HAYIR, ÖLMÜŞ OLAMAZ Müziksiz bir hayat düşünemiyorum, zaten olamaz da… Dışarı çıkın ve sessizce etrafı dinleyin, sessizliği duyabildiniz mi? Duyamazsınız çünkü doğadaki sesler, kuşların ötüşleri, köpeklerin havlamaları, kediler, kurbağalar, cırcır böcekleri; hatta günümüzde bizim eklediğimiz enstrümanların sesleri, bizim sesimiz ve belki “gürültü” olarak nitelendirilebilecek araba sesleri, iş makinelerinin sesleri bile aslında dünyadaki müziğin birer parçası şu an. Müzik hiçbir zaman durmayacak, sadece bazen biz fark edemiyor olacağız… Ama işte Mozart öyle değildi, bizlerin aksine o müziğin farkında olmadan bir saniye bile geçiremiyordu. Öyle olmasaydı 35 yaşında ölmesine karşın akıl sır ermez güzellikteki 626 eseri nasıl yazabilirdi? Cidden acaba gerçekten 35 yaşında “öldü” mü? Ya Mozart ölmeyip günümüze gelseydi? Acaba neler yaşardı, 1700’lerden bu yana meydana gelmiş yenilikleri, telefonu, arabayı, özellikle de şu “parlak gümüş şeyleri” yani içinde kesintisiz ve kusursuz müziğin barındığı CD’leri ya da CD içindeki müziğin sesinin ayarlanabildiği hoparlörleri nasıl karşılardı? Bütün bunların Eva Baronsky’e göre tahmini cevapları “Bay Mozart Uyanıyor” kitabında var. Ölüm döşeğindeki Mozart’ın gözlerini açtığında kendini Viyana’sının 200 yıl sonraki halinde, tamamen yabancı bu yerde bulmasıyla başlayan eser, günümüz ahlak ve müzik konularıyla ilgili de bolca eski-yeni kıyaslaması içeriyor. Ayrıca kitap Mozart’ın ölümü nedeniyle tamamlayamadığı eseri Requiem’in devamının yazmaya çalışırken yaşadığı çelişkiler ve maceralar üzerinden şekilleniyor. Kitabı tercih etmemin ilk sebebi tabii ki müzik ve Mozart’la ilgili olması. Ancak beni kitaba yönlendiren bir diğer önemli etken kitabın adı çünkü Mozart’ın ölüm sürecindeki ve ölümündeki gizem günümüzdeki bu denli gelişmiş tekniklere rağmen hala çözülebilmiş değil ve onun “yeniden uyanması” bence o kadar da şaşırtıcı olmaz . Kitabı okumadan önce küçük bir “Mozart’ın ölümü” ve “Requiem” araştırmasını kesinlikle öneririm, araştırmalar sonucunda kitaba daha bir bağlanıyor insan benden söylemesi. Kitabı okurken Mozart’ın kendi zamanından bu yana icat edilmiş aletler karşısında yaşadığı şaşkınlıklar ve bu aletler hakkındaki yorumları beni çok güldürdü, ancak insanların ona gösterdikleri tepkilerin sertliği de bir o kadar üzdü, kimi zamansa kızdırdı. E doğal olarak Mozart kim olduğunu, ne zamandan geldiğini söyleyemiyor yoksa ona “deli” deneceğini tahmin ediyor çünkü. Ama bir ara ben bile kendimi o kadar çaresiz ve yabancı hissettim ki içimden “Ne olacaksa olsun artık söyle kim olduğunu Mozart!” diye isyan ettim. İsyanım Baronsky tarafından duyulmuş olacak ki Mozart itirafını yaptı… Bu aşamadan sonrası baya gerilimli… Bu arada çoğu kitabın olmazsa olmazı kadın ve aşk teması “Bay Mozart Uyanıyor”da da yerini almış. “Günümüzdeki” Mozart’ın “günümüzdeki” kadın figürüne bakışı bir ara “Ay sapık!” dememe neden oldu itiraf etmeliyim, ama düşününce 1700’lerdeki kadın giyim kuşamıyla şu anki arasında fark kesinlikle yadsınamaz. Tamam, kıyafetler artık eskisi gibi kapalı ve kalın olmayabilir ve bu da Mozart’a çok garip gelmiş olabilir ama olsun yine de kadınların deyim yerindeyse “içine düşer gibi” bakması (kitabı okursanız neden bahsettiğimi anlayacaksınız) kafamdaki “saygın Mozart portresi”ne uyamadı bir türlü. Ana tema ise, aslında söylememe gerek bile olduğunu düşünmüyordum ama söylemezsem de kitabı eksik tanıtmış olacağım, tabii ki müzik! Kitabı okurken Mozart’ın inanılmaz beste yazma becerisine bir kez daha hayran kaldım. Günde en az 1-2 tane beste yazan Mozart, akşamları ise doğaçlama caz konserleri veriyor. Kesinlikle hayran olunası bir özellik! Doğaçlama kısmı (Mozart’ın gerçek yaşamının bir parçası değil farkındayım ama kitabın parçası sonuçta) beni daha da çok etkiledi çünkü keman çalıyorum ve doğaçlama kesinlikle yapamadığım, yapamadığım için de “hoşuma gitmeyen” bir şeydi. Ama kitabı okurken doğaçlama bir şeyler çalabilmenin ne kadar güzel olabileceği ve besteler yapabilmek için oldukça yerinde bir başlangıç olduğu düşüncesi aklıma yerleşti. Bu arada kitabı bitirdikten sonra 1-2 doğaçlama denemesi yaptım, tamam başarısızdım ama denemeye devam edeceğim. Kitabın sonlarına yaklaştığımda yazarın günümüzle geçmişi nasıl bağlayacağı hakkında endişelenmeye başladım, meraklı bir insan olduğum için olacak, kitabın sonunun havada kalması, açık uçlu bırakılması pek hoşuma gitmeyen bir özelliktir. Ancak gayet yerinde ve güzel bir “günümüz-geçmiş bağı”yla karşılaştım ve mutlulukla kitabı kütüphaneme bırakırken bu kitabı okumakla ne kadar doğru bir karar verdiğimi düşündüm. Oldukça akıcı, yaratıcı, müzik, Mozart ve Requiem dolu bu kitabı okumayan herkese tavsiye ediyorum. Ancak başta da söylediğim gibi kitabı okumadan önce ufak bir Mozart - Requiem araştırma yapmayı unutmayın, böylelikle kitaptan daha çok zevk alacaksınız. Zeynep Ezgi BAL IE 21502882