Islam Ahlak Düşüncesinin Ge- lişiminde Filozofların I<.atkısr

advertisement
.
Islam Ahlak D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde Filozofların I&lt;.atkısr
Murat DEMİRKOL&quot;&quot;
&Ouml;z Ger&ccedil;ekte birtakım farklılıklarla birlikte insanlığın ortak değeri ve fiili bir ger&ccedil;eklik
olan ahlak, ilmi bir disiplin olma h&uuml;viyetine filozofl~ &ccedil;alışmalaoyla kavuşmuştur. Filozoflar ahlakı pratik felsefenin en &ouml;nemli dalı olarak ele almışlar ve onu gelişt:iı:dikleri &middot;
nefis teorisinden hareketle felsefi bir disiplin halinde ortaya koymuşlardır. İnsanlar arası
ilişkilerde vazge&ccedil;ilmez bir temel işlevi g&ouml;ren ahlak, nefsin g&uuml;&ccedil;leri, huy, erdem, erdemsizli.k, yetkinli.k, iyilik ve mutluluk kavraı:ı:ıları ekseninde felsefi bir temel &uuml;zerine oturnıl&shy;
muş; birey, aile ve şehir halkı şeklinde genişleyen halkalarda nasıl tezah&uuml;r edeceği dakik
bir anlatımla a&ccedil;ıklığa kavuşturulmuştur. Bu makalede &ouml;zellikle M&uuml;sl&uuml;man filozoflann
ahlak felsefesinin gelişimindeki katkılan &ouml;nce s&uuml;rece. bağlı olarak, ardırıdan kavram ve
konulan a&ccedil;ısından ele alınacaktır.
Anahtar Kelimeler: Felsefe, ahlak, nefs, huy, erdem
T~e
Contn&quot;butions ofMuslim Philosf:!phers to the Development ofMoral Philosophy
Abstract Even though it has some differences, as a common value and a reality, the
Ethics became a scholarly discipline through the works of philosophers. The
Philosophers saw the Ethics as the most important branch of the practical philosophy
and constructed it as a philosophical discipline through the nafs theory which they have
developed. This article examines the contributions of Muslim philosophers &middot; to the
&middot; development of ethical philosophy, firstly as a process, and secondly as a conceptual
and themaric set.
Keywords: Philosophy, ethics, nafs, self, habit, virtue
• Bu makale, &ouml;nemli &ouml;l&ccedil;&uuml;de NanmidinTim'ninAbkik Ftlstjesine Etkisi adlı kitabıınız ve bir edit&ouml;rl&uuml;k
&ccedil;alışması olan İslam Ahlak Esaslan ve Felsefesi i&ccedil;indeki &quot;İslam Ahlak I..iterat&uuml;.rii.ode Başlıca
Perspektifler&quot; başlıklı b&ouml;l&uuml;m&uuml;m&uuml;z esas alınarak &uuml;retilmiştir.
•• Do&ccedil;. Dr., Yıldınm Beyazır &Uuml;niversitesi, İslami İlimler Fak&uuml;ltesi, İslam Felsefesi ABD &Ouml;ğretim
&Uuml;yesi.
68 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
Giriş
Ahlak, yaşayan bir ger&ccedil;eklik olarak insanlığın ezeli ve ortak bir malı olsa da
onu ilmi blr disiplin şeklinı:ie ilk &ouml;nce filozoflar kurmuş ve geliştirmiştir. İs&shy;
lam ilimler tarihinde bazen ge&ccedil;işkenliklere izin vermekle birlikte akli ve nakli
ilimler ya da felsefi ve dini ilimler şeklinde bir tasnifle karşılaşmaktayız. Burada, ilimler tasnifinin başlangı&ccedil;ta filozoflar tarafından yapılmış olduğunu,
dini/şer'i ilimleri de i&ccedil;ine alan kapsamlı tasniflerin nispeten sonraki d&ouml;nemlerde yapıldığını g&ouml;z &ouml;n&uuml;nde bulundurmak durumundayız. M&uuml;sl&uuml;man filozoflar tarafından &ouml;zet bir aniatmıla &quot;şeyleri olduklan gibi bilmek&quot; şeklinde
tanımlanan felsefe/hikmet, Yunan felsefe mirasına bağlı kalınarak nazari/ teorik ve ameli/ pratik felsefe diye iki kısımda incelenmiştir. Matematik,
tabii ilimler ve metafizik teorik felsefe kapsamında ele alınırken; ahlak, ev
idaresi ve devlet y&ouml;netimi pratik felsefe kapsamında ele alınmışttr.
gelişmiş &ouml;rneklerinden birini Taşk&ouml;pr&uuml;zade'nin Mift&ocirc;hu'sSa'&ocirc;de'sinde g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;m&uuml;z ilimler tasnifinde varlık d&uuml;zeylerine g&ouml;re d&ouml;rtl&uuml; bir
Daha sonra en
sınıflandırmaya şahit ommaktayız:
M&uuml;ellif, ilimleri inceleelikleri varlıklann
varlık d&uuml;zeyini dikkate alarak sınıflandırmışttr. Bu tasnif ana hatlanyla &ouml;zg&uuml;n
olmakla birlikte teferruatta eklektik bir nitelik taşımaktadır. Varlıklar; kitabi,
ibari, zihni ve ayni varlık dereceleri dikkate alınarak inceleme konusu yapıl&shy;
mışttr. Kitabi varlıklan inceleyen ilimler; Edevatu'l-hat, kavaninu'l-kiclbet,
tahsinin&uuml;'l-hat, tertibu'l-hurılf vb. dir. Ban varlıklan inceleyen ilimler;
Meharicu'l-hurı1f, l&uuml;gat, vaz', iştikak, tasrif, nahiv, me'ani, aruz vb. dir. Zihni
varlıklan inceleyen ilimler; Manuk, nazar, cedel, hilaf, adabu'd-dersdir. Ayni
varlıklan inceleyen ilimler: A. El-Hikmet&Uuml;'n-nazariyye: el-Ulumu'l-ilı&uuml;ıiyye,
İlmu't-tabii (n.b, baytara, maadin, kimya, sihir vb.), el-Ulılmu'r-riyaziye (hendese, hey'et, vb.). B. el-Hikmetu'l-ameliyye (ahlik, siyaset vb.): C. ElUlılmu'ş-şer'iyye (usill.u'd-din, kıra'at, hadis, tefsir vb.).1
Ahlak, ilimleri akli ve nakli diye ayırmaya dayalı sonraki tasniflerde bile filo- &middot;
zoflara ait nazari hikmet ve arneli hikmet tasnifine uygun bir şekilde arneli
hikmet kapsamında m&uuml;talaa edilmiştir. Ahlikı dini ve kelami perspektiften
ele alan ıiliı:nler dahi konulan filozoflann oluşturduğu kavramsal şablona uygun olarak incelemişlerdir. Ebu'I-Hasan el-Maverdi'nin Edebii'd-Diif!Ya ve'dDin'ı, Rağıb el-İsfahani'nin ez-Zeria ila Mekarinn/-Şeria (İslam'ın Ahlaki İlkeleri
ile İnsan), Tafsilii'n-Nej'etryn ve Tahsilii's-Saadetryn (İki Hayat İki Saadet)'i ve
Adud&uuml;ddin İci'nin Ah/&ocirc;k-ı Adudfıye'si buna &ouml;rnek olarak verilebilir.2
Filozoflann ahlak teorisi nefis analizine dayanmakta ve tabii bir karakter taşımaktadır. Bu &ouml;zelliğinden dolayı felsefi ahlak teorisinde iyi ve k&ouml;t&uuml;, erdem
ve erdemsizlik zaman, mekan ve k&uuml;lt&uuml;r fakt&ouml;rlerine bağlı olarak değişmez.
Bunun aksine dini ve geleneksel ahlak teorilerinde erdem ve erdemsizlik zaman, mekan, din ve gelenek fakt&ouml;rlerine g&ouml;re değişiklik g&ouml;sterebilir. Bir İs-
Mw:at Demlıkol/İslam Alılik D&uuml;ş&uuml;ııcesinin Gelişiminde Fılozofbnn K2tlası • 69
lam ve Hıristiyan abiakından ya da d.ini ve sekiller ahlaktan s&ouml;z edilebildiği
halde filozoflann 9rtaya koyduğu ahlak teorileri a&ccedil;ısından bakıldığında Yunan filozoflannda veya M&uuml;sl&uuml;man filozoflarda farklılaşan bir ahlaktan s&ouml;z
&middot; edilemez. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; filozoflar ahlakı hep insan tabiatı ve nefsini esas alarak geliştirmişlerdir. Meydana gelebilecek değişiklikler insan tabiatı ve nefsinin tanınması &middot; noktasında ortaya &ccedil;ıkacak yeni l:&gt;ilgilere bağlı değişikliklerden &ouml; teye
ge&ccedil;mez.
İslam D&uuml;ş&uuml;ncesinde Ahlak Felsefesinin Gelişim Seyri
İslam ahlak felsefesi, Antik Yunan filozoflannın ahlak d&uuml;ş&uuml;nceleri temelind e
İslami kaynaktarla destektenerek geliştirilmiştir. Bu kaynaklann sağladığı ah-
Ialci ilke ve &ouml;ğretiler İslam ahlak felsefesinde &ouml;nemli bir yer işgal etmektedir.
İslam'da Kur'an ve hadisler yanında fikıh, kelam ve tasavvuf alanlannda yazılmış
eserlerde de ahiili meselelecin ele alınmış olduğu g&ouml;r&uuml;lmektedir. Bu
bakımdan Maverdi'nin (&ouml;.1058) Edebii'd-Diinya ve'd-Dfn adlı eseri geleneksel
ahlak ilminin &ouml;nemli bir &ouml;rneği olarak anılabilir.l Ahlaki konular kelam ilminde daha &ccedil;ok hus&uuml;n ve kubuh, Tann'nın iradesi, insan h&uuml;n:iyeti ve kader
gibi konular m&uuml;nasebetiyle ele alınmıştır. Bu konularda Mutezile, Eş'ariler ve
Maturiclilere ait &ouml;zel g&ouml;r&uuml;şler bulunmaktadır.4 &middot;
İslam d&uuml;ş&uuml;ncesinde felsefi ahiakın doğuşu;ıu sağlayan: Yunan filozoflanna ait
ahlak eserlerinin ve bunlar &uuml;zerine yapılan ş~rhlerin &ouml;nemli bir b&ouml;l&uuml;m&uuml; erken bir tarihte A.rap&ccedil;aya &ccedil;evrilmiştir. M&uuml;sl&uuml;riıan filozoflar, Platon'un başta
Devlet olmak &uuml;zere diyaloglannın &ouml;nemli bir kısmıru incelernişlerdir. Aristoteles'in &uuml;nl&uuml; ahlak kitabı Ni~hamakhos'a Etife ini İshak bin Huneyn on bir
kısma ayrılmış olarak A.rap&ccedil;aya terc&uuml;me etmiştir. Aynı m&uuml;tercimin eserle .ilgili bir şerhi de terc&uuml;me ettiği bildirilmektedir. Farabi &ouml;zellikle bu eserin giriş
kısmı &uuml;zerine bir şerh yazmıştır. D aha sonra İbn R&uuml;şd de Aristoteles'in ahlak! &uuml;zerine orta boy bir şerh kaleme almıştır. s Galen'in bug&uuml;n sadece Arap&ccedil;a terc&uuml;mesiyle tanınan Fi'I-Ah/ak'ı ve insanın kendi faziletlerini nasıl keşfe&shy;
deceğine dair bir risalesi, İslam filozoflan &uuml;zerinde olduk&ccedil;a etkili oldu. M&uuml;sl&uuml;man ahlak&ccedil;ılann ahlakı ruhani tıp olarak g&ouml;rmelerinde daha &ccedil;ok Galen'in
etkili olduğu s&ouml;ylen.ebilir. M&uuml;sl&uuml;man filozoflan etkileyen diğer iki Yun.anlı
kaynak, yanlışlıkla Aristoteles'e atfedilmiş olan Fezailii'n-Nefsve Teoloj?dir. 6
Kineli'nin (&ouml;.866) ahiakla ilgili g&ouml;r&uuml;şleri risaleleri i&ccedil;inde yer alan &ccedil;eşitli bilgilerden, &amp;safe ji Hıidiidi'I-EtJa ve Riisr111Jihddaki bazı tanımlardan ve &ouml;zellikle
ei-Hfleli Defıi-Ahza!r adlı nsalesinden &ccedil;ıkanlmaktadır. Kineli'nin ahlakla ilgili
&amp;sa/e ji Emme'n-Nefs ve Adabil'n-Nefs adlı iki kayıp eserinden bahsedilmektedir. Kineli'nin el-Hileli Defıi-Ahz&ocirc;n adlı hacmi k&uuml;&ccedil;&uuml;k eseri Amiri, İbn
Miskeveyh ve Tusi gibi ahlak filozoflan &uuml;zerinde &ccedil;ok etkili olmuştur. H&uuml;zn&uuml;n mahiyeti, sebepleri ve tedavi y&ouml;ntemleri gibi konulan ele alan eserde İs&shy;
lami etkilerin yanı sıra Platoncu, Aristoteles&ccedil;i, Stoacı ve Yeni Plat?ncu etki-
70 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
ler de bulqnmaktadır. Kindi, İslam d&uuml;ş&uuml;ncesinde ahlak ile psikoloji arasında&shy;
ki bağlantlyı ilk kuran filozof olarak yerini almıştır.?
Ebu Bekiil&uuml;zi (&ouml;.925), yazdığı ahlak kitabına, ahlak ilmini ruhsal hastalıkla&shy;
nn tedavisi olarak g&ouml;rmesi nedeniyle et-Tıbbu'r-Rtthant adını verdi. Eserde
daha &ccedil;ok Platoncu unsurlara ağırlık verdiği ve aynca Galen'in etkisi alttnda
kaldığı g&ouml;r&uuml;lmektedir. Burada Razi &ouml;fke, kıskan&ccedil;lık ve a&ccedil;g&ouml;zl&uuml;l&uuml;k gibi nefsa-.
ni k&ouml;t&uuml;l&uuml;klere bir tabip gibi yaklaşmakta ve bunlardan kurtulma yollarını &ouml;ğ&shy;
retmektedir. Bu eser psikolojik-felsefi bir karaktere sahiptir. Razi'nin itidali
&ouml;ğ&uuml;tleyen, map.evi haziara yer veren ve filozof&ccedil;a yaşamanın yollaı:ı.nı g&ouml;steren es-Siretii'I-Fe/seftyye adlı eseri de bir anlamda ahlakla ilgilidir. Diğer bir&ccedil;ok
ahlak filozofundan farklı olarak Razi g&ouml;r&uuml;şlerini din1 metinlerle takviye cihetine gitmez. Ş&uuml;phesiz bu onun vahiy karşısında takındığı menfi. tavırdan ileri
gelmektedir.s
İslam d&uuml;nyasında felsefe kadar ahlak ilminin sistemleştirilmesi konusunda da
Farabi'nin (&ouml;.950) b&uuml;y&uuml;k payı vardır. O psikoloji, a.l:iıak, din, felsefe ve siyaset arasındaki ilişkiyi tespit edip felsefesini bu temel &uuml;zerine kurmuştur.
Farabi bir yandan Platon'un g&ouml;r&uuml;şleri ile Aristoteles'in g&ouml;r&uuml;şlerini, &ouml;te yandan felsefe ile dini uzlaştırmaya &ccedil;alışmıştır. Onun et-Tenbih ala Sebi/i's-Saade
ile Tahsilii's-Saade'si doğrudan ahiakla ilgilidir. ei-Medinetii'I-Fa:(!la ve esSryasetii'I-Medelı!Jye ise haz ve saadet konulanna ilaveten klasik ahlak kitaplannın &ouml;nemli bir b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml; oluşturan siyaset felsefesi ile ilgilidir. Kindi ve
Razi'den farklı olarak F:lı:abi, nefis hastalıklannın tedavisi &uuml;zerinde tek tek
durmaz; ama ruhani tıbba devlet felsefesi kapsamında yer vecir.9 O asıl olarak entelekt&uuml;el bir olgunlaşmadan, yani heyulani d&uuml;zeydeki insan aklının bilfiil akıl d&uuml;zeyine ge&ccedil;mesi ve m&uuml;stefad akıl d&uuml;zeyinde hakikatleri bilme g&uuml;c&uuml;ne kavuştuktan sonra faal akıl ile birleşerek en y&uuml;ksek mutluluğu kazanması
konusu ile ilgilenmiştir. Farabi'nin erdem ve mutlulukla ilgili g&ouml;r&uuml;şleri b&uuml;t&uuml;n
İslam filozoflan &uuml;zerinde, ittisal teorisi ise İbn sına, İbn Bacce ve İbn Tufeyl
&uuml;zerinde etkili olmuştur. lO
İbn Sina &ouml;ncesi d&ouml;nemde yaşamış filozoflardan Ebu'l-Ha~an el-Amiri'nin
ahlak ve siyaset konusunda yazmış olduğu Kitabii's-Saade ve'I-İs'ad, sistematik
olmamakla birlikte ahlak felsefesinin &ouml;nemli kaynaklanndan biri sayılır. Bu
kitap, M&uuml;sl&uuml;man filozofların ilgi alanlarını ve dayandıklan kaynaklan g&ouml;stermesi bakımından bir bilgi hazinesidir. Bu bakımdan Amiri, Kindi'den
Tusi'ye uzanan ahlak felsefesi geleneğinde &ouml;nemli bir halkayı oluşturmakta&shy;
dır. tl
İbn Sina'nın ahlaka olan ilgisinin onun genel felsefesi i&ccedil;inde değerlendirildi&shy;
ğinde &ouml;nemli bir yer işgal etmediği g&ouml;r&uuml;l&uuml;r. Onun bu konudaki iki &ouml;nemli
eserinden biri, Aristoteles'in Nikolllahos'a Ahlak'ının bazı b&ouml;l&uuml;mleri.niiı muhtasar tekranndan ibaret olan İl!llii'I-Ahlak adlı risalesidir. Bu risale Tis'tt Resaif
Murat Deniirkol/İslam Ahlak D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde Filoıoflamı Katkısı • 71
i&ccedil;inde yer almaktadır.t2 Bekir .Karlığa, yaptığı araştırmalar sonucunda İbn
Siru1'ya ait bir ahlak risalesine daha ulaşmış ve bunu &quot;İbn Sftı&ocirc;'nm Şinıdfye Kodar Bilin!JI~en Yeni Bir Ahlak Risa/esi&quot; adlı makale i&ccedil;inde hem orijinal metin
hem de T&uuml;rk&ccedil;e &ccedil;eviri olarak neşretmiştir. 13 Bunlara ilave olarak onun Tis'11
Resail i&ccedil;erisinde yer alan er-Risa/e .ft's-Saade ve'I-Hiicaci'l-tı{re .ft emıe'n-Nefte
Cevhenm adlı bir risalesi.de ahlak felsefesi a&ccedil;ısından kayda değerdir ve nefsin
cevherliğine dair on delili ve risalenin sonunda mutluluğu ve birtakım ahlaki
hususları ele alması bakımından &ouml;nemlidir. &Ouml;zellikle aile y&ouml;netimi ve siyasetle ilgili olan diğer eseri ise J.(jtabii's-Sfyaıe'dir.1 4 Aynca o, Şifa, Necat, ei-İjarat
ve't-Tenbih&ocirc;t, er•Risa/etii'I-Aı1fıye ve Uyt1nii'I-Hik1Jie gibi eserlerinde &ouml;zellikle insanın mahiyeti, hayır, şer ve mutluluk meselelerine yer vermiştir. Daha yakındarı baktığımızda Uyiinii'I-Hikı111deki arneli hikmet tasnifinde T&uuml;si'nin
ferdi, allevi ve siyasi ahlak tasnifine zemin hazırlayacak şekilde bir tasnif yaptığını ve ej-Şifo ve en-Necat'taki nefis teorisiyle de nefis t&uuml;rleri, huy ve meleke
konularını işleyerek İslam ahlak felsefesine temel oluşturduğunu g&ouml;rmekteyiz. Aynca İbn Sina'nın Risale.ft'I-Ajk, Risa/etii't-Tqyrve Hqy bin Yakzan gibi
mistik ve alegorik risaleleri nefsin y&uuml;ce mertebelere &ccedil;ıkışını ve sonundamelik
olarak nitelenen Tann'ya ulaşmasını felsefi bir roman &uuml;slubu i&ccedil;inde hikaye
ettiği i&ccedil;in felsefi ahiakla ilgili sayılmaktadır.t5 Onun bu t&uuml;r eserlerinin &ouml;zellik-&middot;
le İbn Bacce'nin Tedbirii'I-Miitevahhid ve İbn Tufeyl'in Hqy bin Yakzatı adlı
eserleri &uuml;zerinde etkili olduğunu s&ouml;yleyebiliriz.t6
İslam ahlak felsefesi konusunda yazılmış ilk sistematik eser İbn Miskeveyh'e
ait olup Teh:dbii'I-Ahl&ocirc;k adını taşımaktadır. Bu &ccedil;alışma, İslam d&uuml;nyasında kaleme alınan bir&ccedil;ok ahlak kitabı i&ccedil;in bir &ouml;rnek olmuştur. Gazzali'den
Kınalızade Ali Efendi'ye varıncaya kadar bir&ccedil;ok ahlak&ccedil;ı onun bu eserinden
isıifade etmiştir. Fakat Teh:dbii'I-Ahl&ocirc;k'ın asıl etkisini Nasi.reddinTusi &uuml;zerinde İcra ettiğini g&ouml;rmekteyiz. Bu eseri esas alan Tusi, ileriki sayfalarda hususi
olarak irdeleyeceğimiz &uuml;zere İslam ahlak felsefesinin temel başvuru kaynağı
ve model eseri olan Ahlak-ıNasırf'yi yazmıştır. Eserin en dikkate değer yanı,
Farabi ile birlikte başlayan itlisale dayalı ahlak anlayışından ziyade tecr&uuml;bi ve
Aristoteles&ccedil;i bir anlayışa bağlı kalmış olmasıdır. Eserin nefsani hastalıklann
tedavisi kısmında Kiodi'nin etkisi a&ccedil;ık&ccedil;a g&ouml;r&uuml;lmektedir. Aynca eski filozoflana g&ouml;r&uuml;şlerinin İslam'la uyuşacak şekilde iktihas edilniesi ve yorumlanması
onun geniş bir kabul&middot; g&ouml;rmesine sebep olmuştur. İbn Miskeveyh'in ahlikı
b&uuml;y&uuml;k oranda başta Aristoteles olmak &uuml;zere Platon ve Galen gibi Yunan filozoflarının eserlerine dayanmaktadır,l7
&middot;
Gazzali'nin ahlak&ccedil;ılığı daha &ccedil;ok dini ve tasavvufi &ccedil;er&ccedil;evede değerlendirilme&shy;
ye uygun olmakla birlikte felsefi ahlak geleneğine &ouml;zellikle nefsani hastalıkla&shy;
na tedavisi bağlamında b&uuml;y&uuml;k katkısı olmuştur. Nitekim &quot;İhya11 Ulllnıi'd&shy;
Din''ın &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; cildi ile &quot;Mizanii'I-Anıel&quot; adlı eserini ahlaka tahsis etmiştir.
Onun er-Risa/etii'I-Lediimıfyye ve Mijkatii'I-E11va~ adlı eserlerini tasavvufi ahlak
72 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
a&ccedil;ısından değeclencliı:mek
t:i.ı:me,
tur.tS
Devvaru ve
gerekir. Gazzili'nin felsefi ahl.3.kta yaptığı d.inileş&shy;
gibi sonraki ~&ccedil;ılar &uuml;zerinde etkili olmuş&shy;
Kınalızade
Gazzali sonrası felsefi ahlakıo, birbiriyle ilgili olmakla birlikte farklı &ouml;zellikler
taşıyan iki ana &ccedil;izgiyi takip ettiği s&ouml;ylenebilir. Bunlardan birincisi, Farabi'nin
daha metafizik mahiyetteki ittisal anlayışına dayanan ve İbn Sina'nın Maşri.ki
hikmet konulu eserlerirıde belirgin hale gelen &ccedil;izgi olup, en &ouml;nemli temsilcileri, İbo Bacce ve İbo Tufeyl'dir. İbn Bacce, medeni d&uuml;nyanın uzağında yaşayan bir arifin ruhsal tekimill&uuml;n&uuml; anlAtan Tedbirii'I-Miitevahhitfirı; İbn Tufeyl
ise yine irısanlardan uzak bir ortamda hakikatleri kavrayan ve felsefi bir yaşam tarzı geliştiren btt m&uuml;ozevirıin ser&uuml;venirıi edebi bir &uuml;slupla anlatan Hqy
bin Yakzan'ıo yazandır. Her ikisinde de konu, aklın ilnlcinl.anru soouna kadar
kullanabilen bir irısanın hakikate ulaşmak i&ccedil;in yaptığı fikıi ve ruhani yolculuktur. İkinci &ccedil;izgi ise İbo Miskeveyh'irı temellerini atıp NasireddinTusi'nin
sistemleştirdiği ve daha sonra İslam d&uuml;nyasıoda Celaleddin Devvani,
Kınalızade Ali Efendi ve Muhyi-i G&uuml;lşeoi gibi temsilciler tarafindan gdişti&shy;
rilmlş olan felsefi ahlak geleoeğidir.t9
İslam ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesirıirı olguoluk d&ouml;nemi temsilcilerinden olmalan itibariyle Nasireddin Tus~ Celaleddin Devvani ve Kınalızade Ali Efendi'nin d&uuml;ş&uuml;n&shy;
ce ve katkılanna ahlak felsefesiyle &ouml;zdeşleşen s&ouml;z konusu eserlerinden hareketle daha yakından bakmak istiyoruz.
Nasfreddin Tiisf'nin Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;stri'si: Felsefi ahlak alanında kendisinden soorakileri en &ccedil;ok etkileyen d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r NasireddinTusi'dir. Alılik-ı Nasıri, İslam
ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesinde doğrudan felsefi ahiakla ilgili olarak yazılmış ikinci eserdir. Birincisi, İbn Miskeveyh'e (&ouml;: 1030) ait Kitabt~'t-Tahdre veya diğer adıyla
Tehifbu'I-Ahl&ocirc;k'tır. Bu iki kitap, Ebu Bekir Razi, Farabi, İbn Sini, Gazali ve
İbn Bacce'nin konuyla ilgili &ccedil;?lışmalarından sadece ahlak felsefesi ve sistematik ahlak ilmiyle ilgili olmalan itibariyle aynlır. Ahlak-ı Nasıri, ahlak ilmi- nin ileriki y&uuml;zyıllarda telif edilen diğer &ouml;rneklerinin hem şekil hem de i&ccedil;erik
bakımından ilham kaynağı ve modeli olmuştur.
Tusi'nin ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesi bir b&uuml;t&uuml;n olarak değerlendirildiğinde onun hem dini hem felsefi hem de tas_avvufi bir karakter taşıdığı s&ouml;ylenebilir. Bu &ccedil;ok boyutluluk, .onun ahlaki s&ouml;yleminin b&uuml;t&uuml;n toplum kesirolerirıe hitap edecek bir
niteliğe sahip olduğunu g&ouml;stermektedir. Eserleri arasıada Ahlak-ı Muhtefemf
ve Eıfs&ocirc;ft~'l Efr&ocirc;f daha &ccedil;ok dini ve tasavvufi bir karakter arz ederken, Ahl&ocirc;k-z
N&ocirc;sıri ve er-Ris&ocirc;let11'n-Nasfri_ıye daha &ccedil;ok felsefi karakter arz eder. Gafarov,
Tusi'nin bu felsefi karakterli ahlak kitaplanyla .filozof&ccedil;a yaşamanın ilkelerini
ortaya koyduğunu ve b&ouml;ylece Ebu Bekir er-IU.zi'nin (&ouml;.925) es-Sfret~t'I&shy;
FeLrwye'deki g&ouml;r&uuml;şlerini geliştirdiğini s&ouml;yler. 2o Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;sırt&quot;nin er-Risaletii'tı&shy;
Nasfri_ıye'deo daha kapsamlı olduğunu s&ouml;ylemek m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Tusi'de felsefi
Murat Demirkol/İslam Ahlak D&uuml;ş&uuml;ncesinin Ge!.i&sect;iminde Fılozolliıruı Katkısı • 73
ahlak
d~ndiğinde
ilk akla gelen eserinin Ahl&ocirc;k:ı N&ocirc;.mf olması da zaten bu
&ouml;zelliğinden ileri gelmektedir. İs.Iam alilik d&uuml;ş&uuml;ncesinde İbn Miskeveyh'in
Tehifbu'I-Ahlak'ından
sonra Tusi- tarafından daha kapsamlı bir şekilde yazı!- &middot;
mış olan bu eserde başta İbn Misekeveyh olmak &uuml;zere Kindi, Farabi, İbn
Sina ve Gazili gibi İslam d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rlerinin yanı sıra aynca Sokrat, Platon ve
Aristoteles gibi eski Yunan d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rlerinin g&ouml;r&uuml;şlerinden de iştifade edilerek
ahiili yaşamın ve mutluluğun esaslan ortaya konulmuştur. ıl
Pratik felsefenin İbn Sina'da aldığı son şeklin Ahlak-ı Nasır!de Tehzib&uuml;'lMenazil ve Siyaset-i M&uuml;d&uuml;n adlannı taşıyan &uuml;&ccedil; ayn başlık altında aynntılı olarak incelenmiş olması, bu eseri İbn Miskeveyh'inTehzib&uuml;'IAhl&ocirc;k'ından farklı kılan bir &ouml;zelliktir. B&ouml;ylece Tehzibii'I-Ahlak her ne kadar
felsefi ahlak konusunda yazılmış ilk sistemli eser olsa da Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;.siri' hem
eski felsefi birikimi &ouml;zetlemesi, hem de Tehzib&uuml;'l-Ahlak'tan başka iki yeni.
b&ouml;l&uuml;m daha i&ccedil;ermiş olması bakımından daha kapsayıcı bir &ouml;zelliğe sahiptir.
Pratik felsefeyi bu iki yeni b&ouml;l&uuml;mle birlikte genel ahlak başlığı altında işleme
geleneğini Tusi başlattnış olsa da ondan &ouml;nce Muhammed b. Ahmed
Harizmi'nin Mejatfht~'I- UI~tm'da Tusi'ninkine benzer bir tasnif yaptığı g&ouml;r&uuml;lmektedir.22 Ahlak-ı Nasıri'nin bu bakımdan sahip olduğu orijinalliğe rağmen
birinci b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n Tehzibii'I-Ah/ak'ın serbest alıatısı olduğu g&ouml;z ardı edile-&middot;
mez. Bu durum, İbn Miskeveyh'in Tusi &uuml;zerinde ne kadar etkili olduğunu
g&ouml;sterir.
Ahl~ Tedbir-i
Eserin adı dikkate
alındığında,
ahlak kelimesinin pratik felsefe ile &ouml;zdeşleşti&shy;
anlamında yapılan bu değişiklik dikkat &ccedil;ekicidir. Eserin birinci b&ouml;l&uuml;m&uuml; olan ferdi ahiilla ilgili yaptığı bir başka
değişiklik, İbn MiskeveyhTehzibii'I-Ahlak'a doğrudan insan nefsi ile başlarken
Tusi'nin &ouml;nce ahiakın diğer ilimler i&ccedil;indeki konumunu tespit etmiş olması&shy;
dır. Aynca Ahlak-ı Narın'nin birinci kısmının plan ve başlıklar a&ccedil;ısından
Teh:{j'bii'I-Ahlak 'a g&ouml;re daha sistematik bir kitap g&ouml;r&uuml;n&uuml;m&uuml;nde olduğu s&ouml;ylenebilir.
rildiği anlaşılmaktadır.
Ahlak teriminin
Tusi'nin İslam ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesindeki yerini tespit etmemiz a&ccedil;ısından olduk&ccedil;a
&ouml;nemli olan Ah/akcz Nasıri' isimli eseri, gerek sistem ve &ccedil;er&ccedil;eve, gerekse
.muhteva bakımından İslam'da ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesinin olgunluk d&ouml;neminin en
dikkate değer &ouml;meğidir.23 Aynca bu eser sadece &ouml;nceki felsefi brikimi &ouml;zetlernesi ile değil, aynı zamanda kendisinden sonraki ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesi &uuml;zerinde
etkili 0lması bakımından da &ccedil;ok &ouml;nemlidir. Nitekim ahlak alanında Tusi'den
sonra yapılan &ccedil;alışmaların &ccedil;oğunun bu eserin kopyası denecek &ouml;l&ccedil;&uuml;de etkisi
altında yazıldığı g&ouml;r&uuml;lmektedir.24 Buna &ouml;rnek olarak Adududdin el-İci'nin
(&ouml;.1355) Ahlak-ı Adt~d!ıJe'sioi, Kınalızade Ali Efendi'nin (&ouml;.1572) Ahlak-ı
Al&ocirc;tsini, Celaleddin Devvaru'nin (&ouml;.1502) Ahlak-ı Celili'sini, Muhyi-i
G&uuml;lşeni'nin (&ouml;.1606) Ahlak-ı KiratJlını ve H&uuml;seyin Vaiz Kaşifi'nin (&ouml;.1505)
Ahlak-ı MuhsitT1sini verebiliriz.
74 • Eskiyeni 28/Bahac 2014
NasireddinTtlsi, bu eseri, İsmaili y&ouml;netim altındaki. Alarnur'ta ge&ccedil;irdiği yıllar- .
da yazmışt:ır. O, bu kitabı yazma sebebini eserin mukadclimesinde belirtmiş&shy;
tir. Kalenin İsmaili valisi Nasıruddin Muhteşem, Tılsi'den, İbn Miskeveyb'in
ahlak eseri Kitabt/t-Tali&ocirc;n!yi Arap&ccedil;adan Fars&ccedil;aya terc&uuml;me etmesini ister.
Tılsi, bu değerli eserin b&uuml;t&uuml;n anlam ve edebiyat g&uuml;zelliğini terc&uuml;meyle aynen
aktarmanın zorluğunu gerek&ccedil;e g&ouml;stererek bunun yerine yeni bir ahlak kitabı
yazmanın daha uygun olacağını s&ouml;yler. V ali bunu kabul eder ve Tılsi, bem
İbn Miskeveyb'in s&ouml;z konusu eserinden hem de diğer bazı filozofların eserlerinden yararlanarak yeni bir ahlak kitabı yazar.25
Ahlak Eğitimi (Tebzib-i Ahl:1k), Ev İdaresi (Tedbir-i Menzil) ve Devlet Y&ouml;netimi (Siyaset-i M&uuml;d&uuml;n) şeklinde &uuml;&ccedil; ana b&ouml;l&uuml;me aynlan Ahlak-ı Nasrri'nin
birinci b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n en &ouml;nemli kaynağı İbn Miskeveyh'in Teh~bii'l-Ahlak'ıdJJ:.
Ancak bu eserde yer alan aile ablakı ve siyasete dair bazı fikirler sonraki b&ouml;l&uuml;mlerde ilgili konular işienirken kullanılmışt:ır. Ev İdaresi başlığını taşıyan
ikinci ana b&ouml;l&uuml;mde qynca İbn Sina'nın bir nsalesinden faydalanmıştır.26 Devlet y&ouml;netiminin ele alındığı son b&ouml;l&uuml;mde en iinemli kqynak F:irabi'dir. Tılsi'nin,
Farabi'nin sadece adını zikredip eserlerinin adını vermemekle birlikte,
F11st1/ii'l-Medm~ el-Medinetii'l-Fadıla ve SiJasetii'l-MedeJıqye adlı eserlerinden istifade ettiği anlaşılınaktadır..27 Bunlar dışında Tılsi'nin de atı.fta bulunduğu gibi,
İbn Mukaffa'nınAdab'ı da bu b&ouml;l&uuml;m&uuml;n kaynaklan arasında yer alır.28
Ce!aleddi11 Devvant'nin Ahlak-ı Cela/i'si: Kitabii'l-Ahl&ocirc;kı Uvanıiu'l-İ;rak fl
Cel&ocirc;li ve Kitab-ı Ah/ak-ı Celaffl.9 adlaoyla bilinen bu
MekariiJJn-Ahlakı Ahlak-ı
Fars&ccedil;a eserin asıl ismi bizzat yazann belirttiği &uuml;zere Uvamiu'l-İp-&ocirc;k
ft
Mek&ocirc;ti!Jii '1-Ahlak't:ır.30
Devvaru, bu kitabı telif sebebini eserinin girişinde bizzat a&ccedil;ıklamıştır. Buna
g&ouml;re, ilmi ve okumayı seven Sultan Halil, Devvaru'den, daha &ouml;nceki asırlarda
yazılmış, fakat o g&uuml;nk&uuml; dilde kullanılınayan ibareler ve anlaşılması zor şiirler
ihtiva eden kitapların meşhur sultanlann, değerli imamların ve b&uuml;y&uuml;k filozofların s&ouml;zlerini kapsayacak şekilde d&uuml;zeltmesini ve tamamlamasını istemiş, o
da ahlak ilminin tamamını kuşatmaktan aciz olduğunu d&uuml;ş&uuml;nerek, arneli
hikmetin esaslarını ihtiva eden, ama delil ve &ouml;rnek g&ouml;sterirken l.Vtr'an ayetlerinden, hadislerden ve sahabe, tabi.in, tasavvuf şeyhleri ve imamların s&ouml;zlerinden, işrak filozoflannın leınalanndan, keşf ebiinin zevklerinden yararlanı&shy;
lan, bununla beraber s&ouml;z konusu n&uuml;shanın konularını m&uuml;mk&uuml;n mertebe koruyan ve bem ilmi bakikatleri isteyenler ve hem de arneli hikmete ilgi duyanların yeterli şekilde faydalanacaklan bir eser yazmayı d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;ş ve sonunda
bu kitap ortaya &ccedil;ıkmışt:ır.31 Devvaru'nin yararlandığı eser, ileriki satırlarda belirteceği &uuml;zere N asireddin Tılsi'nin Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;sıri adlı kitabıdır.
Ahlak-ı Cel&ocirc;l~
dır.
Allah'a dua ve Hz. Peygamber'e salat ve selam ile başlamakta&shy;
Takip eden sayfalarda, &ouml;nce Sultan Uzun Hasan'ın &ouml;v&uuml;ld&uuml;ğ&uuml;, daha sonra
Murat Demirkol/İslam Ahlik D&uuml;ş&uuml;ncesicin Gelişiminde Filozofların Katkısı • 75
telif sebeoi ve Şehzade Halil'e &ouml;vg&uuml;n&uuml;n bulunduğu kısım yeı: almaktadır. Ar. dında.o, eserin giriş &middot; b&ouml;l&uuml;m&uuml; gelmekte ve buı:ada insanın halifeliği, arneli hik.metin &ouml;nemi, huylann değişebilirliği gibi konulaı: incelenmektediı:. Bu giriş
dışında eser, her biri Lem'a adlı alt başlıklaı: i&ccedil;eren Lami isimli &uuml;&ccedil; ana b&ouml;l&uuml;mden qluşmaktadır.
Eserin en hacimli kısmını oluştuı:an ve Tehzib-i Ahlak adını taşıyan birinci
b&ouml;l&uuml;m on alt başlıktan meydana gelmektediı:. Nefsin kuvvetleri, bunlaı:dan
doğan erdemler/faziletler, d&ouml;rt temel erdem, tali erdemler, erdemsizlikler/reziletler, erdeme benzeyen huylaı:, adaletin &ouml;nemi ve b&ouml;l&uuml;mleri, erdemlerin kazanılması, nefis sağlığının korunması ve psikolojik hastalıklan tedavi
yollaı:ı bu b&ouml;l&uuml;mde ele alınmaktadır. Ahlak-ı Celali'nin en az yer kaplayan
ikinci b&ouml;l&uuml;m&uuml;, Tedbir-i Menzil (Ev Y&ouml;netimi) adını taşımakta olup bu b&ouml;l&uuml;mde altı alt başlık yer almaktadır. Tedbir-i M&uuml;d&uuml;n ve R&uuml;sfun-i Padişahl
(Devlet Y&ouml;netimi ve Padişahlık Kuı:allan) başlıklı &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; b&ouml;l&uuml;m ise yedi kı&shy;
sımdan meydana gelmektediı:. Bu &uuml;&ccedil; b&ouml;l&uuml;mdeki alt başlıklaı: Ahlak-ı
N&ocirc;.mfdekilerden &ccedil;ok az faı:klılık g&ouml;sterir. Eser bir sonu&ccedil;/m ağri.b kısmı ile
son buluı:. Bu kısımda yazaı:, &ouml;nce ana kaynağı olan NasireddinTusi'ye uyarak Simet-i Ula başlığıyla Platon'un Aristoteles'e nasihatini ve buna ilaveten
kendi tasaı:rufuyla Simet-i Devvom başlığı altında Aristoteles'in İskender i&ccedil;in
yazdığı Sımt'I-Esrar adlı eserden bazı nasihatleri nakletınektediı:.
Devvaru, hem eserinin adını Levamitt'I-İrak.fl Mek&ocirc;rjmi'I-Ah/ak (G&uuml;zel Ah/akla İlgili Aydmlık Pınltılan) şeklinde koyaı:ken hem de b&ouml;l&uuml;mlerine Lami' (paı:&shy;
layan, pırıltı), alt başlıklaı:a ise.Lem'a (paı:lama) adını verirken İşrili ve tasavvufi eğilimin etkisi altındadır. Kendi ifadelerinden anlaşılacağı &uuml;zere
Devvani, arneli hikmetin konulannı ele alan ve bu bilgileri ayetler, hadisler,
sahabe ve tabiin s&ouml;zleri, imamlann, mutasavvıflann ve işrak filozoflannın
ifadeleri ve keşf ehlinin zevkleriyle s&uuml;sleyen bir ahlak kitabı tasaı:lamakta&shy;
dır.32 Ahlak-ı Cel&ocirc;lf'de edebi &uuml;slup, teşbihler, mecazlar ve şiirler, okuyucuda
yazaı:ın bu eseri sanki yalnızca edebi g&uuml;c&uuml;n&uuml; g&ouml;stermek i&ccedil;in yazmış olduğu
gibi bir kanaatin oluşmasına yol a&ccedil;acak &ouml;l&ccedil;&uuml;de yoğun ve baskındır.
Devvani, Ahlak-ı Celalt'deki te!Jiel kaynağının NastreddinTiisı)e ait Ahlak-ı Nasıd
old11ğm111 bizzat itiraf etnıektedir.33 Yazaı:, kitap boyunca bazen Ahlak-ı N&ocirc;sın)i
doğmdatt anaı:ak alıntı yapmakta, bazen de sadece atıfta bulunmakla yetinmektediJ:.34 Bu bilgiler ışığında iki eser mukayese edildiğinde, Ah/ak-ı Cel&ocirc;lt'nitı her &uuml;&ccedil; b&ouml;l&uuml;m&uuml;n&uuml;n de felsefi i&ccedil;erik bakımından b&uuml;y&uuml;k oranda Ahlak-ı
Nasıdye dayandığı g&ouml;r&uuml;lecektir.
Ah/ak-ı
Celali'nin felsefi kaynaklan aı:asında orijinalliği nedeniyle Şehabeddin
S&uuml;hreverdi'ye değinmeden ge&ccedil;emeyiz. Devvani eserinde tasavvufi bilginin
değerini kanıtlama bağlamında S&uuml;hreverdi'ninTa/vi'h&ocirc;t'mdan bir alıntı yapiJJtftır.35 Bunun yanı sıra İbn Sina ile Şeyh Ebu Said Ebulhayr aı:asında cereyan
76 • Eskiyeni 28/Bahıır 2014
ettiği belirtilen bir konuşmayı aktamıası da onun İşraki ve tasavvufi eğilimi&shy;
nin eserindeki izlerini g&ouml;stermesi bakınundan &ouml;nem.lidir.J6 Devvani'nin yaraı:Iandıği diğer filozotw.:, İbn Sini, Amiri, Sokrat, Platon ve Aristoteles'tir.
DevvW'nin ahlak konusunda sahip olduğu felsefi malzemeyi klasik ahlak .
felsefesi kitaplannda nadir bulunan bir &ccedil;er&ccedil;evenin i&ccedil;ine soktuğu ve dolayısıy&shy;
la eserin &ccedil;oğu zaman bir nasihatname veya siyasetname h&uuml;viyetine b&uuml;r&uuml;nd&uuml;ğ&uuml; g&ouml;r&uuml;lmektedir. Onun tamamen felsefi geleneğe bağlı kalarak bir ahlak kitabı yazmak yerine b&ouml;yle bir yol izlemesi, kendisinin eklektik bir ilim oluşu&shy;
na bağlanabilir.
Devvaru, ahlak
d&uuml;ş&uuml;ncesinde
genel olarak kendisinden &ouml;nceki filozoflardan
devraldığı g&ouml;r&uuml;şleri devam ettirmiş tir. Ahlak-ı Namf vasıtasıyla tanıdığı İbn
Miskeveyh'inTehifbii'I-Ahlak'ı
esas alındığında, bu eserin ele aldığı sorunlara
ekleme ve &ccedil;ıkarmalar dışında herhangi bir ilavede bulunmadığı g&ouml;r&uuml;l&uuml;r. 37 İbn
Miskeveyh ve Tılsi konulan salt felsefi bir yaklaşımla ele almışken DevvW
ahlak felsefesinin konulannı dini literat&uuml;r ile takviye etmiş ve konularm işle&shy;
nişine tasavvufi bir boyut kazandırmıştır. Anay, istidlal ve keşfin birlikte metot olarak benimseomesini ve ancak her iki y&ouml;ntemi şahsında toplayaolann
ger&ccedil;ek manada filozof olduklannın ileri s&uuml;r&uuml;lmesini felsefenin dinileşti.rildi&shy;
ğinin delili olarak değerlendirir. Burada s&ouml;z&uuml; edilen felsefe, b&uuml;y&uuml;k &ouml;l&ccedil;&uuml;de tasavvuftao istifade eden ve başta sezgi olmak &uuml;zere bir&ccedil;ok konuda tasavvufa
yakın fikirler ileri s&uuml;ren İşrak felsefesidir. D evvaru, felsefeyi bu şekilde anlamakla hakkında reddiyeler yazılan felsefe ve filozoflann daha sevimli g&ouml;r&uuml;nmesine zemin hazırlamayı d&uuml;ş&uuml;nm&uuml;ş olabilir.JB
Kınalızade Ali Efendi'nin Ahl&ocirc;k-z Ala!'si: Ahlak-ı Ala~ İbn Miskeveyh'in
attığı, Nasireddin Tılsi'nin Ahlak-ı N&ocirc;sırf ile
sistemli hale getirdiği ve Devva.nl'nin Ahlak-ı Celal! ile mevcudu
dini ve tasavvufi a&ccedil;ıdan zenginleştirdiği ahlak felsefesi geleneğinin d&ouml;rd&uuml;nc&uuml;
se&ccedil;kin &ouml;rneğidir. H&uuml;seyin Vaiz Kaşifi'nin Ahlak-ı Mtthsin! adlı kitabı, s&ouml;z kollll-
Tehifbii'I-Ahlak ile temellerini
olgunlaştı.np
stt ftlsefl ah/&ocirc;k eserleri silsilesi11den pla11 vey&ouml;iıtenıi itibarfylefarklı olmakla birlikte &quot;erdenıler&quot;i kırk maddede aynntılı olarak ele alıp &ouml;rneklendiroJesi ap.rı11dan &ouml;nenı/i bir bo[lllğll doldıtmJaktadzr.39 Kınalızade, Ahlak-ı N&ocirc;sırf, Ahlak-ı Celal! ve Ahlak-ı
Mtthsin!yi incelemiş ve bunlara benzer d&ouml;rd&uuml;nc&uuml; bir kitap yazmayı d&uuml;ş&uuml;n&shy;
m&uuml;şt&uuml;r. Fakat ifadelerinden anlaşıldığına g&ouml;re; dilinin kolay anlaşılması ve
halk
arasında diğerlerinden
daha &ccedil;ok
tanıomasına rağmen Kaşifi'ninAhlak-ı
M11hsin!'sini ilim ve hikm.etin gerektirdiği araştı.tmalara dayanarak yazılmadığı
gerek&ccedil;esiyle yeterince ilmi ve felsefi bulmamıştır. Buradan onun planladığı
ahlak kitabını basit bir vaaz ve nasihat kitabı olarak d&uuml;ş&uuml;nmediği, bilakis felsefi temeli olan kapsamlı bir eser yazmak istediği anlaşılmaktadır. Aynca her
&uuml;&ccedil; eserin de Fars&ccedil;a yazılnuş olması onda 'T&uuml;rk&ccedil;e bir ahlak kitabı telif etmenin gerekliliği konusunda bir motivasyon unsuru olmuştur.40
Murat Demiı:koi/İslam Ablik D&uuml;şiiııcesiııin Gelişiminde Filozoflann Katkısı • 77
Kınalızade eserinin adını Alıl&ocirc;k-ı
Al&ocirc;t koyduğunu eserin başlannda yazdığı
beyitlerde bizzat ifade etmektedir.4t &quot;Niikhet-i Hrdk-ı Ali POfa'datın beytinin
de işaret ettiği &uuml;zere d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;m&uuml;z eserini zamanın Osmanlı veziıi Semiz Ali. &middot;
Paşa'ya ithaf etmiştir.42
Giriş hari&ccedil; tutulduğunda eser, kitap adı verilen &uuml;&ccedil; ana b&ouml;l&uuml;mden oluşmakta&shy;
Birinci kitap, eserin en hacimli kısmı olup ahlak iJminj konu eclinmekte-
dır.
dir.43 Yazar bu b&ouml;l&uuml;mde bab adını taşıyan dokuz alt başlıkta erdemler, erdemsizlikler, erdeme benzeyen erdemsizlikler, erdemi kazanma yollan, erdemlerin korunması ve ahiili hastalıklann tedavisi konulannı ele almaktadır.
Tedbirii'l-Menzil adını taşıyan ve aile ahlakını konu edinen ikinci kitapta bab
adlı sekiz b&ouml;l&uuml;m bulunur.44 Alıl&ocirc;k-ı N&ocirc;sıri ve Ahl&ocirc;k-t Ce/ali'deki sistematiğin
dışına &ccedil;ıkılarak Ev Y&ouml;netimi b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde birden devlet y&ouml;netimiyle ilgili konulara ge&ccedil;ildiği g&ouml;r&uuml;lmektedir. İkinci kitabın alnncı b&ouml;l&uuml;m&uuml;nden sonuna ka-&middot;
dar devlet idaresini ilgilendiren konular ele alınmaktadır.45 Altıncı b&ouml;l&uuml;m
&quot;Tedbir-i M&uuml;d&uuml;n, Zabt-ı Memalik, Kavaid-i Şahl ve Nevarnis-i İlahi&quot; adını
taşımakta olup birinci fasılda insanın sosyallik ihtiyacı, ikinci fasılda ise de
sevgi konusu incelenmektedir. &quot;Siyaset-i M&uuml;d&uuml;n&quot; başlıklı yedinci alt b&ouml;l&uuml;mde devlet &ccedil;eşitleri, yine aynı başlığı taşıyan sekizinci alt b&ouml;l&uuml;mde ise devlet_
başkanlığı ve adabt konulari işlenmektedir. Tedbirii'l-Medine adlı &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; ki:
tapta y&ouml;iıeticiler ile me1JJ11r ve hizmet&ccedil;ileri arasındaki ilifkileTj dost/Hk ve diifnıatılık
kon11lan ele alınır.46 Kitabın son kısmında Ahlak-ı Nası&ocirc;'de bulunan Platon'un nasihatlerine ve Alıl&ocirc;k-ı Celal!de buna ilaveten bulunan Aristoteles'in
nasihatlerine ek olarak bazı şeyhlerin vasiyet ve nasihatleri sunulmuştur.
Kınalızade'nin deyişiyle bu anber kitabı miskle tamamlamıştır.47
Ahl&ocirc;k-ı Al&ocirc;t'nilı dili olduk&ccedil;a ağırdır. Kınalızade edebi g&uuml;c&uuml;n&uuml; ortaya koyacak
ağır bir &uuml;slup tercih etmiş, g&ouml;r&uuml;şlerini sık sık beyit, mesnevi ve rubai gibi değişik manzumelerle &ouml;zetlemiştir. Bu &ouml;zellik metni anlamayı zorlaştırmakta ve
kitabın sanki halktan &ccedil;ok se&ccedil;kin tabaka i&ccedil;in yazıldığı hissini vermektedir. Fakat bu ağır anlatırnın aile ve devlet konulannın işlendiği son iki b&ouml;l&uuml;mde pek
tercih edilmediği ve sade bir dil kullanıldığı dikkati &ccedil;ekmektedir. Oysa dua ve
tasavvufi a&ccedil;ıklamalann yer aldığı b&ouml;l&uuml;mler ağırdır ve anlaşılmalan zordur.
Bu, d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&uuml;m&uuml;z&uuml;n hem Tı1si ve Devvaru'nin eserleri gibi felsefi y&ouml;n&uuml; olan,
hem de Kişili'nin eseri gibi herkesin anlayabileceği tarzda bir eser yazma &ccedil;alışmasının, hem halka hem de se&ccedil;kin z&uuml;mreye hitap etme gayretinin g&ouml;stergesidir.48
Alıl&ocirc;k-ı Al&ocirc;t'nin tenıel ftlsefl kaynak/an, Kınalız&ocirc;de'nin eseri telif amacını a&ccedil;ıklar&shy;
ken belirttiği &uuml;zere Nasireddin Tı1si'nin Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;sıri'si ve Ceıateddin
Devvaru'nin Alıtak-ı Cetalt'sidir. Kişili'nin Alıtak-ı Muhsitıf'si ftlsefl boyrtltan
yoksım oi!Jiakla birlikte omm istifade ettiği bir kay11ak kommllmdadır. Kınalızade,
Alıl&ocirc;k-ı
kaynağı olan Ahlak-ı Nası&ocirc;'ye daha &ccedil;ok yer vermiş ve
ameli hikmeti ahlak eğitimi, ev idaresi ve devlet y&ouml;netimi olarak &uuml;&ccedil; b&ouml;l&uuml;mde
Celal!nin de
78 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
işleyenAhlak-ı Na.mfden b&uuml;y&uuml;k oranda etkilenrniştir. O, Devvini'ye genelde
Tusi'de kapalı g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; hususlan a&ccedil;ıklama veya konuya dini bir muhteva kazand.ımı--; zarureti hissetı;iği zaman başvurmuştur.
Ahlak-ı Alafrun diger felsefi kaynaklan olan Pisagor, Empedokles, Sokrat,
Platon, Aristoteles, Calinus, Halcim Ebrus, Hermes, Diyojen, Batlamyus,
Halcim Ebu Karutis Kindi, Farabi; İbn Miskeveyh gibi d&uuml;ş&uuml;n&uuml;rler onun aslında doğrudan değil, bilakis Tusi aracılığıyla m&uuml;racaat ettiği kaynaklardır.49
Benzer &ouml;rneklerin ve a&ccedil;ıklamaların aynı konularda aynı &uuml;slupla yer alması
Kınalızade'nin bu kaynaklara b&uuml;y&uuml;k oranda Tusi aracılığıyla ulaştığının kanı&shy;
tıdır.
Kınalızade'nin Tılsi
ve Devvini
aracılığıyla başvurduğu
kaynaklar
dışında
şahsen yaptığı &ouml;zg&uuml;n başvurular da vardır. Buna nefis konusunda İbn
Sina'nın Şifa'sına yaptığı başvurular
&ouml;rnek olarak verilebilir.so Kınalızade, adı
ge&ccedil;en felsefi ahlak klasiklerinde bulamadığı veya eksik g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml; bilgileri telafi
etmek i&ccedil;in Gazili'run eserlerine başvurmuştur. wzili'nin onun &uuml;zerindeki
etkisi daha ziyade ahlak disiplinine dini bir h&uuml;viyet kazandırma noktasında
yoğunlaşmaktadır. Bu etki, nefsani hastalıklar ve tedavisi konusunda a&ccedil;ık&ccedil;a
g&ouml;r&uuml;lınektedir.sı
&middot;
Ahlak-ı
Alaf, yer verdiği ayet ve hadis adedi ba.kımından hem Tehifbii'lAhlak'tan hem Ahlak-ı Nasıtfden hem de dini referanslan nispeten zengin
olanAhlak-ı Celal!den daha &ouml;nde gelir.
Kınalızade, kaynaklanndan yararlanırken se&ccedil;ici davrannuştır. Konulan bazen
Tusi ve Devvani'nin eserlerinin bir tekranymış izlenimi uyandıracak &ouml;l&ccedil;&uuml;de
nakillerle işlese bile &ouml;nceki iki .kaynağuıdan yer yer gerekli bulmadığı kısımla&shy;
n &ccedil;ıkarmış ya da kitabına onlarda olmayan yeni unsurlar eklemiş; hatta bazen
onlannkilerle ters d&uuml;şen bazı g&ouml;r&uuml;şler serdetmişti.r. Onun en otantik y&Ouml;nlerinden biri de Tusi ve Devvini'nin tersine, kız &ccedil;ocuklarına okuma ve yaz~a
&ouml;ğretilmesini savunmuş olmasıdır.s2 Aynca Kınalızade, Tusi'run &ouml;zel bir alt
başlık altında yer verdiği &quot;İ&ccedil;ki İ&ccedil;me Ada bı&quot; kısmını &ccedil;ıkanp yerine &laquo;yerne ve
İ&ccedil;me Adabı&quot; konusunu işlemiştir.S3 Tusi ve Devvini ile ters d&uuml;şt&uuml;ğ&uuml; noktalardan biri ise z&uuml;ht hayatı lehindeki tutumudur.S4 Bozkurt, Kınalızadenin Ahlak-ı Alalde dikkat &ccedil;eken en &ouml;nemli ve orijinal y&ouml;n&uuml;n&uuml;n ahlakı felsefe-din
uzlaştırması tarzında temeliendirmesi olduğunu belirtmiş ve bunlarla ilgili
bazı tespitlerde bulunmuştur.SS
Ahlak-ı
Alat kendisinden sonra yazılan Ahlak kitaplarına kaynaklık etmiştir.
M&uuml;lkiye ve idadilerde ders kitabı olması i&ccedil;in Abdurrahman Şeref Bey tarafından kaleme alınan İl!JJii'I-Ahlak adlı kitap bunlardan birisiclir.56 Ahlak-ı
Alat doğrudan olmasa da onun Bergiizar-z Ahlak adlı muhtasan ders kitabı
olarak okutulmuştur.S7
Murat Demirkol/İslam Ahlak D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde Filozoflann Katkısı .' 79
Nefis Teorisine Dayalı Felsefi Ahlak D&uuml;ş&uuml;ncesi
Filozoflana ilimler tasnifinde teorik felsefe ve pratik felsefe şeklindeki b&ouml;- &middot;
l&uuml;mlemenin esas olduğunu belirtmiştik. Pratik felsefe, insan t&uuml;r&uuml;n&uuml;n iraeli
davranış ve fiilierindeki faydalana, kişinin y&ouml;nelmiş olduğu yetkinlik derecesine ulaşmayı gerekli kılıp d&uuml;nya ve ahiret hayattnın hallerini d&uuml;zenlemeye
g&ouml;t&uuml;.rınesi bakınundan bilinmesidir. Pratik felsefe, birey ve toplumla ilgili
olmak &uuml;zere iki kısma aynlma_!{taclır. Bireyle ilgili olana &quot;Ahlak Eğitimi&quot; de- .
nir. Bu kısımlardan ikincisi de ev halkından ibaret olan topluluğa dair olan
&quot;Ev İdaresi&quot; ve ortak şehir, vilayet, b&ouml;lge veya &uuml;lke halkından oluşan topluluğa dair olaiı &quot;Devlet Y&ouml;netimi&quot;dir. SB
M&uuml;sl&uuml;man filozoflara g&ouml;re ahlak ilmi, insan nefsinin g&uuml;zel ve &ouml;vg&uuml;ye değer
bir ahlakı kazanmasını sağlayan ilimdir. Dolayısıyla bu ilmin konusu, iradeye
bağlı olarak iyi ve k&ouml;t&uuml; fiiliere kaynaklık eden insan nefsidir. İnsan nefsinin
g&uuml;zel ve &ouml;vg&uuml;ye değer bir ahlaka sahip olmasındaki ama&ccedil;, insanın ye~ği
ve mutluluğudur. Bu ayru zamanda ahlak ilminin amacının da i.r,ısanın yetkinliği ve mutluluğu olduğu anlamına gelir. Bu bakımdan M&uuml;sl&uuml;man filozoflar
felsefe eğitiminde ahlak ilminin başa alınması gerektiği g&ouml;r&uuml;şjindedirler.
&Ccedil;&uuml;nk&uuml; nefsi k&ouml;t&uuml; huylardan temizlenmeden yetkinliğe ulaşmak isteyen b1r
kişiye felsefe &ouml;ğretmek onun k&ouml;t&uuml;l&uuml;ğ&uuml;n&uuml;n artmasına sebep olur.59
İslam ahlak felsefesinc;le Ebu Bekir er-Razi (&ouml;.925) ile başlayan ahlak ilmini
tıp ilminden hareketle &quot;ruhani tıp&quot; (tıbb-1 ruhani) olarak adiandırma geleneği
hem Tusi, hem de onu model alan diğer s&ouml;z konusu &uuml;&ccedil; ahlak&ccedil;ı tarafından
s&uuml;rd&uuml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r.60 &Ccedil;&uuml;nk&uuml; tıp ilmi bedeni yetkinleştirmeyi, ahlak ilmi ise nefsi
yetkinleştirmeyi ama&ccedil;lamaktaclır. &Ouml;te yandan tıbbın sağlığın korunması ve
hastalığın tedavi edilmesi şeklinde iki kısmı olduğu gibi ahlak ilminin de erdemlerin korunması ve erdemsizliklerin yani nefsani hastalıklana tedavi
edilmesi şeklinde iki kısmı varclır.
Filozoflar ahlak g&ouml;r&uuml;.şlerini nefis teorisi &uuml;zerine inşa etmişlerdir. Felsefi ahlak
perspektifi diğer ahlak perspektiflerinden &ouml;zellikle bu y&ouml;n&uuml;yle aynlır. Ahlak
felsefesinde nefis, bitkisel, hayvani ve insani diye &uuml;&ccedil;l&uuml; bir tasnif &ccedil;er&ccedil;evesinde
ineelenmekle birlikte ahlakın konusu olanlar hayvani ve &ouml;zellikle de insani
nefistir. Bu A.ristocu &uuml;&ccedil;l&uuml; tasnifin Platoncu nefis teorisindeki karşılığı şehevi,
gazabi ve akile nefislerdir.
Nefis ile beden birleşince beden canlılık, t&uuml;rsel suret ve yetkinlik kazanmış;
nefis ise fonksiyonlarını İcra edecek bir alete kavuşmuş olur. Bunun sonucu
olarak bedende beslenme, b&uuml;y&uuml;me, uygun olanı &ccedil;ekip uygun olmayanı itme
gibi bazı canlılık belirtisi &ouml;zellikler ortaya &ccedil;ıkar. Bu durumda nefis, kuvve halindeki canlı cismin ilk yetkinliğidir. Bitki, hayvan ve insanlana &ouml;zel nefisleri
ait olduklan canlı t&uuml;r&uuml;n fonksiyonlarını belirlemektedir. Bundan dolayı bedende ortaya &ccedil;ıkan fiilierin ilkesi beden değil, nefistir. Buna g&ouml;re beslenme,
80 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
b&uuml;y&uuml;me ve &uuml;.remeyle ilgili fonksiyonlan bitkisel nefis, hareket ve bazı iradi
eylemlerle ilgili fonksiyonlan hayvan! nefis, d&uuml;ş&uuml;nme gibi fonksiyonlan nefsİ natı.ka denilen insani nefis icra etmektedir. İnsan, bitkisel nefiste bitkileı:le,
hayvan! nefiste hayvanlarla ortaktır. Fakat insanı bitki ve hayvandan ayıran
y&ouml;n&uuml; onun nefs-i natıka ile ger&ccedil;ekleşen d&uuml;ş&uuml;nme &ouml;zelliğidir.
İnsan! nefsin bedeni y&ouml;netme şekli konusunda &ouml;nceki İslam filozoflarını takip eden Tfui'ye g&ouml;re beden nefsin ar~cı konumundadır. Nefsin bedendeki
tasarrufu organlar vasıtasıyla ger&ccedil;ekleşir. Tılsi'de ndis-beden ilişkisinin ahlı1ki y&ouml;n&uuml;n&uuml; oluşturan teorik ve pratik akıl aynmı, İbn Sioa ve İbn Miskeveyh
aracılığı ile Aristoteles'e dayanır. Buna g&ouml;re soyut bir cevher olan d&uuml;ş&uuml;nen
nefsin biri akledilir aleme, diğeri hissedilir aleme olmak &uuml;zere iki y&ouml;n&uuml; vardır.
Teorik akıl kendi &uuml;st&uuml;ndeki prensiple irtibat kurarak m&uuml;stefad olurken, pratik akıl onun bedenle ilişkisini sağlar. İnsan! nefsin kendisindea yukanda
olana y&ouml;nelmesiyle ilimler, aşağıda olana y&ouml;nelmesiyle ise ahlak ortaya &ccedil;ıkar.
İnsan nefsini şehvet, &ouml;fke ve akıl kuvveleı:ine ayırmakla birlikte birbirleriyle
olarak ele alan Platoncu &uuml;&ccedil;l&uuml; nefis anlayışı esas olmak &uuml;zere; insan
nefsini tabiat felsefesinden hareketle bitkisel, hayvan! ve insani kuvveler şek&shy;
linde inceleyen Aı:istoteles&ccedil;i nefis anlayışı, M&uuml;sl&uuml;man filozoflarda yerine g&ouml;re ayn veya birleşik olarak ahlak ilmine temel olmuştur.
ilişkili
Buna g&ouml;re İbn Sina'nın Aı:istoteles&ccedil;i &uuml;&ccedil;l&uuml; aynmına paralel olarak canlı d&uuml;nyada g&ouml;r&uuml;len değişik fi.iller &uuml;&ccedil; başlık altında incelenebilir: Birincisi, t&uuml;m canlı
varlık d&uuml;nyasına yayılmış olan beslenme, &uuml;.reme ve b&uuml;y&uuml;me faaliyetleridir.
İkincisi, hayvan ve insanda ortaklaşa bulunan iradi hareket, duyum ve hayal
gibi psikolojik etkinliklerdir. &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;s&uuml; ise sadece insanda bulunan akli fiillerdir. Bu &uuml;&ccedil; &ccedil;eşit fiile bitkisel, hayvan! ve insani nefis t&uuml;rleri karşılık gelir.
İbn Sina'yı takip eden Ttisi hayvan! nefsin kuvvetlerini iki kategoride inceler.
Birinci kategoride iradi tahrik, ikinci kategoride ise organlarla idrak kuvvesi
yer :iı.maktadır. İraeli tahrik kuvvesinin g&ouml;revi, yararlı olanı &ccedil;ekmek, zararlı
olanı itmektir. Bu bakımdan bu kuvvenin şehevi ve gazabi olmak &uuml;zere iki
işlevi s&ouml;z konusudur. Hayvani nefsin organik idrak kuvvesi, işlevlerini i&ccedil; ve
dış duyular vasıtasıyla yerine getirir. Bu dururnda b.ayvani nefsin a1gı kuvvesi
de i&ccedil; ve dış duyulaı:la olmak &uuml;zere iki kısımdır.
İasani nefis insana &ouml;zg&uuml; olup, d&uuml;ş&uuml;nme kuvvesi ile temay&uuml;z eder. İnsanl
nefsin kendi işlevleri yanında bitkisel ve hayvani nefis t&uuml;rlerinin g&uuml;&ccedil; ve işlev&shy;
lerini i&ccedil;ermesi, bu iki nefis t&uuml;r&uuml;n&uuml; birer kuvve olarak ihtiva etmesi şeklinde
olur. Tılsi'ninİbn Sina vasıtasıyla benimsediği Aı:istoteles&ccedil;i anlayışa g&ouml;re nefis bir hareket prensibi olarak g&ouml;r&uuml;nmekte ve kuvveleı:inden s&ouml;z edilmektedir. Aynı şekilde bir tek nefis ve onun &ccedil;eşitli fonksiyonlanndan bahsedilmek
tedir. Nefsin bu fonksiyonlan icra ederken belli isimler alması Platoncu an
la.mda farklı nefisleı:in varlığına delalet etmez. Ttisi, insani nefsin bu kuvvele-
MW2t De.mirkoi/İslam Ahlak D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde Filozoflaı:uı Kadası • 81
rinin &uuml;&ccedil;&middot;ayn nefis olarak adlandınldığına dikkat &ccedil;eker. Hatta Tusi bu Aristoteles&ccedil;i tasnifin yanı sıı:a nefsin kuvvelerinden şehevi, gazabi ve ikile, başka
bir deyişle behimi, sebui ve m~eki olmak &uuml;zere &uuml;&ccedil; nefis olarak da bahseder. &middot;
Nefsin kuvvelerinin denetimi ancak ahlak ile m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. Kuvvelerin kontrol&uuml; ve işlevlerinin &ouml;l&ccedil;&uuml;s&uuml; adalet ilkesine uygun olmak durumundadıı:. &Ccedil;&uuml;nk&uuml;
Tusi'nin ahlak felsefesi adalet temeli &uuml;zerine kurulmuştur. Kuvvelerin adalete g&ouml;re dengelenmemesi halinde şehvet kuvvesi insanı kendi tabiatına uygun
olan işlere, &ouml;fke kuvvesi de buna ay.kı.o işlere g&ouml;t&uuml;r&uuml;r. Bu kuvvelerden biri
baskın olduğunda diğeri zayıflar. Bu durumda insan, ya şehevi kuvvenin etkisiyle yiyeceklere, i&ccedil;eceklere ve kadınlara ya da gazabi kuvvenin etkisiyle
zorbalık, baskı ve intikama y&ouml;nelir. B&ouml;yle bir kimse her iki kuvvenin gereğini
yapmada bunlardan birinde &ouml;ne &ccedil;ıkan hayvanlann derecesine ulaşamadığı
gibi bu &ccedil;ırpınışıyla hayvanlardan da aşağı bir mertebeye d&uuml;şecekt:ir. İnsan,&middot;
kuvveler arasındaki bu gerilim ortamında k&ouml;t&uuml;l&uuml;klere bulaşacak ve zarar g&ouml;recektir. Bundan dolayı kuvveleri denetiemek suretiyle işlevlerini mutedil hale getirmek gerekir. M&uuml;sl&uuml;man ahlak&ccedil;ılar bunu kişinin kendisine karşı adaleti
olarak kabul ederler.
Bu kuvveler ve onlann işlevlerine getirilmesi &middot;g ereken &ouml;l&ccedil;&uuml;y&uuml; beliı:leyecek ve
uygulayacak olan g&uuml;&ccedil; akıldıı:. Bu, İbn Sina, İbn Miskeveyh ve Tusi'nin benimsediği rasyonel psikolojiye, yani d&uuml;ş&uuml;nen nefis teorisine uygun bir izahtır.
Bunun gereği olarak Tnsi, psikoloji ile ahlak arasında Aristoteles&ccedil;i yaklaşımla
teorik ve pratik akıl ayıİııruna dayalı bir ilişki kurar. Bu teoriye g&ouml;re insani
nefsin biri d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;r ai.eme, diğeri hissedilir ai.eme d&ouml;n&uuml;k ili y&ouml;n&uuml; vardıı:.
Nefsin d&uuml;ş&uuml;n&uuml;l&uuml;r ai.emle olan ilişkisinden bilgiler ve ilimler elde edilir. İnsan
teorik akıl vasıtasıyla faal akıldan kabiliyeri &ouml;l&ccedil;&uuml;s&uuml;nde bilgi alabilir. Buriun
i&ccedil;in de nefsin bedeni hazlardan sıynlması ve d&uuml;ş&uuml;neeye y&ouml;nelmesi gerekir.
Burada nefsin bedenle ilişkisini sağlayan pratik akıl devreye girer. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; pratik akıl, nefsin bedenle olan birlikteliğinin gerektirdiği bir kuvve olup, bedende veya bedenle meydana gelen b&uuml;t&uuml;n fiilleı:le ilgilidir. B&ouml;ylece pratik
akıl, bedensel g&uuml;&ccedil;leri denetleyerek y&ouml;netir ve iyi ahlak:ın .oluşmasını sağlar.
Yani pratik aklın &uuml;r&uuml;n&uuml; olan ahlak, nefsin ~edenle olan ilişkisinden doğar.
İyi ve k&ouml;t&uuml; fiilieri ayırt ederek insanı ahJ.aki yetkinliğe g&ouml;t&uuml;rebilecek bir kuvve
olan pratik akıl, aynca insaniann toplumsal işlerini d&uuml;zenleyen sanatiann ve
siyasetin de nispet edildiği bir melekedir. Farabi'nin pratik aklı .fikri ve nıihe11f
şeklinde iki kategoride değeı:lendirdiği hatıı:lanacak olursa Tusi'nin bu y&ouml;ndeki g&ouml;r&uuml;şlerinin Farabi'nin izlerini taşıdığı s&ouml;ylenebilir. Benzer şekilde İbn
Sin:i'ya g&ouml;re de pratik akıl ahlaki yargılarda bulunarak bedeni y&ouml;netmesinin
yanı sıra insani sanatiann ortaya &ccedil;ıkmasını da sağlar.
Nefsing&uuml;&ccedil;leri arasındaki ilişki konusunda Tusi'nin İbn Miskeveyh'i takip ettiği anlaşılmaktadıı:. İbn Miskeveyh gibi o da nefsin şehvet g&uuml;c&uuml;n&uuml; domuza,
82 • EskiyeDi 28/Bahar 2014
&ouml;fke g&uuml;c&uuml;n&uuml; yırtıcı hayvana, d&uuml;ş&uuml;nme g&uuml;c&uuml;n&uuml; meleğe benzetmekteclir. Bu
nefisleri behinıf, sebiif ve 1Jlelekt şeklinde adlaodınnası bu anlayışın sonucudur.
Bunlar i&ccedil;!ode sadece meleki nefis saygındır. Sebili/yırtıcı nefis eğitime elverişliclir. Behimi/hayvani nefis ise eğitilmeye uygun olmayışı ile diğer iki nefisten aynlır. Gazabi nefis yumuşaklıkta altına, şeheVi nefis ise serdikte demire
benzetilmiştir.
Şehvet
kuvvesini ifade eden hayvaoi nefsin varlığındaki hikmet, insani nefsin
yetkinliğini elde etmesi ve hedefine ulaşması m&uuml;ddetince bedeoi ayakta tutmaktır. &Ouml;fkeyi ifade eden yırtıcı nefsin varlığındaki hikmet hayvaoi nefsi
yeomektir. Meleki nefis olarak adlaadınlan aklın varlığındaki hikmet ise kuvveleri ve onların işlevlerioi dengelemek ve korumaktır. Bu ama&ccedil; aklın &ouml;fke
kuvvesioi ıslah etmesiyle ger&ccedil;ekleşir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; akıl, şehveti ancak &ouml;fke ile bastı&shy;
rabilir.61
İslam ahlik felsefesinde insana has yetkinlik teorik ve pratik olmak &uuml;zere iki
y&ouml;nl&uuml;d&uuml;r. Teorik akıl kendi &uuml;st&uuml;ndeki ilkeyle bağlantı kurarak m&uuml;stefad
olurken, pratik akıl onun bedenle ilişkisini sağlar. Teorik alandaki yetkinleş&shy;
me değişik akıl d&uuml;zeylerinin varlığına işaret eder. Bilk11we akıl, bilfiil akıl ve
miistefod akıl, insanın teorik yetkinleşme d&uuml;zeylerioi g&ouml;sterir. Ger&ccedil;ek yetkinlik
kuvve ~alindeki aklın &ouml;nce bilmeleke, daha sonra bilfiil yani m&uuml;stefad akıl
mertebesine ulaşmasıyla elde edilir. Bu y&uuml;kseliş ilk d&uuml;şilo&uuml;l&uuml;.rlerio &ouml;ğreoilme&shy;
siyle başlar. İlk basamakta yer alan bu t&uuml;r bilgiler insanın yetkinleşmesinde
en &ouml;nemli aşamayı oluşturur.
Yetkinleşmenin
ikinci aşaması pratik d&uuml;zeyde yetkinleşme olup, iyi davranış&shy;
ların ortaya konulmasıdır. Bu bağlamda erderolerio bilinmesi, onların meleke
haline getirilmesi, erdemsizliklerio bilinmesi ve insani nefsin onlardan anndı&shy;
niması gerekir. Tusi'ye g&ouml;re &ouml;nce kendisini yetkinleştirmeye &ccedil;alışan insan
daha sonra bu yetkinleşme y&ouml;ntemlerioi başkalarına da &ouml;ğreterek onların
yetkinleşmelerine &middot;yardımcı olmalıdır. Bu anlayışa g&ouml;re hi&ccedil;bir iyilik başkalan
i&ccedil;in de isteomedik&ccedil;e ahiili erdeme d&ouml;n&uuml;şemez. Ev idaresi ve devlet y&ouml;netimi işte bu bağlamda ahiakın konusu olmaktadır.
Tusi, bu iki yetkinlik arasındaki ilişkiyi suret ve madde ilişkisine benzetmekteclir. İbn Miskeveyh'in de Tehifbii'/-Ah/ak'ta yer verdiği bu &ouml;rneğe g&ouml;re d&uuml;ş&uuml;nmekle ilgili birinci yetkinlik suret, ikinci yetkinlik ise madde konumundadır. Bu nedenle teorik yetkinlikle pratik yetkinlik arasındaki ilişki suretin
maddeye oispeti gibidir. Teorik yetkinlik pratik yetkinlikle tamamlaomakta
ve insanın ama&ccedil;ladığı asıl yetkinlik bu iki yetkinliğin bir araya gelmesiyle ger&ccedil;e)deşmekteclir. Teorik ve pratik yetkinliğin bir araya gelmesiyle insan &quot;k&uuml;&ccedil;&uuml;k :ilem&quot; olma vasfi.nı &middot;kizaoır. Bu haliyle insan Allah'ın halifesi ve yakın
dostudur. İnsan, k&uuml;&ccedil;&uuml;k :ilem olma vasfi.nı varlıklarla ilgili t&uuml;mel ve tikel bilgiler yanıoda erdemiere de sahip olmakla hak eder. İbn Miskeveyh gibi Tusi de
Mwat Dem.U:kol/İslam Ahlak D&uuml;ş&uuml;ncesinin Getişiminde Filozoflann Katkısı • 83
b&ouml;yle bir kişinin ilahi feyzi kabul etmeye hazır olgun bir insan olduğunu d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r. Bu durum~a insani yetkinleşmenin son mertebesi, Allah'a yakınlıktır. .
İnsan, akıl g&uuml;c&uuml;n&uuml; gerektiği gibi kullanınazsa ya potansiyel .olarak bulunduğu
yetkinlik mertebesinde kalır ya da noksanlık mertebesine d&uuml;şer. Bu bakım&shy;
dan insanın yetkinleşmesi kadar noksanlaşması, aşağı seviyeye d&uuml;şmesi de
m&uuml;mk&uuml;nd&uuml;r. &Uuml;stteki varlık t&uuml;r&uuml; kendi altındaki t&uuml;rden belli &ouml;zellikleri ile aynlmakla birlikte o t&uuml;r&uuml;n t&uuml;m &ouml;zelliklerini taşır. Mesela; d&uuml;ş&uuml;nen nefsiyle
hayvanlardan aynlan insan buna ilaveten hayvani &ouml;zellikleri taşımaktadır.
Akıl, &ouml;fke ve .şehvet kuvvelerinden birincisi insanı hayvanlardan ayırırken,
diğer ikisi onu hayvanlarla ortak kılmaktadır. Bunlardan sadece akla uygun
davranışlar &ouml;vg&uuml;ye layık olduğu i&ccedil;in akıl kuvvesinin diğer iki kuvveye egemen olması gerekir. Zaten insanın yetkinleşebilmesi doğrudan bu kuvveye
bağlıdır. &Ouml;fke ve şehvet g&uuml;&ccedil;leri iridal derecesine getirilmezse insani nefsirr
noksanlaşmasına yol a&ccedil;ar: İnsan, potansiyel olarak yetkinliğe de noksanlığa
da istidatlıdır. O iradesini aklına uyarak iyi fiillerden yana kullarursa erdemli
ve mutlu; &ouml;fke ve şehvet g&uuml;&ccedil;lerine uyarak k&ouml;t&uuml; fiillerden yana kullarursa erdemsiz ve mutsuz olur.
psikolojik g&uuml;&ccedil;lerinin işleyişine bağ.:
veya bazı engeller y&uuml;z&uuml;nden zayıflaması, noksanlığa d&uuml;ş&uuml;ş&uuml;n başlangıcını oluşturur. D&uuml;ş&uuml;nce kuvvesi
zayıflayınca kişide şehvet ve &ouml;fke kuvvesi baskın. hale gelir ve bu da onun
hayvanlara ve yırtıcılara benzemesille sebep olur. Bu durumdaki insan b&uuml;t&uuml;n
mesaisini ge&ccedil;ici hazlar i&ccedil;in harcadığı gibi d&uuml;ş&uuml;nme kuvvesini de onlara ulaş&shy;
ınada ara&ccedil; olarak kullanır. B&ouml;ylece insanı melekler mertebesine kadar &ccedil;ıkarabilecek d&uuml;ş&uuml;nİne g&uuml;c&uuml; şehvet g&uuml;c&uuml;n&uuml;n hizmetine girmiş olur.62
&middot;
Filozoflar,
insanın noksanlığa. d&uuml;ş&uuml;ş&uuml;n&uuml;
lamaktadırlar. D&uuml;ş&uuml;nme
g&uuml;c&uuml;n&uuml;n
kullanılmaması
İslam ahlak felsefesinde mutluluk, iyilik kavramı ile ilişkilendirilerek ele alı&shy;
nır. İnsani nefsi yetkinleştirmenin amacı, insanın mutluluğudur. İbn
Miskeveyh gibi Tusi ve sonraki ahlak&ccedil;ılar bu konuda Aristoteles'in g&ouml;r&uuml;şle&shy;
rini esas alır. Buna g&ouml;re iyi, mutlak ve g&ouml;reli olmak &uuml;zere iki &ccedil;eşittir. Mutlak
iyi son gayedir. G&ouml;reli iyi ise son gayeye ulaşınada vasıta olan şeydir. Bu bakımdan mutluluk da bir t&uuml;r iyi olup kişiden kişiye değişir. Mutluluk ayn ayn
her bir insana has &ouml;znel bir değer iken, iyi b&uuml;t&uuml;n insaniann y&ouml;neldiği ortak
ve nesnel bir değerdir. Her ferdin eylemde bulunma amacı iyiye ulaşmak11r.
Ama&ccedil; başka bir ama&ccedil; i&ccedil;in ara&ccedil; konuriıunda değilse b&ouml;yle bir ama&ccedil; kendinde
iyidir. Mutlak iyi ile kastedilep. kavram budur.63
Yapılan diğer
bir tasnife g&ouml;re iyi, son gaye olan iyi ve son gaye olmayan iyi
iki kısımdır. Mutluluk gaye olan tam iyidir; &ccedil;&uuml;nk&uuml; sahibi onu elde
ettikten sonra artırma isteği duymaz. Buna g&ouml;re mutluluk, başka bir amacın
aracı değil, b&uuml;t&uuml;n ama&ccedil;lann ve iyilerin e.n yetkini olarak kabul edilmektedir.
M&uuml;sl&uuml;man ahlak&ccedil;ılar mutlak ve g&ouml;reli iyi tasnifine bağlı olarak mutluluğu da
şeklinde
84 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
mutlak ve g&ouml;reli olmak &uuml;zere iki klsımda ele alırlar. Mutluluk akli ve nefsarn
bir olgu olduğu i&ccedil;in İslam alılik felsefesinde insanın olgunlaşaiak mutluluğa
ulaşmasllilh temel şartı bilgi ve hikmettir; ama bu, erdemli davranışlar olmadan sırf teorik akıl veya&middot; bilgi g&uuml;c&uuml;yle sağlanamaz. Bundan dolayı ahiili
annma ve erdemleri kazanma, nefsin kendi yetkinlik ve mutluluğuna ulaşma&shy;
SUllO zorunlu şartıdır.64
Mutluluk yalnız ferdin değil, toplumun da son gayesidir. İnsan yaratılışı itibariyle sosyal bir varlıktır ve onun yetkinliği hemcinslerine karşı _bu &ouml;zelliğini
g&ouml;stermesinde yatar. İnsan sosyal hayatta kendi kendisine yet:ı:nediği i&ccedil;in bir
diğerine muhta&ccedil;tır. Bu ilişkilerde istekler farklı olduğundan insanlar arası hukukun korunabilmesi i&ccedil;in devlete ihtiya&ccedil; duyulur. Farabi'de olduğu gibi
Tıisi'ye g&ouml;re de siyaset felsefesi ger&ccedil;ek yetkinliğe y&ouml;nelen toplumun mutluluğunu sağlayacak t&uuml;mel yasaların incelenmesinden ibarettir. Bu itibarla devlet y&ouml;netimi hikmet kaidesine uygun olmalı ve b&ouml;ylece toplum&ccedil;la yetkinleş&shy;
roeye yol a&ccedil;malıdır. B~un sağlanabilmesi i&ccedil;in h&uuml;k&uuml;mdarıo birtakım vasıflara
sahip olması gerekir. Bu bağlamda sevgi, adalet ve dostluk &ouml;zel bir &ouml;neme
sahiptir. Bu ahlak anlayışında d&uuml;nyadan elini eteğini &ccedil;eken bir zahidin hayatına yer yoktur. İnsanın sosyal ve medeni bir varlık olduğunu vurgulayan
Tı1si, toplumdan uzaklaşmayı erdemleri hayata ge&ccedil;irmede engel olduğu gerek&ccedil;esiyle yermektedir. Nitekim insan, yetkinliğe ve mutluluğa tam olarak
ulaşabilmek i&ccedil;in &ouml;nce topluma veya &uuml;lkeye,, sonra da insanlarla iyi ilişkiler
kurmaya muhta&ccedil;tır. Bu zorunlu bir ger&ccedil;ek olduğuna g&ouml;re akıllı bir insanın
yalnız başına erdemli, yetkin ve mutlu olacağını d&uuml;ş&uuml;nmesi makul değildir.
Erdemler inzivada değil, toplumsal hayatta ortaya &ccedil;ıkar. B&ouml;ylece İbn
Miskeveyh gibi Tıisi de insanın ahiili balamdan yetkinleşebilmesi i&ccedil;in toplumsal hayata katılma gereğini akli &middot;gerek&ccedil;elere bağlar ve hatta bunu dini g&ouml;rev:lerin &ouml;nemini ortaya koyarak teyit eder. Dinin insanlara beş vakit namaz
ve Cuma namazı i&ccedil;in camilerde toplanmalarını emretmesinjn temelinde yatan hikmet de budur. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; bu şekilde insanlar bir araya gelir ve aralarında
yakınlık ve sevgi bağlan kurulur. Bu bakımdan toplumsallaşma, bireyler arası
ilişkilerin sevgi ve adalete dayalı olmasını ve dolayısıyla insaniann mutluluktan pay almalarını sağlar. GS
Erdem ve erdemsizlikler İslam ahlak felsefesinde iyi ve k&ouml;t&uuml; ahlak ya da g&uuml;zel ve &ccedil;irkin huylar gibi terimleı:le karşılanabilecek kavramlardır. Buna bağlı
olarak yetkinlik erdemlerin, eksiklik ise erdemsizliğin gereğidir. Tı1si'nin huy
veya ahlak tanımı, erdem ve erdemsizlikleri l:ıuy kapsamında ele aldığını, yani
bunlan insan nefsinin melekeleri olarak kabul ettiğini g&ouml;stermektedir. Er&middot;dem, ifrat ve tefrit denilen iki aşırı ucun ortasıdır. Bu ortadan ifrat veya tefriı
y&ouml;n&uuml;ndeki herhangi bir sapma erdemsizliktir. &Ouml;yleyse erdem orta, erdemsizlikler ise onun karşısındaki u&ccedil;lar konumundadır.66
Murat Demi.ckoi/İslaı:n Ah.lik D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gdişiminde Filozofbnn ~ıkısı • 85
M&uuml;sl&uuml;man filozoflara g&ouml;re psikolojide insani nefsin her biri değişik eylemlere kaynaklık eden.&uuml;&ccedil; ayn kuvvesi vardır. Bunlar meleki nefis, yırtıcı nefis ve
hayvani nefistir. Meleki nefis olarak adlaadınlan d&uuml;ş&uuml;nme kuvvesi, d&uuml;ş&uuml;n&shy;
me/fikir, ayırt etme/temyiz ve inceleme/nazar arzusunun ilkesidir. Yırtıcı
nefis olarak adlaadınlan gazap kuvvesi; &ouml;fke, cesaret, tehlikelere atılma,
egemenlik kurma ve y&uuml;ksek mevkilere gelme arzusunun ilkesidir. Hayvaoi/behimi nefis olarak adlaadınlan şehvet kuvvesi ise şehvet, besin .talebi ve
cinsel ilişki arzusunun ilkesidir.67
Erdemler ve erdemsizlikler bu &uuml;&ccedil; kuvvenin ifrat ile tefrit arasındaki değişik
hareketlerine g&ouml;re şekillenir. D&uuml;ş&uuml;nen nefis dengeli hareket edip kesin bilgiler elde etmeye y&ouml;neldiğinde ilim erdemi ve buna bağlı olarak hikmet erdemi
ortaya &ccedil;ıkar. Yırtıcı nefsin dengeli hareket edip d&uuml;ş&uuml;nen nefse boyun eğmesi
ve onun kendisine ayırdığı payla yerinmesi halinde hilioi erdemi ve buna&middot;
bağlı olarak cesaret/yiğitlik erdemi meydana gelir. Hayvani nefis dengeli hareket edip d&uuml;ş&uuml;nen nefse boyun eğdiğinde iffet erdemi ve buna bağlı olarak
c&ouml;mertlik erdemi ortaya &ccedil;ıkar. Bu &uuml;&ccedil; erdemin uyumlu bir bileşik meydana
getirmesinden adalet erdemi doğar. Adaletin varlJğı diğer erderolerin yetkinliğine işaret eder. Ahiakla ilgilenen M&uuml;sl&uuml;man filozoflar temel erdemle.rin.
hikmet, yiğitlik, iffet ve adalet olmak. &uuml;zere d&ouml;rt tane olduğunu kabul etmektedirler. Kişi ancak bu erdemierin t&uuml;m&uuml;ne sahip olduğu zaman &ouml;v&uuml;lmeyi hak
eder.68
Erderolerin kaynaklandığı kuvveler bir de nefsin idrak ve tahrik kuvvelerinden hareketle tasnife tabi tutulmuştur. Bunlardan idrak ku~esi kendi i&ccedil;inde
teorik g&uuml;&ccedil; ve pratik g&uuml;&ccedil; şeklinde ikiye aynlır. Aletlerle harekete ge&ccedil;irme g&uuml;c&uuml;
olan tahrik kuvvesi ise itme/ &ouml;fke ve &ccedil;ekme/ şehvet olmak &uuml;zere iki g&uuml;&ccedil;ten
meydana gelmektedir. Erdemler, bu g&uuml;&ccedil;lerin terbiye edilerek dengeye kavuş&shy;
turulmasıyla oluş.ur. Teorik g&uuml;c&uuml;n dengesinden hikmet erdemi, pratik g&uuml;c&uuml;n
dengesinden adalet erdemi, &ouml;fke g&uuml;c&uuml;n&uuml;n dengesinden yiğitlik erdemi, şeh&shy;
vet g&uuml;c&uuml;n&uuml;n dengesinden iffet erdemi meydana gelir. Bu d&ouml;rtl&uuml; tasnif İbn
Miskeveyh'te yoktur. Tusi, adalet erdeminin doğuşuyla ilgili bu iki farklı izahın temelde bir olduğunu belirtir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; ikinci izahta da pratik kuvvenin
yetkinliği ile hikmet, yiğitlik ve iffet erdemlerinin kazanılması arasında bir
ilişki vardır ve adaletin ortaya &ccedil;ıkması diğer &uuml;&ccedil; erdemin meydana gelmesine
bağlıdır.69
Bir huyun &ouml;vg&uuml;ye layık erdem vasfını kazanabilmesi i&ccedil;in onun başkasına
ge&ccedil;mesi şarttır. Mesela; c&ouml;mertlik erdemine sahip bir kimsenin c&ouml;mertliği
başkasına ge&ccedil;miyorsa o kişi c&ouml;mert değil, savurgandır. Aynı şekilde başkasını
olumlu anlamda etkilemeyen yiğitliğin sahibi yiğit değil kıskan&ccedil;; etkisi kendisiyle sınırlı olan bir hikmetin sahibi de filozof değil g&ouml;r&uuml;ş sahibi olarak adlandınlır.70
86 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
Hikmet kapsamındaki erdem/er: Tılsi'ye g&ouml;re d&uuml;ş&uuml;nen nefsin dengeli hareketinden meydana gelen hikmet erdemi, varlığa ilişkin her şeyin bilgisini
ihtiva eder. Fil&ouml;&quot;zofumuz hikmet erdemi kapsamında yer alan erdemleri yedi
madde halinde ş&ouml;yle sıralar: 1- Zeki, 2- Hızlı anlama (s&uuml;r'at-i febm), 3- Zihin
herraldığı (safa-i zihin), 4- &Ouml;ğrenme kolaylığı (suhıllet-i taall&uuml;m), 5- G&uuml;zel
akletme (h&uuml;sn-&uuml; taakkul), 6- Hafızada tutma (tahaffuz) ve 7- Hatırıama (tezekk&uuml;r).
Zeki, sonu&ccedil; verici &ouml;nermelerle &ccedil;ok&ccedil;a meşgul olmaktan h&uuml;k&uuml;mlerin hızlı bir
şekilde &uuml;retilmesinin ve sonu&ccedil;lann kolaylıkla &ccedil;ikanlmasının meleki olmasıdır.
Hızlı anlama, nefsin gerektirenlerden gerekeniere doğru hareketinin bu hususta fazla duraksamaya ihtiya&ccedil; duymadan melekt hale gelmiş olmasıdır. Zihin berraklığı, kişide zorluk &ccedil;ekmeden bir konuda istenilen sonucu &ccedil;ıkarma
yatlanlığının meydana gelmesidir. &Ouml;ğrenme kolaylığı, nefsin dağınık d&uuml;ş&uuml;n&shy;
celere takılınadan kendisini b&uuml;t&uuml;n&uuml;yle istenilene y&ouml;neiterek kesin g&ouml;r&uuml;ş elde
etmesidir. G&uuml;zel akletme, her bir ger&ccedil;ekliği inceleme ve keşfetme esnasında
ilgili olanı g&ouml;z ardı etmeyecek ve kapsam dışı olanı dikkııte almayacak şekilde
gerekli &ouml;l&ccedil;&uuml;n&uuml;n g&ouml;zetilmesidir. Hafızada tutma, aklın tefekk&uuml;r, vehmin tahayy&uuml;l yoluyla aldığı surederin korunup tutulmasıdır. Hatırıama ise nefsin
korunmuş surederin miiliihazasını istenilen vakitte kazandığı meleke itibariyle kolaylıkla elde etmesidir. Tılsi'nin hikmetin tali erdemlerine ilişkin bu tas.nif ve tanımlan genel olarak İbn Miskeveyh'in tasnif ve tarumlanna benzemekle birlikte Tehifbii'I-Ahl&ocirc;k'ta bulunmayan hafızada tutma erdemi?den
bahsetmesiyle ondan aynlmaktadır. Devvani ve Kınalızade, Tılsi'yi takip
ederek aynı tasnif ve tanımları yapmışlardır.7t
Yiğitlik kapsamındaki
erdem/er: M&uuml;sl&uuml;man filozoflar,
yiğitlik/ şecaat
kap-
samında on bir erdemden bahsetmekted.irler: 1- Nefis b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml; (kibr-i
nefs), 2- Cesaret (necdet), 3- Y&uuml;ce gayelil.i.k, 4- Sehat, 5- Hilim, 6- Soğukkan&shy;
lılık (s&uuml;kıln), 7- G&ouml;z&uuml; peklik (şehamet), 8- Dayanıklılık (tahamm&uuml;l), 9- Teva-zu, 10- Harniyet, 11- İncelik (rikkat).
nefsin uygun olan ve olmayan işleri y&uuml;klenmeye kadir olduğu halde &uuml;st&uuml;nl&uuml;k ve d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;ğe aldırmaması, bolluk veya yokluğa iltifat
etmemesidir. Cesaret, nefsin kendi sebatına g&uuml;venmesi, korku veren bir durumdan dolayı endişeye kapılmamasıdır. Bu erdeme sahip olan kimsede korkunun gerektirdiği fiil ve davranışlar g&ouml;r&uuml;lmez. Y&uuml;ce gayelilik, nefsin g&uuml;zel
olan bir şeyi isternede bu d&uuml;nyanın muduluk ve mutsuzluğuna rağbet etmemesi ve &ouml;l&uuml;mden korkmadığı i&ccedil;in muduluğa sevimnemesi ve mutsuzluğa kederlenmemesidir. Sehat, elem ve zorluklara karşı nefiste diren&ccedil; kuvvesinin
yerleşik olması ve nefsin eleme maruz kaldığında perişan d&uuml;şmemesidir.
Hilim, bir &ccedil;irkinlikle karşılaşıldığı zaman nefiste &ouml;fkenin kolayca tahrik ederneyeceği ve isyan &ccedil;ıkaramayacağı şekilde i&ccedil; huzurun meydana gelmesidir.
Soğukkanlılık, mahremin korunması veya şeriatın savurıulması i&ccedil;in gerekli
Nefis
b&uuml;y&uuml;kl&uuml;ğ&uuml;,
Murat Demirkol/İslam AhJıi.k D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde Filozoflaon Katkısı • 87
m&uuml;cadele veya
savaşta
nefsin hafiflik ve ciddiyetsizlik g&ouml;sterınemesi ve pani-
ğe kapılmamasıdır. G&ouml;z&uuml; peklik, nefsin g&uuml;zel anıima beklentisi itibariyle b&uuml;-
y&uuml;k işleri elde etmeye hırslı olmasıdır. Dayanıklılık, nefsin bedensel organlan
beğenilen işler yapma hususunda kullanarak yormasıdır. Tevazu, kişinin
kendisinden daha aşağı m akarnda olanlara karşı &middot;&uuml;st&uuml;nl&uuml;k taslamamasıdır.
Hamiye~ milleti ve namusu korumada gevşeklik g&ouml;stermemektir. İncelik, ki:.
şinin hemcinslerinin acı &ccedil;ektiklerini g&ouml;rd&uuml;ğ&uuml;nde, eylemlerinde bir ıstırap ortaya &ccedil;ıkmaksızın m&uuml;teessir olmasıdır. n
Tu~i'nin yiğitlik
erdemi altında sıraladığı tevazu, harniyet ve incelik erdemlerine İbn Nliskeveyh'in Teh:(jbii'l-Ahlak'ında rastlanmaması, Ahlak-ı Namfyi
b.u eserden ayıran &ouml;zelliklerden biridir.73 Tusi'yi takip eden ahlak&ccedil;ılar da yiğittik erdemini Ahlak-ı Nasıri'dekiyle aynı sayı ve manaile incelemiştir.74
İjfet kapsamındaki erdemler: İffet kapsamındaki erdemler on iki tanedir.
Teh:(jbii'l~Ah/ak'ta
aynen yer alan bu erdemler Tusi vasıtasıyla D evvani ve
da bu şekliyle ele alınmıştır.75 Bunlar: 1- Haya, 2- Yumuşak başlılık (nfk), 3- G&uuml;zel giclişat (h&uuml;sn&uuml; hedy), 4- Banşık olma
(m&uuml;saleme), 5- Dinginlik (dea), 6- Sabır, 7- Kanaat, 8- Ağırbaşlılık (vakar), 9Sakınma (vera), 10- D&uuml;zenlilik (intizam), 11- HUrriyet, 12- C&ouml;mertlik (seha). &middot;
Kınalızade tarafından
Haya erdemi, nefsin k&ouml;t&uuml; bir şey yapmakta olduğunun farkına vardığı zaman
azarlamayı hak etmemek i&ccedil;in kendisini sınırlamasıdır. Yumuşak başlılık, nefsin ortaya &ccedil;ıkan işlere g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olarak boyun eğmesidir. Bu erdeme yumuşak
huyluluk anlamında &quot;demaset&quot; denir. G&uuml;zel gidişatlılık, nefiste &ouml;v&uuml;len s&uuml;slerle kendisini yetkinleştirmeye y&ouml;nelik doğru bir rağbetin meydana gelmesidir. Banşık olma, kişinin g&uuml;&ccedil; ve melekelecinden kaynaklanan farklı g&ouml;r&uuml;şlerin
ve birbirinden ayn hallerin &ccedil;atışması halinde kendisine ıstırap vermesin diye
uzlaşıma gitmesidir. Dinginlik, şehvetin hareketi durumunda nefsin sakin
olması ve dizginleri elinde tutmasıdır. Sabır, nefsin bayağı haziara boyun
eğmemesi i&ccedil;in aşağılık İstekiere diren&ccedil; g&ouml;stermesidir. Kanaat, nefsin yiyecek,
i&ccedil;ecek, giyecek ve benzeri şeyleri kolaylıkla kabullenmesi ve ihtiyacı karşıla&shy;
yan her şeye razı olmasıdır. Ağırbaşlılık, nefsin istenilen şeye y&ouml;nelmesi durumunda onu elden ka&ccedil;ırmamak şartıyla aceleellikle sının aşmayacak şekilde
sakin olmasıdır. Sakınma, nefsin g&uuml;zel arnellere ve &ouml;v&uuml;len fiiliere bağlı kalıp
kusur ve ihmal g&ouml;stermemesidir. D&uuml;zenlilik, işlerin gerektiği giqi ve yarariara
uygun bir şekilde takdir ve tercihini korumanın nefiste meleke haline gelmesidir. H&uuml;rriyet, nefsin g&uuml;zel yollardan mal kazanma, bunu &ouml;vg&uuml;ye layık bi&ccedil;imde harcama ve yerilen yollardan mal kazanmaktan ka&ccedil;ınma irnlcinını.
bulmasıdır. C&ouml;mertlik ise mal ve diğer kazan&ccedil;lann kolayca, rahatlıkla, gerek. tiği gibi ve gereken &ouml;l&ccedil;&uuml;de hak edenlere ulaşması i&ccedil;in harcanmasıdır.76
Tusi ile İbn Nliskeveyh'in c&ouml;mertliğin alt erdemleri konusunda farklılık sergilediklerini g&ouml;rmekteyiz. Nitf!kim İbn Nliskeveyh'in c&ouml;mertlik altında altı er-
88 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
demden bahsetmesine karşılık T6si sekiz erdemden bahsetmektedir. Bunlar:
&middot; Eli a&ccedil;ıklık (kerem), diğerkamlık (isar), affetme (afv), insaniyet (m&uuml;riivvet),
asalet (oubl), yMdımseverlik (muvasat), bağışlama (semahat) ve feragat (m&uuml;samaha). İbo Miskeveyh'in c&ouml;mertlik tasnifinde affetme ve insaniyet erdemleri buluomaz.77 Eli a&ccedil;ıklık, yaran genel ve değeri b&uuml;y&uuml;k işlerde maslahatın
gerektirdiği y&ouml;nde &ccedil;ok mal infak etmenin oefse kolay gelmesidir. Diğerkam&shy;
lık, kişinin ihtiya&ccedil; duyduğu malı kendisi i&ccedil;in değil de hak ettiği belirlenen
başkası i&ccedil;in harcamasının oefse kolay gelmesidir. Affetme, kişinin i.rnlcinı olduğu halde k&ouml;t&uuml;l&uuml;ğ&uuml; cezalandırmaktan vazge&ccedil;mesi ve iyiliği &ouml;d&uuml;lleodirmeye
rağbet etmesidir. İnsaniyet, oefiste faydalılık ve gerektiğinden fazlasını verme
s&uuml;s&uuml; ile bezenıneye y&ouml;nelik doğru bir rağbetin olmasıdır. Asalet, oefsin beğeoileo fiiliere bağlılık ve &ouml;v&uuml;len davranışın devamlılığından sevin&ccedil; duyması&shy;
dır. Yardımseverlik, arkadaşlara, dostlara ve muhta&ccedil;lara g&uuml;ndelik hayatlannda yardım etmek; yiyecek ve maldan onlara pay vermektir. Bağışlama, verilmesi zorunlu olmayan şeylerden g&ouml;n&uuml;ll&uuml; olarak harcamaktır. Feragat, terk
edilmesi zorunlu olmayan bazı şeyleri isteyerek terk etmektir.78
Adalet kapsamında/ei erdem/er: M&uuml;sl&uuml;man filozoflara g&ouml;re adalet, hem .b ir
&ouml;l&ccedil;&uuml;l&uuml;l&uuml;k ilkesi, hem basit bir erdem, hem de hikmet, şecaat ve iffet erdemlerinin toplamından meydana gelen birleşik bir erdemdir. İbo Miskeveyh
Tehzib&uuml;'1-Aliliik'ta adalet kapsamında yirmi tane tali erdem sıralamışken
Tusi bunlan on iki ile sıruı:lamıştır.79
Adalet kapsamındaki on iki erdem şunlardır: l- Dostluk (sadakat), 2- Birlik
(&uuml;lfet), 3- Vefa, 4- Şefkat, 5- Akrabayı g&ouml;zetmek (sıla-i rahim), 6- M&uuml;kafat, 7İyi ilişki (h&uuml;sn&uuml; şirket), 8- G&uuml;zel yargı (h&uuml;sn&uuml; kaza), 9- Sevimlilik (tevedd&uuml;d),
10- Teslimiyet, 11- Tevekk&uuml;l, 12- İbadet.
Dosduk, birisini b&uuml;t&uuml;n vasıtalarla hoşout etmeye, g&ouml;nl&uuml;n&uuml; ferahlatmaya ve
ona m&uuml;mk&uuml;n olan her şeyi vermeye iten i&ccedil;ten bir sevgidir. Birlik, bir grubun
g&uuml;ndelik yaşamın idaresi balamından birbirleriyle yardunlaşmada g&ouml;r&uuml;ş ve
inan&ccedil;lannın ittifak halinde olmasıdır. Vefa, kişinin yardımseverlik ve yardım&shy;
laşma yoluna bağlılıktan ay~ayı uygun g&ouml;rmemesidir. Şefkat, kişinin birinin başına gelen isteomedik bir halden dolayı etkilenmesi ve giderilmesi i&ccedil;in
&ccedil;abalamasıdır. Akrabayı g&ouml;zetmek, kişinin aile ve akrabalanna d&uuml;nyevi iyiliklerden pay vermesidir. Millfat, kişinin kendisine yapılan iyiliğe benzeriyle
veya daha fazlasıyla, k&ouml;t&uuml;l&uuml;ğe ise daha azıyla karşılık vermesidir. İyi ilişki, kişinin insani ilişkilerdeki alıp verınede diğer insaniann tabiatlanna da uygun
olacak şekilde dengeli olmasıdır. G&uuml;zel yargı, diğer insanlara istihkak yoluyla
verilen hakiann minnet ve pişmanlıktan uzak olmasıdır. Sevimlilik, yakınlar&shy;
dan ve erdemli insanlardan g&uuml;ler y&uuml;z, g&uuml;zel konuşma ve buolan &ccedil;ağnşt:ıracak
başka şeylerle sevgi beklemek, onlann sevgisini kazaomakt:ır. Teslimiyet, kişinin gerek Allah'ın gerekse de kendisine itiraz edilmesi caiz olmayan birisinin buyruklaona doğasına uygun olmasa bile nza g&ouml;sterip, onu hoşlukla ve
Murat Dernitkol/İslam AhJak D&uuml;ş&uuml;ncesinin G~iminde Filozoflann Katkısı • 89
g&uuml;ler y&uuml;zle karş.ı.lamasıdır. Tevekk&uuml;l ise beşerin g&uuml;c&uuml;ne ve yeterliliğine havale
edilemeyecek ve insanlaruı g&ouml;r&uuml;ş ve d&uuml;ş&uuml;ncelerinin yetersiz kaldığı işlerde
artırma ve eksiltme, hızlandınna veya ertelemenin istenilmemesi ve benzeri
diğer konularda muhalefet etmeye eğilim g&ouml;sterilmemesidir. ibadet ise kişi&shy;
nin Y&uuml;ce Y aratıcıyı, melekleri, peygamberleri, imarrilan ve velileri tazim ile
y&uuml;celtmesi, onlara uyup şeriat sahibinin emir ve yasaklanna itaat etmesi ve
bu anlamda yetkin olan ta.kvayı kendisine şiar ve &ouml;rt&uuml; edinmesidir.so
Adalet kavramı, delaleti bakımından eşitlik anlamına gelmektedir. Eşitlik ancak birlik dikkate alınarak d&uuml;ş&uuml;n&uuml;lebilir. Birlik, en y&uuml;ksek yetkinlik mertebesi
olması itibariyle se&ccedil;kin bir konuma sahip olduğu i&ccedil;in onun ger&ccedil;ek bir olan
İlk İlke'den gelen etkilerinin sayılanlara sirayeti, ger&ccedil;ek mevcut olan İlk Neden'den gelen varlık ışıklannın t&uuml;m mevcutlar &uuml;zerine yayılması gibidir. Bağıntılar i&ccedil;inde eşitlikten daha &uuml;st&uuml;n bir bağıntı yoktur. Bunu ahlik ilmine
uyarlayan Tusi'ye g&ouml;re aynı şekilde hi&ccedil;bir erdem adaletten daha yetkin değil&shy;
dir. &Ccedil;&uuml;nk&uuml; adalet ortadır ve onun dışındaki her nokta ona g&ouml;re u&ccedil;tur. Birlik
&uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;, sebatı ve devamlılığı gerektirirken; &ccedil;okluk bayağılığı, bozulmayı
ve yok oluşu gerektirir. D enge, varlık dairesine ulaşmanın olmazsa olmaz
şartıdır. Adalet ve eşitlik, farklılıklann d~enliliğini sağıar.sı
Adalet g&uuml;nl&uuml;k hayatın d&uuml;zeni dikkate alındığında &uuml;&ccedil; kısma aynlır. Birincisi
mallar ve ihsanlarla, ikincisi muamelat ve takas usul&uuml; alışverişle, &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml;s&uuml;
eğitim ve y&ouml;netim gibi başkasını &middot;e tkileyen işlerle ilgilidir. sı
M&uuml;sl&uuml;man ahlik&ccedil;.ı.lar Platoncu bakış a&ccedil;ısıyla adaletin orta olmasını diğer erdemlerin orta olmasından ayınrlar. Nefis, adalet sayesinde kendine &ouml;zg&uuml; her
fiili erdemli bir şekilde ger&ccedil;e!deştirebilir. Adaletin ifratı da tefriti de zul&uuml;p:ı.
olduğu halde diğer' hi&ccedil;bir erdemin iki ucu aynı erdemsizlik değildir. Bu bakımdan adaletteki denge diğer dengelerden daha geneldir. Adil insan, orantılı
ve .eşit olmayan şeylerde oran tt ve eşitliği sağlayabilen kimsedir. M&uuml;sl&uuml;man
filozoflara g&ouml;r~. ger&ccedil;ekte eşitlik ve adaleti ancak Y&uuml;ce Tann'nın eseri olması
. nedeniyle ilahi kanun koyabilir.83
Karşılıklı yardımlaş~a,
denklik, eşitlik ve orantılılığı bozmayacak şekilde bazı
hizmet etmesine bağlıdır. Mesela; marangoz kendi &ccedil;alışmasını boyacıya, boyacı da kendi &ccedil;alışmasını marang&ouml;za verdiğinde denklik meydana gelir. Fakat birinin &ccedil;alışması diğerininkinden daha &ccedil;ok veya daha iyi ise aracı ve ayarlayıcı bir unsura ihtiya&ccedil; duyulur. İşte bu ayarlayıcı unsur &quot;para&quot;dır. İnsanlar arasındaki bu dengeleyici rol&uuml; sebebiyle paraya sessiz
adil denir. Sessiz adil araCıl.ığıyla alışveriş yapanlar doğruluktan saptıklannda
d&uuml;ş&uuml;nen adil olan &quot;hikim&quot;den yardım istenir. İnsanlar arasında adalet ancak
ilahi kanun, para ve yargı&ccedil;tan oluşan &uuml;&ccedil; kanun sayesinde ger&ccedil;ekleşebilir.
Farklı şeyleri eşideyen para olmasaydı alışverişteki ortaklık ve insan ilişkileri
takdir edilip d&uuml;zenlenemezdi. Paranın azaltılıp artıı:ılmasıyla denge sağlanır
insaniann
bazılaana
90 • Eskiyeni 28/Bahar 2014
yani sosyal adalet ger&ccedil;ekleşir.84 M&uuml;sl&uuml;man ahlak&ccedil;ılar, Aristoteles'teo aldıklan
bu &uuml;&ccedil; kanun teorisini bir ayede desteklemektedirler: ''İnsanlann adaleti yerine getirm~leı:I~ i&ccedil;in Kitabı ve mizanı indirdik ve yine kendisinde b&uuml;y&uuml;k bir
kuvvet ve insanlar i&ccedil;in fayda olan demiri indirdik.&quot;BS
Adil kimsenin adaleti &ouml;nce kendisine, sonra yakından uzağa doğru şehrin diğer ferderine uygulaması gerekir. Akıllı insan t&uuml;mel adaleti kendisine d&uuml;ş&uuml;nme, &ouml;fke ve şehvet g&uuml;&ccedil;lerini dengelemek ve melekderi yetkinleştirmek
suretiyle uygulayabilir. Zira g&uuml;&ccedil;ler adalete g&ouml;re dengelenmezse şehvet ve &ouml;fke onu kendi tabiat:laı:ına uygun eylemiere s&uuml;r&uuml;kler. İnsanın zatında temyiz
g&uuml;c&uuml; denge ve eşitlik şartlannı g&ouml;zeterek diğer g&uuml;&ccedil;lere hakim olunca her g&uuml;&ccedil;
kendi hakkına kavuşur ve &ccedil;ok başlılıktan kaynaklanan kargaşa ortadan kalkar. Kendisini bu şekilde dengeleyen kimse, dosdarını, ailesini ve şehrin diğer insanlarını ve bunlardan sonra hayvanlan adalet ger&ccedil;ekleşinceye kadar
dengelemekle uğraşmalıdır. Adil hakim, bozuk.luklann ortadan kaldınlıp eşit&shy;
liğin korunmasında ilahi kanunun halifesidir. Bundan dolayı adil kimse kendisini iyilikten dolayı başkalanndan daha &ccedil;ok &ouml;d&uuml;llendirmediği gibi k&ouml;t&uuml;l&uuml;kten dolayı da başkalanndan daha az cezalandırmaz. Aristoteles gibi M&uuml;sl&uuml;man filozoflar da başkanlığın servet ve soy &uuml;st&uuml;nl&uuml;ğ&uuml;ne değil, hikmet ve
adalet erdemlerine dayanması gerektiğini kabul ederler.86
Adalet Aristoteles'&ccedil;i yaklaşımla fiilier bakımından &uuml;&ccedil; kısma ayrılır. Birincisi,
iyilikleri ihsan eden ve varlığa bağlı her nimetin sebebi olan Tanrı'nın hakkıru
yerine getirmektir. Bu manada adalet, kulun mabuduoa karşı y&uuml;k&uuml;ml&uuml;l&uuml;klerini yapması, yani ibadet etmesi demektir. İkinci t&uuml;r adalet, insanın diğer insanlann haklarını g&ouml;zetmesi, b&uuml;y&uuml;klerine saygılı davranması, e~anete riayet
etmesi ve ilişkilerde insaflı olmasıdır. Adaletin &uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; t&uuml;r&uuml;, kişinin atalanna
karşı g&ouml;revlerini bor&ccedil;larını &ouml;deme ve vasiyederini yerine getirmek suretiyle
ifa etmesidir. Bu adalet t&uuml;rleri i&ccedil;inde ahh1k&ccedil;ı filozoflann en geniş ele aldığı
kısım, Allah'a ibadet bağlarnındaki adalettir. Y&ouml;neticiye g&ouml;sterilecek itaat, teşekk&uuml;r, sevgi ve sadakat konusundaki kusur k&ouml;t&uuml; ise kullanna sınırsız nimetler vererek c&ouml;mert davranan Tanrı'nın hakkının yerine getirilmesi hususunda
yapılacak hata ve ihmal ondan &ccedil;ok daha k&ouml;t&uuml;d&uuml;r.87
Varlıklann bekası
ve lciinatın d&uuml;zeni sevgi ile sağlanır. Adalet erdemini zorunlu kılan etken, sevginin kaybedilmesidir. İnsanlar karşılıklı ilişkilerde birbirlerine sevgi ile davransalarclı adalede ama&ccedil;lanan d&uuml;zen kendiliğinden sağ&shy;
lanırclı.BB Tusi ve takip&ccedil;ileri, sosyal hayatın &ccedil;imentosu konumunda olan sevgiyi bu bakımdan &laquo;Devlet Y&ouml;netimi&quot; b&ouml;l&uuml;m&uuml;nde ele almışlardır.
Erdemsizlikler: Nefsin akıl g&uuml;c&uuml;n&uuml;n baskın
olmasıyla
meydana gelen fiiliere
erdem, &ouml;fke ve şehvet g&uuml;&ccedil;lerinin baskınlığı sonucu meydana gelen fiiliere erdemsizlik denir. Aynca erdem orta yol, erdemsizlik ise ortanın iki ucunda yer
alan ifrat ve tefı:ittir.B9
Murat Demlıkol/İslam Alılik D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde FilozoOaı:ın Kadası • 91
Tusi ve takip&ccedil;isi ahlak&ccedil;ılar erdemierin d&ouml;rt olmasından hareketle onlann zıt&shy;
lan olan erdemsizliklerin de ilk bakışta d&ouml;rt olması gerektiğini beli.rtirler. Buna g&ouml;re hikmetin &middot; zıttı cehalet, yiğitliğin zıttı korkaklık, iffetin zıttı zevklere
d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;k ve adaletin zıttı zul&uuml;md&uuml;r. Fakat oolano bunun yerine daha derin
bir incelemenin sooucu sayılan diğer erdemsizlik tasnifini benimsedikleri anlaşılmaktadır. Bu yaklaşıma g&ouml;re erdem, erdemsizlik denilen ifrat ve tefrit u&ccedil;lannın ortasıdır. Ortanın iki ucuoda birbirine zıt olan iki erdemsizlik yer ~&shy;
D aire &ouml;rneğinde olduğu gibi her erdem orta, erdemsizlikler ise &ccedil;evrede yer
alan u&ccedil;lar konumundadır.
İki t&uuml;r orta vardır. Birisi, matematikte d&ouml;rt sayısının iki ile altı sayılannın ortası olması gibi ger&ccedil;ek orta; diğeri tıpta t&uuml;rsel ve bireysel dengelilikler gibi
g&ouml;reli ortadır. T usi ahlaki erdem anlamındaki ortayı tıptaki g&ouml;reli ortaya beozetir. Erdem, şartıann farklılığına bağlı olarak kişiden kişiye değişiklik g&ouml;sterir. Bir kişinin erdemleri karşısında sonsuz sayıda erdemsizlik bulunabilir.
Alilik&ccedil;ının işi, tikel konumundaki k&ouml;t&uuml;l&uuml;k sebeplerini ve erdemsizlikleri
saymak değil, bunlaon ilkelerini ve t&uuml;melleri belirlemektir.90
Her erdemin karşısında temelde biri ifrat, diğeri tefrit olmak &uuml;zere iki erdemsizlik vardır. O zaman d&ouml;rt erdemin karŞısında sekiz erdemsizlik olur. &middot;
Hikmetin ifratı kurnazlık, tefriti aptallıktır. Yiğitliğin ifratı c&uuml;retkirlık, tefriti
korkaklıktır. İffetin ifratı hazlara d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;k, tefriti isteksizliktir. Adaletin ifrat!. zul&uuml;m, tefriti zulme boyun eğmedir.
Bu erdemsizlikler ş&ouml;yle tarumlarımaktadır: Kuroazlık, hikmetin ifratı olup
d&uuml;ş&uuml;rıme g&uuml;c&uuml;n&uuml; zoruolu olmadığı halde kullarımak ya da zoruolu &ouml;l&ccedil;&uuml;den
fazla kullarımaktır. Buna hilelcirlık da denir. &middot;Aptallık, hikmetin tefriti olup
yaratılıştan bir kusur olmadığı halde d&uuml;ş&uuml;rıme g&uuml;c&uuml;n&uuml; iradi olarak &ccedil;alıştır&shy;
mamaktır. C&uuml;retlcirlık, yiğitliğin ifratı olup girişilmesi iyi olmayan şey &uuml;zerine
d&uuml;ş&uuml;ncesizce atılmaktır. Korkaklık, yiğitlik erdeminin tefriti olup ka&ccedil;ınılması
&ouml;v&uuml;lmeyen şeyden ka&ccedil;ınmaktır. İffet erdeminin ifratı haziara d&uuml;şk&uuml;nl&uuml;k olup
lezzete gereğinden fazla tutkun olmaktır. i steksizlik, fıt&ocirc; bir eksiklik olmadı&shy;
ğı halde aklın ve şeriatın ruhsat verdiği lezzetleri isternede ihtiya&ocirc; olarak hareketsiz kalmaktır. Zul&uuml;m, adaletin ifratı olup ge&ccedil;im ara&ccedil;lannı &ccedil;irkin yollardan dde etmektir. Zulme boyun eğme, adaletin tefriti olup ge&ccedil;im vasıtalannı
gasp ve yağmacılıkla elde etmek isteyenlere imkan vermek ve.boyuo eğmek&shy;
tir. Bundan dolayı zalim &ccedil;ok sermayeli, mazlum az sermayeli, adil ise orta
halli olur.9t
Ahlak felsefesinde Tusi'den itibaren erdemsizlikler erdemden yalnızca ifrat
ve tefrit şeklindeki nicel uzaklaşmayla değil, aynı zamanda redaet/ sapıklık
şeklindeki nitel uzaklaşmayla da ifade edilmeye başlamıştır. Erdem nefsin
kuvvelerioio sağlıklı &ccedil;alışmasının bir sooucu ise erdemsizlik bunun aksine
nefsin hastalığını ifade eder. Erdemden hem nice~ hem nitel uzaklaşma oef-
.&middot;
92 • Eskiyeni 28/Bahaı: 2014
si.o kuvveleri.nde ortaya &ccedil;ıkan bir d&uuml;zensizliği g&ouml;sterir. Nicelikteki d&uuml;zensizlik dengeden fazlalık ve eksiklik y&ouml;n&uuml;nde uzaklaşma iken nitelikteki d&uuml;zensizlik nefsi.o -kuvveleri.ode sapıklık şeklinde ortaya &ccedil;ıkan bir d&uuml;zensizlik ve
hasta.lıktı.r. İfrat ve tefrit şeklindeki erdemsizlik ahlaka uygun değilse de tabiata uygundur; ama redaet tabiattan veya fıtrattan sapmadır. Mesela; akıl g&uuml;c&uuml;n&uuml;n ifratı hilelcirlık, k&ouml;t&uuml;l&uuml;k ve kumazlık; tefriti aptallık iken bu kuvvedeki
sapma cedel, safsata, kehanet, falcılık ve sihirbazlık gibi nefse kesin sonu&ccedil; ve
yetkinlik vermeyen ilimiere y&ouml;nelik arzudur. &Ouml;fke g&uuml;c&uuml;ndeki nice! d&uuml;zensizlik veya erdemsizliğin ifratı aşın &ouml;fke, intikam, gereğinden fa2la kıskan&ccedil;lık ve
tefı:iti harniyetsizlik, zayıf tabiatlılık ve korkaklık şeklinde tezah&uuml;r ederken;
sapıklık denilen nitel d&uuml;zensizlik, cansızlara, hayvanlara veya i.osan t&uuml;r&uuml;ne
karşı intikam şeklinde ortaya &ccedil;ıkar. Şehvet g&uuml;c&uuml;n&uuml;n nitel d&uuml;zensizliği olan
sapıklık ise kişinin g&ouml;z&uuml;n&uuml; toprağın doyuramayacağı kadar iştaha sahip olması ve karşı cinse değil, hemcinsi.oe şehvet hissi duyması gibi &ccedil;irkinlikler-:
dir.92
nefsani hastalıklar olarak adiandıolan erdemsizliklere
tedavi y&ouml;ntemleri.n,i &ouml;mek alarak tıbb-ı ruhani &ccedil;er&ccedil;evesi.ode iyileştirme y&ouml;ntemleri geliştirrnişlerdir. Belli bir s&uuml;rece bağlı olarak &ouml;ncelik sıra&shy;
sına g&ouml;re uygulanan bu y&ouml;ntemler makalemizi.o sınırlannı aşacağı i&ccedil;in burada
ele alınmayacaktı.r.93
M&uuml;sl&uuml;man
ahlak&ccedil;ılar,
karşı tıptaki
Sonu&ccedil;
İslam ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesi, din1 temellerini Kur'an ve s&uuml;nnette bulmakla birlikte
sistematik bir teori olarak varlığını filozoflara bor&ccedil;ludur. Bu d&uuml;ş&uuml;ncenin ilk
teşekk&uuml;l&uuml;nde Yunan felsefi mirasının &ouml;nemi inlcir edilemez; fakat onun sistematik ve insicamlı bir yapıya kavuşması, başta Ki.od.i, Farabi ve İbn Sina
olmak &uuml;zere &ouml;zellikle felsefe ve ilimierin zirve d&ouml;neminde yetişmiş d&uuml;ş&uuml;n&uuml;r&shy;
ler olan İbn Miskeveyh, NasireddinTılsi ve Celaleddin Devvaru'nin &ccedil;alışma&shy;
larıyla m&uuml;mk&uuml;n olmuştur. Bu arada Gazzili, Maverdi, İsfaharu ve Kınalızade
gibi din1 ilimler alanındakiotoritelerinde b&uuml;y&uuml;k katkıları olmuştur. Bu ikinci
silsile daha &ccedil;ok felsefi temeli esas almanın yanı sıra sistemlerini din1 arg&uuml;man
ve yorumlarla g&uuml;&ccedil;lendirmek şeklinde bir &ccedil;alışma ortaya koymuşlardır. &Ouml;zellikle kelamcı ve mutasavvıfların İslam ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesi.oe cli.&ocirc;i meşruiyet sağ&shy;
lama a&ccedil;ısından ciddi katkılar sağlad.ıklannı s&ouml;yleyebiliriz.
Filozofların nefis teorisine dayalı olarak geliştirdikleri ahlak d&uuml;ş&uuml;ncesi, dindar &ccedil;evreler tarafından diğer felsefi d&uuml;ş&uuml;ncelerin., &ouml;zellikle metafizik g&ouml;r&uuml;şle&shy;
rin aksi.oe bir protestoyla karşılaşmamıştır. Bitkisel, hayvani ve insani nefis
aynmı, Kur'ani verilerle uyumlu hale getirilerek işlenmiş, hayvan! nefsin gazap ve şehvet şeklindeki iki tahrik g&uuml;c&uuml;n&uuml;n akıl ve temyiz g&uuml;c&uuml;yle &ouml;zdeşle&shy;
şen insani nefis veya nefs-i natıka ile terbiye edilip dengelenmesi, dinin
ama&ccedil;ladığı erdemli hayat i&ccedil;in uygun bi.r y&ouml;ntem olarak g&ouml;r&uuml;lm&uuml;şt&uuml;r. Filozof-
Mwar Dmıirkol/İslam AhJik D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde Filozoflaan Kaıkısı • _93
lann alılik d&uuml;ş&uuml;ncesinin temellerini atma ve geliştirmedeki rol&uuml;, t&uuml;mel ına&shy;
nada İslaml ilimlerin .inkişafi ve işbirliği a&ccedil;ısından da b&uuml;y&uuml;k bir değer ifade
etmektedir. İslam d&uuml;nyasında ilimler sahasına mantık, matematik, ahlik ve
fen bilimlerini kazanclırmaklı &ouml;nemli bir g&ouml;revicra etmiş olan filozoflar, ne
yazık ki_&ouml;zellikle Gazzali'nin felsefi metafi.ziğe karşı yaptığı sert itirazlar n&ccedil;deniyle M&uuml;sl&uuml;maniann b&uuml;y&uuml;k &ccedil;oğunluğu tarafından yapılan inan&ccedil;ları sakat,
dini duyarlılıktan yoksun ve g&ouml;r&uuml;şleri reddedilmesi gereken kimseler olarak
g&ouml;r&uuml;lm&uuml;şlerdir.
&middot;
Notlar
2
S&uuml;leyman &Ccedil;aldak, TOfk&ouml;priiliiz&ocirc;de'nin Mtv!(ji'&ocirc;tll'l Ull1rn'11ndaki İlimler T asnffi O!(!'ine, Fırat &Uuml;ni- &middot;
versitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Fırat Univmi!J]oılmal ofSoria/Sdence, 15:2 (2005) s.118-119.
Dini, kelaıni ve tasavvufi ahlak perspektifleriyle ilgili olarak bkz. Murat Detnirkol., ls/om Ahlak
Esaslan ı&lt;e Felufeıi i&ccedil;inde b&ouml;l&uuml;m: &quot;İslam Ahlak Literat&uuml;r&uuml;nde Başlıca Perspektifler'', Ankara.:
. 2013, s.129-160.
4
s
Ebu'I-Hasan Miverdi, Edebıf'd-Diii!Ja ve'd-Din, &ccedil;ev. Ali Akın, İswıbul: 1998. Bkz. &Ccedil;ağoa, İs&shy;
l&ocirc;m DiifiinmindeAhl&ocirc;k, İstanbul: 2006, s.83; a. g. y., &quot;Abl2k&quot;, DlA, &ccedil;.2, s.3.
Bkz. &Ccedil;ağoa, o, g. e, s.97-108.; Harun ADay, Ctlaltddin İJewon~ Hayoh, Eserltri, Ahl&ocirc;k 11e Sfyasef&middot;
Diipincesi, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul: M&Uuml;SBE, 1994, s.216.
Mehmet Aydın,&quot;A.bJik&quot; maddesi, DlA, İstanbul: 1989, c.2, s.10. İslam ahlak felsefesinin
Yunan kaynaklan i&ccedil;in bkz. Macit Fahri, İslam Abl2k Teoı:ileri, &ccedil;ev. M. İskenderoğlu vd.,
İswıbul: 2004, s.93-99.
e., c.2, s.lO.
a. g. e., s.123-128; Aydın, &quot;A.bJik&quot; md., o. g. e., c.2, s.10.
Kuduer, a.g. e., s.162-179; Aydın, &quot;.Ahlak&quot; md., DlA, c.2, s.10.
9
Kuduer, o. g. e., s.185-202.
ıo Aydın, a.g. e., s.10.
.
ıı .Aıniri'nin Kitobli's-Soode ve'l-is'od kitablJllll i&ccedil;eriği ve temalan hakkıoda bilgi i&ccedil;in bkz. Kuduer,
6
Aydın, Mehmet, a.g.
7
&Ccedil;ağtıcı,
ı2
ıl
o.g. e., s.61-15.
Bkz. İbo Sloi, &quot;Tis'11 Rnoil, Kostantiniyye, 1298, s.107-110.
Bekir Karlığa İbn Sin&ocirc;'nm Şıilld!J•e l.Vıdor Bilin&quot;'~en Ymi Bir Ahl&ocirc;k Ris&ocirc;leri. 1DV İSAM
K&uuml;t&uuml;phanesinde 023582 detnirbaş numarasıyla mevcuttur.
Mak&ocirc;l&ocirc;lii'I-Feiiefi.ıye /i-Mq&ocirc;hiri'I-Mılılifllin ı-e'n-Nas&ocirc;r&ocirc; i&ccedil;inde, Kahire,
1985, s.2-17.
Kuduer, a. g. e., s.235-255; &Ccedil;ağna, a.g. e., s.201-205.
16 Aydın, &quot;.Ahlak&quot;, DlA; c.2, s.11.
.
17 Kuduer, a.g. e., s267-295; Mustafa &Ccedil;ağoa,&quot;Tehzib&uuml;'l-Ahlak&quot; maddesi, DİA, c.40, s.328-329;
a. g. y., islam Diifzln&ccedil;esindeAhl&ocirc;k, s214-227.
&middot;
ıa &Ccedil;ağtıcı, &quot;Gazzali&quot; maddesi, DİA, c.13, s.S00-504.
19 Aydın, &quot;A.hlik'' maddesi, DİA, c.2, s.ll-12.
20
ADar Gafarov, No.ıimddin d-Titsi'nin Ahl&ocirc;k Felıifesi, Basılm:ı.mış Doktora Tezi, Ankara.:
A&Uuml;SBE,2009, s.30.
ıı Bkz. Murat Detnirkol., 'Mikail Bayram'ın Alılik-ı Nası.ı:i Haklandaki iddialan &Uuml;zerine
Bir İnceleme ve D_eğerlendirme', e-Şarkfyat İ/miAra{hr111afgr Dergisi, sayı 6, s.3.
22 HW.zmi,Mif&ocirc;tihu'I-Uiunl, Beyrut, 1989, s.153-155.
23 Bkz. Mustafa &Ccedil;ağocı, İslam D&uuml;ş&uuml;ncesinde .Ahlak, İstanbul; Birleşik Y., 2000, s.21 O.
24 Bu eserin .Ahlak-ı Celill ve Abl2k-ı A1ii &uuml;zeriodeki etkilerini g&ouml;rmek i&ccedil;in bkz. Ayşe Sıdıka
Oktay, Kmolız&ocirc;de Ali Efindi ve Ahl&ocirc;k-ı Al&ocirc;i, İstanbul: 2005, s.90-94; Harun ADay, Cel&ocirc;leddin
14
ıs
94 • Es.kiyen.i 28/Bahar 2014
25
26
27
ıs
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
4s
46
47
48
49
so
sı
s2
53
34
ss
56
57
ss
59
60
61
62
Devva11i Ha_)'ah, Eıerleri, Ahl&ocirc;k ve Sfyaıel DiiJiillcesi, Basılmamış Doktora Tezi, İstanbul: 1994,
s.236-243.
Nasinıddin Tusi, Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;sın: &ccedil;ev. Rahim Sultanov, Azerbaycan T&uuml;rk&ccedil;esinden aktaranlar.
A. Vahap Taştan vd, Ankara: Fecr Yayınevi, 2005, ss.56-57. Aynca &ccedil;ev. Anar Gafarov vd.
İstanbul: Litera Y., 2007.
T&uuml;si, o.g. e., s.190.
T&uuml;si, Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;sıri, s.236; Pejuh, Ahl&ocirc;k&middot;ı Muhtqemi, (Girif), s.3-9; Şahinoğlu, M. Na:&amp;; &quot;AhJak-ı Nası&ocirc;&quot; md., DlA, c.2, s.18.
Tiisi, Ahlak-ı Nanri, s.310-311. Burada kasdedilen &quot;Adab&quot;ın İbn Mukaffa'nın ei-Edeb el-l.Vbir
adlı eseri.o.iıl bu adı taşıyan bir b&ouml;l&uuml;m&uuml; olduğu anlaşılmal'tlldır. Bkz. lılllai/ Dllmlllf, '1bmi'f.
Muka.ffa&quot;llld., DİA, s.133.
Mar'aşi, Mecal&uuml;ii'I-Mii'flliuin, c.2, s.227; Kıi&ocirc;p &Ccedil;elebi, Ke[fii':&ccedil;Zr7mm, c.1, 36, c.2, s.1567;
Taşk&ouml;pr&uuml;zade, Mift&ocirc;hu's-Saade, c.1, s.408.
Celaleddin Devvaru, Ahlak-ı Ce/ali, Leknev, 1316/1898, ı.18, 332.
Devvaru,Ah/&ocirc;k-ı Ce/alı; s.15-17.
D evvaru, o. g. e., s.17.
Devvaru, a. g. e., s.321.
&Ouml;rnek olarak bkz. o. g. e., s.41, 51, 112, 255, 321.
Devvaru, a. g. e., s.29.
&middot;
Devvaru, a. g. e., s.28.
Fahri, İıla11ı Ahl&ocirc;k Teori/eri, s.203..
Anay, a. g. e., s.395.
Bkz. H&uuml;seyin Vaiz Kıişifi,Ahlak-ıMuhıini, Bombay, 1312.
Kınalızade Ali Efendi/&Ccedil;elebi, Ahl&ocirc;le-ı Al&ocirc;i, yayına hazırlayan Mustafa Ko&ccedil;, İstanbul: Klasik
Yayınlan, 2007, s.38.
&quot;DediAdmı Ahl&ocirc;k-ı Altij&middot;f'~&middot; Kmalrz&ocirc;de, o. g. e., s.41.
Kınalızade, a. g. e., s.42. Bkz. Kahraman, Ahmet, &quot;Ahlak-ı Alai&quot; DİA c.2, s.15.
Kınalızade, o. g. e., s.95-321.
'Kınalızade, o. g. e., s.325-476.
AA, II, 65-127.
Kınalızade, a. g. e., s.477-528.
Kınalızade, o.g. e., s.531.
Oktay, a. g. e., s.75.
Kaynaklara başvuı:ulan yerlerle ilgili olarak bkz. Oktay, o. g. e., s.77.
Kınolızade, o. g. e., ı.70-76; İbn Sini ile krş. AA, I, 31-33; İbn Sini, Şif&ocirc;, Tabifıyat, en-Neft, nşr.
G. C. Anawati, Said Zayid, Kahire, 1395/1975, s.34, 58-82, 132-133.
Kınalızade, a. g. e., s.233-321; krş. Gazzali, o. g. e., s.419-440, 245-365, 557-580, 647-714.
Kınalızade, o. g. e., s.372; krş. Tusi, Ahitile-r N&ocirc;nri, s.215.
Kınalızade, a. g. e., s.380-382; krş. Tusi, o. g. e., s.220-221.
Kınalızade, a.g. e., s.418.
&Ouml;mer Bozkurt, &quot;Kınalızade Ali Efendi'de Bir Ahlak Temellendirmesi Olarak Felsefe-Din
Uzlaştı.rması&quot;, Felsefi Dli'!Jaır, 57: 1 (2013), ss.73-94.
Abdurrahman Şeref, l!m-iAhl&ocirc;k, İstanbul: 1316.
Oktay, a.g. e., s.89.
Tusi,Ahl&ocirc;k-ı N&ocirc;sıri, s.17.
Tusi, o. g. e., s.60-61. Dewom; o. g. e., s.33-35; krş. T&uuml;si, o. g. e., s.135.
Bkz. Ebu Bekir er-Rizi, et-Tıbb11'r-Rı1b&ocirc;ni (Resail Felsefiyye i&ccedil;inde), Kahire, 1939, s.15-96.
Karşılaştırmak i&ccedil;in bkz. İbn Miskeveyh, Alıfakt 0/gımlofhmlo (I'ehzib&uuml;'l-Ahlak), &ccedil;ev. A. Şener
vd., Ankara: K&uuml;lt&uuml;r ve Turizm Bakanlığı Yayınlan, 1983, s.157; Tusi, Ahlak-ı Nası&ocirc;, s.133,
152; Kınalızade Ali, Ahl&ocirc;k-ı Al&ocirc;i, s.55; Devvani, Abl&ocirc;k-ı Ce/ali, s.32; G&uuml;lşeni, o. g. e., s.274
(v.33b).
.
Bkz. Murat Demirkol, NaıfrtddinTıin&quot;'nin Ahl&ocirc;k Felsifeıine Etkisi, Ankara: 2011, s.115-123.
Bkz. Demirko.l, o.g. e., s.129-131.
Murat Dem.itkol/İslam Alilik D&uuml;ş&uuml;ncesinin Gelişiminde Filozofların Katkısı • 95
T&uuml;si, o. g. e., s.60-61; krş. İbn .Miskeveyh, o.g. e., s.73-74.
T&uuml;sio. g. e., s.62-71; Farabi, Risolelii'I-Tmbibol&ocirc; Sebili'ı.Soode, Amman, 1987, s.34; İbn
.Miskeveyh, o. g. e., s.74-85; Devvani, o.g. e., s.186; Kmalızade; o. g. e., s.151-154.
65 T&uuml;si, o. g. e., 5.238-239. Kmalızade, o. g, e., 5.408-412. Ayoca bkz. Gafarov; Nonreddili eiTti.ti'JJiJıAhl&ocirc;k Fel.tifui, İstanbul: 2011,5.185-186.
6&ouml; T&uuml;si, o. g. e., 5.99; İbn .Miskeveyh, o. g. e., s.30-31; Devvani, o. g. e., s.87, 92
7
6
T&Uuml;5İ, o. g. e., 5.89; krş. İbn .Mi5keveyh, o. g. e., 5.22-25; İbn .Miskeveyh, o. g. e., s.48-49;
Kmalızade, o. g. e., s.93.
68 T&uuml;si, o. g. e., s.88-89; İbn .Mi5keveyh, o. g. e., s.24-25; Devvani, o. g. e., s.50-51; Kmalızade, o. g.
e., 5.102-103
69 T&uuml;si, o. g. e., s.90; Devvani, o. g. e., s.48-49; Kmalızade, o. g. e., s.1 00-101.
70 Tusi, o. g. e., s.91-92; Devvani, o. g. e., s.S8-59.
71 T&uuml;si, o. g. e., 5.93; İbn .Miskeveyh, o. g. e., s.25; Devvani, o. g. e., s.59-60; Kmalızade, o. g. e.,
s.lOS-106.
12 T&uuml;si, Ahlak-ı Nasırl, s.93-94; krş. İbn .Miskeveyh, o. g. e., s.27-28; Devvani, o. g. e., 5.61-63; .
Kmalızade, o. g. e., 5.105-106. Ari5totele5'in g&ouml;r&uuml;şleriyle karşılaşaımak i&ccedil;in bkz. NikoJJ1okbos'o
Etik, &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; Kitap, 5.53-59.
73 Bkz. İbn .Miskeveyh, o. g. e., 5.27; krş. T&Uuml;5İ, o. g. e., 5.94.
74
Devvani, o. g. t., s.61-63; Kınalızade, a. g. t., s.l 06-108.
75 Bkz. İbn .Miskeveyh, o. g. e., s26-27; krş. T&uuml;si, o. g. e., 5.94-96; Devvani, o. g. e., 5.66-68;
Kmalızade, o.g. e., 5.108-110.
76 Devvani, o. g. e., 5.64-65; Kınalızade, o. g. e., 5.109.
n T&uuml;si, o. g. e., 5.96; krş. İbn .Miskeveyh, o. g. e., s.28. Ari5totde5'in yiğitlik ve c&ouml;mertlik erdemleri
hakkındaki g&ouml;r&uuml;şleri 'ile karşılaştıanak i&ccedil;in bkz. Niko/Jiok.bo.t'o Etik, &Uuml;&ccedil;&uuml;nc&uuml; Kitap, 5.60-65.
78 Tlısi, o. g. e., 5.96.
79 Tusi, o. g. e., 5.96; krş. İbo .Miskeveyh, o. g. e., 5.29-30.
80 Tıisi, o. g. e, s.96-97.
81 T&uuml;si, o. g. e., s.112; krş. İbo .Miskeveyh, o. g. e., s.102-103. Aı:istotdes'in adalet konusundaki
g&ouml;r&uuml;şleriyle karşılaştırmak i&ccedil;in bkz. Niko111okho.t'o Etik, Beşinci Kitap, s.88-113.
82 Tusi, o. g. e., s.113-114; krş. İbn .Miskeveyh, o. g. e., s.103-104; Devvani, o. g. e., s.111-112;
Kınalızade, o. g. e., 5.135-136.
8J Tusi, o.g. e., s.114; krş. İbn .Miskeveyh, o. g. e., s.104-105; Kmalızade, o. g. e., s.136.
84 Tusi, o. g. e., s.115; krş. İbn .Mi5keveyh, o.g. e, s.105; Devvani, o.g. e., s.97-113; Kmalızade, o. g.
e., s.137.
85 57 /Hadid Suresi 25.
86 Tıisi, o. g. e., 5.116, 128-129; krş. Devvani, o. g. e., s.120-121; Kınalızade, o. g. e., s.138-139.
87 Tıisi, o. g. e., 5.118-121; krş. İbn .Miskeveyh, o. g. e, 5.108-110; Devvani, o. g. e., 5.122-124;
Kmalızade, o. g. e., 5.141-142.
BB Tlısi, o.g. e., 5.129.
89 Tusi, o. g. e., s.98; krş. İbo .Miskeveyh, o. g. e., 5.30-34. Devvani, o. g. e., s.87-94; Kınalızade, o. g.
e., 5.115-123.
90 Tusi, a. g. e., s.98-99; İbo Miskeveyh, o. g. e., 5.30-31; Devvani, o. g. e., s.90-92; Kmalızade, o. g.
e., 5.115-118.
91 Tlısi, a. g. e., s.100-101; İbn Miskeveyh, o. g. e., s.32-33; Devvani, o. g. e., 5.92-94; .K.ıoal.ızade, o.
g. e., s.llS-121.
92 Tu5i, o.g. e., s.150; Devvani, o.g. e., s.144; Kmalızade, o. g. e., s.170-172.
93 Bu konuda geniş bilgi i&ccedil;in bkz. Murat Dem.i.rkol, o. g. e, s.197-211.
63
64
o
Download