T.C. S.B. ĐSTANBUL EĞĐTĐM VE ARAŞTIRMA HASTANESĐ ANESTEZĐ VE REANĐMASYON KLĐNĐĞĐ ŞEFĐ UZ DR GÜLŞEN BĐCAN SEZARYENLERDE ĐNTRATEKAL LEVOBUPĐVAKAĐNE ĐLAVE EDĐLEN FENTANĐL VE MORFĐNĐN POSTOPERATĐF AĞRI ÜZERĐNE ETKĐSĐNĐN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ Dr. Pınar ACAR Anesteziyoloji ve Reanimasyon Uzmanlık Tezi Tez Danışmanı Doç. Dr. Emine Nur Özyuvacı Đstanbul-2008 ÖNSÖZ Asistanlık eğitimim boyunca her konuda beni destekleyen, teorik ve pratik anlamda yetişmemi sağlayan klinik şef vekilimiz ve tez danışmanım Sayın Doç. Dr. Emine Nur ÖZYUVACI’ya, Asistanlık eğitimim boyunca ve tezimin hazırlanışı sırasındaki sıkıntılı dönemlerimde benden bilgi ve deneyimlerini esirgemeyen Uzm. Dr. Naile Toprak’a, Meslek hayatıma yaptığı katkılarından dolayı S.B Đstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Op. Dr. Özgür Yiğit’e, Uzmanlık eğitimim boyunca heyecanı, stresi, acıları ve güzellikleri beraber paylaştığım tüm uzmanlarıma, asistan arkadaşlarıma, anestezi teknisyenlerine, hemşirelerine ve personellere, Tezimin hazırlık döneminde bana göstermiş oldukları anlayış ve destekten dolayı Kadın Hastalıkları ve Doğum Klinik şefi başta olmak üzere Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde görevli tüm uzman, asistan ve hemşirelere, Her zaman yanımda olan fedakar ve sevgi dolu aileme , Sadece asistanlık dönemi değil hayatımın her döneminde benden desteğini esirgemeyen sevgili eşim Dr. Z. Bülent Acar’a, Hayatıma anlam kazandıran biricik kızım Đnci’ye en içten teşekkürlerimle. Dr. Pınar ACAR i ÖNSÖZ i ĐÇĐNDEKĐLER ii KISALTMALAR iii iv TABLO LĐSTESĐ ŞEKĐL LĐSTESĐ v ÖZET VE ANAHTAR SÖZCÜKLER vi 1 1. GĐRĐŞ VE AMAÇ 2. GENEL BĐLGĐLER 3 2.1. POSTOPERATĐF AĞRI 3 5 2.2. SEZARYEN 2.3. SEZARYEN OLGULARINDA ANESTEZĐ YÖNTEMĐNĐN SEÇĐMĐ 5 2.4. REJYONEL ANESTEZĐ 6 2.4.1. Rejyonel Anestezinin Endikasyonları 6 7 2.4.2. Rejyonel Anestezinin Avantajları 2.4.3. Rejyonel Anestezinin Kontrendikasyonları 7 2.4.3.1. Kesin Kontrendikasyonlar 7 2.4.3.2. Rölatif Kontrendikasyonlar 7 8 2.4.4. Rejyonel Anestezi Tekniklerinin Komplikasyonları 2.4.5. Sezaryen Operasyonlarında Rejyonel Anestezinin Tarihsel Gelişimi 8 2.5. ANATOMĐ 9 11 2.5.1. Spinal Kordun Zarları 2.5.1.1. Spinal Dura 11 2.5.1.2. Araknoid 12 2.5.1.3. Piamater 12 2.5.2. Beyin Omurilik Sıvısı ( BOS ) 12 2.5.3. Spinal Kord 13 13 2.5.4. Spinal Sinirler 2.5.5. Dermatomlar 14 2.6. SPĐNAL ANESTEZĐ 15 2.6.1. Teknik 17 18 2.6.2. Spinal Anestezinin Annedeki Yan Etkileri 2.7. LOKAL ANESTEZĐKLER 19 2.7.1. Lokal Anesteziklerin Spinal Etki Mekanizmaları 20 2.7.2. Spinal Anestezide Lokal Anesteziklerin Etkilerini Belirleyen Faktörler 21 2.7.3. Levobupivakain 22 2.8. OPĐOĐDLER 23 2.8.1. Sınıflandırma 23 2.8.2. Etki Mekanizmaları 24 2.8.3. Etki Yerleri 24 2.8.4. Santral Sinir Sistemindeki Etkileri 25 2.8.5. Opioid Analjeziklerin Spinal Etki Mekanizmaları 26 2.8.6. Morfin 27 2.8.7. Fentanil 29 2.9. ĐNTRATEKAL OPĐOĐDLERĐN YAN ETKĐLERĐ 30 3. GEREÇ VE YÖNTEMLER 32 4. BULGULAR 37 5. TARTIŞMA 48 6. SOUNÇ 55 7. KAYNAKLAR 56 ii KISALTMALAR ARK : Arkadaşları ASA : Amerikan Anesteziyoloji Derneği BOS : Beyin omurilik sıvısı SAB : Sistolik arter basıncı DAB : Diastolik arter basıncı HKA : Hasta kontrollü analjezi ĐV : Đntravenöz KAH : Kalp atım hızı SS : Standart sapma SSS : Santral sinir sistemi VAS : Verbal analog skala Z1 : Sensoryal blok başlama süresi Z2 : Anestezi başlama süresi Z3 : Postop ilk analjezi gereksinimine kadar geçen efektif analjezi süresi Z4 : Modifiye bromage skalasına göre motor bloğun ortadan kalkma süresi iii TABLO LĐSTESĐ Tablo 1: Bromage skalası 33 Tablo 2: Wilson sedasyon skorlaması 34 Tablo 3: Kaşıntı skalası 34 Tablo 4: Apgar tablosu 36 Tablo 5: Demografik özellikler 37 Tablo 6: Doğum sayısı, gebelik sayısı ve gestasyonel yaş verileri 37 Tablo 7: Z1, Z2, Z3 ve Z4 ortalama ve SS değerleri 38 Tablo 8: Sistolik arter basıncı değerleri 38 Tablo 9: Diastolik arter basıncı değerleri 39 Tablo 10: Gruplar arası ortalama kalp atım hızı değerleri 40 Tablo 11: Gruplar arası ortalama SpO2 değerleri 41 Tablo 12: Gruplar arası ortalama pH değerleri 42 Tablo 13: Ortalama bebek ağırlığı 42 Tablo 14: 1. ve 5. dakika apgar değerleri 43 Tablo 15: Ortalama kapatma ve insizyon süreleri 43 Tablo 16: Gruplar arası ortalama VAS değerleri 44 Tablo 17: Gruplar arası ASA ve zorluk değerleri 45 Tablo 18: Gruplar arası komplikasyonların değerlendirilmesi 45 Tablo 19: Postoperatif komplikasyonların değerlendirilmesi 46 Tablo 20: Postoperatif kullanılan analjezik miktarları 46 Tablo 21: Hasta memnuniyeti ve başkasına tavsiye etme değerleri 47 iv ŞEKĐL LĐSTESĐ Şekil 1: Vertebranın kısımları 9 Şekil 2: Vertebral kolonun eğrilikleri 10 Şekil 3: Vertebral kolonun ligamentleri 11 Şekil 4: Dermatomlar 15 Şekil 5: Spinal anestezi pozisyonları 17 Şekil 6: Levobupivakainin kimyasal yapısı 22 Şekil 7: Morfinin kimyasal yapısı 27 Şekil 8: Fentanilin kimyasal yapısı 29 Şekil 9: VAS skalası 35 Şekil 10 : Gruplar arası ortalama sistolik arter basıncı grafiği 39 Şekil 11 : Gruplar arası ortalama diastolik arter basıncı değerleri 40 Şekil 12: Gruplar arası ortalama kalp atım hızı değerleri 41 Şekil 13: Gruplar arası ortalama SpO2 değerleri 42 Şekil 14: Gruplar arası ortalama VAS değerleri 44 v ÖZET Sezaryenlerde Đntratekal Levobupivakaine Đlave Edilen Fentanil ve Morfinin Postoperatif Ağrı Üzerine Etkisinin Değerlendirilmesi Prospektif, randomize, çift-kör çalışmamız sezaryen için intratekal levobupivakaine ilave edilen fentanil ve morfinin postoperatif ağrı üzerine etkisini değerlendirmek amacıyla yapıldı. Hastanemiz etik kurul onayı ve hastaların yazılı onayları alındıktan sonra elektif koşullarda sezaryen ameliyatı geçirecek ASA I-II grubunda, spinal anestezinin kontrendike olmadığı ve lokal anestezik duyarlılığı olmayan 60 olgu çalışmaya alındı. Rastgele iki gruba ayrılan hastaların I. grubuna (n=30) intratekal 10 mg %5 levobupivakain + 0,1 mg morfin, II. gurubuna (n=30) intratekal 10 mg %5 levobupivakain + 20 mcgr fentanil uygulandı. Sensoryal blok başlama süresi, anestezi başlama süresi, postoperatif ilk analjezi gereksinimine kadar geçen efektif analjezi süresi, modifiye bromage skalasına göre motor bloğun tamamen ortadan kalkma süresi, spinal analjezi süresi, hastaların ek analjezik ihtiyacı, kullanılan ek analjezik miktarı, hemodinamik değişkenler, yan etkiler ve postoperatif hasta memnuniyeti değerlendirilerek kaydedildi. Ayrıca tüm annelerde anne yaşı, kilo, boy, gestasyon yaşı, gebelik sayısı ve yenidoğanın 1. ve 5. dakikalarda APGAR skorları değerlendirilerek kaydedildi. Olgulara ait veriler istatiksel olarak SPSS for Windows v10.0 paket programı ile Stutendt’s-t, Man Whitney U ve ki-kare analizi ile değerlendirilerek p<0,05 anlamlı kabul edildi. Gruplar arasında demografik ve hemodinamik özellikleri yönünden istatistiksel farklılık saptanmadı. Morfin grubunda ek analjezi istem süresi fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha uzun olarak belirlendi (p<0,001). Yenidoğan değerlendirmesinde kullanılan 1. ve 5. dakika apgar skoru, umblikal arter-ven kan gazı analizi sonuçları her iki grupta da normal sınırlarda olmakla birlikte fentanil grubunun 1. ve 5. dakika apgarı morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek tespit edildi (p<0,01). Morfin grubunda intraoperatif ve postoperatif komplikason kaşıntı, sedasyon, bulantı-kusma sıklığı fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek olduğu belirlendi (p<0,05). Fentanil grubunda istenen ilaç miktarı, sunulan ilaç miktarı ve kullanılan analjezik miktarı değerleri morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek bulundu (p<0,001). Morfin grubunda hasta memnuniyeti ve başkasına tavsiye etme fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek tespit edildi (p<0,01). Çalışmamızda elektif sezaryenlerde intratekal levobupivakaine eklenen morfin ve fentanilin postoperatif ağrı üzerine etkilerini değerlendirdiğimizde yan etki insidansının morfin grubunda fentanil grubundan daha yüksek olmasına rağmen postoperatif ek analjezi ihtiyacının çok daha az olduğunu ve uzun süreli ağrısız geçirilen postoperatif dönemin anneler için tercih sebebi olduğu sonucuna vardık. Anahtar sözcükler: Spinal anestezi, postoperatif ağrı, levobupivakain, fentanil, morfin vi Assessment the effect of intrathecal levobupivacaine combined fentanyl or morphine on the postoperative analgesia in patients undergoing caesarean section Our prospective, randomized, double - blind study aimed to detect the effect of intrathecal levobupivacaine combined fentanyl or morphine on the postoperative analgesia in patients undergoing Caesarean section. After approval by the hospital ethics committee and obtaining written informed consent, sixty ASA I, II parturients undergoing elective cesearien section were enrolled in this study. None of the patients hos any contraindication for spinal anesthesia and sensitivity to local anesthetics. Patients were randomly assigned in a double-blinded fashion to receive either intrathecal 10 mg %5 levobupivacaine + 0,1 mg morphine, (group m, n=30) or 10 mg %5 levobupivacaine + 20 mcgr fentanyl, (group f, n=30). The onset of sensorial block and anesthesia, interval of effective analgesia until first analgesic requirement, disapperance of motor block according to modified bromage scale, duration of spinal analgesia, additional analgesic requirement, amount of additional analgesic, hemodynamic parameters, adverse effects, and postoperative patients satisfaction were recorded. Also patients age, weight, height, gestational age,and 1.and 5.minutes APGAR scores of neonates were recorded. Statistical analysis was performed by using SPSS for Windows v10.0 package programe and student’s_t,man whitney u and ki-square test, P < 0.05 value was considered as statistically significant. There were no differences in patient demographics and hemodynamic parameters. Additional analgesic requirement period was significantly longer in group m than group f (p<0,001). Even 1. and 5.APGAR scores of neonates and blood gas analyses of umblical arter –vein results were in normal ranges, in group f 1. and 5. APGAR scores were significantly higher. In group f intraoperative and postoperative complications like pruritis,sadation,nausea and vomitting were significantly higher than group m (p< 0,05). In group f intended, delivered and total analgesic amount values were exist significantly higher than group m ( p<0,001). In group m patient satisfaction and presentaton to somebody else were exist significantly higher than group f( p< 0,01). In our study when we evaulate the effect of intrathecal levobupivacaine combined fentanyl or morphine on the postoperative analgesia in patients undergoing elective caesarean section, in spite of adverse effect insidance in group m is higher than group f. We proved that postoperative additional analgesic requirement is less than group f and long term painless postoperative period is the reason of choice by mothers. Keywords: Spinal anesthesia, postoperative pain, levobupivacain, fentanyl, morphine vii 1- GĐRĐŞ VE AMAÇ Sezaryen dünyada rejyonel anestezi altında en yaygın uygulanan major cerrahi girişimdir. Bebeğin doğar doğmaz, bilinci açık ve ağrısız bir annenin kollarına verilmesi tıptaki en heyecan verici deneyimlerden birisidir(1). Rejyonel anestezi teknikleri solunumsal, kardiyovasküler ve nöroendokrin sistem üzerine olumlu etkileri; tromboembolik komplikasyonlar ve kan kaybını azaltmasının yanında postoperatif iyileşme dönemini kısaltması nedeniyle tercih edilmektedir. Ayrıca nöral blokaj etkisinin postoperatif dönemde de devam etmesi etkili ve güvenli analjezi sağlamaktadır(2). Rejyonel anestezi tekniklerinden biri olan spinal anestezide, etki hızlı başlamakta, düşük lokal anestezik dozlarına ihtiyaç duyulmakta, kaliteli ve güvenilir blok sağlanmaktadır(3, 4). Spinal anestezi uygulanan hastalarda anestezi kalitesini artırmak, anestezi süresini uzatmak ve yan etkilerini azaltmak için lokal anesteziklere adjuvanlar sıklıkla ilave edilir. En sık kullanılan adjuvan ajanlar opioidlerdir. Opioidlerin lokal anestezikler ile kombinasyonunun daha etkin ve daha uzun süreli anestezi oluşturduğu bilinmektedir(5, 6). Đntratekal opioidler içerisinde en sık kullanılan ajan fentanildir. Đntratekal 10-25 mcgr dozlarda uygulandığında 180-240 dakika süreyle etkin olduğu gösterilmiştir(7). Birçok merkezde, sezaryen operasyonlarından sonra analjezi için morfinin yerini almıştır. Đntratekal morfin ise somatik ve kısmen visseral nosisepsiyonu (peritoneal irritasyon) bloke ederek 1 uzun süreli bir blok oluşturur. Ancak intratekal uygulama sonrasında bulantı ve kusma sık olarak eşlik eder(5). Sezaryen operasyonlarından sonra oluşan ağrı; operasyon sırasında rektus kasının ayrılması ve postoperatif dönemde uterus aktivitesinden kaynaklanan kramplara bağlı olarak gelişmektedir(8). Spinal opioidler sezaryen sonrası ağrının giderilmesinde sıklıkla kullanılmaktadır(9). Birçok çalışmada, sezaryen sonrası ağrı tedavisinde opioidin sistemik kullanımına kıyasla nöroaksiyel kullanımının daha yararlı olduğu gösterilmiştir(10, 11). Ayrıca emziren annelerde nöroaksiyel analjezi etkindir ve opioidlere minimal maruz kalma avantajı sağlamaktadır. Bu çalışmada; sezaryenlerde intratekal levobupivakaine ilave edilen fentanil ve morfinin postoperatif ağrı, yan etkiler ve hasta memnuniyeti üzerine olan etkileri araştırılmıştır. 2 2- GENEL BĐLGĐLER 2.1 POSTOPERATĐF AĞRI Ağrı, var olan veya olası doku hasarına eşlik eden veya bu hasar ile tanımlanabilen, hoşa gitmeyen duyusal ve emosyonel deneyimdir. Bu tanıma göre ağrı bir duyum ve hoşa gitmeyen yapıda olduğundan her zaman özneldir. Bu nedenle ağrı dediğimiz deneyimi değerlendirirken hem fiziksel hem de fiziksel olmayan bileşenlerini birlikte değerlendirmek zorundayız(12). Postoperatif ağrı, cerrahi travmayla başlayıp doku iyileşmesi ile sona eren akut bir ağrı şeklidir(13). Cerrahinin neden olduğu lokal doku hasarı, aljezik maddelerin (prostaglandin, histamin, seratonin, bradikinin, 5-hidroksitriptamin, substans-P) salınmasına yol açar. Bu maddeler nosiseptörlere bağlanarak ve A Delta ve C sinir lifleri aracılığıyla iletilerek etkili olurlar. Ayrıca bazı impulslar medulla spinaliste anterior ve anterolateral köklerden geçerek segmental refleks yanıtlara neden olurlar. Bazıları da spinotalamik ve spinoretiküler trakt yoluyla yüksek merkezlere iletilerek suprasegmental ve kortikal yanıtlara neden olur(14). Segmental refleks yanıtlar, cerrahi sırasında iskelet kas tonusu ve spazmıyla ilişkili olarak oksijen tüketimi ve laktik asit üretimi artışına bağlıdır. Sempatik sinir stimülasyonu kalp atım hızı, strok volüm, kardiyak iş ve kalbin oksijen tüketiminin artışına neden olur. Gastrointestinal ve üriner sistemde tonus azalır. 3 Suprasegmental refleks yanıtlar, sempatik tonus artışının yanında hipotalamik stimülasyon artışınada neden olur. Ayrıca metabolizma ve oksijen tüketimi artar. Cerrahi sonrası uyanık hastada kortikal yanıtlar nosiseptif impulsların yüksek beyin merkezlerine uzanması ve orada ağrının integrasyonu ve algılanması ile ilişkili komplike sistemlerin aktive olması ile harekete geçer. Hipotalamik stimülasyonun eklenmesiyle ağrıya korku ve anksiyete eşlik edebilir(14). Postoperatif ağrı; pulmoner, kardiyovasküler, gastrointestinal, üriner sistemde disfonksiyona ve metabolik ve nöroendokrin değişikliklere neden olmaktadır. Ağrının neden olduğu bu fizyolojik yanıtların birçoğu uygun analjezi yöntemleri ile ortadan kaldırılabilir veya azaltılabilir(14). Postoperatif dönemdeki ağrı hareketsiz hastalarda atelektazi, pnömoni ve tromboembolik komplikasyonlara predispozisyon yaratır. Obstetrik hastalarda inatçı ağrı erken postpartum dönemde anne ile bebek arasındaki ilişkiyi olumsuz yönde etkiler(14). Postoperatif ağrı kontrolü sırasında hekim istenmeyen yan etkiler ile ağrıyı kesme arasında denge kurmak zorundadır. Bulantı, kusma, sedasyon, anne ile bebek arasındaki ilişkinin engellenmesi, anne sütüyle ilaçların ekskresyonu gibi yan etkiler de yetersiz analjezi kadar olumsuz sonuçlara yol açıp hastanın konforunu bozar. Efektif postoperatif ağrı kontrolü için cerrahi sırasında olduğu gibi hastada derin sedasyon yapmadan fiziksel iyileşmesini güçlendirecek ve kendini iyi hissetmesini sağlayacak düzeyde analjezi sağlamak yeterlidir(15, 16). 4 2.2 SEZARYEN Sezaryen; fetüs, plasenta ve zarlarının, batın ve uterusdan yapılan insizyonlardan doğurtulmasıdır. Bu yöntem ile doğum son yıllarda sürekli olarak artarak %5’den %25’lere çıkmıştır. Yüksek sezaryen oranlarının nedeni ise multifaktöryeldir. Forseps veya vajinal makat doğumlardan kaçınılması ve doğum eylemi sırasında fetal distresin daha kolay saptanabilmesi sezaryen operasyonunun avantajlarıdır(7, 17). 2.3 SEZARYEN OLGULARINDA ANESTEZĐ YÖNTEMĐNĐN SEÇĐMĐ Cerrahi anestezide öncelikli olarak hastanın rahatı, güvenliği ve elverişli ameliyat koşullarının sağlanması düşünülür. Ancak sezaryen girişimlerinde seçilen anestezi yöntemi yenidoğan üzerine direkt etkili olduğundan anestezi uygulamaları içinde özel bir yeri vardır. Sezaryen operasyonunda anestezist anne için en güvenli ve konforlu, yenidoğanda en az depresyon yapan ve obstetrisyen için optimal çalışma koşullarını sağlayabilen yöntemi seçmelidir(18). Sezaryende anestezi tercihi cerrahi girişimin aciliyeti, hasta ve cerrahın seçimi ve anestezistin becerisine bağlı olarak değişmektedir(19). Elektif sezaryen girişimlerinde anestezi seçimi genel anestezi ve rejyonel anestezi şeklinde olabilir. Ancak fetüs ve anne güvenliği düşünüldüğünde anestezi tercihi daha çok rejyonel anestezi yönünde olmaktadır(19, 20). Sezaryen operasyonunda maternal ölümlerin %3 – 12’sinden anestezi sorumludur. Bu ölümlerin genel anestezi sırasında başarısız entübasyon, yetersiz ventilasyon ile oksijenasyona ve gastrik içeriğin aspirasyonuna bağlıdır. Operasyonun çok acil olması, obezite, preeklampsi, eklampsi de maternal mortalite açısından risk faktörleridir(18). 5 Gebelik sırasında total protein ile albumin – globulin oranı azalıp plazma kolinesteraz aktivitesi normalin %70’ine düştüğü için genel anestezi uygulanan sezaryen vakalarında süksinilkolin etkisinin geri dönüşü gecikebilir. Yaklaşık 1000 vakalık bir seride sözü edilen bu gecikme saptanmıştır(21). Bir çok anestezist genel anesteziyi zorunluysa uygulamakta, koşullar uygunsa rejyonel anesteziyi tercih etmektedir(18). Toker ve arkadaşları (22) 2003’de yayınladıkları bir çalışmada kendi kliniklerinde 1996 – 2000 yılları arasında toplam 674 sezaryen olgusunun %77’sine spinal anestezi, %23’üne genel anestezi uygulandığını bildirmişlerdir. Hawkins ve arkadaşları (23) 1997’de yayınladıkları bir çalışmada ABD’de 1981 – 1982 yılları arasında sezaryen olgularının %15’ine genel, %40’ına spinal, %45’ine epidural anestezi uygulandığını rapor etmişlerdir. Yale – Now Haven hastanesinde elektif sezaryenlerin %75’inden çoğu spinal anestezi ile gerçekleştirilmektedir. Bu hastaların %95’inden fazlası postoperatif analjezi için intratekal opioid almaktadır(24). 2.4 REJYONEL ANESTEZĐ Sezaryen için yapılan epidural, spinal ve kombine spinal epidural ve kaudal anestezide anne uyanık olur ve aspirasyon problemi olmaz. Genel anesteziklerin yeni doğanda yaptığı depresyon rejyonel anestezide görülmez. 2.4.1 Rejyonel Anestezinin Endikasyonları Seçilmiş olgularda özellikle fetal distres nedeniyle aciliyet gerekmeyen anneye ait diabet, kalp hastalığı ve solunumsal problemler, preeklampsi ve eklampsi söz konusu olduğunda, gebenin tok olduğu aspirasyon pnömonisi riski 6 olan durumlarda ve entübasyon güçlüğüne sebep olabilecek anatomik malformasyonlarda uygulanabilecek güvenli bir metoddur. 2.4.2 Rejyonel Anestezinin Avantajları Rejyonel anestezi annenin uyanık olmasını, entübasyon güçlüğü ve maternal aspirasyon gibi istenmeyen durumlara maruz kalmamasını ve genel anestezik ilaçların yenidoğan üzerinde oluşturacağı muhtemel depresyondan uzak kalmasını sağlar(25). 2.4.3 Rejyonel Anestezinin Kontrendikasyonları 2.4.3.1 Kesin Kontrendikasyonlar Septisemi, bakteriyemi gibi sistemik infeksiyon veya lokal enfeksiyon, kanama ve şok, kanama diyatez bozuklukları ve antikoagülan tedavi, SSS hastalıkları, spinal kordun progresif hastalıklarında, kas distrofilerinde, lokal anestezik maddeye duyarlılık, hastanın istememesi, hipovolemi, artmış intrakranial basınç, hasta ile kooperasyon kurulamaması, tekniği uygulamada yetersizlik ve resüsitasyon için ekipmanın bulunmaması durumlarında kontrendikedir(21, 26). 2.4.3.2 Rölatif Kontrendikasyonlar Vertebral kolon deformitesi, artrit ve osteoporozu, ciddi baş ve bel ağrısı, intestinal obstrüksiyonu, hipotansiyon ve hipertansiyonu, kalp debisi düşük olan hastalar(21, 26). 7 2.4.4 Rejyonel Anestezi Tekniklerinin Komplikasyonları Hipotansiyon, sırt ağrısı, baş ağrısı, üriner retansiyon, geçici nörolojik semptomlar, yetersiz analjezi, subdural enjeksiyon, sistemik toksisite, dural ponksiyon, lokal anestezik ajanın intravenöz enjeksiyonu, yüksek veya total spinal analjezi, kauda equina sendromu, menenjit veya araknoiditis, epidural abse, spinal veya epidural hematom, kapsamlı motor blok, umulmayan uzamış blok(24, 26, 27). 2.4.5 Sezaryen Operasyonlarında Rejyonel Anestezinin Tarihsel Gelişimi Corning ilk kez 1885 yılında spinal anesteziyi gerçekleştirirken bunun iyi bir rejyonel anestezi tekniği olduğu düşüncesini taşımıyordu. Bu teknik, 1898 yılında, cerrahi işlem sırasında, ilk kez Bier tarafından kullanıldı. Bir sonraki dekatta birçok klinisyen tarafından desteklenen bu yöntem Pitkin’nin 1928’de ve Cosgrove’un 1937 yayınladığı raporlara kadar popüler değildi(21). Corning ilk kez 1884’te medikal tedavi için kaza ile epidural aralığa T11 – T12 arasından kokain enjekte etti(26). Obstetride ilk kez epidural analjeziyi kimin uyguladığı bilinmemektedir. Đlk kez 1935 yılında Graffagnino ve Seyler obstetride epidural analjeziyi kullandıklarını bildirmişlerdir. Lidokain, kloroprokain ve diğer penetran ve hızlı etkili lokal anesteziklerin kullanıma girmesi ve diğer sürekli tekniğin ortaya çıkması ile 1940-1950’li yıllarda spinal ve epidural bloğun popüler olması gündeme gelmiştir(26). Kombine spinal-epidural teknik ilk olarak Soresi tarafından 1937’de ‘episubdural yöntem’ olarak tanımlanmıştır. Epidural aralığa tek doz lokal anestezik verdikten sonra iğneyi ilerletip spinal aralığa ilaç vermiştir. 1979’da sezaryenler için tanımlanmış olan çift segment anestezi tekniğinde ise epidural kateteri yerleştirip test dozu verdikten sonra iki segment distalinden 26 Gauge 8 spinal iğne ile subaraknoid ponksiyon gerçekleştirilmiştir(28, 29). 1984’de sezaryen için ‘tek mesafe tekniği’ rapor edilmiştir. Halen popüler olan bu teknik de 16-Gauge Tuohy iğnesi ile epidural aralık bulunduktan sonra spinal iğne bu iğnenin içinden geçirilerek subaraknoid aralığa girilir. Spinal aralığa ilaç verildikten sonra iğne geri çekilir ve epidural aralığa katater yerleştirilir(28, 29). 2.5 ANATOMĐ Omurga esas olarak erişkinde 7’si servikal, 12’si torokal, 5’i lumbal, 5’i sakral ve 4’ü koksigeal olmak üzere 33 vertebradan oluşur(30). Atlas olarak adlandırılan birinci vertebra hariç vertebralar genel olarak 6 esas kısımdan meydana gelir(31). 1- Korpus vertebra ( Omur cismi ) 2- Arkus vertebra ( Omur kavsi ) 3- Prosesus spinosus ( Diken çıkıntı ) 4- Prosesus tranversus ( Enine çıkıntı ) 5- Prosesus artikularis ( Eklem çıkıntı ) 6- Foramen vertabra ( Omur Deliği ) Şekil 1: Vertebranın Kısımları 9 Vertebral kolon 3 yerde eğrilik gösterir. Servikal bölgede lordoz (öne eğik), torokal bölgede kifoz (arkaya eğik), lumbal bölgede lordoz (öne eğik) gösterir(Şekil:2). Bu eğrilikler lokal anestezik ajanın yayılımında önemlidir(32). Şekil 2: Vertebral Kolonun Bölümleri ve Eğrilikleri Đskelette foramen vertebraların birleşmesiyle vertebral kanal meydana gelir. Spinal kord vertebral kanal içine yerleşmiş olup üst kısmı medulla oblangata ile devam ederken alt kısmı konus medullaris adı verilen koniye benzeyen bir uç ile sonlanır. Konus medullarisin ucundan başlayarak koksigeal kemik tabanına kadar devam eden ince uzantıya filum terminale denir. Vertebral kolon bütünlüğünü sağlayan ve spinal kordun korunmasına yardımcı olan ligamentler aynı zamanda işlem sırasında iğnenin geçtiği katların bir kısmını oluşturur(33). Bu ligamentler arkadan öne doğru; 1- Anterior longitudinal ligament 2- Posterior longitudinal ligament 10 3- Ligamentum Flavum : Vertebra arkuslarını birleştiren, sağlam, kalın, sarı, fibröz bantlardan oluşur. Lumbal bölgede en kalındır. Geçilmesiyle direnç kaybı hissedilir. 4- Đnterspinöz ligament 5- Supraspinöz ligament : C7 – S5 arasında spinöz çıkıntıların uçlarını birleştiren kuvvetli bir fibröz kordondur. Yaşlılarda kalsifiye olup orta hattan girişi zorlaştırabilir(33). Şekil 3: Vertebral kolonun ligamentleri 2.5.1 Spinal Kordun Zarları Omurilik beyni saran katların devamı olan üç zarla çevrilidir(33). Bunlar dıştan içe; 2.5.1.1 Spinal Dura Biri vertebral kanalı döşeyen periostal tabaka, diğeri de spinal kordu koruyucu bir kılıf şeklinde saran iç tabaka olmak üzere iki katlıdır. Medulla spinalisi ve onun radikslerini sarar. Yukarıda foramen magnuma tutunur ve duramater ensefali ile devam eder. Aşağıda ise konus medullaristen başlayıp 11 aşağıya doğru iner filum terminaleyi sararak ikinci sakral vertebra hizasında bir çıkmaz yaparak sonlanır. Böylelikle spinal ve epidural aralıkta burada son bulmuş olur. 2.5.1.2 Araknoid Duranın iç tabakasıyla sıkıca temasta olup onun gibi S2 vertebra hizasında sonlanan ince ve damarsız bir membrandır. Đkisinin arasında ince bir lenf tabakası içeren potansiyel bir subdural aralık mevcuttur. Pratikte spinal düzeyde subdural aralık ve subdural enjeksiyondan söz etmek zordur. Ancak bazen spinal veya epdural anestezi uygulamaları esnasında istenmeden bu aralığa girilebilir. Bu durumda tek taraflı, yamalı yada beklenmedik derecede yüksek anestezi gelişebilir. 2.5.1.3 Piamater Beyin ve omuriliği saran ince vasküler bir membrandır. Spinal korda sıkıca yapışıktır. Araknoid ile piamater arasındaki aralık subaraknoid mesafe olup içinde bu iki tabakayı birleştiren trabeküller, spinal sinirler ve BOS bulunur. S2 vertebra hizasında sonlanır. 2.5.2 Beyin Omurilik Sıvısı ( BOS ) BOS özellikle yan ventrikülde bulunan koroid pleksusta üretilir. Buradan salgılanan BOS iki monroe deliğinden geçerek üçüncü ventriküle ve oradan da geçerek aquaductus sylvii yoluyla dördüncü ventriküle girer. Buradan iki lateral reksus yoluyla luşka deliğinden reksus posterior yoluyla da magendia deliğinden geçerek beynin ve omuriliğin subaraknoidal boşluğuna çıkar. Bu şekilde 12 salgılanan ve subaraknoidal boşlukta dolaşan BOS araknoid membrandan ven sinüslerine giren araknoid villusları ile emilerek rezorbe olur(34). BOS renksiz ve berrak görünümde olup yaklaşık 1006 dansitesi vardır. Toplam 120 – 150 ml volumü mevcut olup günlük üretilen ve rezorbe olan miktar eşit olup 500 – 800 mililitredir. BOS basıncı oturur pozisyonda 15 – 20 cmH2O’dur (33). 2.5.3 Spinal Kord Foramen magnum hizasında başlar, erkekte L1 vertebra alt kenarında, bayanda L2 vertebra korpusu hizasında, yenidoğanda L3 vertebra hizasında sonlanır. Sonlandığı bölgeye konus medullaris denir. Bu anatomik durum spinal anestezi sırasında iğne ile spinal kordun zedelenme ihtimalinden dolayı önemlidir(35). Konus medullaris sonrası vertebral kanalda kauda denilen sinir demeti bulunur. Konus medullaris S2 seviyesine kadar filum terminale interne olarak devam eder. S2 seviyesinde durayı delerek filum terminale eksterna adını alır ve koksikste sonlanır(33). Spinal kord bir anterior ve iki posterior arterden kanlanır. Venler ise vertebral kanalın içinde ve dışında medulla spinalis boyunca uzanarak karmaşık pleksuslar oluşturur ve intervertebral venlere drene olurlar(33). 2.5.4 Spinal Sinirler Medulla spinalisin ön ve arka kökleri intervertebral aralıkta birleşerek 31 çift spinal sinir oluşturur. Yukarıdan aşağı doğru 8 çift servikal, 12 çift torokal, 5 çift lumbal, 5 çift sakral ve 1 çiftte koksigeal sinir adını alır. Ön kökler motor nöronlardan, arka kökler duyusal liflerden oluşur. Spinal anestezide blok yeri 13 anatomik olarak bu spinal köklerdir(36). Spinal sinirler subaraknoid aralıkta piamater ile örtülüdür. Spinal sinirler üçüncü fetal ayda vertebral kanalın sonuna kadar uzanırken doğumda ise L3 seviyesinde sonlanır(33). 2.5.5 Dermatomlar Vertebral kanalı terk eden sinirlerin derideki yayılım alanları dermatomları belirler(33). Dermatomlar anestezi düzeyinin ve komplikasyonların değerlendirilmesi açısından çok önemlidir. Dermatomlar sadece deri için geçerli olup dermatom haritaları ile gösterilir. Dermatom altında bulunan organ ve kaslar genellikle farklı spinal sinirlerce inerve edilirler. Bazı dermatomlar şu şekilde belirtilir: • C8 Dermatomu : Küçük parmak • T1 – T2 Dermatomu : Kol ve önkolun iç yüzü • T4 Dermatomu : Meme başı hizası • T6 – T7 Dermatomu : Ksifoid hizası • T10 Dermatomu • L1 Dermatomu : Göbek hizası : Đnguinal bölge • S1 – S4 Dermatomu : Perine 14 Şekil 4: Dermatomlar 2.6 SPĐNAL ANESTEZĐ Spinal anestezi subaraknoid aralığa lokal anestezik enjeksiyonu ile duyusal, motor ve sempatik sinir sisteminde iletimin önlenmesidir. Enjekte edilen lokal anestezik ile, küçük çaplı miyelinsiz lifler (sempatik ), büyük çaplı miyelinli liflerden ( duyusal ve motor ) daha önce bloke olur. Sempatik blok sensorial bloktan, sensorial blok ise motor bloktan iki dermatom daha yüksektir. Yüksek motor blok, abdominal ve interkostal kasların tutulumuna bağlı olarak öksürme ve sekresyonların atılmasını güçleştirir ve hasta nefes almakta güçlük çektiğini ifade edebilir(37). 15 Genel anestezi ile kıyaslandığında birçok avantajı olan spinal anestezi, elektif ve acil sezaryen operasyonları için uygun bir yöntemdir. Uygulaması kolay ve ekonomik olan bu yöntemde, küçük lokal anestezik dozları ile efektif blok ve tam bir kas gevşemesi sağlanmaktadır. Spinal anestezide solunum depresyonu nadirdir ve postoperatif sedasyon da görülmez(38, 39). Etkinin hızlı başlaması genellikle avantaj olmakla birlikte hızlı başlayan sempatik blokaj nedeniyle ani ve ciddi hipotansiyon gelişebilir. Ayrıca tahmin edilenden daha uzun süren cerrahi işlemlerde ek analjezi veya genel anesteziye gereksinim duyulabilir(7). Göreceli olarak basit, hızlı, yoğun nöral blokaj sağlayan spinal anestezinin, düşük başarısızlık oranı ve yan ekilerinin düşük olması gibi avantajları vardır(7, 26, 38, 39, 40). Bu teknik ile sistemik toksik reaksiyonlar ile karşılaşma olasılığı diğer rejyonel anestezi tekniklerine göre en azdır. Bunun nedeni düşük miktarda lokal anesteziğin sinir liflerinin açık olduğu ve minimal sistemik emilimi olan aralığa verilmesidir. Direkt fetal ve neonatal depresyonun bulunmaması, spinal anestezinin genel anesteziye göre birincil avantajıdır(7, 15, 26). Epidural anestezi için gerekli ilaç miktarı plasental bariyeri aşabildiğinden bazen neonatal depresyonla sonuçlanır(15, 21). Anesteziğin molekül ağırlığı, miktarı, volümü, enjeksiyon hızı ve bölgesi, kullanılan spinal iğnenin büyüklüğü, subaraknoid aralık içinde lokal anesteziğin yayılımını ve sonuçta anestezi düzeyini etkiler(21). Gebe kadınlarda, aynı düzeyde blok sağlamak için gebe olmayanlarda ihtiyaç duyulan toplam ilaç dozunun 1/3 ile 1/4’ü gereklidir. Bu durum gebelerde subaraknoid aralığın azalması ve epidural venlerin dolgun olmasına bağlıdır. Maternal lomber lordozun hafifçe artmış olması, hiberbarik solüsyonun enjeksiyonundan sonra hızla yayılmasına yardımcı olur(41). Spinal anestezinin başarısızlığında rol oynayan faktörler şunlardır: 16 1- Spinal anestezi için hazırlanan ilaç içinde lokal anestezik olmaması veya miktarın yetersiz olması 2- Subaraknoid aralık dışındaki başka bir aralığa ilaç enjekte edilmesi. 3- Hiberbarik ilaç miktarının az olması, sinir kılıfı içine enjeksiyon ve işlemin hasta otururken yapılması nedeniyle kraniyele doğru yayılımının olmaması 4- Düşük bir olasılıkta hazırlanan ilacın etkisinin az olmasıdır(18, 42). 2.6.1.Teknik Bütün bloklarda olduğu gibi hastaya genel anesteziye geçme olasılığı düşünülerek hazırlık yapılması, damar yolu açıklığının sağlanması, kalp hızı ve arteriyel basıncın gözlenmesi ve hava yolu açıklığının sağlanmasıyla ilgili tüm gereçlerin hazır bulundurulması gerekir. Spinal anestezi üç pozisyonda gerçekleştirilebilir.Bunlar; lateral dekübitis pozisyonu, oturur pozisyon ve yüz üstü pozisyondur. Şekil 5: Spinal Anestezi Pozisyonları 17 Spinal anestezi uygulaması için çeşitli teknikler geliştirilmiştir. Bu amaçla orta hattan yaklaşım, paramedian lateral yaklaşım, lumbosakral yaklaşım kullanılmaktadır. Bolus enjeksiyonun yanısıra devamlı kateter tekniği de kullanılabilmektedir. 2.6.2. Spinal Anestezinin Annedeki Yan Etkileri Spinal anestezinin sezaryenlerde iki önemli yan etkisi vardır. Birincisi sempatik segmentlerin denervasyonuna bağlı periferik vasküler rezistansın azalması ile gelişen hipotansiyondur. Bu durum kalp ve beyinde yetersiz sirkulatuvar volüm sonucu kardiyak arrest veya senkop gibi ciddi sonuçlar doğurabilir. Ayrıca güçlü sempatik denervasyon parasempatik sistemin kontrolüne izin verir. Sonuçta gastrik motilite artışına ve bağırsakta kontraksiyona neden olur. Bağırsaklarda vagal hakimiyet ile birlikte arteryel hipotaniyona bağlı medüller iskemi ve hipoksiye bağlı gelişen kemoreseptör – trigger zonun sitimülasyonu bulantı ve kusmanın artmasına eden olur(21). Đkinci yan etki respiratuvar sistemin motor liflerinin dejenerasyonudur. Yüksek spinal blok normal ventilasyonu bozabilir, PaCO2 artar, PaO2 azalır. Erken tanı, agresif tedavi çok önemli olduğundan yüksek spinal blok uygulanan her vakada kan basıncı ile birlikte pulse oksimetre monitorizasyonu yapılmalıdır. Yüksek spinal bloğun abdominal ve birçok interkostal kaslarda paralizi oluşturması nedeniyle solunum fizyolojisi üzerine önemli etkisi vardır. Total akciğer volümü ekspiratuar rezerv volüm, vital kapasite, fonksiyonel rezidüel kapasite, öksürebilme yeteneği azalırken ölü boşluk artar(21). Orta veya yüksek spinal blok şiddetli kimyasal sempatektomi ve buna bağlı vasküler rezistans azalması nedeniyle maternal kardiovasküler fonksiyonu değiştirebilir. Sezaryen için uygulanan yüksek seviyedeki blok üst düzeylerdeki 18 vazomotor segmentlerin kesilmesine ve üç önemli kardiovasküler parametrenin (periferal rezistans, venöz dönüş, kardiak debi) azalmasına neden olur(38, 41). Arteryel hipotansiyon kısa sürebilir. Hipotansiyonun derecesi bloğun başlama hızına, maternal kardiovasküler sistemin daha önceki durumuna, blok öncesi volüm açığına, hızla tanı konulup tedavi edilmesine bağlıdır(21). Küçük çaplı iğnelerle dura ponksiyonu sonrası baş ağrısı insidansı daha az izlenir(21). Keskin olmayan spinal iğne ile baş ağrısının daha az olması, spinal anestezinin sezaryen operasyonlarında daha çok tercih edilmesine neden olmuştur(24). 2.7 LOKAL ANESTEZĐKLER Lokal anestezikler, sinir lifleri boyunca impuls iletimini geçici olarak bloke eden ilaçlardır. Tüm sinirleri bloke ettikleri için etkileri sadece istenilen duyunun kaybı ile sınırlı kalmaz. Lokal anestezikler membran Na kanallarının açılmasını engelleyerek hücre içine Na akımını engellerler. Buna bağlı olarak sinir lifleri ve diğer uyarılabilir hücrelerde(33,43, 44, 45); • Depolarizasyon hızını yavaşlatırlar. • Aksiyon potansiyelinin amplitüdünü azaltır ve kaldırırlar. • Eksitasyon eşiğini yükseltirler. • Refrakter periyodu uzatırlar. • Đmpuls iletim hızını düşürürler ve iletimi tam bloke ederler. • Đletimin güvenlik faktörünü azaltırlar. Sinir lifleri A, B, C olmak üzere üç gruba ayrılırlar. A grubu lifler miyelinli somatik, B grubu lifler myelinli preganglionik, C grubu lifler ise myelinsiz postganlionik liflerdir(46). Đnce lifler kalınlardan, myelinsiz lifler myelinlilerden 19 daha çabuk etkilenirler. Ağrı lifleri ilk önce bloke olur bunu diğer duyuların ( soğuk, sıcak, dokunma ve derin basınç duyusu ) kaybı izler, en son ise motor fonksiyonlar kaybolur. Lokal anestezikler genellikle bir benzen halkasından yapılmış lipofilik grupla bu gruptan ester veya amid bağı içeren bir ara zincir ile ayrılmış hidrofobik gruptan oluşmaktadır. Fizyolojik pH’da genellikle zayıf bazik maddelerdir. Lokal anesteziklerin güçleri, lipid çözünürlükleri ve lokal aneteziğin hidrofobik ortama penetrasyon yeteneği ile ilgilidir(33). 2.7.1 Lokal Anesteziklerin Spinal Etki Mekanizmaları Lokal anestezikler; subaraknoid boşlukta nöral yapılarla ilişkiye girerek sinir liflerinde impuls iletimini bloke ederler(47, 48). 1. Primer spinal kordaki sinir köklerine 2. Sekonder olarak dorsal kök ganglionları ve posterior anterior boynuzdaki sinapslara, 3. Đnen ve çıkan yolların spinal kord parankimindeki alanlarına etki ederler. Sinir lifleri çaplarına göre etkilenir. Blok B ve C liflerinden başlar, A lifleri ile devam eder. Bu nedenle önce sempatik ve yavaş ağrı duyuları bloke olurken sonra sırasıyla sensoryel ve motor blok gelişir. Spinal blokta sırasıyla; • Preganglioner sempatik lifler • Isı duyusu (sıcak ve soğuk) • Ağrı duyusu • Dokunma duyusu • Derinlik duyusu • Motor duyusu 20 • Eklem pozisyon duyusu • Vibrasyon duyusu Normale dönüş sırası bunun tam tersidir ancak bazı büyük sinirler bu kurala uymayabilir(49, 50). 2.7.2. Spinal Anestezide Lokal Anesteziklerin Etkilerini Belirleyen Faktörler 1. Lokal anesteziğin BOS’daki konsantrasyonu arttıkça etki artar. 2. Lokal anestezikle temas eden spinal kord yüzeyi arttıkça etki artar. 3. Sinir dokusundaki yağ oranı arttıkça etki artar. Myelinli liflerde yağ dokusu daha çok olduğundan lokal anesteziklerin etkisi daha belirgindir. 4. Lipid erirliği yüksek ajanların membran geçişi artacağından etkileri hızlı başlayıp daha potent ve uzun sürer. 5. Lokal anesteziklerin sıvıda erirlikleri ile iyonizasyon derecesi doğru, yağda erirlik ile ters orantılıdır. 6. Bölgenin damarlanması arttıkça eliminasyonu hızlanır(17, 51, 52) Lokal anesteziklerin etkinliğinde ve dağılımında en önemli faktör ajanın hipobarik, izobarik veya hiperbarik olmasıdır(53). Lokal anesteziklerin subaraknoid aralıktan eliminasyon hızı spinal anestezinin süresini de belirleyecektir. Eliminasyon lokal anesteziklerin subaraknoid aralıkta metabolize olmasına değil doğrudan doğruya vasküler absorbsiyonuna bağlıdır ki buda peridural ve subaraknoid aralıkta olur. Enjekte edilen lokal anesteziğin hemen tamamı piamaterdeki damarlar ile absorbe edilerek, epidural aralığa diffüze olarak veya çok az bir kısım da lenfatiklerle değişen hızda sistemik dolaşıma katılarak elimine olur. Lokal anestezikler idrarla atılırlar(17, 52). 21 2.7.3 Levobupivakain Levobupivakain, bupivakain hidrokloridinin saf s(-) enantiomeri olan uzun etkili aminoamid yapıda bir lokal anesteziktir(54, 55). Şekil 6: Levobupivakainin Kimyasal Yapısı Kimyasal adı S-1 butil 2 piperidil formo 2’ 6’ xy lipid hidroklorid’dir. Molekül formülü C18H28N2O dur. Solüsyon pH’sı 4 – 6,5’dir(56). %97 oranında plazma proteinine bağlanırlar(56, 57, 58, 59). Levobupivakainin bupivakainden daha uzun süreli duysal blok oluşturduğunu gösteren çalışmalar vardır(58, 60). 15 mg levobupivakainin intratekal verilmesinden sonra duysal blok zamanı 6,5 saattir. Levobupivakainin düşük dozlarda da daha fazla vazokonstriktör etki yaptığı ileri sürülmüştür(60). Bupivakain benzeri anestezi etkisi mevcuttur. Yapılan hayvan çalışmalarında bupivakaine göre daha az toksik olup letal dozun bupivakaine göre 1,3 – 1,6 kat daha yüksek olduğu gözlenmiştir(57, 61, 62). Levobupivakainin ana metaboliti 3 hidroksi levobupivakain olup glukronik asid ve sülfat ester konjugatlara çevrilir ve idrar ile atılır. Böbrek yetmezliğinde idrarla 22 atılan metabolitleri birikebilir. Hepatik disfonksiyonlu hastalarda eliminasyon uzar. Levobupivakain sitokrom P450 (CYP) sistemi primer olarak CYP1A2 ve CYP3A4 izoformları tarafından yaygın biçimde metabolize edilir ve sonra idrar (48 saat içinde %71) ve feçes (%24) ile ekskrete edilir(56, 58, 59, 60). Levobupivakainin ortalama konvulzif dozu bupivakaine göre daha yüksektir. Levobupivakainin SSS yan etkilerinin daha az olduğu gösterilmiştir(62). Hayvan çalışmalarında konvülziyon ve apne oluşturma olasılığının daha düşük olduğu gösterilmiştir(59, 63). Levobupivakainin vazokonstriktör etkisinin daha çok oluşu, ortaya çıkan duysal bloğun daha uzun sürmesini ve SSS toksisitesinin daha düşük olmasını açıklamaktadır(58). Yapılan hayvan çalışmalarında levobupivakainin kardiyovasküler sisteme daha az toksik etkiye sahip olduğu, QRS genişlemesi ve aritmi görülme sıklığının daha düşük olduğu gösterilmiştir(57, 62). 2.8. OPĐOĐDLER 2.8.1. Sınıflandırma Opioidler genellikle doğal, yarı sentetik, sentetik olarak sınıflandırılırlar. Doğal opioid analjezikler; afyon, papever somnoferum (haşhaş) bitkisinin kurutulmuş öz suyudur. Doğal opioidler afyondan elde edilir ve iki kimyasal gruba ayrılır; 1.Fenantren türevleri (morfin, kodein, tebain) 2.Benzilizokinolin türevleri (papaverin) Yarı sentetik opioid analjezikler; eroin, dihidromorphone / morphinone, tebain türevleri (etorfin) bu grupta yer alır. Tebain türevleri (oxymorfon ve oxycodone) klinikte analjezik amaçla kullanılır. 23 Etorfin morfinden birkaç bin kat daha potent bir ajandır. Anestezi ve immobilizasyon istenen hastalarda kullanılır. Sentetik opioid analjezikler; bu grupta morfinan türevleri (levophanol), difenilpropilamin veya metadon türevleri (metadon, d-propoksilen), benzomorfan türevleri (pentazosin, fenazosin) ve fenilpiperidin türevleri (fentanil, sufentanil, meperidin) yer alır. Ajanların çoğu analjezi için iv olarak kullanılır, anestezide yalnız fenilpiperidin türevleri önemli rol oynar. 2.8.2. Etki Mekanizmaları Opioid analjeziklerin etki mekanizmaları, etki yerleri ve endojen santral sinir sistemi peptidleri ile etkileşmeleriyle açıklanır(64, 65). Opioid analjeziklerin prototipi morfindir. Morfin opioid analjeziklerin çoğunun ana karakteristik yapılarını ve aynı zamanda fenilpiperidin yapısını da içerir. 2.8.3. Etki Yerleri Opioid reseptörleri 1973’de tanımlanmıştır. Birkaç yıl sonra da endojenler bulunmuştur. Bugüne kadar 4 tip reseptör ve alt grupları tanımlamıştır. Bunlar mü, kappa, sigma ve delta reseptörleridir. Opioid analjezikler kendilerine özgü reseptörlere bağlanarak etkilerini gösterirler. Mü (m) reseptörleri: Spesifik agonisti morfindir. Morfinle uyarılır ve oluşturduğu supraspinal analjeziden sorumludur. Ayrıca solunum depresyonu, öfori ve fiziksel bağımlılık oluşmasına katkıda bulunurlar. Kappa (k) reseptörleri: Spesifik agonisti ketosiklazosin ile türevleri, nalorfin ve pentozosindir. Spinal analjezi, myozis ve sedasyondan sorumludur. 24 Sigma (s) reseptörleri: Spesifik agonisti; SKF 10.047 adı verilen opioiddir. Agonistleri disfori ve halusinasyona neden olur. Ayrıca solunum ve vazomotor merkezi stimüle eder. Delta (d) reseptörleri: Spesifik agonisti B-endorfin ve enkefalinlerdir. Görevi kesin olarak bilinmemektedir. Motor entegrasyon ve idrar fonksiyonunda etkili olabilir. Opioid reseptörleri SSS’nde serebral korteks, hipotalamus, talamus, orta beyin, ekstrapiramidal alan, substantia gelatinosa ve sempatik pregangliyonik sinirlerden izole edilmişlerdir. En yüksek konsantrasyonda bulundukları yerler ağrı ile ilgili yapılar ve yollardır. Bazı ilaçlar bu reseptörler üzerinde farklı etkiler yapabilir. Bunlar reseptörün türüne göre agonist etki veya parsiyel agonist etki gösterebilirler. Bu tür ilaçlara agonist-antagonistik opioidler adı verilir (parsiyel antagonist nalorfin, nalbufin gibi). Morfin bilinen tüm reseptörler üzerinde agonist etki eder. Naloksan ise tüm reseptörleri bloke eder, etkisi reseptörün türüne göre farklı derecelerde olur ve antagonist etkisine en duyarlı reseptör mü reseptörüdür. 2.8.4. Santral Sinir Sistemindeki Etkileri Analjezi: Opioid analjezikler ağrının algılanmasını ve ona karşı reaksiyonu değiştirirler. Hasta, ağrıyı duymasına karşın onu hoş olmayan bir duygu olarak algılamadığını belirtir. Öfori: Ağrılı hastada sıkıntı ve kaygıyı ortadan kaldırır ve bir öfori hali yaratır. Ağrısı olmayan kişilerde ise huzursuzlukla birlikte bir disforiye neden olur. Sedasyon: Bir uyku hali ve mental bulanıklıkla birlikte sedasyonda oluşturur. 25 Anestezi: Özellikle pür mü reseptör stimüle edici agonistik opioidler yüksek dozda kullanıldıklarında bilinç kaybı ve anestezi oluştururlar. Opioid anestezinin bugün hala önemli bir problemi inkomplet amnezidir ve bu problem yüksek dozlarda bile söz konusudur. Gerçekte ise ağrının hatırlanması çok nadirdir. 2.8.5. Opioid Analjeziklerin Spinal Etki Mekanizmaları Opioidler medulla spinalisin dorsal boynuzundaki 1. ve 2. nöronlar arasındaki sinapsta presinaptik opioid reseptörlerine (mü, delta ve kappa) bağlanıp aktive ederek segmental analjezi oluştururlar. Bu bölge opioid reseptörlerinden zengindir. Segmental analjezinin oluşumu beyin omurilik sıvısında ve dolayısıyla dorsal boynuzda minimal opioid konsantrasyonu gerektirir. Analjezi, çoğunlukla ilacın dorsal boynuz üzerindeki etkisi sonucudur. Opioidlerin spinal analjezi oluşturmasında molekül ağırlığı, büyüklüğü ve reseptöre bağlanma afinitesi önemli iken bu etkiyi belirleyen esas faktör lipid çözünürlüğüdür. Opioidler epidural aralıkta ekstradural yağ dokusunda birikebilir, epidural venöz sisteme ve dolayısıyla sistemik dolaşıma katılabilirler. Posterior radiküler spinal arterlere girerek doğrudan dorsal boynuza ulaşabilirler. Araknoid granülasyonlardan diffüzyon ile durayı girebilirler(51, 64, 65). 26 geçerek beyin-omurilik sıvısına 2.8.6 Morfin Şekil 7: Morfinin Kimyasal Yapısı Otuz yıldan fazla bir süre önce çok düşük miktarlarda morfinin üçüncü ventrikül etrafındaki periventriküler nükleusa veya beyin sapında periakuaduktal gri cevhere enjeksiyonunun büyük ölçüde analjezi sağladığı keşfedildi. Daha sonraki araştırmalarda opioidlerin medulla spinalisin arka boynuzunda olduğu gibi analjezik sistemin pek çok yerinde etkili olduğu gösterildi. Ayrıca beynin pek çok bölgesinde özellikle analjezik sistemde opiyat reseptörlerinin varlığı gösterildi. Bu maddeler beta endorfin, metenkefalin, löenkefalin ve dimorfindir(2). 1979’da intratekal ve epidural opioidlerin yararlılığına ilişkin çalışmaların ardından farklı cerrahi uygulamalar sonrası gelişen postop ağrı kontrolünde bu ilaçlar kullanılmaya başlandı. Đntratekal opioidler ya spinal lokal anesteziklerle aynı zamanda yada genel anestezi verildiğinde ayrı bir teknik olarak kullanımı ile 27 popülarite kazanmıştır. Bir çok hastanın intratekal morfinin tek enjeksiyonundan sonra 24 saat veya daha uzun süre konforlu olduğu tespit edilmiştir(2). Endojen opioid peptidler spesifik opioid bağlanma bölgeleri ve reseptör subtiplerinin tanınması, santral sinir sistemi içinde opioidlerin nerede ve nasıl etkili olduklarının açıklanmasına yardımcı olmuştur. 1974 öncesinde opioidlerin SSS’ni direkt etkilemeden hem supraspinal merkezlerde ağrının modülasyonunu sağladıkları hem de alt inhibitör yolları aktive ettikleri görüşü araştırmacılar tarafından kabul edilirdi. Đntratekal morfinin direkt olarak arka köklerde I, II, V rexed laminasında duyusal afferentler ile nosiseptif hücreler arasındaki ilk sinapsta inhibisyon yaptığı gösterilmiştir. Bu aktivitelerin tam olarak selektif olduğu tespit edilmiştir. Çünkü intratekal morfin proprioseptif ve kutanöz noksiyöz olmayan uyaranlara yanıt veren lamina IV ve VI nöronları etkilemez. Bu gözlemler radyografik olarak tespit edilebilen bulguları desteklemektedir. Bu bulgular; 1- Arka kökte opioid reseptörlerin varlığı 2- Lamina II’ye penetre olan radyolesan morfin moleküllerinin noksiyoz uyarana nöronal yanıtı azaltmasıdır(16). Sezaryen operasyonlarında spinal anestezinin kullanımı giderek artarken sezaryen sonrası intratekal morfin kullanımı güvenli ve etkin analjezi sağladığı için cazip hale gelmiştir(11, 16). Đntratekal morfinin etki süresi ve yan etkileri epidural morfin ile benzerdir. Spinal anestezi için gerekli olan doz epidural anesteziye göre çok daha azdır (Ör: 0,1 ve 0,25 mg). Epidural / intratekal morfin doz oranı : 20/1’dir. Düşük dozlara karşın güçlü etki anne sütünde opioidlerin birikimi açısından gebelerde avantajlıdır(16). 28 Đntratekal morfinin analjezik etkisi epidural morfine göre daha hızlı başlar ama bu teknikte morfinin analjezik etkisinin en yüksek düzeye ulaşması için 45 – 60 dakikaya gereksinim vardır. Etki süresi ise yaklaşık 18 ile 24 saattir(2,16,17). 2.8.7 Fentanil Şekil 8: Fentanilin Molekül Yapısı Đntratekal fentanilin analjezik etkinliği süre ve kalite açısından mükemmeldir. Doğum analjezisi için en sık kullanılan opioid olan fentanil intratekal 10 – 25 mcgr uygulandığında 180 – 240 dakika süreyle etki göstermektedir(7). Fentanilin ticari preperatları koruyucu içermez ve hem intravenöz hem de intratekal kullanım için uygundur. Fentanil morfinden daha çok lipitte eriyebilir ve dura ile spinal dokulara hızla geçer(16). Đntratekal fentanil intraoperatif spinal anestezi kalitesini arttırır. Đntratekal opioidlerin etki mekanizması visseral ağrı ve tam olarak tanımlanmamış visseral stimülasyonun santral etkilerini azaltmaktadır. Đntratekal opioidler meperidin dışında duysal blokajı arttırırken motor ve sempatik blokajı etkilemezler. 12,5 – 25 mcgr fentanil dozları uterus maniplasyonları ve peritoneal çekilmelerin neden 29 olduğu rahatsızlığı azaltır. Hasta solunum depresyonu veya hipoksi olmadan uyanık kalabilmektedir. Çoğu hastada yüz ve gövdede tedavi gerektirmeyen orta derecede kaşıntı görülür(16). 2.9 ĐNTRATEKAL OPĐOĐDLERĐN YAN ETKĐLERĐ Đntratekal opioid uygulamasını takiben en sık görülen yan etki kaşıntıdır. Gebelerde intratekal morfin, hidromorfin veya metadon ile kaşıntı insidansı %40 ile %80 arasında değişmektedir. Ciddi kaşıntı en sık intratekal veya epidural morfin uygulamasından sonra görülür. Yağda eriyen opioidlerin intratekal veya epidural verilmesi suda eriyen opioidlere göre daha sık kaşıntıya neden olur(16, 66). Kaşıntının ani ve aşırı miktarda histamin salınımına bağlı olmadığı bilinmekle birlikte etyolojisi tam olarak anlaşılamamıştır. Şiddetli kaşıntı olduğu sırada kan opioid ve histamin konsantrasyonu anlamlı değildir. Ayrıca fentanil, sufentanil gibi histamin salınımına neden olmayan opioidlerin intratekal verilmesinden sonrada kaşıntı sık görülür ancak morfine göre daha azdır(16, 17, 66). Sezaryen sonrası sık görülen bulantı ve kusma insidansı epidural veya intratekal opioid uygulanan hastalarda daha çok artar. Kullanılan ajana ve dozuna bağlı olarak bulantı ve kusma oranı %20 - %60’dır. Đntratekal opioide bağlı olarak gelişen bulantı-kusmanın tedavisinde birçok ajan değerlendirilmiş ve fetal yan etkisi olmadan en iyi antiemetik ajanın metoklopramid (10 mg) olduğuna karar verilmiştir. 30 Solunum depresyonu intratekal opioidlerin geç komplikasyonu olarak görülebilir(67). Solunum depresyonu için risk faktörleri ileri yaş ve morbid obezdir. Genellikle genç ve sağlıklı olan sezaryen olgularında ciddi pulmoner hastalık ve solunum depresyonu olasılığını arttırabilecek diğer risk faktörleri nadirdir. Ayrıca gebelerde respiratuvar stimulan olan progesteron konsantrasyonu artmıştır. Bu nedenle solunum depresyonu riski azalmıştır. Gebeler klinik olarak anlamlı solunum depresyonu gelişebilmesi açısından düşük risk gurubundadır(16). Causina ve ark.(68) intratekal morfin uygulaması ile gecikmiş solunum depresyonu riskinin epidurale göre daha fazla olduğunu rapor etmiştir. Bu düşünce eski klinik denemelerde rölatif olarak yüksek doz morfinin (1-5 mg) intratekal verilmesine bağlıdır. Bailey ve ark.(69) sağlıklı gönüllülerde farklı intratekal morfin dozlarına yanıtları değerlendirmişlerdir. 0,4 ve 0,6 mg morfin alanlarda 0,2 mg alanlara göre analjezi derecesi ve süresinin biraz daha fazla olduğunu tespit etmişlerdir. Đntratekal morfin doza bağlı olarak pulse oksimetre ile tespit edilebilen SpO2 azalmasına neden olmaktadır. Maksimum solunum depresyonunun intratekal morfin verilişinden sonra 3,5 – 7,5 saatte geliştiğini bildirmişlerdir. Obstetrik hastalarda epidural 3 - 4 mg morfin, intratekal 0,1 – 0,25 mg morfin ile klinik olarak anlamlı solunum depresyonu riski çok düşüktür(16). 31 3- GEREÇ VE YÖNTEMLER Bu araştırma Đstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesinin Yerel Etik Kurulunun onayı alındıktan sonra gebelik komplikasyonu bulunmayan hastanemizin kadın doğum ameliyathanesinde spinal anestezi ile sezaryen operasyonu uygulanan fizik koşulları ASA I – II’ye uyan gestasyonel yaşı 37 haftanın üzerinde multipar veya primipar gebeler ile gerçekleştirildi. Her bir grup için 30 gebe çalışmaya alındı. Rejyonel anesteziyi kabul etmeyen, vucut ağırlığı 100 kg üzerinde ve boyu 150 cm’den az olan, prenatal vitamin ve demir preperatlarının dışında medikal tedavi almış olan, madde ve alkol bağımlısı olan, bilinen fetal anomali, plesenta previa, ablasyo plasenta hikayesi bulunanlar ile çalışma protokolünde yer alan herhangi bir ilaca karşı allerjisi olan gebeler çalışmaya dahil edilmedi. Preop değerlendirme sırasında hastaların yaşı, boyu, vucut ağırlığı, doğum sayısı, gebelik sayısı ve gestasyonel yaşı kaydedildi. Tüm gebelere operasyon süresince yapılacak uygulamalar hakkında bilgi verildikten sonra 16 veya 18 Gauge branül ile damar yolu açılarak 20 – 30 dakikada gidecek şekilde %0,9 NaCl solüsyonundan 15 ml / kg uygulandı. Kalp atım hızı, pulse oksimetre, noninvaziv kan basıncı monitörize edilerek yüz maskesi ile 4 litre / dakika O2 uygulandı. Bazal kan basıncı ve kalp atım hızı değerleri kaydedilen hastalar oturur 32 pozisyona getirildikten sonra girişim yapılacak olan sırt bölgesi polivinilpiroidine iyot solüsyonu ile temizlenerek steril yeşil örtü örtüldü. Oturur pozisyonda L3-4 aralığından 25 Gauge Quincke iğne ile intratekal aralığa girildi. Berrak BOS akışı görüldükten sonra; 1. gruba (Grup M) 10 mg levobupivakain (Chirocaine ®) ve 0,1 mg morfin (morfin HCl) ve 2. gruba (Grup F) 10 mg levobupivakain (Chirocaine ®) ve 20 mcgr fentanil, 0,2 – 0,3 ml/sn hızla uygulandı. Đşlem sonrası tüm hastalar sola tilt ve supin pozisyonda yatırıldı. Baş ve omuz altına yastık yerleştirildi. Kan basıncı 5 dakikada bir ölçülerek hasta takip formuna kaydedildi. Hastaların kan basıncında bazal değere göre %20 azalma veya sistolik kan basıncının 100 mmHg’nın altında olması anlamlı hipotansiyon olarak kabul edildi. Kan basıncı bazal değerine yükselinceye kadar tekrarlayan dozlarda iv 5 mg efedrin uygulanıp iv sıvı infüzyonu arttırıldı. Kalp atım sayısı 50 atım/dakikanın altına düşünce 0,5 mg atropin uygulanması planlandı. Spinal anestezinin etkinliği sıcak-soğuk testi ve bromage skalası ile 2 dakikada bir değerlendirildi. Sensoryal blok başlama süresi (Z1), anestezi başlama süresi (Z2), postoperatif ilk analjezi gereksinimine kadar geçen efektif analjezi süresi (Z3), modifiye bromage skalasına göre motor bloğun tamamen ortadan kalkma süresi (Z4) kaydedilerek hasta takip formuna işlendi. T4 düzeyinde duyusal blok sağlanan ve bromage skalası 3 olan hastalar cerrahi ekibe teslim edildi. 0 Hiç paralizi yok, hasta ayağını ve dizini tam olarak fleksiyona getirebiliyor. 1 Yalnız dizini ve ayaklarını hareket ettirebilir, bacağını düz olarak kaldıramaz. 2 Dizini bükemez, yanlızca ayağını oynatabilir. 3 Ayak eklemini veya baş parmağını oynatamaz, tam paralizi vardır. Tablo 1: Bromage Skalası 33 Đntraoperatif dönemde kaşıntı, sedasyon, bulantı, kusma, hipotansiyon, titreme, sırt ağrısı ve gelişebilecek diğer komplikasyonlar ve uygulanan tedavi yöntemi hasta takip formuna kaydedildi. Bulantı kusma var – yok olarak, sedasyon ise Wilson ve arkadaşlarının skorlama sistemi kullanılarak kaydedildi. 1 2 3 4 5 Tamamen uyanık ve oryante. Gözler açık ve uykulu. Gözler kapalı, uykulu, sözel uyarıya cevap var Gözler kapalı, orta şiddette fiziksel uyarıya cevap verebiliyor. Gözler kapalı, orta şiddette fiziksel uyarıya cevap veremiyor. Tablo 2: Wilson Sedasyon Skorlaması Hastaların peroperatif ve postoperatif dönemde karşılaşabilecekleri kaşıntı 5 puanlı kaşıntı skalası ile değerlendirildi. 1 2 3 4 5 Kaşıntı yok. Sorulunca kaşıntı var, kaşıntıya ait sıyrık çizikleri yok. Kaşınma, eylemli kaşıntı, tedavi arzusu var. Tedavinin gerekli olduğu yaygın kaşıntı. Dayanılmaz kaşıntı. Tablo 3: Kaşıntı Skalası Kaşıntı skoru 3 ten büyük olduğunda klinik olarak önemli kabul edilerek hastalara 20 mg iv difenhidramin HCl uygulanması planlandı. Bulantı kusması olan hastalar için 10 mg iv metoklopramid tedavisi planlandı. Operasyon sonunda hastalar derlenme ünitesine alındı ve çalışmaya ait ilk ölçümler motor ve duysal blok düzeyi, ağrı skoru, yan etkiler burada da değerlendirildi ve kaydedildi. Alt ekstremitelerde motor blok (bromage II ve altında) ve duysal blok (2 segment) gerilediğinde ve vital bulgular stabil olduğunda hastalar derlenme hemşiresi tarafından ilgili servise gönderildi. 34 Çalışma süresince hastaların ağrı düzeyleri Verbal Analog Skala (VAS) ile değerlendirildi. Şekil 9: VAS Skalası VAS 0 : Hiç ağrı yok VAS 10 : Çok şiddetli dayanılmayacak ağrı, şeklinde hasta bilgilendirildikten sonra ağrısına kaç puan verdiği sorularak kaydedildi. Postoperatif komplikasyonlar açısından hastalar 2 gün takip edildi. Spinal blok uygulaması ile hasta VAS değerlerinin 3’ün üzerinde olması arasındaki süre, ilk analjezi gereksinim zamanı olarak kaydedildi. Postoperatif ilk 48 saat içinde VAS değeri 3 ve üzerinde ise HKA uygulandı. Hastaya sunulan, talep edilen ve toplam tüketilen analjezi miktarları kaydedildi. Hastalara 90 ml serum fizyolojik içine 10 ml (500 mg) tramadol HKA için hazırlandıktan sonra 5 mg / saat bazal infüzyon, 10 mg bolus doz, 20 dk kilit süresi ayarlanarak iv olarak uygulandı. Hastalara ağrı duyduklarında kullanmaları konusunda bilgi verildi. Yenidoğan değerlendirilmesinde göbek kordonundan kan gazı örnekleri, bebeğin ağırlığı ve birinci ve beşinci dakika apgar skorları değerlendirilerek hasta takip formuna kaydedildi. 35 Bulgu 0 1 2 Kalp Hızı / Dakika Yok <100 >100 Solunum Yok Yavaş, düzensiz Đyi, ağlıyor Kas Tonusu Yok Ekstremite hafif fleksiyon Aktif Refleks Hiç yok Yüz buruşturma Ağlıyor Renk Mavi ve soluk Vücut pembe, ekstremite pembe Pembe Tablo 4: Apgar Tablosu 48. saatin sonunda hastalara memnuniyetleri ve başkasına tavsiye edip etmeyecekleri aşağıda belirtildiği şekilde sorularak cevapları hasta takip formuna kaydedildi. Hasta memnuniyeti; 1- Kötü 2- Orta 3- Đyi 4- Çok iyi Başkasına tavsiye edermi?; 1- Etmem 2- Kararsızım 3- Ederim 4- Kesinlikle ederim Verilerin değerlendirilmesinde SPSS For Windows v10.0 istatistik paket programı kullanıldı. Karşılaştırmalarda Student’s-T, Man Whitney U, Fisher Exact Test ve Ki Kare testleri kullanıldı. P < 0,05 anlamlı kabul edildi. 36 4- BULGULAR Çalışmaya 30’lu iki grup olarak toplam 60 hasta alındı. Gruplar arasında yaş, kilo, ve boy değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 5) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p YAŞ 28,07 4,65 29,03 5,66 0,473 BOY 161,07 5,94 160,73 8,01 0,855 KĐLO 74,60 8,79 77,73 10,73 0,221 Tablo 5: Demografik özellikler Gruplar arasında doğum sayısı, gebelik sayısı ve gestasyon yaşı bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 6) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p DOĞUM SAYISI 1,50 0,90 1,33 0,71 0,429 GEBELĐK SAYISI 2,60 1,00 2,50 1,43 0,755 GESTASYONEL YAŞ 38,33 0,71 38,33 0,84 1,000 Tablo 6: Doğum sayısı, gebelik sayısı ve gestasyonel yaş verileri 37 Gruplar arasında sensoryal blok başlama süresi (Z1), anestezi başlama süresi (Z2), ve modifiye bromage skalasına göre motor bloğun tamamen ortadan kalkma süresi (Z4) değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 7) Morfin grubunun postoperatif ilk analjezi gereksinimine kadar geçen efektif analjezi süresi (Z3) değerleri fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.001 Tablo 7) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p Z1 2,97 1,03 2,70 0,79 0,267 Z2 5,83 1,74 5,27 1,57 0,192 Z3 1158,00 450,97 353,83 99,40 <0,001 Z4 164,67 51,91 156,17 31,42 0,446 Tablo 7: Z1, Z2, Z3 ve Z4 ortalama ve SS değerleri Morfin grubunun 8 ve 9. sistolik arter basıncı değerleri fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.05 Tablo 8) Gruplar arasında diğer dönemlerde sistolik arter basıncı değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur.(p>0.05 Tablo 8) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p SAB1 124,87 11,99 130,70 15,05 0,102 SAB2 113,73 16,52 114,70 20,25 0,840 SAB3 106,93 16,63 110,10 23,23 0,546 SAB4 110,13 20,10 117,93 19,19 0,130 SAB5 116,93 18,02 118,23 15,07 0,763 SAB6 119,10 11,41 121,37 15,50 0,521 SAB7 123,73 15,12 122,20 11,27 0,658 SAB8 126,10 11,03 118,70 14,12 0,027 SAB9 125,93 10,69 118,93 13,31 0,029 SAB10 124,13 12,10 119,33 12,63 0,138 SAB11 125,83 11,41 121,14 14,25 0,167 SAB12 123,48 10,40 119,93 13,40 0,293 Tablo 8 : Sistolik arter basıncı değerleri 38 135 130 125 120 115 110 105 100 SAB1 SAB2 SAB3 SAB4 SAB5 SAB6 SAB7 SAB8 Morfin grubu SAB9 SAB10 SAB11 SAB12 Fentanil grubu Şekil 10: Gruplar arası ortama sistolik arter basıncı grafiği Gruplar arasında hiç bir dönemde diastolik arter basıncı değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 9) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS P DAB1 76,70 11,36 83,13 13,49 0,051 DAB2 66,70 14,56 68,63 15,59 0,621 DAB3 61,80 15,23 66,63 18,71 0,277 DAB4 63,13 13,79 68,13 14,26 0,173 DAB5 65,87 15,56 68,57 13,73 0,479 DAB6 72,57 12,96 71,90 13,25 0,844 DAB7 72,93 12,01 70,53 12,51 0,451 DAB8 72,07 12,25 69,87 12,77 0,499 DAB9 70,07 12,07 70,93 11,92 0,781 DAB10 70,23 12,72 70,40 13,72 0,961 DAB11 73,30 12,40 72,83 13,46 0,889 DAB12 71,20 11,99 71,93 13,12 0,836 Tablo 9 : Diastolik arter basıncı değerleri 39 100 80 60 40 20 0 DAB1 DAB2 DAB3 DAB4 DAB5 Morfin grubu DAB6 DAB7 DAB8 DAB9 DAB10 DAB11 DAB12 Fentanil grubu Şekil 11 : Gruplar arası ortalama diastolik arter basıncı değerleri Gruplar arasında hiç bir dönemde kalp atım hızı değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 10) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p KH1 90,77 12,42 93,23 13,49 0,464 KH2 95,77 15,81 94,37 16,71 0,740 KH3 94,67 15,56 87,57 18,69 0,115 KH4 94,63 15,44 90,43 16,98 0,320 KH5 93,57 15,53 90,60 15,42 0,461 KH6 93,47 16,07 91,43 12,20 0,583 KH7 91,73 14,61 87,73 12,41 0,258 KH8 90,60 14,58 89,23 13,11 0,704 KH9 90,50 13,17 86,63 14,21 0,279 KH10 90,27 11,65 85,53 14,44 0,168 KH11 88,37 11,90 84,59 14,27 0,273 KH12 88,00 13,37 84,74 13,29 0,382 Tablo 10: Gruplar arası ortalama kalp atım hızı değerleri 40 98 96 94 92 90 88 86 84 82 80 78 KH1 KH2 KH3 KH4 KH5 Morfin grubu KH6 KH7 KH8 KH9 KH10 KH11 Fentanil grubu KH12 Şekil 12: Gruplar arası ortalama kalp atım hızı değerleri Gruplar arasında hiç bir dönemde SpO2 değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 11) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p SO21 98,67 0,88 98,93 0,58 0,173 SO22 98,63 0,89 98,87 0,57 0,232 SO23 98,70 0,70 98,90 0,48 0,203 SO24 98,80 0,55 98,90 0,55 0,484 SO25 98,83 0,65 99,03 0,49 0,183 SO26 98,83 0,46 98,77 0,68 0,658 SO27 98,73 0,52 98,73 0,87 1,000 SO28 98,63 0,67 98,87 0,63 0,169 SO29 98,77 0,57 98,83 0,53 0,640 SO210 98,73 0,69 98,93 0,37 0,167 SO211 98,80 0,76 98,83 0,54 0,873 SO212 98,88 0,53 98,89 0,70 0,959 Tablo 11: Gruplar arası ortalama SO2 değerleri 41 100 99 98 97 96 SO 29 SO 21 0 SO 21 1 SO 21 2 SO 28 SO 27 SO 26 SO 25 SO 24 SO 23 SO 22 SO 21 95 Morfin grubu Fentanil grubu Şekil 13: Gruplar arası ortalama SpO2 değerleri Fentanil grubu umblikal arter pH değerleri morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.01 Tablo 12) Gruplar arasında umblikal Ven pH değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 12) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p Arter pH 7,32670 0,04 7,35807 0,03 0,006 Ven pH 7,32353 0,04 7,33297 0,04 0,414 Tablo 12: Gruplar arası ortalama pH değerleri Gruplar arasında bebek doğum kilosu değerleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 13) MORFĐN GRUBU Bebeğin Ağırlığı FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p 3189,67 287,62 3186,33 291,53 0,965 Tablo 13: Ortalama bebek ağırlığı 42 Fentanil grubunun 1. ve 5.dk apgar skorları morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.01 p<0.001 Tablo 14) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p 1. Dakika Apgar 7,67 0,71 8,20 0,76 0,007 5. Dakika Apgar 8,93 0,45 9,53 0,51 <0,001 Tablo 14: 1. ve 5. Dakika apgar değerleri Gruplar arasında insizyon ve kapatma süreleri bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 15) MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p Đnsizyon 7,60 1,96 7,23 2,25 0,504 Kapatma 50,73 10,87 53,63 14,50 0,384 Tablo 15: Ortalama kapatma ve insizyon süreleri Morfin grubunun 30.dk-1 saat arası VAS değerleri fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.01 Tablo 16) Fentanil grubunun 4-24 saat arası VAS değerleri morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.01 p<0.001 Tablo 16) 43 PCA VAS MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU Ortalama SS Ortalama SS p 30. Dk 0,37 0,61 0,00 0,00 0,002 1. Saat 0,43 0,57 0,10 0,31 0,006 2. Saat 0,87 0,78 0,87 1,01 1,000 4. Saat 1,03 0,96 2,03 1,35 0,002 6. Saat 1,07 1,01 3,00 1,51 <0,001 8. Saat 1,33 1,37 2,83 1,29 <0,001 12. Saat 1,23 1,19 2,90 1,09 <0,001 18. Saat 1,13 1,07 2,10 1,16 0,001 24. Saat 0,83 0,75 1,50 0,78 0,001 48. Saat 0,80 0,76 1,07 0,64 0,147 Tablo 16: Gruplar arası ortalama VAS değerleri 5 4 3 2 1 0 30. Dk 1. Saat 2. Saat 4. Saat Morfin grubu 6. Saat 8. Saat 12. Saat 18. Saat 24. Saat 48. Saat Fentanil grubu Şekil 14: Gruplar arası ortalama VAS değerleri 44 Gruplar arasında ASA ve zorluk seviyesi bakımından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık yoktur. (p>0.05 Tablo 17) MORFĐN FENTANĐL n % n % 1 28 93,3 29 96,7 2 2 6,7 1 3,3 0 18 60,0 22 73,3 1 7 23,3 1 3,3 2 5 16,7 6 20,0 1 3,3 Ki-kare p ASA - ZORLUK 3 5,99 0,112 Tablo 17: Gruplar arası ASA ve zorluk değerleri Morfin grubunda intraoperatif kaşıntı, sedasyon, bulantı ve kusma sıklığı fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.05 p<0.01 p<0.005 Tablo 18) ĐNTRAOPERATIF MORFĐN FENTANĐL Komplikasyonlar n % n % Ki-kare p Kaşıntı 22 73,3 7 23,3 15,01 <0,001 Sedasyon 8 26,7 Bulantı 23 76,7 12 40,0 8,29 0,004 Kusma 14 46,7 6 20,0 4,80 0,028 Hipotansiyon 15 50,0 14 46,7 0,06 0,796 Titreme 3 10,0 0,237 Sırt Ağrısı 1 3,3 - Bradikardi - - - - - - 29 96,7 21 70,0 7,68 0,006 Đntraop komp. 0,005 Tablo 18 : Gruplar arası komplikasyonların değerlendirilmesi 45 Morfin grubunda herhangi bir postoperatif komplikasyon, kaşıntı, sedasyon, bulantı ve kusma sıklığı fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0.05 p<0.01 p<0.005 Tablo 19) POSOPERATĐF MORFĐN FENTANĐL n % n % Ki-kare p Postop Komp. 23 76,7 1 3,3 33,61 <0,001 Kaşıntı 19 63,3 27,80 <0,001 Sedasyon 7 23,3 Bulantı 13 43,3 1 3,3 13,41 <0,001 Kusma 9 30,0 1 3,3 7,68 0,006 0,011 Tablo 19: Postoperatif komplikasyonların değerlendirilmesi Fentanil grubunda istenen ilaç miktarı, sunulan ilaç miktarı ve kullanılan analjezik miktarı değerleri morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. (p<0,001 Tablo 20) ĐLK 24 SAATTE MORFĐN GRUBU FENTANĐL GRUBU P Ortalama SS Ortalama SS Đstenen Đlaç Miktarı 3,57 6,72 30,20 24,85 <0,001 Sunulan Đlaç miktarı 2,43 4,66 16,07 9,66 <0,001 Kullanılan Analjezik Miktarı 41,87 74,65 240,68 90,76 <0,001 Tablo 20: Postoperatif kullanılan analjezik miktarları 46 Morfin grubunda hasta memnuniyeti ve başkasına tavsiye etme fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha fazladır. (p<0,001 p<0,001 Tablo 21) MORFĐN N % FENTANĐL n KĐ KARE P 19,65 <0,001 11,42 0,003 % Hasta Memnuniyeti Orta 2 6,70 11 36,70 Đyi 11 36,70 16 53,30 Çok iyi 17 56,7 3 10,00 Başkasına tavsiye Kararsızım 3 10 10 33,30 Ederim 13 43,30 17 56,70 Kesinlikle ederim 14 46,70 3 10 Tablo 21: Hasta memnuniyeti ve başkasına tavsiye etme değerleri 47 5- TARTIŞMA Prospektif, randomize, çift kör çalışmamız, intratekal 10 mg %5 levobupivakaine ilave edilen 20 mcgr fentanil ve 0,1 mg morfinin postoperatif ağrı üzerine etkisinin değerlendirilmesi amacıyla planlandı. Çalışmamız da; morfin grubunda postoperatif ilk analjezi gereksinimine kadar geçen efektif analjezi süresi fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek bulunmuştur. Morfin grubunun 30 dakika-1 saat arası VAS değerleri fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek iken fentanil grubunun 4- 24 saat arası VAS değerleri morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek bulundu. Ayrıca morfin grubunda postoperatif komplikasyon kaşıntı, sedasyon, bulantı ve kusma sıklığının fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha fazla olduğu görüldü. Opioidlerin lokal anestezikler ile kombinasyonunun sensoryel ve motor blok başlangıç zamanını kısalttığı, daha etkin ve daha uzun süreli anestezi oluşturduğu bilinmektedir(70). Đntratekal adjuvan olarak opioidlerin ilave edilmediği ve levobupivakainin tek ajan olarak kullanıldığı çalışmalarda; Glaser ve ark. (71) motor başlama zamanını 10 dakika, Cox ve ark. (72) 12 dakika ve Burke ve ark. (73) 15 dakika olarak bildirmiştir. Çalışmamızda, opioidlerin adjuvan olarak ilave edilmesi levobupivakainin motor blok başlangıç süresini kısalttığını göstermektedir. Motor blok oluşma zamanı levobopivakain + morfin grubunda 5,8 dakika, levobupivakain + fentanil grubunda 5,2 dakika olarak bulunmuştur. Kaya ve ark. (74) 72 hastada intratekal levobupivakainin fentanil ile 48 kombine edilmesinin sensoryel ve motor blok üzerine etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında maksimum motor bloğa ulaşma süresini levobupivakain + fentanil grubunda daha kısa olarak belirlemişlerdir. Gautier ve ark.(75) levobupivakain (8mg) + sufentanil (2,5mcgr) kombinasyonu ile sensoryel bloğun en yüksek seviyeye ulaşma zamanının ortalama 17 dakika olduğunu bildirilmişlerdir. Çalışmamızda levobupivakain + mofin grubunda 2,97 dakika, levobupivakain + fentanil grubunda 2,70 dakika olarak bulunmuştur. Çalışmamızda sensoryel bloğun başlama zamanları Gautier ve arkadaşlarının çalışmaları ile uyumlu değildir. Ancak Vercauteren ve ark. (76) doğum analjezisi için intratekal levobupivakain(%0,125) + sufentanil + epinefrin ve bupivakain(%0,125) + sufentanil(0,75 mcgr) + epinefrin kombinasyonlarını karşılaştırdıkları çalışmalarında spinal analjezi başlangıç sürelerini çalışmamızda elde ettiğimiz sürelere benzer olarak yaklaşık 4,4 dakika olarak bildirmişlerdir. Kireçci ve ark. (77) intratekal bupivakaine eklenen fentanil ve morfinin anestezi kalitesi ve analjezi süresine etkilerini karşılaştırmışlardır. Çalışmalarında intratekal bupivakaine eklenen morfin ve fentanilin sensoryel blok başlama zamanının ve sürelerinin benzer olduğunu göstermişlerdir. Karaman ve ark. (78) ise intratekal bupivakaine eklenen sufentanil veya morfinin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında sensoryel blok başlama zamanı, en yüksek sensoryel blok zamanını, en yüksek sensoryel blok düzeyini ve sensoryel blok gerileme zamanını benzer olarak bildirmişlerdir. Vercauteren ve ark. (76) doğum analjezisi için intratekal levobupivakain (0,125) + sufentanil + epinefrin ve bupivakain (0,125) + sufentanil + epinefrin kombinasyonlarını karşılaştırdıkları çalışmalarında spinal analjezi süresini levobupivakain grubunda 93,5 dakika ve bupivakain grubunda 94,7 dakika olarak bildirmişlerdir. Gautier ve ark. (75) ise sezaryen için spinal anestezide 49 levobupivakain (8mg) + sufentanil (2,5 mcgr) kombinasyonu ile spinal analjezi süresini (ilk analjezi talebini) ortalama 136 dakika olarak bildirmişlerdir. Bupivakain ile yapılan çalışmalarda spinal analjezi sürelerinin morfin gruplarında fentanil ve sufentanil gruplarına göre önemli derecede daha uzun olduğu bildirilmiştir. Karaman ve ark. (78) intratekal bupivakaine eklenen sufentanil ve morfinin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında ilk analjezi gereksinim süresinin morfin verilen grupta önemli düzeyde uzun (19,5 ± 4,7 saat ve 6,3 ± 5,2 saat) olduğunu bildirmişlerdir. Benzer olarak Kireçci ve ark. (77) intratekal morfine eklenen fentanil ve morfinin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında spinal analjezi süresinin morfin grubunda diğer gruplara göre anlamlı derecede daha uzun olarak tespit etmişlerdir. Çalışmamızda spinal analjezi etki süresi ve ilk analjezik ihtiyacı için gereken süreler göz önüne alındığında morfin ilave edilen olgulara göre önemli derecede uzun olduğu belirlendi. Dahlgren ve ark. (79) sezaryen için spinal anestezide bupivakaine ilave edilen fentanil ve sufentanilin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında sufentanil grubunda etki sürelerini fentanil grubuna göre daha uzun olarak bildirmişlerdir. Benzer olarak Nelson ve ark. (80) doğum analjezisinde intratekal fentanil ve sufentanilin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında doğum analjezisi için intratekal fentanil:sufentanil için ED50 değerlerini 1:4,4 olarak belirlemişlerdir. Etki süresini ise sufentanil grubunda yaklaşık %25 daha uzun bulmuşlardır. Çalışmamızda spinal analjezi süresinin fentanil grubunda ortalama 5 saat 53 dakika, morfin grubunda ise 19 saat 58 dakika olduğu belirlendi. Çalışmamızda spinal ponksiyon ile bebek çıkarılana kadar geçen süre fentanil grubunda ortalama 7,23 dakika mofin grubunda ortalama 7,60 dakika; bebeğin çıkarılıp insizyonun kapatılmasına kadar geçen ortalama süre fentanil 50 grubunda 53,63 dakika morfin grubunda 50,73 dakika tespit edilmiştir. Gruplar arasında insizyon ve kapatma süreleri bakımında istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit edilmemiştir. P>0,05. Bromage skalası ile motor blok değerlendirilmesinde; morfin grubu ile fentanil grubu arasında anlamlı fark saptanmadı. Borgia ve ark. (81) sezaryen için spinal anestezide levobupivakain ve bupivakaine ilave edilen sufentanil(2,5 mcgr) ve morfinin (50 mcgr) etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında yalnızca 5. dakikada istatistiksel olarak önemli olmayan hızlı motor blok geliştiğini bildirmişlerdir. Karaman ve ark. (78) intratekal bupivakaine eklenen sufentanil veya morfinin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında motor blok sürelerinin benzer olduğunu bildirmişlerdir. Carpenter ve ark. (82) spinal anestezide levobupivakain ve bupivakainin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında hemodinamik verilerin benzer olduğunu ve yan etkilerde farklılık bulunmadığını bildirmişlerdir. Fidan ve ark. (83) sezaryen operasyonlarında intratekal bupivakaine eklenen fentanil, morfin ve alfentanilin etkilerine baktıkları çalışmalarında hemodinaminin tüm gruplarda klinik olarak normal sınırlarda seyrettiği ve gruplar arasında fark olmadığını belirtilmiştir. Çalışmamızda grupların DAB, SAB, KAH ve SO2’leri arasında istatistiksel fark tespit edilmedi. Spinal anestezide kullanılan opioidlerin spinal analjezi etki başlama süresini hızlandırdığı, yayılımı arttırdığı, daha derin blok oluşturduğu ve bulantıkusma, kaşıntı, solunum depresyonu gibi yan etkilerde artışa neden olduğu bir çok çalışmada gösterilmiştir(84, 85). Đntratekal opioidlerin sezaryen operasyonlarında visseral ağrıyı azalttığı ve dolayısıyla bulantı-kusma insidansını azalttıkları da iddia edilmiştir(79,86). Karaman ve ark. (78) bupivakaine eklenen sufentanil veya 51 morfinin etkilerini karşılaştırdıkları çalışmalarında bulantı-kusma ve kaşıntı insidansını her iki grupta benzer olarak belirlemişlerdir. Nelson ve ark. (80) spinal anestezide sufentanil ve fentanili karşılaştıran çalışmalarında istatistiksel olarak yan etkilerde artış saptamamışlardır. Çalışmamızda bulantı-kusma en çok morfin grubunda gözlenmiş olup fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha yüksek olarak tespit edilmiştir. Kaşıntı, intratekal opioid uygulamasında sıklıkla görülmektedir(87,88). Sibilla ve ark. (89) intratekal fentanil ve morfinin etkisini karşılaştırdıkları çalışmada morfin grunda kaşıntı insidansını daha yüksek bulmuşlardır. Fidan ve ark. (83) sezaryen operasyonlarında intratekal bupivakaine eklenen fentanil, morfin ve alfentanilin etkilerine baktıkları çalışmalarında opioid grupların tümünde kaşıntı görülmüş ve en fazla morfin ve alfentanil grubunda tespit edilmiştir. Polmer ve ark. (90) sezaryen için spinal anestezide fentanil ile yaptıkları çalışmada kaşıntının doza bağımlı olmadığını ve tüm hastalarda gözlendiğini bildirmişlerdir. Bizim çalışmamızda da her iki grupta da kaşıntı görülmekle beraber morfin grubunda fentanil grubuna oranla daha sık olduğu tespit edildi. Geç dönemde solunum depresyonu intratekal opioidlerin ençok korkulan yan etkisidir ve gerçek insidansı hala bilinmemektedir. Gebe kadınların yaşlarının genç olması ve solunum merkezlerinin hiper stümülasyonu nedeni ile daha az risk taşıdıkları kabul edilebilirse de intratekal morfin ile bu komplikasyon görülebilir. Abaulesh ve ark. (91) 0,2 mg morfin ile bupivakain kombinasyonunun etkin ve güvenilir bir yol olduğunu bildirmişlerdir. Bizim çalışmamızda da olguların hiç birinde intraoperatif ve postoperatif dönemde solunum depresyonu görülmedi. 52 Bir çok çalışmada intratekal opioidlerin bebek üzerine oluımsuz etkilerinin olmadığı gösterilmiştir(87). Bizim çalışmamızda da kullandığımız opioidlerin bebekler üzerindeki etkisi birinci ve beşinci dakika apgar skorları ve umblikal ven ve arter kan gazı analizi yapılarak değerlendirildi. Apgar skor sistemi yenidoğanın iyilik hali ve resüsitasyon ihtiyacı olup olmaması konularında günümüzde en iyi yol göstericilerden biri olarak geçerliliğini korumaktadır. Birinci dakika apgar skoru yenidoğanın asidoz ve yaşam şansı ile korelasyon gösterirken beşinci dakika apgar skoru ile nörolojik durum değerlendirilmesi yapılabilir(92). Yenidoğanın solunum fonksiyonlarının değerlendirilmesinde yararlanılan kan gazı analizinde genel olarak 7,2 altında umblikal arter pH’ı fetal asidoz olarak kabul edilmektedir. Ancak son çalışmalar bu sınırı zorlamakta ve asidozu belirleyen sınırın 7,0 olmasını gerektiğini savunmaktadır(93). Uğur ve ark. (67) sezaryen seksio operasyonlarında intratekal %0,5 10 mg bupivakaine 20 mcgr fentanil veya 0,1 mg morfin eklenmesinin etkinliğini ve güvenirliğini karşılaştırdıkları çalışmada; intratekal fentanil ve morfinin neonatal iyi olma üzerine olumsuz etkisinin olmadığını belirlemiş buna dayanarak çalışılan dozlarda elektif sezaryen operasyonlarında bupivakaine eklenen intratekal opioidlerin yenidoğan için risk oluşturmaksızın güvenle kullanılabileceği kanısına varmışlardır. Çalışmamızda morfin grubunda birinci dakika apgarı ortalama 7,67 beşinci dakika apgarı 8,93 arter pH’ı ortalama 7,32 ven pH’ı 7,32 fentanil grubunda ise birinci dakika apgarı ortalama 8,20 beşinci dakika apgarı 9,53, arter pH’ı ortalama 7,35 , ven pH’ı 7,33 olarak tespit edilmiş olup her iki grupta da birinci ve beşinci dakika apgar skoru ve umblikal arter – ven kan gazı değerleri normal sınırlarda bulunmasına rağmen fentanil grubunun arter pH değerleri ve birinci beşinci 53 dakika apgar değerleri morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir. P<0,01. Obstetride yaygın olarak üzerinde durulan hasta memnuniyeti, postoperatif ağrı tedavisinde önemli bir sonuçtur(4). Sağlıklı ve genç olan bu hasta grubunda beklentide yüksektir. Çalışmamızda hasta memnuniyetini güvenilir ve doğru değerlendirmek için VAS kullanıldı. Postoperatif 30. dakika, 1., 2., 4., 6., 8., 12., 18., 24. ve 48. saatte VAS değerleri kaydedilen hastaların VAS değerleri 3 ve üzerinde olması durumunda iv HKA uygulandı. Fentanil grubundaki hastaların tamamında ilk 24 saat içinde HKA’ye ihtiyaç duyulmasına rağmen morfin grubunda sadece 8 hastada hasta kontrollü analjeziye ihtiyaç duyuldu. Morfin grubunda kullanılan analjezi miktarı ortalama 41,87 mg tramadol iken fentanil grubunda ise ortalama 240,68 mg olarak tespit edildi. Çalışmamızda fentanil grubunda istenen ilaç miktarı, sunulan ilaç miktarı ve kullanılan analjezik miktarı değerleri morfin grubuna göre anlamlı derecede daha yüksektir (p<0,001). Yaptığımız çalışmada postoperatif 48. saatin sonunda hasta memnuniyetini sorguladığımızda morfin grubunda 2 hasta orta derecede, 11 hasta iyi derecede, 17 hasta ise çok iyi derecede memnun kaldıklarını bildirdiler. Başkasına tavsiye edermisiniz sorusuna 3 hasta kararsızım, 13 hasta tavsiye ederim, 14 hasta kesinlikle tavsiye ederim şeklinde cevap verdi. Fentanil grubunda 11 hasta orta derecede memnun, 16 hasta iyi derecede memnun, 3 hasta çok iyi derecede memnun kaldıklarını bildirdiler. Başkasına tavsiye edermisiniz sorusuna 10 hasta kararsızım, 17 hasta tavsiye ederim, 3 hasta ise kesinlikle tavsiye ederim şeklinde cevap verdi. Đstatistiksel olarak morfin grubunda hasta memnuniyeti ve başkasına tavsiye etme fentanil grubuna göre anlamlı derecede daha fazla bulunmuştur. p<0,001, p<0,001. 54 6- SONUÇ Sezaryen seksiyo için spinal anestezide intratekal %5 levobupivakaine (10mg) ilave edilen morfinin (0.1mg) intratekal levobupivakaine eklenen fentanil’e (20mcgr) göre ilk ek analjezi süresini uzattığı ve daha az ek analjezi tüketimine neden olduğu tespit edildi. Her nekadar yan etki, bulantı-kusma, kaşıntı insidansı morfin grubunda fentanil grubunda daha yüksek olsada uzun süreli ağrısız geçirilen postoperatif dönemin anneler için tercih sebebi olduğu sonucuna varıldı. 55 7- KAYNAKLAR 1- Şükran Şahin, Medge D Oven. Ağrısız Doğum ve Sezaryende Anestezi. Nobel & Güneş Tıp Kitabevi. 2006. 8 : 69 2- Ready LB. Acute Perioperative Pain in Miller RD. Anesthesia, Churchill Livingstone, Inc Fifth Edition, 2000; 2323-50 3- Morgan P. Spinal anaesthesia in obstetrics. Can J Anaesthesia .1995; 42:114563 4- Morgan JP, Halpern S, Mcculloch J. Comparison of Maternal Satisfaction Between Epidural and Spinal Anesthesia for elective cesarean section. Can J Anesth 2000; 47:10: 956-61 5- Gustafsson LL, Hollin ZW. Spinal opioid analgesia drugs. 1988; 35: 597-603 6- Dahl JB, Rosenborg J, Dirkes WE. Prevention of postoperative pain by balanced analgesia. Br J Anaesth.1990: 64: 518-20 7- Reisner LS, Lin D. Anaesthesia for Cesarean Section in Chestnut DH.Obstetric Anaesthesia Principles and practice. Mosby, Inc. Second Edition:1999; 465-92 8- Pavy TJG, Gambling DR, Douglas MJ.Combination of Diclofenac and Đntrathecal Morphine for Cesarean Delivery. Anaesth. Analg. 1998; 87: 145360 56 9- Eisenach JC, Grice SC, Dewan DM.Patient-controlled analgesia following cesarean section: a comparison with epidural and intramusculer narcotics. Anaesthesiology 1988; 68: 444-8 10- Cohen SE, Tan S, White PF. Sufentanil anelgesia folowing cesarean sectin: epidural versus intrevenosus administration. Anesthesiology 1988; 68: 129 – 34 11- Chadwick HS, Ready LB. Intrathecal and epidural morphine sulfate for postcesarean analgesia: a clinical comparison. Anesthesiology 1988; 68: 924 – 9 12- Edirne S, Ağrı taksonomisi, Nobel Tıp Kitabevi, birinci baskı, 2000; 12 – 19 13- Kayhan Z, Klinik Anestezi, Logos Yayıncılık, 3. baskı, 2004; 643 14- Ready LB, Acute Perioperatif Pain in Miller RD. Anesthesia, Churchill Livingstone, Inc Fifth Edition, 2000; 2323 – 50 15- Parker RK, Postoperative Analgesia: Systemic Techniques in Chestnut DH. Obstetric Anesthesia Principles and Practice. Mosby Inc, Second Edition; 1999: 509 – 20 16- Sinatra RS, Ayoub CM. Postoperative Analgesia: Epidural and Spinal Techniques in Chestnut DH. Obstetric Anesthesia Principles and Practice. Mosby Inc, Second Edition: 1999; 321 – 55 17- Morgan GE, Mikhail MS, Murray MJ, Larson CP. Obstetric Anesthesia in Clinical Anesthesiology. Lange Medical Books, Third Edition: 2002; 819 – 848 18- Pernoll ML, Mandell JE. Caserean Section in Bonica Principles and Practice of Obstetric Analgesia and Anesthesia. Williams & Wilkins, Second Edition: 1995; 968 – 1009 57 19- Chestnut DH. Obstetric Anesthesia Principle and Practice Second Edition. Moosby Inc. New York 1995; 465 – 87 20- Birnbach Dj, Gatt Sp, Datta S. Textbook ofObstetric Anesthesia. Philadelphia. Churchill Livingstone 2000; 421 – 36 21- Mc Donald JS, Mandalfino DA, Bonica JJ. Principles and Practice of Obstetric Analgesia and Anesthesia, Williams & Wilkins, Second Edition 1995; 471 – 96 22- Toker K, Yılmaz AS, Gürkan Y, Baykara N ve Ark. Sezaryen Ameliyatlarında Anestezi Uygulaması, 5 Yıllık Retrospektif Değerlendirme. Türk Anest. Rean. Cem. Mecmuası 2003; 31: 26 – 30 23- Hawkins JC, Gibbs CP, Orleans M, Martin-Salvaj G, et al Obstetric Anesthesia Work Force Survey, 1981 versus 1992. Anesthesiology 1997; 87: 135 – 43 24- Sinatra RS, Ayoub CM. Postoperative Analgesia: Epidural and Spinal Techniques in Chestnut DH. Obstetric Anesthesia Principles and Practice. Mosby Inc, Second Edition: 1999; 521 – 55 25- Şükran Şahin, Medge D Oven. Ağrısız Doğum ve Sezaryende Anestezi. Nobel & Güneş Tıp Kitabevi 2006: 8 – 71 26- Bonica JJ, Mc Donald JS. Epidural analgesia and anesthesia. In: Principles of Obstetric Analgesia and Anesthesia. 2nd Ed. Williams&Wilkins, New York, 1995: 344-469 27- Chadwick HS, Bonica JJ: Complications of regional anesthesia, Principles and Practice of Obstetric Analgesia and Anesthesia, 2nd Edition. Edited by Bonica JJ, McDonald JS, Baltimore, Williams & Wilkins, 1995; 538 - 572 28- Collier C. CSE Practice of Obstetric Analgesia and Anesthesia: Development and Equipment. www.manbit.com 58 29- Cook TM (Review Article ) Combined Spinal – Epidural Techniques. Anesthesia 2000; 55: 42 – 64 30- Edirne S. Sinir Blokları Emre Matbaacılık Đstanbul 1993; 57 – 71, 154 - 176 31- Kuran O. Sistemik Anatomi 1993 sayfa 74 32- Özyurt G. Yoğun Bakım, Kristaloid ve Kolloidler. Uludağ Üniversitesi Basımevi sayfa 133 – 137 33- Esener Z. Klinik Anestezi, Logos Yayıncılık, Đstanbul 1995 sayfa 363 – 374, 403 – 414 34- Terzioğlu M, Çakar . Fizyoloji Ders Kitabı 1989: Cilt II sayfa 148 35- Murray AM, Morgan M, Whitwam JG. Crystalloid versus colloid for circulatory preload for epidural caesarean section. Anaesthesia 1989; 44:463 36- Gajraj NM, Victory RA, Pace NA, Van Elstraete AC, Wallace DH. Comparison of an ephedrine infusion with crystalloid administration for prevention of hypotension during spinal anesthesia. Anesthesia and Analgesia 1993: 76 37- Stoelting RK, Miller Rd. Spinal and Epidural Anesthesia. Basics of Anesthesia. Churchill Livingstone. Fourth Edition: 2000 : 168-84 38- Carrie LES. Extradural, Spinal or Combined for obstetric Surgical Anesthesia. Br. J Anesthesia 1990;65 : 225 – 33 39- Felsby S, Jeulguard P. Combined Spinal and Epidural Anesthesia. Anesthesia Analgesia 1995; 80: 821 – 26 40- Ward Me, Kliffer Ap, Gambling DR, Douglas MJ, et al. Effect of Combining Fentanyl with Morphine / Bupivacaine for elective C/S Under Spinal Anestesia 1993; 79:A1023 41- Staubesand J.Đnsan anatomisi atlası. Sabotta Cilt 2. Sf:10. Şekil:21; 1990 42- Collier C, CSE: Development and Equipment, www.manbit.com 59 43- Kayaalp O.S, Tıbbi Farmakoloji, 5. baskı, Feryal Matbaacılık, Ankara,1990,sf:1691 44- Veering B, Strichartz GR. Lokal anesthetic in:Brown DL.Regional Anesthesia and Analgesia. Phladelphia. 1996.188-207 45- Mather LE,Huang YF, Veering B, et al.Systemic and Regional Pharmacokinetics of Levobupivacaine and Bupivacaine Enantiomers in Sheep Anesth and Analg. 86:805-11, 1998 46- Ezzekial Mark R. Anesteziyoloji el kitabı, Nobel Matbaacılık, Đstanbul, 2006, sf:179 47- Cousins MJ, Veering BT. Neural Blockade. In clinical anesthesia and management of pain. Lipincott-Raven Publishers, Philedelphia-Newyork 1998; 243-320 48- Bridenbaugh PO, Greene NM, Brull SJ.New’al Blockade.In clinical anasthesia and magement of pain.Lipincott-Raven Publishers, Philedelphia-Newyork. 1998;203-41 49- Couino BG, Lambert DH. Epidural and Spinal Anesthesia. Borosli PG, Cullen BF, Stoehing RK.Clinical Anesthesia, 31h ED.Philedelphia.JB Lipincott Company:1995 50- Halpern S.Postdural puncture headeche and spinal needle design. Anesthesiology.1994:81 :1376-83 51- Collins VJ. Principles of Anesthesiology. 3th Ed.Philedelphia: Lea and Ebiger, 1993 52- Veeling B, Strichaiiz GR. Local anesthesics in:Brown DL.Regional Anesthesia and Analgesia, Philedelphia: 1996:188-207 53- Greene NM. Distribution of local anasthetic solutions within the subarachnoid space. Anesth Analgy.1985: 64(7): 715-30 60 54- Denson DD, Behbehani NM, Gregg RV.Enantiomer spesific effects of on intravenously administered arrhythmanegic dose of bupivacaine on neurons of the nucreus tractus solitarius and the cardiovascular system in the anesthetized rat.REG anesth .1992. 17:311-6 55- Thomas JM, Schung SA.Recent advences in the pharmacokinetics of local anasthetics of local anaesthetics: long- acting amide enantiomers and continuous infusions. Clin Pharmacokinet. 1999.36:67-83 56- Tucker GT, Mather LE: Properties, absorbtion and disposition of local anesthetic agents:Neural Blockade in Clinical Anesthesia and Management of pain. 3th edition.Cousins MJ. Bridenbaugh PO(eds) Lipicott-Raven, Philadelphia 1998.p:55-95 57- Thomas JM, Schung SA.Recent advences in the pharmakokinetics of local anaesthetics:long-acting amide enantiomers and contionus infusions.Clin Pharmacokinet. 1999. 36: 67-83 58- Foster RH, Markhom A.Levobupivacaine: A review of its pharmacology and use as a local anaesthetics. Drugs.2000.59:531-579 59- Gristwood RW, Greaves JL.Levobupivacaine: a new safer long acting local anaesthetic agent. Expert Opin Đnvest Drung.1999. 8:861-76 60- Mc Cellon KJ, Spencer CM.Levobupivacaine Drugs. 1998. 56:335-62 61- Morrison SG.Dominguez JJ, Frascarola P,et al.Acomparison of the electrocardiographic levobupivacaine and cardiotoxic effects ropivacaine in of racemic anesthtized bupivacaine, swine.Anesth and Analg.2000.90:1308-14 62- Huang YF, Pryor ME, Mather LE,et al.Cardiovascular and central nervous system effects of intravenous levobupivacaine and bupivacaine in sheep.Anest Analg.1998.86:797-804 61 63- Simonetti MPB, Fernandes L.S(-) bupivacaine and RS(+,-) bupivacaine: a comparison of effects on the right and left atria of the rat. Reg Anesth Suppl.1997 22:58 64- Kayaalp O.Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji.2.Cilt. 4. Baskı Ankara:Feryal Matbaacılık San. Ve Tic. Ltd.1998 65- Slover RB, Phelps RW.Opioid and Nonopioid Analgesies.In:Brown DL.Regional Anaesthesia and Analgesia, Philadelphia :1996:319-356 66- Köroğlu A, Erdem S, Çiçek M,Doğan Z ve ark.Đntratekal bupivacaine fentanil veya meperidin eklenmesinin hemodinami, postoperatif analjezik gereksinimi,histamin, IgE, bazofil ve eozinofil seviyelerine etkisi.Anestezi Dergisi 2003; 11(3):177-183 67- Uğur F, Esmaoğlu A, Güneş T,Gülcü N ve ark.Sezaryen seksiyo operasyonlarında intratekal bupivakaine fentanil veya morfin eklenmesinin etkileri.Đnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi. 2007:14(2):85-89 68- Cousins MJ,Mather LE.Đntratecal and Epidural Administration of Opioids. Anaesthesiology 1984;61:276-310.In: Sinatra RS,Ayoub CM.Postoperative Analgesia:Epidural and Spinal Techniques in Chestnut DH.Obstetric Anaesthesia Principles and Practice.Mosby Inc.Second Edition: 1999; 521-55 69- Bailey PL,Rhodeau S,Schafer PG,Lu JK, et al.Dose-Response pharmacology of Intratecal Morphine in Human Volunters.Anesthesiology.1993;79:49-59 70- Kirson LE, Goldman JM, Slover RE.Low dose intrathecal morphine for postoperative pain control in patients undergoing transuretral resection of the prostate.Anesthesiology 1989; 71:192-195 71- Christian Gloser, Peter Marhofer, Gabriella Zimpfer.Levobupivacaine Versus Racemic Bupivacaine For Spinal Anesthesia. Anesth. Analg.2002; 94:194-198 62 72- Cox CR, Checketts MR, Mackenzie N, Scott NB, Bannister Comparison of S(-) bupivacaine with racemic (R)-bupivacaine supraclavicular brachial plexus block.Br J Anesth.1998; 80(5): 594-598 73- Burke D, Kennedy S, Bannister J, Spinal anestehesia with 0.5 %5 S(-) bupivacaine for elective lower limb surgery.Reg. Anesth Pain Medicine 1999; 24: 519-23 74- Kaya S,Ölmez G, Uludağ Ö.Sezaryen operasyonlarında intratekal levobupivacainin fentanil ile kombine edilmesinin duyusal ve motor blok üzerine olan etkileri.TARD dergisi 2006; 253:154 75- Gautier P,De Kock M, Huberty L,Izydorczic M, Vanderick B.Comparison of the effects of intrathecal ropivacaine and bupivacaine for caesarean section.Br J Anaesth. 2003; 91(5): 684-9 76- Vercauteren M.Curr Opin Anesthesiol. Obstetric spinal analgesia and anesthesia. 2003;16(5): 503-7 77- Kireçci FB. Đntratekal bupivakaine eklenen fentanil ve morfinin anestezi kalitesi ve analjezi süresine etkisi.Đstanbul. 2001 78- Karaman S, Kocabaş S, Uyar M, Hayzaran S, Fırat V. The effects of sufentanil or morphine added to hyberbaric bupivacaine in spinal anaesthesia for caesarean section. Eur J Anaesthesiol. 2006; 23(4): 285-91 79- Dahlgren G, Hultstrand C,Jakobsson J, Norman M, Eriksson EW, Helena M. Đntrathecal sufentanil, fentanyl or placebo added to bupivacaine for cesarean section.Anesth Analg. 1997; 85: 1288-93 80- Nelson KE, Rauch T, Terebuh V, D’Angelo RA.Comparison of intrathecal fentanyl and sufentanyl for labor analgesia.Anesthesiology .2002. 96: 1070-3 81- Borgia ML, Cristadulu CL, Errico L, Pizzicaroli C, Aragona P.Đntrathecal levobupivakaine combined with sufentanil and morphine for cesarean section. 63 A comparison with racemic bupivacaine bupivacaine. Minerva Anesthesiol 2002;68(2 suppl 9): 146 82- Carpenter RL, Caplan RA, Brown DL, Stepheson C, Wu R. Đncidence and risk factors for side effects of spinal anesthesia.Anesthesiology. 1992; 76(6): 90616 83- Fidan R, Sözenoğlu ĐR, Bakan N,Çelik M. Sezaryen operasyonlarında intratekal bupivakaine eklenen fentanil, morfin ve alfentanilin etkileri. Anestezi Dergisi 2002; 10(3): 188-192 84- Adkinson GH, Waters JH, Burger GA.Fentanyl added to lidocaine results in higher spinal anesthetic levels. Anaeth Analg 1993;76:52 85- Alahuhta S,Kangas-Saarela T, Hollmen AI, Edström HH.Visceral pain during cesarean section under spinal and epidural anaesthesia with bupivacaine.Acta Anaesthesiol. Scand 1990: 34: 95 86- Ishiyama T,Yamaguchi T, Kashimoto S,Kumazawa T:Effects of epidural fentanyl and intravenous flurbiprofen for visceral pain during cesarean section under spinal anesthesia. Br J Anaesth 2001: 15:69-73 87- Belzarena SD: Clinical effects of intrathecal administered fentanyl in patients undergoing cesarean section. Anesth Analg. 1992;74:653-7 88- Hunt OC, Naulty S, Bader AM, et all: Perioperative analgesia with subarachnoid fentanyl bupivacaine for cesarean delivery.Anesthesiology 1989; 71: 535-9 89- Sibilla C,Albertazzi P, Zatelli R, Martinello R. Perioperative analgesia for cesarean section:comparisionof intrathecal morphine and fentanyl alone or in combination.Int J Obstet Anesth 1997; 6: 43-8 64 90- Palmer CM, Cork RC, Hays R, Maren GV, Alves D.The dose-response relation of intratecal fentanyl for labor analgesia, Anesthesiology 1998; 88:355-61 91- Aboulesh E, Rawal N, Fallon K, Hernandez D: Combined intrathecal morphine and bupivacaine for cesarean section.Anesth Analg 1988; 67: 370-4 92- Syhes GS, Nolloy PM, Johnson PM. Do apgar scores indicate asphyxia? Lancet 1982; 494-496 93- Goldober KG, Gilstrop LC, Leveno KJ, Daw JS, Mc Đntyre DD.Pathologic fetal acidemia. Obstet Gynecol 1991; 78:1103 65