha etkin sonuçlar verecektir. Verdoorn (1960),
Michealy (1962) , Kojima (1964), gibi bazı iktisatçılar endüstri-içi ticareti
ölçmeye yönelik çaba içerisine girmişlerdir. Bu kapsamda, Endüstri içi ticaretin
düzeyi ve rekabet gücünü ölçmeye dönük Balassa (1965, 1966) ve GrubelLloyd (1971, 1975) endüstri-içi ticaret hesaplamalarında en sık başvurulan
endekslerdir. Gerek yerli gerekse yabancı literatürde endüstri içi ticareti ve
516
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
rekabet gücü ile ilgili oldukça geniş literatür mevcuttur. Güran (1990) Türkiye
ve Avrupa birliği ülkeleri arasındaki dış ticareti rekabet gücü açısından
açıklamış, karşılaştırmalı üstünlükler endeksi yardımıyla sektörel boyutta
rekabet gücünü araştırmıştır. Araştırmada tekstil sektörünün yüksek rekabet
gücüne sahip olduğu bulgularına ulaşılmıştır. Çoban ve Kök (2005) Türkiye ile
Avrupa birliği ülkeleri arasındaki tekstil sektörünün rekabet gücünü
araştırdıkları çalışmada, tekstil sektöründe Türkiye’nin rekabet gücü açısından
oldukça iyi durumda olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Yılmaz (2003) Avrupa
birliği ülkelerinden Çek Cumhuriyeti, Bulgaristan ve Romanya ve Macaristan
ile Türkiye arasındaki dış ticareti dış ticareti açıklanmış karşılaştırmalı
üstünlükler indeksi yardımıyla analiz ettiği çalışmada, Türkiye’nin genel olarak
emek yoğun sektörlerde karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu bulgusuna
ulaşmıştır. Çek cumhuriyeti için sermaye yoğun katma değeri yüksek ürünlerde
diğer ülkelere göre rekabet gücü yüksek olduğu görülmüştür. Aydın (2008)
Türkiye’nin AB ve AB dışı ülkeler ile endüstri içi dış ticaret düzeyindeki
gelişmeleri ve Türkiye’nin Endüstri içi ticaretinin belirleyicilerini analiz
etmiştir. Türkiye’nin dış ticaret ortakları arasındaki dış ticaret dengesizliği,
kalkınma düzeyi, dış açıklık ile endüstri içi ticaret arasında negatif ilişki
bulunmuştur. Türkiye ile dış ticaret ortakları arasındaki coğrafi uzaklıkta
endüstri içi ticaret düzeyini düşürmektedir. Avrupa Birliği ile yürütülen
bütünleşme sürecinin endüstri içi ticaret düzeyini artırdığı sonucuna, doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının da endüstri içi ticareti düzeyinin artmasına yol
açtığı sonucuna varılmıştır. Çakmak (2005) Türkiye’nin tekstil ve hazır giyim
sektörü ve söz konusu sektörün alt sektörlerinin rekabet gücünü araştırmıştır.
Araştırma sonuçlarına göre, Türkiye Tekstil ve hazır giyim sektöründe dünyada
rekabet gücü oldukça yüksektir. Altay ve Gürpınar (2008) Türkiye için mobilya
sektörünü açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler, ihracat ve ithalat avantaj
endeksleri ile rekabet gücü açısından analiz etmişlerdir. Türkiye’nin dünyaya
karşı mobilya sektöründe rekabet avantajına, ancak Avrupa Birliğine karşı ise
rekabet açısından dezavantajlı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yurttançıkmaz
(2013) Türkiye ve Avrupa birliği arasındaki endüstri içi ticaretin düzeyini ve
rekabet gücü yüksek sektörleri 1995-2009 dönemi için araştırmıştır. Ekonomik
bütünleşme süreci ile birlikte, endüstri içi ticaretin düzeyinin arttığı ve rekabet
gücü açısından sanayi malları, makina ulaşım araçları sektöründe, Türkiye’nin
rekabet gücü artarken, rekabet gücünün göreceli yüksek olduğu tekstil
sektöründe rekabet gücünün nispi olarak gerilediği sonucuna varılmıştır.
3. Endüstri İçi Ticarette düzeyi ve Rekabet Gücünün Ölçümü
Endüstri-içi ticaret, birbirine yakın ikame malların eşanlı ithalat ve
ihracatı veya üretim, tüketim veya her ikisinde de yakın ikamesi bulunan aynı
endüstriye ait malların hem ihraç hem de ithal edilmesine endüstri-içi ticaret
olarak ifade edilebilir. Dolayısıyla, Endüstri-içi ticaret, benzer faktör
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
517
yoğunluklarına sahip mallar arasında gerçeklesen ticaret şeklidir. Her hangi bir
ekonomi için Endüstri içi ticaret rekabet gücü ve endüstri içi ticaretin düzeyi
başta olmak üzere çeşitli açılardan ölçülebilmektedir. Çalışmada Türkiye ile
Rusya ve İran arasında ile endüstri içi ticaretin düzeyi ve ile rekabet gücündeki
gelişmeler ortaya analiz edilmeden, analize temel teşkil eden önce, GrubelLloyd (1971) ve Balassa (1965) endeksleri aşağıda açıklanmaktadır.
3.1. Endüstri İçi Ticaret Düzeyinin Ölçümü
Grubel ve Lloyd (1971), her hangi bir i endüstrisi (veya mal gurubu )
için endüstri-içi ticareti, belir bir toplulaştırma düzeyinde, aynı endüstrinin
(veya mal gurubunun) ithalatına karşılık gelen bir endüstrinin ( veya mal
gurubunun) ihracat değeri cinsinden tanımlamaktadır. Grubel ve Lloyd (1971),
endüstri içi ticaret endeksine ilişkin formülasyon aşağıdaki gibidir:
Ri   X i  M i   X i  M i
Burada
Xi
İ endüstrisi ihracat değerini,
(1)
M i İ endüstrisi ithalat değerini
ifade etmektedir. Ri İse her hangi bir ekonominin i endüstrisinde başka bir
ekonomi, ekonomi gurubu ya da tüm dünya ile olan endüstri içi ticaretini
göstermektedir. Dolayısıyla, endüstri-içi ticaret, endüstrinin toplam dış ticaret
değerinden
 X i  M i  , net ithalat veya ihracatının
X  M i çıkarılmasından
sonra kalan değerdir. Farklı endüstri ve ekonomiler için yapılan ölçümleri
karşılaştırabilmek için, endüstri içi dış ticareti her bir ekonominin toplam ithalat
ve ihracatının yüzdesi olarak ifade etmek uygun olacaktır. Bu kapsamda,
endüstriler-arası ticaret formüle edilmektedir:
Ai   X i  M i /  X i  M i  100
Ai Endeks
(2)
değerinin sıfır olması i endüstrisinde ihracatın ithalata eşit
olduğunu endüstriler arası ticaretin olmadığını gösterir. Ai Endeks değerinin
100 olması ise i endüstrisinde tamamen ihracat ya da ithalat yapıldığını,
endüstriler arası ticaretin yüzde yüz olduğunu ifade eder.
Endüstri içi ticaret ise yüzde olarak aşağıdaki gibi ifade edilmektedir:
Bi   X i  M i   X i  M i /  X i  M i   100
Bi endeks
(3)
değeri de 0 ile 100 arasında değişmektedir. İ endüstrisinde
ihracat ve ithalat eşit olduğunda endüstri-içi ticaret ölçüm değeri olarak Bi
endeksi yüz değerini almaktadır. İ endüstrisinde sadece ihracat ya da ithalat
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
518
yapıldığından ise Bi endeks değeri sıfır olmaktadır. Ancak endüstrilerin dış
ticaret hacminin toplam dış ticaret hacmi içerisindeki nispi ağırlıkları farklıdır.
N sayıda endüstrinin toplam ithalat ve ihracat değeri içerisindeki her bir
endüstrinin nispi ithalat ve ihracat toplamının ağırlığı kullanılarak hesaplanan
ortalama endüstri-içi ticaret aşağıdaki gibidir ((Grubel ve Lloyd, 1971:497;
Şentürk, 2014;213):
N
N

Bi   Bi  X i  M i  /   X i  M i   100
İ 1
 i 1

(4)
Veya daha açık olarak aşağıdaki gibi yazılabilir:
N
N
i 1
i 1
Bi    X i  M i    X i  M i
N
 X
i 1
i
 M i   100
(5)
Yukarıdaki matematiksel eşitlik pay kısmındaki ortak terimler paranteze
alınarak yeni aşağıdaki gibi yeniden düzenlenebilir:
Bi    X i  M i   X i  M i 
N
i 1
N
 X
i 1
i
 M i   100
(6)
Ağırlıklı ortalama Grubel-Lloyd Endeksi nihai olarak aşağıdaki şekilde
yazılır.
N
Bi  1 
X
i
 Mi
 X
i
 Mi 
i 1
N
i 1
 100
3.2. Rekabet Gücünün Ölçümü
Balassa (1965) ülkelerin dış rekabet gücünün ölçümünde kullanılan
Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlükler (Revealed Comparative AdvantageRCA) yöntemini geliştirmiştir. Açıklamalı karşılaştırmalı üstünlükler yaklaşımı
uygulamada, faktör getirileri veya faktör yoğunluklarının rolünü belirlemede bir
araç olarak kullanılmaktadır. Balassa’nın (1965) rekabet gücündeki ilk modeli
aşağıdaki gibidir.
RCA 
X
X
ij
X it 
X
 X
nj
X nt

ij
ij
X nj 
X nt 
(7)
Modelde i ülkesinin j malına (veya mal grubuna) ait RCA endeks
genellikle malın ülke toplam ihracatı içindeki payının dünya toplam ticareti
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
519
veya bölge toplam ticareti (nj ve nt) içindeki payına oranlanması ile
ölçülmektedir.
Balassa (1965) çalışmasından çıkarılan bir başka farklı rekabet gücü
ölçümü de şu şekildedir;
RCAx 
X
M
ij
ij
X it 
M it 

X
ij
 X it
M ij 
M it 
(8)
Eşitlik (8)’de, Xij i ülkesinin j malındaki ihracatını, Xit i ülkesinin
toplam ihracatını, Mij i ülkesinin j malındaki ithalatını, Mit i ülkesinin toplam
ithalatını göstermektedir (Utkulu ve Seymen, 2004). Açıklanmış karşılaştırmalı
üstünlüklerde “bir ”den küçük bir değer ülkenin ilgili malda (endüstri de),
açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler bakımından dezavantajlı olduğu,
“bir”den büyük bir değer ise ülkenin o malda açıklanmış karşılaştırmalı
üstünlüğe sahip olduğu şeklinde yorumlanmalıdır. Çalışmamızda RCAx
yöntemini kullanılarak analizlerimiz yapılmıştır.
1. Analiz ve Bulgular
Çalışma 1995-2015 dönemi için Türkiye ve komşu ülkeler arasında mal
ticaretini rekabet gücü ve endüstri içi ticaretin düzeyi açısından analiz
edilmektedir. Veriler UNCTAD (United Nations Conference on Trade and
Development) dan elde edilmiştir. Bu ülkelerle endüstri içi ticaretin düzeyi ve
rekabet gücü analiz edilirken, Standart Uluslararası Ticaret Sınıflaması sistemi
(SITC) sisteminde en yüksek toplulaştırma düzeyi bir basamaklı ayrım esas
alınmıştır. Standart Uluslararası Ticaret Sınıflaması sistemi (SITC) inde mal
grupları on kategori olarak tasnif edilmektedir. Bu kategoriler Tablo 1’de
verilmiştir.
Tablo 1: Uluslararası Standart Sanayi Mal Sınıflaması Sistemi
0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
(Canlı Hayvanlar ve Gıda Maddeleri)
(İçki ve Tütün)
(Akaryakıt Hariç Yenilmeyen Hammaddeler)
(Mineral Yakıtlar, Yağlar )
(Hayvansal, Bitkisel Katı ve Sıvı Yağlar, Mumlar)
(Kimyasallar Ve İlişkili Mallar)
(Materyale Göre Başlıca Sınıflara Ayrılan İşlenmiş Mallar)
(Makineler ve Taşıt Araçları)
(Çeşitli Mamul Eşya)
(SITC'de Sınıflandırılmamış Eşyalar)
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
520
Türkiye ile komşu ülkelerarasındaki endüstri içi ticaretin düzeyi, bir
basamaklı mal grupları bazında analiz edilmiştir. Grubel-Lloyd (1971) endeksi
1995-2015 dönemi için yapılan hesaplamalar sonucu elde edilen endeks
değerleri Tablo 2’de sunulmuştur.
Tablo 2: Türkiye ve Komşu Ülkeler Arasındaki Endüstri İçi Ticaret
Düzeyi (1995-2015)
Aze.
1995
2000
2005
2010
2015
Bul.
1995
2000
2005
2010
2015
EİT0
0.01
0.09
0.07
0.02
0.00
0.79
1.00
0.55
0.50
0.80
EİT1
-
0.08
-
0.00
0.01
-
0.14
0.81
0.63
0.07
EİT2
0.04
0.15
0.58
0.66
0.61
0.21
0.63
0.30
0.41
0.49
EİT3
-
0.65
0.17
0.27
0.93
0.05
0.02
0.43
0.30
0.04
EİT4
-
0.71
0.00
-
-
0.13
0.97
0.21
0.75
0.09
EİT5
0.47
0.26
0.47
0.26
0.41
0.44
0.54
0.67
0.86
0.96
EİT6
0.48
0.24
0.22
0.24
0.29
0.60
0.90
0.96
0.89
0.93
EİT7
0.01
0.02
0.01
0.01
0.01
0.68
0.64
0.42
0.59
0.90
EİT8
0.02
0.01
0.01
0.01
0.01
0.08
0.55
0.41
0.35
0.59
EİT9
-
-
-
0.03
0.50
-
-
0.84
0.40
0.70
Mıs.
1995
2000
2005
2010
2015
Gür.
1995
2000
2005
2010
2015
EİT0
0.34
0.58
0.79
0.56
0.27
0.02
0.01
0.05
0.25
0.61
EİT1
-
-
-
0.00
0.01
-
-
0.11
0.04
0.17
EİT2
0.54
0.53
0.42
0.70
0.75
0.03
0.01
0.07
0.11
0.95
EİT3
0.00
0.06
0.64
0.33
0.08
0.04
0.20
0.08
0.45
0.60
0.75
0.83
0.72
0.92
-
-
0.47
0.61
0.20
EİT4
EİT5
0.19
0.43
0.97
0.65
0.71
0.99
0.18
0.04
0.28
0.15
EİT6
0.60
0.22
0.35
0.48
0.52
0.24
0.52
0.61
0.23
0.23
EİT7
0.01
0.10
0.07
0.08
0.05
0.35
0.23
0.05
0.05
0.02
EİT8
0.13
0.07
0.33
0.63
0.75
0.20
0.07
0.11
0.39
0.46
EİT9
-
-
0.01
0.02
0.00
1.00
-
-
-
0.50
Yun.
1995
2000
2005
2010
2015
Rom
.
1995
2000
2005
2010
2015
EİT0
0.17
0.26
0.23
0.50
0.70
0.53
0.63
0.40
0.42
0.79
EİT1
-
0.10
0.05
0.38
0.23
-
0.01
0.01
0.76
0.31
EİT2
0.16
0.14
0.25
0.15
0.22
0.87
0.20
0.13
0.04
0.17
EİT3
0.95
0.01
0.16
0.19
0.29
0.02
0.04
0.20
0.55
0.06
EİT4
0.30
0.58
0.01
0.71
0.36
0.00
0.03
0.05
0.31
0.10
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
521
EİT5
0.95
0.40
0.41
0.57
0.67
0.69
0.33
0.50
0.80
0.87
EİT6
0.87
0.33
0.39
0.49
0.72
0.88
0.72
0.83
0.96
0.81
EİT7
0.64
0.34
0.28
0.44
0.50
0.98
0.58
0.54
0.95
0.86
EİT8
0.18
0.50
0.17
0.21
0.21
0.04
0.27
0.21
0.27
0.27
EİT9
-
-
0.06
0.00
0.13
-
-
0.24
0.36
0.34
Irak
Irak
1995
2000
2005
2010
2015
Ukr.
1995
2000
2005
2010
2015
EİT0
-
-
0.02
0.00
0.00
0.76
0.62
0.75
0.88
0.58
EİT1
-
-
-
0.00
0.01
0.00
-
0.03
0.23
0.61
EİT2
-
-
0.35
0.14
0.64
0.49
0.12
0.23
0.13
0.08
EİT3
-
-
0.87
0.30
0.74
0.31
0.01
0.04
0.27
0.84
EİT4
-
-
-
0.00
0.00
0.04
0.00
0.00
0.01
0.00
EİT5
-
0.04
0.03
0.04
0.23
0.51
0.52
0.62
0.49
EİT6
-
-
0.01
0.00
0.01
0.07
0.23
0.29
0.32
0.39
EİT7
-
-
0.01
0.00
0.01
0.76
0.60
0.14
0.15
0.28
EİT8
-
-
0.00
0.00
0.00
0.03
0.21
0.04
0.04
0.07
EİT9
-
-
-
0.10
0.03
-
-
0.01
0.01
0.03
Rus.
1995
2000
2005
2010
2015
İran
1995
2000
2005
2010
2015
0.08
0.25
0.20
0.68
0.92
0.14
0.10
0.65
0.17
0.42
0.27
0.33
0.84
-
0.00
0.00
0.00
0.00
EİT0
EİT1
EİT2
0.09
0.12
0.06
0.23
0.14
0.60
0.73
0.19
0.55
0.81
EİT3
0.00
0.00
0.00
0.03
0.03
0.00
0.00
0.04
0.08
0.04
EİT4
0.08
0.50
0.04
0.03
0.01
-
-
-
-
0.02
EİT5
0.56
0.56
0.69
0.80
0.68
0.01
0.49
0.73
0.81
0.76
EİT6
0.44
0.20
0.50
0.55
0.42
0.28
0.42
0.20
0.51
0.57
EİT7
0.94
0.81
0.19
0.11
0.16
0.10
0.16
0.05
0.10
0.08
EİT8
0.05
0.05
0.03
0.01
0.08
0.13
0.28
0.06
0.04
0.01
EİT9
-
0.00
0.01
0.01
0.01
-
-
0.06
0.09
0.03
Yukarıdaki tabloda Türkiye’nin komşusu olan Azerbaycan, Bulgaristan,
Mısır, Gürcistan, Yunanistan, Romanya, Irak, Ukrayna, Rusya ve İran ile
yaptığı dış ticarette SITC mal sınıflamasına göre endüstri içi ticaret (EİT)
düzeyleri analiz edilmiştir. EİT düzeyinin 1’e yaklaşması EİT’in arttığını 0’a
yaklaşması EİT düzeyinin düştüğünü göstermektedir. Yukarıdaki tabloya göre
Türkiye-Azerbaycan arasında yıllar itibariyle farklılıklar olmakla birlikte
akaryakıt hariç yenilmeyen hammaddeler (EİT2), mineral yakıt ve yağlar
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
522
(EİT3) ile kimyasallar (EİT5) alanında EİT düzeyinin yüksek olduğu
görülmektedir. Bulgaristan ile olan dış ticarette canlı hayvan ve gıda ürünleri
(EİT0), kimyasallar (EİT5), işlenmiş mallar (EİT6) ve makine ve taşıt araçları
(EİT7) alanında EİT düzeyinin yüksek olduğu görülmektedir. Mısır ile olan dış
ticaretimizde
akaryakıt
hariç
yenilmeyen
hammaddeler
(EİT2),
hayvansal,bitkisel ve katı yağlar (EİT4), kimyasallar (EİT5) alanında EİT
seviyesi yüksektir. Gürcistan ile olan dış ticarette canlı hayvan ve gıda ürünleri
(EİT0) ile akaryakıt hariç yenilmeyen hammaddeler (EİT2) alanında EİT değeri
yüksetir. Yunanistan ile olan dış ticarette canlı hayvan ve gıda ürünleri (EİT0),
kimyasallar (EİT5)ve işlenmiş mallar (EİT6) grubunda EİT değeri yüksetir.
Romanya ile olan dış ticarette canlı hayvan ve gıda ürünleri (EİT0), kimyasallar
(EİT5), işlenmiş mallar (EİT6) ve makine ve taşıt araçları (EİT7) alanında EİT
düzeyi yüksektir. Irak ile olan dış ticarette yaşanan olumsuluklar nedeniyle
istenilen düzeyde veri elde edilememiştir ancak elde edilen yıllara ilişkin veriler
incelendiğinde akaryakıt hariç yenilmeyen hammaddeler (EİT2) ve mineral
yakıt ve yağlar (EİT3) alanında EİT düzeyinin yüksek olduğu görülmüştür.
Ukrayna ile olan dış ticarette canlı hayvan ve gıda ürünleri (EİT0) ve
kimyasallar (EİT5) alanında genel olarak yüksek düzeyli EİT olduğu
görülmüştür. Rusya ile olan dış ticarette canlı hayvan ve gıda ürünleri (EİT0),
kimyasallar (EİT5), işlenmiş mallar (EİT6) gruplarında yüksek EİT düzeyi
gözlenmiştir. İran ile olan dış ticarette akaryakıt hariç yenilmeyen hammaddeler
(EİT2), kimyasallar (EİT5), işlenmiş mallar (EİT6) alanında yüksek düzeyli
EİT saptanmıştır. Genel olarak ülkemizin komşuları ile olan dış ticaretinde canlı
hayvan ve gıda ürünleri (EİT0), kimyasallar (EİT5), işlenmiş mallar (EİT6)
alanında EİT düzeylerinin daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Tablo 3: Türkiye ve Komşu Ülkeler Arasındaki Dış Ticarette Rekabet
Gücü (1995-2015)
Aze.
1995
2000
2005
2010
2015
Bul.
1995
2000
2005
2010
2015
RCA0
36.19
8.71
13.51
64.04
60.36
1.42
1.84
2.63
3.39
0.90
RCA1
-
10.11
-
960.62
16.57
-
23.87
1.47
2.48
35.94
RCA2
0.00
0.03
0.21
1.14
0.28
0.26
0.84
0.18
0.29
0.44
0.20
0.05
0.09
0.11
0.05
0.02
0.27
0.20
0.03
RCA3
RCA4
-
0.23
362.93
-
-
0.16
1.73
0.12
0.69
0.07
RCA5
0.44
2.84
1.69
3.78
0.47
0.61
0.68
0.51
0.86
1.24
RCA6
0.43
3.08
4.23
4.15
0.72
0.94
1.51
0.94
0.91
1.54
RCA7
23.00
48.55
140.49
108.54
17.99
4.23
3.93
3.74
2.73
1.63
RCA8
13.58
130.54
162.31
145.74
33.94
55.88
4.88
3.86
5.29
3.21
RCA9
-
-
-
0.01
0.37
-
-
0.73
4.51
2.47
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
523
Mıs.
1995
2000
2005
2010
2015
Gür.
1995
2000
2005
2010
2015
RCA0
4.22
0.93
0.25
1.05
2.47
69.25
159.67
41.36
2.64
0.46
RCA1
-
-
-
1206.4
66.07
-
-
18.90
20.83
2.22
RCA2
0.32
0.14
0.10
0.22
0.23
0.01
0.00
0.04
0.02
0.18
RCA3
0.00
0.01
0.18
2.08
9.61
36.80
0.13
0.05
0.11
0.09
0.63
0.28
0.23
0.33
3.61
0.16
0.02
RCA4
RCA5
8.13
1.39
0.37
0.20
0.21
0.72
11.96
50.34
2.34
2.55
RCA6
2.00
3.14
1.86
1.31
1.11
0.10
3.35
2.51
2.88
1.53
RCA7
241.33
7.11
10.12
9.25
15.34
3.51
8.88
41.31
14.04
26.44
RCA8
12.52
11.26
1.97
0.89
0.65
6.53
30.92
18.87
1.58
0.67
RCA9
-
-
58.57
46.94
216.20
0.74
-
-
-
0.60
Yun.
1995
2000
2005
2010
2015
Rom.
1995
2000
2005
2010
2015
RCA0
10.34
6.59
4.93
3.16
2.46
3.38
4.53
5.09
5.00
1.42
RCA1
-
19.85
26.35
4.59
10.45
-
405.93
373.38
2.18
5.08
RCA2
0.08
0.07
0.09
0.09
0.16
0.93
0.23
0.09
0.03
0.09
RCA3
0.86
0.01
0.06
0.11
0.22
0.01
0.04
0.14
0.51
0.03
RCA4
5.46
2.45
0.00
1.93
6.09
0.00
0.03
0.03
0.25
0.05
RCA5
1.05
0.25
0.17
0.43
0.66
0.64
0.40
0.43
0.88
1.21
RCA6
1.25
5.07
2.67
3.26
2.39
0.96
1.16
0.91
1.22
1.36
RCA7
2.04
4.80
3.95
3.79
4.00
1.27
5.04
3.50
1.20
0.70
RCA8
9.41
2.99
6.85
8.89
11.42
68.43
13.29
11.12
8.33
6.01
RCA9
-
-
20.90
774.58
18.71
-
-
0.17
0.29
0.19
Irak
1995
2000
2005
2010
2015
Ukr.
1995
2000
2005
2010
2015
RCA0
-
-
13.23
354.58
26.19
2.63
8.43
5.41
3.85
1.27
RCA1
-
-
178.67
9.26
229.81
22.96
6.93
RCA2
-
-
0.04
3.00
0.07
60123.
68
1.40
0.24
0.43
0.21
0.13
RCA3
-
-
0.21
0.04
0.06
0.80
0.02
0.07
0.48
2.25
RCA4
-
-
-
306.95
0.09
0.01
0.01
0.01
0.01
RCA5
-
-
7.81
2140.3
5
16.61
1.78
0.56
1.32
1.14
1.36
0.99
RCA6
-
-
46.22
252.22
9.05
0.15
0.51
0.55
0.59
0.74
RCA7
-
-
64.39
155.50
6.09
7.04
8.89
41.32
36.19
19.21
RCA8
-
-
217.56
263.93
41.62
273.10
32.51
156.38
139.71
81.67
RCA9
-
-
0.01
0.00
-
-
902.25
974.49
0.05
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
524
Rus.
1995
2000
2005
2010
2015
İra.
1995
2000
2005
2010
2015
RCA0
40.07
42.69
47.69
9.11
4.88
34.76
64.01
7.94
26.85
6.21
RCA1
-
-
34.84
23.28
7.79
-
0.00
RCA2
0.08
0.39
0.18
0.62
0.44
1.12
6.05
20890
3.08
0.39
93692.
09
0.94
3682.2
9
2.44
RCA3
0.00
0.00
0.00
0.06
0.09
0.00
0.00
0.08
0.11
0.03
RCA4
40.63
2.05
0.10
0.07
0.02
-
-
-
-
182.87
RCA5
0.65
2.38
2.83
3.09
2.95
587.73
10.83
6.59
1.71
1.02
RCA6
0.48
0.68
1.80
1.76
1.50
15.69
12.98
34.16
7.43
4.15
RCA7
1.92
8.95
50.97
80.27
64.56
48.63
41.23
146.85
48.82
42.18
RCA8
68.08
250.42
400.45
768.36
129.47
38.51
21.02
133.34
128.23
631.90
RCA9
-
0.00
0.02
0.02
0.02
-
-
0.11
0.12
0.03
Yukarıdaki tabloda ise Türkiye’nin komşusu olan Azerbaycan,
Bulgaristan, Mısır, Gürcistan, Yunanistan, Romanya, Irak, Ukrayna, Rusya ve
İran ile yaptığı dış ticarette Balassa (1965) tarafından geliştirilen RCA (revealed
comparative advantage) yani açıklanmış karşılaştırmalı üstünlükler endeksine
göre rekabet gücü analizi yapılmıştır. SITC mal sınıflamasına göre Türkiye’nin
komşu ülkeler olan dış ticaretinde hangi ülke ile hangi mal grubunda avantajlı
veya dezavantajlı olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda elde edilen
sonuçlar değerlendirilirken, düşük değer rekabet gücünün olmadığını, yüksek
değerler ise ilgili mal grubunda rekabet gücünün yüksek olduğu sonucunu
vermektedir. Türkiye-Azerbaycan dış ticaretinde canlı hayvan ve gıda ürünleri
(RCA0), makine ve taşıt araçları (RCA7) ve çeşitli mamül eşya (RCA8) mal
gruplarında ülkemizin rekabet gücünün yüksek olduğu görülmüştür. Bulgaristan
ile olan dış ticaretimizde içki ve tütün (RCA1), makine ve taşıt araçları (RCA7)
ve çeşitli mamül eşya (RCA8) mal gruplarında rekabet gücümüzün yüksek
olduğu görülmüştür. Mısır ile olan dış ticarette içki ve tütün (RCA1), mineral
yakıt ve yağlar (RCA3) ve makine ve taşıt araçları (RCA7) alanında ülkemizin
genel olarak rekabet gücü yüksek çıkmıştır. Gürcistan ile olan dış ticarette içki
ve tütün (RCA1), kimyasallar (RCA5) ve makine ve taşıt araçları (RCA7)
sektörlerinde rekabet gücünün yüksek olduğu görülmüştür. Yunanistan ile olan
dış ticarette canlı hayvan ve gıda ürünleri (RCA0), içki ve tütün (RCA1),
işlenmiş mallar (RCA6), makine ve taşıt araçları (RCA7) ve çeşitli mamül eşya
(RCA8) sektörlerinde yapılan dış ticarette ülkemizin rekabet gücü daha yüksek
çıkmıştır. Romanya ile olan dış ticarette ise gıda ürünleri (RCA0), içki ve tütün
(RCA1), çeşitli mamül eşya (RCA8)gruplarında genel olarak avantajlı
konumda bulunmaktayız. Irak ile olan dış ticarette akaryakıt hariç yenilmeyen
hammaddeler (RCA2) ve mineral yakıt ve yağlar (RCA3) dışındaki tüm
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
525
sektörlerde rekabet gücü avantajına ülkemizin sahip olduğu görülmüştür.
Ukrayna ile olan dış ticarette içki ve tütün (RCA1), mineral yakıt ve yağlar
(RCA3) ve makine ve taşıt araçları (RCA7), çeşitli mamül eşya (RCA8) mal
gruplarında Türkiye rekabet gücü avantajına sahiptir. Rusya ile olan ticarette ise
akaryakıt hariç yenilmeyen hammaddeler (RCA2), mineral yakıt ve yağlar
(RCA3) ve hayvansal,bitkisel ve katı yağlar (RCA4) dışındaki dış ticarette
ağırlık taşıyan sektörlerde ülkemiz rekabet gücüne sahiptir. İran ile olan dış
ticarette ise mineral yakıt ve yağlar (RCA3) ve SITC’de sınıflanmamış eşyalar
(RCA9) dışındaki tüm mal gruplarında ülkemiz rekabet gücü avantajına sahip
bulunmaktadır.
5. Sonuç
Gerekçesini geleneksel klasik dış ticaret teorisinden alan endüstriler
arası ticaret; bir birine benzer olmayan ya da tamamen farklı sektörler arasında
gerçekleşen dış ticaret endüstriler arası ticaret ifade edilmekte Ülkelerin
gelişmişlik düzeyleri arasındaki fark ne kadar artarsa endüstriler arası ticareti
düzeyinin de yükselmesi beklenir. Endüstri-içi ticaret, kullanılan girdiler ve
tüketim açısından birbirine yakın ikamesi olan malların eşanlı ithalat ve ihracatı
olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, Üretim, tüketim veya her ikisinde de yakın
ikamesi bulunan aynı endüstriye ait malların hem ihraç hem de ithal edilmesine
endüstri-içi ticaret denmektedir. Endüstri-içi ticaret, benzer faktör
yoğunluklarına sahip mallar arasında gerçeklesen ticaret biçimidir. Endüstri-içi
dış ticaret aynı endüstri grubunda bulunan; ancak dış görünüş, kalite, kullanım
özellikleri ve marka açısından bazı farklılıklar gösteren malların aynı zamanda
ihraç ve ithaline dayanan bir dış ticaret türüdür.
Rekabet gücü, mal ve hizmetlerin üretiminde kullanılan kaynakların
fırsat maliyetini kazanmak kaydıyla alıcıların satıcılardan mal ve hizmetleri
araştırdıkları zaman ve yerde, arzu edilen şekilde satıcıların, diğer potansiyel
satıcılardan daha uygun fiyatlarda mal ve hizmetleri arz etme kabiliyetidir.
Rekabet gücünü belirlen temel parametre ülkelerin faktör miktarı ve bileşimi ve
faktör verimliliğidir. Faktör verimliliği, üretim buluşu veya üretim buluşu
şeklinde ortaya çıkararak rekabet gücünün artmasına yol açmaktadır.
Türkiye ile komşu ülkeler arasındaki dış ticaret endüstri içi düzeyi ve
rekabet gücü açısından Standart Uluslararası Ticaret Sınıflaması sistemi (SITC)
sisteminde en yüksek toplulaştırma düzeyi bir basamaklı ayrım esas alınarak
analiz edilen çalışmada komşularımızla endüstri içi ticaret (EİT) düzeyinin
genel olarak düşük çıktığı görülmüştür. Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya
gibi AB üyesi olan ülkelerle bazı mal gruplarında yüksek çıkmıştır. Bu durum
göreli olarak Türkiye’nin komşu ülkelerden daha gelişmiş olduğunu
göstermektedir. Türkiye’nin hemen hemen aynı gelişmişlik düzeyine sahip
olduğu AB üyesi komşularla yapılan dış ticarette benzerlikler olduğu şeklinde
yorumlanabilir.
526
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
Rekabet gücü analizlerinde Türkiye’nin enerji ihracatçısı konumunda
olan Azerbaycan, Rusya, Irak ve İran ile olan dış ticaretinde söz konusu petrol
ve doğalgaz ile bunlardan elde edilen ürünleri içeren mal gruplarında beklenen
şekilde rekabet gücünün olmadığı ancak diğer mal gruplarının hemen hemen
tümünde Türkiye’nin rekabet gücünün yüksek olduğu görülmektedir.
Türkiye’nim diğer komşuları ile olan dış ticareti rekabet gücü açısından analiz
edildiğinde; Türkiye’nin rekabet gününün ülkeden ülkeye ve yıldan yıla
değişiklik gösterdiği görülmektedir. Ancak, genel olarak canlı hayvan ve gıda
ürünleri (RCA0), içki ve tütün (RCA1), kimyasallar ve ilişkili mallar (RCA5),
makine ve taşıt araçları (RCA7) ile çeşitli mamul eşya (RCA8) mal gruplarında
komşu ülkeler karşısında rekabet gücünün genel olarak daha yüksek olduğu
ifade edilebilir.
Komşu ülkelerin genellikle Türkiye’den daha az gelişmiş olması ve
çoğu komşu ülkenin enerji ihracatçısı konumunda bulunması EİT düzeyinin
düşük çıkmasına ve mal grupları itibariyle de pek çok alan da Türkiye’nin
rekabet gücünün daha yüksek olmasına yol açmıştır. Türkiye ile komşu ülkeler
arasındaki dış ticaret, endüstri içi ticaret düzeyi ve rekabet gücü açısından
birlikte değerlendirildiğinde; Türkiye’nin göreli olarak üstün olduğu
söylenebilir. Ancak, Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasında yer alma hedefini
gerçekleştirebilmesi, özellikle bilgi ve teknoloji alanında daha fazla ilerleme
kaydederek dış ticaretin yapısını ve bileşimi değiştirerek rekabet gücünü daha
da artırmasına bağlıdır.
Kaynakça
Abd El Rahman, K. (1991) “Firms’ Competition and National Comparative
Advantages as Joints Determinants of Trade Composition”
Weltwirtschaftliches Archiv 127(1), 83-97.
Altay, B., Gürpınar, K. (2008) “ Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlükler Ve Bazı
Rekabet Gücü Endeksleri: Türk Mobilya Sektörü Üzerine Bir
Uygulama”, Afyon Kocatepe Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler
Dergisi, 10(1), 257-274
Aturupane, ., Djankow S., ve Hokeman, B. (1997) “Determinants of Intra
Industry Trade Between East and Weast Europe”, World Bank,
Development Research Group, Policy Research Working Paper : 1850
Aydın, A. (2008) “Endüstri İçi Ticaret ve Türkiye: Ülkeye Özgü Belirleyicilerin
Tespitine Yönelik Bir Araştırma”, Marmara Üniversitesi İktisadi ve
İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 25(2), 881-916.
Balassa, B., (1966), “Tariff Reductions and Trade in Manufactures among the
Industrial Countries”, American Economic Review, 56(3), 466-473.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
527
Balassa, B.,Bauwens, L. (1987)” Intra Industry Specialization İn A MultiCountry And Multi Industry Framework”, The Economic Journal,
97(338), 923- 939.
Bedir, Atila (2009), Uluslararası ticarette fiyata dayalı rekabet gücü ile endüstriiçi ticaret arasındaki ilişki: Türk imalat sanayii örneği, Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı,
Ankara.
Brülhart, M. (1994), “Marginal Intra-Industry Trade: Measurement and
Relevance for the pattern of Industrial Adjustment” 130(3 ), 600-613.
Brülhart, M. (1994), “Marginal Intra-Industry Trade: Measurement and
Relevance for the pattern of Industrial Adjustment” 130(3 ), 600-613.
Çakmak, Ö.A.(2005)” Açıklanmış Karşılaştırmalı Üstünlükler Ve Rekabet
Gücü: Türkiye Tekstil Ve Hazır Giyim Endüstrisi Üzerine Bir
Uygulama” Ege Akademik Bakış Dergisi, 5(1), 65-76.
Çoban, O. Kök, R.(2005) “Türkiye Tekstil Endüstrisi Ve Rekabet Gücü: AB
Ülkeleriyle Karşılaştırmalı Bir Analiz Örneği (1989-2001)” iktisat,
işletme ve finans dergisi, 20(228), 68-81.
Falvey, R.(1981) “Commercial Trade Policy and Intra Industry Trade”, Journal
of International Economics, 11(4), 495-511.
Greenaway,D., Hine, R.C., Milner, C., (1995), “Vertical and Horizantal
Intra Industry Trade : Across Industry Analysis For United Kingdom”,
The Economic Journal , 105 (433), 1505-1518.
Greenaway,D., Hine, R.C., Milner,C., and Elliott, R. (1994), “Adjustment
and the measurement of marginal intra-industry trade”,
Weltwirtschaftliches Archiv, 130(2), 418-427.
Grubel, H.G., Lloyd, P.J, (2003), Intra-Industry Trade, UK: Edward Elgar
Publishing Limited.
Güran, N. (1990) Dışa Açılma Sürecinde Türkiye Ekonomisinin Rekabet Gücü,
Avrupa Topluluğu İle İlişkiler Başkanlığı, Ankara.
Hamilton, C., and Kniest, P. (1991), “Trade Liberalisation, Structural
Adjustment and Intra-Industry Trade: A Note." Weltwirtschaftliches
Archiv, 127(2), 356-367.
Herbert Glejser, Karel Goossens and M.Vanden Eede (1982), “Inter-industry
versus Intra-Industry Specialization in Exports and Imports(19591970_1973)”,Journal of International Economics, 12 (3-4), 363-369.
528
Ziya Çağlar YURTTANÇIKMAZ, Sabri AZGÜN
Kojima, K. (1964) “The Pattern Of International Trade Among Advanced
Countries”, Hitotsubashi Journal Of Economics, 5(1), 16–36.
Lancaster, K.(1980), “Intra-Industry Trade Under Perfect Monopolisitic
Competition, Journal of International Economics, 10(2), 151-175.
Loertscher, Rudaolp and Wolter Frank (1980), “Determinants of Intra- Industry
Trade: Among Countries and Across Industries”, Weltwirtschafliches
Archiv, 116(2), 280-293.
Michaely, M. (1962) “Multilateral Balancing in International Trade”, The
American Economic Review, 52 (4) , 685-702.
Şentürk, Canan. (2014) "Türkiye’nin Seçilmiş Ülkeler İle Endüstri İçi
Ticaretinin Endeks Yöntemine Dayalı Analizi." Journal of Süleyman
Demirel University Institute of Social Sciences 2014/2, s.207-230.
Utkulu, Utku, and Dilek Seymen. "Revealed Comparative Advantage and
Competitiveness: Evidence for Turkey vis-à-vis the EU/15." European
trade study group 6th annual conference, ETSG. 2004.
Verdoorn, P.J. (1960) “The Intra-Block Trade of Benelux. In: Robinson,
E.A.G., Ed., Economic Consequences of the Size of Nations, Macmillan
& Co., London, 291-332.
Vollrath, T. l. (1991) “A Theoretical Evaluation Of Alternative Trade Intensity
Measures of Revealed Comparative Advantage”, Weltwirtschafliches
Archiv, 127, 265–279.
Yılmaz, B.(2003) “Turkey’s Competitiveness in the European Union: A
Conparision with Five Candidate Countries and the EU”, Ezoneplus
Working Paper N0:12.
Yurttançıkmaz, Z.Ç. (2013) “Türkiye’nin AB Pazarından Endüstri İçi Ticaret
Açısından Avantajlı Olduğu Ürünlerin Belirlenmesi”, Cumhuriyet
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 14(1), 1-22.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
529
CUSTOMER PERCEPTION OF BUS COMPANIES’ SERVICE
QUALITY*
T. Şükrü YAPRAKLI**
Abdullah TÜZEMEN***
Abstract: Although logistics has lots of activities such as customer service,
demand forecasting, materials handling, procurement etc. Transportation makes
up the most important part of logistics. That’s why in this study passenger
transportation has been examined through evaluating customer perceptions of bus
companies’ service quality. A questionnaire has been conducted to 400 students
who are studying currently at Ataturk University and SPSS packet program has
been utilized in order to assess their perceptions of bus companies’ service
quality. According to findings of the study there is not a significant difference
statistically between genders, ages and education levels with regard to perceptions
of students of bus companies.
Keywords: Logistics, Service Quality, Customer Perceptions
Özet: Lojistik; müşteri hizmetleri, talep tahmini, elleçleme gibi faaliyetleri
kapsamakla beraber, lojistiğin en önemli faaliyet alanını taşımacılık
oluşturmaktadır. Bu nedenle bu çalışmada tüketicilerin otobüs firmalarının
verdiği hizmet kalitesine ilişkin algılarının değerlendirilmesi yolu ile yolcu
taşımacılığı incelenmiştir. Atatürk Üniversitesinde halen öğrencilik hayatına
devam eden 400 öğrencinin otobüs firmalarının verdiği hizmet kalitesine yönelik
algısını incelemek için yapılan bu araştırmada veriler anket yöntemiyle toplanmış
ve SPSS 20 paket programıyla analiz edilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre
öğrencilerin otobüs firmalarına yönelik kalite algılarının cinsiyet, yaş ve eğitim
düzeyleri açısından istatistiki olarak anlamlı bir farklılık göstermediği tespit
edilmiştir.
Anahtar kelimeler: lojistik, Hizmet Kalitesi, Müşteri algısı
I. Introduction
Many developments have occurred in many fields thanks to economic
developments after 1980s in Turkey. These developments have affected many
sectors in the country and important changes have taken place in the fields of
quality, service and management philosophy. Land transportation has gained a
big part from these developments too. Too many problems have occurred when
*
This paper presented at the 2nd International Caucasus-Central Asia Foreign Trade and Logistics
Congress.
**Prof. Dr., Atatürk University Faculty of Economics and Administrative Sciences Department of
marketing
***Research Assistant, Atatürk University Faculty of Economics and Administrative Sciences
Department of International Trade and Logistics
T. Şükrü YAPRAKLI, Abdullah TÜZEMEN
530
land transportation has been employed to carry passenger and load intensively.
One of these problems is that services which bus companies provide to passengers
during travel are not appreciated by passengers, they are unhappy about efforts
of bus Companies. And passengers think that services of bus companies are not
enough.
Thousands of people travel by intercity buses every year. Passengers who
travel frequently complain about inadequacy of services, and filthiness of
vehicles.
II. Topic and Importance of the Study
Service sector is one of the fast growing sectors in Turkey. Transport
services have an important part in terms of employment and value added which
they provide. Passenger transportation is a fast growing activity that supports
economic activities largely.
If customer perceptions are taken into consideration, customer demand is
high for intercity transport companies. Every year lots of people and especially
students are traveling throughout the entire country for purposes of holiday,
education, health etc. That is why it is an important issue to consider this kind of
topic which has an important and significant effect on people’s daily life.
In this study customer perceptions of bus companies’ service quality have
been examined mainly.
There are two main parts in the study. Literature has been examined in
first part and a case study has been conducted in second part of the study.
III. Purpose of the Study
The main purpose of the study is to determine present condition of
services which are provided by bus companies. Along with this main purpose,
there are other purposes of the study as follows:





To determine perception of customers related to transport service in
terms of service quality.
To determine demographic characteristics of customers who get services
from bus companies.
To determine differences between genders, among education levels and
among ages related to customer perceptions of bus companies’ service
quality.
To specify problems about passenger transport sector.
To help bus companies have regulations on services of bus companies.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
531
IV. Literature Review
Because logistics activities include transportation, the subject of logistics will be
examined below shortly.
A. What is Logistics?
According to definition of European Logistics Association Logistics is a
planning, implementing, controlling lay out and material movement and
organizing supportive activities related to movement and lay out of these
materials in order to reach specific goals in an organization. Logistics is that part
of the supply chain process that plans, implements and controls the efficient,
effective flow and store of goods, services and related to information from the
point of origin to point of consumption in order to meet customers’ requirements
(http//:www.clm.I.org).
Logistics have several activities as follows (Stock, Lambert, 2001:3):













Customer service
Demand forecasting
Inventory management
Logistics communications
Materials handling
Order processing
Packaging
Parts and service support
Plant and warehouse site selection
Procurement
Reverse logistics
Traffic and transportation
Warehousing and storage
B. Logistics’ Role in the Economy
The improving welfare of customers caused national and international markets
for goods and services to expand rapidly. Thousands of new products and services
are being sold in every corner of the world. Firms have increased in size in order
to meet challenges of markets’ expansion. The distribution of products from point
of origin to end users has become very important challenge for companies. And
distribution of products and services has become significant part of GDP. As a
significant component of GDP, logistics not only affects GDP but also interest
rates, productivity and other aspects of the economy. In addition to this kind of
significant effects, logistics have also enormous effect on flow of goods and
logistics is an essential part of whole supply chain that is a kind of bridge between
532
T. Şükrü YAPRAKLI, Abdullah TÜZEMEN
components of supply chain. If there was no bridge such as logistics, goods
wouldn’t arrive in the right place at right time or in the proper condition. And
because of this kind of problems the entire supply chain would suffer enormously.
C. Logistics’ Role in the Organization
In today’s world effective logistics management has been recognizes as
a key component of an organization in order to become more competitive (Güzel,
2011). “In the late 1980s and early 1990s, customer service took center stage in
many organizations. Even organizations that had previously adhered to the
marketing concept were reexamining what it meant to be customer driven.”
(Stock, Lambert, 2001:6).
V. Logistics Helps Gain a Competitive Advantage
The marketing concept is a “marketing management philosophy that
holds that achieving organizational goals depends on determining the needs and
wants of target markets and delivering the desired satisfactions more effectively
and efficiently than competitors (Kotler, Armstrong, 1999:14).
Figure 1: Marketing/logistics concept
Source: James R. Stock & Douglas, Strategic Logistics Management (Fourth Edition M.
Lambert Avenue of the Americas, New York, 2001,6).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
533
In this case the most important activity is to meet customer needs.
Marketing concept has three important pillars.
In order to be a successful firm, products should be distributed at the right
time in the right place at the right price with right promotion through logistics.
Efforts should be combined both internally and externally to accomplish this sort
of mixture. And firms want to do that for an ultimate goal which is maximized
long time profitability.
VI. Service Quality
There is no consensus to define service quality but, it is thought that
service quality depends on a customer expectation about a service (Güzel and
Kotan, 2013). That’s why concept of expectation here is relative. This subject is
thought as conservational by some researchers. In the light of these statements
one of the most recognized definition of service quality can be made as follows;
Service quality is a difference between expectations of customers about
a service and customers’ perception of real performance of the same service
(Caldwell, 2002:162). If obtained service is better than expected service, service
quality is perceived high; if vice versa, service quality is perceived low (Altunısık
et.all). These perceptions are the most important indicators of a customer’s
satisfaction. A customer’s satisfaction is defined as a state of contentedness
related to result of consumption experience (Oliver, Swan, 1989:26).
Result of positive assessment about service quality will affect future
behavior intention of customers positively and they will praise the company
which they gained service from and customers will share positive thoughts with
others about the company (Nadiri, Tümer, 2007:304).
VII. Service Quality of Bus Companies
Understanding the perception of transport customers related to service
quality might be useful to retain existing customers and gain prospective
customers from rival companies or alternative modes of transportation.
Consequently, it is obvious that there is a large research concerning quality of
service in transport sector (Redman et al., 2013). In the context of bus transit,
Perez et al. (2007) find that the service dimensions can be identified and each has
an effect on purchase intention. The stability of the five dimensions of service
quality in the bus sector is also supported by the findings of Susniene (2012).
The SERVPERF scale has been modified in transportation sector by de
Ona et al. (2014). Some research works that investigate perceptions of transport
service quality have used neither SERVQUAL nor SERPERF, instead they have
used original measurement methods to evaluate this concept (Craig et al, 2015:24).
534
T. Şükrü YAPRAKLI, Abdullah TÜZEMEN
To summarize, the transport sector has lots of service quality
assessments. Some utilizing standard approach via applications of SERVQUAL,
SERVPERF while others are using original measurement applications. The
standard approach is useful to compare between service provides and different
modes while original approaches allow for the specific context of the service
under evaluation to be considered.
VIII. Scope and Limitations of the Study
The students who are studying currently at Atatürk University in Erzurum
and gained services from intercity bus companies make up scope of the Study.
The students who gained these services once or twice haven’t been included in
the study under the assumption that they don’t have enough experience in order
to develop a certain thought related to services of bus companies. Consequently,
this study has been limited with students who gained these services at least three
times or more. The most important limit of the study is inadequacy of proper fund
and time. That is why, study has been applied to only 400 students at faculty of
economics and administrative sciences of Atatürk University in Erzurum.
IX. Expected Benefits from the Study
The most important expected benefit from the study is to determine
inadequate facets of intercity transport services by identifying assessments of
customers related to service quality of intercity bus companies. The other
expected benefit is to contribute to enhance level of customers’ satisfaction from
these services.
The other expected benefit is to determine similarities and differences
among intercity transport customers by grouping assessments of customers
related to services in the context of demographic features. By this means, the aim
is to help intercity bus companies develop more effective marketing strategies for
different groups of customers.
X. Hypotheses of the Study
Hypotheses of the study can be written as follows:
H1: Statistically, there is a significant difference between genders according to
customer perceptions of bus companies’ service quality.
H2: Statistically, there is a significant difference among ages according to
customer perceptions of bus companies’ service quality.
H3: Statistically, there is a significant difference among education levels
according to customer perceptions of bus companies’ service quality.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
535
Hypotheses of the study have been tested and results of hypotheses have
been interpreted in the section of data analysis.
XI. Methodology of the Study
The students who are studying at faculty of economics and administrative
sciences of Atatürk University in Erzurum make up universe of the study. This
study has been applied to 400 students. Confidence interval is 0, 95 and error
margin is 0, 05 of the study.
XII. Method of data collecting
Method of questionnaire has been applied in order to collect data and
students have been interviewed face to face. 25 questions have been asked to
students in questionnaire. 3 of 25 questions have been asked to ascertain their
demographic features (gender, age and education levels). The other 22 questions
have been asked to determine customer perceptions of bus companies’ service
quality. Likert type 5 interval scale has been used in 22 questions expect in 3
demographic questions. Scale of questionnaire have been quoted from the study
of Tan ve Bektaş (2002). These authors have created this scale based on
expressions that are mentioned most frequently when it comes to measure service
quality in Turkey. 5 likert type scale has been used in this questionnaire which
can be mentioned below; 1. Strongly disagree, 2. Disagree, 3. Neither agree nor
disagree, 4. Agree, 5. Strongly agree. The questionnaire has been tested on 10
students before for final version of questionnaire. Falsely and incompletely filled
questionnaires have been cancelled. 400 questionnaires have been analyzed in
total.
XIII. Analysis and Assessment of Data
Parametric analysis methods have been used to analyze collected data.
These analysis method are; frequencies, mean, std. deviation, one way anova,
independent samples T test. Analyses have been conducted by employing SPSS
2.0 statistic packet program. Analyses and comments have been explained as
follows:
A. Demographic Characteristics of Service Buyers
Education levels, ages, genders of the respondents have been investigated
in order to ascertain demographic characteristics of customers and these findings
have been presented in Tables.
Table 1. Demographic Characteristics of respondents
Under graduate students
Frequency
Percent
358
89.5
T. Şükrü YAPRAKLI, Abdullah TÜZEMEN
536
Post graduate students
31
7.8
Doctoral students
10
2.5
Total
400
100.0
When Table 1 is examined in the context of education level; under
graduate students (89.5%) make up the largest part of respondents and post
graduate students (7.8%) make up the second largest part of respondents and
doctoral students (2.5%) make up the smallest part of respondents.
Table 2. Demographic Characteristics of respondents
Frequency
Percent
18-20 years old
147
36.8
21-23 years old
203
50.8
24-26 years old
41
10.3
27-29 years old
6
1.5
30 + years old
3
0.8
Total
400
100.0
In the context of age; most of students (50.8%) are 21-23 years old,
second largest part of respondents (36.7%) are age of 18-20.
Table 3. Demographic Characteristics of respondents
Frequency
Percent
Female
228
57.0
Male
172
43.0
Total
400
100.0
In the context of gender; most of respondents (57.0%) are female students
and percentage of male students is 43%.
B. Determining Customer Perceptions of Bus Companies’ Service Quality
Determining Customer Perceptions of bus companies’ service quality
have been examined and results have been written in table 4 as follows:
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
537
Table 4. Perceptions of Service Quality
Customer Perceptions
Mean
S.
Deviation
1.
I don’t often change the bus company that I travel by.
3.43
1.201
2.
İ prefer the bus companies according to where their buses take a
break
2.50
1.220
3.
Bus attendants are very kind to the passengers.
2.80
1.105
4.
Complementary services (serving free drink, meal etc.) on the
buses are enough.
2.64
1.210
5.
Buses frequently take a break
3.06
1.374
6.
Break time of buses is long enough.
3.34
1.222
7.
Buses are always clean
2.88
1.154
8.
Cooling and heating systems of buses always work well.
2.85
1.209
9.
I am pleased with behavior of bus attendants.
2.69
1.170
10. I don’t choose the bus company again, if it makes a mistake
1.91
1.076
11. Fees of bus companies are reasonable.
2.52
1.220
12. Complementary services (serving free drink, meal etc.) are
frequently offered.
2.39
1.185
13. I complain when the driver violates traffic rules.
2.60
1.161
14. Buses generally comply with departure times.
2.90
1.321
15. Drivers and other staff are very important for me to choose a bus
company
3.61
1.226
16. Shuttle services of bus companies are adequate.
2.59
1.229
3.17
1.272
2.01
1.252
3.15
1.321
2.91
1.547
4.10
1.192
2.15
2.83
1.364
0.389
17. When I give my belonging for storing in bus’s baggage I have no
doubts about my stuff.
18. It is okay for passengers if bus drivers let passengers get in the
bus or get off the bus where ever they want.
19. When I choose the bus company I check whether it has a record
of an accident.
20. I haven’t encountered with the situation that a seat was sold more
than one passenger.
21. I think that, it is normal to let passengers watch TV or video on
the bus.
22. It is okay for passengers if bus drivers talk to others during the
travel.
Total
22 questions have been developed in order to ascertain customer
perceptions of bus companies ’service quality. Thoughts and expressions of
customers in the context of service quality have been written down below;
T. Şükrü YAPRAKLI, Abdullah TÜZEMEN
538
The highest mean of the study (4.10) belong to expression of “I think, it
is normal to let passengers watch TV or video on the bus.”, second highest mean
of the study (3.61) belongs to expression of “Drivers and other staff are very
important for me to choose a bus company. Third highest mean of the study (3.43)
belongs to expression of “I don’t often change the bus company that I travel by.”
Second and third highest means of the study can be defined as relatively
moderate. The highest mean of the study can be defined as relatively quite high.
The lowest mean of the study (1.91) belongs to expression of “I don’t
choose the bus company again if it makes a mistake.” Second lowest mean of the
study (2.01) belongs to expression of “It is okay for passengers if bus drivers let
passengers get in the bus or get off the bus where ever they want. Third lowest
mean of the study (2.15) belongs to expression of “It is okay for passengers if bus
drivers talk to others during the travel.” Over all perception of service quality
(2.83) of the study is relatively low.
If customer perceptions of bus companies’ service quality are taken in to
consideration separately according to male and females students in Table 5.
Table 5. Perceptions of Service Quality According to Genders
Gender of Respondents
Male
Female
N
Mean
Std. Deviation
172
2.8288
.39109
228
2.8246
.38811
Male student perception of service quality is 2. 829 and it is relatively
low in general (Table 5.). And female student perceptions of service quality is
2.825 and it is relatively low too. If one pays attention, there is a slight difference
between female and male student perceptions of service quality.
Table 6. Perceptions of Service Quality According to Ages
Ages of Respondents
Mean
Std. Deviation
18-20 years old
2,87
0.401
21-23 years old
2.81
0.383
24-26 years old
2.80
0.398
27-29 years old
2.58
0.210
30 + years old
2.94
0.525
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
539
18-20 years old student perception of service quality is 2.87, 21-23 years
old student perceptions of service quality are 2.81, 24-26 years old student
perception of service quality is 2.80, 27-29 years old student perception of service
quality is 2.58, 30+ years old student perception of service quality is 2.94. These
figures are relatively low (Table 6.).
If all age groups are taken into consideration, one can observe that, there
is a slight difference among different age groups.
Table 7. Perceptions of Service Quality According to Education Levels
Education Levels of Respondents
Mean
Std. Deviation
Under graduate students
2.83
0.400
Post graduate students
2.79
0.272
Doctoral students
2.66
0.280
Undergraduate student perception of service quality is 2.83, postgraduate student
perception of service quality is 2.79 and doctoral student perception of service
quality is 2.66. This figures are relatively low (Table 7.)
If all education levels are taken into consideration, one can observe that,
there is a slight difference among different education levels.
XIV. Testing the Hypotheses
Independent samples t-test has been employed in order to determine
whether perception of service quality differs in terms of genders. And obtained
results from the test have been shown in table 3.1.
Table 8. Hypothesis Tests of Genders
Equal variances assumed
Significance
Significance (2-tailed)
0.867
0.915
H1 is not supported, because p<0.915. This means statistically, there is
not a significant difference between genders according to customer perceptions
of bus companies’ service quality (Table 8.).
One way anova has been employed in order to determine whether
perception of service quality differs in terms of ages. And obtained results from
the test have been shown in table 9.
T. Şükrü YAPRAKLI, Abdullah TÜZEMEN
540
Table 9. Hypothesis Tests of Ages
Sum of Squares
df
Mean Square
F
Sig.
Between Groups
0.722
4
0.181
1.196
0.312
Within Groups
59.627
395
0.151
Total
60.349
399
H2 is not supported, because p< 0.312. This means statistically, there is
not a significant difference among ages according to customer perceptions of bus
companies ’service quality (Table 9.).
One way anova has been employed in order to determine whether
perception of service quality differs in terms of education levels. And obtained
results from the test have been shown in table 10.
Table 10. Hypothesis Tests of Education Levels
Sum of Squares
df
Mean Square
F
Sig.
Between Groups
0.355
3
0.118
0.780
0.506
Within Groups
59.995
396
0.152
Total
60.349
399
As it is seen in table 3.3, H3 is not supported, because p< 0.506. This
means, statistically, there is not a significant difference among education levels
according to customer perceptions of bus companies’ service quality (Table 10.).
XV. Conclusions and Suggestions
This study has been applied to 400 students who are currently studying at
Erzurum Atatürk University to ascertain their perceptions of bus companies’
service quality. And these conclusions have been extracted:
When the customers are examined demographically, in the context of
education level; under graduate students (89.5%) make up the largest part of
respondents and post graduate students (7.8%) make up the second largest part of
respondents and doctoral students (2.5%) make up the smallest part of
respondents. And in the context of age; most of students (50.8%) are 21-23 years
old, second largest part of respondents (36.7%) are age of 18-20. And in the
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
541
context of gender; most of respondents (57%) are female students and percentage
of male students is 43%.
One of this study’s aims is to determine whether customer perceptions of bus
companies’ service quality is high or low. And over all mean of perception of
service quality is 0.283. Relatively, this is a quite low figure. This means,
customers do not think that, service quality of bus companies is enough. And they
are not happy about the services quality of bus companies.
The analyses have been conducted in order to determine whether customer
perceptions of service quality differ in terms of demographic characteristics. And
there haven’t been any differences statistically with regards to education level,
age and gender.
These suggestions can be made in the light of conclusions explained above:
The basic conclusion of the study is customers don’t think level of service
quality is enough. That is why, bus companies should regulate their services
better to enhance service quality. In this context, bus companies should respond
customers’ demands, try to understand them, be reliable and strengthen
communication with customers.
Service receivers have also a significant effect on companies to enhance
service quality. That’s why, customers should be willing to direct companies to
provide high quality services, be aware of their rights and willing to use their
rights as customers, inform companies about their dissatisfaction and their
complaints, be persistent in making sure their problems are being solved, inform
firms in orally or behaviorally about a desire to gain high quality services, if
necessary, incline to firms which provide higher quality.
In today’s world, there is a fierce competition in almost every field and aspect
of business life including transport sector. That is why bus companies has not
only to compete with each other but also different kinds of transport modes.
Consequently, it is very important for bus companies to listen to and better
understand customer needs in order to survive and sustain in vicious business life.
References
Altunısık, R. Torlak, Özdemir. S, Ekonomik Kriz ve Degişen Alışveriş
Alışkanlıkları Üzerine Bir Araştırma (8.Ulusal Pazarlama Kongresi
Bildiriler Kitabı Kayseri: Erciyes Universitesi, 16-19 Ekim 2003) P. 327343.
Caldwell. N, Rethinking the Measurement of Service Quality in Museums and
Galleries, (International Journal of Nonprofit and Voluntary Sector
Marketing, May 2002) p.72,161-171.
542
T. Şükrü YAPRAKLI, Abdullah TÜZEMEN
Council of logistics management http://www.clm.l.org
De Oña, R., Eboli, L., Mazzulla, G., 2014. Monitoring changes in transit service
quality over time. Procedia – Soc. Behav. Sci. 111, 974–983.
http://doi.org/10,1016/j. sbspro.2014.01.132.
Graig Morton, Brain Caulfield ,Jillian Anble, Customer perceptions of quality of
service in public transport: Evidence for bus transit in Scotland, Case
Studies on Transport Policy,2015, P. 2-4 journal homepage:
www.elsevier.com/locate/cstp
Güzel, D. ,(2011),Tedarik Zinciri Bütünleşmesi, Yeşil Tedarik Zinciri
Uygulamaları ve İşletme Performansı Arasında ki İlişki Üzerine Bir
Araştırma, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış
Doktora Tezi
Güzel, D.,Kotan,G.,2013, Kütüphanelerde Hizmet Kalitesi Ölçümü, Atatürk
Üniversitesi Merkezi Kütüphanesi’nde Bir Uygulama, Kahramanmaraş
Sütçü İmam Üniversitesi İİBF dergisi,2,11-24
James R. Stock & Douglas, Strategic Logistics Management (Fourth Edition M.
Lambert Avenue of the Americas, New York, 2001) P. 3
Nadiri, H. and Tümer, M. Perakendecilik Alanında Hizmet Kalitesini Ölçmeye
Yönelik Bir Saha Çalışması: Lemar Perakende Zinciri Mağazaları Kuzey
Kıbrıs Örneği (12. Ulusal Pazarlama Kongresi 18-20 Ekim 2007
Sakarya). P. 299-320.
Oliver, R.L. and Swan, J.E. Consumer Perceptions of Interpersonal Equity and
Satisfaction in Transaction: A Field Survey Approach. (Journal of
Marketing, July 1989). P. 53, 21-35.
Pérez, M.S., Gázquez, J.C., Carrillo, A.G.M.M., Fernández, R.S., 2007. Effects
of service quality dimensions on behavioural purchase intentions: a study
in public-sector transport. Manag. Service Qual. 17 (2), 134–151.
http://doi.org/10,1108/ 09604520710735164.
Philip Kotler and Gary Armstrong, Principals of Marketing, 5TH Ed. (Englewood
Cliffs, NJ: Prentice Hall, 1999). P. 14
Redman, L., Friman, M., Gärling, T., Hartig, T., 2013. Quality attributes of public
transport that attract car users: a research review. Transp. Policy 25, 119–
127. doi:http://dx.doi.org/10,1016/j.tranpol.2012.11.005.
Susnien. e, D., 2012. Quality approach to the sustainability of public transport.
Transport
Tan,
Ahmet, and Fazilet Bektaş. "Otobüs Firmaları İyi Hizmet
Pazarlayabiliyorlar mı?." Pazarlama Dünyası 16.3 (2002): 24-27.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
543
HAZAR BÖLGESİ VE RUSYA’NIN BÖLGEDEKİ ROLÜ
Mustafa ERSUNGUR*
A. Taha ARPA**
Özet: Hazar havzası zengin hidrokarbon kaynaklarıyla öteden beri dünya
devletlerinin ilgi odağı olmuştur. Hazar havzasına komşu milletlerden Rusya,
İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan belirli miktarlarda enerji
rezervlerine sahiptir. Bu ülkeler sahip oldukları kaynakları hem kendi ihtiyaçları
doğrultusunda kullanmakta hem de bu kaynakları enerji nakil hatları aracılığıyla
pazarlamak için güçleri oranında çaba sarf etmektedirler. Rusya şu an bu yarışta
diğer ülkelere nispeten bir adım önde gitmektedir. İran ve Azerbaycan bu yarışta
Rusya yakın rakipler iken Türkmenistan ve Kazakistan da rakiplerini takip
etmektedir. Bu çalışmada, Hazar ülkeleri arasındaki ilişkiler ve aradaki rekabet
irdelenecektir.
Anahtar Kelimeler: Enerji, Hazar, İran, Azerbaycan, Rusya
HAZAR REGION AND THE ROLE OF RUSSIA IN
THE REGION
Abstract: With rich hydrocarbon resources of the Caspian basin has long
been the focus of attention of the world public. Caspian basin to the neighboring
nation of Russia, Iran, Azerbaijan, Kazakhstan and Turkmenistan has reserves of
certain amounts of energy. These countries use the resources they have and their
needs in both of these resources are making efforts to market the rate of power
through power lines. Russia now is to go a step ahead relatively to other countries
in this race. Iran and Azerbaijan in this race when competitors close to Russia,
Turkmenistan and Kazakhstan also keep track of competitors. In this study, the
relationship between the Caspian countries and the intervening competition will
be examined.
Key Words: Energy, Khazar, Iran, Azerbaıjan, Russian
1.GİRİŞ
Hazar havzası gerek petrol gerekse doğalgaz açısından önemli bir alanı
oluşturmaktadır. Geçmişten günümüze doğalgaz ve petrole olan bağımlılığın
giderek artmasıyla bu iki kaynak son derece önemli hale gelmiştir. Başta sanayi
ve ısınma olmak üzere birçok alanda kullanılan bu kaynaklar dünya siyasetinde
söz sahibi olmak için de kullanılmış ve kullanılmaya da devam etmektedir. Hazar
*
Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
Arş. Gör., İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
**
544
Ş. Mustafa ERSUNGUR, A. Taha ARPA
havzasında bulunan Rusya, İran, Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan
buradaki kaynak sayesinde önemli bir zenginlik elde etmişlerdir. Rusya,
Sovyetlerden kalma miras sayesinde Azerbaycan, Kazakistan ve Türkmenistan
üzerinde önemli ölçüde hakimiyet sağlamış ve İran ile ise ciddi bir müttefiklik
kurmuştur. Hazar’ın hamisi konumundaki iki ülke Çin ile de ikili ilişkiler
geliştirerek Avrupa pazarına yeni bir alternatif daha kazandırmıştır.
Doğalgaz ve petrolde dışa bağımlı olan Avrupa ve Amerika kıta ülkeleri
bu bölgedeki enerji kaynaklarından güvenli ve uygun bir fiyat yolu ile
faydalanmak istemektedirler. Nitekim yakın geçmişte yaşanan Gürcistan ve
Ukrayna krizleri gibi sıkıntılar kaynak yoksunu ülkeleri farklı rotalar arama
yoluna götürmüştür. Orta doğu bölgesi alternatif bir kaynak yolunu oluştururken
bir başka taraftan da Amerika, Kanada gibi ülkelerdeki üretim ve inovasyon
çalışmaları da hız kazanmıştır.
Hazar havzasındaki kaynakların pazarlanması bölge ülkeleri açısından
oldukça önemli bir meseledir. Komşu ülkeler Türkiye, Gürcistan ve Ukrayna gibi
rotalar aracılığıyla pazarlanmakta olan kaynaklar, bu üç ülke ile yakın zamanda
yaşanan sorunlar sebebiyle sekteye uğramıştır. Bu sebeplerden ötürü ülkeler
sahip oldukları kaynağı pazarlamak adına yeni güzergâhlar arayışına girişmiştir.
Hali hazırda gerçekleşmiş birçok projenin yanında tasarlanma aşamasında olan
yeni projeler de mevcuttur.
Bu çalışmada Hazar’ın enerji arenasındaki rolü üzerinde durulacak ve
Hazar havzasındaki kaynaklara dair çeşitli verilere değinilecektir.
Çalışma beş kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısım çalışmanın girişidir.
İkinci kısımda hazar havzasındaki enerji potansiyeli, üçüncü kısımda hazar
havasındaki ülkelerin kısa bir değerlendirmesi ve dördüncü kısımda hazar enerji
havzasını kontrol etmeye yönelik mücadeleler tartışılmaktadır. Beşinci kısım ise
değerlendirmeleri içeren sonuç kısmıdır.
2. HAZAR HAVZASINDAKİ ÇEŞİTLİ REZERV DEĞERLERİ
2.1. Petrol:
Tablo 1’de yıllara göre petrol üretim değerleri yer almaktadır. Rusya’nın
2015 yılı verilerine bakıldığında 540,7 milyon ton’luk bir petrol üretim miktarına
sahip olduğu gözlemlenmektedir. 2014 yılına göre üretimde %1,2’lik bir artış
meydana gelmiştir.
Bölgedeki ikinci büyük güç olan İran 2015 yılında 182,6 milyon ton
değerinde bir üretim gerçekleştirmiştir. 2014 yılı ile kıyaslandığında üretimde %
4,5’lik bir artış yaşanmıştır.
Azerbaycan 2015 yılında 41,7 milyon ton değerinde bir üretime sahip
olurken 2014 yılına bakıldığında üretimde %1 oranında bir azalma yaşanmıştır.
Kazakistan 2015 yılında 79,3 milyon ton’luk bir üretim bandını yakalamış ve
2014’e göre %1,9 oranında bir kayıp yaşamıştır. Son olarak Türkmenistan ise
2015 yılında 12,7 milyon ton’luk bir üretim yaparken 2014’e göre üretimi %5
artmıştır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
545
Tablo 1: Petrol Üretim Miktarları (Milyon Ton)
Kaynak: http://www.bp.com/statisticalreview
Ülkelere göre Petrol İthalat, İhracat ve üretim değerlerinin yer aldığı
tablo 2’ye göre ABD, 2015 yılında 567,2 milyon ton değerinde petrol üretmiştir.
Bunun yanında 366 milyon ton dolaylarında bir petrol ithalinde bulunmuştur.
Bunun yanında ABD’nin ihraç ettiği petrol ise 24,5 milyon ton civarındadır.
Rusya 2015 yılında 540,7 milyon ton kadar bir üretim gerçekleştirmiştir.
Bunun yanında 254,7 milyon ton kadar ihraç yapmıştır. Rusya’nın ithalatı ise 2,9
milyon ton değerindedir.
Tablo 2’ye göre Kanada ham petrol ihracı yönünden ABD’nin önündedir.
Yanı sıra Çin 335,8 milyon ton değerinde bir ithalat yapmıştır. Bu sonuç Çin’in
petrole olan bağımlılığını göstermektedir.
Tablo 2: Ülkelere göre Petrol İthalat, İhracat ve Üretim Değerleri (Milyon Ton)
2014
2014
2015
2015
2015
Ülkeler
İthalat
İhracat
İthalat
İhracat
Üretim
ABD
365,7
17,8
366
24,5
567,2
Kanada
29
148,5
32,7
159,4
215,5
Rusya
1,5
241,2
2,9
254,7
540,7
309,2
0,6
335,8
2,8
214,6
Çin
Kaynak: http://www.bp.com/statisticalreview
2.2. Doğalgaz:
Tablo 3’te yıllara göre doğalgaz üretim değerleri verilmiştir. Buradan
hareketle, Rusya 2015 yılında, 516 milyon ton değerinde bir doğalgaz üretimini
gerçekleştirirken 2014 yılına göre üretiminde % 1,5’lik bir gerileme yaşamıştır.
İran 2015 yılında 173,2 milyon tonluk bir üretim bandına sahip olmuş ve
2014 yılı ile karşılaştırıldığında %5,7’lik bir büyüme yaşamıştır. Azerbaycan
Ş. Mustafa ERSUNGUR, A. Taha ARPA
546
2015 yılında 16,4 milyon ton doğalgaz üretirken 2014 yılına kıyasla üretim %3,4
büyümüştür. Kazakistan 2015 yılı itibariyle 11,1 milyon ton kadar bir doğalgaz
üretirken 2014 yılına oranla %1,7’lik bir üretim artışı yaşamıştır. Son olarak
Türkmenistan 2015’de 65,2 milyon ton civarında bir doğalgaz üretimine sahip
olmuştur. 2014 yılı ile aradaki değişim pozitif yönde %4,5 kadardır.
Tablo 3: Doğalgaz Üretimi (Milyon Ton)
Kaynak: http://www.bp.com/statisticalreview
Ülkeler göre Doğalgaz İthalat, İhracat ve üretimi tablo 4’te verilmiştir.
ABD, 2015 yılında 705,3 milyon ton kadar bir üretim gerçekleştirirken, 49,7
milyon ton civarında bir ihracat gerçekleştirmiş ve 74,4 milyon ton civarında ise
ithalat yapmıştır.
Rusya, 2015 yılında 516 milyon ton değerinde doğalgaz üretmiştir.
Rusya, 193 milyon metre küp ihracat yaparken 16,9 milyon metre küp de ithalat
yapmıştır. Kanada 2015 yılında ürettiği 147,2 milyon tonluk doğalgazın yarısını
ihraç etmiştir.
Tablo 4: Ülkeler göre Doğalgaz İthalat, İhracat ve Üretimi
2014
2014
2015
2015
2015
İthalat
İhracat
İthalat
İhracat
Üretim
ABD
74,6
42,4
74,4
49,7
705,3
Kanada
21,8
74,6
19,8
74,3
147,2
Rusya
24,2
187,7
16,9
193,0
516,0
Çin
31,3
-
33,6
-
124,2
Ülkeler
Kaynak: http://www.bp.com/statisticalreview
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
547
3. HAZAR ÜLKELERİNİN ÖNEMİ
3.1. Rusya
Rusya sahip olduğu büyük enerji mevcudiyeti ve özellikle de doğal gaz
ihracatçısı olarak, ilk sırada AB ve Asya Pasifik Bölgesinin ileri teknolojiye sahip
ülkeleri olmak üzere, küresel enerji piyasasında oldukça önemli bir stratejik
güçtür. (Bayraç, 2009:13)
Rusya, arz hususunda Avrupa için tekel konumundaki yerinin yanı sıra,
Rus ve Hazar doğal gazını Avrupa’ya aktaran boru hattı ağlarının da sahibi ve
kontrol edicisidir. Bundan ötürü gerek Hazar doğal gaz üreticileri gerekse
Avrupalı tüketiciler, bu iki hat arasında tek bağ konumundaki Rusya’ya
bağımlıdırlar. Rusya’nın işbirliği ekseninde mi yoksa hegemonik tarzda mı
hareket edeceği hususundaki herhangi bir tereddüdü enerji oyununda Avrupa
ülkeleri için alarm zillerinin çalmasına sebep teşkil etmektedir. (Çetin, 2010:17)
Rusya bugün ekonomik olarak önemli oranda petrol ve doğal gaz
ihracatından elde edilen gelirlere bağımlı bir ülke olmasına rağmen potansiyel
enerji kaynaklarını yalnızca ekonomik bir değer olarak görmemektedir. Büyük
ideale, küresel güç olma amacına ulaşma yolunda enerji kaynaklarını Rusya
bugün etkili bir dış politika aracı olarak kullanma stratejisini de hayata geçirmeye
başlamış bulunmaktadır. Bu sebeple de Rusya içinde bulunduğumuz küresel
süreçte enerji bağlamındaki politikaları ve yaklaşımları çok tartışılan ve bu
hususta gündem oluşturan önemli bir ülkedir. (Elma,2009 :10)
Genel olarak ele alındığında Rusya’nın enerji politikasının esas gayesi
enerji alanındaki süper güç konumunu korumaktır. Rusya’nın bu alanda
yürüttüğü stratejiler, özellikle Avrupa doğalgaz pazarındaki monopol konumunu
perçinlemeye, alternatif projelerin meydana gelmesini engellemeye dönüktür.
(Kantörün, 2010:11)
3.2. İran
İran, dünyada iç dinamikleriyle ön plana çıkmasının yanında jeostratejik
önemiyle de göz önünde olmaktadır. Orta Asya, Hazar Havzası ve Ortadoğu
üçgeninin tam ortasında yer alması da İran’ı önemli hale getirmektedir. İran’ın
içinde bulunduğu bölge, enerji kaynakları bakımından, dünyanın kalbi
konumundadır. (Akbaş ve Baş, 2013:1)
İran, coğrafi konumunun avantajı ile, Irak'ın kuzeyini, Basra Körfezi’ni
ve Hürmüz boğazını, enerji açısından zengin Körfez ülkelerini, Babülmendep
Boğazı, Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı aracılığı ile Akdeniz’e açılan enerji
güzergâhını, Bakü-Tiflis-Ceyhan güzergâhını, Doğu Akdeniz’i, Karadeniz’i ve
Kafkasya’yı denetleme olanaklarına sahiptir. (Harunoğulları, 2017:18)
Avrasya jeopolitiğinde merkezi bir güç olarak ön plana çıkan İran, kadim
uygarlığının, kuvvetli devlet geleneğinin, zengin kültürünün, geniş ve dağlık
coğrafyasının haricinde, dış politikadaki köklü tarihi hafızasıyla da bilinir.
Asya’nın güneybatısındaki ülkenin kuzeyinde Hazar Denizi, güneyinde Basra ve
Umman Körfezi bulunmaktadır. Jeopolitik konumu önemlidir. Yüzölçümü 1
548
Ş. Mustafa ERSUNGUR, A. Taha ARPA
milyon 648 bin kilometrekare, nüfusu 75 milyon olan İran; Türkiye, Azerbaycan,
Ermenistan, Irak, Pakistan, Afganistan ve Türkmenistan gibi ülkelerle komşudur.
Enerji zengini olmasının yanında, dinamik, hareketli, güçlü bir ticaret sermayesi
bulunmaktadır. (Doster, 2012:2)
3.3. Kazakistan
Sovyetler Birliği’nin dağılması ile bölgenin enerji potansiyeline ilişkin
başlayan tartışmalarda, Azerbaycan’ın, “Kafkasya’nın Kuveyt’i”, Kazakistan’ın
“İkinci Suudi Arabistan” olduğu öne sürülmüştür. Hazar Havzasını stratejik
açıdan değerli kılan en belirgin özellik petrol ve doğalgaz kaynakları olup her iki
ülkenin de kıyısında enerji rezervleri bulunmuştur. Bu eksende ülkeler ve
şirketler arasında başlayan rekabet bazı yazarlarca II. Büyük Oyun veya Büyük
Orta Doğu Projesi olarak isimlendirilmektedir. Yeni Büyük Oyun’un veya
projesinin ödülü olarak da petrol ve doğalgaz kontratları, boru hatları, enerji
güzergahları ve enerji konsorsiyumları görülmektedir. Eski Sovyet
Cumhuriyetleri arasında Rusya Federasyonu’ndan sonra ikinci en büyük petrol
üreticisi mevkisine sahip olan Kazakistan, bağımsızlığını elde ettikten kısa bir
süre sonra potansiyel enerji kaynaklarıyla Amerikalı petrol şirketlerinin ilgisini
üzerine çekmiştir. Artık günümüzde büyük petrol şirketleri Kazakistan’daki
alanlara önemli yatırımlar yapmakta olup; mevcut petrol sahalarını geliştirmekte
ve petrolün dünya pazarlarına iletilmesi için projeler hayata geçirmektedir. Öte
yandan Kazakistan’da hem deniz hem kara sahasında petrol rezervleri
bulunmaktadır. (Derman ve Ongarova, 2014: 3)
3.4. Türkmenistan
Türkmenistan’ın 2000’li yılların ikinci yarısından başlayarak alternatif
boru hatlarını artırma doğrultusunda izlediği enerji politikası, ülkenin enerji
ihracatında Rusya’yı ikinci sıraya geriletmiştir. Enerji tüketimi hızlı bir şekilde
artmakta olan Çin ise bölge ile yakından alakadar olmaya başlamış ve yaptığı
yatırımların da etkisi ile Türkmenistan’ın enerji ihracatında ilk sıraya
yükselmiştir. Konumları itibariyle Türkmen rezervlerini dünya pazarına
iletebilecek İran ve Türkiye de bu noktada Türkmenistan için önem arz
etmektedir. Enerji politikasını boru hatlarının çeşitlendirilmesi doğrultusunda
temellendirmeye gayret eden Türkmenistan, Türkiye ve İran ile enerji
çerçevesinde temaslarını yoğunlaştırmaktadır. (İsmayılov ve Budak, 2014: 2)
3.5. Azerbaycan
Güney Gaz Koridorunun arz cephesinde kilit ülke konumunda olan
Azerbaycan, barındırdığı enerji kaynakları ile Avrupa’nın enerji arz çeşitliliğini
sağlayabilecek potansiyeldedir. Azerbaycan 90’ların ortalarından günümüze dek
yaptığı ticaret sözleşmeleri ile günümüzde önemli bir arz kaynağı haline
gelmiştir. Rusya’nın enerji politikalarını enerji arz güvenliğine tehdit olarak
değerlendiren Avrupa Birliği için Azerbaycan, Yeni Enerji Düzeninde 21.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
549
Yüzyılın arz çeşitliliğini sağlayan mühim ülkelerden biri halini alacaktır.
Azerbaycan, bölgede enerji kaynaklarına sahip Kazakistan ve Türkmenistan’ın
aksine Sovyetler Birliği’nin yıkılmasından sonra Rusya’dan bağımsız politikalar
yürütmüştür. Ve bu politikası diğer iki ülkeye nazaran daha erkendir. (Taştan,
2013: 15-16)
Petrolün yanı sıra doğalgaz kaynaklarını da ihraç eden Azerbaycan,
alternatif hatlar arama düsturuna sadık kalarak, farklı ulaşım koridorlarının
oluşturulması meselesinin önemle üstünde durmaktadır. Aynı zamanda transit
devletlere olan bağımlılığın asgari seviyeye indirilmesi için belirli zamanlarda
ihraç ağırlık merkezlerinin değişiminin ve bu değişimin esnekliğinin sağlanması
için bir dizi önlemler almaktadır. ( İbrahimov, 2012:3-4)
4. HAZAR’A YÖNELİK MÜCADELELER
Sermaye birikim sürecini direkt olarak etkileyen enerji kaynakları
üzerindeki mücadele, çatışma ya da savaş çıkarma ihtimalini arttırmaktadır.
(Hürsoy ve Orhon, 2015:5)
Enerji kaynaklarına sahip olabilmek adına akıl almaz bir süratle yaşanan
siyasi dönüşümler ve sıcak çatışmalar, enerji faktörünün dünya üzerinde ne kadar
önemli bir role sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Zaten 21. yüzyılın enerji
siyasetini ele aldığımızda, petrol ve doğal gaza yeni bir alternatif bulununcaya
değin, bu iki enerji kaynağı hali hazırdaki stratejik önemini sürdüreceğe
benzemektedir. (Yüce, 2013:2)
Enerji kaynaklarının dağılımının belirli bölgelerde yoğunlaşmış olması,
enerji kaynağının siyasi bir araç haline dönüşmesini sağlamıştır. Bu kaynaklara
sahip devletler kaynak yoksunu devletlere karşı bu kaynakları üstünlük unsuru
olarak kullanabilmektedirler. Enerji, büyük güçlerin nazarında hem ulusal
güvenlik hem de ekonomik zenginliklerin maksimum seviyeye çıkarılması
açısından belirleyici bir unsurdur. Bu enerji kaynağına yönelik güvenliğin
sağlanması en önemli mesele olup çatışmaları ortaya çıkarabileceği gibi ortak
çıkarlar bağlamında anlaşmalara sebep de olabilir. (Aydın, 2015:1)
Enerji arzının çeşitliliğinin sağlanması enerji stratejilerinin merkez
kısmını oluşturmaktadır. Enerji kaynaklarına sahip olan ve enerji üreten devletler,
ekonomik kalkınmalarını gerçekleştirmek için alıcı çeşitliliği ararken, enerji
ithalatçısı devletler ise kaynak çeşitliliği peşine düşmektedirler. Bu sayede
devletler, enerji güvenliklerini sağlamaktadırlar. Herhangi bir ekonomik ve siyasi
kriz zamanında, tüketiciler enerji yokluğuyla karşılaşmamakta; tek bir tüketiciye
bağlı kalmayan üreticiler de enerjiden gelir elde etmeyi sürdürebilmektedir.
Hazar’daki enerji politikaları, yani üretim ve dağıtım faaliyetleri, hem bölgenin
zengin enerji kaynaklarına sahip devletler, hem bölgesel güçler, hem de küresel
güçlerce, rekabet ve işbirlikleri çerçevesinde saptanmakadır. (Turan, 2010:4)
Genel bir değerlendirme ile ele alınıldığında, Hazar Bölgesi’nin yeni bir
Orta Doğu olmadığı lakin, yakın bir gelecekte rezervlerini tüketmesi beklenen ve
stratejik açıdan Batı’nın kontrolündeki en önemli petrol sahası olan Kuzey
550
Ş. Mustafa ERSUNGUR, A. Taha ARPA
Denizi’nin yerini almaya aday olduğu bilinmektedir. Mevcut durumda, Hazar
Bölgesi’nin tespit edilen petrol ve gaz rezervleri, Kuzey Denizi’nin petrol
rezervleri ve Kuzey Amerika’nın gaz rezervleri ile kıyaslanabilecek durumdadır.
(Pala, 2001-2002: 3)
20. yüzyılın sonunda bağımsızlıklarına ulaşan Hazar çevresindeki Türk
Cumhuriyetleri, Sovyet döneminin politikalarının ürünü olan ekonomik
problemler, toprakları bünyesinde bulunan azınlıkların durumu, Rusya’ya
bağımlı olmadan dünyaya açılabilme gibi problemlerin çözüm yollarını ararken,
bölge dışındaki devletler artan ihtiyaçlarını karşılamak üzere Hazar Denizi enerji
kaynaklarından en yüksek payı nasıl elde edebilme telaşına düştüler. ABD’nin
başını çekmiş olduğu dünyanın enerji ihtiyacı gittikçe artan devletleri, bölgenin
petrol ve doğalgaz kaynaklarını Basra Körfezi’ne alternatif bir kaynak olarak
görmektedirler. (Gökçe, 2008:4)
Hazar’ın güçlü ülkesi Rusya’nın enerji hususunda Avrasya’da söz sahibi
olmasını, sadece kendi ülkesindeki zengin kaynaklarla ya da Putin’in kurnaz
politikalarıyla izah etmek yeterli değildir. Rusya’da; Sovyet döneminden kalma,
yeraltı ve petrol mühendisliği gibi kaynakların mevcudiyeti ve işlenmesine dönük
eğitim ve araştırmalara ağırlık verilmektedir. Bunun yanında; Rusya, yalnızca
arama ve üretimde değil, enerji sektörünün taşıma, rafinaj, dağıtım, pazarlama ve
elektrik gibi alt sektörlerinde de dev entegre şirketlere ve uzman personele
sahiptir. (Akgül, 2007:6)
Rusya doğalgaz ve petrol üreticisi olarak enerji piyasalarında aktif bir rol
oynamaktadır. Özellikle kontrolünde tuttuğu doğalgaz boru hatlarıyla Avrupa
enerji pazarının doğalgaz arzının önemli bir kısmını karşılamaktadır. Avrupa
Birliği, enerji arzı güvenliğini sağlamak, Rusya’ya olan bağımlılığı azaltmak ve
yenilenebilir enerji kaynaklarını daha yüksek düzeyde kullanmaya yönelik bir
politika yürütmektedir. ABD ise Rusya’nın bölgede enerji kartını kullanarak eski
Sovyetler Birliği ülkeleri üzerindeki kontrolünü ilerletmeye çalışmaktadır.
Türkiye ise bölgede etkin olan güçlerin politikalarına da dikkat ederek, kendi
çıkarları doğrultusunda enerji politikalarını tayin etmekte, enerji üreticisi
olmamasına karşın coğrafi konumunun avantajlarını kullanarak bölgesel enerji
politikalarının içerisinde önemli bir rol oynamaktadır. (Kantörün, 2010:2)
Avrupa devletlerinin artan gaz ihtiyacı ve bu doğrultuda Rusya dışında
bir alternatif rota bulma çabaları karşısında, Azerbaycan’ın yeni enerji
sahalarından elde ettiği gazı pazarlama ve Türkiye'nin uluslararası projeler
üretme arzusu Nabucco projesi girişiminin temelini oluşturmuştur. Bu bakımdan
boru hattının geçiş güzergâhını oluşturacak olan Türkiye, Bulgaristan, Romanya,
Macaristan ve Avusturya'dan enerji şirketlerinin katılımıyla ortak bir şirket
meydana getirilmiş ve ardından da Almanya'dan RWE bu yapıya dahil olmuştur.
Kısa sürede hem şirketler hem de ülkeler arasında birtakım anlaşmalar
imzalanmıştır. İnşa edilecek boru hattının gaz tedarikinin ilk aşamada
Azerbaycan, sonraki süreçte ise Türkmenistan, İran ve Mısır gibi ülkeler
tarafından karşılanması planlanmıştır. İlk planlamalara göre 2013 yılında yapım
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
551
çalışmalarının başlaması ve 2017 yılında ilk gaz akışının gerçekleştirilmesi
yönünde bir program yapılsa da bu proje hayata geçirilememiştir. Çeşitli sebepler
ve rakip projelerden dolayı Nabucco'nun iptal edildiği yönünde üst düzey
açıklamalar gelmiştir. Nabucco'nun gerçekleşemeyeceğinin farkına varılması
üzerine Nabbuco-Batı projesi gündeme gelmiştir. Bu proje ile Azerbaycan'dan
Türkiye'ye iletilecek gazın, Avrupa'ya taşınılması düşünülmektedir. (Çıtak,
2016:12)
Rusya, Gürcistan’a karşı gerçekleştirmiş olduğu askeri operasyonla
Batı’ya ve aynı anda bölge ülkelerine net bir mesaj vermiştir. Benzer şekilde
Rusya’nın 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesi aslında iletilen bu mesajın bir ölçüde
daha güçlü bir şekilde tekrar edilmesidir. Bu mesaj kısaca bu bölgede Rusya’ya
rağmen ve Rusya’nın çıkarlarına zıt herhangi bir hesap ortaya konamayacağıdır.
Rusya Batı’ya sınırını anımsatmış ve daha fazla genişlemeyeceğini net bir şekilde
ifade etmiştir. Belirtilen bu operasyonların ardından Gürcistan’ın ve Ukrayna’nın
NATO’ya üyelik çalışmalarının sonraki bir tarihe ertelenmesi Rusya’nın
mesajının Batı tarafından tam olarak algılanması şeklinde yorumlanabilir. Rusya
gerçekleştirdiği bu iki operasyonla Karadeniz bölgesinin jeo-politik ve jeostratejik yapısını arzu ettiği ölçüde biçimlendirmiş ve bu bölgenin kendi mevcudu
ve hedefleri açısından ne derece önemli ve vazgeçilmez olduğunu bütün
Dünya’ya göstermiştir. (Ayhan, 2015:3)
Hazar bölgesinin dünya enerji arenasındaki yeri son derece önemlidir.
Hazar havzasına komşu, kıyıdaş ülkeler enerji kaynağından maksimum faydayı
sağlamak için çeşitli atılımlar yapsa da Rusya’nın diğer kıyıdaş 4 ülkeye göre
hamilik görevi devam etmektedir. Öte yandan Avrupa ülkeleri daha önce yaşanan
kötü tecrübelerden (Gürcistan savaşı ve Ukrayna savaşı) sonra Azerbaycan çıkışlı
ve Türkiye üzerinden geçecek olan Tanap (Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı)
projesi ile alternatif bir rotaya kavuşmuş olacaktır.
5. GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Hazar havzası sahip olduğu rezervlerle dünya ülkelerinin ilgi odağı
olmayı sürdürmektedir. Hazar havzasındaki rezervlere göz diken büyük devletler
her zaman karşılarında Rusya’yı bulmuşlardır. Rusya, civarındaki ülkelere karşı
sahip olduğu hamilik rolünü kaybetmek istememektedir. Ve Rusya, civar ülkeleri
kendi politikalarına entegre etmiş ve bu entegresyonu sürdürmek için de
politikalar geliştirmiştir.
Öte yandan hazar havzasına bir şekilde ulaşmak isteyen büyük
devletler Rusya’yı egale etmek için şu ana kadar birçok kart kullanmışlardır.
Lakin gerek Ukrayna ve gerek Gürcistan kartı olsun her defasında bu oyundan
mağlup ayrılmışlardır. Büyük ülkelerin Rusya’yı dize getirme rotalarından biri
olarak düşündükleri bir kart da Türkiye kartıdır. Zira Türkiye sahip olduğu
stratejik konum ile büyük devletlerin hep ilgi odağı olmuştur. Enerji ithalatçısı
ülkeler hazar havzasındaki kaynakları temin etmek için belirli zamanlarda
552
Ş. Mustafa ERSUNGUR, A. Taha ARPA
Türkiye rotasına yönelmişlerdir. Fakat Rusya burada da devreye girerek
düşünülen projelerin sekteye uğramasında rol sahibi olmuştur.
Hazar bölgesindeki ülkeler rezerv bakımından birbirlerinden farklıdır.
Rezerv açısından yüksek oranlara sahip Rusya, yüksek rezerv değerinin verdiği
avantaj ile politik arenada da başarılı olmuştur. Gerek Ukrayna gerek Gürcistan
krizi olsun her iki kriz de Rusya’nın, enerjideki aktif rolüne verdiği önemi
sergilemektedir.
Günümüz şartları dikkate alındığında Rusya’nın, sahip olduğu enerji
rezerv değerleri aracılığıyla, uzun bir zaman aralığında hamilik rolünü devam
ettireceği anlaşılmaktadır. Türkmenistan ve Kazakistan daha henüz Rus
etkisinden sıyrılacak projeleri adamakıllı ortaya koymamıştır. İran ve
Azerbaycan ise faklı rotalar üzerinde çalışmıştır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
553
KAYNAKÇA
Akbaş, Z. ve Baş, A. (2013), “İran'ın Nükleer Enerji Politikası ve Yansımaları”,
History Studies International Jounal Of History, 5(2), ss. 21-44.
Akgül, F. (2007). “Rusya'nın Putin Dönemi Avrasya Enerji Politikalarının
Türkiye-Rusya İlişkilerine Etkileri”. Güvenlik Stratejileri Dergisi (5),
ss.129-157.
Aydın, A. (2015), “Küresel Mücadele Politikaları: Orta Asya’da Rusya, ABD ve
Çin”, Süleyman Demirel Üniversitesi Vizyoner Dergisi, 6(13), ss. 1-11.
Ayhan, İ. S. (2015), “Soğuk Savaş Sonrası Rusya’nın Karadeniz Stratejisi”, Barış
Araştırmaları ve Çatışma Çözümleri Dergisi, 3(2), ss.1-21
Bayraç, H. N. (2009), “Küresel Enerji Politikaları ve Türkiye: Petrol ve Doğalgaz
Kaynakları ...”, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, 10(1), ss. 115-142.
Çetin, T. (2010), “Orta Asya ve Kafkaslar’da Enerjinin Politik Ekonomisi”,
Enerji, Piyasa ve Düzenleme, 1(1), ss. 76-100.
Çıtak, E. (2016) “Bölgesel Güvenlik Denkleminde Türkiye-Azerbaycan Enerji
İlişkisinin Önemi”, Bölgesel Çalışmalar, 1(1), ss.117-139.
Derman, S. ve Ongarova, Y. (2014), “Kazakistan’ın Enerji Politikası”, TURANSAM Uluslararası Bilimsel Hakemli Dergisi, 6(22), ss. 81-91.
Doster, B. (2012), “Bir Bölgesel Güç Olarak İran’ın Ortadoğu Politikası”, Orta
Doğu Analiz, 4(44), ss.44-51
Elma, F. (2009), “Sovyet Sonrası Rusya ve Orta Asya”, Journal of
AzerbaijaniStudies, ss. 129-143.
Gökçe, M. (2008), “Sovyet Sonrası Dönemde Hazar Çevresine Yaşanan
Rekabet”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 1(3), ss. 177209.
Harunoğulları, M. (2017), “Enerji kaynaklarının jeopolitiği ve küresel güçlerin
enerji politikaları”, International Journal of Social Sciences and
Education Research, 3(1), 146-171.
Hürsoy, S. Ve Orhon, H. (2012), “Modern Dünya Sisteminde Sermaye Birikimi
ve İran’ın Enerji Politikaları”, Ege Stratejik Araştırmalar Dergisi, 3
(2), ss. 63-89.
İbrahimov, R. (2012), “Azerbaycan Enerji Politikası: Alternatif Enerji Nakil
Hatları Arayışı”, OAKA, 7(14), ss. 125-148.
İsmayılov, E. ve Budak, T. (2014), “Bağımsızlık Sonrası Türkmenistan’ın Enerji
Politikası”, Bilge Strateji, 6(11), ss. 29-49.
Kantörün, U. (2010), “Bölgesel Enerji Politikaları ve Türkiye”, Bilge Strateji,
2(3), 2010, ss. 87-114.
Pala, C. “Hazar Boru Hatları…”, Avrasya Dosyası Kazakistan-Kırgızistan Özel,
7(4), Kış 2001-2002, ss. 231-252.
554
Ş. Mustafa ERSUNGUR, A. Taha ARPA
Taştan, V. (2013), “Güney Gaz Koridoru: Yeni Enerji Düzeninde Avrupa Enerji
Güvenliği, Rusya, Türkiye ve Güney Kafkasya Üzerine Oyun Teorik
Uygulama”, EY International Congress on Economics I "Europe and
Global Economic Rebalancing, October 24-25, Ankara/Turkey
Turan, A. P. (2010), “Hazar Havzası’nda Enerji Diplomasisi”, Bilge Strateji,
2(2), ss. 43-73.
Yüce, Ç. K. (2013), “21. Yüzyıl Enerji Savaşlarında Türk Cumhuriyetleri’nin
Yeri ve Önemi”, Turan Stratejik Araştırmalar Dergisi, 5(17), ss. 61-75.
Elektronik Kaynaklar:
http://www.bp.com/statisticalreview, e.t. 10.02.2016
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
555
DAĞITIM MERKEZİ YER SEÇİMİ PROBLEMİNE STOKASTİK BİR
MODEL ÖNERİSİ: TRA BÖLGESİNDE BİR UYGULAMA
Osman DEMİRDÖĞEN*
Hamit ERDAL**
Sinan KUL***
Özet: Dağıtım Merkezi (DM) yer seçimi problemi uzun yıllardır lojistik
yöneticileri için önemli, stratejik bir karar problemi olmuştur. Bunda özellikle
günümüz modern lojistik, enerji ve telekomünikasyon sistemlerinde topla-dağıt ağ
yapılarının kullanılmasının önemli rolü vardır. Topla-dağıt ağ yapısında, merkezi
konumda olan ve dağıtım merkezi olarak adlandırılan bu tesis, diğer yardımcı
işlevlerin yanında temel olarak toplama ve dağıtma işlevini yerine getirir. Topladağıt ağ yapılarında bütün başlangıç-varış noktaları arasındaki akışlar doğrudan
sevkiyat yerine, ölçek ekonomilerinden yararlanmak için DM'lerde toplanır ve
yine DM'ler üzerinden varış noktalarına gönderilir. Bu sayede, daha az sevkiyat
oranı ve daha düşük maliyetler ile daha fazla noktaya sevkiyat sağlamak mümkün
olur.
Bu çalışmada, TRA bölgesinde bulunan illerin arz kaynaklarına uzaklığı
nedeniyle lojistik maliyetlerinin azaltılması ve bölgesel kalkınma bakımından en
fazla faydanın sağlanabilmesi için uygun bir DM kuruluş yeri araştırılmıştır. Bu
kapsamda uzmanlarla yapılan görüşmeler neticesinde DM yer seçimi problemi
için beş kriter belirlenmiştir. Uzmanların değerlendirmeleri esnasında tercihlerini
net olarak ifade etmekte zorlanmaları, kriter ağırlıklarının ve alternatif illerin
kesin kriter değerlerine ulaşılamaması nedeniyle bu çalışmada Stokastik Çok
Kriterli Kabul Edilebilirlik Analizi-TRI (SMAA-TRI) yöntemi kullanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Dağıtım Merkezi, Tesis Yer Seçimi Problemi, Çok
Kriterli Karar Verme, SMAA-TRI.
A STOCHASTIC MODEL PROPOSAL FOR DISTRIBUTION
CENTER LOCATION PROBLEM: A CASE STUDY IN TRA DISTRICT
Abstract: Distribution Center (DC) location problem has been an important
strategic decision problem for logistics managers for many years. Especially, the
use of collection and distribution network structure has a vital role in today's
modern logistics, energy and telecommunication systems. In a collection and
distribution network structure, a facility, named DC, is located centrally serves
mainly as a collection and distribution point, among other auxiliary functions. In
collection and distribution network structures, flows among all origin-destination
pairs are not conducted by direct connection lines, but instead by means of
Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü
Doktora Öğrencisi, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
***
Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Yönetim Bilişim
Sistemleri Bölümü
*
**
556
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
collecting DCs and are sent to the destinations again via DCs for the purpose of
taking advantages of the economies of scale. In this way, provide less
transportation rates to more points is possible with lower costs.
In this study, a suitable DC location has been investigated for the reduction
of logistics costs due to the farness to supply sources of TRA provinces and in
order to provide the maximum benefit in terms of regional development. In this
context, five criteria are identified for DC location problem as a result of
interviews with experts. In this study, it is utilized Stochastic Multicriteria
Acceptability Analysis (SMAA-TRI) because of the fact that the experts had
difficulties to express their exact preferences during the evaluations and fail to get
the criteria weights and exact criteria values of alternative provinces.
Keywords: Distribution Center, Facility Location Problem, Multi Criteria
Decision Making, SMAA-TRI.
I. Giriş
Dağıtım ağı tasarımında alınan kararların genellikle stratejik seviyede
ve uzun dönemli etkileri olması nedeniyle kritik özelliğe sahiptir. Dağıtım ağı
tasarımında, tesislerin hangi lokasyonlara yerleştirilmesi gerektiği, ürün ve
hizmetlerin müşterilerle nasıl buluşturulacağı, hangi ürünün nerede ve ne
miktarda üretileceği, müşterilerin hangi tesisten ürün ya da hizmet alacağı,
depolama tesislerinde ne miktarda stok bulundurulacağı gibi birçok soruya
cevap aranır.
Bir dağıtım ağının işlevini tam olarak yerine getirebilmesi ve beklenen
performansın elde edilebilmesinin en önemli unsurlardan birisi de tesislerin en
uygun lokasyonlara yerleşimidir. Tesis yeri seçimi genel anlamda bir tesisin
kurulacağı ya da yerleştirileceği bölgenin veya arazi parçasının seçilmesidir.
Yer seçimi kararları uzun vadeli özellik taşıması nedeniyle stratejik öneme haiz
yatırım kararlarıdır. Bu kararların, uzun dönemli ve stratejik etkileri
olacağından değiştirilmeleri güç ve maliyetlidir. Çünkü en başta kurulacak
tesislerin ilk yatırım maliyetleri çok yüksektir ve tesislerin uzun süre kurulduğu
lokasyonda hizmet vermesi beklenmektedir. Bir örnekle açıklamak gerekirse;
talep miktarına, ulaştırma imkânlarına, büyüme/genişleme olanaklarına, afet ve
iklim durumuna ve değişen koşullara bağlı olarak tesis yerinin değiştirilmesi
söz konusu olmamalıdır (Ağdaş, 2014: 1).
Tesis yeri seçimi kararı; kâr maksimizasyonu, toplam maliyetlerinin
düşürülmesi, personel, ekipman, makine ve zaman tasarrufunun sağlanması,
teslim süresinin kısaltılması, müşteri ihtiyaçlarına hızlı yanıt verilmesi, müşteri
sayısının ve memnuniyetinin artırılarak sürekli kılınması gibi pek çok amacı
içinde bulunduran stratejik kararlardan birisidir (Farahani vd., 2010: 1690).
Kurulacak tesisin yapı ve özelliğine, üretilecek ürüne veya sunulacak
hizmete göre tesis yer seçimi kararına etki eden pek çok faktör bulunmaktadır.
Bunun yanında kamu veya özel sektör kuruluşu olmasına göre bile tesis kuruluş
amacı farklılık gösterebilmektedir. Bu faktörler; hem kamu hem de özel
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
557
sektörün amaçlarına bağlı olarak farklılık ya da değişiklik göstermekle birlikte,
yüksek maliyetli ve uzun vadeli olması sebebiyle ortak özellikler de
gösterebilmektedir. Günümüz teknolojik gelişmeleriyle birlikte yaşam
standartlarının hızla yükselmesi, yerleşim alanların genişlemesi ve
değerlenmesi, artan ulaşım ağ ve modları, zamansal sınırlılıklar, talep
noktalarına yakınlık, tesis kurulumlarında sosyal ve çevresel etkenler gibi pek
çok boyutun artarak önem kazanması en iyi tesis yerini seçmeyi oldukça zor ve
karmaşık bir problem haline getirmektedir (Bastı, 2012: 242).
En genel ifadesiyle tesis yer seçim problemleri n adet tesisin m adet
lokasyona (n<m) taşıma maliyetlerini minimize edilecek şekilde yerleştirilmesi
ile ilgilenir (Tavakkoli-Moghaddain ve Shayan, 1998: 527).
DM yer seçimi problemi, yer seçimi teorisi için önemli araştırma
alanlarından birisi olup genel olarak; DM'lerin seçilmesi ve DM olmayan
noktaların DM'lere atanmasını içeren bir yerleştirme-atama problemidir (Mayer
ve Wagner, 2002: 716).
Bu problemin önemi özellikle günümüz modern lojistik, enerji ve
telekomünikasyon sistemlerinde topla-dağıt ağ yapılarının kullanılmasından
kaynaklanmaktadır. DM yer seçim problemlerinin pek çok sektörde başarıyla
uygulandığı görülmektedir. Özellikle kara ve havayolu taşımacılığı, posta ve
kargo dağıtım hizmetleri, acil hizmetler sektörü, enerji ve telekomünikasyon
alanlarında etkin olarak kullanılmaktadır (Özger, 2008: 5).
DM'ler çoktan-çoğa dağıtım sistemlerinde toplama, sınıflandırma ve
aktarma noktası olarak hizmet veren özel tesislerdir. Topla-dağıt ağ yapılarında
bütün başlangıç-varış noktaları arasındaki akışlar doğrudan sevkiyat yerine,
ölçek ekonomilerinden yararlanmak için DM'lerde toplanır ve yine DM'ler
üzerinden varış noktalarına gönderilir. Bu sayede, daha az sevkiyat oranı ve
daha düşük maliyetler ile daha fazla noktaya sevkiyat sağlamak mümkün olur.
Aynı kaynak noktasından çıkarak farklı noktalara dağıtımı yapılacak
akışlar ile farklı kaynak noktalarından çıkarak aynı noktaya dağıtımı yapılacak
akışlar DM'lerde yük birleştirmesine tabi tutulur. Bu yük birleştirmeleri
doğrudan DM-DM arası olabileceği gibi, kaynak noktasından DM’ye, DM’den
de varış noktasına şeklinde de olabilir (Alumur ve Kara, 2008: 1).
Şekil 1’de, 15 noktalı ve bu 15 noktadan 3'ünün DM olarak hizmet
sunduğu örnek bir ağ yapısı sunulmuştur.
Geçtiğimiz yıllarda yalnızca maliyet veya kâr analizleri yapılarak
matematiksel işlemlerle gerçekleştirilen tesis yerleşimi için günümüzde
sayılamayan ve ölçülemeyen kriterlerin artması ile birlikte en iyi çözümü
bulmak ya da bu çözüme en yakın çözüm önerilerini sunmak amacıyla sezgisel
modeller ve yine diğer bir yaklaşım olarak da çok kriterli karar verme (ÇKKV)
yöntemleri kullanılmıştır. ÇKKV yöntemleri uzman görüşüne dayanan ve
problem etki eden kriterlerden dolayı karar vermenin zor olduğu karmaşık
durumlarda kriterlerin karşılaştırılması ile alternatifler arasından en uygun
çözüm alternatifinin bulunmasına odaklanan tekniklerdir.
558
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
Şekil 1: Örnek bir DM ağ yapısının şematik gösterimi
(Aygün, 2014: 2).
Literatürde önceki çalışmalara da bakıldığında tesis yeri seçimi
problemlerinin çözümünde yaygın olarak matematiksel programlama
yaklaşımının kullanıldığı, bunun yanında hem niteliksel hem de niceliksel
kriterlere sahip yerleşim problemleri içinse ÇKKV yöntemlerinden istifade
edildiği görülecektir.
Bu tür problemlerle uğraşılırken, problemlerde çok sayıda birbiri ile
çatışan faktör ve kriterlerle beraber, sayısal olarak ifade edilemeyen (soyut) pek
çok kısıt bulunması problemin zorluğunun temel sebebini oluşturmaktadır. Bu
nedenle tesis yer seçimi, pek çok nitel ve nicel kriterin dikkatli analiz edilerek
alınması gereken bir karardır.
Ayrıca seçilecek lokasyonla ilgili alınacak kararlarda, karar vericilerin
objektif değerlendirmeler yapması, kriter ve alternatiflerin belirlenmesinde
uzman personel ve gruplardan destek alınması, kararların mümkün olduğunca
uzun bir dönem göz önünde bulundurularak ve gelecekte meydana gelebilecek
değişiklikler de dikkate alınarak verilmesi tesis yerinin en uygun yer olarak
seçilmesine imkân sağlayacaktır (Ağdaş, 2014: 2).
Tesis yer seçimi konusunda ÇKKV yöntemlerinin kullanıldığı çok
sayıda çalışma bulunmasına rağmen DM yer seçimi problemi için sınırlı sayıda
çalışmaya rastlanmıştır.
Badri (1999), uluslararası bir petrokimya firmasının Orta Doğu'daki
dört aday ülke arasından birine açacağı DM yer seçimi problemi için Analitik
Hiyerarşi Prosesi (AHP) ve Hedef Programlama yöntemlerini beraber
kullanmıştır. Yazar çalışmasında, alternatif ülkelerin önceliklendirilmesinde
AHP yöntemini kullanmış, daha sonra elde edilen öncelik değerleri ile Hedef
Programlama modeline girdi sağlamıştır.
Chen (2001), DM yer seçimi problemi için bir bulanık çok kriterli grup
karar verme yaklaşımı önermiş ve önerdiği modeli örnek bir gerçek hayat
problemine uygulamıştır. Yazar alternatifler arasından en uygun lokasyonun
seçilebilmesi için beş karar kriteri kullanmıştır. Bunlardan maliyet kriterini
kesin değeri ile, diğer kriterleri ise üçgensel bulanık ifadelerle kullanmıştır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
559
Chan ve Chung (2004), dört üretim tesisi, dört DM ve on müşteriden
oluşan bir dağıtım ağında DM'lerinin yerleştirilmesi ve müşterilerin bu
DM'lerine atanması için Genetik Algoritma ve AHP yönteminin bütünleşik
olarak kullanıldığı bir model önermiştir.
Kuo (2007), DM yer seçimi problemi için karşılaştırmalı bir analiz
ortaya koymuştur. Yazarlar çalışmalarında kriter ağırlıklarının hesaplanması
için bulanık AHP, alternatiflerin karşılaştırılması için ise; bulanık SAW, bulanık
Technique for Order Preference by Similarity to Ideal Solution (TOPSIS), etkili
bulanık model (efficient fuzzy model) ve yazarlar tarafından önerilen bir modeli
kullanmıştır.
Menou vd. (2010), Fas'ta havayolu kargo DM seçimi problemi için beş
kriter ve altı alternatifin kullanıldığı bir SMAA-O modeli önermiştir.
Çalışmanın sonucunda diğer alternatiflere üstünlüğü vurgulanan iki aday
lokasyondan birinin DM olarak kullanılması için Fas ulusal havayolu
yetkililerince çalışma başlatıldığı vurgulanmıştır.
Kuo (2011), uluslararası bir DM yer seçimi problemi için hibrit bir
model önermiştir. Önerilen modelde, kriterlerin hiyerarşik yapısını belirlemek
için bulanık DEMATEL, kriter ağırlıklarını hesaplamak için AHP ve Analitik
Ağ Prosesi (ANP) ve son olarak alternatiflerin sıralanması için ise yeni bir
bulanık ÇKKV yöntemini kullanmıştır.
Awasthi vd. (2011), bir lojistik firmasının kentsel DM yer seçimi
problemi için bulanık TOPSIS yöntemini kullanmıştır. Çalışmada, üç karar
verici ve sekiz kriter açısından önceden belirlenen üç alternatif kuruluş yeri
değerlendirilmiştir.
Erdal (2014), mühimmat dağıtım ağı tasarımı problemi için Coğrafi
Bilgi Sistemleri (CBS), AHP-TOPSIS ve Karışık Tamsayılı Matematiksel
Programlama yöntemlerinin kullanıldığı bir metodoloji önermiştir. Önerilen
metodoloji ile ana DM'lerinin lokasyonları ve sayıları, tali DM kullanılıp
kullanılmayacağı, kullanılacaksa hangilerinin kullanılacağı ve birliklere hangi
DM'lerden hizmet sunulacağı belirlenmiştir.
Güzel ve Erdal (2015), kolluk kuvvetlerinin toplumsal olaylara
müdahale malzemeleri DM yer seçimi problemi için bulanık TOPSIS ve
bulanık VIKOR yöntemlerinin kullanıldığı karşılaştırmalı bir analiz yapmıştır.
ÇKKV problemlerinde, elde edilen kararın niteliği, büyük ölçüde karar
vericilerden/uzmanlardan sağlanan kriter ağırlıkları ve alternatiflerin kriterlere
göre aldıkları değerlerin doğru bir şekilde belirlenmesine bağlıdır. Gerçek hayat
problemlerinde, bu değerlerin tümüne doğru şekilde ulaşmak çoğu zaman
mümkün değildir. Özellikle politik ve kamusal problemlerde, karar vericilerin
birden çok olduğu, verilerin büyük ölçüde değişkenlik gösterdiği durumlarda,
söz konusu değerlerin doğru bir şekilde ve net olarak belirlenmesi daha da zor
olacaktır. Bu tür problemlerde olasılıklı, belirsiz ve kesin olmayan değerlere
sahip çeşitli kriterler mevcuttur.
560
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
Stokastik Çok Kriterli Kabul Edilebilirlik Analizi (SMAA) yöntemi,
alternatiflerin kriter değerlerinin ve kriter ağırlıklarının kesin olarak karar
vericilerden temin edilemediği, olasılıklı, eksik veya belirsiz olduğu kesikli
ÇKKV problemlerinin çözümü için geliştirilmiştir (Wenning vd., 2007: 29).
Diğer ÇKKV yöntemlerinde kullanılan kesin kriter ve ağırlık
değerlerinin yerine, SMAA yöntemleri, problemin çözümünde kullanılan
değerlerin, aralık değer ve dağılım olarak ele alınmasına müsaade etmektedir.
Bu çalışmada, TRA bölgesinde bulunan illerin arz kaynaklarına uzaklığı
nedeniyle lojistik maliyetlerinin azaltılması ve bölgesel kalkınma bakımından
en fazla faydanın sağlanabilmesi için uygun bir DM kuruluş yeri araştırılmıştır.
Bu kapsamda uzmanlarla yapılan görüşmeler neticesinde DM yer seçimi
problemi için beş kriter belirlenmiştir. Uzmanların değerlendirmeleri esnasında
tercihlerini net olarak ifade etmekte zorlanmaları, kriter ağırlıklarının ve
alternatif illerin kesin kriter değerlerine ulaşılamaması, problemin siyasi ve
kamusal bir karar olması nedeniyle bu çalışmada SMAA-TRI yöntemi
kullanılmıştır.
Çalışmanın ikinci bölümünde kullanılan yöntem tanıtılmış, üçüncü
bölümde TRA bölgesinde bulunan iller için uygun bir DM kuruluş yeri
araştırılmış, son olarak ileride yapılacak çalışmalara önerileri de içeren sonuç
bölümüyle çalışma tamamlanmıştır.
II. Stokastik Çok Kriterli Kabul Edilebilirlik Analizi (SMAA)
SMAA yöntemi kriter ağırlık bilgisinin net elde edilemediği durumlarda
kesikli grup karar verme problemlerinin çözümü için geliştirilmiştir. SMAA
yönteminin temel varsayımı, karar vericilere/uzmanlara, problemleri karakterize
edebilen değerler sağlayabilmek için ağırlık uzayının belirlenmesinde Monte
Carlo simülasyonunu kullanılmasıdır (Tervonen vd., 2007: 222).
SMAA yönteminin gerçek hayat problemlerine uygun olmasının
nedenlerini Tervonen ve Lahdelma (2007: 501) şöyle açıklamıştır: (a) SMAA
yönteminin kullandığı ters ağırlık uzayı yaklaşımı, karar vericilerden
alternatiflerin kriter değerlerinin sağlanamadığı problemler için uygun bir
yaklaşımdır. Bu durumlarda, alternatiflerin kriter değerleri bir aralık veya
üzerinde uzlaşılan bir istatistiksel dağılımla ifade edilebilir; (b) SMAA yöntemi,
eksik veya belirsiz kriter ağırlıklarının yer aldığı problemlerin çözümü için
uygundur; (c) SMAA hesaplamaları, sayısal yöntemlerle etkin olarak
gerçekleştirilebilir.
Ortaya atıldığı ilk günden bu güne ÇKKV problemlerinde seçme,
sınıflandırma ve sıralama işlemleri için farklı SMAA metotları geliştirilmiştir.
Seçme ve sıralama işlemleri için SMAA-2 (Lahdelma ve Salminen, 2001),
SMAA-3 (Hokkanen vd., 1998), SMAA-O (Lahdelma vd., 2003), Ref-SMAA
(Lahdelma vd., 2005) metotları kullanılırken sınıflandırma işleminde SMAATRI (Tervonen vd., 2007) metodu kullanılmaktadır.
A. SMAA-TRI Yöntemi
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
561
SMAA-TRI yöntemi, ELECTRE-TRI metodunun kriter değerleri ve
kriter ağırlık değerlerinde belirsizliğe izin verecek şekilde geliştirilmesi ile
ortaya çıkmıştır (Karabay vd., 2014: 363).
SMAA-TRI yönteminde şu parametreler girdi olarak kullanılmaktadır:
(a) Lamda kesme seviyesi, fL (λ) yoğunluk fonksiyonuna sahip λ stokastik
değişkeni ile [0.5, 1] aralığında tanımlanmaktadır. Lamda kesme seviyesi
bulanık sıralama ilişkisini kesin sıralama ilişkisine dönüştürmek için kullanılır
ve kriterlerin minimum ağırlıklı toplamını temsil eder; (b) Alternatiflerin kriter
değerleri ve kriter ağırlıkları eksik, bir aralık olarak ya da bir dağılım
fonksiyonuna uygun olarak modele girilebilir. (c) Ağırlıklar, fW (w) birleşik
yoğunluk fonksiyonu ile bir ağırlık dağılımı şeklinde ifade edilir.
𝑛
𝑛
𝑊 = {𝑤𝜖𝑅 : 𝑤 ≥ 0 𝑣𝑒 ∑ 𝑤𝑗 = 1}
(1)
𝑗=1
(ç) ELECTRE TRI’ ye ait veri ve diğer parametreler T = { M, B, q, p,
v} kümesi ile gösterilir. Burada M alternatiflerin kriterlerden aldığı değerleri
gösteren kriter değerlendirme matrisini, B ise kategorilerin sınırlarını ifade eden
profil kümesidir. q, p, v ise üç farklı eşik değeri ifade eder. q farksızlık
(indifference) eşik değeridir ve bu bir kriterin içerisindeki önemsiz olduğu
değerlendirilen farkı ifade eder. p öncelik (preference) eşik değeridir ve karar
vericilerin/uzmanların tercihlerini değiştirecek en küçük farkı tanımlar. q
farksızlık eşik değeri, p öncelik eşik değerinden küçüktür ve bu iki eşik değeri
arasındaki fark tereddüdü ya da belirsizliği ifade eder. v ise veto eşik değeridir
ve sıralama ilişkisini tamamen etkisiz bırakan en küçük farktır (Tervonen vd.,
2009: 759).
SMAA-TRI bütün alternatif ve kategoriler için kabul edilebilirlik indisi
(πhi ) üretmektedir. Kategori kabul edilebilirlik indisi alternatiflerinin (ai ),
kategorilere (Ch ) atanmasına ilişkin olası parametre değerinin payını
göstermektedir ve en uygun yüzde bilgisini ifade etmektedir.
SMAA-TRI yönteminde kullanılan denklemler sırasıyla şu şekildedir
(Tervonen vd., 2007: 222-223; Karabayvd., 2014: 364):
Hangi 𝑎𝑖 alternatifinin, ℎ kategori indisine atanacağını değerlendiren
kategorileştirme fonksiyonu şöyle tanımlanır.
h = K(i, λ, w, T)
Kategori üyelik fonksiyonu ise şu şekilde tanımlanır.
(2)
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
562
𝑚𝑖ℎ (𝜆, 𝑤, 𝑇) = {
1, 𝑒ğ𝑒𝑟 𝐾(𝑖, 𝜆, 𝑤, 𝑇) = ℎ,
0, 𝑑𝑖ğ𝑒𝑟 𝑑𝑢𝑟𝑢𝑚𝑙𝑎𝑟𝑑𝑎
(3)
Kategori kabul edilebilirlik indisi ise kategorilere yapılan atamaların
dengesini ölçer ve kategori içindeki üyeliğin bir bulanık ifadesi ya da olasılığı
şeklinde tanımlanabilir. Kategori kabul edilebilirlik indisi çoklu integraller
yardımıyla aşağıdaki şekilde hesaplanır.
1
𝜋𝑖ℎ = ∫ 𝑓𝐿 (𝜆) ∫ 𝑓𝑊 (𝑤)𝑚𝑖ℎ (𝜆, 𝑤, 𝑇)𝑑𝑤𝑑𝜆
0
(4)
𝑤𝜖𝑊
Kategori kabul edilebilirlik indislerinin aldığı değerler [0,1]
aralığındadır. Sıfır değeri ilgili alternatifin o kategoriye atanma olasılığının
bulunmadığını, bir değeri ise alternatifin kesin olarak o kategoriye ait olduğunu
ifade eder. Her bir alternatifin kategoriler içindeki kabul edilebilirlik indisleri
toplamı 1’dir (Tervonen vd., 2007: 223). Tervonen (2012: 10) tarafından
şematik olarak sunulan SMAA-TRI karar süreci adımları Şekil 2’de
gösterilmiştir.
Şekil 2: SMAA-TRI karar süreci adımları
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
563
SMAA metodunda hesaplamaların elle yapılması, özellikle büyük
boyutlu problemlerde kolay değildir. Bu nedenle problemlerin çözümlerinde
JAVA tabanlı açık kaynak yazılımı JSMAA kullanılmaktadır (Tervonen, 2012).
III. TRA Bölgesinde Bulunan İller İçin DM Yer Seçimi
Bu çalışmada, TRA bölgesinde bulunan illerin (TRA11-Erzurum,
TRA12-Erzincan, TRA13-Bayburt, TRA21-Ağrı, TRA22-Kars, TRA23-Iğdır,
TRA24-Ardahan) arz kaynaklarına uzaklığı nedeniyle lojistik maliyetlerinin
azaltılması ve bölgesel kalkınma bakımından en fazla faydanın sağlanabilmesi
için uygun bir DM kuruluş yeri araştırılmıştır. Tablo 1'de TRA bölgesinde
bulunan illerin yük hareketliliğinin ton-km değerleri görülmektedir.
Tablo 1: TRA bölgesinde bulunan illerin yük hareketliliğinin ton-km değerleri
(Bayraktutan ve Özbilgin, 2013: 711).
Yük Trafiği
Türkiye geneli
İller
Oran (%)
(bin ton-km)
sıralaması
2.128
1,09
30
Erzurum
1.453
0,75
43
Erzincan
1.289
0,66
53
Ağrı
612
0,31
67
Kars
479
0,25
71
Iğdır
232
0,12
77
Bayburt
191
0,10
79
Ardahan
Buna göre, ülkedeki toplam yük trafiğinin %9,6’sı İstanbul’da, %5,43’ü
Ankara’da, %4,21’i Kocaeli’de gerçekleşmesine rağmen TRA bölgesinde
bulunan illerinde bu oranın çok düşük seviyelerde kaldığı görülmektedir.
Bayraktutan ve Özbilgin (2013: 710)'e göre bunun nedeni şunlardır; (a) lojistik
faaliyetlerin küçük hacimlerde yapılması, birim maliyetleri arttırmakta ve
verimsizliğe neden olmaktadır, (b) yük taşımacılığında farklı sistemler arasında
bütünleşme sağlanamamıştır, (c) mevcut taşıma sistemlerinin hizmet kaliteleri
ve kapasiteleri de yeterli değildir. Bu nedenle lojistik faaliyetlerin daha organize
ve profesyonel bir şekilde ele alınabilmesi için TRA bölgesinde bir DM
kurulmasının gerekliliği ortadadır.
Bu kapsamda lojistik sektöründe faaliyet gösteren işletme yöneticisi üç
uzman ve dört akademisyen ile görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Görüşmeler
neticesinde DM kurulması için alternatifler yukarıda sıralanan illerin merkezleri
(𝑎1 , … , 𝑎7 ) olarak kabul edilmiştir. Yine aynı görüşmelerde literatürde DM yer
seçimi problemi için daha önce belirlenen kriterler uzmanlara açıklanmış ve bu
kriterlerden beşinin (𝑘1 , 𝑘2 , 𝑘3 , 𝑘4 , 𝑘5 ) problemimiz için kullanılması uygun
değerlendirilmiştir. Böylece alternatif iller beş kritere göre değerlendirilecek ve
iki farklı destek kategorisine, (𝑑1 , 𝑑2 ) ayrılacaklardır. Lamda kesme seviyesi ise
564
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
[0,65-0,80] aralığında normal dağılım gösteren stokastik bir değişken olarak
kabul edilmiştir. DM kurulumuna etki ettiği değerlendirilen kriterler ve
açıklamaları şu şekilde tespit edilmiştir;
K1 (Coğrafi Konum): Bu kriter; pazara, müşteriye, tedarikçiye, arz
kaynaklarına yakınlık kapsamında ele alınmıştır. Uzmanlar tarafından sıralanan
bu noktalara mümkün olduğu kadar yakın coğrafi konumda bulunmanın
öneminin altı çizilmiştir. Bu kapsamda yapılan değerlendirmeler neticesinde
veri girişi için varış noktaları olarak her bir alternatif ilden TRA bölgesindeki
diğer il merkezlerine olan mesafeler ve arz kaynakları olarak da TRA bölgesine
yapılan sevkiyatlar için merkez kaynak noktaları olan Adana, Ankara,
Diyarbakır, Gaziantep, Kayseri, Konya, Samsun, Trabzon, İstanbul, İzmir,
Bursa ve Van illerine olan mesafelerin toplamının alternatif ilin coğrafi
konumunu vermesi kararlaştırılmıştır.
K2 (Doğal ve Çevresel Riskler): Bu kriter; afet, trafik, terör, ses ve
gürültü kirliliği, iklim, atık toplama, hava ve su kirliliği kapsamında ele alınmış
ve 1-5 ölçeğine göre değerlendirilmiştir. Uzmanlar tarafında değerlendirilen risk
çeşitliliğinin fazlalığı nedeniyle 1-5 ölçeğinin interval aralıkla kullanılmasına
karar verilmiştir (1-Tamamiyle Riskli, 2-Riskli, 3-Orta Derecede Riskli, 4Risksiz, 5-Tamamiyle Risksiz).
K3 (Maliyet): Bu kriter; arazi, kira, ulaşım, kurulum, yatırım,
operasyonel, bakım maliyetleri, iş gücü imkânı, iş fırsatları, iş ikliminin neden
olduğu maliyetler göz önüne alınarak değerlendirilmiştir. Bu kapsamda
uzmanlar tarafından birim metrekare bazında il merkezinde elde edilebilecek
minimum ve maksimum değerlere göre hesaplanmıştır.
K4 (Ulaştırma Altyapısı): Bu kriter kapsamında her bir alternatifin ile
ulaşım imkanları, mevcut karayolu ağı, demiryolu ağı mevcudiyeti ve
demiryolu istasyon şefliği bulunup bulunmaması, benzer şekilde havalimanı
mevcudiyeti, park ve dinlenme alanları, konaklama tesisleri değerlendirmeye
alınmış olup, alternatif iller uzman görüşleri doğrultusunda 1-5 ölçeğine göre
değerlendirilmiştir.(1-Tamamiyle yetersiz, 2-Yetersiz, 3-Orta, 4-Yeterli, 5Tamamiyle Yeterli)
K5 (Dış Kaynak Kullanım Olanakları): DM'nin işlevini yerine
getirirken hizmet desteği alabileceği firma sayısına göre değerlendirme
yapılmıştır. Değerlendirmede alternatif illerin Esnaf, İşyeri, Nüfus ve Oda
Bilgileri (http://www.tesk.org.tr/tr/calisma/sicil/4.pdf) kullanılarak işyeri
sayılarının normalizasyonu sonucu elde edilmiştir.
DM'nin faaliyete geçmesi ilin ekonomik kalkınması ve istihdamı
açısından önemli derecede etki yapacağından Destek-1 öncelikli olarak
kalkındırılması gereken illeri (hangi ilin desteklenmesi daha fazla fayda sağlar
sorusuna cevap aranmaktadır.), Destek-2 ise kalkındırma için öncelik
yapılmayacak iller grubunu temsil etmektedir. Destek kategorileri 𝑏1 ve 𝑏2 ifade
edilen profil değerleri ile birbirlerinden ayrılmaktadır. Alternatiflerin kriterlere
göre aldıkları değerler Tablo 2'de sunulmuştur.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
565
Tablo 2: Alternatif İllere Göre SMAA-TRI Parametre Değerleri
Doğal ve
Dış
Coğrafi
Çevresel Maliyet Ulaştırma
Kaynak
Alternatifler Konum
Riskler
(br.)
Altyapısı
Kullanım
(bin km.)
(1-5)
Olanakları
13900
1-3
1,4-1,6
3
0.153
Ağrı
14452
2-4
1,2-1,6
2
0.059
Ardahan
11686
3-5
2,0-2,3
2
0.045
Bayburt
11127
4-5
1,2-1,5
5
0.135
Erzincan
11755
2-4
1,8-2,0
5
0.399
Erzurum
15340
2-3
1,4-1,7
3
0.072
Iğdır
14190
2-4
1,5-1,9
4
0.137
Kars
Problemin siyasi ve kamusal bir karar olması nedeniyle uzmanlar,
kriterlerin ağırlıkları konusunda kesin bir yargıya varamamış, ancak kriterlerin
önem derecelerine yönelik bir sıralama yapmışlardır. Bu sıralama şu şekildedir:
K1≥K4≥K3≥K5≥K2.
Bu çalışmada da SMAA-TRI metodu uygulaması için JSMAA yazılımı
kullanılmıştır. JSMAA yazılımı, alternatiflerin kriter değerleri ve kriter ağırlık
değerleri veya kriter önem sıraları girildikten sonra çözüm olarak kategori kabul
edilebilirlik indislerini vermektedir. Modelin çözümü olarak ortaya çıkan
kategori kabul edilebilirlik indisleri Şekil 3’de, kategori kabul edilebilirlik
indislerinin grafik gösterim Şekil 4’de sunulmuştur.
Şekil 3: Kategori Kabul Edilebilirlik İndisleri
566
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
Şekil 4: Kategori Kabul Edilebilirlik İndisi Grafik Gösterimi
Kategori kabul edilebilirlik indisleri, bir alternatifin o kategoriye ne
kadar uyduğunun göstergesidir. Örneğin, Erzincan ilinin Destek-1 kategori
kabul edilebilirlik indis değeri 0.89’dur. Bu değer, Erzincan'a DM kurulmasının
bölgesel kalkınma için %89 oranında faydalı olacağını ve öncelikli olarak
desteklenmesi gerektiğini ifade eden Destek-1 grubuna girdiğini
göstermektedir. Karar, bazı alternatif iller için %100’e yakın bir indis değeri
sunarken Bayburt örneğinde olduğu gibi %60'larda bir indis değeri de
sunabilmektedir. Karar vericiler tarafından yapılacak değerlendirmelerde
gelecekte oluşabilecek değişikliklerde göz önüne alınarak son bir değerlendirme
yapılması gerekmektedir. Yani, kararın uygulamasına geçilmeden önce gelişen
durum ve ihtiyaçlara göre veriler güncellenebilir ve model tekrar çözülebilir.
Çalışmadaki modelde iki kategori bulunduğundan, alternatif iller en fazla hangi
kategoride bulunma olasılığına sahipse o grubun üyesi olacaktır. SMAA-TRI
yöntemiyle yapılan bu analizde sırasıyla Erzincan, Erzurum ve Bayburt illerine
bir DM kurulması durumunda bölgesel kalkınmaya destek sağlanabileceği ve
desteklenmesi gerektiği, diğer alternatif illerde ise bu faydanın sağlanamayacağı
ve DM kuruluş kararının uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Sonuç olarak; bu çalışmada TRA bölgesinde uygun bir DM kuruluş
alternatifi araştırılmış ve en uygun kuruluş yeri olarak Erzincan ili, daha sonra
Erzurum ili belirlenmiştir. Bayburt ili de azımsanamayacak oranda Destek-1
grubuna dahil olsa da, bu alternatif il için Erzincan ve Erzurum kadar kesin
ifadeler kullanılması uygun değerlendirilmemektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
567
IV. Sonuç
Dağıtım ağında hizmet sunacak DM yer seçimi kararı stratejik seviyede
ve uzun dönemli etkileri olması nedeniyle kritik öneme sahiptir.
Özel sektörde firma yetkilileri karar ve tercihlerini açıkça ortaya
koyabilirler. Fakat siyasi ve kamusal karar vericiler kararlarının kamuoyunda
yaratacağı etki ve yerindeliğini düşünülerek özel sektör firma yetkilileri kadar
rahat karar veremezler. SMAA metodu da bu tür karar problemleri için
geliştirilmiş bir yöntemdir. Bu yöntemde uzmanlar, alternatifler arasından en
iyisini sunmak yerine, hangi alternatiflerin ne oranda seçilebilir olduğu bilgisini
karar vericilere sunarlar. Nihai karar, karar verici tarafından alınır. Bu nedenle
DM yer seçimi problemi için SMAA-TRI yönteminin uygun bir ÇKKV metodu
olduğu değerlendirilmiştir.
Bu çalışmada, TRA bölgesinde bulunan iller için uygun bir DM kuruluş
yeri araştırılmış ve yöntem olarak SMAA-TRI kullanılmıştır. Çalışmanın
sonucunda TRA bölgesinde DM kuruluşu için en uygun alternatifler, oransal
olarak, sırasıyla, Erzincan, Erzurum ve kısmen Bayburt illeri olarak
belirlenmiştir.
İleride yapılacak çalışmalarda DM yer seçimi problemi için farklı
yöntemler kullanılarak karşılaştırmalı bir analiz yapılabilir. Benzer şekilde
kullanılan kriterlerde çeşitliliğe gidilerek kriterlerin probleme etkisi
incelenebilir.
568
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
Kaynaklar
Ağdaş, M. (2014) Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri ile Lojistik Tesis Yer
Seçimi: Kamu Sektöründe Bir Uygulama, Kara Harp Okulu, Savunma
Bilimleri Enstitüsü, Malzeme Tedarik ve Lojistik Yönetimi Bölümü,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Alumur, S. ve Kara, B. Y. (2008) “Network Hub Location Problems: The State
of the Art”, European Journal of Operational Research. 190(1), ss. 1 21.
Awasthi, A., Chauhan, S.S. ve Goyal, S.K. (2011) “A Multi-criteria Decision
Making Approach for Location Planning for Urban Distribution Centers
Under Uncertainty”, Mathematical and Computer Modelling, 53(1), ss.
98 109.
Aygün, S. (2014) Ana Dağıtım Üssü Yer Seçim Problemleri ve Bir Kamu
Kurumu için Gerçek Bir Ana Dağıtım Üssü Yer Seçim Problemi, Kara
Harp Okulu, Savunma Bilimleri Enstitüsü, Malzeme Tedarik ve Lojistik
Yönetimi Bölümü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Badri, M.A. (1999) “Combining the Analytic Hierarchy Process and Goal
Programming for Global Facility Location–Allocation Problem”.
International Journal of Production Economics, 62(3), ss. 237 248.
Bastı, M. (2012) “P-Medyan Tesis Yeri Seçim Problemi ve Çözüm
Yaklaşımları”, Online Academic Journal of Information Technology,
III(7), ss. 47 75.
Bayraktutan, Y. ve Özbilgin, M. (2013) “Türkiye'de İller Düzeyinde Karayolu
Yük Trafiği Dağılımının Analizi”, Çukurova Üniversitesi İİBF Dergisi,
17(2), ss. 81 92.
Chan, F.T.S. ve Chung, S.H. (2004) “Multi-Criteria Genetic Optimization for
Distribution Network Problems”, International Journal of Advanced
Manufacturing Technology, 7(8), ss. 517 532.
Chen, C.T. (2001) “A Fuzzy Approach to Select the Location of the
Distribution Center”, Fuzzy sets and systems, 118(1), ss. 65 73.
Erdal, H. (2014) Mühimmat Dağıtım Ağı Optimizasyonu, Kara Harp Okulu,
Savunma Bilimleri Enstitüsü, Malzeme Tedarik ve Lojistik Yönetimi
Bölümü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara.
Farahani, R. Z., SteadieSeifi, M. ve Asgari, N. (2010) “Multiple-criteria Facility
Location Problems: A Survey”, Applied Mathematical Modelling, 34(7),
ss. 1689 1709.
Güzel, D. ve Erdal, H. (2015) “A Comparative Assesment of Facility Location
Problem via Fuzzy TOPSIS and Fuzzy VIKOR: A Case Study on
Security Services”, International Journal of Business and Social
Research, 5(5), ss. 49 61.
Hokkanen, J., Lahdelma, R., Miettinen K.. ve
Salminen, P. (1998)
“Determining The Implementation Order of A General Plan by Using A
Multicriteria Method”, Journal of Multi-Criteria Decision Analysis, 7(5),
ss. 273 284.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
569
Karabay, S., Köse, E. ve Kabak, M. (2014) “Stokastik Çok Kriterli Kabul
Edilebilirlik Analizi ile Bir Kamu Kurumu için Tesis Yeri Seçimi”, Ege
Akademik Bakış, 14(3), ss. 361 369.
Kuo, M.S. (2011) “Optimal Location Selection for An International Distribution
Center by Using A New Hybrid Method”, Expert Systems with
Applications, 38, ss. 7208 7221.
Kuo, M.S., Tzeng, G. H. ve Huang, W. C. (2007) “Group Decision-making
Based on Concepts of Ideal and Anti-ideal Points in A Fuzzy
Environment”, Mathematical and Computer Modelling, 45(3), ss. 324
339.
Lahdelma, R., Miettinen, K.. ve Salminen, P. (2003) “Ordinal Criteria in
Stochastic Multicriteria Acceptability Analysis (SMAA)”, European
Journal of Operational Research, 147(1), ss. 117 127.
Lahdelma, R., Miettinen, K.. ve Salminen, P. (2005) “Reference Point
Approach for Multiple Decision Makers”, European Journal of
Operational Research, 164(3), ss. 785 791.
Lahdelma, R. ve Salminen, P. (2001) “SMAA-2: Stochastic Multicriteria
Acceptability Analysis for Group Decision Making”, Operations
Research, 49(3), ss. 444 454.
Mayer, G. ve Wagner, B. (2002) “HubLocator: An Exact Solution Method for
the Multiple Allocation Hub Location Problem”, Computers &
Operations Research, 29(6), ss. 715 739.
Menou A., Benallou, A., Lahdelma, R. ve Salminen, P. (2010) “Decision
Support for Centralizing Cargo At A Moroccan Airport Hub Using
Stochastic Multicriteria Acceptability Analysis”, European Journal of
Operational Research, 204(3), ss. 621 629.
Özger, A. (2008) Havayolu Kargo Taşımacılığında Ana Dağıtım Üssü Yerleşim
Problemine Tamsayılı Model Yaklaşımı, Anadolu Üniversitesi, Fen
Bilimleri Enstitüsü, Sivil Havacılık Anabilim Dalı, Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Eskişehir.
Tavakkoli-Moghaddain, R. ve Shayan, E. (1998) “Facilities Layout Design by
Genetic Algorithms”, Computers & Industrial Engineering, 35(3), SS.
527 530.
Tervonen, T. (2012) “JSMAA: Open Source Software for SMAA
Computations”, International Systems Science, ss. 1 13.
Tervonen, T., Lahdelma, R., Dias, J. A., Figueira, J. ve Salminen, P. (2007)
“SMAA-TRI”. In Environmental Security in Harbors and Coastal Areas,
Springer, Netherlands, ss. 217 231.
Tervonen, T. ve Lahdelma, R. (2007) “Implementing Stochastic Multicriteria
Acceptability Analysis, European Journal of Operational Research,
178(2), ss. 500 513.
570
Osman DEMİRDÖĞEN, Hamit ERDAL, Sinan KUL
Tervonen, T., Linkov, I., Figueira, J., Steevens, J., Chappel, M. ve Merad, M.
(2009) “Risk-based Classification System of Nanomaterials”, Journal of
Nanopartical Research, 11, ss. 757 766.
Wenning, R. J., Apitz, S. E., Belluck, D. A., Chiesa, S., Figueira, J., Filip, Z.,
Ignatavicius , G., Kiker, M.K., Lahdelma, R., MacDonell, M., Mannini,
A., Raissouni, B., Sinka, D. ve Xenidis, Y. (2007) “Environmental
Security”. In Environmental Security in Harbors and Coastal Areas,
Springer, Netherlands, ss. 19 36.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
571
LOJİSTİK BİLGİ SİSTEMİ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE BİLGİ
SİSTEM GÜVENLİĞİ FARKINDALIĞI VE BAĞLILIĞININ ETKİSİ:
KARGO LOJİSTİK FİRMALARINDAN BULGULAR*
Salih Börteçine AVCİ**
Adnan KARATAŞ***
Öz: Tedarik zinciri yönetimindeki lojistik faaliyetlerin büyük bir kısmını
günümüzde lojistik bilgi sistemleri üstlenmektedir. Bu kritik önemi nedeniyle
lojistik bilgi sistemlerinin güvenliğine yönelik alınan teknik tedbirlerin yanında,
örgütsel tedbirlere de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu anlamda bilgi sistem güvenliği
yalnızca teknik personel değil diğer tüm çalışanlarında katılımını gerektirir.
Örgüt içerisinde oluşturulacak kültürel tedbirler ve yöneticilerin bilgi sistem
güvenliği farkındalığı ile lojistik firmaların bu konudaki açıklarını ortadan
kaldırması söz konusu olabilir. Bu bakış açısıyla mevcut çalışma kargo lojistik
firmalarında yerleşik bilgi sistem güveliğine ilişkin kültürel bir yapının varlığı
ve yöneticilerin bu konudaki farkındalığının sorgulanması üzerine
oluşturulmuştur. Bu amaçla Erzurum ilinde faaliyet gösteren kargo lojistik
firmalarında ankete dayalı bir araştırma yapılmıştır. İstatistiksel
değerlendirmeler ışığında elde edilen bulgular yöneticiler ve politika yapıcılar
açısından değerli sonuçlar barındırmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Lojistik Bilgi Sistemi, Bilgi Sistem Kültürü, Bilgi
Sistem Bağlılığı, Bilgi Sistem Farkındalığı
THE EFFECT OF LOGISTICS INFORMATION SYSTEM
SECURITY AWARENESS AND COMMITMENT ON LOGISTICS
INFORMATION SYSTEM SECURITY CULTURE: EVIDENCE FROM
CARGO LOGISTICS COMPANIES
Abstract: Logistics information systems undertakes a large part of
logistics services in supply chain management, nowadays. For its critical
importance, there is a need to take organizational measures besides technical
measures related to logistics information systems security. In this sense,
information system security requires the participation of not only the technical
staff but all other employees. Logistics companies can eliminate the
insufficiency in this area with the help of cultural measures which will be
established within the organization and the managers’ awareness of information
system. From this perspective, this study is formed in order to ascertain
existence of a cultural structure related the embedded information systems
security and to determine managers’ awareness about the information system
Bu çalışma Atatürk Üniversitesi tarafından düzenlenen 20-22 Ekim 2016 tarihli II. Uluslararası
Kafkasya-Orta Asya Dış Ticaret ve Lojistik Kongresinde sunulan aynı isimli bildirinin yeniden
düzenlenmiş halidir.
** Yrd. Doç. Dr.,Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,Kamu Yönetimi Bölümü
*** Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümü
*
572
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
security in the cargo logistics company. For this purpose, questionnaire has been
applied to cargo logistics companies which are operating in city of Erzurum in
this study. Findings of the study which have been obtained in the light of
statistical assessments have significant out comes for managers and policy
makers.
Keywords: Logistics İnformation System, İnformation System Culture,
İnformation System Commitment, Information System Awareness
I.
Giriş
Bilgi sistem güvenliği, dünya çapında tüm organizasyonların üzerinde
dikkatle durduğu kritik konulardan biridir. Modern ulusal ekonomiler ve devlet
kurumları ve diğer işletmeler hayatta kalabilmek için bilgiye ve bu bilgiyi
istenildiği anda ulaşılabilir kılmak için bilgi sistem teknolojilerine ihtiyaç
duyarlar. Lojistik sektörü açısından bakıldığında ise bilgi sistemleri; firmaların
performansını artıran, maliyet ve rekabet avantajı sağlayan önemli bir
araçtır.(Fawcett ve diğ., 2011). Lojistik bilgi sistemine bağlı faaliyetlerde ve
bilgi sistemlerine yönelik ihlaller, hırsızlıklar, silinmeler ve diğer türdeki bilgi
kaynaklarının kaybında bilgi sistemlerinin güvenliği sorunu ön plana
çıkmaktadır(Stanton ve diğ., 2003). Bilgi güvenliği ile ilgili yapılan çalışmalar
bilgi varlıklarına yönelik tehditleri azaltmak ve koruma sağlamak için teknik,
davranışsal, yönetimsel, filozofik ve örgütsel yaklaşımlara ihtiyaç duyulduğunu
ortaya koymuştur.(Zafar ve Clark, 2009). Bu anlamda yapılan bazı çalışmalar
güvenliğe yönelik sosyo-filozofik ya da sosyo-organizasyonel konuların teknik
konular kadar önemli olduğunu göstermektedir.(Zafar ve Clark, 2009).
Kurumlar kendi sistemlerinin dış saldırılara karşı kırılganlığından
şikâyetçi olmalarına rağmen güvenlik ihlallerinin büyük bir çoğunluğu
organizasyonların iç faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.(Stanton ve diğ.,
2003). Bu hususta organizasyonda yer alan tüm bireyler bilgi kaynaklarına
ulaşma, kullanma, yönetme ve sürdürme konusunda eşit düzeyde sorumluluğa
sahiptir.(Stanton ve diğ.,
2003). Dolayısıyla bilgi güvenliği tüm
organizasyonun etkin katılımını gerektiren ve örgütün kültürel yapısı üzerine
temellendirilmesi gereken bir konudur.
Lojistik bilgi sistem güvenliğinin başarısı bireylerin etkin
davranışlarından geçmektedir. Sistem yöneticilerinin ve diğer çalışanların
uygun ve yapıcı davranışları bilgi güvenliğinin etkinliğini artırır.(Stanton ve
diğ., 2003). Kurum personelinin davranışlarını şekillendirilmesinde önemli rolü
olan örgüt kültürü ile lojistik bilgi sistem güvenliği arasında yakın bir ilişki
bulunmaktadır.(Acılar, 2009). Çalışanların algıladıkları bilgi güvenlik düzeyleri
ve yaptıkları uygulamalarla ilişkili olan bilgi güvenliği faaliyetleri aynı
zamanda örgüt içindeki davranışlara yön veren örgüt kültürünün bir parçasıdır.
Bu hiyerarşik ilişki sebebiyle örgüt kültürünün, bilgi sistem güvenliğini
kapsayan çok geniş bir alan olduğunu söyleyebiliriz.(Woodhouse, 2007). Etkili
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
573
lojistik bilgi sistem güvenliği oluşturulmasının yolu lojistik bilgi sistem
güvenliği kültürünün oluşturulmasından geçmektedir ve oluşturulacak kültür ile
çalışanlar örgütün varlığı için risk değil teminat bekçisi haline gelmiş olur.(Von
Solms, 2000).
Lojistik bilgi sistem güvenliği kültürünün geliştirilebilmesi için bu konu
üzerinde çalışan araştırmacılar verimli ve etkin bir lojistik bilgi sistem
güvenliğine
yönelik
üst
yönetimin
bağlılığının
gerekliliğine
inanmaktadırlar.(Knapp ve diğ., 2006; Patnayakuni ve Patnayakuni, 2014;
Barton ve diğ., 2016). Üst yönetimin bağlılığı, organizasyonların lojistik bilgi
sistem güvenliklerinin etkinliği açısından önemlidir. Lojistik bilgi sistem
güvenliğine yönelik üst yönetimin bağlılığı esasında organizasyon ve bilgi
sistemine yönelik güvenlik riskini azaltacak örgütsel dinamizmin kaynağı olarak
kabul edilebilir.(Barton ve diğ., 2016). İnsan davranışları, karmaşık ve çok
yüzlü bir özelliğe sahip olması ile lojistik bilgi sistem güvenliğine ilişkin
kontrol ve öngörülere karşı meydan okuma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle
yöneticilerin bilgi sistem güvenliğine yönelik bağlılığı, istenen iş
davranışlarının geliştirilmesi açısından önemli bir niteliğe sahiptir.(Stanton ve
diğ., 2003).
Bağlılık kadar üst yönetimin lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik
farkındalığı da önemlidir. Örgütsel perspektiften baktığımızda lojistik bilgi
sistem güvenliğine yönelik farkındalığın olmaması, kurumun başarısızlığına ve
bilgi kayıplarına yol açan temel problem olarak karşımıza çıkmaktadır.(Chen,
Shaw ve Yang, 2006). Lojistik bilgi sistem güvenliği farkındalığı, lojistik bilgi
sistem güvenliğinin ne kadar önemli olduğu konusundaki vurguyu artırarak
oluşabilecek muhtemel hatalardan doğan olumsuz etkileri gün yüzüne çıkaran
bir etkiye sahiptir.(Hansche, 2001).
Yukarıdaki açıklamalar ışığında bu çalışmanın amacı kargo lojistik
firmalarının lojistik bilgi sistem güvenliğinin sağlanmasında, davranışsal bir
nitelik taşıyan lojistik bilgi sistem güvenliği kültürünün oluşturulmasının önemi
ile ilgili bir konsept geliştirmektir. Bu konsept yardımıyla lojistik bilgi sistem
güvenliği kültürünün geliştirilmesinde üst yönetimin lojistik bilgi sistem
güvenliğine bağlılığı ve farkındalığının, kültür üzerindeki etkisini araştırmak
maksadı ile Erzurum genelinde kargo lojistik firmalarından veriler toplanarak
değerlendirmelerde bulunulmuştur. Bu amaçla ilerleyen bölümler öncelikle
teorik alt yapının değerlendirilmesi ardından istatistiksel analizler yoluyla
bulguların değerlendirmesine ayrılmıştır.
A. Lojistik Bilgi Sistem Güvenliği Kültürü
Lojistik hizmetlerde bilgi sistem güvenliğinin rolü; faaliyetlere ve
kuruma ilişkin bilginin gizliliği sağlamak, bütünlüğü korumak ve yok olmasına
neden olan zararlı şeylerden korumaktır.(Acılar, 2009). Modern teknolojik
574
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
gelişmelerin getirdiği kolaylıklar ve imkânlar sayesinde çoğu sektörde olduğu
gibi lojistik sektöründe de bilgi kaynaklarının bilgisayar ortamına aktarılması
söz konusu olmuştur. Bu sebepten ötürü bilgi sistem güvenliği ile bilgi iletişim
teknolojileri güvenliği çoğu zaman birbirinin aynısı gibi düşünülmüştür. Bilgi
iletişim teknolojileri güvenliği; yazılım, donanım güvenliği ve gizliliğini
kapsamaktadır.(Acılar,
2009). Bilgi sistem güvenliğindeki en büyük
paradigmalardan olan ve bilgi sistem güvenliğini sadece bilgi teknolojileri
güveliği olarak kabul etme düşüncesi, kurumların bilgi sistem güvenliklerine
yönelik alacakları önlemlerin teknik düzeyde kalmasına ve bu işi sadece teknik
personele bırakmasına neden olmaktadır. Ancak bu işlemler sadece teknik
personelle çözülemeyecek kadar önemlidir ve üst yönetimin da katılımını
gerektirmektedir.(Woodhouse, 2007).
Lojistik bilgi sistem güvenliğinde örgüt kültürünün öneminden
bahsetmeden ve örgüt kültürünü tanımlamadan önce kültürü tanımlamak
gerekmektedir. Kültür; bir topluluğu aynı duyuş ve düşünüş birlikteliğine iten
topluluk içinde geleneksel hale gelmiş her türlü davranış, düşünce, tutum ve
inançlardır.(Acılar, 2009). Örgüt kültürü ise, örgüt içindeki dinamikleri ve
örgütün en temel elemanı olan insanın davranışlarını tanımlamak için yapılan
birçok araştırmayı içinde barındıran geniş kapsamlı bir alandır.(Ilvonen, 2011).
Nihayetinde lojistik bilgi sitem güvenliği kültürü ise; lojistik işletmelerin,
gündelik faaliyetlerini yerine getirirken kullandıkları bilginin nasıl kullanılması
ve kullanılırken nasıl korunması yönünde güçlü bir anlayışı içerisinde barındırır
ve bu anlayışı çalışanlara zamanla kazanılır. Aynı zamanda bu kültür,
çalışanlara faaliyetleri yürütürken nasıl davranmaları gerektiğini ve ne tarz
davranışların bilgi sistem güvenliği açısından kabul edilebilir olduğunu
gösterir.(Adele Da Veiga, Martins ve Eloff, 2007).
Etkili lojistik bilgi sistem güvenliği oluşturulmasının yolu ise lojistik bilgi
sistem güvenliği kültürü oluşturmaktan geçmekte ve oluşturulacak kültür ile
çalışanlar örgütün varlığı için risk değil teminat bekçisi halini almaktadır.(Von
Solms, 2000). Örgüt içinde bilgi sistem güveliği kültürü oluşturulması için
önerilen ve literatürde en çok ilgi görmüş model (Nonaka, 1994)’nın “Bilinç
Oluşturma Modeli” dir. Bu modelde bilginin tüm kurumlarda geniş bir taban
bulması ve yaygınlaşması için dört aşamalı bilgi oluşum sürecini
açıklamaktadır. İlk aşama olan sosyalleşme aşamasında; gözükmeyen kültürel
değerlerin kişiler arasında geçişi, ikinci adım olan dışsallaşma da ise ilk
aşamada paylaşılan gözükmeyen değerlerin, duygu ve düşüncelerin ifade
edilmesiyle görünür hale gelmesidir.(Nonaka,
1994). Üçüncü aşama
kombinasyon evresidir ve bu evrede görünür hale gelen kültürel değerin çeşitli
iletişim araçlarla veya kişisel iletişimle örgüt genelinde yağın bir hal
almasıdır.(Nonaka, 1994).Yani kural benzeri bir duruma gelmesidir. Son
aşamada ise örgüt geneline yayılan görünür haldeki kültürel değerin bireyler
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
tarafından
yeniden
içselleşip
içselleşmesidir.(Nonaka, 1994).
görünmez
bir
hal
alması
575
yani
İşletmedeki personelinin davranışlarını şekillendirilmesinde önemli rolü
olan örgüt kültürü ile lojistik bilgi sistem güvenliği arasında yakın ilişki
mevcuttur.(Acılar, 2009). Çalışanların algıladıkları bilgi güvenlik düzeyleri ve
yaptıkları uygulamalarla ilişkili olan lojistik bilgi güvenlik kültürü; kurum
içerisindeki tüm faaliyetleri ve tüm bireyleri kapsayan aynı zamanda örgüt
içindeki davranışlara yön veren örgüt kültürünün bir parçasıdır. Bu hiyerarşik
ilişki sebebiyle örgüt kültürünün, bilgi sistem güvenliğini kapsayan çok geniş
bir alan olduğunu söyleyebiliriz.(Woodhouse, 2007). Örgüt kültürü hiyerarşik
olarak en üst kısımda kabul ettiğimizde kurumsal bilgi sistem güveliği
kültürünü onun bir alt dalı kabul edebiliriz. Bilgi güvenliği kültürü de insan
faktörünü, eğitimi, teknolojik alt yapıyı içine alan ayrı bir çatı yapı olarak
düşünebiliriz.(Vural ve Sağıroğlu, 2008).Örgüt kültürünün çatı yapı olarak
kabul ettiğimizde, bilgi sistem güveliği kültürü onun alt kültürel bir paçası
olmaktadır. Fakat bu alt kültürel yapı çalışanların gördüğü veya örgüt dışından
birinin anlayabileceği şekilde değildir. Örnek vermek gerekirse buz dağının alt
kısmını oluşturan bilgi sistem güvenliğinin gözüken kısmı; bilgi sistem
güvenliği iklimi olarak adlandırılmaktadır. Daha büyük olan kısım ise bilgi
sistem güvenliği kültürünü oluşturmaktadır. Güvenlik iklimi kendi içinde
homojen bir yapı sergilemesine karşın, bizim üzerinde durduğumuz konu olan
bilgi sistem güveliği kültürü daha çeşitlidir. Bu çeşitliliğin oluşma sebebi kurum
içindeki farklı birimler ve farklı çalışma şekillerinden dolayıdır.(Cooper Ph. D,
2000).
Örgüt içerisinde güvenlik kültürü oluşumunu sağlamak amaçlı uygun bir
ortamın oluşturulabilmesi için çalışanların örgüt güvenlik kültürüne itaat etmesi
gerekmesinin yanı sıra üst yönetimin de bu kültürün yerleşik bir hal alamsını
sağlamak için çeşitli uygulamalar yapması, güvenlik politikaları üretmesi ve
güvenlik kültürüne karşı ihlalleri önlemek için cezai yaptırımlar uygulaması
gerekmektedir. (Ilvonen, 2011). Lojistik bilgi sistem güvenliği konusunda bir
lojistik işletmede kültürel değerler oluşup, işletme bünyesinde bu kültürün
içselleşmesi için işletmede yer alması gereken kontrol alanlar şu şekilde
sıralanabilir.(Marşap, Akalp ve Yeniman, 2010: 38);
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Lojistik işletmelerde bilgi güvenliği politikaları
Lojistik işletmelerde bilgi güvenliği organizasyonu
Lojistik işletmelerde bilgi yönetim sistemi
Lojistikte insan kaynakları güvenliği
Lojistik bilgi güvenliği sistemlerinde çevresel güvenlik
Lojistik işletmelerde iletişim ve güvenli iletişim yönetimi
Lojistik bilgi sistemlerinde çoklu erişim denetimi ve güvenliği
Lojistik bilgi sistemleri gelişimi ve bakımı
576
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
9. Lojistikte bilgi güvenliği ihlalleri yönetimi
10. Lojistikte bilgi güvenliği ihlalleri yönetimi
B. Lojistik Bilgi Sistem Güvenliği Farkındalığı
Örgütsel perspektiften bakıldığında, lojistik kurumlarda bilgi sistemlerine
yönelik bilgi eksikliği ve farkındalığın olmaması; kurumun başarısızlığına ve
bilgi kayıplarına yol açan temel problem olarak karşımıza çıkmaktadır.(Chen ve
diğ., 2006). Kurumların varlıklarını devam ettirebilmeleri ve faaliyetlerini
yaparken sorunlarla karşılaşmamak ya da sorun oluştuğunda anında çözüm
üretebilmek için sahip olduğu bilginin gizliliği ve bütünlüğünün kontrol altında
tutulması gerekmektedir.(Mitnick ve Simon, 2011).
Lojistik bilgi sistem güvenliği farkındalığı, kurum içerisinde çalışan
insanların, kurumun sahip olduğu bilginin öneminin ve bu bilgilerin
korunabilmesi için kendi güvenlik misyonunun farkında olması ile
ilgilidir.(Siponen, 2000). Farkındalık; oluşması muhtemel hataların önüne
geçtiği gibi aynı zamanda çalışanların bakış açılarında da değişime sebep
olur.(Siponen, 2000). Lojistik bilgi sistem güvenliği yönetimi açısından
oldukça önemli olan lojistik bilgi sistem güvenliği farkındalığı, hem genel bilgi
sistem güvenliğini hem de lojistik bilgi sistem güvenliği politikaları hakkında
bilgi sahibi olunmasını ve uygulanmasını içermektedir.(Bulgurcu, Cavusoglu ve
Benbasat, 2010).
Etkili bir lojistik bilgi sistem güveliği politikası oluşturabilmek, kurum
içerisindeki yöneticilerin farkındalığını artırmak ve etkili lojistik bilgi güvenliği
yönetim sistemi oluşturabilmek için kurum içerisinde teknik ve bilişsel kontrol
mekanizmaları oluşturulması oldukça önemlidir.(Kruger ve Kearney, 2006).
Lojistik bilgi sistem güvenliği farkındalığı programlarının amacı lojistik bilgi
sistem güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu konusundaki vurguyu artırmak
ve oluşabilecek muhtemel hatalardan doğan olumsuz etkileri gün yüzüne
çıkarmaktır.(Hansche, 2001).
Lojistik bilgi sistem güvenliği farkındalığı sağlanması ve eğitim verilmesi
gibi konularında kurumun eğitimin gerekliliğini kabul etmesi, üst yönetimin
konu hakkında farkındalığının bir göstergesidir.(Katsikas, 2000). Çalışanların
lojistik bilgi sistem güvenliği konusunda farkındalığının artırılması minvalinde
üst yönetimin -başta kendisi dikkat etmek şartıyla- belli başlı önlemler alması
gerekmektedir. Alacakları önlemlerin çoğunluğu personelin bilmediği veya
bildiği ancak uygulamadığı işlemlerden oluşacaktır. Ancak çalışanlara yalın
olarak bu işlemleri nasıl yapmaları gerektiğinin bildirilmesi, normatif anlam
yüklü olması sebebiyle çalışanlar tarafından içselleştirilememe olasılığı
taşımaktadır.(Siponen, 2000).
Farkındalık sağlayabilmek için (Kruger ve Kearney, 2006)’in “Altın
Kurallar” olarak adlandırdığı altı faktör literatürde genel olarak kabul görmüş ve
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
577
kurumlar tarafından kullanılmaktadır. Bu kurallar genel itibariyle çalışanları
ilgilendirse bile üst yönetiminde uygulaması gerekmektedir. Bunları lojistik
işletmeler açısından şu şekilde revize edebiliriz;
1. Her durumda ve şartta işletmenin kurallarına sadık kalınmalıdır.
2. Kullanıcı adı ve şifrelerini başkalarıyla paylaşılmamalıdır.
3. E-posta ve internet kullanırken zararlı siteleri girilmemeli ve eklentiler
açılmalıdır.
4. Kargo faaliyetlerinde kullanılan, taşınabilir imza aletlerin sorumlusu
dışında kullanımını önlenmelidir.
5. Bilgi sisteminde oluşan hataları, virüsleri, veri kayıplarını etkili birime
bildirilmelidir.
Bu açıklamalar ışığında aşağıdaki hipotez oluşturulmuştur;
H1: Lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik yönetici farkındalığı lojistik
bilgi sistem güvenliği kültürünü pozitif ve anlamlı bir şekilde etkiler.
C. Lojistik Bilgi Sistem Güvenliğine Yönelik Yönetici Bağlılığı
Lojistik sektöründe üst yönetimin bağlılığı konusu, organizasyonların
bilgi sistem güvenliğinin etkinliği açısından önemli bir yere sahiptir.(Barton ve
diğ., 2016: 9-10). Bağlılık iki yolla tanımlanmaktadır. Bazı çalışmalar da
organizasyon ve bireyleri bir davranış hattında tutan psikolojik bir durum olarak
kabul etmektedir. Diğer perspektifte ise davranış sürekliliği olarak da kabul
edilen bağlılık davranışsal bir perspektiften yorumlanmaktadır. Örneğin bilgi
sistem gelişim projesi için bağlılık; sistem gelişiminin adımları, yüklenmesi ve
problemlerinin önceden anlaşılması ve bu şekilde davranış geliştirilmesi olarak
tanımlanabilir. (Sabherwal, Sein ve Marakas, 2003: 782).
Bu çalışma konseptinden bakıldığında bağlılık, bilgi güvenliği ile ilgili
bireylerin zihniyeti ile ilgili geliştirdikleri bir davranış şeklidir. Örgütsel bağlılık
bireylerin organizasyonları ile ve örgütsel amaçların başlatılmasına katkıda
bulunma isteği ile ilgili psikolojik bir bağ olarak kabul edilmektedir. Bağlılığın
üç temel maddesi bulunmaktadır bunlar duygusal, devam ve normatif
bağlılıktır. Duygusal bağlılık örgüte yönelik duygusal bir referans noktası olarak
kabul edilir. Duygusal bağlılık bireyin örgüte katılım ve örgüt ile tanımlanmaya
yönelik olarak psikolojik ve duygusal bağı ifade eder. Devam bağlılığı ise
örgütten ayrılmayacağına dair bir teminatı içerir. Burada birey örgütten
ayrılmanın kendisi için bir maliyeti olduğunun farkındadır. Normatif bağlılık ise
örgütte kalmaya yönelik etik sorumluluğu ifade etmektedir. Yani bireyin bir
örgüt ile çalışmasının devamına yönelik sorumluluk hissi ile açıklanabilir (Allen
ve Meyer, 1990).
Yapılan çalışmalar da lojistik bilgi sistemlerine yönelik yönetimin desteği
vurgulanarak, bu desteğin yöneticinin katılımı ve bağlılığı ile sağlanabileceği
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
578
vurgulanmıştır. Katılım, bilgi sistemine yönelik planlama, geliştirme ve
uygulama gibi bireysel faaliyetler olarak tanımlanırken, bağlılık üst yönetimin
bilgi sistemine yönelik ilgisinin derecesini ifade eden yönetimin psikolojik
durumunu ifade etmektedir. Üst yönetimin hem katılımı hem de bağlılığı
organizasyonun lojistik bilgi sistemine yönelik başarısı için önemlidir ancak
yöneticinin bilgi sistem güvenliğine bağlılığı daha etkin bir yere sahiptir. Üst
yönetimin lojistik bilgi sistem güvenliğine bağlılığı; örgütlerin kritik düzeyde
kurum ortakları ile bilgi paylaşımına imkân sağlayan ve altyapılarını
destekleyen bir ön koşuldur (Barton ve diğ., 2016: 10).
Sosyo-örgütsel faktörler ile bilgi sistem güvenliği başarısı arasında kritik
bir bağ bulunmaktadır. Lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik üst yönetimin
desteği, lojistik bilgi sistem güvenliği kültürünü ve lojistik bilgi sistem
güvenliği politikalarına yönelik çalışan kabullerini pozitif olarak
etkilemektedir.(Knapp ve diğ., 2006; Adéle Da Veiga ve Martins, 2015;
Barton ve diğ., 2016). Bunun yanında üst yönetimin bağlılığı, lojistik bilgi
sistem güvenliği kültürünün geliştirilmesi ve etkin bir lojistik bilgi sistem
güvenlik kontrol yönetimi için bir gereklilik olarak karışımıza çıkmaktadır.
(Barton ve diğ., 2016: 12). Bu açıklamalar ışığında aşağıdaki hipotez
oluşturulmuştur.
H2: Lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik yönetici bağlılığı lojistik
bilgi sistem güvenliği kültürünü pozitif ve anlamlı bir şekilde etkiler.
Yöneticilerin Lojistik Bilgi
Sistem Güvenliğine İlişkin
Farkındalığı
H1
Lojistik Bilgi Sistem
Güvenliği Kültürü
Lojistik Bilgi Sistem
Güvenliği Kültürü
Yöneticilerin Lojistik Bilgi
Sistem Güvenliğine Bağlılığı
H2
Şekil 1: Araştırma Modeli
II.
Metodoloji
A. Araştırma Soruları
Lojistik sektöründe bilgi sistem güvenliğine ilişkin yapılan çalışmaların
büyük bir kısmı teknik konularla ilgilidir. Oysaki bilgi güvenliği teknik bir konu
olduğu kadar davranışsal bir özelliğe de sahiptir (Stanton ve diğ., 2003).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
579
Lojistik bilgi sistem güvenliğinin davranışsal boyutunda karşılaşılan ilk husus
bilgi güvenlik kültürüdür. Davranışsal perspektiften, lojistik firmalarda
oluşturulacak bilgi güvenlik kültürü, kurum içi bilgi güvenlik problemlerinin
büyük bir kısmını önleyecek şekilde çalışanların katılımını içermektedir. Ancak
geliştirilecek bilgi güvenlik kültürünün korunmasında birinci dereceden
sorumluluk yöneticilere aittir. Özellikle yöneticilerin bilgi güvenlik kültürünün
gelişimi adına, bağlılıkları ve farkındalıklarının önemli bir yere sahiptir. Bilgi
güvenliğine ilişkin yöneticilerin bağlılıkları ve farkındalıkları konuları ile bilgi
güvenliği kültürü arasındaki ilişki lojistik sektöründe yeterince araştırılmadığı
yapılan literatür taraması ile ortaya konmuştur. Bu bakımdan aşağıdaki sorulara
dair aranan cevaplar bu çalışmanın temel motivasyon kaynağını
oluşturmaktadır:
1. Kargo lojistik kurumlarında; yöneticilerin bilgi sistem güvenliğine
bağlılıklarının bilgi sistem güvenliği kültürüne etkisi var mıdır?
2. Kargo lojistik kurumlarında; yöneticilerin bilgi sistem güvenliğine
ilişkin farkındalıklarının bilgi sistem güvenliği kültürüne etkisi var
mıdır?
B. Araştırmanın Kapsamı ve Önemi
Bu çalışma kargo lojistik firmalarında lojistik bilgi sistem güvenliği
konusunun davranışsal perspektiften değerlendirilmesi amacı ile hazırlanmıştır.
Bu bölümde çalışmaya ilişkin örneğin seçilmesi, örneklemden verilerin
toplanması için araçların geliştirilmesi, verilerin toplanma süreci, verilerin
toplandığı anket soruların niteliği ve anketin geçerlilik ve güvenilirlik
çalışmaları açıklanmıştır.
C. Ölçek geliştirme ve Örneklem
Araştırmada esas olarak nicel verilere dayalı ölçme yöntemi
belirlenmiştir. Bu amaçla bilgi sistem güvenliği kültürü, bilgi sistem güvenliği
farkındalığı
ve
bağlılığı
konusunda
yöneticilerin
tutumlarının
değerlendirilmesine yönelik anket soruları hazırlanmıştır. Çalışmaya konu olan
faktörleri ölçmek amacıyla yerli, yabancı, kuramsal ve araştırmaya dayalı
akademik yayınlar incelenmiştir. Özellikle Mcintosh, (2011) ve Bess, (2012)
kitaplarından kültür faktörüyle ilgili,
Bulgurcu, (2010) çalışmasından
farkındalık ile ilgili soruları hazırlanırken, bağlılık ile ilgili sorular hazırlanırken
Allen ve Meyer,(1990)’in çalışmasından yararlanılmıştır.
Nihayetinde
yazarlarımız tarafından anket soruları hazırlanmıştır.
Anket formu hazırlanırken ilk beş soru lojistik bilgi sistem güveliği
kültürünü kurum içerinde varlığının tespitine ilişkin hazırlanmıştır. Ardından
çalışanların lojistik bilgi sistem güvenliği konuşunda farkındalık düzeylerinin
580
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
belirlenmesine ilişkin yedi adet soru hazırlanmıştır. Ardından son değişken olan
lojistik bilgi sistem güvenliği bağlılığının ölçülmesi için altı soru hazırlanmıştır.
Son olarak demografik özellikler alınmıştır.
Anket soruları 5’li Likert Ölçeği(1-Kesinlikle Katılmıyorum…5Kesinlikle katılıyorum) şeklinde hazırlanmıştır. Anket çalışması yapılmadan
önce anket sorularında tam ifade edilemeyen veya ihtilaflı olan ifadelerin
düzeltilmesi için konunun uzmanlarına danışılarak bir ön test yapılmıştır. Ön
test sonuçlarına göre nihai anket formu hazırlanmıştır. Nihai şekli verilen anket,
araştırmayı yapan yazarlar tarafından ilgili kurumlara gidilerek yüz yüze
görüşme yöntemi ile doldurtulmuştur. Ankete verilecek cevapların samimi,
objektif ve amacına uygun olabilmesi için hem anketi yapanlar tarafında
çalışanlar bilgilendirilmiş hem de anketin üst kısmına uyarılar yazılarak
bilgilendirme yapılmıştır.
Çalışmanın anakütlesi olarak Erzurum ilinde faaliyet gösteren kargo
lojistik firmaları seçilmiş ve çalışma Erzurum ili örneği olarak yürütülmüştür.
Bu sebepten Erzurum ili sınırları içerisinde faaliyet gösteren özel kargo
işletmelerinde ve bir kamu işletmesi olan PTT’nin kargo departmanında çalışan
yöneticiler ağırlıklı olarak rastgele yöntemlerle seçilerek anket çalışması
yürütülmüştür. Uygulanan anketlerde katılımcıların rastgele cevapladıkları ve
boş bırakılan anketler elenerek sonuçta çalışmaya konu olan 51 anket analize
dâhil edilmiştir.
III.
Bulgular
Bu bölümde; araştırma örneğinin demografik özelliklerine ilişkin frekans
ve yüzde dağılımlarına, anket sorularına verilen cevapların ortalama ve standart
sapmalarına, araştırma kapsamında hazırlanan ölçeklerin güvenilirlik ve
geçerliliğine ilişkin olarak yapılan analizlere yer verilmiştir. Son olarak
korelasyon ve regresyon analizleri ile istatistiksel değerlendirmeler bitirilmiştir
A. Araştırma ölçeğinin demografik özellikleri
Tablo 1’de görüldüğü katılımcıların %52,9’u alt düzey yönetici,
%47,1’i de orta düzey yöneticilerden oluşmaktadır. Yöneticilerin %82,4’ü
kargo %17,6’sının lojistik biriminde çalıştığı ve %19,6’sının beş yılın üzerinde
deneyimi olan kişilerden oluştuğu görülmektedir. Diğer taraftan katılımcıların
%68,6’sının 25 yaş üzeri, eğitim durumlarının %98,1’inin lise ve üzeri olduğu
tespit edilmiştir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
581
Tablo 1:Araştırma kapsamındaki katılımcıların demografik özellikleri
Cinsiyet
Erkek
Kadın
N
42
9
%
82,4
17,6
16
27
8
31,4
52,9
15,7
42
9
82,4
17,6
27
24
52,9
47,1
15
26
8
2
29,4
51,0
15,7
3,9
1
19
31
2,0
37,3
60,8
13
25
10
3
25,5
49,0
19,6
5,9
Yaş
18-25
26-35
36-45
Çalıştığı Birim
Kargo
Lojistik
Çalıştığı Pozisyon
Alt düzey yönetici
Orta düzey yönetici
Kurumdaki Çalışma
Süresi
0-1 Yıl
1-5 Yıl
6-10 Yıl
11 Yıl ve üstü
Öğrenim Durumu
İlköğretim
Lise
Üniversite
Sektördeki Çalışma Süresi
0-1 Yıl
1-5 Yıl
6-10 Yıl
11 Yıl ve üstü
B. Araştırmada Kullanılan Ölçekler Ve Temel İstatistiksel Sonuçlar
Araştırmanın üç temel değişkeni olan kültür, farkındalık ve bağlılık
faktörlerine ait ortalama ve standart sapma değerleri tablo 2’de görülmektedir.
Kültür sorularının genel ortalaması 3,814, farkındalık sorularının genel
ortalaması 4,213 ve bağlılık sorularının genel ortalaması 3,64 olarak
bulunmuştur. Her üç boyutun ortalaması 3,5’un üzerinde gerçekleşmiştir.
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
582
Tablo 2: Faktörlere ilişkin anket soruları ve temel istatistik sonuçları
Faktörler
Kültür
K1-Yönetim, tüm birimlere yönelik bilgi sistem güvenliğine ilişkin
bilgilendirme yapmaktadır
K2-Yönetim, bilgi sistem güvenliğine ilişkin personelin
sorumluluğunu arttırıcı politikalar uygulamaktadır
K3-Yönetim lojistik bilgi sistem güvenliği programlarına güçlü bir
destek verir
K4-Lojistik bilgi sistem güvenliği kurumun güvenlik politikalarına
uygun bir şekilde hazırlanır
K5-Lojistik bilgi sistem güvenliğine ilişkin düzenli bir denetim sistemi
uygulanır
Farkındalık
F1-Bilgi sistemi güvenliğinin bizim işletmemiz için önemli faydalar
sağladığının farkındayım
F2-Kullandığım tüm bilgi sistem cihazlarının güvenliğini sağlamadan
işimi bırakmam
F3-Bana ait kullanıcı ad ve şifremi başkaları ile paylaşmam
F4-Faaliyet alanıma giren bilgileri orta yerde bırakmamam
gerektiğinin farkındayım
F5-Bilgi güvenliğine ilişkin her tür ihlali vakit kaybetmeden ilgililere
bildirmem gerektiğinin farkındayım
F6-Virüslerin bilgi sistemleri için oluşturduğu tehlikenin ve zararların
farkındayım
F7-Çalıştığım kurum ile ilgili şüpheli bir mail geldiğinde bunu yetkili
mercilere bildirmem gerektiğinin farkındayım
Bağlılık
B1-Firmamın bilgi sistem güvenliğine yönelik güvenim tamdır
B2-Kullanılan bilgi güvenlik sisteminin değiştirilmesi gerektiğini
düşünmüyorum
B3-Kullanılan bu bilgi güvenlik sisteminin değiştirilmesi durumunda
problem çıkacağını düşünüyorum
B4-Sektörde kullanılan tüm bilgi güvenlik sistemlerinin aynı düzeyde
olduğunu düşünmekteyim
B5-Kullanılan bilgi sistem güvenliği programını değiştirmek maliyetli
ve risklidir
B6-Lojistik bilgi güvenlik sisteminin korunması yönünde bir
sorumluluğum olmadığını düşünüyorum ® (sonuç düzeltilmiş haliyle
verilmiştir)
Ort.
Std.sap.
4,10
0,922
3,84
3,64
0,946
1,139
3,39
4,10
1,021
0,671
3,98
1,104
4,27
4,18
4,24
0,874
1,034
0,815
4,29
4,27
0,855
0,940
4,26
0,777
4,08
3,37
0,913
1,428
3,53
1,239
3,27
3,61
1,333
1,112
3,98
1,040
C. Faktör ve Güvenilirlik Analizi Sonuçları
Tablo 3‘de kültür değişkenine ait beş, farkındalık değişkenine ait yedi,
bağlılık değişkenine ait altı sorunun güvenilirlik ve faktör analizi sonuçları
bulunmaktadır. Lojistik bilgi güvenliği kültürü sorularını ölçen soruların
Cronbach alfa güvenilirlik katsayısı 0,661 ve faktör yükleri 0,428-0,701
arasında bulunmuştur. Lojistik bilgi güvenliğine ilişkin yöneticilerin
farkındalığı sorularını ölçen soruların Cronbach alfa güvenilirlik katsayısı 0,738
ve faktör yükleri 0,433-0,764 arasında değerler almıştır. Son olarak lojistik bilgi
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
583
güvenliğine ilişkin yöneticilerin bağlılığı sorularını ölçen soruların Cronbach
alfa güvenilirlik katsayısı 0,697 ve faktör yükleri 0,527-0,748 arasında değerler
almıştır. Her üç değişkene ilişkin güvenilirlik ve geçerlilik düzeylerinin kabul
edilebilir sınırlar arasında yer aldığı ortaya çıkmıştır
Tablo 3: Faktörlere ilişkin faktör ve güvenilirlik analizi sonuçları
Değişkenler
Kültür
Farkındalık
Bağlılık
SoruSayısı
Faktörün
Açıklığı (%)
Cronbach-Alfa
FaktörYükleri
5
7
6
51,529
19,629
37,615
0,661
0,738
0,697
0,428-0,701
0,433-0,764
0,527-0,748
D. Lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü, bağlılık ve farkındalık arasındaki
ilişki
Araştırmada lojistik bilgi güvenliği kültürü, bağlılığı ve farkındalık
arasındaki
ilişkiyi
belirlemek
maksadıyla
korelasyon analizinden
yararlanılmıştır. Bu analize göre kültür ile farkındalık arasında 0,99 önem
düzeyinde olumlu yönlü ve anlamlı bir ilişki olduğu (r=0,555) bulunmuştur
(Tablo 4). Kültür ve bağlılık arasındaki ilişkiye bakıldığında ise 0,95 önem
düzeyinde olumlu yönlü, anlamlı fakat düşük düzeyli bir ilişki (r=0.290) tespit
edilmiştir. Son olarak bağlılık ve farkındalık arasındaki ilişkiye bakıldığında
0,95 önem düzeyinde yine olumlu yönlü ve anlamlı bir ilişki (r=0,281) olduğu
görülmüştür.
Tablo 4: Korelasyon analizi
Değişkenler
Kültür (1)
Farkındalık (2)
Bağlılık (3)
1
1
0,555**
0,290*
** 0,01 anlamlılık seviyesinde korelasyon (çift yönlü)
* 0,05 anlamlılık seviyesinde korelasyon (çift yönlü)
2
3
1
0,281*
1
Korelasyon analizi yardımıyla lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü ile
lojistik bilgi sistem güvenliğine ilişkin yöneticilerin farkındalığı ve bağlılığı
arasındaki ilişkinin varlığı tespit edildikten sonra lojistik bilgi güvenliği kültürü
üzerine farkındalık ve bağlılığın etkisini belirlemek maksadıyla basit doğrusal
regresyon analizi yapılmıştır.
Bu analizlerden birincisi lojistik bilgi sistem güvenliğine ilişkin
yöneticilerin farkındalığının lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü üzerindeki
etkisini ele almaktadır. Tablo 5’te görüldüğü gibi farkındalık boyutunun kültür
boyutu üzerine etkisinde toplam varyansın %30,8’ini açıkladığı ve p<0.001
önem düzeyinde anlamlı olduğu görülmektedir (R2=0,308 ve F=21,849).
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
584
Farkındalığın kültürü etkileme gücünün (β=0,555 ve p<0.001) yüksek düzeyde
olduğu görülmektedir. Bu sonuca göre H1 hipotezi kabul edilmiştir.
Tablo 5: Lojistik bilgi sistem güvenliğine ilişkin yöneticilerin farkındalığının
lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü üzerine etkisi
Faktörler
Farkındalık
R2
Düzeltilmiş R2
F
Bağımlı Değişken: Lojistik Bilgi Sistem Kültürü
β
t
0,555***
4,674
0,308
0,294
21,849***
*p<0,05 **p<0,01 ***p<0,001
Regresyon analizinin ikinci kısmında ise lojistik bilgi sistem
güvenliğine ilişkin yöneticilerin bağlılığının lojistik bilgi sistem güvenliği
kültürü üzerine etkisini tespit etmeye yöneliktir. Tablo 6’ya bakıldığında
bağımlılık boyutunun kültür boyutu üzerine etkisinde toplam varyansın
%8,5’ini açıkladığı ve p<0.05 önem düzeyinde anlamlı olduğu görülmektedir
(R2=0,085 ve F=4,491).Bağımlılığın bağımsız değişken kültürün bağımlı
değişken olduğu bu ilişkide bağlılığın kültürü etkileme gücünün (β = 0,290 ve
p<0.001) olduğu bulunmuştur. Bu sonuç ise H2 hipotezini desteklemiştir.
Tablo 6: Lojistik bilgi sistem güvenliğine ilişkin yöneticilerin bağlılığının
lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü üzerine etkisi
Faktörler
Bağlılık
R2
Düzeltilmiş R2
F
Bağımlı Değişken: Lojistik Bilgi Sistem Kültürü
β
t
0,290***
2,119
0,085
0,065
4,491*
*p<0,05 **p<0,01 ***p<0,001
IV.
Sonuç
Bu çalışmanın temel hedefi lojistik bilgi sistem güvenliğini davranışsal
bir perspektiften değerlendirerek lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü üzerine,
yöneticilerin farkındalığı ve bağlılığının etki gücünü tespit etmektir. Bilgi
sistemleri dendiğinde akla ilk gelen hep teknik konular olmaktadır. Teknik
konuların sosyal ve psikolojik yönleri ele alınmadan yapılacak
değerlendirmelerin eksik kalacağı bir gerçektir. Özellikle hızla gelişen ve
büyüyen kargo lojistik sektöründe lojistik bilgi sistem güvenliği konusunun
davranışsal perspektiften değerlendirilmesi ihtiyacı önem arz etmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
585
Ülkemizde kargo lojistik sektörü insan kaynağına yönelik uzmanlık
açığını kapatmak için gerek sektörel gerekse de eğitim faaliyetleri anlamında
gelişmelere sahne olmaktadır. Kargo lojistik sektöründe kurumların
problemlerinin çoğu örgütsel nitelik taşımakta ve insan kaynaklı sorunlar ön
plana çıkmaktadır. Kargo lojistik sektöründe bilgi sistemlerine gün geçtikçe
daha fazla ihtiyaç duyulacağı açıktır. Bu ihtiyaç beraberinde güvenlik
sorunlarını gündeme getirmekte ve güvenliğe ilişkin problemlerin çözümü ise
insan kaynağından geçmektedir. Özellikle lojistik bilgi sistem güvenliğine
ilişkin yegâne sorumluluk yöneticilere aittir. Kargo lojistik örgütlerinde, lojistik
bilgi sistem güvenliğine ilişkin faaliyetlerin etkinliği bu konuda geliştirilecek
kültürel altyapıya bağlıdır. Firmalarda geliştirilecek lojistik bilgi sistem
güvenliği kültürünü destekleyecek nitelikte hazırlıkların yönetici bazında
karşılanma ihtiyacı bu anlamda güncelliğini korumaktadır. Bu amaçla
hazırlanan çalışmada bir kültürün gelişmesinde rolü olan farkındalık ve bağlılık
konusu lojistik bilgi sistem güvenliği çerçevesinde ele alınmıştır.
Bu çalışma bulgularına göre lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik
yönetici farkındalığının ( X = 4,213) , lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü ( X
= 3,814) üzerine etkisi ile ilgili sonuç değerlendirmesi yapıldığında öncelikle
kargo lojistik firmalarında belirli düzeyde bilgi sistem güvenliği kültürüne sahip
olduğu görülmüştür. Farkındalık konusunda yöneticilerin lojistik bilgi sistem
güvenliğine yönelik farkındalıkları ortalamanın üzerindedir. Bu sonuç ankete
katılan yöneticilerin lojistik bilgi güvenliğini bütüncül bir bakış açısı ile ele
alabildikleri ve bu konunun firmanın rekabet edebilirliği üzerindeki etkisini
parça-bütün ilişkisi içerisinde değerlendirebildiklerini göstermektedir.
Araştırmanın hipotezlerinden birincisinin üzerine kurulduğu farkındalığın kültür
üzerine etkisinde, lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik yönetici bağlılığı
firma içerisinde lojistik bilgi sistem güvenliği kültürünü pozitif ve anlamlı bir
şekilde etkilediği bulunmuştur. Bilgi sistem güvenliği farkındalığı, kurum
içerisinde çalışan insanların, kurumun sahip olduğu bilginin öneminin ve bu
bilgilerin korunabilmesi için kendi güvenlik misyonunun farkında olması ile
ilgilidir.(Siponen, 2000). Dolayısıyla bulgularımız kültür inşasında ve kültürün
devamında yöneticilerin farkındalık düzeyinin pozitif etkileri dikkat alınmalıdır.
Lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik yönetici bağlılığının lojistik
bilgi sistem güvenliği kültürü üzerine etkisi ile ilgili sonuç değerlendirmesi
yapıldığında ise yöneticilerin lojistik bilgi sistem güvenliği bağlılığı ( X = 3,64)
ile ilgili ankete katılan yöneticilere ait genel ortalamanın yüksek bir düzeyde
olduğu tespit edilmiştir. Bu sonuca göre kargo lojistik firma yöneticilerinin
firmalarında bulunan lojistik bilgi sistem güvenliği konusuna yönelik olarak
586
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
güvenlerinin yüksek olduğu ve sistemin korunmasına yönünde sorumluluk
sahibi oldukları görülmektedir. Araştırmanın ikinci hipotezi olan lojistik bilgi
sistem güvenliği bağlılığının lojistik bilgi sistem güvenliği kültürü üzerine
etkisine bakıldığında pozitif ve anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bağlılık
bireylerin organizasyonları ile ve örgütsel amaçların başlatılmasına katkıda
bulunma isteği ile ilgili psikolojik bir bağ olarak kabul edilmektedir (Allen ve
Meyer, 1990). Çalışmanın bu sonucu literatürü destekleyecek tarzda çıkmıştır.
Yapılan çalışmalarda bilgi sistem güvenliğine yönelik üst yönetimin desteğinin
bilgi sistem güvenliği kültürünü ve bilgi sistem güvenliği politikalarına yönelik
çalışan kabullerini pozitif olarak etkilediği bulunmuştur (Knapp ve diğ., 2006;
Adéle Da Veiga ve Martins, 2015; Barton ve diğ., 2016).
Bu çalışma sonuçları gelecekte yapılacak araştırmalar için yol gösterici
olması açısından yararlı olabilir. Özellikle politika yapıcılar ve yöneticilerin
lojistik bilgi sistem güvenliğine yönelik teknik hazırlıklar kadar örgüt içerisinde
insan kaynağına yönelik davranışsal hazırlıklarda yapmalarının gerekliliği bu
çalışma ile ortaya konmuştur.
Kaynaklar
Acılar, A. (2009). "İşletmelerde Bilgi Güvenliği ve Örgüt Kültürü".
Organizasyon Ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 1(1), 25-33.
Allen, N J, Meyer, J P. (1990). "The measurement and antecedents of affective,
continuance and normative commitment to the organization". Journal of
occupational psychology, 63(1), 1-18.
Barton, K A, Tejay, G, Lane, M, Terrell, S. (2016). "Information system
security commitment: A study of external influences on senior
management". Computers & Security, 59, 9-25.
Bess, D A. (2012). Understanding Information Security Culture in an
Organization: An Interpretive Case Study: ERIC.
Bulgurcu, B, Cavusoglu, H, Benbasat, I. (2010). "Information security policy
compliance: an empirical study of rationality-based beliefs and
information security awareness". MIS quarterly, 34(3), 523-548.
Chen, C C, Shaw, R, Yang, S C. (2006). "Mitigating information security risks
by increasing user security awareness: A case study of an information
security awareness system". Information Technology, Learning, and
Performance Journal, 24(1), 1.
Cooper Ph. D, M. (2000). "Towards a model of safety culture". Safety science,
36(2), 111-136.
Da Veiga, A, Martins, N. (2015). "Improving the information security culture
through monitoring and implementation actions illustrated through a
case study". Computers & Security, 49, 162-176.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
587
Da Veiga, A, Martins, N, Eloff, J H. (2007). "Information security culture–
validation of an assessment instrument". Southern African Business
Review, 11(1), 147-166.
Fawcett, S E, Wallin, C, Allred, C, Fawcett, A M, Magnan, G M. (2011).
"Information technology as an enabler of supply chain collaboration: a
dynamic‐ capabilities perspective". Journal of Supply Chain
Management, 47(1), 38-59.
Hansche, S. (2001). "Designing a security awareness program: Part 1".
Information systems security, 9(6), 1-9.
Ilvonen, I. (2011). Information Security Culture or Information Safety CultureWhat do Words Convey? Paper presented at the European Conference
on Information Warfare and Security.
Katsikas, S K. (2000). "Health care management and information systems
security: awareness, training or education?". International journal of
medical informatics, 60(2), 129-135.
Knapp, K J, Marshall, T E, Kelly Rainer, R, Nelson Ford, F. (2006).
"Information security: management's effect on culture and policy".
Information Management & Computer Security, 14(1), 24-36.
Kruger, H A, Kearney, W D. (2006). "A prototype for assessing information
security awareness". computers & security, 25(4), 289-296.
Marşap, A, Akalp, G, Yeniman, E. (2010). "Sağlık işletmelerinde insan
kaynağının kurumsal bilgi güvenliği kültürü gelişimi". International
Journal Of Informatics Technologies, 3(1).
Mcintosh, B. (2011). An ethnographic investigation of the assimilation of new
organizational members into an information security culture: Nova
Southeastern University.
Mitnick, K D, Simon, W L. (2011). The art of deception: Controlling the
human element of security: John Wiley & Sons.
Nonaka, I. (1994). "A dynamic theory of organizational knowledge creation".
Organization science, 5(1), 14-37.
Patnayakuni, R, Patnayakuni, N. (2014). "Information security in value chains:
a governance perspective".
Sabherwal, R, Sein, M K, Marakas, G M. (2003). "Escalating commitment to
information system projects: findings from two simulated experiments".
Information & Management, 40(8), 781-798.
Siponen, M T. (2000). "A conceptual foundation for organizational information
security awareness". Information Management & Computer Security,
8(1), 31-41.
Stanton, J M, Stam, K R, Guzman, I, Caldera, C. (2003). Examining the linkage
between organizational commitment and information security. Paper
presented at the Ieee International Conference on Systems Man and
Cybernetics.
588
Salih Börteçine AVCİ, Adnan KARATAŞ
Von Solms, B. (2000). "Information security—the third wave?". Computers &
Security, 19(7), 615-620.
Vural, Y, Sağıroğlu, Ş. (2008). "Kurumsal Bilgi Güvenliği Ve Standartları
Üzerine Bir İnceleme". Gazi Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık
Fakültesi Dergisi, 23(2).
Woodhouse, S. (2007). Information security: end user behavior and corporate
culture. Paper presented at the Computer and Information Technology,
2007. CIT 2007. 7th IEEE International Conference on.
Zafar, H, Clark, J G. (2009). "Current state of information security research in
IS". Communications of the Association for Information Systems, 24(1),
34.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
589
KÜRESEL LOJİSTİK PERFORMANS ENDEKSİ VE TÜRKİYE’NİN
SON 10 YILLIK LOJİSTİK PERFORMANSININ ANALİZİ*
Tevfik Şükrü YAPRAKLI**
Musa ÜNALAN***
Öz: Lojistik, üretim ve tüketim noktaları arasındaki malzeme ve bilgi akışının
yönetilmesi sürecini kapsar. Dünya çapında ticaret ve taşımacılıkta serbestleşme
eğiliminin hızlanması, lojistik sektörünün stratejik bir sektör olarak görülmesini
sağlamıştır. Bu çalışmada, 2007 yılı ve sonrasında 2010, 2012, 2014, 2016
yıllarında, Dünya Bankası Uluslararası Ticaret Birimi tarafından yayınlanan
Lojistik Performans Endeksi raporları esas alınarak; ülkeler bazında lojistiğin
küresel boyuttaki durumu ile Türkiye’nin lojistik bakımından uluslararası
piyasadaki konumu incelenmiştir. Ülkelerin endeks içerisindeki sıralamaları
belirlenirken, altı temel bileşen dikkate alınmıştır. Bu bileşenler; gümrükler dahil
sınır denetim kuruluşlarının gerçekleştirdiği gümrükleme işlemlerinin verimliliği,
ticaret ve taşımacılık ile bağlantılı altyapının kalitesi, rekabetçi fiyatlarla sevkiyat
düzenlenmesindeki kolaylık, lojistik hizmetlerde yetkinlik ve kalite, sevkiyatların
izlenebilirliği ile sevkiyatlarının planlanan zamanda varış yerine ulaşmasındaki
zamanlamadır. Çalışmanın sonucunda, Türkiye’nin son on yılda lojistik
performans açısından hem genel hem de alt bileşenler bazında ilerleme sağladığı
fakat dünya sıralamasındaki yeri bakımından ciddi bir değişikliğin olmadığı
görülmüştür. 2007 yılında dünya ekonomisindeki sıralaması 34. sıra olurken
2016’da bu sıralama değişmemiştir. Hem endeks skoru bakımından hem de
sıralama bakımından en iyi dönemin 2012 olduğu görülmüştür. En yüksek
iyileştirmenin olduğu alt bileşen altyapı olurken, en düşük iyileştirme ise lojistik
kalite ve yetkinlik olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Lojistik sektörü, Lojistik performans endeksi, Türkiye
THE GLOBAL LOGISTICS PERFORMANCE INDEX AND
ANALYSIS OF THE LAST TEN YEARS LOGISTICS PERFORMANCE
OF TURKEY
Abstract: Logistics contains the process of material and information flow
management between production and consumption. Logistics sector as a strategic
sector because of accelerating of liberalization trend on trade and transportation
in the worldwide. In this study, the situation of global logistics in terms of
countries and the position of Turkey in international market with regard to
logistics have been examined on the basis of Logistics Performance Index reports
which published by the World Bank International Trade Department in 2007,
2010, 2012, 2014, 2016. There are six components to determine the ranking of
countries according to Logistics Performance Index. These are the efficiency of
custom and border clearance, the quality of trade and transport infrastructure, the
ease of arranging competitively price shipments, the competence of quality of
*
Bu çalışma 2. Uluslararası Kafkasya-Orta Asya Dış Ticaret ve Lojistik Kongresi’nde sunulmuştur.
Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü
***
Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü
**
590
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
logistics, the ability to track and trace consignments, and the frequency which
shipments reach consignees within scheduled. As a result of the study concluded
that while Turkey’s general Logistics Performance Index and components
increased in terms of score, the ranking of Turkey in the worldwide did not change
significantly from 2007 to 2016. The ranking of Turkey is 32 in both 2007 and
2016. The best period of Turkey in order to ranking and logistics performance is
the year of 2012. A component which is the highest improvement in six
components is the infrastructure, while a component which is the lowest
improvement in six components is the logistics quality and competence for
Turkey.
Keywords: Logistics sector, Logistics performance index, Turkey
I.
Giriş
Lojistik kavramı genel olarak hammaddenin başlangıç noktası ile ürünün
tüketildiği son aşamaya kadar olan süreçleri kapsar. Depolama, stok ve envanter
yönetimi, müşteri ilişkileri, satış gibi birçok faaliyetin gerçekleştiği bu
aşamalarda planlama, kontrol, denetleme mekanizmaları önem arz etmektedir.
Lojistik faaliyetlerinin temelinde doğru ürünü, doğru zamanda, doğru yere en iyi
şekilde teslim etmek vardır.
Bilgi teknolojilerinin daha sık kullanılması, ürünlerin ömür süreleri,
özellikleri, satış stratejilerine göre esnek teslim şekilleri, az tedarikçiyle birebir
ilişkiler, lojistik hizmetlerde dış kaynak kullanımı, güvenilir teslimatlar, daha kısa
sipariş döngüleri gibi bazı yeni eğilimler lojistik pazarında müşteri taleplerini
değiştirmektedir (www.bilgisite.com).
JP Morgan Transportation Outsourcing Survey 2009’a göre dünya
lojistik pazarının geleceğine bakıldığında öne çıkacak coğrafyalar sırasıyla AsyaPasifik, Latin Amerika, Doğu Avrupa, ve Afrika-Orta Doğu Bölgeleri olacaktır
(www.jpmorgan.com). Rekabette avantaj sağlamak için üretim maliyetlerini
düşüren, teknolojiyi en iyi şekilde kullanan, tüm dünya pazarına ürün ve hizmet
satmayı planlayan ülkeler ön sıralarda yer almaktadırlar. Bu alana yatırım yapıp,
lojistik hizmet veren firmaların ilk olarak ABD’de çıkması bir sürpriz değildir
(Akdın, 2006). Çünkü firmalar rekabet edebilmek için lojistik, pazarlama ve
üretim departmanlarını bir bütün olarak düşünmelidirler (Güzel ve Yazıcılar,
2016). Avrupa ülkeleri önemli birçok lojistik merkezlere sahiptirler. Örneğin,
Polonya’da Poznan, İspanya’da Zaragoza ve Barcelona, İtalya’da Trieste,
Bulgaristan’da Varna, Belçika’da Antwerp, Almanya’da Hamburg, limanları
Avrupa’nın önde gelen lojistik üslerini bölgelerinde barındırmaktadır (Schacke,
2001).
Lojistik sektörü hem dünyada hem de Türkiye’de iyi büyüme rakamları
yakalayarak gelişen önemli sektörlerden biri haline gelmiştir. Gayri safi yurtiçi
hasılada lojistik sektörünün payı %10 ile %20 arasında değişmektedir. Bilgi
teknolojilerindeki gelişmeler, küreselleşmenin artması, gümrük konularındaki
yeni düzenlemeler, pazar dinamiklerinin değişmesi, müşteri taleplerindeki
değişimler, dış kaynak kullanımının artması dünya pazarındaki rekabeti daha da
zorlaştırmaktadır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
591
Ülkeler arası rekabette ön sıralarda yer alabilmek için güçlü bir altyapı
sistemine, planlamaya, geleceği düşünerek yapılacak yatırımların
zamanlamasına, insan kaynağının kalitesini artırmaya, bölgesel gelişimleri
dikkatle izlemeye, pazardaki değişimleri yakalamaya, teknolojik gelişmelere
ihtiyaç vardır. Dünya ekonomisinde ticari pazardaki hacmini artırmak isteyen
ülkeler, maliyet konularında iyileştirmelere giderek daha fazla kar elde etmek
istemektedirler.
Lojistik faaliyetlerin dış kaynak kullanımı ile birlikte giderek artması,
lojistik firmaların önemini artırmıştır. Lojistik sektörde yaşanan değişmeler, dış
kaynak kullanımın sektöre etkisi gibi yeni eğilimler rekabet ortamını daha da
kızıştırmaktadır. Rekabetin giderek arttığı bu sektörlerde performansı ölçmek
önemli hale gelmektedir. Başarının ölçütü çıktı olarak performans sonuçları ise
bu sonuçların dünya ekonomisinde ülkeler arasındaki rekabetin ayrıştırıcı gücü
olarak ortaya çıktığını söylemek mümkündür. Ülkelerin hem kendi durumlarını
dünya ekonomisinde görmek, hem de kendi bölge ülkelerindeki yerlerini tespit
etmek ve ona göre plan yapmak için uluslararası kuruluşlar tarafından yayınlanan
raporlar büyük önem arz etmektedir.
Bu çalışmada, lojistik sektörünün Türkiye’deki yapısı incelenerek
sektörün iktisadi analizinin yapılması ve Türkiye’nin taşıdığı potansiyelin küresel
ölçekteki durumunun ortaya konulması amaçlanmıştır. Bunun için ülkelerin
lojistik performanslarını gösteren Dünya Bankası tarafından uluslararası düzeyde
yayınlanan Lojistik Performans Endeksi esas alınarak Türkiye’nin son 10 yıllık
performansı incelenmiştir. Ayrıca Küresel Lojistik Performans Endeksi raporları
üzerinden önde gelen ülkelerin durumunu ortaya koymak ve ülkeler arası
karşılaştırmalar yapmakta çalışmanın bir başka amacıdır.
Bu amaçla çalışmada ilk olarak lojistik kavramı ve Türkiye’de lojistik
sektörün gelişimi; ardından Küresel Lojistik Performans Endeksinin hesaplanma
yöntemi, alt bileşenleri, yayınlanan raporlar üzerinden ülkelerin durumu,
Türkiye’nin lojistik performans bakımından konumu, son on yıllık genel
görünümü; sonrasında Lojistik Performans Endeksi alt bileşenleri bazında
Türkiye’nin lojistik sektörünün analizi ve son olarak sonuç ve önerilerle birlikte
çalışma sonlandırılmıştır.
Lojistik Kavramı Ve Türkiye’de Lojistik Sektörün Genel Durumu
Lojistik kavramı ilk olarak askeri ve ticari alanda kullanmaya
başlanmıştır. Lojistik kavramının yaygın olarak kullanılmaya başlanması, 18.
yy.’da Baron Jomi’nin lojistiği tanımlamasıyla olmuştur. Baron Jomi, lojistiği
‘‘malzeme tedariki ile orduları hareket ettirebilmenin pratik sanatı’’ olarak
tanımlamıştır. Yöneylem araştırması disiplini çerçevesinde lojistiğin kullanım
alanı genişlemiştir. Bu dönem, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraya denk
gelmektedir (Paksoy ve Altıparmak, 2003).
Lojistik terimi eski Yunan dilinde “logistikos”, latin dilinde “logisticus”
olarak kullanılmış, her iki dilde de “hesaplama” veya “matematiksel mantık”
II.
592
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
anlamına gelmektedir (Kayabaşı, 2007). TDK lojistik kavramını askeri anlamda
geri hizmet olarak tanımlarken, TDK İktisat Terimleri Sözlüğü, mal ve
hizmetlerin sağlanmasına yönelik etkinliklerin yönetimi, örgütlenmesi ve
planlanması bilimi şeklinde tanımlanmaktadır (tdkterim.gov.tr, Ağustos 2016).
Araştırmanın konusu itibariyle de lojistiğin işletme literatüründeki
tanımlarına bakıldığında, lojistiğin birçok tanımının yapıldığı görülmektedir.
Lojistik, zaman ve uzaklık ile birbirinden ayrılabilen üretim ve tüketim noktaları
arasında bir bağlantı görevi görmektedir (Alkusal, 2006). Lojistik Yönetim
Konseyi lojistiği şu şekilde tanımlamaktadır: Lojistik, müşterilerin ihtiyaçlarını
karşılamak üzere her türlü ürün, servis hizmeti ve bilgi akışının başlangıç
noktasından tüketildiği son noktaya kadar olan tedarik zinciri içindeki hareketin
etkili ve verimli bir biçimde her iki yöne doğru taşınması ve depolanması,
planlanması, uygulanması ve kontrol altında tutulması faaliyetidir (Özgül, 2006).
Lojistik, taşıma, satın alma, depolama, satış, ithalat-ihracat, enformatik,
iş hazırlama, yer değiştirme ve düzenlenmesi ile ilgili bütün hareketleri
kapsamaktadır (Uğurlu, 2007). Lojistik faaliyetler temelde madde ve malzeme
yönetimi ve dağıtım fonksiyonlarının toplamından oluşmaktadır (Demir, 2008).
Genel olarak lojistiğin temel faaliyetleri, nakliye, depolama, envanter yönetimi,
ambalajlama, satın alma, bilgi iletimi ve yönetimi olarak sıralanabilir (Uçar,
2007). Bu tanımlardan lojistiğin genel amacı, doğru ürünün, doğru miktar, doğru
şartlar, doğru fiyat, doğru maliyet, doğru zaman, doğru yerde ve doğru müşteriye
ulaştırmak şeklinde ifade edilebilir (Çanci ve Erdal, 2003).
Türkiye’nin coğrafik olarak konumu, Avrupa ülkelerine, Orta Doğu
ülkelerine ve Türk Cumhuriyetlerine yakınlığı sağlamaktadır. Bu sebepten ötürü
lojistik üs olma ihtimali yüksek olan ülkelerden biridir (Babacan, 2003).
Türkiye’de lojistik sektörü hızla gelişmektedir. Uluslararası birçok kuruluş
Türkiye pazarına girmekte ve şirket birleşmeleri gerçekleşmektedir. Birleşmeler
sonucunda teknoloji odaklı rekabet gelişmiştir (Kılıç ve diğ., 2009). Türkiye’de
lojistik sektörü 1980-90’lı yıllarda kara, hava, deniz, demiryolu ve kombine
taşımacılık alanındaki yatırımlarla alt yapısını oluşturmuş, 1990’lı yıllarda daha
ilerlemiş, 2000’li yıllarının başında ise uluslararası şirketlerle işbirliğine giden,
kaliteyi artıran, dünya standartlarına ayak uyduran bir sektör haline gelmiştir
(www.utikad.org.tr). Lojistik pazarı Avrupa'da yıllık yüzde 7-10, Kuzey
Amerika'da yüzde 15, Asya'da ve Türkiye'de ise yüzde 20'lik bir büyüme hızına
sahiptir (Eker, 2006).
Türkiye’de her ne kadar lojistik sektörü gelişse de planlama konularında
eksiklik yaşanmaktadır. Planlamada yaşanılan sorunlar yapılan yatırımların
yeteri kadar verim alınamamasına sebep olmaktadır. Türkiye’nin lojistik
sektörünün başlıca sıkıntılarını şöyle sıralanabilir: hukuki altyapı eksiklikleri,
mevzuatların getirdiği bürokratik engeller, lojistik konusunda eğitimli işgücü
eksikliği, teknolojik altyapının yetersizliği ve teknolojinin yeterince etkin
kullanılamaması, ihtiyaçtan fazla araç ve firma olması (Küçük, 2013). Türkiye’de
ihracattaki taşıma sistemlerinde en yüksek payı %74 oranında deniz yolu, %23
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
593
oranında kara yolu, geri kalanı ise hava yolu ve diğer taşıma sistemleridir.
İthalattaki taşıma sistemlerinde ise en yüksek payı %93 oranında deniz yolu, %4
oranında kara yolu, geri kalanı ise hava yolu ve diğer taşıma sistemleridir (TÜİK).
Ülkemizde yük taşımacılığının %87’sinin, yolcu taşımacılığının %94’e yakınının
karayolu ile yapıldığı hesaplanmaktadır. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü
(ICAO)’ne göre Dünya’da 16.364 adet, Avrupa’da 3.716 adet, Türkiye’de ise 68
adet havalimanı bulunmaktadır (T.C. Ulaştırma Bakanlığı, 2012).
Lojistik sektöründe bir değişim söz konusudur. Değişimin en önemli
sebeplerinde bir tanesi Türkiye’nin Avrupa ülkeleri ile Gümrük Birliği'ne girmesi
neticesinde taşıma talebinde bulunanların değişen talepleri olmuştur. Şirketlerin
birçoğu, mallarının sadece iki nokta arasında taşınmasını değil; depolanmasını,
gümrüklenmesini, elleçlenmesini, ambalajlanmasını ve ihtiyaçlara göre
dağıtılmasını da talep etmektedirler. Bu durumun sonucunda lojistik hizmetlerin
önemi her geçen gün artmaktadır (Ersoy, 2006). Türkiye’nin parçası olduğu PanAvrupa 4. Koridoru, Pan-Avrupa 8. Koridoru, Pan-Avrupa 10. Koridoru,
Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Ağı, ESCAP Ağı, Kuzey-Güney Ulaştırma
Koridoru (KGK) gibi lojistik ağlar Türkiye’nin lojistik operasyonlarda yeni
fırsatlar yakalamasını sağlamaktadır (Küçük, 2013).
Türkiye’de sistemsel olarak zamanında alınan doğru kararlar, 2000’li
yıllarda hızlı bir büyüme yakalamasını sağlamıştır. Ayrıca yaşanan küresel
ekonomik krizden çok ciddi bir etkilenme yaşamayıp büyüme ivmesini
sürdürmeye devam etmiştir.
III.
Küresel Lojistik Performans Endeksi (LPI)
Lojistik hizmetlerin kalitesinin değerlendirilmesi, kullanılan kaynakların
verimlilik konusunda çıktıları, müşterilerin aldıkları hizmet konusundaki algıları
ya da ürün veya hizmetin iletilme sürecinde yaşananlar vb. tüm süreç
aşamalarında başarının tespiti olarak performans ölçümü büyük öneme arz
etmektedir (Baki ve Şimşek, 2004). Gerek kurumsal firmaların, gerekse bir
ülkenin genel olarak rekabet piyasasındaki yerinin belirlenmesi için performans
ölçümü bir zorunluluk olarak kendini göstermektedir (Ener, 2010). Firmaların
lojistik alanındaki kendi becerilerini geliştirmeleri rakipleri karşısında üstün
olmalarını sağlamaktadır. Performans ölçümünün yapılmasının nedeni, yapılan
işin verimliliğini ve kalitesini ölçmektir (Li, 2005).
Temel lojistik faaliyetlerini ölçmek için bazı performans göstergeleri
mevcuttur. Uluslararası lojistik; taşımacılık, ödeme sistemleri, kargo
konsolidasyonu, depolama, ülke içindeki gümrük kapılarının dağılımı gibi birçok
kriteri kapsamaktadır (Arvis ve diğ., 2007). Bu yüzden bir ülkenin lojistik
performansını sadece bir gösterge ile ölçmeye çalışmak oldukça zordur. Ülkenin
iyi bir lojistik performans endeksine sahip olup olmadığı bazı kriterler-unsurlar
çerçevesinde belirlenmesi daha anlamlı olacaktır. Ülkelerin kendi aralarındaki
rekabet durumlarını ölçmek için lojistik reform programları geliştirmeye çalışan
Dünya Bankası, iş hayatından profesyoneller ile akademik camiadan partnerleri
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
594
ile birlikte Lojistik Performans Endeksini oluşturmuşlardır. Lojistik Performans
Endeksi, ülkeler arasındaki rekabetin ölçüsünü ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Lojistik Performans Endeksi ve bunun alt göstergelerinin sistemsel
olarak ölçümü yapılırken; dünyanın birçok yerinden lojistik sektöründe çalışan
üst düzey yöneticilerin tecrübe ve bilgisine dayanarak geliştirmiş oldukları anket
üzerinden ülkelerin performans endeksleri puan bazında ölçülmüştür.
Ülkelerin Lojistik Performans Endeksi ilk olarak 2007 yılında
ölçülmüştür. Ölçüm yapılırken yedi alan belirlenmiştir (Ener, 2010). 2007
yılından sonraki 2010, 2012, 2014 ve 2016 yıllarında yapılan ölçümlerde ise
Lojistik Performans Endeksinin ölçümünde sadece altı alan belirlenmiştir (Arvis
ve diğ., 2010; Arvis ve diğ., 2012, 2014; Arvis ve diğ., 2016). Bu alanlar Tablo
1’de gösterilmiştir. Bu alt göstergeler belirlenirken, son yıllarda yapılan teorik ve
deneysel çalışmalar ile uluslararası lojistik firmalarında çalışan üst düzey
yöneticiler ile yapılan derinlemesine mülakatlardan faydalanılmıştır. Lojistik
Performans Endeksi ve alt kriterlerin ölçümünde 1 en düşük, 5 en yüksek puanı
ifade edecek şekilde bir ölçek kullanılmıştır (Arvis ve diğ., 2007). Ülkelere
ilişkin açıklanan Lojistik Performans Endeks değerleri, bahsedilen alt kriterlerin
ağırlıklı ortalaması alınarak hesaplanmaktadır.
Tablo 1. Lojistik Performans Endeksinin Alt Kriterleri ve Kullanıldığı Yıllar
Lojistik Performans Ölçüm Alanları (Alt kriterler)
Ölçüm Alanlarının
Kullanıldığı Yıllar
1.Gümrüklerin ve diğer sınır kuruluşlarının yaptıkları 2007, 2010, 2012,
2014, 2016
işlemlerin verimliliği,
2.Ulaştırma ve bilgi teknolojilerine alt yapının lojistik
açıdan kalitesi,
2007, 2010, 2012,
2014, 2016
3.Uluslararası sevkiyatların düzenlenmesinin kolaylık ve
maliyetine katlanabilirlik düzeyi,
2007, 2010, 2012,
2014, 2016
4.Yerel lojistik sektörünün yetkinliği,
2007, 2010, 2012,
2014, 2016
5.Uluslararası sevkiyatları izleyebilme kabiliyeti,
2007, 2010, 2012,
2014, 2016
6.Yurt içi lojistik maliyetler,
2007
7.Sevkiyatların varış yerine zamanında ulaşılabilirliği
2007, 2010, 2012,
2014, 2016
Çalışmanın geri kalan kısmında, Lojistik Performans Endeksinin alt
kriterleri çerçevesinde yukarıdaki tabloda verildiği gibi, ölçüm yapılan beş
dönemin hepsinde yer alan altı gösterge kullanılacaktır. Daha anlaşılır olması
adına, Lojistik Performans Endeksinin alt bileşenleri şu şekilde belirtilecektir:
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
595
Gümrükler, Altyapı, Uluslararası Sevkiyatlar, Lojistik Kalite ve Yetkinlik, Takip
ve İzleme, Zamanlama.
Şekil 1: Lojistik Performans Endeksinin Girdi Ve Çıktıları
Kaynak: (Arvis ve diğ., 2016)
Şekil 1’de Lojistik Performans Endeksinin girdi ve çıktı niteliğindeki
bileşenleri gösterilmektedir. Bu bileşenlerden gümrükler, altyapı, lojistik kalite
ve yetkinlik girdiler kısmında yer alırken; zamanlama, uluslararası sevkiyatlar,
takip ve izleme çıktılar kısmında yer almaktadır.
Tablo 2. Lojistik Performans Endeksi ilk 10 Ülke
Sıra
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
LPI 2007
Singapur
Hollanda
Almanya
İsveç
Avusturya
Japonya
İsviçre
Hong Kong
İngiltere
Kanada
LPI 2010
Almanya
Singapur
İsveç
Hollanda
Lüksemburg
İsviçre
Japonya
İngiltere
Belçika
Norveç
LPI 2012
Singapur
Hong Kong
Finlandiya
Almanya
Hollanda
Danimarka
Belçika
Japonya
ABD
İngiltere
LPI 2014
Almanya
Hollanda
Belçika
İngiltere
Singapur
İsveç
Norveç
Lüksemburg
ABD
Japonya
LPI 2016
Almanya
Lüksemburg
İsveç
Hollanda
Singapur
Belçika
Avusturya
İngiltere
Hong Kong
Amerika
Kaynak: Dünya Bankası, Lojistik Performans Endeksi, 2007, 2010, 2012, 2014, 2016
Girdi kısmındaki bileşenler, devlet nezdinde hükümetlerin
uyguladıkları politika düzenlemelerini içererek, çıktı noktasında iyi
sonuçlar elde etmeyi mümkün kılmaktadır. Yani girdiler kısmında yapılan
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
596
her iyileşme, çıktılara yansıyacak bu da ülkenin genel lojistik
performansını etkileyerek ilerlemesini sağlayacaktır.
2007 yılından bu yana yayınlanan 5 LPI incelendiğinde, her dönem ilk
sıralarda yer alan ülkeler arasında Almanya, Hollanda, Singapur, İsveç gibi
ülkeler görülmektedir. Almanya 2014 ve 2016 yıllarında dünya sıralamasında ilk
sıradadır. Genel olarak ilk on ülke arasında ağırlıklı olarak Avrupa ülkeleri yer
almaktadır. Ayrıca ABD ve uzak doğu ülkelerinden de Singapur, Hong Kong,
Japonya listede ön plana çıkmaktadır (Tablo 2).
Tablo 3. İlk 10 ve Son 10 Sırada Yer Alan Ülkelerin LPI Ortalamaları
Gösterge
2007 2010 2012 2014 2016
İlk 10 sırada yer alan ülkelerin ortalaması
4.06
4.01
4.01
3.99
4.13
Son 10 sırada yer alan ülkelerin ortalaması
1.84
2.06
2.00
2.06
1.91
Kaynak: Dünya Bankası, Lojistik Performans Endeksi, 2007, 2010, 2012, 2014, 2016
Tablo 3’de ilk 10 sırada yer alan ülkelerin LPI ortalamaları
incelendiğinde, 2007 yılında 4.06 gibi bir değer söz konusu iken 2016 yılında
4.13’e yükselmiştir. Son 10 sırada yer alan ülkelerin LPI ortalamalarına
bakıldığında ise 2007 yılında 1.84’tür. 2016 yılında 1.91’e yükselmiştir. Genel
olarak ülkelerin genelinde, lojistiğe yönelik iyileştirme ve geliştirme
faaliyetlerinin olduğu söylenebilir.
Tablo 4. 2016 Yılı Küresel Lojistik Performans Endeksine Göre Ülke Sıralaması
LPI 2016
Sıralama
Ülkeler
Puan
1.
Almanya
4.23
2.
Lüksemburg
4.22
3.
İsveç
4.20
…
…
…
32.
Malezya
3.43
33.
Polonya
3.43
34.
Türkiye
3.42
35.
Hindistan
3.42
36.
Portekiz
3.41
…
…
…
158.
Somali
1.75
159.
Haiti
1.72
160.
Suriye
1.60
Kaynak: Dünya Bankası, Lojistik Performans Endeksi, 2016
Tablo 4’de 2016 yılına ait ülkelerin Lojistik Performans Endeksi puan ve
sıralamaları mevcuttur. İlk üç sırada Almanya, Lüksemburg, İsveç yer alırken;
160 ülke içerisinde son üç sırada yer alan ülkeler ise Somali, Haiti ve Suriye’dir.
Türkiye ise bu sıralamada 34. sırada yer almaktadır. Türkiye’nin hemen önünde
Polonya ve Malezya bulunurken, Hindistan ve Portekiz ise Türkiye’nin altında
yer almaktadırlar.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
597
Tablo 5. Üst-Orta Gelir Ekonomilerinin Lojistik Performans Endeksi (2016, 2014)
LPI 2016
LPI 2014
Ülkeler
LPI 2016 Sıralama
LPI 2014 Sıralama
Puan
Puan
Güney Afrika
20
3.78
34
3.43
Çin
27
3.66
28
3.53
Malezya
32
3.43
25
3.59
Türkiye
34
3.42
30
3.50
Panama
40
3.34
45
3.19
Tayland
45
3.26
35
3.43
Meksika
54
3.11
50
3.13
Brezilya
55
3.09
65
2.94
Botsvana
57
3.05
120
2.49
Romanya
60
2.99
40
3.26
Kaynak: Dünya Bankası, Lojistik Performans Endeksi, 2014, 2016
Üst-orta gelir ekonomilerinde yer alan ülkelerin Lojistik Performans
Endeksleri incelendiğinde, 2016 yılı olarak ilk sırayı Güney Afrika almaktadır.
Güney Afrika’yı sırasıyla Çin, Malezya ve Türkiye takip etmektedir. Yine bu
grup içerisinde son sırada Romanya yer almaktadır. İlk sırada yer alan Güney
Afrika’nın 2014 yılındaki endeks değeri 3,43 iken 2016 yılında 3,78’e çıkmıştır.
Türkiye’nin ise 2014 yılındaki endeks değeri 3,50 iken 2016 yılında 3,42’ye
düşmüştür (Tablo 5).
Tablo 6. Türkiye’nin Yıllara Göre Lojistik Performans Endeksi ile Alt Bileşenlerinin Sıralama ve
Puanları
TÜRKİYE
2007
2010
2012
2014
2016
Alt Bileşenler
Lojistik Performans
Endeksi
Gümrükler
Altyapı
Uluslararası
Sevkiyatlar
Lojistik Kalite
ve Yetkinlik
Takip ve İzleme
Zamanlama
Sır.
Puan
Sır.
Puan
Sır.
Puan
Sır.
Puan
Sır.
Puan
34
3,15
39
3,22
27
3,51
30
3,50
34
3,42
33
39
42
3,00
2,94
3,07
46
39
44
2,82
3,08
3,15
32
25
30
3,16
3,62
3,38
34
27
48
3,23
3,53
3,18
36
31
35
3,18
3,49
3,41
30
3,29
37
3,23
26
3,52
22
3,64
36
3,31
34
52
3,27
3,38
56
31
3,09
3,94
29
27
3,54
3,87
19
41
3,77
3,68
43
40
3,39
3,75
Kaynak: Dünya Bankası, Lojistik Performans Endeksi, 2007, 2010, 2012, 2014, 2016
Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi (LPI), ülkelerin lojistik
açısından belirlenen alanlarda performanslarını görmeleri ve diğer ülkeler ile
rekabet noktasında kıyaslamalarını yapmaları bakımından önemli bir göstergedir.
Tablo 6’da LPI’nin Türkiye’ye ait sonuçları, her alt bileşene ait LPI değerleri ve
bu değerlerin ülke sıralamasındaki yeri verilmektedir.
Türkiye’nin LPI değerlerinin dönemlere göre değişimi Grafik 1’de
açıklanmıştır. Alt bileşenlerin her bir gösterge bakımından ölçülen dönemlere
göre değişimi ayrıntılı olarak aşağıda incelenmiştir.
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
598
50
40
30
20
10
0
2006
34
3,51
39
27
3,22
3,15
2008
2010
2012
Sıralama
3,6
3,5
3,5
34
3,42
3,4
30
3,3
3,2
3,1
2014
2016
2018
Puan
Sıralama
Lojistik Performans Endeksi
Puan
Grafik 1. Küresel Lojistik Performans Endeksi Sıralama ve Puanları
Türkiye 2007 yılındaki sıralamaya göre, 3,15’lik genel puan ile 150 ülke
arasında 34. sırada iken 2016 yılı için ölçülen performansında, 5 üzerinden aldığı
3.42’lik genel puan ile 160 ülke arasında 34. sırada yer almıştır. 2007’ye göre
daha yüksek puan almasına rağmen 2016’da Türkiye’nin sıralaması değişmemiş
aynı kalmıştır. Bu durum, genel olarak ülkelerin iyileştirme yapmalarından
kaynaklanmaktadır.
IV.
Alt Kriterler Bazında Türkiye’nin Lojistik Sektörünün Analizi
A. Gümrükler
Gümrükler
46
Sıralama
40
30
3,16
32
33
3,3
3,23
34
3,18
36
3,1
3
3
20
2,9
10
0
2006
3,2
Puan
50
2,82
2008
2010
2012
Sıralama
2,8
2014
Puan
2016
2,7
2018
Grafik 2. Gümrükler Alt Bileşeninin Sıralama ve Puanları
Lojistik Performans Endeksi alt bileşenlerinden ‘‘Gümrükler’’ boyutu
2007-2016 yılları arasında Grafik 2 üzerinden incelendiğinde, 2010 yılında 2007
yılına göre Türkiye için nispi olumsuzluk söz konusudur. Türkiye’nin 2007 yılına
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
599
ilişkin endeks değeri 3,0 ve dünya sıralamasındaki yeri 33. iken, 2010 yılında
endeks değeri 2,82 ve sıralamadaki yeri 46. olmuştur. 2012 yılında Türkiye’nin
endeks değerinde artış olurken, dünya sıralamasındaki yeri de yükselmiştir (Puan:
3,16, Sıralama: 32). 2014 yılında ise bir önceki döneme göre puan açısından bir
artış olmasına rağmen, dünya sıralamasındaki yeri açısından iki sıra gerileme söz
konusudur (Puan: 3,23, Sıralama: 34).Son olarak 2016 yılında 2014 yılına göre
Türkiye için nispi düşüş eğilimi vardır (Puan: 3,18, Sıralama: 36). Genel olarak
son 10 yıllık dönem ‘‘Gümrükler’’ alt bileşeni çerçevesinde incelendiğinde
endeks değeri bakımından artış (3’den 3,18’e) olmasına rağmen, dünya
sıralamasındaki yeri bakımından düşüş (33’den 36’ya) söz konusudur. Bu durum
Türkiye’nin bu alanda yapmış olduğu iyileştirmelerin diğer ülkeler ile
kıyaslamada, sıralama bakımından yetersiz olduğunu göstermektedir.
B. Altyapı
50
Sıralama
40
39
2,94
3,62
3,53
25
27
3,49
39
3,08
30
31
20
10
0
2006
2008
2010
2012
Sıralama
2014
2016
4
3,5
3
2,5
2
1,5
1
0,5
0
2018
Puan
Altyapı
Puan
Grafik 3. Altyapı Alt Bileşeninin Sıralama ve Puanları
Lojistik Performans Endeksi alt bileşenlerinden ‘‘Altyapı’’ boyutu 20072016 yılları arasında Grafik 3 üzerinden incelendiğinde, 2010 yılında 2007 yılına
göre Türkiye için nispi artış söz konusudur. Türkiye’nin 2007 yılına ilişkin
endeks değeri 2,94 ve dünya sıralamasındaki yeri 39. iken, 2010 yılında endeks
değeri 3,08 ve sıralamadaki yeri 39. olmuştur. Yapılan iyileştirmelerin diğer
ülkeler nezdinde de benzer olduğu söylenebilmektedir. 2012 yılında Türkiye’nin
endeks değerinde artış olurken, dünya sıralamasındaki yeri de yükselmiştir (Puan:
3,62, Sıralama: 25). 2014 yılında ise bir önceki döneme göre hem puan hem de
sıralama açısından bir gerileme söz konusudur (Puan: 3,53, Sıralama: 27). 2016
yılında da düşüş eğilimi devam etmektedir (Puan: 3,49, Sıralama: 31). Genel
olarak son 10 yıllık dönem ‘‘Altyapı’’ alt bileşeni çerçevesinde incelendiğinde
hem endeks değeri bakımından artış (2,94’ten 3,49’a) hem de dünya
sıralamasındaki yeri bakımından ilerleme (39’dan 31’e) söz konusudur. Bu
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
600
durum Türkiye’nin bu alanda yapmış olduğu iyileştirmelerin diğer ülkeler ile
kıyaslamada, sıralama bakımından daha iyi olduğunu göstermektedir.
C. Uluslararası Sevkiyatlar
60
50
40
30
20
10
0
2006
3,5
42
3,38
44
48
30
3,15
3,41
3,4
35
3,3
3,18
3,1
3,07
2008
2010
2012
Sıralama
3,2
Puan
Sıralama
Uluslararası Sevkiyatlar
2014
2016
3
2018
Puan
Grafik 4. Uluslararası Sevkiyatlar Alt Bileşeninin Sıralama ve Puanları
Lojistik Performans Endeksi alt bileşenlerinden ‘‘Uluslararası
Sevkiyatlar’’ boyutu 2007-2016 yılları arasında Grafik 4 üzerinden
incelendiğinde, 2007 ile 2012 yılları arasında Türkiye için nispi artış söz
konusudur. Türkiye’nin 2007 yılına ilişkin endeks değeri 3,07 ve dünya
sıralamasındaki yeri 42. iken, 2012 yılında endeks değeri 3,38 ve sıralamadaki
yeri 30. olmuştur. 2014 yılında ise bir önceki döneme göre hem puan hem de
sıralama açısından bir gerileme görülmektedir (Puan: 3,18, Sıralama: 48). Son
olarak 2016 yılında yeniden bir artış durumu söz konusudur (Puan: 3,41,
Sıralama: 35). Genel olarak son 10 yıllık dönem ‘‘Uluslararası Sevkiyatlar’’ alt
bileşeni çerçevesinde incelendiğinde hem endeks değeri bakımından artış
(3,07’den 3,41’e) hem de dünya sıralamasındaki yeri bakımından ilerlemenin
(42’den 35’e) olduğu anlaşılmaktadır.
D. Lojistik Kalite ve Yetkinlik
Lojistik Performans Endeksi alt bileşenlerinden ‘‘Lojistik Kalite ve
Yetkinlik’’ boyutu 2007-2016 yılları arasında Grafik 5 üzerinden incelendiğinde,
2007-2010 yılları arasında ile 2014-2016 yılları arasında Türkiye için nispi
gerileme söz konusudur. 2010-2014 yılları arasında ise hem puan hem de dünya
sıralamasındaki yeri bakımından artış olduğu görülmektedir.
Genel olarak son 10 yıllık dönem ‘‘Lojistik Kalite ve Yetkinlik’’ alt
bileşeni çerçevesinde incelendiğinde, endeks değeri bakımından küçük bir artış
(3,29’dan 3,31’e) olurken; dünya sıralamasındaki yer bakımından düşüş (30’dan
36’ya) olduğu anlaşılmaktadır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
601
Lojistik Kalite ve Yetkinlik
40
3,7
37
35
36
3,6
30
26
3,52
25
3,5
22
20
3,4
15
10
3,31
3,29
5
0
2006
3,23
2008
2010
2012
2014
Sıralama
2016
Puan
Sıralama
30
3,64
3,3
3,2
2018
Puan
Grafik 5. Lojistik Kalite ve Yetkinlik Alt Bileşeninin Sıralama ve Puanları
E. Takip ve İzleme
Lojistik Performans Endeksi alt bileşenlerinden ‘‘Takip ve İzleme’’
boyutu 2007-2016 yılları arasında Grafik 6 üzerinden incelendiğinde, 2007-2010
yılları arasında ile 2014-2016 yılları arasında Türkiye’nin dünya sıralamasındaki
yeri bakımından gerileme söz konusudur. 2010-2014 yılları arasında ise hem
puan hem de dünya sıralamasındaki yeri bakımından artış olduğu görülmektedir.
Genel olarak son 10 yıllık dönem ‘‘Takip ve İzleme’’ alt bileşeni çerçevesinde
incelendiğinde, endeks değeri bakımından küçük bir artış (3,27’den 3,39’a)
olurken; dünya sıralamasındaki yer bakımından düşüş (34’den 43’e) olduğu
anlaşılmaktadır.
Takip ve İzleme
56
Sıralama
50
3,27
3,54
4
3,77
3,09
40
3,39
3,5
43
3
2,5
34
30
2
29
20
1,5
19
1
10
0,5
0
2006
2008
2010
2012
Sıralama
2014
2016
0
2018
Puan
Grafik 6. Takip ve İzleme Alt Bileşeninin Sıralama ve Puanları
Puan
60
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
602
F. Zamanlama
Zamanlama
60
4
Sıralama
3,9
3,87
41
40
3,7
3,68
31
30
3,8
40
3,75
27
3,6
20
Puan
52
50
3,94
3,5
10
3,4
3,38
0
2006
2008
2010
2012
Sıralama
2014
2016
3,3
2018
Puan
Grafik 7. Zamanlama Alt Bileşeninin Sıralama ve Puanları
Lojistik Performans Endeksi alt bileşenlerinden ‘‘Zamanlama’’ boyutu
2007-2016 yılları arasında Grafik 7 üzerinden incelendiğinde, 2007-2010 yılları
arasında ile 2014-2016 yılları arasında hem sıralama hem de sıralama bakımından
ilerleme söz konusudur. Endeks değeri olarak en iyi yıl 2010 (Puan: 3,94), dünya
sıralamasındaki yeri bakımından en iyi yıl ise 2012 (Sıralama: 27) olarak
görülmektedir. Genel olarak son 10 yıllık dönem ‘‘Zamanlama’’ alt bileşeni
çerçevesinde incelendiğinde, hem endeks değeri bakımından (3,38’den 3,75’e)
hem de dünya sıralamasındaki yer bakımından artış (52’den 40’a) olduğu
anlaşılmaktadır.
V.
Sonuç Ve Öneriler
Bu çalışmada Dünya Bankası’nın 2007, 2010, 2012, 2014, 2016
yıllarında yayınladığı Lojistik Performans Endeksi raporları üzerinden, dünya
lojistik sektörünün genel durumu, ülkeler arasındaki karşılaştırmalı sonuçları,
özelde ve aslında çalışmanın temelini oluşturan Türkiye’nin son 10 yıllık lojistik
performans değişimi ele alınmıştır.
Küresel Lojistik Performans Endeksini oluşturan altı bileşenin değerleri
ile genel olarak LPI değeri, ülkelerin kendilerini değerlendirmeleri ve ilerisi için
strateji oluşturmaları, gelecekteki politikaları belirlemeleri, rekabetçi avantaj
sağlamak için ne tür adımlar atmaları gerektiği yönünde önemli bir fayda
sağlamaktadır (Cezayirlioğlu, 2012).
Dünya ülkelerinin genel sıralaması dikkate alındığında; 4,23 puan ile
2016 yılının en yüksek performansına sahip ülke Almanya olurken, onu 4,22
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
603
puanla Lüksemburg takip etmektedir. Son sırada 1,60 puanla Suriye yer
almaktadır. Almanya lojistik sektörün önemini öncesinden fark eden, stratejisini
ona göre belirleyen, hedeflerini net koyan ve gerçekleştirmek için gereken bütün
adımları atan ve bunun sonucunda dünya sıralamasında ilk sırada yer alan bir
ülkedir (Koban ve Keser, 2010). Suriye ise 2011 yılında ülke genelinde başlayan
gösterilerle birlikte son 5 yıldır iç savaş süreci yaşamaktadır. Bu durumdan ötürü
planlı bir lojistik faaliyeti içerisinde bulunamadıklarından ötürü son sırada yer
almaktadır. Zira iç savaş öncesi 2010 yılında yayınlanan rapora bakıldığında 155
ülke arasında Suriye 2,74 puanla 80. sırada bulunmaktadır.
Türkiye üst-orta gelir ekonomisine sahip ülkeler arasında yer almaktadır.
Üst orta gelir grubuna dahil ülkeler içerisinde en iyi performansa sahip olanlar
sırasıyla; Güney Afrika, Çin, Malezya ve Türkiye’dir. Genel olarak son 10 yılda
yayınlanan 5 rapor dikkate alındığında, yüksek gelir seviyesine sahip ülkeler ile
düşük gelir seviyesine sahip ülkeler arasında lojistik performans endeksi
açısından önemli bir fark olduğu görülmektedir.
Küresel Lojistik Performans Endeksinin 2016 yılında yayınlanan
raporuna göre, Türkiye, 160 ülke arasında 34. sırada yer alırken 2007 yılında
yayınlanan rapora göre bir kıyaslama yapıldığında dünya sıralamasındaki yeri
bakımından herhangi bir değişiklik gözükmemektedir. Lojistik Performans
Endeks değeri açısından yükselme olsa da (2007: 3,15; 2016: 3,42) dünya
sıralamasındaki yer bakımından aynı yükseliş söz konusu değildir. Türkiye’nin
2007 yılından sonraki LPI puanını artırmasında, artan ticaret hacmi ile lojistik
sektörüne önem vermesinin getirmiş olduğu verimliliğin etkili olduğunu
söylemek mümkündür.
2016 yılı sonuçlarına göre Türkiye’nin Genel Lojistik Performans
Endeksi 3,42 puanla, sıralama bakımından 34. sırada yer almaktadır. Alt ana
başlıklar açısından incelediğimizde; gümrüklerin ve diğer sınır işlemlerinin
etkinliği göstergesinde 3,18 puanla 36. sırada, ticaret ve taşımacılık altyapısının
lojistik açıdan kalitesi göstergesinde 3,49 puanla 31. sırada, uluslararası
sevkiyatların düzenlenmesinin kolaylığı ve maliyeti göstergesinde 3,41 puanla
35. sırada, lojistik hizmetlerin kalitesi ve lojistik yetkinlik göstergesinde 3,31
puanla 36. sırada, sevkiyatların takibi ve izlenebilmesi göstergesinde 3,39 puanla
43. sırada, sevkiyatların alıcıya zamanda ulaşması göstergesinde 3,75 puanla 40.
sıradadır. 2016 yılı alt kriterlerinin dünya sıralamasındaki yerleri bakımından
incelendiğinde; en iyi performans gösterilen kriterler altyapı ve uluslararası
sevkiyatlar iken; en kötü performans gösterilen kriterler takip ve izleme ile
zamanlamadır.
Türkiye’nin son 10 yıllık lojistik performansı incelediğinde; genel olarak
lojistik performans puanları ile alt bileşenlerin tamamında bir gelişme, ilerleme
söz konusudur. Endeks skoru bakımından yapılan ilerlemeye bakıldığında (20072016 arası); genel lojistik performansında 0,27, gümrükler alt bileşeninde 0,18,
altyapı alt bileşeninde 0,55, uluslararası sevkiyatlar alt bileşeninde 0,34 , lojistik
kalite ve yetkinlik alt bileşeninde 0,02, takip ve izleme alt bileşeninde 0,12,
604
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
zamanlama alt bileşeninde 0,39 puanlık bir artış mevcuttur. Alt bileşenler
arasında en yüksek artış 0,55 ile altyapıda olurken, en düşük artış ise 0,02 ile
lojistik kalite ve yetkinlikte olmuştur. Bu sonuçlar, Türkiye’nin lojistik
sektörünün öneminin anlaşıldığı ve buna yönelik altyapı alanında ilerlemelerin
sağlandığı fakat lojistik kalite gibi çok önemli konularda çok ciddi bir artışın
olmadığı, bu alana yönelik iyileştirmelerin hızlanması gerektiğini
göstermektedir.
Hem genel LPI değerlerinde hem de alt bileşenlerde son 10 yıllık
değişime bakıldığında puan ve sıralama açısından en iyi yılın 2012 olduğu
söylenebilmektedir. Örneğin, bu yılda Türkiye’nin LPI değeri bakımından dünya
sıralaması 27’dir. Ayrıca altyapı alanında 25., lojistik kalite ve yetkinlik alanında
26., zamanlama alanında 27. sırada yer almaktadır. 2012 yılındaki hem genel
lojistik performansında hem de bütün alt bileşenlerdeki sıralamalar 2016
yılındaki dünya sıralamalarının çok önündedir. Bu durumun sebebi 2009
krizinden sonra 2010 yılında Türkiye ekonomisi %9,2 2011 yılında ise %8,8
büyüyerek önemli bir gelişme sağlamıştır (TCMB). Lojistik sektörünün de gayri
safi milli hasılanın %15-20’sini oluşturduğu bir ortamda genel olarak lojistik
performansta artış olduğu söylenebilir. Fakat bu durum Türkiye’nin sadece
önemli başarılar yakalamasıyla elde ettiği bir sonuç değildir. Aynı zaman
diliminde dünyada ve Avrupa’da yer alan birçok rakip ülke ekonomik krizden
daha fazla etkilendiği için lojistik sektörlerine olumsuz yansımaları olmuştur.
Çünkü her ülkede olduğu gibi ekonomilerin canlı olduğu, krizlerin olmadığı
dönemlerde lojistik sektörü de ticari hacim bakımından ilerlerken, ekonominin
durgun olduğu dönemlerde lojistik sektöründe düşüş olması beklenen bir
sonuçtur. Türkiye’nin ön sıralarda yer almasını sağlayan sebeplerden birisi de
yaşanılan ekonomik krizin diğer ülkelere etkisi olarak düşünülebilir.
Dünyanın en güçlü ekonomileri sıralamasında 18. sırada yer alan
Türkiye, 2023 hedefleri doğrultusunda ilk 10 ekonomi içerisine girmeyi ve yıllık
500 milyar dolar ihracat yapmayı planlamaktadır. Ekonomik büyüklük olarak ilk
20 ülke arasında yer alan Türkiye’nin bu hedeflere ulaşma yolunda ilerlerken
lojistik performans bakımından 34. sırada yer alması, jeopolitik konumunun
getirmiş olduğu avantajlardan yeterince faydalanamadığını göstermektedir.
Türkiye devlet nezdinde, jeopolitik konumundan daha fazla
faydalanmalıdır. İletişim altyapısını daha da güçlendirerek takip ve izleme gibi
alanlarda performansını artırmalı, lojistik sektöründe yer alan firmalara yönelik
teşvik uygulamaları geliştirmeli, bilişim teknolojilerine yönelik sektörün
gelişimine katkıda bulunmalıdır.
Özel sektör ise araç ekipmanını modern çağa uygun olacak şekilde
yeniden gözden geçirmeli, kalıcı ve kaliteli personel istihdam etmeli, uluslararası
alanda etkinliğini artırmalı, işbirlikleri yapmalı, sektöre yönelik yatırımlarını
artırmalı, bilgi teknolojilerindeki yenilikleri takip etmeli ve kullanmalıdır.
Eğitim sektöründe yer alan yöneticiler Türkiye’nin genç ve dinamik
nüfus kaynağını iyi kullanmalı, sektörün ihtiyacına yönelik projeler geliştirmeli,
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
605
eleman eksikliğini kapatmak için uzun vadeli programlar eşliğinde lojistik liseler
açmalı, üniversitelerde lojistik araştırma merkezleri kurmalı, üniversite-özel
sektör arasındaki işbirlikleri artırılarak öğrencilerin staj vb. kurslar aracılığıyla
sektöre yönelik bilgileri artırılmalıdırlar.
Türkiye’nin coğrafi konumunun iyi olması, çevresinde yaşayan ülkelerde
yoğun bir nüfusa olması, pazar ekonomisinde deneyim sahibi bir ülke olması, üç
tarafının denizlerle çevrili ve liman altyapısının elverişli olması, genç dinamik
nüfusu, önemli insan kaynağına sahipliği, Hazar petrollerine yakınlığı, AB ve
Balkan ülkeleri arasında köprü ülke vazifesi görmesi gibi kriterler dikkate
alındığında Türkiye’nin dünya lojistik sektöründe bir üs olma potansiyeli
taşıdığını söylemek mümkündür (Küçük, 2013).
Kaynaklar
Akdın, F. (2006). Lojistik rekabette müşteri ilişkileri yönetiminin yeri ve önemi. Yüksek
Lisans Tezi. İzmir, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Alkusal, M. (2006). Dondurulmuş Gıda Sektöründe Bütünleşik Lojistik lişkilerin Lojistik
Hizmet Kalitesine Ve Performansına Etkisi” zmir: Dokuz Eylül Üniversitesi.
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tezsiz Yüksek Lisans Projesi.
Arvis, J.-F., Mustra, M. A., Ojala, L., Shepherd, B., ve Saslavsky, D. (2010). Connecting
to Compete 2010: The Logistics Performance Index and Its Indicators. World
Bank, 14-23.
Arvis, J.-F., Mustra, M. A., Ojala, L., Shepherd, B., ve Saslavsky, D. (2012). Connecting
to compete 2012: Trade logistics in the global economy. Retrieved from
Arvis, J.-F., Mustra, M. A., Ojala, L., Shepherd, B., ve Saslavsky, D. (2014). Connecting
to compete. Trade Logistics in the Global Economy. The Logistics Performance
Index and Its indicators Available at: http://siteresources/. worldbank.
org/INTTLF/Resources/lpireport. pdf, Accessed on August.
Arvis, J.-F., Mustra, M. A., Panzer, J., Ojala, L., ve Naula, T. (2007). Connecting to
Compete: Trade Logistics in the Global Economy-The Logistics Performance
Index and Its Indicators.
Arvis, J.-F., Saslavsky, D., Ojala, L., Shepherd, B., Busch, C., ve Raj, A. (2016). Trade
Logistics in the Global Economy: The Logistics Performance Index and its
Indicators.
Babacan, M. (2003). Lojistik sektörünün ülkemizdeki gelişimi ve rekabet vizyonu. Ege
Akademik Bakış, 3(1), 8-15.
Baki, B., ve Şimşek, B. (2004). Lojistik Faaliyetlere Göre Performans Ölçütlerinin
Belirlenmesi. Yöneylem Araştırması/Endüstri Mühendisliği XXIV Ulusal
Kongresi, 15-18.
Çanci, M., ve Erdal, M. (2003). Lojistik yönetimi. İstanbul: UTİKAD Yayınları.
Cezayirlioğlu, H. (2012). Ulusal Lojistik ve Tedarik Zinciri Yönetimi Kongresi. Ulusal
Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresi (s. 82). Konya: Necmettin Erbakan
Üniversitesi.
Demir, V. (2008). Lojistik yönetim sisteminde maliyet hesaplaması. Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Eker, Ö. (2006). Lojistik Yönetimi Ve Tedarik Lojistiği Sürecinde Performansın
Arttırılması. Fen Bilimleri Enstitüsü.
606
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
Ener, T. (2010). Küresel Lojistik Performans İndeksi: Mersin’de Faaliyet Gösteren
Lojistik Firmalarının Sektörel Performanslarının İncelenmesi. Yüksek Lisans
Tezi. Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ersoy,
M.
Ş.
(2006).
Lojistik
Kulübü.
Lojistical
Dergisi:
http://www.logisticsclub.com/modules.php?name=News&file=article&sid=13
2.
Güzel, Dilşad, and Fatma Gül Yazıcılar. (2016) "Effect Of Cooperation Of The
Production, Logistic And Marketing Departments On Performance Of The
Enterprise: Erzurum Organized Industrial Zone Implementation."
Kayabaşı, A. (2007). İşletmelerin Rekabet Gücünün Geliştirilmesinde Lojistik
Faaliyetlerin Performansının Artırılması: Üretim şletmeleri Üzerine Bir
Uygulama. Dokuz Eylül Üniversitesi, SBE, Doktora Tezi.
Kılıç, Y., Karaatlı, M., Ddemiral, F., ve Pala, Y. (2009). Gelişmekte olan Ülkelerde
Sürdürülebilir Kalkınma Açısından Lojistik Köyler: Türkiye Örneği.
Uluslararası Davraz Kongresi Kitabı, 24-27.09.
Koban, E., ve Keser, H. (2010). Dış Ticarette Lojistik. İstanbul: Ekin Yayınevi.
Küçük, B. (2013). Türkiye’de Bölgesel Kalkınma İle Lojistik Performans Düzeyi
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. Doktora Tezi. Maltepe Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Li, W. (2005). Research on the Performance Evaluation of Logistics Activities. ChinaUSA Business Review, 4(4), 53-55.
Özgül, Ö. (2006). “Bir İşletme İçin Topsis Ve AHP İle ERP Yazılımın Seçimi.”. Yüksek
Lisans Tezi. Sakarya Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2006.
Paksoy, T., ve Altıparmak, F. (2003). Dağitim Ağlarinin Tasarimi Ve Eniyilemesi
Kapsaminda Tedarik Zinciri Ve Lojistik Yönetimine Bir Bakiş: Son Gelişmeler
Ve Genel Durum. YTÜD.
Schacke, I. (2001). Freight logistics and transport systems in europe. European Council
Of Applied Sciences And Engineering Report, Paris.
Uçar, A. (2007). Türkiye’de Lojistik Sektörünün Gelişimi Ve Sorunları. İzmir: Dokuz
Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi.
Uğurlu, H. (2007). “AB Sürecinde Türkiye'de Süt ve Süt Ürünü Üreten İşletmelerde
Lojistik Faaliyetler ve Bir Uygulama” Yüksek Lisans Tezi. Eskişehir Anadolu
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
607
TÜRKİYE’DE LOJİSTİK MERKEZİ YERİ SEÇİMİNDE
KRİTERLERİN AHP İLE AĞIRLIKLANDIRILMASI: KARS İLİ
ÜZERİNE BİR ANALİZ*
Ömer ATALAY**
Adem KARAKAŞ***
Murat AKÇA****
Özet: Türkiye’nin dışa açık ve ihracata yönelik büyüme hedefi, günümüz
ekonomi politikasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu amaca ulaşmak için
çok sayıda farklı düzenlemeler yapılmakta ve genelde dış ticaret hacmini özelde
de ihracatı artırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Türkiye’de dış
ticaret çoğunlukla ithalata dayalı olarak gerçekleştirilmektedir. Bu nedenle
ticaret artışından beklenen reel olumlu etkiler oldukça sınırlı kalmaktadır.
İhracat arttıkça ithalat da artmakta ve ihracatın ithalatı karşılama oranı
artırılamamaktadır. Bu durum, dış ticaret politikalarında daha gerçekçi ve
hedefe yönelik somut politika uygulamalarının gerçekleştirilmesi gerekliliğini
ortaya koymaktadır. Bu uygulama yöntemleri çok çeşitlidir. Bu çalışmada,
Doğu coğrafyası ile Avrupa arasında bir ticaret köprüsü olma iddiasındaki
Türkiye’nin Modern İpekyolu Ticaretini gerçekçi bir şekilde karşılayabilmesi
için yapılması gereken çalışmalardan biri ele alınmaktadır. Ülkenin doğu
coğrafyasına açılan kapısı olan Kars İli sınırları içerisinde, Londra-Pekin
güzergahında yapılacak olan lojistik merkezinin yer seçimi tespiti için uzman
görüşlerinden elde edilen ve literatürdeki yer seçimi kriterlerinden hareketle bir
analiz gerçekleştirilmektedir. Bunun için, uzman görüşlerine dayalı anket
çalışması yapılacak ve verilerden çıkacak olan sonuçlardan hareketle kriterlerin
önem sırası bulunulacaktır.
Anahtar Kelimeler: Dış ticaret, Lojistik merkezi, AHP, Kars İli.
Jel Code: F14, R42.
DETERMİNİNG CRİTERİA USED LOGİSTİCS CENTER
LOCATİON SELECTİON AND WEİGHTİNG WİTH THE AHP: AN
ANALYSİS ON KARS
Abstract: Outward and export oriented growth target of Turkey
represents an important place in today’s economy policy.To achive this target
many different arrangements are made and these arrangements generally
oriented to increase foreign trade and in private oriented to increase export.
Foreign trade in Turkey is mostly carried out on basis of import. Cause of this,
real positive expectations from trade increasing remains limited. With the
increasing of export, import also increases and rate of exports meeting imports
can not be increased. This situation reveals that more realistic and targetsprecific tangible policy implementations should be realized in foreign trade
Arş. Gör., Kafkas Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü
Dr., Adnan Menderes Üniversitesi Söke İşletme Fakültesi Uluslararası Ticaret ve
İşletmecilik Bölümü
****
Arş. Gör., Kafkas Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü
**
***
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
608
policies. These implementation methods are varied. In this study, one of the
works will discussed that should be done for meet Modern Silk-Road Trade
realistically by Turkey which in the claim of being a trade bridge between
Eastern geography and Europe. An analysis was realized for the fixing of
logistics center which will be build on London-Beijing route, in the Kars
province which is the gateway to the eastern region of country, moving from
site selection criterias which obtained from expert opinion and the literature. For
this the order of importance of the criteria will be found by the results which
will be gotten from the datas.
Keywords: Foreign Trade, Logistics Centre, AHP, Kars City.
Jel Code: F14, R42.
I.
Giriş
Türkiye’nin dışa açık ve ihracata dönük büyüme perspektifi 1980
sonrası ekonomik dönüşümün temelini oluşturmaktadır. Ekonomi
politikalarında ve kalkınma planları içerisinde dış ticaretin geliştirilmesine
yönelik çok sayıda düzenleme yer almaktadır. Özellikle 2000’li yılların ilk
yarısından itibaren dışa açık ekonomi politikasında önemli gelişmeler
yaşanmıştır. Hem ticaret hacminde önemli ölçüde artış gerçekleşmiş hem de dış
ticaret ortağı olarak çok daha fazla sayıda ülke ile ticari ilişkiler geliştirilmiştir.
Ancak, tüm bu gelişmelere rağmen uzun süredir Türkiye ekonomisinin en
önemli ekonomik problemlerinden biri dış ticaret açığı ve buna bağlı gelişen
cari açık probleminin sürekli hale gelmesidir. Bu durumun bazı nedenleri
vardır; Bunlardan ilki, artan nüfus artışı ve çeşitlenen ihtiyaçların varlığıdır.
İkinci olarak, dış ticarette nitelik olarak yapısal dönüşümün hayata
geçirilememiş olmasıdır. Bu nedenle, ticaret konu olan mallar incelendiğinde
nispi olarak katma değeri düşük olan üretim ve ihracat yapısının varlığı buna
karşın bilgi ve teknoloji içerikli nitelikli malları içeren ithalat yapısının
varlığıdır. Üçüncü olarak, ihracata konu olan fasılların dış talep ve gelir
esnekliğinin yüksek buna karşın ithalattaki fasılların yurt içi talebinin olmazsa
olmaz ara mal ve zorunlu nihai mallardan oluşmasıdır. Bir diğer neden olarak,
ekonomide dış ticaret partneri ülke ve bloklarda meydana gelen durgunluk
nedeniyle beklenen dış ticaret gelirinin elde edilememesi görülmektedir. Son
olarak, bürokrasi ve ekonomi politikalarındaki yetersiz destekleme
uygulamalarından söz edilebilir.
Türkiye, ihracat temelli dış ticarete dayalı ekonomik büyüme hedefini
temel ekonomik hedef olarak benimsemiş ve kalkınma planları dahil olmak
üzere makro ve mikro politikaları buna göre belirlemiştir. Dış ticaretin
geliştirilmesi amacıyla mevzuata ilişkin düzenlemenin yanı sıra altyapı
yatırımları da gerçekleştirilmiş ve gerçekleştirilmektedir. Ticaretin geliştirilmesi
için denizyolu, demiryolu, havayolu ve karayolu yatırımları, uluslararası
anlaşmalar, ticari işbirlikleri, yüksek düzeyli stratejik işbirliği anlaşmaları,
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
609
enerji koridoru çalışmaları, lojistik merkezleri düzenlemeleri bunlar arasında ön
plana çıkmaktadır. Özellikle, lojistik merkezi uygulamaları son dönemde öne
alınan projeler arasında öne çıkmaktadır.
Lojistik merkezi uygulaması, ticaretin geliştirilmesi için önemli bir
altyapı çalışmasıdır. Dış ticaretin artırılması, ihracatın artırılması, dış ticaret
hadlerinin ülke lehine geliştirilmesi, dış ticaret açığına neden olan malların neoithal ikame politikası çerçevesinde ülke içerisinde üretilmesini teşvik edilmesi
gibi uygulamalar son dönemde oldukça yaygınlaştırılmıştır. Ülke ticaretinin
geliştirilmesi amacıyla kalkınma programları bağlamında dengeli kalkınma
modeli uygulanmaya, yerel teşviklerin artırılmasına ve ekonominin daralmasını
önlemek ve ekonomik canlılığı sürdürmek adına yeni atılımların yapılmasına
önem verilmektedir. Belirli bölgelerde lojistik merkezleri oluşturma çabaları da
bu konsept içerisinde kabul edilmektedir.
Bu çalışmanın temel amacı, ülke ticaretinin ve dış ticaret odaklı
ekonomik büyümenin sürdürülebilirliği için atılan yukarıda sayılmış olan
adımların içerisinde bir alt başlık olan “lojistik merkezleri”nin kurulmasında
göz önünde bulundurulan kriterleri analiz etmektir. TRA2 Bölgesi olarak
tanımlanan Kars-Ardahan-Ağrı-Iğdır illeri içerisinde kurulması planlanan Kars
Lojistik Merkezi için alt yapı hazırlıkları sürdürülmektedir. Ancak, bir lojistik
merkezinin amaca tam olarak hizmet edebilmesi için öncelikli olarak kuruluş
yerinin iyi tespit edilmesi gerekmektedir. Çalışmada, Analytical Hierarchy
Process (AHP) metodu kullanılarak Kars ilinde kurulacak olan lojistik
merkezinin optimal yer seçimi için kullanılacak kriterlerin ağırlıklandırılması
yapılmıştır. Testin gerçekleştirilebilmesi için gerekli veriler uzman görüşleri
çerçevesinde ve literatüre bağlı olarak hazırlanan anket sonuçlarından elde
edilmiştir. Anketler, sektörle farklı açılardan bağlantıları bulunan uzmanlara
uygulamıştır.
II.
Literatür
Tedarik Zinciri Yönetimi Profesyonelleri Kurulu (CSCMP) tarafından
yapılan tanımlamaya göre (2011) Lojistik; mal ve hizmetlerin kaynaktan
başlayarak son tüketiciye ulaşma aşamasına kadar, her aşamanın planlamasını
ve yönetimini kapsayan bir süreçtir. Sadece arz yönlü olarak değil talep yönlü
bir fonksiyonu da söz konusudur. Başka bir tanım olarak (Tseng, Yue ve
Taylor, 2005) lojistik; planlama, organizasyon, malların akımının kontrolü,
hammaddeden son tüketim malı haline gelinceye kadar olan sürecin takip
edilmesi, düşük maliyet ile son tüketiciye onu memnun edecek şekilde teslim
edilmesinin sağlanması şeklinde de tanımlanmaktadır. Elgün (2011) ise lojistik
kavramını, bir malın doğru yerde, doğru zamanda, doğru miktarda, en yüksek
kalitede, en güvenli bir biçimde ve uygun maliyetlerle bulundurulması olarak
tanımlamaktadır. Bayraktutan ve Özbilgin (2014), lojistik merkezleri ile ilgili
olarak en uygun yer seçiminin belirlenmesi ile ilgili bulanık mantık yöntemi
610
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
kullanılarak yer tespiti üzerinde çalışmışlardır. Belirli tanımlamaların yapılması
sonrasında, farklı yönlerden lojistik merkezlerinin dünyada ve Türkiye’deki
durumu hakkında bilgi verilen çalışmada, illerin lojistik merkez yatırım
düzeylerinin belirlenmesine ilişkin bulanık mantık yöntemi ile bir tespit
yapılmıştır. Ticaret verileri, trafik yükü verileri, nüfus, işlem hacmi ve benzeri
değişkenler kullanılarak illerin lojistik potansiyelleri test edilmiştir. Gözaydın
ve Can (2013), farklı bir açıdan lojistik merkezleri ile ilgili bir çalışma
yapmışlardır. Afet ve benzeri acil durumlarda lojistiğin öneminin ortaya
konulduğu çalışmada, deprem riski taşıyan bölgeler göz önünde bulundurularak
P-Median ve Maksimum Kapsama Problemine uygun olarak lojistik merkezi
yer seçimi modellemesi yapılmıştır. Değişken olarak nüfus, konut ve bine
sayısı, deprem risk derecesi, iklim, ulaşım ve diğer illerle bağlantı gibi
değişkenler değerlendirmeye alınmıştır. Rao vd (2015) yaptıkları
çalışmalarında, 2050 yılında şehirde yaşan nüfusun dünya nüfusuna oranının
%70’lere ulaşacağından hareketle daha ekonomik, daha sağlıklı, daha düşük
maliyetli ve daha hızlı temin edilmesi gereken ürünlere ihtiyaç duyulacağını
öngörmektedirler. Bunun sağlanması için de şehir lojistik merkezlerinin
önemini ortaya koydukları çalışmalarında bazı kriterlere göre değerlendirme
yapılması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu kriterler temelde ekonomik,
ekolojik ve sosyal kriterler olarak üç ana başlık altında toplanmıştır. Her ana
başlığın altında da toplam 12 alt kriter belirleyerek değerlendirme yapmışlardır.
Chen (2001), çok kriterli karar verme tekniğinin lojistik merkezi yeri seçiminde
oldukça önemli bir yer tuttuğunu ifade etmektedir. Çok sayıda farklı kriter göz
önüne alınarak, her bir kriterin, lojistik merkezin kurulacağı lokasyon için karar
verilirken etki derecesinin belirlenmesi gerektiğini ifade etmektedir. Dağıtım
alanının belirlenmesinde göz önünde bulundurulan yatırım maliyeti, genişleme
imkanı, gerekli materyalleri temin edebilirlik, insan kaynakları ve talep edicilere
yakınlık gibi değişkenlerin fuzzy yöntemine göre önem derecelendirilmesi
üzerinde durmuştur. Kalkınma Bakanlığı’na bağlı Bursa-Eskişehir-Bilecik
Kalkınma Ajansı (BEBKA) tarafından desteklenmiş olan ve Bursa ili orijinli
olmak üzere bir lojistik merkezi kurulmasına yönelik yapılan fizibilite
çalışmasında (2013), lojistik merkezi kurulumuna ilişkin fayda-maliyet
analizinden önce ekonomik ve sosyal altyapı ile ulaşım koridorları ve talep
derecesi belirlenmiştir. Tüm bu sahip olunan imkanlar ve ihtiyaç duyulacak
gereksinimler alt başlıklar halinde ortaya konulmuş, bir lojistik merkezin
hazırlanmasında yer seçiminden başlamak üzere insan kaynağına kadar,
maliyetlerden potansiyel getiriye kadar her bir değişkenin önemle incelenmesi
gerekliliği ortaya konulmuştur. Can, Çilingirtürk ve Koçak (2006), Lojistik
merkezlerinin önemli fonksiyonlarından biri olan depolama yerinin tespiti için
dışbükey programlama yöntemi kullanarak yaptıkları çalışmalarında temel
olarak, lokasyon ve gelecek için genişleme imkanının odaklı bir test
yapmışlardır. Modelde kriter olarak potansiyel pazar alanlarına yakınlık, işgücü
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
611
piyasasına yakınlık, nüfus, harcama potansiyeli için milli gelir verileri
kullanılmıştır.
Chen, Liao ve Wu (2014) yılında yaptıkları çalışmada TOPSİS ve Çok
Seçimli Hedef Programlama (MCGP) metotlarını kullanarak lojistik merkezi
seçimi üzerine çalışmışlardır. Ayrıca, bu çalışmada uçak endüstrisi üzerine bir
uygulama da yapmışlardır. Ömürbek, Üstündağ ve Helvacıoğlu (2013),
yaptıkları çalışmalarında çok kriterli karar verme metotlarından AHP’yi
kullanarak Isparta ilinde hayvancılık yapılabilecek yerler için kuruluş yeri
seçimi üzerine çalışmışlardır. Kayıkçı (2010), çalışmasında çok türlü nakliye
lojistik merkezi yeri seçim kararı için kavramsal bir model üzerine çalışmıştır.
Bu çalışmada, Bulanık-AHP ve Yapay Sinir Ağlar (ANM) metodunu kullanarak
lojistik merkezi yer seçimi için en uygun yeri bulmaya çalışmıştır. 2011 yılında
Ka tarafından yapılan çalışmada Çin’de kuru liman yeri seçimi problemi için en
uygun yerin belirlenmesinde Bulanık-AHP ve ELECTRE metotları
kullanılmıştır. Bai ve Chen (2010) yılında bulanık çok kriterli karar verme
yöntemini kullanarak lojistik merkezi dağıtım yeri için en iyi konumu
belirlemek amacıyla bir model oluşturmaya çalışmışlardır. Lojistik merkezi yeri
belirlenmesinde bu yöntemi kullanılarak yapılan tez çalışmaları da mevcuttur.
Can (2012), Yüksek Lisans çalışması olarak hazırladığı tezinde Samsun Lojistik
Köyü yer belirlemesi üzerine çalışmış ve bu yöntemi kullanmıştır. Benzer
şekilde Ballı (2014) tarafından hazırlanmış olan Yüksek Lisans tezi
çalışmasında, bir kamu kuruluşun tesis yeri seçimi problemi için bulanık
doğrusal programlama modeli kullanarak en optimal yerin belirlenmesine karar
vermeye çalışılmıştır.
III.
Uluslararası Ticaret, Lojistik Merkezi Olarak TRA2 Bölgesi ve
Kars
Türkiye, dünya ticaretinden daha fazla pay almak, ekonomik
büyümesini ve buna bağlı olarak iktisadi kalkınmasını devam ettirebilmek, dış
ticaret odaklı sürdürülebilir bir refah standardını elde etmek amacıyla, cari
ekonomi politikasını dünya ile daha fazla sosyal ve ekonomik entegrasyona
odaklamıştır. Bu çerçevede, gerek uluslararası ticaret hukukuna, mevzuatlara,
kalite standartlarına uyum gerekse de yurtiçi bürokratik engellerin azaltılması
ve ihracatı destekleme konularında önemli değişimleri ortaya koymaktadır.
Dünyanın 18. büyük ekonomisi olarak G-20 içerisinde yer alan ülkenin, son
dönem dünya ekonomisinin karşı karşıya kaldığı çalkantılar ve nispi durgunluk
nedeniyle sürdürülebilirlik gibi bir sorunu söz konusudur. Bu süreci aşabilmek
ve ticareti canlandırarak dış ticaret odaklı makro ekonomik hedefleri
gerçekleştirebilmek amacıyla yerelden başlamak kaydıyla ulusal-uluslararası
girişimlerde bulunulmaktadır. Bu girişimlerden biri de lojistik merkezlerinin
kurulmasıdır. Bu sayede, bölgesel olarak hızlı mal temini, daha ucuz üretim ve
612
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
dağıtım, maliyet avantajları, zaman ve güvenlik avantajları, istihdam, sinerji ve
dışsallık gibi farklı yönlerden kazançların ortaya çıkması söz konusu olacaktır.
Türkiye’de özellikle 2000 yılı sonrası ortaya konulan kalkınma
politikalarından biri de bölgesel kalkınmanın sağlanmasıdır. Nispeten geri
kalmış bölgelerin, sadece ülkenin geri kalanı ile değil dünya pazarları ile de
etkileşime geçerek yerel imkanlarını uluslararasılaştırması, dış ticaretten pay
alarak ülkenin makro politikalarına katkı sağlaması ve yerel ekonomik
dinamizmin ortaya çıkarılması bu sayede daha kolay olacaktır. Bu durum aynı
zamanda, nispeten geri kalmış olan bölgelerin merkezi bütçe üzerindeki
yüklerini de azaltacaktır. Türkiye’de son dönemde, ekonomik dinamizmin
sağlanması ve dış ticaretin artırılmasına yönelik çabaların sonucu olarak lojistik
merkezi, lojistik üssü ve lojistik köyler gibi kavramlar öne çıkmaya başlamıştır.
Özellikle komşu ülkelerle sınır olan bölgeler için çok daha kritik öneme sahip
olan bu merkezler ülkenin farklı alanlarında kurulmuş ve kurulmaya devam
etmektedir. TCDD verilerine göre (2016), Lojistik merkezlerin kurulması için
göz önünde bulundurulan en temel kriterler ulaşım ağı genişliği ve yük taşıma
potansiyelleridir. Bu bağlamda Türkiye’deki lojistik merkezlerinin İstanbul
(Halkalı), Kocaeli (Köseköy), Eskişehir (Hasanbey), Balıkesir (Gökköy),
Kayseri (Boğazköprü), Samsun (Gelemen), Denizli (Kaklık), Mersin (Yenice),
Erzurum (Palandöken), Uşak, Konya (Kayacık), İstanbul (Yeşilbayır), Bilecik
(Bozüyük), Kahramanmaraş (Türkoğlu), Mardin, Sivas, Kars, İzmir
(Kemalpaşa), Şırnak (Habur) ve Bitlis (Tatvan) olmak üzere toplam 20 yerde
inşa edilmesi planlanmıştır. Samsun, Uşak, Denizli (Kaklık), Köseköy, Halkalı,
Eskişehir (Hasanbey) ve Balıkesir (Gökköy) işletmeye açılmıştır. Bozüyük,
Mardin, Erzurum, Mersin (Yenice), Kahramanmaraş (Türkoğlu), İzmir
(Kemalpaşa) lojistik merkezlerinde inşaat işleri devam etmektedir. Diğer lojistik
merkezlerle ilgili ihale, proje ve kamulaştırma çalışmaları da sürdürülmektedir.
Bu tesislerde; konteyner yükleme boşaltma ve stok alanları, gümrüklü sahalar,
müşteri ofisleri, otopark, tır parkı, bankalar, restoranlar, oteller, bakım-onarım
ve yıkama tesisleri, akaryakıt istasyonları, antrepolar, tren teşkil kabul ve sevk
yolları bulunmaktadır.
Lojistik merkez kurulması planlanan kentlerden biri Kars ilidir. Kars ili,
Türkiye’nin doğu coğrafyasına açılan sınır kapısı olmakla birlikte, enerji
koridorları ve demir ipekyolu güzergahında olması açısından da önem arz
etmektedir. Kars ilinin lojistik açısından seçilmiş olması oldukça stratejik bir
karardır. Ancak, demiryolu, havayolu ve karayolu bağlantısına sahip olan ilin
denizyolu bağlantısı yoktur ve denize olan uzaklığı yaklaşık olarak 260 km
olup, yeni düzenlemeler yapılsa dahi 180 km’nin altına düşme imkanı yoktur.
Kars’ta lojistik merkezi kurulacak lokasyona ilişkin bazı girişimler olmasına
karşın, yer tespitine yönelik bir netlik yoktur. Bu çalışmanın temel amacı da
AHP modeli kullanılarak optimal yer seçimi için kullanılacak kriterlerin önem
sırasına göre ağırlıklandırılmasıdır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
IV.
613
Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP)
1980 yılında Saaty tarafından geliştirilen Analitik Hiyerarşi Prosesi
(AHP) metodu, son 20 yıl içinde yoğun çalışılan ve çok kriterli karar verme
(ÇKKV) ile ilgili hemen hemen tüm uygulamalarda kullanılan bir metottur (Ho,
2008). AHP metodu karar vermede temel bir yaklaşımdır. Bu metot çeşitli
kriterlere göre değerlendirilen bir dizi alternatifler arasından hem rasyonel hem
de sezgisel anlamda en iyi olanını seçmek için tasarlanmıştır. Bu süreçte karar
verici sonrasında alternatifleri sıralamak için tüm önceliklerini geliştirmede
kullanılan basit ikili karşılaştırma yargılarını yürütmektedir. AHP, hem
yargılarda tutarsızlığa izin verir hem de tutarlılığı artırmak için olanak sağlar.
(Saaty ve Vargas, 2001).
AHP metodu, hiyerarşik yapının oluşturulması, öncelik analizinin yapılması ve
tutarlılık doğrulama olmak üzere üç ana işlemden oluşur (Ho, 2008).
a) Hiyerarşik yapının oluşturulması: AHP metodunda bu işlem en önemli
adımdır. Bu adımda karar verici karar problemini birbirleri ile
hiyerarşik ilişkisi olan elemanlara ayırır. En üst seviyede problemin
hedefi bulunur. Hedefin altında hedefe ulaşmak için göz önüne alınması
gereken kriterler ve bu seviyenin altında da bu kriterlerin her birine
bağlı daha özel alt kriterler bulunur (Buede, 1986; akt. Aktaş, R ve
diğerleri, 2015). n tane kriterin m tane alt kriterin ve k tane alternatifin
bulunduğu bir hiyerarşik yapı aşağıdaki gibidir:
Şekil 1: AHP'nin Hiyerarşik Yapısı
b) Öncelik analizinin yapılması: Öncelik analizi genellikle Saaty’nin
geliştirmiş olduğu aşağıdaki ikili karşılaştırmalar ölçeğine göre
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
614
kriterlerin, alt kriterlerin ve tüm bu kriterlere göre alternatiflerin
ikili karşılaştırmaları ile elde edilir.
Tablo 1 Saaty'nin geliştirdiği önem ölçeği
Tanım
Açıklama
Önem
Derecesi
1
Eşit Önemli
Birinin Diğerine Göre
Çok
Az Önemli Olması
Kuvvetli
Derecede
Önemli
Çok
Kuvvetli
Derecede
Önemli
Aşırı
Derecede
Önemli
3
5
7
9
Ortalama Değerler
2,4,6,8
İki faaliyet amaca eşit düzeyde katkıda
bulunur.
Tecrübe ve yargı bir faaliyeti diğerine çok
az
derecede tercih ettirir.
Tecrübe ve yargı bir faaliyeti diğerine
kuvvetli derecede tercih ettirir
Bir faaliyet güçlü bir şekilde tercih edilir ve
baskınlığı uygulamada rahatlıkla görülür.
Bir faaliyetin diğerine tercih edilmesine
ilişkin kanıtlar çok büyük güvenirliliğe
sahiptir.
Uzlaşma gerektiğinde kullanmak üzere
yukarıda listelenen yargılar arasına düşen
değerler
İkili karşılaştırmalar aşağıdaki örneğe göre yapılmaktadır. Örnekte
karar verici ekonomik kriterlerin cevresel kriterlere göre ‘’kuvvetli
derecede önemli’’ olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle ikili
karşılaştırmada Ekonomik kriter yönünde 5 değerini işaretlemektedir.
Ekonomik
9
8
7
Tablo 2. İkili Karşılaştırma Anketi Örneği
6 5 4 3 2 1 2 3 4 5 6
7
8
9
Çevresel
Bu ikili karşılaştırmalar ile aşağıda gösterilen karşılaştırmalar matrisi
elde edilir. Karşılaştırmalar matrisinin tüm elemanları ölçeğe göre
pozitif olmak zorundadır. Karşılaştırmalar matrisinde köşegen
elemanları 1 olmak zorundadır. Bunun nedeni ikili karşılaştırmada
kriterin kendisi ile karşılaştırılmasıdır. Karşılaştırmalar matrisinde 𝑖, 𝑗 =
1,2 … … 𝑛 için 𝑎𝑖𝑗 = 1/𝑎𝑗𝑖 dir (Önder, Önder, 2015). Yukarıdaki
örnekte ekonomik kriterin çevresel kritere göre önem derecesi 5,
çevresel kriterin ekonomik kritere göre önem derecesi ise 1/5 dir.
𝑎11 𝑎12 … … 𝑎1𝑛
…… 𝑎 ]
𝑎
𝑎
𝐴 = [… 21
… …22… … … …2𝑛
…
𝑎𝑛1 𝑎𝑛2 … … 𝑎𝑛𝑛
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
c)
615
Tutarlılık doğrulama: Karşılaştırma matrisinin elde edilmesinden ve
önceliklerin belirlenmesinin ardından bu matrisin tutarlılığının
hesaplanması gerekir. Karşılaştırmalar matrisinde 𝑎𝑖𝑗 = 𝑎𝑘𝑗 /𝑎𝑘𝑖
𝑖, 𝑗, 𝑘 = 1,2,3 … … 𝑛 eşitliğinin sağlanması halinde tutarlılık da
sağlanmış olacaktır. Bir matriste tutarlılığın sağlanması için bu matriste
bulunan en büyük özdeğerin (𝜆𝑚𝑎𝑥 ) matris boyuna eşit olması gerekir.
Tutarlılıktan sapma CI (Consistency Index) olarak adlandırılmaktadır ve
(𝜆𝑚𝑎𝑥 − 𝑛)/(𝑛 − 1) formülü ile ifade edilmektedir. Tutarlılık oranı
(CR) tutarlılıkta sapmanın (CI) 1-15 boyutlu matrisler için hesaplanmış
rassal indekse (RI) bölünmesiyle hesaplanır. Matrisin tutarlı olduğunu
söylemek için 𝐶𝑅 ≤ 0,10 olması gerekmektedir. Hesaplanmış RI
tablosu aşağıda yer almaktadır (Gürsakal, 2015).
Tablo 1. Rassal İndex Değerleri
n
C
I
V.
1
0,
00
2
0,
00
3
0,
58
4
0,
90
5
1,
12
6
1,1
24
7
1,
32
8
1,
41
9
1,
45
10
1,
49
11
1,
51
12
1,
48
13
1,
56
14
1,
57
15
1,
59
Uygulama ve Bulgular
Bu tarz çalışmalarda ana hedef Lojistik merkezi yeri için alternatifler
arasından belli kriterlere göre en ideal yeri seçmektir. Bu çalışmada diğer
çalışmalardan farklı olarak alternatifler olmadan lojistik merkezi yeri için belli
kriterlerin birbirlerine göre önem sıralaması araştırılmaktadır. Yani bu
kriterlerin ağırlıklandırılması yapılmaktadır. Bu fikre göre hiyerarşik yapı
kurulursa en tepede ‘’lojistik yer seçimi’’ ulaşılması gereken hedeftir.
Lojistik merkezi yeri seçiminde çok sayıda kriter kullanılabilmektedir.
Bu kriterler lojistik merkezinin bağlı bulunacağı ile ve bölgeye göre artıp
azalabilmektedir. Bu çalışmada Kars ilinde kurulması düşünülen lojistik merkez
dikkate alındığından kriterler genel olarak değil Kars ve çevresinin özellikleri
bakımından özel olarak seçilmiştir. Bu seçim bölgede yaşayan uzman
görüşlerine ve literatürde yapılan benzer çalışmalara göre yapılmıştır. İlk etapta
kriterler ekonomik, çevresel ve sosyal olmak üzere 3 ana başlık halinde bir
araya getirilmiş daha sonra bu ana kriterler altında alt kriterler oluşturulmuştur.
Tablo 5. Analiz Kriterleri-1
Ekonomik Kriterler
Karayoluna yakınlık
Ülkemizde taşımacığın önemli bir bölümü karayolu
616
Demiryoluna yakınlık
Şehir merkezine yakınlık
Havalimanına yakınlık
Alt yapı maliyetleri
En yakın sınır kapısına yakınlık
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
üzerinden yapılmaktadır. Kars’ta Erzurum dışındaki
tüm çevre illere, sınır kapılarına ve denize ulaşım
sadece karayolu ile yapılmaktadır.
Kars ilinde bulunan mevcut demiryolu ile doğrudan
Ankara-Kars
yolcu
ve
yük
taşımacılığı
yapılabilmektedir. Ayrıca 2007 yılında inşasına
başlanan Bakü-Tiflis-Kars demir yolu hattı
projesinin bitmesi ile birlikte demiryolu taşımacılığı
çok daha önemli bir hal alacaktır.
Çin’den
Avrupa’ya kesintisiz bir hat olma özelliğine sahip
proje ile Orta Asya-Avrupa arası yük taşımacılığının
demir yoluna kaydırılması beklenmektedir.
Kars ilinde bütün kamu kurumları, postaneler,
bankalar,
kafe-restoranlar,
oteller
şehir
merkezindedir. İşgücünün de şehir merkezinden
sağlanacağı dikkate alındığında şehir merkezine
yakınlık önemli kriterlerden biridir.
Kars’ta 1988 tarihinde hava trafiğine açılmış olan
mevcut Kars Harakani Hava Limanı üzerinden
ulusal ve uluslar arası uçuşlar açıktır. Hava yolu
taşımacılığı pahalı bir tür olmasına rağmen hızlı ve
güvenilir bir ulaşım türü olması nedeniyle lojistik
köyünün havayoluna yakınlığı önemli bir ekonomik
kriterdir.
Kurulacak olan lojistik merkez için yol, su, elektrik,
kanalizasyon, doğalgaz gibi alt yapı harcamaları
önemli bir kriterdir.
Kars ili çevresinde, Artvin sınırları içerisinde
bulunan Sarp Sınır Kapısı,
Ardahan sınırları
içerisinde bulunan Türkgözü ve Aktaş Sınır kapıları
ve güneyinde Iğdır ili sınırları içerisinde bulunan
Dilucu sınır kapısı ve Ağrı ili sınırlarında bulunan
Gürbulak sınır kapısı olmak üzere 5 adet sınır kapısı
bulunmaktadır.
Tablo 6. Analiz Kriterleri-2
Çevresel Kriterler
Kurulacak olan lojistik merkezinin muhtemel
afet bölgelerinden uzak olması hem mal hem de
can güvenliği açısından önemli kriterdir. Kars 2.
Muhtemel afet bölgesinden uzaklık
derecede deprem bölgesi olduğundan yapılacak
merkezde bu detayın ihmal edilmemesi
gerekmektedir.
Lojistik merkezinin faaliyete geçmesinden sonra
ihtiyacın giderek artması ve mevcut merkezin
Arazinin
büyümeye/genişlemeye ihtiyaçlara yeterince cevap verememesi halinde
merkezin büyütülmesi veya genişletilmesi için
uygunluğu
etrafında yeterince uygun arazinin olması önemli
bir kriterdir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
Yapılaşmanın çevreye vereceği zararlar
Zemin yapısının uygunluğu
617
Kars hayvancılığın önemli merkezlerinden
birisidir, zengin yaban hayatına ve çeşitli
endemik bitki türlerine sahiptir. Bu nedenle
mera, çayır, ekili araziler, yaban hayvanlarının
doğal yaşam alanları ve endemik bitki türlerinin
yetiştiği bölgeler gibi çevresel faktörlere
verilebilecek zararlar önemli bir kriterdir.
Kurulacak olan lojistik merkezin yeri için
önemli çevresel kriterlerden birisi de arazinin
zemin yapısının uygunluğudur.
Tablo 7. Analiz Kriterleri-3
Sosyal Kriterler
Kurulacak olan lojistik merkez içerisinde çalışan
ve lojmanlarında oturan insanların sinema,
Sosyal imkânların sağlandığı noktalara tiyatro, konser salonları, alışveriş merkezleri ve
parklar gibi sosyal alanlardan yeterince
yakınlık
faydalanabilmeleri ve iş streslerini atabilmeleri
açısından önemli bir kriterdir.
Lojistik merkezi ile oluşacak yaşam alanında
bulunan insanların sağlık hizmetlerinden hızlı bir
Sağlık kuruluşlarına yakınlık
şekilde yararlanmaları sosyal kriterler içerisinde
önemli bir yere sahiptir.
Lojistik merkezi lojmanlarında yaşayacak
insanların ve eğitimine devam etmek isteyen
merkez
çalışanlarının
eğitim
öğretim
Eğitim kurumlarına yakınlık
imkanlarından
kolayca
faydalanabilmeleri
açısından eğitim kurumlarına yakınlık önemli bir
sosyal kriterdir.
Lojistik merkezlerinin hırsızlık, terör olayları
gibi faktörler açısından güvenli bir alanda
Güvenlik
kurulmuş olması önemli bir kriterdir.
En yakın yerleşim alanına yakınlık özellikle
Yerleşim alanlarına yakınlık
insan kaynakları için önemli bir faktördür.
Lojistik merkezinin yoğun trafiği olan bir
bölgede kurulması kendi yaratacağı trafik
yoğunluğu ile birlikte trafik sıkışıklığına neden
Trafik sıkışıklığına etki
olabilir. Bu da lojistik merkezini zaman
açısından olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle
trafik sıkışıklığına etki önemli bir kriterdir.
Bu ana ve alt kriterlere göre hiyerarşik yapıda ‘’ lojistik merkezi yer seçimi’’
hedefinin hemen altında ‘’ana kriterler’’ olmalı ve onun bir altında alt kriterler
bulunmalıdır. Bu durumda hiyerarşik yapı aşağıdaki gibi olur:
618
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
Şekil 2. Hiyerarşik Yapının Super Decisions Programındaki Görüntüsü
Yukarıda verilen kriterler ile oluşturulan ikili karşılaştırmalar anketi
çeşitli kurumlarda çalışan uzmanlar tarafından doldurulmuştur. Uzmanlar Kars
Ticaret Odası, Serhat Kalkınma Ajansı, Kosgeb İl Müdürlüğü çalışanlarından ve
akademisyenlerden oluşmaktadır. Bu uzmanlara önce kriterlerin yukarıda
belirtilen açıklamaları anlatılmış ardından ikili karşılaştırma yapmaları
istenmiştir. Karar vericilerin vermiş olduğu cevapların geometrik ortalamaları
alınarak ortak bir grup kararı elde edilmiştir. Burada geometrik ortalama
almanın nedeni Saaty’nin geliştirdiği ölçekte ters elemanları çarpma işlemine
göre almasıdır.
Uzmanların ana kriterlere göre vermiş olduğu cevaplar, bu cevapların
geometrik ortalamaları ve ortak grup kararı Tablo 8’de verilmiştir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
619
Tablo 8. Ana Kriterlerin Grup Kararı
UZMANLAR
U1
U2
U3
U4
U5
Geo.
Ort.
U6
Ortak
Görüş
Çevresel
1/7
5
1/7
3
3
1/7
0,71
1/2
Ekonomik
Çevresel
1/5
5
1/4
2
1
1/4
0,71
1/2
Sosyal
3
1
3
1
3
4
2,18
2
Sosyal
Ekonomik
Çevresel, ekonomik ve sosyal kriterlere ait alt kriterler için uzmanlar
tarafından verilen ikili karşılaştırmalar, ikili karşılaştırmaların geometrik
ortalamaları ve ortak görüş kararları Tablo 9’te verilmiştir.
Tablo 9. Çevresel Kriterlerin Grup Kararı
UZMANLAR
Çevresel
Kriterler
U1
U2
U3
U4
U5
Geo.
Ort.
U6
Ortak
Görüş
Büyüme
5
5
8
1/9
1
3
2,01
2
Büyüme
5
1/5
7
1/8
1
3
1,17
1
Büyüme
Afet
bölg.
Afet
bölg.
Çev.
zarar
7
1/5
5
1/8
1
1/3
0,81
1
1/3
1/7
1/3
1
1
1/3
0,42
1/2
1/3
1/7
1/5
1
1
1/5
0,35
1/3
2
1
1/3
1
1
1/3
0,78
1
Afet
bölg.
Çev.
zarar
Zemin
uyg.
Çev.
zarar
Zemin
uyg.
Zemin
uyg.
UZMANLAR
Ekonomi
k
Kriterler
U1
U2
U3
U4
U5
U6
Geo.
Ort.
Ortak
Görüş
Alt yapı
3
1/3
1/4
1/7
1/3
1/8
0,34
1/3
Alt yapı
5
2
6
1/8
5
1/8
1,29
1
Alt yapı
5
7
5
1/8
1/5
1/7
0,92
1
Alt yapı
5
2
7
1/8
1/3
1/7
0,86
1
Demir
Yolu
Sınır
kapısı
Hava
Alanı
Karayol
u
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
620
Alt yapı
Demir
Yolu
Demir
Yolu
Demir
Yolu
Demir
Yolu
Sınır
kapısı
Sınır
kapısı
Sınır
kapısı
Hava
Alanı
Hava
Alanı
Karayol
u
3
7
7
1/5
1
1/6
1,30
1
3
1
7
1/3
3
1
1,66
2
3
7
5
1
1/5
3
1,99
2
3
2
6
1
1
4
2,29
2
1
7
9
2
1
4
2,82
3
3
7
1/2
8
1/5
4
2,02
2
3
1
1/3
8
1/3
2
1,32
1
3
5
3
8
1
4
3,36
3
1/3
1/7
1/2
1
5
1/4
0,56
1/2
1/2
1/3
3
2
5
3
1,57
2
1/2
7
4
2
1
2
1,96
2
UZMANLAR
Sosyal
Kriterler
U1
Eğtm
Kur.
Eğtm
Kur.
Eğtm
Kur.
Eğtm
Kur.
Eğtm
Kur.
Güvenli
k
Güvenli
k
Güvenli
k
Güvenli
k
Sağlık
Kur.
Sağlık
Kur.
Sağlık
Şehir
Mer.
Sınır
kapısı
Hava
Alanı
Karayol
u
Şehir
Mer.
Hava
Alanı
Karayol
u
Şehir
Mer.
Karayol
u
Şehir
Mer.
Şehir
Mer.
U2
U3
U4
U5
Geo.
Ort.
U6
Ortak
Görüş
1/5
1/7
3
1/8
1/2
1/4
0,33
1/3
1/3
1/6
6
1/3
3
1
0,83
1
1/5
1/5
6
2
2
1/6
0,74
1/2
1/5
1/5
5
1/8
5
1/3
0,59
1/2
1/3
5
1/2
1/4
1
1/5
0,59
1/2
3
2
5
8
4
2
3,53
4
1
4
3
6
4
1/6
1,91
2
1/2
4
6
1
7
1/3
1,74
2
2
7
1/2
1
4
1/4
1,38
1
1/3
1
2
5
3
1/5
1,12
1
1/3
1
4
1/7
3
1/3
0,76
1
Güvenli
k
Sağlık
Kur.
Sosyal
İmk
Trafik
Etki
Yrlşm
Yakn.
Sağlık
Kur.
Sosyal
İmk
Trafik
Etki
Yrlşm
Yakn.
Sosyal
İmk
Trafik
Etki
1
8
1/7
1
1
1/6
0,76
1
Yrlşm
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
Kur.
Sosyal
İmk
Sosyal
İmk
Trafik
Etki
621
Yakn.
1
1/3
5
1/8
3
4
1,16
1
1
5
1/6
1/4
3
5
1,21
1
1/2
9
1/9
4
1/2
1/4
0,79
1
Trafik
Etki
Yrlşm
Yakn.
Yrlşm
Yakn.
Elde edilen grup ortak kararındaki veriler Super Decisions paket
programı yardımı ile kriterlerin ağırlıklandırılmasında kullanılmıştır.
Tablo 10 incelendiğinde ana kriterlerin tutarlılık oranı CR=0,052 ≤ 0,1
olduğundan grup ortak kararı tutarlıdır.
Tablo 10. Ana Kriterlerin Ağırlık Puanları
Ana Kriterler
Çevresel
Ekonomik
Sosyal
0,196
0,493
0,311
Tutarlılık Oranı 0,052
Alt kriterlerin tutarlılık oranlarını ve bu kriterlerin önem ağırlıklarını
gösteren Tablo 11’de sırasıyla çevresel, ekonomik ve sosyal kriterlerin alt
kriterlerinin tutarlılık oranları 0,008, 0,027 ve 0,026’dır. Tüm bu oranlar
0,1’den küçük olduğundan alt kriterler için verilen grup ortak kararı da
tutarlıdır.
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
622
Tablo 11. Alt Kriterlerin Ağırlıklandırılması
Çevresel
Alt Kriterler
Büyümeye Zemin
Afet bölgesi
uyg.
yapısı
Tutarlılık
oranı
Çevreye
zar.
0,008
0,280
0,127
0,280
0,312
Alt yapı mal.
Demir
yolu
Hava
alanı
Karayolu
Şehir Mer.
Sınır
kap.
0,129
0,309
0,184
0,122
0,171
0,085
Eğitim kur.
Güvenlik
Sağlık
Kur.
Sosyal
imk.
Trafik sık.
Yerlşm
Al.
0,090
0,302
0,125
0,152
0,152
0,177
Ekonomik
Sosyal
0,027
0,026
Tablo 10’da verilen ana kriterlerin ağırlıkları büyükten küçüğe doğru
sıralanmasıyla Tablo 12’de de görüleceği üzere 1. Sırada 0,493 puan ile
Ekonomik, 2. Sırada 0,311 puanla Sosyal ve 3. Sırada 0,196 puanla Çevresel
kriterler yer alır. Bu grup ortak kararına göre en önemli ana kriterin Ekonomik
kriter, en az önemli kriterin de Çevresel kriter olduğu anlamına gelir.
Tablo 122. Ana Kriterlerin Önem Düzeyine Sıralaması
Sıralama ana kriterler
1
Ekonomik
0,493
2
Sosyal
0,311
3
Çevresel
0,196
Tablo 10’da verilen değerler incelendiğinde Çevresel, Ekonomik ve
Sosyal kriterlerin alt kriterlerinin ağırlıkları önem sırasına göre Tablo 13’de
gösterilmiştir.
Tablo 13.3 Alt Kriterlerin Önem Düzeyine Göre Sıralaması
Çevresel alt kriterler
1
Çevreye zararlar
0,312
2
Zemin yapısı
0,280
3
Afet bölgesi
0,280
4
Büyümeye uyg.
0,127
Ekonomik alt kriterler
1
Demir yolu
0,309
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
2
Hava alanı
0,184
3
Şehir Mer.
0,171
4
Alt yapı mal.
0,129
5
Karayolu
0,122
6
Sınır kap.
0,085
623
Sosyal alt kriterler
1
Güvenlik
0,302
2
Yerlşm Al.
0,177
3
Sosyal imk.
0,152
4
Trafik sık.
0,152
5
Sağlık Kur.
0,125
6
Eğitim kur.
0,090
Tablo 13’e göre Çevresel alt kriterlerde ağırlık puanlarına göre en
önemli kriter çevreye zararlar, en az önemli kriter ise arazinin büyümeye
uygunluğu olmuştur. Yine Tablo 13 incelendiğinde Ekonomik alt kriterler
içerisinde en önemli kriter demir yoluna yakınlık, en az önemli kriter ise sınır
kapılarına yakınlık olmuştur. Son olarak sosyal alt kriterlerde güvenlik en
önemli kriter olurken eğitim kurumlarına yakınlık en az önemli kriter olmuştur.
VI.
Sonuç ve Tartışma
Uluslararası ticaretin sürekli arttığı ve kalkınmanın ana unsurlarından
biri haline geldiği dünyada Türkiye, bu ticaretten yeterli payı alamamaktadır.
Son dönem ekonomi politikalarına paralel olarak ülkenin dış ticarette hak ettiği
konuma ulaşması amacıyla çok sayıda ve çok çeşitli çalışmalar yapılmaktadır.
Bu çalışmalardan biri de ticaretin temel unsurlarından biri lojistik sektörünün
geliştirilmesi ve uygun maliyetle uygun zamanda ticaretin gerçekleştirilmesini
sağlamaktır. Uluslararası ticaretin önemli güzergahlarından biri olan LondraPekin güzergahının ana noktalarından biri de Kars ilidir. Kars ilinde, diğer
birçok ilde olduğu gibi bir lojistik alanı kurulacaktır. Kurulacak olan yerleşim
yerinin farklı açılardan değerlendirilerek en uygun bölgeye kurulması
gerekmektedir. Bu çalışmanın temelinde de Kars ili için en uygun alanın
seçiminin belirlenmesi yer almaktadır.
Lojistik merkezi yer seçimi belirlenmesine yönelik çok sayıda çalışma
mevcuttur. Literatürde, bu yer seçimlerinin belirleyicileri olarak farklı kriterler
mevcuttur. Bu çalışmada da genel olarak ekonomik, sosyal ve çevresel kriterler
kullanılmıştır. Ayrıca, bu ana kriterlerin alt başlıkları da ayrıca yine
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
624
literatürdeki benzer çalışmalara göre belirlenmiştir. Uzman görüşleri alınarak
yapılan Kars ili için en uygun lojistik merkezi alanı yer belirlemesi çalışmasında
elde edilen bulgular, yer seçimi belirlenmesinde ekonomik kriterlerin diğer
kriterlere oranla daha fazla önemsendiğini göstermektedir. Sosyal kriterlerin
kısmen daha az ve çevresel kriterlerin en az öneme sahip olduğu ortaya
çıkmaktadır.
Yer seçimi belirlenmesinde ulaşım ağlarının önemi ortaya çıkmaktadır.
Karayollarının yenilenmesi ve yeni karayollarının yapılması, demiryolu ağının
hızlı tren uygulaması dahil olmak üzere hızlıca düzenlenmesi, diğer altyapı
yatırımlarının hazırlanması, güvenlik ve trafik sorunlarının halledilmesi,
destekleyici kurumlar olarak eğitim ve sağlık kurumlarının daha verimli hale
getirilmesi gibi sonuçlar ortaya konulmuştur. Genişlemeye müsait bir alanın
tercih edilmesi, sınır kapılarına yakın bölgenin tercih edilmesi, sosyal
imkanların geliştirilmesi gibi konular da ayrıca önem arz etmektedir. Çalışma,
daha önce genel olarak bölge için ve özelde de Kars ili hakkında yapılmış olan
çalışmaları destekleyici mahiyettedir. Kentin ihtiyacı olan ana unsurlar ve
destekleyici altyapı hizmetlerinin öncelikli olarak ele alınması zorunluluğunu
ortaya koymuştur. Sonuç olarak, bahse konu olan Asya-Avrupa ticaretinin odak
noktası olarak ve bölgenin dışa açılan en önemli kenti olarak ilin öncelikle
temel yapısal sorunlarına eğilinmesi ve optimal yer seçimine uygun bir lojistik
merkezinin mümkün olan en hızlı sürede hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Kaynaklar
Aktaş, R. ve diğerleri. (2015), Sayısal Karar Verme Yöntemleri, Beta Basın
Yayın Dağıtım, 1. Baskı.
Bai, L., ve Xiao-rong C. (2010), "Choice-Making On Distribution Locations Of
Logistics Center Based On Fuzzy Multi-Criteria Decision Making
Theory", Communications and Intelligence Information Security
(ICCIIS), 2010 International Conference on. IEEE.
Ballı, H. (2014) "Bulanik Doğrusal Programlama Modelı̇ İle Bı̇ r Kamu Kurumu
İçin Tesı̇ s Yerı̇ Seçı̇ mı̇ ", Yüksek Lisans Tezi, Kara Harp Okulu Savunma
Bilimleri Enstitüsü Harekât Araştırması Ana Bilim Dalı, Ankara.
Bayraktutan, Y. ve Özbilgin, M. (2014), “Türkiye’de İllerin Lojistik Merkez
Yatırım Düzeylerinin Bulanık Mantık Yöntemiyle Belirlenmesi”, Erciyes
Üniversitesi İİBF Dergisi, S:43, ss:1-36.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
625
Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği; (2013), “Bursa İli Lojistik Merkez
Önfizibilite Raporu”, (Haz:M.Tanyaş-F.Arıkan), Bursa-EskişehirBilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA), Bursa Valiliği ve Bursa
Büyükşehir Belediyesi Paydaşlığında Hazırlanmış Olan Rapor,
http://www.bursaeskisehirbilecik2023.com/rapor/pdf/2.pdf,
(Er:14.08.2016).
Can, T., Çilingiroğlu, M. ve Koçak, H. (2006), “Dışbükey Programlama ile
Lojistik Merkezi Tespiti”, Yönetim Dergisi, Yıl:17, S:54, Haziran 2006,
ss:17-25.
Can, A. M. (2012), "Çok Kriterli Karar Verme Teknikleri İle Samsun Lojistik
Köyü Yerinin Belirlenmesi", Yüksek Lisans Tezi, Kayseri Erciyes
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Endüstri Mühendisliği Anabilim
Dalı, Kayseri.
Chen, T. C. (2001), “A Fuzzy Approach to Select the Location of the
Distribution Center”, Elsevier, Fuzzy Sets and Systems 118 (2001),
pp:65-73.
Chen, K-H, Liao C-N. ve Wu, L-C. (2014), ‘’ A Selection Model to Logistic
Centers Based on TOPSIS and MCGP Methods: The Case of Airline
Industry’’, Hindawi Publishing Corporation Journal of Applied
Mathematics, Volume 2014, pp:1-10.
Elgün, M.N. (2011), “Ulusal ve Uluslararası Taşıma Ticarette Lojistik Köylerin
Yapılanma Esasları ve Uygun Kuruluş Yeri Seçimi”, Afyon Kocatepe
Üniversitesi İİBF Dergisi, C:XIII, S:II, ss:203-226.
Gözaydın, O. ve Can, T. (2013), “Deprem Yardım İstasyonları İçin Lojistik
Merkezi Seçim: Türkiye Örneği”, Havacılık ve Uzay Teknolojileri
Dergisi, C:6, S:2, ss:17-31.
Gürsakal, S. (2015), Çok Kriterli Karar Verme Yöntemleri, Karar Verme,
Editörler: Mustafa Aytaç ve Necmi Gürsakal, Dora Yayıncılık, 1. Baskı,
ss:243-272.
Ho, W. (2008) "Integrated Analytic Hierarchy Process And İts Applications–A
Literature Review", European Journal Of Operational Research,
V:186(1), pp:211-228.
Ka, B.; (2011), "Application Of Fuzzy Ahp And Electre To China Dry Port
Location Selection", The Asian Journal of Shipping and Logistics V:
27(2), pp: 331-353.
Kayıkçı, Y. (2010) ‘’A Conceptual Model For Intermodal Freight Logistics
Centre Location Decisions’’, Procedia Social and Behavioral Sciences
2, pp:6297–6311.
Ömürbek, N., Üstündag, S., ve Helvacioglu, Ö.C. (2013) "Kurulus Yeri
Seçiminde Analitik Hiyerarsi Süreci (AHP) Kullanimi: Isparta
Bölgesi'nde Bir Uygulama", Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi
Yönetim Bilimleri Dergisi, C:11, S:21, ss: 101-116.
626
Ömer ATALAY, Adem KARAKAŞ, Murat AKÇA
Ömürbek, N. ve Tunca, M. Z. (2013) "Analitik Hiyerarşi Süreci ve Analitik Ağ
Süreci Yöntemlerinde Grup Kararı Verilmesi Aşamasına İlişkin Bir
Örnek Uygulama", Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi Dergisi, C:18 S:3, ss:47-70.
Önder, G. ve Önder, E. (2014) Analitik Hiyerarşi Süreci, Çok Kriterli Karar
Verme Yöntemleri, Editörler: Bahadır Fatih Yıldırım ve Emrah Önder,
Dora Yayıncılık, 1. Baskı, ss:21-64.
Rao, C., Goh, M., Zhao, Y. ve Junjun, Z. (2015) “Location Selection of City
Logistics Centers under Sustainability”, Elsevier, Transportation
Research Part D 36, (2015), pp:29-44.
Saaty, T. L. (2008) "Decision making with the analytic hierarchy process",
International Journal Of Services Sciences V:1(1), pp: 83-98.
Saaty, T. L., and Vargas, L.G. (2001) ‘’Models, Methods, Concepts &
Applications of the Analytic Hierarchy Process’’, Springer Science &
Business Media, Vol. 175.
TCDD; (2016), Lojistik Merkezler, http://www.tcdd.gov.tr/lojistikmerkezler+m129, (erişim:14.08.2016).
Tseng, Y-Y., Yue, W. L. ve Taylor, M.A.P. (2005) “The Role of Transportation
in Logistics Chain”, Proceedings of the Eastern Asia Society for
Transportation Studies, Vol.5, pp:1657-1672.
USAID; (2011), The Logistics Handbook, Deliver Project, John Snow Inc, USA,
http://deliver.jsi.com/dlvr_content/resources/allpubs/guidelines/LogiHa
nd.pdf, (erişim:11.08.2016).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
627
AFET LOJİSTİK YÖNETİMİ TEMELİNDE RİSK YÖNETİM ENDEKSİ
VERİLERİYLE TÜRKİYE İLE AB ÜYE ÜLKELERİNİN
KARŞILAŞTIRMASI
Hakan EYGÜ*
Ebubekir KARABACAK**
Öz: Süre gelen zaman içerisinde insanlar doğayla iç içe yaşamayı
öğrenmişler ve ancak doğayla birlikte var olunabileceği düşüncesini
benimsemişlerdir. Bunun gereği olarak; başlarda oluşumu itibariyle doğal bir olay
olarak karşılanan, fakat doğurduğu sonuçları bağlamında afet / felaket olarak
nitelendirilen doğa olaylarına müdahale edebilme isteği insanoğlu var olduğu
müddetçe devam edecektir. Doğal afetler bir yana, oluşumu itibariyle insan /
teknoloji kaynaklı afetlerle de mücadele etmek insanlığın gelecek nesiller adına
üstleneceği en ulvi görevlerinden birisidir. Türkiye’nin, jeolojik yapısı,
topografyası ve iklim özellikleri dikkate alındığında potansiyel bir afet ülkesi
olma riskinden ötürü, etkin bir afet yönetimi ve afet lojistiği planlaması ülkemiz
için hayati önem taşımaktadır. Bu düşünceden hareketle çalışmamızda; afet
yönetim mekanizmaları ele alınmış ve olası afetlere; öncesinde, anında ve
sonrasında müdahale edebilmenin önemi, afet lojistiği açısından incelenmiştir.
Ayrıca bu çalışma ile Avrupa Komisyonu ve Birleşmiş Milletlerin katkılarıyla
gerçekleştirilen, insani kriz ve afetler açısından 191 ülkenin sıralamasının
yapıldığı Risk Yönetim Endeksi (INFORM) verileri kullanılarak Türkiye ile AB
üye ülkelerinin 2012-2017 yılları arasında ki durumunu karşılaştırmalı olarak
ortaya konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Afet Lojistiği, Risk Yönetim Endeksi, INFORM,
AB, Türkiye
COMPARISION TURKEY TO EUROPEAN COUNTRIES BY
DATA INDEX FOR RISK MANAGEMENT (IN-FORM) ON THE BASIS
OF DISASTER LOGİSTİCS MANAGEMENT
Abstract: People have learned and adopted over time the idea that they can
only coexist with nature. As a result of this: natural events were accepted as
natural at the beginning but because of their consequences they were termed as
disasters. Desire of intervention to these natural events will continue as long as
mankind exists. In addition to Struggling with natural disasters, struggling with
technology-driven disasters for next generations to come is also one of the most
important tasks of human kind. Because Turkey is a potential disaster country, an
effective planning of disaster management and disaster logistics is crucial when
Turkey’s geologic and topographic structure is taken in to consideration. On the
*
Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ekonometri Bölümü
Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve
Lojistik Bölümü
**
628
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
basis of these ideas, disaster management mechanisms were considered and
importance of intervention to potential disasters before, during and after they
occur was examined with regard to disaster logistics in the study. And also, the
situation in the years of 2012-2017 between Turkey and EU counties is explained
comparatively by utilizing data of Risk Management Index (INFORM) which
ranks 191 countries in terms of humanitarian crisis and disasters in association
with European Commission and United Nations.
Keywords: Disaster logistics, Risk Management Index, INFORM, EU,
Turkey
I. Giriş
Geçtiğimiz 20 yılda dünya çapında meydana gelen doğa, insan ve
teknoloji kaynaklı afetlerin sayıları ve büyüklüklerinde ki dramatik artış, sayıları
gittikçe artan afetzedeleri, sosyo- ekonomik açıdan çöküntü yaşayan toplumları
da beraberinde getirmiştir (Cozzolino, 2012). Afetlerin Epidemiyolojisi
Araştırma Merkezi (CRED) ve Uluslararası Afet Veri Tabanı (EM-DAT)
tarafından 2016 yılında yayınlanan “Yoksulluk, Afet ve Ölüm ” adlı makalede
1996-2015 yılları arasında 7,056 kayda geçen doğal afet sonucu 1,35 milyon
insan hayatını kaybettiği ve 218 milyondan fazla insanın da afetlerden etkilendiği
bildirilmiştir. 20 yıllık zaman dilimi içerisinde her yıl ortalama olarak 68.000
insanın hayatını kaybettiği bu acı bilanço, büyük oranda düşük ve orta gelir
seviyesinde olan ülkelerde meydana gelmiştir. Ve yine aynı makalede son 20
yirmi yılda meydana gelen doğal afet sayısı bir önceki 20 yıllık zaman dilimi
içerisinde meydana gelen doğal afet sayısına oranla neredeyse iki katına
yükselerek artış eğilimi göstermiştir(CRED, 2016). Buradan da anlaşılacağı
üzere her yıl bir önceki yıla göre artış trendi sergileyen afetlerin yıkıcı etkilerinin
azaltılması için ülkemiz adına acı tecrübe ettiğimiz felaketleri tekrar hatırlamalı
ve her zaman hazırlıklı olmalıyız.
Bölgesel çatışmalar ve terörizm, mülteci hareketleri, nükleer santral
hasarları gibi insan kaynaklı ya da depremler, dev dalgalar, kasırgalar, seller gibi
doğal nedenlerle oluşan bu durumlar; ya sonuçları itibarıyla zaten kendileri birer
kriz olmakta ya da doğru yönetilmedikleri takdirde krize neden olabilmektedirler.
Bu olayların her biri, öncesi, meydana geldiği an ve sonrasında çok dikkatle
yönetilmesi gereken süreçlerdir. Aslında, sadece kıtlıklar, depremler ve
katliamlar gibi olayların kendileri değil; ayrıca bunlara sebep olan politik, sosyal
ve kültürel etkilerle de ilgilenilmesi gerekmektedir (Clarke ve Herbest, 1996).
Afetlerin oluşumları itibariyle farklılık gösterdiği ve zarar verme
seviyelerinin ülkeden ülkeye göre değiştiği için afetlerle mücadele noktasında bu
denli karmaşık durumlara evrensel bir çözüm üretmek oldukça zordur (Yılmaz,
2003). Bu yüzden karşı karşıya olduğumuz durumun tanımın yapılması ve
anlaşılabilir kılınması öncelik taşımaktadır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
629
Afet kavramı için birçok tanım mevcut olmakla birlikte 2014 yılında T.C.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) tarafından
yayınlanan “Açıklamalı Afet Yönetimi Terimleri Sözlüğü (AAYTS) ” afeti şu
şekilde tanımlamaktadır. “Toplumun tamamı veya belli kesimleri için fiziksel,
ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal hayatı ve insan faaliyetlerini
durduran veya kesintiye uğratan, etkilenen toplumun baş etme kapasitesinin
yeterli olmadığı doğa, teknoloji veya insan kaynaklı olay.”(AAYTS, 2014)
Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ve en genel-geçer tanımına göre afet,
insanlar için fiziksel, ekonomik, sosyal kayıplara neden olan, toplumun gündelik
yaşamını ve yürüttüğü faaliyetlerini aksatan veya duracak noktaya getiren
olaylardır. Etkilenen topluluğun kendi kaynakları ile üstesinden gelemeyeceği,
doğal, teknolojik veya insan kaynaklı olayların doğurduğu sonuçlara afet
denilmektedir(DHA, 1992).
Afet ve afet yönetiminde kullanılan diğer tüm kavramların genel kabul
gören tanımlarının Birleşmiş Milletler tarafından yapılmış olması ve bu konuda
küresel çapta ortak algının oluşturulması son derece önemlidir. Nitekim bu
durum, meydana gelen afete müdahalenin her zaman afetin gerçekleştiği ülke
tarafından yapılamadığının, birçoğunda uluslararası işbirliğinin gerekliliği
sonucunda ortak bir afet yönetim dili olarak ortaya çıkmıştır.
Bir doğa olayı herhangi bir can veya mal kaybına neden olmadığı
takdirde afet olarak nitelendirilmemektir. Dolayısıyla afet ile ilgili tanımlardan
da anlaşılacağı üzere afet bir olayın kendisi değil, meydana getirdiği durum,
doğurduğu sonuçtur. Buradan hareketle ülkemiz adına afetler sonucu oluşan
tablonun vahametini azaltmak için uluslararası standartlarda etkin bir afet
yönetim mekanizması oluşturmalı ve işlerliği sağlanmalıdır. Modern
toplumlardaki örneklerinde olduğu gibi, afet yönetimi kavramının üstünde
titizlikle durulması gerekmektedir. Etkin bir afet yönetiminin her aşamasında
çeşitli lojistik faaliyetler bulunmakta ve bu alanda yapılan değişiklikler afet
yönetim başarısını doğrudan etkilemektedir. Dolayısıyla daha geniş perspektife
sahip olan afet yönetiminin iyi anlaşılması ise, afet lojistiğinde başarıyı
beraberinde getirecektir.
Yaptığımız çalışma, ülkelerin afet yönetimi performans göstergelerinden
birisi olan Risk Yönetim Endeksi ve onun alt bileşenleri kapsamında ülkemizin
küresel çapta mevcut durumunu ortaya koymaktadır. Risk Yönetim Endeksi ya
da diğer ifadesiyle insani kriz ve afetlerle baş edebilme skoru olarak da
tanımlanan bu endeks ile 191 ülkenin başarı sıralaması yapılabilmekte ve ayrıca
ülkemizde bu konuda karar alıcı ve uygulayıcı konumda olan birimlere de afet
yönetiminde başarılı olma kıstasları sunulabilmektedir.
Çalışmamız; genel bilgilerin verildiği Giriş kısmı, Afet Yönetimi ve Afet
Lojistiğinin tanıtıldığı ikinci kısım, Türkiye ve AB Üye Ülkeler için Risk
Yönetim Endeksinin ortaya konulduğu üçüncü kısım ve genel değerlendirmelerin
yapıldığı sonuç kısmı olmak üzere 4 ana başlıkta tamamlanmaktadır.
630
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
II. Afet Yönetimi ve Afet Lojistiği
Afet dönemlerinde; çeşitli basın-yayın organları tarafından yansıtılan
görüntülerde şikâyet konusu olabilen birçok durumla karşılaşmaktayız. İnsani
yardım faaliyetlerinin yetersizliği, asgari ihtiyaçların doğru zamanda doğru yerde
karşılanamaması gibi çaresizlik durumları afetzedeler tarafından sıklıkla dile
getirilmektedir. Bu gibi durumların önüne geçebilmek ve en kötü senaryonun bile
gerçekleşebileceği ihtimaline karşı en üst düzeyde hazırlıklı olabilmek son derece
önemlidir.
2.1. Afet Yönetimi
Afet sonucunu doğurabilecek olayların önlenmesi veya zararlarının
azaltılması amacıyla, afetlere hazırlık ve onların olası risk ve zararların
azaltılması ile birlikte afetlerden sonra müdahale etme ve iyileştirme gibi
çalışmaların tümünde yapılması gereken çalışmaların, toplumun tüm kesimlerini
kapsayacak şekilde planlanması, yönlendirilmesi, desteklenmesi, koordine
edilmesi, gerekli mevzuat ve kurumsal yapılanmaların oluşturulması veya
yeniden düzenlenmesi ve etkin ve verimli bir uygulamanın sağlanabilmesi için
toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla, kaynaklarının bu ortak amaçlar
doğrultusunda yönetilmesidir (Kadıoğlu, 2011).
Buradan hareketle afet yönetim evrelerinin genel hatlarıyla “afet öncesi,
afet anı ve afet sonrası” şeklinde müdahale noktasında ayrıma tabi tutulması
mümkün olabilmektedir(Geray, 1977). Bunun yanı sıra afet yönetim evrelerinin
sınıflandırılmasında; Zarar Azaltma, Önceden Hazırlık, Kurtarma Ve İlkyardım,
İyileştirme ve Yeniden İnşa süreçleri şeklinde genişletilmiş bir ayrım da
mevcuttur. Afet yönetiminde bahsedilen süreçlerin birbiriyle yakından alakalı
olmaları, birbirini takip etme durumlarının olması ve bir safhada yapılmak
istenen değişikliğin diğer safhaları da doğrudan etkileme potansiyelinin
bulunması hasebiyle afet yönetim evreleri, süreklilik arz eden bir “afet yönetim
döngüsü” oluşturmaktadır. Ve bu evreler arasındaki ilişki Şekil 1 deki gibi
şematize edilmiştir (Ergünay, 1996).
Şekil 1 de bahsedilen döngü çerçevesinde Ergünay afet yönetimini;
afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması amacıyla bahsedilen tüm evrelerde
yapılması gereken çalışmaların yönlendirilmesi, koordine edilmesi ve
uygulanabilmesi için ilgili tüm kurum ve kuruluşların kaynaklarının bu amaç
doğrultusunda yönetilmesi olarak tanımlamaktadır(Ergünay, 1996).
Afetlerin büyük bir çoğunluğun tamamıyla önlenebilmesi mümkün
olmamakla beraber; önceden haber alma, uyarma ve meydana gelmesinden sonra
oluşacak kayıpları en asgari düzeye düşürebilmek için önlemler alınabilir. Bu
düşünceden hareketle afet yönetimini; Afet Risk Yönetimi ve Afet Kriz Yönetimi
şeklinde iki ana başlıkta toplamak mümkündür. (Ural, 2006).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
631
Şekil 1: Afet Yönetim Evreleri
Kaynak: (Ergünay, 1996)

Afet Risk Yönetimi
İlk ana süreç olan Afet Risk Yönetimi; afet öncesinde, önleme-zarar
azaltma ve afete hazırlık evrelerini kapsar. Afet Yönetimi açısından risk, can
kaybı, yaralanma, mal kaybı, ekonomik dengelerin bozulması, güvenlik zafiyeti,
çevresel zararlar gibi afetlerin zarar verebilirliğine bağlı olan ve beklenen
kayıplardır. Risk yönetimi ile afetin zararının en aza indirilmesi için önce mevcut
durum ve tehdidin belirlenmeli, daha sonra da bunlara yönelik gerekli teknik,
yönetsel ve yasal önlemlerin alınmalıdır. Risk yönetimiyle amaçlanan zararın
azaltılması ve baş edebilme kapasitesinin arttırılmasıdır(İlhan, 2013). Uzun
dönemli bir yapıya sahip olan bu dönemde olası afet senaryolarının hazırlanarak
mevcut kapasitenin yeterliliğinin ortaya konulduğu daha çok “Proaktif
Yaklaşımların” yer aldığı yönetim teknikleri uygulanmaktadır. Dolayısıyla bir
sonraki aşama olan Kriz Yönetimi’nin başarı ile sürdürülebilmesi bu aşamada
alınacak tedbirler sayesinde olacaktır.
 Afet Kriz Yönetimi
İkinci ana süreç olan Afet Kriz Yönetimi; afet anında ve sonrasında,
kurtarma-ilkyardım, iyileştirme ve yeniden inşa evrelerini kapsar. Daha kısa
dönemli bir yapıya sahip olan bu süreçte özellikle “Reaktif Yaklaşımların” yer
aldığı yönetim teknikleri uygulanmaktadır. Kaotik bir yapıya sahip afet anı ile
sonrasındaki kurtarma/ilk yardım ve iyileştirme evrelerini kapsayan krizin en
632
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
önemli özellikleri; beklenilmeyen/tahmin edilemeyen zamanlarda olması,
duruma acil olarak cevap verme zorunluluğunun bulunması ve belirsizliktir. Krizi
aşmak için gereken kararlar çoğunlukla problemlerle dolu bir ortamda
alınmaktadır. Herhangi bir afet meydana geldikten sonra merkezî otoriteye
durumun zamanında bildirilmesi, merkezî ve yerel otoriteler arasında koordineli
çalışmaların gerçekleştirilmesi, kriz yönetim merkezlerinin kurtarma ve ilk
yardım komitelerinin bir an evvel toplanması ile mümkündür. Kriz yönetiminde
karşılaşılan en önemli sorunlardan birisi de mevcut panik ortamının
yatıştırılamamasından kaynaklanmaktadır. Eğer afet/acil duruma, hızlı ve etkin
müdahale edilmezlerse meydana gelebilecek olumsuz tepkiler (afetzedelerin
tepkileri, kamuoyunun tepkisi vb.) ve şartlardan (afetzedelere uygun olmayan
malzemelerin dağıtımı, temel ihtiyaçların karşılanamaması vb.) dolayı durum
hızla kötüleşebilmektedir(JDP, 2008). Afet dönemlerinde, afet bölgesinde
bulunan ve afet yönetiminde görev alabilecek kurum/kuruluşların ve buralarda
çalışan destek personelinin de afetten etkilenebilmesi, görev yapamaz hale
gelmesi gibi durumların da oluşabileceği düşünüldüğünde Kriz Yönetimi’ nin
Afet Yönetimi’ nde bahşedilmesi en güç aşama olduğu söylenebilir.
Günümüzde kabul edilen afet yönetim sisteminde ise bahsi geçen tüm
durumlar dikkate alınarak afet yönetimi dört ana evre olarak; risk-zarar azaltma,
hazırlık, müdahale ve iyileştirme olarak Şekil 2 deki gibi daha geniş kapsamlı bir
döngü olarak ortaya konmuştur. Bu evrelere ek olarak; tahmin ve erken uyarı,
risk değerlendirme, rehabilitasyon ile birlikte yeniden yapılanma gibi alt
evrelerde afet yönetim döngüsüne eklenmiştir.
Şekil 2: Klasik Afet Yönetim Döngüsü
Kaynak: (INTOSAI, 2012)
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
633
Şekil 2 de bahsedilen Klasik Afet Yönetimi’ nin 21.yy‘daki karşılığı olan
Modern Afet Yönetimi de döngüsel olarak aynı sisteme sahiptir. Buna karşın
çağın gereklilikleri kapsamında afet yönetiminin planlanması açısından
aralarında farklılıklarının olduğu da Tablo 1 deki gibi ortaya konulmuştur.
Tablo 1. Klasik ve Modern Afet Yönetimi Planlaması
Kaynak: (Kadıoğlu, 2011).
Buraya kadar anlatılanlardan yola çıkarak özetleyecek olursak “Afet
Yönetimi”;
 Afet risklerinin azaltılması,
 Afetlerin şiddetinin ve oluşturacağı kötü sonuçlarının zararlarının
önlenmesi ve azaltılması,
 Senaryo ve olası hasar ve ihtiyaçların tahmin edilmesi,
 Acil durumlara müdahaleye planlama ve hazırlık,
 Eğitim ve tatbikatlar,
 Erken uyarı, tahmin, izleme,
 Afet sonrası hızlı etki ve ihtiyaç analizi,
 Afet anında hızlı ve etkili müdahale ve iyileştirme,
 Afet sonrası iyileştirme ve rehabilitasyon vb. için sürekli, bütünleşik,
kapsamlı, çok sektörlü, çok disiplinli sosyoekonomik yöntem, planlama
ve önlemlerin uygulanması faaliyetlerinin tümüdür.
Afet yönetimi; sistemli, kapsamlı, birbiriyle uyumlu ve bütünleşik olmak
zorunda olan entegre bir yönetim sistemidir. Dolayısıyla tüm evreler bütünlük arz
edecek şekilde ele alınmalı, doğrusal ilişkinin ötesinde iç içe geçmiş bir
döngünün olduğu ve herhangi bir aşamada gerçekleştirilen faaliyetlerin diğer
aşamaların başarısını etkilediği unutulmamalıdır(Kadıoğlu, 2011).
2.2 Afet Lojistiği
Başlarda askeri terminolojide “savaşta veya askeri harekâtta yol,
haberleşme, sağlık, yiyecek, içecek ve silah sağlama gibi çok yönlü hizmetlerin
en akılcı, etkili ve seri bir biçimde planlı ve programlı olarak yürütülen faaliyetler
bütünü” olarak kullanılan lojistik kavramı günümüzde tanım ve uygulamaları
634
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
itibariyle; ekonomiden sağlığa, bilişimden tarıma kadar birçok farklı alanda
kendisine yer bulmuştur. Bu durum lojistik kavramı için kapsam noktasında genel
bir tanımlaya ihtiyaç teşkil etmektedir. Nitekim Türk Dil Kurumu daha kapsamlı
bir tanımlamaya giderek; kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün,
hizmetin ve bilgi akışının çıkış noktasından varış noktasına kadar taşınmasının
etkili ve verimli bir biçimde planlanması ve uygulanması şeklinde lojistiğin
tanımını yapmıştır(TDK, 1998).
Evrensel düzeyde genel geçer tanımlama ise Tedarik Zinciri Yönetimi
Profesyonelleri Konseyi (The Council of Supply Chain Managemet
Professionals:CSCMP) tarafından yapılmıştır. Bu tanıma göre lojistik;
müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere her türlü ürünün, servis hizmetinin ve
bilgi akışının, başlangıç noktasından (kaynağından) tüketildiği son noktaya (nihai
tüketiciye) kadar olan tedarik zinciri içindeki her iki yöne doğru olan hareketinin
etkili ve verimli bir şekilde planlanması, uygulanması, taşınması, depolanması ve
kontrol altında tutulmasıdır(CSCMP, 2017).
Bu tanımda bahsi geçen kavramlardan müşteri; her türlü son teslim
noktasını ifade ederken, tedarik zinciri ise tedarikçilerden, üreticilerden,
dağıtıcılardan, toptancılardan ve perakendecilerden oluşan bütün bir yapıyı
ifade etmektedir. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere; ülkemizdeki yaygın
anlayışın aksine lojistik sadece bir taşıma faaliyeti değil, bilakis hayatın
merkezinde olan iş, bilgi ve hizmet akışının olduğu her yerde karşımıza çıkan
dinamik ve kompleks bir yönetim mekanizmasıdır.
Buraya kadar anlatılan kısımlardan hareketle; lojistik faaliyetlerin her
evrede hayati önem taşıdığı ve mevzu bahis durumun insan hayatı olması
itibariyle afet lojistiği kavramı üzerinde titizlikle durulması gerekmektedir.
Kapsam olarak afet öncesi, afet anı ve afet sonrası yapılan ve yapılması gereken
tüm lojistik faaliyetleri barındıran afet lojistiği etkin bir afet yönetim sisteminin
temelini oluşturmaktadır.
İşletme Lojistiği, tedarik edilen doğru ürün ve ekipmanın doğru zamanda,
doğru miktarda, doğru yerde ve doğru kişilere ulaştırılmasına dayanmaktadır.
Afet Lojistiği ise, ihtiyaç halindeki kişilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere mal,
yardım ve ilgili bilginin orijin noktasından, ihtiyaç duyulan son noktaya kadar
etkin bir şekilde akışının planlanması, uygulanması ve kontrol sürecidir(Van
Wassenhove, 2006). Diğer bir deyişle afet acil durum lojistiği; meydana
gelebilecek her türlü afete anında cevap verebilmek adına, önceden planlanan
insan hayatını kurtarmaya yönelik süreçler bütünüdür. Bu süreçler İşletme
Lojistiği’ nde olduğu gibi gerekli materyallerin tedariki, ihtiyaç halinde
kullanılabilmesi adına dağıtım noktalarında depo edilmesi, gerektiği zaman bu
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
635
depolardan ihtiyaç bölgelerine ulaştırılması ve tüm bu süreçlerin işlerliğinin
kontrolü olarak tanımlanmaktadır.
İşletme Lojistiği’ nde uygulanabilirlik açısından lojistik yönetimi belirli
şartlar dâhilinde ön görülebilir düzeyde iken, afet lojistiğinde bu durum daha da
zorlaşmaktadır. Geneli itibariyle İşletme Lojistiği’ nde; önceden belirlenmiş
tedarikçilerin olması, üretim yerinin belirli olması, tahmin edilebilir düzeyde
talebin mevcut olması gibi durumlar ne yazık ki Afet Lojistiği’ nde belirsizdir.
Tablo 2. Afet Lojistiği ile İşletme Lojistiği Arasındaki Farklar
Amaç
Süreçler
Temel
Özellikler
Tedarik
Zinciri
Anlayışı
Tedarikçi
Yapısı
Ulaştırma
ve Altyapı
Zaman
Etkisi
Bilgi
Yönetim
Faaliyetleri
Kontrol
İşletme Lojistiği
Afet Lojistiği
İşletme
maliyetlerini
minimize
ederek kârlılığı arttırmak
Tedarik,
üretim,
depolama,
pazarlama, satış, dağıtım, satış
sonrası hizmetler vb. faaliyetlerden
oluşur.
Genellikle önceden belirlenmiş
tedarikçiler, düzenli ve tahmin
edilebilir talep.
Savunmasız afetzedelerin acılarını
hafifletmek
Hazırlık,
anında
müdahale
ve
iyileştirmeden oluşur.
-İtme stratejisi; satış öncesi reklam,
halkla ilişkiler, satış geliştirme gibi
tutundurma faaliyetlerini,
-Çekme stratejisi; satış anı ve satış
sonrası müşteri hizmetlerini ve
müşteri
beklentilerine
göre
karşılanan talebi kapsar.
Süreçte görev alan tedarikçiler belirli
olduğundan istenmeyen tedarikçiler
kritik durumlar dışında görev almaz.
Süreçte görev alan tüm partnerler
bellidir
ve
kendi
aralarında
kullandıkları sistemler düzenlidir.
Meydana gelen gecikmeler nedeniyle
ortaya çıkan kayıp ve hasarlar,
genelde işletmelerde maddi kayıplara
neden olur.
Partnerlerin talep ve ihtiyaçları belli
olduğundan tedarik, temin, vb.
durumlarda sorun yaşanmaz.
Tedarik ve tedarikçide değişkenlik,
büyük ölçekli faaliyetler, düzensiz
talep, çok kapsamlı acil durum
operasyonlarında olağandışı kısıtlar
-İtme Stratejisi; Hazırlık ve anında
müdahale
aşamasında,
tedarik
edilenlerin afet bölgesine doğru
gönderilmesini,
-Çekme
stratejisi;
İyileştirme
aşamasında, afetzedelerden gelen talebe
göre
belirlenen
ihtiyaçların
karşılanmasını kapsar.
Sınırlı sayıda alternatif tedarikçi (bazen
istenmeyen
tedarikçilerle
işbirliği
yapmaya zorunlu kalma)
Afetlerden kaynaklı düzensiz altyapı
nedeniyle, öngörülemeyen yiyecek,
giyecek, ekipman, tıbbi yardımlar vb.
nin transferi söz konusudur.
Meydana gelen gecikmeler yaşamsal
faaliyetleri olumsuz yönde etkiler ve
bazı durumlarda hayati kayıplara neden
olur.
Afetlerin doğası gereği acil müdahale
gerektirmesi nedeniyle yetersiz ve etkin
olmayan bilgi, süreç boyunca kesintiler
yaratabilir.
Acil
durumlarda
gerçekleştirilen
faaliyetlerin koordinasyonu ve denetimi
aksayabilmektedir.
Süreç boyunca partnerlerin sürekli
bilgi sistemleri ile koordineli bilgi
paylaşımı
sayesinde
denetim
eksikliği nadiren yaşanır.
Kaynak: (Kovács ve Spens, 2007)
636
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
Afet Lojistiği ile İşletme Lojistiği arasında ayrım yapılması gerektiğini
gösteren farklar Tablo 2 de ortaya konmuştur (Kovács ve Spens, 2007).
Afet Lojistiğini ticari amaçlı İşletme Lojistiği’ nden ayıran diğer önemli
özellikler ise;
 Sıfıra yakın temin süresi (anında müdahale gerekmekte),
 Satın alma ve dağıtımdaki ani dalgalanmalar,
 Yüksek bedel (can kayıpları ve yaralanmalar),
 Etkin performans ölçüm sistemlerinin geçici ve durum bazlı
olması,
 Standardizasyon faaliyetlerinin kısıtlı olması şeklinde
sıralanabilir(Beamon, 2004).
2.2.1 Afet Lojistik Yönetimi ve Süreçleri
Afet lojistik yönetim süreçleri literatürde çeşitli şekillerde
tanımlanmasına rağmen genel kanı olarak müdahale zamanlamasına göre afet
öncesi dönemde “hazırlık aşaması”, afet anında ”müdahale aşaması” ve afet
sonrası dönemde “iyileştirme aşaması” olarak üç ana aşamada ve döngü şeklinde
yapılan tüm lojistik faaliyetleri kapsamaktadır(Kovács ve Spens, 2007).
 Hazırlık Aşaması
Afet lojistik yönetiminde başarılı olabilmenin yolu afet öncesi
dönemlerde afetlere karşı hazırlıklı olabilmek adına gerçekleştirilen kapsamlı
planlamalardan geçmektedir. En kötü senaryo karşısında ne kadar hazırlıklı
olunduğu sorusu ile başlayan “Hazırlık Aşaması”; geçmiş tecrübelerden yola
çıkarak kriz anında meydana gelebilen “plansız gayretler” in koordinasyon
sorunlarına çözüm üretebilmesi açısından da son derece önemlidir. Bu noktada
hazırlık aşamasında ortaya konulan başarılı bir afet lojistiği planlaması diğer
aşamaların temelini oluşturmaktadır. Bu aşamada afet dönemlerinde gerekli
olabilecek tüm gıda malzemeleri, tıbbi malzemeler, barınma ihtiyaç malzemeleri
gibi acil durum malzemelerinin yurt içi ve yurt dışı tedariklerinin önceden
sağlanması, depolanması, dağıtım planlarının yapılması afet lojistiği hazırlık
aşaması faaliyetleri kapsamındadır. Genel bir ifadeyle afet planlarına uygun
olarak bölge için gerekli miktarda afet malzemesinin stoklanması ve stoklanması
için gerekli ambarları sağlamak, afet malzemelerinin periyodik bakımlarının
yapılması, afet planlarına uygun ve ihtiyacı karşılayacak ulaştırma kapasitesinin
tespit ve temin edilmesini sağlamak, araçların yeterli olmaması halinde afet
malzemelerinin sevkiyatını sağlamak üzere bölgedeki nakliye firmalarının
tespitini yapmak, araç yükleme planlarını hazırlamak, bölge yol haritasını ve yol
bilgilerini hazırlamak afet öncesi hazırlık aşamasında yapılması gereken lojistik
faaliyetleri oluşturmaktadır(Börühan, Ersoy ve Tek, 2012).
 Müdahale Aşaması
Bir afetin meydana gelmesinden hemen sonra başlayarak afetin
büyüklüğüne bağlı olarak afet sonrası dönemde de bir müddet devam eden acil
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
637
insani yardım faaliyetleri bu aşamada gerçekleştirilmektedir. Bu faaliyetlerin ana
hedefi; mümkün olan en kısa süre içerisinde, en fazla sayıdaki insanın hayatını
kurtarmak, yaralıların tedavisini sağlamak ve afetten etkilenenlerin su, yiyecek,
giyecek, barınma, ısınma, korunma, güvenlik, psikolojik destek gibi hayati
ihtiyaçlarını en kısa süre içerisinde ve en uygun yöntemlerle karşılamaktır. Bu
safhada yapılacak tüm faaliyetler, ilin veya yetmemesi halinde ülkenin veya
uluslararası yardım kuruluşlarının kaynaklarının zamanında, hızlı ve etkili
şekilde afet bölgesinde kullanılmasını gerektirdiğinden, çok iyi planlama,
koordinasyon, yetki, sorumluluk, eğitim ve deneyimi gerektirmektedir.
Afet müdahale aşamasının afet lojistiği kapsamında ifadesi ise; afet anı
talep yönetimi, afet anı tedarik yönetimi ve afet anı dağıtım yönetimi olarak üç
temel lojistik süreç yönetimi şeklindedir(Kovács ve Spens, 2007).
 İyileştirme Aşaması
Afetin tehlikeli saat ve günleri geçtiğinde, tüm dikkatler iyileştirmeye ve
yeniden inşaya kayar. Afetin büyüklüğüne ve doğasına göre birkaç ay ile birkaç
yıl sürebilecek olan iyileştirme aşaması; afet meydana geldikten ve ilk
müdahaleler yapıldıktan sonraki uzun dönemli rehabilitasyon ve normalleşme
süreci olarak da tanımlanabilir. Bu aşamada öncelikli olarak afet bölgesinde
enkaz kaldırma çalışmalarının yapılması, barınma, haberleşme, ulaşım, su,
elektrik ve kanalizasyon gibi hayati ihtiyaçların giderilmesi amaçlanmaktadır.
Afetzedelerin yeniden hayata tutunması için gerekli olan sosyal ortamın
sağlanarak eğitim faaliyetlerinin sürdürülmesi, zarar görmüş altyapının
onarılması ve uzun vadede daha kaliteli ve güvenli yeni yaşam çevrelerinin
oluşturulması ve özetle tüm insani ve fiziksel bileşenlerin tekrar yapılandırılması
iyileştirme aşamasının kapsamı dâhilinde gerçekleşmektedir. Bu noktada
iyileştirme aşaması anında müdahale sonrası planlama, malzeme toplama-bakım,
atık ve imha faaliyetleriyle birlikte izleme, değerlendirme ve raporlama
faaliyetler bütünü olarak ifade edilebilmektedir(Kadıoğlu, 2011; Börühan ve
Ersoy, 2013; Ergünay ve Özmen, 2013).
III. Risk Yönetim Endeksi Ve Türkiye-Avrupa Birliği Karşılaştırması
Uluslararası düzeyde afetlere müdahale ve afet zararlarının azaltılması
maksadıyla kurulmuş birçok kuruluş ve örgüt bulunmaktadır. Uluslararası
Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu (International Federation of Red
Cross and Red Crescent Societies-IFRC), Uluslararası Kızılhaç Komitesi
(International Committee of Red Cross- ICRC), ve Birleşmiş Milletler
Örgütünün çeşitli organları gibi Türkiye’ nin de taraf olduğu önemli insani
yardım kuruluşları küresel çapta faaliyet göstermektedirler.
Ülkemizde de afet ve acil durumlar ile sivil savunmaya ilişkin
hizmetlerin yürütülmesi ve yönetilebilmesi için; 2009 yılında yürürlüğe giren
5902 sayılı kanun vasıtasıyla, Başbakanlık nezdinde, Afet ve Acil Durum
638
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
Yönetimi Başkanlığı (AFAD) kurulmuştur. Bu kanun sayesinde, afet ve acil
durumlarda faaliyet gösteren; Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel
Müdürlüğü ve Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü kapatılmış ve
afet ve acil durum yönetim faaliyetlerinde tüm yetki ve sorumluluklar AFAD’ a
devredilerek tek bir çatı altında toplanması sağlanmıştır(Tanyaş ve diğ., 2013).
Ayrıca afet ve insani kriz dönemlerinde yurt içinde ve yurt dışında önemli
faaliyetlerde bulunan, aynı zamanda Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
Federasyonu üyesi olan, şimdiki ismiyle Türkiye Kızılay Derneği de ülkemizde
1868 yılında kurulmasından bu yana afet ve insani kriz dönemlerinde etkin bir
şekilde görev almaktadır.
Afet Yönetiminde ülkelerin mevcut durumları hakkında uluslararası
standartlarda bilgi sahibi olunabilmesi, her yıl düzenli olarak hesaplanan,
ülkelerin puanlamaların ve sıralamalarının yapıldığı Uluslararası Risk Endeksleri
sayesinde olmaktadır. Bu raporlar Afet Yönetiminde başarılı olunup
olunamadığının bir göstergesi olarak kullanılabilmekte, iyileştirme çalışmaları
kapsamında karar alıcılara fikir vermekte ve ülkelere kendilerini küresel çapta
kıyaslayabildiği bir platform sunmaktadırlar. Bu risk raporlarından ilki; Birleşik
Devletler Üniversitesi, Çevre ve İnsan Güvenliği Enstitüsü (UNU-EHS)
tarafından hazırlanan ve 171 ülkenin değerlendirildiği Dünya Risk Raporu
(World Risk Report, WRR)’ dur. Diğeri ise Avrupa Birliği ve Kurumlararası
Toparlanma ve Hazırlık Komitesi (IASC) tarafından hazırlanan ve 191 ülkeyi
kapsayan Risk Yönetim Endeksi (Index for Risk Managemet, IN-FORM)’ dir.
Bu iki uluslararası rapor kapsam bakımından benzer özellikler ihtiva etmekle
birlikte bu çalışmamızda IN-FORM endeksi baz alınmış ve Türkiye’ nin 20122016 yılları arasındaki mevcut durumu Avrupa Birliğine üye ülkeler ve AB
ortalamasıyla karşılaştırmalı olarak ortaya konulmuştur.
Risk Yönetin Endeksi ya da kısaca INFORM, çeşitli uluslararası
organizasyonlardan ve akademik enstitülerden kamuya açık, sürekli güncellenen
ve doğrudan elde edilebilecek sosyo-ekonomik veriler yardımıyla
hesaplanmaktadır. Risk sınıfları ise
 0 - 1,9 arası “çok düşük riskli”,
 2 - 3,4 arası “düşük riskli”,
 3,5 - 4,9 arası “orta riskli”,
 5,0 - 6,4 arası “yüksek riskli” ve
 6,5 - 10 arası “çok yüksek riskli”
şeklinde tanımlanan INFORM, 191 ülkenin değerlendirildiği bir endeks
puanlama sistemidir. Risk Yönetim Endeksi aşağıda yer alan Tablo 3’ te ki gibi;
3 farklı ana boyut, 6 farklı kategori ve 17 farklı bileşenden oluşmaktadır. Her
bileşen için ayrı ayrı hesaplanan bu endeks değerlerinden yararlanılarak nihai
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
639
INFORM endeks değeri oluşturulmaktadır. Aşağıda yer alan tabloda, Türkiye’
nin 2017 yılı için Risk Yönetim Endeks değerleri boyut, kategori ve bileşenler
düzeyinde ayrı ayrı ortaya konulmaktadır. Endekste; Batı Asya ülkesi olarak ve
ekonomik açıdan üst-orta gelir düzeyinde tanımlanan Türkiye’ nin 2017 yılı Risk
Yönetim Endeks değeri “5” olarak ölçülmüş ve risk sınıflandırması da “Yüksek
Riskli” olarak belirlenmiştir.
Tablo 3. Risk Yönetim Endeksi 2017 Türkiye Profili
TEHLİKE VE MARUZ
KALMA
(7,8)
ZARAR
GÖREBİLİRLİK
(5)
BAŞ ETME
KAPASİTESİ
(3,2)
2017 RİSK YÖNETİM ENDEKSİ- INFORM, (5)
BOYUT
KATEGORİ
Doğa
Kaynaklı
Afetler
(6)
BİLEŞENLER
Deprem
(9,3)
Tsunami
(6,3)
Sel / Taşkın
(6,1)
Tropikal Siklon
Kuraklık
İnsan Kaynaklı Mevcut Çatışma Yoğunluğu
Afetler
Öngörülen Çatışma Riski
(9)
Gelişim ve Mahrumiyet
SosyoEşitsizlik
Ekonomik
(2,8)
Yardıma Bağlılık
Zarar Görebilir Yerinden Uzaklaşan İnsanlar
Gruplar
Diğer Zarar Görebilir Gruplar
(6,6)
Haberleşme
Altyapı
Fiziksel Altyapı
(2,7)
Sağlık Sistemlerine Ulaşım
Kurumlar
(3,6)
(0)
(3,8)
(9)
(9,9)
(2,9)
(4,3)
(0,9)
(9,2)
(0,6)
(2,8)
(1,8)
(3,5)
Afet Risk Yönetim Merkezi-DRR (2,1)
Devlet Yönetimi
Kaynak: (INFORM, 2017)
Tablo 3 incelendiği zaman Türkiye:
(5)
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
640

Doğal Afetler kategorisinde, “9,3” endeks değeri ile olası depremler için
“çok yüksek riskli” ülkeler sınıfında bulunmaktadır.
 İnsan Kaynaklı Afetler kategorisinde, mevcut çatışma yoğunluğu “9” ve
öngörülen çatışma riski “9,9” olarak belirlenmiş olup “çok yüksek riskli”
ülkeler sınıfında bulunmaktadır.
 Zarar Görebilir Gruplar kategorisinde, yerinden uzaklaşan insanlar
açısından “9,2” endeks değeri ile “çok yüksek riskli” ülkeler sınıfında
bulunmaktadır.
2012-2017 yılları arasındaki INFORM verileri kullanılarak oluşturulan
aşağıdaki grafikte ise Türkiye’ nin yıllara göre Risk Yönetim Endeks Trendi
ortaya konulmuştur.
10
9
ENDEJKS DEĞERİ
8
7
6
5
4
3
2
1
0
2012
2013
2014
2015
2016
2017
Risk Yönetim Endeksi
4,5
4,9
4,6
4,6
5
5
Tehlike&Maruz Kalma
7,8
7,8
6,5
6,2
7,8
7,8
Zarar Görebilirlik
3,4
4,5
4,5
4,8
5
5
Baş Etme Kapasitesi
3,5
3,3
3,3
3,2
3,2
3,2
Grafik 1. Yıllara Göre Türkiye Risk Yönetim Endeks Trendi (2012-2017)


Grafik 1 incelenecek olursa Türkiye:
Tehlike ve Maruz Kalma açısından, 2015 yılı için “yüksek riskli” ülkeler
sınıfında iken, diğer yıllarda “çok yüksek riskli” ülkeler sınıfında yer
almaktadır ve genel itibariyle yıllara göre risk yönetimi bakımından sabit
bir eğilim göstermektedir.
Zarar Görebilirlik açısından, 2012 yılında “düşük riskli”, 2013, 2014,
2015 yıllarında “orta riskli” ve son olarak 2016, 2017 yıllarında ise
“yüksek riskli” ülkeler sınıfında yer almaktadır ve genel itibariyle yıllara
göre risk yönetimi bakımından artan bir eğilim göstermektedir
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
641

Baş Etme Kapasitesi açısından, 2012 yılında “orta riskli” ülkeler
sınıfında iken diğer yıllarda “düşük riskli” ülkeler sınıfında yer
almaktadır ve genel itibariyle yıllara göre risk yönetimi bakımından
azalan bir eğilim göstermektedir.
 Genel olarak Risk Yönetim Endeksi (INFORM) açısından, 2012, 2013,
2014 ve 2015 yıllarında “orta riskli” ülkeler sınıfında iken, 2016 ve 2017
yıllarında ise “yüksek riskli” ülkeler sınıfında yer almaktadır ve genel
itibariyle yıllara göre artan bir eğilim göstermektedir.
Türkiye’ nin küresel çapta Risk Yönetim Endeksi verilerine göre diğer
ülkelerle kıyaslaması ise aşağıdaki gibidir.
Şekil 3: 2017 Dünya Risk Yönetim Endeksi Haritası
Kaynak: (INFORM, 2017)
Şekil 3 te yer alan haritada ülkeler, 2017 yılı Risk Yönetim Endeksi
açısından “çok düşük riskli” olandan, “çok yüksek riskli” olana doğru açık
renkten ve koyu renge doğru boyanarak belirtilmiştir. Sınırları koyu çerçeve
içerisinde gösterilen Türkiye, “5” olan Risk Yönetim Endeks değeri ile 191 ülke
arasından en riskli ülkeler sırlamasında baştan 45. sırada yer alarak, “yüksek
riskli” ülkeler grubuna dâhil olmuştur. Bölgesel olarak değerlendirildiği zaman
diğer bölgelere nazaran, Afrika kıtasının büyük bir bölümü, Orta Doğu ve Güney
Asya bölgelerinin büyük bir çoğunluğu risk yönetimi açısından yüksek
seviyelerde riskli ülkelerden oluşmaktadır. Tabii olarak bu durumun ortaya
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
642
çıkmasında; doğal afetler düzeyinde ülkelerin jeolojik ve coğrafik konumlarının
önemli olmasının yanı sıra, özellikle terör, çatışma gibi insan kaynaklı afetlerin
son derece etkili olduğu görülmektedir. 2017 Risk Yönetim Endeksi verilerine
göre; Somali, Güney Sudan, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Afganistan gibi ülkeler
en yüksek riskli ülkeler sıralamasında ilk sıralarda yer alırken, Singapur,
Finlandiya, Lüksemburg, Norveç ve Estonya gibi ülkeler ise en düşük riskli
ülkeler olarak bu sıralamada son sıralarda yer almaktadırlar.
Gelir düzeyi olarak Üst-Orta gelir grubunda bulunan ve konumu
itibariyle Batı Asya bölgesine ait olan Türkiye’ nin; AB ortalaması, bölge
ortalaması ve gelir grubu ortalaması ile Risk Yönetim Endeksi ve onun alt
boyutları (Tehlike ve Maruz Kalma, Zarar Görebilirlik ve Baş Etme Kapasitesi)
düzeyinde karşılaştırılması ise aşağıdaki gibidir.
10
7,8
8
5
6
4
4 3,5
1,8
2
3
4
1,8
5
1,8
2,6
3,3
4 4,3
3,2
2,1
0
Risk Yönetim Endeksi
Tehlike&Maruz
Kalma
Zarar Görebilirlik
Baş Etme Kapasitesi
Türkiye
AB Ortalaması
Batı Asya Bölge Ortalaması
Üst-Orta Gelir Grubu Ortalaması
Grafik 2. Türkiye ile Türkiye’nin Ait Olduğu Batı Asya Bölgesinin, AB Ortalamasının ve ÜstOrta Gelir Grubunun Karşılaştırılması (2017)




Grafik 2’ den de görüleceği üzere Türkiye:
Tehlike ve Maruz Kalma açısından; AB ortalamasının, Bölge ülkeler
ortalamasının ve Üst-Orta gelir seviyesinde bulunan diğer ülkeler
ortalamasının oldukça üzerinde bir risk endeksine sahiptir.
Zarar Görebilirlik açısından, benzer şekilde diğer ülke gruplarına nazaran
daha yüksek bir risk endeksine sahiptir.
Baş Etme Kapasitesi açısından; AB ortalamasından bir miktar yüksek
risk endeksi olmasına karşın, bölge ülkeleri ve gelir grubu ülkelerinden
daha düşük risk endeksine sahiptir.
Genel olarak Risk Yönetim Endeksi (INFORM) açısından ise diğer ülke
gruplarına göre daha fazla risk endeksine sahiptir
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
643
2017 yılı için Türkiye ile Avrupa Birliği üyesi her ülkenin Risk Yönetim
Endeksi ve alt boyutları açısından ayrıntılı olarak karşılaştırması ise Tablo 4’ te
aşağıdaki gibi yer almaktadır.
Tablo 4. Türkiye ve AB üye Ülkeler INFORM Endeks Karşılaştırması
Sıra
No
ÜLKE
Teklike ve
Maruz Kalma
Zarar
Görebilirlik
Baş Etme
Kapasitesi
Risk Yönetim
Dünya
Endeksi
Risk Sınıfı
Sıralaması
(INFORM)
1
TÜRKİYE
7,8
5,0
3,2
5,0 Yüksek
2
KIBRIS
1,9
4,5
2,5
2,8
Düşük
120
3
YUNANİSTAN
3,9
2,2
2,4
2,7
Düşük
126
4
BULGARİSTAN
2,5
2,3
3,1
2,6
Düşük
131
5
İTALYA
3,4
2,2
2,4
2,6
Düşük
131
6
ROMANYA
3,3
1,6
3,5
2,6
Düşük
131
7
FRANSA
2,7
2,5
2,0
2,4
Düşük
139
8
HIRVATİSTAN
3,1
1,2
3,0
2,2
Düşük
142
9
BELÇİKA
3,5
1,7
1,5
2,1
Düşük
145
10 MACARİSTAN
2,7
1,6
2,0
2,1
Düşük
145
11 İSPANYA
3,7
1,3
1,9
2,1
Düşük
145
12 İNGİLTERE
2,3
2,2
1,5
2,0
Düşük
153
13 POLONYA
1,5
1,6
2,8
1,9 Çok Düşük
159
14 MALTA
1,1
2,2
2,4
1,8 Çok Düşük
161
15 AVUSTURYA
1,3
2,3
1,6
1,7 Çok Düşük
164
16 LETONYA
1,3
1,3
2,8
1,7 Çok Düşük
164
17 SLOVAKYA
1,9
1,0
2,6
1,7 Çok Düşük
164
18 ALMANYA
1,2
2,4
1,5
1,6 Çok Düşük
170
19 PORTEKİZ
2,0
1,1
2,0
1,6 Çok Düşük
170
20 ÇEKYA
1,2
1,1
2,1
1,4 Çok Düşük
175
21 LİTVANYA
0,9
1,2
2,4
1,4 Çok Düşük
175
22 HOLLANDA
1,0
2,1
1,2
1,4 Çok Düşük
175
23 SLOVENYA
2,1
0,8
1,7
1,4 Çok Düşük
175
24 İRLANDA
1,0
1,2
1,8
1,3 Çok Düşük
179
25 İSVEÇ
0,6
2,7
1,4
1,3 Çok Düşük
179
26 DANİMARKA
0,5
1,7
1,4
1,1 Çok Düşük
184
27 ESTONYA
0,5
1,1
2,1
1,0 Çok Düşük
186
28 FİNLANDİYA
0,1
1,5
1,3
0,6 Çok Düşük
189
29 LÜKSEMBURG
0,2
1,1
1,2
0,6 Çok Düşük
189
30 AB ORT.
1,8
1,8
2,1
1,8 Çok Düşük
161
45
Kaynak: (INFORM, 2017)
Tablo 4’ ten de görüleceği üzere Risk Yönetimi Endeksi ve diğer alt
boyutlar incelendiğinde Türkiye, 28 üye devletten oluşan Avrupa Birliği
içerisinde oldukça fazla riskli durumdadır. Şöyle ki; Avrupa Birliği’ ni oluşturan
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
644
ülkelerin büyük çoğunluğu (17 ülke) “çok düşük riskli” ülkeler sınıfında ve
geriye kalan kısmı ise (11 ülke) “düşük riskli” ülkeler sınıfında yer almaktadır.
Buna karşın Türkiye, AB ortalamasından neredeyse 3 kat daha fazla risk
seviyesinde olup, “yüksek riskli” ülkeler sınıfında yer almaktadır. Baş Etme
Kapasitesi açısından AB ortalamasına yakın seviyelerde olan Türkiye’ nin,
özellikle Tehlike ve Maruz Kalma açısından oldukça riskli olduğu görülmektedir.
Nitekim en riskli ülkeler dünya sıralamasına bakıldığı zaman 45. sırada olan
Türkiye, bu sıralama ile Avrupa Birliği ülkelerinden oldukça ön sıralarda yer
almaktadır. Avrupa Birliği içerisinde yapılan Risk Yönetim Endeksi
sıralamasında ise ilk sırada yer alan Türkiye’ yi sırasıyla; Kıbrıs Rum Kesimi,
Yunanistan, Bulgaristan, İtalya ve Romanya takip etmekte ve ayrıca bu ülkeler
dünya sıralamasında 120 ve üzeri sıralarda yer almaktadırlar. Avrupa Birliği
içerinde yer alan en düşük riskli ülkeler ise sırasıyla Lüksemburg, Finlandiya,
Estonya, Danimarka ve İsveç olup, bu ülkelerin dünya sıralaması da oldukça
başarılı ve en az riskli ülkeler olarak sonra sıralarda yer almaktadırlar.
IV.
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Tablo 5. Dünya Afet Raporu 2015
Afet Dönemleri
DÜNYA
AB ÜYE
ÜLKELER
TÜRKİYE
1995-2004
Kayıtlı Hayatını Kaybeden İnsan
Sayısı
Kayıtlı Etkilenen İnsan Sayısı
Kayıtlı Hayatını Kaybeden İnsan
Sayısı
Kayıtlı Etkilenen İnsan Sayısı
Kayıtlı Hayatını Kaybeden İnsan
Sayısı
Kayıtlı Etkilenen İnsan Sayısı
2005-2014
20,098
2,041
5,588,395
155,680
78,075
10,987
12,309,738
2,968,472
1,287,514
839,342
2,907,112,619
1,935,584,786
Kaynak: (IFRC, 2015)
Üstte yer alan tablo, Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri
Federasyonu (IFRC) tarafından 2015 yılında yayımlanan; 1995-2004 ve 2005-
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
645
2014 dönemleri arasında kayıt altına alınan doğal ve insan kaynaklı afetlerde
hayatını kaybeden/etkilenen insanların sayılarını Türkiye, AB ve Dünya
düzeyinde ortaya koymaktadır ve sonuçların dikkatle incelenmesi gerekmektedir.
Tablo 5’ ten de görüleceği üzere 2015 yılı itibariyle geçen 20 yıllık süre
zarfında afetler; Türkiye de 22 binden fazla insanın hayatını kaybetmesine ve
5,6 milyondan fazla insanın etkilenmesine sebep olmuştur. Aynı dönemlerde
Avrupa Birliği ülkelerinde meydana gelen afetlerde; 89 binden fazla insan
hayatını kaybetmiş ve 15,2 milyondan fazla insan etkilenmiştir. 20 yıllık süre
zarfında dünya genelinde ki durum ise; 2,1 milyondan fazla insan hayatını
kaybetmiş ve 4,8 milyardan fazla insan afetlerden etkilenmiştir. Doğal ve insan
kaynaklı her türlü afetin sonuçlarından söz edilirken çeşitli sayısal ifadeler
kullanılsa da bahsi geçen insan hayatı olunca, durumun sadece rakamlardan ibaret
olmadığını söylemek zorundayız. Afetler ve insani kriz durumları sonrasında
bireysel ve toplumsal düzeyde yaşanan psikolojik travmaların muhtemel
etkilerinin rakamlarla ifade edilebilmesi mümkün değildir.
Yakın geçmişe kadar toplumların afetlere bakışı, 19. yüzyılın başlarında
insanların hastalıklara bakışı gibi olmaktaydı: Öngörülemeyen, istenmeyen ve
günlük hayatın bir parçası olan kaçınılamaz bir risk. Toplumsal gelişme, bilimsel
ilerleme ve insan yaşamına verilen önemin artmasıyla toplumların afetlere bakışı
değişmeye başlamış, afetlerin hastalıklar gibi önceden gerekli önlemler
alındığında önlenebileceği veya en az zararla atlatılabileceği anlaşılmıştır(Press
ve Hamilton, 1999). Bu düşünceden hareketle, afetler ve insani kriz
durumlarında oluşabilecek zararlarının elden geldiğince azaltılabilmesi için,
öncesinde ve sonrasında yapılması gereken teknik, idari ve yasal çalışmaları
belirleyen ve uygulamaya aktaran etkili sistemlerin kurulması gerekmektedir. Bu
ise geniş kapsamlı, iyi planlanmış, sürdürülebilir ve son derece etkin bir “Afet
Yönetim Mekanizması” sayesinde sağlanabilir. Bu sürecin bir fonksiyonu olarak
her aşamada ön planda olan ve başarının sağlanabilmesi için vazgeçilmez olan
“lojistik faaliyetler” ise Afet Yönetimi’ nde hayati öneme sahiptirler. Bir bilim
olarak “Lojistik” kavramının, günümüzde başarılı ticari uygulamaları olduğu ve
ancak bu uygulamaların sürece adapte edilmesiyle istenilen seviyelerde modern
bir “Afet Yönetim Sistemi” oluşturulabileceği unutulmamalıdır.
Hemen her afet ve insani kriz sonrasında ülkenin tüm kaynakları
kullanılarak yürütülen “Müdahale ve İyileştirme” çalışmalarında gösterilen
başarılar, maalesef “Risk Azaltma ve Hazırlık” çalışmalarındaki başarısızlıkları
unutturmakta ve sürdürülebilir bir “Afet Yönetim Sistemi” kurulması hep daha
sonralara ertelenmektedir. Bu durumun; nerede ve ne zaman meydana geleceği
belli olmayan bir sonraki afetin muhtemel sonuçlarını daha yıkıcı hale getirdiği
646
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
ve ayrıca risk azaltma ve hazırlıklı olabilmede öngörülemez bir duruma sebebiyet
verdiği unutulmamalıdır.
Çalışmamıza konu olan “Risk Yönetim Endeksi” sonuçları, ülkemizin
mevcut durumunu uluslararası standartlarda ortaya koyarak, karar alıcı
noktasında bulunanlara acil olarak iyileştirme yapılması gereken alanları
göstermiştir. 2017 yılı endeks sonuçları incelendiğinde Türkiye’ nin, dünyanın
en riskli 45. ülkesi olduğu ve Avrupa Birliği ülkeleri içerinde de “en yüksek
riskli” ülke olduğu görülmüştür. Dünyanın en büyük on sekizinci18. ve Avrupa
Birliği’ nin en büyük 6. ekonomisine sahip olan ülkemiz (www.worldbank.org)
ekonomik göstergelerde yakaladığı bu başarıyı, ne yazık ki Risk Yönetim
Endeksi açısından istenilen seviyelerde tutturamamış ve kendisiyle ekonomik
açıdan benzer durumda olan ülkelerin aksine “yüksek riskli” ülkeler sınıfında yer
almıştır.
Sonuçlar göstermiştir ki; ülkemiz mevcut durumu itibariyle, doğal ve
insan kaynaklı her türlü afetler ve insani krizler karşısında kırılgan bir yapıya
sahiptir. Geçmişte yaşanan felaketlerin sonuçları da dikkate alındığında her
açıdan daha fazla üzerinde çalışılması gereken uluslararası standartlarda bir Afet
Yönetim Sistemi’ ne ihtiyaç duyulmaktadır.
Ekonomik ve insani gelişim göstergeleri kullanılarak ülke
derecelendirmelerinin yapıldığı günümüz dünyasında, Afetler ve İnsani Krizlerle
baş edebilme performansının bir ölçütü olan bu tip endekslere verilen değerin,
toplumun tüm kesimlerinde gerekli karşılığını bulması için çalışmalar yapılmalı
ve uygulanabilirlik düzeyinin artırılabilmesi için karar alıcılar vasıtasıyla sürekli
iyileştirmeler yapılmalıdır. Ülkemizde bu noktada çağdaş afet yönetim politikası
olarak “yara sarma” anlayışı yerine “yara almama” politikasını gütmelidir ve
bunun gereği olarak ta “Kriz Yönetimi” yaklaşımından “Risk Yönetimi”
anlayışına geçmelidir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
647
KAYNAKLAR
AAYTS. (2014). "Açıklamalı Afet Yönetimi Terimleri Sözlüğü ". Ankara:
Retrieved
from
https://www.afad.gov.tr/upload/Node/3495/xfiles/sozluk.pdf.
Beamon, B M. (2004). "Humanitarian Relief Chains: Issues and Challenges".
Paper presented at the 34th International Conference on Computers and
Industrial Engineering, San Francisco-USA.
Börühan, G, Ersoy, P. (2013). "Lojistik Süreçler Açısından Afet Lojistiğinin
Önemi". Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 50(578), 75-86.
Börühan, G, Ersoy, P, Tek, Ö. (2012). Afet Yönetiminde Lojistik Planlama ve
Kontrol Listesi Yönetiminin Önemi. Paper presented at the I. Ulusal
Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresi Bildiriler Kitabı.
Clarke, W, Herbest, J. (1996). "Somalia and Future of Humanitarian Invention".
Foreing Affairs, 75(2), 82.
Cozzolino, A. (2012). Humanitarian logistics: cross-sector cooperation in
disaster relief management: Springer Science & Business Media.
CRED. (2016). "Poverty & Death: Disaster Mortality". Centre for Research on
the Epidemiology of Disasters.
CSCMP. (2017). Supply Chain Management Definitions and Glossary.
Retrieved
02.02.2017,2017,from
http://cscmp.org/imis0/CSCMP/Educate/SCM_Definitions_and_Glossa
ry_of_Terms/CSCMP/Educate/SCM_Definitions_and_Glossary_of_Te
rms.aspx?hkey=60879588-f65f-4ab5-8c4b-6878815ef921
DHA, U. (1992). "Internationally agreed glossary of basic terms related to
disaster management". UN DHA (United Nations Department of
Humanitarian Affairs), Geneva.
Ergünay, O. (1996). "Afet yönetimi nedir? Nasıl olmalıdır? Erzincan ve Dinar
deneyimleri ışığında Türkiye’nin deprem sorunlarına çözüm arayışları".
Tübitak Deprem Sempozyumu Bildiriler Kitabı.
Ergünay, O, Özmen, B. (2013). "Afet Yönetimi Açısından Van Depreminden
Elde Edilen Dersler". Paper presented at the 2. Türkiye Deprem
Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı, Hatay/TÜRKİYE.
Geray, C. (1977). "Türkiye'de Yikim (Afet) Olaylari Karşisinda Önlemler Ve
Örgütlenmeler". Amme Idaresi Dergisi, 10(3), 91.
IFRC. (2015). World Disasters Report 2015. Fransa: International Federation of
Red Cross and Red Crescent Societies.
İlhan, A M. (2013). "Afetler ve İnsani Yardım Operasyonlarında Silahlı
Kuvvetlerin Rolü". Güvenlik Bilimleri Dergisi, 2(1), 107-129.
INFORM. (2017). Index For Risk Management. Retrieved 24.02.2017, 2017,
from http://www.inform-index.org/Countries/Country-profiles
648
Hakan EYGÜ, Ebubekir KARABACAK
INTOSAI. (2012). The draft exposure draft ISSAI 5510 audit of disaster
preparednes: Guidance for supreme audit instituions.
Retrieved
02.02.2017, 2017, from http://www.issai.org
JDP. (2008). Disaster Relief Operatins (2nd Edition). United Kingdom: Joint
Doctrine Publication.
Kadıoğlu, M. (2011). "Afet Yönetimi Beklenilmeyeni Beklemek, En Kötüsünü
Yönetmek". İstanbul: Marmara Belediyeler Birliği.
Kovács, G, Spens, K M. (2007). "Humanitarian logistics in disaster relief
operations". International Journal of Physical Distribution &
Logistics
Management,
37(2),
99-114.
doi:
10.1108/09600030710734820
Press, F, Hamilton, R M. (1999). "Mitigating Natural Disasters". Science,
284(5422), 1927.
Tanyaş, M, Günalay, Y, Aksoy, L, Küçük, B. (2013). "İstanbul İli Afet Lojistik
Planı Kılavuzu". İstanbul Kalkınma Ajansı Raporu DFD-39.
TDK. (1998). Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.
Ural, D. (2006). "Afet Mevzuatı: Türkiye Deneyimleri". Ulusal Afet Dergisi,
1(1), 7-19.
Van Wassenhove, L N. (2006). "Blackett Memorial Lecture - Humanitarian aid
logistics: supply chain management in high gear". Journal of the
Operational Research Society, 57(5), 475-489. doi: DOI
10.1057/palgrave.jors.2602125
Yılmaz, A. (2003). "Afet Yönetimi". Pegem A Yayıncılık.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
649
VISUALIZING THE FUTURE OF IRAN’S MARKET OF
AGRICULTURAL PRODUCTS WITH AN EMPHASIS ON MEMBERSHIP
IN WTO
(THE CASE STUDY OF RICE)
Ş. Mustafa ERSUNGUR*
Abdullah TAKIM**
Shahryar FATHİ MOLLAEE***
Samad KARRARI****
Abstract: The agriculture sector has always been considered an important
element in providing the needs of human life. It has a special significance in Iran
because of certain features such as varied continental conditions, fertile soil,
adequate labor force and variety of plants. Membership of Iran in World Trade
Organization "WTO" brings out the question "what effects will the membership of
Iran in WTO have on Iran's agriculture, especially production of rice?" The World
Trade Organization(WTO) is an international organization that regulates the world's
trade and resolves the disagreements of the members. The members of the WTO
are the countries that have signed the agreements of this organization (nearly 30
agreements); and Iran is currently a member of this international organization. In
this research firstly the method of calculation of tariff equivalent rate is studied,
then the rate has been calculated for all of the years of implementing the agricultural
agreements; and finally using the econometric method of Ordinary Least Squares
(OLS) the function of production of rice is estimated; then using this function, the
actual production of rice in Iran before and after conducting these agreements have
been calculated.
Keywords: Agriculture, Agricultural agreement, Tariff equivalent rate, The
world trade organization, Rice
I. Introduction
International economics deals with economic relations between countries and
the interdependence of these relationships is important for the economic welfare of
most countries. The World Trade Organization (WTO) is an international
Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve
Lojistik Bölümü
***
Department of Economics, Islamic Azad University, Malekan Branch, Malekan, Iran
****
PhD, Islamic Azad University, Faculty of Economics, Maku Branch, Maku, Iran
*
**
650 Ş. Mustafa ERSUNGUR, Abdullah TAKIM, S. Fathi MOLLAEE, Samad KARRARI
organization that regulates the world's trade and resolves the disagreements of the
members. The members of the WTO are the countries that have signed the
agreements of this organization (nearly 30 agreements). The Headquarters of the
WTO is in Geneva, Switzerland. The number of the members of the WTO is 150 (as
of November 2006) and Vietnam is the newest member of this organization.
II. Iran and the WTO
The WTO establishes principles for the members in order to achieve
specified goals; so a member not committed to these principles will suffer penalties:
1. Non-discrimination and Most Favored Nation (MFN). The MFN rule
requires that a WTO member must apply the same conditions on all trade with other
WTO members, i.e. a WTO member has to grant the most favorable conditions under
which it allows trade in a certain product type to all other WTO members. "Grant
someone a special favor and you have to do the same for all other WTO members."
2. The use of non-tariff barriers (such as rationing and import licensing) is
prohibited; and the governments can support domestic industries only by imposing
customs tariff.
3. After eliminating non-tariff barriers in trade, the countries should stabilize
their customs tariff, and then reduce it gradually; nevertheless there is an exception
in case of agricultural products for the countries that have difficulties in payments.
4. In order to help competition in developing countries, establishment of a
preferential tariffs system (with the goal of granting trade privileges to some of
domestic products) is allowed.
5. The countries are not allowed to take any action of a dumping nature.
6. The countries should act equally toward the domestic products and
imported goods.
7. Consultation on commercial policies with the members and resolving the
disagreements in trade relations by negotiation.(Esfandiari, 2005)
The WTO is the only international organization that its duties are related to
regulating the international trade. The main objective of WTO is to ensure a mild,
free and scheduled procedure of the global trade. So the consumers and the producers
will know that:
. they have a variety of options in manufactured goods, components, raw
materials and services that they want to use;
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
651
.
foreign markets will be open to them;
.
they can benefit secure services;
.
And consequently, a world with a prosperous and liable economy will
emerge.
On this basis the WTO has become a place that world nations including
developed, developing and undeveloped countries, regulate their free trade according
to its rules and standards and criteria; and try to improve their economies.
Iran, after years of study and evaluation of the positive and negative effects
of joining the WTO, finally decided to join the WTO, and was accepted as an
observer in May 2005.
The Islamic Republic of Iran should join the WTO to prevent an international
consensus against itself, eliminate discriminations for selling its products in global
markets, use the WTO mechanisms for resolving economical disagreements, create
a positive atmosphere for foreign investors, adapt the domestic rules to those of the
WTO, develop banking facilities and attract funds, increase competition in economic
sectors and improve the quality of domestic products, and finally promote the
economic prestige of the Islamic Republic of Iran in the world.
Before joining the WTO, Iran should prepare some preliminaries. In order to
join the WTO, Iran should change the domestic rules to competitive ones for the
manufacturers by the gradual elimination of customs barriers and subsidies so as to
prevent economic recessions and bankruptcy of manufacturing businesses.(
http://www.irantradelaw.com/?page_id=219)
Joining the WTO with preservation of current conditions is binding the
country's profits with those of the other countries which will not act only toward the
economic and trade benefits but also will affect culture, policies and economics.
From an economic point view, the industries that depend on domestic monopolized
market will face bankruptcy; from a commercial point view, the import (mostly
consumables and semi-capital) will be increased and Iran's trade balance will be
reduced or may become negative (even with oil exports), unemployment will be
raised, running cost will overtake construction costs other social and economic
outcomes will emerge. However there is no other choice but to connect to other
countries and participate in global decision making. Authority will be deprived
gradually, unless wise and scientific measures are taken relying on country's
capabilities, privileges and physical and spiritual funds.
652 Ş. Mustafa ERSUNGUR, Abdullah TAKIM, S. Fathi MOLLAEE, Samad KARRARI
Natural resources of Oil and Gas and related petrochemical industries,
agriculture, services, tourism, the strategic position of Iran in Middle East, young
technical and engineering forces with a bright future and citizens' trust in government
are some of potential capabilities that require a macro scale and comprehensive
attitude from authorities to be deployed and directed appropriately.(omid
bakhsh،2000)
As mentioned, the main objective of the WTO is to establish a global
multilateral trading system considering all the aspects such as the specific status of
developing countries and undeveloped countries. So in the agreements and other legal
documents regulating the activities of the WTO, there is a preferred approach toward
the undeveloped and developing countries. The WTO is the evolved form of the
General Agreement on Tariffs and Trade (GATT); so all of the members of GATT
automatically have joined the WTO, and some other countries have requested to join
the WTO afterwards, and some have been accepted. Although the public perceptions
and some propaganda consider GATT and WTO a club for rich and industrial
countries; the procedure of the countries of the world does not reflect such mentality
at least by most of less developed countries. For example, in the list of nation
committed to GATT 1947 and the WTO, the names of many undeveloped countries
and even countries with Socialist governments can be spotted (Cuba joined GATT in
January 1948, and joined WTO in 1995 when it was established). Some other nations
that are members of GATT and WTO and are categorized as undeveloped are:
Bangladesh, Cameroon, Chile, Congo, El Salvador, Gambia, Ghana, Argentina,
Brazil, Colombia, Egypt, Turkey, Bahrain, Uruguay, Tanzania and other countries
like UAE, Kyrgyzstan, Angola, Jordan and Georgia have joined the WTO when it
was established.
Currently, 115 of the members of the WTO are from undeveloped countries;
and about 30 other undeveloped countries have requested to join WTO. These
countries play an active role in decision makings in the WTO; for instance organizing
the ministerial conferences of WTO which was held in December 1999 in Seattle,
US, was the result of months of efforts of members among which, the developing
countries had a considerable share. In another instance, South Korea proposed an
offer on agricultural liberalization in the meeting on May 20th 1999. One other group
of developing countries leaded by India, Pakistan and Egypt has objected some of the
proposals of the United States and regarded it as violation of the agenda. Hong Kong,
with the goal of reducing the industrial tariffs more than it was reduced in Uruguay
meetings and in 3 years after the negotiations, declared its full support for industrial
tariffs in the next round of negotiations. The overall procedure of participation of
developing countries in decision makings of the WTO is a positive one; and the role
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
653
of these countries in operations of the WTO has become so eye catching that even
directors-general of the WTO are chosen from these countries. On June 22nd 1999 the
WTO took a rather interesting action; Mike Moore from New Zealand was assigned
the director general for a period of 3 years who was succeeded by Supachai
Panitchpakdi (previous commerce minister of Thailand).
Panitchpakdi once mentioned the growing role of developing countries in
WTO and stated that his being chosen as the director general-to-be points out the
significance of undeveloped and developing countries; and added that GATT was
traditionally rich countries club, but that attitude has been changed basically about
WTO; which was proved by nomination of him and Morocco's ambassador for the
post of director general. The number of received suggestions for holding the Seattle
round was about 157, half of which was from developing countries, showing their
eagerness for participation in WTO operations.
From its establishment in 1947, the main attitude of GATT was to gather non
industrial and undeveloped countries and the industrial and developed ones together
to participate in this international treaty; and numerous modifications have been made
to secure the benefits of developing countries, main core of which was assistance to
developing countries in the framework of economic development plans.
Generally speaking, the globalization process contains opportunities and
threats specially for developing communities. These opportunities and threats should
detected and taken into consideration in the process of integration of developing
countries in global economy. Globalization of these undeveloped or developing
countries can provide potential grounds for growth and development of free trade for
them.
Apart from this, with completion of the globalization process, capitalism in
developing countries can use the supports and assistances from developed countries
in order to confront the domestic crisis's that threaten capitalism (such as
environmental and population crisis's).
On the other hand, many results of the globalization are among the potential
and actual threats to them. Yet, the important thing in this topic is to minimize the
threats and expand the opportunities in the process.(ttps://www.gov.uk/the-worldtrade-organisatio)
III. Agriculture in Iran and in the World
As the statistics show, the developing countries are agricultural nations
because 96.2 percent of the agriculturist population of the world live in these
654 Ş. Mustafa ERSUNGUR, Abdullah TAKIM, S. Fathi MOLLAEE, Samad KARRARI
countries; so agriculture in developing countries is more than just an economic
section; it has an importance of social aspects and living patterns. In fact, in
developing countries agriculture is a lifestyle unlike the developed countries, where
according to little agriculturist population, agriculture is considered an economic
section which does not have the importance of a lifestyle on its own. On the other
hand, a comparison of agricultural exports of countries shows that the agricultural
export has a larger share of the total export in countries that are not developed in
industries; which implies an emphasis on export of the raw material and primary
products. However, there is the possibility of the secondary product having greater
share of the total export by valuing industrial development.
On this ground, the value added of agriculture and its share in the GDP is
considerable. The value added of agriculture and its share in GDP in developed
countries is reported to be 2%; while this number is 16.1% in developing countries.
Iran is a unique country that can have a fair share of the global markets and
provide various international customers with its productions. Iran is located in a
temperate zone and has adequate water resources and suitable climate, so it is one of
the best agricultural areas in the Middle East and has a special global place in export
of agricultural products.(resatat,2006)
In recent decades especially after the Fifties, consumption of rice has risen
considerably and as the second foodstuff after wheat, it is now referred as one of the
staples. Rice is one of the main food products of Iranian people, but expansion of
cultivation areas of has been limited due to certain climatic conditions needed for its
cultivation.(ying and colleagues,1998)
The area of unhusked rice in crop year of 2008-2009 is estimated to be about
536 thousand hectares; of which Mazandaran Province has got 41.35% and Gilan
Province has got 33.91%. These two provinces have got 75.26% of the total
cultivated area of various kinds of unhusked rice in the country. Golestan, Khuzestan
and Fars provinces have got next ranks by 9.45%, 4.42% and 4.2% respectively.
These 5 provinces have got 93.34% of the cultivated area and the remaining 6.66%
is the share of other provinces.(isfahani,1998)
The amount of production of various types of rice in Iran is estimated to be
about 2.25 million tons; of which 46.09% have been produced in Mazandaran and
29.35% in Gilan. These coastal provinces have produced 75.44% of the unhusked
rice of the country. Golestan, Fars and Khuzestan rank 3rd to 5th with 9.2%, 4.66%
and 3.86% of the production. These 5 provinces produce 93.15% of the total
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
655
unhusked rice; and the least amount of production is that of Kordestan; which is 9
tons.(Amam and colleagues,1994)
The average performance of various types of unhusked rice is 4205.6
kilograms in each hectare. Provinces of West Azerbaijan and Kermanshah have had
the most and the least efficiency with 5254.55 and 1390.05 kilograms in each hectare
respectively.
IV. Data and Analysis
In this research, firstly we try to determine how to calculate the tariff
equivalent rate for rice, then this rate is calculated for all years of implementing the
agricultural agreement and the data is inscribed in separate tables. In this section the
variables used in production function are introduced and finally the function id
estimated using the Ordinary Least Squares (OLS). The research period is the years
from 1999 to 2009.
The variables in function estimation; wholesale price of grains is considered
confidential by the Central Bank; so with great effort, the wholesale price of the
goods in 1999 was extracted, and based on that, the wholesale price in other years
was estimated using wholesale price index (see appendix). For each product there is
a report in which the import prices are used to calculate equivalent tariff rate. The
free market and official rates of exchange in research period in fifth and sixth columns
of the table respectively.
Since the import price in third column is in terms of US Dollar, it can be
expressed in terms of Iranian Rial regarding the exchange rate. So the second column
if multiplied by the exchange rate gives the import price in terms of Rial. There are
two rates for exchange, so there will be two rates for import price.
The difference of wholesale price and import price. Tariff equivalent in terms
of both official and free market exchange;
TEI 
Pdi  pwi
 100
pwi
TEI: Tariff equivalent per year
Pdi: domestic wholesale price per year
pwi: import price per year
656 Ş. Mustafa ERSUNGUR, Abdullah TAKIM, S. Fathi MOLLAEE, Samad KARRARI
In calculation of the tariff equivalent two factors, exchange rates and
domestic prices, play a determining role in the tariff equivalent to be positive or
negative.
Take a look at columns 10 and 11 and note that the tariff equivalent in free
exchange rate is negative in most of the years; which means the domestic price of the
product is less than the import price (as the agricultural agreements emphasize that
they should be). This fact implies some kind of hidden tax on the product. However,
the tariff equivalent in official rate is positive most of the time, showing that the
domestic price of the product is more than the import price; which implies supportive
policies for that product.
In case of rice, the government has a slight role in market, so the guaranteed
price and the wholesale (market) price of rice are different; and the guaranteed price
is much less than the market price, and because the guaranteed price is not the base
of decision making for the producers, it is not used in estimation.
After estimating the production function we seek to examine these
hypotheses:
H0: Pattern of rice production will not increase by implementing the
regulations of market access;
H1: Pattern of rice production will increase by implementing the regulations
of market access.
Ln (sr) = 651,81 + 0,45 Lnpr (-1) + 0,68 ln (sr (-1))
T=
R2 = 0,63
9,4
2,85
DW = 2,03
4,26
F = 23,91
n = 29
Rice production in Iran is function of wholesale price index and actual
production in previous period according to equation II. The t-statistic and Y-intercept
and price index variable are meaningful with a confidence level of 5%.
The calculated "F' is greater than the "F" of the table, which indicates the
validation of the whole regression.
The R2 statistic in equation is 0.63 which shows the strength of justification
of the regression.
The DW (Durbin-Watson) statistic of 2.03 denies any autocorrelation in the
model.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
657
The important point about rice is that the quality of imported rice is not the
same as domestic production, so there will be a difference in their prices. The price
index used in estimated function II is the price index of rice in general term; therefore
it is necessary to estimate the relation of imported rice price and rice price in general
term, so we can use the estimated price index in other equations.
Ln (Pr) = 229,93 - 56,33 LnprI + 0,17 ln Sr (-1) – 0,003 ln mr (-1)
T=
2,511
F = 9,74
2,28
5,06
R = 0,62
n = 29
2,07
According to equation III the wholesale price index is a function of the
wholesale price of imported rice, the production amount in previous period Sr(-1)
and import in previous period Mr(-1).
In order to estimate the wholesale price index of rice in general term, after
the implementing market access rules we will use the actual production and import
of rice in the last statistical year (2009).
Ln (sr) = 525,02 + 0,44 Lnpr + 0,61 ln Sr (-1) + 0,25 ln mr (-1)
T=
2
0,68
R2 = 0,67
4,02
DW = 2,05
2
F = 18,35
n = 29
Lnsr88 = -525,02 + 0,44 Lnpr (-1) + 0,61 ln Sr (-1) + 0,25 ln mr (-1)
Sr87 = 2190
mr87 = 1201,36
Rr87 = 330
Lnsr = 525,02 + 0,44Ln (330) + 0,61 ln (2190) + 0,25 Ln (1201,36) – 534,02
Sr = Ant ln (534,02)
Sr=8.3541
Rice production based on free exchange rates( the new price index is
inserted)
Lnsr88 = -525,02 + 0,44 Lnpr (-1) + 0,61 ln Sr (-1) + 0,25 ln mr (-1)
Sr(-1) = 2190
mr87 = 1201,36
pr87 = 552
658 Ş. Mustafa ERSUNGUR, Abdullah TAKIM, S. Fathi MOLLAEE, Samad KARRARI
Lnsr88 = 525,02 + 0,44Ln (552) + 0,61 ln (2190) + 0,25 Ln (1201,36) 533,2
Lnsr88 = 533,2
Sr = Ant ln (533, 2)
Sr= 3.6797
Rice production based on official exchange rates
Lnsr88 = -525,02 + 0,44 Lnpr (-1) + 0,61 ln Sr (-1) + 0,25 ln mr (-1)
Sr (-1) = 2190
mk (-1) = 1201,36
pr87 = 560
Lnsr = 525,02 + 0,44Ln (560) + 0,61 ln (2190) + 0,25 Ln (1201,36)
Sr = Ant ln (534,26)
Sr= 1.0621
V. Conclusion
The table of estimated parameters with OLS method shows that the most
important statistic of this table is t-statistic. If you seek to test meaningfulness of a
specific coefficient the t-statistic can be of great help. If the absolute value of tstatistic is greater than the "t" of the table (which is usually supposed to be 2) then
that coefficient is meaningful and if it is smaller, the coefficient is not meaningful
and cannot affect the dependent variable. So regarding to table 2 and t-statistic of
each independent variable, the Y-intercept coefficient and the coefficients of "mr"
and "sr" variables are meaningful but the coefficients of "pr" is not meaningful and
cannot affect the dependent variables. Statistical quantities such as coefficient of
determination (R2) and SD wastes and other statistics are calculated in this table. The
most important statistic of this table is the Durbin-Watson (DW) statistic which is
used to determine the existence of autocorrelation of disturbing sentences. Regarding
to DW in this table (2.05), it can be deduced that the disturbing sentences have nearly
no autocorrelation.
The other important statistic in this table is the R2 statistic which is the
model's coefficient of determination. This statistic expresses that what percentage of
the variability of the dependent variables can be explained by independent variables.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
659
The R2 in this table is 0.67.
The main study model after estimating coefficients and doing the tests will
be:
Ln (sw) = 7834,5 + 15,87 Lnpw (-1) + (MA = 0,72)
T=
R2 = 0,62
9,4
2,85
4,26
DW = 1,52
F = 21,34
n = 29
It is clear that in this equation all the coefficients are positive. The results of
this research indicate that implementing the regulations of market access, Iran's rice
production will change from 835.41 thousand tons to 6779.7 thousand tons with free
exchange rates; and to 1062.1 thousand tons with the official exchange rates.
Therefore, the H0 hypothesis can be proved.
660 Ş. Mustafa ERSUNGUR, Abdullah TAKIM, S. Fathi MOLLAEE, Samad KARRARI
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
The Data Model (III)
Central Banc Of Republic Islamic Of Iran
661
662 Ş. Mustafa ERSUNGUR, Abdullah TAKIM, S. Fathi MOLLAEE, Samad KARRARI
Eviews software for estimating the model output oF [III]
119.2646
11.87993
12.06676
9.743100
0.000175
Dependent Variable: LNPR
S.D. dependent var
0.474916
Akaike info criterion
86.42230
Schwarz criterion
194189.1
F-statistic
-174.1990
Prob(F-statistic)
0.469653
Adjusted R-squared
S.E. of regression
Sum squared resid
Log likelihood
Durbin-Watson stat
References:
Esfandiari A.(2005): The structure World Trade Organization: Tadbir. N. No. 158
http://www.irantradelaw.com/?page_id=219
Omid bakhsh A.(2000): The World Trade Organization: Newspaper Ettelaat. No.21966
ttps://www.gov.uk/the-world-trade-organisatio
Resalat N.(2006):page economic16.NO.5984
Isfahani M.(1998): and an introduction to the ecology and physiology of crop plants
(Translation)Gilan University Press
Amam, E. And M niknajad.(1994): An Introduction to the Physiology of yield of crop
plants. (Translation), Shiraz University Press
Ying, j., peng, s., he, q., yang, h., yang, c., visperas, r.m., and cassman, k.g.(1998):
comparision of high- yield rice in a tropical and sub-tropical environment: i. determinants of
grain and dry matter.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
663
TÜRKİYE-GÜRCİSTAN TİCARİ İLİŞKİLERİNDEKİ
SORUNLAR- BEKLENTİLER VE ÇÖZÜMLER*
Kerem KARABULUT**
Şeyma ŞAHİN***
Özet: Bu çalışmada, öncelikle 1991 sonrası dönemde Gürcistan ekonomisinin
mevcut durumu ve gelişim seyri incelemiştir. Daha sonra, hazırlanan anket yardımı
ile Türkiye-Gürcistan arasındaki dış ticaret analiz edilmiştir. Hazırlanan anketler,
Gürcistan ile sınır kenti olan Artvin ilinde uygulanmıştır. Doğu Karadeniz
İhracatçılar Birliğine Bağlı 86 firmaya anket uygulanmıştır. Bunlardan eksik bilgi
içeren 6 adet anket değerlendirme dışı bırakılmış ve 80 anket değerlendirilmiştir.
Elde edilen veriler SPSS 20 programında analiz edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre,
Türkiye-Gürcistan arasındaki ticarette en önemli problem altyapı yetersizliğidir.
Gürcistan ile ticaret yapmanın en önemli sebebi, bu pazara erken girmektir.
Gürcistanlı işadamları ile ortaklık kurma isteksizliği mevcuttur. Bölge ticaretinde en
çok önemsenen ülke İran’dır. Sonuç olarak, Gürcistan ekonomisi ve pazarının çok
büyük olmadığı, ancak Türkiye için stratejik önemi olduğu söylenebilir.
Anahtar Kelimeler: Gürcistan Ekonomisi, Türkiye-Gürcistan İlişkileri,
Türkiye-Gürcistan Ticari İlişkilerinin Analizi.
THE PROBLEMS-EXPECTATIONS AND SOLUTIONS IN TURKISHGEORGIAN TRADE RELATIONS
Abstract: In this study, primarily the current situation and development trend
of the Georgian economy after 1991 was investigated. Then, the foreign trade
analysis between Turkey and Georgia was conducted with the help of a
questionnaire developed. These questionnaires were administrated in Artvin, which
is a neighbor city of Georgia. The questionnaire was administrated on 86 companies
affiliated with Eastern Black Sea Exporters Union. 6 questionnaires were excluded
due to the missing information and 80 questionnaires were included to be evaluated
in the study. The information obtained were analyzed by SPSS 20 software.
According to the results, the most important problem between Turkey and Georgia
is the lack of infrastructure in trade. The most important reason to do trade with
Georgia is early entry into this market. Georgian businessmen seem reluctant to
develop partnerships with Turkish people. The most important country in trade of
the region is Iran. As a result, although the economy and market of Georgia is not
very large, it has a strategic importance for Turkey.
Key Words: The economy of Georgia, Relations between Turkey and
Georgia, Analysis of Commercial Relations Between Turkey and Georgia
Bu çalışma, Prof. Dr. Kerem Karabulut’un danışmanlığında Şeyma Şahin tarafından
hazırlanan “Gürcistan Ekonomisi ve Türkiye-Gürcistan Ticari İlişkilerinin Analizi” adlı
2016 yılında Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde savunulan Yüksek
Lisans tezinden türetilmiştir.
**
Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
***
Arş. Gör., Bandırma Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
*
664
Kerem KARABULUT, Şeyma ŞAHİN
I. GİRİŞ
Gürcistan, 1991 yılında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin
(SSCB) dağılmasıyla birlikte Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi sınırında oluşan
bağımsız devletlerden birisidir. Bağımsızlığını ilan eden Gürcistan’ı ilk tanıyan
ülke Türkiye’dir. Daha sonra Ekonomik zorluklar ile karşılaşan Gürcistan’ın en
önemli dünyaya açılma kapısı ve destek gördüğü ülke Türkiye olmuştur.
Türkiye’nin bu olumlu ve katkı yapan tutumları ve bir anlamda Coğrafyanın da
işbirliğini zorunlu kılması, Gürcistan’ın da Türkiye’ye ve Rusya’dan ziyade
batılı ülkelere yönelik politikaları, iki ülke arasındaki soyo-ekonomik ilişkilerin
hızlı bir gelişme göstermesine sebep olmuştur. Hızla gelişen ilişkilerin en
belirgin gözlenebildiği alanlar ise ekonomi ve ticaret alanında gözlenmiştir.
Ticaret, bağımsızlık sonrası ilişkilerin ilk dönemi olan 1992 yılında 17.8 milyon
dolar iken siyasi ilişkilerdeki hızlı gelişmenin de etkisiyle 1997 yılında yaklaşık
240 milyon dolara yükselmiştir. Bu artışı takiben 1998 yılında Gürcistan’ın en
büyük ticari partneri olan Türkiye, söz konusu ticari ortaklığını günümüzde de
ilk sırada devam ettirmektedir. Siyasi ve ekonomik alandaki yakınlaşmalar
enerji alanında da kendini göstermiş ve bunun sonucunda bölge ve ülke
ekonomilerine, ekonomik ve stratejik avantajlar sağlayan birçok önemli
projelere imza atılmıştır. Bu kapsamda Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC), Trans
Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı (TAP), Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı
(TANAP), Nabucco Doğalgaz Boru Hattı, ve Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) gibi
dünya gündeminde kendilerine yer bulan büyük projelerle enerji alanında
stratejik ve ekonomik bir işbirliği sağlanmıştır.
Türkiye ile Gürcistan arasında gelişen bu ilişkilerin gelecek dönemlerde
de devam etmesi için bilimsel çalışmalarla konunun ele alınması gerekmektedir.
Bu çerçevede ele alınan bu çalışma ile Türkiye-Gürcistan ticari ilişkilerinde
karşılaşılan sorunlar ve beklentileri tespit edip uygun çözüm önerileri sunmak
amaçlanmaktadır.
Bu amaçla, Artvin ilinde Gürcistan ile dış ticaret yapan firmalara
yönelik yapılan anket çalışmasına dayalı analiz ve bulgulara yer verilmiştir.
Gürcistan ile ticaret yapan firmaların yapısal özellikleri, Gürcistan ile ilişkilere
bakış açıları, ticaret yaparken karşılaştıkları sorunlar ve geleceğe yönelik
beklentileri bilimsel yöntemlerle değerlendirilerek çözümler sunulmaya
çalışılmıştır.
II. TÜRKİYE-GÜRCİSTAN ARASIDAKİ DIŞ TİCARETİN
GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ
Türkiye ile Gürcistan arasındaki ekonomik ilişkilerin başlangıcı Sarp
Sınır Kapısı’nın 1988 yılında açılması ile bavul ticareti şeklinde başlamıştır.
Sarp Sınır Kapısı’nın açılmasıyla sınır ticaretinde bulunmak amacıyla çok
sayıda insan Sarp Sınır kapısından giriş-çıkış yapmış ve iki ülke birbirlerini
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
665
tanıma fırsatı bulmuştur. SSCB’nin dağılmasının ardından her anlamda zor
koşullarda yaşayan Gürcistan için Sarp Sınır Kapısı adeta bir çıkış kapısı
olmuştur (Metin, Koyuncu, 2013: 2). Bağımsızlığı takiben Gürcistan, kendisine
en yakın Pazar olarak gördüğü Türkiye’ye yönelmiş ve bu amaçla, sanayinin
modernizasyonu ve mevcut altyapının yenilenmesinde Türkiye’den destek
beklemiştir (Akgür, Palacıoğlu: 1999: 4).
Türkiye ile Gürcistan ilk resmi ekonomik ilişkileri 1991’de Türkiye’nin
Gürcistan’a elektrik enerjisi vermesiyle başlamıştır. Bir sonraki yıl, iki ülke
arasında ekonomik ve ticari ilişkileri arttıracak, yatırım ve uluslararası
taşımacılığı hedefleyen sekiz anlaşma ve protokoller imzalanmıştır (Demir,
2003, :228). Söz konusu protokoller; ticari işbirliği, tıp, sağlık,
telekomünikasyon ve yılda 250 milyon kwh elektrik satışı konularını
kapsamaktadır (Mert, 2004: 47).
Siyasi ve ekonomik ilişkiler arasında pozitif yönlü bir korelasyon
olduğunu, iki ülke arasındaki toplam ticaret hacminin siyasi yakınlaşmaların
görüldüğü dönemde hızla arttığını söylemek mümkündür. Şöyle ki, siyasi
ilişkilerin ve ziyaretlerin yoğunluk kazandığı 1997 yılında toplam ticaret hacmi
bir önceki yıla göre 96 milyon dolar artmıştır.
Tablo 1. Yıllar itibariyle Türkiye-Gürcistan Dış Ticareti (milyon $)
Yıllar
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
İhracat
110
173
164
114
131
144
103
155
199
271
407
646
997
762
769
1.092
1.253
1.246
1.444
1.009
Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu
İthalat
32
65
91
93
155
127
137
268
300
289
344
289
525
285
290
314
180
201
232
208
Toplam Hacim
142
238
255
207
286
271
240
423
499
560
751
935
1.522
1.047
1.059
1.406
1.433
1.447
1.676
1.217
666
Kerem KARABULUT, Şeyma ŞAHİN
1991 yılında 17,8 milyon dolar değerinde başlayan ikili ticaret hacmi,
ilk 10 yılın ardından yaklaşık 15 kat artış göstererek 2001’de 271 milyon dolar
olarak gerçekleşmiştir (Dikkaya, Demirci,2015:602). Aşağıdaki tablo iki ülke
arasındaki yıllar itibarıyla yaşanan dış ticaret durumunu göstermektedir.
Tablo 1’e göre, iki ülke arasındaki dış ticarette Türkiye’nin aleyhine
olan görüntü en çok 2003 yılında mevcuttur. 2003 yılında Türkiye’nin dış
ticaret açığı 113 milyon dolar olarak gerçekleşerek iki ülke arasındaki ticaretteki
en yüksek açık seviyesine ulaşmıştır. Bunun nedeni, Gürcistan’dan ithal edilen
demir-çelik ürünlerindeki talep artışına bağlı olarak gerçekleşen fiyat artışıdır.
2006 yılı itibariyle dış ticaret dengesi Türkiye lehine bir değişim göstererek dış
ticaret hacminde ciddi artışlar görülmüştür.
Türkiye, Rusya’nın siyasi nedenlerle Gürcistan’a bazı kısıtlamalar
getirmesinin ardından, 2007 yılı ortalarından itibaren Gürcistan’ın en büyük
ticari ortağı konumuna yükselmiştir (http://www.ikmib.org.tr/).
Ancak 2008 yılında Gürcistan-Rusya savaşı ve küresel finansal krizin
etkileri iki ülke arasındaki ticari ilişkileri de olumsuz etkilemiş ve ticaret hacmi
2009 yılında bir önceki yıla göre, 400 milyon dolar düşmüştür.
2011 yılından itibaren Türkiye’nin Gürcistan’a yapmış olduğu ihracatta
büyük bir artış gözlenmiştir. 2014 yılında ise en yüksek seviyesine ulaşarak
yaklaşık 1,5 milyar dolara ulaşmıştır. 2008 yılında yürürlüğe giren ancak
küresel kriz nedeniyle 2009-2010 yıllarında etkisini gösteremeyen Serbest
Ticaret Anlaşması’nın iki ülke arasındaki ticaret hacmini 2011 yılı itibariyle
pozitif yönde etkilediği söylenebilir.
2007 yılı ticaret rakamları ile 2014 yılı ticaret rakamları
karşılaştırıldığında, Türkiye’nin Gürcistan’a gerçekleştirdiği ihracatın 2007
yılından 2014 yılına kadar %124 oranında bir artış gösterdiği görülmektedir.
Türkiye, Gürcistan’ın ihracatında ikinci sırada yer alırken, ithalatında
birinci sırada yer almaktadır (DEİK,2012: 11). 2014 yılı itibariyle Türkiye,
Gürcistan’a en çok ihracat yapan ülkeler arasında %11,5’lik paya sahip olarak
ikinci, ithalatında ise %21,9’luk pazar payı ile birinci sıradadır.
2009’dan günümüze yeni sınır kapıları ve sınır kolaylıklarının ikili
ticaret hacmini olumlu yönde etkilediği görülmüştür. 2007’den itibaren
Gürcistan’ın en büyük ticaret ortağının Türkiye olmasında, 2008 yılında
imzalanan serbest ticaret anlaşmasının ve ikili ilişkilerin arttırılması bu konuda
etkisi büyüktür. İki ülke arasındaki ticareti olumsuz yönde etkileyen,
gelişmesini engelleyen birçok neden olmasına rağmen, Gürcistan’da alım
gücünün düşüklüğü ucuz Türk tüketim mamullerine olan talebi arttırmaktadır.
İki ülke arasında devam eden Türkiye Gürcistan Karma Ekonomik Komisyonu
(KEK) toplantıları, ekonomik ilişkileri ele alarak iki ülke arasındaki ekonomik
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
ilişkilere yasal düzenlemeler
Demirci,2015:603).
getirmeyi
amaç
edinmektedir
667
(Dikkaya,
Tablo 2. Türkiye-Gürcistan Dış Ticaretinde Başlıca Ürünler
Gürcistan’ın Türkiye’ye İhraç Ettiği
Başlıca Ürünler
Gübreler
Demir ve Çelik
Giyim, aksesuar, örme veya tığ işi eşyalar
Mineral yakıtlar, yağlar, damıtma ürünleri
vb.
Örülmemiş giyim eşyası ve aksesuarı
Demiryolu ve tramvay dışındaki araçlar
Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar,
yemeklik katı yağlar, hayvansal ve bitkisel
mumlar
Metal cevherleri, cüruf ve kül
Gürcistan’ın Türkiye’den İthal Ettiği
Başlıca Ürünler
Makine, nükleer reaktörler, kazanlar vb
Plastik ve plastikten mamul eşya
Elektrikli makine ve cihazlar
Demir ve çelik
Mobilya, aydınlatma cihazları, reklam
lambaları, ışıklı tabelalar vb, prefabrik
yapılar
Eczacılık ürünleri
Sabunlar, yağlar, mumlar, modelleme
macunları
Kağıt ve karton, kağıt hamuru, kağıt ve
tahta eşyalar
Kaynak: Trade Map
III. TÜRKİYE-GÜRCİSTAN TİCARETİNDEKİ SORUNLAR VE
BEKLENTİLERİN TESPİTİNE YÖNELİK SAHA ARAŞTIRMASI
SONUÇLARI
3.1. Araştırmanın Amacı, Kapsamı ve Metodolojisi
Araştırma, Artvin ilinde, ikili ilişkilerin ana ayaklarından birini
oluşturan; Gürcistan ile ticari faaliyet yürüten firmalarla, yüz yüze görüşme
yöntemi ile anket uygulanarak gerçekleştirilmiştir.. Elde edilen bulgular ve saha
araştırması sürecinde yapılan gözlemler, bilimsel bir perspektif ile
değerlendirilerek yorumlar yapılmıştır. Hem Anket verilerine göre hem de
gözlemlere dayalı olarak sorun olarak tespit edilen hususların nasıl
çözülebileceği konusunda öneriler de geliştirilmeye çalışılmıştır. Böylece iki
ülke arasındaki ticaretin geleceğe yönelik olumlu gelişmesi doğrultusunda
nelerin sorun olduğu ve çözümünün nasıl olabileceğinin tespit edilebilmesi en
önemli amaç olarak değerlendirilebilir.
Çalışmada, 09-12 Şubat 2015 tarihleri arasında Artvin il merkezinin
yanı sıra Borçka, Arhavi, Kemalpaşa ve Hopa ilçelerinde 06 Şubat 2016 tarihli
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği’nden edinilen firma bilgileri doğrultusunda
Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliğine bağlı toplam 86 firmaya anket
uygulanmıştır. Eksik ve hatalı doldurulan anketlerin elenmesi sonucu 80 anket
değerlendirmeye alınmıştır.
Kerem KARABULUT, Şeyma ŞAHİN
668
Çalışmada kullanılan anket, Serap Bedir, Dilek Özdemir ve Kerem
Karabulut tarafından 2011 yılında yapılan “Türkiye İle Nahçıvan Arasındaki
Sosyo-Ekonomik İlişkilerin Analizi” adlı çalışmada kullanılan anket esas
alınarak hazırlanmıştır.
Veriler SPSS 20 programı yardımıyla analiz edilmiştir. Verilerin
analizinde frekans dağılımları ve tanımlayıcı istatistikler kullanılmıştır.
3.2. Verilerin Analizi
3.2.1. Demografik Özellikler
Ankete katılan firma sahip veya yöneticilerinin demografik özellikleri
Tablo 3.1’de gösterilmiştir.
Tablo 3.1. Demografik Özellikler
Demografik Özellikler
Teşebbüsün Hukuki
Türü
Teşebbüs sahibinin
eğitim durumu
İşyerinde çalışan kişi
sayısı
Ticari faaliyetin türü
Gürcistan ile ticaret
yapılan süre
Sayı
%
Şahıs Şirketi
Limited Şirket
Bir eğitim kurumu mezunu
değil
İlköğretim
Ortaöğretim
Yükseköğretim
Lisansüstü
1-10
11-30
31-99
Sadece ihracat
5
75
0
6,3
93,8
0
9
37
32
2
34
39
7
13
11,3
46,3
40,0
2,5
42,5
48,75
8,75
16,3
Sadece ithalat
2
2,5
Hem ihracat-hem ithalat
59
73,8
Diğer
6
7,5
19
47
23,75
58,75
1-5
6-20
+21
14
17,5
Artvin ilindeki katılımcıların %93,8’i (75 firma) limited şirkettir. Diğer
demografik göstergeler tabloda görüldüğü gibidir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
669
3.2.2. Gürcistan ile Yapılan Ticari Faaliyette Karşılaşılan En
Önemli Problemler ve Mevcut Faaliyet Alanlarında Geleceğe Yönelik
Endişeler
Cevaplayıcılardan, yaptıkları ticari faaliyette karşılaştıkları en önemli
problemleri ve mevcut faaliyet alanlarında geleceğe yönelik endişelerini önem
derecelerine göre belirtmeleri istenmiştir. Alınan cevaplar doğrultusunda ticari
faaliyette karşılaştıkları en önemli problemler ve geleceğe yönelik endişeleri
aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir.
Tablo 3.2. Cevaplayıcıların Verdikleri Cevaplar Doğrultusunda
Yaptıkları Faaliyette Karşılaştıkları En Önemli Sorunlar
Değişken
Sayı
%
Gümrüklerdeki altyapı yetersizlikleri
37
46,3
Çalıştığımız
2
2,5
Gürcistan’dan kaynaklanan olumsuzluklar
2
2,5
Yüksek vergi ve fon kesintileri
19
23,8
Aşırı rekabet ve kar düşüklüğü
7
8,8
Bürokrasi
2
2,5
Devlet otoritesinin eksik olması
10
12,5
alandaki
kamu
personelinin
yetersizlik ve ilgisizliği
Halkın gelir düzeyinin düşük olması
1
1,3
Tablodan da görüleceği üzere ankete katılan firma sahip veya
yöneticilerinin önemli bir bölümü (%46,3)’ü ticari faaliyette en önemli sorun
olarak gümrüklerdeki altyapı yetersizliklerini göstermişlerdir. Kimlikle geçiş
uygulamasının ardından 2012’de sarp sınır kapısının mevcut durumu ve
karşılaşılan sorunlar üzerine Artvin’de yapılan bir istişare toplantısında,
araçların sınır kapısında 5-6 saate varan beklemeler yaşadığı ve Sarp Sınır
Kapısının mevcut araç trafiği ihtiyacına cevap veremediği belirtilmiştir.
Dolayısıyla ankete katılan büyük çoğunluğun (%46,3)’ünün mevcut sorun
olarak gümrüklerdeki altyapı yetersizliklerini göstermeleri doğaldır.
Katılımcıların %23,8’i ikinci sorun olarak yüksek vergi ve fon
kesintilerini görmektedirler. Her ne kadar sınır ticaretinde alınan vergi ve fonlar
devlet için vergi yani gelir olsa da ticaret yapanlar için kar kaybı olarak
değerlendirilebilir. Yaptıkları ticarette kar maksimizasyonunu amaçlayan firma
sahip veya yöneticilerinin ikinci sorun olarak vergi ve fon kesintilerini
göstermeleri bu sebepledir denilebilir. Üçüncü önemli görülen sorun ise %12,5
ile devlet otoritesinin eksik olmasıdır. Bu sorunun Gürcistan tarafı için daha
öncelikli olduğu da ifade edilmelidir.
670
Kerem KARABULUT, Şeyma ŞAHİN
Tablo 3.3. Cevaplayıcıların Verdikleri Cevaplar Doğrultusunda Mevcut
Faaliyet Alanlarında Geleceğe Yönelik Endişeleri
Değişken
Sayı
%
Siyasilerin dış ticaretin önemine uygun
16
20,0
politikalar uygulayamayacağı
Siyasilerin Türkiye-Gürcistan arasındaki ticaretin
9
11,3
arttırılmasına yeterince önem vermemesi
Ülkemizin diğer ticaret ortağı ülkelerle
4
5,0
ilişkilerinin bozulacağı endişesi
Gürcistan’ın yanlış politikalarından dolayı
1
1,3
ticaretimizin gelişemeyeceği
Bölge ülkelerindeki yönetim değişikliklerinin
24
30,0
istikrarı bozarak ticareti olumsuz etkileyebileceği
endişesi
Kar marjının gelecekte düşeceği endişesi
26
32,5
Tablodan da görülebileceği gibi geleceğe yönelik endişeler
sıralamasında birinci sırada kar marjının gelecekte düşeceği endişesi (%32,5)
yer almaktadır. Bu oran Artvin ilinde ticaret yapanların gelecekte bu
uğraşlarının kar getiren bir uğraş olmaktan çıkacağı endişesini taşıdıklarını
göstermektedir (Karabulut ve diğerleri,2011: 46).
Bölge ülkelerindeki yönetim değişikliklerinin istikrarı bozarak ticareti
olumsuz etkileyebileceği endişesi ise ikinci sırada (%30) gösterilmiştir. Bu
durum siyasilerin uyguladığı politikaların ülkelerarası ticari ve ekonomik
faaliyetleri etkileyebileceği ve yapılan ticari faaliyetlere yön vereceği durumunu
ortaya çıkarmaktadır. Bu da bu sonucun anlamlı olduğunu göstermektedir.
Siyasilerin dış ticaretin önemine uygun politikalar uygulayamaması
üçüncü sırada (%20) yer almıştır ve bu durum devlete güven duygusuna ve
devlet halk bütünleşmesine zarar verebilecek bir husustur (Karabulut ve
diğerleri, 2011: 46).
3.2.3. Gürcistan’ın Türkiye’ye Yönelik Ticaret Politikasındaki
Temel Eksikliklerinin Sınanması ve Gürcistan’ın Türkiye İle Ticaretini
Geliştirmesi İçin Neler Yapması Gerektiğinin Değerlendirilmesi
Cevaplayıcılardan,
Gürcistan’ın
Türkiye’ye
yönelik
ticaret
politikasındaki temel eksikliklerini ve Gürcistan’ın Türkiye ile ticaretini
geliştirmesi için neler yapması gerektiğini önem derecesine göre belirtmeleri
istenmiştir. Alınan cevaplar doğrultusunda Gürcistan’ın Türkiye’ye yönelik
ticaret politikasındaki temel eksiklikler ve Gürcistan’ın Türkiye ile ticaretini
geliştirmesi için ne yapması gerektiği aşağıdaki tablolarda gösterilmiştir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
671
Tablo 3.4. Gürcistan’ın Türkiye’ye Yönelik Ticaret Politikasındaki
Temel Eksiklikler
Değişken
Gürcistan’daki merkeziyetçilik ticari kayıplara yol
açmaktadır
Gürcistan’da sık sık değişen ticari kanun ve kurallar
sorun yaratmaktadır
Gürcistan’da ticaretle uğraşanlara gerekli devlet
desteği ve kolaylıklar sağlanmamaktadır
Gürcistan’ın ticaret kanunlarıyla Türkiye’ninkiler
çelişmektedir.
Gürcistan’daki bürokrasi ticaretimizi olumsuz
etkilemektedir.
Gürcistan’ın tanıtıcı faaliyetlerinin yetersizliği
Sayı
5
%
6,3
25
31,3
14
17,5
2
2,5
2
2,5
32
40,0
Tabloya göre, ankete katılan firma sahip veya yöneticileri Gürcistan’ın
Türkiye’ye yönelik ticaret politikasında temel eksiklikler sıralamasında birinci
sırada Gürcistan’ın tanıtıcı faaliyetlerini yetersiz bulmuşlardır (%40). İkinci
sırada Gürcistan’da sık sık değişen ticari kanun ve kurallar (%31,3), üçüncü
sırada ise Gürcistan’da ticaretle uğraşanlara gerekli devlet desteği sağlanmaması
(%17,5) yer almaktadır. Tabloda görüldüğü gibi, Gürcistan’ın Türkiye’ye
yönelik ticaret politikasındaki temel eksikliklerden birinci sırada Gürcistan’ın
tanıtıcı faaliyetleri yetersiz çıkmıştır. Bu durum, Gürcistan’daki yöneticilerin ve
iş adamalarının 80 milyonluk büyük bir Pazar olan ve kendileri için büyük
önem arz eden, Türkiye pazarının önemine uygun bir şekilde tanıtım
faaliyetlerini yürütemediklerini göstermektedir. Tanıtım faaliyetlerini
hızlandırarak Türkiye’deki iş adamlarıyla daha çok bağlantı kurmaları hem
büyük bir pazara açılmalarını sağlayacaktır, hem de Gürcistan’ın ihracatının
artması yoluyla refah düzeyinin yükselmesine katkı yapacaktır.
Tablo 3.5. Gürcistan’ın Türkiye İle Ticaretini Geliştirmesi İçin Yapması
Gerekenler
Değişken
Vergi indirimi gibi teşvikler ve kredi desteği
sağlanmalı veya mevcutlar arttırılmalıdır.
Türkiye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini
sıklaştırmalıdır.
Gürcistan bölge ülkeleriyle bir entegrasyon
oluşturma çabasına girmelidir.
Ulaşım altyapısını uygun hale getirmelidir.
Ticaretteki bürokrasiyi azaltmalıdır.
Ticaret odaları ve borsaları daha etkin ve aktif
hale getirilmelidir.
Merkeziyetçilik azaltılmalıdır
Sayı
11
%
13,8
58
72,5
1
1,3
1
2
4
1,3
2,5
5,0
3
3,8
672
Kerem KARABULUT, Şeyma ŞAHİN
Tabloda görüldüğü gibi, Gürcistan’ın Türkiye ile ticaretini geliştirmesi
için yapması gerekenler sıralandığında Türkiye ile ekonomik ve siyasi
ilişkilerini sıklaştırması (%72,5) ile birinci sırada, vergi indirimi gibi teşvikler
ve kredi desteği sağlanmalı veya mevcutlar arttırılmalıdır (%13,8) ile ikinci
sırada ve ticaret borsaları ve odaları daha etkin ve aktif hale getirilmelidir (%5)
ile üçüncü sırada yer almaktadır. Katılımcıların büyük çoğunluğunun
(%72,5)’inin Gürcistan’dan beklentisi Türkiye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini
sıklaştırması olmuştur. Her ne kadar teorik anlamda ilişkilerin gelişmiş ve
gelişmeye devam ettiğini istatistikler gösterse de, mevcut durumun iki ülke
arasında ticaret yapanlar için yetersiz olduğu sonucu ortaya çıkmıştır.
SONUÇ VE GENEL DEĞERLENDİRME
1991 yılında SSCB’nin dağılmasıyla, bağımsız bir devlet statüsüne
kavuşan Gürcistan, bağımsızlığın ilk yıllarında çeşitli ekonomik sorunlarla karşı
karşıya kalmıştır. 1993 yılında başlatılan reformlar, IMF programının da desteği
ile 1995 yılında GSYH’de pozitif yönlü bir değişim, kontrol edilebilir enflasyon
gibi olumlu sonuçlar vermiştir.
Gürcistan, bağımsız genç bir ekonomi olmanın getirdiği bazı
olumsuzluklarla da karşı karşıya kalmıştır. Sorunlu bir coğrafya da
bağımsızlığını yeni kazanmış bir ülke olmak, sık sık siyasi bunalımlarla karşı
karşıya kalmak anlamına gelmektedir. Gürcistan’da bu tür sorunlarla yüz yüze
gelmiştir. 1998 Abhazya savaşı büyüme hızını önceki yıla oranla yaklaşık % 7
düşürmüş, hızlı bir düşüş eğiliminde olan enflasyonu tek haneli rakamlardan
yaklaşık %19 seviyelerine çıkarmıştır. Aynı şekilde 2008’ de yaşanan Güney
Osetya Savaşı, izleyen yılda GSYH’de %3,8 oranında bir küçülme meydana
getirmiştir.
Gürcistan sahip olduğu enerji kaynaklarını ve enerji sahasını Avrupa’ya
bağlayan bir köprü olan konumunu kullanarak, ekonomik çıkarlar elde etmeye
çalışmaktadır. Gerçekleştirilen ve proje aşamasında olan enerji projeleri, ülkeye
ciddi bir doğrudan yabancı yatırım çekmiştir. Aynı şekilde Gürcistan, bölgede
uygulanan projeler için geçiş güzergahı olma özelliği ve sahip olduğu
kaynaklarını, bağımsızlığını pekiştirecek stratejik bir araç olarak görmektedir.
Enerji kaynakları ve GSYH’ye dayalı olarak güçlü büyüme
potansiyeline sahip olan gelişmekte olan ulusları tanımlayan Emerging Market
Energy Security Growth Prosperity Index’de en büyük 10 ülkeden biri olarak
sıralanan
Gürcistan,(https://en.wikipedia.org/wiki/Economy_of_Georgia_(country) son
yıllarda gerçekleştirdiği hızlı büyüme oranı ve düşük enflasyon gibi ekonomik
göstergeler yönünden, kendi klasmanında gelecek vadeden bir ülke olmasına
rağmen; bürokraside yolsuzluk, ekonomide GSYH’nin %30’u oranına varan
kayıt dışılık ve %12 üzerinde seyreden işsizlik gibi çözüm üretmesi gereken
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
673
sorunlara da sahiptir. Gürcistan bu tür sorunları çözmeyi başarır ve yakın
zamanda herhangi siyasi krizde taraf olmayıp bölgede sağlanacak istikrarın bir
parçası olabilir ise parlak bir ekonomik geleceğe sahip olacaktır. Aynı şekilde
gerçekleştirdiği ekonomik atılımları halkın refah düzeyine yansıtması
durumunda, yaklaşık 25 yaşında olan genç bir Kafkas ülkesi olarak olumlu bir
konumda olabilecektir.
SSCB döneminde sadece birlik içindeki ülkelerle ticaret yapma fırsatı
olan Gürcistan, birliğin dağılmasıyla birlikte uluslararası ticarette kendine yer
bulmaya çalışmıştır. Dış dünyayla bağlantıları yeni başlayan bu ülke için
Türkiye gibi köklü bir devlet geleneğine, bağımsız devlet tecrübesine sahip bir
ülkenin Gürcistan’ın sınır komşusu olması Gürcistan için adeta bir şans
olmuştur. Bağımsızlık sonrası Gürcistan için ortaya çıkan dış ticaret yapma
potansiyeli hem bölge ekonomileri hem de Türkiye için değerlendirilmesi
gereken bir fırsat olmuştur. Bu amaçla, Türkiye-Gürcistan ticaretinin
sorunlarının tespit edilmesi ve yararlı sonuçlara gidilecek politikaların
üretilmesi önem arz etmektedir.
Türkiye-Gürcistan ilişkilerinde üstte ifade edilmeye çalışılan genel
gelişimlerin dışında, çalışmanın uygulama kısmıyla da önemli sayılabilecek
aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır.

Saha araştırmasının uygulanması sırasında Sarp sınır kapısında
ve firmalarda yapılan gözlemler ile tespit edildiği gibi, ankete katılan firma
sahip veya yöneticilerinin açık uçlu soruda belirttiği en önemli sorunlardan
birisi; Sarp Sınır kapısındaki görevli Türkiye tarafı çalışanlarının yanlış ve kötü
tutumlarının rahatsız edici boyutta olmasıdır. Türkiye gibi bölgenin büyük,
gelişmiş ve demokrasisi ilerlemiş bir ülkenin sınır kapılarındaki görevlilerinin
sınırdan geçiş yapanlara karşı göstermiş olduğu olumsuz davranışlar bölgedeki
itibar, ticari ve insani ilişkiler açısından gelecekte zararlı sonuçlar
doğurabilecektir. Çünkü bu kapıdan ve Türkiye’nin diğer sınır kapılarından
geçen insanlar, çalışanların sergiledikleri bu davranışları devletin onlara karşı
davranışı olarak algılayabilmekte ve bu durum Türkiye’ye karşı olumsuz
duygular yeşertebilmektedir. Bu durum, Türkiye’nin geleceği için sosyoekonomik olumsuzluklar doğurabilir niteliktedir.

Gürcistanlı iş adamlarıyla ortaklık kurmayı isteyip istemedikleri
sorusuna % 67,5 oranında hayır cevabı verilmiştir. Hayır cevabı verenlerin en
önemli gerekçesi ise; Gürcistanlı iş adamlarına güvensizlik (%61,3) olarak
belirtilmiştir. Ampirik analiz sonucunda, ortaya çıkmış olan Gürcistanlı iş
adamlarına güvensizlik sorunu, yapılan saha araştırması süresince firma sahip
veya yöneticileriyle yüzyüze görüşmelerde açıkça gözlenmiş olup söz konusu
güvensizliğin Gürcistan’da ticaret yapılan iş adamlarıyla ilgili olduğu
belirlenmiştir.
Kerem KARABULUT, Şeyma ŞAHİN
674

Gürcistan ile ticaret yapan firma sahip veya yöneticilerine
Gürcistan ile ticaret yapma nedenlerinin ne olduğu hakkındaki soruya verdikleri
cevaplara göre, önem sırasına göre ilk üç sırayı şunlar almıştır;



Pazara erken girebilmek (%57,5),
Gürcistan ile ticaret karlı olduğu için (%35),
Ürün temini kolay olduğu için (%7,5).

Gürcistan ile ticaret yapan firma sahip veya yöneticilerinin
Gürcistan pazarını iyi tanıyıp tanımadıkları evet-hayır şeklinde verecekleri
cevaplarla tespit edilmeye çalışılmıştır. Katılımcıların, %88,8’i bu soruya evet,
%11,3’ü hayır şeklinde cevap vermiştir.

Gürcistan algısını sınamaya yönelik olarak sorulan Gürcistan
denilince aklınıza gelen ilk üç kelimeyi yazınız sorusuna, katılımcıların %22’si
kumar/kumarhane/eğlence, %20,5’i ticaret/nakliye, %19,1’i ise doğa/turizm
cevabını vermiştir.

Gürcistan ile ticari faaliyetlerde karşılaşılan ilk üç temel sorun
önem derecesine göre şu şekilde sıralanmıştır;
 Gümrüklerdeki alt yapı yetersizlikleri (%46,3),
 Yüksek vergi ve fon kesintileri (%23,8),
 Devlet otoritesinin eksik olması (%12,5).

Gürcistan ile ticaret yapan firma sahip veya yöneticilerine
geleceğe yönelik en önemli endişelerin ne olduğu hakkındaki soruya verdikleri
cevaplara göre, önem sırasına göre ilk üç sırayı şunlar almıştır;

Kar marjının gelecekte düşeceği endişesi (%32,5),

Bölge ülkelerindeki yönetim değişikliklerinin istikrarı bozarak
ticareti olumsuz etkileyebileceği endişesi (%30),

Siyasilerin dış ticaretin önemine uygun politikalar
uygulayamayacağı (%20).

Gürcistan’ın Türkiye’ye yönelik ticaret politikasındaki temel
eksiklikler sorusunda belirlenen ilk üç temel eksiklik önem derecesine göre şu
şekilde sıralanabilir;

Gürcistan’ın tanıtıcı faaliyetlerinin yetersizliği (%40),

Gürcistan’da sık sık değişen ticari kanun ve kurallar sorun
yaratmaktadır (%31,3),

Gürcistan’da ticaretle uğraşanlara gerekli devlet desteği ve
kolaylıklar sağlanmamaktadır (%17,5).

Gürcistan’ın Türkiye ile ticaretini geliştirmesi için yapması
gerekenler önem derecesine göre ilk üç sırayı şunlar almıştır;
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
675

Türkiye ile ekonomik ve siyasi ilişkilerini sıklaştırmalıdır
(%72,5),

Vergi indirimi gibi teşvikler ve kredi desteği sağlanmalı veya
mevcutlar arttırılmalıdır (%13,8),

Ticaret odaları ve borsaları daha etkin ve aktif hale
getirilmelidir (%5).

Türkiye açısından uzun dönemde ilişkilerin ve ticaretin
yoğunlaşacağını düşündüğünüz Pazar/pazarlar hangileridir? Sorusuna
katılımcıların %51,2’si İran, %26,3’ü Gürcistan, %15’i BDT ülkeleri cevabını
vermiştir.

Ermenistan sınır kapısının açılmasını ister misiniz? sorusuna
%75 oranında evet, %25 oranında hayır cevabı verilmiştir. Evet cevabı
verenlerin en önemli gerekçeleri şunlardır;

Ticaretle diğer ilişkiler ayrı tutulmalıdır (%46,3),

Bu kapı açılırsa Türkiye büyük kazanç elde edecektir (%16,3),

Türkiye’nin satmadığı malları İran ve Gürcistan gibi ülkeler
Türkiye’den alıp satarak kar elde ediyorlar (%12,5).

Hayır cevabı verenlerin en önemli gerekçeleri şunlardır;

Türkiye, Ermenistan sınır kapısını açarsa Azerbaycan’ı
kaybeder (%20),

Ermenilerin Türkiye ve Azerbaycan’a karşı yürüttükleri yanlış
politikalardan dolayı (%2,5),

Türkiye için Ermenistan pazarı çok önemli bir Pazar değildir
(%1,3).
Çalışmanın teorik ve uygulama kısımlarından elde edilen temel
sonuçlara göre aşağıdaki öneriler yapılabilir;

Türkiye’nin sınır kapısındaki görevlilere insani ilişkiler,
psikoloji ve sosyoloji gibi konularda ilave eğitimler verilmesi,

Yapılan ticarette birinci sırada en önemli problem
gümrüklerdeki alt yapı yetersizliği olduğu için özellikle yük araçlarının uzun
süre sınır kapısında bekletilmelerini önlemek için Türkiye ile Gürcistan
karşılıklı yeni düzenlemelerle sorunu hafifletmesi gerekir.

Cevaplayıcılar, geleceğe yönelik kar marjının gelecekte
düşeceği endişesini taşımaktadırlar. Bu nedenle karşılıklı olarak iki ülke
arasındaki ticaretin geleceğine yönelik uzun süreli ve kapsamlı anlaşmalar
yapılmalıdır.

Gürcistan ile ticaretin gelişmesi için, Gürcistan’ın ticari
kanunlarının sık değişmesinin sorun teşkil ettiği ve bu ülkeye yönelik ticaretin
gelişmesi için tanıtımlarının eksik kaldığı ilgili birimlere bildirilmelidir.
Kerem KARABULUT, Şeyma ŞAHİN
676

Yapılan anketin, Gürcistan’da Türkiye ile ticaret yapan
firmalara da uygulanıp karşılaştırma yapılması gelecekteki politikaların
belirlenmesi açısından daha yararlı olabilecektir.
KAYNAKÇA
Akgür, Muhsin ve Palacıoğlu, Tezer (1999). Gürcistan Ülke Profili, Mevzuat ve Türk
Girişimciler. İstanbul: İstanbul Ticaret Odası.
Demir, Ali Faik (2003). Türk Dış Politikası Perspektifinden Güney Kafkasya. İstanbul
Bağlam Yayıncılık.
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (2012). Gürcistan Ülke Bülteni.
Dikkaya, Mehmet ve Demirci, Onur (Temmuz-Aralık 2015). “Gürcistan’da Sovyet
Sonrası Ekonomik Dönüşüm ve Türkiye ile İlişkilerin Ekonomi Politiği”, Yeni
Türkiye Kafkaslar Özel Sayısı-7, Sayı 77, 588-612.
Karabulut, Kerem (2005). Doğu’da Yakalanan Kalkınma Fırsatı: Ticaret- Bir Alt Bölge
Uygulaması. (1.Baskı), Yayın No: 48, İstanbul: Atlas Yayın Dağıtım.
Karabulut, Kerem (2010). Türkiye-Ermenistan İlişkilerinin Sosyo-Ekonomik Analizi,
Azerbaycanın Vergi Jurnalı.
Mert, Okan (2004). Türkiye’nin Kafkasya Politikası ve Gürcistan, İstanbul: IQ Kültür
Sanat Yayıncılık.
Metin, O. ve Koyuncu, Ö. (2013). “Sarp Sınır Kapısının Hopa’da Yaşayan Ailelere
Etkileri”. Sosyal Bilimler Dergisi, XV(1), 1-29.
http://www.ikmib.org.tr/files/downloads/CHEMIST_40.pdf, Chemist dergisi, ikmib
yayın organı, Mart-Nisan 2015, sayı:40
Trade Map.
TÜİK İstatistikleri.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
677
LOJİSTİK MERKEZ OLABİLMESİ AÇISINDAN ERZURUM’UN
SWOT ANALİZİ İLE DEĞERLENDİRİLMESİ*
Tevfik Şükrü YAPRAKLI**
Musa ÜNALAN***
Öz: Lojistik merkez; ulusal ve uluslararası nakliye, lojistik ve dağıtım ile ilgili
faaliyetlerin farklı işleticiler tarafından yürütüldüğü bölge olarak tanımlanmaktadır.
Lojistik merkezler, ulaşım ağlarına göre konumları, bölgesel gelişimdeki rolleri,
yakın çevrelerindeki ekonomik gelişmeler gibi kriterler üzerinden önemli merkezler
haline gelmektedirler. Bu çalışmada, Erzurum’un lojistik merkez olabilmesi adına
mevcut durumu SWOT analizi ile incelenmiştir. Yapılan değerlendirme sonucunda,
Erzurum ilinin güçlü yönleri; karayolu, demiryolu, havayolu ulaşım ağlarına sahip
olması, doğu-batı ana ekseni çerçevesinde enerji bakımından geçiş noktasında
bulunması; zayıf yönleri, soğuk iklimi sebebiyle sanayinin yeterince gelişmemesi ve
şehre ait lojistik master planının olmaması; fırsatları, 10. Kalkınma Planı
çerçevesinde çekim merkezi haline getirilecek şehirler içerisinde yer alması ve
Karadeniz bölgesi ile Güneydoğu Anadolu bölgesi arasındaki stratejik konumu;
tehditleri, altyapı alanında yaşanılan eksiklikler ve bölge ülkelerinde yaşanan siyasi
belirsizlikler olarak tespit edilmiştir. Ayrıca çalışma sonucunda, Erzurum’un lojistik
merkez olabilmesi adına fiziksel ve kurumsal alt yapı alanında bazı iyileştirmeler
yapması, lojistik bilgi sistemleri alanında gerekli teknolojik alt yapı sistemlerini
kurması, üniversite özel sektör arasındaki işbirliklerinin artması gerektiği yönünde
önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Lojistik merkez, SWOT analizi, Erzurum
EVAULATING OF ERZURUM WITH SWOT ANALYSIS IN ORDER
TO BEING LOGICTIC CENTER
Abstract: Logistic center is a region where is operating national and international
shipping, logistics and distribution activities from different operators. Logistic centers
are becoming important hubs because of some criteria such as location according to
transport network, the roles in regional development, economic developments in
immediate surroundings. In this study, the current position of Erzurum examined with
SWOT analysis. As a result of evaluation, it was determined that Erzurum has
important strengths and opportunities. The strengths of Erzurum are having highway,
railway, airway and being located transit point in terms of energy within the
framework of east-west main axis. The weaknesses of Erzurum are
underdevelopment of the industry due to the cold climate and lack of master plan of
logistics. The opportunities of Erzurum are taking place the city that will become
center of attraction in the framework 10. Development Plan and strategic position
between Black Sea region and Southeast Anatolia region. The threats of Erzurum are
shortcomings on infrastructure area and politic uncertainties in region countries. Also
*
Bu çalışma 2. Uluslararası Kafkasya-Orta Asya Dış Ticaret ve Lojistik Kongresi’nde sunulmuştur.
Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü,
[email protected]
***
Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü,
[email protected]
**
678
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
as a result of this study, we proposed that Erzurum should do some improvements on
physical and institutional infrastructure, benefit from information technologies, set up
technological infrastructure in the field of logistic information, and increasing
collaboration between university and private sector.
Keywords: Logistic center, SWOT analysis, Erzurum
I.
Giriş
Lojistik sektörü genel olarak tüm dünyada hızla ilerlemektedir. Bu
ilerlemenin olmasında, küresel ticaretin artması, nüfus artış hızının azalması, hızlı
teslimatın her alanda önem kazanmaya başlaması, çevresel duyarlılığın tüm
sektörlere yayılması, organizasyon yöntemlerinde yaşanan değişimler, iletişim,
ulaşım ve kamu sektörlerindeki yeni yasal düzenlemeler, dış kaynak kullanımının
artması ve yeni iletişim teknolojilerinin uygulama alanında kullanılması etkili
olmuştur (School, 2006).
Ülkeler arası yaşanan rekabette öne çıkmak için yapılması gerekenlerden
biri de iş yapılan bütün alanlarda maksimum başarıyı hedeflemektir. Tüm
sektörlerde olduğu gibi lojistik sektöründe de başarı, lojistik altyapılarının doğru
planlanması ve verimli kullanılmasıyla elde edilmektedir (Gün, 2013). Ticarette
yapılan kısıtlamalar geçmiş dönemlere göre daha azdır. Ülkeler arasındaki
sınırların ticari pazar nedeniyle ortadan kalkması anlaşmalar aracılığıyla
olmaktadır. Her ülke, kendi üretmiş olduğu ürünleri müşterilere ulaştırmak için
en modern yöntemleri kullanarak rekabetçi avantaj sağlamaya çalışmaktadır. Bu
anlamda Türkiye’de diğer ülkeler gibi yaşanan gelişmelere karşı kayıtsız
kalmamaktadır.
Türkiye’nin coğrafi konumundan ötürü, lojistik sektörün büyümesi ve
gelişmesi hızlı olmuştur (Karakuyu, 2010). 2014 yılında Türkiye’nin Üretim
yöntemiyle Gayri Safi Yurtiçi Hâsılası, cari fiyatlarla 1.750 Milyar TL olup
bunun 12%’si yani 210 Milyar TL’si "Lojistik (ulaştırma ve depolama)"
sektörüdür. “Ulaştırma ve Depolama” sektörü, “İmalat” ve "Toptan ve Perakende
Ticaret " sektörlerinden sonra Türkiye’nin GSYH’sı içinde en büyük üçüncü paya
sahip sektördür (Kaya, 2015). Türkiye 2023 dış ticaret hedefi 1,2 trilyon dolardır
(Gün, 2013). Bu rakamlara ulaşmak için ülke genelinde bazı projeler
yürütülmektedir.
Bu çalışmanın temel amacı, Erzurum’un lojistik merkez olabilmesi adına
mevcut pozisyonunu, en yaygın durum analizi olan SWOT analizi (güçlü ve zayıf
yönleri ile fırsat ve tehditlerinin değerlendirilmesi süreci) ile incelemektir.
Bu amaçla, çalışmada ilk olarak lojistik merkez kavramı, lojistik merkez
gelişim süreci, lojistik merkezlerin temel fonksiyonları, lojistik merkezlerin
kurulmasını etkileyen temel faktörler ve Türkiye’deki lojistik merkezler üzerinde
durulmuştur. Ardından, Erzurum’un coğrafi konumu, idari, sosyo-ekonomik
durumu, Erzurum’a dair bazı temel göstergeler, tarım ve hayvancılık,
Erzurum’daki şirketlerin yapmış olduğu ihracat-ithalat rakamları, Erzurum’un
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
679
ulaşım altyapısı ve turizm potansiyeline dair açıklamalar sunulmuştur.
Sonrasında, Erzurum’un lojistik merkez olabilmesi açısından şehrin güçlü
yönlerini, zayıf yönlerini, fırsatlarını ve tehditlerini içeren SWOT analizi dört alt
başlıkta incelenmiştir. Son bölümde ise genel bir değerlendirme ve önerilerle
çalışma sonlandırılmıştır.
II.
Lojistik Merkezler
A. Lojistik Merkez Kavramı ve Özellikleri
Lojistik merkez kavramı ilk olarak ABD’de ortaya çıkmıştır. Avrupa’da
ilk örnekleri Fransa’da görülmüştür (Ceran, 2010). Lojistik merkez kavramının
Avrupa’nın birçok ülkesinde uygulanıp benimsenmeye başlanması 1990’lı yıllara
denk gelmektedir (Ballis ve Mavrotas, 2007).
Avrupa Lojistik Merkezleri Birliği’nin (Europlatforms, European
Association of Freight Village) tanımına göre (Europlatforms, 2004); “Lojistik
merkez, hem ulusal hem de uluslararası geçiş için farklı çeşitteki
firmalar/operatörler tarafından gerçekleştirilen taşımacılık, lojistik ve
eşyaların/malların dağıtımı ile ilgili operasyonların yer aldığı bir alandır.”
Lojistik merkez ile ilgili farklı tanımlamalar da mevcuttur. TCDD, lojistik
merkezleri “lojistik ve taşımacılık şirketleri ile ilgili resmi kurumların içinde yer
aldığı, her türlü ulaştırma moduna etkin bağlantıları olan, depolama, bakımonarım, yükleme boşaltma, elleçleme, tartı, yükleri bölme, birleştirme, paketleme
vb. faaliyetleri gerçekleştirme imkânları olan ve taşıma modları arasında düşük
maliyetli, hızlı, güvenli, aktarma alan ve donanımlarına sahip bölgeler” şeklinde
tanımlamıştır (www.tcdd.gov.tr). Lojistik merkezler “ulusal ve uluslararası
geçişlerde lojistikle ilgili tüm faaliyetlerin çeşitli işleticiler tarafından yerine
getirildiği tanımlanmış alanlar” ‘dır. (Jarzemskis, 2007)
Lojistik merkezlerin ortaya çıkışında iki önemli sebep etkili olmuştur.
Bunlardan ilki ticaret hacminin artmasıyla birlikte şehir içerisinde yaşanan
lojistik hareketliliğin artması ve beraberinde gelen olumsuz sonuçlardır. İkincisi
ise farklı taşıma türlerini bir araya getirerek müşteri memnuniyet düzeyini
artırmaktır (Filik, 2011).
Lojistik merkezlerin konumları ve büyüklükleri; yer aldıkları bölgenin
coğrafi konumuna, nüfusuna ve ekonomik yapısına göre değişmektedir (Águas
ve Antunes, 2007; Bamyaci, 2008). Bu merkezlerin bulunduğu yerlerde
müşterilerin bazı ihtiyaçlarını karşılamaları adına banka, postane, otel vb. sosyal
hizmetler de bulunmaktadır (Timm ve Herbert, 2009).
680
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
Şekil 1: Lojistik Merkez Gelişim Süreci
Kaynak: (Du ve Bergqvist, 2010)
Şekil 1’de görüldüğü gibi lojistik merkez gelişim süreci üç aşamada
gerçekleşmektedir. İlk aşamada yer alan lojistik merkezler, taşımacılık, lojistik
ve yük elleçleme faaliyetlerine odaklanırlar. İkinci aşamada yer alan lojistik
merkezler, ticareti kolaylaştırmak için yasal düzenlemelere odaklanırlar. Üçüncü
aşamada yer alan lojistik merkezler ise destekleyici ve tanımlayıcı hizmet veren
işletmelerin yardımı ile birlikte tedarik zinciri üzerinde akışı kolaylaştırmaya
işlevini görürler (Ünal, 2013).
Lojistik merkezlerin temel fonksiyonel özellikleri Tablo 1’de
görülmektedir.
Tablo 1. Lojistik Merkezlerin Temel Fonksiyon Özellikleri
Özellik
Açıklama
Multimodalite
En az iki taşıma moduna erişim (sıklıkla karayolu ve demiryolu)
Çok İşlevlilik
Geniş kapsamlı hizmetlerin varlığı
Çok Kullanıcılık
Çok sayıda müşteriye hizmet sunma
Entegre
Platform Farklı iş birimleri için iyi işbirliği koşulları
Fonksiyonları
Sanayi ve ticaret işletmeleri, taşımacılık ve lojistik işletmeleri için
entegrasyon platformları oluşturma
Bilgi
Teknolojisi
Çözümleri
Değer Ekleme
Gelişmiş bilgi ve iletişim teknolojileri
Bölgesel kalkınma açısından makro ekonomik fayda, tedarik zinciri
üyeleri açısından mikro ekonomik fayda yaratma
Kaynak: (Venalainen ve diğ., 2001)
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
681
Lojistik merkezlerin fiziksel yapısı içerisinde, farklı türdeki yükler için
depo tesisleri, soğuk hava depoları, dağıtım merkezi, konteyner terminali,
kombine taşıma terminali ile genel yapılar (ofisler, yönetim binası, sosyal tesisler
vb.) bulunmaktadır (Meidute, 2005).
B. Lojistik Merkez Kuruluş Yer Seçimi ve Türkiye’deki Lojistik Merkezler
Lojistik merkezlerin kuruluş yerleri belirlenirken dikkat edilmesi gereken
temel unsurlar Tablo 2’de görülmektedir.
Tablo 2. Lojistik Merkezlerin Kuruluş Yerlerini Etkileyen Temel Unsurlar
Arazi
Maliyetler

Büyüklüğü

Arazi

Genişleme olanakları

Tesis

Altyapısı

Kullanıcılara maliyeti

Fiziksel şartları
Yakınlık (Mesafe)
Sosyo-Ekonomik Faktörler

Üretim merkezlerine

Çevresel etkiler

Tüketim merkezlerine

Kentsel trafiğe etkisi

Havaalanına, limana

Ekonomik yaşama etkisi

Demiryoluna, otoyollara

Afet lojistiğine etkisi
Kaynak: (Filik, 2011)
Lojistik merkezlerin konum ve büyüklüğü, lojistik merkezlerin geleceği
için önem arz etmektedir. Pazarın büyümesiyle birlikte talebi karşılayabilecek
şekilde planlamalar yapılmalıdır. Lojistik merkezlerin kuruluşlarında, bu
merkezlerin genişleme olanakları, altyapıları ve fiziksel durumları göz önüne
alınmalıdır. Lojistik merkezlerin kuruluş yerlerini etkileyen temel unsurlardan
ikincisi yakınlıktır. Bu anlamda lojistik merkezinin, karayolu, demiryolu,
havayolu ve denizyolu bağlantılarının olması çok önemlidir. Üretim ile tüketim
merkezlerine olan mesafe uzak olmamalıdır. Maliyet avantajı sağlamak ve
sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamak için bu unsurlara dikkat edilmelidir.
Lojistik merkez kurulurken birtakım maliyetler olacaktır. Gerek arazi maliyeti
gerekse de tesisin kurulması ekonomik anlamda ciddi bir yer kaplayacaktır. Bu
maliyetin anlamlı olması gerekir. Tesisin kurulmasından sonra, lojistik merkez
içerisinde yer alan işletmeler ile birlikte, lojistik merkezle işbirliği içerisinde olan
tüm kuruluşlara karşı genel pazar koşulları içerisinde uygun maliyetler
çıkarılmalıdır. Lojistik merkezlerin kurulması bölgede yaşayan insanlara
istihdam açısından büyük avantajlar sağlamaktadır. Bunun yanı sıra bazı
konularda olumsuz etkisi olabilir. Çevreye vereceği zarar, kent içerisinde trafiğin
artması ihtimali gibi birçok olası sonuç önceden tahmin edilmeli, ona göre
planlama yapılmalıdır.
Türkiye’deki ilk lojistik merkezler, 2006 yılında TCDD tarafından
kurulmaya başlanmıştır (www.tcdd.gov.tr). Yük taşımacılık potansiyeli yüksek
682
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
olan bölgelere yapımı planlanan 20 adet lojistik merkezin birçoğunun hayata
geçirilmesiyle (6 adet yapımı tamamlanan ve 6 adet yapımı devam eden) birlikte;
organize sanayi bölgelerinin tüm demiryolu ağına ve limanlara bağlantısı
sağlanmakta ve kombine taşımacılığın gelişimi hızlanmaktadır (UDHB, 2014a).
Lojistik merkezlerin yer seçim kriterlerinin ve işletme kurallarının
belirlenmesi maksadıyla hazırlanmakta olan, Türkiye Lojistik Master Planı ile;
atıl yatırımların önlenmesi için “Türkiye lojistik köy, merkez veya üslerin”
haritasının çıkartılması ve ulaşım türleriyle optimum bağlantısının sağlanarak
kombine taşımacılığın artırılması, lojistik köy, merkez veya üslerin verimli ve
etkin bir şekilde çalışması için asgari coğrafi, fiziki ve işletme standartları ile
kurulmalarına ilişkin usul ve esasların belirlenmesi, planlanmıştır (UDHB,
2014a).
Lojistik Merkezler Kurulması Projesi ile etkin karayolu ulaşımı olan ve
müşteriler tarafından tercih edilebilir kent merkezlerinin dışındaki alanlarda,
ihtiyaçlara cevap verebilecek özellikte alanlar oluşturulması, teknolojik ve
ekonomik gelişmelere uygun olarak, özellikle organize sanayi bölgelerine yakın
ve yük potansiyeli yüksek olan bölgelerin yeniden yapılandırılmaları
amaçlanmıştır.
Lojistik merkezlerin, öncelikle organize sanayi bölgeleriyle bağlantılı
olarak yük taşıma potansiyelinin yoğun olduğu İstanbul (Halkalı), Kocaeli
(Köseköy), Eskişehir (Hasanbey), Balıkesir (Gökköy), Kayseri (Boğazköprü),
Samsun (Gelemen), Denizli (Kaklık), Mersin (Yenice), Erzurum (Palandöken),
Uşak, Konya (Kayacık), İstanbul (Yeşilbayır), Bilecik (Bozüyük),
Kahramanmaraş (Türkoğlu), Mardin, Sivas, Kars, İzmir (Kemalpaşa), Şırnak
(Habur) ve Bitlis (Tatvan) olmak üzere toplam 20 yerde inşa edilmesi
planlanmıştır (Şekil 2).
Şekil 2. Türkiye’deki Lojistik Merkezler
Kaynak: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
683
Samsun, Uşak, Denizli (Kaklık), Köseköy, Halkalı ve Eskişehir
(Hasanbey) işletmeye açılmıştır. Balıkesir, Bozüyük, Mardin, Erzurum, Mersin
(Yenice), İzmir (Kemalpaşa) lojistik merkezlerinde inşaat işleri devam
etmektedir. Diğer lojistik merkezlerle ilgili ihale, proje ve kamulaştırma
çalışmaları da sürdürülmektedir.
Yapılacak olan Erzurum Palandöken Lojistik Merkezi, Erzurum
Organize Sanayi Bölgesi’ne komşu olarak yapılacak ve toplamda 327.000
metrekare alan üzerine kurulacak olup yıllık 437.000 ton yük kapasiteli olacak
şekilde inşa edilecektir. Kurulacak lojistik merkezin yaklaşık 400 kişiye istihdam
sağlayacağı düşünülmektedir. Lojistik merkezde yükleme alanlarının yanında her
türlü gümrük, bankacılık, iletişim ve sosyal hizmetlerin verileceği alanlar yer
alacaktır. Palandöken Lojistik Merkezi inşaatı ile ilgili ihale 2012 tarihinde
yapılmış ve inşaat çalışmaları başlamıştır (KUDAKA, 2014). 2016 yılı sonu
itibariyle tamamlanması hedeflenmektedir (www.palandokengazetesi.net).
III.
Erzurum Ekonomisi Ve Lojistik Merkez Olma Potansiyeli
A. Coğrafi Durum
Kuzeydoğu Anadolu Bölgesinde yer alan Erzurum, 25.355 km2‘lik (göl
dahil) yüzölçümü ile Türkiye yüzölçümünün %3,2’sine denk gelmektedir.
Erzurum ilinin iki coğrafi bölgede toprakları bulunmaktadır. Bu toprakların
kuzey kesimi yani İspir, Narman, Oltu, Olur, Pazaryolu, Tortum ve Uzundere
İlçelerinin toprakları, Karadeniz Bölgesinin Doğu Karadeniz sınırları içinde
kalmaktadır. Ancak bu kesim, il topraklarının yaklaşık %30’ luk bir payını
oluşturur. Geriye kalan %70 gibi önemli bir pay, Doğu Anadolu Bölgesi
dahilinde yer alır. İl, arazi büyüklüğü bakımından, sırayla Konya, Sivas ve
Ankara İllerinden sonra, Türkiye’ nin 4. büyük ili konumundadır (TÜİK, 2013).
Erzurum İli, genel olarak yüksek arazilerden oluşur. Örneğin platoların deniz
düzeyine göre yükseklikleri 2 000 m.’ yi bulur, bunların üstünde yer alan dağların
yükseklikleri ise, 3000 m. ve daha yüksektir. İl arazisinin büyük çoğunluğunda,
karasal iklim özellikleri egemendir. Kışlar uzun ve sert, yazlar kısa ve sıcak geçer.
kar yağışlı gün sayısı 50 ve kar örtüsünün yerde kalış süresi ise 114 gün kadardır.
En yağışlı devre ilkbahar ve yaz mevsimleridir. 2015 yılında en yüksek sıcaklık
+36,5 derece, en düşük sıcaklık ise -37,2 derece olarak görülmüştür. Ortalama
sıcaklık 5,6 derece, ortalama yağış miktarı 406 mm olarak ölçülmüştür (Bakınız
Tablo 3).
Tablo 3. Erzurum İklimi, 2015
Kaynak: Meteoroloji Genel Müdürlüğü
684
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
B. İdari, Sosyo-Ekonomik Durum ve Bazı Temel Göstergeler
Erzurum’da ekonomik hayatın temelini tarımsal faaliyetler
oluşturmaktadır. Erzurum’un sanayisi istenilen seviyeye gelmemiştir. İlki 1968
tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla kurulan Erzurum 1.Organize Sanayi Bölgesi
126 hektar alan olup 117 sanayi parselinden oluşmuştur. Erzurum ili sınırları
içerisinde önemli miktarda bakır, kurşun, çinko, diyatomit, jips yataklarının yanı
sıra krom, manganez, manyezit, mermer, perlit, şelit gibi maden rezervleri de
bulunmaktadır. Bunların dışında Oltu ilçesindeki üst Kretase yaşlı birimlerde
siyah renkli, parlak, organik kökenli ve süs eşyası olarak kullanılan, adını da Oltu
ilçesinden alan oltu taşı ilin bir diğer doğal zenginlik kaynağı olarak göze
çarpmaktadır.
Tablo 4. Erzurum İli Temel Göstergeler
Kriterler
Yıl
Erzurum
Türkiye
Toplam nüfus (Kişi)
2015
762.321
78.741.053
İlçe Sayısı
2015
20
919
Belediye Sayısı
2015
21
1397
Net Göç (Aldığı Göç-Verdiği Göç)
2014-2015
-17.215
0
Net Göç Hızı (Binde)
2014-2015
-22.5
Nüfus yoğunluğu (kişi/km2)
2015
30
102
Yıllık nüfus artış hızı (Binde)
2015
-13,0
13,4
Yaşlı nüfus oranı
2015
8,2
8,2
Kaba doğum hızı (binde)
2015
19,9
16,9
İşsizlik oranı (yüzde)
2015
5,9
10,3
İstihdam oranı (yüzde)
2015
48
46
Kişi başına motorlu kara taşıt sayısı (binde)
2015
138,3
254
6 yaş üstü okuma yazma bilmeyenlerin oranı 2015
6,5
3,78
Kaynak: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, TÜİK, İçişleri Bakanlığı
Tablo 4’te Erzurum iline ait bazı temel göstergeler yer almaktadır. 2015
tarihli Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçlarına göre Erzurum ilinin
toplam nüfusu 762.321’dir. Bu sayı ile Türkiye’deki 81 il içerisinde nüfus sayısı
bakımından 29. sırada yer almaktadır (Bakınız Tablo 5). Erzurum ilinde genç
nüfusun ağırlığı dikkat çekicidir. 2015 yılında il nüfusunun %47,47’si 25 yaşın
altındadır. 25-65 yaş arası nüfus toplam nüfusun %44,14’ünü, 65 yaş üstü nüfus
toplam nüfusun %8,16’sını oluşturmaktadır. 2015 yılında Erzurum’da 6 yaş üstü
nüfus için okuma yazma bilmeyenlerin oranı %6,5 (bilinmeyenler hariç) ‘dir.
Erzurum’daki merkez ilçeler dahil toplam ilçe sayısı 20’dir. 2014-2015
arası net göç durumuna bakıldığında, Erzurum, 17 bin 215 kişi kadar göç
vermiştir. Yine aynı yıllar için net göç hızına bakıldığında, Erzurum göç veren
iller (binde -22,5) arasında olduğu görülmektedir. Türkiye’de km2 başına nüfus
yoğunluğunun 102 olduğu durumda, Erzurum’da bu rakam 30’a denk
düşmektedir. 2012’den sonra Erzurum’un nüfusunda bir düşüş görülmektedir
(Bakınız Tablo 5). 2015 yılında Türkiye’nin yıllık nüfus artışı binde 13,4 olurken,
Erzurum’da bu oran binde -13’dür.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
685
Tablo 5. Erzurum İli Nüfus Bilgileri
Kaynak: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları, TÜİK Bölgesel Göstergeler
2015 yılında, Türkiye’de her 100 kişi için yaşlı nüfus oranı %8,2 iken;
Erzurum’da da bu oran %8,2’dir. Kaba doğum hız binde 19,9 ile Türkiye
ortalamasının (16,9) üstündedir. İşsizlik oranı %5,9 ile Türkiye ortalamasının
(%10,3) altındadır. Erzurum ilinde istihdam oranı %48 ile Türkiye ortalamasının
(%46) üstündedir. Erzurum’da kişi başına düşen motorlu kara taşıt sayısı binde
138,3’tür (Bakınız Tablo 4).
Grafik 1. Kişi Başına Gayri Safi Katma Değer, 2011
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
686
Türkiye bölgedeki gelişmelere ait temel göstergeler bakımından 26
bölgeye ve 81 ile ayrılmıştır. Erzurum, Erzincan ve Bayburt TRA1 kodlu bölgede
yer almaktadır. Kişi başına göstergeler hesaplanırken her bir düzey için ilgili yıla
ait Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi sonuçları kullanılmıştır. Grafik 1’de kişi
başına düşen gayri safi katma değere bakıldığında, Türkiye genelinde bu değer
9.244 dolar olarak gerçekleşirken, TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt)
bölgesinde 5.901 dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu değer, Türkiye değerinin
altındadır. Toplamda 26 bölge içerisinde 20. sırada yer almaktadır.
Tablo 6. Cari Fiyatlarla Bölgesel Gayrisafi Katma Değer
Kriterler
Yıl
TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt)
Tarım (Bin TL)
2011 1.839.156
Tarım (Pay %)
2011 17,4
Sanayi (Bin TL)
2011 2.115.500
Sanayi (Pay %)
2011 20,0
Hizmetler (Bin TL) 2011 6.637.771
Hizmetler (Pay %)
2011 62,7
Kaynak: TÜİK, Bölgesel Göstergeler, 2013
Türkiye
103.635.252
9,0
316.326.396
27,5
730.491.491
63,5
Tablo 6’da Erzurum, Erzincan, Bayburt illerinin yer aldığı TRA1
bölgesinin tarım, sanayi ve hizmetler sektörüne göre gayrisafi katma değerleri ve
oranları gösterilmiştir. Sektörler içerisinde en yüksek payı 6,6 milyar TL ile
(%62,7) hizmetler, onu sırasıyla 2,1 milyar TL ile (%20) sanayi ve 1,8 milyar TL
ile (%17,4) tarım sektörü takip etmektedir.
C. Tarım ve Hayvancılık
Yüz ölçümü itibarıyla Türkiye'nin dördüncü büyük ili olma özelliğine
sahip Erzurum’un ekonomisi tarım ve hayvancılığı dayanmaktadır. 2014 yılında,
Erzurum ilinde işlenen toplam tarımsal alanı ve uzun ömürlü bitkiler 358 886
hektardır. Bu alanın 357 283 hektarı toplam işlenen tarım alanı, geri kalanı ise
uzun ömürlü bitkiler alanıdır (TÜİK, 2016).
Tablo 7. Tarımsal Üretim Değeri
Canlı
Hayvansa Kişi
Hayvanla
l Ürünler Başına
r Değeri Değeri
Bitkise
(1000 TL) (1000 TL) l
Üretim
Değeri
(TL)
Yıl
Bölge
Adı
Bitkisel
Üretim
Değeri
(1000 TL)
201
5
Türkiye
11972411
8
73102253
55670771
201
5
Erzuru
m
486845
2220433
923616
Kaynak: TÜİK, 2016
Kişi
Başına
Canlı
Hayvanla
r Değeri
(TL)
Kişi
Başına
Hayvansa
l Ürünler
Değeri
(TL)
1520
928
707
639
2913
1212
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
687
Erzurum ili kırmızı et, yumurta ve koyun sütü gibi hayvansal ürünler
üretiminde Türkiye’nin önde gelen illerinden birisidir. 2015 yılında Erzurum
ilinin bitkisel üretim değeri 486 milyon TL iken Türkiye’nin genelinde bu değer
119 milyar 724 milyon TL’dir. Canlı hayvanlar değeri 2 milyar 220 milyon
TL’dir. Hayvansal ürünler değeri 923 milyon TL’dir. Kişi başına bitkisel üretim
değeri 639 TL ile Türkiye ortalamasının (1520 TL) altındadır. Kişi başına canlı
hayvanlar değeri 2913 TL ile Türkiye ortalamasının (928 TL) üzerindedir. Kişi
başına hayvansal ürünler değeri 1212 TL ile Türkiye ortalamasının (707 TL)
üzerindedir (Bakınız Tablo 7).
Bitkisel üretimi; tahıllar, yem bitkileri, baklagiller, endüstri bitkileri,
yumrulu bitkiler, yağlı tohumlar oluşturmaktadır. Ekili alanların; 181 bin
hektarında tahıl, 937 hektarında baklagiller, 3 bin hektarında yumrulu bitkiler, 2
bin hektarında endüstriyel bitkiler, 80 bin hektarında yem bitkileri, bin 500
hektarında meyve, 780 hektarında sebze yetiştirilmektedir. Tahıl türlerinden en
fazla buğday, arpa ve çavdar ekimi; sanayi bitkilerinden ise çoğunlukla şeker
pancarı, patates ve ayçiçeği ekimi yapılmaktadır. Erzurum'da meyve olarak;
elma, armut, ceviz, kayısı, erik, kiraz, vişne ve kızılcık yetişmektedir
(www.wikipedia.org).
D. Dış Ticaret
Tablo 8’e göre 2016 yılında Erzurum’a bağlı firmalar tarafından ilk 7 ay
içerisinde (Ocak-Temmuz) 10,2 milyon dolar ihracat yapılmıştır. 2010-2016
yılları arasında ihracat değerlerine bakıldığında en iyi yılın 45,8 milyon dolar ile
2012 olduğu görülmektedir. 2012 yılından sonra 2016 yılına doğru ihracat
rakamlarında her yıl bir düşüş olduğu göze çarpmaktadır.
Tablo 8. Erzurum’a Bağlı Firmaların Yaptığı İthalat-İhracat, 2010-2016
Yıl
Yapılan İhracat
Yapılan İthalat
(Milyon Dolar)
(Milyon Dolar)
2016
(İlk 7 ay)
10,2
20,7
2015
19,9
38,0
2014
32,9
38,8
2013
38,4
35,7
2012
45,8
77,8
2011
22,9
50,3
2010
38,4
25,9
Kaynak: TÜİK, 2016
688
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
İthalat açısından bakıldığında, Erzurum’a bağlı firmalar tarafından 2016
yılının ilk 7 ayında (Ocak-Temmuz) 20,7 milyon dolar ithalat yapılmıştır. 20102016 yılları arasında ithalat değerlerine bakıldığında, en fazla ithalatın 77,8
milyon dolar ile 2012 yılında yapıldığı görülmektedir. 2012 yılından sonra 2016
yılına doğru ithalat rakamlarında her yıl bir düşüş olduğu ifade edilebilir.
Tablo 9. Erzurum’da Ekonomik Faaliyetlere Göre İhracat (Bin Dolar), 2009-2014
Yıllar
Toplam
Tarım ve
Madencilik ve İmalat Toptan ve
Ormancılık Taş Ocakçılığı
Perakende
Ticaret
2009
24.363
175
419
23.769 2010
38.439
91
840
37.508 2011
22.907
597
478
21.832 2012
45.859
14
830
45.014 1
2013
38.400
2
1.141
37.279 2
2014
32.900
19
1.078
31.893 Kaynak: TÜİK, 2016
Erzurum'dan yapılan ihracatın 2014 yılı için ekonomik faaliyetlere göre
dağılımına bakıldığında en büyük pay yaklaşık 31,8 milyon dolar ile imalat
sektörüne aittir. İmalat sektörünü 1,07 milyon dolar ile madencilik ve taş
ocakçılığı, onu da 19 bin dolar ile tarım ve ormancılık sektörü takip etmektedir.
Yıllar içerisindeki ihracatın ekonomik faaliyetlere göre dağılımına bakıldığında
en büyük payı imalat sektörü almıştır.
Tablo 10. Erzurum’da Ekonomik Faaliyetlere Göre İthalat (Bin Dolar), 2009-2014
Yıllar Toplam Tarım ve
Madencilik ve Taş
İmalat Toptan ve
Ormancılık
Ocakçılığı
Perakende Ticaret
2009
57.308
25
3.165
53.944 173
2010
25.912
132
11.846
13.934 2011
50.336
3.938
19.429
26.963 2012
77.801
9
19.832
57.959 2013
35.716
490
12.940
22.286 2014
38.832
480
18.992
19.359 Kaynak: TÜİK, 2016
Erzurum'dan yapılan ithalatın 2014 yılı için ekonomik faaliyetlere göre
dağılımına bakıldığında en büyük pay yaklaşık 19,3 milyon dolar ile imalat
sektörüne aittir. İmalat sektörünü 18,9 milyon dolar ile madencilik ve taş
ocakçılığı, onu da 480 bin dolar ile tarım ve ormancılık sektörü takip etmektedir.
2014 yılı verilerine göre Erzurum’da kişi başına ihracat 43 dolar iken ithalat 51
dolardır.
E. Ulaşım Altyapısı
Erzurum konumu itibariyle karayolu, demir yolu ve havayolu ulaşımına
sahiptir. 2014 yılı rakamlarına göre Türkiye sınırları içerisinde yer alan 63.754
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
689
km’lik il ve devlet yolunun 1.690 km’lik kısmı Erzurum il sınırları içerisinde
bulunmaktadır. Erzurum il sınırları içerisinde yer alan demir yolu ise 211 km’dir.
Oran olarak Türkiye demir yolunun %2,1’lik kısmına denk gelmektedir (Bakınız
Tablo 11).
Kriterler
Tablo 11. Yol Uzunlukları, 2014
Yıl
Erzurum Türkiye
İl ve devlet yolu (km)
2014
1.690
63.754
Otoyol (km)
2014
-
2.155
Köy yolu (km)
2014
-
170.762
Demir yolu (km)
2014
211
10.087
Kaynak: TÜİK, 2016
Aşağıdaki Tablo 12’ye illere göre karayollarındaki yük trafiği
gösterilmektedir. İlk üç sırada İstanbul, Ankara, Kocaeli yer almaktadır. Bu üç
şehir toplam yük trafiğinin %19,2’sini karşılamaktadır. Erzurum 2 bin 118 tonla
30. sıradadır. Yük trafiğindeki oranı %1,09’dur. Erzurum’un bir sıra önünde
Diyarbakır, bir sıra gerisinde ise Muğla yer almaktadır. Son iki sırada ise Tunceli
ve Kilis bulunmaktadır.
Tablo 12. İllere Göre Karayollarındaki Yük Trafiği, 2011
Sıra İller
Yük Trafiği (bin ton-km) Oran (%)
1
İstanbul
18.677
9,60
2
Ankara
10.555
5,43
3
Kocaeli
8.192
4,21
…
…
…
…
29
Diyarbakır 2.174
1,12
30
Erzurum
2.128
1,09
31
Muğla
2.118
1,09
…
…
…
…
80
Tunceli
153
0,08
81
Kilis
128
0,07
Kaynak: Karayolları Genel Müdürlüğü, 2012
690
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
Şekil 3. Erzurum-Bingöl-Diyarbakır Arası Bölünmüş Yol Çalışmaları
Kaynak: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Şekil 3’te yer alan Erzurum-Bingöl-Diyarbakır arası bölünmüş yol
çalışmalarının toplam uzunluğu 291,6 km olan bu yolda, 127 km tamamlanmıştır.
Kalan 185 km’de çalışmalar devam etmektedir. Proje kapsamında 4 adet 234 m
çift köprü bulunmaktadır (UDHB, 2014b).
Şekil 4. Ovit Tüneli, Rize (İkizdere)-Erzurum (İspir) Arası
Kaynak: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
691
Rize (İkizdere)-Erzurum (İspir) yolunda yer alan 2 x 14.015 m
uzunluğundaki Ovit Tüneli’nin 2015 yılı sonunda açılması hedeflenmesine
rağmen yapım çalışmaları sürmektedir. Standardı düşük ve yılın 6 ayı kar
nedeniyle geçit vermeyen İkizdere-İspir Yolunda Ovit Tünelinin yapılması ile
birlikte Kuzey-Güney koridorlarında en önemli akslardan biri olan 15. aksın yol
standartları da yükseltilmiş olacaktır. Bu proje, Güneydoğu Anadolu Projesi
(GAP) kapsamındaki illerin önce Doğu Karadeniz Bölgesine oradan da diğer
komşu ülkelere yüksek standartlı bir yol ile bağlanması suretiyle GAP ürünlerinin
önemli bir bölümünün Karadeniz limanlarına çıkarılarak Rusya, Ukrayna,
Kafkaslar ve Türki Cumhuriyetlere ulaştırılmasında önemli bir potansiyele
sahiptir (UDHB, 2014b).
Şekil 5. Kop Tüneli, Erzurum-Bayburt Arası
Kaynak: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Erzurum Bayburt yolunda bulunan 2 x 5.000 m uzunluğundaki Kop
Tüneli’nin 2015 yılı sonu itibariyle bitirilmesi hedeflenmesine rağmen yapımı
devam etmektedir. Söz konusu tünelin tamamlanmasıyla Karadeniz, Doğu
Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin ekonomik ve sosyal yapılarında,
gerek ülke içi ve gerekse komşu ülkelerle gidiş gelişlerde büyük gelişmeler ve
canlılık yaşanacaktır (UDHB, 2014b).
Erzurum İspir yolunda yer alan 2 x 3.100 m uzunluğundaki Dallıkavak
Tüneli’nin 2015 yılı itibariyle trafiğe hizmet vermesi planlanmasına rağmen
yapım çalışmaları devam etmektedir. İhalesi 2012 yılında yapılmış ve aynı yıl
içerisinde yapımına başlanmıştır. Yapım çalışmaları dört tüpte devam etmektedir
(UDHB, 2014b).
Küçük Asya ile İpek yolu güzergahındaki Asya Ülkelerini birleştiren
demiryolu koridorunun önemli akslarından biri olan Ankara-Sivas YHT’nin
yapımı devam etmektedir. Si- vas-Erzincan, Erzincan-Erzurum-Kars hızlı tren
692
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
hatlarıyla birlikte Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesiyle entegre edilmesi
hedeflenmektedir (UDHB, 2014a).
Şekil 6. Dallıkavak Tüneli, Erzurum-İspir Arası
Kaynak: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
Tablo 13’te Erzurum iline iniş-kalkış yapan uçak sayısı, yolcu sayısı ve
taşınan yük görülmektedir. 2009 yılında, hem iç hatlarda hem de dış hatlarda
Erzurum Havalimanı’na iniş-kalkış yapan uçak sayısı 5.230 iken; 2014 yılında
bu rakam 8.034’tür. Yine iç hatlarda gelen-giden yolcu sayısı 599 binden 962
bine çıkmıştır. Dış hatlardan gelen-giden yolcu sayısı 1.228’den 14 bin 313’e
ulaşmıştır. İç hat ve dış hatlarda taşınan yüke bakıldığında, 2009 yılında 5 bin
540 ton taşınırken; 2014 yılında 8 bin 798 tonluk bir yük taşınmıştır.
Tablo 13. Erzurum’da İniş-Kalkış Yapan Uçak Sayısı, Yolcu Sayısı ve Taşınan Yük, 2009-2014
Yıl
İniş kalkış
Yolcu
Yolcu
Taşınan
yapan uçak
sayısı (İç
sayısı (Dış yük (İç
sayısı (İç hat +
hat gelen + hat gelen
hat + Dış
Dış hat)
İç hat
+ Dış hat
hat) (Ton)
giden)
giden)
2009
5.230
599.017
1.228
5.540
2010
6.828
765.082
15.083
6.830
2011
7.861
805.337
17.209
7.561
2012
7.331
789.220
16.520
7.245
2013
7.296
876.121
23.505
8.293
2014
8.034
962.023
14.313
8.798
Kaynak: TÜİK, 2016
Erzurum bölgesi doğu-batı ana ekseni çerçevesinde enerji bakımından
geçiş noktasında bulunmaktadır. Ham petrol ve doğal gaz boru hatları
geçmektedir. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum ve
Doğu Anadolu Doğalgaz Boru Hattı bölge içerisinden geçmektedir (Bakınız
Şekil 7). Ayrıca, Edirne’den başlayıp İstanbul, Ankara, Sivas, Erzurum, Kars,
Tiflis ve Bakü’yü bağlayan ve Erzincan’da ikiye ayrılarak Erzincan-Trabzon-
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
693
Batum üzerinden Ufa’ya ve buradan da Trans-Sibirya hattı ile Vladivostok’u
bağlayan Trans-Anadolu Demiryolu Koridoru Projesi bölgenin önemini
artırmaktadır. Kara ve demiryolu bağlantısının iyileşmesiyle kuzey ve güney
limanlara bağlantı konusunda avantajlı duruma geçecek olan bölgenin, kuzeyden
Trabzon ve Rize limanları, güneyden ise İskenderun limanı ile dış dünyaya
açılması mümkün olabilecektir (KUDAKA, 2014).
Şekil 7. Bölge Üzerinde Yer Alan Önemli Ulaşım Bağlantıları
Kaynak: Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı
Erzurum ilinin Karadeniz kıyısında yer alan bazı ülkelere karayolu
bağlantılarının olması bölgeye bir avantaj sağlamaktadır. Rusya, Ukrayna,
Romanya ve Bulgaristan’ın önemli limanlarına bağlantısı mevcuttur (KUDAKA,
2014).
F. Turizm
Erzurum, iklim özellikleri, coğrafi konumu, zengin doğal kaynakları ve
tarihi, kültürel değerleri ile önemli bir potansiyele sahiptir. Erzurum kent
merkezinde 2011 UNIVERSIADE oyunları nedeniyle yapılan tesisler kış
turizminin çeşitlenmesinde önemli imkânlar sağlamaktadır. Kış sporlarına imkan
sağlayan ana unsur, kent merkezinin güneyinden doğu-batı yönünde 76 km.
kuzey-güney yönünde ise 25 km. uzanan sıradağlarıdır. Dağların yükseklik kuşağı
2200-3176 m.'dir. Kış Sporları ve Kış Turizmi hareketleri bakımından Türkiye'nin
birinci derecede önemli ve öncelikli kayak alanları arasında yer alan Palandöken
Dağları kayak sporu ve kış turizmi hareketleri açısından uluslararası bir istasyon
özelliği taşımaktadır. Erzurum'da 3 bölge kayak merkezi. (Palandöken Kayak
Merkezi, Gez Yaylası Kış Sporları Merkezi ve Konaklı Bölgesi) olarak önem arz
etmektedir. Kış turizminin yanında Eko turizm (Doğa ve su sporları), Tarih,
694
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
Kültür ve İnanç Turizmi, Termal ve Sağlık Turizmi, Sporcu ve gençlik kampları
ve Kongre Turizmi yapılmaktadır (TÜİK, 2013).
IV.
Erzurum’un SWOT Analizi İle İncelenmesi
Yönetim faaliyetleri için yapılan ilk adımlardan bir tanesi planlamadır.
Her kurumun, yapının ya da organizasyonun yapacakları bir çalışma için
planlama yapmaları gerekmektedir. Bu anlamda stratejik planlama, bir gereklilik
olarak ortaya çıkmaktadır. Stratejik planlama, herhangi bir organizasyonun ya da
yapının uzun vadede başarılı olabilmesi, verimli çalışabilmesi, sürdürülebilir
sistemleri oluşturabilmesi adına öncesinde almış olduğu eylemler ve kararların
yapıldığı bir yönetim aracı ve planlama modelidir (Uçar ve Doğru, 2005).
Stratejik planlama şu adımlardan oluşmaktadır (Huxhold ve diğ., 1995):
 Mevcut durum analizi
 Stratejik görüşün oluşturulması
 Programın (projenin) fizibilite çalışmaları
 Finans stratejileri
 Program için faaliyet alanının geliştirilmesi
Mevcut durumun iyi analiz edilmesi stratejik planlama için önemlidir. Bu
çalışmada da yaygın durum analizlerinde SWOT Analizi kullanılacaktır. SWOT
Analizi bir yapıya etki eden iç çevre faktörleri güçlü ve zayıf yanlar, dış çevre
faktörleri de fırsatlar ve tehditler olarak sınıflandırmaktadır. SWOT ifadesi;
Strenghts (Güçlü Yönler), Weaknesses (Zayıf Yönler), Opportunities (Fırsatlar)
ve Threats (Tehditler) sözcüklerinin ilk harflerinin bir araya getirilerek
kısaltılmasından oluşmuştur. SWOT Analizinin dört öğesi şu anlamları ifade
etmektedir (Ağaoğlu ve diğ., 2006; Aktan, 1999; Keenan, 1996; Ülgen ve Mirze,
2007):
Güçlü Yönler (Strenghts): Örgütün sahip olduğu yetenekler ile
rakiplerine göre daha etkili ve verimli olduğu durumlardır.
Zayıf Yönler (Weaknesses): Örgütün geliştirebileceği ya da geliştirmesi
gereken, rakiplerine kıyasla daha az etkili olduğu durumlardır.
Fırsatlar (Opportunities): Çevrenin örgüte sunduğu ve amaçlarını
başarıyla gerçekleştirebilmesi için elverişli koşullardır, örgüt için çevre; rakipleri,
bilgi alanındaki gelişmeler, yasalar vb.dir. Bu bağlamda örgütler, fırsatları
anlamak ve bu fırsatlardan yararlanabilmek için sürekli olarak çevreyi anlamaya
ve öııgörmeye çalışmalıdırlar.
Tehditler (Threats): Çevrede oluşan ve örgütün varlığını sona
erdirebilecek ya da gelişimini durdurabilecek, dolayısıyla önlem alınmasını
gerektiren olumsuz çevre göstergeleridir.
Bu kapsamda, yukarıda Erzurum ekonomisine ve lojistik merkez
potansiyeli olmasına dair verilen bilgiler değerlendirmeye alındığında;
Erzurum’un sahip olduğu güçlü ve zayıf yönler ile bulunduğu bölgede sahip
olduğu fırsat ve tehditler aşağıda sıralanmıştır:
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
695
A. Güçlü Yönler
 Türkiye Lojistik Master Planı çerçevesinde, kurulacak olan lojistik
merkezler içerisinde Erzurum (Palandöken) ‘in yer alması
 Ulaştırma altyapısının iyileştirilmesine yönelik kuzey-güney yönlü
yapılan çalışmalar
 İkinci organize sanayinin kurulması
 Konumu itibariyle kuzeyde Artvin-Rize, batıda Gümüşhane-Erzincan,
güneyde Bingöl-Muş, doğuda Ağrı-Kars illerine yakınlık
 Şehir içerisinde yer alan köklü Atatürk Üniversitesi ile Erzurum Teknik
Üniversitesi’nin bölgesel kalkınmaya etkisi
 Atatürk Üniversitesi’nde Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü’nün
olması
 Lojistik ve taşımacılık hizmeti veren şirketlerin varlığı
 Teknopark kapasitesi ve uygulamaları
 Erzurum-Bingöl-Diyarbakır arasında bölünmüş yol çalışmalarının
tamamlanmasıyla ulaşımda rahatlık
 Rize (İkizdere)-Erzurum (İspir) arasında Ovit Tünelinin yapılmasıyla
Kuzey-Güney koridorundaki en büyük engellerden birinin kaldırılması
 Erzurum-Bayburt arasında yer alan Kop Tünelinin bitirilmesiyle
Karadeniz, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin
ekonomik ve sosyal yapılarında yaşanacak değişmeler
 Erzurum İspir arasında yer alan Dallıkavak Tünelinin bitirilmesiyle
zamandan tasarruf sağlamak
 Küçük Asya ile İpek yolu güzergahındaki Asya Ülkelerini birleştiren
demiryolu koridoru planı içerisinde Erzincan-Erzurum-Kars arası hızlı
tren projesinin hedeflenmesi
 Anadolu-Kafkasya-İran demiryolu bağlantısında olmasından ötürü tarihi
itibariyle de bir ticaret merkezi olması
 Tarım, hayvancılık (kırmızı et ve süt ürünleri), arıcılık ve arı ürünleri,
organik tarım, yem bitkileri ve tohumculuk sektöründe faaliyet
yoğunluğu ve potansiyeli
 Kış turizmiyle ulusal ve uluslararası alanda tanınırlığının artması
 Havalimanına sahip olması
 10. Kalkınma Planı çerçevesinde Erzurum’da büyük ölçekli spor
tesislerinin yaygınlaştırılması
B. Zayıf Yönler
 Soğuk iklimi sebebiyle sanayinin yeterince gelişmemesi
 Mevcut durumda denizyolu bağlantısının olmaması
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
696













Sektörde yer alan firmaların kurumsallaşma konusunda yaşadıkları
sorunlar
Erzurum iline ait Lojistik Master Planının olmaması
Karma taşımacılık altyapısının gelişmemesi
Uluslararası kalite standartlarında üretimin yapılamaması, pazarlama
faaliyetlerine yeteri kadar önem verilmemesi
Ekonomisinin tarıma dayalı olmasından ötürü imalat sanayinin istenilen
seviyede gelişmemesi
Üniversite ile sanayi arasındaki işbirliğinin yeterli seviyede olmaması
Sektöründe eğitimli, yabancı dil bil bilen eleman eksikliği
Sermaye altyapı yatırımlarının yetersizliği
Girişimcilik kültürünün gelişmemiş olması
Hammaddeye uzaklık ve nakliye maliyetleri
Dış ticaret kapasitesinin düşük olması
Ar-Ge kapasitesinin düşük olması
Yabancı yatırım yetersizliği
C. Fırsatlar
 Ülkede lojistik merkezlere yönelik farkındalığın artması
 İran’la ilgili ambargoların kalkması ile birlikte ticari anlamda bölgede
yaşanacak gelişmeler
 Tarihi ve kış turizmiyle birlikte şehrin potansiyelinin ortaya çıkarılması
 10. Kalkınma Planı dahilinde çekim merkezi haline dönüştürülecek
önemli şehirler içerisinde yer alması
 Genç, dinamik nüfusun varlığı
 Siyasilerin bölgeye yönelik destekleri
 Karadeniz bölgesi ve Güney Doğu Anadolu bölgesi arasındaki stratejik
konumu
 Şehir içerisinde iki üniversitenin olmasından ötürü bilimsel anlamda
proje destekleri
D. Tehditler
 Bölgesel ve şehirler arasında yaşanan rekabetin doğuracağı
olumsuzluklar
 Politik ya da bürokratik sebeplerden ötürü projelerdeki
sürdürülebilirliğin sekteye uğrama durumu
 TCDD tarafından yapımı devam eden diğer lojistik merkezler ve
faaliyette olan lojistik köyler
 Karayolu taşımacılığının çevreye vereceği zarar
 Lojistik merkez alanının ilan edilmesi ile rant oluşma olasılığı ve
kamulaştırma maliyetlerinin artması
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3



697
Küresel ve ulusal ekonomik krizler ve makro ekonomik değişimler
Komşu ve bölge ülkelerinde yaşanan siyasi belirsizlikler
Altyapı eksikliğinin iyi olmamasından ötürü yaşanabilecek çevre
sorunları
V.
Genel Değerlendirme Ve Öneriler
Bu çalışmada lojistik sektörünün gelişmesiyle birlikte, artan lojistik
merkezlerin önemi ele alınarak, Erzurum’un lojistik merkez olabilmesi adına
taşımış olduğu potansiyel literatür taramasıyla ortaya konarak, Erzurum’un
mevcut potansiyeli SWOT Analizi ile değerlendirmeye alınmıştır. Yapılan analiz
sonucunda, Erzurum’un güçlü yönlerinin olduğu ve fırsatlar açısından da elverişli
olduğu görülmüştür.
Valilik yönetimi altında bir platform kurularak, il içerisinde yer alan sivil
toplum kuruluşları, sanayi ve ticaret odası, özel sektör-kamu temsilcileri,
üniversite paydaşları vb. etkili tüm kurumların bir araya gelerek; Erzurum ilinin
lojistik merkez olabilmesi adına stratejik kararlar almaları, bir lojistik master
planı hazırlamaları, yapılacak adımları belirlemeleri gerekir. Bütüncül bir lojistik
stratejisi oluşturularak, kısa-orta-uzun vadede yapılması gerekenler masaya
yatırılmalı, hedefler belirlenmeli ve bu hedeflere ulaşmak için gerekli bütün
destekler verilmelidir. Ortak payda sonucunda oluşan vizyon çerçevesinde her
kurum kendi payına düşen görevi yerine getirmelidir. Süreç içerisinde dönemsel
raporlar yayınlanarak takip ve denetim yapılmalı, değişiklik gereken noktalarda
revize çalışmaları yapılmalıdır.
Kamu kurumları, ulaşım ağları arasında uyum problemini çözerek karma
taşımacılık sistemini geliştirmeli, karayolu, demiryolu, havayolu ağlarının
kullanımına yönelik alt yapı sistemlerini geliştirilmeli, maliyetleri
düşürmelidirler. Lojistik farkındalığın artması için teşvik programları
oluşturulmalı, girişimcilik kültürünü yaygınlaştırmak için faaliyetler
düzenlenmeli (Kaya vd.), paydaşlar arasında doğabilecek sorunları çözmek adına
sistem geliştirmeli, özel sektör tarafından gelecek tekliflere karşı olumlu
yaklaşılmalıdır. Erzurum ilinin cazibe merkezi olacak şehirler arasında
olmasından ötürü ulusal ve uluslararası platformlarda tanıtımlarının artırılması
gerekmektedir. Yerli ve yabancı yatırım çekmek için lobi faaliyetleri
sürdürülmelidir.
İl içerisinde yer alan üniversiteler, lojistik sektörüne yönelik teknik
eleman eksikliğini kapatmak için ön lisans programları açmalı, uluslararası ticaret
ve lojistik bölümü aracılığıyla nitelikli insan gücü yetiştirmeli, ayrıca lisansüstü
programlar açarak lojistik sektöründe çalışacak üst düzey uzman açığını
kapatmalıdırlar. Sektör paydaşları ile ortak projeler geliştirilmeli, öğrencilerin
staj yapabilmeleri için programlar kurmaları ve mezuniyet sonrasında
çalışabilmeleri için protokoller oluşturulmalıdır. İl içerisindeki lojistik sektöre
yönelik bilgi açığını kapatmak için araştırma merkezleri kurulmalıdır. Lojistik
698
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
sektöründe çalışanlara yönelik eğitimler düzenlenerek bilgi seviyeleri ve
profesyonel çalışma disiplinleri artırılmalıdır. Ayrıca, lojistik merkezin
tanıtımının yapılması için kongre, sempozyum, fuarlar düzenlenmelidir.
Lojistik sektöründe yer alan firmalar, sektörün kurumsallaşması adına
gerekli adımları atmalı, geleneksel iş yapma modellerini bırakmalı, çağa uygun
modern teknikleri kullanmalı, profesyonelleşme eğilimlerini istenilen seviyede
tutmalı, yaşanan sorunlara yönelik eğitimsel çalışmaların yetersizliği vb.
kriterlere yönelik çözüm ve öneriler geliştirmelidirler. Çevresel duyarlılığı göz
önüne alarak modern lojistik işletme modellerinden en iyi şekilde faydalanılmalı
ve e-lojistik faaliyetlerinden maksimum şekilde faydalanılmalıdır.
Erzurum’un karayolu, havayolu, demiryolu ulaşım ağlarına sahip olması,
bulunduğu konum olarak Güney Doğu Anadolu bölgesi ile Karadeniz bölgesi
arasında köprü işlevi görmesi, doğu-batı ana ekseni çerçevesinde enerji
kaynaklarının geçiş noktasında yer alması, kuzey-güney yönlü ulaşım hatlarının
geliştiriliyor olması, Türkiye Lojistik Master Planı çerçevesinde lojistik
merkezler kurulacak şehirler içinde yer alması, tarihi mekanlar ve kış turizminin
ön plana çıkması, şehir içerisinde iki üniversitenin yer alması ve özellikle Atatürk
Üniversitesi’nde Lojistik bölümünün ihdas edilmesiyle birlikte sektöre yönelik
yetişmiş elemanın kazandırılması, gelişmekte olan Orta Asya Ülkelerine bir çıkış
olarak yakınlığı şehrin lojistik merkez olma potansiyelinin yüksek olduğunu
göstermektedir. Erzurum’un lojistik merkez olabilmesi adına yukarıda
bahsedilen eksikliklerin giderilmesi ve önerilerin özenle dikkate alınması büyük
önem taşımaktadır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
699
Kaynaklar
Ağaoğlu, E., Şimşek, Y., ve Altınkurt, Y. (2006). Endüstri meslek liselerinde
stratejik planlama öncesi SWOT analizi uygulaması. Eğitim ve Bilim,
31(140).
Águas, J. A., ve Antunes, C. H. (2007). SSM as a Tool to Build a Decision
Support Model for the Location of a Freight Village. University of
Coimbra, Department of Electrical Engineering and Computers,
Coimbra.
Aktan, C. (1999). Can; 2000'li Yıllarda Yeni Yönetim Teknikleri (4): İnsan
Mühendisliği. TÜGİAD Yayını, İstanbul.
Ballis, A., ve Mavrotas, G. (2007). Freight village design using the multicriteria
method PROMETHEE. Operational Research, 7(2), 213-231.
Bamyaci, M. (2008). Modern Lojistik Yönetimi: Organize Lojistik Bölgeleri İçin
Bir Yer Seçimi Modeli. Istanbul Universitesi, Fen Bilimleri Enstitusu,
Doktora Tezi, In Turkish.
Ceran, M. (2010). Küresel Rekabet Ortaminda Rekabetçi Üstünlük Sağlamada
Lojistik Köyler:“Konya Lojistik Köyü Önerisi. Selçuk Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Üretim Yönetimi ve
Pazarlama Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, Konya.
Du, J., ve Bergqvist, R. (2010). Developing a conceptual framework of
international logistics centres. 12th WCTR, 1, 1-35.
Europlatforms, E. (2004). Logistics Centres Directions for Use. Site:
www.unece.org/trans/main/eatl/docs/EN-REV-What is a Freight
VillageFinalcorretto. pdf.
Filik, F. (2011). Lojistik Merkezlerin Rolü ve Önemi. Tanyaş, M. ve Hazır K.
(Ed.), Lojistik Temel Kavramlar (Lojistiğe Giriş), 1. Baskı içinde (199250), Tarsus, Mersin: Arzu Ofset Matbaacılık.
Gün, D. (2013). Değişim Çağında Sürdürülebilir Lojistik Süreç ve Stratejilerinin
Yönetimsel Bakış Açısıyla Değerlendirilmesi ve Küresel Lojistik Üs
Vizyonu. II. Rize Kalkınma Sempozyumu.
Huxhold, W. E. L., Huxhold, A. G. W. E., ve Levinsohn, A. G. (1995). Managing
geographic information system projects.
Jarzemskis, A. (2007). Research on public logistics centre as tool for cooperation.
Transport, 22(1), 50-54.
Karakuyu, M. (2010). Lojistik bir merkez olarak Hadımköy ve sorunları.
Kaya Dursun, Dilşad Güzel, and Betül Çubukçu. "Üniversite Öğrencilerinin
girişimcilik eğilimlerinin araştırılması: Atatürk Üniversitesinde bir
araştırma." Kafkas Üniversitesi İİBF Dergisi 1.2 (2011): 76-89.
Kaya, O. (2015). Türkiye’nin Lojistik Sektörünün Büyüklüğü (resmi verilerle).
Site: http://www.lojiport.com/turkiyenin-lojistik-sektorunun-buyukluguresmi-verilerle-91460yy.htmf.
Keenan, K. (1996). Yöneticinin kılavuzu, zamanı doğru kullanma. Translation:
E. Koparan). İstanbul: Remzi Kitabevi.
700
T. Şükrü YAPRAKLI, Musa ÜNALAN
KUDAKA. (2014). Mevcut Durum Analizi. Kuzeydoğu Anadolu Bölge Planı.
Meidute, I. (2005). Comparative analysis of the definitions of logistics centres.
Transport, 20(3), 106-110.
School, W. (2006). Logistics Make The World Go Round, At Least In The Global
Marketplace. Knowledge@Wharton, University Of Pennsylvania.
Timm, G., ve Herbert, K. (2009). Comprehensive logistics: London: Springer.
TÜİK.
(2013).
Seçilmiş
Göstergelerle
Erzurum
2013.
Site:
http://www.tuik.gov.tr/ilGostergeleri/iller/ERZURUM.pdf.
TÜİK. (2016). Site: https://biruni.tuik.gov.tr/bolgeselistatistik/tabloOlustur.do.
Uçar, D., ve Doğru, A. (2005). Cbs Projelerinin Stratejik Planlamasi ve Swot
Analizinin Yeri: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası.
UDHB.
(2014a).
Demiryolu
Sektörü.
Site:
http://www.udhb.gov.tr/images/faaliyet/e4b907f8f006296.pdf.
UDHB.
(2014b).
Karayolu
Sektörü.
Site:
http://www.udhb.gov.tr/images/faaliyet/e4b907f8f006296.pdf.
Ülgen, H., ve Mirze, S. K. (2007). İşletmelerde stratejik yönetim: Arıkan Basım
Yayım Dağıtım.
Ünal, A. (2013). Lojistik Merkez Yönetimi: İstanbul İli Potansiyel Lojistik
Merkez Alanları Üzerine Bir Araştırma. İstanbul Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Venalainen, P., Karvonen, T., ve Kondratowicz, L. (2001). Logistics Centres in
the Baltic Sea Region. Publications of The Ministry of Transport and
Communications-Tedim.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
701
YENİDÜNYA İKTİSADÎ DÜZENİNDE EKSEN VE PARADİGMA
KAYMALARI: BRIC ÖRNEĞİNDE CARİ İŞLEMLER
BİLANÇOSUNDAKİ DEĞİŞİMİN BELİRLEYİCİLERİ*
Okan DOĞAN**
Fehim BAKIRCI***
Bahar BURTAN DOĞAN****
Öz: Farklı ülkelerin değişik büyüme performansları ve entegrasyon
hamleleri, dünya iktisat tarihinde muhtelif eksen ve paradigma
kaymalarına yol açmıştır. Çalışmanın konusunu teşkil eden Brezilya,
Rusya Federasyonu, Hindistan ve Çin Halk Cumhuriyeti’ni kapsayan bu
sonuncu kayma, Jim O’Neill tarafından 2001 yılında “BRIC” şeklinde
terimleştirilmiştir. Dünyanın ekonomik liderliği unvanını 1890’da
İngiltere’den devralan ABD, bu liderliğini ilk etapta 2050 olarak ifade
edilen beklentilerin çok öncesindeki bir yıl olan 2014’te Çin Halk
Cumhuriyeti’ne devretmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti ile ABD arasındaki
bu devir–teslim; aslında 20. yüzyılın farklı iktisadî başarı öykülerinin son
halkasını teşkil eden BRIC mucizesinin ete kemiğe bürünmesidir.
Çalışmada BRIC ülkelerinin ekonomik performansları detaylarıyla ele
alınmış ve bu eksen kaymasından münferiden değil birlikte hareket
etmeleri halinde daha fazla menfaat elde edebilecekleri ortaya
konulmuştur.
Anahtar Kelimeler: BRIC, Ülke Sınıflandırmaları,
Ekonomisi, Uluslararası İktisat, Panel Veri Analizi.
Dünya
Abstract: The various growth performances of different countries and
integration attempts led to several axis and paradigm shifts in the world’s
economic history. The last shift including Brazil, RF, India and PRC,
which forms the theme of the study, was nomenclatured by Jim O’Neill in
2001 as BRIC, being inspired by the first letters of the countries. USA
took over the title of world economic leader from England in 1890 and
handed over this leadership to PRC in 2014, a year which was very much
earlier than the anticipations that was predicated at the first step as 2050.
Actually, this handover among PRC and USA is the shaping of BRIC
miracle in flesh and bones, which incorporates the last chain of the
different economic success stories of the 20th century. In the study, the
economic performances of BRIC countries are studied in details and it is
Bu makale, Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde Prof. Dr. Fehim BAKIRCI’nın
danışmanlığında Okan DOĞAN tarafından yazılmış olan tezden üretilmiştir.
** Dr., Dicle Üniversitesi İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Doktora Programı mezunu
*** Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası Ticaret ve
Lojistik Bölümü Başkanı
**** Doç. Dr., Dicle Üniversitesi İktisadî ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümü Başkanı
*
702
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
revealed that they would afford more advantage from this axis shift if they
take joint action.
Keywords: BRIC, Country Classifications, World Economics,
International Economics, Panel Data Analysis.
I. Giriş
Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC), Hindistan, Pakistan, Bangladeş, Tayland,
Rusya Federasyonu (RF), Güney Kore, Japonya, Filipinler ve Endonezya
topraklarının kesiştiği Doğu–Güneydoğu Asya coğrafyası, günümüz itibarıyla
dünyanın ekseninin doğuya kaydığını öne süren tezlere kaynaklık etmektedir ve
yeni sıklet merkezini teşkil etme yolunda en güçlü namzet olma yolunda hızla
ilerlemektedir. Yeni yüzyılın ilk 15 yıllık zaman diliminin geride kaldığı
bugünlerde zenginlik ve refah halen Avrupa ve Kuzey Amerika’da yoğunlaşsa
dahi, tüm politik, sosyo-kültürel, akademik, entelektüel ve iktisadî çevreler
nezdinde güç, zenginlik ve refah ekseninin Doğu’ya kaydığı kanaati gün
geçtikçe pekişmekte, bu kanaat iktisadî verilerle de perçinlenmektedir. Daha da
önemlisi, RF, ÇHC ve Hindistan başta olmak üzere iktisadî düzenlerini merkezi
planlama sisteminin usul, metot ve prensiplerine göre değil, piyasa
ekonomisinin gerekleri doğrultusunda şekillendirmeye başlayan ülkelerin, ilk
adımları atmalarından günümüze kadar uzanan çeyrek asrı aşan süreçte
geldikleri nokta, bu tercihin gerek ulusal, gerekse de küresel refah düzeylerine
sağladığı katkının muhasebeleştirilmesine olanak sağlayacak bir olgunluğa
erişmiştir.
Bu noktada 2000’li yılların başında ilk kez yüksek sesle söylenmeye
başlanan ve kısaca BRIC olarak adlandırılan Brezilya, RF, Hindistan ve ÇHC,
dünya ekonomisinde en hızlı gelişen yükselen piyasalar olarak kabul
edilmektedir. Dört Büyükler olarak da adlandırılan bu ülkelerin geniş
yüzölçümü, büyük nüfus, hızlı ekonomik büyüme gibi çok sayıda ortak
özellikleri bulunmaktadır. Bu ülkelerin toplam yüzölçümü dünya
yüzölçümünün %25’inden, toplam nüfusları ise dünya nüfusunun %40’ından
daha fazlasını kapsamaktadır. Ekonomik göstergeler baz alınarak yapılan
analizlerde global ekonomik gücün yakın gelecekte geleneksel ekonomik lider
olarak gösterilen G-7 grubundan BRIC grubuna geçebileceği ve dünyanın
ekonomik liderliğine BRIC ülkelerinin oturabileceği tartışmaları yapılmaktadır.
BRIC ülkeleri hakkında çok sayıda çalışması bulunan Goldman Sachs, 2050
yılında dünyanın en büyük ekonomisinin ÇHC, üçüncü büyük ekonomisinin
Hindistan, dördüncü büyük ekonomisinin Brezilya ve altıncı büyük
ekonomisinin ise RF olacağı öngörüsünde bulunmaktadır. Ayrıca ÇHC ile
Hindistan’ın imalat ve servis sektöründe, Brezilya ile Rusya’nın ise hammadde
sektöründe küresel aktör olacakları tahmin edilmektedir. Özetle, BRIC ülkeleri
ile G-7 ülkelerinin temel ekonomik göstergeleri karşılaştırıldığında birçok
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
703
alanda BRIC ülkelerinin daha istikrarlı ve ileri düzeyde olduğu görülmektedir.
Beşeri sermaye ve yer altı zenginlikleriyle birlikte yakın geçmişteki ekonomik
performansları da göz önüne alındığında BRIC ülkeleri için ortaya atılan tezin
gerçekleşebilirliği ihtimali artmaktadır (O’Neill, 2001: 1-16, Frank ve Frank,
2010: 46-54, Wilson ve Purushothaman, 2003:1-24’den aktaran: Sandalcılar,
2012: 4165).
Bu çalışmasının amacı ise, BRIC ülkelerinin iktisadî gelişim süreçlerini
kapsamlı olarak analiz ederek yeni dünya iktisadi düzenindeki paradigma-eksen
kaymalarını teorik-pratik açıdan ortaya koymak ve Türkiye’nin de içerisinde yer
aldığı yükselen ekonomilerin dikkatine sunmak suretiyle alabilecekleri
pozisyonlar/ ilave tedbirler ile iktisat politikaları vizyonu hakkında bilimsel
önerilerde bulunmak ve pratik tavsiyeler üretmektir.
II. Ülke Sınıflandırmalarının Kökenleri
Sınıflandırma veya tasnif faaliyetlerinin temel amacı; bilgilere hızlıca,
zahmetsizce, rahatlıkla erişim sağlanabilmesi ve an itibarıyla kullanıma hazır
hale getirilebilmesini teminen ihtiyaç duyulmayanların ayıklanması, geriye
kalanların sıraya konulması–düzenlenmesi, söz konusu işlemlerin mümkün
mertebe belirli standart, metot–yöntemlerle gerçekleştirilmesine çalışılması ve
bu sayede öğrenmenin, öğretmenin, araştırma–incelemenin kolaylaştırılmasıdır.
Ülkelere yönelik sınıflandırma çalışmaları gerçekleştiren çok sayıda tüzel
kişilik bulunmakla birlikte, Birleşmiş Milletler (United Nations–UN), Avrupa
Birliği (European Union–EU), Uluslararası Para Fonu (International Monetary
Fund–IMF), Dünya Bankası (World Bank–WB), Dünya Ticaret Örgütü (World
Trade Organization–WTO), Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü
(Organisation for Economic Cooperation and Development–OECD) ve
Pricewaterhouse Coopers (PwC)’nin, kriter ve ölçütlerinin uluslararası
tanınmışlığı/saygınlığı bağlamında ön plana çıktığı söylenilebilecektir.
IMF ve WB’nin ülkelerin ekonomik rakamlarını değerlendirerek
yapmış oldukları gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ülke sınıflandırmaları
dünya ülkeleri tarafından genel kabul görmüş değerlendirmeler (Zengin ve
Ayaz, 2014: 281) olup, Tablo 1’de sunulmuştur.
21.yy’da dünya genelinde politik açıdan yaşanan değişimler eş zamanlı
olarak küresel iktisadî düzen ve yapıda da değişmeler meydana gelmiştir.
2000’li yılların başından itibaren ekonomisi hızla büyüyen ülkeler farklı
şekillerde gruplandırılmıştır. Bunlardan ilki, 1995-2013 yılları arasında
Goldman Sachs Varlık Yönetimi Departmanı Başkanlığı görevini yürüten Jim
O’Neill [Tam adı Terence James “Jim” O’Neill olup, Gatley Baronluğu unvanı
bulunmakta ve 2014 yılı itibarıyla Manchester Üniversitesi’nde fahri
profesörlük yapmaktadır. 14 Mayıs 2015’te İngiltere Hazinesi Ticaret
Sekreterliği (Commercial Secretary to the Treasury) görevine getirilmiştir]
tarafından 2001 yılında ortaya atılan BRIC’tir.
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
704
Tablo 1: WB’ye Göre Ülkelerin Sınıflandırılması
ÜLKE SINIFI1
Düşük Gelirli Ülkeler
(Low Income Countries)
Düşük Orta Gelirli Ülkeler
(Lower Middle Income Countries)
Yüksek Orta Gelirli Ülkeler
(Upper Middle Income Countries)
Yüksek Gelirli Ülkeler
(High Income Countries)
Kaynak: WB internet sitesi.
SAYISI
31
51
53
80
Aralık 2010 tarihinde Güney Afrika’nın da BRIC’e dâhil edilmesiyle
Güney Afrika’yı da kapsayacak biçimde BRICS’e (Narin ve Kutluay, 2013: 32)
dönüştüğü ifade edilmekle ve 2006 yılı Eylül ayında Brezilya, RF, Hindistan ve
ÇHC Dışişleri Bakanları’nın ABD/New York’da bir araya gelmesiyle başlayan
politik diyalogun, 2009 yılında ülke liderlerinin katılımıyla ilk olarak
RF/Yekaterinburg’da, takip eden yıllarda da Güney Afrika Cumhuriyeti’nin de
dâhil olmasıyla birlikte her yıl düzenli olarak tekrarlandığı bilinmekle birlikte,
terimin isim babası Jim O’Neill’in Güney Afrika’nın ilavesine ihtiyatlı
yaklaştığı görülmektedir (O’Neill, 2013: 108-114). Bu nedenle de çalışmada
terimin orijinal haline sadık kalınmıştır.
III. BRIC’in Ortaya Çıkışı
II. Dünya Savaşı sonrası yıllar dünya ekonomisinin yeniden yapılanma
sürecine girdiği, başarı veya başarısızlıkların bir arada yaşandığı yıllar
olmuştur. Savaş öncesi dönemde 1929 Bunalımından etkilenmeyerek devasa
sanayileşme hamleleri yapan Sovyet deneyimi (Emsen vd., 2011) özellikle
savaş sonrası dönemde iki kutuplu bir dünyada Batı bloğu için adeta model
arayışının dışında tutulmaya çalışılmıştır. Batının büyüme mucizesi arayışları
içerisinde bir kısım örnekler de oluş(turul)muştur. Buna göre bazı ülkelerin
ekonomide göz kamaştırıcı bir büyüme ve gelişme hızı yakaladığı, Mucize
(Miracle) tabir edilen başarılar sergilediği 1950 ve 1960’lı yıllar, Almanya ve
Japonya’nın ekonomik yapılanmalarını hızlıca tamamlayıp “Alman Mucizesi”
ve “Japon Mucizesi”ni başardıkları dönemlerdir. 1960’ların ikinci yarısından
başlayıp 1970’li yıllara uzanan dönem ise, bazı gelişmekte olan ülke
ekonomilerinin hızlı bir büyüme performansı sergiledikleri ve yeni sanayileşen
1 WB’nin Temmuz 2015 sınıflandırmasına göre 2014 yılı itibarıyla kişi başına yıllık GNI;
– 1.045 $’nın altında olanlar Düşük Gelirli Ülke,
– 1.236 ile 4.125 $ arasında olanlar Düşük Orta Gelirli Ülke,
– 4.126 ile 12.735 $ arasında olanlar Yüksek Orta Gelirli Ülke,
– 12.736 $’ndan fazla olanlar Yüksek Gelirli Ülke,
şeklinde kabul edilmiştir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
705
ülkeler arasına girmeyi başardıkları bir süreç olmuştur. 1980’li yıllarda Asya
kıtasında Japonya’nın da bölgeye getirdiği dinamizm ile birlikte Güney Kore,
Tayvan, Hong Kong, Singapur başta olmak üzere pek çok Uzak Doğu Asya
ülkesi hızlı iktisadî büyümeleri ile dikkatleri üzerlerine çekmeye başlamış ve bu
ülkeler açısından önemli başlangıç yılları olmuştur. 1980 ve 1990’lı yıllarda
ekonomileri ortalama olarak %9 düzeyinde büyüyen bu ekonomiler “Güney
Doğu Asya Kaplanları” olarak tanımlanmış ve “Doğu Asya Mucizesi” olarak
literatüre girmiştir. Kaydedilen gelişmeler birçok gelişmekte olan ülkeye ilham
kaynağı teşkil etmiş, bu ülkelerin kalkınma stratejileri çeşitli çalışmalara konu
olmuştur. 21. yüzyılın başları ise hızlı iktisadî büyüme performansı gösteren
farklı bir ülke grubunun ekonomik gelişmeleri üzerinde dikkatleri
yoğunlaştırmış ve bu ülkelerin yakın gelecekte dünya ekonomisini nasıl
etkileyeceği yönünde çıkarımlarda bulunulmaya başlanmıştır (Özsoylu ve
Algan, 2011: i).
Söz konusu çıkarımlar kapsamında; 2000’li yılların başından itibaren
ekonomisi hızlı büyüyen, doğrudan yabancı yatırımların büyük bölümünü çeken
ve küresel ekonomiyi etkileme gücü hızla artan ekonomiler farklı biçimde
gruplandırılmaya başlanmıştır. Sözü edilen gruplandırmalar içerisinde, ucuz
emek ve buna bağlı olarak düşük üretim maliyeti nedeniyle yüksek büyüme
fırsatı yakalayan, doğrudan yabancı sermaye yatırımları çekebilen, ihracatını,
döviz rezervlerini ve milli gelirini hızla arttıran, yaşanan ekonomik krizlerden
daha az etkilenen dört ülke dikkatleri çekmiştir (Narin ve Kutluay, 2013: 3132).
Bahse konu sınıflandırma/gruplandırma/kategorize etme arayışları
çerçevesinde ortaya atılan BRIC terimi/akronimi; Brezilya, Rusya, Hindistan ve
ÇHC’nin (Brazil, Russia, India, China–BRIC) oluşturduğu ülkeler grubunu ve
bu ülkelerin yenidünya düzeninde temsil ettiği konumu sembolize etmek üzere
geliştirilmiştir. Bu tabir ilk olarak ABD/New York merkezli olarak faaliyet
gösteren çok uluslu yatırım bankası Goldman Sachs ekonomisti Jim O’Neill
tarafından literatüre kazandırılmıştır (O’Neill, 2001: 1, Atabay Baytar, 2012:
404, Elbasan, 2011). BRIC ülkelerinin ortak temel karakteristik özellikleri,
nüfuslarının fazla oluşu, zengin doğal kaynaklarının bulunması, gelişme düzeyi
açısından ikinci aşamada yer alan ülkeler arasında (Hindistan birinci aşamada)
yer almaları, hızla artan ulusal gelirleri, tüketici sayılarının fazlalığıdır. Bu
ekonomilerin büyüme dinamikleri genel itibarıyla benzerlikler göstermektedir
(Özsoylu ve Algan, 2011: 1).
BRIC hipotezine2 göre, her şeyin yolunda gitmesi durumunda, 40 yıldan
az bir sürede BRIC ekonomileri bir bütün olarak ABD Doları ($) bazında G6’dan daha büyük olabileceği öne sürülmektedir. Buna göre 2025 itibarıyla G6’nın yarısının fazlasına tekabül edebilecek, 2050 yılında $ bazında mevcut G-6
2 Her ne kadar öngörüleri tahmin edilenden önce gerçekleşme temayülü göstermekle birlikte, projeksiyonlar için baz alınan tarihlere henüz
ulaşılmaması nedeniyle literatürde kullanılan “BRIC Tezi” yerine “BRIC Hipotezi” tabiri tercih edilmiştir.
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
706
ülkelerinden sadece ABD ve Japonya en büyük 6 ekonomi arasında yer
alabilecektir (Wilson ve Purushothaman, 2003: 1). BRIC içerisinde ÇHC ile
Hindistan sanayi ürünleri ve RF ile Brezilya da hammadde alanında dünyanın
başat mal ve hizmet tedarikçileri olacak, politik ittifak veya ticaret birliği
kurmasalar dahi güçlü bir ekonomik blok potansiyeline sahip olacaklardır
(Dolgikh ve Kokin, 2009: 885).
IV. BRIC Ülkelerinin Dünyadaki Yeri
Dünyada Satınalma Gücü Paritesi’ne (Purchasing Power Parity–PPP)
göre kişi başına Gayrısafî Yurtiçi Hasıla (Gross Domestic Product–GDP) ve
BRIC ülkelerinin temel sosyo-ekonomik verilerinin yıllar içerisindeki seyri ile
ilgili detayları incelendiğinde, Temmuz 2015 itibarıyla bu dört ülke, dünya
toplam nüfusunun %40.87’sini oluşturmakta, $ bazında PPP’ye göre GDP’nin
%30.59’unu üretmektedir. Bu ülkelerin seçili göstergeler bağlamında dünya
ekonomisindeki yerini/paylarını gösteren temel veriler Tablo 2’de sunulmuştur.
Tablo 2: BRIC Ülkelerinin Dünyadaki Konumu3
FinansaElektrik
GDP Yurtiç
İthala
Doğalga Petrol CO2
Nüfus İşgücü Alan
İhracat
l
ÜLKE
Payı i DYY
t
z
Tüketi Emisyon
(%) (%) (%)4
(%)
Rezerv
Tüketi
(%)5 (%)
(%)
Tüketi mi (%) u (%)
6
(%) mi (%)
mi (%)
2.8 3.2 5.6 2,7
3.4
2.81 2.14
1.12
3.33
1.46
Brezilya
1.14 1.08
1
2
1
8
7
1.9 2.2
3.0
1.3
2.95 4.72 11.96 3.11
5.21
RF
10.99
2.03 1.22
6
1
5
4
Hindista
14.81
7.6
1.1
2.90 3.83
1.48
4.00
5.36
17.25
1.99
1.73 2.68
n
0
0
23.72
17.1 4.7 13.6
25.14 24.47 5.27 11.64 29.26
ÇHC
18.84
6.26
9.90
6
2
4
43.96
30.5 10.6 18.5
33.80 35.16 19.83 22.08 41.29
BRIC 40.86
24.85
14.88
9
3
4
0.87
1.3
0.6
2.95 0.87
1.42
0.80
0.87
Türkiye 1.09
0.52
0.92 1.26
9
8
Kaynak: World Factbook.
BRIC ülkelerinin her biri farklı özelliklere sahiptir. Brezilya, Latin
Amerika’daki en büyük ülke olmakla beraber ülkenin gelecekte iktisadî etki
meydana getirecek gücü, zengin doğal kaynaklarından kaynaklanmaktadır.
ÇHC dâhil çok sayıda ülke, doğal kaynaklarından yararlanmak için Brezilya’da
3 World Factbook’ta 20 Mayıs 2016 itibarıyla belirtilen en güncel veriler (elektrik, doğalgaz tüketimi ile CO2 emisyonu için 2012 tahmini, petrol
tüketimi için 2013 tahmini, diğerleri için 2015 tahmini ve $ bazında) esas alınarak hesaplanmıştır.
4 Kara yüzdesi baz alınmıştır.
5 PPP’ye göre.
6 Tespit edilebilen döviz ve altın rezervleri.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
707
büyük yatırımlar yapmaktadır. RF de, Brezilya gibi doğal kaynak yönünden
zengin olmakla birlikte, özellikle bilim ve mühendislik alanlarında güçlü insan
kaynaklarına sahip durumdadır. Hindistan ve ÇHC’nin önemli sayıda beşerî
sermayesi mevcuttur ve bu ülkelerin ekonomileri oldukça hızlı gelişme
göstermektedir (Hitt vd., 2005’den aktaran: Atabay Baytar, 2012: 405).
Gelişmekte olan ülkeler açısından da lokomotif görevini üstlenen bu
dört ülke ekonomisinin benzerlikleri olduğu kadar önemli farklılıkları da
bulunmaktadır. Bu grupta yer almalarının önemli bir nedeni, ekonomik reform
ve dönüşümle birlikte hızlı iktisadî büyüme kaydetmiş olmaları ve GDP’si en
yüksek olan ülkeler arasında ilk sıralarda bulunmalarıdır. 1980 sonrası yıllarda
bu ülkelerin dünyanın büyük ekonomileri arasına girmelerinin arkasında yatan
önemli neden, ÇHC ve Hindistan’da hızlı büyüme, Brezilya ve RF’de ise sahip
olunan doğal kaynak zenginliğine bağlı yüksek gelirler olmuştur. Ortak yönleri
hızlı iktisadî büyüme ve en büyük ekonomiler olmaları olan bu ülkelerin
büyümeye temel oluşturan sektörleri ve kaynakları birbirlerinden farklılık
göstermektedir. ÇHC’nin büyümesinde ihracat, Hindistan’ın büyümesinde iç
talep ve hizmetler sektörü, Brezilya’nın büyümesinde tarımsal ürün ve emtia
ihracatı, RF’nin büyümesinde ise sahip olduğu doğal kaynakların dünya
piyasalarında fiyatlarının hızlı artışı yatmaktadır. Netice itibarıyla yeni dünya
düzeni içerisinde geleceğin dünya ekonomisine yön vereceği tahmin edilen bu
ekonomilerin tüm olumsuzluklara rağmen büyümesi durdurulamamakta,
yaşanan global kriz ve olumsuzluklar sadece bu ülkelerin büyümelerini
yavaşlatabilmektedir. BRIC ülkeleri nüfus, gelir, hızla ilerleyen teknolojik
altyapılarının yanı sıra, çok sayıda bilim adamı, teknik donanımlı mühendis ve
deneyimli yöneticiler barındıran beşeri sermaye kaynak havuzu olmaları
açısından da dikkat çekmektedir (Özsoylu ve Algan, 2009: ii, 3).
BRIC ülkelerinin her birinin ekonomik olarak farklı özellikleri vardır.
Örneğin Brezilya bir tarım ülkesi olup en çok ihracatı ÇHC’ye yaparken, ÇHC
BRIC ülkelerinin imalathanesi olup, dışarıdan hammadde ithal etmek
durumundadır. Aynı zamanda içeride ürettiği ürünleri dışarıya satan, ekonomisi
ihraç yönlü çalışan bir ülkedir ve sanayi bakımından diğer üyelerle
karşılaştırıldığında daha ileridedir. RF enerji (doğalgaz ve petrol) alanında
zengindir. Hindistan ise hizmet sektöründe gelişmiş olup, yazılım alanında en
önde gelen ülkelerdendir. Her bir üye ekonomik alanda farklı şekilde etkinliğini
sürdürürken, ÇHC ve Hindistan BRIC ülkeleri arasında en önemli yeri
almaktadır. ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin raporuna göre 2030’a
gelindiğinde –her ne kadar nasıl olacağı bilinmese de– uluslararası sistem
değişmiş olacaktır. Şu anda ABD eskisi kadar baskın bir güç değildir. Ancak,
ÇHC de ABD ile mücadele edebilecek güce sahip değildir. Ayrıca 2050 yılına
gelindiğinde ABD her ne kadar en güçlü ülke konumunda olacak olsa da bu
gücü ÇHC ve Hindistan ile paylaşacaktır. Brezilya ise dördüncü ekonomik güç
olarak Japonya’nın yerine geçecektir. Yani uluslararası sisteme çok kutupluluk
hâkim olacaktır. Şu durumda asıl merak konusu BRIC’in değişen sistemdeki
708
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
rolünün ne olacağıdır. Ayrıca dünya gücü olma yolunda ilerleyen iki güç, ÇHC
ve Hindistan’ın da uluslararası alandaki yeri gelecekteki sistem için bir ipucu
olacaktır (Araz, 2015).
V. Jim O’Neill’in BRIC Hipotezi
Jim O’Neill, 30 Kasım 2001 tarihinde yayınlanan “Building Better
Global Economic BRICs” başlıklı çalışmada, 2000 yılı sonu itibarıyla PPP
temelinde BRIC ülkelerinin toplam büyüklüğünün dünya GDP’sinin %23.3’ünü
teşkil ettiğine, bu açıdan Avro bölgesi ve Japonya’nın her ikisinden de büyük
olduğuna, hatta bu ülkelerden bazılarının tek başına kimi G7 ülkelerini
geçtiğine dikkat çekmiştir. Nitekim 2000’in sonu itibarıyla $ bazlı cari fiyatlar
(Current Prices–CP) ile dünya GDP’sinin %3,6’sını üreten ÇHC, küçük bir
farkla da olsa İtalya’yı geçmiş olup, Kanada’dan ise epeyce büyüktür. Söz
konusu tespitten hareketle de, 11 ülke (G-7 ve BRIC ülkeleri) için gelecek on
yılda nominal GDP ve döviz kuru değişimleri hakkında geliştirdikleri dört farklı
senaryonun hepsinde, BRIC ülkelerinin dünya GDP’deki görece ağırlığının ister
cari (%8.0’den %14.2’ye), isterse de PPP (%23.3’ten %27.0’ye) bağlamında
artacağını öne sürmüştür. Bu yöndeki bir gelişmenin G-7 bünyesinde belirgin
bir reforma yol açarak temsil olunan Avro bölgesi ülkesi sayısının üçten bire
düşürülmesi, BRIC ülkelerinin nispi büyümesinin beklentilere uygun bir şekilde
sürmesi halinde, bahse konu ülkelere de küresel ekonomi politikalarını koordine
bu anahtar yapıya dâhil olmaları fırsatının sağlanması suretiyle G-8 veya G-9’a
dönüştürülmesi gerektiğine işaret etmiştir (O’Neill, 2001: 3).
Dünyadaki tüm politik, ekonomik, akademik ve entelektüel çevrelerde
yankı uyandıran Jim O’Neill’in 2001 yılında yaptığı bu analiz, ekonomik güçle
orantılı olarak dünya siyasetinde teşkil edilen hegemonya ve vesayet sisteminin,
yine iktisadî göstergelere dayalı olarak neden yeni bir dünya düzenine doğru
değişmesi gerektiğini, hem de egemen güçlerin kontrolü altındaki bir kuruluş
tarafından dile getirilmesi bağlamında tarihi bir önem arz etmektedir. Bu
değişimin günümüz itibarıyla geldiği nokta, Türkiye’ye ait veriler de dâhil
edilmek suretiyle Tablo 3’te gösterilmiştir.
Tablodaki verilerin tetkikinden, CP yerine PPP baz alındığında, dört
ülkenin üçünün (ÇHC, Hindistan ve RF) ekonomilerinin 2000 yılı itibarıyla
potansiyel olarak üç kattan fazla büyük oldukları görülebilmektedir. Gerçekten
de PPP temelinde ÇHC dünyanın ikinci, Hindistan da dördüncü büyük
ekonomisi olup, BRIC ülkelerinin tamamı da Kanada’dan büyüktür. Ayrıca
2000’e kıyasla 2015 yılı verilerine bakıldığında, G-7 ülkelerinin oransal olarak
hem CP hem de PPP bazında gerilediği, BRIC ülkelerinin GDP oranlarının ise
arttığı görülmektedir.
Bu hesaplamalar, genel ekonomik ve politik işbirliğine olan ihtiyaç
kadar küresel para, maliye ve diğer ekonomik politikaların gerçekten küresel bir
temelde realize edilmesi gerektiği bağlamında önemli hususları ortaya
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
709
çıkarmaktadır. ÇHC ve İtalya arasındaki basit bir kıyaslama dahi bu noktanın
aydınlatabilmektedir.
Tablo 3: GDP Ağırlığı Karşılaştırmaları
2000
GDP AĞIRLIĞI GDP AĞIRLIĞI ORAN
GDP
(1)7
(2)8
(1/2) AĞIRLIĞI (1)
ABD
23.98
33.13
0.72
16.03
Japonya
7.99
15.83
0.50
4.28
Almanya
5.01
6.25
0.80
3.46
İngiltere
3.43
4.71
0.73
2.39
Fransa
3.51
4.29
0.82
2.40
İtalya
3.38
3.58
0.94
1.98
Kanada
2.17
2.33
0.93
1.47
G–7 Toplamı
49.47
70.12
0.71
32.01
Brezilya
2.92
1.96
1.49
3.01
RF
2.70
0.82
3.29
3.09
Hindistan
5.06
1.58
3.20
6.79
ÇHC
12.59
3.59
3.51
16.58
BRIC Toplamı
23.27
7.95
2.92
29.47
Türkiye
1.05
0.67
1.58
1.38
ÜLKE
2014
GDP
ORAN
AĞIRLIĞI (2) (1/2)
22.34
0.72
5.90
0.73
4.96
0.70
3.83
0.62
3.63
0.66
2.75
0.72
2.30
0.64
45.71
0.70
3.10
0.97
2.39
1.29
2.63
2.58
13.28
1.25
21.40
1.38
1.02
1.14
Kaynak: O’Neill 2001: 49.
Tablodaki verilere bakıldığında, CP ile GDP temelinde dahi ÇHC
ekonomisi az da olsa İtalya’dan büyüktür, dolayısıyla da ÇHC’deki genişletici
bir para veya maliye politikasının küresel ölçekte İtalya’daki benzer
politikalardan daha fazla etki yapması beklenebilecektir. Detaylandırmak
gerekirse, CP ile GDP açısından %3.59 olan ÇHC’nin 2002’de %7 büyümesi,
dünya ekonomisinin büyümesine %0.25 katkı yapmakta, PPP ile GDP
yönünden dünya ekonomisindeki ağırlığının %12.59 olarak kabul edilmesi
durumunda ise dünya ekonomisinin büyümesine katkısının oranı %0.88’e
yükselmektedir. Bu noktadan hareketle PPP’ye göre GDP’nin CP ile GDP’ye
göre ekonominin potansiyelini daha fazla yansıttığı kabul edildiğinde, İtalya
ekonomisinden yaklaşık dört kat daha büyük olan ÇHC ekonomisindeki olası
bir politika değişiminin göreli etkisinin de daha yüksek olacağı rahatlıkla
söylenilebilecektir.
GDP’nin CP ile mi, yoksa PPP’ye göre mi ölçülmesi noktasında hangi
yöntemin doğru olduğu bilinmemekle birlikte, hem Goldman Sachs hem de
IMF tarafından PPP dönüşüm metodolojisinin kullanılması tercih edilen bir
uzlaşımdır. Ayrıca hangisinin doğru olduğu çok da fazla fark etmeyebilecektir.
Zira geleceğe ister cari $ fiyatlarıyla, isterse de PPP cinsinden bakılsın, dünya
ekonomisindeki anahtar ülkelerin göreli konumları değişmektedir. Dolayısıyla
G-7’nin dünya iktisat politikalarının tartışıldığı/koordine edildiği gerçek bir
7 PPP’ye göre GDP (%).
8 CP ile GDP (%).
9 2015 yılı World Factbook verileri baz alınarak hesaplanmış ve yazar tarafından tabloya ilave edilmiştir.
710
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
platform olabilmesi için ABD, Japonya, Almanya, Fransa ve İngiltere’ye İtalya
ve Kanada’dan ziyade ÇHC ve Hindistan katılmasının daha adil olacağı
söylenilebilecektir. O’Neill de makalesinde en azından ÇHC’nin G-7
Kulübü’nde temsil edilmeyi ve dört farklı senaryo ile Brezilya, RF ve
Hindistan’ın da en azından Kanada’ya kıyasla G-7’ye dâhil olmayı daha fazla
hak ettiğini ortaya koymuştur (O’Neill, 2001: 1-12).
21. yüzyılın ilk 15 yılında Brezilya, RF, Hindistan ve ÇHC o kadar
hızlı bir büyüme performansı sergilemişlerdir ki, BRIC teriminin isim babası
olan Jim O’Neill’in uzun yıllar Varlık Yönetimi Departmanı Başkanlığı
görevini yürüttüğü Goldman Sachs Yatırım Bankası dahi projeksiyonlarını
revize etmek durumunda kalmıştır. Söz konusu projeksiyonlar Tablo 4’te
özetlenmiştir.
Tablo 4: BRIC Ülkelerinin G-6 Üyelerini Yakalama ve Geçme Öngörülerine
İlişkin Projeksiyonların Takvimi (2003 ve 2008 yılları tahminleri)
Tahmin
Fransa Almanya
Yılı
03
2031
2036
Brezilya
08
2027
2029
03
2004
2007
ÇHC
08
2006
2008
03
2019
2023
Hindistan
08
2021
2024
03
2024
2028
RF
08
2024
2029
Ülke
İtalya
Japonya
İngiltere
ABD
2025
2020
2000
2004
2016
2017
2018
2017
–
2034
2016
2010
2032
2027
–
2037
2036
2038
2005
2006
2022
2023
2027
2027
–
–
2041
2027
–
–
–
–
Kaynak: O’Neill ve Stupnytska (2009: 23).
Tablo 4’e göre O’Neill ve Stupnytska, ÇHC’nin 2027 yılında ABD’yi
yakalayacağını öngörmüştür. Oysa ÇHC PPP’ye göre GDP açısından ABD’yi
2014 yılı itibarıyla yakalamış ve geçmiştir. Tablo 5’deki veriler de ABD, AB
ve Japonya’nın dünya ekonomisindeki payının BRIC ülkeleri karşısında nasıl
gerilediğini ortaya koymaktadır.
Tablo 5: ABD, AB ve Japonya İle BRIC’in Dünya Ekonomisindeki Paylarının
Karşılaştırılması (%)
ÜLKELER BLOĞU
ABD+AB+Japonya
BRIC
2011
43.0
25.2
2012
42.0
25.7
Kaynak: Dural, 2015.
10 World Factbook verileri baz alınarak yazar tarafından ilave edilmiştir.
2013
37.3
26.7
2014
37.1
29.4
201510
38.46
31.0
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
711
2000 ve 2015 yılları için G-7 ve ülkelerinin PPP ve CP ile GDP
durumlarını gösteren Tablo 5, iki bloğun ülkeleri arasındaki makasın
öngörülerden çok daha hızlı kapandığını ve BRIC ülkelerinin tüm
projeksiyonlardan daha önce yakalayacağının emaresini teşkil etmektedir.
Tablo 6: BRIC ve G-7 Ülkeleri ile Türkiye GDP’lerinin Seyri (Milyar USD)
ÜLKELER
ABD
Japonya
Almanya
Fransa
İngiltere
İtalya
Kanada
Brezilya
RF
Hindistan
ÇHC
Türkiye
G–7 Toplamı
BRIC Toplamı
Dünya Toplamı
2000
GDP (PPP)
GDP (CP)
9.963
9.963
3.319
4.760
2.082
1.878
1.458
1.289
1.425
1.417
1.404
1.077
903
699
1.214
588
1.120
247
2.104
474
5.230
1.080
437
203
20.554
21.083
9.668
2.389
41.552
30.073
2015
GDP (PPP)
GDP (CP)
17.419
17.419
4.655
4.601
3.757
3.868
2.604
2.829
2.597
2.988
2.156
2.141
1.602
1.785
3.275
2.417
3.356
1.861
7.384
2.048
18.017
10.355
1.502
798
34.790
35.631
32.032
16.681
108.681
77.961
Kaynak: O’Neill 2001: 411.
Tablodan görülebileceği üzere 2000 yılında PPP’ye göre GSİYH
bazında dünyanın ilk sekiz ülkesinin sadece ikisi BRIC üyesi iken, 2015 yılı
itibarıyla dört BRIC ülkesinin tamamı ilk sekize girmiştir. Ayrıca 2000 yılı
itibarıyla PPP’ye göre dünya GDP’ sinin %49.47’sini G-7, %23.26’sını BRIC
ülkeleri üretirken, 2015 yılı itibarıyla bu oranlar G-7 için %32.01’e gerilemiş,
BRIC için ise %29.47’ye yükselmiştir. CP’ye göre GDP bağlamında G-7 için
2000 yılında %70.1 olan oran %45.70’e gerilerken, BRIC için %7.94 olan oran
%21.40’a yükselmiştir.
Siyasi, sosyal, kültürel ve iktisadî yapıları, politikaları, sistem ve
modelleri açısından birbirlerinden farklı karakteristikleri bulunsa dahi, BRIC
ülkelerinin 21. yüzyılda ABD, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya ve
Kanada’nın oluşturduğu G-7 ülkelerinin karşısındaki en önemli ve belki de tek
ekonomik bloğu oluşturacağı hususunda dünya genelinde bir uzlaşı bulunduğu
söylenilebilecektir. Geleceğin en güçlü ekonomileri olacağı varsayılan ve
dünya ekonomisine damgasını vuracağı öngörülen Brezilya, RF, Hindistan ve
11 2015 yılı verileri World Factbook’tan alınarak yazar tarafından tabloya ilave edilmiştir.
712
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
ÇHC’nin bu öngörüyü doğrulama potansiyeli aşağıda kapsamlı bir şekilde
ekonometrinin desteğiyle analiz edilmeye çalışılmıştır.
VI. Literatür İncelemesi
Chinn ve Prasad (2000); 18 endüstriyel ve 71 gelişmekte olan ülke
ekonomisinde cari açık ve iktisadî büyüme ilişkisini incelemek için panel veri
analizi ve kesitsel çalışma yöntemi kullanılarak 1971–1995 dönemi verileri
kullanılarak analiz yapılmıştır. Çalışmanın sonucunda cari açık ve iktisadî
büyüme arasında zayıf bir ilişki belirlenmiştir. Ayrıca cari işlemler açığının
endüstriyel ülkelerde ve gelişmekte olan ülkelerde gösterdiği farklılıkların
nedenleri açıklanmıştır.
Kandil ve Greene (2002); Amerikan ekonomisi için cari açık ve iktisadî
büyüme arasındaki ilişkiyi test etmek için 1960-2000 verileri ile eşbütünleşme
testi ve hata düzeltme modeli (ECM) kullanılarak yapılmıştır. 1960-2000
dönemi hem yıllık hem de üç aylık; 1990-2000 ve 1995-2000 dönemi ise üç
sadece üç aylık verilerek kullanılarak üç dönem halinde incelenmiştir.
Çalışmanın sonucunda, GDP’nin ithalata bağlı olarak artmasıyla cari işlemler
dengesini bozarak cari açığın artmasına neden olduğu tespit edilmiştir.
Freund ve Warnock (2005); cari işlemler dengesi ve iktisadî büyüme
arasındaki ilişki 26 gelişmiş ülke ekonomisi üzerinden incelenmiştir. Çalışmada
1980–2003 dönemi verileri kullanılarak zaman serisi analizleri ve panel veri seti
yardımıyla analiz edilmiştir. Cari işlemler açığında meydana gelen artışların
iktisadî büyüme üzerinde olumsuz etkiye sahip olduğu sonucuna varılmıştır.
Tarı ve Bozkurt (2006); büyümenin istikrarsızlaştığı 1990 sonrası
dönem ele alınarak istikrarsız büyümenin kaynakları 1991Q:1-2004Q:3 dönemi
üçer aylık verileri kullanılarak VAR analizi yardımıyla araştırılmıştır.
Büyümedeki istikrarsızlığın nedeninin öncelikle kendisi olduğu, ayrıca cari
işlemler ve kamu kesimi borçlanma gereği üzerinde meydana getirdiği
doğrudan ve dolaylı etki nedeniyle faiz oranı olduğu saptanmıştır.
Herwartz ve Siedenburg (2007); 16 OECD ülkesini içeren ve 19802004 dönemi verileri kullanılarak panel veri analizi yardımıyla cari açığın
nedenleri araştırılmıştır. Bu çalışmada, cari açığın nedeni olarak dört faktör
belirlenmiştir. Bunlar; geçmiş cari işlemler açığı, bütçe açığı, çıktı üretimindeki
farklar ve ticaretteki değişikliklerdir.
Prasad vd. (2007); sanayileşmiş ve sanayileşmemiş ülkelerin verileri
kullanılarak bu ülkelerde cari işlemler dengesi ve iktisadî büyüme arasındaki
ilişki ortaya konulmuştur. Sanayileşmiş ülkelerde cari açıkta meydana gelen bir
artışın büyümeyi olumlu etkilediği tespit edilmiştir. Sanayileşmemiş ülkelerde
ise cari açıkların büyümeye bir etkisi saptanmamış, cari fazla verilmesi veya
cari açığın azalması durumunda iktisadî büyümenin bundan pozitif yönde
etkilendiği tespit edilmiştir.
Gök (2008); Türkiye ekonomisi için 1992:1-2007:3 dönemi üçer aylık
verileri kullanılarak cari işlemler açığı ve kısa vadeli sermaye hareketleri
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
713
arasındaki ilişki incelenmiştir. Finansal serbestleşmenin ardından, gelişmekte
olan ülkelere doğru kısa vadeli sermaye hareketleri gerçekleşmiştir. Sıcak para
akımı olarak da adlandırılan bu sermaye hareketlerinin diğer makroekonomik
değişkenlerle birlikte cari işlemler dengesi üzerindeki etkisi araştırılmıştır.
Çalışma, Zivot ve Andrews birim kök testleri ve Pesaran tarafından geliştirilen
sınır (bound) testi kullanılarak yapılmıştır. Türkiye gibi gelişmekte olan
ülkelerde dış ticaret işlemlerinden kaynaklanan açıklar kısa vadeli sermaye
akımları ile finanse edildiği için bu çalışmada kısa vadeli sermaye
hareketlerinin cari işlemler dengesi üzerindeki etkisi kısa vadeli sermaye
hareketlerini belirleyen uluslararası faiz oranı, ulusal paranın değerlenme oranı,
dış borç ve iktisadî büyüme gibi makroekonomik göstergelerle açıklanmıştır.
Yapılan analizler sonucunda, uzun dönemde faiz dışı cari dengeyi belirleyen en
önemli unsurun GDP büyüme oranları, ulusal paranın değerlenmesi ve net
doğrudan yabancı yatırımların GDP’ye oranı olduğu saptanmıştır. Kısa
dönemde ise spekülatif sermaye hareketlerinin en önemli belirleyicisi uluslar
arası faiz oranıdır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde yüksek büyüme
oranları beraberlerinde yüksek cari açıkları getirdiği için yüksek oranlı büyüme
yerine sürdürülebilir büyüme hedefinin daha sağlıklı olduğu görüşü ileri
sürülmüştür. Cari işlemler açığının temel problemi finanse ediliş şekli olduğu
için daha sağlıklı yollardan finanse edilmesi bu problemi ortadan kaldıracaktır.
Bitzis vd. (2008); Yunan ekonomisinde cari işlemler dengesini
etkileyen faktörler incelenmiştir. Çalışmada 1995Q:1-2006Q:4 verileri
kullanılarak Johansen eşbütünleşme analizi ve hata düzeltme modeli (ECM)
kullanılarak analiz yapılmıştır. Analize konu olan bütün faktörlerin cari işlemler
açığı üzerine az ya da çok etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Milli gelirin
artmasına bağlı olarak cari işlemler açığının da arttığı sonucuna varmışlardır.
Bütçe açığının cari açık üzerinde güçlü bir etkisi olduğu saptanmamıştır. Reel
döviz kuru ve faiz oranının son on yılda cari açık üzerine büyük bir etkiye sahip
olduğu da belirtilmiştir.
Telatar ve Terzi (2009); Türkiye ekonomisi için iktisadî büyüme ile cari
açık ilişkisini 1994:4-2005:5 arası dönemini kapsayan üçer aylık verilerle
tahmin etmişlerdir. Araştırma yapılırken Granger nedensellik ve VAR yöntemi
kullanılmıştır. Çalışmanın amacı iktisadî büyüme ve cari açık ilişkisi ile ilgili
literatürde yer alan iki farklı yaklaşımdan hangisinin Türkiye için geçerli
olduğunu araştırmaktır. Bu yaklaşımlardan ilki, iktisadî büyüme ve cari açık
arasında ters yönlü ve kuvvetli bir nedensellik ilişkisi olduğunu söyler. İkincisi
ise büyüme oranındaki artış ile yüksek oranlı cari açıklar arasında zayıf ya da
sistematik herhangi bir nedensellik ilişkisi olmadığını savunur. Çalışmanın
sonucunda büyüme oranı ve cari açık arasında ters yönlü bir ilişki bulunduğu ve
Türkiye’nin cari açığa dayalı olarak büyüdüğü tespit edilmiştir. Türkiye gibi
gelişmekte olan ülkelerin çoğu ithalata dayalı olarak büyüdüklerinden cari
işlemler dengesinde bozulmalar meydana geldiği belirtilerek uzun vadede yerli
714
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
endüstride ara malı üretiminin desteklenerek bu dengesizliklerin ortadan
kaldırılabileceği ve işsizliğin de azaltılabileceği fikri savunulmuştur.
Lebe vd. (2009); Romanya ve Türkiye ekonomisi için iktisadî büyüme
ve döviz kurunun cari açık üzerindeki etkisi incelenmiştir. 1997Q:2-2007Q:3
dönemi ve reel döviz kuru oranları ile cari işlemler dengesi verileri kullanılarak
Yapısal Vektör Otoregresif Analizi (SVAR) yöntemi ile analiz edilmiştir. Her
iki ülke için de cari işlemler açığının yüksek oranda iktisadî büyümeye ve reel
döviz kuruna bağlı olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak, cari açığın iktisadî
büyümedeki değişimlerden etkilenme oranının 4/5 oranında olduğu not
edilmiştir.
Morsy (2009); petrol ihraç eden ülkelerde cari işlemle dengesini
etkileyen faktörler incelenmiştir. Çalışma 28 ülke üzerinde ve 1970-2006
dönemi verileri ile Dinamik Panel Tahmin Analizi yöntemi yardımıyla
yapılmıştır. İktisadî büyümenin cari işlemler dengesi üzerinde önemli bir etkisi
olmadığı sonucuna varılmıştır.
Güngör (2010); Türkiye ekonomisinde portföy yatırımlarının cari
işlemler dengesine etkileri EKK yöntemi ve Granger nedensellik testi
kullanılarak 1991Q:4-2009Q:2 dönemi verileri ile incelenmiştir. Granger
nedensellik testi sonucuna göre portföy yatırımları ve cari işlemler dengesi
arasında tek yönlü ve güçlü bir nedensellik ilişkisi olduğu saptanmıştır. Portföy
yatırımları girişinin, TL’nin yabancı paralar karşısında değer kazanması, kamu
dengesinin bozulması, yurtiçi tüketim talebinin artması ve yatırımların ticarete
konu olmayan sektöre yönelmesi yollarıyla cari açığa neden olduğu sonucuna
varılmıştır. Sermaye akımlarının portföy giriş–çıkışı üzerine sınırlamalar
koyma, döviz piyasası ve sermaye piyasası işlemlerinin ve gelirlerinin
vergilendirilmesi yoluyla kontrol altına alınabileceği önerilerinde
bulunulmuştur.
Turguter (2011); 2003:1-2011:3 dönemi aylık verileri kullanılarak
Türkiye ekonomisi için cari işlemler dengesinin iktisadî büyüme üzerindeki
etkisi incelenmiştir. Analizde VAR yöntemi ve Granger testi kullanılmıştır.
Yapılan analizler sonucunda cari işlemler dengesi ve iktisadî büyüme arasında
uzun dönemde eşbütünleşme ilişkisinin bulunduğu ve cari işlemler değişkeninin
GDP’yi ters yönde etkilediği tespit edilmiştir. Çalışmada, cari işlemler dengesi
açığı ve iktisadî büyüme ilişkisinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için kısa, orta
ve uzun vadeli izlenebilecek politika önerileri verilmiştir. Türkiye
ekonomisinin, sahip olduğu potansiyeli ortaya çıkararak küresel rekabet
koşullarına kendini yetiştirerek ve tüm yapısal sorunlarını çözerek sürdürülebilir
iktisadî büyüme ve yüksek ekonomik kalkınma düzeyine ulaşabileceği
söylenmiştir.
Kostakoğlu ve Dibo (2011); cari açık ve iktisadî büyüme arasındaki
ilişkinin yönünü 1991:Q4-2010:Q2 dönemine ilişkin verileri kullanarak VAR
yöntemi ile Türkiye ekonomisi için analiz yapmışlardır. Yapılan analiz
kapsamında öncelikle birim kök testi gerçekleştirilmiş ve uygun gecikme
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
715
uzunluğu belirlenerek, bu gecikme 1(bir) olarak tespit edilmiştir. Daha sonra
etki-tepki fonksiyonlarına bakılarak GDP’de meydana gelen bir birimlik
değişmenin cari işlemler dengesi üzerinde negatif bir etkiye yol açarak, cari
açığı arttırdığı gözlemlenmiştir. Bu negatif etkinin üç dönem boyunca sürdüğü
ve etkinin giderek azaldığı, yedinci dönemden sonra ise negatif etkinin
tamamen kaybolduğu gözlemlenmiştir. Elde edilen bulgulardan yola çıkılarak
tespit edilen bu negatif ilişkide; cari açığın girdi ithalatından kaynaklandığı,
artan üretimin de milli geliri olumlu yönde etkilediği belirtilmiştir.
Şahin (2011); Türkiye’de cari açık sorunu ve cari işlemleri etkileyen
faktörler ve finansmanında önemli paya sahip kısa vadeli sermaye akımları
incelenmiştir. Çalışmada herhangi bir ekonometrik analiz yöntemi
kullanılmamış olup bu olgular açıklanmış ve ilgili değerlendirmelere yer
verilmiştir. Kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse edilen cari açığın risk
taşıdığı ve sürdürülemez olduğu sonucuna varılmıştır. Açığın finansmanında
sıcak para girişi yerine ülkeye sabit yabancı yatırımların çekilmesi için
özendirici politikalar uygulanması önerilmiştir.
Yılmaz ve Akıncı (2011); iktisadî büyüme ve cari açık arasındaki ilişki
Türkiye ekonomisi için 1980-2010 arası dönemi yıllık verileri ile Granger
nedensellik testi ve Johansen eşbütünleşme testi kullanılarak analiz edilmiştir.
Çalışmanın sonucunda GDP’den CİD (Cari İşlemler Dengesi) değişkenine
doğru tek yönlü bir nedensellik tespit edilmiş, ancak CİD’den GDP değişkenine
doğru benzer bir ilişki bulunamamıştır.
Akbaş (2012); 20 OECD ülkesinde G7 ülkelerinde ve G7 ülkelerinin
olmadığı 13 OECD ülkesinde 1990-2010 yılları arasında cari açık bağımlı
değişken olup, kısa vadeli sermaye akımları ve iktisadî büyüme arasında ilişki
olup olmadığı dinamik panel regresyon modelleri ile analiz edilmiştir.
Değişkenler arasında uzun dönemli ilişki ve nedensellik ilişkisinin olup
olmadığının test edilebilmesi için ise panel eşbütünleşme ve panel nedensellik
testleri uygulanmıştır. Araştırmanın sonunda bu iki ülke grubunda, iktisadî
büyümeden kısa vadeli sermaye akımlarına doğru tek yönlü, cari açık ve
iktisadî büyüme arasında çift yönlü, kısa vadeli sermaye akımları ve cari açık
arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Literatürde bu konu ile
ilgili diğer çalışmalarda genellikle iki değişkenli analizler yapılmıştır. Bu
çalışma, konu ile ilgili üç değişkeni bir arada analiz etmesi açısından literatürde
önemli bir konuma sahiptir.
Göçer (2012); Türkiye’de cari açığın nedenleri, finansman kalitesi ve
sürdürülebilirliği analiz edilmiştir. Cari işlemler açığının finansman kalitesi
VAR modeliyle, sürdürülebilirliği Johansen ve VEC yöntemleri kullanılarak
1996-2012 dönemi incelenmiştir. Cari işlemler açığının zayıf bir düzeyde
sürdürülebilir olduğu tespit edilmiştir.
Çakır (2012); Türkiye ekonomisi için cari açık ve iktisadî büyüme
arasındaki nedensellik ilişkisi 1992-2011 dönemi üçer aylık ve aylık verileri ile
ekonometrik yöntemlerle incelenmiştir. Zaman serileri hem mevsimsellikten
716
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
arındırılarak hem de arındırılmadan analiz edilmiştir. Mevsimsellikten
arındırılmamış serilerin teorik beklentilerle uyumsuz olduğu çalışmanın işareti
yönünden nedenselliğinin araştırılması sonucunda bulunmuştur. Bu nedenle
mevsimsellikten arındırılmış sonuçlar güvenilir bulunmamıştır. Çalışmanın
sonucunda elde edilen bulgular Türkiye’nin üretim yapısından kaynaklı büyüme
arttığında ithalatın arttığını, ithalatın artmasından dolayı da cari açığın arttığını
göstermektedir. Yani, diğer pek çok çalışmada olduğu gibi bu çalışmada da cari
açığın büyüme kaynaklı olduğu sonucuna varılmıştır.
Direkçi ve Kaygusuz (2013); Türkiye’de 1990Q:1-2012Q:4 döneminde
yaşanan kısa vadeli sermaye akımlarının cari açık, faiz oranı, enflasyon oranı ve
milli gelir üzerindeki etkileri ARDL sınır testi kullanılarak analiz edilmiştir.
Kısa vadeli sermaye hareketlerinden ekonomik büyümeye doğru tek–yönlü
nedensellik tespit edilmiştir. Ancak, kısa vadeli sermaye hareketlerinin iktisadî
büyümeye olumlu katkısının ekonomik ve siyasi istikrarın olduğu dönemlerle
sınırlanmıştır. Ayrıca reel faiz oranından da kısa vadeli sermaye hareketlerine
doğru tek–yönlü bir ilişki saptanmıştır. Kısa vadeli sermaye hareketlerinin faiz
oranına duyarlılığı Türkiye’ye yönelik sermaye hareketlerinde artışa neden
olmuştur. Bu sermaye hareketlerinin giriş ve çıkış yaptığı dönemlerde olumsuz
makroekonomik etkilerinin olduğu saptanmıştır. Bu etkilerin kısa vadeli
sermayenin giriş yaptığı dönemlerde; döviz kurlarında, dış ticarette, enflasyon
oranı üzerinde ortaya çıktığı gözlemlenirken çıkış yaptığı dönemlerde ise
Merkez Bankası rezervlerinin azalması, kamu borç stokunda artış şeklinde
ortaya çıktığı görülmüştür.
Şahin ve Muçuk (2014); Türkiye ekonomisi için cari açığın iktisadî
büyüme üzerine etkisi 2002:1-2014:1 dönemi verileri alınarak zaman serisi
analizi yöntemi kullanılarak araştırılmıştır. Diğer gelişmekte olan ülkelerde
olduğu gibi Türkiye’de de cari açık ve iktisadî büyüme arasında ters yönlü bir
ilişki olduğu sonucuna varılmıştır. Cari açık sorunu gelişmekte olan ülkelerde
ara malı ve yatırım malları ithalatından kaynaklanmaktadır.
Yalçınkaya ve Temelli (2014); BRICS ve MINT ülkeleri için iktisadî
büyüme ve cari işlemler dengesi ilişkisi 1992-2013 verileri kullanılarak
incelenmiştir. Çalışmada farklı ülkelerin zaman serileri kullanıldığından dolayı
panel veri analizi yöntemi uygulanmıştır. Değişkenler arasındaki nedensellik
ilişkisi ve yönü, panel eşbütünleşme ve panel nedensellik testleri yardımıyla
incelenmiştir. İktisadî büyümenin kısa ve uzun vadede cari işlemler dengesi
üzerinde etkili olduğu ve bunun hem BRICS hem de MINT ülkeleri için
saptanmıştır. BRICS ve MINT ülkelerinin cari açık vererek büyüdükleri ve
iktisadî büyümede meydana gelen artışın cari işlemler açığı üzerinde yol açtığı
olumsuz etkinin MINT ülkelerinde yaklaşık iki kat daha fazla olduğu sonucuna
varılmıştır.
Oeking ve Zwick (2015); OECD ülkeleri için sermaye akımları ve cari
işlemler dengesi arasındaki ilişki Granger nedensellik testi ve VAR analizi
kullanılarak test edilmiştir. Kısa vadeli sermaye akımlarının ekonomik
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
717
darboğazlarda cari işlemleri finanse ederken, iyileşmelerde ise dönüşümünü
uyardıkları sonucuna varılmıştır.
Avcı (2015); Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde cari açık ve iktisadî
büyüme arasındaki nedensellik ilişkisini bulmak için 1998Q:1-2014Q:1 verileri
kullanılarak Türkiye üzerine Granger nedensellik testi ve VAR analizi ile
yapılmıştır. Büyümeden cari açığa doğru ters yönlü bir ilişki olduğu sonucuna
varılmıştır. Literatürdeki diğer çalışmalara ek olarak bu problemle ilgili ara malı
üreten yerli endüstrinin desteklenmesinin yanı sıra ihracat yapan firmaların da
desteklenmesi önerisi getirilmiştir.
VII. Ekonometrik Analizler
Bu kısımda BRIC ülkelerinin 2005-2014 yıllarına ait GDP, kısa vadeli
sermaye akımları ve cari işlemler dengesi verileri kullanılarak cari açığın
nedensellik boyutu incelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada Cari Açık (CA),
Ekonomik Büyüme (EB) ve Kısa Vadeli Sermaye Akımları (KSA) arasındaki
etkileşimi açıklayabilmek için bağımlı değişken olarak cari açık, bağımsız
değişkenler olarak da ekonomik büyüme ve kısa vadeli sermaye akımları
kullanılmıştır. Cari açık verisi için cari işlemler dengesi (Current Account
Balance) değerleri, ekonomik büyüme verisi için yıllık GDP’deki büyüme
değerleri ve kısa vadeli sermaye akımları verisi için portföy yatırımları (milyon
dolar) değerleri kullanılmıştır.
A. Gereç ve Yöntem
Geçmiş gözlem değerlerinin analizi ile oluşturulan doğrusal bir
denklemin elde edilmesi ile gelecek dönem gözlem değerlerinin tahmininde
kullanılan doğrusal regresyon modeli oluşturulması amaçlanmıştır. Doğrusal
regresyon modelleri hem her bir BRIC ülkesi için hem de tüm BRIC topluluğu
için ayrı ayrı oluşturulmuştur. Bu nedenle her bir BRIC ülkesi için örneklem
sayısı 𝑛 = 10 iken tüm ülkelerin verilerinin bulunduğu BRIC topluluğu için
örneklem sayısı 𝑛 = 40‘dır.
Tüm veriler 2005-2014 yılları arasındaki zamana bağlı yıllık zaman
dilimlerinden oluşan zaman serileridir. Zamanın fonksiyonu olarak elde edilmiş
verilerin oluşturduğu seriler zaman serileri olarak bilinir. Geleceğe dönük
tahminler yapmanın en önemli yollarından biri olan zaman serilerinde birbirini
izleyen gözlem değerlerinde zamana göre bağımlılık söz konusudur. Seriye
uyum sağlayacak bir fonksiyon ile gelecek gözlemler tahmin edilebilir. Zaman
serileri uygulama alanları içerisinde ekonomik zaman serileri en başta gelen
konular içerisindedir. Zamana bağlı bir seri ile çalışıldığında, gecikmeli iki
zaman periyodundaki değişkenlerin arasındaki ilişkinin nedeni olan trend,
konjonktürel dalgalanma, mevsimlik etki ve rastgele etkilerin kontrol edilmesi
gerekmektedir.
718
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
B. Panel Veri Analizi
Küreselleşen dünyada cari açık ve kısa vadeli sermaye akımları tüm
ülkeler için son derece önemli iktisadî konulardandır. Bir ekonomide cari açığın
giderek artması döviz kurunun aşırı derecede yükselmesine sebep olabilmekte,
bu durum yurtiçinde ithal mallarının fiyatını yükselterek para politikasını
yürütmekle görevli olan kurumların fiyat istikrarını sağlama amacına ulaşması
açısından sorun teşkil edebilmektedir. Bu yüzden cari açık ülkeler için fazla
istenmeyen, ancak ekonomik büyümenin gerçekleştiği pek çok ülkenin yaşamış
olduğu kaçınılmaz bir sonuçtur.
Ekonomik büyüme ile cari açık arasındaki ilişki gelişmiş ülkeler ve
gelişmekte olan ülkeler açısından farklılık göstermektedir. Gelişmekte olan
ülkelerde, ihracat için gerekli olan hammadde, ara malı ve yatırım malları
yeterli derecede mevcut olmadığından bu malların ithal edilmesi gerekmektedir.
Bu sebeple ihracatın gerçekleşebilmesi için bir miktar ithalata da katlanılması
icap etmektedir. Dolayısıyla da iktisadî büyüme arttığında ithalat ve beraberinde
de cari açık artmaktadır. Gelişmiş ülkeler de ise cari açık kısa vadeli finansal
sorunlardan kaynaklanmaktadır. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin
ihracat yapabilmek için yaşadığı sorunlarla karşılaşmamaktadır. Gelişmiş
ekonomilerde cari açığın artması kısa dönemde döviz ve finansman sorunu
meydana getireceği için iktisadî büyüme üzerinde olumsuz etkilere yol
açabilmektedir.
Teorik olarak cari açığın finansmanı birkaç yolla sağlanmaktadır.
Bunlardan ilki bu sorunun görmezden gelinmesi/ ihmal edilmesi, ikincisi ise
sermaye akımlarıyla finanse edilmesidir. Bir ülkede cari işlemler dengesi açık
veriyorsa ve sermaye işlemleri dengesi cari işlemler dengesinde meydana gelen
bu açığı kapatacak kadar fazla veriyorsa, cari işlemler dengesinde meydana
gelen açık sermaye akımı yoluyla karşılanmıştır. Cari işlemler dengesinde
meydana gelen açığı ödemeler bilançosu dengesinin cari işlemler ve sermaye
işlemleri dengesi kalemlerinin dışındaki diğer iki kalemi olan resmi rezervler ve
net hata ve noksanlar hesabıyla finanse etmek mümkündür. Bu araçlara
başvurulamadığı takdirde üçüncü yöntem olarak dış borçlanma yapılabilir.
Ancak, dış borçlanma, cari açığı finanse etmek için kullanılan diğer araçlara
göre daha maliyetli olabileceğinden çok da tercih edilmeyen bir finansman
şeklidir.
Bu bağlamda cari açığın finansmanı ve cari açıkla ekonomik
büyümenin sürdürülebilip sürdürülememesi konusu son derece önemlidir.
Çalışmanın bu bölümünde 2000–2014 yılları arasında dört BRIC ülkesinde cari
açık üzerinde iktisadî büyüme ve kısa vadeli sermaye akımlarının etkili olup
olmadığını analiz edilmektedir. Çalışma cari açık, ekonomik büyüme ve kısa
vadeli sermaye akımlarını birlikte ele alan oldukça az sayıdaki çalışmalardan bir
tanesidir. Bu nedenle alanında literatüre önemli katkıda bulunacağı
düşünülmektedir. Çalışmada tahmin edilen modelde cari açık bağımlı, iktisadî
büyüme ve kısa vadeli sermaye akımları bağımsız değişken olarak
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
719
kullanılmıştır. Cari açığın bağımlı değişken olarak kullanılmasının nedeni
yapılan ampirik çalışmaların daha çok bu doğrultuda olmasıdır.
C. Ampirik Bulgular
Modelimizi tahmin etmeden önce panelde zaman boyutu olduğu için
değişkenlerin durağanlığı sınanmıştır. Durağanlığın sınanmasında Im-Peseran
ve Shin (2003) tarafından geliştirilen panel birim kök testi kullanılmıştır.
Tablo 7: Birim Kök Test Sonuçları
Değişkenler
CA
Y
KSA
LLC Test Sonuçları
t İstatistiği
Olasılık Değ.
–1.9806
0.0238
–2.7528
0.0034
–3.4740
0.0003
Sonuçları Tablo 7’de yer alan LLC birim kök testi, değişkenlerin
üçünün de seviyede birim kök içermediğini göstermektedir. Böylelikle
Westerlund (2006) Panel Eşbütünleşme Testinin yapılabilmesi için tüm serilerin
seviyede durağan olması gerekliliği ön şartı yerine getirilmiş olmaktadır.
Westerlund (2008) Durbin-H panel eş-bütünleşme testinde, otoregresif
parametrenin bütün kesitler için aynı olduğu kabul edilmektedir. Bu varsayım
altında, H0 hipotezi reddedildiğinde, bütün kesitler için eş-bütünleşme ilişkisinin
var olduğu kabul edilmektedir. Westerlund (2008) Durbin-H gurup testinde ise
otoregresif parametrenin kesitler arasında farklılaşmasına izin verilmektedir
(Aydemir vd., 2016). Westerlund (2006) Panel Eşbütünleşme Testi sonuçları
Tablo 8’deki gibidir.
Tablo 8: Westerlund Panel Eşbütünleşme Testi Sonuçları
İstatistik
Değer
Z Değeri
Olasılık
CA Bağımlı Değişken, KSA Bağımsız Değişken
Gt
–6.063
–10.321
0.000***
Ga
–17.673
–1.928
0.027**
Pt
–10.894
–7.186
0.000***
Pa
–22.489
–5.067
0.000***
CA Bağımlı Değişken, Y Bağımsız Değişken
Gt
–3.476
–3.117
0.001**
Ga
–19.889
–2.686
0.004**
Pt
–8.561
–4.468
0.000***
Pa
–17.506
–3.201
0.001**
Not: *** p<.01, ** p<.05, * p<.10
Tablodan da görüldüğü gibi, analizlerden elde edilen sonuçlara göre
tüm istatistiklerde H0 hipotezi reddedilmektedir. Bu durumda CA ve KSA, CA
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
720
ve Y değişkenleri arasında uzun dönemli bir eşbütünleşme ilişkisi olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Seriler arasında uzun dönemli bir ilişki tespit edildikten sonra hem
uzun, hem de kısa dönem ilişkilerinin yönü ve katsayıları Vektör Hata
Düzeltme Modeli kapsamında PMGE ve MGE kullanılarak tahmin
edilebilmektedir.
Pesaran vd. (1999) tarafından geliştirilen PMGE, kısa dönem
dinamiklerinin birimler arasında farklılaşmasına izin verirken, uzun dönem
ilişkilerini homojen olacak şekilde kısıtlamaktadır. PMGE heterojen kısa dönem
dinamikleri ile Dışsal Değişkenli Kendiyle Bağlaşımlı Model (Auto Regressive
Distributed Lag–ARDL) dayanmaktadır (Işık vd., 2015).
MG (Mean Group) tahmincisi, ülkelerin bireysel ARDL modellerini
tahmin etmekte kullanılmaktadır. Bu modelde, değişkenlerin uzun dönem için
tektürelik (homogeneity) ve kısa dönem için çoktürelik (heterogeneity)
varsayımlarına izin verilmemektedir.
Pesaran vd. (1999), panel ARDL modelini tahmin etmek için iki
tahminci geliştirmiştir: MGE (Mean Group Estimation) ve PMGE (Pooled
Mean Group Estimation). MG tahmincisi, uzun dönem ARDL
spesifikasyonundaki katsayılar üzerinde hiçbir kısıtlama yapmamakta ve
bireysel ARDL tahminlerinde elde ettiği uzun dönem katsayılarının
ortalamalarıyla katsayıların uzun dönem türevlerine ulaşmaktadır. Bu tahminci,
panel üyeleri katsayılarının aynı olmasına izin vermemektedir. PMG tahmincisi
ise, MG tahmincisi yerine kullanılabilmektedir. PMG uzun dönem katsayılarını
kısıtlamakta ama sabitlerin, hata terimi varyanslarının ve kısa dönem
katsayılarının değişmesine izin vermektedir. Bu nedenle, panel ARDL
modelinde değişkenlerin uzun dönem tektürelik (homogeneity) ve kısa dönem
çoktürelik (heterogeneity) varsayımlarının gerçekleşmesine izin vermektedir.
Bununla birlikte model, alternatif model spesifikasyonları arasında tercih
yapmak imkanını da sağlamaktadır. Bunun için, uygulamada model tahmin
edilirken PMG veya MG tahmincilerinin tutarlılığını ve etkinliğini test etmek
için, Hausman (1978) testi uygulanmaktadır (Erataş vd., 2015).
Tablo 9: PMGE Tahmincisi Sonuçları
D.CA
ec
Y
KSA
SR
ec
Y D1.
KSA D1.
sabit
Katsayı
Std. Hata
zist.
P>|z|
.8095277
–384404.1
.2389037
170765
3.39
–2.25
0.001
0.024
–.1874324
.0591215
65861.93
.255887
.1192762
.1200151
19839.94
.4259127
–1.57
0.49
3.32
0.60
0.116
0.622
0.001
0.548
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
721
Hausman testi sonucu ise Tablo 10’da gösterilmiştir.
Cari Açık ile Kısa vadeli sermaye akımları ve büyüme değişkenleri
arasındaki ilişki, PMGE ve MGE ile test edilmiş ve bu tahmincilerinden
hangisinin daha iyi sonuçlar ürettiğini tespit etmek amacıyla Hausman testi
(uzun dönem homojenliğinin testi) uygulanmıştır. Tablolar bir bütün olarak
değerlendirildiğinde; Hausman test istatistik değeri 1.28 olarak bulunmuştur.
Buna göre H0 hipotezi reddedilmemiştir. Yani PMGE daha doğru sonuçlar
vermektedir. Çalışmada kolaylık olması açısından sadece PMGE tahmincisinin
sonucu tablolaştırılmıştır.
Tablo 10: Hausman Testi Sonucu
Hausman
Testi
Y
K
S
A
chi2(1) =
(b)
(B)
(b–B)
mge
pmg
Differe
nce
–
1.3341
14
286284
.2
–
.8095
.5245
277
859
–
–
98119
38440
.98
4.1
(b–B)’[(V_b–V_B)^(–1)](b–B) =
Prob>chi2 =
0.2577
Sqrt[diag(V
_b–V_B)]
S.E.
1.299661
252951.3
1.28
Bu sonuca göre, analiz sonucundan çıkan katsayı homojen ve pozitiftir.
Bununla birlikte, hata düzeltme parametresi (error correction–ec) anlamlıdır. Bu
parametrenin sıfırdan küçük olması anlamlı olduğunu göstermektedir ve
değişkenler arasında uzun dönemli bir ilişki mevcuttur. Hata düzeltme
parametresi aynı zamanda serilerin durağan olmamasından kaynaklanan kısa
dönem sapmalarının bir sonraki dönemde dengeye gelme hızını ortaya
koymaktadır. Buna göre, bir dönemde oluşan dengesizliklerin yaklaşık %18’i
bir sonraki dönemde düzelecek ve uzun dönem dengesine yaklaşması
sağlanacaktır. Y değişkeni uzun ve kısa dönem katsayıları sırasıyla, 0.809 ve
0.059 olarak tahmin edilmiştir. Buna göre büyümede meydana gelen %1’lik bir
artış uzun dönemde cari açığı yaklaşık %0.809, kısa dönemde ise %0.059
oranında artıracaktır. KSA değişkeni uzun ve kısa dönem katsayıları sırasıyla,
0.38 ve 0.65 olarak tahmin edilmiştir. Buna göre kısa vadeli sermaye
akımlarında meydana gelen %1’lik bir artış uzun dönemde cari açığı yaklaşık
%0.38 azaltacağını, kısa dönemde ise %0.65 oranında artıracaktır.
VIII. Sonuç
Cari açık hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkeler için istenmeyen
bir durumdur. Ayrıca gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde cari açığın ortaya
çıkış nedenleri farklıdır. Gelişmekte olan ülkelerin ihracat için gerekli olan ara
722
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
ve yatırım malları ile yeterli düzeyde teknoloji ve beşeri sermayeye sahip
olmamaları halinde, bu ülkelerde ihracat ithalata bağımlı olmaktadır.
Dolayısıyla, ekonomik büyüme için son derece önemli olan ihracat artışı ile
birlikte cari açık da artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde ise cari açık daha çok kısa
vadeli finansman sorunlarından kaynaklanmaktadır. Gelişmiş ülkeler,
gelişmekte
olan
bazı ülkelerin yukarıda belirtilen
sorunlarıyla
karşılaşmamaktadır. Bu yüzden, gelişmiş ülkelerde iktisadî büyüme ile birlikte
cari açıkta artış yaşanması gerçekleşmemektedir.
Cari açığı finanse etmenin bazı yöntemleri vardır. İlk olarak cari açık,
ödemeler bilançosunun diğer bir kalemi olan sermaye işlemleri ile finanse
edilebilir. Sermaye işlemleri cari açığı karşılamada yetersiz kalırsa resmi
rezervler kullanılabilir. Ülkenin yeterli miktarda resmi rezervi olmadığı
durumlarda ise ödemeler bilançosunun diğer bir kalemi olan net hata ve
noksanlar kullanılabilir. Son olarak, ülkenin toplam döviz kaynakları cari açığı
finanse etmek için yeterli değilse IMF, Dünya Bankası vb. kuruluşlardan dış
borçlanma yapılabilir.
Cari açığın finansmanı gelişmiş ülkelere kıyasla gelişmekte olan
ülkelerde daha büyük sorunlar meydana getirebilmektedir. Sermaye akımları
cari açığın finansmanında sık başvurulan araçlardan biri olmasına rağmen uzun
vadede cari açık makroekonomik istikrar için tehlike arz etmektedir.
Dolayısıyla, cari açığı finanse etmek yerine cari açığın nedenlerinin iyi analiz
edilip bu sorunların giderilmesi uzun vadede daha yapıcı bir çözüm yoludur.
Sermaye her zaman bir ülkeye yönelmeyebilir. Sıcak para olarak ifade edilen
kısa vadeli sermaye akımları bir ülkeye ani giriş–çıkış yapabilmektedir. Bu tür
yatırımların kalıcılığı tartışma konusudur. Ayrıca, merkez bankasının rezervleri
de her zaman yeterli miktarda olmayabilir. Böyle bir durumda da cari açık
ekonomi için sorun teşkil edebilir. Cari açığı finanse etmek için her zaman dış
borç kullanmak da mümkün olmayabilir. Dolayısıyla, ülkelerin cari açığı
finanse etme yollarını bulmak yerine nedenlerinin bulunup, bu nedenlerin
çözülmesi uzun dönemde ekonomik istikrar için daha yararlı olacaktır.
Çalışmada elde edilen sonuçlara bakıldığında, ekonomik büyümenin
cari açığı hem uzun hem de kısa dönemde bir miktar arttıracağı yönündedir. Söz
konusu BRIC ülkeleri IMF’ye göre “yeni endüstrileşmiş ülkeler” statüsünde
olduğundan bulunan sonuç gelişmekte olan, henüz gelişmiş ülke statüsünde
olmayan, ekonomilerin ekonomik büyüme ile cari açığın artacağı sonucu teori
ile uyuşmaktadır. Bununla birlikte, kısa vadeli sermaye akımlarının kısa
dönemde cari açığı arttıracağı ve uzun dönemde ise cari açığı azaltacağı
yönünde bulduğumuz sonuç, teori ile çelişmektedir. Genellikle yapılan
çalışmalarda elde edilen sonuçlar, kısa dönemde sermaye akımlarının cari açığı
azalttığı, fakat uzun dönemde ise cari açığı arttırdığı yönünde olmuştur. Söz
konusu ülkelerde sermaye kontrollerinin aniden kaldırılması ülke ekonomilerini
kırılgan hale getirmektedir. Bu ülkeler için finansal istikrarın sağlanabilmesi
için güçlü yapısal reformların yapılması gerekmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
723
Kaynaklar
Akbaş, Y.E. (2012), Ekonomik Büyüme, Cari Açık ve Kısa Vadeli Sermaye
Akımları Arasındaki Karşılıklı İlişkilerin İncelenmesi: OECD Ülkeleri
Üzerine Bir Araştırma, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Malatya: İnönü
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Araz,
S.
(2015),
“Küresel
Güney
ve
BRICS
Ülkeleri”,
http://akademikperspektif.com/2015/02/25/kuresel–guney–ve–brics–
ulkeleri/ (Erişim Tarihi: 20 Mayıs 2016).
Atabay Baytar, R. (2012), “Türkiye ve BRIC Ülkeleri Arasındaki Ticaret
Hacminin Belirleyicileri: Panel Çekim Modeli Analizi”, İstanbul
Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 11(21)/ Bahar 2012–l,
403–424.
Avcı, S. (2015), Cari Açık ve Ekonomik Büyüme İlişkisi–Türkiye Örneği,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Aydemir, A. F., Özdemir, D. ve Emsen, Ö. S. (2016), “G-20 Ülkelerinde Askeri
Harcamalar ile İşsizlik Arasındaki İlişkiler”, International Conference
on Economics Finance and Banking, Kaposvar-Macaristan, 29-31
August 2016, ss: 437-444.
Bitzis, G., Paleologos, John M. and Papazoglou, C. (2008), “The Determinants
of the Greek Current Account Deficit: The EMU Experience”, Journal
of International and Global Economic Studies, 1(1), 105–122,
Chinn, M. and Prasad, E.S. (2000), Medium–Term Determinants of Current
Accounts in Industrial and Developing Countries: an Empirical
Exploration, Massachusetts: National Bureau of Economic Research
(NBER) Working Paper Series, No: 7581.
Çakır, A. (2012), Cari Açık–Büyüme İlişkisi: Türkiye Örneği, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Trabzon: Karadeniz Teknik Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü.
Direkçi, T. ve Kaygusuz, S. (2013), “Kısa Vadeli Sermaye Hareketlerinin
Makroekonomik Değişkenler ile Olan Etkileşimi: Türkiye Örneği”,
Akademik Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, (5)9, 28–42.
Dolgikh, E. and Kokin, S. (2009), “The Chinese and the other BRIC Countries:
The Comparative Analysis”, 16th International Conference on
Management Science and Engineering, Moscow, 14–16 September
2009, In: Conference Proceedings (Editors: H.Lang and Y.Yang), 885–
889.
Elbasan, P. (2011), “BRICS: Çok Kutuplu Bir Dünyaya Doğru”,
http://www.bilgesam.org/incele/86/–brics––cok–kutuplu–bir–dunyaya–
dogru/#V7QkopiLTIU, Erişim Tarihi: 20 Mayıs 2016.
724
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
Emsen, Ö. S., Ersungur, Ş. M. ve Özdemir, D. (2011), Ekonomik Sistemler ve
Geçiş Ekonomileri: Orta Asya ve Kafkasya Ekonomilerine Bir Bakış,
Ankara: Siyasal Kitabevi.
Erataş, F., Başçı, N.H. ve Çınar, S. (2015), “Para Arzının Post Keynesyen
Yorumu: Gelişmiş Ülkeler Örneği”, Akademik Sosyal Araştırmalar
Dergisi, 3(15), 398–409.
Frank, W.P. and Frank, E.C. (2010), “International Business Challenge: Can
The BRIC Countries Take World Economic Leadership Away from the
Traditional Leadership in the Near Future?”, International Journal of
Arts and Sciences, 3(13), 46–54.
Freund, C. and Warnock, F. (2005), “Current Account Deficits in Industrial
Countries: The Bigger They are, the Harder They Fall?”,
Massachusetts: National Bureau of Economic Research (NBER)
Working Paper Series, No: 11823.
Göçer, İ. (2012), “Türkiye’de Cari Açığın Nedenleri, Finansman Kalitesi ve
Sürdürülebilirliği: Ekonometrik Bir Analiz”, Eskişehir Osmangazi
Üniversitesi İİBF Dergisi. 8(1), 213–242.
Gök, B. (2008), Türkiye’de Cari Açık ve Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Mersin: Mersin Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Güngör, B. (2010), Türkiye’de Cari İşlemler Hesabı Dengesi ve Portföy
Yatırımları İlişkisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi. İzmir: Ege
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Herwartz, H. and Siedenburg, F. (2007), “Determinants of Current Account
Imbalances in 16 OECD Countries: An Out–of–Sample Perspective”,
Review of World Economics, 143(2), 349–374.
Hitt, M.A., H. Li and W.J. Worthington (2005), “Emerging Markets as Learning
Laboratories: Learning Behaviors of Local Firms and Foreign Entrants
in Different Institutional Contests”, Management and Organization
Review, 1, 353–80.
Im, K.S., Pesaran, M.H. and Shin, Y. (2003), “Testing for Unit Roots in
Heterogeneous Panels”, Journal of Econometrics, 115, 53–74.
Işık, H.B., Kılınç, E.C. ve Bilgin, O. (2015), “Tarım Kredilerinin Tarımsal
Üretim Üzerindeki Etkisi”, EY International Congress on Economics II
“Growth, Inequality and Poverty”, Ankara/Turkey: November 5–6,
2015.
Kandil M. and Greene J. (2002), The Impact of Cyclical Factors on the US
Balance of Payments, Washington: IMF Working Paper, No:
WP/02/45.
Kostakoğlu, S.F. ve Dibo, M. (2011), “Türkiye’de Cari Açık ve Ekonomik
Büyüme İlişkisinin VAR Yöntemi ile Analizi”, Eskişehir: Anadolu
International Conference in Economics II (EconAnadolu 2011), June
15–17, 2011.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
725
Lebe, F., Kayhan, S. Adıgüzel, U. and Yiğit, B. (2009), The Empirical Analysis
of the Effects of Economic Growth and Exchange Rate on Current
Account Deficit: Romania and Turkey Samples. Journal of Applied
Quantitative Methods, 4(1), 69–81.
Morsy, H. (2009), “Current Account Determinants for Oil-Exporting
Countries”, IMF Working Paper, No: 28, 1-13.
Narin, M. ve Kutluay, D. (2013), “Değişen Küresel Ekonomik Düzen: BRIC, 3
G ve N–11 Ülkeleri”, ASOMEDYA (Ankara Sanayi Odası Yayın
Organı/Ocak–Şubat 2013), 31–50.
Oeking, A. and Zwick, L. (2015), On the Relation between Capital Flows and
the Current Account, Bochum: RUHR Economic Papers.
O’Neill, J. (2001), “Building Better Global Economic BRICs”, New York:
Goldman Sachs Global Economics, Paper No: 66.
O’Neill, J. (2013), The Growth Map: Economic Opportunity in the BRICs and
Beyond, New York: Portfolio.
Özsoylu, A.F. ve Algan, N. (2011), Dünya Ekonomisinin Yeni Aktörleri: BRIC
(Brezilya–Rusya–Hindistan–Çin), Adana: Karahan Kitabevi.
Pesaran, M.H., Shin, Y. and Smith, R.J. (1999), “Pooled Mean Group
Estimation of Dynamic Heterogeneous Panels”, Journal of the
American Statistical Association, 94, 621–634.
Prasad, E.S., Rajan, R.G. and Subramanian, A. (2007), Foreign Capital and
Economic Growth, Massachusetts: National Bureau of Economic
Research (NBER) Working Paper Series, No: 13619.
Sandalcılar, A. (2012), “Türkiye’nin BRIC Ülkeleriyle Ticari Potansiyeli: Panel
Çekim Modeli Yaklaşımı”, Journal of Yaşar University, 25(7), 4.164–
4.175.
Şahin, A. (2008), “Hindistan Raporu”. Güney Asya Stratejik Araştırmalar
Merkezi, http://www.setav.org/ups/dosya/28432.pdf, Erişim Tarihi: 20
Mayıs 2016.
Şahin, İ. and Muçuk, M. (2014), The Effect of Current Account Deficit on
Economic Growth: The Case of Turkey, Reykjavik: 11th International
Academic Conference.
Turguter, Y. (2011), Türkiye Ekonomisinde Cari İşlemler Açığı ve İktisadi
Büyüme İlişkisinin Analizi, Yayınlanmamış Doktora Tezi. İstanbul:
Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Tarı R. ve Bozkurt, H. (2006). “Türkiye’de İstikrarsız Büyümenin Var
Modelleri İle Analizi (1991.1–2004.3)”, İstanbul Üniversitesi İktisat
Fakültesi Ekonometri ve İstatistik Dergisi, (4), 12–28.
Telatar, O.M. ve Terzi, H. (2009), “Türkiye’de Ekonomik Büyüme ve Cari
İşlemler Dengesi İlişkisi”, Atatürk Üniversitesi İİBF Dergisi, 2(23),
119–134.
Westerlund, J. (2006), “Testing for Panel Cointegration with Multiple Structural
Breaks”, Oxford Bulletin of Economics & Statistics, 68, 101–132.
726
Okan DOĞAN, Fehim BAKIRCI, Bahar BURTAN DOĞAN
Wilson, D. and Purushothaman, R. (2003), “Dreaming With BRICs: The Path to
2050”, New York: Goldman Sachs Global Economics, Paper No: 99.
Yalçınkaya, Ö. ve Temelli, F. (2014), “Ekonomik Büyüme ile Cari İşlemler
Dengesi Arasındaki İlişki: BRICS ve MINT (1992–2013)”, Süleyman
Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 19(4),
201–224.
Yılmaz, Ö. ve Akıncı, M. (2011), “İktisadi Büyüme ile Cari İşlemler Bilançosu
Arasındaki İlişki: Türkiye Örneği”, Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 15 (2): 363–377.
Zengin, E. ve Ayaz, M. (2014), “Sosyal Sermaye Ölçütleri ve Türkiye”, Türkçe
Konuşan Ülkelerin Kalkınması İçin Ulusal Stratejiler, V. Türk Dünyası
Sosyologlar Birliği Kongresi Materyalleri, Almatı: 25–26 Nisan 2014,
281– 291.
www.worldbank.org/,
https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
727
İRAN’IN DIŞ TİCARETİNDE HOPA LİMANININ STRATEJİK ÖNEMİ
Meriç Burçin ÖZER*
Soner ESMER**
Özet: 17 Ocak 2016'da imzalanan anlaşmayla ambargonun kalkması ile
İran’ın küresel ekonomiye entegrasyonu için önemli adımlar atılmaya başlanmıştır.
Önceleri İran’ın özellikle Avrupa yönlü dış ticaretinde önemli bir transit üs olan
Trabzon limanının ambargo sonrasında uluslararası transit liman olma özelliği
önemli kayıplara uğramış ve liman genel anlamda Doğu Karadeniz Bölgesi'nin
ihtiyaçlarını karşılayan bölgesel bir liman olmuştur. Yaşanan son gelişmeler,
geleneksel olarak İran dış ticaretinde önemli bir lojistik öneme sahip olan Doğu
Karadeniz Bölgesinin önemini arttıracak potansiyele sahiptir. Bölgede bulunan
Hopa limanı son yıllarda bölgenin transit yüküne hizmet verebilecek elverişli yapısı
ve konumuyla dikkat çekmektedir. Ayrıca ambargo kalkmadan önce Doğu Avrupa
ülkeleri Romanya'dan ve Bulgaristan'dan İran'a Hopa Limanı üzerinden multimodal
taşımacılık türü ile transit ve yeniden ihracat yapılarak karayolu ve demiryolu ile
ticaret başlamıştır.
Bu çalışmanın amacı, İran’a yönelik ambargoların kaldırılması sonrasında
artması beklenen ticaretin ve bu ticarette önemli bir stratejik rol üstlenebilecek
Hopa limanının değerlendirilmesidir.
Anahtar Kelimeler: İran, Ambargo, Hopa Limanı, Ticaret
STRATEGIC IMPORTANCE OF HOPAPORT AT IRAN'S FOREIGN
TRADE
Abstract: Significant steps have been taken for the integration of Iran to the
global economy since the agreement of lifting embargo signed on the 17th of
January 2016. Trabzon Port - which used to be an important transit node for foreign
trade of Iran – has notably lost its international transit port characteristic and the
port has become a regional port that only meets the needs of East Black Sea Region.
However, the recent developments have a potential to increase the importance of
East Black Sea Region which is traditionally important for foreign trade of Iran.
The HopaPort in the region stands out recently with its convenient structure and
location to serve transit cargo of the region. Besides, before the lifting of the
embargo, the trade from Romania and Bulgaria to Iran started via multimodal
transportation through the HopaPort in the form of transit and re-export.
The purpose of this study is to evaluate the trade after the lifting of embargo
towards Iran and the HopaPort that may take a significant strategic role in this trade.
Keywords: Iran, Embargo, HopaPort, Trade
*
Genel Müdür, Park Denizcilik ve Hopa Liman İşletmeleri A.Ş.
Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Lojistik Yönetimi Bölümü
**
728
Meriç Burçin ÖZER, Soner ESMER
I. GİRİŞ
Yaklaşık 35 yıldır uygulanan ambargoların kaldırılması ile İran’ın
küresel ticarete entegrasyonu hızlı adımlarla ilerlemektedir. Her ne kadar
Türkiye, İran’a komşu ülkeler içinde en fazla ticaret yaptığı ülke olsa da, ticaret
rakamları düşük seviyelerdedir. Önümüzdeki yıllarda İran-Türkiye arasındaki
ticaretin ivme kazanacağı düşünülmektedir. Bu durumun en önemli
nedenlerinden birisi coğrafi yakınlık gibi görünse de Türkiye’nin sahip olduğu
ekonomik güç, İran’ın AB güzergahındaki konumu ve Türkiye’nin ulaştırma
altyapısı gibi faktörler daha da önem kazanmaktadır. Hopa limanı İran’ın
özellikle AB pazarıyla olan ticaretinde lojistik üs olma potansiyeline sahiptir.
Yaptırımların kaldırılmasıyla, İran’ın uluslararası bankalarda
dondurulmuş olan 100 milyar dolarlık varlıklarının serbest kalması, İran ile
ticaret yapan firmalar ve ülkeler üzerindeki yasakların kalkması beklenmektedir.
İran, ilk etapta petrol ihracatını günlük önce 500 bin varil sonrasında ise 1 milyon
varile arttırmayı planlamaktadır. Uluslararası enerji şirketleri, dünyanın dördüncü
büyük petrol rezervlerine sahip İran'da yeni yatırımlar yapmak için Tahran'ın
kapısını çalmaya başlamıştır. Finansal yaptırımların kalkmasıyla İran'ın küresel
bankacılık
sistemine
geri
dönmesi
de
öngörüler
arasındadır
(http://www.ntv.com.tr/dunya/iranda-35-yillik-ambargonunsonu,rRqBLFYMi02r8c2Rd-DStA). Tüm bu gelişmeler, İran’ın hızla küresel
ticarete entegre olacağı anlamına gelmektedir.
Bu çalışmada öncelikle İran’ın ticareti değerlendirilmiş sonrasında
Türkiye-İran arasındaki ticaretin detaylarına inilmiştir. Son olarak Hopa
limanının İran dış ticaretindeki avantajlı konumu tartışılmıştır.
II. İRAN’IN DIŞ TICARETI
İran’ın dış ticareti uygulanan ambargodan dolayı son yıllarda sürekli
azalma eğilimdedir. 2014-2015 yılları arasında ihracat %43 gerilerken ithalatta
bu rakam %39 olmuştur. Toplamda ticaretin %41 oranında azaldığı
görülmektedir (Tablo 1). İran 2015 yılında 38.3 milyar dolar ihracat, 43.8 milyar
dolar ithalat olmak üzere toplam 82 milyar dolar dış ticaret rakamına ulaşmıştır.
Tablo 1. İran'ın Dış Ticareti
Değişim
2013
2014
2015
(%)
İhracat 67.884.441 67.431.384 38.316.530
-43,2%
İthalat
63.677.791 72.723.278 43.860.844
-39,7%
Toplam 131.562.232 140.154.662 82.177.374
-41,4%
Kaynak: www.trademap.org
Çin, 2015 yılında 16 milyar dolarlık ticaret rakamı ile İran’ın ihracatında
en önemli ülkedir. Çin’in İran’ın dış ticaretindeki payı %42’dir. Çin’i 6 milyar
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
729
dolar bedel ve %16 pay ile Hindistan izlerken Türkiye 6 milyar dolar ile %15.9
paya sahiptir (Tablo 2).
Tablo 2. İran İhracatındaki Önemli Ülkeler (2015)
Sıra Ülke
Değer ($) Pay (%)
1 Çin
16.034.629
41,8
2 Hindistan
6.225.321
16,2
3 Türkiye
6.096.242
15,9
4 Japonya
3.251.143
8,5
5 Güney Kore
2.361.590
6,2
6 İtalya
519.586
1,4
7 Hong Kong
376.450
1
8 Taipei
336.068
0,9
9 Umman
297.680
0,8
10 Almanya
279.638
0,7
11 Rusya
261.386
0,7
12 Pakistan
260.894
0,7
13 Kuveyt
242.095
0,6
14 Suudi Arabistan
200.829
0,5
15 Ermenistan
198.301
0,5
Toplam
38.316.527
100
Kaynak: www.trademap.org
İthalatta ise yine Çin, 2015 yılında 17.8 milyar dolarlık ticaret rakamı ile
İran’ın ithalatında en önemli ülke konumundadır. Çin’in İran’ın dış ticaretindeki
payı %40’dır. Çin’i 3 milyar dolar bedel ve %8.6 pay ile Güney Kore izlerken
Türkiye 3.6 milyar dolar ile %8.4 paya sahiptir (Tablo 3).
Tablo 3. İran İthalatındaki Önemli Ülkeler (2015)
Sıra
Ülke
Değer ($) Pay (%)
1 Çin
17.831.207
40,7
2 Güney Kore
3.759.073
8,6
3 Türkiye
3.664.228
8,4
4 Hindistan
3.126.869
7,1
5 Almanya
2.348.444
5,4
6 Brezilya
1.666.185
3,8
7 İtalya
1.341.835
3,1
8 Rusya
1.017.214
2,3
Meriç Burçin ÖZER, Soner ESMER
730
9
10
11
12
13
14
15
İsviçre
945.698
Arjantin
721.085
Fransa
628.345
Taipei
570.251
Kazakistan
565.514
Hollanda
503.939
Malezya
501.058
Toplam
43.860.844
Kaynak: www.trademap.org
2,2
1,6
1,4
1,3
1,3
1,1
1,1
100
İran’ın ihracatında en önemli paya sahip ürünler içinde mineral yakıtlar
ve yağlar en önemli paya sahiptir (%69). Mineral yakıtlar ve yağları sırasıyla 2.9
milyar dolar ile plastik ve ürünleri, 2 milyar dolar ile organik kimyasallar
izlemektedir (Tablo 4).
Tablo 4. İran'dan İhraç Edilen Önemli Ürünler ($)
Sıra
Ürün adı
1 Mineral yakıtlar ve yağlar
2013
2014
2015
51.340.259 52.055.622 26.488.759
2 Plastik ve ürünleri
3.079.846
3.278.855
2.914.460
3 Organik kimyasallar
3.061.455
2.368.296
2.079.240
4 Metal cevherleri, cüruf ve kül
2.753.732
2.165.557
1.138.496
5 Meyve
1.222.277
1.459.964
1.105.459
6 Demir ve çelik
652.968
1.024.635
905.249
7 Gübre
830.402
468.840
679.181
8 Tuz, sülfür gibi mineraller
599.339
665.505
557.089
9 İnorganik kimyasallar
368.851
475.592
449.238
10 Bakır ve ürünleri
517.390
290.757
247.701
11 Sebze
220.586
238.917
174.883
12 Alüminyum ve ürünleri
282.987
195.766
150.178
13 Çinko ve ürünleri
151.599
145.851
123.135
14 Halı ve benzer tekstil ürünler
204.320
172.990
120.008
15 Kahve, baharat
128.876
137.922
110.404
Tüm ürünler toplamı
67.884.441 67.431.384 38.316.530
Kaynak: www.trademap.org
İran’ın ithalatında en önemli paya sahip ürünler 7.1 milyar dolar
“Nükleer Rektör, kazanlar, makine ve aksamları”, 3.9 milyar dolar ile elektrikli
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
731
ürünler ve 3.1 milyar dolar değerinde tramvay harici ulaşım araçları yer
almaktadır (Tablo 5).
Tablo 5. İran'ın İthal Ettiği Önemli Ürünler ($)
Sıra
Ürün adı
Nükleer Rektör, kazanlar, makine
1 ve aksamları
9.029.410 11.890.937
7.109.664
2 Elektrikli aletler
5.420.020
7.107.921
3.944.268
3 Araç
4.484.992
6.188.376
3.198.510
4 Demir ve çelik
2.425.007
3.138.145
2.631.119
5 Hububat
4.994.052
4.999.238
2.588.678
6 Plastik ve ürünleri
2.205.957
2.776.718
1.803.461
7 Optik ürünler
1.579.004
1.721.563
1.507.233
8 Kıymetli taşlar
6.293.534
3.456.774
1.438.448
9 Medikal ürünler
1.363.689
1.322.543
1.224.991
10 Demir /çelik ürünleri
1.856.650
2.289.007
1.200.128
11 Kağıt ürünleri
1.390.755
1.474.579
972.777
12 Organik kimyasallar
1.076.478
1.193.234
868.656
13 Hayvansal ve bitkisel yağlar
1.937.860
1.207.494
739.229
316.885
438.160
701.819
1.082.306
1.225.834
674.897
14 Yağlı tohum ve meyveler
15 Kauçuk ve kauçuk eşyalar
Tüm ürünler toplamı
2013
2014
2015
63.677.791 72.723.278 43.860.844
Kaynak: www.trademap.org
III. TÜRKIYE-İRAN ARASINDAKI TICARET
İran ile Türkiye arasındaki dış ticaret özellikle 2012 yılından itibaren
sürekli düşüş halindedir. 2014-2015 yılları arasında ihracat %38, ithalat %5 ve
toplamda dış ticaret %28 oranında gerilemiştir. Türkiye, İran’ın en fazla ihracat
yaptığı 3. Ülke konumundadır. 2015 yılında İran Türkiye’ye 6 milyar dolar
ihracat yaparken, Türkiye’den 3.6 milyar ithalat gerçekleştirmiştir (Tablo 6).
Tablo 6: İran'ın Türkiye ile Dış Ticareti
2011
2012
2013
2014
2015
İhracat 12.461.495 11.964.613 10.383.217 9.833.290 6.096.242
İthalat
3.589.695 9.922.580 4.192.511 3.886.190 3.664.228
Toplam 16.051.190 21.887.193 14.575.728 13.719.480 9.760.470
Kaynak: www.trademap.org
Değişim
(%)
-38,0%
-5,7%
-28,9%
732
Meriç Burçin ÖZER, Soner ESMER
İran’ın Türkiye’ye en fazla ihraç ettiği ürünler arasında 4.9 milyar dolar
bedel ile en yüksek paya sahip olan grup mineral yakıtlar ve yağlardır. Bu ürün
grubunu 463 bin dolar ile plastik ve ürünleri takip ederken, bakır ve ürünlerinin
değeri 193 bin dolardır (Tablo 7).
Tablo 7: 2015 Yılında İran'ın Türkiye'ye İhraç ettiği Ürünler ($)
Sıra
Ürünler
2013
2014
2015
1
Mineral yakıtlar ve yağlar
9.124.624 8.420.266 4.900.536
2
Plastik ve ürünleri
520.557 515.541 463.768
3
Bakır ve ürünleri
139.304 225.398 193.943
4
Gübre
40.526 132.768 100.425
5
Organik kimyasallar
124.085 124.513
90.865
6
Çinko ve ürünleri
70.236
76.998
88.636
7
Aliminyüm ve ürünleri
68.296 107.840
45.323
8
Demir ve çelik
59.272
23.874
29.783
9
Meyve
19.000
15.957
19.047
10
Cam ve cam eşya
13.302
24.735
16.751
11
Çeşitli kimyasal ürünler
18.720
10.389
13.929
12
Hububat
478
58
13.194
13
Kurşun ve ürünleri
22.516
21.520
12.933
14
Araçlar
7.761
8.305
12.555
Nükleer Rektör, kazanlar, makine ve
15
aksamları
11.581
10.800
12.309
Toplam
10.383.217 9.833.290 6.096.242
Kaynak: www.trademap.org
Diğer yandan İran’ın Türkiye’den en fazla ithal ettiği ürünler
sıralamasında ilk sırayı 889 bin dolar bedel ile kıymetli taşlar alırken onu 422 bin
dolar ile “Nükleer Rektör, kazanlar, makine ve aksamları” grubu ve 186 bin dolar
ile plastik ve ürünleri takip etmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
733
Tablo 8. 2015 Yılında İran'ın Türkiye'den İthal Ettiği Ürünler ($)
Sıra
Ürünler
2013
2014
2015
1
Kıymetli taşlar
1.679.050 820.229 889.980
Nükleer Rektör, kazanlar, makine ve
2
aksamları
349.319 483.801 422.697
3
Plastik ve ürünleri
208.616 243.966 186.124
4
Ahşap ve ürünleri
129.624 209.103 169.140
5
Elektrikli aletler
144.411 163.765 157.848
6
Tütün ve ürünleri
113.005 133.092 133.357
7
Sentetik lifler
90.967
95.241 120.413
8
Araçlar
72.782 108.049
99.420
9
Çeşitli üretilmiş ürünler
25.350
44.150
93.374
10
Demir /çelik ürünleri
107.309 115.506
89.970
11
Giyim aksesuarları
5.516
32.672
70.794
12
Kağıt ürünleri
112.281
95.857
66.813
13
Filament şerit ve tekstil malzemeleri
56.481
74.463
62.794
14
Demir ve çelik
111.552 101.014
62.683
15
Temel yağlar ve resinoidler
68.336
70.781
60.028
Toplam
4.192.511 3.886.190 3.664.228
Kaynak: www.trademap.org
IV. İRAN’IN DIŞ TİCARETİNDE HOPA LİMANININ ÖNEMİ
Limanlar, yüklerin taşıma modunu değiştirdiği tesislerdir. Değiştirilen
taşıma modları genellikle demiryolu-denizyolu ya da karayolu-denizyolu
seçeneklerini içermektedir. Günümüzde limanlar, geleneksel anlamda gemilere
barınak sağlayan kıyı yapıları olma özelliğini halen devam ettirse de, limanların
geldiği nokta çok yol almıştır.
Çağdaş anlamda limanlar için çok kapsamlı tanımlar yapılabilmektedir.
Limanlar, ulaştırma modlarının birleştiği bir düğüm noktası olarak lojistik
sektöründe kritik bir öneme sahiptir (Tuna, 2002). Liman hizmetlerinin, tedarik
zinciri fonksiyonlarını birleştirici bir özelliği vardır (Suykens ve Van de Voorde,
1998). Limanların rolü tarihsel süreçte çok değişmiş ve gelişmiştir. Artık ticari
ve endüstriyel merkezler haline gelen limanlar, yakın geçmişte lojistik ve dağıtım
merkezleri haline gelerek üçüncü nesil limanlar olarak adlandırılan yapıya
bürünmüşlerdir. Bu haliyle limanlar ticarete yön veren işletmeler olarak,
uluslararası tedarik zincirinde önemli bir konuma gelmişlerdir (World Bank,
2002). Marlow ve Casaca (2003) Dünya Bankası’nın bu görüşünü destekleyerek
“çevik liman” kavramını ortaya atarak, günümüzde dördüncü nesil limanların
tedarik zincirinde çözüm üreten bir yapıya dönüştüklerini vurgulamaktadırlar.
734
Meriç Burçin ÖZER, Soner ESMER
Görüldüğü gibi limanların üstlendiği rollerde zaman içinde önemli
değişiklikler yaşanmıştır. Gelinen son noktada limanlardan sadece yükün taşıma
modunun değiştirildiği yerler değil, taşıma zinciri içinde entegre lojistik tesisler
olması beklenmektedir (Inoue, 2002). Bundan dolayı liman tesislerinin tedarik
zinciri ile uyumlu, liman fonksiyonlarının liman kullanıcılarının istek ve
beklentilerini karşılayan yapıda olması, limanın rakipleriyle rekabet edebilmesi
için bir zorunluluk haline gelmiştir (Tongzon ve diğerleri, 2009).
Dünya’da taşınan yükün yaklaşık % 90’ı deniz yolu ile taşınmaktadır
(UNCTAD, 2015). Uluslararası tedarik zincircilerinin liman bağlantısı olması
önem arz etmektedir. Bu anlamda İran’ın özellikle AB yönlü yük akışında,
Karadeniz’e kıyısı bulunmamasından dolayı İran’ın Kuzey-Doğu sınırlarına
yakın bölgede yer alan Karadeniz’e kıyısı olan limanlar, İran için önemli bir
lojistik üstünlük sağlama potansiyeline sahiptir. Hopa limanı bu limanlar içinde
yer almaktadır.
A. Hopa Limanı
Hopa limanı, Doğu Karadeniz Bölgesinin en doğusunda, Gürcistan Sarp
sınır kapsına 18 km mesafede 1972 yılından bu yana yük trafiğine hizmet veren
uluslararası bir limandır. Limanda yükleme, boşaltma, terminal hizmetleri,
depolama, kılavuzluk, kurtarma ve likit dolum tesisleri işletmeciliği hizmetleri
verilmektedir.
Şekil 1: Hopa limanından bir görünüm
Hopa limanı kuru dökme yük, genel kargo, proje yükleri, konteyner, sıvı
yükler (petrol, petrol ürünleri ve kimyasallar), RO-RO, yolcu gibi çok çeşitli yük
türlerine hizmet verebilecek alt yapı, üst yapı ve ekipmanlara sahiptir. Liman
2010 yılında 500 bin ton yük elleçleme sınırını geçmiş, 2006-2012 yılları arasında
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
735
ise yükünü neredeyse 3 katına çıkarmıştır. 2012 yılında Hopa limanı Karadeniz
bölgesinde en fazla yük artışı sağlayan liman olurken (Türklim, 2013) 2015
yılında, bir önceki yıla göre % 38 gibi önemli bir artışla 878 bin ton elleçlemiştir
(Şekil 1).
1.000.000
900.000
800.000
700.000
600.000
500.000
400.000
300.000
200.000
100.000
0
2011
2012
2013
2014
2015
Şekil 2: Hopa limanında elleçleme yük miktarı (ton)
Kaynak: Hopa limanı verileri
18.220 m2 kapalı ambar sahası, 102,462 m2 açık ambar sahasına sahip
olan liman, yüksek kapasiteli forklift, vinç, kantar, hizmet aracı ve makinelere
sahiptir. Liman ayrıca Akaryakıt Terminaline yapılan ilave yatırımlarla toplam
38.000 metreküp depolama kapasitesi ile dağıtım yapabilecek seviyededir (Tablo
9).
Tablo 9: Hopa limanı teknik özellikleri
Elleçleme Kapasitesi
Konteyner (Teu/yıl)
320.000
Kuru Yük (Ton/yıl)
2.500.000
Genel Yük (Ton/yıl)
600.000
Sıvı Yük (Ton/yıl)
900.000
Toplam Liman Sahası
216.000 m²
Depolama Sahası (Açık Saha)
102.462 m²
Kapalı Ambar
18.220 m²
Genel Antrepo
5.000 m² + 9.000 m3
Gümrüklü Alan
90.808 m² + 10.000 m3
Meriç Burçin ÖZER, Soner ESMER
736
Otomobil-Kamyon Park Alanı
24.000 m²
Ekipman Park Alanı
400 m²
Rıhtım ve İskele Özellikleri
Uzunluk
1.346 m
Maksimum Derinlik
10 m
Ekipmanlar (Adet X Kapasite)
Reggiani Vinç, MHC 60
1 X 40 ton
Rıhtım Vinci
3 X 10-25 ton
Coles Vinç
5 X 10-25 ton
Kaynak: http://www.hopaport.com.tr/
B. Hopa limanın İran için potansiyel önemi
Hopa limanı, İran’ın kuzey sınırına coğrafi olarak en yakın liman
konumundadır. Liman, Doğu Karadeniz’e ekonomik olarak önemli katkılar
sağladığı gibi bölgenin dünyaya açılan kapısı olma özelliğini taşımaktadır.
Limanın geniş ticari hinterlandı Şekil 3’de görülmektedir.
Şekil 3: Hopa limanı hinterlandı
Limanda son dönemlerde denizyolu ile gelip yine deniz yolu ya da
karayolu ile Kafkasya ve Orta Asya’ya giden transit yük taşımalarına yönelik
önemli elleçleme faaliyetleri gerçekleşmiş, bu anlamda limanın bölge transit
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
737
ticaretindeki önemi de tescillenmiştir. Bu anlamda Hopa limanı konum itibariyle
literatürde bahsedilen rekabetçi üstünlüğe, liman alt yapısı olarak sahiptir.
Gürcistan’ın Batum ve Poti limanları, Kafkasya bölgesine ve Orta
Asya’ya uzanan demiryolu ağına bağlı olmaları ile rekabet avantajına sahiptir.
Poti ve Batumi limanları 2014 yılında bir önceki yıla göre % 11 oranında yük
artışı sağlayarak 447 bin TEU elleçlemiştir. Hopa limanında konteyner yüküne
yönelik bir çalışma mevcuttur.
Hopa limanı dahil olmak üzere Doğu Karadeniz’in Türkiye’nin
demiryolu bağlantısı olmayan tek bölge olması, Türkiye’nin İran dahil Orta Asya
bölgesine açılmasını kısıtlamakta ve yapılan transit ticaretten alınan payın
düşmesine neden olmaktadır. Hopa-Batum Demiryolu Türkiye’yi Gürcistan
üzerinden çok kısa bir mesafe ile Rusya Federasyonu demiryolu ağına
bağlayabilecektir. Demiryolu ağının kısa vadede Doğu Karadeniz bölgesine
bağlanmaması birçok fırsatın kaçırılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle Hopa
ve Batum demiryolu projesinin başlaması Doğu Karadeniz bölgesinin ekonomik
açıdan gelişmesi için önem arz etmektedir. Diğer yandan BTK demiryolu
çalışmasının bitmesi sonrasında Kars ve çevre illerin ticaret merkezi haline
gelmesi ile İran’ın Kuzey bölgesine en yakın deniz limanı olan Hopa limanı
önemini arttıracaktır.
V. SONUÇLAR
Ağırlıklı olarak Batı ülkelerinin yaklaşık 35 yıldır İran’a uyguladığı
ambargo nihayet sona erdirilmiştir. Bu durum, İran’ın bölgesindeki ticari
etkinliğin artacağı anlamına gelmektedir. Dünyanın en önemli doğalgaz ve petrol
yataklarına sahip olan ülkeler içinde ilk sıralarda yer alan İran’da, öncelikle bu
doğal kaynaklarını dünya pazarına arzı artış göstermiştir. Ancak ülkede 78
milyona ulaşan nüfus, çok önemli bir talep potansiyelinin olması anlamında
gelmektedir. Nitekim yaklaşık bir nüfusa sahip olan Türkiye’de 2015 yılında 400
milyar dolara yakın bir dış ticaret verisi varken bu rakam İran’da sadece 80 milyar
dolarlar seviyesindedir.
Ambargoların kalkması sonrasında uluslararası işletmelerin İran ile ticari
anlaşmaların gerçekleştiği, ülke bazında da bu anlaşmaların yapıldığı
görülmektedir. İran, Güney’deki Arap Körfezindeki limanları ile uluslararası
deniz ticaret rotalarına halihazırda kolay ulaşabilmektedir. Diğer yandan AB
ülkeleri ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkeler ile ticarette, İran’ın Kuzey bölgesine
en yakın liman olarak Hopa limanı stratejik bir konumda yer almaktadır.
Hopa limanı Doğu Karadeniz’deki avantajlı konumu ve yeterli alt
yapı/donanımı ile İran’ın özellikle Kuzey yönlü ticareti için transit liman
olabilecek konumdadır. Bu anlamda Hopa limanı, İran’ın Kuzey’deki aktarma
üssü olacak potansiyele sahiptir.
738
Meriç Burçin ÖZER, Soner ESMER
KAYNAKLAR
Garcia, A. (2015) Batumi International Container Terminal. 4th Black Sea Ports
and Shipping 2015, 28-29 Mayıs 2015, İstanbul.
http://tr.railturkey.org/2014/10/20/baku-tiflis-kars-demiryolu/. [Erişim
Tarihi: 29.08.2016].
http://unctad.org/en/Pages/DIAE/World%20Investment%20Report/AnnexTables.aspx [Erişim Tarihi: 29.08.2016].
http://www.asam.org.tr/tr/yazigoster.asp?ID=2215&kat1=&kat2=1
[Erişim Tarihi: 29.08.2016].
http://www.hopaport.com.tr/ [Erişim Tarihi: 29.08.2016].
http://www.ntv.com.tr/dunya/iranda-35-yillik-ambargonun
sonu,rRqBLFYMi02r8c2Rd-DStA [Erişim Tarihi: 29.08.2016].
http://www.trademap.org, [Erişim Tarihi: 29.08.2016].
http://www.trademap.org/ [Erişim Tarihi: 29.08.2016].
Inoue. S. (2002). Toward the New Framework of Port Industry for the 21st
Century.
International Association of Ports and Harbors
(http://www.iaphworldports.org/trade/main-trade.htm).
Marlow. P. B. and Casaca. A.C.P. (2003).” Measuring Lean Ports”. International
Journal of Transport Management. Vol. 1. pp. 189-202.
Naraevsiky, A. (2015) Container shipping via Russian Black Sea ports: Results
of 2014 and Outlooks for 2015. 4th Black Sea Ports and Shipping 2015,
28-29 Mayıs 2015, İstanbul.
Suykens. F. and Van de Voorde. E. (1998). “A quarter of a Century of Port
Management in Europe: Objectives and Tools”. Maritime Policy &
Management. Vol. 25. No.3. pp.251-261.
Tongzon. J.. Chang. Y. and Lee. S. (2009). “How Supply Chain Oriented is the
Port Sector”. International Journal of Production Economics. Vol.22.
pp.21-34.
Tuna. O. (2002). The Impact of Hub Ports on the Logistics Strategies of Turkey.
Proceedings of Structural Change of Shipping and the Future of Port
Industry. South Korea. pp. 211-227.
Türklim (2013) Türk Limancılık Sektörü Raporu. İstanbul.
UNCTAD (2015) Review of Maritime Transport, Unctad serisi.
WIR (2013) World Investment Report, UNCTAD, 26 Haziran 2013.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
739
ÇOK ULUSLU ŞİRKETLERDE LOJİSTİK ANLAYIŞI:
SİVAS ÜZERİNE BİR UYGULAMA
Çağatay KARAKÖY*
Necati Alp ERİLLİ**
Emine Rabia ERSOY***
Özet: Küreselleşme sürecinde dünya ekonomilerinin birbirlerine
yakınlaşmaları teknoloji, ticaret ve telekominikasyon açısından büyük gelişmeleri
beraberinde getirmiştir. Bununla birlikte ülkelerin birbirlerine bağımlılıkları da
kaçınılmaz derecede artmış, üretimin ve pazarlamanın uluslararası boyut
kazanması, firmaların piyasaya olan bakış açılarını değiştirmiş, piyasa tüm dünya
olarak kabul edilmiştir. Üretim faktörlerinin ve ticari malların güvenli bir şekilde
taşınması gerekliliği de bilinen bir gerçek haline gelmiştir. Firmalar maliyet
minimizasyonu çerçevesinde lojistik hizmeti üreten firmaları kullanmaya
başlamışlardır. Lojistik, firmalara sadece taşıma hizmeti üretmeyip tedarikten
müşteriye ve müşteriden doğaya dönüşümü de kapsayan bir süreç haline gelmiştir.
Bu bağlamda Sivas ilinin lojistik potansiyeli ve gelişim süreci incelenerek,
lojistiğin Anadolu’ya yayılmasının gerekliliği üzerinde neler yapılabilirliği
tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Maliyet Minimizasyonu, Lojistik Hizmet,
Üretim Faktörleri
LOJISTIC PERSPECTIVENESS IN MULTINATIONAL
COMPANIES: AN APPLICATION ON SIVAS
Abstract: The process of globalization of the world economy is becoming
closeties in terms of technology, trade and communications brought about major
development. However, countries have dependencies on each other inevitably as
increased production and marketing to win international dimension, the
companies changed their perspectives on the market, the market has been
regarded as the whole world. Safely transport the necessity of production factors
and goods has become a well known fact; companies have begun to use the
company that produces logistics services within the cost minimization. Logistics
company they don’t make only transport service from supplier to customer and
from customer to nature, nature transformation has become process including. İn
this context, examining the logistics potential and development of Sivas province
on the necessity of spread to Anatolia’s logistics will be discussed.
Keywords: Globalization, Cost Minimisation, Logistic Services, Production
Factors
Yrd. Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, İİBF, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü
Doç. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, İİBF, Ekonometri Bölümü
***
Cumhuriyet Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü,
*
**
740
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
I. GİRİŞ
Lojistik günümüze kadar farklı işlevler içerisinde yer alarak gelmiş,
daha genç ve dinamik bir yapıdadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde lojistiğin
taşıma ve ticaretin kolaylaştırılması amaçlarını aşarak hizmetlerin, ulaşımın ve
altyapının geliştirilmesi hatta daha da ileri seviyede geri dönüşüm hizmetlerini
kapsayan geniş bir alanı ifade etmekte olduğu görülmektedir. Sektör gelişimine
hız kazandıran ana faktör bu faaliyetlere olan talebin artmasıdır. Çok uluslu
şirketler üretim faaliyetlerini küreselleştirmiş olan dev kuruluşlardır. Büyük bir
teknoloji ve sermaye gücünü temsil ederler ve bu konuda sahip oldukları
avantaj nedeniyle diğer ülkeler tarafından tercih edilmektedirler. Çok uluslu
şirketlerin birçok konuda uzmanlaşmış olmaları hem faaliyet gösterdikleri ülke
açısından fayda sağlamakta hem de faaliyette bulundukları işletmeler için yeni
bir bakış açısı oluşturmaktadır (GTB, 2014b). Bu firmalar kendi üretimlerine
odaklanarak lojistik hizmetlerini uzmanlaşmış işletmelere devretmişlerdir.
Özellikle uluslararası alanda faaliyet gösteren firmalar rekabet avantajı
sağlayabilmek amacıyla üretim ve pazarlama faaliyetlerini geliştirmenin yanı
sıra lojistik faaliyetlere de önem vermişlerdir. Çünkü firmalar iyi bir lojistik
yönetiminin kaliteyi arttıran ve firmalara iç ve dış pazarda rekabet gücü
kazandıran bir etkiye sahip olduğu bilincindedirler (Aker, 2011).
Bir işletmenin faaliyetleri sonucunda ulaşmak istediği nihai amaç, kâr
oranlarını artırarak müşteri memnuniyetine ulaşmaktır. Bu nedenle lojistikte
başarı sağlamanın da yolu işletme performansına katkı sağlayacak olan bilgi ve
teknolojik gelişimin sağlanması yanında müşteri memnuniyeti konusundaki
araştırmaların arttırılmasına bağlıdır. Lojistik faaliyetler iktisadi açıdan
ekonominin tüm alanlarında maliyet avantajı sağlamaktadır. Lojistik
maliyetlerin fazla olduğu ülkelerde gelişmişlik seviyesinin düşük olduğu bilinen
bir gerçektir. Bir ülkede ticaretin, sanayinin gelişmesi, sürdürülebilir ve
rekabetçi bir ekonomiye sahip olunması o ülkenin mevcut yeteneklerinin bir
göstergesidir. Türkiye potansiyelinde de dinamik bir ticaret ve yatırım ortamı
varlığını sürdürmektedir. Aynı zamanda Türkiye lojistik sektörüne yatırım için
de pek çok fırsatı barındırmaktadır. 10. Kalkınma Planı kapsamında da yer
aldığı gibi Türkiye lojistik sektöründeki temel amaç Türkiye’nin bölgesel bir üst
olabilmesidir (GTB, 2013). Buna bağlı olarak lojistik maliyetlerin düşürülmesi,
ticaretin geliştirilmesi ve rekabet gücünün artırılması hedeflenmektedir. Bu
kapsamda şehirlerde lojistik altyapının iyileştirilmesi için bu sektörde faaliyet
gösteren firmaların rekabet gücünün artırılmasına yönelik eylem planları
yapılmaktadır.
Sektörün gelişim gösterebilmesi açısından Türkiye’de lojistik
hizmetlerin merkezileştirilmesi gerekmektedir. Bu konuda avantajlı olan
illerimizde lojistik köy çalışmalarına başlanmıştır. TCDD öncülüğünde
başlatılmış olan lojistik köy çalışmalarından biri de tarihi İpek Yolu
güzergâhında bulunan önemli bir ticaret, kültür ve sanat şehri olan Sivas ili
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
741
lojistik köyüdür. Bu çalışmanın amacı ise lojistik köylere bilhassa da Sivas’ta
kurulmasına karar verilmiş olan lojistik köyün şehre, bölgeye ve ülkemize
yapacağı ekonomik katkıların ortaya konmasıdır (GTB, 2014a).
II. LİTERATÜR ARAŞTIRMASI
Yirmi birinci yüzyılın gelişmekte olan sektörleri arasında yer alan
lojistik konusunda birçok çalışma yapılmıştır. Ekonomik anlamda firmaların
maliyet minimizasyonuna ulaşabilmelerinde lojistik şirketlerinin kullanımının
önemini ifade etmek amacıyla yapılmış çalışmalardan örnekler Tablo.1’de
verilmiştir.
Tablo 1. Literatür araştırması sonucunda çalışmalardan örnekler
Yazarlar
Kapsam ve Dönem
Yöntem
Sonuç
GÜR Serap, 2009. Sosyal Bilimler
Lojistik Sektörünün
Çalışma Gaziantep ili
Enstitüsü, Yüksek
Sorunları ve Çözüm
lojistik sektörüne
Lisans Tezi,
Önerileri:
yönelik olup bu
Gaziantep
“Gaziantep İli
bölgedeki sorunlar
Örneği”
belirtilmiş ve çözüm
önerileri sunulmuştur.
CERAN Mehmet
Sosyal Bilimler
Küresel Rekabet
Türkiye’de kurulması
Burak, 2010.
Enstitüsü, Yüksek
Ortamında Rekabetçi
planlanan lojistik
Lisans Tezi, Konya
Üstünlük Sağlamada
köylerin ekonomiye
Lojistik Köyler:
katkıları incelenerek
“Konya Lojistik Köyü Konya lojistik köy
Önerisi”
önerisi verilmiştir.
ELGÜN Mahmut
Sosyal Bilimler
Uluslararası Taşıma
Lojistik merkez
Nevfel, 2011.
Enstitüsü, Doktora
ve Ticarette Lojistik
seçimi için“Çok
Tezi, Afyonkarahisar
Köylerin Sağladığı
Kriterli
Rekabet Avantajları:
Ağırlıklandırma”
“Bir Model Önerisi”
yöntemiyle bazı
yönleri ile lojistik
özellikleri benzer 7
şehir kıyaslanmıştır.
ERDİR Aylin,
Sosyal Bilimler
Kentsel Lojistik:
İzmir’in alt ve üst
2013.
Enstitüsü, Yüksek
“İzmir İli İçin Bir
yapı sorunlarından
Lisans Tezi, İzmir
Uygulama”
bahsedilerek çözüm
önerileri sunulmuştur.
GÖZE Suna,
Sosyal Bilimler
Türkiye’de Lojistik
Türkiye’nin ulaştırma
2014.
Enstitüsü, Yüksek
Hizmetlerindeki
sorunları ve
Lisans Tezi,
Gelişimin Dış Ticaret firmaların gerektiği
Afyonkarahisar
Üzerine Etkileri
düzeyde dış pazara
açılamamasından
bahsedilmiştir.
A. Sivas İlinin Dış Ticaret Hacmi ve Çok Uluslu Şirketlerin Katkıları
Sivas ekonomisi incelendiğinde büyük oranda tarıma dayalı olduğu
fakat sanayi sektörü açısından gelişme potansiyeli içerisinde olduğu
gözlenmektedir. Sivas il nüfusu 2015 yılı itibariyle adrese dayalı nüfus tespiti
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
742
sonuçlarına göre 618.617’dir. Sürekli göç verme özelliği nedeni ile nüfus
oranlarında değişiklikler oluşmaktadır. Nüfusunun bir bölümünün ise Avrupa
ülkelerinde yaşaması Sivas için bir avantaj oluşturmaktadır. Sivas’ın net göç
hızı ‰-13,1’dir (TÜİK, 2015). İlin istihdam oranı %44,7 iken toplam işsizlik
oranı %10,0’dır (TÜİK, 2013a). İşsizlik oranı Türkiye’deki mevcut işsizlik
oranına yakındır. Sivas’ın kişi başına düşen gayri safi yurt içi hâsıla
rakamlarının Türkiye ortalamasının altında kaldığı bilinmektedir.
Ekonomik açıdan Sivas’ın önemli sektörleri olan tarım ve sanayiyi,
ulaştırma ve haberleşme sektörleri izlemektedir. Son yıllarda gelişim gösteren
sektörlerin başında sanayi sektörü yer almaktadır (Sivas Yatırım Rehberi: 18).
Özellikle demir ve demircilik sanayisi ile ön plandadır. Mevcut yatırımlar
açısından incelendiğinde sanayi alanındaki sektörlerin çok çeşitli olduğu ve bu
sektörlerden bazılarının ön plana çıktığı görülmektedir. Bu öncü sektörler gıda
ürünleri imalatı, maden ve taş ocakçılığı, kauçuk ve plastik ürünleri imalatı,
mineral ürün imalatı, mobilya imalatı, metal cevheri madenciliği, giyim eşyası
imalatıdır. Sivas makine sanayisi için önemli üretim düzeylerine ulaşmış
konumda olup diğer illerdeki büyük firmalara ara malları üretir konumdadır.
Mobilya sektörü ve medikal ürün üretimi son yıllarda öncü rolü kendi
bünyesine almış ekonomiye katkılar sağlamıştır. Tekstil sektörü de şehirde
önemli derecede istihdam sağlar niteliktedir.
27.476
32.732
41.709
42.633
42.522
57.240
2
5
-
1
-
Diğer
Sosyal,
Toplumsal
ve Kişisel
Faaliyetler
Gayrimenku
l Kiralama
ve İş
Faaliyetleri
9.770
22.545
30.886
50.495
45.996
33.960
Toptan ve
Perakende
Ticaret
148
615
356
162
325
293
İmalat
Madencilik
ve Taş
Ocakçılığı
37.394
55.891
72.953
93.295
88.847
91.493
Tarım ve
Ormancılık
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Toplam
Yıllar
Tablo 2. Sivas Ekonomik Faaliyetlere Göre İhracat(bin dolar)
3
0
2013 yılında Sivas ilinde faaliyette bulunan firmalar tarafından 88,8
milyon dolar ihracat gerçekleştirilmiştir (TİM, 2016b). Sivas’tan yapılan
ihracatın 2013 yılı ekonomik faaliyetlere göre dağılımına bakıldığında
%51,8’lik pay ile madencilik ve taş ocakçılığı sektörünün yer aldığı
görülmektedir. 2014 yılı itibariyle Sivas toplam ihracat rakamı 91.493 milyon
dolar iken takip eden yıl olan 2015’te bu rakam küresel ve bölgesel nitelikli
olumsuzluklardan dolayı düşüş göstererek 77.147 bin dolar olarak
gerçekleşmiştir. 2016’nın ilk dört ayı için ise bu rakam toplam 20.532 bin
dolardır (TÜİK, 2016). Uluslararası ölçekte üretim yapan büyük firmalara sahip
olan Sivas’ın otomotiv yan sanayinde faaliyet gösteren önemli firması olan
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
743
ESTAŞ’ın 2015 yılında 22.144.443,59 dolarlık ihracatıyla Türkiye’nin en fazla
ihracat yapan 1000 şirketi arasında 841. sırada yer aldığını görmekteyiz ( TİM,
2015). Dış Ticaret Müsteşarlığı tarafından yapılan bir çalışmaya göre Sivas
ihraç malları sıradan ürünler olup çeşitliliği az olan mallardan oluşmaktadır.
2012 yılında ihracat yapan firma sayısı 60’tır ve bu rakam 2013’te 56’ya
düşmüştür. Ayrıca bu rakam 2015 yılı itibariyle de 50 olarak gerçekleşmiştir.
Aynı yıl içerisinde toplam yapılan ihracat ise 16.117 bin dolardır.
Yıllar
2009
2010
2011
2012
2013
2014
Tablo 3. Sivas Ekonomik Faaliyetlere Göre İthalat (bin dolar)
Toplam
Tarım ve
Madencilik ve
İmalat
Toptan ve
Ormancılık
Taş Ocakçılığı
Perakende
Ticaret
86.692
10.317
14.006
62.370
84.137
2.301
38.225
43.581
84.853
1.732
38
35.338
47.745
89.808
2.339
75
38.387
49.007
123.192
7.425
5
57.640
58.123
53.542
11.956
8
41.578
-
Sivas’tan yapılan ithalatın 2013 yılı ekonomik faaliyetlere göre
dağılımına bakıldığında en büyük payın %47,2 ile toptan ve perakende ticaret
sektörüne ait olduğu görülmektedir (TÜİK, 2013b). 2014 yılı rakamlarıyla Sivas
ilinin ithalatı 53.542 bin dolar iken bu rakam 2015 yılı itibariyle 60.337 bin
dolar olmuştur. 2016 yılının ilk dört ayı boyunca ise 14.588 bin dolar olarak
gerçekleşmiştir (TİM, 2016a). 2012 yılı itibariyle ithalat yapan firma sayısı 71
iken bu rakam 2013’te 67’ye düşmüştür. Benzer şekilde TÜİK verilerine göre
2015 yılında Sivas ili ithalatçı firma sayısı 27 iken 2016 yılının ilk üç ayı
itibariyle bu rakam 38 olmuştur. 2015 yılı firmaların gerçekleştirmiş oldukları
ithalat toplam bedeli 8.573 bin dolardır.
Şekil 1. Sivas Uluslararası Sermayeli Şirketlerin Sektör Payları
Yukarıdaki şekilde Sivas’ta faaliyet gösteren uluslararası sermayeli
şirketlerin sektör payları verilmiştir. Şekildeki oranlara göre yeşil renkli alan
olan imalat sanayinin payının büyük bir kısmı oluşturduğu görülmekte olup bu
744
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
şirketleri mavi renk ile toptan ve perakende ticaret, pembe renk ile inşaat ve
gayrimenkul kiralama hizmetleri, turuncu ile madencilik ve taş ocakçılığı ve
kırmızı renk ile de ulaştırma ve haberleşme hizmetlerinin yer aldığını
görmekteyiz.
İhraç ürünlerinin çeşitlenmesi ekonomik açıdan Sivas’a büyük katkılar
sağlayacaktır. Bu ihracat yapan firmaların büyüdüğünü ve kâr oranlarını
artırdığını gören küçük ve orta ölçekli işletmeler de ihracat yapma yönünde
kendilerini hazırlayacaklardır. Bu tür büyük ya da çok uluslu konumda olan
şirketlerin ülke bazında sıralamalara girdikleri de görülmektedir. Benzer şekilde
özellikle büyük ölçekli firmaların gerçekleştirdikleri ithalat 2015 yılı itibariyle
60.337 bin dolar iken daha önceki yıllarda da dalgalanmalar göstermiştir. Bu
bağlamda ithalatın artarak ilerlemesi ihracatın ithalat yoluyla devam
ettirildiğinin anlaşılmasına sebep olmaktadır. Ara ürün ihtiyacının ancak
ithalatla karşılanması halen eksikliklerin olduğu konusunda ipuçları
vermektedir. Ancak yetersiz de olsa faaliyette bulunan şirketlerin hem ihracat
hem de ithalatında genel anlamda büyüme kaydettiği ve bu şirketlerin başta
Avrupa’nın tüm ülkeleri, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Orta Doğu,
Afrika’nın içerisinde bulunduğu yaklaşık 75 ülkeye ihracat yaptığı
görülmektedir. Ayrıca 2009-2010 iller arası rekabetçilik endeksinde Sivas
20,51’lik endeks değeriyle 30. Sırada yer almıştır (Urak, 2008-2009:11).
Özellikle ilde göze çarpan önemli bir husus ise özel sektör payının artan oranda
devam etmesidir. Bu yönüyle birçok firmanın kendi alanlarında büyük
başarılara imza attığını görmek mümkündür.
B.Sivas İlinin Lojistik Yapısı ve Çok Uluslu Şirketlerin Lojistik Anlayışı
Gelişmekte olan ülkelerin iktisadi kalkınmadaki en temel
eksikliklerinden biri yetersiz yurtiçi sermaye birikimleridir. Bu açığı
kapatabilmek için yabancı sermayeye ihtiyaç duyulmuş ve doğrudan yabancı
yatırımlar aracılığıyla mevcut ülkelerde istihdam, ekonomik büyüme, ödemeler
dengesi, ihracat, enflasyon gibi birçok kalemde farklı etkiler yaratılmıştır.
Küreselleşme hareketinin en önemli aktörleri olan uluslararası alanda faaliyet
gösteren bu şirketler günümüzde dünya ticaret ve sanayi faaliyetlerinin
yarısından fazlasını gerçekleştirmektedir (Koçtürk ve Eker, 2012: 36-38).
Sivas ili lojistik sektör yapısı mevcut yeniliklere ayak uyduramamış bir
yapıda olup lojistik algısının genel olarak taşımacılık şeklinde yerleştiği bir
anlayışa sahiptir. Lojistik hizmet veren firmalar birinci parti lojistik ve ikinci
parti lojistik hizmet algısıyla hareket etmektedir. Genel olarak Sivas ilinde
bulunan ve kendilerini lojistik şirketi olarak gören uluslararası ve ulusal nakliye
şirketleri genel özellikleri itibariyle müşteriler tarafından tercih edilebilir lojistik
ihtiyaçlarına cevap verebilecek teknolojik ve ekonomik gelişmelere ayak
uyduramamış, modern bir anlayış özelliği göstermemektedir. Dolayısı ile
Türkiye’de faaliyet gösteren lojistik şirketlerinde bütünüyle tedarik zinciri
kapsamında yer alan faaliyetlerin sunulması konusunda eksiklik söz konusudur.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
745
Aslında bu eksiklik karşılıklı olup hem sektör içerisindeki firma
yöneticilerinden kaynaklanan bakış açısı hem de sektörde faaliyet gösteren
firmaların yeterli bilgi düzeyinde girişimciye sahip olmamasından kaynaklanan
sorunlardan oluşmaktadır. Yapılan araştırma kapsamında da yer aldığı üzere
lojistik hizmet sektöründe bilgi ve deneyim eksikliği olmasının yanı sıra ürün ve
hizmet üreten işletmelerin de lojistik faaliyetleri firma yan faaliyetleri olarak
görmesi sonucunda hizmet alımı istenmemekte ve maliyetli olduğu
düşüncesinin yaygın olduğu görülmektedir. Firmalar dış kaynak kullanımı
yapmamakla birlikte lojistik hizmet almayan ve bu hizmeti ileride de alma
düşüncesi olmayan birçok firma bulunmaktadır. Hatta bu firmalar hizmeti firma
içerisinde sağladıkları takdirde daha düşük maliyetle karşılaştıkları aksi halde
firmanın maliyetlerinde büyük bir artış olacağını belirtmişlerdir. Ayrıca hizmet
alan firmaların taşıma ve depolama kapsamında bazen sıkıntı yaşadıkları ve
piyasadan gerekli araç/depo hizmeti temin edemedikleri de belirlenmiştir. Genel
itibariyle bakıldığında ise hem lojistik sektöründe hizmet sunan hem de hizmet
alan firmaların birçok noktada eksikliği olduğu ve bu nedenle beklenen verimin
sağlanamadığı görülmektedir (TR72 Bölge Planı 2014-2023, 2016: 66-81).
Sivas ilinde faaliyet gösteren büyük ölçekli firmalar genel olarak etkin
bir lojistik anlayışına sahip değildir. Firmaların büyük bir kısmı özellikle taşıma
ve depolama hizmetlerini lojistik firmalarından almaktadır. Diğer taraftan bazı
firmalar bu faaliyetleri kendi bünyelerinde yürütmektedir ve ihtiyaç durumunda
yine bu hizmetleri piyasadan temin etmektedir. Genel olarak Sivas’ta faaliyet
gösteren çok uluslu şirketler lojistik faaliyetlerini gerek kendi bünyelerinde
gerçekleştirmekte gerekse lojistik firmalarından temin etmektedirler. Bunun
dışındaki tedarik zinciri kapsamında yer alan diğer tüm faaliyetler ise işletme
bünyesinde gerçekleşmektedir. Aslında bir firmanın ölçeği büyüdükçe yalnızca
kendi üretimine odaklanması ve bunun dışında kalan tüm faaliyetleri dışarıdan
hizmet alarak sağlaması gerekmektedir. Firmanın her faaliyeti kendisinin
üstlenmesi durumunda bu konuların tamamında uzmanlaşma sağlayamayacağı
için asıl üretimine ilişkin konsantrasyonu bozularak lojistik maliyetleri artacak
ve kârlılığında düşüş meydana gelecektir. Bu nedenle ihracatçı/ithalatçı firmalar
veya uluslararası şirketlerin bu faaliyetlerde uzmanlaşmış firmalar tarafından
yardım alması gerekmektedir (TR72 Bölge Planı 2014-2023, 2016:119-143).
Sivas’ta faaliyet gösteren firmaların özellikle anket çalışmasına katılanların
çoğunun ne yazık ki lojistik hizmet alarak maliyetlerini düşürme gibi bir
düşüncelerinin olmadığı belirlenmiştir. Ancak genel olarak düşük bir oranda da
kalsa bu düşünceye sahip olan firmaların olduğu da açıktır. Taşıma
yöntemlerinden olan karayolu, denizyolu, demiryolu, havayolu ve boru hattı
taşımacılığının tamamı firmalar tarafından kullanılmakta olup özellikle
demiryolu taşımacılığının düşük oranlarda kalması hem bu konuda gelişme
sağlanamaması hem de mevcut demiryolu bakımının düzenli olarak
gerçekleştirilmemesi gibi çeşitli sebeplere bağlanabilmektedir. Sivas’ta faaliyet
gösteren firmaların lojistik açısından başka bir eksikliği de kalifiye eleman
746
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
sıkıntısıdır. Özellikle ankete katılmış olan firmaların neredeyse tamamında
lojistik departmanında kalifiye eleman sıkıntısı mevcuttur. Vasıflı elemana
sahip olan firmalar ise bu elemanların kendi görevleri dışındaki işleri de
yaptığını belirtmişlerdir. Ayrıca anket çalışmasına katılanların %90’ı Sivas’ta
faaliyet gösteren firmaların lojistik hizmet anlayışlarının geliştirilmesi
gerektiğini düşündüklerini belirtmişlerdir (Demir, 2011).
III. Uygulama
A. Materyal ve Yöntem
Sivas ilinin ekonomik ve sosyo-ekonomik gelişiminin sürdürülebilir
kalkınma düzeyinde devam edebilmesi için desteklenmesi gereken sektörler
içerisinde lojistik sektörü de yer almaktadır. Çalışma anket yöntemiyle yapılmış
olup Sivas’ta bulunan çok uluslu şirketlerin dış ticarette özellikle girdi/
hammadde kapsamındaki sıkıntılarının araştırılması hedeflenmiş, ayrıca faaliyet
gösteren firmaların lojistik hizmeti konusundaki görüş ve beklentileri
saptanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın temelini ise Sivas’a kurulması planlanmış
olan lojistik köy oluşturmuş ve firma üst düzey yöneticilerinin bu konudaki
fikirleri alınmıştır.
B. Anakütle Seçimi
Sivas sanayisi dağınık bir şekildedir. Eski sanayi çarşısı, Ata sanayi, 4
Eylül sanayi ve toptancılar sitesinden oluşan sanayi siteleri, depo amaçlı
işyerleri, toptancılık ticareti yapan esnaf ayrı ayrı konumlanmıştır. Ayrıca
Sivas-Erzincan karayolu üzerinde faaliyet gösteren bir organize sanayisi
mevcuttur. Çalışmanın ana kütlesinin bir kısmını Sivas merkezde faaliyette
bulunan firmalar, büyük bir çoğunluğunu ise organize sanayi bölgesinde yer
alan firmalar oluşturmuştur.
C. Analiz Sonuçları
Sivas merkezde faaliyet gösteren uluslararası 50 firmaya toplam 21
sorudan oluşan anket uygulaması yapılmıştır. Veriler SPSS.21 paket
programında analiz edilmiştir. Çalışmanın güvenilirliği Cronbach Alfa katsayısı
ile ölçülmüş ve 0,842 bulunmuştur. Oldukça yüksek olan bu değer anketin
güvenilir olduğunu göstermektedir.
Tablo 4. Anket Güvenilirlik Sonucu
Cronbach Alfa Değeri
Soru Sayısı
0,842
50
Yapılan anket çalışması çerçevesinde Sivas ilinin lojistik anlamında
nelere ihtiyacı olduğu ve bu konuda neler yapılabilirliği ortaya çıkmış
konumdadır. Çalışmanın ayrıntıları makale sayfa sınırlaması sebebiyle burada
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
747
tam olarak verilememektedir fakat sunum sırasında ayrıntılar tartışılacaktır.
Kısaca değinmek gerekirse ülkemizin güvenlik ve ulaşım açısından en önemli
noktasında bulunan Sivas ilinin lojistik açısından önemi ortaya konmuş ve ilk
defa yapılan bu çalışmanın devletin bu konudaki politikalarına destek olması
amaçlanmıştır. Aşağıda anketten seçilen tablolar ile aktarma merkezi olarak
kurulan birkaç merkezin lojistik köylere çevrilmesinin önemi ortaya konmuştur.
Tablo 5. Lojistik Köy/Merkez Eksikliği ve Bağımsız Lojistik Birimi Varlığı Arasındaki Çapraz
Tablo
Lojistik Köy/Merkez Eksikliği
Firmanızda
Evet
Bağımsız
Lojistik Birimi
Hayır
var mı?
Toplam
Toplam
Çok
önemli
Önemli
Az önemli
Önemli değil
7
8
1
0
16
8
21
3
2
34
15
29
4
2
50
Lojistik köy/merkez eksikliğinin önem dereceleri ile bağımsız lojistik
biriminin varlığı arasındaki ilişkinin gösterilmiş olduğu tabloda lojistik merkez
eksikliğini “çok önemli” olarak gören 15 firmadan 7’sinin lojistik birime sahip
olduğu görülmektedir. Aynı sorunun “önemli” olduğunu belirten 29 firmanın
sadece 8’inde lojistik birim bulunurken bu sorunu “az önemli” olarak gören 4
firmadan sadece 1’i lojistik hizmet birimine sahiptir. Ayrıca aynı sorunun
“önemsiz” olduğunu belirtmiş olan 2 firmada da bağımsız bir lojistik biriminin
olmadığı görülmektedir. Bir diğer tabloda ise lojistik birimlerinin ve depo
kullanımlarının sorulduğu tablodur.
Tablo 6. Sivas’ta Ortak Kullanılan Depo veya Araçların Göstergesi
Frekans
Yüzde
Evet
12
24
Hayır
38
76
Toplam
50
100
Tablo 6 ise Sivas’ta uluslararası faaliyette bulunan ve anket kapsamında
yer alan firmaların %24’ü lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanımına
yönelmektedirler. Diğer firmalar ise %76 oranında kendi lojistik işlemlerini
kendileri gerçekleştirdiklerini belirtmişlerdir. Tablo 7 de ise firmaların lojistik
anlayışları hakkında bilgi edinilmek istenmiştir.
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
748
Tablo 7. Şirketlerin Lojistik Anlayışı
Frekans
Yüzde
Katılıyorum
45
90
Katılmıyorum
1
2
Kararsızım
4
8
Toplam
50
100
Araştırmaya katılan şirketlere yöneltilmiş olan “Sivas’ta faaliyet
gösteren şirketlerin lojistik anlayışları geliştirilmelidir” sorusuna firmaların
%90’ı “KATILIYORUM” yanıtını verirken tek bir firma bu görüşe katılmamış
olup bu firmaya göre Sivas’ın sanayi alt yapısında gelişimin sağlanmasının daha
öncelikli olduğu belirtilmiştir. Geri kalan firmaların %8’i ise çekimser
davranmışlardır. Tablo 8 ise aslında anket çalışmasının en can alıcı sorularından
birisidir çünkü firmaların lojistik hakkındaki bilgilerinin de ölçülebileceği
düşünülmüştür.
Tablo 8. Firmada Bağımsız Lojistik Birimi Olması ve Maliyetleri Lojistik Kullanarak
Düşürmeyi Planlıyor Musunuz Gösteren Çapraz Tablo
Maliyetlerinizi Lojistik Kullanarak
Düşürmeyi Planlıyor musunuz?
Firmada
Bağımsız
Lojistik Birimi
Var mı?
Toplam
Evet
Hayır
Evet
7
9
16
Hayır
9
25
34
Toplam
16
34
50
Firmaların bağımsız lojistik birimine sahip olup olmamaları ve
maliyetlerini lojistik kullanarak düşürme planlarının olup olmadığı sorunları
karşılaştırılmıştır. Lojistik birimi olan 16 firmanın 7’si maliyetlerini lojistik
hizmet alarak düşürmeyi planladığını belirtirken bu firmaların 9’unun böyle bir
düşünceye sahip olmadıkları görülmektedir. Ayrıca lojistik birimi olmayan 34
firmadan 9’unun lojistik hizmet alarak maliyetleri düşürme konusunda fikir
beyan ettikleri ve bu firmalardan yine 25’inin bu tür bir düşüncesinin
olmadığını görmekteyiz. Açıklamalar dâhilinde Sivas’ta faaliyette bulunan çok
uluslu firmaların lojistik bilgilerinin düşük oluğu ve bilgi eksikliğinin bu
firmalarda kâr artırımına ve maliyetlerinin azalmasına katkıda bulunamayacağı
gözlenmiştir. Tablo 9 ise yukardaki tabloyu destekler nitelikte firmaların lojistik
anlayışlarını sorgulamıştır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
749
Tablo 9. Zamanında Teslimat Yapılamaması ve Firmada Lojistik Birimi Olup Olmadığının
Sorgulanması Arasındaki İlişkiyi Gösteren Çapraz Tablo
Zamanında Teslimat Yapılamaması
Firmanızda
Bağımsız
Lojistik Birimi
var mı?
Toplam
Çok Önemli
Önemli
Evet
15
1
16
Hayır
34
0
34
Toplam
49
1
50
Tabloda zamanında teslimat yapılmasını çok önemli/önemli gören
firmaların bağımsız lojistik birimlerinin olup olmadığı gösterilmektedir. Lojistik
birimi bulunan 16 firmadan 15’i zamanında teslimat yapmayı “çok önemli”
olarak görmekteyken 1’i de “önemli” olarak görmektedir. Ayrıca lojistik birimi
bulunmayan 34 firmadan 34’ü de zamanında teslimat yapma işinin “çok
önemli” olduğunu belirtmişlerdir. Zamanında teslimatın çok önemli görüldüğü
bir ortamda lojistik anlayışının daha halen oturmamış olması firmalar tarafından
bilgi eksikliğinin ne derecede olduğunu göstermektedir.
Tablo 10. Depo/Antrepo Maliyetleri Yüksekliği ve Bağımsız Lojistik Biriminin Varlığı
Arasındaki İlişkiyi Gösteren Çapraz Tablo
Depo/Antrepo Maliyetlerinin Yüksekliği
Firmanızda
Bağımsız
Lojistik
Birimi var
mı?
Toplam
Çok
Önemli
Önemli
Az Önemli
Evet
6
9
1
16
Hayır
23
11
0
34
Toplam
29
20
1
50
Tabloda depo/antrepo maliyetlerinin yüksekliğinin önemi ve bu
firmalarda bağımsız lojistik biriminin varlığı arasındaki ilişki gösterilmektedir.
Bu maliyetlerin yüksekliği 29 firma için “çok önemli” olup bu firmaların
yalnızca 6’sında lojistik birimi bulunmaktadır. Aynı şekilde bahsedilen
maliyetler 20 firmanın belirttiği şekilde “önemli” olup bu firmaların 11’inde
bağımsız bir lojistik biriminin olmadığı görülmektedir. Söz konusu maliyetler 1
firma için “az önemli” olarak belirtilmiş ve bu firmanın da lojistik birime sahip
olduğu tabloda yer almıştır. Tablo 11’de fuarlara katılım konusunda
hassasiyetleri ölçülmüş ve bu ilişkiyi depo maliyetleri ile tespit etmeye
çalışmıştır. Dolaylı olarak sorulan bu soruda lojistik bağlamda ne kadar önemli
olduğu vurgulanan depo maliyetlerinin ortaya konması ve aynı zamanda
deponun bir kâr merkezi olarak görülmesi gerektiğinin tespiti yapılmıştır.
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
750
Tablo 11. Depo/Antrepo Maliyetleri ve Fuarlara Katılım Arasındaki İlişkiyi Gösteren Çapraz
Tablo
Depo/Antrepo Maliyetleri
Yurt
İçi/Dışı
Fuarlara
Katılım
Sağlıyor
Musunuz?
Çok
önemli
Önemli
Önemli
değil
Toplam
Evet
24
18
1
43
Hayır
5
2
0
7
Toplam
29
20
1
50
Depo/antrepo maliyet önem dereceleri ve fuarlara katılım arasındaki
ilişkinin gösterildiği tabloda fuarlara katılım sağlayan 43 firmanın yaklaşık
olarak %55. 8’i için depo/antrepo maliyetleri “çok önemli” olarak
görülmekteyken 18 firma “önemli” olduğunu belirtmiştir. Fuarlara katılım
sağlamayan 7 firmadan 5’i için “çok önemli” olan bu maliyetler 2 firma için de
“önemli” olarak belirtilmiştir.
IV. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Sivas’ta faaliyet gösteren ihracat şirketlerinden çoğu lojistik faaliyetleri
firmanın bir parçası olarak algılamakta ve firma faaliyetleriyle bir arada
yürütmektedir. Genel olarak dışarıdan hizmet alma konusuna sıcak bakmayan
firmalar fiyata duyarlı bir davranış sergilemekte, kaliteli hizmet alma düşüncesi
yerine lojistik maliyetlerini düşük oranda tutabildiklerini belirtmişlerdir.
Şehirde mevcut üretim ve ürün hareketinin büyük bir kısmı üretim ve satış
şirketlerinin kendi bünyelerindeki birimler tarafından karşılanmaktadır. İlde
faaliyet gösteren lojistik şirket yapıları birinci parti lojistik ve ikinci parti
lojistik biçimindedir. Birçok şirket lojistik servislerini kendi bünyelerinde
kurmuştur ve daha çok depolama ve dağıtım segmentinde aktiftir. Enformasyon
altyapısı yetersizdir. Ürünlerin nakledilmesi sırasında yaşanan en büyük
sıkıntının nakil aracı bulma olduğu görülmektedir. Bunun dışında firmalar genel
olarak stok oranlarının yüksekliği ve yönetimin zorluğu, ürünün elleçlenmesi
noktasında da büyük sıkıntılar yaşamaktadır. İlin özellikle tüm yolların
kesişiminde bulunması avantajı ile de karayolu taşımacılığının ön planda olduğu
görülmektedir. Ayrıca bir demiryolu şehri olmasına rağmen bu taşımacılık
türünün düşük oranda gerçekleştiriliyor olması sektörün zayıf olduğu yönlerden
birini göstermektedir. Lojistik sektörü için az sayıda yetişmiş insan olmasına
rağmen firmaların büyük bir kısmının bu konuya çok fazla önem vermediği
görülmektedir. Hatta anketi yanıtlayan firmalardan bir tanesi lojistik biriminde
kalifiye bir elemanı bulunduğunu fakat onun da firma içerisinde kendi işini
yapmadığını belirtmiştir. Firmalar için önem derecesi yüksek olan maliyet tipi
depolama içsel maliyetleridir. Bu sorunla çok fazla karşılaştıkları ve
kaçınılmaya çalışılan öncelikli maliyetler içerisinde yer aldığı belirtilmiştir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
751
Benzer şekilde depolama içsel maliyetleri, taşıma içsel maliyetleri, paketleme
ve katma değerli içsel maliyetler, hizmet içsel maliyetleri (sigorta, gümrük vb.)
ve tersine lojistik maliyetler firmalar için çeşitli önem derecelerine sahiptir.
Bunların içerisinde en dikkat çeken maliyet kalemi uluslararası firmalar için
önemli bir boyut kazanmış olan tersine lojistik maliyetlerinin ilde faaliyet
gösteren ve araştırmaya katılan firmalar açısından maliyet öneminin oldukça
düşük bir öneme sahip olmasıdır.
Karayolları ve demiryolu kavşak noktasında bulunmasına rağmen
Sivas’ta hem kurumsal hem de fiziksel altyapı eksikliğinden kaynaklanan
sorunlar bulunmaktadır. Ulaşımın eski altyapı yoluyla sağlanması ve demiryolu
altyapısının hızlı ve kaliteli bir ulaşıma sahip olmaması burada faaliyet gösteren
ve genellikle her firma gibi demiryolu ve denizyolu tercih önceliği olan şirketler
için büyük bir sorun olmaktadır.
İlin ihracatı bulunduğu TR72 bölgesine ve genel olarak Türkiye’ye göre
geride kalmaktadır. Bu soruna ilgili olarak bölgede gerekli ihracat stratejilerine
yönelik düzenleme yapılmalı ve ihracat yapan firma sayısı artırılmalıdır.
Özellikle de bu stratejiler içerisinde yer alabilecek bir çalışma firmaların
fuarlara katılım düzeyini arttırmak olabilir. Ya da yatırımcılara bilgi sağlanması
konusunda çalışmalar yürütülebilir ki bu husus hem firma yöneticileri hem de
lojistik sektöründe hizmet sağlayan işletmeler açısından önem arz etmektedir.
Bu eksiklik Sivas’ta ürün ve hizmet üreten işletmelerin kendi taşımasını yapma
eğiliminin yüksek olması durumuyla açıklanabilir.
Lojistik servisler için giderek büyüyen bir talep olmasına karşın lojistik
hizmet veren şirketler gerek finansal gerekse operasyonel açıdan henüz gelişme
çağındadır. Özellikle firmalar tarafından öncelikle depolama ve taşıma amacıyla
tercih edilen bu şirketler nitelikli girişimci eksikliği, teknolojik alt yapı eksikliği
ve gerekli uzmanlaşmanın sağlanamamasından dolayı atıl durumdadırlar. Bu
konuda hem firma yöneticileri için hem de lojistik hizmet sağlayıcıları için
bilgilendirme amaçlı seminerler düzenlenebilir. Ya da eğitim sağlamak
amacıyla çeşitli çalışmalar yapılabilir. Nitelikli iş gücü eksikliği, sermaye ve alt
yapı yatırımlarına gereken önemin verilmemesi, iç talebin düşük olması, sanayi
faaliyetlerinin yeterince gelişmemiş olması ve bundan kaynaklı ihracat
oranlarının düşük seviyelerde seyretmesi, bilgili ve deneyimli girişimci eksikliği
gibi birçok sorunu barındırmasına rağmen Sivas’ın özellikle demiryolu ve
karayolu kavşak noktasında bulunması avantajı ile transit ticarette bir üs
olabilecek potansiyele sahip olduğu açıktır. Ayrıca planlama dâhilinde olan
ikinci organize sanayi bölgesi, lojistik köy projesi, hızlı tren projelerinin
tamamlanması sonucunda özellikle ihracatı arttırıcı bir etkiye sahip olması
beklenmektedir. Sivas’a yapılacak her yatırım bölgenin sosyo-ekonomik
gelişimine katkı sağlamasının yanında Türkiye açısından da faydalı olacaktır.
Bu açıdan planlanan tüm yatırımların bir an önce hayata geçirilmesi ve ilin
sahip olduğu girişim potansiyelinin sağlanması gerekmektedir. Sivas ilinin
lojistik anlayışının çalışma sonunda halen oturmadığı ve firmaların kendi
752
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
lojistiklerini kendilerinin yapmakta olduğu ve bu konuda ısrar ettikleri
görülmektedir. Genel tespitler yapılmıştır fakat neler yapılması gerekliği
konusuna değinilmemiştir. Bu konuda öncelikle üniversite ve sanayi iş birliği
içerisinde firmaların bilinçlendirilmesi, dünya üzerinde lojistik şirketlerini
kullanmadan maliyet minimizasyon sağlanamadığının anlatılması gereklidir.
Aynı zamanda firmaların kurumsallaşması ve büyümenin yolunun da bu
kurumsallaşmaktan geçtiği konusunda bilinçlenme sağlanmalıdır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
753
Kaynaklar
Aker, E. (2011). İşletmelerde Lojistik Faaliyetler ve Bir Örnek Olay.
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Dönem Projesi, Trakya Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Edirne.
Ceran, M.B. (2010), Küresel rekabet ortamında rekabetçi üstünlük sağlamada
lojistik köyler: Konya lojistik köyü önerisi?, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Üretim
Yönetimi ve Pazarlama Bilim Dalı, Konya.
Demir, B.(2011), “Sivas Lojistik Köy Projesi: Lojistik Köy Sivas’a Neler
Kazandıracak?”. http://www.sivascity.com/sivas-lojistik-koy-projesi
Elgün, M.N. (2011), Uluslararası taşıma ve ticarette lojistik köylerin sağladığı
rekabet avantajları: Bir model önerisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme
Anabilim Dalı, Afyon.
Erdir, A. (2013), Kentsel lojistik: İzmir ili için bir uygulama, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Denizcilik İşletmeleri Yönetimi Bilim Dalı, İzmir.
Göze, S. (2014), Türkiye'de lojistik hizmetlerindeki gelişimin dış ticaret üzerine
etkileri, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Anabilim Dalı, Afyon.
GTB (2013), Gümrük ve Ticaret Bakanlığı: Onuncu Kalkınma Planı (20142018). Ankara.
GTB (2014a), Gümrük ve Ticaret Bakanlığı: Ticaretin Kolaylaştırılması
Raporu. Ankara.
GTB (2014b), Gümrük ve Ticaret Bakanlığı: Küresel Ekonomik Beklentiler.
Ankara.
Gür, S. (2009), Lojistik sektörünün sorunları ve çözüm önerileri (Gaziantep ili
örneği), Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İşletme Anabilim Dalı, İşletme Yönetimi ve Organizasyon Bilim Dalı,
Gaziantep.
Koçtürk, O.M. ve Eker, M. (2012). “Dünyada ve Türkiye’de Doğrudan
Yabancı Sermaye Yatırımları ve Çok Uluslu Şirketlerin Gelişimi”. Tarım
Ekonomisi Dergisi. 18 (1). 35-42.
Sivas Yatırım Rehberi (2016), Orta Anadolu Kalkınma Ajansı, Kayseri.
TİM (2015) “İlk 1000 İhracatçı Araştırması”. http:// www.tim.org.tr/.../ihracatarastirma-raporlari-ilk-1000-ihracatci-arastirması. [ Erişim Tarihi:
13.05.2016].
TİM (2016a) “İhracatçı Firmaların Kanuni Merkezleri Bazında İhracat
Performansı” .http:// http://www.tim.org.tr/tr/ihracat-rakamlari.html. [
Erişim Tarihi: 13.05.2016].
TİM (2016b) “İllere Göre İhracat 2012-2016”. http:// www.tim.org.tr/tr/ihracatrakamlari.html. [Erişim Tarihi: 09.04.2016].
754
Çağatay KARAKÖY, Necati Alp ERİLLİ, Emine Rabia ERSOY
TR72 Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı (2014), Orta Anadolu Kalkınma Ajansı,
Kayseri.
TÜİK (2013a) “İl Bazında Temel İşgücü Göstergeleri 2013”.
http://
www.tuik.gov.tr/PdfGetir.do?id=16016.
[Erişim
Tarihi:
17.05.2016].
TÜİK (2013b) “Seçilmiş Göstergelerle Sivas 2013”.
http:// www.tuik.gov.tr/ilGostergeleri/iller/SIVAS.pdf. [Erişim Tarihi:
18.05.2016].
TÜİK (2015) “İllerin Verdiği Net Göç Hızı 1980-2015”.
http:// www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=1595. [Erişim
Tarihi: 14.05.2016].
TÜİK (2016) “Bölgesel İstatistikler”.
http:// www.tuik.gov.tr/PreTabloArama.do?araType=vt&metod=search.
[Erişim Tarihi: 18.05.2016].
URAK. “İller Arası Rekabetçilik Endeksi 2009-2010”.
http://
www.mirket.net/urak/.../URAK_IllerarasiRekabetcilikendeksi20092010.pdf. [Erişim Tarihi: 22.06.2016].
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
755
DEVLET TEŞVİKLERİNİN FİRMALARIN İHRACAT
PERFORMANSINA ETKİSİ: İSTANBUL İHRACATÇILARI ÖRNEĞİ*
Ahmed Yusuf SARIHAN**
Serap İNCAZ***
Burak YAPRAK****
Özet: Üretim ve ticaret yapan firmaların uluslararası pazarlarda rekabet
edebilirliğini artırmak için ihracat yapmak isteyen firmalara devlet ihracatın her
safhasında teşvikler sağlamaktadır. Bu teşvikler ihracata katılım konusunda
tereddüt gösteren firmaların kârlılığını artırmak ve ülke ekonomisine ihracat
yoluyla katkılar sağlanmasını amaçlamaktadır. Devlet, teşvikler aracılığıyla bir
ihracatçı işletmenin ihracat sürecinde yapacağı hemen hemen tüm harcamalar için
belirli oranlarda hibeler sağlamaktadır.
İhracatın artması ülke ekonomisi için büyük önem arz etmektedir. Dış ticaret
açığı, gelişmekte olan ülkelerin genel sorunudur. Bu bağlamda Türkiye’de de
ihracat rakamlarının artırılması ekonomik olarak katkılar sağlayacaktır. İhracat
rakamlarının veya performansının firmalar bazında incelenmesi kamuoyuna açık
olarak yürütülen bir işlem değildir. Firmaların ihracat verileri pazarlara, müşterilere
ve firmalara ait ticari sırlar içerdiğinden devlet tarafından saklı tutulmaktadır. Bu
bilgiler ışığında firmaların ihracat performanslarına dair istatistiki verilere ulaşmak
oldukça zordur.
Çalışmanın amacı devlet teşviklerinin, firmaların ihracat performansına
etkilerini ölçmek ve firmaları devlet teşvikleri hakkında daha fazla bilgi sahibi
yaparak ihracata katılmaları konusunda öneriler sunmaktır. Bu çalışmada
İstanbul’daki ihracatçı firmaların devlet teşviki kullanıp kullanmadıkları ve ihracat
performansları arasındaki ilişki, e-mail yoluyla yöneltilen anketler üzerinden
ölçülerek analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Devlet Teşvikleri, İhracat, İhracat Performansı, Dış
Ticaret Açığı
THE INFLUENCE OF GOVERNMENT INCENTIVES ON FIRMS’
EXPORT PERFORMANCE: A CASE STUDY IN ISTANBUL EXPORTERS
Abstract: Government provides incentives to manufacturer and trader firms
wishing to export for the purpose of increase competitiveness at international
markets in every phase of export process. These incentives aim to increase
profitability of the firms hesitating to participate export and provide contributions
Bu metin 20-22 Ekim 2016 tarihinde gerçekleştirilen II. Uluslararası Kafkasya-Orta Asya Dış
Ticaret ve Lojistik Kongresinde bildiri olarak sunulmuştur.
** Araştırma Görevlisi, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Ömer Seyfettin Uygulamalı Bilimler
Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü
*** Doçent Doktor, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi, Deniz İşletmeleri
Yönetimi Bölümü
**** Araştırma Görevlisi, Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi, Ömer Seyfettin Uygulamalı Bilimler
Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü
*
756
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
to country’s economy by exports. Government provides grants to almost all the
expenditure incurred by an exporter during export process through incentives.
The increase of exports is of great importance for the national economy.
Foreign trade deficit is a general problem of developing countries. In this context,
increasing exports in Turkey will provide economic contributions. Export figures
or export performance of firms is not an operation carried out on the basis of an
open public examination. Export data of the firms are reserved by government
because of containing trade secrets about markets, customers and firms. It is
reasonably hard to attain the statistical data about firms’ export performance
according to these datum.
The purpose of this study is to measure the influence of government
incentives on firms export performance and to offer suggestions for the purpose of
making firms more informed about government incentives to make them more
participated in export. In this study, the relationship between İstanbul’s exporter
firms’ export performance and whether to use government incentives will be
analyzed with the surveys which delivered via e-mail.
Keywords: Government Incentives, Export, Export Performance, Foreign
Trade Deficit
I. GİRİŞ
Dünya ekonomisi akışına tüm dinamikliği ile devam ederken,
uluslararası ticaretin ülkeler için anlamı büyük önem arz etmektedir. Rekabetçi
dünya ticaretinde ülkelerin refahı ihracattan elde edeceği yüksek performanslara
bağlıdır. Hal böyle olunca uluslararası ticaret ortamında artan rekabet, ülkelerin
ihracat rakamlarını artırmak adına kullanılacak verimli stratejiler geliştirmelerine
ve ihracatı artırıcı önlemler almalarına neden olmaktadır.
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, dünya ekonomisinde daha fazla söz
sahibi olabilmek adına devamlı olarak ihracatı artırmayı amaçlayan hedeflere
yönelmektedir. Bu konuda en güzel örnek 2023 yılı için belirlenen ihracat
hedefidir.
Ülkemiz belirlediği bu hedefler doğrultusunda, ekonomik sorunları
ortadan kaldırmak ve halkın refahını artırmak adına ihracatı her koşulda
desteklemektedir. İhracata ve ihracatçıya sağlanan bu destekler ülkemizdeki
firmaların uluslararası pazarda rekabet avantajı sağlamalarını ve Türk mallarının
yurt dışında tutundurulmasını amaçlamaktadır. Böylelikle ülke ekonomisine
devlet eliyle firmalar üzerinden katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Ülke
ekonomisine sağlanan katkının yanında işletmelerin de ihracat yapmaları için
önemli bir teşvik olan bu desteklerin firmaların ihracat performanslarına olan
etkileri çalışmamızda ele alınacaktır. Nitekim işletmelerin ihracat
yapmalarındaki ilk amaç kârlılıklarını artırmaktır. Bu bağlamda devlet
desteklerinin firmaların ihracat performanslarına olan etkileri önem arz
etmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
757
Ayrıca devlet destekleri ve özellikle de işletmelere sağlanan teşvikler
belirli özellikler taşımaktadır. Bu özelliklerden en önemli olanı teşviklerin
peşinen yapılamamasıdır. Bunun sebebi uluslararası ticari ve ekonomik
örgütlerin ve organizasyonların dünya ticaretini düzenlemek amacıyla
getirdikleri bir takım kurallardır. Devlet teşviklerine ilişkin bu bilgiler
çalışmamızda detaylıca ele alınmaktadır.
II. TÜRKİYE’DE DEVLET TARAFINDAN SAĞLANAN İHRACAT
TEŞVİKLERİ
Teşvik niteliği taşıyan rejimler ve Türk Eximbank kredilerinin dışında
doğrudan Ekonomi Bakanlığı üzerinden sağlanan devlet desteklerini
içermektedir. Çalışmamızda üzerinde durulan devlet teşvikleri özellikle Ekonomi
Bakanlığı’nın sağladığı teşvikler olacaktır.
Bu teşviklerin uygulanmasına dair düzenlemeler Ekonomi Bakanlığı’nın
internet sitesinde detaylıca bulunmaktadır. Çalışmamızda ele alınan yönleri ise
bu teşviklerin sağladığı maddi imkânlardır.
A. Sektörel Nitelikli Uluslararası Yurtiçi Fuarların Desteklenmesi
Ekonomi Bakanlığı’nın belirlediği sektörel özellikte uluslararası yurtiçi
fuarların, dış tanıtımının yapılması ve uluslararası anlamda katılımların
artırılması amacıyla organizasyonları yürütenlerin yaptığı harcamaların aşağıdaki
Tablo 1.1.’de görülen miktar ve oranlarda olacak şekilde giderlerinin Destekleme
ve Fiyat İstikrar Fonu'ndan karşılanmasını sağlayan devlet desteğidir. (Resmi
gazete; 2014/4:sayılı karar)
Bu destekten Ekonomi Bakanlığınca belirlenen şartları taşıyan sektörel
uluslararası yurtiçi fuarları düzenleyen organizatörler faydalanabilir.
Tablo 1.1. Sektörel Nitelikli Uluslararası Yurt İçi Fuarların Desteklenmesi
Kapsamında Verilen Teşvikler
Destekler
Destek
Oranı
Yurt içi fuarın konusu ile ilgili duyuru,
toplantı, konferans ve seminer
75%'e
kadar
Afiş, katalog, tanıtım etkinlikleri,
broşür, reklam panosu
75%'e
kadar
Elektronik ortamda tanıtımlar
75%'e
kadar
Kitle iletişim araçlarında yapılan
reklamlar
75%'e
kadar
Üst Sınır
150.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
Dışı 50.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
İçi
150.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
Dışı 50.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
İçi
150.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
Dışı 50.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
İçi
150.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
Dışı 50.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
İçi
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
758
Yurt içi fuarla ilgili sektörlerde
düzenlenen yurt dışı uluslararası
fuarlara ziyaret
Yurt içi fuarla ilgili sektörlerde
düzenlenen yurt dışı uluslararası
fuarlarda bilgi standı katılımı
Yurt içi fuarla ilgili sektörlerde
düzenlenen yurt dışı uluslararası
fuarlarda etkinlik, trend ve gösteri
alanı
Yurt içinde fuarla ilgili yapılacak
gösteri, etkilnlik ve trend alanına
yönelik harcamalar
75%'e
kadar
En fazla iki organizatör çalışanının
konaklama ve ulaşım giderleri /
150.000 ABD Dolarına Kadar
75%'e
kadar
18 metrekareye kadar / 150.000 ABD
Dolarına Kadar Yurt Dışı 50.000 ABD
Dolarına Kadar Yurt İçi
75%'e
kadar
150.000 ABD Dolarına Kadar Yurt
Dışı
75%'e
kadar
50.000 ABD Dolarına Kadar Yurt İçi
B. Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar Katılımlarının Desteklenmesi
Ekonomi Bakanlığının belirlediği sektörel nitelikteki uluslararası fuarlar
listesinde bulunan fuarlara firma bazında katılımlarına ilişkin masrafların belirli
miktar ve oranlar çerçevesinde Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu'ndan
karşılanmasını sağlayan devlet desteğidir (Resmi gazete; 2009/5 Sayılı tebliğ).
Bu destekten Türk Ticaret Kanunu hükümleri kapsamında kurulmuş ve
ihracatçı birliklerine üye şirket ile Türkiye'de yerleşik organizasyonlar
yararlanabilmektedir. Teşviklere ait detaylar Tablo 1.2.’de gösterilmiştir.
Tablo 1.2. Yurt Dışında Gerçekleştirilen Fuar Katılımlarında Sağlanan
Teşvikler
Bireysel Katılım
Katılımcı Özelliği
Destek
Oranı
Normal Fuar Katılımcısı
50%
Üst
Sınır
Yurt Dışı Fuar Organizasyonları
Sektörel
Destek
Oranı
Üst
Sınır
50%
Genel
Destek
Oranı
Üst
Sınır
50%
Nitelikli Sektörlerde Fuar
Katılımcısı
Sektörel Dış Ticaret
Şirketi, Üretici, İmalatçı
Organizasyonu
75%
Hedef Ülkede Fuar
Katılımcısı
70%
Prestijli Fuar Katılımcısı
50%
Organizatör Tanıtım
Desteği
-
Organizatör İlave Tanıtım
Desteği
-
150.000$
75%
15.000$
70%
50.000$
-
75%
10.000$
70%
50%
50.000$
-
-
75%
120.000$
75%
80.000$
75%
80.000$
-
-
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
759
C. İstihdam Desteği
Sektörel dış ticaret şirketi statüsüne sahip işletmelerin, dış ticaret
işlemlerinin yürütülmesi için tecrübeli ve yüksek öğrenimli eleman veya yönetici
istihdamının sağlanmasını amaçlayan devlet yardımıdır. Destek azami bir yıl
süreyle Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanır (Resmi gazete; 2001/1
sayılı tebliğ).
Bu destek kapsamında sektörel dış ticaret şirketlerinin ilk defa istihdam
edecekleri yüksek öğrenimli ve konusunda tecrübeli çalışanları için alacakları
destekler aşağıdaki Tablo 1.3.’de gösterilmiştir.
Tablo 1.3. İstihdam Teşvikleri
Çalışan Türü
Yıllık Maaş
Destek Oranı
Yönetici
En fazla 18.000$ Karşılığı TL
75%
Eleman
En fazla 9.000$ Karşılığı TL
75%
D. Türk Ürünlerinin Yurtdışında Markalaşması, Türk Malı İmajının
Yerleştirilmesi ve TURQUALITY’nin Desteklenmesi
Ekonomi Bakanlığı TURQUALITY Projesini aşağıdaki gibi açıklamıştır.
“TURQUALITY®, ülkemizin rekabet avantajını elinde bulundurduğu ve
markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip firmalarımızın,
üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış sonrası hizmetlerine kadar
bütün süreçleri kapsayacak şekilde yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve
gelişimlerini sağlayarak uluslararası pazarlarda kendi markalarıyla global bir
oyuncu olabilmeleri ve söz konusu markalar aracılığıyla olumlu Türk malı
imajının oluşturulması ve yerleştirilmesi amacıyla oluşturulmuş devlet destekli
ilk ve tek markalaşma programıdır.”
Resmi gazete; 2006/4 sayılı tebliğe göre bu destekler üçe ayrılmaktadır.
Destekler kapsamında verilecek teşvikler Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu
tarafından karşılanır.
Destek kapsamına Üretici Dernekleri, Üretici Birlikleri, İhracatçı
Birlikleri ve Türkiye'de ticari ve sınai faaliyette bulunan şirketler dâhildir. Tablo
1.4. ve Tablo 1.5’de desteklerin sağlandığı kuruluşlar ve destek türleri
gösterilmiştir.
760
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
Tablo 1.4. Dernek ve Birliklerin Markalaşma ve Türk Malı İmajının
Yerleştirilmesi Kapsamında Aldığı Teşvikler
İhracatçı Birlikleri, Üretici Dernekleri/Birliklerinin Proje Bazında Desteklenmesi
Destek
Üst Sınır
Oranı
Proje Başına Yıllık
İhracatçı Birlikler İçin
80%
250.000$ kadar
Tim ve Tek başına sektör temsil eden birlikler
80%
Proje Başına 500.000$
Kadar
Birden Fazla birlikle yürütülen projelerde birlik
başına
-
Proje Başına ve Her bir
firmaya 250.000$ kadar
Üretici Dernekleri ve Birlikleri İçin
50%
Proje Başına Yıllık En
fazla 100.000$ kadar
Bu başlık kapsamındaki desteklerin tümünün amacı Türk malı imajının
oluşturulması ve Türk mallarının yurt dışında markalaşmasının sağlanması
çerçevesinde Türkiye’de yerleşik olarak faaliyette bulunan şirketlerin, dernek ve
birliklerin yaptıkları harcamaların tablolarda gösterilen limitler dâhilinde devlet
tarafından teşvik edilmesidir.
Tablo 1.5. Şirketlere Sağlanan Marka Teşvikleri ve TURQUALITY
Kapsamında Sağlanan Teşvikler
Marka Destek Programı Kapsamına Alınan Şirketlerin Desteklenmesi
Destek
Üst Sınır
Oranı
Patent, Model, Tasarım
Yıllık en fazla 50.000$
50%
Hedef Pazarlarda Tanıtım
Yıllık en fazla 400.000$
50%
Hedef Pazarlarda Kira
Yıllık en fazla600.000$
50%
Kiralanan Birimin Konsepti
Yıllık en fazla 300.000$
50%
Marka Destek Kapsamındaki ürünler için reyon
Yıllık en fazla 200.000$
vb. harcamaları
50%
Yıllık en fazla 200.000$
Belirlenen Ürünlere ait showroom giderleri
50%
Çevre, kalite ve insan sağlığına yönelik
Yıllık en fazla 50.000$
harcamalar
50%
Franchising durumlarında Yıllık en fazla 10
Yıllık en fazla 50.000$
mağazaya kurulum dekorasyon
50%
Franchising durumlarında Yıllık en fazla 10
Yıllık en fazla 50.000$
mağazaya kira
50%
Uluslararası rekabet avantajını artırmak adına
Yıllık en fazla 300.000$
danışmanlık desteği
50%
Destek kapsamındaki ürünler için tasarımcı
Yıllık en fazla 200.000$
istihdam giderleri
50%
Pazar araştırması çalışmaları giderleri için
50%
Yıllık en fazla 100.000$
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
Bu desteklerden yararlanmak için Gelişim Yol
Haritası çalışmaları yapılmalıdır. Bu çalışma
giderleri için ise
761
Destek dönemi başına
en fazla 200.000$
75%
TURQUALITY Destek Programı Kapsamına Alınan Şirketlerin Desteklenmesi
Destek
Üst Sınır
Oranı
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
Patent, model, tasarım
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
Çevre, kalite ve insan sağlığına yönelik
harcamalar
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
istihdam edilen tasarımcım vb.
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
tanıtım harcamaları
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
açılan mağaza vb. için kiralarda kullanılacak
hukuki danışmanlık desteği
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
kiralanan birimin dekorasyon giderleri
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
açılan ofis, showroom, kiosk için dekorasyon
giderleri
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
açılan ofis, depo, showroom için kiralarda
kullanılacak hukuki danışmanlık desteği
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
franchise vermeleri durumunda mağaza başına
kira giderleri
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
franchise vermeleri durumunda
TURQUALITY Sertifikasına sahip ürünler için
Pazar araştırması çalışmalarında yapılan giderler
50%
-
50%
-
50%
-
50%
-
50%
-
50%
Yıllık en fazla 200.000$
kadar
-
Yıllık en fazla 200.000$
kadar
-
-
-
Yıllık en fazla 200.000$
kadar
-
Yıllık en fazla 100.000$
50%
-
E. Tasarım Desteği
Ülkemizde tasarım ve yenilik kültürünün oluşturulması ve
yaygınlaştırılması amacıyla, tasarım ofisleri, tasarımcı şirketler ve işbirliği
kuruluşlarının gerçekleştireceği reklam, tanıtım, istihdam, pazarlama ve
danışmanlık harcamalarının ve yurt dışında açılacak birimlere ilişkin giderlerin
Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanması ile sağlanan teşviklerdir
(Resmi Gazete; 2008/2 sayılı tebliğ).
Desteklerin sağlandığı kurumlar ve desteklerin limitleri Tablo 1.6.’da
gösterilmiştir.
762
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
Tablo 1.6. Tasarım Desteği Kapsamında Sağlanan Teşvikler
Tasarımcı Şirketleri Desteklenmesi
Destek
Oranı
Yurt Dışına yönelik tanıtım giderleri
50%
Yurt dışı birimlerin kurulum dekorasyon giderleri
Brüt kira giderleri ve bunlara dair danışmanlık
giderleri
Patent, model, tasarım tesciline ait giderler
İstihdam edilen tasarımcı vb.lerinin brüt maaş
giderleri
Uluslararası pazarlarda rekabet avantajını artırmak
için alınacak danışmanlık giderleri
50%
50%
50%
50%
50%
Tasarım Ofislerinin Desteklenmesi
Destek
Oranı
Tasarım ofislerinin yurt dışında tanınması ve
50%
markalaşması amacıyla yapılan tanıtım harcamaları
Yurt dışında açılacak birimlerin kurulum
50%
dekorasyon giderleri
Yurt dışında açılacak birimlerin kira ve buna bağlı
50%
danışmanlık giderleri
Patent, model, tasarım tesciline dair giderler
50%
İstihdam edilen tasarımcı vb.lerinin brüt maaş
50%
giderleri
Uluslararası pazarlarda rekabet avantajını artırmak
50%
için alınacak danışmanlık giderleri
İşbirliği Kuruluşlarının Desteklenmesi
Destek
Oranı
İşbirliği kuruluşlarının tanıtım ve tutundurma
amaçlı katılacağı bienal, sergi fuar gibi organizasyon
50%
giderleri
İşbirliği kuruluşlarının düzenleyeceği yarışmalarda
%100
birinci olan tasarımcıların eğitim giderlerinin ve
Eğitim
yaşam masraflarının karşılanması
gideri
Üst Sınır
Yıllık en fazla 300.00$
Yıllık en fazla
100.000$
Yıllık en fazla
200.000$
Yıllık en fazla 50.000$
Yıllık en fazla
150.000$
Yıllık en fazla
200.000$
Üst Sınır
Yıllık en fazla
150.000$
Yıllık en fazla 50.000$
Yıllık en fazla
100.000$
Yıllık en fazla 50.000$
Yıllık en fazla
200.000$
Yıllık en fazla
100.000$
Üst Sınır
Proje başına en fazla
300.000$
Aylık en fazla 1.500$
Tasarım ve Ürün Geliştirme Projelerinin Desteklenmesi
Destek
Üst Sınır
Oranı
İstihdam edilen modelist, tasarımcı, ve
En fazla toplam
mühendislerin brüt maaş giderleri
1.000.000$
En fazla toplam
Yazılım, alet ve teçhizat giderleri
250.000$
En fazla toplam
Web sitesi ve seyahat giderleri
50%
150.000$
* Bir şirketin en fazla bir projesi desteklenir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
763
F. Yurtdışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Türkiye'de sınai ve ticari olarak faaliyet gösteren şirketlerin ve işbirliği
kuruluşlarına üye işletmelerin yurtdışında gerçekleştirecekleri marka tescil,
tanıtım giderleri ve ticaret yapmak için yurt dışında açacakları birimlere ilişkin
kira giderlerinin ve açılması planlanan Türkiye Ticaret Merkezlerine ilişkin
giderlerin bir kısmının Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan karşılanması ile
sağlanan teşviklerdir (Resmi gazete; 2010/6/1 sayılı tebliğ). Destek kapsamında
sağlanan teşvikler aşağıdaki Tablo 1.7.’de gösterilmiştir.
Tablo 1.7. Yurtdışı Birim, Marka ve Tanıtım Faaliyetlerine Sağlanan Teşvikler
Birim Kira Giderlerinin Desteklenmesi
Açılan birimin mağaza olması durumunda kira giderleri
ve buna bağlı giderler (Ticari, sınai işletmeler veya
İşbirliği kuruluşları)
Açılan birimin ofis, showroom, depo, teşhir mağazası
olması durumunda kira giderleri ve buna bağlı
giderler(Ticari, sınai işletmeler veya İşbirliği
kuruluşları)
Açılan birimin mağaza olması durumunda kira giderleri
ve buna bağlı giderler (Ticari işletmeler veya bağlı
şirketler)
Açılan birimin ofis, showroom, depo, teşhir mağazası
olması durumunda kira giderleri ve buna bağlı
giderler(Ticari işletmeler veya bağlı şirketler
Destek
Oranı
Üst Sınır
60%
Yıllık en fazla
120.000$
60%
Yıllık en fazla
100.000$
50%
Yıllık en fazla
100.000$
50%
Yıllık en fazla
75.000$
En fazla dört yıl süren bu destekler en çok 25 birime kadar verilmektedir.
Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Destek
Oranı
Türkiye'de üretilen ürünlere yönelik yurt dışında
yapılan tanıtım, reklam ve yönlendirme giderleri
Yurt dışı birimi bulunmayan ülkelerde yapılan marka
tescil ve koruma giderleri
Yurt dışı birimi olmayan, yurt içinde marka tescil
belgesine sahip ve yurt dışındada marka tescil
başvurusu yapılmış ürünler için yapılan tanıtım
giderleri
60%
60%
60%
Üst Sınır
Yıllık en fazla
150.000$
Yıllık en fazla
150.000$
Yıllık en fazla
250.000$
Şirketler ve İşbirliği kuruluşları bu desteklerden en fazla dört yıl yararlandırılır.
Yurt Dışı Marka Tescil Faaliyetlerinin Desteklenmesi
Markaların yurt dışında tescili ve korunmasına dair
giderler
50%
Şirketler bu destekten en fazla dört yıl yararlandırılır.
Türkiye Ticaret Merkezlerinin Desteklenmesi
Yıllık en fazla
50.000$
764
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
Destek
Oranı
Üst Sınır
Türkiye Ticaret Merkezlerinin yıllık kira bedellerinin
Yıllık en fazla 1,5
60%
desteklenmesi
Milyon $
İşletici şirketin sahip olduğu Türkiye Ticaret
Yıllık en fazla 6
60%
Merkezlerinin yıllık kira bedeli
Milyon $
Türkiye Ticaret Merkezlerinin yurt dışı tanıtım
Yıllık en fazla
60%
harcamaları
300.000 $
İstihdam edilen personel için verilen mali destek (10
Yıllık en fazla
60%
Kişiye kadar)
500.000$
Türkiye Ticaret Merkezleri bu destek kapsamında 5 + 5 yıl olmak üzere en fazla 10 yıla
kadar desteklenir
G. Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi
Firmaların uluslararası rekabet güçlerinin artırılmasına yönelik şirketler,
işbirliği kuruluşları ve bakanlık tarafından yapılacak olan etkinliklere ilişkin
giderlerin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu’ndan karşılanması ile sağlanan
desteklerdir (Resmi gazete 2010/8/1 sayılı tebliğ).
Destek kapsamında Türkiye'de sınai, ticari veya yazılım üretimi ile ilgili
faaliyetlerde bulunan firmaların ve işbirliği kuruluşlarının bakanlıkça onaylanan
ilgili harcamalarına mali yardım sağlanır. İlgili destekler Tablo 1.8.’de
gösterilmiştir.
Tablo 1.8. Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesine Dair Teşvikler
Eğitimcilerin Düzenleyeceği Eğitim Programlarının Desteklenmesi
Destek
Oranı
Üst Sınır
Eğitimcilerden alınacak yurt içi eğitimlere ilişkin
Eğitim başına en
70%
giderlerin desteklenmesi
fazla 20.000$
* Eğitim veren kurumun bu alanda en az 3 yıllık bir geçmişi olması gerekmektedir. En az
5 eğitmen bulundurulmalıdır.
* Eğitimci statüsü en fazla 2 yıl süre ile geçerlidir.
UR-GE Projelerinin Desteklenmesi
İhtiyaç analizi, eğitim veya danışmanlık faaliyetleri ile
uzmanı istihdamı
Yurt dışı pazarlama faaliyetleri (10 adete kadar faaliyet
başına)
Yurt dışı alım heyeti faaliyetleri (10 adete kadar faaliyet
başına)
Bireysel Danışmanlık destekleri
Destek
Oranı
Üst Sınır
75%
Proje başına en
fazla 400.000$
75%
150.000$
75%
100.000$
70%
Yıllık en fazla
50.000$
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
765
Yurt dışı pazarlama ve alım heyeti faaliyetlerinde yer alan katılımcıların konaklama,
ulaşım vb. giderleri ayrıca belirli sınırlar dahilinde karşılanmaktadır.
H. Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Desteği
Türkiye'de ticari ve sınai faaliyette bulunan firmalar ve işbirliği
kuruluşlarının yurt dışı pazar araştırması ve pazara giriş etkinliklerine ilişkin
giderlerin Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan karşılanmasını içeren devlet
destekleridir (Resmi gazete; 2011/1sayılı tebliğ). Aşağıdaki Tablo 1.9.’da
desteğin detayları gösterilmiştir.
Tablo 1.9. Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Teşvikleri
Yurtdışı Pazar Araştırması Desteği
Destek Oranı
Üst Sınır
70%
Gezi başına en
fazla 5.000$
Yurt dışı şirket alımlarında danışmanlık ve rapor
desteği
%60Şirketler için
%75 İşbirliği
Kuruluşları için
Yıllık en fazla
200.000$
İleri Teknolojiye sahip yurt dışı şirket alımlarında
rapor ve danışmanlık desteği
75%
Yurt dışı Pazar araştırması gezilerine ilişkin destek
(En fazla yıllık 10 gezi)
Yıllık en fazla
500.000$
Program
Sektörel Ticaret ve Alım Heyeti destekleri
50%
başına
150.000$
Yıllık en fazla
E-ticaret Sitelerine Üyelik Desteği
70%
10.000$
Ayrıca ulaşım, konaklama vb. giderleri belirli sınırlar dahilinde karşılanmaktadır. İleri
teknoloji yabancı yerleşik şirket alımlarında ayrıca düşük faizli kredi destekleri
sağlanmaktadır.
İ. Diğer Teşvikler
Yukarıda açıklanan teşviklerin dışında Ekonomi Bakanlığı tarafından
ülke ihracatına katkılar sunulması adına işletmelere sağlanan farklı desteklerde
bulunmaktadır.
Bunları
aşağıdaki
gibi
sıralamak
mümkündür
(www.ekonomi.gov.tr):
- Sektörel Dış Ticaret Şirketi Statüsü
- Dış Ticaret Sermaye Şirketi Statüsü
- Tarımsal İhracatta İhracat İadesi Desteği
- Teknik Müşavirlik Şirketlerine Sağlanan Destekler
- Pazara Giriş Belgelerinin Desteklenmesi
Tüm bu desteklere ilişkin ayrıca detaylı mevzuat mevcuttur. Bu
bağlamda her birinin detaylıca açıklanması çalışmamız dâhilinde ne yazık ki
mümkün değildir.
766
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
Tüm bu desteklerden anlaşılmaktadır ki; ülkemizde ihracatın artırılması
amacıyla devlet büyük bir teşvik sistemi kurmuştur. Bu sistemin daha fazla bilinir
hale getirilmesi ve firmaların ihracata kazandırılması için devamlı olarak
çalışmalar sürdürülmektedir.
III. FİRMALARIN İHRACAT PERFORMANSI
Çalışmamızda daha önce bahsedilen küresel rekabet ortamında,
işletmeler için uluslararası dinamiklere ayak uydurabilmek oldukça önemli bir
hal almıştır. Nitekim bu dinamiklere ayak uydurmak isteyen işletmelerin çoğu
uluslararası pazarlara açılmak zorundadır. Bu bağlamda işletmelerin ihracat
yapmaları büyük önem taşımaktadır. Ancak işletmelerin yerel pazarlarda başarılı
olmaları uluslararası pazarlarda başarılı olacakları anlamına gelmez (Çavuşgil ve
Zou, 1994: 2). Bununla birlikte yine de ihracat firmalar için büyük bir dönüm
noktasıdır.
İhracatın ekonomide kalkınma aracı olarak görülmesi, ihracat
performansının literatürde üzerinde oldukça durulan bir konu haline gelmesine
sebep olmuştur (Diamontopoulos ve Kakkos, 2007; 1). Yapılan akademik
çalışmalar ihracat performansını birçok farklı açıdan ele almıştır. Lages ve
Lages’e (2003) göre ihracat performansının ölçülmesinde ortak bir zemin
oluşturulması, verilerin rakamlara dökülmesinin zorluğu, işlevsel ve kavramlara
bağlı farklı anlamlar yüklenmesi ve bunların ihracat performansı ile
ilişkilendirilmesi karmaşık bir durum olduğundan dolayı oldukça zordur.
İhracat performansına dair mevcut araştırmalarda gözlemlenen
çeşitlilikler, ihracat performansının ölçülmesinde ve bulguların yayınlanmasında
güvenilirlik bağlamında çeşitli tartışmalar doğurmaktadır. Bunun sebebini Zou,
Taylor ve Osland (1998) her araştırmacının farklı değişkenler kullanmasına
bağlamışlardır. Sonuç olarak ihracat performansını Diamantopoulos; (1998)
“İşletmelerin belirli bir durum ve çevrede sergilediği ihracat davranışlarından
meydana gelen ihracata dayalı çıktıların yansıması” olarak tanımlamıştır.
Bu bilgiler ışığında ihracat performansı üzerine yapılan akademik
çalışmalardan bir literatür taraması yapıldığında karşımıza çıkan çalışmalar
aşağıdaki gibidir.
Çavuşgil ve Zou (1994) yaptıkları çalışmada ihracat performansı
açısından en önemli etkenlerden birinin işletmenin pazarlama stratejisi olduğunu
tespit etmişlerdir. Çalışmaya göre işletmelerin uluslararası rekabette
tutunabilmeleri, yönetimsel kararlılıkla birlikte geliştirilen uluslararası pazarlama
stratejileri ile mümkün görülmektedir.
Shoham (1997) ise yaptığı ihracat performansı çalışmasında daha çok
ihracat performansı kavramının tanımlanması üzerinde durmuştur. Çalışma
İsrail’deki işletmeler üzerinde yapılmış ve ihracat performansının boyutlarının
tespit edilmesini sağlamıştır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
767
Zou, Taylor ve Osland (1998) yaptıkları çalışmada ilk defa EXPERF
adını verdikleri ölçeği kullanmışlardır. Bu ölçek çalışmamızda da uyarlanarak
kullanılan ölçektir. Literatürde yapılan önceki çalışmaları takiben ihracat
performansının ölçülmesi konusunda yapılan çalışmaların birçoğu bu ölçeği
temel almaktadır. Amerikan ve Japon işletmelerden toplanan veriler ile
geliştirilen ölçek işletmelerin yıllık satışları, kaç yıldır ihracat yaptıkları, kaç
ülkeye ihracat yaptıkları, hangi ürünleri sattıkları gibi değişkenler ile
ilişkilendirilmiştir.
Lages (2000) yaptığı çalışmada ihracat performansının belirleyicileri
üzerinde durmuştur. Bu çalışmaya göre işletmelerin ihracat performansının içsel
ve dışsal faktörlere bağlı olma durumu bulunmaktadır. Çalışmaya göre ihracat
performansının belirleyicileri aşağıdaki şekilde belirtilmiştir:
İçsel Faktörler
- Firmanın karakteristiği ve yetkinlikleri
- Yöneticilerin karakteristiği
- Yöneticilerin tavırları ve algıları
- Ürünlerin karakteristiği
Dışsal Faktörler
- Endüstrinin karakteristiği
- Dış piyasaların karakteristiği
- Yerel piyasaların karakteristiği
Leonidou, Katsikeas ve Samiee (2002) ise yaptıkları çalışmada ihracat
performansı üzerinde etki eden pazarlama stratejilerini ampirik olarak
incelemişlerdir. Çalışmanın sonucuna göre birçok pazarlama stratejisinin ihracat
performansına olumlu etkisi olduğunu bulmalarına rağmen, pazarlama stratejisi
ile ihracat performansı arasındaki ilişkiyi her zaman belirgin olarak
gözlemleyemediklerini belirtmişlerdir.
Lages ve Lages (2004) yaptıkları çalışmada ülkeler arasında
uyguladıkları kısa vadeli ihracat performansı değerlendirme ölçeğini
kullanmışlardır. Geliştirdikleri ölçeğe “STEP” adını veren ikili çalışmanın
sonucunda Portekiz ve İngiliz ihracatçıların kısa vadeli ihracat performansları ile
yönetimsel yargılar arasındaki bağı gözlemlemişlerdir. Buna göre yönetsel
yargıların işletmelerin kısa süreli ihracat performansı tatminlerine göre
değişkenlik gösterdiğine değinilmiştir.
Nes, Solberg ve Silkoset (2007) ulusal kültür ve iletişimin ihracat
performansına etkilerini ihracatçı ve dağıtıcı ilişkileri üzerinden ele almışlardır.
Yapılan çalışmada varılan sonuca göre ulusal kültürel yakınlık ve iletişimin,
güven ve bağlılıkla arasında belirgin bir ilişki olduğu ve bu bağlılığın da
işletmelerin piyasadaki finansal ihracat performansına doğrudan etkisi olduğu
ortaya konulmuştur.
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
768
IV. Metodoloji
A. Araştırmanın Amacı
İhracatçı firmaların, ihracata yönelik devlet teşviklerinden faydalanma
durumlarının ihracat performansı üzerindeki etkilerini ölçmek ve elde edilen
sonuçlara göre ilgili firmaların ihracat performansının artırılmasına yönelik
öneriler getirmektir.
B. Araştırmanın Yöntemi ve Sınırlılıklar
Zou, Taylor ve Osland (1998) EXPERF ölçek uyarlanarak İstanbul
İhracatçılar Birliği’nden alınan firma listesini takiben firma ana faaliyet merkezi
İstanbul ili olan ihracatçı firmalara elektronik posta yoluyla anketler
gönderilmiştir. İlgili listedeki işletmelerin bir kısmı ya faaliyetlerini tamamen
durdurmuş ya da ihracat faaliyetlerini durdurmuştur. Listede bulunan 371 firmaya
e-mail atılmış ve toplamda 34 firmadan dönüş alınmıştır.
C. Ölçeklerin Güvenilirliği
Uyarlanan anket sorularının güvenilirlik testi SPSS 20.0 paket programında
yapılmış ve Cronbach Alpha değeri 0,817 olarak bulunmuştur. Bu değer
araştırmada kullanılan anketin güvenilir olduğunu göstermektedir.
D. Araştırmada Model ve Hipotezler
İHRACAT DESTEKLERİ
MADDİ TEŞVİKLER/DESTEKLER







DANIŞMANLIK DESTEKLERİ
Yurtiçi Fuar Desteği
Yurtdışı Fuar Desteği
İstihdam Desteği
Turquality Desteği
Pazar Araştırması ve Pazara Giriş Desteği
İhracat İadesi Teşviki
Mağaza, Showroom Tasarım Desteği




Marka Tanıtım Desteği
Uluslararası Rekabet Desteği
Teknik Müşavirlik
Pazara Giriş Belgelerinin Desteklenmesi
İHRACAT PERFORMANSI
GÖSTERGELERİ



Finansal İhracat Performansı
Stratejik İhracat Performansı
Yıllık İhracat Tatmini
Şekil 1. Araştırma Modeli
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3








769
H1: Yurtiçi fuar devlet teşvikleri ile Finansal Performans arasında
anlamlı bir ilişki vardır.
H2: Yurtiçi fuar devlet teşvikleri ile Stratejik Performans arasında
anlamlı bir ilişki vardır.
H3: Yurtdışı fuar devlet teşvikleri ile Finansal Performans arasında
anlamlı bir ilişki vardır.
H4: Yurtdışı fuar devlet teşvikleri ile Stratejik Performans arasında
anlamlı bir ilişki vardır.
H5: TURQUALITY’nin desteklenmesi ve ile Finansal Performans
arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H6: Marka Tanıtım devlet teşviki ile Yıllık İhracat Tatmini arasında
anlamlı bir ilişki vardır.
H7: Pazar Araştırmaları devlet teşviki ile Stratejik Tatmin arasında
anlamlı bir ilişki vardır.
H8: Pazara Giriş destekleri ile Stratejik Performans arasında anlamlı bir
ilişki vardır.
V. SONUÇ ve ÖNERİLER
Literatürde daha önce bu konuda yapılan çalışmalarda her bir işletme
fonksiyonun organizasyon içerisindeki yerinin/öneminin ihracat performansına
etkisi ve/veya işletmelerin yıllık verilerini takiben ihracat performans
değerlendirmesi yapılırken, çalışmamızda ihracat performansının boyutlarını
etkileyen değişkenleri Ekonomi Bakanlığı’nın sağladığı ihracat teşviklerini alıp
almaması ile ilişkilendirilmiştir. Bu bağlamda işletmelerin %61,8’i bu
teşviklerden yararlanmış; %38,2’si ise yararlanmamıştır. Katılımcılara sorulan
ilk 12 soruda her bir kategorideki teşvikin alınması (1-Evet) olarak ifade edilmiş;
alınmaması ise (2-Hayır) olarak ifade edilmiştir. Tablo 1.10.’da görülebileceği
gibi cevaplayıcıların toplam ortalaması “1,675”tir. Bu rakam katılımcı şirketlerin
teşviklerden beklenen seviyede yararlanmadığını göstermektedir. “1,38”
ortalama ile 1-Evet cevabına en yakın ortalama ile birinci sırada “Firmamız
ihracatta devlet teşviklerinden yararlanmaktadır.” ifadesi yer almaktadır.
Tablo 1.10.’daki verileri takiben “1,44” ortalama ile katılımcılar
“Firmamız sektörel nitelikli uluslararası yurt içi fuarlara katılım desteklerinden
yararlanmaktadır.” ikinci sırada yer almaktadır. Cevaplayıcı firmaların neredeyse
hiç almadığı teşvik ise ankette “Firmamız tarımsal ürünlerde ihracat iadesi
teşviklerinden yararlanmaktadır.” ifadesiyle sorulan tarımsal ürünlerde ihracat
770
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
iadesi teşvikidir. Yine tabloda görülebileceği üzere bu teşvik türüne
cevaplayıcıların ortalama cevabı “1,97”dir. Ortalamaları takiben “1,88” ortalama
ile “Firmamız yurt dışı markalaşma, Türk malı imajının yerleştirilmesi ve
TURQUALITY'nin desteklenmesi kapsamında devlet teşviki almaktadır.”
ifadesi ile sorulan “TURQUALITY” teşviki firmalar tarafından neredeyse hiç
alınmayan bir diğer teşvik türüdür. Anketin ikinci bölümünü oluşturan
“Performansa İlişkin Sorular”a bakıldığında ise toplam ortalama “2,852” olup
sayısal olarak 3 yani “Kararsızım” sınırının altındadır. Bu bölümde “Yaptığımız
ihracatlar firmamızın küresel rekabetçiliğini geliştirmiştir.” ifadesi “3,00”
ortalama ile
“Yaptığımız ihracatlar firmamızın stratejik pozisyonunu
güçlendirmiştir.” ifadesi ise “3,11” ortalama ile en yüksek ortalamalar olarak
dikkat çekmektedir. Yani cevaplayıcıların firmalarını alınan teşvikler neticesinde
“küresel rekabetçilik” ve “stratejik pozisyon” anlamında diğer alt boyutlara
kıyasla daha başarılı görmektedirler.
Çalışmada uygulanan ölçeğe normallik testi uygulandığında
Kolmogorov-Smirnov’a göre; anlamlılık (sig.) değerleri ortalaması 0,011 ve her
bir değer 0,05 değerinden küçük iken Shapiro-Wilk’e göre; anlamlılık (sig.)
değerleri ortalaması 0,008 ve her bir değer 0,05 değerinden küçüktür. Çalışmada
ana kütleden alınan örneklem sayısının az olduğu kabul edildiğinden ShapiroWilk testinin sonuçlarına bakmak doğru olacaktır. Her iki normallik testine göre
de veriler normal dağılıma uygun değildir dolayısıyla yapılan hipotez testleri
parametrik olmayan (non-parametric) olarak yapılmıştır.
Tablo 1.10. Değişkenlere Göre Ortalama ve Standart Sapma
Ortalama
Std.
Sapma
Firmamız ihracatta devlet teşviklerinden yararlanmaktadır.
1,38
0,49
Firmamız sektörel nitelikli uluslararası yurtiçi fuarlara katılım
desteklerinden yararlanmaktadır.
1,44
0,50
Firmamız yurtdışında gerçekleştirilen fuarlara katılım desteklerinden
yararlanmaktadır.
1,47
0,50
Firmamız dış ticaret departmanında çalıştırılacak yönetici/eleman
istihdam desteklerinden yararlanmaktadır.
1,67
0,47
Firmamız yurt dışı markalaşma, Türk malı imajının yerleştirilmesi ve
TURQUALITY'nin desteklenmesi kapsamında devlet teşviki almaktadır.
1,88
0,32
Firmamız dış ticaret ile ilgili mağaza, showroom vb. tasarım
desteklerinden yararlanmaktadır.
1,76
0,43
DEVLET TEŞVİKLERİNE İLİŞKİN SORULAR
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
771
Firmamız yurt dışı birim, marka ve tanıtım faaliyetlerini yaparken devlet
teşviklerinden yararlanmaktadır.
1,67
0,47
Firmamız uluslararası rekabetçiliğin geliştirilmesinin desteklenmesini
kapsayan devlet teşviklerinden yararlanmaktadır.
1,73
0,44
Firmamız pazar araştırması ve pazara giriş desteği kapsamında
teşviklerden yararlanmaktadır.
1,64
0,48
Firmamız dış ticaret kapsamında teknik müşavirlik teşviklerinden
yararlanmaktadır.
1,79
0,41
Firmamız pazara giriş belgelerinin desteklenmesi kapsamında devlet
teşviklerinden yararlanmaktadır.
1,70
0,46
Firmamız tarımsal ürünlerde ihracat iadesi teşviklerinden
yararlanmaktadır.
1,97
0,17
TOPLAM ORTALAMA / STANDART SAPMA
1,675
0,428
Firmamızın ihracatı bu yıl için çok karlıdır.
2,73
0,93
Firmamızın bu yıl ihracatta yüksek satış hacmi gerçekleştirmiştir.
2,88
1,24
Firmamızın ihracatı bu yıl hızla büyüme gerçekleştirmiştir.
2,73
1,02
Yaptığımız ihracatlar firmamızın küresel rekabetçiliğini geliştirmiştir.
3,00
1,15
Yaptığımız ihracatlar firmamızın stratejik pozisyonunu güçlendirmiştir.
3,11
1,09
Yaptığımız ihracatlar sonucunda firmamızın küresel Pazar payı önemli
ölçüde artmıştır.
2,94
1,01
İhracat performansımız oldukça tatmin edicidir.
2,88
1,20
İhracat rakamlarımız oldukça başarılıdır.
2,79
1,22
PERFORMANSA İLİŞKİN SORULAR
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
772
İhracat rakamlarımız beklentilerimizi tam olarak karşılamaktadır.
TOPLAM ORTALAMA / STANDART SAPMA
2,61
1,01
2, 852
1,096
Tablo 1.11. Hipotez Testi Sonuç Tablosu
Hipotez
H1
H2
H3
H4
H5
H6
H7
H8
Sig.
0,158
0,681
0,772
0,297
0,519
0,071
0,179
0,028
Sonuç
Red
Red
Red
Red
Red
Red
Red
Kabul

(p=0,158 ve p > 0,05) Yurtiçi fuar devlet teşvikleri ile Finansal
Performans arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak H1
hipotezi reddedilmiştir.

(p=0,681ve p > 0,05) Yurtiçi fuar devlet teşvikleri ile Stratejik
Performans arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak H2
hipotezi reddedilmiştir.

(p=0,772ve p > 0,05) Yurtdışı fuar devlet teşvikleri ile Finansal
Performans arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak H3
hipotezi reddedilmiştir.

(p=0,297ve p > 0,05) Yurtdışı fuar devlet teşvikleri ile Stratejik
Performans arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak H4
hipotezi reddedilmiştir.

(p=0,519 ve p > 0,05) TURQUALITY’nin desteklenmesi ve ile
Finansal Performans arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak
H5 hipotezi reddedilmiştir.
(p=0,071 ve p > 0,05) Marka Tanıtım devlet teşviki ile Yıllık İhracat
Tatmini arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak H6 hipotezi
reddedilmiştir.

Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
773

(p=0,179 ve p > 0,05) Pazar Araştırmaları devlet teşviki ile Stratejik
Tatmin arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak H7 hipotezi
reddedilmiştir.

(p=0,028 ve p < 0,05) Pazara Giriş destekleri ile Stratejik Performans
arasında anlamlı bir farklılık yoktur. Sonuç olarak H8 hipotezi kabul
edilmiştir.
Çalışmamızın sonucunda; firmaların yararlandıkları teşvikler dayanak olarak
alındığında elde ettikleri küresel rekabet ve stratejik pozisyon avantajı olduğu
gözlemlenmiştir. Bu bağlamda, Ekonomi Bakanlığı’nın ihracata yönelik devlet
teşviklerini yapılandırılmasındaki temel amaçlardan birisi olan uluslararası
rekabette Türk mallarının söz sahibi olması hedefine ulaşıldığı çalışmamız
özelinde görülmektedir. Ancak firmaların ihracata yönelik devlet teşviklerinden
daha fazla yararlanması gerektiği ve bu konuda uzmanların/akademisyenlerin
çeşitli bilgilendirme ve eğitim görevlerinde yer alarak devlet teşviklerine yönelik
tanıtım ve eğitim faaliyetlerinin artırılması gerektiği düşünülmektedir. Tüm
bunların dışında çalışmamız özelinde gözlemlenen ihracat teşvikleri ile ihracat
performansı arasında genel anlamda kurulmayan anlamlı ilişkilerin sebebini bazı
ihracat teşviklerinin işletmeler açısından yetersiz bulunmasına bağlayabiliriz.
Firmaların aldıkları ihracat teşviklerinin elde ettikleri ihracat sonuçlarına bir
etkisi olmadığını düşünmeleri dikkat çekici bir sonuç olarak karşımıza çıkmıştır.
İhracat kapsamında sağlanan devlet teşviklerinde verilen oranlar oldukça yüksek
fakat belirlenen maddi limitlerin firmalar açısından kısıtlayıcı olmasına bağlı
olarak ilgili kurumların bu kapsamdaki maddi limitleri artırmaları ülke ihracatı
açısından daha olumlu sonuçlar ortaya çıkmasına sebep olabilir.
KAYNAKLAR
Çavuşgil S.T. and Zou S. (1994) “Marketing Strategy-Performance
Relationship: An Investigation of the Empirical Link inExport Market
Ventures” Journal of Marketing, Vol. 58, No. 1 (Jan., 1994), pp. 1-21
Shoham A. (1998) “Export Performance: A Conceptualization and Empirical
Assessment” Journal of International Marketing, Vol. 6, No. 3 (1998),
pp. 59-81
Zou S., Taylor C.R. and Osland G.E. (1998) “The EXPERF Scale: A CrossNational Generalized Export Performance Measure” Journal of
International Marketing, Vol. 6, No. 3 (1998), pp. 37-58
Lages L.F. (2000) “A Conceptual Framework of the Determinants of Export
Performance: Reorganizing Key Variables and Shifting Contingencies in
Export Marketing” Journal of Global Marketing, Vol. 13(3) (2000) pp.
29-51
774
Ahmed Yusuf SARIHAN, Serap İNCAZ, Burak YAPRAK
29.01.2000 Tarih ve 23948 Sayılı Resmi Gazete İstihdam Yardımına İlişkin
2000/1 Sayılı Tebliğ
Leonidou L.C., Katsiekas C.S. and Samiee S. (2002) “Marketing strategy
determinants of export performance: a meta-analysis” Journal of
Business Research 55 (2002) 51– 67
Lages L.F. and Lages C.R. (2004) “The STEP Scale: A Measure of Short-Term
Export Performance Improvement” Journal of International Marketing
Vol. 12, No. 1, 2004, pp. 36–56
24.05.2006 Tarih ve 26177 Sayılı Resmi Gazete Türk Ürünlerinin Yurtdışında
Markalaşması, Türk Malı İmajının Yerleştirilmesi ve TURQUALITY’nin
Desteklenmesi Hakkında 2006/4 Sayılı Tebliğ
Nes E.B., Solberg C.A. and Silkoset R. (2007) “The impact of national culture
and communication on exporter–distributor relations and on Export
Performance” International Business Review 16 (2007) 405–424
18.04.2008 Tarih ve 26851 Sayılı Resmi Gazete Tasarım Desteği Hakkında
2008/2 Sayılı Tebliğ
30.12.2009 Tarih ve 27448 Sayılı Resmi Gazete Yurt Dışında Gerçekleştirilen
Fuar Katılımlarının Desteklenmesi Hakkında 2009/5 Sayılı Tebliğ
18.08.2010 Tarih ve 27676 Sayılı Resmi Gazete Yurt Dışı Birim, Marka ve
Tanıtım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında 2010/61 Sayılı Tebliğ
23.09.2010 Tarih ve 27708 Sayılı Resmi Gazete Uluslararası Rekabetçiliğin
Geliştirilmesi Hakkında 2010/81 Sayılı Tebliğ
21.03.2011 Tarih ve 27881 Sayılı Resmi Gazete Pazar Araştırması ve Pazara
Giriş Desteği Hakkında 2011/1 Sayılı Tebliğ
16.08.2014 Tarih ve 29090 Sayılı Resmi Gazete Sektörel Nitelikli Uluslararası
Yurt İçi Fuarların Desteklenmesine İlişkin 2014/4 Sayılı Karar
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
775
FİRMALARIN 3PL (ÜÇÜNCÜ PARTİ LOJİSTİK) HİZMET
SAĞLAYICILARINI SEÇERKEN KULLANDIKLARI KRİTELER
ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA: ERZURUM İHRACATÇILARI ÖRNEĞİ*
Dilşad GÜZEL**
Abdullah TÜZEMEN ***
Burak YAPRAK****
Özet: Üçüncü parti lojistik, bir şirketin malzeme yönetiminin veya ürün
dağıtımının kısmen veya tamamen başka bir şirkete devredilmesidir. Başka bir
tanımla üçüncü parti lojistik, bir organizasyonda geleneksel olarak yürütülen
lojistik faaliyetlerinin dış kaynak(lar) tarafından gerçekleştirilmesidir. Üçüncü taraf
olarak gerçekleştirilen bu faaliyetler, süreçteki tüm aktiviteleri kapsayabileceği gibi
çoğunlukla seçilen belirli aktiviteleri de kapsayabilir. Bu çalışmanın temel amacı
Erzurum’da Üçüncü Parti Lojistik (3PL) kullanan ihracatçı firmaların, hizmet
sağlayıcı firmaları seçerken hangi kriterlere daha fazla önem verdiklerini
belirlemektir. Bu amaçla Erzurum’da faaliyet gösteren 41 işletmeye birebir anket
uygulanmış ve elde edilen veriler SPSS 20 paket programı kullanılarak analiz
edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: 3PL, Seçim Kriterleri, Özyetkinlik, Dış Kaynak
Kullanımı
A STUDY ON SELECTING CRITERIA WHICH FIRMS USE WHEN
THEY CHOOSE 3PL (THIRD PARTY LOGISTICS) SERVICE
PROVIDERS: AN EXAMPLE OF ERZURUM EXPORTER FIRMS
Abstract: Third party logistics is the concept that a company hands over
partially or entirely material management or distribution of products to another
company. In another words, third party logistics is that; conventional logistics
activities that are operated in an organization are conducted by another company.
The activities that are operated by a third party can include all activities or some
distinct activities mostly in the process. The main purpose of the study is to
determine which criteria are more important for exporter firms to choose service
provider firms when they use third party logistics (3PL) as an outsourcing choice.
A questionnaire has been applied to 41 companies that are operating in Erzurum.
Interviews have been conducted face to face with these firms for the purpose. The
results from the questionnaire have been analyzed by employing SPSS 20.
Keywords: 3PL, Selecting Criteria, Core Competency, Outsourcing
Bu çalışma 2. Uluslararası Kafkasya-Orta Asya Dış Ticaret ve Lojistik Kongresi’nde sunulmuştur.
Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü
***Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası Ticaret ve
Lojistik Bölümü
****Arş. Gör.,Bandırma On Yedi Eylül Üniversitesi, Ömer Seyfettin Uygulamalı Bilimler Fakültesi,
Uluslararası Ticaret ve Lojistik Bölümü
*
**Yrd.
776
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
I.
Giriş
Günümüzde müşteri hizmetlerine duyulan hassasiyetin artması, tam
zamanında üretim ve teslimat gibi kavramların öneminin daha fazla hissedilmesi,
kurumsal işbirliklerinin gerekliliği gibi lojistik sistemdeki hızlı değişiklikler,
firmaları lojistik faaliyetlerde dış kaynak kullanımına (outsourcing) gitmeye
zorlamaktadır.
Günümüz iş dünyasında birçok şirket kendi temel uzmanlık alanlarına
odaklanabilmek için dışarıdan taşıma hizmeti almaktadır. İşte bu gerçeklikten
hareketle ‘lojistik işbirlikleri’ gün geçtikçe önemini hissettirmekte ve dış
kaynaklara devredilen firma faaliyetlerinin gözle görülür biçimde büyük bir
oranını lojistik faaliyetler oluşturmaktadır (Londe ve Maltz, 1992). Dışarıdan
lojistik hizmeti alımlarından en çok kullanılanı Üçüncü Parti Lojistik (3PL) tir.
3PL birçok tedarik zinciri ve endüstride önemli bir aktör haline gelmiştir. 3PL
hizmet sağlayıcılarının kullanımı lojistik hizmet maliyetlerinin azaltılması,
lojistiğe ilişkin mal varlıklarının sabitlenmesi, verimliliğin artırılması, sipariş
akış sürelerinin ve nakit akış sürelerinin kısaltılması gibi noktalarda yarar
sağlamaktadır.
Son yıllarda 3PL endüstrisi dünya çapında büyümeye devam etmektedir.
Bu büyüme, küresel rekabet ortamında hızlı değişimlere cevap vermek ve adapte
olmak açısından son derece önemlidir. Dışarıdan lojistik hizmeti alınması
faaliyetlerinin yükselen bir grafik çizmesiyle beraber, taşıyıcılar kaçınılmaz bir
şekilde en uygun lojistik hizmet sağlayıcısını seçmek durumunda kalmaktadırlar.
Burada, uygun 3PL hizmet sağlayıcısının seçim süreci lojistik hizmetleri
performans düzeyini belirleyen en önemli faktör olarak değerlendirilmektedir.
Eğer uygun bir 3PL hizmet sağlayıcı seçilmezse düşük kaliteli hizmet verilmesi
ve tamamlanamamış anlaşmaların oluşması gibi ciddi sorunlar ortaya
çıkmaktadır. Dolayısıyla bu durum firmanın saygınlığının, imajının ve firmaya
duyulan güvenin yitirilmesine sebep olabilmektedir.
Bu çalışmada; ‘outsourcing’, ‘3PL (Third Party Logistics)’, ‘seçim
kriterleri’ kavramları açıklanarak Stock ve Lambert’in (2000) geliştirdikleri
“3PL Service Provider Selecting Criteria” ölçeği Türkçeye adapte edilerek
firmaların 3 PL de hangi kitreleri kullandıkları belirlenmeye çalışılırmıştır.
II.
Dış Kaynak Kullanımı (Outsourcing)
Literatüre 1982 yılında dahil olan ‘outsourcing’ kavramı; spesifik bir
işletme fonksiyonunun firma içi çalışan grubundan firma dışı çalışan grubuna
devredilmesi olarak tanımlanmaktadır(Zhu, Hsu ve Lillie, 2001).
Dış kaynak kullanımı (outsourcing), güçlü lojistik performansını ve
gelişmiş lojistik piyasasının derinliğini göstermektedir. Gelişmiş lojistik
piyasalarında, nakliyeciler ve üç taraflı lojistik hizmet sağlayıcılarının müşterileri
genellikle yüklerinin %60’ını, depolamanın %70’ini, taşımacılık hizmetlerinin
ise %80’ini taşeronlara vermekte, geriye kalanları ise kendileri yürütmektedir.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
777
Dış kaynak kullanımı ve üç taraflı lojistik hizmet sağlayıcıların (3PL) yaygınlığı,
henüz lojistik pazarı olgunlaşmamış olan üst gelir ülkelerinde bile fazla değildir.
Avrupa’nın AB dışında kalan ya da AB’ye dâhil yeni gelişen ekonomilerinde, dış
kaynak kullanımı %30 civarındadır (World Bank, 2014).
Gilley’e (2000) göre, firmalar iki şekilde dış kaynak kullanımı
yapabilirler. Bunlardan ilki, hâlihazırda işletme fonksiyonlarından biri tarafından
yapılan bir faaliyeti organizasyon dışı bir kaynaktan satın almaktır, yani geçici
olarak bu işi ‘devretmek’tir. İkincisi ise işletmenin daha önce finansal yetersizlik
ve/veya yönetime ilişkin sorunlardan hiç gerçekleştirmediği paketleme,
ambalajlama gibi faaliyetlerin dışarıdan satın alınmasıdır.
Tablo 1’despesifik dış kaynak lojistik kullanımı aktivitelerinin yüzdelik
dilimini göstermektedir:
 2016 yılı 2015 ile aynı olarak en sık yapılan dış kaynak kullanımı %80
ile yurtiçi taşımacılık birinci sırada, ikinci olarak %66 ile depolama
aktiviteleri, üçüncü sırada %60 ile uluslararası taşımacılık, dördüncü
sırada %48 ile yük iletimi ve beşinci sırada ise %45 ile gümrük
müşavirliği yer almaktadır.
 2016’da en az yapılan dış kaynak kullanımı %12 ile servis parçası kısmı
(otomotiv), %12 ile filo yönetimi, %11 ile IT hizmetleri, %11 ile tedarik
zinciri danışman hizmetleri, %7 ile müşteri hizmetleri ve son olarak %6
ile lojistik işbirliği/4PL hizmetleri yer almaktadır.
Dışkaynak
Lojistik
Hizmetleri
Yurtiçi
Taşımacılık
Depolama
Tablo 1. 2016 Dış kaynak Kullanımı Aktivitelerinin Dağılımı
Kullanıcıların/Hizmet Dış kaynak Lojistik
Kullanıcıların/Hizmet
Alıcıların Yüzdesi
Hizmetleri
Alıcıların Yüzdesi
80%
Envanter Yönetimi
25%
66%
Ürün Etiketlerme,
Paketleme, Montaj,
Takımlama
Sipariş Yönetimi ve
Tamamlanması
Servis Parçası Kısmı
(otomotiv)
Filo Yönetimi
22%
Bilgi İşlem
Hizmetleri
Tedarik Zinciri
Danışmanlığı
Müşteri Hizmetleri
11%
Uluslararası
Taşımacılık
Yük İletimi
60%
Gümrük
Müşavirliği
Tersine
Lojistik
Çapraz
Sevkiyat
Navlun Fatura
Denetlemesi
ve Ödeme
45%
48%
34%
33%
31%
19%
12%
12%
11%
7%
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
778
Taşıma
Planlaması ve
Yönetimi
28%
Lojistik İşbirliği/4PL
6%
Kaynak: Veriler C. John Langley, Jr. tarafından yürütülen “Annual Third-Party
Logistics Study” (www.3plstudy.com).
A. Dış Kaynak Kullanımı (Outsourcing) Nedenleri
Bhatnagar, Sohal ve Millen (1999) ise, firmaların lojistik faaliyetlerde dış
kaynak kullanımına gitme nedenlerini şu şekilde sıralamıştır.
 Firmaların öz yetkinliklerine odaklanma ihtiyacı,
 Daha kapsamlı ve iyi taşıma çözümleri (yük konsolidasyonu vb.)
 Maliyetleri düşürme ve hizmet kalitesini artırma isteği,
 Teknoloji ve bilgisayar sistemleri konusunda uzmanlık ihtiyacı,
 Lojistik faaliyetlerin daha profesyonel ekipmanlarla yürütülmesi ihtiyacı,
 Sermaye yatırımlarını azaltmak (depo, ekipman vb.)
 Lojistik faaliyetler konusunda üçüncü parti lojistik firmanın
uzmanlığından faydalanmak,
 Firmaya özel hizmetlerden faydalanmak,
 Potansiyel pazarlara ulaşmak,
 Uluslararası piyasalara yapılacak nakliyatlarda daha aktif hale
gelebilmek,
 Lojistik aktiviteleri daha etkili ve verimli gerçekleştirerek rekabetçi
avantaj elde etmek,
 Esneklik ve üretkenliği artırmak,
 Müşteri memnuniyetini/tatminini artırmak,
Gilley’e (2000) göre, firmalar iki şekilde dış kaynak kullanımı
yapabilirler. Bunlardan ilki, hâlihazırda işletme fonksiyonlarından biri tarafından
yapılan bir faaliyeti organizasyon dışı bir kaynaktan satın almaktır, yani geçici
olarak bu işi ‘devretmek’tir. İkincisi ise işletmenin daha önce finansal yetersizlik
ve/veya yönetime ilişkin sorunlardan hiç gerçekleştirmediği paketleme,
ambalajlama gibi faaliyetlerin dışarıdan satın alınmasıdır.
III.
3PL (Third Party Logistics/Üçüncü Parti Lojistik)
3PL terimi önceden geleneksel olarak yapılan lojistik aktivitelerin tüm
bileşenlerinin performansını artırmak için dış organizasyonlardan faydalanma
anlamına gelmektedir. (Lieb ve Randall, 1996). Üçüncü parti lojistik geleneksel
tedarik zinciri içerisinde ne ‘taşıyıcı’ (first party) ne de ‘müşteri’ ifadesini
karşılamaktadır (Maltz ve Lieb, 1995).
Üçüncü parti lojistikle ilgili literatürde birçok tanım yapılmıştır. Bunların
başlıcaları:
 Üçüncü parti lojistik, dış kaynaktan yararlanma veya sözleşmeli lojistikle
eş anlamlıdır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3

779
Üçüncü parti lojistik, bir şirketin malzeme yönetiminin veya ürün
dağıtımının kısmen veya bütünüyle bir başka şirkete verilmesidir.
 Üçüncü parti lojistik, bir şirketin lojistik fonksiyonunun kısmen veya
tamamen dış kaynağa verilmesidir.
 Üçüncü parti lojistik hizmet sağlayıcıdan, kendine ait olmayan bir mal
veya hizmetin satın alınması ve işleminin herhangi bir firma tarafından
gerçekleştirilmesidir.
 Üçüncü parti lojistik hizmetleri, dışsal bir taraf vasıtasıyla çeşitli dağıtım
faaliyetlerinin yapılmasıdır.
 Üçüncü parti lojistik, bir organizasyonda geleneksel olarak yürütülen
lojistik faaliyetlerinin dış kaynak tarafından gerçekleştirilmesidir.
Üçüncü taraf aracılığıyla gerçekleştirilen bu faaliyetler, tüm aktiviteleri
kapsayabileceği gibi çoğunlukla seçilen belirli aktiviteleri de
kapsayabilir. (Baki, 2004)
Sink ve Langley’in (1997) geliştirdikleri ve beş adımdan oluşan 3PL hizmeti
satın alma modeli; (1) dış kaynak kullanım ihtiyacının tanımlanması (2) uygun
alternatiflerin geliştirilmesi (3) tedarikçinin değerlendirilmesi ve seçilmesi (4)
hizmetin uygulanması ve (5) hizmet performansının değerlendirilmesi
süreçlerinden meydana gelmektedir. Sink ve Langley dış kaynak lojistik
hizmetleri yönetiminin en önemli aşamasını seçim kriterlerinin belirlenmesi
olarak karakterize etmişlerdir. Çalışmalarına bakıldığında hem hizmet alan
firmanın hem de hizmet sağlayıcının operasyonel performanslarını ve toplam iş
hayatı performanslarını etkileyen en önemli faktör olarak seçim kriterleri olarak
görmüşlerdir. (Kannan ve Tan, 2002). Önceki çalışmalarda seçim kriterleri
tartışma konusu olmuştur. Konu hakkında yapılan derinlemesine tartışmalar
sonucunda dış kaynak lojistik kullanımı, maliyetin düşürülmesi ve hizmetin
geliştirilmesi olarak iki temel sebebe dayandırılmıştır (Soh 2010). Şekil 1’de Sink
ve Langley’in (2000) 3PL Satın Alma Süreci ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
780
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
Şekil 1. : 3PL Satın Alma Süreci
Kaynak: Sink ve Langley’in “A managerial framework for the acquisition of thirdparty logistics services.”
A. 3PL Seçim Kriterleri
Şirketler muhtemel taşıyıcı adayları arasından en uygun olanı seçip
değerlendirmek için bir takım kriterler tanımlanmalıdır. Seçim kriterleri
oluşturarak şirketler, ihtiyaçlarına en uygun ve daha iyi hizmet verebilecek
sağlayıcıları daha kolay şekilde bulabilirler (Bhatnagar et al. 1999).
Literatüre bakıldığında, Bhatnagar vd. (1999), Dapiran vd. (1996) ve Lieb
vd. ‘fiyat’ ve ‘hizmet sunumunun’ dışkaynak lojistik kullanımı kriterleri için en
önemli iki karar unsur olduğunu ortaya koymuşlardır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
781
Boyson vd. (1999) ise finansal istikrar, müşteri hizmetleri yeterliliği ve
hizmet maliyetlerini en önemli seçim kriteri karakterleri olduğu sonucuna
ulaşmışlardır.
Weber vd. (1991) 3PL hizmet sağlayıcı seçim sürecinde temelde nitel ve
nicel olmak üzere iki grup kriter olduğunu savunmuşlardır. Braglia ve Petroni
(2000) ise yönetim yeterliliği, üretim kapasitesi ve esneklik, tasarım ve teknolojik
yeterlilik, finansal istikrar, deneyim, bilinirlik/saygınlık ve coğrafi lokasyon
göstergeleri gibi kriterler ortaya koymuşlardır.
Spencer vd. 154 firma ile yaptığı anket çalışmaları sonucunda 3PL firması
seçimi için 23 adet kriter belirlemişlerdir. Bunlar önem sıralarına göre; tam
zamanında performans, servis kalitesi, iyi iletişim, güvenilirlik, servis hızı,
esneklik, müşteri desteği, kolay çalışılabilme, yönetim kalitesi, sorunların erken
tespiti, fiyat, ulaşılabilir servis çeşitliliği, özel uzmanlık, teknik rekabet
edebilirlik vd. şeklinde sıralamıştır (Spencer vd., 1994).
IV.
Metodoloji
A. Araştırmanın Amacı
Araştırmanın temel amacı 3PL hizmeti satın alarak “dış kaynak kullanımı”
(outsourcing) yapan işletmelerin hizmet alabilecekleri aday firmaları seçerken
hangi kriterlere ne derece önem verdiklerini ortaya koymaktır. Çalışmada hizmet
alacak işletmelerin demografik özelliklerinin hizmet alımlarındaki seçim
kriterleriyle ilişkisi belirlenmeye çalışılmıştır yine araştırma modelindeki ana
kriterlerin birbirleri ile ilişkisi tespit edilmiştir. Araştırmanın dış kaynak
kullanımı, 3PL Lojistik ve seçim kriterleri konularından tartışma ve yeni
araştırmalar yapılmasına olanak tanıması ve çalışmada ortaya çıkan sonuçların
kurum ve işletmelere fayda sağlayacağı beklenmektedir.
B. Araştırmanın Yöntemi ve Sınırlılıklar
Bu çalışmada, anket yöntemi uygulanmıştır. Anket uygulamasına kaynaklık
eden araştırmanın ana kütlesini Erzurum’da faaliyet gösteren ihracatçı firmalar
oluşturmaktadır. ETSO (Erzurum Ticaret ve Sanayi Odası) internet sitesinden
erişilen güncel “Erzurum İli İhracatçılar Listesi”ni takiben anket uygulaması
‘Tam Sayım Anketi’ olarak gerçekleştirilmiştir. Listede bulunan 51 işletmenin
41’nin faaliyet merkezlerine gidilerek anketler yüz yüze uygulamıştır. Anket
uygulanmayan 10 işletmenin ise bir kısmı listede yer alan adreslerinde
bulunamamış, bir kısmı faaliyetlerini tamamen durdurmuş bir kısmı ise ihracat
faaliyetlerini durdurmuştur.
C. Kullanılan Ölçeklerin Geçerlilik ve Güvenilirliklerinin Belirlenmesi
Çalışmada Erzurum’da ihracat yapan firmaların lojistikte dış kaynak
kullanırken lojistik firmalarını hangi kriterlere göre seçtiklerini belirlemek
amacıyla güvenirlilik testi yapılmış ve Cronbach’s Alpha değeri 0,832 olarak
bulunmuştur. Bu değer anket sorularının güvenilir olduğunu göstermektedir.
782
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
D. Araştırmada Kullanılan Ölçekler, Model ve Hipotezler
3PL Seçim ve Değerlendirme ölçeği, 2000 yılında Lambert ve Stock
tarafından geliştirilen “3PL Service Provider Selecting and Evaulating Criteria”
ölçeği dilimize adapte edilmiş ve Soh SoonHu’nun (2010) geliştirdiği araştırma
modeline adapte edilmiştir.
Çalışmada kullanılan ölçek 5’li likert türündendir (1- Kesinlikle
Katılmıyorum, 2- Katılmıyorum, 3- Kararsızım, 4- Katılıyorum ve 5- Kesinlikle
Katılıyorum). Arşatırmaya konu olan seçim kriterleri şekil 2 ‘de gösterilmiştir.
Şekil 2. Seçim Değerlendirme Kriterleri
Soh SoonHu’nun 2010’da ”A decision model for evaluating third-party logistics
providers using fuzzy analytic hierarchy process”.
Araştırmanın hipotezleri aşağıdaki gibidir;
 H1: 3PL hizmeti alacak işletmelerdeki “Çalışan Sayısı” ile işletmenin bir
3PL şirketinde olmasını istediği “Hizmet Seviyesi” arasında anlamlı bir
ilişki vardır.
 H2: 3PL hizmeti alacak “İşletmenin Yaşı” ile işletmenin bir 3PL
şirketinde olmasını istediği “İlişki” faktörü arasında anlamlı bir ilişki
vardır.
 H3: 3PL hizmeti alacak işletmenin “Hukuki Statüsü” ile işletmenin bir
3PL şirketinde olmasını istediği “Finans” boyutu arasında anlamlı bir
ilişki vardır.
 H4: 3PL hizmeti alacak işletmenin “Hukuki Statüsü” ile işletmenin bir
3PL şirketinde olmasını istediği “Yönetim” boyutu arasında anlamlı bir
ilişki vardır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3






783
H5: 3PL hizmeti alacak işletmeler için, hizmet sağlayıcının “Hizmet
Seviyesi” ve “Finans” ana kriterleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H6: 3PL hizmeti alacak işletmeler için, hizmet sağlayıcının “Hizmet
Seviyesi” ve “İlişki” ana kriterleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H7: 3PL hizmeti alacak işletmeler için, hizmet sağlayıcının “Hizmet
Seviyesi” ve “Yönetim” ana kriterleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H8: 3PL hizmeti alacak işletmeler için, hizmet sağlayıcının “Hizmet
Seviyesi” ve “Altyapı” ana kriterleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H9: 3PL hizmeti alacak işletmeler için, hizmet sağlayıcının “Yönetim”
ve “İlişki” ana kriterleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
H10: 3PL hizmeti alacak işletmeler için, hizmet sağlayıcının “Yönetim”
ve “Altyapı” ana kriterleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.
V.
Verilerin Analizi ve Değerlendirilmesi
Çalışmaya katılan ve Erzurum’da faaliyet gösteren 41 ihracatçı firmadan elde
edilen verilerden analizler gerçekleştirilmiştir. Çalışmaya katılan ve Erzurum’da
faaliyet gösteren 41 ihracatçı firmadan elde edilen anketler SPSS 20 paket
programı kullanılarak analiz edilmiş sonuçlar yorumlanmıştır.
A. Araştırmaya Katılan İhracatçı Firmaların Demografik Özellikleri
Ankete katılan ihracatçı firmaların demografik özelliklerini belirlemek
amacıyla faaliyet yılları, faaliyette bulunduğu endüstri dalları, firmada çalışan
personel sayısı, firmaların hukuki statüleri, firmaların faaliyet alanları, medeni
durumları, cinsiyetleri ve çalışma yıllarını belirlemek amacıyla frekans analizleri
yapılmış ve sonuçlar Tablo 1.’de gösterilmiştir.
Tablo 2. Örneklem Karakteristikleri
Frekans
Yüzde
Frekans
Yüzde
Toplam ihracatçı firma (N = 41)
Toplam ihracatçı Katılımcı (N = 41)
Endüstri türü
Faaliyet yılı
İnşaat
27
65,9
1-5
4
9,8
Orman ürünleri
1
2,4
6-10
13
31,7
Spor
1
2,4
11-20
11
26,8
Gıda
3
7,3
20 den fazla
13
31,7
Temizlik ürünleri
1
2,4
Toplam
41
100
Kimya
7
17,1
Otomotiv
1
2,4
Toplam
41
100
Çalışan sayısı frekans
5-25
26-50
51 fazlası
Toplam
22
11
8
41
%
53,7
26,8
19,5
100
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
784
Hukuki durum
Anonim
Limited
Şahıs
Toplam
4
23
14
41
9,8
56,1
34,1
100
Araştırmaya katılan ihracatçı firmaların % 65,9’unu inşaat, %2,4’ünü
orman ürünleri %2,4’ünü spor, %7,3’ünü gıda, %2,4’ünü temizlik ürünleri
%17,1’ini kimya, %2,4’ünü otomotiv sektöründe faaliyet gösteren firmalar
oluşturmaktadır. İhracat firmalarının faaliyette bulunduğu yıllara bakılacak
olunursa %9,8’i 1-5 yıldır, %31,7’si 6-10 yıldır, %26,8’i 11-20 yıldır, %31,7’si
20 den fazla yıldır faaliyette bulunmaktadır.
İhracatçı firmaların istihdam ettiği personel açısından bakıldığında
firmaların büyük bir bölümünün 5-25 arası (%53,7) personel istihdam etmektedir,
bunu %26,8 ile 26-50 arası personel sayısı, %19,5 ile 51 den fazla personel
istihdam eden firmalar oluşturmuştur.
Firmaların hukuki durumuna bakıldığında ise %56,1 ile anonim şirketleri
oluşturmaktadır. Çalışma, araştırma modeli beş ana boyuttan oluşmaktadır. .
Finans boyutu 4, hizmet seviyesi 15, İlişki 7, Yönetim 5, Altyapı 9 alt boyutla
ölçülmüştür. Tablo 5’te bu değişkenler itibariyle firmaların 3PL kullanımına
yönelik algıları aritmetik ortalamaları ve standart sapmalar kullanılmak suretiyle
sunulmuştur.
Tablo 3. Değişkenlere Göre Ortalama ve Standart Sapma
Ortalama
Std.
Sapma
4,18
0,582
4,15
0,679
3,85
1,295
4,12
,954
4,49
,553
4,24
1,067
4,24
1,067
1. FİNANSAL BOYUT
1.1. Lojistik Maliyetleri
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sektördeki firmalar arasında
en düşük fiyatı teklif eden taşıma firmasını tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken ön ödeme veya erken ödeme
yaptığımızda nakit indirimi yapan taşıyıcı firmayı seçeriz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken makul/kabul edilebilir
fiyatları sunan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
1.2. Finansal İstikrar
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken mali açıdan durumu iyi olan
taşıma firmasını tercih ederiz.
2. HİZMET SEVİYESİ
2.1. Güvenirlilik ve Zamanlama
4,56
4,65
0,369
0,408
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken aynı gün teslimat olanağı
sağlayan taşıma firmasını tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken söz verdiği zamanda
müşterimize teslimat olanağı sağlayan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken söz verdiği zamanda yükü
bizden alan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken yükün alınmasından teslim
edilmesine kadar olan süreci vaat ettiği sürede tamamlayan taşıma
firmasını tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken güncel fiyat oranları ve
indirimlerle ilgili bizi bilgilendiren firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken satış temsilcisinden yardım
istediğimizde zamanında geri-dönüt/cevap alabildiğimiz firmayı tercih
ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken malımızı teslim alma
konusundaki gecikmelerden bizi haberdar eden firmayı seçeriz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken malımızı teslim etme
(müşterilerimize) konusundaki gecikmelerden bizi haberdar eden
firmayı seçeriz.
2.2.Hizmet Kalitesi
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken kayıp/hasarlı mal teslimatı
konusunda geçmişi bizi tatmin eden firmayı seçeriz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken hizmet kalitesine ilişkin
şikâyetlerimize, yeterince hızlı bir şekilde cevap veren firmayı tercih
ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken ara-hat yapmaksızın direkt
olarak alım/iletim hizmeti verme olanağına sahip olan firmayı tercih
ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken belirli dönemlerde bir takım
hediyeler veren (ajanda, anahtarlık vb.) taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken şikâyetlerimize,
problemlerimize karşı genel tutumu iyi olan firmayı tercih ederiz.
2.3. Esneklik
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken fiyatlar hakkında yeniden
müzakereye/pazarlığa açık olan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken fiyat yapısı basit ve anlaşılır
olan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
3. İLİŞKİ
3.1. Uygunluk
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken tam/anlaşılabilir/okunaklı
uygun şekilde faturalandırma yapan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken donanımları ve malzemeleri
temiz olan firmayı tercih ederiz.
3.2. Güven ve Adalet
Hizmet adlığımız taşıyıcı firma kayıp ya da hasarlı teslimat hakkında
yardımcı olur.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken doğru ve uygun
faturalandırma yapan firmayı tercih ederiz.
785
4,54
,674
4,80
,401
4,80
,401
4,85
,358
4,32
,820
4,71
,602
4,59
,706
4,56
,743
4,18
0,426
4,63
,829
4,56
,502
4,59
,631
2,49
1,121
4,63
,488
4,38
0,680
4,49
,779
4,27
,923
4,70
0,359
4,63
0,419
4,66
,480
4,61
,494
4,72
0,415
4,76
,582
4,73
,501
786
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken irsaliye düzenleyerek teslimat
kanıtı sunan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken nakliye süreleri tutarlı olan
taşıma firmasını tercih ederiz.
3.3.Fayda ve Risk Paylaşımı
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken tatmin edici seviyede sigorta
kapsamı mevcut olan firmayı tercih ederiz.
4. YÖNETİM
4.1. Performans Yönetimi
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken nakliyata ilişkin bir sorun
yaşandığında, sorunu tek bir iletişim noktasından yöneten firmayı
tercih ederiz.
4.2. Güvenlik
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken asılsız iddiaları önlemek için
programları olan (takip alarmı, gözetleme kameraları gibi) firmayı
tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken yükleme konusunda güvenlik
önlemleri alan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken hasarsız teslimat yapabilen
firmayı tercih ederiz.
4.3.Saygınlık
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sektöründe bilinen/ünlü bir
firmayı tercih ederiz.
5. ALT YAPI
5.1.Bilgi İşlem Yeterliliği
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken yükün alınması noktasında
çevrimiçi (çevrimiçi) ara yüzler kullanan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken faturalandırma sırasında
çevrimiçi (çevrimiçi) ara yüzler kullanan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken malların takibi sırasında
çevrimiçi (çevrimiçi) ara yüzler kullanan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken barkod sistemi ile teslimatın
takibi kolaylaştıran firmayı tercih ederiz.
5.2. Dağıtım Elemanlarının Kalitesi
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları
firmanın kapasitesi hakkında bilgi sahibi olan taşıyıcı firmayı tercih
ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk( dağıtım) elamanları
program değişikleri hakkında bize zamanında bilgi veren firmayı
tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları
dürüst olan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları
bizimle empati kuran firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları dost
canlısı olan firmayı tercih ederiz.
4,66
,617
4,73
,449
4,78
,475
4,70
0,359
4,73
0,449
4,73
,449
4,62
,524
4,41
,948
4,68
,610
4,76
,582
3,49
1,362
3,49
1,362
4,02
0,485
4,03
0,485
3,68
1,059
3,51
1,121
3,73
1,141
3,90
1,068
4,28
0,640
4,17
,998
4,46
,674
4,73
,501
3,95
1,203
4,10
1,044
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
787
Tablo 3’te görüldüğü gibi 3PL Hizmet Sağlayıcı Seçim Kriterleri’nin ana
boyutları arasında bir kıyaslama yapıldığında 4,70 ortalama ile “İlişki” ve
“Yönetim” boyutları en yüksek değere sahiptir. “Altyapı Yeterliliği” ise en 4,02
ile en düşük değere sahiptir. Buradan özetle çıkarılabilecek sonuç; hizmet alıcılar,
hizmet sağlayıcı adayları arasından seçim yaparken en çok “İlişki” ve “Yönetim”
boyutlarını önemsemektedir buna karşın “Altyapı” boyutu diğer boyutlara
kıyasla daha düşük öneme sahiptir.
Yine yukarıdaki tabloda görülebileceği gibi alt kriterlerin (sub-criteria)
ortalaması incelendiğinde ise 4,73 ile “Performans Yönetimi” en yüksek değere
sahipken 3,49 ortalama ile “Saygınlık” en düşük ortalamaya sahiptir. Yani
işletmeler outsourcing alımı yaparken alt kriterler arasından en çok “Performans
Yönetimi”ne önem vermektedir. Ayrıca aynı şekilde “Saygınlık” en az önem
verilen alt kriterdir. Ölçekler geçerlilik analizine tabi tutulmuş ve sonuçlar Tablo
4’te gösterilmiştir.
Tablo 4. 3PL Hizmet Sağlayıcı Seçim Kriterleri Ölçeğinin Geçerlilik Analizi
Faktör
Yükleri
1. FİNANSAL BOYUT
1.3. Lojistik Maliyetleri
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sektördeki firmalar arasında en düşük
fiyatı teklif eden taşıma firmasını tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken ön ödeme veya erken ödeme
yaptığımızda nakit indirimi yapan taşıyıcı firmayı seçeriz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken makul/kabul edilebilir fiyatları sunan
taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
1.4. Finansal İstikrar
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken mali açıdan durumu iyi olan taşıma
firmasını tercih ederiz.
0,758
0,725
0,655
0,845
2. HİZMET SEVİYESİ
2.1. Güvenirlilik ve Zamanlama
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken aynı gün teslimat olanağı sağlayan
taşıma firmasını tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken söz verdiği zamanda müşterimize
teslimat olanağı sağlayan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken söz verdiği zamanda yükü bizden alan
taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken yükün alınmasından teslim edilmesine
kadar olan süreci vaat ettiği sürede tamamlayan taşıma firmasını tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken güncel fiyat oranları ve indirimlerle
ilgili bizi bilgilendiren firmayı tercih ederiz.
0,840
0,857
0,776
0,801
0,664
788
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken satış temsilcisinden yardım
istediğimizde zamanında geri-dönüt/cevap alabildiğimiz firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken malımızı teslim alma konusundaki
gecikmelerden bizi haberdar eden firmayı seçeriz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken malımızı teslim etme (müşterilerimize)
konusundaki gecikmelerden bizi haberdar eden firmayı seçeriz.
2.2.Hizmet Kalitesi
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken kayıp/hasarlı mal teslimatı konusunda
geçmişi bizi tatmin eden firmayı seçeriz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken hizmet kalitesine ilişkin şikâyetlerimize,
yeterince hızlı bir şekilde cevap veren firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken ara-hat yapmaksızın direkt olarak
alım/iletim hizmeti verme olanağına sahip olan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken belirli dönemlerde bir takım hediyeler
veren (ajanda, anahtarlık vb.) taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken şikâyetlerimize, problemlerimize karşı
genel tutumu iyi olan firmayı tercih ederiz.
2.3. Esneklik
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken fiyatlar hakkında yeniden
müzakereye/pazarlığa açık olan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken fiyat yapısı basit ve anlaşılır olan
taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
3. İLİŞKİ
3.1. Uygunluk
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken tam/anlaşılabilir/okunaklı uygun şekilde
faturalandırma yapan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken donanımları ve malzemeleri temiz olan
firmayı tercih ederiz.
3.2. Güven ve Adalet
Hizmet adlığımız taşıyıcı firma kayıp ya da hasarlı teslimat hakkında yardımcı
olur.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken doğru ve uygun faturalandırma yapan
firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken irsaliye düzenleyerek teslimat kanıtı
sunan firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken nakliye süreleri tutarlı olan taşıma
firmasını tercih ederiz.
3.3.Fayda ve Risk Paylaşımı
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken tatmin edici seviyede sigorta kapsamı
mevcut olan firmayı tercih ederiz.
4. YÖNETİM
4.1. Performans Yönetimi
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken nakliyata ilişkin bir sorun
yaşandığında, sorunu tek bir iletişim noktasından yöneten firmayı tercih ederiz.
4.2. Güvenlik
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken asılsız iddiaları önlemek için
programları olan (takip alarmı, gözetleme kameraları gibi) firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken yükleme konusunda güvenlik önlemleri
alan firmayı tercih ederiz.
0,541
0,703
0,557
0,419
0,544
0,625
0,761
0,512
0,709
0,758
0,709
0,475
0,782
0,614
0,441
0,726
0,805
0,421
0,524
0,530
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken hasarsız teslimat yapabilen firmayı
tercih ederiz.
4.3.Saygınlık
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sektöründe bilinen/ünlü bir firmayı
tercih ederiz.
5. ALT YAPI
5.1.Bilgi İşlem Yeterliliği
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken yükün alınması noktasında çevrimiçi
(çevrimiçi) ara yüzler kullanan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken faturalandırma sırasında çevrimiçi
(çevrimiçi) ara yüzler kullanan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken malların takibi sırasında çevrimiçi
(çevrimiçi) ara yüzler kullanan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken barkod sistemi ile teslimatın takibi
kolaylaştıran firmayı tercih ederiz.
5.2. Dağıtım Elemanlarının Kalitesi
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları firmanın
kapasitesi hakkında bilgi sahibi olan taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk( dağıtım) elamanları program
değişikleri hakkında bize zamanında bilgi veren firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları dürüst olan
taşıyıcı firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları bizimle
empati kuran firmayı tercih ederiz.
Firmamız için taşıma hizmetleri alırken sevk (dağıtım) elamanları dost canlısı
olan firmayı tercih ederiz.
789
0,834
0,526
0,800
0,862
0,876
0,845
0,533
0,723
0,729
0,806
0,857
Orijinal ölçekte yer alan 5 temel ve 13 alt değişken (bkz. Şekil 2.) yapılan
açımlayıcı faktör analizi neticesinde 5 temel ve 12 alt boyuta indirgenmiştir.
Sonuç itibariyle bu çalışmada 3PL Hizmet Sağlayıcısı Seçim Kriterlerini ölçmeye
yönelik kullanılan ölçeğin, yapılan analizler neticesinde geçerli ve güvenilir
olduğu ifade edilebilir.
Kriterler arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla korelasyon analizi
yapılmış ve Tablo 5‘te gösterilmiştir.
Tablo 5. Korelasyon Tablosu
Finansal Kriterler Hizmet Seviyesi
İlişki
Yönetim
Altyapı
,501**
,001
,317*
,044
,335*
,032
Finansal Kriterler
,629**
,000
Hizmet Seviyesi
İlişki
Yönetim
Altyapı
,
,597**
,000
,311*
,048
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
790










Çalışan Sayısı ile Hizmet Seviyesi arasında anlamlı bir farklılık yoktur
[p=0,409 ve 0,05]. Bu sonuç ile H1 hipotezi reddedilir.
Faaliyet yılı ile İlişki arasında anlamlı bir farklılık yoktur [p=0,563 ve p
> 0,05]. Bu sonuç ile H2 hipotezi reddedilir.
Hukuki Statü ile Finansal kriterler arasında anlamlı bir farklılık vardır
[p=0,021 ve 0,05]. Bu sonuç ile H3 hipotezi kabul edilir.
Hukuki Statü ile Yönetim arasında anlamlı bir farklılık yoktur [p=0,021
ve p > 0,05]. Bu sonuç ile H4 hipotezi reddedilir.
Hizmet Seviyesi ile Finansal Kriterler arasında zayıf, pozitif yönlü bir
ilişki vardır [p < 0,05 ve r=0,335]. Bu sonuç ile H5 kabul edilir.
Hizmet Seviyesi ile İlişki değişkenleri arasında güçlü, pozitif yönlü bir
ilişki vardır [p < 0,05 ve r=0,629]. Bu sonuç ile H6 kabul edilir.
Hizmet Kalitesi ve Yönetim değişkenleri arasında pozitif yönlü bir ilişki
vardır [p < 0,05 ve r=0,501]. Bu sonuç ile H7 kabul edilir.
Hizmet Kalitesi ve Altyapı yeterliliği arasında zayıf, pozitif yönlü bir
ilişki vardır [p < 0,05 ve r=0,317]. Bu sonuç ile H8 kabul edilir.
Yönetim ve İlişki değişkenleri arasında orta, pozitif yönlü bir ilişki vardır
[p < 0,05 ve r=0,597]. Bu sonuç ile H9 kabul edilir.
Yönetim ve Altyapı yeterliliği arasında zayıf, pozitif yönlü bir ilişki
vardır [p < 0,05 ve r=0,311]. Bu sonuç ile H10 kabul edilir.
Tablo 6. Hipotez Testi Sonuçları
Hipotez P-değeri Karar
H1
P>0.05
Red
H2
P>0.05
Red
H3
P<0.05
Kabul
H4
P>0.05
Red
H5
P<0.05
Kabul
H6
P<0.05
Kabul
H7
P<0.05
Kabul
H8
P<0.05
Kabul
H9
P<0.05
Kabul
H10
P<0.05
Kabul
VI.
Sonuçlar ve Öneriler
Bu çalışmanın amacı, 3PL Hizmet Sağlayıcı Seçim Kriterlerine ilgili
işletmelerin ne derece önem verdiğini ortaya koymaktır.
Araştırma için belirlenen 10 hipotezden 7’si de desteklenmiştir (bkz.
Tablo 6). Kavramsal modelin beş temel değişkeninin arasında olan hizmet
seviyesinin, ilişki yönetim ve altyapı ile ilişkisi bulunmuştur. İlişkinin gücü ise
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
791
alt değişkenlere göre değişiklik göstermektedir. Fakat çoğunlukla ilişki gücü orta
gözükmektedir. En yüksek ilişki gücü olan değişkenler, hizmet seviyesi ve ilişki
boyutlarıdır.
Araştırmada elde edilen ve yukarıda özetlenen sonuçlar ışığında birtakım
öneriler geliştirilmesinde yarar vardır. Öncelikle, ihracatçı firmalara aralarından
seçim yapabilecekleri yeterli hizmet sağlayıcı bulunmalıdır. Ayrıca 3PL ile dış
kaynak kullanımının hem finansal hem de operasyonel avantajları hakkında
hizmet alımı yapabilecek firmalara bilgi verilmelidir. Daha az maliyetlerle
performanslarını yükseltmek ve performanslarında değişiklik yaratabilmek için
çalışma sonuçlarındaki ortalama değerler üzerinden hangi adımların atılması
gerektiğiyle ilgili planlar yapılmalıdır.
Gelecek çalışmalarda, başka illerdeki ihracatçı firmalar üzerine çalışma
yapılabilir ya da farklı sektörler ayrı ayrı incelenebilir ve kıyaslama yapılabilir.
Ayrıca bu değişkenlerin yanında farklı değişkenler de kullanılarak çalışma
genişletilebilir. Uygulama alanı olarak farklı yerlerde çalışmanın genellenebilir.
Genel olarak yapılan bu çalışmanın işletmelere katkı sağlayacağı
düşünülmektedir.
Kaynaklar
Sink HL, Langley Jr. CJ (1997). A managerial framework for the acquisition of
third-party logistics services. J. Bus. Logistics. 18(2): 163-187.
Kannan VR, Tan KC (2002). Supplier Selection and Assessment: Their Impact
on Business Performance. J. Supply Chain Manage. 38(4): 11-21.
Lieb RC, Randall HL (1996). A comparison of the use of third-party logistics
services by large American manufacturers, 1991, 1994, and 1995. J. Bus.
Logistics. 17(1): 305-320.
Maltz AB, Lieb RC (1995). The Third Party Logistics Industry: Evolution,
Drivers and Prospects. In Proceedings of the 24th Annual Transportation
and Logistics Educators Conference. IL: Chicago.pp. 45-75.
Bhatnagar R, Sohal AS, Millen R (1999). Third party logistics services: a
Singapore perspective. Int. J. Phys. Distrib. Logistics Manage. 29(9): 569-587.
Soh SoonHu (2010). A decision model for evaluating third-party logistics
providers using fuzzy analytic hierarchy process. African Journal of
Business Management Vol. 4(3): 339-349,
Dapiran P, Lieb R, Millen R, Sohal A (1996). Third party logistics services usage
by large Australian firms. Int. J. Phys. Distrib. Logistics Manage. 26(10):
36-45.
Boyson S, Corsi T, Dresner M, Rabinovich E (1999). Managing effective third
party logistics relationships: What does it take?. J. Bus. Logistics 21(1):
73-100.
792
Dilşad GÜZEL, Abdullah TÜZEMEN, Burak YAPRAK
Birdogan BAK (2004), Lojistik Yönetimi ve Lojistik sektör Analizi, Trabzon,
Volkan
Matbaacılık, s.93
Razzaque, Mohammed Abdur ve Chang Chen Sheng. (1998). Outsourcing of
Logistics Functions: A Literature Survey, International Journal of
Physical Distribution&Logistics Management, Vol.28, No. 2: 89–107.
La Londe, B.J. ve A.B. Maltz. (1992). Some Propositions About Outsourcing The
Logistics Function. The International Journal of Logistics Management,
Vol.3, No.1: 1 11.
Gilley, K. Matthew. (2000). Making More by Doing Less: An Analysis of
Outsourcing and its Effects on Firm Performance. Journal of
Management, Vol. 26, No.4: 763–790
Weber, C.A., Current, J.R. and Benton, W.C. (1991) ‘Vendor selection criteria
and methods’, European Journal of Operational Research, Vol. 50, No.
1, pp.2–18.
Braglia, M. and Petroni, A. (2000) ‘A quality-assurance oriented methodology
for handling trade-offs in supplier selection’, International Journal of
Physical Distribution and Logistics Management, Vol. 30, No. 2, pp.96–
111.
Spencer MS, R. D. (1994). JIT Systems And External Logistics Suppliers.
International Journal Of Operations And Production Management, s.
60–74.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
793
TERSİNE LOJİSTİK KAPSAMINDA E-ATIK SORUNU ÇÖZÜMÜNE
YÖNELİK DAVRANIŞSAL DEĞİŞİM STRATEJİLERİNİN
DERECELENDİRİLMESİ
Bahar TÜRK*
Aysel ERCİŞ**
Özet: Tüketim toplumu olma rolünün giderek benimsendiği zamanımızda,
teknolojik gelişimeler artmış ve yeni nesil ürünlerin erişilebilirliği kolaylaşmıştır.
Bu yaşananlar elektronik araçların kullanım ömürlerini kısaltmış, elektrikli ve
elektronik atık (e-atık) problemi yaşanmasına neden olmuştur. Atık Elektrik ve
Elektronik Ekipmanları (AEEE) Yönergesinin yürürlüğe koyulması ve belli
standartların getirilmesi gibi yasal önlemler alınmıştır. Bu uygulamalar tersine
lojistik ve ürün kazanımı açısından kazanç sağlama amacı taşımaktadır. Özellikle
yüksek teknolojili ürünlerin trend ömrünün ürün ömründen daha kısa olması eatık sorununun çözümüne yönelik çabaları daha da arttırmaktadır. Ayrıca
tüketicilerin sahip oldukları elektrikli ve elektronik ürünleri, ömrünü
tamamlamadan değiştirme eğilimi içerisinde olmaları, onları e-atık probleminin
başlıca sorumlularından bir haline getirmiştir. Bu nedenle tüketicilerin e-atık
oluşumu sürecinde daha çevreci kararlar almalarının teşvik edilmesi ya da çevreye
zararlı davranışlarından caydırılması gerekmektedir. İstenilen davranış
değişikliğini literatürde ‘öncü, sonuç ve zorlayıcı stratejiler’ olarak ifade edilen
davranışsal değişim stratejileri ile gerçekleştirmek mümkündür. Ancak bu
stratejilerin hangisinin/hangilerinin e-atık sorunun çözümünde daha etkili ve
verimli olacağının tespit edilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda araştırmanın amacı, e-atık sorunun çözümüne yönelik
davranışsal değişim stratejilerinin önem sırasının belirlenmesidir. Sıranın
belirlenmesinde uzmanlardan toplanan verilerin analiz edilmesine dayanan, çok
kriterli karar verme tekniklerinden Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) metodu
kullanılmıştır. Her kriter grubun kendi içerisinde karşılaştırılmasın sonucunda; eatık soruna ilişkin bireylerin davranışlarını şekillendirecek en etkili değişim
stratejisinin ‘öncül stratejiler’ olduğu tespit edilmiştir. Yine kendi düzeyleri içinde
karşılaştırılan alt kriterlerden; bilgi ve eğitimin, ödüllendirmenin ve maddi
yaptırımların davranışsal değişimi sağlayacak değişkenler arasında öne çıktığı
görülmüştür. Son olarak ana ve alt kriter ağırlıklarının birlikte
değerlendirilmesiyle modelin genel AHP sıralaması elde edilmiş ve bireylerin
davranışlarını şekillendirecek en etkili stratejinin ‘ödüllendirme’ olduğu sonucuna
ulaşılmıştır. Sonrasında ise eğitim ve bilgilendirme, fiziki çevresel dizayn ve
maddi yaptırım gelmektedir.
Anahtar Kelimeler: Tersine Lojistik, E-Atık, Davranışsal Değişim,
Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP)
*
Arş. Gör. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü
Prof. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü
**
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
794
UNDER THE REVERSE LOGISTICS TOWARDS SOLUTION OF EWASTE PROBLEM, RANKING OF BEHAVIORAL CHANGES
STRATEGIES
Abstract: The role of consumption society increasingly is adopted in our
day, technological development is increased and easier availability of new
generation products. This situation shortens electronic equipment’s physical life
and caused to electrical and electronic waste (e-waste) problems. Put into force of
Waste Electrical and Electronic Equipment (WEEE) regulations and was taken
legislative measures such as the introduction of certain standards. These practices
are intended to provide earnings for reverse logistics and product recovery.
Especially to be 'fashion lifetime' shorter than the 'physical life' of high-tech
products, increased more efforts towards solving the e-waste problem. Also,
consumers tend to change before completing physical life of theirs electrical and
electronic products therefore, they have become chiefly responsible the e-waste
problem. Therefore, consumers should be encouraged for pro-environmental
decision making or that should be discouraged about harmful environmental
behavior in the process of e-waste generation. The required change in behavior is
possible with known as "antecedent, consequence and coercion" behavioral
change strategies in the literature. But, it must be determined which of these
strategies in solving the problem of e-waste that would be more effective and
efficient.
In this context, the purpose of this research is to determine the ranking of
importance of behavioral change strategy towards the solution of the e-waste
problem. It was used Analytic Hierarchy Process (AHP) method of multi-criteria
decision-making techniques which is based on data collection from the expert of
area, to determine the ranking. As a result of, each set of criteria were compared
within their group; it will shape the behavior of individuals related to the e-waste
problem that the most effective behavioral change strategy has been identified as
an 'antecedent strategies'. Again, the comparison of the sub-criteria within their
own level; information and education, reward and material coercion was seen that
they stand out among the variables to ensure behavioral change. Finally, evaluated
together with the main and sub-criteria weight, was obtained general AHP's
ranking of a model and the most effective strategy to shape the environmental
behavior has been identified as a 'reward'.
Keywords: Reverse Logistics, E-Waste, Behavioral Change, Analytic
Hierarchy Process (AHP)
1. GİRİŞ
Ürün ve materyallerin yeniden kullanılmasına dayanan tersine lojistik,
hurda toplama, kâğıt dönüşümü, cam şişeler için uygulanan depozito
uygulamalarının yanı sıra cep telefonu, bilgisayar gibi elektronik atıkların geri
toplanmasını da kapsamaktadır. Bu ürünlerin geri toplanması, yok edilmesine
kıyasla daha avantajlı olmaktadır. Bu nedenle tersine lojistik sürecinde
gerçekleştirilen adımların maliyetlerinin mimimize edilmesi, hem lojistik
sürecinin daha karlı hale gelmesi hem de çevre açısından önem arz etmektedir
(Nakıboğlu, 2007).
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
795
Elektrikli ve elektronik araçların üretimi günümüzde hızlı büyüyen
sektörler arasında yer almaktadır (Hischier vd., 2005). Bu durum elektrikli ve
elektronik eşya atığı (e-atık) sorununu da beraberinde getirmiştir (Babu vd.,
2007; He vd., 2006; Achillas vd., 2012). Nitelikleri sürekli artan elektrikli ve
elektronik cihazların kullanım sürelerinin kısalması da e-atık oluşumunu
hızlandırmıştır (Puckett vd., 2002). Özellikle yüksek teknolojiye sahip ürünlerin
trend ömürlerinin kullanım ömürlerinden kısa hale gelmesi, eskilerin yenileri ile
değiştirilme süresinin kısalığı, e-atık sorununu tetiklemektedir (Hester ve
Harison, 2009). Dolayısıyla e-atıkların miktarında meydana gelen artış, hem
sürecin etkin çalışmasını engellemekte hem de kaynak israfına neden
olmaktadır.
Dünya genelinde ve ülkemizde istenilen ölçüde geri dönüştürülemeyen
e-atıklar, önemli bir kaynak israfına neden olmanın yanı sıra tersine lojistik
süreçlerinin etkin çalışmasını zorlaştırmaktadır. Bu nedenle ortaya çıkan e-atık
miktarının tersine lojistik sistemi için oluşacak yük kapasitesi ile doğrudan
ilişkili olduğunu söylemek mümkündür. Firmaların geri aldıkları ürünleri daha
verimli bir şekilde bertaraf edebilmesi de yine bu atık miktarından
etkilenmektedir. Bu nedenle ortaya çıkan e-atık miktarının hem işletmeler hem
de çevre açısından kontrol altında tutulması gerekmektedir. Bunu sağlamanın
yolu ise çevresel duyarlılıkları giderek arttığı gözlemlenen bireylerin e-atık
oluşumu sürecinde daha bilinçli davranmalarının sağlanması ve geri döşüm
faaliyetleri konusunda davranışsal değişimin teşvik edilmesidir.
Literatürde davranışsal değişimi stratejilerinin “önleyici, sonuç ve
zorlayıcı” stratejiler şeklide ele alındığı görülmektedir (Lehman ve Geller,
2004; De Young, 1993). Bu stratejiler de kendilerine özgü araçlar vasıtasıyla
bireylerin davranışlarını şekillendirmektedirler. Fakat bu stratejilerin
hangisinin/hangilerinin e-atık sorunun çözümünde daha etkili ve verimli
olacağının tespit edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Bu bağlamda çalışma içerisinde öncelikle tersine lojistik, e-atık ve
davranışsal değişim stratejileri kavramları ele alınmıştır. Sonrasında ise ilgili
uzmanlardan elde edilen veriler ile davranışsal değişim stratejilerinden
hangisinin/hangilerinin bireyin e-atık oluşturma sürecinde daha çevreci kararlar
almasına katkı sağlayacağı Analitik Hiyerarşi Prosesi Yöntemi ile analiz
edilmiştir.
2. TEORİK ÇERÇEVE
2.1. Tersine Lojistik
Tersine lojistik 1980’li yıllarda ürünün tüketiciye gönderimi olarak
bilinen ileri yönlü lojistiğin tersine, yani birincil akışın karşıt olarak ürünün
müşteriden üreticiye doğru hareketi şeklinde, kısıtlı biçimde tanımlanmıştır
(Rogers ve Tibben-Lembke, 2001). 1998 yılında ise Stock tersine lojistiği
796
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
“ürünün dönüşü, kaynakların azaltılması, geri kazanılması, materyallerin ikame
edilmesi, materyallerin yeniden kullanımı, atıkların yok edilmesi ve yakılması,
tamir edilmesi ve yeniden üretimde lojistiğin üstlendiği rol” olarak ifade
etmiştir (Stock, 1998). Fleischmann ve arkadaşları (1997) ise tüketicinin artık
kullanmadığı üründen, pazarda yeniden kullanılabilecek ürüne kadar olan tüm
lojistik süreçlerini kapsayan bir sistem olarak tanımlamışlardır. Bu sistemde
kullanılmış ürünler son kullanıcısından üreticisine doğru fiziki bir hareket
içerisine bulunduğunu da yapılan tanımlara eklenmiştir (Lourenço ve Soto,
2002 ).
Giuntini ve Andel (1995) tersine lojistiği altı temel süreç olarak ele
almışlardır: Kabul; iç veya dış müşterilerden geri kazanılacak ürünlerin alınması
ifade eder. Geri alım; ürünün müşteriden fiziksel olarak üretim noktasına geri
taşınmasını tanımlar. Gözden geçirme; ürünü teslim alan firmanın ürün ile ne
yapacağına karar verdiği aşamadır. Yenileme; alınan ürünün tamir edilmesi veya
yeniden üretim sürecine dâhil edilmesini ifade eder. Nakil; ürünün firmanın
tedarik zinciri vasıtasıyla taşınmasıdır. Son olarak Yeniden yapılanma; firmanın,
sürecin daha iyi yönetilmesi için tersine tedarik zincirini kontrol etmesini ifade
eder.
Tersine lojistik sürecinin temel faaliyetlerini ise, geri alınacak ürünlerin
toplanması ve işlenmiş ürünlerin yeniden dağıtılması olarak ifade etmek
mümkündür. Bu sürecin iyi yönetilmesi toplama işleminde kaç noktanın
kullanılacağı, depolar, geçiş noktaları ve finansman konularının iyi
değerlendirilmesini gerektirmektedir. Çünkü toplanan ürünler genellikle
problemli ambalaja sahip ve düşük değerli olmaktadırlar (Brito vd., 2002).
Tüketim noktasından üretim noktasına geri gönderilen ürünler geri
kazanılmakta, yeniden kullanıma uygun hale getirilmekte veya tamamen yok
edilmektedirler. Ayrıca tersine lojistik, söz konusu olan bu işlemleri etkin
şekilde yerine getirebilmek için yeniden tasarlanan tedarik zincirini de
içermektedir (Dowlatshahi, 2000).
Thierry ve arkadaşları (1995) entegre edilmiş bir tedarik zinciri
içerisinde tersine lojistik faaliyetlerini göstermiş ve ürünün yeniden kazınımına
ilişkin opsiyonları ifade etmişlerdir. Bu sistemin e-atığın durumuna göre uygun
olan opsiyonlar aracılığıyla tersine lojistik sistemi içerisine dâhil olduğu da
ifade edilmektedir (Ayvaz, 2013). Ürünlerin geri kazanım yöntemleri olarak
ifade edilen ve tersine lojistik sürecini oluşturan “onarım, yenileme, yeniden
üretim, yamyamlık ve geri dönüşüm” opsiyonlar şekil 1’de gösterildiği gibidir
(Thierry vd., 1995):
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
797
Şekil 1. Entegre edilmiş Tedarik Zinciri ve Tersine Lojistik Ürün Geri Alım
Opsiyonları
Tamirat; kullanılmış ve geri dönmüş ürünün yeniden çalışır ve
kullanılabilir hale getirilmesidir. Genellikle ürünün kırılan veya yıpranan
kısımlarının tamirini ve değiştirilmesini içermektedir ve sınırlı sayışa montaj ve
demontaja ihtiyaç vardır. Tamir edilmiş ürünlerin yeni üretilmiş ürünlere
kıyasla değişiklik gösterdiği görülmektedir.
Ürün yenileme; bu süreçte yapılan işlemlerin amacı kullanılmış ömrü
belirlenmiş daha yüksek bir kalite düzeyine kavuşturmaktır. Dolayısıyla ürün
yenileme söz konusu ürünün kalitesini artırmakta ve ömrünü uzatmaktadır. Bu
süreçte ürün demonte edilerek önemli parçaları kontrol edilir ve gerekirse
değiştirilir. Ayrıca bu süreç içerisinde ürünün eskiyen parçaları teknolojik
olarak daha yeni parçalarla değiştirilerek ‘ürün geliştirme’ yapılmaktadır.
Yeniden üretim; kullanılmış ürünün tamamen demaonte edilerek, tüm
modüllerinin ve parçalarının kontrolden geçirdikten sonra yeni üretilen ürünle
aynı kalite seviyesine sahip olmasının sağlanmasıdır. Aşınan, eskiyen,
teknolojik olarak modası geçen parçaların yenisiyle değiştirilmesidir. Tamir
edilebilecek parçalar ise onarıldıktan sonra uygunluğunu kontrol amacıyla
testlere tabi tutulduktan sonra monte edilmektedir.
Ürün yamyamlaştırma; yukarıda ifade edilen opsiyonlar geri gelen
ürünlerin büyük bir kısmını yeniden kullanılmaktadır. Ürün yamyamlaştırma da
ise ürünün yalnızca küçük bir kısmı kullanılmaktadır. Burada amaç kullanılmış
ürün veya bileşenden, başka bir üründe tamir, yenileme veya yeniden üretimde
kullanılması amacıyla belirli parçaların alınmasıdır.
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
798
Geri dönüşüm; diğer ürün geri alım faaliyetlerinde amaç
kullanılmış ürünün bileşenlerinin ve özeliklerinin yeniden kullanılmasıdır. Geri
dönüşüm işlemlerinde ise ürünün özellikleri ve fonksiyonları kaybolmaktadır.
Geri dönüşümde amaç, kullanılmış ürünün bileşen ve materyallerinin yeniden
kullanılmasıdır ve çok sayıda ürüne uygulanmaktadır (Thierry vd., 1995;
Karaçay, 2005).
Tersine lojistik kapsamında elektrikli ve elektronik atıkların
yönetimine ilişkin ilk çalışmalar 2004 yılında Hollanda ile yapılmış, sonraki
yıllarda “Elektrikli ve Elektronik Eşyalarda Bazı Zararlı Maddelerin
Kullanımının Sınırlandırılmasına Dair Yönetmelik” yayımlanmış ve 2009‘da
yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle; çevre ve insan sağlığının korunması,
elektrikli ve elektronik ürünlerde bazı zararlı maddelerin kullanımına sınırlama
getirilmesi gibi önlemlerin yanı sıra hukuki ve teknik alt yapı oluşturarak
elektrikli ve elektronik eşya atıklarının çevreye zarar vermeden geri kazanılması
ve bertaraf edilmesine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmiştir (Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı, 2008; Ayvaz, 2013: 26). Bundan üç yıl sonra da “Atık Elektrikli ve
Elektronik Eşya (AEEE) Kontrolü Yönetmeliği” (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı,
2012) Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikte ise
amaç şöyle açıklanmıştır; “elektrikli ve elektronik eşyaların üretiminden nihai
bertarafına kadar çevre ve insan sağlığının korunması amacıyla elektrikli ve
elektronik eşyalarda bazı zararlı maddelerin kullanımının sınırlandırılması, bu
sınırlandırmalardan muaf tutulacak uygulamaların belirlenmesi, elektrikli ve
elektronik eşyaların ithalatının kontrol altına alınması, elektrikli ve elektronik
atıkların oluşumunun ve bertaraf edilecek atık miktarının azaltılması için
yeniden kullanım, geri dönüşüm, geri kazanım yöntem ve hedeflerine ilişkin
hukuki ve teknik esasları düzenlemektir.”
Yönetmeliğin özellikle son cümlesine dikkat edildiğinde, e-atıkların
oluşumunun ve bertaraf edilecek miktarın azaltılması için yeniden kullanım,
geri dönüşüm, geri kazanım yöntemlerinin teşvik edilmesi hususuna dikkat
çekildiği görülmektedir. Dolayısıyla gerek tersine lojistik süreci gerekse bu
sürecin nihai katılımcıları açısından e-atık miktarının azılması büyük önem arz
etmektedir.
2.2. E-Atık
E-atık, kullanım ömrü dolan ya da kullanım ömrü dolmadan teknolojisi
eskidiği, işlevselliği azaldığı için yenisi ile değiştirilmek istenen, atıl duruma
gelen elektrikli ve elektronik ürünlere verilen addır (Grünbergen ve MarkBerglung, 2003). Bu atıkları meydana getiren cihazlar ise; elektronik cihazlar,
beyaz eşyalar, küçük ev aletleri, bilişim ve telekomünikasyon ekipmanları,
kamera, ses sistemi gibi tüketici ekipmanları, aydınlatma ekipmanları, elektrikli
ve elektronik aletler, eğlence-spor aletleri ve oyuncaklar, tıbbi cihazlar, izlenme
ve kontrol aletleri ve otomatlar olmak üzere on ana kategoride
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
799
sınıflandırılmaktadır (Grünbergen ve Mark-Berglung, 2003: 37; Puckett vd.,
2002).
En son Birleşmiş Milletler Üniversitesi tarafından yayınlanan “2014
Global e-Atık İzleme Raporu’nda” Dünya genelinde yılda ortalama 41,8 milyon
ton e-atık meydana gelirken, ülkemizin yılda ortalama 503 bin ton ile 17. sırada
olduğunu ifade edilmektedir (EAGD, 2015). Bu atıklara en fazla katkıyı
bilgisayarların ve mobil telefonların yaptığına ilişkin ortak bir görüş
bulunmaktadır (Robinson, 2009).
Elektrikli ve elektronik eşyaların atığa dönüşümündeki bu hızlı artış ve
geri dönüşümün düşük dizeyde olması, son yıllarda daha fazla üzerinde durulan
çevresel duyarlılık ve sorumluluk açısından da oldukça önemli hale gelmiştir.
Elektrikli ve elektronik ürünlerin üretimi esnasında zararlı maddelerin
kullanımını kısıtlayan, e-atıkların toplanmasını ve geri dönüşümünü sağlayan
söz konusu mevzuatlar, tüketicilerin e-atıkların geri dönüşümünü
kolaylaştıracak şekilde tasarlanmıştır. Tüketiciler için ücretsiz geri dönüşüm
imkânı yaratan bu süreçler, e-atıkların geri dönüşümü yaygınlaştırmayı ve bu
faaliyetlere geniş bir toplumsal katılım sağlamayı amaçlamaktadır (European
Commission, 2016; Toprak vd., 2013).
E-atıkların geri dönüştürülmesi insan sağlığı, içerisinde barındırdığı
değerli metaller geri dönüştürülmesiyle kaynak israfının önlenmesi ve mevcut
kaynakların kullanımı açısında da önemli bir kazanım sağlamaktadır (Yazıcı ve
Deveci, 2009). Avrupa Komisyonu “Waste Electrical and Electronic Equipment
(WEEE)” yani Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyalar (AEEE) yönergesi ile eatıkların geri dönüşümünü zorunlu hale getirmiştir. Türkiye’de de bu yönergeye
uygun olarak, yukarıda amaçları kapsamlı şekilde ifade edilen Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının hazırladığı “Atık Elektrikli ve Elektronik Eşyaların
Kontrolü Yönetmeliği”, 2012 yılında yürürlüğe girmiştir (Resmi Gazete, 2012).
Bu yönergelerin tasarladıkları amaçlara ulaşmaları için bir takım
gereksinimlere ihtiyaç duyulmaktadır. Widmer ve arkadaşları (2005) bu
gereksinimleri, merkezi ve yerel yönetimlerin işbirliği ve etkinliği, e-atıkların
geri dönüşümü sağlayacak gerekli alt yapı ve teknik yeterlilik, sanayileşme
düzeyi, sosyal ve kültürel yapıdaki geri dönüşüm kültürünün yaygınlığı ve çevre
bilinci olarak ifade etmişlerdir. Özellikle bireylerin e-atıkların geri dönüşümüne
ilişkin bilgi ve bilinç seviyesinin düşük olması, e-atıkların dönüşümünü
gerçekleştirecek tesis sayısının azlığı gibi koşullar mevcut durumu daha da
zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla nihai kullanıcı olan bireylerin bilgilendirilmesi ve
bilinçlendirilmesi mevcut e-atık potansiyelinin değerlendirilmesinde önemli bir
katkı yaratacaktır (Toprak vd., 2013). Bu bağlamda tüketicilerin davranışlarına
yakından bakılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu gereksinimi gidermek ise
bireyleri geri dönüşüm konusunda bilinçlendirecek, daha çevreci karalar
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
800
almaları için teşvik edecek ya da çevreye zararlı davranışlarından caydıracak
davranışsal değişim stratejilerine başvurmak ile mümkün olacaktır.
2.3. Davranışsal Değişim Stratejileri
E-atıkların geri dönüştürülmesi ekonomik anlamda karın maksimize
edilmesi bakımından önemlidir. Geri dönüşüm faaliyetlerinin geliştirilmesi ve
sürdürülebilir ekonominin kalkınması ve bu sistemler arasındaki akışın
sorunsuz ilerlemesi için öncelikle gereksiz e-atık miktarının önüne geçilmesi
gerekmektedir (Hobikoğlu, 2013). Ayrıca e-atıkların değere dönüştürülebilmesi,
e-atıkların geri dönüşümü sağlanabilen atıklar olarak algılanmasıyla yani
tüketici davranışlarıyla doğrudan ilgilidir (Nixon ve Saphores, 2007). Bu
nedenle çevresel sorunların çözümünde etkili olabilmek için bireylerin çevreci
davranışlarını yönlendirmede kullanılacak stratejilerin iyi analiz edilmesi
gerekmektedir.
Literatürde bireylerin daha çevreci karalar almalarının teşvik edilmesi
ya da çevreye zararlı davranışlarda bulunmaması konusunda kullanılan ‘öncül,
sonuç ve zorlayıcı stratejiler’ olmak üzere üç davranışsal değişim stratejisi
mevcuttur (Lehman ve Geller, 2004; De Young, 1993). Lehman ve Geller
(2004), çevreci davranışların şekillendirilebilmesi için bireyin davranışının
öncesinde ve sonrasında uygulanabilecek müdahale stratejilerinden
bahsetmişlerdir. Bu stratejileri “öncül stratejiler” ve “sonuç stratejileri” olarak
ele almışlardır. De Young (1993) ise “bilgi teknikleri”, “pozitif motivasyon
teknikleri” ve “zorlayıcı teknikler” ile bireyin çevreci davranışlarının
şekillendirilebileceğini ifade etmiştir. Lehman ve Geller (2004)’ın öncül ve
sonuç stratejilerinin, bilgi ve pozitif motivasyon tekniklerini içerisinde
barındırdığı ancak zorlayıcı teknikleri ele almadıkları görülmüştür. Bu nedenle
literatürde kabul görmüş bu iki çalışma, bireylerin davranışlarını şekillendirmek
üzere birlikte ele alınmış, davranışsal değişim stratejileri ‘öncül, sonuç ve
zorlayıcı stratejiler’ olarak değerlendirilmiştir.
Öncül
Stratejiler;
davranışların
gerçekleştirilmeden
önce
şekillendirilmesi gerektiğini ve bunun birtakım araçlarla mümkün olacağını
savunan davranışsal değişim stratejisidir. Öncül stratejiler, “bilgi ve eğitim,
yazılı ve sözlü telkin, model alma ve gösterim, bağlılık ve çevresel dizayn”
olmak üzere beş araç yardımıyla davranış değişikliğinin mümkün olabileceğini
ifade etmektedir (Lehman ve Geller, 2004: 18). Bilgi ve Eğitim; genellikle
bireylerin çevresel problemlere yönelik farkındalıklarının artması için
bilgilendirilmesi ve eğitim verilmesi anlamına gelir. Ancak bilgi ve eğitim
yalnız başına çevreci davranışların oluşmasında yeterli olmayacağından (Geller,
1992), diğer müdahale stratejileri ile birlikte kullanılmaktadır (Staats vd., 2000).
Yazılı ve Sözlü Telkin; etkili mesajların yazılı ve sözlü olarak hedef gruba
iletilmesi ve istenilen davranışa yönlendirilmesi olarak ifade edilmektedir.
Özellikle gerçekleştirilmesi istenen davranış kolay ve açık bir biçimde
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
801
tanımlandığında telkin stratejisi daha etkili olmakta, birey mesajı kendine daha
yakın görmekte ve davranışı yapılabilir bulmaktadır (Geller vd., 1982). Model
Alma ve Gösterim; gerçekleştirilmesi istenen çevreci davranışın hedef kitleye
gösterilmesi anlamında gelmektedir. Birey davranışının çıktılarını
gözlemleyerek öğrenmektedir (Sweetman ve Whitmarsh, 2016). Bağlılık;
bireyden istenilen davranışı göstereceğine dair yazılı veya sözlü taahhütte
bulunmalarını ifade etmektedir. Bireylerin taahhütte bulunduktan sonra çevreci
davranma eğilimleri artmaktadır. Özellikle verilen taahhüt aktif, kurumsal veya
gönüllülüğe dayanıyorsa (Cialdini, 2001). Çevresel Dizayn; bireyin çevreci
davranışlarını arttırmak için fiziki olanakların daha uygun hale getirilmesini,
uygun cihaz ve nesnelerin tanıtılması, tedarik edilmesini ve yeni fırsatların
yaratılmasını ifade etmektedir (Lehman ve Geller, 2004: 18).
Sonuç Stratejileri; Skinner (1987)’e göre sonuçlar aslında davranışın
öncülleridir. Yani birey gerçekleştirdiği davranışın olumlu sonuçlarını
gördüğünde, çevreci davranma eğilimi artmaktadır. Ödüllendirme ve geri
bildirim olarak iki sonuç stratejisinden bahsedilmektedir (Lehman ve Geller,
2004). Ödüllendirme; bireyin davranışlarını pozitif ve negatif sonuçları
bakımından değerlendirilmektedir. Fakat çevre davranış bilimcileri negatif
davranışların cezalandırılması yerine pozitif davranışların ödüllendirilmesinin
daha motive edici olduğunu savunmaktadır. Çünkü cezalandırma negatif tutuma
ve karşıt kontrol önlemlerine neden olabilmektedir (Geller vd., 2002). Geri
Bildirim; bireyin gerçekleştirdiği çevreci davranışın sonuçlarının yine bireyin
kendisine geri bildirilmesini kapsamaktadır. Bu geri bildirimler (harcanan para,
çevrenin korunduğu veya zarar gördüğü gibi) davranışının sonuçlarını bireyler
için daha belirgin hale getirmektedir. Buna bağlı olarak bireyin davranışı
pekiştirme veya değiştirme olasılığı artmaktadır (Lokhorst vd., 2015; Bonino,
2012).
Zorlayıcı Stratejiler; bireylerin davranışlarındaki değişikliğin,
tercihlerini fiziksel veya kavramsal olarak kısıtlanması yoluyla sağlanacağını
ifade etmektedir. Bireylerin baskı altında gösterdikleri davranışları
değiştirdikleri bilinmektedir. Çevre psikologları, çevreyi koruma davranışının
şekillendirilmesinde ceza metotlarının kullanılmasını tartışmaktadırlar (Everett,
1994; Ryan, 2009). Ancak zorlayıcı stratejiler direk olarak ceza ile ilişkili
değillerdir. Bu strateji “maddi önlemler, sosyal baskı ve yasal zorunlulukları” da
içermektedir (De Young, 1993). Maddi Önlemler; çevreye zararlı davranış
biçiminin değiştirilmesi amacıyla bireylerin tüketim temelli vergilendirmesi,
yani bireyin çevreye zararlı tüketimi/davranışını için yüksek vergi ödemesi
anlamına gelmektedir (Tønnesen, 2013). Sosyal Baskı; maddi yaptırım gibi
sosyal baskı da bireylerin davranışlarındaki değişikliğe çabuk etki eden pozitif
motivasyonel teknikler arasında yer almaktadır. Sosyal baskı, bireylerin
çevresindeki insanların davranışlarına yönelik düşüncelerine ilişkin algılarını
ifade etmektedir (Cialdini 2001; Nolan vd., 2008). Bireyin çevresinde önem
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
802
verdiği insanların çevreci davranışlarını desteklemesi bireyi daha fazla çevreci
davranmaya iterken, onay görmeyen davranışlarından vazgeçme eğilimini de
artırmaktadır (Allcott, 2011). Yasal Zorunluluklar; bireylerin çevreye ilişkin
davranışlarının yasal hükümler ile kontrol altına alınması, bu davranışları
gerçekleştirmeyenlerin hukuki yaptırımlara maruz kalarak belli bir cezaya tabi
olmaları anlamına gelmektedir (Viscusi vd., 2011). Bu önemlerin yanı sıra
bireylerin çevreye zararlı davranışlarını şekillendirmek için fiziksel engeller de
oluşturulmaktadır. Erişim kısıtı veya yasaklar gibi önlemler bunlardan
bazılarıdır (De Young, 1993; Schultz vd., 1995).
2. METODOLİJİ
2.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi
Bu çalışmanın amacı tüketicilerin e-atık oluşumu sürecinde daha
çevreci karalar almalarının teşvik edilmesi ya da çevreye zararlı
davranışlarından caydırılması hususunda bireylerin çevreci davranışlarını
şekillendirdiği bilinen davranışsal değişim stratejilerinin önem derecesinin
belirlenmesidir. Bu sayede e-atık sorunun çözümünde hangi değişim
stratejisinin/stratejilerinin daha etkili ve verimli olacağının tespit edilebilecek;
mevcut ve potansiyel e-atık miktarı azaltılabilecek ve tersine lojistik sistemi
üzerindeki yük azaltılmış olacaktır. İlerleyen teknoloji ile nitelikleri her geçen
gün artan elektrikli ve elektronik ürünler e-atık sorunu oluşturmaktadır. Bu
nedenle e-atık sorununun etkin biçimde çözülmesi gerek çevre gerekse e-atıkları
bertaraf etme çabası içerisinde olan firmalar için önem arz etmektedir. Bu
bağlamda çalışma, e-atık oluşturma ve dönüştürme sürecinde bireylerin
davranışlarının şekillendirilmesini sağlayacak stratejileri ele alması ve önem
derecesini ifade etmesi açısından önem taşımaktadır. Ayrıca e-atık, tersine
lojistik ve davranışsal değişim stratejilerinin birlikte ele alınması ve stratejilerin
önem derecesinin belirlenmesinde Analitik Hiyerarşi Sürecinin kullanılması
çalışmanın orijinal yönünü yansıtmaktadır.
2.2. Kapsam ve Kısıtlar
Bu araştırmada çok kriterli karar verme tekniklerinden biri olan Analitik
Hiyerarşi Prosesi (AHP) yöntemi kullanılarak problem hiyerarşisi kurulduktan
sonra, davranışsal değişim stratejilerinin kriterleri ve alt kriterleri belirlenerek eatık sürecinde tüketicilerin davranışlarını şekillendiren stratejilerin önem sırası
belirlenmiştir. Araştırma konusunun e-atık miktarının azaltılması ve bertaraf
edilmesinde tüketicilerin bilinçli davranmasını şekillendirecek stratejiler olması
sebebiyle, stratejilerin bireylerin çevreci davranışları üzerindeki etkilerini bilen
uzman kişilerin görüşlerine başvurulmuştur.
Çevreci davranışları etkileyen birçok etken olması ve tamamının bu
çalışma içerisinde ele alınamaması sebebiyle elde edilen sonuçlar bu çalışma
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
803
kapsamında ele alının e-atıklar ile sınırlıdır. Ayrıca kullanılan yöntem gereğince
toplanan veriler yalnızca bu kişilerin uzman görüşlerini ile sınırlıdır.
2.3. Örneklem Süreci ve Veri Toplama Yöntemi
Davranışsal değişim kriterleri göz önünde bulundurularak hazırlanan
karşılaştırmalı ve çok ölçütlü analiz temeline dayanan bu çalışmada çevreci
davranışlar ve tersine lojistik konuları üzerinde yayınlanmış çalışmaları bulunan
alanında uzman olarak kabul edilen 10 akademisyene anket uygulaması
yapılmıştır. Anket formunda uzmanlardan bireylerin e-atık miktarını azaltmaları
veya geri dönüşüm sürecinde bilinçli davranmalarını sağlayacak davranışsal
değişim stratejilerinin kriter ağırlıklarını/önceliklerini belirlemek için
karşılaştırmalı sorulara yer verilmiştir. Bu karşılaştırmanın oluşturulması için
Thomas L. Saaty (1990) tarafından geliştirilen 9’lu ölçek kullanılmıştır.
Kullanılan 9’lu ölçek Tablo 1’de gösterildiği gibidir.
Araştırmanın amaçları doğrultusunda Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP)
yöntemi kullanılarak davranışsal değişim stratejilerine ilişkin karşılaştırmalı
bulgular elde edilmiştir. Çok kriterli karar verme yöntemlerinden biri olan AHP
yöntemi, 1977 yılında Thomas L. Saaty tarafından geliştirilmiştir (Saaty, 1990;
Saaty, 2002). Karar verme süreçlerinde insan yargılarının kullanıldığı bir
yöntem olan AHP, karmaşık süreçleri organize etmek, karar verme durumunda
olan kişi ve kuruluşlar için problemdeki karışıklığı gidermek için sıklıkla
kullanılan önemli bir metottur. Bu yöntemle kişilerin daha etkin karar vermeleri
sağlanmaya çalışılmaktadır (Saaty, 2000).
Tablo 1. Saaty’nin AHP Ölçeği
Ağırlık
Tanımlama
1
Eşit Öneme Sahip
3
Biraz Önemli
5
Fazla Önemli
7
Çok Fazla Önemli
9
Kesin Önemli
2, 4, 6 ve 8 ara değerlerdir, tam karar verilemediği durumlarda kullanılabilir.
AHP’de karar verici konumundaki kişiler analitik yaklaşımlarla karar
vermektirler. Bu sayede çok kriterli bir karar problemini basit bir hiyerarşi
şeklinde yapılandırılmasına, nicel ve nitel değişkenlerin bir arada
değerlendirilmesine imkân sağlamaktadır. Bu yöntemde araştırma yapılan
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
804
konuyla doğrudan ilgili olan kişilerden anket veya mülakat yoluyla verilen
seçenekler karşısındaki yargıları öğrenilir. AHP’de sonuçların tutarlı olabilmesi
için bu kişilerin konularında uzman veya orta derecede bilgili olmaları
gerekmektedir. Çünkü AHP sonuçları bu kişilerin vereceği ikili karşılaştırma
yargılarına bağlı olarak değerlendirilmektedir. Bu yargılara bağlı olarak
AHP’de üstünlük, yargı veya ikili karşılaştırma matrisi oluşturulmaktadır. Bu
matris, yargıların sayısal değerlere dönüştürülmesiyle oluşturulmakta ve
hesaplamalar bu değerler üzerinden yapılmaktadır (Saaty 2000; Saaty 1990).
2.4. Analitik Hiyerarşi Prosesi
Araştırma amaçları doğrultusunda üç davranışsal değişim
stratejisi ana kriterler, stratejileri oluşturan araçlar ise alt kriterler olarak ele
alınmıştır. Bu doğrultuda araştırmanın hiyerarşik yapısı Şekil 2.’de gösterildiği
gibidir.
Analitik hiyerarşi sürecine göre üç farklı ana kriter ve onlara ait alt
kriterlerin karşılaştırmaları yapılacaktır. İkili karşılaştırma matrisindeki değerler
şu şekilde ifade edilebilir (Tüzemen ve Özdağoğlu, 2007).
Pij: i. Seçenek ya da ölçütün j. Seçenek ya da ölçüte göre karşılaştırmalı
önem derecesi
Wik: i. Seçeneğin k. Ölçüte göre göreli önem derecesi
Ck: k. Ölçüt
WSik: i. Seçeneğin k. Ölçüte göre ağırlıklı toplamı
n: Karşılaştırma yapılan seçeneklerin sayısı
Şekil 2. En Uygun Davranışsal Değişim Stratejisinin Seçimine Yönelik
Hiyerarşik Yapı
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
805
2.4.1. Ana Kriterlerin Ağırlıklandırılması ve Önem Sırası
Karşılaştırma matrislerinin ve ağırlıklarının elde edilmesine ilişkin
adımlar aşağıda ifade edildiği gibidir:
Adım 1: İkili Karşılaştırma
Tablo 2. Ana Kriterlere Göre İkili Karşılaştırma Matrisi
Öncül Stratejiler
Öncül
Stratejiler
1
Sonuç
Stratejileri
2,21
Zorlayıcı
Stratejiler
1,17
Sonuç Stratejileri
0,45
1
1,48
Zorlayıcı Stratejiler
0,85
0,68
1
Toplam
2,30
3,89
3,65
Tablo 3. Ana Kriterlere Göre İkili Karşılaştırma Matrisinin Simgesel Gösterimi
C1
1
2
3
1
P11
P12
P13
2
P21
P22
P23
3
P31
P32
P33
Adım 2: Normalizasyon
Tablo 4. Ana Kriterlerin Normalizasyon Matrisi
Öncül
Stratejiler
0,43
Sonuç
Stratejileri
0,56
Zorlayıcı
Stratejiler
0,32
Sonuç Stratejileri
0,19
0,25
0,40
Zorlayıcı Stratejiler
0,36
0,17
0,27
Öncül Stratejiler
Toplam
Ağırlık
(W)
0,44
(W11 )
0,28
(W21 )
0,27
(W31 )
1,00
Tablo 5. Ana Kriterleri Ağırlık Oranları
Sıralama
1
2
3
Ana Kriterler
Öncül Stratejiler
Sonuç Stratejileri
Zorlayıcı Stratejiler
Ağırlık (%)
0,44
0,28
0,27
Elde edilen ağırlık sıralaması dikkate alındığında, e-atık
problemin çözümüne yönelik bireylerin e-atık miktarını azaltma ya da bilinçli
şekilde geri dönüşümünü sağlaması için uygulanabilecek, bireyleri e-atık
oluşumu sürecinde daha çevreci karalar almalarının teşvik edecek ya da çevreye
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
806
zararlı davranışlarından caydıracak stratejinin öncül stratejiler (%44) olduğu
görülmektedir. Öncül stratejiler davranışların meydana gelmeden önce
değiştirilebileceğini savunan değişim stratejisi olması sebebiyle; bireylerin eatık oluşumu öncesinde bilgilendirilmesi, eğitilmesi, yazılı ve görsel medya
aracılığı ile teşvik edilmesi, model alma yoluyla olumlu davranışların
benimsetilmesi, bağlılık oluşturtulması ve tüm bunların fayda sağlaması için
uygun fiziki olanakların sağlanması gerekliliğini savunmaktadır.
İkinci sırada yer alan sonuç stratejisi (%28) ve son sırada yer alan
zorlayıcı stratejilerin (%27) ağırlıklarının birbirine yakın olduğu görülmektedir.
Bu yakınlık bireylerin olumlu davranışlarının ödüllendirilmesi ve bu
davranışlarının sonuçlarından haberdar edilmesi kadar, sosyal baskı, maddi
yaptırım ve yasal zorunlulukların da bireylerin davranışlarını şekillendireceğini
göstermektedir.
Adım 3: Tutarlılık Analizi
AHP’de ikili karşılaştırmaların yapılmasının ardından karar vericinin
son kararın niteliği açısından ikili karşılaştırmalarda vermiş olduğu hükümlerin
tutarlılığının kontrol edilmesi gerekmektedir (Taha, 2003: 507). Yapılan
ölçümde elde edilen sonuçlara göre eğer tutarlılık derecesi kabul edilebilir
düzeyde ise karar sürecine devam edilebilmektedir. Ancak tutarlılık derecesi
kabul düzeyinde değilse; karar vericinin analize devam etmeden önce ikili
karşılaştırma hükümlerini tekrar ele alması ve düzeltmesi gerekmektedir
(Taylor, 2002: 380).
AHP, bir tutarlılık oranı hesaplamak suretiyle ikili karşılaştırma
hükümlerinin tutarlılığını ölçmektedir. Bu oranın 0.10 değerinden büyükse ikili
karşılaştırma hükümlerinin tutarsızlığı söz konusu olur ve karar vericinin ikili
karşılaştırmalar matrisindeki değerleri düzeltmesi gerekir. 0.10 ya da daha az
tutarlılık oranı değerleri ise ikili karşılaştırmalardaki tutarlılık düzeyinin kabul
edilebilir olduğu göstermektedir (Taylor, 2002).
Tutarlılık hesaplanırken yapılması gereken üç hesaplama
bulunmaktadır: i) ağırlıklandırılmış toplam vektörün hesaplanması, ii) tutarlılık
indeksinin hesaplanması (CI), iii) tutarlılık oranının hesaplanması (CR=CI/ RI,
burada RI rassal indeksi ifade eder):
i) Ağırlıklandırılmış Toplam Vektörün Hesaplanması
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
807
Tablo 6. Ağırlıklandırılmış Toplam Vektör
Öncül
Stratejiler
Sonuç
Stratejileri
Zorlayıcı
Stratejiler
Ağırlıklandırılmış
Toplam
Öncül Stratejiler
0,44
0,63
0,32
1,39
Sonuç Stratejileri
0,20
0,28
0,40
0,88
Zorlayıcı Stratejiler
0,38
0,19
0,27
0,84
Ağırlıklandırılmış toplam vektör elde edildikten sonra, vektörünün her
bir elemanı, buna karşılık gelen öncelik değerine bölünür. Ardından bulunan
değerlerin ortalamasını hesaplanır ve λmax olarak simgelenir.
ii) Tutarlılık İndeksinin Hesaplanması (CI)
formülü kullanılarak CI = (3,11-3)/ 2 =
0,05
iii) Tutarlılık Oranının Hesaplanması (CR)
CR= CI / RI
formülüyle hesaplanır.
Bu formüldeki RI değeri rassal indeksi ifade etmektedir. Rassal indeks,
karşılaştırma matrisinden rassal olarak üretilen tutarlılık indeksi değeridir.
Rassal indeks değeri karşılaştırma yapılan kalem sayısına göre aşağıda
gösterilen değerleri almaktadır (Saaty, 1980).
Tablo 7. Saaty’nin Rassal İndeks Değerleri
n
RI
1
0.00
2
0.00
3
0.58
4
0.90
Model için n= 3 ve RI= 0,58
5
1.12
6
1.24
7
1.32
8
1.41
9
1.45
10
1.49
CR= 0,05 / 0,58 = 0,08
CR = 0,08≤ 0,1 sonuç modelin tutarlı olduğunu göstermektedir.
Tüm bu hesaplamalara ek olarak daha sağlıklı bir değerlendirme için
ana kriterler olarak ele alınan davranışsal değişim stratejilerinin araçları olan alt
kriterlerinin de ağırlıklandırması gerekmektedir. Bu sayede tüm kriterlerin genel
AHP sıralaması yapılmış olacaktır. Bu hesaplamaya ilişkin adımlar aşağıdaki
gibidir.
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
808
2.4.2. Öncül Strateji Alt Kriterlerinin Ağırlıklandırılması ve Önem
Sırası
Gerekli hesaplamalar ilk seviyede detaylı olarak ifade edildiği ve alt
kriterlere de aynı işlemler uygulandığı için burada yalnızca ilgili tablolara yer
verilmiştir.
Tablo 8. Öncül Strateji Alt Kriterlerinin İkili Karşılaştırma Matrisi
Bilgi ve Eğitim
Bilgi ve Eğitim
Model Alma
Telkin
Bağlılık
Çevresel Dizayn
1
2,12
7,55
1,98
0,61
Model Alma
0,47
1
1,15
0,84
0,50
Telkin
0,13
0,79
1
0,96
0,53
Bağlılık
0,50
1,20
1,39
1
1,14
1,65
3,75
1,98
7,10
1,68
12,76
1,21
5,99
1
3,78
Çevresel Dizayn
Toplam
Tablo 9. Öncül Strateji Alt Kriterlerinin Normalizasyon Matrisi
Bilgi ve Eğitim
Model Alma
Telkin
Bağlılık
Çevresel
Dizayn
Ağırlık
(W)
Bilgi ve Eğitim
0,27
0,30
0,59
0,33
0,16
0,33
Model Alma
0,13
0,14
0,09
0,14
0,13
0,13
Telkin
0,04
0,11
0,08
0,16
0,14
0,11
Bağlılık
0,13
0,17
0,11
0,17
0,30
0,18
Çevresel Dizayn
0,44
0,28
0,13
0,20
0,26
0,26
1,00
Toplam
Tablo 10. Öncül Strateji Alt Kriterlerinin Ağırlık Oranları
Sıralama
1
2
3
4
5
Kriterler
Bilgi ve Eğitim
Çevresel Dizayn
Bağlılık
Model Alma
Telkin
Ağırlık (%)
0,33
0,26
0,18
0,13
0,11
Elde edilen sonuçlar bilgi ve eğitimin (%33) bireylerin davranışlarını
şekillendirmede, öncül stratejiler arasında en önemlisi olduğunu göstermektedir.
Bilgi ve eğitimin bireylerin davranışlarını şekillendirmede ne derece etkili
olduğu üzerine yazılan ilgili literatür de bu sonucu desteklemektedir. Bireylerin
özellikle çevreci davranışları ve bu davranışların çevreye olan katkılarına ilişkin
bilgi ve eğitim sahibi olması istenilen davranış modeline ulaşmada oldukça
önem arz etmektedir. Aynı şekilde bireylerin e-atıkların ne olduğuna, nasıl geri
dönüştürüleceğine ve ya elde tutmanın çevreye nasıl zararlar verebileceğine
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
809
ilişkin bilgilendirilmesi, bu konuda eğitim almış olması da bu davranışların
etkilenmesinde büyük önem taşımaktadır.
İkinci sırada fiziki çevresel dizaynın (%26) yer aldığı görülmektedir.
Yüksek bir yüzdeye sahip olduğu görülen bu öncül, bireylerin öğrendiği
bilgileri ve edindiği alışkanlıkları ortaya koyabilmesi için uygun çevresel
olanaklara sahip olmayı ifade etmektedir. Öyle ki birey çevreci davranma
eğilimine sahip olmasa bile uygun çevresel dizayna sahip olmayan bir ortamda
yaşaması bu davranışlarının ortaya çıkasında engel teşkil etmektedir.
Bu değişkenleri % 18 ile bağlılık oluşturma, %13 ile model alma ve
%11 oranıyla sözlü ve yazılı telkin takip etmektedir.
Öncül alt kriterlerinin tutarlılığı kontrol edilmiş ve yukarıda ifade edilen
formüller ve tablo değeri kullanılarak; CI= 0,12, RI=1,12 ve CR= CI / RI = 0,1
olarak bulunmuştur. Bu sonuç (CR = 0,1≤ 0,1) modelin tutarlı olduğunu
göstermektedir.
2.4.3. Sonuç Stratejisi Alt Kriterlerinin Ağırlıklandırılması ve
Önem Sırası
Gerekli hesaplamalar ilk seviyede detaylı olarak ifade edildiği ve alt
kriterlere de aynı işlemler uygulandığı için burada yalnızca ilgili tablolara yer
verilmiştir.
Tablo 11. Sonuç Stratejisi Alt Kriterlerinin İkili Karşılaştırma Matrisi
Ödül
Geri Bildirim
Ödül
1,00
3,08
Geri Bildirim
0,32
1,00
Toplam
1,32
4,08
Tablo 12. Sonuç Stratejisi Alt Kriterlerinin Normalizasyon
Matrisi
Ödül
Geri Bildirim
Ağırlık (W)
Ödül
0,75
0,75
0,75
Geri Bildirim
0,25
0,25
0,25
1,00
Toplam
Tablo 13. Sonuç Stratejisi Alt Kriterlerinin Ağırlık Oranları
Sıralama
1
2
Kriterler
Ödül
Geri Bildirim
Ağırlık (%)
0,75
0,25
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
810
Tabloda yer alan sonuçları çevreci davranışların teşvik edilmesine
ilişkin bireyleri ödüllendirmenin (%75), onları davranışlarının sonuçlarından
haberdar etme yani geri bildirimde bulunmaya (%25) göre daha etkili olduğunu
göstermektedir. Bireylerin göstermiş olduğu davranışlar sonrasında maddi ya da
manevi bir ödül ile teşvik edilmesi oldukça faydalı görünmektedir. Dolayısıyla
e-atıkları bertaraf edilmesine katkıda bulunan bireylerin, verdikleri elektrikli ve
elektronik araçlar karşılığında ödüllendirilmesi, ‘e-atığınızı geri dönüştürerek
dünyamızın kirlenmesine karşı olan mücadeleye katkıda bulundunuz’
söyleminden daha motive edici olarak algılanmaktadır.
Sonuç alt kriterleri sadece iki değişken olduğundan tutarlık gösterdiği
kabul edilmektedir. RI indeksi kontrol edildiğinde n=1 ve n=2 olduğunda ilgili
değer 0,00 olarak gösterilmektedir.
2.4.4. Zorlayıcı Strateji Alt Kriterlerinin Ağırlıklandırılması ve
Önem Sırası
Gerekli hesaplamalar ilk seviyede detaylı olarak ifade edildiği ve alt
kriterlere de aynı işlemler uygulandığı için burada yalnızca ilgili tablolara yer
verilmiştir.
Tablo 14. Öncül Strateji Alt Kriterlerinin İkili Karşılaştırma Matrisi
Maddi Yaptırım
Sosyal Baskı
Yasal Zorunluluk
Maddi Yaptırım
1,00
1,46
1,32
Sosyal Baskı
0,68
1,00
1,57
Yasal Zorunluluk
0,76
0,64
1,00
Toplam
2,44
3,10
3,89
Tablo 15. Öncül Strateji Alt Kriterlerinin Normalizasyon Matrisi
Maddi Yaptırım
Sosyal Baskı
Yasal Zorunluluk
Ağırlık (W)
Maddi Yaptırım
0,41
0,47
0,34
0,41
Sosyal Baskı
0,28
0,32
0,40
0,33
Yasal Zorunluluk
0,31
0,21
0,26
0,26
Toplam
1,00
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
811
Tablo 16. Öncül Strateji Alt Kriterlerinin Ağırlık Oranları
Sıralama
Ağırlık (%)
Kriterler
1
Maddi Yaptırım
0,41
2
Sosyal Baskı
0,33
3
Yasal Zorunluluk
0,26
Zorlayıcı stratejilerin alt kriterlerine ilişkin tespit edilen sonuçlara göre
maddi yaptırım (%41) en etkili araç olarak görünmektedir. İlk seviye sıralamada
da görüldüğü gibi bireylerin davranışlarını öncül ve sonuç stratejileriyle
değiştirmek mümkün değilse, zorlayıcı metotlara başvurmak gerekebilmektedir.
İnsanları en çok etkileyen baskı aracının ise maddi yaptırım olduğunu, bunu
sosyal baskı(%33) ve yasal zorunluluğun(%26) takip ettiği sonucuna
ulaşılmıştır.
Zorlayıcı alt kriterlerinin tutarlılığı kontrol edilmiş ve yukarıda ifade
edilen formüller ve tablo değeri kullanılarak; CI= 0,01, RI=0,58 ve CR= CI / RI
= 0,01 olarak bulunmuştur. Bu sonuç (CR = 0,01≤ 0,1) modelin tutarlı olduğunu
göstermektedir.
2.4.5. Tüm Kriterlere İlişkin Genel AHP Sıralaması
Yukarıda her bir ana kriterin ve aynı davranış stratejisine ait alt kriterin
kendi aralarında karşılaştırma ve ağırlıklandırma yapılarak önem sıralamaları
elde edilmiştir. Ancak tüm modelin bir arada ele alınması yani hangi alt kriter
grubunun daha öncelikli öneme sahip olduğunun tespit edilmesi ve genel bir
sıralamanın elde edilmesi gerekmektedir. Bu yolla araştırma amacı
doğrultusunda hangi stratejinin e-atık sorunun çözümünde daha etkili ve verimli
olacağının tespit edilmiş olacaktır. Genel sıralamayı elde etmek için takip
edilmesi gereken adımlar aşağıda gösterilmiştir.
Tablo 17. Ana Kriterlerin Önem Düzeyleri
Ana Kriterler
Ağırlık (%)
Öncül Stratejiler
0,44
Sonuç Stratejileri
0,28
Zorlayıcı Stratejiler
0,27
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
812
Tablo 18. Alt Kriterlerin Önem Düzeyleri
Öncül Stratejiler
Sonuç Stratejileri
Zorlayıcı Stratejiler
Bilgi ve Eğitim
0,33
Ödül
0,75
Maddi Yaptırım
0,41
Model Alma
0,13
Geri Bildirim
0,25
Sosyal Baskı
0,33
Telkin
0,11
Yasal Zorunluluk
0,26
Bağlılık
0,18
Çevresel Dizayn
0,26
Tablo 19. Kriterlerin Genel Önem Düzeyleri
Öncül Stratejiler
Sonuç Stratejileri
Zorlayıcı Stratejiler
Bilgi ve Eğitim
0,15
Ödül
0,21
Maddi Yaptırım
0,11
Model Alma
0,06
Geri Bildirim
0,07
Sosyal Baskı
0,09
Telkin
0,05
Yasal Zorunluluk
0,07
Bağlılık
0,08
Çevresel Dizayn
0,11
Tüm alt kriterlerin önem sırasının gösterildiği tabloya bakıldığında, en
önemli kriterin %21 ile ‘ödüllendirme’ olduğu görülmektedir. İkinci sırada
‘bilgi ve eğitim’ (%15), üçüncü sırada aynı oranla ‘fiziki çevresel dizayn’ ve
‘maddi yaptırım’ (%11) yer almaktadır. Sonrasında ise ‘sosyal baskı’ (% 9),
‘bağlılık oluşturma’ (% 8), yine aynı orana sahip ‘geri bildirim’ (%7) ve ‘yasal
zorunluluk’ (%7), ‘model alma’ (%6) ve son olarak ‘yazılı ve sözlü telkin’ (%5)
geldiği görülmektedir.
3. SONUÇ VE ÖNERİLER
Çevre ve insan sağlı açısından tehdit olduğu kabul edilen e-atıkların
neden olduğu israf, sahip olduğu kapasite itibarıyla tersine lojistik sürecine yük
olmaktadır. Bu durum etkin bir e-atık yönetim politikasının gerekliliğini ortaya
koymaktadır. Ancak tüm bu faaliyetlerin başarıya ulaşması, bireylerin bu
konuda sahip olduğu algı ve ortaya koydukları davranışlarına bağlıdır. Bu
davranışların şekillendirilmesi gerek çevre gerekse bu atıkların bertarafını
üstlenen tersine lojistik sistemleri için önem arz etmektedir.
Bu bağlamda e-atık probleminin çözümüne yönelik, bireylerin atık
miktarını azaltma veya bilinçli şekilde geri dönüşümünü sağlaması için
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
813
uygulanabilecek davranışsal değişim stratejilerinin önem sırasının belirlenmesi
amacını taşıyan bu araştırmada;
Ana kriterler olarak ele alınan “öncül, sonuç ve zorlayıcı” davranışsal
değişim stratejilerinin karşılaştırmasına dayanan, yapılan hesaplamalar
sonucunda en önemli stratejinin öncül stratejiler olduğu görülmüştür. Bu sonuç
bireylerin davranışlarının henüz meydana gelmeden şekillendirilmesi
gerektiğini ortaya koymaktadır (Lehman ve Geller, 2004; Steg ve Vlek, 2009).
Bir başka değişle sorun henüz ortaya çıkmadan müdahale edilmesi ve proaktif
adımlar atılması gerektiğini ifade etmektedir. Öncül stratejilerin alt kriterlerine
bakıldığında ise bilgi ve eğitimin ilk sırada yer aldığı ve bunu diğerlerinden
daha yüksek bir oranla fiziki çevresel dizaynın takip ettiği görülmektedir. Her
konuda olduğu gibi çevreci davranışlar konusunda da bilgi ve eğitimin önemi
ortaya çıkmaktadır (Jickling ve Wals, 2008). E-atıklara ilişkin bilgi sahibi olan
ve atıkların ortaya çıkışından bertarafına kadar gerekli eğitimleri alan bireylerin
daha duyarlı davranacağı açıktır (Li vd., 2011). Diğer yandan alınan eğitimin ve
sahip olunan bilginin işlerlik kazanması için uygun fiziki olanakların varlığına
ihtiyaç duyulmaktadır. Bilindiği gibi, birey e-atıkların geri dönüşümüne katkıda
bulunmak istese de eğer mevcut cihazını teslim edebileceği bir tesis ya da birim
yoksa bu durumun bir önemi kalmamaktadır (Darby ve Obara, 2005; Robinson,
ve Read, 2005).
İkinci sırada yer alan sonuç stratejisinin alt kriterlerinden
ödüllendirmenin geri bildirim karşısında öne çıktığı görülmektedir. Bireyler
gerçekleştirdikleri davranışların ödüllendirilecek ölçüde kabul görmesinden
hoşnut olmaktadırlar. Bu duygu bireyleri daha fazla motive etmekte ve yeniden
çevreci davranışlar ortaya koymaya yönlendirmektedir. Dolayısıyla bireylerin
manevi, özellikle de maddi olarak ödüllendirilmesi e-atıklar konusunda
gösterecekleri davranışlar üzerinde etkili olmaktadır (Shaw ve Maynard, 2008).
Son davranış stratejisi olan zorlayıcı stratejilerde ise maddi yaptırım ön
plana çıktığı görülmektedir. Maddi ödüller ile motive olan bireylerin yine maddi
cezalar ile caydırılacağının düşünülmesi tutarlılık göstermektedir. Özellikle bazı
bireylerin sonucunda maddi cezalar/yaptırımlar olan davranışlardan çevreye
veya insanlığa olan zararı yüzünden değil, ödenmesi muhtemel para miktarı
yüzünden uzak durduğu bilinmektedir. Dolayısıyla son çare olarak
başvurulması tercih edilen zorlayıcı stratejilerden maddi yaptırım, bireylerin eatık davranışlarına ilişkin etkili araçlardan biri olarak görülmektedir (Solomon
ve Lewis, 2002).
Bunların yanında tüm kriterler bazında yapılan sıralamada, sonuç
stratejilerinden olan ödüllendirmenin diğer kriterler arasında öne çıktığı
görülmektedir. İkinci sırada bilgi ve eğitim, onun akabinde aynı önem
derecesine sahip olduğu görülen fiziki çevresel dizayn ve maddi yaptırım
gelmektedir. Bu sonuçlar yukarıda ifade edilen davranış biçimi ile paralellik
814
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
göstermektedir. Bireyler ne yazık ki çoğu zaman bilgi ve eğitim sahibi olsalar
bile çevreci davranmaktan uzak kalmaktadırlar. Hatta kimi yalnızca elde
edeceği bir faydalar/çıkarlar doğrultusunda çevreci davranışlar ortaya
koymaktadır. Dolayısıyla bireyler eğitimli, bilgili olsun ya da olmasın
karşılığında bir tatmin unsuru olduğu sürece çevreci davranacağını ifade etmek
mümkün olmaktadır (Thøgersen, 2003).
Bu bilgiler ışığında, bireylerin e-atıklarını teslim edebileceği ve bu
atıkların güvenli biçimde geri dönüşümünü sağlayacak tesislerin kurulması
gerekliliği gündeme gelmektedir. Bu sayede işlevini yitirmiş ya da modası
geçmiş cihazlar katma değer yaratan unsurlar haline gelebilecektir. Bu noktada
e-atıklarını ilgili tesislere teslim eden bireylere yönelik bir ödül mekanizmasının
geliştirilmesi bireyleri bu davranışlarını sürdürme konusunda motive edecektir.
Söz konusu ödüllendirme, bireyin çevreye olan katkılarına yönelik tebrik,
teşekkür içeren manevi bir tebrik kartı veya plaket olabileceği gibi, bireyleri asıl
motive edecek olan parça başına komisyon veya eski cihazını getirene yenisinde
indirim şekilde de olabilecektir.
Bilgi ve iletişim sektörünün hızlı büyümesi ile ortaya çıkan e- atık
stokunun geri dönüşüm sürecine dâhil olması bireylerin bilgilendirilmesi ve
eğitilmesi ile doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle gerek örgün gerek yaygın eğitim
sistemleri içerisinde atık ve çevre konularına değinilmesi, hatta ders olarak
işlenmesi fayda sağlayacaktır. Çevre düzenlemeleri ve politikalarının da
bireylerin davranışlarını etkilediği bilindiğinden yerel ve genel yönetimler
tarafından ilgili çalışmaların yürütülmesi de fayda yaratacak bir diğer unsurdur.
Elektronik atıkların geri dönüşümü; ekonomi, çevre ve canlı sağlığı
açısından mühim olduğu gibi geri toplama sistemi olan tersine lojistik için de
önem arz etmektedir. Tersine lojistik sisteminin yöneticileri olan firmaların da
dönüşüm tesislerinin kurulumu konusunda teşvik edilmesi gerekmektedir.
Çünkü atık geri dönüşüm tesisi yatırımları bakımından e-atık, firmalar
tarafından riskli algılanmaktadır. Bunun yanında geri dönüşüm tesisi
yatırımlarının finanse edilmesi, yeni oluşan bu sektörü büyütecek ve iş imkânı
yaratacaktır. E-atık konusunda ülkemizde uygun ve yeterli geri dönüşüm
olanağının bulunmaması da bu sektörün halen büyüme potansiyeline sahip
olduğunu göstermektedir.
Bunların yanından iyi tasarlanmış bir tersine lojistik sistemi, müşterinin
ürünü geri verebileceği konusunda güvence oluşturacağından, firman rekabet
gücüne katkı ve ürünlerine ilişkin faaliyetlerinde kolaylık sağlayacaktır.
Satılamayan ürün stoklarının ayrıştırılması, yeniden kullanılır hale getirilmesi
veya üretim sürecine yeniden dâhil edilmesi firmanın pazardaki başarısını
etkileyecektir. Dolayısıyla tersine lojistik faaliyetlerinin kolaylaştırılması ve
teşvik edilmesi firma ve çevre için fayda sağlayacaktır.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
815
Son olarak konuya ilgi duyan araştırmacılar, belli bir e-atık türü
üzerinden karşılaştırma yaparak bireylerin davranışlarını analiz edebilirler.
Ayıca araştırmaya çevresel tutum ve davranış değişkenleri eklenerek daha
kapsamlı bir araştırma yapılabilir. Tüm bu ilaveler gerek bu çalışmanın gerekse
çevreciliğe gönül verenlerin faaliyetlerinin gelişimine katkıda bulunacaktır.
KAYNAKLAR
Achillas, C., Aidonis, D., Vlachokostas, C., Moussiopoulos, N., Banias, G., &
Triantafillou, D. (2012). “A Multi-Objective Decision-Making Model To Select
Waste Electrical And Electronic Equipment Transportation Media”. Resources,
Conservation and Recycling. 66, 76-84.
Allcott, H. (2011). “Social Norms and Energy Conservation”. Journal of Public
Economics, 95(9), 1082-1095.
Ayvaz, B. (2013). Miktar ve Kalite Belirsizliği Altında Tersine Lojistik Ağ Tasarımı
İçin Bir Stokastik Programlama Modeli Önerisi: Elektronik Atık Sektöründe Bir
Uygulama. İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü İşletme
Mühendisliği Anabilim Dalı İşletme Mühendisliği Programı Yayımlanmamış
Doktora Tezi.
Babu, B. R., Parande, A. K., & Basha, C. A. (2007). “Electrical And Electronic Waste:
A Global Environmental Problem”. Waste Management & Research. 25(4), 307318.
Bonino, D., Corno, F., ve De Russis, L. (2012). “Home Energy Consumption Feedback:
A User Survey”. Energy and Buildings, 47(1). 383-393.
Cialdini, R. B. (2001). Influence Science And Practice. Boston: Allyn and Bacon.
Cialdini, R. B. (2009). Influence: Science and practice (Vol. 4). Boston, MA: Pearson
Education.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı (2008). “Elektrikli ve Elektronik Eşyalarda Bazı Zararlı
Maddelerin Kullanımının Sınırlandırılmasına Dair Yönetmelik”.
http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2008/05/20080530-3.htm, [Erişim Tarihi:
29.07.2016].
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, “Atık Elektrikli Ve Elektronik Eşyaların Kontrolü
Yönetmeliği”. http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2012/05/20120522-5.htm,
[Erişim Tarihi: 26.07.2016].
Darby, L., ve Obara, L. (2005). “Household Recycling Behaviour and Attitudes
Towards The Disposal of Small Electrical and Electronic Equipment”.
Resources, Conservation and Recycling. 44(1). 17-35.
De Brito, M. P., Dekker, R., & Flapper, S. D. P. (2005). Reverse Logistics: A Review of
Case Studies. In Distribution Logistics (243-281). Berlin: Springer Berlin
Heidelberg.
De Young, R. (1993). “Changing Behavior and Making İt Stick The Conceptualization
and Management Of Conservation Behavior”. Environment and Behavior.
25(3). 485-505.
Dowlatshahi, S. (2000). “Developing a Theory of Reverse Logistics”. Interfaces. 30(3).
143-155.
816
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
EAGD, “Türkiye’de ve Dünya’da E-Atık”. http://www.eagd.org.tr/turkiyede-vedunyada-e-atik/, [Erişim Tarihi: 26.07.2016].
European Commission (2016). “Waste Electrical & Electronic Equipment (WEEE)”.
http://ec.europa.eu/environment/waste/weee/index_en.htm, [Erişim Tarihi:
28.07.2016].
Everett, J. W. (1994). “Environmental Collective Action: Residential Recycling
Programs”. Journal Of Professional İssues in Engineering Education and
Practice,120(2), 158-176.
Fleischmann, M., Bloemhof-Ruwaard, J. M., Dekker, R., Van der Laan, E., Van Nunen,
J. A., & Van Wassenhove, L. N. (1997). “Quantitative Models For Reverse
Logistics: A Review”. European Journal of Operational Research. 103(1), 1-17.
Geller, E. S. (1992). “It Takes More Than İnformation to Save Energy”. American
Psychologist. 47, 814-815.
Geller, E. S., Bechtel, R. B., ve Churchman, A. (2002). The Challenge of İncreasing
Proenvironmental Behavior. R.B. Bechtel, A. Churchman (Eds.), Handbook of
Environmental Psychology,(525-540). New York: Wiley.
Geller, E. S., Winett, R. A., & Everett, P. B. (1982). Environmental Preservation: New
Strategies For Behavior Change. New York: Pergamon Press.
Grünbergen J. ve Mark-Berglung, T. (2003). Statistic on Waste Electrical and
Electronic Equipment. Kopenhag: Ekspressen Tryk-Kopicenter.
Guintini, R. ve Andel, T. (1995). “Advance With Reverse Logistics”. Transportation &
Distribution, 36(2). 73- 77.
He, W., Li, G., Ma, X., Wang, H., Huang, J., Xu, M., & Huang, C. (2006). “WEEE
Recovery Strategies And The WEEE Treatment Status in China”. Journal of
Hazardous Materials. 136(3), 502-512.
Hester, R. E., & Harrison, R. M. (2009). Electronic Waste Management: Deisgn,
Analysis and Applicaiton (Vol. 27). UK, Cambridge: Royal Society of
Chemistry.
Hischier, R., Wäger, P., & Gauglhofer, J. (2005). “Does WEEE Recycling Make Sense
From An Environmental Perspective?: The Environmental İmpacts Of The Swiss
Take-Back And Recycling Systems For Waste Electrical And Electronic
Equipment (WEEE)”. Environmental Impact Assessment Review. 25(5), 525539.
Hobikoğlu, E. H. (2013). “Davranışsal Finans Çerçevesinde E-Atık Geri Dönüşüm
Yatırım Risk Algılamasında Tüketici Tercih ve Davranış Düzeyinin SosyoEkonomik Analizi: İstanbul Örneği”. Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar
Dergisi, 4(8). 55-70.
Jickling, B., & Wals, A. E. (2008). “Globalization and Environmental Education:
Looking Beyond Sustainable Development”. Journal of Curriculum Studies.
40(1), 1-21.
Karaçay, G. (2005). “Tersine Lojistik: Kavram ve İşleyiş”. Çukurova Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14(1). 317-332.
Lehman, P. K., ve Geller, E. S. (2004). “Behavior Analysis and Environmental
Protection: Accomplishments and Potential For More”. Behavior and Social
Issues. 13(1). 13-32.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 31 2017 Sayı: 3
817
Li, Y., Huo, X., Liu, J., Peng, L., Li, W., & Xu, X. (2011). “Assessment of Cadmium
Exposure For Neonates in Guiyu, an Electronic Waste Pollution Site of China”.
Environmental Monitoring and Assessment.177(1-4). 343-351.
Lokhorst, A. M., Staats, H., ve van Iterson, J. (2015). “Energy Saving İn Office
Buildings: Are Feedback And Commitment-Making Useful Instruments To
Trigger Change?”. Human Ecology. 43(5). 759-768.
Lourenço, H. R., & Soto, J. P. (2002). “Reverse Logistics Models and Applications: A
Recoverable Production Planning Model”.
http://citeseerx.ist.psu.edu/viewdoc/download;jsessionid=EA4935C1860EF39E4
6AEBDA4A79E0292?doi=10.1.1.197.2001&rep=rep1&type=pdf, [Erişim
Tarihi: 18.07.2016].
Nakıboğlu, G. (2007). “Tersine Lojistik: Önemi ve Dünyadaki Uygulamaları”. Gazi
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi. 9(2). 1-16.
Nixon, H., ve Saphores, J. D. M. (2007). “Financing Electronic Waste Recycling
Californian Households’ Willingness To Pay Advanced Recycling Fees”.
Journal of Environmental Management. 84(4). 547-559.
Nolan, J. M., Schultz, P. W., Cialdini, R. B., Goldstein, N. J., & Griskevicius, V.
(2008). “Normative Social İnfluence is Underdetected”. Personality and Social
Psychology Bulletin, 34(7), 913-923.
Puckett, J., Byster, L., Westervelt, S., Gutierrez, R., Davis, S., Hussain, A., & Dutta, M.
(2002). “Exporting Harm: The High-Tech Trashing of Asia”.
http://ewasteguide.info/biblio/exporting-har, [Erişim Tarihi: 28.07.2016].
Robinson, B. H. (2009). “E-Waste: An Assessment of Global Production and
Environmental İmpacts”. Science of The Total Environment. 408(2), 183-191.
Robinson, G. M., ve Read, A. D. (2005). “Recycling Behaviour in a London Borough:
Results from Large-Scale Household Surveys”. Resources, Conservation and
Recycling. 45(1). 70-83.
Rogers, D. S., ve Tibben‐Lembke, R. (2001). “An Examination of Reverse Logistics
Practices”. Journal Of Business Logistics. 22(2), 129-148.
Ryan, C. M. (2009). “Managing Nonpoint Source Pollution in Western Washington:
Landowner Learning Methods And Motivations”. Environmental Management.
43(6), 1122-1130.
Saaty T.L. (1990). “How to Make a Decision: The Analytic Hierarchy Process”,
European Journal of Operations Resesarch. 48(3). 9-26.
Saaty T.L. (2000). Fundamentals of Decision Making and Priority Theory, Vol. 6.
Pittsburg: RWS Publications.
Saaty T.L. (2002). “Decision Making with the Analytic Hierarchy Process”, Scientia
Iranica. 9(3). 215-229.
Saaty, T. L. (1977). “A Scaling Method For Priorities in Hierarchical Structures”.
Journal Of Mathematical Psychology. 15(3), 234-281.
Schultz, P. W., Oskamp, S., ve Mainieri, T. (1995). “Who Recycles And When? A
Review Of Personal And Situational Factors”. Journal of Environmental
Psychology, 15, 105-121.
Shaw, P. J., ve Maynard, S. J. (2008). “The Potential of Financial İncentives to Enhance
Householders’ Kerbside Recycling Behaviour”. Waste Management. 28(10).
1732-1741.
818
Bahar TÜRK, Aysel ERCİŞ
Skinner, B. F. (1987). Upon Further Reflection. Englewood Cliffs, New Jearsey:
Prentice-Hall.
Solomon, A., ve Lewis, L. (2002). “Incentives and Disincentives for Corporate
Environmental Disclosure”. Business Strategy and the Environment. 11(3). 154169.
Staats, H., Leeuwen, E., & Wit, A. (2000). “A Longitudinal Study Of İnformational
İnterventions To Save Energy İn An Office Building”. Journal of Applied
Behavior Analysis. 33(1), 101-104.
Steg, L., ve Vlek, C. (2009). “Encouraging Pro-Environmental Behaviour: An
İntegrative Review and Research Agenda”. Journal of Environmental
Psychology. 29(3). 309-317.
Stock, J. (1998). Development and Implementation of Reverse Logistics Programs. Oak
Brook, IL: Council of Logistics Management.
Sweetman, J., ve Whitmarsh, L. E. (2016). “Climate Justice: High‐Status Ingroup Social
Models Increase Pro‐Environmental Action Through Making Actions Seem
More Moral”. Topics in Cognitive Science. 8(1).196-221.
Taha, H. A. (2003). Operations Research: an Introduction. University of Arkansas,
Fayetteville: Pearson Education.
Taylor, B. W. (2002). Introduction To Management Science. New Jersey: Pearson
Education Inc.
Thierry, M., Salomon, M., Van Nunen, J., ve Van Wassenhove, L. (1995). “Strategie
İssues in Product Recovery Management”. California Management Review.
37(2). 114-135.
Thøgersen, J. (2003). “Monetary İncentives and Recycling: Behavioural and
Psychological Reactions to a Performance-Dependent Garbage Fee”. Journal of
Consumer Policy. 26(2). 197-228.
Tønnesen, K. (2013). “Designing a Mobile Application for Energy Behavior Change in
Households”. http://www.idi.ntnu.no/~krogstie/projectreports/2013/Prosjektoppgave%20-%20Kristin%20T%C3%B8nnesen.pdf,
[Erişim Tarihi: 28.07.2016].
Toprak, A. O., Hobikoğlu, E. H., Eğri, T. ve Özdemir, Z. (2013). “Elektrikli ve
Elektronik Atıkların Geri Dönüşümünde Tüketici Davranışları: İstanbul Örneği”.
Internatıonal Conference On Eurasıan Economıes. 17-18 Eylül 2013. St.
Petersburg/Rusya.
Tüzemen, A., & Özdağoğlu, A. (2007). “Doktora Öğrencilerinin Eş Seçiminde Önem
Verdikleri Kriterlerin Analitik Hiyerarşi Süreci Yöntemi İle Belirlenmesi”.
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 21(1). 215-232.
Viscusi, W. K., Huber, J., ve Bell, J. (2011). “Promoting Recycling: Private Values,
Social Norms, and Economic İncentives”. The American Economic Review,
101(3), 65-70.
Widmer, R., Oswald-Krapf, H., Sinha-Khetriwal, D., Schnellmann, M., & Böni, H.
(2005). “Global Perspectives on E-Waste”. Environmental İmpact Assessment
Review, 25(5), 436-458.
Yazıcı, E. Y., ve Deveci, H. (2009). “E-Atıklardan Metallerin Geri Kazanımı”.
Madencilik. 48(3), 3-18.
Download