Mimar Sinan Hayatı ve Eserleri

advertisement
Haziran / Eylül 2012
Manisa Mimarlar Odası Yayın Organıdır
Mimar Sinan Hayatı ve Eserleri
Manisa Muradiye Camii La Sagrada Familia Kilisesi Rum Mehmet Paşa Bedesteni Madrid MMO’dan Haberler
Başkan’dan
Atilla EFENDİOĞLU
Mimar
Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği
Yönetim Kurulu Başkanı
MERHABALAR
Yeni başlangıcımızın uzun soluklu olması dileğimle.
Temsilciliğimizin yaklaşık 40 senelik faaliyet süresince
gerçekleşmemiş bir ilki hayata geçirmiş olmanın verdiği
heyecan içerisindeyiz. Belki amatörlüğümüzden belki de
en iyiyi bulma arayışımızdan aylardır üzerinde çalıştığımız
temsilciliğimize ait süreli yayınımız artık sizin huzurunuzda.
Başta Basın Yayın Komisyonumuz olmak üzere emeği
geçen herkese teşekkürler.Yapıcı eleştirileriniz ile daha
güzeli bulma arzusunu taşıyoruz. Umarım meslek odamız
başta olmak üzere ilk sayısını beğenilerinize sunduğumuz
süreli yayınımız da devamını ve mevcudiyetini korur.
dayanışmadan, birlik ve beraberlikten geçmekte. Tarih
göstermiştir ki, birlik ve beraberliğin önemini kavrayamayan;
önemini kavramış olsa bile gereğini yapamayan topluluklar
niteliği ve niceliği ne olursa olsun varlık gösterememiş ve
zaman içerisinde eriyip gitmiştir.
Önümüzdeki dönem meslektaşlar arası dayanışmaya en
üst düzeyde gereksinme duyulan bir dönem olacaktır.
Günümüz medeniyeti çerçevesinde ortaya çıkan anlayış,
insanları çeşitli bahaneler ile birleştirerek sivil toplum
kurumlarının üretilmesi, çoğaltılması ve yaygınlaşması
iken (hatta bunların bir çoğunun kanuni yaptırımları
bulunmaz iken) yasal gerekliliklerle kurulmuş ve yine
yasal gerekliliklerle üzerine görevler yüklenmiş meslek
örgütümüzün yaşatılması meslektaşlar sayesinde olacaktır.
Mimarlar Odası örgütü olarak yaklaşık 60 yıldır ülkemizde,
“mesleki uygulamalarda kamu yararını, meslek haklarını
ve etiğini korumak, müelliflik haklarını gözetmek, haksız
rekabeti önlemek, mesleki sorumlulukları tanımlamak ve
mesleki değerlendirmeye esas sicilleri tutmak” amacı ile
görev ve sorumluluklarına devam etmektedir. Bu süreç
hiçbir zaman aralıksız süt liman olamadı. Siyasal, ekonomik
ve sair gerekçelerle fırtınalara yakalanıp dalgalarla
boğuştuğumuz dönemleri bir çoğumuz birlikte yaşadık.
Ünlü düşünürün dediği gibi;
Bir gün mutlu olmak istiyorsan, Balık tut.
...
Bir ömür boyu mutlu olmak istiyorsan, İşini sev..!
Global etkiler, ekonomik gerekçeler ve siyasi kararlar
önümüzdeki günlerde meslek örgütümüzü yine fırtınalı bir
yolculuğun beklediğini gösteriyor. Bu süreci ve sonrasını
en az hasarla atlatmanın temel gerekliliği üyeler arası
Herkese ömür boyu mutluluklar dilerim.
Saygılarımla.
3
İÇİNDEKİLER
5
6
8
Editörden
Mimar Sinan Hayatı ve Eserleri
Mimar Sinan’ın Ege’deki tek eseri
Manisa Muradiye Camii
16
22
Teorisiyle büyüyen
pratiğiyle gelişen mimar
Kayhan İşeren
24
Rum Mehmet
Paşa Bedesteni
26
Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi
20
La Sagrada Familia Kilisesi
30
40
45
Madrid
MMO’dan Haberler
Mimari ve Mimarlık
MEGARON
nedir?
Editör’den
Muzaffer GÜLSUYU
Mimar
Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği
Basın Yayın Kurulu Üyesi
YENİ BİR BAŞLANGIÇ
1974 yılında kurulan temsilciliğimizin ilk dergisi ve ilk
sayısını çıkarmanın gururu ile sizlere merhaba…
şeyden haberdar olup zihninde projelendirip kağıda aktarır
ve uygulamaya sunar. Projesini hazırlayacağı canlının
yaşam ve eylemlerini inceleyerek o canlıya mekanlar
tasarlayan mimar, tasarımını canlının beğenisine sunar ve
oluru neticesinde uygulatır.
Yılbaşından bu yana yapılan basın yayın komisyonunun
toplantıları sonucunda meslek odamızın amblemi
konusunda bir karara vardık. İzmir-lonia, Ege Adaları,
Roma, Akdeniz ve Avrupa medeniyetlerinde kabul gören
ve tüm Avrupa’da mekansal düzenin temelini oluşturan bu
yapının, dergimizin adı yani MEGARON olmasını uygun
gördük ve sizlerin beğenisine sunuyoruz.
Çoğunlukla gösterişli binalar yapılıyor olmasına karşın
bazı şanslı mimarlar; mimarlığın gereğini yaparken
zevkle çalışıp, eseri ile gurur duyar. Bu eser ister birçok
MEGARON dan oluşsun isterse tek MEGORON dan... O
mimar artık bir sanatçıdır.
Tüm insan ve canlıların yaşam ve eylem mekanlarını
projelendirip yapımını gerçekleştirenlere MİMAR denir.
Onun için MİMAR hayatın tüm evresinde olandır. Mimar her
Manisa Mimarlar Odası Adına Sahibi
Yönetim Kurulu Başkanı
Atilla EFENDİOĞLU
Genel Yayın Yönetmeni
Akın ÖZYURT
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Muzaffer GÜLSUYU
Uygulayan
DPR Danışmanlık Adına
Ferhan AVCI / Şeyda ARIK
Grafik Tasarım
Açelya ALTINKAYA
Sevgi ve selamlarımla.
İkinci sayıda buluşuncaya dek hoşçakalın.
Yayın Kurulu
Muzaffer GÜLSUYU
Akın ÖZYURT
Ferdi ZEYREK
Emine Sarıkaya MORBEL
Hayriye BİLTEK
Hüseyin SOLMAZ
Telat Tolga YÜKSEL
Katkıda Bulunanlar
Erhan ARAS
Vural ZENGİN
Hüseyin ÇAĞLAR
Adem Durukan DURU
Onur Gazi YURDALAN
Kaan BELEK(Kapak Görseli)
Kardelen GÜL
5
Baskı Yeri
Gülermat Matbaa ve Yayıncılık
www.gulermat.com
Basım Tarihi
19 Haziran 2012
Manisa Mimarlar Odası
Utku Mah. Erler Cad. Türkay Apt.
No:1 K:1 D:1 MANİSA
www.manisamimarlarodasi.org.tr
*Megaron Dergisi bir kurumsal
iletişim bültenidir.
* Dergimizde yayınlanan yazılardaki görüşler
yazarlarına aittir. Yazılar kaynak gösterilerek
alınabilir.
*4 ayda bir yayınlanır.
Kapak Konusu
Mimar
Sinan
Hayatı & Eserleri
Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun
en güçlü döneminde yaşamış; dünyanın
en büyük yapı sanatçılarından biridir.
Üç padişah döneminde mimarbaşılık
yapmış usta sanatçı imparatorluğun
başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında
birinci derecede rol oynamıştır.
Kayseri’nin Ağırnas Köyü’nde doğan
sanatçının, doğum tarihi kesin
bilinmemektedir. Kaynaklara göre Sinan,
I. Selim (Yavuz) padişah olduktan sonra
başlatılan Anadolu’dan da asker devşirmeyi
öngören yeni bir uygulama uyarınca 1512’de
devşirme olarak Kayseri’den alınıp İstanbul’a
getirilip orduya asker yetiştiren Acemi
Oğlanlar Ocağı’na verildi. Köyünde kulübeler,
6
ağıllar, su yolları yaparak deneyim kazanmış
olduğundan, Acemi Oğlanlar’ın bir zanaat
öğrenme kuralına uyarak, çağın iyi mimarları
yanında çalıştı. Çıraklık döneminden sonra
Yeniçeri ortalarından birine girdi, 1514’te
Çaldıran Savaşı’nda 1516-1520 yılları
arasında da Mısır seferlerinde bulundu. I.
Süleyman (Kanuni) döneminde 1521’de
Belgrad, 1522’de Rodos seferlerine katıldı,
subaylığa yükseldi. 1526’da katıldığı Mohaç
seferinden sonra zemberekçibaşı (baş
teknisyen) oldu. 1529’da Viyana, 1529-1532
yılları arasında Alman, 1532-1535 yılları
arasında da Irak, Bağdat ve Tebriz seferlerine
katıldı. Bu son sefer sırasında Van Gölü’nün
üstünden geçecek üç geminin yapımını
başarıyla tamamlaması üzerine kendisine
Haseki unvanı verildi. 1536’da Pulya (Puglia)
seferlerine katıldı. 1538’de yer aldığı
Karabuğdan (Moldovya) seferi sırasında Prut
Irmağı üstünde yaptığı bir köprüyle dikkatleri
üstüne çekti. Bir yıl sonra Mimar Acem Ali’nin
ölümü üzerine onun yerine sermimaran-ı
hassa (saray baş mimarı) oldu. Günümüzdeki
bayındırlık bakanlığına eş düşen bu görevi
ölümüne değin sürdürdü.
Mimar Sinan, I. Süleyman (Kanuni),
II. Selim ve III. Murat olmak üzere üç
padişah döneminde mimarbaşılık etmiş,
imparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık
başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında
Kapak Konusu
birinci derecede rol oynamıştır. Etkisi
ölümünden sonra da sürmüş, her
dönemde saygınlığını korumuştur.
1982’de İstanbul’daki Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi çekirdek olmak
üzere oluşturulan yeni üniversiteye
onun adı verilmiştir.
Yaratıcı bir dehası olan Mimar
Sinan, son yapıtlarından biri olan
Kasımpaşa’daki Kaptanıderya
Piyale Paşa Camisi’nde (1573) eski
ulucamilerin planına dönüş yaparak,
uzun mimarlık yaşamı boyunca
edindiği deneyimlerin birleştirmiştir.
Osmanlı-Türk mimarlığının en
önemli yapılarından biri Süleymaniye
Camii ve Külliyesi’dir. Sinan kalfalık
dönemi yapıtı olarak adlandırdığı
bu yapıda İstanbul’daki Bayezid
Camii’nde kullanılan taşıyıcı sistemi
yinelemiş, dört ayak üstüne oturan
kubbeyi giriş-mihrap yönündeki
yarım kubbelerle desteklemiştir. Bu,
Ayasofya ile ortaya atılan strüktür
sorunun, onun tarafından bir kez daha
ele alınışıdır. Dönemin önde gelen
tüm sanatçılarının katkıda bulunduğu
Süleymaniye’nin 7 yıl gibi kısa bir
sürede bitirilmiş olması Sinan’ın
örgütleme alanındaki dehasını da
ortaya koyar.
Süleymaniye Camii
1551-1558 yılları arasında Kanuni
Sultan Süleyman’ın isteği üzerine
İstanbul Eminönü Semti’nin
Süleymaniye bölgesinde Mimar Sinan
tarafından inşa edilmiştir.
Mimarlık Anlayışı
Mimar Sinan, Osmanlı mimarlığında klasik dönem denen dönemin başlıca yaratıcısı,
bir başka deyişle, okul kurmuş bir sanatçıdır.
Yapıtlarında, güzellik ve işlev kavramlarını
birleştirerek, mühendislik tekniğinin
yaratıcılığını, sanatçı beğenisiyle birleştirip
özgün yapılar ortaya koymuştur. Ancak bu
yapıtlarda işlevi, estetiğin ardına gizleyen
bir sanatçı anlayışı egemendir. Böylece,
plastik değerleri ön plana çıkarmış özellikle,
yaptığı binalarda genişlik duygusu yaratmak
amacıyla kare, altıgen ve sekizgen planlar
kullanmıştır. Bu binalardaki birbirleriyle
uyumlu olarak kullanılan mimarlık öğeleri,
bir görkem duygusu yaratacak biçimde
düzenlenmiştir. Kubbeyi taşıyan payelerin
ince görünmesini sağlamak üzere hücre
ve panolar kullanmış, sütun başlıkları
mukarnaslarla süslenmiştir.
Sinan’ın yapıları mimarlık bakımından
olduğu kadar mühendislik bakımından da
önem taşır. Bu nedenle “ser mimârân-ı
cihan ve mühendisân-ı devran
dünyadaki mimarların ve zaman içindeki
mühendislerin başı” diye anılmıştır.
Yapılarının çoğunun 400 yıl sonra bile ayakta
duruyor, hatta kullanılıyor olması, onların
taşıyıcı sistemlerine olduğu kadar temellerine
de özen gösterilmiş olmasındandır. Sinan’ın
mühendis yanı su yollarıyla köprülerinde
ortaya çıkar. Bunlarda zamanının sahip
olduğu tüm mühendislik bilgilerini uygulamış,
hatta kimi zaman onları aşan, ileri götüren
tasarımlar gerçekleştirmiştir. Süleymaniye
Külliye’sine 53 milyon akçe harcanırken
Kırkçeşme yapılarına 43 milyon akçe
harcanmış olması da zamanında bunlara
verilen önemin bir başka göstergesidir.
Sinan, köprülerini de en az öteki yapıtları
kadar önemsemiş, toplam uzunluğu 635,5
m’yi bulan Büyükçekmece Köprüsü ile
7
Kapak Konusu
Mimar Sinan’ın 90 yaşında yaptığı
Selimiye Camii, Türk ve Osmanlı eserleri
arasında en önemli yere sahiptir ve
mimarlık tarihinin baş yapıtlarındandır.
sağlam olduğu kadar güzel de olan bir yapıt
diye övünmüştür. En geniş açıklığı örtecek
kubbeyi, en ince ve uzun minareyi araştırmak,
böyle bir minaredeki şerefelere birbirleriyle
kesişmeyen üç merdivenle çıkmayı denemek,
bu mühendislik dehasının yaratıcılığını ortaya
koyan örneklerdir.
Mimarlık, kimi zaman, içinden çıktığı
toplumun genel yapısıyla uyum içinde olan
bir bütünlüğe erişir. Bu, kendi gününün
gereksinmelerini kendi olanaklarıyla
karşılayan, ama geçmişin deneyim ve
anılarını da içeren bir bireşimdir. Yapı
gereçleri, yapım yöntemleri, elde edilen
biçimlerle ve onlar da yerel-iklimsel koşullarla
uyum içindedirler. Bunları birbirlerinden ve
içinde bulundukları toplumsal koşullardan
soyutlamak olanaksızdır. Ortaya çıkan
biçimler toplumun büyük bir çoğunluğunca
benimsenen simgelere dönüşür. Toplumu
neredeyse yapılarıyla özdeşleştirmek olasıdır.
Bu yalnız belli bir yere ve çağa özgü, başka
bir benzeri olmayan bir mimarlık demektir.
İşte Mimar Sinan böyle bir süreç içinde
yer almaktadır. Tek tek yapıtlarından çok,
mimarlığı uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir
bireşime götürme yolundaki çalışmalarıyla
önem taşır. Osmanlı-Türk mimarlığı onunla
birlikte bireşim sürecini tamamlamış, arayış
aşamasından klasik dönemine geçmiştir.
Bu geçiş, biçim olarak kubbeyi, düzenleme
ilkesi olarak da merkezi planlı yapıyı anıtsal
bir mimarlığın en önemli öğesi olan kubbeyi
ve ona bağlı taşıyıcılar sistemini en yalın ve
açık biçimde kullanıp onu anıtsal mimarlık
düzenlemelerinin çekirdeği durumuna
getirmek Osmanlı-Türk mimarlığının dünya
mimarlığına bir katkısıdır. Böylece hem Doğu,
hem Batı ile ilişki içinde olan, Anadolu ve
Akdeniz kültürlerine sahip çıkan bir OsmanlıTürk İslam mimarlık bileşimi ortaya çıkmıştır.
Bu, yapıya katkıda bulunan öteki sanatları da
etkilemiş, imparatorluğun her yerindeki yapı
eylemleri için yol gösterici olmuştur.
Başlıca Yapıtları
Çeşitli kaynaklara göre Mimar Sinan 84 cami,
52 mescit, 57 medrese, 7 okul ve darülkurra,
22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 7 su yolu
kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 köşk ve
saray, 6 ambar ve mahzen, 48 hamam olmak
üzere sayılamayanlarla birlikte üç yüz elliyi
aşkın yapı gerçekleştirmiştir.
Elli yıla yakın bir süre Osmanlı
İmparatorluğu’nun mimarbaşılığını yapmış
olmasına karşın, bunların hepsini onun
tasarlayıp uygulamış olduğunu söylemek
güçtür. Çoğunluğu İstanbul’da olmak üzere
imparatorluğun her yanına dağılmış bulunan
bu yapıların bir bölümünü öğrencileri ya da
ona bağlı mimarlar örgütü yapmıştır. Bunların
arasında yapı onarımları da vardır. Bu sayılar
Mimar Sinan’a gösterilen saygıyı ortaya
koymaktadır.
Onun asıl önemi, yapılarında gerçekleştirdiği
deneyler ve getirdiği yeniliklerle OsmanlıTürk mimarlığını “klasik” olarak adlandırılan
dönemin doruğuna ulaştırmasındadır.
8
Kapak Konusu
Osmanlı çini işçiliğinin en nadide
örneklerini camii içerisinde bulabilirsiniz.
Şehzade Mehmet Türbesi de taş
işçiliğinin en güzel örneklerindendir.
Mimar Sinan tek tek
yapıtlarından çok,
mimarlığı uyumlu
ve kendi içinde
tutarlı bir bireşime
götürme yolundaki
çalışmalarıyla önem
taşır. Bu çalışmalar
ile Osmanlı-Türk
mimarlığı, bireşim
sürecini tamamlamış,
arayış aşamasından
klasik dönemine
geçmiştir.
Mimar Sinan’ın eserlerinin bazıları
isim ve tarih sıralamasıyla;
- Şehzade (Mehmed) Külliyesi
1543-1548, İstanbul
- Rüstem Paşa Külliyesi
1544 - 1555, Tahtakale / İstanbul
- Barbaros Hayrettin Paşa Türbesi
1546, İstanbul
- Hayrettin Paşa Hamamı (Çinili
Hamam) 1546, Zeyrek / İstanbul
- Mihrimah Sultan Külliyesi
1547 - 1548, Üsküdar / İstanbul
- Rüstem Paşa Medresesi
1550, Cağaloğlu / İstanbul
- Süleymaniye Külliyesi
1550 - 1557, İstanbul
- Zal Mahmut Paşa Külliyesi
1551 - 1566, Eyüp / İstanbul
- Sinan Paşa Külliyesi 1553 1555, Beşiktaş / İstanbul
- Kırkçeşme Su Yapıları
1555 - 1563, Alibey Köyü / İstanbul
- Haseki Hürrem Sultan (Çifte) Hamamı 1556, Sultanahmet / İstanbul
- Rüstem Paşa Kervansarayı
1560, Edirne
9
- Mihrimah Sultan Külliyesi
1562 - 1565, Edirnekapı / İstanbul
- Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi
1564 - 1569, Lüleburgaz
- Büyükçekmece Köprüsü
1566 - 1568, İstanbul
- Sultan Süleyman Kervansarayı
1566 - 1567, Büyükçekmece / İstanbul
- Selimiye Külliyesi
1567 - 1575, Edirne
- Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi,
1571 - 1572, Kadırga / İstanbul
- Piyale Paşa Camisi
1573 - 1577, Kasımpaşa / İstanbul
- Sultan II. Selim Türbesi
1574 - 1577, Ayasofya / İstanbul
- Sokullu Mehmet Paşa Camii
1577 - 1578, Azapkapı / İstanbul
- Valide Sultan Külliyesi
1577 - 1583, Üsküdar / İstanbul
- III. Murat Köşkü
1578, Topkapı Sarayı / İstanbul
- Kılıç Ali Paşa Camisi
1580 Tophane / İstanbul
- Şemsi Ahmet Paşa Camisi
1580, Üsküdar / İstanbul
Manisa’dan Eserler
Mimar Sinan’ın Ege’deki tek eseri
Manisa Muradiye Camii
10
Manisa’dan Eserler
Çini, kalem işi, taş, alçı, madeni ve ahşap süslemelerden oluşan
Muradiye Camii, İstanbul’daki Mimar Sinan yapılarıyla benzerlik
göstermekte ve İstanbul ile Manisa arasında bağlantı kurmaktadır.
Manisa Muradiye Camii’nde Sinan
yapılarında hakim olan genel süsleme
prensiplerine bağlı kalınmıştır. İç mekan
süslemesinde ölçülülük hakimdir.
Genel olarak aşırılıktan kaçınılmış ve yapı
süsleme ile boğulmamıştır. Yapıyı bir bütün
halinde ele alan ve iç mimariye uygun bir
süsleme anlayışına sahip olan kalem işi
süslemeler genelde kubbe, pandandif ve
üst kat pencerelerin etrafına uygulanmıştır.
Kubbe içlerinde, pencere kenarlarında,
son cemaat yeri pencere alınlıklarındaki
panolar ile iç pencerelerin tavanında, minber
külahında yer alan kalem işi, özgün nakışlar
19. yüzyılda yapılan bir onarımda kaldırılarak,
cami batı tarzında bezeme ile süslenmiştir.
Camide kalem işi süslemeler ile çini
süslemeler motif, desen, renk karakterleri ile
birbirlerine benzerlik gösterirler. Süslemelerde
genellikle naturalist görünüşlü lale, gül ve
goncası, nergis çiçeklerinden meydana
gelmiş buketler, hatai ve rumiler yer alır.
11
Manisa Muradiye Camii’nde ahşap işçiliği
kapı kanatları ile pencere kanatlarında ve
mahfil tavanlarında görülmektedir. Caminin
iki kanatlı, fildişi ve sedef kakmalı ceviz
ağacından yapılmış kapısı orijinaldir. Her
bir kapı kanadı üç adet panodan meydana
gelmiştir. Üst ve alt panolar kare, ortadaki
ise dikdörtgendir ve üstteki ayet panosu
dışında diğerlerinde geometrik süsleme
uygulanmıştır. Daha önce kuzeydeki giriş
kapısı üzerinde bulunan bronz kapı tokmağı
ise şimdi Manisa Müzesi’ndedir.
Caminin pencere kanatlarında da şema
olarak benzer bir kuruluş olmasına rağmen
panoların üzerinde hiç süsleme olmaması
dikkat çekmektedir. Renkli taş işçiliği ise
yapının gerek iç süslemesinde gerekse dış
cephe süslemelerinde kullanılmıştır.
Manisa Muradiye Camii, Mimar Sinan’ın
Ege’deki tek eseridir. Caminin gerek
süsleme özelliklerinin gerekse süslemelerde
kullanılan malzeme, teknik ve kompozisyon
Manisa’dan Eserler
özelliklerinin biraz daha sade olmakla
beraber Sinan’ın İstanbul ve diğer
şehirlerde bulunan camilerindeki genel
özellikleri barındırdığı gözlenmekte,
bu camiler ile Manisa Muradiye
Camii arasında genel prensipler
açısından paralellik ve benzerlikler
takip edilebilmektedir. Sinan’ın üçüncü
Selatin Camii olan Manisa Muradiye
Camii, Selimiye ve Süleymaniye
camileri yanında daha mütevazi
kalmaktadır.
Şehzadeler şehri Manisa,
çini süslemelere büyük
önem veriyor
Mihrabın yanındaki doğu ve batı
duvarlarındaki alt pencereleri ve
alınlıkları üç çini bordür çevrelemiştir.
Kenar bordürleri birbirine eşittir.
Kenardaki iki bordürde kırmızı zemin
üzerine, helezonik bir hat üzerine
yerleştirilmiş yatay ve kesintisiz olarak
tek yöne doğru devam ettirilen ulama
tarzında hatayi motifi işlenmiştir. İki
adet naturalist beyaz yaprak hatai
motifinin çanak kısmına simetrik
olarak yerleştirilmiş, hatainin tepe
kısmından simetrik olarak yerleştirilen
iki adet hançer yaprağının da üstten
çıkmasıyla hatai motifi merkeze
alınarak helezonik biçimdeki
süslemenin ana teması oluşturulmuş,
aynı kompozisyonun bir ters bir
düz olarak ulanarak tekrarlanması
sonucunda bordür meydana
getirilmiştir. Hatailerde beyaz
üzerine turkuaz, mor, yeşil; hançer
yapraklarında ise beyaz üzerine
mor renkler kullanılarak bezeme
yapılmıştır.
Ayrıca hançer yapraklarının üst
kısmına birer tane beyaz renkte
çin bulutu motifi işlenmiş, hatai
motiflerinin bazılarının üzerine ise
kırmızı renkte damlalar konulmuştur.
Aynı bordür mihrap duvarında da
tekrar edilmiş, farklı olarak zeminde
kırmızı renk yerine yeşil renk
uygulanmıştır.
Ortadaki bordürde ise beyaz
zemin üzerine naturalist bir çiçek
dekorasyonu yer alır. Öncelikle
16.yüzyılın en karakteristik özelliği
olan mercan kırmızısı olmak üzere
çeşitli renkleri barındıran bu parlak
Manisa Muradiye Camii’nde çok zengin kalem
işi süslemeleri kullanılmasına karşılık çini
süslemeler bordür şeritleri halinde daha az alan
kaplar. Bunun yanı sıra kullanılan çiniler 16.
yüzyılın ikinci yarısına aittir.
12
Manisa’dan Eserler
kalan köşeliklere turkuaz üzerine beyaz
rumiler iplik biçiminde birbirine geçerek
kullanılmıştır.
Mihrap duvarındaki alt pencerelerin
etrafındaki çini süsleme batı ve doğu
duvarlarındakilerle aynı biçimde
oluşturulmuştur. Ayrıca hatai ve çin
bulutlarında kırmızı renk daha yoğun olarak
kullanılmıştır.
Manisa Muradiye Camii’nde çok zengin
kalem işi süslemeleri kullanılmasına karşılık
çini süslemeler bordür şeritleri halinde daha
az alan kaplarlar. Fakat 16. yüzyılın ikinci
yarısına ait çok kaliteli çinilerdir.
Manisa’nın şehzadelerin yetiştirildiği bir
merkez olmasından dolayı, yapının çini
süslemelerine özel bir önem verilmiştir.
Türkiye’nin önde gelen birçok
camisinde kalem işi süslemeler
mevcuttur
zeminli bordür üzerinde bulunan naturalist
kıvrımdallar üzerinde tek lale ve dalın
bitiminde karanfil; başka bir kıvrımdal
üzerinde ise gül ve goncası iki ayrı
dala ayrılmış ve ortak dal tek bir lale ile
sonlanmıştır.
Mihrap bölümündeki alt pencerelerin
dikdörtgen alınlıklarında, üst pencerelerin
bordürlerinde ve son cemaat yeri duvarındaki
pencerelerin tepelerindeki panolarda aynı
çini kompozisyon tekrarlanmıştır. Dikdörtgen
panonun merkezinde dilimli kartuş içerisine
mavi zemin üzerine beyaz sülüs yazı ile İhlas
Suresi yazılmış kartuş dikdörtgen pano ile
sınırlandırılmıştır. Pano ile kartuş arasında
Kalem işi süslemelere, kubbe içlerinde,
pencere kenarlarında, son cemaat yeri
pencere alınlıklarındaki panolar ile iç
pencerelerin tavanında, minber külahında ve
pandandiflerde rastlanır. Caminin duvarları
daha önceden tamamen klasik dönemin
kalem işi süslemeleri ile kaplı iken, daha
sonra bunlar kısmen dökülmüş ve yerlerine
barok üslupta yeni nakışlarla süsleme
yapılmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü
tarafından yapılan son restorasyon (19521964) sırasında, 19. yüzyıldan kalma barok
kalem işleri raspalanarak orijinal kalem işi
süslemeler ortaya çıkarılmış ve bunların
üzeri sonradan tekrar boyanmıştır. Kubbe
merkezindeki madalyon içerisinde, lacivert
zemin üzerine beyaz sülüs hatla bir ‘ayet’
yazılmıştır.
Manisa Muradiye Camii, Edirne Selimiye Camii, İstanbul’da
Kara Ahmet Paşa Camii, Topkapı Sarayı ve Revan Köşkü gibi
yapılarda ahşap üzerine kalem işi süslemelerle karşılaşılmaktadır.
13
Manisa’dan Eserler
Pandandiflerin etrafını lacivert zemin üzerinde
kırmızı, yeşil, beyaz renklerde hatai tarzda
yaprak ve çiçekler bulunan bir bordür
çevirmektedir. Pandandif içleri rumi motifleri
ile bezenmiş, lacivert zemin üzerine sülüs
hatla Dört Halife’nin isimleri yazılmıştır. Doğu
ve batı kapılarının iç alınlıklarında ve onların
üzerine gelen, üst mahfil altlarında aynı türde
bitkisel bezemeler yer alır. Ayrıca sivri kemerli
üst kat pencerelerin etrafları yine rumi dolgulu
şeritler ve palmetli taçlarla süslenmiştir.
Bizans’a ait örnekleri anımsatan
taş süslemeler
Taş süsleme harim içinde, minberde, son
cemaat yerinde, mahfil korkuluklarında ve
ayrıca mimari elemanlarla yapılmış; mahfil
altındaki kemer ile eyvan kemerlerinde
renkli, dilimli şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Muradiye Camii’nin son cemaat yeri revakını,
altı adet mermer sütun taşır. Sütunlar bronz
bilezikli kaidelere oturtulmuş olup başlıkları
mukarnastır.
Pencere kemerlerinde renkli taş işçiliği
uygulanmış, kırmızı ve beyaz renkte taşlar
kullanılmıştır. Bunlardan kırmızı olanlar
çabuk ufalanarak kırılabilir durumdadır.
Aynı özelliklere sahip kırmızı ve beyaz
taştan yapılmış bir sıra burgulu silme, son
cemaat revakını ve bütün binayı çepeçevre
kuşatarak aşağıdaki ve yukarıdaki pencereleri
birbirinden ayırır. Yan taraftaki kapılarda
14
mermerden yapılmış kemerlerin üzerine
kondurulmuş üzerinde yazılar bulunduran
levhalar vardır. Bunların hepsi işlenmiş bir
dikdörtgen ile çerçevelenmiş olup Bizans’a ait
örnekleri anımsatmaktadır.
Bazı pencere boşlukları altıgen, yedigen
şekillerle doldurulmuştur. Bu tarz, 16. yüzyılın
sonlarına doğru pencere kafeslerinde
kullanılan karakteristik bir uygulamadır ve
İstanbul’da Azapkapı’da, Kılıç Ali Paşa’da ve
bu döneme ait camilerde mevcuttur.
Minber
Minber, mermerdendir. Basık kemerli minber
kapı alınlığında, ‘Kelime-i Şehadet’ yazılıdır.
Onun üzerinde ise, iki sıra mukarnaslı korniş
ile palmetlerden oluşan bir taç bulunur.
Minber kürsüsü, çokgen gövdeli, dört ince
sütuncenin üzerine oturur. Sütunceler
arasında sivri kemerler atılıdır. Sivri kemerli
sütunlar üstündeki kürsü kısmı, yine
palmetlerden oluşan bir taç ile sonlanır.
Minber aynalığının ortasında şebekeli rozet
yer alır. Minberdeki bütün şebekelerin motifi
aynıdır. Süpürgeliklerinde ise, üç tane yan
yana sıralanmış kaş kemerli niş ve köşede
üçgen pano yer alır. Minber kapısından
gövdeye geçiş, köşelik biçiminde, içi rumilerle
dolgulanmış ve bir palmet ile sonlanan
mermer köşebend ile sağlanmıştır. Burada ve
minberin tamamındaki köşelikler aynı rumi
deseni ile dolgulanmış ve altın varak üzerine
yeşil renkler kullanılmıştır.
Manisa’dan Eserler
Minare
Süpürgeliğin altından başlayarak,
kürsü kısmının da üstünde hiç
kesilmeden dolaşan baklava dilimi
biçiminde tek sıra mukarnas dizisi
minberi dolaşır. Minberin düz yüzeyleri
de silmelerle hareketlenmiştir.
Mihrap
Mihrap, yarım tonozla örtülü
çok geniş bir eyvan içindedir
ve çokgen gövdelidir. Mihrabın
etrafını beyaz mermer kaval silme
dikdörtgen oluşturacak şekilde
çerçevelemektedir. İki köşesinde kum
saati motifli başlık ve kaidesi olan
somaki gömme sütunce bulunur.
Mihrabın köşeliklerinde mihrap
aksında simetrik, hepsi dairesel
çerçeveli ve altın varakla hatlı,
zeminleri kırmızı veya yeşil renkte
olup içlerine değişik yazılar işlenmiştir.
Minarenin kaidesi çok yüksektir. Son
cemaat revakını ve bütün binayı
çepeçevre kuşatan, iki renkte taşla
kakmalı, burgulu silme, kare kesitli
olarak kaidenin düşey ortasından
geçecek şekilde minareyi de sarmalar.
Kaide bölümü bu silmenin altında,
köşeleri kum saati biçiminde başlıklı
sütuncelerle süslenir. Kaideden
silmelerle prizmatik kesimli pabuca
geçilir. Pabuç da daralarak gövdeyi
oluşturur. Bir süre düz olarak devam
eden gövde kıvrak profilli taş bilezikle,
sonra da iki ince silmeyle hareketlenir.
Gövdenin köşelerini hatlayan düşey
silmeler, altta ve üstte çift bingili
kemercikler şeklinde birbirine bağlanır.
Üst pencerelerde vitray şeklinde,
mihrap alınlığında ise alçı süslemeler
bulunmaktadır. Kapı ve pencere
kepenklerinde ve orta kapının kapı
tokmağında madeni süslemeler
mevcuttur.
Eskiden kuzeydeki giriş kapısı
üzerinde, şimdi Manisa Müzesi’nde
bulunan bronz kapı tokmağı, iki
parçalıdır. Alttaki parça, hilal şeklinde,
kenarları fistolu ve delikli yarım küre
biçimindedir. Kürenin ortasında
papatya şeklinde bir çiçek yer alır.
Çiçekten kenarlara doğru genişleyip
çarkıfelek şeklinde kıvrılarak giden üç
kol bulunur. Kollar üzerinde kazıma
15
tekniği ile yapılmış çiçekli kıvrımdalar
görülür.
Sinan’ın eserlerinde ahşap işçiliği;
kapı ve pencere kanatları, dolap
kapaklar, vaaz kürsüleri, müezzin
mahfilleri, tavanlar, konsollarla
sundurmalar ile sanduka ve
parmaklıklarda ahşap süslemeleri
karşımıza çıkmaktadır.
Manisa Muradiye Camii’nde ahşap
işçiliği kapı kanatları ile pencere
kanatlarında ve mahfil tavanlarında
görülmektedir. Manisa Muradiye
Camii’nin ahşap işçiliğine en güzel
örnek olarak, portalın orijinal iki
kanatlı, fildişi, bağa ve sedef kakmalı
ceviz ağacından yapılmış kapısı
gösterilmektedir. Her kanat, altta ve
üstte küçük, ortadaki büyük ve sade
profille çerçevelenmiş üç dikdörtgen
pano ile süslenmiştir. Bunlardan
üstteki panonun içi kabartma
harflerle süslü ayet panosudur. Bu
ayet yazılı panonun etrafını sedef
kakma, küçük beşgenlerden oluşan
bordür çerçevelemektedir. Orta ve
alttaki panolar kündekari tekniği ile
yapılmıştır. Çıtalarla kasetlenen küçük
parçalar üzerinde, fildişi ve sedef
kakmalara rastlanmaktadır.
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı öğrencisi Fatma
Öztürk’ün yüksek lisans tezinden alıntıdır.
Megaron
MEGARON
nedir?
10
89
ve zaman içinde de sundurmalı ve avlulu
yapılara dönüşmüştür. Mimarinin çekirdeği
diyebileceğimiz bu format, İzmir - Ionia
oradan Ege Adaları, oradan Roma, Akdeniz
ve Avrupa medeniyetlerinde kabul görmüştür
ve tüm Avrupa medeniyetlerinin mekansal
düzeninin temelini oluşturmuştur.
69
Megaron, insan yerleşmelerinin ilk
mekânlarındandır. Mezopotamya’yla birlikte
ilk yerleşme bölgelerini barındıran Anadolu’da
bir anlamda mimarlığın doğuşunun
simgesidir.
55,4
16.8
10
16.8
35.3
18.4
35.3
Megaron, uzun ev modeline uygun, büyük
bir merkezi ocağı ve sütunlu bir girişi bulunan
geniş bir galeri barındıran evdir. Megaronun
sütunlu girişinin önünde, çeşitli odaların ve
büroların açıldığı bir avlu bulunmaktadır.
Ayrıca, megaronlar tapınak, depo ve
soyluların, kralların kaldığı yer olarak da bazı
kaynaklarda geçmektedir.
İzmir kentinin ilk kuruluşu MÖ 3000 yılına
kadar gitmektedir. İlk kurulduğu yer olan
Bayraklı, oval planlı evlerden oluşan düzenli
bir kenttir. M.Ö. 640-545 arasında en
parlak dönemini yaşayan kentte, mimarlık
tarihinde “Megaron” denen ilk köşeli ev
formatı oluşmuştur. Bu ilk köşeli format,
oda kavramına dönüşerek iki, üç odalı
16
Bir kapı ve dört duvarın oluşturduğu en
basit mekânın simgesi olan megaron,
amblem olarak kullanılan oranlarıyla, farklı
imgelemeler yapmayı da amaçlamaktadır.
Kısa cephesinden tek girişi bulunan dar
bir dikdörtgenden oluşan megaron, insan
yerleşimlerinin ilk mekanlarındandır. Miken
uygarlığında ortaya çıkmıştır.
Bu yapı tipi; tarih içinde girişe eklenen
sundurma, sundurma önüne eklenen kolonlar
ve daha sonraları yapıyı çevreleyen kolon
sıraları ile zenginleştirilerek oluşturulan Eski
Yunan tapınaklarının kökenidir.
Bir kapı ve dört duvarın oluşturduğu en
basit mekânın simgesi olan Megaron,
Mimarlar Odası’nca amblem olarak kullanılan
oranlarıyla, farklı imgelemeler yapmayı
da amaçlamaktadır. (TMMOB Mimarlar
Odası’nın amblemi de dik çizilmiş bir
megaron planıdır.)
Megaronun iki yan duvarının ön ve arka
duvarlara göre, altın oranlar uyarınca daha
kalın olması, yine en basit konstrüktif öğeler
olan iki kolon ve bir lentoyu simgelemektedir.
Kolon çizgilerinin kalınlığı nedeniyle,
dışarıdaki karenin içinde yaratılan dikdörtgen
mekân ise mimaride karmaşık çelişkiyi
göstermektedir.
Köşe Yazısı
Manisa Yolları dardır,
harcı da vardır vergisi
de vardır...
Manisa da, İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa gibi büyükşehirlerden
sonra otopark ve trafik sorunu ile karşılaşan iller arasına girmiş
oldu. Manisa’nın diğerlerinden farkı, bu sorunlarla karşılaşmak
zorunda bırakılmasıdır.
Ömer Faruk EROL
Avukat - Hür Işık Gazetesi
Köşe Yazarı
Manisa’nın nüfusu son on yılda iki katına
çıkmış değil, araç sayısı iki katına çıkmış
değil, gelir seviyesi iki katına çıkmış değil,
ancak gün geçtikçe Manisa otopark problemi,
şehir sıkışıklığı ve yoğun trafik giderek
büyümektedir. Sorun başlıkta mevcut. Bir de
şöyle örneklersek, üzüm bağının içindeki evin
bahçesine bir de havuz yaparsan havuzu
yaptığın alandan ürün alamazsın. Havuz,
cazip gelebilir. O havuzun olimpik havuz
boyutunda olduğunu düşünün. İşte Manisa
böyle bir yer. Bahçesine olimpik havuz
yaptığın için sadece havuzun kenarlarından
üzüm toplayabildiğin bir bağdır. Otopark
sorununun yanında bir de gideceğiniz yerin
iki km ötesine koyduğunuz aracınıza otopark
parası ödemenin değeri paha biçilemez.
Bu sayımızdaki konumuz, belediyelerin veya
şirketlerinin topladıkları otopark ücretlerinin
kanuniliği, dayanağı, ödenmediği durumda
karşılaşılabilecek durumlar olacaktır.
Belediyeler İmar Kanunu’nun 37. ve 44.
maddesi gereğince, yeni yapılacak binalara
otopark yeri gösterilmedikçe yapı izni, otopark
tesis edilmedikçe de kullanma izni vermezler.
Binayı kullanacakların otopark ihtiyacı bina
içinde, bu mümkün değilse parselinde
karşılanması esastır. Binanın daha yapımı
esnasında aldığı bu harç karşılığında otopark
olarak kullanılacak yeri tesis ettiği otoparkı
kullandığınız için belediye sizden otopark
ücreti alamaz. Sonuç olarak ortada yapılmış
bir bina varsa, içerisinde otoparkı yoksa o
binanın kullanımı için önündeki, arkasındaki,
18
sağındaki, solundaki sokak, cadde veya yollar
otopark olarak tesis edilmiş demektir. Bu,
bugün otopark ücreti ödediğiniz caddelerde,
sokaklarda bulunan evlerden zaten o yol
kenarındaki otopark yerleri için ücret alınmış
demektir.
Peki, belediyeler anayol ve caddelerde
alınan otopark ücretini neye dayandırıyor,
onu da anlatalım. 2464 sayılı Belediye
Gelirler Kanunu’nun 52. maddesinin 3. bendi
“motorlu kara taşıtlarının park etmeleri için
trafik komisyonlarının olumlu görüşü alınarak
belediyelerce şehir merkezlerinde tesis
edilen ve işletilen mahallerin çalışma saatleri
içinde, taşıtlar tarafından işgali halinde işgal
harcı alınır’’ der. O halde ödediğimiz paralar
otopark ücreti değil işgaliye harcıdır.
Belediyelerin dayanağı bu kanun ve kanun
maddesidir. Peki, mahkemeler çelişen bu iki
durum karşısında nasıl bir tutum sergilemiş
onu da anlatalım. İlk duyduğumuz olay
Bolu’dan. Bolu’da alınan otopark ücretleri
yasal dayanağı olmadığı için mahkemece
reddedildi. Manisa’da ise durum karışık. 7
ana caddede otopark ücreti uygulamasının
yasal olduğu, diğer 12 caddede ise yasal
dayanağı bulunmadığı için otopark ücreti
uygulaması sonlandırıldı. Tabii belediye
kanuni dayanak bularak yeni düzenlemelerle
yeni otopark uygulama alanları oluşturdu.
Haziran 2011 tarihli Ankara Mahkemeleri’nin
verdiği yürütmeyi durdurma kararı karşısında
Polatlı halkı da dava sonuçlanıncaya kadar
Köşe Yazısı
otopark ücreti ödemeyecek. Turgutlu da başlayan otopark
uygulamasına karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararı
da “Belediyeye verilen yetkinin hukuka, kamu yararına ve
hizmet gereklerine uygun kullanılıp kullanılmadığı, yolların asıl
kullanım amacını engelleyip engellemediği, ulaşımı güçleştirip
güçleştirmediği, trafik güvenliği açısından sakıncasının olup
olmadığı, planlama ve şehircilik ilkeleri açısından yapılan
uygulama ile yolların kullanım fonksiyonunun ne şekilde değiştiği
ve bu değişikliğin yolun imar planlarında öngörülen fonksiyonuna
uygun olarak kamuya hizmet vermesine imkan verip vermediği
hususlarının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği
halde yapılmamış olması gerekçesiyle” Danıştay tarafından
bozulmuştur.
Otopark uygulamalarının artık işgaliye durumundan çıkıp ticari
nitelik kazanması vergi dairesinin de dikkatinden kaçmamış,
otopark ücretlerinden vergi tahsil etmeye başlamış. Bu hali ile
vatandaşlar yapı izni alırken, kullanım ruhsatı alırken ödedikleri
otopark harcının yanında, aynı nedene dayalı olarak işgaliye harcı
ödemek zorunda kalıp, bununda vergisini ödemektedirler.
Şu aşamada merakımızı giderecek bir mahkeme kararı neden yok
diye söylenebiliriz. Çünkü açılan onca dava içerisinde onca farklı
karar var. Görüş birliği yok. Belediyeler yine kendilerine bir çıkış
yolu bularak bu ücretleri talep etmekte.
Şu anda malum şirket ve belediye sadece borçları kaydetmekle
ilgileniyor. Henüz ortada yasal işlem başlatılmış değil. Bunun
birkaç nedeni olabilir.
Birincisi belediye; yasal dayanağı olmadığını düşündüğü otopark
ücretlerini ödeyenden tahsil edip, ödemeyene ödemesi gerektiğini
söylüyor. Ancak yasal işlem yapmayı düşünmüyor.
İkincisi, işlemin tamamen hukuksal olduğunu düşünüp yasal
işlemleri başlatmak üzere hazırlık yapıyor. Araçların fotoğraflarını
çekiyor, ihtarnameler gönderiyor.
Üçüncüsü, yasa koyucunun bu konuda bir düzenleme yapacağını
düşündüğünden yasal düzenlemeyi bekliyor.
Ancak şunu biliyoruz ki, cadde ve sokaklar
umuma ait olup, buraların üçüncü kişilere
kiraya verilmesi veya üçüncü kişiler tarafından
işletilmesi mümkün değildir.
O halde belediyelerin işgaliye harcını özel
bir şirket aracılığı ile talep edebilir olması da
mümkün değildir. Bunu bilmenin rahatlığı
içinde konuya eğilmek lazım.
Son olarak da, hukuki dayanağı olsun veya olmasın, seçimle gelip
seçimle gidileceğini bildiği için seçmeni huzursuz etmek istemiyor.
Peki yasal işlemden kastedilen nedir? Diyelim 2000 kişinin otopark
ücreti var. 2000 kişiye icra takibi başlatılacak. İtiraz etmeyenler
borcu kabul etmiş olacaklar. Haliyle ödemek zorunda kalacaklar.
İtiraz edenler ise muhakeme edilecekler. O zaman mahkeme
diyecek sen aksın sen karasın.
Yukarıda belirttiğimiz çelişkiler ışığı altında, yasal bir düzenleme
yapılana kadar, mahkemeler görüş birliği edene kadar kanuni
dayanağı tartışmalı olan işgaliye harçlarının ödenmesi takdirinizdir.
Gözbebeği Eserlerimiz
Antoni Gaudi’nin hayatını adadığı
dünyanın en özgün kilisesi
Bitmeyen Kilise La Sagrada Familia
La Sagrada Familia (Kutsal Aile)
İspanya’nın Barselona Şehri’nde
bulunan modern mimarinin
öncülerinden sayılan Antonio Gaudi
(1852-1926) tarafından 1882 yılında
yapılmaya başlanılan fakat Antonio
Gaudi’nin 1926 yılında bir tramvayın
altında kalarak ölmesi sonucu yarım
kalan bir bazilikadır. Yapımı halen
devam etmektedir. Halk arasında
bitmeyen kilise olarak da bilinir. 1882
yılında halkın yardımlarıyla yapımına
başlanan mimarinin bitmemesinin
nedeni, hala sembolik olarak halkın
yardımlarıyla yapımına devam
edilmesi ve Gaudi’nin karmaşık
mimari tarzının çözülmesinin
güçlüğüdür. Ayrıca binanın
çizimlerinin ve ilk yapım yöntemlerinin
de 19. yüzyıldan kalması nedeniyle
günümüz teknolojisine uyarlanması da
bir başka zorluktur.
Gaudi, bazilikadaki büyük kulelerden
ancak bir tanesinin bitimini
görebilmiştir. Kuleleri tasarladıktan
sonra bu kulelerin Barselona’ya
gelecek olan gezginler için mükemmel
bir karşılama olacağına inandığını
belirtmiş ve kulelerin tepesindeki
süslemelerin cennet ile yeryüzü
arasında bir bağlantı sağlarmış gibi
göründüğünü de büyük bir heyecanla
ifade etmiştir.
La Sagrada Familia; Doğuya
bakan Doğuş, batıya yönelen
Tutku ve güneye çevrilen, daha
tamamlanmamış olan Cennet adında
üç cepheye sahiptir.
Doğuş Cephesi, 1894-1930 yılları
arasında inşa edilen ilk cephedir.
20
İsa’nın doğumuna adanan bu cephe,
Gaudi’nin natüralist stilini yansıtacak
şekilde doğadan resimler ve
sahnelerle süslenmiştir.
1987’de tamamlanan Tutku Cephesi
ise Doğuş cephesinin aksine sade
bir görünüme sahiptir. Geniş, yalın
taşların göz kamaştırıcı çizgilerle
şekil verildiği cephe, İsa’nın çarmıha
gerilişini sembolize eder.
Gözbebeği Eserlerimiz
Benim müşterilerimin acelesi olmaz
Antoni Gaudi
Yapımına 2002’de başlanan Cennet
Cephesi, Tanrı’ya giden yolu temsil eder.
En geniş ve en çarpıcı cephenin yapımı
tamamlandığında kilisenin merkezine bir
geçiş yolu daha açılmış olacaktır.
işini 1883 yılında üzerine almıştır. Gittikçe
daha fazla zamanını bu esere ayıran Gaudi,
1908’de başka proje almayı bırakmış ve 1926
yılında hayata gözlerini yumana kadar sadece
La Sagrada Familia ile uğraşmıştır.
Bazilikanın iç yapısına bakacak olursak
binayı ayakta tutan kolonların gittikçe
dallanıp budaklanan bir ağaç şeklinde olduğu
görülmektedir. Bir mimari deha olan Gaudi’nin
bu şaheserinin içine giren insanlar, bir orman
içerisinde bulunduğunu hissetmektedir.
Gaudi, tüm mimari bilgisini, inancın gizemine
ilişkin görsel açıklamalarla birleştirerek bir
20. yüzyıl katedrali yaratmayı arzulamıştır.
Sadece tüm enerjisini esere ayırmakla
kalmamış, stüdyosunu da inşaata taşımıştır.
Tüm parasını
şaheserine harcadı
20 bin ton ağırlığındaki dünyanın belki de
tamamlanmamış en ünlü yapısı, son derece
sorunlu bir tarihe sahiptir. ‘‘Tanrı’nın mimarı’’
olarak tanınan Gaudi, diğer tüm fonlar
tükendiğinde tüm parasını bu projeye yatırdığı
için yoksulluk içinde hayatını kaybetmiştir.
Antoni Gaudi dünyanın en özgün kilisesi
La Sagrada Familia için hayatını adamıştır.
Gaudi, 1882’de F. del Villar tarafından
yapımına başlanan kiliseyi tamamlama
Gaudi 7 Temmuz 1926’da, 74 yaşında
tramvayın altında kalarak ölmüş ve hayatını
adadığı La Sagrada Familia’ya gömülmüştür.
Bir yüzyıl daha sürmez
Kilise yetkilileri yapının bitiş tarihiyle ilgili
kesin bir bilgi vermemekle birlikte hedeflerinin
Gaudi’nin ölümünün 100. yıldönümü
olan 2026 yılında tamamlamak olduğunu
belirtmişlerdir. 87 yaşında olan ve 44 yıldır
kilisede çalışan baş mimar Jordi Bonet,
kilisenin 2025 yılında tamamlanabileceğini
bildirmiştir.
21
Röportaj
Teorisiyle büyüyen pratiğiyle
gelişen mimar Kayhan İşeren
İstanbul’da okuyup meslek hayatını Manisa’da sürdüren
Kayhan İşeren, gerçekleştirdiği projeler sayesinde
bulunduğu konuma geldiğini söylüyor. Kayhan İşeren
ile mimarlığı, gençlere tavsiyelerini ve aile hayatını
konuştuk.
Kayhan İşeren kimdir, kendinizden bahseder misiniz?
26 Nisan 1937 tarihinde dünyaya geldim ve 1963 yılında
evlendim. 3 erkek çocuk ve 2 kız çocuk babasıyım. 1
kızım İstanbul’da sınıf öğretmenliği yapmakta, diğer
kızım Manisa’da evli 2 çocuk annesi, 1 oğlum İngiltere’de
yaşıyor, 1 oğlum su ürünleri bölümü mezunu CHP Manisa
Basın Sözcülüğü görevinde. Çocuklarımdan yana sıkıntı
çekmedim ama düşününce 5 çocuğun fazla olduğunu
söylüyorum.
Manisa Mimarlar Odası’nın kayıtlı ilk mimarıyım. 1962
yılında o günkü adıyla İstanbul Teknik Okulu’ndan mezun
durumuna geldim fakat stajlarımı mezun olduktan sonra
yapmayı tercih ettiğim için 1963 yılının mart ayında
Mühendis Mimar ünvanını alarak mezun oldum. Üniversiteyi
kazanmadan önce babamın da isteğiyle İnşaat Mühendisi
olmayı düşünüyordum; o dönemde 2 aşamalı olarak
yapılan üniversite giriş sınavının 2. aşamasında İstanbul
Teknik Okulu’nun sınavına giren 12 kişi arasından Mimarlık
Bölümü’nü birincilikle kazandım. Üniversite yaşamımın 1.
yılında İstanbul Çukursarayı yakınlarında ikamet ettim, daha
sonraki 5 yılda yurtta 6 kişilik odada kaldım.
Mimar adayının üniversiteyi
okuduğu şehrin önemi büyük
Teoride değil, pratikte mimar olunur
Mimar olunması için üniversite eğitimi yeterli midir?
Üniversite yaşamım 6 yıl sürdü ve bu 6 yıl içerisinde
öğrencilik yaşamı dışında okuldaki hocalarımın bürolarında
çalıştım. Bana göre mimarlık mesleğinin öğrenilmesi için
fakültelerdeki 4 yıllık eğitim süresi yetersizdir ve 5 veya 6 yıl
olmadır.
22
Röportaj
Ayrıca fakültede alınan eğitimle değil, piyasada iş yaparak
ve mimarlık bürolarında çalışarak gerçek anlamda mimar
olunabilir.
süre burada çalışarak Manisa Belediyesi’nden ayrıldım.
Murat Müstecepoğlu’ndan Demirci Öğretmen Okulu işiyle
ilgili teklif alarak yaklaşık bir buçuk yıl Demirci’de çalıştım.
1980 yılında Manisa Belediyesi İmar Müdürü pozisyonunda
göreve başladım ve 9 yıl boyunca bu görevi sürdürdüm.
Manisa’da projelendirdiğim Arma Oteli ve Anemon Oteli
bilinen yapılarımdandır.
Sizce, İstanbul’un mimarlık üzerindeki etkisi nedir?
Bir mimar adayının okuduğu şehrin çok önemli olduğunu
düşünüyorum. İstanbul bu anlamda çok avantajlı bir şehir
ve mimar adayı İstanbul’un farklı semtlerinde birbirinden çok
farklı yapıları görüp inceleyebilir. Ben de İstanbul’da eğitim
görmüş olmaktan dolayı şanslıyım. Mezun olduktan sonraki
dönemde bir süre İstanbul’da proje yarışmalarına katılan bir
grupla çalışma fırsatı buldum.
Mimarlık, sadece proje çizmek değil
asıl projenin uygulanması demek
Bu mesleğe Manisa’da devam etmenizle birlikte
hayatınızda neler değişti?
Genç mimarlara tavsiyeleriniz nelerdir?
Genç mimarlara tavsiyelerim; birlik olmaları, sosyal
olmaları ve isimlerini duyurmaları gerektiğidir. Bunun için
proje yarışmaları önemli ve bu tür yarışmalara katılmaları
gerekiyor. Genç meslektaşlarıma mimarlığın sadece proje
çizmek değil asıl projenin uygulanması demek olduğunu
söylemek isterim.
Daha sonra şartlar, benim Manisa’ya dönmemi istedi.
Babamın ve ortağımın Manisa’da 3 okul inşaatı işi almasıyla
müteahhitlik yapmaya başladım. Ortaklarımdan dolayı bu
işten büyük zarar görüp 10 yıla yakın bir süre bu zararının
telafisi için çalıştım.
1963 yılında Manisa Belediyesi Fen İşleri Müdürü
pozisyonunda 1 yıl çalıştıktan sonra, Fen İşleri Müdürü
pozisyonuna Tevfik Fındıklıoğlu’nun getirilmesiyle Fen
İşleri Müdür Yardımcılığı pozisyonuna getirildim, kısa bir
Manisa’daki meslektaşlarım hakkında bilgi ve haber
alabileceğim için bu derginin çıkarılmasına çok memnun
oldum.
23
Restorasyon
RUM MEHMET
PAŞA BEDESTENİ
İlk sayımızda Rum Mehmet
Paşa Bedesteni Ana Yapı
Restorasyonu’nu sizlerle
paylaşmak istedik.
Rum Mehmet Paşa, Fatih Sultan
Mehmet saltanatı sırasında
sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet
adamıdır. Karaman Seferi esnasında
sergilediği kıyım ve talanı ile tarihe
geçmiştir. Bu icraatını devşirme
kökeni ile ilişkilendirmektedir. Rum
Mehmet Paşa Osmanlı Saray
Okulu olan Enderun’dan yetişmiştir.
Saraydan çıktıktan sonra Beylerbeyi
Serdar ve vezir görevlerinde
bulunmuştur. Rum Mehmet Paşa,
Mahmut Paşa’dan sonra 1466 – 1469
yılları arasında sadrazamlık yapmıştır.
Ölüm tarihinin ne zaman olduğu kesin
olmamakla birlikte 1470-1474 yılları
arasında olduğu düşünülmektedir.
Azledilerek idam edilmiştir.
Rum Mehmet Paşa Bedesteni eski
şehirlerarası otogar, şimdiki köy
garajının yanında bulunmaktadır.
yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır.
Bununla beraber Rum Mehmet
Paşa’nın yaşadığı dönem ve yapının
mimari üslubu dikkate alındığında
15. yüzyılın ortalarında yapıldığı
sanılmaktadır. Kuzey - güney
Bedesten Rum Mehmet Paşa
yönünde uzanan enine dikdörtgen bir
tarafından İstanbul’da yaptırılan
planlı olan tek katlı yapı içten içe 42 x
cami ve medreseye vakıf olarak inşa
10 m. ölçülerindedir. Dört yönden giriş
edilmiştir. Kitabesi bulunmadığından
kapışı bulunmaktadır. Bina içten beş
sivri kemerle altı bölüme ayrılmış ve
üst örtü içten beşik tonozla kapatılıp,
Rum Mehmet Paşa Bedesteni’nin
dörtkiremitli
yönden
dıştan klasik
bir kırma çatı ile
örtülmüştür.
Güney
ve
batı girişlerinin
giriş kapışı bulunmaktadır. Bina içten beş sivri
dış kısımlarında daha geç devirlerde
kemerle altı bölüme ayrılmış
ve üst
örtü
içten
beşik
yapılan
birer
çeşme
bulunmaktadır.
Yapının
inşaat
malzemesi
moloz taş
tonozla kapatılıp, dıştan klasik kiremitli bir kırma
ve tuğladır. 19. yy. sonları ve 20.
çatı ile örtülmüştür. Güneyyy.
vebaşlarında
batı girişlerinin
dış inşa
dış cephelerine
edilmiş
29
adet
dükkan
ile
güzel bir
kısımlarında birer çeşme bulunmaktadır.
çevre dokusu oluşturmaktadır.
24
Restorasyon
Vural ZENGİN
sivri kemerle altı bölüme ayrılmış ve
üst örtü içten beşik tonozla kapatılıp,
dıştan klasik kiremitli bir kırma çatı ile
örtülmüştür. Güney ve batı girişlerinin
dış kısımlarında daha geç devirlerde
yapılan birer çeşme bulunmaktadır.
Yapının inşaat malzemesi moloz taş
ve tuğladır. 19. yy. sonları ve 20.
yy. başlarında dış cephelerine inşa
edilmiş 29 adet dükkan ile güzel bir
çevre dokusu oluşturmaktadır.
Rum Mehmet Paşa Bedesteni’nin
restorasyonu, ana yapı ve ek
dükkanlar olarak iki kısımda
yapılmaktadır. Bedestenin ana
yapısının restorasyon işlemi
tamamlanmıştır, ancak bedestenin
etrafındaki dükkanların restorasyonu
hala devam etmektedir. Ana
yapının restorasyonuna bedestenin
çatısındaki toprak yığınları ve bitkiler
temizlenerek başlanmıştır. Çatıdaki
fazla yük alındıktan sonra yapının
tonozlarındaki derz temizlenmesi
işlemlerine geçilmiştir. Bu esnada
tonozlardaki çatlaklar dikiş yöntemiyle
onarılmıştır. Ana yapının iki yanında
bulunan kirpi saçaklar tamamlanmış,
tonozların ve kirpi saçakların
onarımından sonra çatıya su yalıtımı
yapılmıştır. Su yalıtımının üzerine
cüruf dolgu malzemesi serilip horasan
harçla tesfiye yapılmış, daha sonra da
çatıya kiremit kaplaması yapılmıştır.
Bedestenin iç duvarlarında moloz
taş-tuğla almaşık duvarlarda derz
çürütmesi yapılmıştır. Derz çürütme
işleminden sonra derzler horasan
harç ile doldurulmuştur. Bedestenin
ana yapısının iç mekanında elektrik
tesisatları döşenmiştir. Bedestendeki
tepe pencerelerinin nişlerine ahşap
kaplamalar, pencerelere de ahşap
doğramalar imal edilip montajları
yapılmıştır.
Tüm bu uygulamalar sonucunda
bedesten ana yapısı onarılarak atıl
halden kurtarılmıştır.
Rum Mehmet Paşa Bedesteni,
etrafındaki dükkanların da restorasyon
işleminin tamamlanmasının ardından
hizmete açılacaktır.
Rum Mehmet Paşa’nın yaşadığı dönem ve yapının mimari üslubu
dikkate alındığında 15. yüzyılın ortalarında yapıldığı sanılmaktadır.
19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında dış cephelerine inşa edilmiş 29
adet dükkan ile güzel bir çevre dokusu oluşturmaktadır.
25
Eğitim
MİMAR SİNAN GÜZEL
SANATLAR ÜNİVERSİTESİ
124 yıllık köklü bir öğretim
kurumu olan Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ),
bünyesindeki farklı disiplinlerle
öğrencileri sosyal ve kültürel
açıdan geliştirerek çok yönlü eğitim
olanakları sunmaktadır.
Sanat Tarihçisi, Arkeolog, Müzeci,
Ressam Osman Hamdi Bey
tarafından 1882’de Sanayi-i Nefise
Mektebi adıyla kurulan Mimar Sinan
Güzel Sanatlar Üniversitesi; 2 Mart
1883’de öğretime başlamıştır.
1964 yılında adı “Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi” olarak
değiştirilen kurum, 1969 yılında
çıkarılan 1172 sayılı kanunla bilimsel
özerkliğe kavuşmuştur. 1982 yılına
gelindiğinde ise Akademi’nin Mimar
Sinan Üniversitesi’ne dönüşmesiyle
Mimarlık Bölümü, Şehir ve Bölge
Planlama Bölümü, İç Mimarlık
Bölümü ve Endüstri Ürünleri ve
Tasarımı Bölümleri ile birlikte
Mimarlık Fakültesi’nin ana iskeletini
oluşturmuştur.
Mimarlık fakültesinin amacı,
özgün ve çağdaş mimari tasarım ve
uygulamaları gerçekleştirebilmek için
gerekli yapı ve yapım teknolojisi bilgi
ve becerisine sahip, bu imkanları
doğru kullanabilen, mimarlığın aynı
zamanda bir sanat dalı olduğu
gerçeğinin bilincinde, geleneksel
ve kültürel değerlere, kimliklere
saygılı, mimarlığın kamu yararına,
kültürel ve doğal değerleri koruyarak
sürdürülmesi bilincini topluma
kazandıracak mimarlar yetiştirmektir.
Eğitim, öğretim, araştırma ve
etkinlikleriyle bilime, teknolojiye,
sanata ve çevreye katkıda bulunmak,
mimarlık alanında disiplinler arası
çalışma becerisi olan, araştırma
yapan, bilimsel düşünebilen,
yenilikleri izleyen, kendini sürekli
geliştiren mimarlar ve akademisyenler
yetiştirmek ise üniversitenin sürekli
hedeflerini oluşturmaktadır.
Ülkemizde güzel sanatlar eğitimi
veren ilk kurum olan, Sanayi-î Nefise
Mektebi’nin bünyesinde eğitime
26
başlamış olması ve Çağdaş Türk
Mimarlığını etkilemiş ve yönlendirmiş
birçok mimar yetiştirmiş eğitim
geçmişinden kaynaklanan özgün
birikimi, Güzel Sanatlar alanında
eğitim veren bir fakülte ile aynı
kurumda bulunması, disiplinler arası
yaklaşıma duyarlı, mimarlık eğitiminde
özgün geçmişine karşın bilinçli ve
gelişmeye açık bir eğitim kadrosu
olması, MSGSÜ Mimarlık Fakültesi’nin
özdeğerleridir.
Mimarlık Bölümü, kurumun adının
“Güzel Sanatlar Akademisi” olarak
değiştirilmesinden sonra genç Türkiye
Cumhuriyeti’nin bütün imar etkinlikleri
içinde yer almıştır.
Bugün, “Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi” adını alan kurumda
120 yılı aşkın bir süredir eğitimine
devam eden Mimarlık Bölümü,
ülkemizde mimarlık eğitimi veren
en köklü kurumlardan biri olma
özelliğini sürdürmektedir. Mimarlık
Fakültesi bölümlerinde, mikro ölçekten
makro ölçeğe kadar mimarlığın tüm
Eğitim
alanlarında, İç Mimari, Endüstri
Ürünleri Tasarımı, Şehir ve Bölge
Plancılığı alanlarında bilgi ve beceri
ile donatılan meslek adamı ve öğretim
kadroları yetiştirmek, bu alanlarda
özellikle yurdumuzun gereksinim ve
olanakları doğrultusunda, araştırma,
yayın ve üretim çalışmaları yapmak,
kamu kuruluşlarına bu konularda
destek vermek amaçlanmaktadır.
Bugün fakülte bünyesinde toplanmış
bulunan öğretim programlarının
hedefi, mimarlık konusu olan
konuttan başlayarak sosyal hizmet
yapılarından endüstri yapılarına kadar
her çeşit binanın projelendirilmesi ve
uygulamasını yapacak mimarlar, bu
yapıların iç mekanlarını düzenleyecek
iç mimarlar, bu yapılardan şehrin açık
mekanlarına kadar insanlar için gerekli
araç ve gereçleri projelendirecek
endüstri ürünleri tasarımcıları, makro
ölçekte şehir ve bölge planlamaları
yapacak elemanları yetiştirmektir.
Mimarlık Bölümü, Türk mimarisinin
çağdaş bir düzeye ulaşmasında
olduğu kadar, mimarlık
eğitiminde görev alan kadroların
oluşturulmasında da etkili olmuştur.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Mezunlarımız
Tuğrul ERDEM / MSÜ Güzel Sanatlar
Akademisi - 01.06.1964
Yaşar MERCÜL / MSÜ Güzel Sanatlar
Akademisi - 01.06.1964
Ali Metin EYGİN / MSÜ Güzel Sanatlar
Akademisi - 02.06.1962
Adil AYGÜL / MSÜ Güzel Sanatlar
Akademisi Mes.Yük. Ok. - 16.08.1973
Erdem ÇELİK / Mimar Sinan
Üniversitesi - 08.11.1984
Turgay ÇETİN / Mimar Sinan
Üniversitesi - 17.07.2000
Kerem BENZERGİL / Mimar Sinan
Üniversitesi - 30.06.2004
Emre LALE / Mimar Sinan Güzel Sanatlar
Üniversitesi - 30.06.2004
Ülkemizdeki tek güzel sanatlar
üniversitesi olan kurum, bünyesinde
farklı disiplinleri barındırdığı için
öğrencileri sosyal ve kültürel açıdan
geliştirmekte dolayısıyla çok yönlü bir
eğitim sağlamaktadır.
Mimarlık Fakültesi dışında iki fakülte (Güzel Sanatlar Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi),
iki enstitü (Fen Bilimleri Enstitüsü, Sosyal Bilimler Enstitüsü), devlet konservatuvarı,
meslek yüksek okulu ile uygulama ve araştırma merkezlerinden oluşan Mimar Sinan Güzel
Sanatlar Üniversitesi, sanata verdiği değeri yetiştirdiği öğrenciler ve yaptığı çalışmalarla
ortaya koymaktadır.
Birbirini tamamlayıcı fakülte ve enstitülerin
bulunduğu üniversitede; balo, dans, festival,
film gösterisi, tiyatro, resital, konser gibi
birçok etkinlik düzenlenmektedir. Eğitim,
öğretim, araştırma ve etkinlikleriyle bilime,
teknolojiye, sanata ve çevreye katkıda
bulunan MSGSÜ, öğrencilerine atölye,
laboratuvar, kütüphane, dokümantasyon,
arşiv, burs olanakları, yurt, yemek hizmeti,
öğrenci kültür ve sanat toplulukları gibi olanak
ve hizmetler sunmaktadır.
.
Ülkemizin önde gelen üniversitelerinden
biri olan MSGSÜ, yükseköğretim alanındaki
ulusal ve uluslararası gelişmeler, mezunlar
ile ilgili gelişmeler, toplumsal gelişmeler
ve toplum ile ilişkiler, sanayi ve sosyal
kurumlar ile ilgili ilişkiler ve gelişmeler,
eğitim teknolojilerindeki gelişmeler,
yasal düzenlemeler ile kamu kurum ve
kuruluşlarındaki gelişmeler ile yükseköğretim
kurumunun bulunduğu bölgenin ekonomik
ve ticari kalkınmasının etkisi gibi çevre
değerlendirmeleriyle hem kendini yenilemekte
hem de dışarıdan bakan göze başarının
sırlarını sunmaktadır.
Üniversitenin 124 yıllık bir geçmişe sahip
olması, bu bağlamdaki birikimi ve toplum
üzerinde olumlu bir imaja sahip olması ve
akademik birimlerin, Türkiye’nin sahip olduğu
zengin kültürel miras potansiyelini öğretim
sürecinde yoğun biçimde kullanıyor olması
üniversite için fırsat teşkil etmektedir.
27
Projeler
Şişli Lisesi
Ulusal Mimari Projesi
Projede İstanbul Metropoliten
Alanı içinde önemli yeri olan
Şişli İlçesi’nin kent kimliği ve
gelişimine katkı sağlaması
amaçlanmıştır. Bunun yanı sıra,
genç kuşakların çağdaş eğitim
sistemi içinde yetişmesine
olanak sağlayacak örnek bir
mimari ortamın oluşturulması
hedeflenmiştir.
Mevcut Şişli Lisesi’nin yerine,
güncel gereksinimlere yanıt
vermek üzere yeniden yapılacak
olan eğitim ve öğretim binasının
mimarlık ve mühendislik
projelerinin elde edilmesi işi,
bu yarışmayla belirlenmek
istenmektedir.
ŞİŞLİ LİSESİ MİMARİ
PROJE YARIŞMASI
T.C. Milli Eğitim Bakanlığı Şişli Lisesi, yapıları ve çevreyi hayal gücündekilerle
bütünleştirerek, mimarinin sınırlarını zorlayanlar için Ulusal Mimari Proje
Yarışması düzenledi. Yarışmaya katılan Dinçer DİNÇER, Azmi AÇIKDİL ve
Volkan ARSLAN projelerini dergimiz için anlattı.
Çok katlı yapılar arasında kalmış bir
küçük meydanın projelendirilmesi
anlamına da gelen Şişli Lisesi, kapladığı
alanın ihtiyaç programına cevap
verebilmesi için arsanın tamamını
kullanmak zorunda kalınmasına sebep
oldu. Bu yoğunluğu taşıması açısından
alanın tamamını dolu dolu kullanmak
gerekti. Öte yandan o doluluğun
çevredeki binalardan hissedilmemesi
için çok katlı bir kütle oluşturmamayı
aynı zamanda da bu bölgeye nefes
aldıracak bir yapı planladık.
Orta aks alt koddan üst koda ulaşımdaki
taşıyıcı vasfını sağlarken bu koridor
veya sokakda yürüyen gerekli
mekânlara ulaşmak isteyen öğrencilerin
buluşma görüşme noktalarını burası
oluşturuyor. Farklı sınıflarda eğitim
gören öğrenciler bu ortak ulaşım alanını
kullanarak birbirlerini tanıma ve sosyal
ilişkiler kurma imkanı bulmuşlardır.
Şişli Lisesi Örnek Kat Planı
28
Ayrıca, gelen veli veya başka amaçla
(spor, tiyatro, konferans) okulu
kullanacak olanların otopark katından
spor salonu ve konferans salonuna
direk ulaşabildikleri için ulaşımları
rahatlıkla sağlanmıştır.
Gezi
MADRİD
Avrupa’nın en yüksek başkentlerinden
biri olan Madrid, zengin tarihi
mirasının yanı sıra canlı bir kültür ve
sanat merkezi olarak da önem taşır.
Gelişmesi ve ülke ekonomisinde
ağırlıklı bir rol kazanması yakın
tarihe rastlar. Nüfusu 3 milyonu
aşkın olan kent II. Dünya Savaşı’nın
ardından sanayide hızla gelişmiş
ve demiryolu gereçleri başta olmak
üzere traktör yapımı, dönüştürme
metalurjisi, elektrikli gereçler yapımı,
besin sanayii, tekstil, kimya, plastik
maddeleri işleme, optik eşya v.b. pek
çok alanda üretimini genişletmiştir.
Madrid’in tarihi 9. yüzyıldaki Arap
Emiri Muhammed’in dönemine
uzanmaktadır. Ancak kentin bugünkü
güzelliğini borçlu olduğu görkemli
bulvarları ve meydanları 17, 18 ve
19. yüzyıllardan kalmadır. Alhazar’ın
çevresinde gelişen kentte yer alan ve
1466’daki depremde yıkılmasından
sonra inşa edilen ortaçağ kraliyet
sarayı, şehrin gelişmesine yeni bir hız
kazandırmıştır. 1561’de Kral Hıristiyan
II. Felipe, İspanya’nın merkezinde
olduğu için şehri başkent yapmayı
uygun bulmuştur. 1759 - 1788
arasındaki III. Carlos döneminde geniş
cadde ve meydanların açılmasıyla
kentte başlayan gelişme, 19. yüzyılın
ikinci yarısında şehre modern bir
görünüm kazandıran planlı bir
yapılaşmayla devam etmiştir. İspanya
İç Savaşı (1936-1939) sırasında ağır
bombardımanlara maruz kalan Madrid
büyük bir yıkıma uğramış; ancak
bundan sonra geniş çaplı bir onarım
dönemine girmiştir.
Madrid’e gittiğinizde görmeden
dönmemeniz gereken yerlerin
başında Puerto del Sol gelir. Madrid’e
ister yalnız isterse bir gurupla gidin
öncelikle bulmanız gereken nokta
30
Gezi
Tüm kentleri aydınlatan ışık
TOLEDO
Pek çok tur rehberinin “Eğer
İspanya’da sadece bir gününüz
varsa ve bu kısa süre içinde tüm
İspanya’yı görmek isterseniz,
Toledo’ya mutlaka uğramalısınız,
çünkü Toledo tüm İspanya’dır.”
dediği Toledo, Ortaçağ’dan kalma
mimarisini günümüzde halen
koruyabilmiş, üç büyük dinin
izlerinin varlığını sürdürdüğü ve
bu nedenle turizmin en yoğun
olduğu Avrupa şehirlerinden
biridir. Kiliselerin yanı sıra, iki
küçük cami ve iki sinagogun da
yer aldığı Toledo, taş işçiliğinin
güzel örneklerini sunan evleri,
dar sokakları ve bir ortaçağ
hızında akan gündelik hayatıyla,
Cervantes’in “Toledo, İspanya’nın
tüm kentleri aydınlatan ışığıdır”
cümlesini doğrular nitelikte.
Puerto del Sol’dur. İspanya’nın resmi
olarak merkezi kabul edilen nokta
Puerto del Sol’deki belediye binasının
önündedir.
Tam karşınızda, biraz dikkatli
bakarsanız ağaca dayanmış bir ayı
heykeli göreceksiniz ki bu heykel
Madrid şehrinin amblemidir. Artık
İspanya’nın ortasını bulduğunuza göre
bu noktayı kendinize referans kabul
edip buradan çeşitli yönlere açılan
ana caddeler üzerinde yapacağınız
yürüyüşler, gün bitiminde şehri tanıyor
kılacaktır size.
Mutlaka görmeniz gereken bir başka
yer de Plaza Mayor’dur. Kare bir avlu
etrafında düzenlenmiş 136 binadan
oluşan Plaza Mayor, 1619 yılında
krallığa prestij sağlayacak bi alış-veriş
merkezi olarak inşaa edilmiştir ve
hala çeşitli dükkan ve atölyelere ev
sahipliği yapar.
Eskilerden günümüze gelen sanat
tarihinin kapıları sizin için ardına
kadar açılıyor. Prado Museum
(Paseo del Prado), 18. yüzyılda
yapılmış olan bina Neo-Klasik
üsluptadır. VII.Ferdinant ve karısının
girişimleriyle oluşan kolleksiyona
ait yaklaşık 300 adet parça ile
kurulan müze bugün 7000 civarında
eserle dünyanın en önemli Avrupa
sanatı koleksiyonlarından birine
sahiptir. Eğer ilginizi çekiyorsa
Prado Müzesi’ne sabah erkenden,
hatta kuyruğa girmek için mesai
başlamadan (09:00-15:00) gidin.
Pazartesi kapalıdır.
Boğa güreşleri Madrid’de özellikle
Mayıs ayının ortalarından itibaren
Calle de Alcala ve Vista alegra Metro
istasyonu yakınındaki arenalarda
izlenebilir. Fakat dikkatli olmakta yarar
var.
Anı olarak alacağınız kılıç, bıçak
türü eşyalar dönüşte havalimanında
muhtemelen sorun çıkaracaktır.
31
Gezi
Prado Müzesi
Dünya müzeleri arasında hiç tartışmasız en ilgi çekici müze konumunda olan
Prado Müzesi, 1819’da İspanya Krallığı’nın resim koleksiyonunu sergilemek
üzere kurulmuştur. İspanya’nın manevi onuru sayılan Prado Müzesi, İspanya’da
yaşanmış bütün siyasi rejimlerden; krallık yönetimi, I ve II. Cumhuriyetler, iç
savaş, demokrasi ve sosyalist rejimlerden etkilenmiş bir müzedir.
Mimarlar Odası Madrid’te
gerçekleşen CONSTRUTEC
2012 Yapı İnşaat Teknoloji
Fuarı’na katıldı
Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği 07 Mayıs-11 Mayıs
2012 tarihleri arasında İspanya’nın Madrid şehrinde
düzenlenen Construtec 2012 Yapı İnşaat Teknoloji Fuarı’na
teknik gezi düzenledi. Gezi kapsamında İspanya Ulusal
İnşaat Firmaları Birliği (SEOPAN) ziyaret edilerek İhracat
Müdürü Alicia Revenga Martinez Pazosla ve üyeleriyle
mimarlarımız arasında görüşmeler yapıldı. Bu görüşmede
inşaat sektöründe karşılaşılan sorunlar, sorunların tespitleri
ve öneriler hakkında konuşularak ortak çözümler üretilerek
ikili ilişkilerde bulunuldu.
Gezi programı dahilinde İspanya’nın Toledo şehri, Prado
Müzesi, Santiago Bernabéu ve Real Madrid Stadı’nı gezen
mimarlar ayrıca İspanya kültürünün bir parçası olan Arena
gezisi ve Flamenko gecesine katıldılar.
Fuara katılan mimarlar, yeni inşaat yapı ve uygulama
sistemleri, ısı yalıtım, kaplama, tesisat, kapı pencere,
kaba inşaat yapı malzemeleri hakkında bilgi sahibi olarak
üretici firmalarla bağlantılar kurdu. Mesleki fuarları takip
eden Manisa Mimarlar Odası Üyeleri, ‘‘teknik gezilerde
gördüklerimiz ve deneyimlediklerimizle Manisa’mızı daha
da güzelleştireceğiz’’ dedi.
32
Mimarlar Odası
Mimarlar Odası
neden var?
Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile İmar
Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı incelendiğinde,
meslektaşlarımızın serbest ve
bağımsız mesleki faaliyet yürütmeleri
koşullarının ortadan kaldırılmak istendiği
görülmektedir. Bu süreç mimarın
ve mimarlığın değersizleştirilmesi
politikalarına dönüşmektedir.
Türkiye’deki mimar ve mühendisler,
mesleklerini uygulayabilmek için ihtisasına
uygun bir odaya kaydolmalı ve üyelik
vasıflarını korumalıdır. TMMOB Mimarlar
Odası da, T.C. Anayasası’nın 135.maddesine
dayanılarak kurulmuş, kamu tüzel kişiliğine
sahiptir.
Anayasa’nın 135.maddesi, Kamu Kurumu
Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarını şöyle
tanımlar: “Kamu kurumu niteliğindeki
meslek kuruluşları ve üst kuruluşları, belli
bir mesleğe mensup olanların müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere
uygun olarak gelişmesini sağlamak,
meslek mensuplarının birbirleriyle ve halkla
ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hakim kılmak
üzere meslek disiplini ve ahlakını korumak
maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi
üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere
göre yargı gözetimi altında, gizli oyla
seçilen kamu tüzel kişilikleridir.”
6235 sayılı Türk Mühendis ve Mimar
Odaları Birliği Kanunu 2. maddesinde
ise, “meslek mensuplarının, müşterek
ihtiyaçlarını karşılamak, mesleki faaliyetlerini
kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere
uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek
mensuplarının birbirleriyle ve halk ile olan
ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim
kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlâkını
33
korumak için gerekli gördüğü bütün teşebbüs
ve faaliyetlerde bulunmak, meslekle ilgili
bütün mevzuatı normları, fennî şartnameleri
incelemek ve bunlar hakkında görüş ve
düşünceleri ilgililere bildirmek” odaların
kuruluş amaçları arasındadır.
Gerek Anayasa’nın 135. maddesi, gerekse
6235 sayılı TMMOB Kanunu gereğince
“Mesleğin ve meslek mensuplarının kamu
yararı doğrultusunda gelişimi, “mesleğin
doğru uygulanmasının sağlanması,
mimarlık /mühendislik meslek alanlarındaki
hizmetlerde, kamunun can ve mal güvenliğinin
sağlanması ve korunmasına yönelik
denetimlerde bulunulması, hizmetin mimar /
mühendis tarafından yapılıp yapılmadığının
denetlenmesi, haksız rekabetin önlenmesi….”
gibi konular da TMMOB ve bağlı odalarının
görev ve yetkisindedir.
Bu çerçevede kamu kurumu niteliğinde bir
meslek kuruluşunun ilgili yasaların verdiği
yetki ile amaçlar çerçevesinde hazırlayıp
Resmi Gazete’de yayımlamak suretiyle
yürürlüğe girmiş olan yönetmeliklerinde yer
alan kurallar hukuka uygun ve icrai nitelikte
hukuk kurallarıdır.
Mimarlar Odası “Mimarlık hizmetlerinin;
kamu yararını gözetmek, haksız rekabeti
engellemek, meslek etiğini ve eser sahibi
mimarın 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri
Kanunundan gelen haklarını korumak”
amaçlarıyla “mesleki denetim uygulamasını”
yürütür. Yönetmeliğin 15. maddesinde
mimarların görev, hak ve sorumlulukları
belirtilirken;
- Mimarların, Yönetmelik kapsamına giren
tüm serbest mimarlık hizmetlerini Mimarlar
Odasının mesleki denetimine sunmakla
yükümlü oldukları,
Mimarlar Odası
Yeni kanun düzenlemeleri ile teknik müşavirlik kuruluşu adı altında
şirketlerin kurulması öngörülmekte ve mimarlık bürosu olan üyelerimizin
yaptıkları tüm serbest mimarlık hizmetlerini yapabilme yetkisi tanınmaktadır.
- Mimarın bu yükümlülüğünün iş sahibinin,
ilgili idarenin, inşaat ve kullanma izni
veren mercilerin Mimarlar Odası mesleki
denetimini istememesi durumunda da ortadan
kalkmayacağı;
- Mimarın kendisine tanınmış görev,
hak ve sorumluluklarının Mimarlar Odası
dışında başka bir kuruluş tarafından
sınırlanamayacağı ve kısıtlanamayacağı son
derece açıktır.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
taslak metinleri hazırlanan ve görüş alınmak
için odalarımıza gönderilen Yapı Denetimi
Hakkında Kanun ile İmar Kanunu’nda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
incelendiğinde, meslektaşlarımızın
serbest ve bağımsız mesleki faaliyet
yürütmeleri koşullarının ortadan kaldırılmak
istendiği görülmektedir. Yeni kanun
düzenlemeleri ile mevcut yapı denetim
şirketlerinin yerine teknik müşavirlik kuruluşu
adı altında şirketlerin kurulması öngörülmekte
ve bu şirketlere mimarlık bürosu olan
üyelerimizin yaptıkları tüm serbest mimarlık
hizmetlerini yapabilme yetkisi tanınmaktadır.
Ne anlama geldiği henüz bilinmeyen ve
bir yönetmelik düzenlemesiyle Bakanlık
tarafından belirlenecek olan “yetkin mimarlar
- mühendisler” eliyle kurulacak bu şirketler,
meslek alanımız üzerinden para kazanmayı
amaç edinmiş sermaye sahiplerine ait
olabilecek. Bütün mühendislik ve mimarlık
faaliyetlerini yapma yetkisi tanınan;
bünyesinde mimar, inşaat
mühendisi, makine mühendisi ve elektrik
mühendisi bulundurma zorunluluğu
bulunan bu şirketler, piyasada tekelleşme
yaratacaklar ve sermaye sahibi bu şirketler
dışında serbest mimarlık - mühendislik
yapma olanağı kalmayacaktır. Serbest
mimarlık faaliyetlerinin, meslektaşlarımızın
kendi bireysel fikri faaliyetleri olarak
34
yürütmelerini engellenmekte, sermaye
birikimine hizmet edecek şekilde, ancak
şirketler eliyle bu işlerin yürütülebilmesi
amaçlanmaktadır. Bu süreç mimarın ve
mimarlığın değersizleştirilmesi politikalarına
dönüşmektedir.
Mesleğimizin ve meslektaşlarımızın
geleceğini ilgilendiren bu can alıcı sorunlarla
mücadele edecek tek örgütlülük olan odamız
ve bağlı bulunduğumuz Türk Mühendis
ve Mimar Odaları Birliği’nin örgütlülüğü
dağıtılmak, güçsüzleştirilmek istenmektedir.
Odalarımızın mesleki denetim başta
olmak üzere üyelerle olan tüm bağlarının
kopartılmak istenmesi, mimar ve
mühendislerin örgütlülüğünü bozmak,
dirençsiz kılmak amacını taşımaktadır. Bu
amaçladır ki, TMMOB ve bağlı odalarına
yönelik haksız saldırı kampanyaları
sürdürülmektedir.
Mesleğimizin tek yasal örgütlenmesi olan
odamızın daha güçlü ve etkin bir şekilde
mücadele edebilmesi, mimarlık ve kentsel
yaşam alanları üzerindeki olumsuz
gelişmelerin önlenmesi, mesleki haklarımızın
korunabilmesi için meslektaş dayanışmasının
en üst seviyeye yükseltilmesi zorunluluğu
ortaya çıkmıştır. Gün dayanışma günüdür.
Mesleki örgütlülüğümüz, mesleki haklarımızın
savunulabileceği tek gücümüzdür.
Aktardığımız bu olumsuz süreçte, mesleki
haklarımıza, örgütlülüğümüze ve oda genel
kurullarında birlikte oluşturduğumuz oda
mevzuatına hep birlikte sahip çıkarak,
mimarlığın ve mimarın toplumda saygın
yerini almasına kararlılıkla destek olmaya
çağırıyoruz.
Mimarlığın tarihsel geçmişinden gelen
yenilikçi, yaratıcı ve örgütleyici gücünün
yaşama daha çok katılma zamanıdır.
MMO’dan Haberler
Mimarlar, Velioğlu Konağı’na talip
Mimarlar Odası Başkanı Atilla
Efendioğlu, Mimarlar Odası
Danışma Kurulu Üyesi ve Eski
Belediye Başkanı Zafer Ünal ve
odanın yönetim kurulu üyeleriyle
birlikte Belediye Başkanı Cengiz
Ergün’ü makamında ziyaret etti.
Ünal ve Efendioğlu Mimarlar Odası
olarak Erler Caddesi üzerinde
bulunan Velioğlu Konağı’na talip
olduklarını belirtirken, Belediye
Başkanı Cengiz Ergün de
Mimarlar Odası’na tarihi bir yeri
kazandırmanın gurur vereceğini
söyledi.
Belediye Başkanı Cengiz Ergün,
Mimarlar Odası Başkanı Atilla
Efendioğlu, Mimarlar Odası Danışma
Kurulu Üyesi ve Eski Belediye
Başkanı Zafer Ünal ve odanın yönetim
kurulu üyelerini makamında kabul etti.
Ziyarete Belediye Başkan Yardımcısı
Mimar Azmi Açıkdil de katıldı.
Ziyarette ilk olarak söz alan Eski
Belediye Başkanı Zafer Ünal,
Taşınmaz Kültür Varlıkları noktasında
yapılan çalışmalar nedeniyle Başkan
Ergün’e teşekkür etti. Yapılan
çalışmaların kalıcı çalışmalar
olduğunu ifade eden Ünal, “Ben görev
yaptığım dönemde Ayn-ı Ali çevresini
düzenledim. Aradan 20 yıl geçmesine
rağmen halen adımı anarlar. Bugün
cami ve tarihi bölgelerde yapılan
çalışmaları gözlemliyorum. Bugüne
kadar bu konuda en çok çalışma
sizin döneminizde gerçekleşmiştir.
Bu çalışmalar yıllar sonra bile adınızı
andıracak çalışmalardır. Sizleri tebrik
ediyorum” dedi.
Bu konuda Manisa Belediyesi’nden
bir çalışma daha istediklerini dile
getiren Ünal, “Mimarlar Odası Velioğlu
Konağı’na talip. Burası Koruma Kurulu
tarafından korunmaya alınmış bir
yer. Ancak tapusu şahısların elinde
bulunuyor. Buranın restore edilip
kazanılması gerekiyor. Daha önce
bunun örneğini Makine Mühendisleri
Odası’nda gördük. Mimarlar
Odası’nda da örneğini görmek isteriz”
diye konuştu.
Mimar Odaları Tarihi
Yerlerde Hizmet Yürütüyor
Erler Caddesi üzerinde bulunan
Velioğlu Konağı’nın 577 metrekarelik
arsa içinde 150 metrekarelik bir bina
olduğunu dile getiren Mimarlar Odası
Başkanı Atilla Efendioğlu, “Türkiye’nin
çeşitli bölgelerinde Mimarlar Odaları
hizmetlerini tarihi binalar içerisinde
yürütüyorlar. Biz Manisa’da da bunu
yapmak istiyoruz. Oranın restore
edilerek hizmete açılmasını, o bölgeyi
zenginleştirecek bir unsur olarak
görüyoruz” dedi.
35
Önderliğini
Yapmaya Hazırız
Mimarlar Odası’nın isteğine sıcak
baktığını belirten Belediye Başkanı
Cengiz Ergün de, bu işin önderliğini
yapmaya hazır olduklarını söyledi.
Velioğlu Konağı ve Şehitler İlköğretim
Okulu köşesinde bulunan tarihi bina
ile ilgili olarak İl Genel Meclisi Başkanı
Hayrullah Solmaz ile görüştüklerini
hatırlatan Başkan Ergün, “Biz
de şehrimizdeki tarihi eserlerin
gün yüzüne çıkması noktasında
her türlü çalışma içinde olabiliriz.
Arkadaşlarımız bununla ilgili bir
çalışma yapsınlar. İşin mali boyutunu
inceleyelim ve yaptıklarımızla
başarıya ulaşalım” ifadesini kullandı.
Odalar ve Dernekler Binası
Projesi Hayata Geçiyor
Mimarlar Odası’nın ziyaretinde seçim
döneminde söz verdiği oda ve dernek
binaları projesi ile ilgili de müjde veren
Belediye Başkanı Cengiz Ergün,
“Önümüzdeki meclis gündemine bu
projemizi koyacağız. Meclisten de
olurunu aldıktan sonra projemize
başlayacağız. Mimarlar Odası’na
Velioğlu Konağı’nı kazandırırsak
siz de oradaki yerinizden feragat
edersiniz” dedi.
Sektörden Çözümler
Enerji Kimlik
Belgesi ve Boardex
Ali KANVER
Son aylarda hepimizin hayatına giren, sıkça
konuşulan yeni bir kavram var, “Yapılarda
Enerji Kimlik Belgesi”. Peki bu Enerji Kimlik
Belgesi nedir? Sektöre ve ekonomiye katkısı
ne olacak? Yeni ürünümüz Boardex’in,
binaların enerji kimlik belgesinin yüksek sınıf
olmasına sağlayacağı katkılar nelerdir?
Bu konulara açıklık getirerek siz değerli
MEGARON okuyucularına ışık tutmak
istiyorum.
Enerji Kimlik Belgesi; asgari olarak
binanın enerji ihtiyacı ve enerji tüketim
sınıflandırması, yalıtım özellikleri ve ısıtma
veya soğutma sistemlerinin verimi ile ilgili
bilgileri içeren belgedir. Ve bu belgeyi
2017 yılına kadar almak yasayla zorunlu
hale geldi. Aslında, binalarda “Enerji
Performansı Yönetmeliği”, Ocak 2011’den
itibaren uygulanmaya başlandı. Ülkemiz,
enerji ihtiyacının çok büyük bir kısmını ithal
ederek karşılamaktadır. Ülkemizde her yıl
yalıtımsız binalar yüzünden milyarlarca
dolar israf edilirken, 2011 yılı ile birlikte
uygulanmaya başlanan bu yasayla enerji
israfının önlenmesi hedefleniyor. Meselenin
derinliğine bakacak olursak çok yerinde bir
karar olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Elektrik İşleri Etüd İdaresi (EİE) tarafından
hazırlanan “Enerji Verimliliği Strateji Belgesi
Taslağı”na göre, 2017’den itibaren yalıtımsız
binalardan alınan vergiler arttırılacak.
Dolayısıyla, mevcut binalar ne kadar erken
yalıtılırsa o kadar karlı olacaktır. Binalara
verilecek enerji kimlik belgelerinde, binaların
izolasyon durumuna göre enerji sınıfları A,
B, C gibi işaretlemelerle belirtilmektedir.
Enerji Kimlik Belgesi’nde, binanın yapımında
kullanılan malzemelerden kimler tarafından
yapıldığına, statik özelliklerinden mimari
özelliklerine, yalıtım detaylarından aydınlatma
ve enerji giderlerine kadar birçok bilgi yer
alacaktır.
Enerji Kimlik Belgesi’nde binaların
enerji tüketimi ve sera gazı salınımı A
ile G arasında sınıflandırılıyor. Tabi ki
sınıflandırma, binanın inşa edildiği yıldaki
mevzuatlarca tanımlanmış asgari şartlar göz
önüne alınarak yapılacak.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı’nın
verilerine göre toplam enerjinin neredeyse %
30’unun binalarda kullanıldığı bilinmektedir.
36
Sektörden Çözümler
Bu binalarda kullanılan enerjinin de kaybı
çatılardan, pencerelerden, kapılardan ve
büyük oranda da duvarlardan olmaktadır.
Öyle ki kayıpların %30-50 oranının
duvarlardan geçekleştiğini söyleyebiliriz. O
halde enerji tüketiminin azaltılması için başta
bina izolasyonun doğru ve nitelikli yapılması
gereğini ortaya koymaktadır.
İzolasyonları yaparken kullanılan ısı
yalıtım malzemelerinin kalınlığından veya
inceliğinden önce ısı iletkenlik kat sayısı
değerlerine bakmak gerekir. Burada ısı
iletkenlik kat sayısı değeri ne kadar düşükse,
malzemenin ısı yalıtım özellikleri de o kadar
yüksek olmalıdır. Ancak, ülkemizde ısı yalıtım
malzemelerinin şu anda gerektiğinden daha
ince kullanıldığı da bir gerçektir. Fakat yeni
enerji yönetmeliğine göre, yapıların A sınıfı
enerji kimlik kartı alması için birinci öncelik
duvarların ısı yalıtımının çok iyi yapılmasıdır.
Ancak sadece duvarların yalıtımı ile A
sınıfı belgeye sahip olunamayacağı da
aşikardır. Oysa duvarların ısı yalıtımı ile ilgili
ise çözüm olarak ortaya konan yaklaşım,
daha kalın yalıtım sistemleri ile mantolama
yapılması. Özellikle kışları soğuk geçiren
bölgelerde XPS veya EPS malzemeden
üretilen bu levhaların 10-20 cm kalınlığında
olması gerekliliği düşünüldüğünde,
uygulamada yaşanacak zorluklar, yüksek
katlardaki mekanik dayanım ve maliyet
çok ciddi problemler olarak karşımıza
çıkmaktadır. İşte bu problemleri aşmak için
Lafarge Dalsan olarak uzun süren ARGE çalışmaları ve yılların birikimiyle daha
kalın yalıtım gereken duvarlarda çözüm
getireceğini düşündüğümüz dış cephe
sistemleri oluşturduk. Gerek yeni binalar
için gerekse mevcut binalar için sunmuş
olduğumuz bu sistemlerin odağında ise yeni
ürünümüz Boardex dış cephe levhası çözüm
yaratmaktadır.
Boardex ile oluşturulacak sistemlerle yapılan
duvarların kuvvetli ısı yalıtım malzemeleri
ile beraber olması sebebiyle B, A, ve A
ötesi enerji belgesi alınmasına da katkı
sağlayacaktır. Boardex ile oluşturulan
sistemlerin sağlamış olduğu önemli
avantajlardan bir diğeri de daha az kalınlıkta
dış cephe duvarlarının yapılabilmesidir. Zira,
geleneksel dış duvar sistemleri (tuğla gaz
beton vb.) ile 25-30 cm aralığında yapılabilen
duvar kalınlılıkları Boardex duvar sistemleri
sayesinde 15-20 cm’de yapılabilmekte ve
kullanım alanının arttırmasından dolayı
yapının değerine değer katmaktadır.
Projelendirme aşmasında Boardex’le yapılan
dış cephe sistemleri düşünüldüğünde yapı
emsalindeki %2–3 oranındaki artıştan
dolayı yapı sahibine zaman ve değer
kazandırmaktadır.
Lafarge Dalsan tarafından ilk kez üretilen
Boardex, böylece yeni enerji performans
yönetmeliğine göre A sınıfı yalıtıma
erişebilmek için , her türlü (hafif-gevşek-düşük
yoğunluklu-kuvvetli) yalıtım malzemelerini
sıkı sıkıya sarmalayacak, bir ceket
gibi koruyacak mükemmel
bir dış cephe kaplama
malzemesi olarak
yapılara değer
katacaktır.
Boardex, dış cephe levhası suya
dayanıklı oluşu, küf ve bakteri
oluşturmaması, A1 sınıfı yangın
dayanımı, hafifliği, kesiminin ve
uygulamasının kolay olması sebebiyle
binaların dış cephe ısı yalıtımları için
oluşturulan bu sistemlerin mükemmel
bir parçasıdır.
37
Duyuru Panosu
ETKİNLİKLER
YARIŞMALAR
- Arkitera Genç Mimar Ödülü 2012
(15 Ekim 2012)
- Mimarlık Öğrencileri Yazı Yarışması
2012 (01 Ekim 2012)
- Türkiye Hazır Beton Birliği 2012
Mimarlık Ödülleri (15 Eylül 2012)
- Çeşme Merkez Sahili Kamusal
Mekânların ve Cephelerin
Düzenlenmesi Ulusal Fikir Projesi
Yarışması (25 Haziran 2012)
- Uşak Belediyesi Ismetpaşa Caddesi
ve Çevresi Ulusal Mimarlık Kentsel
Tasarım Fikir Proje Yarışması (20
Haziran 2012)
2. Proje ve Yapım Yönetimi
Ulusal Kongresi, İzmir Yüksek
Teknoloji Enstitüsü’nün ev
sahipliğinde, 13-16 Eylül 2012
tarihleri arasında gerçekleştirilecek.
Akademisyenler, profesyoneller
ve araştırmacılarla birlikte, proje
ve yapım yönetimi alanındaki fikir
ve son bulguların paylaşılmasının
amaçlandığı kongrede, Türkiye’de
bu alanda lisansüstü eğitimlerini
sürdürmekte olan araştırmacıların
katkıları ile kongrenin en yeni
kavramsal konuların ön bulgularının
tartışılacak. Bu bağlamda sunulan
bildiriler arasından seçilecek
olan bir bildirinin sahibine “En İyi
Lisansüstü Araştırma Ödülü”
verilecek.
SERGİ
Türkiye’de mimarlık üretiminin önemli örneklerinin
yanı sıra, mimarlığa farklı düzlemlerde katkıda
bulunmuş aktörleri kurumsal bir platformda
buluşturan, ödüllendiren ve mimarlık ortamına
açan “Ulusal Mimarlık Sergisi ve Ödülleri”
programı, 1988’den bu yana artan bir katılımla
devam ediyor.
Geçtiğimiz Nisan ayında 13.sü düzenlenen sergi
programı sene boyunca değişik yerlerde ziyaret
edilebilecek.
YURTDIŞI FUARLARI
SERGİ PROGRAMI
14 Mayıs-9 Haziran 2012 / İSTANBUL
3-10 Eylül 2012 / BODRUM
17-23 Eylül 2012 / KAYSERİ
1-7 Ekim 2012 / İZMİR
15-22 Ekim 2012 / GAZİANTEP
5-11 Kasım 2012 / BALIKESİR
19-25 Kasım 2012 / ADANA
3-9 Aralık 2012 / DİYARBAKIR
17-31 Aralık 2012 / ESKİŞEHİR
- CIFF Office Commercial Furniture (Ofis Mobilyaları
Fuarı)
- Interzum Mobilya Fuarı
- Salone Internazionale Del Mobile (Milano Mobilya
Fuarı)
- CIFF Mobilya Fuarı
- WMF/Furniwood China (Ağaç İşleme Makineleri ve
Mobilya Aksesuarları Fuarı)
- Kiev Expo Furniture Mobilya Fuarı ve Forumu
- Index Mobilya ve İç Dekorasyon Fuarı
- Furniture China&Wood Work (Mobilya ve Ağaç İşleme
Makinaları Fuarı)
- High Point (Ev Mobilyaları Fuarı)
- IMM Mobilya Fuarı
- Maison&Objet (Ev Dekorasyon Fuarı)
- IFFS/AFS Mobilya Fuarı
38
MMO’dan Haberler
10 Aralık 2011
Anemon Otel’de Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği 23.
Dönem Genel Kurulu gerçekleştirildi.
Seçim Kurulu’nca yapılan seçimlerde 23. Dönem
Yönetim Kurulu Atilla Efendioğlu, Ferdi Zeyrek, Akın
Özyurt, Volkan Arslan ve Göktan Rahmi Hurmalı’dan
oluşuyor.
Yapılan Genel Kurul’da 22. Dönem Yönetim
Kurulu çalışmaları inceledi. Mimarlar Odası Manisa
Temsilciliği’nin yapmış olduğu incelemeler sonrasında
bir sorun olmadığı tespit edildi. Ardından İlçe Yüksek
Yedek üyeliğe ise Tahir Gümüş, Emre Ercanlı, Serdar
Şahin, Onur Gazi Yurdalan ve Hüseyin Solmaz seçildi.
16 Aralık 2011
Odamızda düzenlenen devir teslim törenine 23. Dönem
Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Efendioğlu ve üyeler Akın
Özyurt, Ferdi Zeyrek, Volkan Arslan, Göktan Rahmi
Hurmalı, Serdar Şahin, Onur Gazi Yurdalan, Hüseyin
Solmaz ile Emre Ercanlı katıldı.
Mimarlar Odası’nın kurumsal hedeflerinin konuşulduğu
törende Yönetim Kurulu Başkanı Atilla Efendioğlu,
Mimarlar Odası’na yaptıkları hizmetlerden dolayı 22.
Dönem Yönetim Kurulu’ndan İlhan Kırdök, Müge Kuğu,
Yasemin Gümüş ve Tahir Altındiş’e plaket takdim etti.
40
MMO’dan Haberler
12 Ocak 2012
23 Ocak 2012
Yapı mevzuatındaki yenilikler ve değişiklikler
bilgilendirme toplantısında konuşuldu.
Odamız Yönetim Kurulu Üyeleri KOSGEB Manisa
Hizmet Merkez Müdürü Recep Özçelik’i ziyaret etti.
04 Şubat 2012
Manisa Mimarlar Odası’nın Dov Otel Boutique’te
düzenlediği kahvaltı toplantısına Manisa Mimarlar
Odası Yönetim Kurulu Üyeleri, KOSGEB Manisa Hizmet
Merkezi Müdürü Recep Özçelik, KOSGEB Uzmanı
Selim Baha Yıldız ve Mimarlar Odası’na kayıtlı 50’ye
yakın mimar katıldı.
10 Şubat 2012
28 Mart 2012
Manisa Mimarlar Odası Manisa Belediyesi İmar İşleri ile
toplantıda biraraya geldi. Toplantıda Manisa’nın genel
sorunları masaya yatırıldı.
Manisa Mimarlar Odası, Manisa Belediyesi İmar İşleri
ve üyeler ile Manisa’nın genel sorunlarını düzenlediği
seminerde konuştu.
41
MMO’dan Haberler
24 Mart 2012
31 Mart - 1 Nisan 2012
Manisa Mimarlar Odası’nın OSB Konferans Salonu’nda
düzenlediği Prof. Dr. Abdurrahman Kılıç’ın sunumuyla
“Binaların Yangından Korunması Hakkında
Yönetmelik Semineri”ne Mimarlar Odası üyelerinin
yanı sıra Manisa Belediye Başkan Yardımcısı Azmi
Açıkdil, İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemil Kora
ile oda üyeleri, Makine Mühendisleri Odası üyeleri,
Manisa Belediyesi İmar İşleri, Harita ve Şehircilik
Müdürlüğü, İtfaiye Müdürlüğü yönetici ve personeli
ile İlçe İtfaiye Müdürlükleri yönetici ve personelleri
katıldı. Binaların Yangından Korunması Hakkında
Yönetmeliğin hazırlayıcısı olan Prof. Dr. Abdurrahman
Kılıç, sunumunun ilk bölümünde yönetmelik maddelerini
örneklerle açıklamasının ardından sunumun 2.
bölümünde katılımcıların yönetmelikle ilgili sorularını
yanıtladı ve yönetmeliğin uygulanmasıyla ilgili bilgiler
verdi.
Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği’nin düzenlediği;
Mimarlar Odası Merkez Yönetim Kurulu Genel Sekreteri
Necip Mutlu, Merkez Yönetim Kurulu Üyesi Ali Ekinci,
İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Topal,
Mimarlar Odası İzmir Şubesi ve şubeye bağlı Manisa,
Aydın, Uşak, Salihli, Turgutlu, Akhisar, Aliağa, Ödemiş,
Kuşadası, Didim ve Nazilli Temsilcilikleri Yönetim
Kurulu Üyeleri’nin katıldığı Ege Bölge Toplantısı,
Manisa Saruhan Otel’de gerçekleştirildi. Bölge
toplantısında İzmir Mimarlar Odası Başkanı Hasan
Topal, mesleki denetim uygulamaları, yapı denetim,
şantiye şefliği ve mali konular hakkında genel bilgileri
katılımcılarla paylaştı. Manisa Mimarlar Odası Başkanı
Atilla Efendioğlu, toplantının Manisa’da düzenleniyor
olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Toplantıdan sonra tüm katılımcılar, Mimarlar Odası
Manisa Temsilciliği’nin yeni hizmet binası için Manisa
Belediyesi ve İl Özel İdaresi ortak çalışmasıyla restore
edilip hizmete geçirmeyi planladığı Velioğlu Konağı’na
giderek yerinde incelemeler yaptı.
Toplantının son bölümünde Mimarlar Odası Başkanı
Atilla Efendioğlu, Kılıç’a davetlerini geri çevirmediği ve
güzel sunumu için teşekkürlerini iletti.
ÜYEMİZ YAŞAR MERCÜL’Ü KAYBETTİK…
28 Mart 1938’de doğan Yaşar MERCÜL, 01 Haziran 1964 tarihinde Güzel
Sanatlar Akademisi’nden Yüksek Mimar olarak mezun olup, 31 Temmuz
1964 tarihinde odamıza 2296 sicil numarasıyla kayıt yaptırmıştır. Daha
sonra Yaşar MERCÜL Serbest Mimarlık ve Müteahhitlik Bürosu açan değerli
üyemiz sonraki yıllarda mimar olan oğlu Can MERCÜL ile birlikte kurduğu
Bi-Sem Mimarlık Mühendislik Hizmetleri Limited Şirketi ile mimarlık
hizmetlerine devam etmiştir. 23 Mayıs 2012 tarihinde tedavi gördüğü
hastanede yaşamını yitiren Yaşar MERCÜL’ün ailesi ve mimarlık
camiasına başsağlığı diliyor, meslektaşımızı saygıyla anıyoruz…
42
MMO’dan Haberler
11 Nisan 2012
13-15 Nisan 2012
Manisa Mimarlar Odası ile Özel Grand Medical
Hastanesi arasında oda üyelerine yönelik protokol
imzalandı. Protokol törenine Mimarlar Odası adına
Başkan Atilla Efendioğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri
Akın Özyurt, Ferdi Zeyrek, Volkan Arslan, Göktan
Rahmi Hurmalı, Grand Medical Hospital adına ise İdari
Koordinatör Ali Arslan ve Mali Koordinatör Enes Dindar
katıldı.
TMMOB Mimarlar Odası, 43.Dönem Genel Kurulu
13-14 Nisan tarihlerinde Ankara’da, Kültür ve Kongre
Merkezi Kemal Kurdaş Salonu’nda gerçekleşti.
Mimarlar Odası’nın yurt genelinden yoğun katılımıyla
gerçekleşen kongrede mimarlığın genel sorunları ortaya
konularak çözüm önerileri tartışıldı. “Meslek odamıza
ve meslek alanımıza yönelik hukuka açıkça aykırı olan,
anti-demokratik baskı ve müdahalelerinin kınanması”
konusunda hazırlanan basın bildirisi, Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı’nın önünde yapılan basın açıklaması ile
kamuoyuna duyuruldu.
Grand Medical Hastanesi İdari Koordinatörü Ali
Arslan, Mimarlar Odası ile Grand Medical Hastanesi
arasında yapılan protokolle Mimarlar Odası Üyeleri
ve 1. dereceden yakınlarının ayakta tedavi için
%20 yatarak tedaviler için %15 indirimli olarak
faydalanabileceklerini belirtti. Manisa Mimarlar Odası
Başkanı Atilla Efendioğlu ise tüm meslektaşları adına
hastane yönetiminin ilgisine teşekkür ederek tüm
meslektaşlarının söz konusu protokol şartlarını iyi ve
sağlıklı günlerde kullanmalarını temenni etti.
Genel Kurul süreci 15 Nisan Pazar günü yapılan
seçimlerde 43. Dönem Oda Yönetim Kurulu, Oda Onur
Kurulu, Oda Denetleme Kurulu asil ve yedek üyeleri ve
Birlik Yönetim, Denetleme ve Yüksek Onur Kurulu ile
Birlik Genel Kurulu’na katılacak asil ve yedek delege
adaylarının belirlenmesi ile son buldu.
28 Nisan 2012
05 Mayıs 2012
Manisa Mimarlar Odası, serbest çalışan üyeleriyle Park
Cafe’de kahvaltılı toplantıda biraraya geldi. Toplantıda
“planlı alanlar tip imar ve yapı denetim uygulama
yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik”
ile ilgili üyelere bilgiler verildi.
Mimarlar Odası Manisa Temsilciliği’nin, Mimarlar Odası
İzmir Şubesi Denetleme Komitesi tarafından yapılan
denetleme ve incelemelerinde, mevzuata aykırı hiç
bir durum olmadığı tespit edilerek çalışmaları başarılı
bulundu.
43
Mimarca Mizah
Karikatür Cem Işık
Karikatür Serhat Sarğın
Karikatür
www.zevkli.org
Karikatür Behiç Ak
44
Bilgi Kutusu
MİMARİ VE
MİMARLIK
Mimarlık, insanların hem fiziksel
mekanları, hem de kendi duygu
ve düşüncelerini anlatan biçimlere
duydukları gereksinmeyi karşılayacak
yapıları üretme sanat ve tekniğidir.
Başka bir deyişle, mimarlık veya
mimari, binaları ve diğer fiziki yapıları
tasarlama ve kurma sanatı ve bilimi;
insanların yaşamasını kolaylaştırmak
ve barınma, dinlenme,
çalışma, eğlenme
gibi eylemlerini
sürdürebilmelerini sağlamak
üzere gerekli mekanları, işlevsel
gereksinmeleri ekonomik ve teknik
olanaklarla bağdaştırarak estetik
yaratıcılıkla inşa etme sanatıdır.
Günümüzde birçok alanda olduğu
gibi mimarlık alanında da tasarımda
görsellik önemsenmektedir. Mimarlık,
zaman ve mekan içinde yaşamı
düzene sokma gereksinimiyle
Mimarlık
biçim haline gelmiş yaşamdır.
Frank Lloyd Wright
45
gelişerek günümüze kadar yaşamsal,
sosyal, kültürel, fiziksel, sanatsal ve
ekonomik boyut gibi çeşitli alanlarda
ele alınmayı gerekli kılmıştır.
Yerleşik yaşam biçimini benimseyen
bütün toplumların mimarlığı vardır.
Mimarlık yapıtları insan ürünü öteki
yapıtlardan şu özellikleriyle ayrılır:
- İnsanlar tarafından kullanılmaya
uygun bir işlevi olması
- Uzun süre ayakta durmasını
sağlayacak sağlamlıkta bir
yapısının olması
Bilgi Kutusu
- Bir düşünce ya da duyguyu
iletebilecek, bir deneyimi aktarabilecek
biçiminin bulunması
yapıları ya da dinsel yapılarda ise hem
kullanışlılık hem de biçimsel anlatım
gücü eşit ölçüde önem taşıyabilir.
Herhangi bir yapının mimarlık ürünü
sayılabilmesi için bu üç özelliğin bir
arada olması gerekir. Özelliklerin
birincisi ile üçüncüsü, yapıların
yerine getirdikleri toplumsal işlevlere
göre değişebilirler; ama ikinci özellik
bunlardan bağımsız olarak her yapıda
vardır. Örneğin; fabrika gibi işlevi
yarara yönelik bir yapıda duygu ve
düşüncelerin iletilmesine daha az
önem verilmiş olabilir. Buna karşılık
anıtmezar gibi daha çok duygu
iletimine önem verilen yapılarda
kullanım geri planda kalabilir. Kamu
Dünyanın en eski mesleği olarak
kabul edilen mimarlık yapı sektörünün
de ayrılmaz bir parçasıdır. Yapı
sektörü ise, tüm dünya ülkelerinde en
büyük sektör olup, diğer sektörlerin de
itici gücü olarak kabul edilmektedir. Bu
nedenle, mimarlık, geçmişin birikimleri
ile geleceği hazırlayacak, gelecekte
yaşanacak kaliteli yaşam çevrelerini
oluşturacak vizyon sahibi bireylerin
mesleğidir.
Son elli yıldır mimarlık mesleği
konusunda “çizim yapma sanatı” gibi
bir yanlış kanaat oluşmuş, mimarlık
sanatına yardımcı olan ancak çalışma
alanı, tüm yapılarda kullanılan
elemanların malzeme, mukavemet,
statik ve dinamik durumlarını ve
ekonomisini inceleyen bilim dalı
olan inşaat mühendisliği ile mimarlık
kavramları birbirine karışmıştır.
Mimarlık sanatının kültürel yanını
gözardı eden bu anlayış sonucunda,
yüzyıllardır ülkemizin kimliği ile
bütünleşen, kültürümüzün ve
değerlerimizin en kalıcı kanıtı
olan mimarlık, kimliğini kaybetmiş,
kültürel kimlik sorusu ile bir hesabı
bulunmayan egemen yapı kültürü
kentlerin görünür kimliğine damgasını
vurmuştur.
Mimarinin Psikolojimize Ettiği
Yüzbinlerce yıl doğanın kucağında
evrimleşerek yolumuza devam ettik.
Ancak bugün modern dünyanın
baskısı altında “gerçek doğamızdan”
uzaklaşıyor, kendimizi çoğu zaman
kafese kapatılmış bir kaplan gibi
hissediyoruz. “İnsanat Bahçesinde”
günlerimizi geçiriyoruz. Yeşil alanların
azaldığı, ekonomik sistemlerin
nüfusun çoğunluğuna sağlıklı
evler üretemediği, bütünselliğin
kaybedildiği, çevre - insan
etkileşiminin unutulduğu beton
ormanlarında nefes alıyoruz. Küçük
ölçekte yaşadığımız binalar, geniş
perspektiften baktığımızda şehirler
sadece bedenimizi değil psikolojimizi
de tüketiyor. Kişiliklerimiz zayıflıyor,
umutlarımız tükeniyor, yaşam
enerjimiz düşüyor, yaratıcılığımız
törpüleniyor. Madalyonun bir yüzü
mimarinin ruh sağlığımızda yıkıcı
etkilerine işaret ediyor. İyi haber ise
madalyonun öteki yüzünde... İnsancıl
bir mimari anlayışı ile tasarlanan
evlerde daha mutlu, stresten uzak
bir şekilde yaşayabiliriz. Buradaki
en önemli nokta insancıl ve çevreci
mimari anlayışını idealize ederken
diğer yandan da getirilerini uzun
vadede ve geniş bir vizyonla
değerlendirebilmek. Çevre ve
mimarinin insan psikolojisi üzerindeki
etkilerinden hareketle toplumsal barış,
uyumlu ilişkiler, yaratıcılığın yükselişi
ile gelen iş yerinde performans
artışları, sağlık masraflarının
azalması, suç oranlarındaki düşüş
gibi ekonomiyi yakından ilgilendiren
sonuçlar elde edilebilir.
İç İçe Geçmiş Yaşamlar...
İnsanın çevre ile etkileşimi oldukça
zengin bir araştırma konusu. Evrende,
bizim dışımızda yer alan en ufak detayın
bile bizde yaratabileceği etkiyi gözden
kaçırmak ne kadar hatalı ise bizim de
çevremize yaptığımız etkiyi küçümsemek
o kadar yanlış olur. Yaşam ışığımızın
sadece mikroskopla görülebilen tek
bir kanser hücresiyle sönebileceğini
46
gördüğümüzde, büyük - küçük demeden
tüm faktörleri ele alarak hareket etmek
en mantıklısı. Sayısız araştırma, çevrenin
insan üzerindeki derin etkisini ortaya
koyuyor.
Çevreyi üç boyutta inceliyoruz. Orman ve
deniz gibi doğal çevremiz, mimari yapıları
ve yapay parkları içeren doğal olmayan
çevremiz, son olarak da sosyal çevremiz...
Bilgi Kutusu
Yeşil Olmadan Asla...
Sesiyle,
kokusuyla,
rengiyle ilham
veren, bize doğanın parçası
olduğumuzu hatırlatan, gerçek
anlamda yaşadığımızı hissettiren
doğal çevrenin insan psikolojisine
etkilerini bilmeyen neredeyse yok
gibi. Akademisyenlerin çalışmaları
şehirlerde ve evlerde yeşil alanlara
yer vermenin güvenlik duygusunu
arttırdığını, stresi azalttığını, bilişsel
fonksiyonları geliştirdiğini ve
üretkenliği canlandırdığını gösteriyor.
Olumsuz duygulara karşı panzehir
etkisi yaratan ve strese karşı en
etkili silah olan doğanın gücü,
performansımız üzerinde de kendini
gösteriyor. Yeşilin ve mavinin
dinginleştiren etkisiyle dikkatimizi
toplama yetimiz artıyor, daha
etkin bir şekilde hedef koyuyor ve
hedeflerimize odaklanabiliyoruz. Bir
anlamda düşünsel kabiliyetlerimiz
keskinleşiyor. Kuo tarafından
yapılan bir araştırmaya göre, doğal
alanlara yakın binalarda oturanlar
oturmayanlara göre yaşamlarındaki
büyük olaylarla daha kolay başa
çıkabiliyorlar. R. Kaplan’ın yaptığı bir
başka araştırma ise, evden izlenebilen
doğal manzaranın sakinlerine huzur
verdiği ve barışçıl duygular yaşattığını
ortaya koymuş.
Terapi Etkisi Yapan Tasarımlar
Bugün dünya nüfusunun yaklaşık
yarısı büyük şehirlerde yaşıyor.
2050 yılında bu oranın yüzde 75’lere
ulaşması bekleniyor. Bu beton
ormanlarında genelde deniz, doğal
park, göl ve yeşil alanlar ancak
rüyalarımızda yer bulabiliyor. Bu
sebeple doğal olmayan çevre, günlük
yaşamımızda etkin rol oynuyor.
Yapay parklar, köprüler, okullar,
hastaneler, alışveriş merkezleri, iş
merkezleri, spor tesisleri ve de en
önemlisi evlerimiz... Tüm bu mimari
yapılar tasarımlarıyla yaşam kalitemizi
belirliyor.
Psikiyatri Kliniğinden Örnek
Binaların insan psikolojisinde yarattığı
dramatik etkinin en iyi tespitinin
yapılması için psikiyatri kliniklerinde
incelemelerde bulunulmuş, bazı
tasarım çalışmaları yapılan ve
böyle düzenlenen yerleri hastaların
tedavi sürecine etkileri ölçülmüştür.
Sonuçlar çevre tasarımı ile tedavi
kalitesi arasında bire bir bağ olduğunu
göstermiştir.
Ruhumuzu Yücelten Yapılar
Binaların yalnızca belli işlevleri yerine
getirmesini, bizlere mutluluk ve huzur
vermesini değil, aynı zamanda belli
bir dış görünüşe sahip olmasını, bu
dış görünüşüyle belli bir kavramı, belli
bir dünya görüşünü ya da ruh halini
yansıtmasını istiyoruz.
47
Yaşam sadece denge ve mutluluktan
da ibaret değil. Kendimizi
gerçekleştirmek en önemli psikolojik
ihtiyaçlarımızdan. Bu nedenle
ideallerimizi, sahip olmadığımız ancak
sahip olmak istediğimiz nitelikleri
barındıran mimari yapılara hayran
kalıyoruz. Onların içinde kendimizi
yücelmiş hissediyoruz.
Davranışlarımızı o ideallere
yaklaşmak adına yeniden disipline
ediyoruz.
John Ruskin’e göre tüm binalar analiz
edebileceğimiz, değerlendirebilip
yorumlayabileceğimiz, bir takım
kavramları içinde barındırır. Binalar
demokrasiyi ya da aristokrasiyi
anlatır, açık yüreklilik ya da kibirden,
dostluktan ya da saldırganlıktan söz
eder, geleceğe duyulan sempatiyi ya
da geçmişe duyulan özlemi dile getirir.
Her tasarım belli bir ruh durumunu
ve ahlak anlayışını yansıtır. Bir
binayı güzel bulduğumuzu söylerken
onu yalnızca estetik bulduğumuzu
değil, çatısıyla, kapı kollarıyla,
pencereleriyle yaşam biçimini
benimsediğimizi anlatmak isteriz.
Basında MMO
Basında MMO
27 Mart 2012 / Manisa Haber Gazetesi
3 Nisan 2012 / Manisa Haber Gazetesi
18 Ocak 2012
Hür Işık
Gazetesi
2 Aralık 2011
Gündem Gazetesi
Basında MMO
48
Basında MMO
2 Şubat 2012
Gündem
Gazetesi
17 Şubat 2012
Manisa Haber
Gazetesi
19 Aralık 2011
Manisa Haber
Gazetesi
Basında MMO
29 Şubat 2012 Güne Bakış Gazetesi
Basında MMO
8 Şubat 2012 Yarın Gazetesi
49
Mimarca Sanat
SOLUK
Hani yapılar vardır,
Hepimizin bildiği…
Hastaneler, fabrikalar,
Okullar, oteller…
Mezarlar vardır;
Hepimizin bildiği…
Mezarlar;
Yalnız mezarlar bilir;
Minarede;
Üç merdivenin yukarı çıktığını;
Birbirinden habersiz…
Ali Kaya Madenli
50
Download