T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

advertisement
i
T.C.
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KIYAMET ALÂMETLERİ VE GELECEK HABERLERİ
KONUSUNDA HADİSLERLE KİTABI MUKADDESİN
KARŞILAŞTIRILMASI
Tezi Hazırlayan
Bülent MALKOÇ
Tezi Yöneten
Prof. Dr. Salahattin POLAT
Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı
Hadis Bilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
Eylül 2010
KAYSERİ
i
ii
ÖNSÖZ
Tekvin birinci bab birinci cümlede “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı” denilerek
ilk yaratılış için bir başlangıçtan haber verilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın
yaratıcı kudretine vurgu yapılarak evren ve evrenin içindeki varlıkların yaratılış
serüvenleri ana hatlarıyla anlatılmaktadır. Bu serüven içersinde insanın ayrı bir önemi
vardır. Çünkü insan akıllı ve halife olarak yaratılmıştır. Akıllı olması ona merak etmesi,
soru sorması ve bilgi öğrenme özelliği kazandırmıştır.
Yine kutsal kitaplarda yaratılışın başlangıcından bahsedildiği gibi birde bu yaratılışın
sonu üzerinde durulmaktadır. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta Apokaliptik edebiyatta İslam
da ise klasik hadis kaynaklarının fiten ve melahim bölümlerinde kıyamet alâmetleri ve
gelecek haberleri konusu geniş bir şekilde işlenmiştir. İşte insan her dönemde bu sonun
zamanını merak etmiş gerek yaşadıkları dönemdeki peygamberlere bu sonla ilgili
sorular sorarak gerekse de etkileşimde oldukları kültürlerden sahip oldukları bilgilerle
bu sonun zamanını tahmin ederek çeşitli tarihler vermişlerdir. Tarih vermeye de devam
edilmektedir. 2012 filmi bununla ilgili olarak güncel bir örnektir.
Günümüz insanı için de bu problem devam etmektedir. Dinî, sosyal ve ekonomik gibi
sebeplerle kendilerini kıyamet tarikatları olarak isimlendiren oluşumlar bu gerçeği
yansıtmaktadır. Bu oluşumların liderleri, insanların dini duygularını suiistimal ederek
çok büyük ekonomik rantlar elde etmektedirler. Zamanı belli olmayan bu sondan dolayı,
Mesih ve Mehdîliğini iddia eden kimseler insanlığı kurtarmak adına ortaya çıkarak dini
duyguları istismar etmişler ve istismar etmeye de devam etmektedirler.
Kıyametin gerçekleşeceği zamanın önceden bilinememesi, insanları bu zamanın
yaklaştığını haber veren işaret ve olayları merak etmekten alıkoymamıştır. Bunun için
kıyamet ve alâmetleri konusu ilahi olan, ilahi olmayan bütün dinlerde canlılığını
korumaktadır. Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda zaman zaman
birbirleriyle etkileşim içersinde de olmuşlardır.
Bu çalışmamızda; her dönemde canlılığını koruyan gelecekte de korumaya devam
edecek olan, hadislerle Kitab-ı Mukaddes’te ki kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri
konusunun karşılaştırması yapılarak ortak olan noktalar değerlendirilecektir.
iii
Araştırmamız, giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, kullanılan
kaynaklar, amaç, yöntem ve konu ile ilgili yapılan çalışmalar üzerinde durulmaktadır.
Birinci bölümde, kavramsal çerçeve belirtilmiştir. Kıyamet, kıyamet alâmetleri, kitab-ı
mukaddes, israiliyât ve mesihiyât kavramlarının açıklaması yapılmaktadır.
İkinci bölümde, hadisler de ve Kitabı Mukaddes’te ki kıyamet alâmetleri, gelecek ve
dünyanın sonu ile ilgili haberler belirtilmiştir. Hadislerin tahrici yapılarak lafız
farklılıkları ile sened ve metin tenkidleri yapılmıştır. Kitab-ı Mukaddes’te ki kıyamet
alâmetleri belirtilmiştir. Araştırmanın sonunda genel değerlendirme ve sonuç kısmı yer
almaktadır.
Bu çalışmanın konusunun tespitinde ve tamamlanmasında yardımlarını ve desteklerini
esirgemeyen sayın hocam Prof. Dr. Salahattin Polat Bey’e teşekkür ederim.
Bülent Malkoç
Kayseri 2010
iv
KIYAMET ALÂMETLERİ VE GELECEK HABERLERİ KONUSUNDA
HADİSLERLE KİTABI MUKADDESİN KARŞILAŞTIRILMASI
Bülent MALKOÇ
ÖZET
Tezimizin konusu kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda Hadislerle Kitabı
Mukaddesin karşılaştırılması ve ortak yönlerin değerlendirilmesidir. İnsanlar için
hayatlarını düzenlemede dinî kaynaklardan gelen bilgiler çok önemlidir. Hadisler de
Müslümanlar için yaşamlarını düzenlemede önemli bir yere sahiptir. Bu düşünceden
hareketle bu konu ile ilgili olarak Hadislerde İsrailiyât etkisi bu çalışmada test
edilmiştir. Bu tezde Kitâb-ı Mukaddes’te ki dünyanın sonu ve kıyamet alâmetleri olarak
değerlendirilen
ayetler
belirtilmekle
yetinilmiştir.
Kitâb-ı
Mukaddes
tenkidi
yapılmamıştır. Konu ile ilgili hadisler tahric edilerek şemaları yapılmıştır. Daha sonra
isnad-metin tenkitleri yapılarak Hadislerin sıhhati ile ilgili ulaşılan kanaat belirtilmiştir.
Sonuç olarak kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda hadislerle Kitâb-ı
Mukaddes arasında benzerlik olduğu tespit edilmiştir. Fakat benzerliklerin hadislere
kutsal kitaptan geçtiği şeklinde aceleci ve ön yargılı bir hükümle değerlendirilmesi
doğru değildir. Bunlar Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kıyamet gerçeği ve sonrası için
insanların
dikkatini
çekme
amacıyla
ve
uyarı
niteliğinde
beyanlar
değerlendirilmelidir.
Anahtar Kelimeler: Hadis, Kitabı Mukaddes, kıyamet, kıyamet alâmetleri.
olarak
v
THE COMPARASION BETWEEN THE HADITHS WHICH ARE ABOUT THE
APOCALYPTIC OMENS OF DOOMSDAY AND THE NEW AND OLD
TESTAMENT
Bülent MALKOÇ
ABSTRACT
In this study, It is compared with the hadiths which are about the apocalyptic omens of
the doomsday, and the Old and New Testament.It’s evaluated the similiar features of
both. The religious knowledge is very important for humans to manage their lives. Also
the hadiths are so important for muslims to manage their lives.In this respect it is
studied on about if the Jewish is affected on these hadiths. It is just mentioned about the
end of the world according to The Old and New Testament and the hadiths about the
omens of the doomsday. It is not ciriticized the Old and New Testament.It is put forth
the hadiths about this subject for consideration.Finally It is shown that the conclusion
of accuracy of the hadiths by using isnad-textual critisizm.
As a result we came in view that there are some similarities between the hadiths which
are about the apocalyptic omens of the doomsday and the Old and New Testament. But
it won’t be true to comment these similarities come from the Old and New Testament to
the hadiths by preconceived judgment.In our research . It is considered that they are
warnings which The Prophet Muhammet (S.A.V ) aimed to call attention to the humans
for the reality of doomsday and the happenings after it.
Key Words: Hadith, The Old and New Testament, Doomsday, Omens of Doomsday
vi
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.............................................................................................................................ii
ÖZET...............................................................................................................................iv
ABSTRACT .....................................................................................................................v
İÇİNDEKİLER ..............................................................................................................vi
KISALTMALAR .........................................................................................................viii
GİRİŞ ...............................................................................................................................1
A. Tezin Konusunun Sınırları ...........................................................................................1
B. Tezin Amacı ve Önemi.................................................................................................1
C. Tezin Metodu................................................................................................................2
D. Bu Konuda Yapılmış Çalışmalar..................................................................................2
E. Kaynaklar......................................................................................................................3
BİRİNCİ BÖLÜM
KAVRAMLAR VE TANIMLAR
I. TEMEL KAVRAMLAR ...............................................................................................4
A. Tenkid ve Tahric ..........................................................................................................4
B. Kitab-ı Mukaddes .........................................................................................................5
C. İsrailiyât ve Mesihiyât ................................................................................................11
D. Kıyamet ......................................................................................................................20
E. Âhir Zaman.................................................................................................................24
F. Alâmet.........................................................................................................................28
II. HADİSLERDE İSRAİLİYÂT VE MESİHİYÂT ETKİSİNE DAİR
TARTIŞMALARIN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ................................................35
İKİNCİ BÖLÜM
HADİSLERDE VE KİTAB-I MUKADDES’TE KIYAMET ALÂMETLERİ VE
GELECEĞE YÖNELİK HABERLER
A. Herc İle İlgili Rivayetlerin Tahrici ve Tenkidi...........................................................40
B. Kitabı Mukaddes’te Herc İlgili Rivayetler .................................................................48
C. Kıyametten Önce Büyük İki Grubun Savaşacağını Belirten Rivayetler ....................49
Ç. Kitab-ı Mukaddes’te Savaşın Olacağını Belirten İşaretler.........................................52
D. Ye’cüc ve Me’cüc’le İlgili Rivayetler........................................................................53
E. Kitab-ı Mukaddes’te Ye’cüc ve Me’cüc.....................................................................59
F. Güneş Battığı Yerden Doğmadıkça Kıyametin Kopmayacağına Dair Rivayetler......62
vii
G. Kitab-ı Mukaddes’te Konu İle İlgili Rivayetler .........................................................65
Ğ. Fitne Zamanından Haber Veren Rivayetler ...............................................................66
H. Kitab-ı Mukaddes’te Fitne İle İlgili Haberler ............................................................71
Değerlendirme.................................................................................................................72
I. Hadislerde Mehdî.........................................................................................................72
İ. Kitab-ı Mukaddes’te Mesih .........................................................................................79
J. Hadislerde Deccâl........................................................................................................95
K. Kitab-ı Mukaddes’te Deccâl ......................................................................................95
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ...............................................................................99
KAYNAKLAR ............................................................................................................104
ÖZGEÇMİŞ.................................................................................................................109
viii
KISALTMALAR
AÜİFD.
: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
bkz.
: Bakınız
c.
: Cilt
çev.
: Çeviren
DiA.
: Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
EÜSBE.
: Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
HÜİFD.
: Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Hz.
: Hazreti
M.Ö.
: Milattan Önce
M.S.
: Milattan Sonra
s.
: Sayfa
SÜSBE.
: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
SDÜİFD.
: Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
yy.
: Yüzyıl
trs.
: Tarihsiz
1
GİRİŞ
A. Tezin Konusunun Sınırları
Araştırmamızın konusu olan kıyamet alâmetleri hadislerde fiten ve melâhim kitaplarında
konu edilmişlerdir. Fiten hadisleri ile kıyametin kopmasından önce özellikle
Müslümanlar arasında gerçekleşecek olan dâhili ihtilaf, savaş, karışıklık, her türlü
felaket ve uzak geleceğe ait haberler kastedilmektedir. Bu rivayetler hadis
kaynaklarında fiten ve melâhim kitaplarının yanında imâre, rikâk, megâzî, menâkıb,
mehdî, eşrâtû’s-sa’at ve kıyâm’s-sa’at gibi kitap veya bâb başlıkları altında da
zikredilmişlerdir.
Kıyamet alâmetleri konusu alan bakımından çok geniştir. Araştırmanın belirli bir
zamanda tamamlanması gerekmektedir. Bunun için kıyamet alâmetleri ile ilgili yapılan
çalışmalardaki hadisler hariç tutularak araştırma sınırlandırılmıştır. Konu ile ilgili
yapılan çalışmalar ilgili bölümde belirtilmiştir.
B. Tezin Amacı ve Önemi
Çoğu inanç sistemlerine göre evreni ve evrenin içindekileri yaratan Allah’tır. Aynı
şekilde buna son verecek olan da yine Allah’tır. İslam’ın dışındaki ilahi dinlerde de
dünyanın ölümünden, kıyametten, bu büyük ölümden sonraki diriliş ve hesap gününden
bahsedilmektedir. Kıyametin zamanı ve belirtileri konusu da insanların her zaman
dikkatini çekmiştir. Kur’an’da kıyametten bahsedilmesi, Peygamberimize (s.a.v) bu
konuda sorular sorulmuş olması konunun önemini göstermektedir.
Bu durum da geleceğe ve dünyanın sonuna dair Hz. Peygamber’in gerçekte neler
söylediği, nelerin ona söylettirildiği, söylediklerinin değiştirilip değiştirilmediğinin
2
araştırılması ve sağlam verilere dayanarak belirlenmesi Müslümanların inançları, dünya
görüşleri ve davranışları açısından son derece önemlidir.
Bu çalışmada, kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda hadislerde israiliyât
ve mesihiyât etkisi olup olmadığı araştırılacaktır. Bunlarla ilgili olarak hadislerdeki
etkileşim şüphesi ve iddialarının test edilmesinin tespit edilip değerlendirilmesi
amaçlanmaktadır.
C. Tezin Metodu
Tezimizin konusu kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleridir. Kitabı Mukaddeste
konumuzla ilgili tespit edilen ayetler karşılaştırma amacıyla alınmıştır. Hadisler için
tahric, isnad-metin tenkidi prensipleri gözetilmiştir. Ulaşılabilen Hadislerin metinlerinin
tamamı alınmıştır. Aynı metin özellikleri taşıyanlar aynı harf grubu içersinde
değerlendirilmiştir. Bunlar içersinde ki metin farklılıkları da harf grubunun yanına
numara verilerek ifade edilmiştir. Metinlerin ardından isnad şemaları yapılmıştır. İsnad
şemaları sayfa düzeni nedeni ile parçalı olarak verilmiştir. Râviler sika, ihtilaflı ve zayıf
râviler olarak gruplandırılmıştır. İsnad da yer alan raviler ile ilgili değerlendirmeler ricâl
kitaplarından ulaşılarak yapılmıştır. Senedin muttasıl olup olmadığını tespitte râvilerin
ölüm yılları ve hoca-talebe ilişkisi olup olmadığına bakılmıştır. Tespit edilenlerde ilgili
yerlerde belirtilmiştir. Râvinin sika oluşu veya zayıflığı belirtilmiştir. Bunların sonunda
da metinle ilgili oluşan kanaat belirtilmiştir.
D. Bu Konuda Yapılmış Çalışmalar
Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri ile ilgili olarak bazı çalışmalar yapılmıştır.
Konu ile ilgili olarak Mustafa Ertürk’ün Metin Tenkidi (Gayb ve Fiten Hadisleri Örneği)
adlı çalışması 1995 yılında MÜSBE tamamlanmış doktora çalışmasıdır. Ertürk bu
çalışmasın da hadisler de metin tenkidi ve prensipleri, Kur’an’da Hz. Peygamber’in
gayb bilgisi ve vahiy-sünnet ilişkisi ve Buhâri’de yer alan sadece bir fiten hadisinin
(havz) tahric ve değerlendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde
Kıyamet Alâmetleri (Envâru’l-Âşikîn Örneğinde) isimli eser 1999 yılında SDÜSBE’de
doktora çalışması olarak yapılmıştır. Bu çalışma da XV. yy. Osmanlı Popüler Dînî
Edebiyatındaki Fiten Hadislerinin Tahric ve Tenkidi (Envâru’l-Âşikîn Örneğinde)
3
yapılmaktadır. Envâru’l-Âşikîn’de geçen ve kıyamete kadar olması beklenen olayları
anlatan hadislerin, kıyamet alâmetlerinden bahseden hadislerin, kıyamet gününü tasvir
eden hadislerin ve cennet-cehennemi tasvir eden hadislerin tahric-tenkidi yapılmaktadır.
İlgili bölümlerin sonunda bir değerlendirme sunulmaktadır. Mehmed Ali Durmuş’un
Haberlerin Ağında Mehdî isimli çalışması 2000 yılında AÜSBE’de Mehdî Hadislerinin
Tedkiki başlığı ile sunulan yüksek lisans tezidir. Burada Mehdî ile ilgili rivayetlerin
sened ve metin tenkidi yapılarak Mehdî hadislerinde çelişkiler, abartılar ve uydurma
faktörleri dile getirilmektedir. Deccâl İle İlgili Hadisler Ve Değerlendirilmesi başlıklı
yüksek lisans tezi EÜSBE’de 2002 yılında İhsan Yeğen tarafından tamamlanmıştır.
İslam’da deccâl düşüncesinin kaynağı ve deccâl ile ilgili hadislere genel yaklaşım
tartışmaları sunulduktan sonra deccâl ile ilgili hadisler ve tahlilleri yapılmaktadır. 2007
yılında AÜSBE’de Aziz Taşbolotov tarafından Ye’cüc ve Me’cüc Hakkındaki
Hadislerin İsnad ve Metin Açısından Tahlili başlığı ile yüksek lisans tezi olarak
çalışılmıştır. Ye’cüc ve Me’cüc ile ilgili rivayetlerin senedleri verilerek tenkidleri
yapılmıştır. Konu ile ilgili yapılan çeşitli yorumlar verilerek çalışma sonuç kısmı ile
tamamlanmıştır. Yine 2007 yılında AÜSBE’de Süleyman Altuntaş tarafından Kıyamet
Alâmetleri (On Alâmeti Bir Arada Zikreden Rivayetlerin Tahlili) adı ile yüksek lisans
tezi olduğu tespit edilmiştir. Kıyamet ile ilgili kavramsal çerçeveden sonra kıyametin
kopması ile ilgili on alâmeti bildiren rivayetler ve Tahlilleri yapılmaktadır.
E. Kaynaklar
Hadislerin tahrici yapılırken klasik hadis literatürüne müracaat edilmiştir. Kütüb-i Sitte
ile birlikte İmam Malik’in Muvatta’ına, Abdürrezzâk’ın Musannefi, Humeydî, Ahmet b.
Hanbel, Bezzar ve Ebû Ya’la’nın Müsnedlerine ve Taberânî’nin Mu’cem’lerine
müracaat edilmiştir. Sened ve metin tenkidinde Mizzi’nin Tehzibül Kemal’i, Ukaylî’nin
Kitâbu’d-Duafâ, İbn Ebî Hâtim’in Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dil, Zehebî’nin Mîzânu’l-İtidâl
eserlerine müracaat edilmiştir. İbn Hacer’in Tehzîbû’t-Tehzîb, Takrîbû’t-Tehzîb ve
Lisânû’l-Mîzân adlı eserlerine sıklıkla müracaat edilmiştir. Ayrıca Hadisler ve ravilerin
halleri
ilgili
faydalanılmıştır.
olarak
taramalarda
el-Mektebetû’ş-Şamile
programından
da
4
BİRİNCİ BÖLÜM
I. TEMEL KAVRAMLAR
A. Tenkid ve Tahric
Hadislerdeki kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri ile Kitab-ı Mukaddes’te zikredilen
kıyamet alâmetlerinin benzer olanlarının tespit edilip değerlendirilmesinde bu iki
kaynağın, problemleri ile beraber çok iyi etüt edilmesi gerekmektedir. Ayrıca bu iki
kaynağın etkileşimde olma ihtimalleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Bundan dolayı
disiplinler arası ilişkilerde ön plana çıkan çok anlamlı ve boyutlu olan metin tenkidi
kavramının çok iyi bilinmesi gerekmektedir.
Tenkid kelimesi, Arapça nkd kökünden gelmektedir. Sözlük anlamı olarak ‘bir şeyi
değerlendirmek, iyisini kötüsünden ayırmak, eliyle incelemek kusurları ortaya dökmek’
anlamlarına gelmektedir.1 Hadis tenkidinde ki amaç hadislerin sahih olup olmadıklarını
tespit etmektir. İslam dininin ikinci kaynağı olan hadislerin kaynağının Hz. Peygamber
(s.a.v.) olup olmadığının araştırılmasıdır. Hadis tenkitçiliği, Sened tenkitçiliği ve metin
tenkitçiliği olmak üzere ikiye ayrılır. Sened tenkidi, hadisin senedinde ki ravilerin
güvenilirliğinin ve Senedde ki ittisalin tespitidir. Metin tenkidinin farklı tanımları
yapılmıştır. Metin tenkidi hadisin metnine uygulanan bir tenkittir. Hadis ilmi
terminolojisinde, hadislerin Kur’an’a, akla, tecrübeye, gözleme, bilime, tarihi gerçeklere
aykırılığı gibi ölçülerle eleştirilmesine metin tenkidi denilmektedir. Hadislerin bu
ölçülerle tenkidi, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren kullanılmıştır. Ancak bu gün
kullanılan çok boyutlu çok anlamlı metin tenkidi yerine daha ziyade ‘Hadislerin
Kur’an’a arzı, hadisin görüşe aykırılığı’ gibi tabirlerle ifade edilmiştir.2 Sened tenkidi
1
İbn Manzur, Lisanû’l-Arab, III, 425.
Metin tenkidi kavramının çok anlamlılığı, çok boyutluluğu ve disiplinler arası ilişkisi hakkında geniş
bilgi için bkz. Polat, Salahaddin, “Çok Anlamlı, Çok Boyutlu Ve Disiplinler Arası Bir Kavram: Metin
Tenkidi,” Hadis Tetkikleri Dergisi, c.VI, s.I (2008) ss.7-28.
2
5
rical kitaplarında râviler hakkında söylenen cerh-ta’dil lafızlarının tespitiyle olurken,
metin tenkidi hadis metnin Kur’an’a, akla ve dinin genel esaslarına arzı şeklinde
olabilmektedir.3
Metin tenkidi kavramı Kitab-ı Mukaddes tenkitçilerinin de üzerinde önemle durdukları
bir kavramdır. Bu uzmanlar, kutsal metnin anlaşılması ve tarihsel serüveninin ortaya
çıkarılmasına yönelik yeni tenkit türleri de ortaya çıkarmaktadırlar. Yeni tenkid türleri
geliştirmede de öncülük etmektedirler. Bu tenkid türleri diğer metinler içinde
kullanılmaktadır.4
Tahric sözlükte, bir şeyi dışarı çıkarmak, açıklayıp izah etmek anlamlarına gelir.5
Tahric
ıstılahta,
durumu
incelenecek
hadisin
literatürdeki
isnatlarının/tariklerinin taranıp toplanması işine denilir.
6
ulaşılabilecek
Hadiste isnad tenkidi
yapabilmek için öncelikle hadisin ulaşılabilinen bütün isnadlarının tespit edilmesi
gerekir. Bütün isnadlarına ulaşılmadan yapılacak bir tenkid asıl amaç olan hadisin
güvenilirliği sorununa çözüm getirmek yerine yanlış sonuçlara ulaşmaya sebep
olacaktır.
B. Kitab-ı Mukaddes
Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid’den oluşan Hıristiyan kutsal kitabıdır. Kitab-ı Mukaddes,
Hıristiyanların dini alanda otorite kabul ettikleri, Yahudilerin kutsal kitabını da
kapsayan yazılar koleksiyonuna verdikleri isimdir. Ancak Yahudilerin ellerinde hiçbir
zaman Hıristiyanlıkla ilgili kutsal sayılan kitaplar Bible, İnciller v.b. bir arada değildir.
Çünkü ne Kitab-ı Mukaddes ne de Eski Ahit adları Yahudilerce asla benimsenip
kullanılmaz. Zira Yahudilik, İsa’yı ve Hıristiyanlığı reddeder; İsa’yı ne peygamber ne
de Hıristiyanlık inancına göre, Tanrı ve Tanrı’nın insan şekline geçmiş şekli veya
Tanrı’nın oğlu olarak kabul eder. İsa’yı yalancı ve Hıristiyanlığı, Yahudilikten alınmış,
saptırılmış uydurmalar olarak görür. Hıristiyanlık ise tam tersi olarak Yahudiliğin kutsal
kitaplarına dayanır, onları benimser. Musa‘yı peygamber olarak tanır, kiliselerde
3
Konu ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Polat, Hadis Araştırmaları, İnsan Yayınları, İstanbul ts., ss.
157-228.
4
Polat, “Çok Anlamlı, Çok Boyutlu Ve Disiplinler Arası Bir Kavram: Metin Tenkidi,” s.15.
5
İbn Manzur, Lisanü’l Arab, II, 233.
6
Polat, Salahaddin, Habil Nazlıgül, Süleyman Doğanay, Hadis Araştırma ve Tenkit Klavuzu, İFAV
Yayınları, İstanbul 2008, s. 10.
6
Yahudiliğe ait dini metinlerden parçalar, mezmurlar okunur. Hıristiyanlık’ta,
Yahudiliğe ait kitapların sıralanışında da farklılıklar vardır. Bundan başka Yahudiliğin
kutsal kitapları Yahudiler tarafından İbranice ve başka adlarla ifade edilir7. Batı
dillerinde Kitab-ı Mukaddes’in karşılığı Bible kelimesidir. İlk asırlarda Yunancayı
kullanan kilise bu dildeki Biblio’nun (kitap) çoğul şekli Biblia’yı kutsal saydığı
yazıların tamamını ifade etmek için kullanmıştır. Kilise Latinceyi benimsediğinde
Biblia tekil ve dişi bir kelime sayılmış, buna İnsan hayatına yön verecek kuralları ihtiva
eden ne mükemmel kitap anlamı yüklenerek kullanımı sürdürülmüştür. Latince’den
günümüz batı dillerini geçen kelime yaklaşık 400 yılından itibaren Hıristiyan kutsal
kitabının adı olarak varlığını devam ettirmektedir. Bible kelimesini terim anlamında ilk
kullananlar Hıristiyanlar olduğu için herhangi bir niteleme sıfatı olmaksızın tek başına
kullanıldığında Ahd-ı Atik ve Ahd-ı Cedid den oluşan Hıristiyan kutsal kitabını ifade
eder8.
Kitab-ı Mukaddes, iki kısma ayrılır.
İlk kısım Yahudi kutsal metnini barındıran ve Eski Ahit olarak adlandırılan kısım,
İkinci kısım ise Hıristiyanlığın Mesih dönemini kapsayan ve Yeni Ahit olarak
adlandırılan bölümdür.9
Yahudilerin kutsal kitap külliyatı, Tanah(yazılı dini edebiyat) ve Talmut(sözlü dini
edebiyat) diye isimlendirilerek ikiye ayrılır. Yahudilerin Tanah adını verdikleri kutsal
kitaplarına Hıristiyanlar Eski Ahit derler.10 Katolik ve Ortodokslar Tobit, Judith, I. Ve II.
Makkabiler, Hikmet, Eklesiyastik, Baruh, Yeremya’nın Mektubu, Daniel’e Yunanca
ilaveler, Ester’in bakiyesi gibi bazı kitapları kanonik(sahih) sayarlar. Yahudiler ve
Protestanlar bu kitapları apokrif(sahih olmayan) kitaplar kabul ederler.11 Yahudiler ve
Protestanlarca, Hıristiyanlar tarafından Eski Ahit diye nitelendirilen Yahudi kutsal kitabı
7
Tanyu, Hikmet, “Yahudiliğin Kutsal Kitapları Ve Esasları,” AÜİFD, Ankara 1966, c. XIV, s. 96.
(http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/744/9520.pdf)
8
Harman, Ömer Faruk, “Kitab-ı Mukaddes”, DİA, XXVI, 75.
9
Gündüz, Şinasi, Hıristiyanlık, İsam Yayınları, İstanbul 2006, s. 47.
10
Tümer, Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara 1993, s. 193;; Gündüz,
Hıristiyanlık, s. 47.
11
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 47; Çelebi, Ahmet, Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik (çev. Ahmet M.
Büyükçınar, Ömer F. Harman), Kalem Yayınevi, İstanbul 1973, s. 238.
7
Tanah’ın otuz dokuz kitaptan oluştuğu kabul edilir. Yahudiler ise Tanah’ı, bazı kitapları
birleştirerek yirmi dört kitap olarak kabul ederler.12
Zebur: Arapça kitap, İbranice mektup anlamına gelir. İslam da Hz. Davut’a indirilen
kutsal kitabın adıdır. İbranice Sefer Tehilim (Şarkılar kitabı) diye adlandırılır. Yetmişler
tercümesinde Sertu Agint çeşitli baplar mezmur diye isimlendirilmiştir. Bunun için
Zebur’un tamamına Mezmurlar denilmesi gelenek haline gelmiştir. 13
Talmud: Yahudilerin kutsal kitap külliyatının yazılı olmayan bölümüne yani şifahi
geleneğe Talmud denir. Talmud Öğrenim anlamına gelir ve Tevrat’ın yorumudur. İlk
zamanlar bu yorum sözlü olarak yapılırdı daha sonra öğrenilecek konuların akılda
tutulamayacak kadar çoğalması zaman zaman Tevrat ve tefsir öğreniminin
yasaklanması Yahudi dininin geleceğini tehlikeye düşürüyordu. Bu durumu göz önüne
alan Yahudi din bilginleri rabbiler, sözlü olan Tevrat’ı yazılı hale getirdiler. Meydana
getirilen bu yazılı metne Talmud denildi. İlham ve vahiy ürünü olduğuna inanırlar.
Talmut’u kabul etmeyeni gerçek Yahudi saymazlar.14
Talmud iki önemli kısma ayrılır: Mişna ve Gemara
Mişna: Yahudilerin Tevrat’tan sonra kendileri için koydukları ilk kanuni prensiplerdir.
Mişna’yı Judah Hanasi, M.S. 190-200 tarihleri arasında Romalı Titus’un Yahudi
mabedini tahribinden bir asır sonra derlemiştir.15 Derleme sebebi olarak sözlü nakil
şartlarının güvenirliliğinin olmadığı düşüncesi, Yahudi yerleşim merkezlerinin
dağılması, zulümler ve güven ortamının bozulması gibi sebepler belirtilmektedir.16
Mişna, İbranice bilgi, ikinci kanun anlamlarına gelir. Yahudiler, Mişna’nın da Hz.
Musa’ya Tur’da indirildiğine inanırlar.17
Gemara: İkmal anlamına gelir. İlk defa Judah Hanasi’nin oğulları olan Haham
Gamaliel ve Simeon ortaya koymaya başlamış sonra Haham Ashi bu işi, Fırat nehri
kenarında bulunan Sura’da M. S. 365-425 arasında yeniden ele almıştır. Haham Abina,
12
Tümer, Günay; Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, s. 193.
Tanyu, “Yahudiliğin Kutsal Kitapları ve Esasları,” AÜİFD, c. XIV, s. 96.
14
Tümer, Günay; Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, s. 201.
15
İslam Han, Zafer; “Talmud’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, çev. Mehmet Aydın, AÜİFD,
c. XXV s. 139.
16
Kaufmann, Francine; Eisenberg, Josy, “Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik”, çev. Mehmet Aydın,
AÜİFD, c.XXIX, s. 283.
17
İslam Han, Zafer; “Talmut’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, s.140-4
13
8
Gemara’yı tamamlamış, yaklaşık M.S. 498’ de Haham Jose’de Gemara’ya son şeklini
vermiştir. Haham Jose, Yahudilerce telkin edici veya emredici olarak adlandırılanların
sonuncusudur.18
Gemara iki kısma ayrılır.
– Gemara Yeruşalmi Kudüs Talmud’u
– Gemara Babili Babil Talmud’u
Babil’de yapılmış olana Babil Talmud’u, Kudüs’te yapılmış olana Kudüs Talmud’u adı
verilmiştir.
Kudüs Talmud’unun toplanması M.S. IV. yy; Babil Talmud’unun
toplanması ise M.S. VII. yy.la kadar gelmiştir. Talmud denilince, Yahudi dünyasında
Babil Talmud’u akla gelmektedir. Babil Talmud’un da konular detaylı ve derinlemesine
işlenmiştir. Bir konu hakkında ileri sürülen bütün yorum ve görüşler toplanmıştır.
Meselelerin tartışılmasında oldukça serbest davranılmıştır. Tartışmalarda, herhangi ölçü
ve sınır konulmamıştır. Tevrat’a muhalif görüşlere bile yer verilmiştir.19
“İncil” kelime olarak “müjde, iyi haber” anlamlarına gelir. İnciller, Hıristiyan kutsal
kitabının bir bölümü olan Yeni Ahit’te bulunur. Yeni Anlaşma veya Yeni Ahit ihtiva
ettiği dört İncil’in (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) yanında yirmi bir mektup, Luka
tarafından yazılan Resullerin İşleri kitabı ve Yuhanna tarafından yazılan Vahiy
kitabından oluşur. Toplam yirmi yedi kitaptan oluşan bu metinlerin derlenişi ve
Kanonik (sahih) birer kaynak olarak kabul edilişi uzun bir zaman diliminde
gerçekleşmiştir.20
İnciller, İsa’dan 40-60 yıl sonra onun yaşamında cereyan eden olaylardan oldukça farklı
bir ortamda, yine onun ana dili olan Aramca değil, Yunanca olarak kaleme alınmıştır.
İnciller, İsa’nın söylediklerine ve yaptıklarına bizzat şahit olan İsa’nın kendi havarileri
yani o olayların şahitleri tarafından değil de daha sonraki Hıristiyan olmuş kişiler
tarafından zaman içinde ortaya çıkan yeni durumlara uygun olarak derlenen
18
İslam Han, Zafer; “Talmud’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, s.144
Adam, Baki, “Tevrat’ın Tahrifi Meselesine Müslüman ve Yahudi Cephesinden Bir Bakış,” AÜİFD,
c.36, s. 380, 119 nolu dipnot. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10030.pdf
20
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 48.
19
9
kitaplardır.21 İncillerin Hz. İsa’dan sonra derlendiği Hıristiyan din adamlarınca da kabul
edilen bir görüştür.22 Hz. İsa’dan sonra etrafa dağılan havariler, insanlara İsa’nın
öğretilerini (İncil’i) anlatmaya başladılar. Daha sonraları havariler ve onlara arkadaşlık
edenler tarafından bu öğretiler kaleme alınmaya başlandı. Miladi ikinci yüzyılın
ortalarında sayısız İncil nüshası oluştu. Kilise, sahih olanları sahih olmayanlarından
ayırarak Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’yı Kanonik İnciller olarak kabul etmiştir.23
Matta İncili: Matta-Levi’ye isnat edilen bu İncil, kilise tarafından ilk İncil olarak kabul
edilmiştir. Matta’yı ilk İncil olarak nitelendiren Hierapolis piskoposu Papias’dır. Bu
incilin dilini İbranice olduğunu belirten yine Papias’dır.24Ancak bu kabule araştırıcılar
tarafından karşı çıkılmıştır. Bu incilin Q ve Markos İncilleri kaynak olarak kullanılarak
oluşturulan Yunanca bir İncil olduğu belirtilmiştir.25Matta İncil’i milattan sonra 80
yılında Suriye’de yazıldığı sanılmaktadır.
Markos İncili: Milattan sonra 65 de Roma civarlarında derlendiği tahmin
edilmektedir.26Bu İncil havari olmayan, Pavlos’un arkadaşı Petrus’la iletişimi olan ve
Barnabas’ın kuzeni olan John Mark’a isnat edilmiştir.27Bu incilin diğer Sinoptik
İncillerden (Matta, Luka) önce olduğu konusunda bilim insanları arasında genel kabul
vardır.28Araştırmacıları bu kanaate götüren etkenler; metin tenkitlerinin yapılması ve bu
incilin diğer iki Sinoptik İncile göre daha özlü ve yalın anlatımıdır.29
Luka İncili: Bu incilin 80- 90 yıllarında Antakya’da yazıldığı sanılmaktadır. Bir hekim
ve Pavlos’un arkadaşı olan Luka ‘ya isnat edilmektedir. Ancak bu isnat
21
Aydın, Mahmut, Tarihsel İsa İmanın Mesih’inden Tarihin İsa’sına, Ankara Okulu Yayınları, Ankara
2002, s. 94-5.
22
Kuzgun, Şaban, Dört İncil Farklılıkları ve Çelişkileri, Metinler Matbaacılık, İstanbul 1991, s. 131;
Biçer, Ramazan, İslam Kelamcılarına Göre İncil, Gelenek Yayınları, İstanbul 2004, s. 69.
23
Yazıcı, Abdulbaki, Tevrat ve İncil’in İtikat Açısında Kur’an’a Arzı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, EÜSBE, Kayseri 2007, s. 85-88.
24
Kuzgun, Dört İncil, s. 143-5; Biçer, İslam Kelamcılarına Göre İncil, s. 69.
25
Aydın, Tarihsel İsa, s. 96.
26
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 49.
27
Aydın, Tarihsel İsa, s. 95; Biçer, İslam Kelamcılarına Göre İncil, s. 69
28
Tümer, Küçük, Dinler Tarihi, s. 258; Aydın, Tarihsel İsa, s. 96; Gündüz, Hıristiyanlık, s. 49; Biçer,
İslam Kelamcılarına Göre İncil, s. 69.
29
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 50.
10
eleştirilmektedir.30Bu İncil de Markos ve Q İncilleri kaynak olarak kullanılmıştır.
Nitekim Luka’da bunu ifade etmektedir.31
Yuhanna İncili: En son yazıldığına inanılan bu İncil, 1.yy sonlarında yani 90 lı yıllardan
sonra düzenlenmiştir. Bazı araştırmacılar bu İncil’i miladi 180 li yıllarda Efes’te
yaşayan
Yuhanna’ya,
bazıları
ise
İsa’nın
havarilerinden
olan
Yuhanna’ya
atfetmektedirler.32 Ancak havarilerle ilgili erken dönem Hristiyan geleneği konusundaki
araştırmalar gerekse İnciller üzerinde yapılan metin incelemeleri aslında sonraki
dönümlerde çeşitli Hristiyan yazarlarca derlenen bu İncilin Yuhanna’ya atfedildiğini
ortaya koymaktadır.33Ayrıca bugünkü Hıristiyan dogması da Yuhanna İncil’i ile
örtüşmektedir. Hıristiyan dogmasının güvenirliğini ve otantikliğini artırmak için İsa’nın
havarisi olan Yuhanna’ya atfedilmiştir.34 Genel kanaate göre Yuhanna, İncil’i meydana
getirirken kendinden önceki hiçbir kaynağa müracaat etmemiştir. O, kendi teolojik
anlayışı doğrultusunda İsa’nın hikâyesini şekillendirerek okuyucusuna sunmaktadır. Bu
anlayışta ilk bölüm ilk cümlelerde karşımıza çıkmaktadır. İsa’nın doğumunu anlatarak
başlayacağına, İsa’nın başlangıçtan beri Tanrı’yla birlikte bulunmuş, beden alıp
aramızda yaşamış olan Tanrı sözü olduğunu açıklamakla başlar.35 Bunların dışında
apokrif İncillerden de söz edilmektedir.36
İlk dönemlerden başlayarak Kitab-ı Mukaddes pek çok dile çevrilmiştir. Ahd-i Atik önce
Aramice’ye(Targumim) ve Yunanca’ya(Septuaginta), daha sonra Yunanca’ya yazılmış
olan Ahd-i Cedid’le birlikte Latinceye(Vulgate), Süryaniceye(Peşitta) ve diğer dillere
tercüme edilmiştir. Arap yarımadasındaki Yahudiler, İbranice Kitab-ı Mukaddes’i,
Hıristiyanlar ise Süryanice veya Grekçe Kitab-ı Mukaddes’i kullanıyorlardı. İslam’ın ilk
dönemlerinde Kitab-ı Mukaddes’in bazı bölümlerinin Arapçaya çevrilmiş olması
ihtimalinden söz edilmektedir. Ancak ilk yazılı çeviri İslam’ın yayılmasına paralel
olarak daha sonra yapılmıştır. Ahd-i Atik’i Huneyn b. İshak’ın (ö.260/873) Grekçeden,
30
Aydın, Tarihsel İsa, s. 96.
Luka, 1: 1-4, “Sayın Teofilos. Birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya girişmiştir.
Nitekim başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkârı olanlar bunları bize
iletmişlerdir. Ben de tüm bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla
yazmayı uygun gördüm. Öyle ki sana verilen bilgilerin doğruluğunu bilesin.”
32
Aydın, Tarihsel İsa, s. 96.
33
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 50.
34
Aydın, Tarihsel İsa, s. 96.
35
Yuhanna, 1: 1-18.
36
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 53.
31
11
Said b. Yusuf el-Feyyumi’nin (ö.942) İbraniceden Arapçaya çevirdiği bilinmektedir.
Kitab-ı Mukaddes’in tamamının ilk İngilizce tercümesi 1382’de, ilk Türkçe tercümesi
Ali Ufki Bey tarafından 1666’da yapılmıştır. Türkçe tercüme, Protestan Kitab-ı
Mukaddes’ini esas aldığı için gerek ihtiva ettiği kitaplar gerekse onların sıralanması
buna göredir ve Katoliklerin kabul ettiği “deuterocanonique” kitaplarla çeşitli ilaveler
burada yer almamaktadır.37
C. İsrailiyât ve Mesihiyât
İsrailiyât: Genel anlamı ile Yahudi ve Hıristiyanlıktan İslam kaynaklarına geçtiği kabul
edilen bilgiler için kullanılan kavramdır.38
İsrailiyât kelimesi Arapça çoğul bir kelimedir. Kelimenin tekili İsrailiyye’dir. İsrailî
kaynaktan rivayet edilen kıssa, efsane, bilgi veya hadise demektir. Bu kelime kök
itibariyle İsrail’e dayanmaktadır. İsrail ise oniki çocuklu Ebû’l Esbat Ya’kub b.İshak b.
İbrahim’dir. Yahudiler ona nispet edilir. İsrailoğulları diye isimlendirilirler.39 Ahmet
Emin, Mahmut Ebû Reyye gibi bir kısım âlimler Yahudi kaynaklı bilgiler için İsrailiyât,
Hıristiyan
kaynaklı
40
kullanmışlardır.
bilgiler
için
Mesihiyât
veya
Nasraniyât
kavramlarını
İsrailoğulları kavramı da Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde farklı
özellikleri vurgulanarak geçmektedir.41
Bu tanımın Mecusilik, Sabiilik gibi diğer din ve kültürlerden gelen rivayetleri de içine
alacak şekilde genişletilebilir. Bazı din bilginleri çerçeveyi daha da genişleterek
Yahudiler ve diğer İslam düşmanlarınca tefsir ve hadise katıştırılan ve eski bir kaynakta
aslı bulunmayan haberleri İsrailiyât diye isimlendirmişlerdir. Bunları kötü niyet ve
emelle uydurmuşlar, tefsir ve hadis’e katıştırmışlardır. Bununla da Müslümanların
inançlarını bozmayı hedeflemişlerdir.42 Abdullah Aydemir ise İsrailiyât’ın ıstılâhî
manasını İsrailiyât’tan maksadın ne olduğunu şöyle açıklamaktadır. “ Kelime her ne
37
Harman, Ömer Faruk; “Kitab-ı Mukaddes”, DİA, s. 76.
Hatiboğlu, İbrahim; “İsrailiyat”, DİA, İstanbul 2001, c. XXIII, s. 195.
39
Zehebî, Muhammed Hüseyin, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, çev: Enbiya Yıldırım, Rağbet Yayınları,
İstanbul 2007, s. 27.
40
Mahmut Ebu Reyye, Muhammedî Sünnetin Aydınlatılması adlı eserinden naklen Kırbaşoğlu, M. Hayri;
Alternatif Hadis Metodolojisi, Kitâbiyât Yayınları, Ankara 2002, s. 247.
41
Bakara 2/40, 47, 83, 102, 122, 211, 246; Al-i İmran 3/93; Maide 5/12, 32, 70, 72, 110; İsra 17/4, 101,
104; Şuara 26/197; Neml 27/76; Secde 32/23; Casiye 45/ 16, 17.
42
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 28.
38
12
kadar tefsire girmiş Yahudi kültürünü ifade ediyorsa da bunda bir inhisar düşünülemez.
İslam’a ve özellikle tefsire girmiş olan Yahudi, Hıristiyan ve diğer dinlere ait kültür
kalıntılarıyla, dinin gerek lehine ve gerekse aleyhine uydurulup Hz. Peygamber’e ve
O’nun muasırları olan sahabe ve müteakip nesillere izafe edilen her türlü haber,
İsrailiyât kelimesinin içine girer. Tek kelime ile İslam’a yabancı olan her şey, bu
kelimenin bünyesinde mütalaa edilmelidir.”43 İslam’a yabancı olan her şeyi ifade için
seçilen bu kavram tağlib’den dolayıdır. Yani Yahudilere ait haberlerin, Hıristiyan ve
diğer milletlerin kültürüne tercihinden dolayıdır. Çünkü Yahudilerden yapılan nakiller,
diğerlerine nispetle daha çoktur. Ayrıca Yahudi kaynaklı haberler daha yaygın ve
meşhurdur. Yahudilerin Müslümanlarla geniş ölçüde karışmaları, ticaret ve kültür alışverişi yapmaları böyle isimlendirmede etkili olmuştur. Bir başka sebep olarak;
Kur’an’ın Yahudi ve Hıristiyan milletlerine ve mensubu oldukları dinin kitaplarına sık
sık atıfta bulunması Yahudi ve Hıristiyan kültürüne ait hurafe ve safsataların İslamî
literatürde etkili olduğu belirtilmektedir.44
Ancak Yahudilerin, Arap yarımadasına ilk ne zaman geldikleri ve yerleştikleri ile ilgili
olarak kesin bilgi verilememektedir. Onlar, ilk dönemlerinden itibaren göçmen kabileler
halinde yaşamışlar ve Amurru45 kültürünün taşıyıcısı olmuşlardır.46 Hz. Musa’nın
önderliğinde Mısır’dan çıktıktan sonra yerleşmek üzere Filistin’e doğru yöneldiler.47
Kimileri, Babil kralı Nabukadnezzar’ın Kudüs’ü işgal edip Yahuda krallığına son
verdiği, Tevrat’ı imha ederek kutsal mabedi yakıp yıktığı M.Ö.586 tarihini göçün
başlangıcı olarak gösterirler. Bir kısmı da bu tarihi daha ileri götürerek Benû Şe’mun ve
Ma’an kabileleri arasında cereyan eden ve Benu Şe’mun’un galibetiyle sonuçlanan
savaşları göçün başlangıç tarihi olarak gösterirler.48 Ayrıca bu konuda Osman Güner;
Yahudi tarihçi İsrail Welfelson’dan; İsrailoğulları’nın M.S.70 yılında Roma İmparatoru
Titus’un Kudüs’ü işgali ve Bar Kochba isyanını (M.S.135) müteakip çeşitli koloniler
halinde, Rumların baskı ve hücumlarından kurtulup güvenli ortamda yaşamlarını
43
Aydemir, Abdullah, Tefsirde İsrailiyât, Beyan Yayınları, İstanbul 2000, s. 29.
Aydemir, Tefsirde İsrailiyât, s. 30.
45
Bkz. Tekvin, 15/ 12-21.
46
Güner, Osman, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, Fecr Yayınları, Ankara 1997, s. 58.
47
Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, I, 393.
48
Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 59.
44
13
sürdürebilmek amacıyla Arap Yarımadasına doğru göç ettiklerini nakleder. Bu görüşün
gerçeklere daha uygun göründüğünü belirtmektedir.49
Yarımadaya gelen Yahudiler, dağınık bir biçimde yayılmaya başladılar. Özellikle
suların bol olduğu, verimli ovaların bulunduğu yerleri tercih ediyorlardı. Madeni işleme
ve ticaretle uğraşmaları onlara buralarda kısa zamanda yerleşme imkânı sağlamıştı.
Onlar, ferdi olduğu kadar, birbirine sıkı sıkıya bağlı cemaatler ve küçük topluluklar
halinde Akabe körfezindeki Eyle limanından, Yemen ve Umman’ın en ücra köşelerine
kadar yerleşmiş durumdaydılar.50
Mekke’de Yahudilerden hiç söz edilmez. Buna karşılık, Medine ve civarında bölgenin
ticaretini ellerinde bulunduran ve aynı zamanda parlak bir hayat yaşayan Yahudiler bol
miktarda mevcuttur. Medineli Yahudiler, Müşrik Araplar gibi kabileler halinde
yaşıyorlardı. Ayrıca her kabilenin de kendi arasında bölümleri vardı. Medine Araplarına
topluca Beni Keyla ismi veriliyordu. Bunlar iki büyük gruba ayrılmıştır: Evs ve Hazreç.
Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemindeki Yahudileri tarihçiler üç grupta toplamışlardır: Beni
Kaynuka, Beni Kurayza, Beni Nadir. Bunlar büyük ve kudretli kabilelerdi. Medine’ye
uzak mıntıkalarda başka Yahudi kabilelerde vardı: Hayber, Fedek, Teyma, Vadi’l-Kura,
Taif, Makna, Eyle’ye bağlı Cerba ve Ezruh köyleri.51
Yahudiler Arap Yarımadasına sadece göç etmekle kalmamışlardır. Bunlar, dini
kitaplarına dayalı kültürlerini, bunların şerh ve yorumlarını, peygamberlerinden ve
hahamlarından nesilden nesile kendilerine aktarılmış olan bilgi ve kültürleri de
yanlarında getirmişlerdi. Medreseler (Beytü’l-Miras-ilim evi-) diye isimlendirdikleri
yerlerde kendilerine intikal eden bu bilgilerin öğretimini icra ediyorlar, diğer
mekânlarda ise ibadetlerini ve dini törenlerini ifa ediyorlardı.52
Araplar cahiliye döneminde ticaretle uğraşmakta idiler. Yemen ve Şam’da da pek çok
ehl-i kitap bulunmaktaydı. Bunların çoğunluğu ise Yahudilerden oluşmaktaydı. Doğal
olarak Yahudilerle Araplar arasında karşılıklı görüşmeler, konuşmalar oluyordu. Gerek
49
Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s.59-60. Krş. Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyat,
s.30
50
Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 594.
51
Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 64; Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 61;
Hamidullah, İslam Peygamberi, s. I, 394.
52
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 30.
14
Arap yarımadasında ve gerekse yarımada dışında gerçekleşen bu karşılaşma ve
görüşmeler Yahudi kültürünün Arap kültürüne girmesinin nedenleri arasında kuvvetli
bir etkendi.53
Zeki ve çalışkan olan Medine Yahudileri, bütün şehirde çabucak ekonomik hayata
hâkim oldular. Bütün dünyada küçük gruplar halinde yaşayan bir kavmin, kendi
aralarında yardımlaşması beynelmilel ticarette muvaffak olmasına yardım etti.
Zenginleştiler, borç para verdiler. Tevrat’a dayandırılarak faizcilik yaptılar54 ve yavaş
yavaş başkalarının mülklerini de ele geçirdiler.55
Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Müslümanlar Medine’ye yerleştikten sonra komşuluklarından
dolayı Yahudilerle aralarında görüşmeler olurdu. Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam’ı tebliğ
etmek için Yahudiler ve diğer Ehl-i Kitaba giderdi. Yahudilerde aralarında çıkan
sorunlarda hakem olması için Resulullah’a gelirlerdi. Zaman zaman da art niyetli olarak
Hz. Peygamber’e meydan okumak, onu sıkıştırmak ve hak peygamber olup olmadığını
sınamak için akıllarına gelen bir takım soruları sormak için gelirlerdi.56 Kur’an-ı Kerim
bununla ilgili birçok örneği zikretmektedir.57 Ayrıca bazı Müslümanlar ile Yahudiler
arasında münakaşa ve tartışmalarla geçen görüşmeler oluyordu. Bu görüşmelerde
sorular soruluyor ve açıklamalar isteniyordu. Abdullah b. Selam, Abdullah b. Suriya ve
Kâ’bû’l-Ahbar gibi Yahudi ilim adamları ile din adamlarının İslam’a girmeleri
etkileşimi artıran başka bir sebep olarak ifade edilmektedir.58
Araplar, hem Arap Yarımadasında hem de Şam bölgesinde Yahudi ve Hıristiyanları
tanımışlar, onlardan etkilenmişlerdir. Çünkü onlar Ehl-i Kitap kimselerdi ve birçok
konuda kendilerinden daha fazla bilgiye sahiplerdi. Bu sebeple İslam öncesi Araplar
53
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 31.
Tesniye,23/19-20, “Para faizi olsun, zahire faizi olsun yahut ödünç verilen her şeyin faizi olsun, faizle
kardeşine ödünç vermeyeceksin. Yabancıya faizle ödünç verebilirsin, fakat kardeşine faizle ödünç
vermeyeceksin, ta ki, mülk olarak almak üzere gitmekte olduğun diyarda elini atacağın her şeyde Allah’ın
Rab seni mübarek kılsın. ”
55
Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 64; Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 63.
56
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 31.
57
İsra17/85. “Bir de sana ruhu soruyorlar. De ki; Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise pek az ilim
verilmiştir.” Krş. Maide 5/41-43. Ayrıca, bir grup Yahudi’nin, Hz. Peygambere “Ya Muhammed,
mahlûkatı yaratan Allah’tır, bunu anladık. Fakat acaba hakkı kim yarattı?” diye sordular. Ardından da
İhlas suresinin vahye dilmesinde olduğu gibi örnekler vardır.
58
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 32; Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 66.
54
15
Ehl-i kitaptan salt etkilenmenin ötesinde bazısı Yahudilik veya Hıristiyanlık dinine
giriyordu. Bazısı da İbraniceye yönelerek kendi dilini bozuyordu.59
Ele aldığı konular bakımından İsrailiyât’ın içeriği çok geniş olup bunlar genellikle
İsrailoğulları’na gönderilen peygamberleri, bu peygamberlerin günahkârlara yaptıkları
ikazları, bunlara verilen cezaları, inananların söz ve davranışlarıyla, müjdelendikleri
manevi lütufları ele aldığı görülmektedir. M. J. Kister gibi batılı araştırmacılar kavramın
peygamberlerin geçmişi ve geleceği, halifeler, idareciler, saltanatlarının yükselmesi ve
çöküşü, Mehdî inancı, kıyamet alâmetleri gibi konuları içine aldığını ifade ederler. Buna
göre, İsrailiyât kavramı sadece geçmiş olayları değil, gelecekteki olaylar ve gayba dair
bilgilerle fiten ve melahim türü rivayetler bu kavramın kapsamına girer. Bu
rivayetlerden bir kısmının Hz. Peygamber tarafından ifade edilmesi, sahabilerin inanç
konuları dışındaki bazı meselelerde Ka’b el-Ahbar gibi kimselere soru sorması üzerine
ortaya çıkması da mümkündür. Bir kısım şarkiyatçılar ise bu kavramı, geçmiş dinlerin
kaynaklarına dayalı bilgilerden çok, geçmiş ümmetlerle ilgili folklorik bilgiler ihtiva
eden rivayetler olarak belirlerler. Bu yaklaşım, İsrailiyât’ın eski dinlere ait hurafelere
dönüşmüş bilgilere dayandığı şeklindeki kanaatin bir ürünü olup onlara göre İslam’da
bu yozlaşmadan etkilenmiş ve tahrif edilmiştir.60
Kur’an-ı Kerim’de Tevrat ve İncil’deki bazı konulara temas edilmektedir. Ancak
Kur’an’ın özelliğinden dolayı temas edilen konular kısadır. Buna karşılık, özde ortak
olan kıssalar Tevrat ve İncil’de yerine göre son derece uzun ve teferruatlıdır. Bu
sebepten dolayı sahabe gerektiği yerlerde Ehl-i kitaba başvurmuş, bu tafsilatı dinlemiş
veya başvurulmadan özellikle mühtediler kanalıyla anlatılanları kabul edenler olmuştur.
Ayrıca bazı Yahudi ve Hıristiyanlar, Beytü’l Midras âlimlerinden elde ettikleri bilgileri
her hangi bir değerlendirmeye tabi tutmadan karşısındakilere şevkle aktarıyorlardı.
Kur’an onların bu özelliklerini Bakara suresi 78. ayetinde açık bir şekilde dile
getirmektedir. İşte bunlar dünyanın oluşu, hesap ve mizan gibi hususlarda, kendi Tevrat
müfessirlerinin ihata edemeyip, hurafelerle doldurdukları şeyleri Tevrat’ın tefsirleri imiş
gibi neşretmişlerdir.61
59
Ünver, Mustafa, Tefsirde Öteki –Celaleyn’de İsrailiyat- Sidre Yayınları, Samsun 2008, s. 14.
Ünver, Tefsirde Öteki, s. 38; Hatiboğlu, “İsrailiyât” DİA, XXIII, 195-196.
61
Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 74; Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usulü, TDV Yayınları, Ankara 1989, s.
248.
60
16
İsrailiyât’ın bir kısmı da bizzat Müslümanlar tarafından yayılmış ve İslami literatüre
geçmiştir. Örneğin Abdullah b. Amr b. el-Âs, Yermük savaşında iki deve yükü tutarı
Ehl-i Kitap eseri elde etmiş ve hayatı boyunca bunları okumuş ve çevresindeki insanlara
bunlardan anlatmıştır.62
İsrailiyât’ın İslami çevrelerde yayılıp gelişmesinde kıssacıların da büyük rolü olmuştur.
Bunlar, daha ziyade Kur’an tefsircisi olarak ortaya çıkarlar ve dinleyicilerine Kur’an’ın
kısa ve kapalı olan hususlarıyla ilgili bilgi verirlerdi. Bu bilgiler daha çok Ehl-i Kitap
kaynaklı idi.63
Sahabe tabakası arasında İsrailiyât haberlerini kullananların sayısı sınırlı iken; tabiin ve
tebei tabiin dönemlerinde bu sayı da büyük bir artış görülmüştür. Bu tespitin izahı
cümlesinden olarak sahabe dönemi için Hz. Peygamberin (s.a.v.) hayatta olması, farklı
kültürlerle daha az kaynaşma ve tanışma gibi birçok dinî, sosyal ve kültürel sebepler
ileri sürülebilir.64 Sahabe döneminde İsrailî bilgi ve haberlerin kullanılmasında sahabe
çok dikkatli davranmıştır. Her konuda ehl-i kitaba müracaat etmemişlerdir. Bunda da
Hz. Peygamberin kendilerine çizdiği sağlam çizgiyi takip etmeleri ve zihinlerinde çok
hassas bir dinî ölçü oluşturması etkili olmuştur.
Hz. Ömer, bir gün Medine Yahudilerini Tevrat okurken işitir. İşittikleri Hz. Ömer’in
çok hoşuna gider ve bunu kendisi için yazmalarını ister. Onu Hz. Peygambere getirir.
Peygamberimiz izin vermeden okumaya başlar. Peygamberimizin yüzünün rengi
değişir. Hz. Ebûbekir; Hz. Ömer’i, Peygamberimizin yüzünün renginin değiştiğini
bildirerek uyarır. Hz. Ömer’de yaptığı yanlışı anlayarak Allah’a sığınır.65
Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre, Hz. Peygamber zamanında ehl-i kitaptan Yahudiler
Tevrat’ı İbranice okurlar ve onu Müslümanlar anlasınlar diye Arapça olarak tefsir
ederlerdi. Durumdan haberdar olan Resulullah: “Ehl-i Kitabı tasdik de, tekzip de
etmeyin; sizler
‘biz Allah’a ve O’nun tarafından indirilene iman ettik’ deyiniz”66
buyurur.67
62
Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 74.
Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 76.
64
Ünver, Tefsirde Öteki, s. 45.
65
Dârimî, Mukaddime 39; Ahmed, Müsned, III, 387, 471.
66
Bakara 2/136.
67
Buhari, Şehadet 29, İ’tisam 25.
63
17
Hz. Peygamberle Selman-ı Fârisî arasında geçen konuşmada durumu özetler
mahiyettedir. Hz. Selman konuyu şöyle anlatır: “Ben Tevrat’tan yemeğin bereketinin
yemekten sonra el ve ağız yıkamada olduğunu okudum ve Tevrat’tan okuduğum bu
bilgiyi Peygamberimize aktardım. Peygamberimiz ‘Yemeğin bereketi hem yemekten
önce, hem de sonra el ve ağız yıkamada bulunur’ buyurdular.68 Bu örneklerde olduğu
gibi Hz. Peygamberin hayatta olması ve İsrailiyât’la ilgili hallerde hemen müdahale
etmesi sahabenin daha titiz ve seçici davranmasına yol açmıştır.
Tabiin döneminde ehl-i kitaptan nakilde bulunma yaygınlık kazandı.69 Bunda da çeşitli
sebepler etkili olmuştur. İslam düşmanlarının insanları bu dinden çevirmeye çalışmaları,
kıssacılığın aşırı derecede artması, peygamberimiz adına uydurmaların artması
çoğalması gibi sebepler İsrailiyât’ın İslami kaynaklara girmesinde etkili olmuştur. 70
İlk dönem bilginleri İsrailiyât’ı üç grupta değerlendirmişlerdir71
-Sıhhati bilinip, Kuran-ı Kerim’e uygun olanlar. Bunlar makbul olan haberler olarak
değerlendirilirler. Bilginler itikadi ve ameli konularla ilgisi olmayan bu tür bilgilere
genellikle hakkında açıklama bulunmayan hususlarda başvurmuşlardır. Bunları bilinçli
olarak kullandıkları ve büyük ölçüde kaynaklarını da belirttikleri için karşı
çıkılmamıştır. Ayrıca Yahudi ve Hristiyan iken İslam’ı seçenlerin varlığı da dikkate
alındığında bu tür nakillerin intikali de kaçınılmaz olmuştur.
-Yalan olduğu bilinip Kuran-ı Kerime muhalif olanların rivayeti asla kabul edilemez.
Bu görüşü benimseyenler Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarını tahrif ettiklerini,
bazı hususlarını gizleyip bazılarını değiştirdiklerini bildiren ayetleri72 delil göstererek
onların kitaplarına güvenilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Ehl-i Kitab’ın ne tasdik ne de
tekzip edilmesi gerektiğine dair rivayetlerle düşüncelerini desteklemişlerdir.73
-Sıhhatini tam olarak bilmediğimiz bu bakımdan ne kabul ne de yalanlayabildiğimiz
rivayetler. Burada temel ölçü İslamiyet’in temel kaynaklarınca doğrulanan ve genel
68
Ebû Davud, Et’ime 12; Tirmîzî, Et’ime 39.
Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 252.
70
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 39.
71
Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, c. XXIII, s. 196; Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 249.
72
Bakara 2/75, 79; Nisa 4/ 46; Maide 5/13, 41; En’am 6/91; Neml 27/76.
73
“Ehl-i kitap, Tevrat’ı İbrani diliyle okur ve onu Müslümanlar için Arapça olarak tefsir ederlerdi. Bunun
üzerine Peygamber (s.a.v.), ehl-i kitabı tasdik de tekzip de etmeyin Allah’a ve onun tarafından indirilene
inandık deyiniz” diye buyurdu.” Ahmed, Müsned, V, 98; Buhari, İ’tisam 25, Tevhit 42.
69
18
ilkelerine uygun düşen hususların alınması buna aykırı rivayetlerin terk edilmesidir. Bu
görüşü benimseyenler, Kur’an’dan zaman zaman ehl-i kitaba başvurarak bilgi edinmeyi
tavsiye eden ayetleri74 zikretmişlerdir. Ayetlerin yanında İsrailoğulları’ndan rivayette
bulunulmasında sakınca görmeyen bazı hadisleri ve bir kısım sahabinin merak ettiği
konuları ehl-i kitaba sormalarını delil göstermişlerdir.
Hadisciler, tefsircilere ve tarihçilere nazaran İsrailî rivayetlere karşı daha duyarlı
davranmışlardır. Bunda da hadis alma ve rivayet etmede geliştirdikleri ölçütler etkili
olmuştur. Bununla beraber İslam’ın akidevi, hukuki ve ahlaki konularda Yahudilikten
ve Hıristiyanlıktan çok daha mükemmel bir sistem getirdiği şeklindeki kanaate dayalı
özgüvenin de rolü vardır. 75
Reşid Rıza, Ebû Reyye, Ahmed Emin gibi çağdaş araştırmacılar klasik dönem âlimlerini
İsrailiyât
konusunda
eleştirmişlerdir.
Çağdaş
araştırmacıların
bu
şekilde
davranmalarında Avrupa da aydınlanma hareketlerinden itibaren metafizik konuların
eleştirel ve pozitivist bir yaklaşımla ele alınmaya başlanması ve özellikle de
şarkiyatçıların İslam’a eleştiriler yöneltmeleri etkili olmuştur.76 İsrailiyât konusunu
geniş bir şekilde inceleyen Reşid Rıza İsrailî rivayetleri tefsirine almaktan kaçınmış eski
âlimlerin geçmiş ümmetlere ait kaynaklara ulaşamadıklarını, Kitab-ı Mukaddes’i
yeterince incelemediklerini, dolayısıyla bu rivayetleri iyi tanıyamadıklarını ileri
sürmüştür. Günümüzde ise kaynaklara daha kolay ulaşılabildiğinden bu hususların daha
isabetli şekilde değerlendirilebileceğini söylemiştir.77
Çağdaş araştırmacılar İsrailiyât konusunda Kâ’b el-Ahbar, Vehb b. Münebbih’i
eleştiriye tabi tutarak, Müslümanların inançlarını ve bilgilerini olumsuz etkilediklerini
ifade etmişlerdir.78 İsrailî rivayet hususunda bazı sahabiler de eleştirilerden nasiplerini
almışlardır. Ebû Hureyre, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amr b. Âs, Abdullah b.
Selam, Temim ed-Dârî gibi sahabîler, ehl-i kitap’tan iken sonradan Müslüman olan
tabiilerden rivayette bulundukları ve hatta gaflette oldukları iddiasıyla tenkide tabi
74
Bakara 2/211; Al-i İmran 3/ 93; Yunus 10/94; İsra 17/101; Enbiya 21/7; Zuhruf 43/45.
Hatiboğlu,“İsrailiyat,” DİA, s. 197.
76
Hatiboğlu, “İsrailiyat,” DİA, s. 197.
77
Reşit Rıza, Tefsîru’l-Menar, I/9-10’dan naklen Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 113.
78
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 109.
75
19
tutulmuşlardır.79 Ancak bu kişiler sahabenin ileri gelenlerinden olmaları, Hz.
Peygamberin yanında uzun süre kalmaları ve rivayetlerinin dinin özünü ilgilendirmeyişi
gibi görüşler belirtilerek bu eleştirilere karşılık verilmiştir.80 Merhum Abdullah
Aydemir, sahabîlerin isimlerinin istismar edildiği görüşündedir. Sahabe hakkında
yapılan tenkidlere katılmayarak; sahabilerin akıllarına gelen her konuyu mühtedilere
sormadılar; her cevabı da olduğu gibi kabul etmediler. Kur’an ve sünnet’in ışığında bu
bilgileri tenkide tabi tuttular demektedir. Ayrıca bu tenkid faaliyetinde bulunanların
sayısının oldukça az olduğunu belirtmektedir.81
İsrailî bilgiler en çok etbaû’t-tabiin döneminde İslâmî kaynaklara geçmiştir. İsrailiyât’ın
rivayet
edilmesinde
kıstasları
göz
önünde
bulundurmayıp
müsamahakâr
davranmışlardır. İsrailiyât’tan kendilerine aktarılan her bir rivayeti Kur’an ve sünnete
yamamaktan çekinmemişlerdir. Bunun içinde etbau’t-Tabii’nden Muhammet b. es-Saib
el-Kelbî, Abdulmelik b. Abdilaziz b. Cüreyc, Mukatil b. Süleyman İsrailiyât’a ait
rivayetleri sebebiyle eleştirilmiştir.82
Batılı araştırmacılar, İslamî literatürün hemen her alanında İsrailî bilgilerin olduğu
iddiasındadırlar.
Onların
konuyla
ilgili
tartışmaları,
İslam’ın
Yahudilik
ve
Hıristiyanlıktan esinlenerek meydana getirilen bir din olduğu tezine dayanmaktadır.
Ignaz Goldziher, W.R.Taylor, Samuel M. Zwemer, Samuel Rosenblatt ve M.J. Kister bu
araştırmacılardan bazılarıdır.83
İsrailî rivayetlerde büyük ölçüde yanlış bilgilerin ve tahrifatın bulunması, bunların Hz.
Peygamber’e veya sahabîlere nispet edilmesi dinî açıdan sakıncalar doğurmuştur. Bu tür
rivayetler, inancı etkileyerek Allah’a yaratılmışlık özelliği taşıyan sıfatların nispet
edilmesine sebebiyet vermiştir.84 Teşbih ve tecsime gidilmesine yol açmış,85
79
Ahmet Emin, Fecru’l-İslâm, s.198’den naklen Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 109 ve Reşit
Rıza, Tefsîru’l Menâr, I/8’den naklen Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 213.
80
Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, c. XXIII, s. 197.
81
Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 84.
82
Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 119.
83
Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, s. 198.
84
Tekvin 18/1-8; 2/1-3.
85
Bunlarla ilgili olarak bkz: Hez,20/33-36; Mez.29/10; 96/10-13; Mika,4/7; İşaya,52/7-10;
Yuhanna,16/9-10,23.
20
Peygamberlerin ismetlerini zedeleyecek fikirler ortaya koymuş,86 dinin bid’at ve
hurafelerle dolu olduğu intibaını uyandırmıştır.87
İsraili rivayetlerle ilgili olarak takip edilecek yol, özellikle muhaddislerin uyguladıkları
Sened ve Metin tenkidleri yapılarak İslam’ın açık delilleriyle çelişip çelişmediğinin
kontrolünün yapılmasıdır.
D. Kıyamet
Dünyanın bağlı bulunduğu kozmik sistemde meydana gelecek değişimin ardından
ölülerin diriltilmesiyle başlayıp ebediyen devam edecek olan âlemdir.”88
İslam inancında evren ve evrenin içindeki varlıklar yoktan var edilmiştir. Evrenin
yaratıcısı sonsuz kudret sahibi olan Allah’tır. Allah evreni ve içindeki varlıkları belirli
bir süreye kadar yaratmıştır. Bu zamanın gelmesi kıyamet kavramı ile ifade
edilmektedir.
Kıyamet kavramı lügat yönünden kalkmak, dikilmek, ayaklanmak, doğrulmak ve
dirilmek manalarına gelir.89 Kıyamet, dirilip mezarından kalkma, Allah’ın huzurunda
durma veya bu olayın başlangıcını teşkil eden kozmik değişikliğin adıdır.90
Kıyam etme, yani ayağa kalkma, dik durma anlamlarına gelen kıyamet;91 ahirette
insanların dirilmesi, ölülerin diriltilmesi ve kabirden kalkması anlamındadır. Kur’an,
ahirette insanların Allah’a kıyam edeceklerini Sahi onlar, o en mühim günde, yani bütün
insanların
Rabbü’l-Âlemi’nin
divanında
92
kıyam
edecekleri
günde,
diriltilip
93
toplanacaklarını düşünmezler mi? ayetlerinde tasvir edilmiştir.
Kıyametin kopması, aklın imkânsız göreceği bir olay değildir. Çünkü evrenin yaratıcısı
ve yöneticisi olan Allah’ın, evrendeki düzeni bozması dolayısıyla bugün tabiatı
düzenleyen fiziksel, biyolojik ve toplumsal kanunların alt üst olması akıl açısından
86
Bkz. Tekvin,19/32-38; I.Krallar,11/1-5; II. Samuel,20/3; 11/1-27.
Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, c.XXIII, s.198.
88
Topaloğlu, Bekir, “Kıyamet”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.516.
89
İlmihal, İsam, c.I, s.121.
90
Topaloğlu, “Kıyamet”, DİA, c.XXV, s.517.
91
İbn Manzur, Lisanü’l Arab, XII, 496-505.
92
Mutaffifin 83/4-6.
93
Tekineş, Ayhan, Âhir Zaman ve Kıyamet Alâmetleri, Işık Yayınları, İstanbul 2009, s.15.
87
21
mümkündür. Akıl bunu tecrübe etmektedir. Canlıların üremesi ve ölmesi, sonbaharda
tabiatta değişimin olması gibi olaylar buna delalet etmektedir.
Kur’an’da kıyamet ve kıyamet günü çeşitli kavramlarla açıklanmıştır. Bütün bunlarda
kıyamet ve kıyamet sonrası hayatın gerçekleşeceği belirtilmektedir. İnsanın bugün için
hazırlık yapması vurgulanmaktadır. “Herkes yarın için ne hazırladığının bilincini
taşımalıdır”94 ayetiyle de bu gerçek dile getirilmektedir.
Kıyametin nasıllığını anlatan kavramların yanında kıyametin ne zaman kopacağı haber
verilmemiştir. Ancak aniden geleceği bildirilerek insanların buna hazırlıklı olmaları
gerektiği belirtilmiştir. Bütün göklerin ve yerin gayb’ını bilmek Allah’a mahsustur.
Kıyametin oluş işi ise, başka değil ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda
olup biter. Şüphe yok ki Allah her şeye kadirdir.95 Bu açıklamaya rağmen kıyametin ne
zaman kopacağı konusu her zaman insanların merakını uyandırmıştır. Bu konuda bilgi
almak için Hz. Muhammed (s.a.v.)’ e sorular sormakla birlikte İsrailî kaynaklardan da
bilgi almışlardır.
Kıyamet ve gelecek haberleri konularında gayb kavramı ile Hz. Peygamber (s.a.v)’in
bilgisinin sınırları problemi karşımıza çıkmaktadır. Gayb, Arapça’da Ğabe kökünden
isimdir. Uzak olmak, gizlenmek, gizli kalmak, yok olmak, görünmemek, gözden
kaybolmak gibi anlamlarına gelmektedir.96 Terim olarak birçok tanımı yapılmakla
beraber insan bilgisinin ulaşamadığı şeyler manasında kullanılmıştır.
97
Çalışmanın
sınırları içersinde gayb kavramıyla ilgili felsefi ve kelami tartışmalara girmeden
kavramla ilgili genel değerlendirmeler belirtilecektir.
Gayb kavramı, mutlak ve izafi gayb bilgisi olmak üzere iki grupta değerlendirilmektedir.
Bu dünyada beşer ilminin hiçbir şekilde ulaşma imkânı olmayan konular mutlak
gaybtır. Mutlak gaybı ancak Allah’ın ilmi ihata edebilir.98 Kıyametin ne zaman
kopacağı, levh-i mahfuz, Allah’ın zatıyla ilgili bilgiler, insanın nerede ne zaman
94
Haşr 59/18.
Nahl 16/77.
96
İbn Manzûr, Lisanü’l Arab, I, 654-656.
97
Polat, Hadis Araştırmaları –Tarih, Usul, Tenkid, Yorum-, İnsan Yayınları, İstanbul trs., s. 135; Ertürk,
Mustafa, Metin Tenkidi (Gayb ve Fiten Hadisleri Örneği), Fecr yayınları, Ankara 2005, s.109; Seyhan,
Ahmet Emin, Hadislerde Kıyamet Alâmetleri (Envaru’l-Aşikin Örneğinde), Tuğra Ofset, Isparta 2006, s.
111.
98
Polat, Hadis Araştırmaları, s.136; Tekineş, Âhir Zaman ve Kıyamet Alâmetleri, s. 43.
95
22
öleceğinin, yarın ne olacağının ve ne kazanacağının bilinmemesi mutlak gayba giren
konular arasında yer almaktadır.99 Şu ayetler insan bilgisinin sınırlı olduğunu ve sonsuz
ilim sahibinin ancak Allah olduğunu belirtmekte ve mutlak gayb alanına işaret
etmektedir. Gaybın anahtarları Allah’ındır. Gaybı ondan başkası bilemez.100 Allah sizi
gayba muttali kılmaz.101 De ki; yerdeki ve göktekiler gaybı bilmez. Onu ancak Allah
bilir.102 Ey Allah’ım, gaybların bilicisi ancak sensin.103 De ki; gayb ancak Allah’a
aittir.104
İzafi gayb bilgisi; kabiliyet, şartlar, çevre ve imkân farklarından dolayı bazı kişilerce
bilinebilirken, bazılarınca bilinemeyen hususlar sadece bilemeyenler açısından gayb
olduğundan izafi gayb olarak değerlendirilir. Bilim ve teknikteki ilerleme faaliyetleri bu
alanda meydana gelmektedir. Çünkü bilim ve teknolojinin ilerlemesi sonucu insanların
önceleri bilemedikleri şeylerin bilinir hale gelmesi, o konularda duyuların idrak
kapasitesinin artmasını sağlayan aletlerin icadı veya aklın istidlal edeceği delillerin keşfi
dolayısıyla insanın bilgi alanının genişlemesini sağlamıştır.105
Gayb probleminin hadis ilmini ilgilendiren yönü Hz. Peygamber (s.a.v)’in gaybı bilip
bilmediğidir. Bu problemle ilgili rivayetleri iki grupta değerlendire biliriz. Birinci
olarak; bir beşer olarak diğer insanlardan farkı olmayan, ancak kendisine vahyedilen
Hz. Peygamber (s.a.v.) , Allah bildirmedikçe gayb olan geçmişi, o an yaşanan olayların
iç yüzünü ve geleceği bilememektedir.106 Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), ayet ininceye
kadar İfk olayının (6/627) doğru olup olmadığını,107 Tebük seferine (9/630)
katılmayanların ileri sürdükleri mazeretlerin ne derecede gerçek olduğunu,108 Mescid-i
Dırarı inşa edenlerin niyetlerinin Müslümanları parçalamak olduğunu109 önceden
bilememiştir. Reci’ bölgesinde cereyan eden acıklı olay da110 Hz. Peygamber’in
kendisine bildirilmedikçe gelecekten habersiz olduğunu göstermektedir. Ayrıca bir
99
Ertürk, Metin Tenkidi, s. 122.
En’am 6/ 59.
101
Al-i İmran 3/ 179.
102
Neml 27/ 65.
103
Maide 5/109.
104
Yunus 10/ 20.
105
Polat, Hadis Araştırmaları, s.136-137.
106
Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alâmetleri, s. 113.
107
Nur 24/11-16.
108
Tevbe 9/94.
109
Tevbe 9/107-108.
110
Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 238.
100
23
hadisinde, hüküm verirken hangi taraf davasını daha ikna edici delillerle savunursa onun
lehine hüküm vereceğini, gerçekte kimin haklı kimin haksız olduğunu bilemeyeceğini
ifade etmiş ve haksız olan tarafın davasını savunarak karşı tarafın hakkını almamasını
tavsiye etmiştir.111 Yine bir düğün töreninde, “aramızda yarın ne olacağını bilen
peygamber var” diye şiir söyleyen cariyeye böyle söylememesini emretmiştir.112 İkinci
olarak Hz. Peygamber’in beşeri imkânlarla bilinemeyecek bazı olayları bildiğine dair
rivayetler
zikredilmektedir.113
Örneğin,
Kureyş’in
kendisine
karşı
suikast
düzenleyeceğini bilmesi, Bi’r-i Maune olayında114 ve Mute harbinde şehit olanların
durumunu tam olayın meydana geldiği anda haber vermiş,115 Necaşi’nin ölümünü haber
vererek gıyabında cenaze namazı kılmış,116 Hatib b. Ebi Beltea’nın Kureyşlilere haber
sızdırdığını söylemiş ve suçüstü yakalatmıştır. Ayrıca bütün istikbal ve geçmişe dair her
şeyin kendisine bildirildiğini ifade eden sözleri117 vardır.118
Sonuç olarak gaybı Allah’ın dışında kimse bilemez. Allah da gayb bilgilerinden
bazılarını sadece peygamberlerine bildirmiştir. Bu durumda peygamberlerin diğer
insanlar için gayb olan bazı hususları bilmeleri normaldir. Allah’ın bildirdiği ölçüde
peygamberler gaybı bilebilirler. Bu durum gaybı Allah’tan başka kimsenin
bilemeyeceği hükmüne aykırı düşmez. Çünkü peygamberin gayb bilgisi mutlak değil,
Allah’ın bildirmesi ile sınırlıdır.
Kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. Bu konuda ne Hz. Peygamber
(s.a.v.), ne O’na vahiy getiren Cebrail (a.s), ne de zamanı gelince kıyamet olayını fiilen
gerçekleştirmekle görevlendirilecek olan İsrafil (a.s.) bu bilgiye sahiptir. Yüce Allah,
kıyametin kopacağı zamanı ancak kendisinin bildiğini çeşitli ayetlerde ifade etmiştir.
Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah katındadır…119
111
Buhari, Şehadat 27; Müslim, Akdiye 3.
Buhari, Nikâh 48.
113
Polat, Hadis Araştırmaları, s.144.
114
Buhari, Cihad 9.
115
Buhari, Megazi 44.
116
Buhari, Cenaiz 4.
117
Müslim, Fiten 6.
118
Polat, Hadis Araştırmaları, s.144.
119
Lokman 31/ 34. Ayrıca bkz. Araf 7/ 187; Fussilat 41/ 47.
112
24
Kozmik anlamda kıyametin ne zaman kopacağı bilinmemektedir. Kur’an da kırk yerde
geçen saat kelimesi ile anlatılan kıyametin kopuşunun yakın olduğu, ansızın geleceği
belirtilmiştir.
Kıyamet halleri Sur’a üfleniş, Ba’s, Haşr, Hesap, Cennet ve cehennem durakları olmak
üzere beş merhalede incelenebilir.120
Bu kozmolojik düzen ve bu düzen içindekiler için bir son vardır. Bu sona kıyamet adı
verilmektir. Her geçen zaman evreni kıyamete götürmektedir. Dar kapsamda dünya ile
ilgili olarak canlılara yapılan her olumsuz müdahalede bu yaşlı dünyayı hızla bu sona
sürüklemektedir. Kur’an ve Hz. Peygamber (s.a.v.), insanları kıyamet ve kıyamet
sonrası hayat konusunda hazırlık yapmaları konusunda uyarmaktadır.
E. Âhir Zaman
Dünyanın son günleri veya sonu anlamında kullanılan bir terimdir. Bu son dönemde Hz.
Peygamber (s.a.v.)’in İslam’ı tebliğinden başlayıp kıyametin kopmasına kadar geçecek
olan zaman dilimidir. Bundan dolayı da Resulullah’a ‘Âhir Zaman peygamberi’
denilmektedir.
Dinler zamanın başlangıcı ve sonu meselesinde iki ayrı gruba ayrılmıştır. Zamanın
dönümlü olduğunu kabul eden dinlere göre zaman birbirini takip eden devrelerden
oluşur ve bu devreler sonsuza kadar sürüp gider.121 Hinduizm’e göre insan sonu
olmayan bir tenasüh zinciri içerisinde gidip gelmektedir. Buna göre ölüm bir korku
vasıtası, bir yokluk değil, bir halden diğerine geçiştir. Hinduizm’e göre karma doktrini
insanın arzularını gerçek anlamda ölümsüzlüğe ulaştırır.122 Hint dinlerindeki ortak
karma ve tenasüh Budizm’in de merkezinde yer alır.123
Âlemin fani olduğunu ve zamanın düz bir hat şeklinde akıp gittiğini kabul eden dinlere
göre, âlemle beraber içinde yaşanılan zamanda sona erer ve yeni bir âlemle birlikte
sonsuz zaman başlar. Her iki din grubu için insanın içinde yaşadığı devre veya devreler
120
Yavuz, Ömer Faruk, Kur’an ve Kıyamet, Marifet Yayınları, İstanbul 1999, s. 63. Bu çalışmada
kıyamet saati kavramının semantik alanı belirtilerek bu alanın temel kavramları açıklanmıştır. Ayrıca bu
kavramların açıklamaları DİA “kıyamet” maddesine müracaat edilebilir.
121
Tümer, Günay “Âhir Zaman” DİA, İstanbul 1988, c.I, s.542.
122
Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Otağ Yayınları, İstanbul 1983, s. 140.
123
Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 161.
25
sonludur.124 Örneğin İran Mitolojisine göre dünya tarihi on iki binyıl olarak kabul
edilir. Zerdüşt bu dönemin son üç bin yılının başında tarih sahnesinde görülür. Bu
sürenin sonunda ise manevi oğlu Saoşyant, gelecek kurtarıcı ortaya çıkar ve gerçeğin
yalan üzerindeki ya da iyiliğin kötülük karşısındaki zaferini tamamlar.125
Âhir Zaman, zamanın devri oluşunu kabul eden dinlerde insanın içinde yaşadığı
devrenin son dönemini, âlemin ve insanın fani olduğunu kabul eden dinlerde ise dünya
hayatının kıyametten önceki son zamanlarını ifade eder.126
Yahudilikte dünyanın genel ömrü haftanın her günü bin sene kabul edilerek yedi bin yıl
sayılır. Bununla beraber dünyadaki faal yıl altı bin olup ikişer bin yıllık üç devreye
ayrılır. Bunlardan birincisi karışıklık, ikinci hikmet, üçüncüsü ise Mesih
127
devresidir.
Âlemin yenileşmesi yani kıyametin kopması yedi bin yılın geçmesi ile olacaktır.
Kıyamet öncesinde kötülüklerin yaygınlaşacağı kriz devresinden sonra gelen Mesih
döneminde Yahudiler kurtarılıp dünyada barış sağlanacaktır.128 Mesih gelmeden önce
seller zelzeleler, harpler, ihtilaller, güneşin ve ayın kararması, yıldızların dökülmesi gibi
fevkalade olaylar gerçekleşecektir. Mesih gelmeden Mesihi devrede gerçekleşecek olan
hadiseler Yahudiler için Âhir Zaman olaylarıdır.129
Hıristiyanlıkta zaman tasavvuru Yahudilikteki zaman anlayışına benzerdir. Bu dine göre
de zamanla ilgili olarak üç devre söz konusudur.130
Yaratılıştan önceki evre birinci devredir. “Tanrı’nın zamanın başlangıcından önce bizim
yüceliğimiz için belirlediği bu bilgeliği bu çağın önderlerinden hiçbiri anlamadı.131
Yaratılış ile Hz. İsa’nın ikinci gelişi arasındaki devre ikinci devredir. “Mesih, babamız
tanrı’nın isteğine uyarak, bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza
karşılık kendini feda etti.132
124
Tümer, “Âhir Zaman,” DİA, I, 542.
Batuk, Cengiz, Tarihin Sonunu Beklemek, İz Yayıncılık, İstanbul 2003. s. 63.
126
Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 542.
127
Ortadoğu Dinlerinde Eskatolojik Kurtarıcı Mitosu; Mesih, Mehdî ile ilgili olarak bkz. Batuk, Tarihin
Sonunu Beklemek, s.61-145.
128
Tümer; Küçük, Dinler Tarihi, s. 224.
129
Tümer,“Âhir Zaman”, DİA, c. I, s. 543.
130
Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s.211.
131
Korintoslulara I.Mektup,2/7.
132
Galatyalılara Mektup,1/4.
125
26
Yeni Ahit metinlerinden Vahiy(esinleme) kitabı, özellikle Mesih’in ikinci gelişi
öncesinde gerçekleşmesi beklenen olaylara ayrıntılı bir yer verir. Burada yeryüzünde
çıkacak olan büyük çatışmalar, iyilerle kötüler arasında görülecek olan nihai savaş
(Armegedon) ve Mesih’in yeryüzüne inerek olaylara müdahale etmesi tasvir edilir.133
Ebedi hayat olarak isimlendirdikleri üçüncü evre: “Tanrı Mesih’i tüm yönetim ve
hükümranlıkların tüm güç ve egemenliklerin yalnız bu çağda değil gelecek çağda da
anılacak tüm adların çok üstüne çıkardı.134” “Bunu Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilikle,
lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için yaptı.”135
Yeryüzüne melekler eşliğinde gelecek olan Mesih, dirileri ve ölüleri yargılayacaktır.
Mesih’in gelişi ile birlikte bütün yeryüzü yönetimleri fesholunacak ve yalnızca tanrısal
hükümranlık hüküm sürecektir.
İnsanlara yönelik yargılama sonunda kötüler yok olacak, iyiler ise İsa Mesihle birlikte
yeryüzünde ölümsüzlük elbisesine bürünmüş vaziyette bin yıl yaşayıp bu sürenin
sonunda onunla beraber ilahi âleme yükseleceklerdir.”136
İslam literatüründeki Âhir Zaman terimi, dinler tarihindeki eskatoloji ile alakalıysa da
aynı değildir. Eskatoloji, kozmolojide bir safhadır. Âhir Zaman terimi de kıyamete
yaklaşan son devreyi, zamanın ve âlemin sonunu ve son günlerini ifade eder. İslam
inancına göre âlemin başı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonu bilmek beşer
gücünün dışındadır.137 Kıyametin ne zaman kopacağını sana sorarlar. Deki: onun
bilgisi sadece Rabbimin nezdindedir. Onun vaktini kendisinden başka hiç kimse
açıklayamaz.138 Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek ancak Allah’a aittir.139
Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilemez.140
133
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 83.
Efesliler Mektup,1/21.
135
Efeslilere Mektup,2/7.
136
Gündüz, Hıristiyanlık, s. 83.
137
Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543.
138
A’raf 7/187.
139
Lokman 31/34.
140
Neml 27/65.
134
27
Kur’an’ın bu açıklamalarını göz önünde bulunduran hadisciler, dünyanın ömrünün yedi
bin sene olup, Hz Peygamber döneminin son bin seneyi içerdiği şeklindeki rivayetleri
asılsız kabul etmişlerdir.141 Bununla beraber bazı İslam bilginleri bu konuda üç evreden
söz etmişlerdir. Başlangıçtan Tevrat’ın nüzulüne kadar olan ilk devre, İslam’ın
zuhuruna kadar geçen zaman ikinci devre, hicretten kıyamete kadar olan zaman dilimi
son devredir. Fakat süre belirlemeden bu son devreye âhir zaman denilebilir. Çünkü
çeşitli hadislere göre âhir zaman Hz. Peygamberin bi’setiyle başlamıştır.142 Ancak ne
zaman biteceğini Allah’tan başka kimse bilmemektedir.143 Son peygamber olması
dolayısıyla Hz. Peygambere İslam literatüründe âhir zaman peygamberi denilmiştir.
Artık O’ndan sonra peygamber gelmeyecektir. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle
belirtilmektedir. Muhammed sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Fakat O
Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur…144O’nun getirdiği mesaj kıyamete
kadar sürecektir. Hz. Peygamberden sonra yeni bir peygamber geleceği, O’nun da yeni
bir kitap getireceği konusunda ortaya atılan iddialar, Kur’an’ın bu apaçık hükmünü, Hz.
Peygamberin Hatem-ül Enbiya (Peygamberlerin sonuncusu) olduğu inancını inkârdan
başka bir şey değildir.145
Âhir zaman terimi Kur’an’da yer almıyorsa da hadislerde çokça kullanılmıştır. Hz.
Peygamberin, dinî hayatın zayıflaması ve ahlakın gerilemesi şeklindeki kıyamet
alâmetlerine temas eden hadislerinde Ahir-üz zaman terimi kullanıldığı gibi bu anlamı
ifade eden insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki ibaresine de sık sık rastlanılır.
Hadis literatüründeki bu kullanılış Müslümanların zamana, olaylara ve geleceğe
bakışlarına tabii olarak tesir etmiş ve onları, özellikle ahlak kurallarına aykırı düşen
davranışlarla beklenmedik olayları Âhir Zaman alâmeti olarak değerlendirmeye sevk
etmiştir.146
141
Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543.
Buhari, Rikak 39; Müslim, Fiten 132-139.
143
Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543.
144
Ahzab 33/40.
145
İlmihal I,s.107.
146
Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543.
142
28
F. Alâmet
Alâmet kelimesi sözlükte; nişane, işaret ve iki yer arasındaki sınır anlamlarına gelmekte
olup, çoğulu alâmât’tır.147 Sözlükte ‘alâmet’ manasındaki şeratın çoğulu olan ‘eşrat’ ile
‘zaman dilimi, belirlenmiş vakit’ anlamına gelen saat kelimelerinden oluşan eşratü’ssaa; kıyamet alâmetleri demektir.148 Alâmetü’l-kıyame” ise; alâmet kelimesinin kıyame
ismine izafe edilmesiyle oluşturulan bir terkiptir ve kıyametin yaklaştığına delalet eden
işaret ve belirtiler manasına gelmektedir.149 Kur’an’da kıyamet alâmetlerinin nelerden
ibaret olduğuna dair bilgi verilmemiş, sadece Ye’cüc ve Me’cüc’ün gelişinden,150
dabbetü’l-arzın
çıkışından,151
göğün
insanları
saracak
bir
duman
(duhan)
yayacağından152, göğün yarılması153, göğün dürülmesi154, dağların yürütülmesi155,
denizlerin kaynaştırılması156, güneşle ayın birleştirilmesi157 ve ayın yarılmasından158
haber verilmektedir.
Hadislerde de kıyamet alâmetleri eşratü’s-saa kavramıyla ifade edilir. Hadisler de
belirtildiğine göre Hz. Peygamber kıyametin kopuş zamanını bilmediğini bildirmiş,
ancak kopmasından önce gerçekleşecek bazı olayların onun yaklaştığının alâmetleri
sayılacağını haber vermiştir.159 Âhir zaman peygamberi ve son nebi olması sebebiyle
kıyamete yakın bir zaman diliminde gönderildiğini açıklayan Hz. Peygamberin kıyamet
alâmeti olarak zikrettiği rivayet edilen olayların belli başlıları şunlardır. İlmin ortadan
kalkıp cehaletin yerleşmesi, sarhoşluk veren içkilerin yaygınlaşması, zinanın aleni hale
gelmesi, köle kadının efendisini doğurması, çobanların zenginleşerek bina yapmakta
yarışması, zekât verilecek kimse bulunamayacak kadar servetin çoğalması. Aynı davayı
güden iki büyük topluluğun birbiriyle savaşması, adam öldürme olaylarının ve fitnelerin
fazlalaşması, kadın nüfusunun artması, Müslümanların kıldan ayakkabı giyen küçük
gözlü ve geniş yüzlü insan gruplarıyla savaşması. İnsanların hayatlarından bıkarak
147
İbn Manzur, Lisanü’l Arab, XII, 416-420.
Yavuz, Yusuf Şevki, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.522.
149
Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s. 165.
150
Enbiya 21/96.
151
Neml 27/82.
152
Duhan 44/11-12.
153
İnşikâk 84/1-2.
154
Enbiyâ 21/104.
155
Kehf 18/47; Tekvir 81/3.
156
Tekvir 81/6.
157
Kıyâme 75/10.
158
Kamer 54/1.
159
Buhari, İman 37; Müslim, İman 1; Tirmîzî, İman 4.
148
29
ölülere gıpta etmesi, Allah’ın elçisi olduğunu iddia eden yalancı deccallerin türemesi,
yeryüzünde Allah veya la ilahe illallah diyen bir kimsenin kalmaması, Ye’cüc ve
Me’cüc seddinin açılması. Busra’da ki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateşin
Hicaz bölgesinden çıkması, depremlerin sıklaşması, güneşin batıdan doğması,
dabbetü’l-arzın ortaya çıkması, doğuda batıda ve Arap yarımadasında kara parçalarının
batması gibi alâmetler.160
Hz.
Peygamberin
kıyametin
ansızın
kopacağına
ilişkin
örnekleri
sahabeye
anlayabilecekleri bir ifade tarzıyla anlattığı klasik hadis kaynaklarımızda mevcuttur.
Buna göre kıyametin kopuşu ansızın gerçekleşecek, bu sırada alış veriş yapanlar işlerini
bitiremeden, yemek yiyenler lokmasını ağzına götüremeden, havuz yaptıran kişi
havuzuna giremeden ve devesinin sütünü sağan kimse bunu misafirine ikram edemeden
kıyamet kopacaktır.161
Hadisciler, klasik hadis edebiyatında kıyamet alâmetleri ile ilgili rivayetleri kitabu’lfiten veya kitabu’l-fiten ve eşrati’s-saat kitap isimleri altında toplamışlardır. Kıyametten
önce gerçekleşecek büyük savaşların anlatıldığı Melahim ile Mehdî bölümleri sadece
Ebû Davud’un Sünen’inde yer almaktadır.
Fiten, fetene fiilinden türemiş bir isim olan el-fitne kelimesinin çoğulu olup insanların
birbiriyle savaş etmeleri anlamında kullanılmıştır.162 el-Fitne, sözlüklerde, bir kimseye
görüş ve dininden dönmesi için ateşle işkence etmek, dalalete düşmek, aklını çelmek,
gönlünü çalmak, vazgeçirmek, münker ve nekir meleklerinin kabirde sorguya
çekmeleri, günah, mecnun, küfr, şirk, rezalet ve ayıp gibi fiil ve isim kalıplarında farklı
manalara gelir. Ayrıca Hicaz bölgesinde kadının erkek karşısındaki çekiciliği ve ahlaki
bakımdan fücur anlamlarında da kullanılmaktadır. Hadis kaynaklarında “Kitabu’l-fiten”
veya “Kitabu’l-fiten ve eşratis-saat” bölümlerindeki rivayetlerde zikredilen fitne
genellikle kıyametin kopmasından önce gerçekleşecek dâhili ihtilaf, savaş, karışıklık ve
her türlü fesat için veya idare ettiği toplumu çeşitli değerler üzerinde kargaşaya
sürükleyen, zulümle yöneten zalim bir hükümdar ve yönetimi hakkında kullanılır.
160
Buhari, Fiten 4-5, 22, 24, Cihat 95, Nikâh 110; Müslim, İlim 8-10; İbn Mace, Fiten 25-36; Tirmîzî,
Fiten 35, 42-43.
161
Buhari, Fiten 25, Rikak 40; Müslim, Fiten 27; İbn Hanbel, II, 369.
162
İbn Manzur, Lisanü’l-‘Arab, XIII,319.
30
Ayrıca küf’r fitnesi, dalalet fitnesi, mal fitnesi, kadın fitnesi, dünya fitnesi gibi dini ve
ahlaki anlamda fitnelerden de bahsedilmektedir.163
Melahim, melhame kelimesinin çoğulu olup L-H-M kökünden türetilmiştir. Fiil olarak
bir işi sağlam yapmak, eti kemikten sıyırmak, kırık bir şeyi yapıştırmak, bir yerde
eğleşmek manalarına gelmektedir. Mastar veya yer ismi olduğunda ölü sayısı çok olan
savaş, fitne zamanı zuhur eden büyük olay, şiddetli çarpışma, büyük savaşların
meydana geldiği yer anlamlarında olup savaşta insanların birbirine girmesi ve savaş
alanındaki cesetlerin et yığını oluşturması sebebiyle bu tür harplere melhame adı
verilmektedir.164 Hadis edebiyatında fiten ve melahim kavramlarına sözlük anlamlarının
ötesinde, dini ve siyasi sebeplerle ortaya çıkan karışıklık, savaş ve ölüm olayları,
gelecekte meydana gelecek sonucu kötü olaylar ve kıyamet öncesi ortaya çıkacak bazı
alâmetler şeklinde manalar verilmektedir.165
Kıyamet alâmetleri ortaya çıkış zamanı, önemi ve mahiyeti dikkate alınarak değişik
gruplamalara tabi tutulmuştur.
Ortaya çıkış zamanına göre kıyamet alâmetlerini Berzenci üçe ayırır: Birinci olarak,
zuhur edip sona eren uzak (geçmiş) alâmetler, ikinci olarak meydana gelmiş ve henüz
bitmemiş gelişip çoğalacak olan orta alâmetler, üçüncü olarak hemen akabinde
kıyametin kopacağı büyük alâmetler.166
Kıyamet alâmetleri önemine göre küçük ve büyük alâmetler diye de sınıflandırılmıştır:
Küçük alâmetler; uzun zamandan beri kıyametten önce geçen ve aslında vukuu alışılmış
olaylardır. Büyük alâmetler; kıyametin kopmasına iyice ve çok yakın şekilde yaklaşan
alâmetlerdir. Bu tür alâmetlerin vukuuna alışılmamıştır.167
Mahiyetleri dikkate alınarak yapılan taksime göre kıyamet alâmetleri ahlaki ve fiziki
olarak gruplandırılır. Ferdi ve toplumsal açıdan bozuluşu gerçekleştiren olaylar ahlaki
163
Ertürk, Metin Tenkidi, s. 214, 217.
İbn Manzur, Lisanü’l-‘Arab, XII,535-538.
165
Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s. 106.
166
Berzenci, Muhammed b. Resul el-Hüseyni, Kıyamet Alâmetleri, çev. Naim Erdoğan, Pamuk
Yayıncılık, İstanbul 2002, s.10.136.159.
167
Faiz, Ahmet, Fi Zilali’l-Kur’an’da Kıyamet ve Alâmetleri, çev. Veli Ulutürk, Uysal Kitabevi, Konya
1993, s. 106.
164
31
alâmetleri; güneşin batıdan doğması, sık sık gerçekleşen depremler, duhan gibi
hadiseler fiziki alâmetleri oluşturur.168
Dini hayatın zayıflamasına dair ahlaki alâmetlerin bir kısmı sahih hadislerle sabit
olduğundan bu konuda âlimler arasında önemli bir görüş ayrılığı yoktur. Çünkü
Kur’an’ın önemle üzerinde durduğu konulardan biride ahlaki yaşamın kurulması ve
devam ettirilmesidir. Hz. Peygamberden, rivayet edilen ahlaki ve dini hayatın bozulması
ile ilgili rivayetlerin esasen ferdin ve toplumun gerek bu dünya gerekse ahiret yurdunda
yok olması anlamında kıyamet alâmetleridir. Hz. Peygamber (s.a.v) diğer konularda
olduğu gibi bu konuda da insanları özelde de Müslümanları ciddi bir şekilde
uyarmaktadır.
Büyük alâmetler olarak isimlendirilen alâmetler, üzerinde tartışma yapılan harikulade
olaylar ve kozmik değişikliklerdir. Kıyamet öncesinde gerçekleşeceğine inanılan başlıca
olaylar Deccalin çıkışı, Mehdînin zuhuru, Hz. İsa’nın gökten inmesi, Ye’cüc ve
Me’cüc’ün görünmesi, Hicaz bölgesinde büyük bir ateşin çıkışı, gökten insanları
bürüyen bir dumanın inmesi ve Dabbetü’l-arz’ın yerden çıkmasıdır. Bunlardan
dabbetü’l-arz, duhan, Ye’cüc ve Me’cüc konusu Kur’an’da zikredilmektedir. Mehdî,
Deccal ve Nüzul-i İsa inançları ise Hz. Peygambere atfedilen rivayetlere dayanır.169
‘Yer hayvanı’ anlamına gelen ‘Dabbetü’l-arz’la’ ilgili ayetlerde ilahi hüküm
gerçekleşince yerden bir dabbe çıkarılacak ve insanların Allah’ın ayetlerine
inanmadıklarını söyleyecektir.170 ‘Dbb’ kökünden türetilen dabbe, ‘yavaş ve sessiz
yürümek, nüfuz ve sirayet etmek’ manalarına gelen Arapça bir kelimedir. Daha çok
hayvanlar için kullanılır.171 Dabbe’nin nasıl bir varlık olduğu ayette açık bir şekilde
belirtilmemiştir. Hadislerde ise bu varlığın bir takım özellikleri teşbih ve temsillerle
anlatılmaktadır. Bu teşbih ve temsillere getirilen yorumlardan birisi dabbetü’l arz’ın
virüs olabileceği fikridir.172 Bunlar kesin bilgi olmayıp zamanla hakikat anlamında
168
Yavuz, Yusuf Şevki, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.523.
Yavuz, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, c.XXV, s. 524.
170
Neml 27/82.
171
İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, I, 369-372.
172
Sarıtoprak, Zeki, “İslam Kelamı Açısından Kıyamet Alâmetleri”, Yeni Ümit Dergisi, c.IV, S. XXVII,
s. 13.
169
32
yorumlanmışlardır. Bu konuda en isabetli tutum dabbetü’l-arz’ın çıkacağına
inanmaktır.173
Arapçada tütmek, dumanı çıkmak, havada tozun yükselmesi manasındaki ‘dahn’
kökünden isim olan duhan, duman anlamına gelir.174 Duhan kelimesi Kur’an’da iki
yerde geçmektedir. Bunların birincisinde; yeri yaratıp sabit dağlarla beraber bereketler
yaratıp fark gözetmeden gıdalar takdir ettikten sonra duman halinde olan göğe
yönelmesi175, ikincisinde ise göğün insanları bürüyecek açık bir duman çıkarması176 dır.
Duhan ismi sureye isim olmuştur. Bu ayetlerde geçen duhanın gerçekleşme zamanı
konusunda yapılan yorumlar iki grupta değerlendirilmektedir. İlki, Hz. Peygamber
zamanında tarihi bir olay şeklinde yorumlanmakta, ikincisi ise kıyametin kopmasından
önce veya kopma sürecinde gerçekleşecek bir alâmet olarak değerlendirilmektedir.177
‘Ye’cüc ve Me’cüc’ kavramlarının menşei ile ilgili olarak farklı görüşler ileri
sürülmüştür. Kelimelerin aslının Arapça olduğunu ifade edenler olduğu gibi başka bir
dilden Arapçaya geçtiği görüşünü belirtenlerde olmuştur. Arapça olarak kabul
edildiklerinde ‘yanmak, tutuşmak ve çok tuzlu olmak’ anlamlarına gelen ‘ecic ve ucac’
kelimelerinden türetilmişlerdir.178 Ye’cüc ve Me’cüc hakkında Kur’an’da verilen bilgi
çok azdır. İki surede geçmektedir. Birincisi Kehf suresi18/94, diğeri ise Enbiya suresi
21/96-7 ayetleridir. Ye’cüc ve Me’cüc kelimeleriyle atıfta bulunulan kavimlerin hangi
milletler olduğu, özelliklerinin neler olduğu ile ilgili olarak ilim insanları arasında bir
mutabakat yoktur. Bunların İslam ülkelerini işgal eden Moğollar olduğunu, I ve II.
Dünya savaşlarından ibaret olduğunu, hatta bu kavmin Türkler olduğunu ileri sürenler
olmuştur. 179
Kıyametin alâmetleri arasında, ‘Deccâl’ diye isimlendirilen bir varlıktan haber
verilmektedir. Deccâl (çoğulu “Decâcil, Deccâlûn”), kıyamet yaklaştığı zaman Hz.
İsa’nın yeryüzüne inişinden önce ortaya çıkıp insanları aldatıcı sözlerle saptırarak
173
Malkoç, Mehmet; Klasik Dönem Maturidiyye’de Kıyamet ve Ahiret, MÜSBE Yayınlanmamış Doktora
Tezi, İstanbul 2009, s.29; Yavuz, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, c.XXV, s.524; Özsoy, Güler, a.g.e. s.252,
75 nolu dipnot.
174
İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, XIII, 149-150.
175
Fussilat 41/11.
176
Duhan 44/10-12.
177
Malkoç, Klasik Dönem Maturidiyye’de Kıyamet ve Ahiret, s. 30.
178
İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, II, 205.
179
Konuyla ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Cerrahoğlu, “Ye’cüc-Me’cüc ve Türkler,” AÜİFD, c. XX, s.
98-125, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/735/9388.pdf
33
kandıracak olan yaratıktır. Deccâl’in ortaya çıkacağına dair inanış sadece İslam’da değil
diğer dinlerde de mevcuttur.180 Deccâl’le ilgili olarak Kur’an’da bir açıklık olmamakla
birlikte klasik hadis edebiyatımızda birçok rivayet bulunmaktadır. Ulûhiyet niteliklerine
benzer özelliklere sahip olup ilahlık iddiasında bulunacak ve büyük bir fitne kopararak
insanları hak yoldan saptıracaktır.181 Hadislerde, Deccâl’le ilgili bu belirtilen
özelliklerden başka tasavvurlarda vardır. Bu tasavvurların genel anlatımına göre Deccâl
ortaya çıktığında, halk susuz kalacak ve yiyecek bulamayacaktır. Deccâl, bu şekilde
sıkıntılı bir durumla karşı karşıya kalan halktan kendisine iman edenlere yanında
bulunan sudan ve yiyeceklerden verecektir. Deccâl’in verdiği sudan içen ve
yiyeceklerden yiyen kurtulamayacaktır. Kendine inananları vaat ettiği cennetine,
inanmayanları ise cehennemine koyduğunu iddia edecektir. Ancak Allah onun cennetini
cehenneme ve cehennemini de cennet bahçesine çevirecektir. Halktan bazıları ise
Deccâl’in zararından korunmak için ondan yiyecek alma yerine daima ot kökü yiyerek
hayatlarını sürdüreceklerdir. Deccâl, yeryüzünü gezip –Mekke ve Medine hariçdolaşacak ve Kudüs’e geldiği zaman oradaki bir minareye Allah tarafından İsâ (a.s.)
indirilecektir. İsâ (a.s) nın gelişiyle korkuya kapılacak olan Deccâl, Hz. İsa tarafından
elindeki bir süngü ile öldürülecektir.182
Deccâl’in ardından Sünnîlere göre asıl adı Muhammed b. Abdullah, Şiiler’e göre ise
Muhammed b. Hasan olan ve Ehl-i Beyt soyundan gelen ‘mehdî’ ortaya çıkarak
Deccâl’in ölümünden sonra İslam dinini kısa sürede yayıp yeryüzünde hâkim kılacak ve
bütün kötülükleri ortadan kaldırıp adaleti tesis edecektir.
Mehdî, Arapça ‘HDY’ kökünden “hidayete ve doğru yola erdirilmiş” anlamında
kullanılan kelimedir. Terim olarak, “Allah’ın doğru yola erdirdiği kişi” anlamında
kullanılmaktadır.183 Mehdî kelimesinin “kurtarıcı” anlamında ilk kullanımını Muhtar esSakafî’ye (ö. 686 m.) aittir.184 Hz. Hüseyin’in 61/680 yılında şehit edilmesi
180
Şimşek, Halil İbrahim, “Kıyamet ve Alâmetlerinin Tasavvufi Tecrübe Açışından Yorumlanışı,”
Tasavvuf –İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, yıl: 8, Ankara 2007, s.19, s.133. Ayrıca diğer dinlerde ki
Deccâl inanışıyla ilgili olarak bkz. Mustafa Bıyık, “Hıristiyan Teolojisinde Deccâl ve Ye’cüc-Me’cüc
Kavramları Üzerine Bir Değerlendirme,” HÜİFD, 2007/1, c. VI, sy. XI, ss. 53-79.
181
Buhari, Fiten 26-27; Müslim, Fiten 100-110.
182
Buhari, Fiten 27-28; Müslim, Fiten 9, 11, 12, 20-23, 25; İbn Mace, Fiten 58,61; Tirmîzî , Fiten 33; İbn
Hanbel, I/240,242, II/93, 149, 372, 446, 449.
183
İbn Manzur, Lisanü’l Arab, c.XV, s.354; Mustafa Öz, İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdî
İnancı, İfav Yayınları, İstanbul 1995, s. 33.
184
Öz, İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdî İnancı, s. 34.
34
Müslümanları sarsmış ve bir kurtarıcı ihtiyaç haline gelmişti. Halkın bu psikolojisinden
kendi çıkarı adına faydalanmasını iyi bilen Muhtar es-Sakafî, Muhammed b. elHanefiyye’yi halifelik iddiasına teşvik etti ve ona ‘el-Mehdî ibnü’l Vasî ’ (Vasi’nin oğlu
Mehdî) adını verdi. İbnü’l Hanefiyye kendisine verilen bu unvanı reddetmişse de
başkaları tarafından kullanılmasına itiraz etmemiştir.185
Ölümünden sonra taraftarlarının oluşturduğu Keysâniyye/Muhtâriyye adlı aşırı Şii fırka
onun ölümünü kabul etmeyerek, onun Radva dağında bulunduğunu, zamanı geldiğinde
oradan çıkacağını ve dünyada ki adaletsizliği ortadan kaldıracağını ileri sürmüşlerdir.
Böylece Muhammed b. el-Hanefiyye, daha sonra ki İsna-aşeriyye Şiilerinin dönmesini
bekledikleri ve Mehdî adını verdikleri Onikinci imamları gibi “el-Mehdîyyü’l-Muntazar
(beklenen Mehdî)” haline gelmiştir.186
Mehdî inanışının kaynağı olarak iki görüş belirtilir. Bunlardan birincisi: İslamî
toplumun dışından gelen tesirler. Bu tesirlerin tamamen Yahudi ve Hıristiyan menşeli
olduğu belirtilmektedir. İkinci görüş ise; Müslüman topluluğun kendi arasındaki siyasi
çekişme ve kavgalarının tesiri.187 Mehdî konusunda K.Kerim’de açık bir hüküm yoktur.
Mehdî ile ilgili rivayetleri Buhârî ve Müslim eserlerinde hiç yer vermemişlerdir. Fakat
Ahmet b. Hanbel, İbn Mace, Ebû Davud, Bezzaz, Ebû Ya’la Musulî, Tirmîzî, Hâkim ve
Taberânî gibi muhaddisler eserlerinde bu tür rivayetleri nakletmişlerdir.188
Klasik kaynaklardan gelen rivayetlere göre kıyamet yaklaştığında Hz. Peygamberin
ailesinden bir kişi zuhur edecek, dini kuvvetlendirecek, adaleti hâkim kılacak ve
Müslümanlar da ona tabi olacaklardır. Fatıma evladı olan189 ve Hz. Peygamberin adını
taşıyan bu şahıs Araplara egemen oluncaya kadar kıyamet gerçekleşmeyecektir. Beş,
yedi ya da dokuz sene hüküm sürecektir.190 Doğu beldelerinden gelen siyah sancaklı
adamlar onun ordusuna katılacaklardır.191
185
Fığlalı, E. Ruhî, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.198; Cemil Hakyemez, “Mehdî
Düşüncesinin İtikadileşmesi Üzerine”, GÜÇİFD, 2004/1, s. 131.
186
İlhan, Avni, Mehdîlik, Beyan Yayınları, İstanbul 1993, s.78.
187
İlhan, Mehdîlik, s.13; Fığlalı, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.204; Hakyemez,
“Mehdî Düşüncesinin İtikadileşmesi Üzerine”, GÜÇİFD, 2004/1, s. 133.
188
İbn Haldun, Mukaddime, çev. Zakir Kadirî Ugan, MEB Yayınları, İstanbul 1988, II, 138.
189
İbn Mace, Fiten 34.
190
Tirmîzî, Fiten 53.
191
İbn Mace, Fiten 36.
35
Şii kaynaklarda özelliklede İmâmiyye’de bir takım alâmetlerin belirtisinden sonra
Mehdî ortaya çıkacaktır. Peygamberlik iddiasında bulunan altmış yalancının ortaya
çıkması, imamı gördüklerini iddia eden oniki kişinin belirmesi, depremlerin olması,
ihtilafların, ayrılıkların, savaşların çoğalması, yalan, haksızlık, dinsizlik gibi her türlü
olumsuz akımlar hâkim olacaktır. Rüşvet, faiz, zina, hırsızlık, adam öldürme gibi bütün
haramların helal sayıldığı, namaz, oruç, zekât gibi dini emirlerin terk edildiği, iyiliği
emredip kötülüğü yasaklamanın kalktığı, Kur’an ve İslam’ın sadece isimlerinin kaldığı
gibi bir takım alâmetlerin belirdiği bozuk bir zamanda ortaya çıkacak ve yeryüzünü
adâletle dolduracaktır.192
II.
HADİSLERDE
İSRAİLİYÂT
VE
MESİHİYÂT
ETKİSİNE
DAİR
TARTIŞMALARIN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ
Batıdaki bilim insanları, doğu’nun dini, kültürü, tarihi ve dilleriyle meşgul olmuşlardır.
Bununla ilgili olarak bir akım oluşturmuşlardır: Oryantalizm. Doğunun medeniyeti,
kültürü, sanatı, düşünce dünyasıdır. Başka bir ifade ile doğu bilimleridir. Oryantalist
(müsteşrik) ise, doğunun meseleleri ile meşgul olan kimselerdir.193 Müsteşrikler bu
meşguliyetin içersinde birçok faaliyetlerde bulunmuşlardır. 1800’lü yılların başından
günümüze gelinceye kadarki süreç içinde Avrupa’da İslam ile ilgili çeşitli dillerde
kitaplar yayınlanmıştır. Bununla beraber Amerika’da İslam Dünyası ile ilgili onlarca
araştırma
merkezleri
kurularak,
çeşitli
konularda
ve
dillerde
ilmi
dergiler
çıkarmaktadırlar. Çok sayıda ilmi kongre ve paneller düzenlemişlerdir.194
Bu çalışmalar daha çok 18 ve 19. Asırlarda yoğunlaşmıştır. Özellikle bu yoğunlaşma
döneminde yazılıp yayınlanan kitap, makale ve daha başka araştırma yazılarına
bakıldığında İslam’a ve İslam kültürüne karşı her zaman tarafsız davranılmadığı
görülmektedir. Çalışmaların büyük çoğunluğu İslam kültürünün kendinden önceki
Hristiyan ve Yahudi kültüründen etkilenerek alıntı yapıldığı vurgusu taşımaktadır. Bu
durum İslam üzerinde çalışan ilim adamları için adeta bir önyargı oluşturmuştur. Bu
192
Fığlalı, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.207; Öz, İmamiyye Şiasında Onikinci
İmam ve Mehdî İnancı, s.77-83.
193
Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, AÜİFD,
c.XXXI, Ankara 1989, s. 95, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/775/9902.pdf; Said, Edward,
Oryantalizm, çev. Selahaddin Ayaz, Pınar Yayınları, İstanbul ts. s. 87-88.
194
Umeri, Ekrem Ziya, “Oryantalizmin Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, çev. Adil Yavuz,
SÜİFD, S.XVI, Konya 2003, s. 234.
36
önyargıları gerçekleştirmek için çok fazla performans ve kaynak harcamışlardır. Ancak
buna karşılık insaflı olup faydalı çalışma yapanlarda olmuştur.195 Hadis içersinde geçen
kelimelerden hareketle hadisi bulmak için yayınlanan el-Mu’cemu’l-Müfehres li
Elfazi’l-Hadisi’n-Nebevi veya meşhur adıyla Concordance isimli uzun soluklu
çalışmanın ilk cildini 1936 da yayınlayan A. J. Wensinck196 bunlardan biridir.
İslam ve hadis hakkında yazı yazan ve fikir beyan edenlerin en meşhurlarından ve önde
gelenlerinden birisi Macar asıllı Musevi olan Ignaz Goldziher’dir (1850-1921).
Goldziher’in
ilk
olmasının
muhtemel
iki
nedeninden
birincisi
onun
İslam
araştırmalarının ayrı bir branş olarak ele alınmaya başlandığı XIX. yy. son yarısından
itibaren bu alanda çalışmalar yapmış olması, ikincisi ve daha belirleyici olanı İslami
ilimlerin diğer branşları yanında özellikle hadisle alakalı müstakil eserler vermiş
olmasıdır.197 Goldziher, kendinden önceki müsteşriklerin fikir ve düşüncelerinden de
faydalanmak suretiyle kitaplar ve makaleler yazmıştır. Yazdığı yazılarda genellikle
Müslümanların sahip olduğu dini kültürün ve medeniyetin Hıristiyan ve Yahudi
kültürüne borçlu olduğu ana temasına yer vermiştir. Bunlardan bir tanesi de 1902
yılında yayınlanan ve ‘Hadis Kültüründe Yer alan İncil Parçaları’ diye tercüme edilen
makalesidir. Bu makalede Yeni Ahit’in öğretilerinin Hadis Edebiyatında Muhammed’in
sözleri olarak zikredildiği, Yeni Ahit’e özgü ifade tarzlarının Peygamber ve
arkadaşlarının sözlerine karıştırıldığı ve buradan İslam’ın din diline yerleştirildikleri
iddia edilmektedir. Hz. Peygambere isnat edilen ‘Ben dünyayı imar için değil, bilakis
tahrip/yıkmak için gönderildim’ sözünün Matta 10/34’ün yanlış bir yankısı olduğunu
söylemektedir. İbn Abbas’tan rivayet edilen ‘İlim, sayılamayacak kadar fazladır;
öyleyse her şeyin en iyisini alın’ sözünün I. Selanikliler 5/21’le bağlantılı olduğunu
ifade etmektedir. İncil’de ki meselelerin zaman zaman hadis şeklinde rivayet edildiğini
ifade ediyor. Ebû Hureyre hadisi olarak rivayet edilen; şeytanla Hz. İsa arasındaki
diyalogun Matta 4/5-7’nin içeriği olduğunu belirtmektedir.198 Goldziher, burada; bazı
kelime, kavram ve cümlelerin birbirine benzemesinden yola çıkarak hadisin Hıristiyan
195
Goldziher, Ignaz, “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları”, çev. Sami Şahin, CÜİFD, XII/1-2008,
s.487 (Mütercimin Takdimi), http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/1667.pdf
196
Polat, Salahattin; Nazlıgül, Habil; Doğanay, Süleyman, Hadis Araştırma ve Tenkit Klavuzu, İFAV,
İstanbul 2008, s.13.
197
Kızıl, Fatma, “Oryantalistlerin Hadislerin Menşeini Tespite Yönelik Yöntemleri”, UÜSBE,
Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2005, s.14.
198
Örneklerin tamamı için bkz. Goldziher, “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları”, s.488-493;
Karacabey, Salih, “İsrailiyatı Belirleme Kriterleri Çerçevesinde İlahi Mesajın Birliği Meselesi”, UÜİFD,
Bursa 2003, c.12/1, s.81-83, http://kutuphane.uludag.edu.tr/PDF/ilh/2003-12(1)/M4.pdf
37
ve Yahudi kültürünün etkisinde kaldığı tezini ispatlamaya çalışmıştır. Kelime ve
kavramların birbirine benzemesi, her zaman birbirinin aynısı veya birbirinden
etkilendiği anlamına gelmez. İlahi dinlerin menşeinin bir olması sebebiyle bir dindeki
söylem ile diğer dindeki söylemlerin benzeşmesi çok tabidir. Bu durumu üstünlük veya
başka bir düşünce ile açıklamaya kalkmak bağnazlığa düşürür. Bu da insanı
bilimsellikten uzaklaştırarak farklı amaç ve mecralara sürükler.199 Bir başka
makalesinde de hadiste Yeni Eflatuncu ve Gnostik unsurların bulunduğunu, bu
düşünceleri İslam’a ilk uyarlayanların tasavvuf erbapları olduğu tezini işlemektedir.
Konuyu örnekleriyle işledikten sonra bütün hadisleri şaibe altında bırakacak bir cümle
ile makaleyi tamamlıyor: ‘Bütün bunlardan, en eski hadislerin bile gnostik fikirleri içine
almaya ne kadar elverişli olduğunu görüyoruz.’200 Bu yargıyı tarihi ve ilmi gerçeklerden
dolayı kabul etmek mümkün değildir.
Ali Osman Koçkuzu, Goldziher’in eserinin kılavuz kitap olarak değerlendirildiğini ve
hadis araştırmalarına çoğu kez ondan başlandığını ifade etmektedir. Goldziher’in; hadis
edebiyatının, İslam Peygamberinin esas fikir ve ideallerini temsil etmediği ve fakat daha
sonraki devirde bulunan kimselerin fikirlerini yansıttığı görüşü Batılıların hadis
araştırmalarında düşünce bakımından çıkış noktalarını oluşturmuştur. Devamında da ‘
binaenaleyh hadisler, Peygamber tarafından vaz’ edilen fikirler için kaynak vazifesi
göremez. Ancak ondan sonraki İslam kültürünün muhtelif cephelerinin, yabancı gayr-i
İslami tesirler altındaki tarihi için mühim bir haber kaynağı vazifesi görür’
demektedirler. Koçkuzu, onların bu ve benzeri görüşlerinin kabul edilemez olduğunu
şöyle ifade etmektedir. “ Bu zatlar, İslam’dan önceki devrede gelen Yahudiliğin, diğer
iki dinin kaynağı olduğu fikrini işlemektedirler. Her üç dinde de müşterek ilahi
unsurların bulunduğunu, üçünün de belirli tarihlerde hükümran olduğunu kabul yerine,
Hıristiyanlığı ve İslamlığı, Yahudilikten sapan iki ayrı mezhep veya bozulmuş din
gösterme arzusu, onların ilmin kutsi ölçülerini garazları için bir tarafa atmaya sevk
etmiştir.” Müsteşriklerin çoğunun saptırıcı, garazkâr ve ilmi namustan yoksun
olduklarını belirtmektedir.201
199
Goldziher, “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları”, s. 493 (Tercüme hakkında yapılan
değerlendirme)
200
Goldziher, Ignaz, “Hadis’te Yeni-Eflatuncu ve Gnostik Unsurlar”, çev. Ömer Özsoy, AÜİFD,
c.XXXVI, s.405-421, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10031.pdf
201
Koçkuzu, Ali Osman, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1983, s.202-206.
38
Ka’bu’l-Ahbar’ın eski bir Yahudi âlimi olması, zaman zaman ashap ile oturup
Tevrat’tan ilgi çekici bilgiler nakletmesi ve ashabında ondan ilim alması İslam tarihinde
İsrailiyat denilince akla ilk gelen şahıslardan biri olmasını sağlamıştır. A. J. Wensinck,
Nabia Abbott, Hava Lazarus, Uri Rubin gibi şarkiyatçılar ve Ahmet Emin, Reşid Rıza,
Ebû Reyye gibi Müslüman müellifler,
Ka’bu’l-Ahbar’ın İslam’a girdikten sonra,
sahabe ve tabilere, Tevrat ve Yahudi kültürü ile ilgili bilgileri anlattığı, onlarında
bunları fark etmeksizin hadis diye aktardıkları gibi iddialarda bulunmuşlardır. Ahmet
Emin, Reşit Rıza ve Ebû Reyye biraz daha ileri giderek; İslam dinine Yahudi kültürünü
bilerek sızdırması ve anlattıklarının tefsir hadis gibi İslam kaynaklarına sebep olduğu
için, Ka’b’ı şiddetle eleştirmişlerdir.202
Başta Yahudi ve Hıristiyan kültürü olmak üzere birçok kültüre ait unsurların çeşitli
yollardan İslam kültürüne karıştığını belirten Hayri Kırbaşoğlu, bu sızmaların zaman
zaman hadis olarak adlandırıldığını belirtmektedir.203 Hadis ilminde bu tür rivayetlere
İsrailiyat-Mesihiyat adının verildiğini belirterek özellikle Yahudi ve Hıristiyanlardan
Müslüman olanların eski inanç ve kültürlerinden kopmayarak –kasıtlı veya kasıtsız
olarak- bunları İslam kültürüne taşıdıklarını vurgulamaktadır.204
es-Seyyid Sâlih Ebûbekr tarafından yazılan el-Advâu’l-Kur’âniyye fi’ktisâhi’lEhâdisi’l-İsrâiliyye ve Tathiri’l-Buhari minhâ (İsrâiliyyat hadislerinin kökünün
kazınması ve Buhari’nin bunlardan temizlenmesi) adlı eserin de yaklaşık yüz yirmi
hadisi İsrailiyat olarak değerlendirmekte ve tenkit etmektedir. Klasik hadis
kaynaklarında ki İsrailiyat türü uydurmaların tespit edilip temizlenmesinin bu hadis
âlimlerinin büyüklüklerine herhangi bir zarar vermeyeceği görüşündedir. 205
Bütün bu açıklamalardan sonra, Hz. Peygamber (s.a.v)’ in Yahudi ve Hıristiyan dînî
kültür ve tarihi başta olmak üzere diğer din ve kültürler hakkında doğrudan veya dolaylı
kendisine ulaşan bilgileri, İslam’a aykırı olmadığı takdirde alıp benimsemiş ve bazen bu
bilgilerin kaynağını açıkça belirtip bazen de açıklamamış olabilir. Kaynağı açıklanmış
veya araştırma sonucu belli olan her yabancı menşeli hadis gerçekten Hz. Peygamber
202
Özdemir, Veysel, “Abdullah b. Amr’ın İsraili Rivayetleriyle Meşhur Ravilerle İlişkisinin Boyutları”,
FÜİFD, Elazığ 2008, c.13/1, s.213, http://ilahiyat.firat.edu.tr/Makaleler/13-1_2008/13.pdf
203
Kırbaşoğlu, Hayri, Alternatif Hadis Metodolojisi, Kitâbiyât Yayınları, Ankara 2002, s.247.
204
Konu ile ilgili örnekler ve yapılan yorumlar için bkz. Kırbaşoğlu, Hayri, Alternatif Hadis Metodolojisi,
s.247-256.
205
es-Seyyid Sâlih Ebubekr, el-Advâu’l-Kur’âniyye’den naklen Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde
Hadis Metodolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2000, s.267.
39
(s.a.v) tarafından söylenmiş olabilir mi? Bu nokta da dikkatli olmak ve karar verirken
aceleci davranmamak gerekmektedir. Bu haberlerin İslam’a uygun olup olmadıklarına
bakılmalıdır. Günümüzün teknik şartları bu imkânı bize sağlayacak özelliktedir.
Müslümanların, küçük yaşlardan itibaren düşünce dünyalarını İsrâilî bilgi ve haberlerle
doldurmamak için bu çalışmalara çok ihtiyaç vardır.
40
İKİNCİ BÖLÜM
HADİSLERDE VE KİTAB-I MUKADDES’TE KIYAMET ALÂMETLERİ VE
GELECEĞE YÖNELİK HABERLER
Hadislerde, kıyametin kopmasından önce meydana gelecek olaylar sınıflandırmalar
yapılarak bir araya toplanabilir. Bu hadislerin bazılarında Müslümanlara ahlaki uyarılar
yapılarak fitneler konusunda dikkat çekilmektedir. Dabbe’tü-l Arz, Ye’cüc ve Me’cüc,
Nüzul-i İsa, Mehdî gibi konulardan bahseden hadislerde ise kıyamete yakın
gerçekleşecek olaylardan haber verilmektedir. Tartışma ve yorum farklılıkları da daha
çok bu rivayetler üzerinde gerçekleşmektedir. Ye’cüc ve Me’cüc’ü bir ırka hasretme
çabaları, Hz. İsa’nın nüzulü ile ilgili tartışmalar, Mehdî fikrinin itikadileşme süreci ile
ilgili tartışmalar bunu göstermektedir.
Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusu, geniş araştırmalar yapmaya müsait bir
alandır.
A. Herc İle İlgili Rivayetlerin Tahrici ve Tenkidi
‫سو َل ﱠ‬
‫ﷲِ قَا َل » ا ْلقَ ْت ُل ا ْلقَ ْت ُل‬
‫ الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬-A
ُ ‫ قَالُوا َو َما ا ْل َھ ْر ُج يَا َر‬.« ‫سا َعةُ َحتﱠى َي ْكثُ َر ا ْل َھ ْر ُج‬
ْ َ‫ َوت‬، ُ‫ار َب ال ﱠز َمان‬
‫ َو ْھ َو‬- ‫ َويَ ْكثُ َر ا ْل َھ ْر ُج‬، ُ‫ظ َھ َر ا ْلفِتَن‬
‫ الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬-B
َ َ‫ َويَتَق‬، ‫ َوتَ ْكثُ َر ال ﱠزالَ ِز ُل‬، ‫ض ا ْل ِع ْل ُم‬
َ َ‫سا َعةُ َحتﱠى يُ ْقب‬
‫يض‬
ُ ِ‫ َحتﱠى يَ ْكثُ َر فِي ُك ُم ا ْل َما ُل فَيَف‬- ‫ا ْلقَ ْت ُل ا ْل َق ْت ُل‬
، ‫ وتظھر الفتن‬، ‫ كلھم يزعم أنه رسول ﷲ حتى يفيض المال‬، ‫ال تقوم الساعة حتى يخرج ثالثون دجالون‬-B1
‫ » القتل القتل‬: ‫ وما الھرج يا رسول ﷲ ؟ قال‬: ‫ قالوا‬، « ‫ويكثر الھرج‬
‫ َوا ْل َھ ْر ُج ا ْلقَ ْتل‬.« ‫سا َع ِة أَيﱠا ٌم يُ ْرفَ ُع فِي َھا ا ْل ِع ْل ُم َو َي ْن ِز ُل ِفي َھا ا ْل َج ْھ ُل َويَ ْكثُ ُر فِي َھا ا ْل َھ ْر ُج‬
‫َى ال ﱠ‬
ِ ‫بَيْنَ يَد‬-C
‫ القتل‬: ‫ وما الھرج ؟ قال‬: ‫إن بين الساعة أياما ينزل فيھا الجھل ويرفع فيھا العلم ويكثر فيھا الھرج ( قلنا‬-C1
‫‪41‬‬
‫‬
‫سا َع ِة أَيﱠا ًما يَ ْن ِز ُل فِي َھا ا ْل َج ْھ ُل َويَ ْكثُ ُر ِفي َھا ْالھَرْ جُ ‪ ،‬قُ ْلنَا ‪َ :‬و َما ْالھَرْ ُج ؟ قَا َل ‪:‬‬
‫َي ال ﱠ‬
‫‪-C2‬إِنﱠ بَيْنَ يَد ِ‬
‫ا ْلقَ ْت ُل ‪ ،‬ا ْلقَ ْت ُل‪.‬‬
‫‪-D‬يتقارب الزمان ‪ ،‬وينقص العلم‪ ،‬وتظھر الفتن‪ ،‬ويلقى الشح‪ ،‬ويكثر الھرج‪ ،‬قالوا وما الھرج يا رسول ﷲ ؟ قال‬
‫‪ :‬القتل القتل‬
‫‪-D1‬يتقارب الزمن ‪ ،‬وتظھر الفتن ‪،‬ويلقى الشح ‪ ،‬ويكثر الھرج ‪ ،‬قالوا ‪ :‬أيم ھو ؟ يا رسول ﷲ ! قال‬
‫القتل‪.‬‬
‫ج َك ِھ ْج َر ٍة إِلَ ﱠى‬
‫‪-E‬ا ْل َع َم ُل فِى ْالھَرْ ِ‬
‫ج َك ِھ ْج َر ٍة إِ َل ﱠى‬
‫‪- E1‬ا ْل ِعبَا َدةُ فِى ْالھَرْ ِ‬
‫سو َل ﱠ‬
‫ﷲِ َما ْالھَرْ ُج قَا َل ‪ :‬ا ْلقَ ْت ُل ا ْل َق ْت ُل‬
‫ب ِمنْ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب يَ ْنقُ ُ‬
‫ص ا ْل ِع ْل ُم َويَ ْكثُ ُر ْالھَرْ ُج «‪ .‬قَا َل قُ ْلتُ يَا َر ُ‬
‫‪َ -F‬و ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ‬
42
42
43
43
44
Sika Kabul Edilen Raviler
206
208
207
‫ ثقة‬-‫الحسن بن موسى األشيب‬
- ‫ مقبول‬-‫زياد بن قيس المدني‬-F
‫ صاحب كتاب‬,‫ ثقة‬-‫شيبان بن عبد الرحمن التميمى‬
209
211
212
-‫عبد الرحمن بن ھرمز األعرج –ثقة‬-B
215
213
‫ ثقة‬-‫– عبد الرحمن بن يعقوب‬B1
218
‫ ثقة عالما‬-‫أبو خليفة الفضل بن الحباب الجمحى‬
222
219
226
216
214
‫ثبت‬
‫ ثقة‬-‫المدائنى‬
‫ ثقة حافظ متقن‬-‫شعبة بن الحجاج بن الورد‬
‫ ثقة حجة‬,‫ ثقة عابد‬-‫عبد ﷲ بن مسلمة بن قعنب القعنبى‬
221
‫ ثقة‬-‫يحيى بن أيوب المقابرى‬
‫ ليس به بأس‬,‫ صدوق‬-‫سھيل بن أبى صالح‬
228
‫حافظ‬, ‫ ثقة ثبت‬-‫شعيب بن أبى حمزة‬
‫ صدوق صالح‬، ‫ الحافظ‬,‫ صدوق‬,‫ ثقة‬-‫ورقاء بن عمر بن كليب اليشكرى‬
217
224
‫ ثقة‬-‫محمد بن بكار بن الريان‬
‫ ثقة فقيه‬-‫ أبو عبد الرحمن المدنى المعروف بأبى الزناد‬، ‫عبد ﷲ بن ذكوان القرشى‬
‫ ثقة‬,‫ ثقة صدوق‬-‫ أبو اليمان الحمصى‬، ‫الحكم بن نافع البھرانى‬
‫على بن حفص‬
210
‫ ثقة‬-‫ھاشم بن القاسم‬
223
‫ ثقة ثبت‬-‫إسماعيل بن جعفر بن أبى كثير‬
220
‫ ثقة ثبت‬-‫ذكوان أبو صالح السمان الزيات المدنى‬-A
‫ ثقة ثبت‬-‫قتيبة بن سعيد بن جميل‬
227
‫ ثقة حجة‬,‫ اإلمام‬-‫سعيد بن المسيب بن حزن‬
225
‫ ثقة‬- ‫يعقوب بن عبد الرحمن‬
‫ ثقة‬-‫حميد بن عبد الرحمن بن عوف‬-D
‫محمد بن مسلم بن عبيد ﷲ بن عبد ﷲ بن شھاب بن عبد ﷲ ابن الحارث بن زھرة بن كالب بن مرة بن كعب بن‬
230
-‫ ثقة‬-‫يونس بن يزيد‬
229
-‫حافظ‬,‫لؤى بن غالب القرشى الزھرى– ثقة‬
206
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 322.
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 327; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 595.
208
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VI, 330;İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II/279.
209
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 19; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXX, 134.
210
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 66; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIV, 528.
211
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 470; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 26.
212
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 490; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIV, 479.
213
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 419, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 307; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 518.
214
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 234; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 153.
215
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 101; Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, IV, 332.
216
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 272; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 410.
217
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 596.
218
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 490; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 301.
219
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 29.
220
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 350.
221
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 251.
222
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 241; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 165.
223
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VIII, 516.
224
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 232; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 227.
225
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 349.
226
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 232.
227
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 380.
228
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 76.
229
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 397; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVI, 432.
207
45
231
233
235
‫ ثقة حافظ‬-‫أحمد بن صالح المصرى‬
‫عبد األعلى –ثقة‬
234
232
‫ صدوق‬-‫عنبسة بن خالد بن يزيد‬
‫ الثقة المأمون‬,‫ رجل صالح‬، ‫ ثقة‬-‫معمر بن راشد األزدى‬
236
237
‫ثقة‬-‫عبد ﷲ بن وھب بن مسلم‬
‫ ثقة‬-‫عياش بن الوليد الرقام القطان‬
‫ ثقة حافظ‬-‫ أبو بكر بن أبى شيبة‬، ‫موالھم‬، ‫عبد ﷲ بن محمد بن إبراھيم بن عثمان بن خواستى العبسى‬
238
‫ ثقة‬-‫معاوية بن قرة بن إياس‬-E
Muaviye b. Gurre ile Muhammed b. Cihad arasında aradığımız kaynaklarda hoca
talebe ilişkisi tarafımdan tespit edilememiştir. Taberâni Evsât’ta geçen bu varyantta
bir kopukluk söz konusudur.
240
239
‫ ثقة ثبت‬-‫حماد بن زيد بن درھم‬
‫ ثقة‬-‫معلى بن زياد القردوسى‬
‫ صدوق زاھد لكنه كان يتشيع‬-‫جعفر بن سليمان‬
241
243
‫ ثقة متقن عابد‬-‫يزيد بن ھارون بن زاذى‬
245
246
244
‫ صدوق‬-‫مستلم بن سعيد الثقفى‬
-‫ ثقة حافظ‬-‫أحمد بن سنان بن أسد‬
‫ ثقة حافظ‬-‫ موالھم أبو محمد الكوفى األعمش‬، ‫سليمان بن مھران األسدى الكاھلى‬
248
‫ثقة حافظ‬- ‫وكيع بن الجراح‬
250
252
‫ ثقة‬- ‫شقيق بن سلمة‬
242
‫ ثقة ث‬-‫منصور بن زاذان‬
‫ ثقة حافظ‬-‫عمرو بن على‬
‫ ثقة ربما وھم‬-‫عمر بن حفص بن غياث‬
247
‫ ثقة‬-‫محمد بن عبيد بن أبى أمية‬
249
‫ ثقة ثبت‬-‫محمد بن المثنى‬
251
‫ ثقة‬- ‫حفص بن غياث‬
230
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 396; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 556.
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 545; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 283.
232
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 404; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 137.
233
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 35; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 344.
234
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XX, 219; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 309.
235
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 362; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 88.
236
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 563; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 178.
237
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 3; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 39.
238
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 195.
239
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 288.
240
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 10.
241
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 288.
242
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 95; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 432.
243
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 266.
244
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 323.
245
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 39.
246
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 89; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 196.
247
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 639.
248
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 112.
249
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 378.
250
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 165.
251
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 60.
231
46
253
‫ ثقة الحافظ‬-‫ أبو معاوية الضرير الكوفى‬، ‫محمد بن خازم التميمى السعدى‬
‫ ثقة‬-‫على بن محمد بن إسحاق‬
256
257
254
‫ ال بأس به‬,‫ ثقة‬-‫الربيع بن سليمان‬
‫ ثقة حافظ‬-‫محمد بن عبد ﷲ بن نمير‬
255
‫فرات بن سلمان – ال بأس به‬
‫صحابى‬, ‫ أبو سعيد الخدرى‬,‫سعد بن مالك بن سنان بن عبيد بن ثعلبة بن عبيد بن األبجر‬-A
İhtilaflı Kabul Edilen Raviler
258
‫ الحافظ‬,‫ ثقة صحيح الكتاب إال أن فيه غفلة‬-‫محمد بن جعفر الھذلى‬
-‫ صدوق‬-‫حرملة بن يحيى‬
Ebû Hatim: La yehteccü bih; İbn Adiyy: Zayıf; İbn Main: Saduk; Ukayli: Zayıflarda
zikretmiştir; Esrime; Saduk fakat gafleti olduğunu belirtmiştir.259
-‫ صدوق ربما وھم‬-‫العالء بن عبد الرحمن بن يعقوب الحرقى‬
Nesaî: Leyse bihi bu’sun, Ebû hatim: Salih, Sikalar ondan rivayette bulunmuşlardır.
Ebû Hayseme: Yahya b. Main’den Leyse bizake.260
261
‫ ليس به بأس‬,‫ صدوق‬-‫عبد العزيز بن محمد بن عبيد‬
Ebû Hayseme: Leyse bihi be’sün, Ebû Zür’a: Seyyiül Hıfz, Nesai: Leyse bilkaviyy,
İbn Sad: Sika, Darimi: Yahya’dan rivayetle ‘la be’se bih’,
262
- ‫صدوق يھم‬- ‫عاصم بن بھدلة‬
İbn Sa’d: Sika ancak hadiste çok hatası vardır. Nesai: Leyse bihi be’sün. Yahya b.
Main: La be’se bih, Ebû Hatim: Salih.263
Zayıf Kabul Edilen Raviler
252
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 382.
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 121; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXV, 130.
254
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 252.
255
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 342.
256
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 213.
257
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 417.
258
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 85; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXV, 8.
259
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 474; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, V, 550.
260
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 522; İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 763.
261
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 194; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 316.
262
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, II, 357.
263
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIII, 477; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 35.
253
47
264
266
‫ ليس بثقة لين الحديث‬, ‫أيوب بن سويد الرملى– ضعيف‬
‫ ضعيف‬- ‫عطية بن سعد بن جنادة‬
265
‫ ضعيف‬-‫عمرو بن عطية العوفى‬
-‫ ضعيف‬-‫الوليد بن عبد ﷲ بن أبى ثور‬
Nesaî: Zayıf; Yahya b. Main: Leyse bi şeyin; Ebi Zür’a: Münkerul Hadis; Yakup b.
Süfyan: Zayıf.267 Ebû Yâ’la rivayeti zayıftır.
A grubunda aldığımız Taberâni’nin Mu’cemû’l-Evsât’ta ki rivayetinde Atiye b. Sa’d
ile
Amr
b.
Atiye
cerh-tadil
imamları
tarafından
zayıf
ravi
olarak
değerlendirilmektedirler. E grubunda aldığımız Mu’cemû’l-Sağır de zikredilen
rivayette de Eyüb b.Süveyd zayıf ravi olarak cerh edilmiştir. Ebû Ya’lâ’nın F
grubunda aldığımız rivayetinde de el-Velid b. Abdullah zayıf ravidir. Bu ravilerden
bu rivayetler zayıftır. Diğer rivayetler sahih’tir.
Rivayetler metin yönünden çeşitlilik arz etmektedir. Hepsinde ortak olan kısım ‘herç’
ve ‘hercin ne olduğunu açıklayan’ lafızlardır. A grubunda ki rivayetler bu lafızlarla
sınırlıdır. İlmin kaldırılması, zelzelelerin çoğalması, zamanın yaklaşması, fitnelerin
ortaya çıkması lafızları B grubunda ki rivayetlere eklenmiştir. Ayrıca B1’de
Peygamberliklerini iddia eden otuz yalancı deccalin ortaya çıkması ve malın
çoğalması lafızları zikredilmektedir. E ve E1 grubunda ki varyantlarda farklı noktaya
temas edilmektedir. Hz. Peygamberin uyarıcılık ve yol gösterme sıfatlarına uygun
olarak ‘herç zamanında yapılan amelin Hz. Peygamber’e hicret gibi olacağı’ rivayet
edilmektedir. E1’de ‘amel’ lafzı yerine ‘ibadet’ lafzı kullanılmıştır. İlmin kaldırılıp
yerine cehaletin yaygınlaştırıldığında insan nesli için fitne ve bozulmalarda
başlamaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) bu hususu dile getirerek kıyamete kadar olan
sürede insanların ilme sarılmalarını istemektedir.
264
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 201; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 148.
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 281; İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, II, 265.
266
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 287; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, III, 476.
267
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 34.
265
48
B. Kitabı Mukaddes’te Herc İlgili Rivayetler
“Kuzu dördüncü mührü açınca gel diyen dördüncü yaratığın sesini işittim. Bakınca
soluk renkli bir at gördüm. Ata binmiş olanın adı ölüm’dü. Ölüler diyarı onun
ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, vebayla ve yeryüzünün vahşi
hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi. Kuzu
beşinci mührü açınca sunağın altında tanrı sözü ve sürdürdükleri tanıklık nedeniyle
öldürülmüş olanların canlarını gördüm. Yüksek sesle feryat ederek şöyle diyorlardı:
‘Kutsal ve gerçek olan efendimiz, yeryüzünde yaşayanları yargılayıp onlardan
kanımızın öcünü almak için daha ne kadar bekleyeceksin? Onların her birine beyaz
birer kaftan verildi. Kendileri gibi öldürülecek olan diğer Tanrı kullarının ve
kardeşlerinin sayısı tamamlanıncaya dek kısa bir süre daha beklemeleri istendi”.268
“Uluyun! Rabbin günü yakındır. Her şeye Kadir olan tarafından bir yıkım gibi
geliyor. Bundan ötürü bütün eller gevşeyecek ve her insan yüreği eriyecek ve
şaşıracaklar; onları ağrılar ve elemler tutacak; doğuran kadın gibi ağrı çekecekler;
şaşkın şaşkın birbirlerine bakacaklar, yüzleri alev yüzü. Memleketi çöl etmek için ve
onun içinden suçlu olanları helak etmek için işte Rab’bin günü. Acımayan gün,
gazapla ve kızgın öfke ile geliyor. Çünkü göklerin yıldızları ve onların yıldız
kümeleri ışıklarını vermeyecekler:güneş doğunca kararacak ve ay parlak ışığını
vermeyecek.Ve onların kötülüklerinden ötürü ve onların fesatlarından ötürü kötüleri
cezalandıracağım.!Ve kibirlilerin küstahlığını sona erdireceğim ve korkunç olanların
gururunu alçaltacağım. Tek bir adamı saf altından ve bir adamı ofirin saf altınından
daha nadir kılacağım. Bundan ötürü gökleri titreteceğim ve ordular Rabbi’nin
gazabından ve kızgın öfkesi gününde dünya yerinden oynayacak. Ve vaki olacak ki
kovalanan ceylan gibi, herkes kavmine yönelecek ve herkes memleketine kaçacak.
Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla
düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak; evleri çapul edilecek ve karıları
kirletilecek.”269
268
269
Esinleme 6/ 8-12.
İşaya,13/6-16.
49
Değerlendirme
İki kaynakta da kıyametten önce öldürme eyleminin olacağı ortak olarak
verilmektedir. Hadisler de herc bütün rivayetlerde ortaktır. Herc’ten önce sıralanan
belirtiler farklılık göstermektedir. Bu metinlerle ilgili olarak da önemli bir nokta
hercle ilgili bir belirsizliğin olmasıdır. Çünkü gerek Hz. Peygamberden önce gerekse
de Hz. Peygamber’den günümüze kadar geçen sürede birçok öldürme eylemi
gerçekleşmiştir. Burada ki sınır nedir? Sorusu sorularak metne yönelik bir eleştiri
getirilebilir. Rivayetler de ihtilaflı ve zayıf ravilerin bulunması bu rivayetlere karşı
ihtiyatlı yaklaşmayı gerektirmektedir. Ayrıca “herc” kelimesinin kaynağı ile ilgili
olarak farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Farklılıkların bu tür rivayetlerin
kaynağı hakkında ipuçları taşıdığı belirtilmektedir.270
C. Kıyametten Önce Büyük İki Grubun Savaşacağını Belirten Rivayetler
ٌ‫اح َدة‬
‫الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬-A
ِ ‫َان َدع َْوا ُھ َما َو‬
ِ ‫سا َعةُ َحتﱠى َي ْقتَتِ َل ِفئَت‬
‫ بينھما مقتلة عظيمة دعواھما واحدة‬، ‫ال تقوم الساعة حتى تقتتل فئتان عظيمتان‬-A1
‫ق‬
‫ق بَ ْينَ ُھ َما َما ِرقَةٌ يَ ْقتُلُ َھا أَ ْوالَ ُھ َما بِا ْل َح ﱢ‬
ُ ‫اح َدةٌ ت َْم ُر‬
‫ الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬-B
ِ ‫َان َدع َْوا ُھ َما َو‬
ِ ‫َان ع َِظي َمت‬
ِ ‫سا َعةُ َحتﱠى َي ْقتَتِ َل فِ َئت‬
‫سا َعةُ َحتﱠى‬
‫ َوالَ تَقُو ُم ال ﱠ‬، ٌ‫اح َدة‬
‫الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬-B1
ِ ‫ َدع َْوا ُھ َما َو‬، ٌ‫ َفيَ ُكونَ َب ْينَ ُھ َما َم ْق َتلَةٌ ع َِظي َمة‬، ‫َان‬
ِ ‫سا َعةُ َحتﱠى يَ ْقتَتِ َل فِئَت‬
‫سو ُل ﱠ‬
ُ ‫ ُك ﱡل ُھ ْم يَ ْز ُع ُم أَنﱠهُ َر‬، َ‫يُ ْب َع َث د ﱠَجالُونَ َك ﱠذابُونَ قَ ِري ًبا ِمنْ َثالَثِين‬
ِ‫ﷲ‬
، ‫ق الﱠتِى تَ ْغلِ ُب‬
‫ أَ ْوالَ ُھ َما بِا ْل َح ﱢ‬، ٌ‫اح َدة‬
ْ ‫َان ِمنَ ا ْل ُم‬
‫الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬-C
ِ ‫سلِ ِمينَ َدع َْوا ُھ َما َو‬
ِ ‫َان ع‬
ِ ‫َظي َمت‬
ِ ‫سا َعةُ َحتﱠى تَ ْق َتتِ َل ِفئَت‬
‫س ْھ ُم ِمنَ ال ﱠر ِميﱠ ِة‬
ُ ‫ﱢين َك َما يَ ْم ُر‬
‫ق ال ﱠ‬
ِ ‫فَبَ ْينَ َما ُھ ْم َك َذلِكَ إِ ْذ َم َرقَتْ ِم ْن ُھ ْم َما ِرقَةٌ يَ ْم ُرقُونَ ِمنَ الد‬
‫ تقتلھا أولى الطائفتين‬، ‫ فبينما ھم كذلك إذ مرقت منھم مارقة‬، ‫ دعواھما واحدة‬، ‫تقتتل فئتان عظيمتان‬-D
‫بالحق‬
270
Kelimenin kullanım farklılıkları ve yapılan yorumlarla ilgili olarak bkz. Mehmet Paçacı, Hadis’te
Apokaliptisizm veya Fiten Edebiyatı, İslâmiyât I (1998), sayı 1, s.40.
50
50
51
Sika Olan Raviler
271
273
‫ ثقة مكثر‬-‫أبو سلمة بن عبد الرحمن بن عوف‬-A
272
‫ ثقة‬-‫سليمان بن بالل‬
274
275
‫ مقبول‬-‫محمد بن عبد ﷲ بن أبى عتيق‬
‫ ثقة‬-‫عبد الحميد بن عبد ﷲ بن عبد ﷲ بن أويس‬
‫ ثقة ثبت عالم‬-‫ عبد الرحمن بن ھرمز األعرج‬-A
Abdullah b. Zekvan (Ebû Zinad) ve Verkaî hakkında bilgi verilmişti.
277
276
‫ ثقة حافظ مجتھد‬-‫إسحاق بن إبراھيم بن مخلد‬
278
‫ ثقة‬-‫ ھمام بن منبه‬-
‫ ثقة حافظ‬-‫عبد ﷲ بن محمد بن عبد ﷲ بن جعفر‬
İhtilaflı Raviler
‫ صدوق أخطأ فى أحاديث من حفظه‬-‫إسماعيل بن عبد ﷲ بن عبد ﷲ بن أويس‬
Ahmet b. Hanbel: La be’se Bih; Yahya b. Main: Saduk zayıfü’l akl; Ebû Hatim:
Mahalli sıdk, kane mağfelen; Nesai: Zayıf; 279
Zayıf Raviler
280
‫ضعيف‬- ‫على بن زيد بن جدعان‬
B1’de ki rivayetler Hemmam b. Münebbih kanalıyla gelmektedir. Bu kanaldaki
ravilerle ilgili olarak gerek hoca-talebe ilişkisi açısından gerekse de güvenilirlik
açısından bir problem yoktur. Bu rivayetler sahihtir. Ancak B’de ki rivayetler Ali
b. Zeyd kanalı ile Ahmet b. Hanbel ile Abdurrezzak tarafından nakledilmiştir. Bu
kanalda Ali b. Zeyd ile Ma’mer arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir.
271
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XII, 105.
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, II, 490.
273
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XI, 374.
274
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 445.
275
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 440; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 260.
276
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 59.
277
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, II, 383.
278
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 9.
279
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 271; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, III, 128.
280
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 437; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 284.
272
52
Ali b. Zeyd zayıf ravi olarak cerh edilmiştir. Bunun için B, C ve D’de
belirttiğimiz rivayetler zayıftır.
A, A1 ve B1’de aktardığımız rivayetler sahihtir.
Ç. Kitab-ı Mukaddes’te Savaşın Olacağını Belirten İşaretler
“Rab, uzaktan, dünyanın ucundan bir milleti, dilini anlayamayacağın bir milleti,
kartal uçar gibi senin üzerine getirecek, kocamış olanın şahsına itibar etmeyen ve
çocuklara acımayan sert yüzlü millettir. Seni helak edinceye kadar hayvanların
semeresini yiyecek ve seni bitirinceye kadar sana buğday, yeni şarap ve yağ,
hayvanlarının yavrularını bırakmayacaktır…”281
“İşte, Ey İsrail Evi, uzaktan üzerinize bir millet getireceğim, Rab diyor, o zorlu bir
millet, eski bir millettir. Bir millet ki sen onun dilini bilmez ve ne dediklerini
anlamazsın.”282
“…Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Korkmayın sakın! Bunların
olması gerek, ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete savaş
açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının
başlangıcıdır. O zaman sizi sıkıntıya sokacaklar ve öldürecekler…”283
Değerlendirme
İki kaynakta kıyamet öncesi kargaşa ve savaşlardan söz edilmektedir. Hadisler de
gerek sened açısından gerekse de metin açısından tenkid edilen noktalar
bulunmaktadır. Metin kısmın da düşünce ve lafız farklılıkları söz konusudur. Bu
rivayetler de ortak nokta davası bir olan iki grubun savaşacağı vurgulanmaktadır.
Bu grupların Müslümanlardan olduğu bir rivayette belirtilmektedir. Senedin de
zayıf ve ihtilaflı ravilerin bulunması metin bakımından da farklılıkların olması bu
rivayetlere ihtiyatla yaklaşmayı gerektirmektedir. Hz. Peygamberin burada ki
uyarıları toplumların savaşlar sebebi ile varlıklarını kaybedecekleri tehlikesine
281
Tesniye,28/49-51.
Yeremya,5/15.
283
Matta,24/3-5.
282
‫‬
‫‪53‬‬
‫‪işarettir. Başka bir ifade ile toplumsal kıyamete işarettir. Bu rivayetleri küresel‬‬
‫‪ve‬‬
‫‪düşüncelere‬‬
‫‪farklı‬‬
‫‪insanları‬‬
‫‪değerlendirmek‬‬
‫‪şeklinde‬‬
‫‪kıyamet‬‬
‫‪değerlendirmelere sevk etmektedir.‬‬
‫‪D. Ye’cüc ve Me’cüc’le İlgili Rivayetler‬‬
‫ستَ ْيقَ َ‬
‫صلﱠى ﱠ‬
‫سو ُل ﱠ‬
‫سلﱠ َم ِمنْ نَ ْو ِم ِه ُم ْح َم ﱞر َو ْج ُھهُ َوھ َُو يَقُو ُل‪:‬ال إِلَهَ إِال ﱠ‬
‫ب ِمنْ‬
‫‪ -A‬ا ْ‬
‫ظ َر ُ‬
‫ﷲُ َعلَ ْي ِه َو َ‬
‫ﷲِ َ‬
‫ﷲَ‪َ ،‬و ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ‬
‫ب‪ :‬فَقُ ْلتُ ‪:‬‬
‫او َعقَ َد بِيَ ِد ِه يَ ْعنِي َعش ََرةً‪َ ،‬قالَتْ زَ ْي َن ُ‬
‫وج َو َمأْ ُج َ‬
‫ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب‪ ،‬فُتِ َح ا ْليَ ْو ُم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ‬
‫وج ِم ْث ُل َھ َذ َ‬
‫الصا ِل ُحونَ ؟ قَا َل‪:‬نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخبَ ُ‬
‫ث‪.‬‬
‫نَ ْھلِ ُك َو ِفينَا ﱠ‬
‫ستَ ْيقَ َ‬
‫ظ ِمنْ نَ ْو ِم ِه َوھ َُو يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ‬
‫وج‬
‫‪ -B‬ا ْ‬
‫ب ِمنْ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب فُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ‬
‫ﷲُ َو ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ‬
‫سو َل ﱠ‬
‫صالِ ُحونَ قَا َل » نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر‬
‫ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك َوفِينَا ال ﱠ‬
‫وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه «‪َ .‬و َعقَ َد ُ‬
‫س ْفيَانُ بِيَ ِد ِه َعش ََرةً‪ .‬قُ ْلتُ َيا َر ُ‬
‫َو َمأْ ُج َ‬
‫ا ْل َخبَ ُ‬
‫ث «‪.‬‬
‫ستَ ْيقَ َ‬
‫ظ النﱠبِ ﱡى ‪ -‬صلى ﷲ عليه وسلم ‪ِ -‬منَ النﱠ ْو ِم ُم ْح َم ًّرا َو ْج ُھهُ يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ‬
‫ب ِمنْ‬
‫‪ -C‬ا ْ‬
‫ﷲُ ‪َ ،‬و ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ‬
‫س ِعينَ أَ ْو ِمائَةً ‪ .‬قِي َل أَنَ ْھلِ ُك‬
‫س ْف َيانُ تِ ْ‬
‫وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه « ‪َ .‬و َعقَ َد ُ‬
‫وج َو َم ُ‬
‫ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب ‪ ،‬فُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَ ُ‬
‫اج َ‬
‫اج َ‬
‫صا ِل ُحونَ قَا َل » نَ َع ْم ‪ ،‬إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخبَ ُث‬
‫َوفِينَا ال ﱠ‬
‫ستَ ْيقَ َ‬
‫صلﱠى ﱠ‬
‫ب ِمنْ ش ﱟَر َق ِد ا ْقت ََر َب‪ ،‬فُتِ َح ا ْليَ ْو َم‬
‫‪ -D‬ا ْ‬
‫ظ َر ُ‬
‫ﷲ َ‬
‫ﷲُ َعلَ ْي ِه َو َ‬
‫سو ُل ﱠ ِ‬
‫سلﱠ َم ِمنْ نَ ْو ِم ِه َف ِزعًا‪ ،‬فَ َقا َل‪َ :‬و ْي ٌل ِل ْل َع َر ِ‬
‫سو َل ﱠ‬
‫ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك َوفِي َنا‬
‫وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِھ َو َحلﱠ َ‬
‫ق بِأَ ْ‬
‫اإل ْب َھ ِام َوالﱠتِي تَلِي َھا‪ ،‬فَقُ ْلتُ ‪ :‬يَا َر ُ‬
‫وج َو َمأْ ُج َ‬
‫ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ‬
‫صبُ َع ْي ِه ِ‬
‫صا ِل ُحونَ ؟ قَا َل‪:‬نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخ َب ُ‬
‫ث‪.‬‬
‫ال ﱠ‬
‫‪ -E‬د ََخ َل َعلَ ْي َھا فَ ِزعًا يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ‬
‫وج‬
‫ب ِمنْ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب فُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ‬
‫ﷲُ ‪َ ،‬و ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ‬
‫سو َل ﱠ‬
‫ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك‬
‫وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه « ‪َ .‬و َحلﱠ َ‬
‫ق بِإِ ْ‬
‫ش فَقُ ْلتُ يَا َر ُ‬
‫اإل ْب َھ ِام َوالﱠتِى تَلِي َھا ‪ .‬قَالَتْ زَ ْينَ ُ‬
‫َو َمأْ ُج َ‬
‫ب ا ْبنَةُ َج ْح ٍ‬
‫صبَ ِع ِه ِ‬
‫صا ِل ُحونَ قَا َل » نَ َع ْم ‪ ،‬إِ َذا َكثُ َر ا ْل ُخ ْب ُ‬
‫ث«‬
‫َوفِينَا ال ﱠ‬
‫‪-F‬دخل علينا رسول ﷲ صلى ﷲ عليه وسلم وھو يقول ‪ :‬ويل للعرب من شر قد اقترب ‪ ،‬فتح اليوم من‬
‫ردم يأجوج ومأجوج مثل ھذا ‪ -‬وحلق إبھامه بالتي تليھا ‪ -‬قالت ‪ :‬فقلت ‪ :‬يا رسول ﷲ ! أنھلك وفينا‬
‫الصالحون ؟ قال ‪ :‬نعم ‪ ،‬إذا كثر الخبث‬
‫س ِعينَ‬
‫ب تِ ْ‬
‫وج ِم ْث ُل َھ َذا «‪َ .‬و َعقَ َد ُو َھ ْي ٌ‬
‫وج َو َمأْ ُج َ‬
‫‪ -G‬فُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم َيأْ ُج َ‬
‫‪ -Ğ‬انتبه رسول ﷲ صلى ﷲ عليه وسلم من نوم محمرا وجھه وھو يقول ال إله إال ﷲ ثالث مرات ويل‬
‫للعرب من شر قد أقترب فتح اليوم من ردم يأجوج ومأجوج مثل ھذا وعقد سبعين وعشرة سواء قلت يا‬
‫رسول ﷲ أنھلك وفينا الصالحون قال نعم إذا كثر الخبث قوله تعالى ونفخ في الصور‬
‫‬
‫‬
‫‪54‬‬
‫ﷲِ ‪-‬صلى ﷲ عليه وسلم‪ -‬يَ ْو ًما فَ ِزعًا ُم ْح َم ًّرا َو ْج ُھهُ يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ‬
‫سو ُل ﱠ‬
‫ب ِمنْ‬
‫‪َ -H‬خ َر َج َر ُ‬
‫ﷲُ َو ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ‬
‫اإل ْب َھ ِام َوالﱠ ِتى تَلِي َھا‪َ .‬قالَتْ‬
‫وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه «‪َ .‬و َحلﱠ َ‬
‫ق ِبإِ ْ‬
‫وج َو َمأْ ُج َ‬
‫ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب فُتِ َح ا ْل َي ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ‬
‫صبَ ِع ِه ِ‬
‫سو َل ﱠ‬
‫صالِ ُحونَ َقا َل » نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخ َب ُ‬
‫ث «‪.‬‬
‫ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك َو ِفينَا ال ﱠ‬
‫فَقُ ْلتُ َيا َر ُ‬
‫‬
55
55
56
57
Sika Olan Raviler
284
286
288
285
‫ ثقة حجة‬-‫إبراھيم بن سعد بن إبراھيم‬
291
‫ ثقة ثبت‬-‫صالح بن كيسان المدنى‬-
287
‫ شيخ‬,‫ال بأس به‬, ‫ ثقة‬-‫عبيد ﷲ بن سعد بن إبراھيم‬
289
293
‫ ثقة ثبت حافظ‬-‫عبد الرزاق بن ھمام‬
‫ ث‬-‫يعقوب بن إبراھيم بن سعد‬
‫ ثقة ثبت‬, ‫ ثقة‬-‫ أبو خيثمة النسائى‬، ‫زھير بن حرب بن شداد الحرشى‬
‫ ثقة‬- ‫سفيان بن عيينة‬
290
292
‫ ليس به بأس‬,‫ صدوق‬- ‫سريج بن يونس‬
‫ ثقة‬-‫موسى بن ھارون بن عبد ﷲ الحمال‬
‫عبد ﷲ بن محمد )أبو بكر بن أبى شيبة( – ثقة‬
294
295
‫ صدوق‬، ‫ أمين‬، ‫ثقة‬- ‫عمرو بن محمد بن بكير بن سابور الناقد‬
296
298
302
304
‫ متقن ثقة صحيح الكتاب‬-‫مالك بن إسماعيل بن درھم‬
‫ ثقة مأمون‬-‫عبيد ﷲ بن سعيد بن يحيى‬
300
297
‫ثقة صدوق‬--‫محمد بن سعيد بن غالب‬
299
‫ثقة‬-‫عبد ﷲ بن وھب بن مسلم‬
301
‫ ثقة ثبت‬-‫ليث بن سعد بن عبد الرحمن الفھمى‬
‫ثقة ثبت‬- ‫ أبو اليمان الحمصى‬، ‫الحكم بن نافع البھرانى‬
306
‫ ثقة‬-‫سعيد بن عبد الرحمن‬
‫ ثقة مأمون‬,‫ ثقة‬-‫عبد ﷲ بن طاووس بن كيسان اليمانى‬
308
‫ ثقة‬-‫أحمد بن إسحاق بن زيد‬
303
‫ ثقة حجة‬-‫ عقيل بن خالد‬-
‫ ثقة ثبت ثقة عابد‬-‫شعيب بن أبى حمزة‬305
307
‫ ثقة‬-‫طاووس بن كيسان اليمانى‬-
‫ ثقة ثبت‬-‫وھيب بن خالد بن عجالن‬
284
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 56; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 279.
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIII, 81.
286
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 106.
287
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 334.
288
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIX, 48.
289
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 296.
290
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 230.
291
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 106; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XI, 189.
292
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 24.
293
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, X, 223; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 398.
294
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, X, 527; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 49.
295
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 216; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 86.
296
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 4.
297
Zehebî, Siyeru Â’lâmi’n-Nübelâ, XXII, 345; Razî, Cerh ve Ta’dil, VII, 266.
298
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIX, 52; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 16.
299
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 556; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 396.
300
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 545; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 283.
301
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 396; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 243.
302
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 413; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIV, 261.
303
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 419; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 518.
304
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 234; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 147.
305
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 8.
306
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XV, 131.
307
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 167.
308
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 167; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 12.
285
‫ ثقة‬-‫يونس بن يزيد‬-
58
‫حافظا‬, ‫ ثقة‬-‫ أبو بكر بن أبى شيبة‬، ‫موالھم‬، ‫عبد ﷲ بن محمد بن إبراھيم بن عثمان بن خواستى العبسى‬
310
309
‫ ثقة ثبت‬-‫عفان بن مسلم‬
312
‫ ثقة‬-‫معاذ بن أسد‬
311
‫للحديث‬
‫ ثقة ثبت‬-‫عبد ﷲ بن المبارك بن واضح‬
İhtilaflı Olan Raviler
-‫ االمام الحافظ الثقة‬-‫يحيى بن عبد ﷲ بن بكير‬
Ebû Hatim: Yüktebü Hadisi ve la Yuhteccü bih; Nesaî: Zayıf.313 İbn Hibban
“Sikat’ta” zikretmiştir. Saci: Saduk.314
-‫ صدوق‬-‫حرملة بن يحيى‬
Ebû Hatim: La yuhteccü bih; İbn Adiyy: Zayıf; İbn Main: Saduk; Ukayli: Zayıflarda
zikretmiştir; Esrime; Saduk fakat gafleti olduğunu belirtmiştir.315
-‫ صدوق‬-‫محمد بن يحيى بن أبى عمر‬
Ebi Hatim: Saduk olduğunu ancak gafleti olduğunu belirtmektedir. Yanında mevzu
hadis olduğu görülmüştür. İbn Hibban; sikat’ta zikretmiştir.316
-‫ ال بأس به‬,‫ صدوق‬-‫إسحاق بن إبراھيم الدبري‬
Ömrünün sonlarına doğru akıl sağlığında problemler olmuştur.317
Zayıf Kabul Edilen Raviler
318
‫ ضعيف‬-‫إسماعيل بن عبد ﷲ بن عبد ﷲ بن أويس‬
309
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 3.
Mizzî,. Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 164.
311
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 337.
312
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 168.
313
Zehebî, Tezkiratü’l Huffaz, II, 420.
314
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 208.
315
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 474; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, V, 550.
316
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVI, 642; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 458.
317
İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, I, 145.
318
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, III, 127-8.
310
59
E grubunda değerlendirdiğimiz Buhârî varyantında ki İsmail b. Abdullah b. Üveys
zayıf ravi olarak değerlendirildiğinden bu varyant sahih değildir. Diğer varyantlarda
raviler sika kabul edildiklerinden dolayı bu rivayetler sahihtir.
Rivayetler arasında metin farklılıkları dikkat çekmektedir. Hz. Peygamberin (s.a.v.)
konuşmadan önceki hali rivayetlerde farklılık göstermektedir. Ayrıca metinlerde,
yapılan işaretin kim tarafından ve hangi işaretin yapıldığı konusunda da farklılıklar
vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.), Süfyan, Vehb isimleri ile doksan veya yüz, on ve
elleri birbirine halkalama lafızları zikredilmiştir. Bazı rivayetlerde ki veylün li’l-arab
– min şerrin kad ikterab lafzı da dikkat çekicidir. Bu lafızlardan yaklaşan şerrin
sadece Arablarla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Kıyametin bütün evrenle ilgili olduğu
gerçeği göz önünde bulundurularak neden bu şekilde bir ifade kullanılmıştır sorusu
sorulabilir.
E. Kitab-ı Mukaddes’te Ye’cüc ve Me’cüc
Ye’cüc ve Me’cüc Tevrat’ta Gog ve Magog adı altında çeşitli yerlerde geçmektedir.
Bunlar:
“Yafes’in oğulları: Gomer ve Me’cüc ve Maday ve Yevan ve Tubal ve Meşek ve
Tires”319
Burada Me’cüc Yafes’in oğullarından biri olarak görülmektedir.
“Âdemoğlu, Magog diyarından olan, Roşun, Meşekin ve Tubalin beyi Gog’a yönel
ve ona karşı peygamberlik et ve de: Yehova şöyle diyor; Roşun, Meşekin ve Tubalin
beyi Gog, işte ben sana karşıyım.”320
“Bundan dolayı, Âdemoğlu peygamberlik et ve Gog’a de: Rab Yehova şöyle diyor:
Kavmim İsrail emniyette oturunca, sen o gün öğrenmeyecek misin? Sen ve seninle
beraber birçok kavimler, hepsi atlara binmiş, büyük bir cumhur, kuvvetli ordu olarak,
şimalin sonlarından, kendi yerinden geleceksin. Ve diyarı örtmek için bir bulut gibi
kavmim İsrail’e karşı çıkacaksın, son günlerde vaki olacak ki milletlerin gözü
319
320
Tekvin,10/2
Hezekiel,38/2-3.
60
önünde sende takdis olunacağım zaman ey Gog, onlar beni tanısınlar diye seni kendi
diyarıma karşı getireceğim.”321
“Ve Gog İsrail diyarına karşı geldiği zaman, Rab Yehova’nın sözü, o günde vaki
olacak ki, ateş püsküreceğim.”322
“Ve sen Âdemoğlu, Gog’a karşı peygamberlik et ve de: Rab Yehova şöyle diyor:
Roşun, Meşekin ve Tubalin beyi Gog, işte, ben sana karşıyım. Ve seni geri
çevireceğim. Ve seni ileri götüreceğim. Şimalin sonlarından seni çıkaracağım. Sol
elinden yayını ve sağ elinden oklarını vurup düşüreceğim. Sen, bütün ordularınla ve
yanında olan kavimlerle, İsrail dağları üzerinde düşeceksin. Yesinler diye her çeşit
yırtıcı kuşa ve kırın canavarlarına seni vereceğim. Açık kırda düşeceksin, çünkü ben
söyledim. Rab Yehova’nın sözü ve Magog üzerine ve adalarda emniyette oturanlar
üzerine ateş göndereceğim. Ve bilecekler ki ben Rab’im.”323
“Ve o gün vaki olacak ki, İsrail’de denizin şarkında Geçiciler deresinde Gog’a kabir
yeri vereceğim. Ve oradan geçenleri o durduracak ve orada Gog’u ve bütün
cumhurunu gömecekler. Ve oraya Hamon-Gog deresi denilecek. Ve memleketi
temizlesinler diye İsrail evi yedi ay onları gömmekte devam edecekler.”324
“Bin yıl tamam olunca şeytan, atıldığı zindandan serbest bırakılacak. Yeryüzünün
dört bir bucağındaki ulusları, Ye’cüc ve Me’cüc’ü saptırmak ve onları savaş için bir
araya toplamak üzere zindandan çıkacak. Toplananların sayısı denizin kum taneleri
kadar çoktur.”325
Gog ve Magog’un Kur’an’da ki Ye’cüc ve Me’cüc olduğu Kitab-ı Mukaddes
yorumcuları tarafından dile getirilmektedir. Bunların barbar bir topluluk olduğu ifade
edilmektedir.326
321
Hezekiel, 38/14-16.
Hezekiel,38/18.
323
Hezekiel, 39/1-6.
324
Hezekiel,39/11-12
325
Esinleme,20/7-8
326
Yorumlar hakkında geniş bilgi için bkz. İsmail Cerrahoğlu, “Ye’cüc - Me’cüc ve Türkler”, AÜİFD.
c.XX. ss. 98-106.
322
61
Değerlendirme
Klasik kaynaklarda geçen ye’cüc ve me’cüc ile kıyamet alâmeti olarak ortaya çıkacak
ve büyük karışıklıklara ve yıkımlara sebep olacak topluluklar kastedilmektedir.
Ye’cüc ve Me’cüc Kur’an’da iki yerde geçmektedir ve kıyamet alâmeti olduklarına
dâir açık bir beyan söz konusu değildir. Kitab-ı Mukaddes’te geçen gog ve magog ile
ye’cüc ve me’cüc tasvirleri arasında ki benzerlik dikkat çekicidir. Gerek hadislerde ki
gerekse de Kitab-ı Mukaddes’te ki ifadelerden anlaşılan bu toplulukların belli bir
yerde tutuldukları ve zamanı geldiğinde serbest bırakılacakları anlaşılmaktadır. Bu
toplulukların kimler olduğu ile ilgili olarak bir açıklama söz konusu değildir.
Hadislerde ki ye’cüc ve me’cüc’le ilgili olarak gerek klasik gerekse de çağdaş
yorumlar yapılmıştır. Ye’cüc ve me’cüc bazı toplumlarla ilişkilendirilmiştir.327 Her
bir bozukluk, sosyal kargaşa ve her türlü çöküşler bir nevi o toplumun kıyametidir.
Kendiliğinden bozulmaya, yok olmaya yüz tutmadır.
Konuya Kur’an esas alınarak yaklaşılmaması, zayıf rivayetlerin etkisinde kalınması
sebebiyle ye’cüc ve me’cüc’ün kıyametin bir alâmeti olduğu şeklinde ki
değerlendirmelerin isabetli olmadığı bu konu etrafında yapılan yorumların ise eksik
ve yetersiz kaldığı kanaatindeyim.
Kur’an’da ve Hadislerde geçen ye’cüc ve me’cüc’ün cinsiyetleri, mekânları ve
zamanları tayin edilmemekte, sadece bir vasıf olarak yeryüzünü ifsat edenler
manasınadır. Bazı müelliflerin ye’cüc ve me’cüc’ü bazı toplumlara hasretmesi doğru
bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım ilmî bir hakikat değildir. Her devrin Ye’cüc ve
Me’cüc’ü mevcuttur.328
Medeniyetin ilerlediği XXI.yy. da yeryüzünde yaşayan
insan topluluklarının bir bölümü savaşlar, açlık, sefalet ve yokluk içersinde
hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadır. Bu durum, insan neslinin sağlam ve
sağlıklı bir şekilde devamının önünde ki en büyük engellerden birisidir. Bu duruma
sebep olan topluluklar, Gog-Magog / Ye’cüc-Me’cüc topluluklarının yapacakları
327
Konu ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Aziz Taşbolotov, Ye’cüc ve Me’cüc Hakkındaki
Hadislerin İsnad ve Metin Açısından Tahlili, AÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara
2007, s.114-120.
328
Cerrahoğlu, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’, AÜİFD, s.125.
‫‪62‬‬
‫‪tahribatla aynı özelliktedir. Onun için özel olarak Gog-Magog / Ye’cüc-Me’cüc‬‬
‫‪toplulukları beklemek doğru bir yaklaşım değildir.‬‬
‫‪F. Güneş Battığı Yerden Doğmadıkça Kıyametin Kopmayacağına Dair‬‬
‫‪Rivayetler‬‬
‫‪Bu rivayetlerde güneşin battığı yerden doğduktan sonra iman kapısının kapanacağı,‬‬
‫‪ondan sonraki imanların insanlara fayda vermeyeceği belirtilmektedir. Bu alâmetten‬‬
‫‪önce iman edenler kurtulmuştur. Bu ifadeler anlam bakımından Daniel 12. Bölümde‬‬
‫‪anlatılanlara benzemektedir.‬‬
‫س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ‬
‫اس ِحينَئِ ٍذ أَ ْج َمعُونَ َويَ ْو َمئِ ٍذ )الَ يَ ْنفَ ُع َن ْفساً‬
‫سا َعةُ َحتﱠى تَ ْطلُ َع ال ﱠ‬
‫‪-A‬الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬
‫طلَ َعتْ آ َمنَ النﱠ ُ‬
‫ش ْم ُ‬
‫سبَتْ فِى إِي َمانِ َھا َخ ْيراً (‬
‫إِي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل أَ ْو َك َ‬
‫سا َعةُ َحتﱠى تَ ْ‬
‫ب فَإِ َذا َ‬
‫ت ال ﱠ‬
‫طلُ َع ال ﱠ‬
‫اس ُك ﱡل ُھ ْم َو َذ ِلكَ ِحينَ‬
‫‪ -B‬الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬
‫ب آ َمنَ النﱠ ُ‬
‫ش ْم ُ‬
‫ش ْم ُ‬
‫س ِمنَ ا ْل َم ْغ ِر ِ‬
‫طلَ َع ِ‬
‫س ِمنَ ا ْل َم ْغ ِر ِ‬
‫سبَتْ فِى إِ ْي َمانِ َھا َخ ْيراً‬
‫) الَ يَ ْنفَ ُع نَ ْفساً إِ ْي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل أَ ْو َك َ‬
‫سا َعةُ َحتﱠى تَ ْ‬
‫س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ‬
‫اس آ َمنَ َمنْ َعلَ ْي َھا فَ َذلِكَ ِحينَ الَ يَ ْنفَ ُع‬
‫طلُ َع ال ﱠ‬
‫‪-C‬الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬
‫طلَ َعتْ َو َرآھَا النﱠ ُ‬
‫ش ْم ُ‬
‫سا إِي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل‬
‫نَ ْف ً‬
‫سا َعةُ َحتﱠى تَ ْ‬
‫س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ‬
‫اس ُك ﱡل ُھ ْم أَ ْج َمعُونَ فَيَ ْو َمئِ ٍذ الَ‬
‫طلُ َع ال ﱠ‬
‫‪-D‬الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬
‫طلَ َعتْ ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا آ َمنَ النﱠ ُ‬
‫ش ْم ُ‬
‫سبَتْ ِفى إِي َمانِ َھا َخ ْي ًرا «‪.‬‬
‫سا إِي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل أَ ْو َك َ‬
‫يَ ْنفَ ُع نَ ْف ً‬
‫س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ‬
‫اس آ َمنُوا أَ ْج َمعُونَ ‪َ ،‬و َذ ِلكَ ِحينَ الَ يَ ْنفَ ُع‬
‫سا َعةُ َحتﱠى تَ ْطلُ َع ال ﱠ‬
‫‪-E‬الَ تَقُو ُم ال ﱠ‬
‫طلَ َعتْ َو َرآھَا النﱠ ُ‬
‫ش ْم ُ‬
‫سا إِي َمانُ َھا « ‪ .‬ثُ ﱠم قَ َرأَ اآليَةَ‬
‫نَ ْف ً‬
‫‬
63
63
64
Sika Olan Raviler
330
329
‫ ثقة‬-‫عمارة بن القعقاع بن شبرمة‬
331
‫أحمد بن‬
‫ ثقة‬-‫أبو زرعة بن عمرو بن جرير‬-C
‫ ليس به بأس‬,‫ شيخ‬,‫ صدوق‬,‫ ثقة‬-‫محمد بن فضيل بن غزوان‬
332
333
‫موسى بن‬
335
‫ كان فى آخر عمره يھم من حفظه‬: ‫ قيل‬، ‫ ثقة صحيح الكتاب‬-‫جرير بن عبد الحميد‬
334
‫ ثقة‬-‫عبد الواحد بن زياد‬
336
337
339
‫ ثقة‬-‫عبد ﷲ بن أبى شعيب‬
‫ ثقة ثبت‬-‫أبو خيثمة‬
‫ ثقة ثبت‬-‫إسماعيل المنقرى‬
‫ سىء الحفظ‬,‫ صدوق كان يحدث من كتب غيره فيخطىء‬-‫ عبد العزيز بن محمد بن عبيد‬-
‫ ثقة‬-‫يحيى بن أيوب المقابرى‬
341
343
‫ ثقة‬-‫سليمان بن داود‬
‫أحمد بن يوسف حافظ ثقة‬
338
‫ ثقة ثبت‬-‫إسماعيل بن جعفر بن أبى كثير‬
340
‫ ثقة حافظ‬-‫على بن حجر بن إياس‬
342
‫ ثقة حافظ‬-‫إسحاق بن إبراھيم‬
E grubunda değerlendirdiğimiz Beyhaki’nin ravilerinden Ubeydullah b. İbrahim
hakkında yeterli bilgi yoktur.
İhtilaflı Olan Raviler
344
‫ صدوق ربما وھم‬-‫العالء بن عبد الرحمن بن يعقوب الحرقى‬d
Zayıf Olan Raviler
‫ خلط بعد احتراق كتبه‬، ‫ ضعيف‬- ‫عبد ﷲ بن لھيعة‬
329
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XII, 89; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXIII, 324.
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 371; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 263.
331
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, IV, 595; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 360.
332
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 369.
333
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 65.
334
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 297.
335
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 453.
336
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIX, 25.
337
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 316,
338
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 251.
339
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 165; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 241.
340
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 358.
341
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 163.
342
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 191.
343
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 80.
344
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 763; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 522.
330
65
Nesai: Leyse bi sika; İbn Main: Zayıfen la yehteccü bi hadisihi; İbn Ebi Hatim:
Zayıf.345
B’de zikrettiğimiz Ahmet b Hanbel rivayetlerinde ki ravilerden Abdullah b. Lehi’a,
cerh-tadil imamları tarafından zayıf kabul edilmiştir. Bundan dolayı bu varyant
zayıftır.
G. Kitab-ı Mukaddes’te Konu İle İlgili Rivayetler
“…Güneş aniden gece ortasında parlamaya başlayacak, ay gündüzün görünecek.
Ağaçlar kan damlatacak, taşlar konuşacak, uluslar şaşkınlık içinde olacak. Yıldızların
yörüngeleri değişecek…”346
Değerlendirme
Kıyamet alâmetlerinden biri olarak sayılan güneşin batıdan doğması ile ilgili olarak
Kur’an’da herhangi bir işaret bulunmamaktadır. Belirlenmiş bir süre için
yaratıldıkları belirtilen güneş ve ayın kendi yörüngelerin de dönmeye devam
ettiklerini belirten ayetler,347 her ne kadar dünyanın bir sonunun olduğuna işaret etse
de, bunun kıyamet öncesi güneşin batıdan doğacağı hususu ile bir ilgisi
bulunmamaktadır. Bunlar belirli bir zamana kadar ve düzen içersinde348 Allah’ın
varlığının delili ve insanlığın yararı için görev yapan varlıklardır.
Hz. Peygamberin mecâzî olarak kullandığı ‘güneşin batıdan doğması’ tâbiri ile
dünyanın sonunun mutlaka geleceğine, herkesin hazırlığını buna göre yapması ve bir
an önce günahlarından tövbe etmesi gerektiğine işaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçek
şudur ki herkesin güneşi bir gün batıdan doğacak, artık tövbesi kabul edilmeyecek,
son pişmanlık fayda vermeyecek ve hayatı sona erecektir.
345
Ukaylî, Duafa, II, 295; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 331.
Ezra,5/5-7.
347
Ra’d, 13/2; Lokmân, 31/ 29; Fâtır, 35/13; Zümer, 39/5.
348
Rahman, 55/ 5.
346
‫‪66‬‬
‫‪Ğ. Fitne Zamanından Haber Veren Rivayetler‬‬
‫‪ »-A‬تكون فتنة ‪ ،‬النائم فيھا خير من المضطجع ‪ ،‬والمضطجع فيھا خير من القاعد ‪ ،‬والقاعد فيھا خير من‬
‫القائم ‪ ،‬والقائم فيھا خير من الماشي ‪ ،‬والماشي خير من الراكب ‪ ،‬قتالھا كلھا في النار « قلت ‪ :‬يا رسول ﷲ ‪،‬‬
‫ومتى ذلك ؟ قال ‪ » :‬ذلك أيام الھرج « قلت ‪ :‬ومتى أيام الھرج ؟ قال ‪ » :‬حين ال يأمن الرجل جليسه « قلت ‪:‬‬
‫فبم تأمرني إن أدركت ذلك الزمان ‪ ،‬؟ قال ‪ » :‬اكفف نفسك ويدك ‪ ،‬وادخل دارك « قلت ‪ :‬يا رسول ﷲ ‪ ،‬أرأيت‬
‫إن دخل علي داري ؟ قال ‪ » :‬فادخل بيتك « ‪ ،‬قلت ‪ :‬أرأيت إن دخل علي بيتي ؟ قال ‪ » :‬فادخل مسجدك فاصنع‬
‫ھكذا أو قبض بيمينه على الكوع ‪ ،‬وقل ‪ :‬ربي ﷲ حتى تموت على ذلك «‬
‫ط ِع اللﱠ ْي ِل ا ْل ُم ْ‬
‫سا َع ِة فِتَناً َكقِ َ‬
‫صبِ ُح‬
‫سى ُمؤْ ِمناً َويُ ْ‬
‫ظلِ ِم يُ ْ‬
‫َى ال ﱠ‬
‫سى َكا ِفراً َويُ ْم ِ‬
‫صبِ ُح ال ﱠر ُج ُل فِي َھا ُمؤْ ِمناً َويُ ْم ِ‬
‫‪-B‬إِنﱠ بَيْنَ يَد ِ‬
‫سيﱠ ُك ْم‬
‫اشى فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ‬
‫س ُروا قِ ِ‬
‫سا ِعى فَا ْك ِ‬
‫اشى َوا ْل َم ِ‬
‫َكافِراً ا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَائِ ِم َوا ْلقَائِ ُم فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ‬
‫َوقَ ﱢ‬
‫ارةَ َفإِنْ د ُِخ َل َع َلى أَ َح ِد ُك ْم بَ ْيتَهُ فَ ْليَ ُكنْ َك َخ ْي ِر ا ْبنَ ْى آ َد َم «‬
‫َار ُك ْم َو ْ‬
‫اض ِربُوا بِ ُ‬
‫سيُو ِف ُك ُم ا ْل ِح َج َ‬
‫ط ُعوا أَ ْوت َ‬
‫سا ِعى ‪،‬‬
‫اشى فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ‬
‫‪َ -C‬‬
‫اشى ‪َ ،‬وا ْل َم ِ‬
‫ستَ ُكونُ فِتَنٌ ‪ ،‬ا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَائِ ِم ‪َ ،‬وا ْل َقائِ ُم فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ‬
‫ش ِر ْفهُ ‪َ ،‬و َمنْ َو َج َد َم ْل َجأً أَ ْو َم َعا ًذا فَ ْليَ ُع ْذ بِ ِه‬
‫ستَ ْ‬
‫َو َمنْ يُ ْ‬
‫ش ِرفْ لَ َھا تَ ْ‬
‫سا ِعى «‪ .‬قَا َل‬
‫اشى َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ‬
‫‪-D‬إِنﱠ َھا َ‬
‫اشى َوا ْل َم ِ‬
‫ستَ ُكونُ فِ ْتنَةٌ ا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَا ِئ ِم َوا ْل َقائِ ُم َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ‬
‫س َ‬
‫ط يَ َدهُ إِلَ ﱠى لِيَ ْقتُلَنِى‪ .‬قَا َل » ُكنْ َكا ْب ِن آ َد َم‬
‫أَفَ َرأَيْتَ إِنْ د ََخ َل َع َل ﱠى بَ ْي ِتى َوبَ َ‬
‫سا ِع ِي ‪،‬‬
‫اشي فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ‬
‫‪َ -E‬‬
‫اش ِي ‪َ ،‬وا ْل َم ِ‬
‫ستَ ُكونُ فِ ْتنَةٌ النﱠائِ ُم فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَا ِع ِد ‪َ ،‬وا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ‬
‫ب‬
‫َوال ﱠ‬
‫سا ِعي َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠرا ِك ِ‬
‫‪-F‬إن بين أيديكم فتنا كقطع الليل المظلم ‪ ،‬يصبح الرجل فيھا مؤمنا ويمسي كافرا ‪ ،‬ويمسي مؤمنا ويصبح‬
‫كافرا ‪ ،‬القاعد فيھا خير من القائم ‪ ،‬والقائم فيھا خير من الماشي ‪ ،‬والماشي فيھا خير من الساعي إليھا «‬
‫قالوا ‪ :‬فما تأمرنا يا رسول ﷲ ؟ قال ‪ :‬كونوا أحالس بيوتكم‬
‫‬
65
67
66
68
69
Sika Olan Raviler
349
‫ صدوق‬-‫عمرو بن وابصة بن معبد‬
‫ صحابى‬-‫وابصة بن معبد‬-A
350
352
‫ ثبت‬، ‫ ثقة‬-‫عبد الرحمن بن ثروان‬
354
360
357
‫ ثقة ثبت‬-‫عبد الوارث بن سعيد‬
361
‫ ثقة‬-‫عاصم بن سليمان األحول‬
‫ ثقة حافظ‬-‫مسدد بن مسر‬
‫ له ما ينكر‬،‫ موثق‬-‫جعفر بن مھران‬
359
‫ صدوق صالح الحديث‬-‫عبد الصمد بن عبد الوارث‬
364
‫ ثقة‬-‫محمد بن جحادة األودى‬
355
‫ ثقة‬-‫عمران بن موسى‬
‫ ثقة‬-‫معاذ بن المثنى بن معاذ العنبرى‬
362
‫ ثقة‬-‫ھزيل بن شرحبيل األودى‬-B
353
‫ ثقة ثبت‬-‫عبد الوارث بن سعيد‬
356
358
351
‫ ثقة‬-‫إسحاق بن راشد الجزرى‬
‫ مقبول‬-‫أبو كبشة السدوسى‬-F
363
‫ ثقة ثبت‬-‫عفان بن مسلم‬
‫ ثقة‬-‫عبد الواحد بن زياد‬
F grubunda değerlendirdiğimiz Hâkim’in Müstedrek’in de ki varyantta Abdülvahit b.
Ziyad (ö.176 h.) ile Süleyman b. Harb (ö.224 h.) arasında hoca-talebe ilişkisi tespit
edilememiştir. Bu varyantta bir kopukluk söz konusudur. (Mizzi, a.g.e. XVIII/451)
365
‫ ثقة حافظ‬-‫محمد بن يحيى بن عبد ﷲ‬
C’de topladığımız varyantların ravilerinden Zühri merkezde olarak Salih b. Keysan,
Şuayb, Ma’mer ve Abdurrahman b. İshak hakkında cerh-tadil imamlarının
değerlendirmeleri belirtilmişti.
367
‫ ثقة‬-‫محمد بن عبيد ﷲ بن محمد بن زيد‬
366
‫ ثقة‬-‫عبد العزيز بن عبد ﷲ بن يحيى‬
349
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 101.
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, II, 420.
351
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 30.
352
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 21.
353
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 81.
354
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 483.
355
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 99.
356
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 361.
357
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 418; İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, I, 258.
358
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 135.
359
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 392.
360
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 292; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 102.
361
İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, II, 668; “La Ya’rifu”, Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, IV, 564
362
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 39.
363
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 453.
364
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 207.
365
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 453.
366
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 308.
367
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVI, 48.
350
70
İbrahim b. Sa’d’ın talebeleridirler. Yakub b. İbrahim, İbrahim b. Sa’d’ın oğlu ve
talebesidir.
369
‫ ثقة حافظ‬-‫عبد بن حميد بن نصر‬
368
‫ ثقة حافظ‬-‫عمرو بن محمد بن بكير بن سابور الناقد‬
370
372
375
373
‫ ثقة فاضل‬-‫رباح بن زيد القرشى‬
‫ثقة ثبت‬- ‫خالد بن عبد ﷲ بن عبد الرحمن‬
374
‫ ثقة جليل‬-‫ بسر بن سعيد المدنى‬-D
377
379
380
371
‫ ثقة‬-‫إبراھيم بن خالد بن عبيد القرشى‬
Abdurrahman b. İshak’ın talebesidir.
‫ ثقة حافظ‬-‫الحسن بن على بن محمد‬
‫ ثقة‬-‫وھب بن بقية‬
‫ ثقة‬-‫عياش بن عباس القتبانى‬
376
‫ ثقة‬-‫بكير بن عبد ﷲ بن األشج‬
‫ ثقة ثبت‬-‫قتيبة بن سعيد بن جميل‬
378
‫ اإلمام‬, ‫ ثقة ثبت‬-‫ليث بن سعد‬
‫ثقة ثبت‬- ‫ أبو عثمان النھدى‬,‫عبد الرحمن بن مل‬
382
‫ ثقة‬-‫معتمر بن سليمان‬
‫ صحابى‬-‫سعد بن مالك‬-E
381
‫ ثقة ثبت‬-‫ دينار بن عذافر‬:‫داود بن أبى ھند‬
383
385
‫ ثقة ثبت‬-‫عمرو بن عون‬
384
386
‫ صدوق‬-‫سويد بن سعيد بن سھل‬
‫ ثقة ثبت كثير التدليس‬-‫ھشيم بن بشير‬
‫ صدوق‬-‫أبو بكر أحمد بن سلمان النجاد‬
Müstedrek’te ki rivayette raviler arasında bir kopukluk söz konusudur. E grubunda
değerlendirdiğimiz Ebû Ya’la varyantında, Ebû Ya’la ile Süveyd b. Said arasında da
araştırdığımız eserlerde hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. Amr b. Vabısa, Cafer b.
Mihran, Abdussamet b. Abdulvaris ve Ebû Kebşe tadil lafızları müfesserlikten dolayı
tercih edilmiştir.
368
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 85.
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 403.
370
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VI, 262; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 262.
371
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IX, 44.
372
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 102.
373
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 87.
374
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 117.
375
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IV, 74; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 383.
376
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 432; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IV, 245.
377
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 557.
378
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 418; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIV, 261.
379
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 322.
380
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 250.
381
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VIII, 465.
382
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 254.
383
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 251, “Nesai: Leyse bi sika.”
384
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 54.
385
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 179.
386
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 101.
369
71
Senedlerinde kopukluk olduğunu belirttiğimiz rivayetlerin haricinde, Sened ve metin
bakımından diğer rivayetlerde bir problem yoktur. Ancak rivayetleri sadece kıyamet
öncesi
gerçekleşecek
fitnelerde takınılacak
tutumlarla sınırlandırmanın doğru
olmayacağı düşüncesindeyim. Kıyamete kadar geçecek sürede oluşan her fitnede de
aynı tutumun sergilenmesi doğru bir davranış olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in fitne
zamanı ile ilgili uyarılarını gerek fert gerekse toplum güvenliği açısından
değerlendirmek gerekmektedir.
H. Kitab-ı Mukaddes’te Fitne İle İlgili Haberler
“…Birçokları kendilerini arıtıp temizlenecek, lekesiz duruma gelecek, ama kötüler
kötülük etmeyi sürdürecek. Kötülerin hiç biri anlamayacak, bilgeler anlayacak…”387
“İşte belirtiler şunlardır: İnsanlar yeryüzünü doldurduklarında büyük bir paniğe
kapılacaklar. Doğruluk yolu gizlenecek, yeryüzü imandan yoksun kalacak. Daha önce
gördüğün veya işittiğin şeylerden çok daha kötüsü olacak. Kötülükte büyük bir artış
görülecek. Şimdi dünyayı yönettiğini gördüğün ülke, yolu olmayan bir çöl olacak,
herkes görsün diye yerle bir edilecek. Üçüncü dönemden sonra yüce Tanrı sana
yeterince uzun bir ömür bahşederse, her yerde bir karışıklık göreceksin. Güneş aniden
gece ortasında parlamaya başlayacak, ay gündüzün görünecek. Ağaçlar kan damlatacak,
taşlar konuşacak, uluslar şaşkınlık içinde olacak. Yıldızların yörüngeleri değişecek.
Yeryüzü sakinlerice hoş karşılanmayan bir kral tahta geçecek, kuşlar bile uçup gidecek.
Ölü deniz balık verecek, geceleyin çoğu kişi için bilinmeyen ama herkes tarafından
duyulacak bir ses yankılanacak. Birçok yerde derin yarıklar açılacak ve bu yarıklardan
sürekli alev püskürecek vahşi hayvanlar çok uzak kırlara gidecek yayılıp dolaşacaklar.
Kadınlar çok acayip yaratıklar doğuracak, taze su kaynakları tuzlu su akıtacak, her
yerde dostlar düşman olacaklar. Anlayış saklanacak, sağduyu kendi gizli yerine
çekilecek. Çok kişi onu arayacak, ama bulamayacak. Yeryüzü ahlaksızlık ve kötülükle
dolup taşacak.”388
Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak. Ama sonuna kadar
dayanan kurtulacaktır.389
387
Daniel,12/10-11.
Ezra, 5/1-10.
389
Matta,24 /11-12.
388
72
Değerlendirme
Fitne, sözlükte ‘meşakkat, zorluk, azap, günah, musîbet, insanların hoş karşılamadıkları
şeyler, ayartma, pusu kurarak yol kesme, sınama, bela ile deneme, imtihan etme’
anlamlarına gelmektedir.390 Fiten şeklinde çoğul olarak kullanıldığında ‘her türlü günah,
fısk, küfür, rüsvaylık, kargaşa ve iç savaşlar’ anlamlarına gelmektedir.
İslam tarihinde fitne adıyla anılan bazı olayların sebep olduğu sorunlar, rivayetlerde
gelecekten haber verme şeklinde ve belli bir üslup içersinde ifade edilmektedir.
Oluşturulan fiten edebiyatındaki bu söylem ile Yahudilerin felaketlerle dolu tarihlerinin
belli bir tarzda anlatıldığı Apokaliptik Edebiyattaki söylem arasında benzerliklerin
olduğu görülmektedir.
Fitnelerden korunma konusunda hadisler de zikredilen önerilerle Kitab-ı Mukaddes’te
ki öneriler de ortaklık göstermektedir.
I. Hadislerde Mehdî
Mehdî ile ilgili rivayetler çok çeşitlilik göstermektedir. Rivayetlerde Mehdî’nin Ehl-i
Beyt’ten olacağının yanında ümmetten bir adamın çıkacağı belirtilmektedir.
Hükmedeceği senelerle ilgili olarak beş, yedi ve dokuz rakamları telaffuz edilmektedir.
Haksızlıkları, adaletsizlikleri ortadan kaldırıp, yeryüzünü hak ve adaletle dolduracaktır.
Bu rivayetler; Ebû Said el-Hudrî, Ümmü Seleme, Abdullah b. Mesut, Ali b. Ebû Talip
gibi sahabilere isnat edilmişlerdir.
‫ يملك سبع سنين‬،‫ يمأل األرض عدال كما ملئت قبله ظلما‬،‫ال تقوم الساعة حتى يملك رجل من أھل بيتي أقنى‬-A
‫ فيملؤھا قسطا‬- ‫ أو عترتي‬- ‫ ثم يخرج رجل من أھل بيتي‬، ‫ال تقوم الساعة حتى تمتلئ األرض ظلما وعدوانا‬-A1
‫وعدال كما ملئت ظلما وعدوانا‬
‫ فيملؤھا‬، ‫ واسم أبيه اسم أبي‬، ‫ يواطئ اسمه اسمي‬، ‫ال تقوم الساعة حتى يملك الناس رجل من أھل بيتي‬-A2
‫قسطا وعدال‬
« ‫ يعيش ھكذا‬، ‫ يمأل األرض قسطا وعدال كما ملئت جورا وظلما‬،‫ المھدي منا أھل البيت أشم األنف أقنى أجلى‬-B
‫ واإلبھام وعقد ثالثة‬، ‫وبسط يساره وإصبعين من يمينه المسبحة‬
390
İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, XIII, 317-320.
‫‪73‬‬
‫‬
‫س ً‬
‫سنِينَ‬
‫ض قِ ْ‬
‫طا َو َع ْدالً َك َما ُملِئَتْ َج ْو ًرا َوظُ ْل ًما يَ ْم ِلكُ َ‬
‫ف يَ ْمألُ األَ ْر َ‬
‫س ْب َع ِ‬
‫‪ْ »-B1‬ال َم ْھ ِدىﱡ ِمنﱢى أَ ْجلَى ا ْل َج ْب َھ ِة أَ ْقنَى األَ ْن ِ‬
‫صلِ ُحهُ ﱠ‬
‫ﷲُ فِى لَ ْيلَ ٍة‬
‫ت يُ ْ‬
‫‪ْ -C‬ال َم ْھ ِدىﱡ ِمنﱠا أَ ْھ َل ا ْلبَ ْي ِ‬
‫ض َي ﱠ‬
‫صلﱠى ﱠ‬
‫ﷲُ َع ْن َھا‪.‬‬
‫ﷲُ َعلَ ْي ِه َو َ‬
‫‪ُ -D‬ذ ِك َر ْال َم ْھ ِديﱡ ِع ْن َد النﱠبِ ﱢي َ‬
‫اط َمةَ َر ِ‬
‫سلﱠ َم‪َ ،‬فقَا َل‪ِ :‬منْ َولَ ِد َف ِ‬
‫اط َمةَ‬
‫‪ْ -D1‬ال َم ْھ ِدىﱡ ِمنْ ِع ْت َرتِى ِمنْ َولَ ِد فَ ِ‬
‫‪ :-D2‬سمعت النبي صلى ﷲ عليه و سلم يذكر المھدي فقال ‪ :‬نھم ھو حق و ھو من بني فاطمة‬
‫س ٌع فَتَ ْن َع ُم فِي ِه أُ ﱠمتِى نَ ْع َمةً لَ ْم يَ ْن َع ُموا ِم ْثلَ َھا َق ﱡ‬
‫ط تُؤْ تَى أُ ُك َل َھا َوالَ‬
‫س ْب ٌع َوإِالﱠ فَتِ ْ‬
‫ص َر فَ َ‬
‫‪ »-E‬يَ ُكونُ فِى أُ ﱠمتِى ْال َم ْھ ِدىﱡ إِنْ قُ ِ‬
‫ْطنِى فَيَقُو ُل ُخ ْذ «‪.‬‬
‫تَد ِﱠخ ُر ِم ْن ُھ ْم َ‬
‫ُوس فَيَقُو ُم ال ﱠر ُج ُل فَيَقُو ُل يَا َم ْھ ِد ﱡ‬
‫ش ْيئًا َوا ْل َما ُل يَ ْو َمئِ ٍذ ُكد ٌ‬
‫ى أَع ِ‬
‫س ُل‬
‫ان‪َ ،‬وإِال َفتِ ْ‬
‫ص َر فَ َ‬
‫س ٌع‪ ،‬تَ ْن َع ُم أُ ﱠمتِي فِي ِه نِ ْع َمةً لَ ْم يَ ْن َع ُموا ِمثَلَ َھا‪ ،‬يُ ْر ِ‬
‫‪ -E1‬يَ ُكونُ فِي أُ ﱠمتِي ْال َم ْھ ِديﱡ ‪ ،‬إِنْ قُ ِ‬
‫س ْب ٌع َوإِال فَثَ َم ٍ‬
‫ﱠ‬
‫ي‪،‬‬
‫ُوس يَقُو ُم ال ﱠر ُج ُل‪ ،‬فَ َيقُو ُل‪َ :‬يا َم ْھ ِد ﱡ‬
‫ﷲُ ال ﱠ‬
‫ت َوا ْل َما ُل ُكد ٌ‬
‫ارا‪َ ،‬وال تَد ِﱠخ ُر األَ ْر ُ‬
‫س َما َء َعلَ ْي ِھ ْم ِمد َْر ً‬
‫َي ٍء ِمنَ النﱠبَا ِ‬
‫ض بِش ْ‬
‫ْطنِي فَيَقُو ُل‪ُ :‬خ ْذهُ"‪.‬‬
‫أَع ِ‬
‫سنِينَ يَ ْمألُ‬
‫‪ -E2‬يَ ُكونُ ِمنْ أُ ﱠمتِى ْال َم ْھ ِدىﱡ فَإِنْ َ‬
‫سنِينَ أَ ْو تِ ْ‬
‫طا َل ُع ْم ُرهُ أَ ْو قَ ُ‬
‫َاش َ‬
‫ص َر ُع ْم ُرهُ ع َ‬
‫س َع ِ‬
‫ان ِ‬
‫س ْب َع ِ‬
‫سنِينَ أَ ْو ثَ َم ِ‬
‫س َما ُء َق ْ‬
‫ط َرھَا‬
‫ض قِ ْ‬
‫ض نَبَاتَ َھا َوتُ ْم ِط ُر ال ﱠ‬
‫سطاً َو َع ْدالً َوت ُْخ ِر ُج األَ ْر ُ‬
‫األَ ْر َ‬
‫س ً‬
‫‪ -F‬أَنّ النﱠبِ ﱠي صلى ﷲ عليه وسلم َذ َك َر ْال َم ْھ ِد ﱠ‬
‫طا َو َعد ًْال َك َما ُملِئَتْ َج ْو ًرا َوظُ ْل ًما‬
‫ض قِ ْ‬
‫ي ‪ ،‬فَ َقا َل ‪ :‬لَيَ ْمألَنﱠ األَ ْر َ‬
‫س ُل‬
‫س ْبعاً أَ ْو تِ ْ‬
‫سعاً «‪ .‬زَ ْي ٌد الشﱠاكﱡ قَا َل قُ ْلتُ أَ ﱡ‬
‫‪-G‬يَ ْخ ُر ُج ْال َم ْھ ِدىﱡ فِى أُ ﱠمتِى َخ ْمساً أَ ْو َ‬
‫سنِينَ ‪ .‬ثُ ﱠم قَا َل » يُ ْر ِ‬
‫ى ش َْى ٍء قَا َل ِ‬
‫ش ْيئاً َويَ ُكونُ ا ْل َما ُل ُكدُوساً ‪ -‬قَا َل ‪ -‬يَ ِجى ُء ال ﱠر ُج ُل إِلَ ْي ِه فَيَقُو ُل َيا‬
‫س َما َء َعلَ ْي ِھ ْم ِمد َْراراً َوالَ تَد ِﱠخ ُر األَ ْرض ُ ِمنْ نَبَاتِ َھا َ‬
‫ال ﱠ‬
‫ستَ َ‬
‫طا َع أَنْ َي ْح ِم َل‬
‫ْط ِنى ‪ -‬قَا َل ‪ -‬فَ َي ْحثِى لَهُ ِفى ثَ ْوبِ ِه َما ا ْ‬
‫َم ْھ ِد ﱡ‬
‫ْطنِى أَع ِ‬
‫ى أَع ِ‬
‫‪ »-G1‬إِنﱠ فِى أُ ﱠمتِى ْال َم ْھ ِد ﱠ‬
‫سنِينَ «‪.‬‬
‫س ْب ًعا أَ ْو تِ ْ‬
‫ى يَ ْخ ُر ُج يَ ِع ُ‬
‫سا أَ ْو َ‬
‫يش َخ ْم ً‬
‫س ًعا «‪ .‬زَ ْي ٌد الشﱠاكﱡ ‪.‬قَا َل قُ ْلنَا َو َما َذاكَ قَا َل » ِ‬
‫ستَ َ‬
‫ْط ِنى «‪َ .‬قا َل » َفيَ ْحثِى لَهُ فِى ثَ ْوبِ ِه َما ا ْ‬
‫قَا َل » فَيَ ِجى ُء إِ َل ْي ِه َر ُج ٌل فَ َيقُو ُل َيا َم ْھ ِد ﱡ‬
‫طا َع أَنْ يَ ْح ِملَهُ‬
‫ْطنِى أَع ِ‬
‫ى أَع ِ‬
‫‪ -H‬يخرج رجل من أمتي يواطئ اسمه اسمي ‪ ،‬وخلقه خلقي ‪ ،‬فيملؤھا قسطا وعدال كما ملئت ظلما وجورا‬
‫س ِمى‬
‫س ُمهُ ا ْ‬
‫اط ُئ ا ْ‬
‫‪ -H1‬يَلِى َر ُج ٌل ِمنْ أَھ ِْل بَ ْيتِى يُ َو ِ‬
‫س ِمى‬
‫س ُمهُ ا ْ‬
‫اط ُئ ا ْ‬
‫‪ -H2‬الَ ت َْذھ ُ‬
‫َب ال ﱡد ْنيَا َحتﱠى يَ ْملِكَ ا ْل َع َر َب َر ُج ٌل ِمنْ أَھ ِْل بَ ْيتِى يُ َو ِ‬
‫‬
74
74
75
75
76
Sika Olan Raviler
391
392
‫ ثقة‬-‫ أبو الصديق الناجى‬،‫ابن قيس‬، ‫بكر بن عمرو‬-A
‫ ثقة‬-‫ أبو نضرة العبدى‬،‫ المنذر بن مالك بن قطعة‬-B,B1
393
‫ ليس به بأس‬,‫ صالح‬-‫عمرو بن عاصم‬
B’de ki rivayette Amr b. Asım ile Muhammet b. İshak arasında hoca-talebe ilişkisi
tespit edilememiştir.
394
‫ ثقة‬-‫ أبو المليح الرقى‬،‫ابن عمرو بن يحيى الفزارى‬،‫الحسن بن عمر‬
Hasan b. Ömer (Ebû’l-Melih) ile Taberânî’de ki Abdüsselam ve D2’de ki Abdullah b.
Salih arasında hoca –talebe ilişkisi tespit edilememiştir.
397
‫ ثقة‬-‫عمرو بن خالد بن فروخ‬
399
‫ ثقة‬-‫أحمد بن إبراھيم بن كثير‬
401
‫ ثقة‬-‫عبد ﷲ بن جعفر بن غيالن‬
398
‫ ثقة‬-‫ أبو داود الحفرى‬،‫عمر بن سعد‬
‫ شيخ‬,‫ صالح‬,‫ال بأس به‬-‫عبد الجبار بن العالء‬
407
395
‫ ثقة‬-‫أحمد بن عبد الملك‬
‫ ثقة حافظ‬-‫ المعروف بأبى األحوص‬,‫محمد بن الھيثم بن حماد‬
‫ ثقة‬-‫إبراھيم بن محمد بن على بن أبى طالب‬
403
405
396
404
‫ شيخ‬-‫عبيد بن أسباط بن محمد‬
400
‫ ثقة‬-‫ محمد بن على بن أبى طالب‬-C
402
‫ ثقة ثبت‬-‫ أبو نعيم‬،‫الفضل بن دكين‬
‫ ثقة ثبت حافظ‬-‫عبد الرحمن بن مھدى بن حسان‬
406
‫ ثقة حافظ‬-‫عمرو بن على بن بحر‬
Zayıf Olan Raviler
408
‫صدوق كثير الخطأ و حديثه عن عطاء ضعيف‬- ‫مطر بن طھمان الوراق‬
391
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IV/224
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 269.
393
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 89.
394
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VI, 282.
395
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 393.
396
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 152.
397
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 603.
398
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 441.
399
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 9.
400
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 315.
401
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 136.
402
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIII, 206.
403
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 362.
404
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 437-40.
405
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 393.
406
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 71.
407
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIX, 185.
408
Ukayli, Duafa, IV, 219; Razi, Cerh ve Tadil, VIII, 287; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 152.
392
77
Bekr b. Amr ile Matar el-Varrak arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. İbn
Hibban’ın bu varyantı zayıftır. İbn Hibban’ın A1 rivayetinde ki Bekr b. Amr ile Avf
arasında hoca- talebe ilişkisi tespit edilememiştir.
409
‫ ضعيف‬-‫ زيد بن الحوارى العمى‬-E,E2,G,G1
Bu grupta değerlendirdiğimiz rivayetler zayıftır.
410
‫ كان ثقة صدوق إال أنه فيه بعض الضعف‬,‫ ليس به بأس‬,‫ صالح‬-‫أسباط بن محمد بن عبد الرحمن‬
İhtilaflı Olan Raviler
411
‫ ثقة ثبت لكنه مدلس‬-‫قتادة بن دعامة بن قتادة‬
‫ و رمى برأى الخوارج‬، ‫ صدوق يھم‬-‫ أبو العوام القطان‬،‫عمران بن داور العمى‬
Nesaî: Zayıf; Ahmet b. Hanbel: Salihul Hadis olduğunu zannediyorum; Yahya b. Main:
Leyse bi’l Kavy; Yahya b. Said: Leyse hüve bi şey’in; Ebû Davut: zayıf; Buhârî: Saduk
Yehimü.412
413
‫ ربما وھم‬,‫ شيخ‬-‫سھل بن تمام‬
‫ ال بأس به‬-‫على بن نفيل‬-D,D1,D2
Ukayli, kitabında zikretmiştir. Mehdî ile ilgili rivayetine tabi olunmaması gerektiğini
belirtmiştir. İbn Hibban: Sikat’ta zikretmiştir. Ebû Hatim: La be’se bih; Ebû Dâvud ve
İbn Mâce bir hadis yazmışlardır.414
415
‫ ال بأس به‬-‫زياد بن بيان‬
Ebû Dâvud ve İbn Mâce, Mehdî ile ilgili olarak sadece bir rivayet nakletmişlerdir.
Nesai: Leyse bihi be’sun, İbn Hibban: Sikat’ta şeyh, salih olarak zikretmiştir. Buhârî :
Ziyad b. Beyan’ın isnadında nazar(şüphe) olduğunu belirtmiştir. Hadisi sahih değildir.
409
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 352; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, X, 59.
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 185.
411
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIII, 515, Zehebî, Mizan, III, 385. Katâde ile ilgili diğer eleştiriler için bkz.
Zehebî, Siyeru Â’lâmi’n-Nübelâ, V, 272-75.
412
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 229-30; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 116.
413
Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, II, 237.
414
İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 342; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 162.
415
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IX, 347; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 307; Hadisi sahih değildir, Zehebî,
Mizan, II, 87.
410
78
Mehdî ile ilgili olarak bu bölümde değerlendirdiğimiz rivayetlerde ortak ravi olan Ziyad
b. Beyan hakkında cerh-tadil âlimleri ihtilaf etmişlerdir. Buhârî ’nın şüphe
değerlendirmesinde şüpheli nokta açıklanmamıştır. Aynı şekilde Zehebî’de bu ravinin
hadisinin sahih olmama nedenlerini açıklamamıştır. Bu bölümde ki hadislerin
değerlendirilmesi ile ilgili ihtiyaten tadil lafzını tercih ettik. Sonuç olarak bu rivayetler
değerlendirilirken ihtiyatlı davranmak gerekmektedir.
‫ ليس به بأس‬-‫ ابن شيبان العجلى‬:‫يقال‬، ‫ياسين بن سنان‬
Yahya b. Main: Leyse bihi be’sun, Ebû Zer’a: La be’se bih, Buhârî: Nazar(şüphe)
vardır.416
Bu bölümde ki ravilerden Yasin b. Sinan (İbn Şeybân el-Iclî el-Kûfî) hakkında cerhtadil âlimleri ihtilaf etmişlerdir. Bu rivayetlerde ortak ravidir. Buhârî ve Zehebî’nin
değerlendirmelerine göre rivayet zayıftır. Diğer âlimler tadil lafızlarını tercih
etmişlerdir. Bu rivayetlere karşıda ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir.
417
‫ إال أنه كان كثير الخطأ فى حديثه‬، ‫ ثقة‬,‫ فى حفظه شىء‬,‫ ليس به بأس‬-‫ عاصم بن بھدلة‬-H,H1,H2
Asım b. Behdeleh ile Osman b. Şebreme arasında hoca-talebe ilişkisi tespit
edilememiştir. H grubunda değerlendirdiğimiz İbn Hibban rivayetinde belirttiğimiz
sebepten dolayı senedinde kopukluk vardır. Bu rivayet zayıftır. Süfyan b. Uyeyne ve
Süfyan es-Sevri meşhur hadis âlimlerindendirler.
Bu bölümde ki rivayetlerde Tirmîzî ’nin naklettiği varyantlar Sened zinciri bakımından
sahihtir. Diğer rivayetler zayıftır.
Mehdî ile ilgili rivayetlerin birçoğunun zayıf olduğu tespit edilmiştir. Rivayetlerde
cerhe uğrayan raviler vardır. Bazı rivayetlerde raviler arasında hoca-talebe ilişkisi tespit
edilememiştir. Bu, rivayetin sahihliğini ortadan kaldıran bir durumdur. Bir kısım raviler
hakkında da âlimler ihtilaf etmişlerdir. Metinler bazında da çeşitlilik söz konusudur. Bu
çeşitlilikte metin tenkidi prensipleri açısından olmaması gereken çeşitliliklerdir.
416
417
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 182; Zehebî, Mizan, IV, 359.
Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIII, 476.
79
İ. Kitab-ı Mukaddes’te Mesih
Mesih (Kurtarıcı)
Mesih, muhtelif dinlerde dünyanın sonuna doğru gelmesi beklenen kurtarıcının
Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki adıdır. Bu kavramın aslı Aramice “meşiha”, İbranice
“maşiah” tır. Sami dillerinde müşterek olan kelimenin fiil kökü Arapça’da “meseha”,
Asur dilinde “maşahu”, Aramice ve İbranice’de “maşah” olup “El sürmek, elle
sıvazlamak, boyutunu anlamak için eli bir şeyin üzerine koymak, yağ sürmek, yağla
meshetmek” anlamındadır. Mesih, terim olarak “yağ sürülmüş, yani yağla meshetmek
suretiyle bir işe hasredilmiş, dini bir görevi ifaya el verişli hale getirilmiş, dini bir
görevle vazifelendirilmiş, tanrı’nın bir görev vermek üzere el koyduğu kişi” anlamına
gelmektedir. Kelime Grekçeye “christos”, Latinceye “christus” olarak geçmiştir.”418
Eski ve Yeni Ahit gibi bazı kutsal metinler de yeryüzünde ilahi amacı gerçekleştirmek
için gelecek olan bir önderden bahsedilmektedir. Bu lider, yeryüzündeki kötülükleri yok
edecek ve Tanrı’nın krallığını kuracaktır. Bu dönemde insanlar kötülüklerden kurtularak
bir süre barış, huzur ve refah içinde yaşayacaklardır. İşlevleri benzer olmakla beraber bu
Eskatolojik kurtarıcı için her kültürde farklı isimler kullanılmıştır. Yahudilik ve
Hıristiyanlıkta Mesih ve insanoğlu, Müslümanlıkta “Mehdî” kavramları kullanılmıştır.
Budistlere göre beklenen kurtarıcı “Maitrea Budha” ,Hindulara göre “Kalki
“,Zerdüştlükte “Saoşyant”, Konfüçyüs’çülükte “Doğru Kişi”dir.
Muhteşem İsa ve Sabiilikte “Praşai Siva” dır.
419
Manihaizm’de
Bunların dışında yeni Gine ve
çevresindeki halklarda görülen kurtarıcı hareketleri için Kargo Kültü 420,Kuzey Amerika
yerlileri için Ghost-danc kavramı kullanılmıştır.
Eski Amerika yerlilerinden Aztekler, kurtarıcılarına Quetzalcoatl, eski mısırlılar Ameni
demişlerdir.”421
Günümüzde oluşturulan yeni dini hareketlerde de Mesih ve Mesihçilik hareketleri
devam etmektedir. Bu tür hareketler kendi liderlerinin Mesihi bir özellik taşıdıklarına ve
418
Waardenburg, Jackques,”Mesih”, DİA, Ankara 2004, c.XXIX, s. 306.
Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s. 62.
420
Kargo Kültle ilgili olarak bkz. Mesih’i Beklerken, editör Ali Coşkun, Rağbet Yayınları, s.129-134.
421
Sarıkçıoğlu, Ekrem,”Mehdî”, DİA. Ankara 2003, c.28,s.369.
419
80
insanlığın bu mesihi özellik taşıyan liderler sayesinde kurtulacağına inanmaktadırlar.
Moonculuk, New Age hareketleri ve Fıat Lux hareketleri bunlardan bazılarıdır.422
Eski Ahitte Meşia, kutsal yağ ile yağlanmış anlamına gelmektedir. Kelime çoğunlukla
İsrail Krallarının tahta oturduklarında yağ ile yağlandıklarını anlatmak için
kullanılmıştır. Bu işlem kralın dini ve kutsal fonksiyonu bulunan krallık makamına
geçişi sırasında yapılırdı. Bir din adamı tarafından yapılmakta olan bu törenle krala
kutsal
bir
hükmediyordu.
kişilik
423
kazandırılmış
oluyordu.
Böylece
kralda
tanrı
Eski Ahitte Mesih ifadesi kutsal kralların yanı sıra din adamları
adına
424
ve
peygamberler içinde kullanılmıştır.425
Mesih kelimesi Eski Ahit içerisindeki ilk kullanımlarında ya Tanrı tarafından halkını
yönetmesi için seçilip görevlendirilen özel bir kralı ifade etmek için ya da yine
Tanrı’nın özel olarak seçip gönderdiği dini liderler, peygamberler ve din adamları için
kullanılmıştır.426
İkinci olarak Mesih kelimesine eklenen Eskatolojik anlam, Yahudiliğin sonraki
dönemlerine, apokaliptik edebiyata ait olan anlam. Bu edebiyatta bu kelime yaşayan bir
kralı işaret için değil İsrail hükümranlığını yeniden kurmak ve adaletli bir toplum
meydana getirerek insanları kurtarmak amacıyla gelmesi beklenen kral için
kullanılmaya başlanmış ve Mesih zamanın sonunda ortaya çıkacak Eskatolojik bir figür
haline dönüşmüştür. Böyle bir şahsiyetin geleceğine dair ümit Tanrı’nın İsrail oğulları
ile yaptığı ahitleşmedeki söze, Yahudi Kutsal Kitabında yer alan ve ileride geleceği
müjdelenen kurtarıcı imajına dayanmaktadır. Bundan dolayı Mesih, dünyanın sonuna
doğru gelmesi beklenen İsrail’in kurtarıcısı ve Yahve’nin krallığının kurucusu olan
ideal kralı ifade etmektedir.427 Yahudilikteki kurtarıcı motifinin kökeni sorununa farklı
cevaplar üretilmiştir.
422
Yeni dini hareketler hakkında detaylı bilgi için bkz. Rafet Özkan, Kıyamet Tarikatları(Yeni dini
hareketler),IQ Yayıncılık, İstanbul 2006. Bu eserde yeni dini hareketlerin ortaya çıkış sebepleri,
karakteristik özellikleri ve günümüzdeki yeni dini grupların bazılarının tarihçeleri, öğretileri ve
uygulamaları hakkında bilgi sunulmaktadır.
423
Paçacı, Mehmet; Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001, s. 152.
424
Bkz. Levililer,4/3-5-16;6/22.
425
Mezmurlar,105/15;I.tarihler,16/22.
426
Batuk, Tahin Sonunu Beklemek, s. 69.
427
Waardenburg,”Mesih” DİA, c.XXIX, s. 307.
81
Bunlar;
a-İran ve Sümer mitolojisi gibi Yahudilik dışı bir kaynaktan geldiğini ileri sürenler.
Mesih fikrinin Zerdüştlükten kaynaklandığını söyleyenler Yahudilerin M.Ö 538’den
sonra yaklaşık iki yüz yıl İran hâkimiyetinde kalmalarından yola çıkmaktadırlar. Bu
dönemde iki inanış arasında bir etkileşimin olabileceğini kabul etmektedirler. Mesih
inancının ilk önce Sümerlerde doğduğunu, Babilliler ve Mısırlılarda gelişmeye devam
ettiğini ve bu iki yoldan bütün dünyaya yayıldığını iddia edenler olmuştur. Alfred
Jeremias bunlardan biridir. Hugo Gresmann ise Yahudilerin Mesih inancını
Mısırlılardan değil Amurrilerden almış olabileceklerini savunmuştur.428
b-Yahudi kutsal metinlerinde yer alan ifadelerin buna zemin hazırladığını ve zamanla
bu metinler doğrultusunda geliştirildiğini ileri sürenler: Martin Rehm, Lorenz Dürr ve
H.J. Schoeps bunlardandır. Eski ahit öğretisine göre Yahudiler tanrı Yahve‘nin seçkin
kulları, oğullarıdır. Yahve onlarla ilki Musa ile olmak üzere birkaç kez ahit yapmıştır.
Özellikle Davut’la yaptığı ahdinde Yahve onun saltanatını ebedi kılacağını, kendisi ile
birlikte kavmini de koruyacağını onlar günah işlese bile onları dünyanın sonunda
mükâfata erdireceğini vaat etmiştir. Seçkin kavim olma motifi tüm eski ahit
metinlerinde işlenmektedir.429 Dolayısıyla bu denli seçkin olan bir kavmin tek başına
kötülüklerle, zulümlerle karşı karşıya bırakılması söz konusu olamaz. Sadece Yahve
onları geçici olarak cezalandırmaktadır.430
c-İsrailoğulları’nın tarihinde geçirdikleri zor durumlarla bağlantılı olduğunu ileri
sürenler: Uzun bir tarihe sahip olan bir milletin sürekli esaret altında yaşaması onların
mutlu günleri gelecekte aramalarına neden olmuştur.431
Yahudilikteki kurtarıcı motifinin kökeni sorununa verilen cevaplardan birini ön plana
çıkarıp diğerlerini arka plana atmak doğru bir yaklaşım olmaz. Çünkü bu inancın
şekillenmesinde
İsrailoğulları’nın
yaşadıkları
tarihin,
dinsel
inançlarının
ve
428
Baybal, M.Sami, İslam Kaynaklarına Göre Hz. İsa’nın Akıbeti Meselesi, SÜSBE Doktora Tezi, Konya
1999, s.30-32.
429
Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s.110.
430
Bkz. Mezmurlar,89/1-52; II. Samuel,7/1-29.
431
Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s.69; Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, s.154.
82
etkileşimdeki oldukları kültürlerinde etkisi vardır. Ancak geliştirilen Mesih motifi
Yahudiliğe özgü bir motif şekline dönüştürülmüştür.432
Hıristiyanlık, kurtarıcı beklentilerinin yoğun olduğu bir coğrafyada ve dönemde ortaya
çıkmıştır. Bu durum kurtarıcı motifini Hıristiyanlıkta merkezi bir konuma
yerleştirmiştir.433
İlk Hıristiyanlar Mesih’le alakalı Yahudi fikirlerinin birçoğunu alıp onu Hz. İsa’ya
uygulamış böylece Hz. İsa Yeni Ahitte, Eski Ahitte belirtilen ve yaklaşık olarak M.Ö
220’den
beri
Yahudi
toplumunda
canlılığını
sürdüren
mesihi
beklentilerin
gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. Havariler döneminde de Mesih kelimesi
Hz.İsa’nın adı olmuştur.434
Hıristiyanlara göre Mesih Hz. İsa ile gerçekleşmiş ve onunla ilahi hükümranlık
başlamıştır. O kıyamete yakın tekrar görünecektir. Ancak bu hükümranlık evrenseldir.
Çünkü dönemin Yahudiliği hükümranlığı öncelikle milli üstünlüğün kurulması şeklinde
anlamakta idi. İsrail hükümranlığı kurulduğu zaman düşmanlarını alt edecek ve
egemenliği kuracaktı. Hükümranlık esasen İsrail’in hükümranlığı olacaktı. Ancak Hz.
İsa Hükümranlığı bütün insanlığın katılabileceği bir ortam olarak anlatmıştır.435
Yahudilikteki Mesih anlayışı ile Hıristiyanlıktaki Mesih anlayışı arasında belirgin fark
vardır: Yahudiler, Mesih olarak yeni bir şahsın gelmesini bekliyorlar. Hıristiyanlar ise
Hz. İsa’nın ric’atini yani dünyaya tekrar dönüşüne inanmaktadırlar. Ric’at, bir insanın
öldükten bir süre sonra bu dünyaya yeniden dönmesi demektir. Dönüş için süre kırk gün
ile dünyanın son gününe kadar değişmektedir. Bu inanç, eski ve yaygın “docetism
doktrinine” bağlanmaktadır. Bu doktrine göre İsa-Mesih, gerçekte ölmemiş öyle
görünmüştür. Dünyadaki vazifesi sona ermemiş, kesintiye uğramıştır. Yarım kalan
432
Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s.71; Ahmet Çelebi, Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, çev.
Ahmet F. Büyükçınar, Ömer F.Harman, Kalem Yayınevi, İstanbul,1978, s.213.
433
Batuk, Cengiz, “Kıyameti Beklerken: Hıristiyanlıkta Kıyamet Beklentileri ve Rus Ortodoks
Kilisesindeki Yansımaları”, HÜİFD,2008/2, c.7,sayı 14, s. 6.
434
Waardenburg,”Mesih” DİA, c.XXIX, s. 307.
435
Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, s. 170.
83
vazifesini tamamlamak ve zafere ulaşmak üzere tekrar dünyaya gelecektir.436 Ayrıca
anlatılan bu durum eskatolojide “parousia” kavramıyla da isimlendirilmiştir.437
Tevrat’ta Mesih’in gelişi
“İsrail yaratıcısında sevinç bulsun,
Siyon Halkı kralları ile coşsun.
Dans ederek övgüler sunsunlar,
Onun adına tef ve lir çalarak
O’nu ilahilerle övsünler.
Çünkü Rab halkından hoşlanır.
Alçak gönülleri zafer tacı ile süsler.
Bu onurla mutlu olsun sadık kulları.
Sevinç ezgileri okusunlar yataklarında, Ağızlarında Tanrı’ya yüce övgüler.
Ellerinde iki ağızlı kılıçla.
Uluslardan öç alsınlar, halkları cezalandırsınlar. Kralları zincire soylularını prangaya
vursunlar.”438
“Dinle! Önceden haber vermiş olduğum belirtiler görülmeye başladığında zaman
gelecek, şu anda görülmeyen kent ortaya çıkacak ve şimdi gizlenmiş olan ülke görünür
olacak. Önceden uyardığım kötülüklerden korunmuş olan herkes benim olağan üstü
görkemli işlerimi görecek. Oğlum Mesih beraberindekilerle ortaya çıkacak hayatta
kalan herkese dört yüz yıl mutluluk getirecek. O zamanın sonunda oğlum Mesih ölecek,
böylece nefes alan bütün insanoğlu da ölecek.”439
Amos, İsrailoğulları’nın Davutsal bir krallık altında toplanması gerektiğini, Yahve’nin
bu sözü verdiğini söylüyor. Yine Amos, Yahve’nin kendi kavmine sahip çıkarak onları
dağınıklıktan kurtaracağını, sürgünleri bir araya toplayacağını, yakıp yıkılan İsrail
şehirlerinin yeniden imar edileceğini belirtir. Tekrar bağların, bahçelerin yeşilleneceğini
ve Yahve’nin sayesinde topraklarına bir daha çıkmamak üzere yerleşeceklerini ifade
eder.
“Davud’un düşmüş olan haymesini o gün dikeceğim. Ve onun gediklerini kapayacağım
ve onun yıkılmış yerlerini onaracağım. Ve onu eski günlerinde olduğu gibi yapacağım.
436
Fığlalı, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, s.182; Baybal, İslam Kaynaklarına Göre Hz. İsa’nın Akıbeti
Meselesi, s.49
437
Atasagun, Galip, “Hıristiyanlıkta Kıyamet Alâmetleri Ve Dünyanın Sonu”, SÜİFD. c.8, s.127.
438
Mezmurlar,149/2-8
439
Ezra, 7/26-29.
84
Ta ki Edom’un bakiyesini ve üzerlerine ismimle çağrılan bütün milletleri mülk
edinsinler, bunu yapan Rab diyor.”440
“Ve kavmim İsrail’in sürgünlerini geri getireceğim ve harap olan şehirleri yapacaklar ve
onlarda oturacaklar. Bağlar dikecekler onların şaraplarını içecekler ve bahçeler
yapacaklar onların meyvesini yiyecekler. Ve onları topraklarına dikeceğim, kendilerine
verdiğim topraklarından artık sökülmeyecekler, seni Allah’ın Rab diyor.”441
“Ve Yahuda oğulları ile İsrailoğulları bir araya toplanacaklar ve kendilerine tek baş
koyacaklar ve memleketten çıkacaklar. Çünkü Yizreal günü büyük olacak.”442
İsrailoğulları’nın Yahve’yi bırakıp başka ilahlara yönelmelerinin bir sonucu olarak uzun
yıllar kralsız, reissiz ve kurbansız kalmışlardır. Fakat son günlerde onlar Yahve’ye
yönelecekler ve kralları Davud’u arayacaklar.
“Ve Rab bana dedi: İsrailoğulları başka ilahlara yöneldikleri…
Çünkü İsrailoğulları çok günler kralsız ve reissiz, kurbansız, dikilitaşsız, efodsuz ve
terafimsiz kalacaklar. Sonra İsrailoğulları dönüp kendilerinin Allah’ı Rabbi ve kralları
Davud’u arayacaklar.”443
Hoşea, Davud krallığının tekrar ortaya çıktığı günleri Rabbin günleri diye nitelendirerek
o günlerde yay ve kılıcın kırılacağını savaşın kaldırılacağını ve kırın vahşi hayvanları ile
göklerin kuşlarının barış içinde olacağını anlatır.
“Ve kır hayvanları ile ve göklerin kuşları ile toprakta sürünenlerle o gün onlar için ahit
keseceğim, memleketten yay ile kılıcı kırıp cengi kaldıracağım ve kendilerini emniyette
yatıracağım.”444
İşaya daha net ifadeler Mesih’ten söz eder. O, halkın umudu haline gelen Mesih’in daha
doğumundan başlayarak hangi özelliklere sahip olarak dünyaya geleceğini anlatmaya
440
Amos, 9/ 11-12.
Amos,9/14-15.
442
Hoşea,1/11.
443
Hoşea,3/1-5
444
Hoşea,2/18.
441
85
başlar. Çocuk, iyiliğin başlangıcının bir işaretidir. Yahve’nin kavmi üzerindeki şefkati,
rahmeti yeniden gözükmeye başlamıştır.
“Bunun için Rab kendisi size bir alâmet verecek; İşte, kız gebe kalacak ve bir oğul
doğuracak ve onun adını İmmanuel (Allah bizim ile) koyacak.”445
“Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi. Reislik onun omuzu üzerinde olacak
ve onun adı Acip Öğütçü, Kadir Allah, Ebediyet Babası, Selamet Reisi çağrılacaktır.”446
“O’nu Davud’un tahtı üzerinde ve ülkesi üzerinde şimdiden ebede kadar hakla ve
doğrulukla pekiştirmek ve desteklemek için, reisliğinin ve selâmetin artmasına son
olmayacak. Ordular Rabbinin gayreti bunu yapacak.”447
İşaya on birinci bölümün ilk dokuz cümlesinde Yesse’nin kütüğünden çıkacak olan
filizden bahsedilir. Bu filiz, fidan olur ve meyve vermeye başlar. Bu fidan, onların
umudu olan bekledikleri kurtarıcı kral Mesih’tir. Mesih’in ve Mesihi dönemin
özellikleri şöyle belirtilmektedir.
“Ve Yesse’nin kütüğünden filiz çıkacak ve kökünden bir fidan meyve verecek ve
Rabbin ruhu, Hikmet ve anlayış ruhu, Öğüt ve kuvvet ruhu, bilgi ve Rab korkusu ruhu
onun üzerinde kalacak ve onun zevki rab korkusundan olacak ve gözlerinin gördüğüne
göre hükmetmeyecek, kulaklarının işittiğine göre karar vermeyecek. Fakat fakirlere
adâletle hükmedecek, memleketin hakirleri için doğrulukla karar verecek ve dünyaya
ağzının değneğiyle vuracak, kötüyü dudaklarının soluğuyla öldürecek. Belinin
kuşağıyla adâlet, kalçalarının kuşağıyla sadâkât olacak. Kurt kuzu ile beraber oturacak,
kaplan oğlakla beraber yatacak buzağı, genç aslan, besili sığır bir arada olacak, onları
küçük bir çocuk güdecek. İnekle ayı otlanacak, onların yavruları birlikte yatacak ve
aslan sığır gibi saman yiyecek. Emzikteki çocuk karayılanın deliği üzerinde oynayacak
ve sütten kesilmiş çocuk elini engerek kovuğu üzerine koyacak. Bütün mukaddes
dağında zarar vermeyecekler ve helak etmeyecekler. Çünkü sular denizi nasıl kaplıyorsa
dünyada Rab bilgisi ile dolu olacak.”448
445
İşaya, 7/14.
İşaya, 9/1-2
447
İşaya,9/6-7
448
İşaya, 11/1-9.
446
86
İşaya’da ki tasvirlere benzer tasvirler Yeremya’da da tekrarlanmaktadır.
“ İşte, Rab diyor, İsrail evini Yahuda evini insan tohumu ile ve hayvan tohumu ile
ekeceğim günler geliyor.”449
“Rab şöyle diyor; İnsansız ve hayvansız ıssız kalmış dediğiniz bu yerde, içinde oturanı
kalmayan insansız ve hayvansız çöl edilmiş olan Yahuda şehirlerinde ve Yerüşalim
sokaklarında, meserret sesi, sevinç sesi, güvey sesi, ve gelin sesi orduların rabbine
şükredin. Çünkü rab iyidir. Çünkü inayeti ebedidir diyenlerin sesi ve rab evine şükran
takdimeleri getirenlerin sesi yine işitilecektir. Çünkü önce olduğu gibi diyarın
sürgünlerini geri getireceğim, rab diyor.”450
Davud’un evinin oğullarından birisi kral olacaktır. Çünkü Tanrı Davud’a yeminle
hanedanını kurtaracağına, onlara merhamet edeceğine dair ahit vermiştir.
“Rab şöyle diyor; Eğer gün ve gece ahdimi, göklerin ve yerin kanunlarını ben
komadımsa; o zaman İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un zürriyeti üzerine hâkimler
olmak için onun zürriyetinden olmayayım diye, Yakub’un ve kulum Davud’un
zürriyetini de kendimden atarım; çünkü ben onların sürgünlerini geri getireceğim ve
onlara merhamet edeceğim.”451
Yoel’de de mesihi dönemde gerçekleşecek olan huzur ve refah ortamı ele alınmıştır.
Sürgün dönemi peygamberinde Mesih beklentisi ve bu dönemin güzellikleri beslenerek
büyütülmüştür.
“Ve o gün vaki olacak ki dağlar tatlı şarap damlatacak, tepeler süt akıtacak, Yehuda’nın
bütün derelerinden sular akacak. Rabbin evinden bir kaynak çıkacak ve Şittim vadisini
sulayacak. Yahuda oğullarına ettikleri zorbalıktan ötürü Mısır ıssız kalacak, Edom ıssız
çöl olacak, çünkü memleketlerinde ıssız kan döktüler. Fakat Yehuda ebediyen ve
Yeruşalim
nesilden
nesile
kalacak.
Ve
temizleyeceğim. Çünkü Rab Sion’da oturur.452
449
Yeremya, 31/27.
Yeremya, 33/10-11.
451
Yeremya,33/25.
452
Yoel,3/18-21.
450
temizlemediğim
kanlarından
onları
87
Haggay ve Zekerya’ya göre Zerubbabel beklenen Mesih’tir.
“Ey kulum, Şaeltiel oğlu Zerubbabel, ordular Rabbinin sözü ve o gün seni alacağım,
Rabbin sözü ve seni mühür yüzüğü gibi edeceğim; çünkü seni seçtim, ordular Rabbi’nin
sözü.”453
“Ve cevap verdi, bana söyleyip dedi: Zerubbabel’e Rabbin sözü şudur: Kudretle değil,
kuvvetle değil, ancak benim ruhumla, orduların Rabbi diyor. Sen kimsin, ey büyük dağ?
Zerubbabel’in önünde sen bir ova olacaksın: Lütuf, ona lütuf olsun diye bağırışlar
arasında çatının taşını o çıkaracak. Ve bana Rabbin şu sözü geldi. Bu evin temelini
Zerubbabel’in elleri koydu ve onun elleri onu başaracaktır ve beni orduların Rabbi size
gönderdiğini bileceksin.”454
“Ey Sion kızı, büyük sevinçle coş. Ey Yeruşalim kızı, bağır. İşte kralın adildir ve
kurtarıcıdır. Alçakgönüllüdür ve bir eşek üzerine evet eşek yavrusu sıpa üzerine binmiş
sana geliyor. Ve Efraim’den cenk arabasını ve Yeruşalim’den atı kesip atacağım ve
selamet sözünü milletlere söyleyecek ve onun hâkimiyeti denizden denize ve ırmaktan
yerin uçlarına kadar olacak.”455
“Ve sen, Yahuda aileleri arasında bulunmak için küçük olan Beyt-lehem Efrata, İsrail
üzerine hükümdar olacak o adam bana senden çıkacak ve onun çıkışı eski vakitten, ezeli
günlerdendir.”456
“Ben onu ilk oğlum, dünya krallarının en yükseği kılacağım. Onun zürriyetini de ebedi
ve tahtını göklerin günleri gibi kılacağım.”457
“Kulum Musa’nın şeriatini, kanunlarını ve hükümlerini anın, o şeriati ki Horeb’de bütün
İsrail için ben ona emrettim. İşte Rabbin büyük ve korkunç günü gelmeden önce ben
size peygamber İlya’yı göndereceğim.”458
453
Haggay,2/23.
Zekerya, 4/6-10.
455
Zekerya, 9/9-10.
456
Mika,5/2.
457
Mezmurlar,89/27.
458
Malaki,4/4.
454
88
Daniel, bulutların arasından gelişini gördüğü “insanoğluna” benzer bir varlıktan söz
eder.
“Gece rüyetlerinde gördüm ve işte insanoğluna benzer biri göklerin bulutları ile geldi.
Ve günleri eski olana kadar geldi. Ve onun önüne kendisini yaklaştırdılar. Ve bütün
kavimler, milletler ve diller kulluk etsinler diye kendisine saltanat, izzet, krallık verildi.
Onun saltanatı geçmeyecek ebedi bir saltanattır, krallığı yıkılmayacak bir krallıktır.”459
“Günahı bitirmek, suçları sona erdirmek, fesat için kefaret etmek ve ebedi salahı içeri
getirmek, rüyeti ve peygamberliği mühürlemek, mukaddesler mukaddesini meshetmek
için kendi kavmin üzerine ve senin mukaddes şehrin üzerine yetmiş hafta hükmolundu.
Ve bilip anla ki, Yeruşalim’i eski haline koymak ve bina etmek için emrin çıkmasından
mesholunan (Mesih) hükümdara kadar yedi hafta ve altmış iki hafta olacak. O yine
sokakla ve hendekle yapılacak. Buda sıkıntı vakitlerinde olacak ve bu altmış iki
haftadan sonra mesholunan kesilip atılacak ve bir şeyi olmayacak. Gelecek hükümdarın
kavmi şehri makdisi harap edecek ve onun tufanla olacak. Ta sona kadar cenk olacak,
harabiyetler takdir olunmuştur.”460
“İsa öğrencileri ile birlikte Filipus Sezariyesine bağlı köylere gitti. Yolda öğrencilerine
“halk benim kim olduğumu söylüyor?”diye sordu. Öğrencileri Ona şu karşılığı verdiler:
“Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, Kimi de peygamberlerden biri olduğunu
söylüyor.”O da onlara “Ya siz ben kimim dersiniz?”diye sordu. Petrus,”Sen
Mesihsin.”cevabını verdi. Bunun üzerine İsa bu konuda kimseye bir şey söylememeleri
için onları uyardı.”461
“İsa, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine şunu sordu: “Halk,
insanoğlunun kim olduğunu söylüyor?” Öğrencileri şu karşılığı verdiler: “Kimi vaftizci
Yahya, kimi İlyas, kimide Yeremya ya da peygamberlerden biri olduğunu” söylüyor.
İsa onlara, ya siz dedi, ben kimim dersiniz? Simun Petrus, “sen, yaşayan Tanrının oğlu
Mesih’sin” cevabını verdi. İsa ona , “ne mutlu sana, Yunus oğlu Simon” dedi.”Bu sırrı
459
Daniel, 7/13.
Daniel,9/24-26.
461
Markos,8/27-30.
460
89
sana açan insan değil göklerdeki babamdır. Bu sözlerden sonra İsa, kendisinin Mesih
olduğunu kimseye söylememeleri için öğrencilerini uyardı.”462
“Bir gün İsa tek başına dua ediyordu. Öğrencileri de yanında idi. İsa onlara , “Halk
benim kim olduğumu söylüyor?”diye sordu. Onlar şöyle cevap verdiler : “Vaftizci
Yahya diyorlar ama kimi İlyas diyor kimi de eski peygamberlerden birinin dirilmiş
olduğunu söylüyor.”İsa onlara ,”Ya siz?”dedi.”Ben kimim dersiniz?” Petrus “Sen
Tanrı’nın Mesihisin.”cevabını verdi. İsa onları uyararak bunu hiç kimseye
söylememelerini buyurdu.”463
“Kadın, İsa’ya “Mesih denilen Meshedilmiş olanın geleceğini biliyorum ”dedi. “O
gelince bize her şeyi bildirecektir.” İsa,”seninle konuşan ben O’yum “dedi.”464
“Tanrı insanları İsa Mesih’e olan imanları ile aklar. Bunu iman eden herkes için yapar.
Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı.
İnsanlar İsa Mesih’te olan kurtuluşla Tanrı’nın lütfu ile karşılıksız olarak aklanırlar.”465
Evet, biz daha çaresizken Mesih belirlenen zamanda tanrısızlar için öldü. Bir kimse
doğru insan için güç ölür ama iyi insan için belki ölmeyi de göze alır. Tanrı bize olan
sevgisini şunun la kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü. Böylece
şimdi O’nun kanı ile aklandığımıza göre, O’nun aracılığı ile Tanrı’nın gazabından
kurtulacağımız çok daha kesin. Çünkü eğer Biz Tanrı’nın düşmanları iken oğlunun
ölümü sayesinde Onunla barıştıksa, barışmış olarak oğlunun yaşamı ile kurtulacağımız
çok daha kesindir. Yalnız bu kadarda değil bizi şimdi Tanrı ile barıştırmış olan İsa
Mesih aracılığı ile kendinin kendisi ile de övünürüz.”466
“Ama Tanrı’nın armağanı Âdem’in suçu gibi değildir. Çünkü birinin suçu ile birçokları
öldü ise tanrı’nın lütfu ve bir tek adamın yani İsa Mesih’in lütfu ile verilen bağış
birçokları yararına daha da çoğaldı. Tanrı’nın bağışı o tek adamın günahının sonucu gibi
değildir. Tek bir suçtan sonra verilen yargı mahkûmiyet getirdi. Ama birçok suçlardan
sonra verilen armağan aklanmayı sağladı. Çünkü eğer ölüm bir tek adamın suçu
462
Matta,16/13-20.
Luka,9/18-21.
464
Yuhanna,4/25-26.
465
Romalılar, 3/22-24.
466
Romalılar, 5/6-11.
463
90
yüzünden o tek adam aracılığı ile egemenlik kurdu ise Tanrı’nın bol lütfunu ve aklanma
bağışını alanların bir tek adam yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri
çok daha kesindir. İşte tek bir suç bütün insanların mahkûmiyetine yol açtığı gibi bir
doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı .”467
“Eğer onunkine benzer bir ölümde onunla birleşmişsek onunkine benzer bir dirilişte de
onunla birleşeceğiz. Artık günaha kölelik etmeyelim diye günahlı varlığımızın ortadan
kaldırılması için eski yaratılışımızın Mesih’le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz. Çünkü
ölmüş olan, günahtan özgür kılınmıştır.”468
“Sizler bir zamanlar, içinde yaşadığınız suç ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu
dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine: yani söz dinlemeyen
insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız. Bir zamanlar hepimiz böyle insanların
arasında, doğal benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına
göre yaşıyorduk. Ötekiler gibi gazap çocuklarıydık. (Tanrı’nın öfkesine uğrayanlar)
Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz
halde, bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lütfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi
Mesih İsa’da Mesihle birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. Bunu, Mesih İsa’da bize
gösterdiği iyilikle, lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için taptı.
İman yoluyla lütfuyla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil. Tanrının armağanıdır.
Kimsenin öğünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. Çünkü biz, Tanrı’nın önceden
hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratılmış olarak Tanrı’nın eseriyiz.”469
“Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz
yaşamdır.”470
Pavlos, İsa’nın beden olarak Davud soyundan geldiğini ‘öz’ olarak Tanrı’ya bağlı
olduğunu, yani ‘Tanrı oğlu’ olduğunu beyan eder.
“Tanrı, öz oğlu Rabbimiz İsa Mesihle ilgili olan bu mucizeyi peygamberleri aracılığıyla
kutsal yazılarda önceden vaat etti. Bence Davut soyundan doğan Rabbimiz İsa Mesih’in
kendi kutsal ruhu sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı’nın oğlu olduğu kudretle ilan
467
Romalılar, 5/15-18.
Romalılar,6/5-7.
469
Efesliler,2/1-10.
470
Romalılar,6/23.
468
91
edildi. Her ulustan insanların iman edip söz dinlemesini sağlamak için Mesih’in
aracılığıyla ve onun adı uğruna tanrının lütfuna ve elçilik görevine sahip olduk.”471
Pavlos, İsa Mesih’in kendisinde tüm Tanrısallığı bulundurduğuna ve yalnızca inananlar
cemaatine değil tüm kozmosun ve egemenliklerin başı olduğuna inanmaktadır.
“Çünkü Tanrı, tüm doluluğun onda bulunmasını uygun gördü.”472
“Çünkü tanrılığın tüm doluluğu bence Mesih’te bulunuyor. Sizde her yönetim ve
hükümranlığın başı olan Mesih’te doluluğa kavuştunuz.”473
Vahiy kitabından
“İşte Yahuda oymağından gelen aslan, Davut’un kökeninden olan galip geldi. Tomarı
ve tomarın yedi mührünü o açacak. Dört yaratığın ve ihtiyarların çevrelediği tahtın
ortasında boğazlanmış gibi duran bir kuzu gördüm. Kuzunun yedi boynuzu ve yedi gözü
vardı. Bunlar, Tanrı’nın bütün dünyaya gönderilmiş yedi ruhudur. Kuzu gidip tahtın
üzerinde oturanın sağ elinden tomarı aldı.”474
“Bu ata binmiş olanın bir yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak
zafer kazanmaya çıktı. Kuzu ikinci mührü açınca ikinci yaratığın ‘gel’ dediğini işittim.
O zaman başka bir at, kızıl bir at çıktı ortaya. Ata binmiş olana, dünyadan barışı
kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar.
Atlıya ayrıca büyük bir kılıç verilmişti. Kuzu üçüncü mührü açınca üçüncü yaratığın gel
dediğini işittim. Bakınca siyah bir at gördüm. Ata binmiş olanın elinde bir terazi vardı.
Dört yaratığın ortasında sanki bir sesin şöyle dediğini işittim: ‘Bir ölçek buğday bir
dinara ve üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağı ve şaraba zarar verme.’475
Kuzu altıncı mührü açınca büyük bir depremin olduğunu gördüm. Güneş, keçi kılından
yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay, baştan aşağı kan rengine döndü. İncir ağacı,
güçlü bir yel tarafından sarsıldığında nasıl ham incirlerini yere dökerse, gökteki
yıldızlarda öylece yeryüzüne düştü. Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her
dağ ve her ada yerinden sökülüp alındı. Dünyanın kralları, büyükleri, komutanları,
471
Romalılar,1/2-5.
Koloseliler, 1/19.
473
Koloseliler,2/9-10.
474
Esinleme, 5/1-7.
475
Esinleme, 6/1-7.
472
92
zenginleri, güçlüleri, bütün köleleri ve özgür kişileri, mağaralarda ve dağların kayaları
arasında gizlendiler. Dağlara ve kayalara seslenip dediler ki , ‘üzerimize düşün. Taht
üzerinde oturanın yüzünden ve kuzunun gazabından saklayın bizi.’ Çünkü onların
gazabının büyük günü geldi, buna kim dayanabilir?”476
“… Melek, buhurdanı aldı, sunağın ateşiyle doldurup yeryüzüne attı. O zaman gök
gürlemeleri ve uğultular işitildi. Şimşekler çaktı ve yer sarsıldı. Yedi melek ellerindeki
yedi borazanı çalmaya hazırlandı. Birinci melek borazanını çaldı. Kanla karışık dolu ve
ateş oluştu yeryüzüne yağdı. Yerin üçte biri, ağaçların üçte biri ve bütün yeşil otlar
yandı. İkinci melek borazanını çaldı. Alev alev yanan, dağ gibi büyük bir kütle denize
atıldı. Denizin üçte biri kana dönüştü. Denizdeki canlı yaratıkların üçte biri öldü.
Gemilerin üçte biri yok oldu. Üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten meşale gibi yanan
büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü. Bu yıldızın
adı Pelin’dir. Suların üçte biri pelin gibi acılaştı. Acılaşan sulardan içen birçok insan
öldü. Dördüncü melek borazanını çaldı. Güneşin üçte biri, ayın üçte biri ve yıldızların
üçte biri vuruldu. Sonuç olarak ışıklarının üçte biri söndü. Gündüzünde gecenin de üçte
biri ışıksız kaldı. Sonra baktım, göğün ortasında uçan bir kartalın yüksek sesle şöyle
dediğini işittim: ‘Borazanlarını çalacak olan diğer üç meleğin borazan seslerinden
yeryüzünde yaşayanların vay, vay, vay haline!’ ”477
“Çekirgelerin görünüşü savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara
benzer başlıklar vardı. Yüzleri de insan yüzleri gibiydi. Saçları kadın saçına, dişleri
aslan dişine benziyordu. Demirden yapılmış zırhlara benzeyen göğüs zırhları vardı.
Kanatlarının sesi, savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu.
Akreplerindekine benzer kuyrukları ve iğneleri vardı. Kuyruklarında, insanlara beş ay
ıstırap verecek bir güce sahiptiler. Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin meleği
vardı. Bu meleğin İbranice adı Abadon, Grekçe adı Apolyon’dur. Birinci vay geçti. İşte
bundan sonra iki vay daha geliyor. Altıncı melek borazanını çaldı. Tanrı’nın önünde ki
altın sunağın dört boynuzundan bir ses işittim. Ses, elinde borazan olan altıncı meleğe,
‘büyük Fırat nehrinin yanında bağlı duran dört meleği çöz’ dedi. Tam o saatte, o gün, o
ay ve o yıl için hazır tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü.
Bunların atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu, sayılarını duydum. Görümümde atları
476
477
Esinleme, 6/13-17.
Esinleme, 8/1-13.
93
ve atlara binmiş olanları gördüm. Atlılar, ateş, gök, yakut ve kükürt renginde göğüs
zırhları kuşanmıştı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman
ve kükürt fışkırıyordu. İnsanların üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve
kükürtten, bu üç beladan öldü. Atların gücü ağızlarında ve kuyruklarındadır. Yılana
benzeyen kuyruklarının başları vardır ve bunlarla ıstırap verirler. Geriye kalan insanlar,
yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe
etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen ve yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş ve
tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. Adam öldürmekten, büyü yapmaktan, cinsel
ahlaksızlık ve hırsızlıklarından da tövbe etmediler.”478
“Yedinci melek borazanını çaldı. Gökten gelen yüksek sesler şöyle diyordu: ‘Dünyanın
egemenliği, Rabbimizin ve onun mesihinin oldu. Ve sonsuza dek egemenlik sürecek.’
”479
Değerlendirme
Âhir zamanda ehl-i beyt’ten çıkıp dini güçlendirecek, adaleti getirecek, Müslümanların
kendisine tabî olacağı, İslam memleketlerine hâkim olacak, bozulan, fesada uğrayan ve
mü’minlerin özellikle maddi sıkıntılar içinde bulunduğu dünyayı ıslah edecek, halkı
bolluk ve refaha kavuşturacak olan kişiye Mehdî denmektedir. Hadislerde Mehdî
kavramının yanında bir adam, ehl-i beytimden, ismi ismime babasının ismi babamın
ismine uygun bir adam480, ehl-i beytimden bir adam,481 Hasan’ın neslinden bir adam,482
nehrin ötesinden bir adam483 gibi farklı ifadeler kullanılmıştır.
Kitab-ı Mukaddes’te ki Mesih anlayışı ile Mehdî arasında benzerlikler vardır. Ortaya
çıkmadan önceki siyasî, ictimadî, iktisadî şartlar ikisinde de ortaktır. Yahudiler de ve
Hıristiyanlar da Mesih, inanç esaslarındandır. Mesihle ortak özellikler taşıyan Mehdî
düşüncesi zamanla bazı İslam mezhepleri tarafından itikâdîleştirilmiştir.484
478
Esinleme, 9/7-21.
Esinleme, 11/15.
480
Tirmîzî, Fiten 52; Ebû Davud, Mehdî 1.
481
İbn Mace, Fiten 34.
482
Ebû Davud, Mehdî 1.
483
Ebû Davud, Mehdî 1.
484
Mehdî düşüncesinin itikadîleşme süreci ile ilgili olarak bkz. Hakyemez, ‘Mehdî Düşüncesi’, GÜÇİFD,
2004,1, c. III, sayı: 5, ss. 127-144.
479
94
Hadislerin varyantlarında Senedlerinde problem olduğu gibi metinlerinde de tenkid
prensipleri açısından problemler vardır. Mehdî’nin kimliği ile ilgili farklı lafızlar
zikredilmektir. Mehdî’nin hükmedeceği süre ile ilgili olarak da çelişkiler söz
konusudur.
Kaynaklarımız da Mehdî ile ilgili farklı görüşlerin ifade edildiği görülmektedir. Mehdî’
nin geleceğini ve rivayetler de haber verilenlerin tamamını gerçekleştireceğini,485 mehdî
beklemenin fıtrî olduğunu dolayısıyla bu ihtiyacın karşılanması gerektiğini,486 bu
hadislerin içersinde sahih, zayıf ve uydurma olanların bulunabileceğini ancak tevilinin
iyi yapılması gerektiğini söyleyerek bu fikri savunanlar bulunmaktadır.487 Buna karşılık
Mehdî ile ilgili rivayetlerin çoğunluğunun tartışmalı olup tutarsızlıklarla dolu olduğu,
siyasî olan bir mesele zamanla dînî bir şekil almıştır.488 Bir kısım rivayetlerin Kur’an ve
Sünnetle telafisinin mümkün olmadığını bu düşüncenin İslam toplumuna büyük zararlar
verdiğini bu kurtarıcı Mehdî inancını İslam’ın değil kültürün ödünç aldığını, Kur’an
varken Mehdi’ye ihtiyaç bulunmadığını Mehdi beklemenin bir inanç esası olarak
benimsenmesinin mümkün olmadığını belirtenler de bulunmaktadır.489 Sonuç olarak
Mehdî ile ilgili rivayetler, ya ravilerin kendi inanç ve kültürlerini yansıtan ya da dinî,
içtimaî, iktisadî ve psikolojik baskı kurarak toplumda otorite kurmak isteyenlerin veya
onlara alet olanların sözleri olabilir. Bu sözler Hz. Peygamber’e (s.a.v.) mal edilerek
daha fazla güven sağlanması amaçlanmıştır. Âhir Zaman’da gelecek ve tebliği kıyamete
kadar geçerli olacak zatın Hz. Peygamber’e hayallerindeki olağanüstülükleri yaşayacak
müstakbel bir kurtarıcı beklentilerini muhafaza eden kimilerinin Kur’an’a aykırı da olsa,
bu görüşlerini İslam ile sentezleyerek, sürdürmeye çalışmalarının yanlışlığı açık bir
şekilde anlaşılmaktadır. Olağanüstü bir kurtarıcı beklemek Kur’an ve Hz Peygamber’in
felsefesine aykırıdır.
485
Kardâvî, Yusuf, Sünneti Anlamda Yöntem, çev. Bünyamin Erul, Rey Yayınları, Kayseri 1998, s.161-2.
Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s.211, Selman Kuzu, Mehdî, Deccâl, Mesîh, Merkür Yayınları, İst. 2001,
s.207’den naklen.
487
Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s.211, İbrahim Bayraktar, Edebi ve İlmi Açıdan Hadis, Işık Yayınları,
İzmir 1993, s.111-115’den naklen.
488
İlhan, Mehdîlik, s. 141,149.
489
İlhan, Mehdîlik, s. 140,141.; Fatiş Emrullah, Kur’an’da Hz. İsa, Net form, Kayseri 2000, s.195,197
486
95
J. Hadislerde Deccâl
Kurtarıcı Mehdi/Mesih’in karşısına konulan Deccâl şahsiyeti kıyamet alâmetlerinden
olarak fiten ve apokaliptikler de önemli bir yere sahiptir. Deccâl kelimesinin Süryanice
‘yalancı’ anlamına gelen daggala kelimesinden geldiği belirtilmektedir.490 Yalancı
anlamından ‘antichrist’ anlamına geçişin Yahudilik içinde gerçekleştiği ihtimali
üzerinde durulmaktadır.491 Fiten literatüründe de ‘Deccâl’ kelimesinin ‘kezzab’ ile
eşanlamlı olarak kullanıldığı rivayetler de bulunmaktadır.
Hadis kaynaklarımızda ki bazı rivayetler de ‘deccâl’in’ âhir zaman da geleceği,
yeryüzünde kırk gün kalacağı, ilahlık iddiasında bulunacağı, sonunda Hz. İsa tarafından
öldürüleceği;492 gözünün birinin kör olup ve alnında ‘kâfir’ yazılı olacağı493 ifade
edilmektedir. Yahudi asıllı İbn Sayyâd’ın da deccâl olabileceği;494 Temim ed-Dârî’nin
ıssız bir ada da ‘Cessâse’ adında ki bir hayvanın yardımıyla deccâl ile görüştüğü;495 otuz
civarında496 deccâl’in ortaya çıkacağı gibi farklı portreler çizilmektedir. Başka bir
rivayette de “Deccâl’in yanında su ve ateş bulunduğu, aslında ateşin soğuk, tatlı ve hoş
bir su, suyun ise ateş olduğu, bu nedenle Deccâl’e aldanarak tehlikeye atılmamak
gerektiği”497 belirtilmektedir. Deccâl ile ilgili hadisler ve değerlendirilmesi adı ile
müstakil bir çalışma Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İhsan Yeğen
tarafından yüksek lisans tezi olarak yapılmıştır. Biz de Deccâl’le ilgili hadislerin
senedleri ile ilgili değerlendirmeleri o çalışmaya atfederek Kitab-ı Mukaddes’te
Deccâl’le ilgili ayetleri sunacağız.
K. Kitab-ı Mukaddes’te Deccâl
Eski Ahit’in Hezekiel, Yoel, Zekeriya ve Daniel kısımlarında Deccal’le ilgili olarak pek
çok tasvir bulunmaktadır. Bu bölümlerde ifade edilen söylemlerin ortak yönü, kötülük
güçlerinin Deccal öncülüğünde büyük bir plan yaparak kuzeyden İsrail’e saldırarak her
şeyi harap perişan edecek olmasıdır.
490
Paçacı, Mehmet, ‘Hadis’te Apokaliptisizm veya Fiten Edebiyatı’, İslâmiyât I, s.45.
Rabin, Qumran, s.120’den naklen Mehmet Paçacı, ‘Hadis’te Apokaliptisizm’, s.45.
492
Buhari, Fiten/ 26-27; Müslim, Fiten/ 20; İbn Mace, Fiten/ 33.
493
Buhari, Fiten/ 26; Tirmizi, Fiten/ 56,60-61; İbn Hanbel, I/176, 182, 240; II/ 27, 33, 124, 149.
494
Buhari, Edep/ 97; Müslim, Fiten/ 19; Ebu Davud, Melâhim/ 16; Tirmizi, Fiten/63.
495
Müslim, Fiten/ 24; Ebu Davud, Melahim/ 4.
496
Buhari, Fiten/ 25; Müslim, Fiten/18; Ebu Davud, Melahim/ 16; İbn Hanbel, V/16.
497
Buhari, Fiten/ 26; Müslim, Fiten/ 20; Ebu Davud, Fiten/ 1, 14.
491
96
“Bundan sonra gece rüyetlerinde gördüm ve işte korkunç ve ürkünç ve çok zorlu
dördüncü bir canavar: ve büyük demir dişleri vardı. Yutuyor ve parçalıyor ve artakalanı
ayakları ile çiğniyordu. Ve kendisinden önceki canavarların hepsinden farklı idi. On
boynuzu vardı. Boynuzlara iyi baktım ve işte onların arsından başka bir boynuz. Bir
küçüğü çıktı ve evvel ki boynuzlarından üçü onun önünden söküldü. Ve işte bu
boynuzda insan gözleri gibi gözler ve büyük şeyler söyleyen bir ağız vardı.”498
“Ve on boynuza gelince, bu krallıktan on kral çıkacaktır. Ve onlardan sonra bir başkası
çıkacaktır ve öncekilerden farklı olup üç kral düşürecektir. Ve yüce olana karşı sözler
söyleyecek ve yüce olanın mukaddeslerini hırpalayacaktır. Zamanları ve şeraiti
değiştirmeyi tasarlayacak ve bir vakte ve vakitlere ve yarım vakte kadar onun eline
verileceklerdir.”499
“Ve sonun vaktinde cenup kralı onunla çarpışacak ve ona karşı şimal kralı cenk
arabaları ile atlılarla ve çok gemilerle kasırga gibi gelecek ve memleketlere girecek ve
basıp geçecek”500
“Ve daimi yakılan takdime’nin kaldırıldığı, harp edici mekruh şeyin dikildiği vakitten
başlayarak bin iki yüz doksan gün olacak”501
Deccal’ın, Hıristiyanlıkta, “Âhir Zamanda zuhur edecek düşman, fesat adam,
helakoğlu” şeklinde tanıtılmakta kıyametin bir alâmeti olduğuna inanılmaktadır.
“Gökte savaş oldu. Mikail ve melekleri ejderhaya karşı savaştılar. Ejderha kendi
melekleri ile birlikte karşı koydu ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini
yitirdiler. Büyük ejderha, iblis ya da şeytan diye adlandırılan ve tüm dünyayı saptıran o
eski yılan melekleri ile birlikte yeryüzüne atıldı.”502
“Ejderha yeryüzüne atıldığını görünce, erkek çocuğu doğuranı kovalamaya başladı.”503
498
Daniel, 7/ 7-8.
Daniel,7/24-25.
500
Daniel,11/40.
501
Daniel,12/11.
502
Esinleme, 12/7-9
503
Esinleme, 12/13.
499
97
“Bunun üzerine ejderha kadına öfkelendi. Kadının soyundan geriye kalan ve tanrının
buyruklarını yerine getirip İsa’ya olan tanıklıklarını sürdürenlerle savaşmaya gitti.”504
“Kimse sizi hiçbir şekilde aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça mahvolacak
olan o yasa tanımaz ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir. O adam, Tanrı diye tapılan
ya da anılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce göstererek hatta Tanrı’nın
tapınağına da oturup kendisini Tanrı ilan edecektir. Bundan sonra Rab İsa’nın, ağzından
çıkan solukla öldüreceği, gelişinin görkemi ile yok edeceği o yasa tanımaz adam ortaya
çıkacak .”505
“O, her türlü mucizede, yanıltıcı belirtilerle harikalarda ve mahvolanları aldatan her
türlü kötülükte sergilenen şeytanın etkinliği ile gelecek, mahvolanlar, gerçeği sevmeye
ve böylece kurtulmaya yanaşmadıklarından mahvoluyorlar.”506
“Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. İnsanlar kendilerini seven, para
düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne-baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve
sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın ve iyilik düşmanı
olacaklar.
Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Tanrı’dan çok eğlenceyi seven Tanrı yolundaymış gibi
görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaklar. Böylelerinden uzak dur.”507
Değerlendirme
Deccal, Âhir Zaman’da ortaya çıkıp göstereceği harikulâde olaylar sayesinde insanları
sapıklığa sürükleyecek, fitne ve fesadı yayacak, kıyametin büyük alâmetlerinden
sayılan, Hz İsa tarafından öldürüleceği ifade edilen kişi olarak tanımlanmaktadır.508
İslam’daki Deccâl düşüncesinin gelişmesinde çeşitli sebepler etkili olmuştur. Bu
düşüncenin hemen hemen her toplumda bulunması ve kutsal kitapların bazılarında bu
düşünceyi doğrudan ya da dolaylı olarak işaret eden ifadelerin yer alması, Deccâl
düşüncesinin evrensel boyutunu göstermektedir.
504
Esinleme,12/17.
II. Selaniklilere Mektup, 2/3-4.
506
II. Selaniklilere Mektup,2/8-10.
507
II. Timoteus,3/1-5.
508
Demirci, Kürşat, “Deccâl”, DİA, IX, İstanbul 1994, s, 66.
505
98
Yahudiler kıyamete yakın bir zamanda yeryüzünü fesada verecek, bozgunculuk yapacak
bir varlığa inanmaları ve o bozgundan sonra yeryüzünü eski haline getirecek, Yahudi
birliğini sağlayacak ve onları dünyaya hâkim kılacak bir kurtarıcıya inanıyorlardı.509
Hıristiyanlar da, Yahudilerdeki düşünceye benzer bir inancı taşıyorlardı. Hz.İsa’nın
gökten inmesinden önce Deccâl’in geleceğini belirtmişlerdir. Onlara göre Deccâl,
Hz.İsa’nın koymuş olduğu hükümleri kaldırmaya çalışacak, insanları kandırarak
kendisinin Mesih olduğunu iddia edecek yeryüzünde fitne ve fesadın sembolü olacak ve
insanları haktan saptırıp gerçek Mesih’e düşman etmeye çalışacaktır.510
Bu nedenle, kutsal kitabın hemen başlangıcında Hz. İsa ümmetini uyarır ona
inanmamaları gerektiğini, ona karşı dikkatli olmalarını ve tedbir almalarını söyler.511
Sonuç olarak, zikredilen çalışmadaki verilerde göz önünde bulundurulduğunda, isnat
açısından bazı rivayetlerde sika olmayan ravilerin olduğu, bunların şahsi ictihatlarını
metinlere karıştırma ihtimallerinin bulunduğu ve bazı rivayetlerde İsrailiyat
belirtilerinin sezildiği sonucuna varılmaktadır. Hadislerle Kitab-ı Mukaddes’te
Deccâl’in gelişi ayrı bir fitne olayı olarak görülmektedir. Deccâl’in yalancılığı ve
olağanüstü güçleri hadisler de ve Kitab-ı Mukaddes’te ortak bir karakterdir. Ayrıca
Deccâl’in şahsına ait özellikleri açıklayan rivayetlerde de bulunmaktadır. Kızıl ve ya
beyaz tenli, kısa boylu veya cüsseli şeklinde tanıtılması da ortak noktalardandır.
Bunlardan başka, bir taraftan Deccâl’in ilahlık iddiasında bulunacağı belirtilirken diğer
taraftan alnında kâfir yazısının mevcut olacağı ve herkes tarafından okunacağının ifade
edilmesini de akılla bağdaştırmak mümkün görülmemektedir. Allah’a iman etmekle
sorumlu tutulan insanoğlunu saptırması için Deccâl’e peygamberler den çok üstün
özellikler verilmesinin, hem ilahi hikmete hem de kıyamete kadar kâinatta sürüp
gidecek Allah’ın koyduğu yol ve yönteme aykırı olduğu ortadadır. Dolayısıyla bu
rivayetlere ihtiyatla yaklaşılması ve Deccâl ile ilgili yorum yapılmaya çalışılırken bütün
bu hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
509
Daniel,8;İhsan, Yeğen, Deccâl İle Hadisler ve Değerlendirilmesi, EÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, Kayseri 2002, s,8.
510
Matta 25.; Selaniklilere II.
511
Markos 13, Matta 24.
99
DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Kıyamet alametleri ve geleceğe yönelik haberlerle ilgili olarak Kitab-ı Mukaddes ile
hadisler arasında gerek muhteva gerekse üslup bakımından benzerlikler söz konusudur.
Bu durum Hz. Peygamber (s.a.v)’e dayandırılan fiten rivayetlerinin sıhhati sorununu
ortaya çıkarmaktadır. Bu sözleri Hz. Peygamber (s.a.v) söylemiş midir? Yoksa bu sözler
ona atfedilen sözler midir? Hz. Peygamber (s.a.v) söylemiş ise bu benzerlikler nasıl
açıklanacaktır? Bu sözleri Hz. Peygamber (s.a.v) söylememişse kimler, ne zaman ve ne
amaçla söylemişlerdir?
Ele aldığımız konu çerçevesinde bu ve benzeri sorulara bir anda cevap vermek kolay
olmamaktadır. Ancak çalışmalarda bazı verilerin göz önünde bulundurulması
gerekmektedir. Öncelikle Yahudi ve Hıristiyan dini kültürünün zaman açısından
Müslüman kültüründen önce olduğu gerçekliğini göz önünde bulundurmamız
gerekmektedir. Bu zamansal öncelik ehli kitap kültürünün kendi ürünlerini Müslüman
dini kültürünün kullanımına bir şekilde sunmuştur. Doğal olarak eski ve baskın kültür
etkisini bir şekilde yaratabilecek bazı yolları kendisine açmıştır.
Apokaliptik edebiyat ilk günlerden itibaren kendisinden sonra ortaya çıkan fiten
edebiyatını etkilemiştir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) ‘den çok önce oluşan bu edebiyat
Sami dillerine ve Sami olmayan Slavca ve Ermenice gibi dillere de çevrilerek geniş bir
coğrafyaya yayılma imkânı elde etmiştir. Arabistan yarımadasına da Yemen’den geçiş
sağlanmıştır. Daha sonra Yemen ve Habeşistan Bölgesini ele geçiren Müslüman Araplar
bu kültürel birikimlere mirasçı olmuşlardır. Zamanla ortaya çıkan iç savaşlar ve yaşanan
büyük acılar Apokaliptik edebiyatın içerisinde bulunan unsurları tekrar harekete
geçirmiş, söylemler güncellenerek ve geliştirilerek tekrar kullanıma sunulmuştur.
Fiten hadislerin Hz. Peygamber (s.a.v)’e atfedilmesi zamanı ile ilgili olarak fitne
dönemi (iç savaş) olduğu görüşü ifade edilmektedir. Bu dönemde farklı gruplar kendi
konumlarını ve iddialarını desteklemek için çeşitli söylemlere ihtiyaç duymuşlar ve
bunun içinde Hz. Peygamber (s.a.v)’in otoritesini kullanmışlardır.
Hadislerde ve Kitab-ı Mukaddeste belirtilen kıyamet alâmetleri ve gelecek haberlerinde
hem fizikî ve toplumsal alanda hem de kişisel dini tutum ve yaşayışa kadar geniş bir
100
alanda yıkım ve yozlaşma görüleceği ifade edilmektedir. İnsanlığın bu zaman diliminde
maruz kalacağı değişimler ve olaylara karşı kendi inananlarını dikkatli ve uyanık
olmaya çağırmaktadırlar.
Kitab-ı Mukaddeste ki kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili haberler sadece
belirtilmiştir. Eski Ahit içersinde, Daniel ve sonraki kitaplarda belirtiler ve haberler
ağırlıklı olarak işlenmektedir. Yeni Ahit içersinde de Matta bölüm 24 ve Markos
bölüm13’te İsa Mesih’in tekrar gelişinden önce olacaklar haber verilmekte, insanların
hazırlıklı ve dikkatli olmaları istenmektedir. Diğer kitapların içersinde ve özelliklede
esinlenme (vahiy) kitabı içersinde alâmetler ve gelecek haberleri konusu mensuplarına
haber verilmektedir. Günümüzde gerek Kitabı Mukaddes araştırıcıları gerekse de İsa
Okulu araştırıcıları bu kaynaklar üzerinde ciddi çalışmalar yapmaktadırlar. Kıyamet
alâmetleri ve gelecekle ilgili haberler konusunda da bu araştırıcıların değerlendirmeleri
gerek metin tenkidi açısından gerekse de yaptıkları yorum açısından çok iyi takip
edilmesi gerekmektedir.
Hadisler İslam’ın ikinci kaynağıdır. Birçok konu da Müslümanlar açıklayıcı bilgiyi
hadislerden almaktadırlar. Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda en temel
bilgi kaynağı da hadislerdir. Çünkü Kur’an da kıyametin varlığı kesin olarak haber
verilmekle beraber zamanı ve alâmetleri hakkında bilgi verilmemektedir. Fiten ve
Melahim hadislerin de Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefatından kıyametin kopacağı ana
kadar fert ve toplum bazında meydana gelecek bazı olaylar zikredilmektedir. İslam
âlimleri zamanı, mekânı, tarihi kesin hatlarla belirlenen gelecek olaylarından bahseden
rivayetleri ihtiyatla karşılamışlardır. Hatta bir kısım İslam âlimleri bu haberleri o dönem
de cereyan eden ictimâî, siyasî ve dinî hareketlerin bir yansıması olarak görmüşlerdir.
Bu tür haberlerin sahihliği konusun da mümkün mertebe ihtiyatlı ifadeler kullanması ve
ihtilafı giderilmeyen bir hadisin bir başkası tarafından da makul ve ilmî ölçüler
çerçevesin de değerlendirilebileceği unutulmamalıdır. Fiten ve melahimle ilgili
rivayetler hadis açısından problemli bir sahadır. Diğer bilim dallarının verilerine ihtiyaç
duyulan bir alandır. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar da bu husus dile getirilmektedir.
Hadis ilmi için rivayet edilen metin kadar rivayetin bize kadar ulaşmasını sağlayan
ravilerinde güvenilirliği çok önemlidir. İncelediğimiz rivayetlerin ravileri ve metinleri
ile ilgili değerlendirmeleri ilgili bölümlerde yapılmıştır. Hadislerde zikredilen kıyamet
101
alâmetleri ve gelecek haberleri ile Kitab-ı Mukaddeste ki belirtiler arasında ortak olanlar
vardır. Ancak benzer olanlarından yola çıkarak hadislerin kaynağının İsrailiyat
olduğunu iddia etmek Hz. Peygamber (s.a.v)’in hassasiyetlerine ve tarihi gerçekliklere
aykırıdır. Çünkü Hz. Peygamber; Yahudilerin, Hıristiyanların ve diğer dinlerin
uygulama ve geleneklerinden farklı davranmaya özen göstermiştir. Örneğin
Müslümanlara namaz zamanını duyurmak için sunulan seçeneklere farklı dinleri
çağrıştırdığı için karşı çıkmıştır. Hz. Ömer’in kendisi için Tevrat’tan bölümler
yazdırması ve okumasından razı olmadığının göstergesi olarak yüzünün kızarması,
Selman-ı Farisi’nin Tevrat’ta yemekten sonra ellerin yıkanması gerektiğinin yazdığını
haber verdiğinde Müslümanların yemekten öncede sonrada ellerini yıkadıklarını
belirtmesi bunun göstergesidir.
Hz. Peygamberin kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili açıklamaları kendisine
bildirildiği kadarı ile olmuştur. Onun gayb bilgisinin nerede başlayıp nerede bittiğini
söylemek oldukça zordur. Kaldı ki Hz. Peygamberin görevi Allah tarafından kendisine
bildirilenleri tebliğ etmektir. Gayb âleminin sırlarını açıklamak değildir. Hz.
Peygamberin kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili söylediği genel hükümler ifade eden
bazı sözlerini vahiy alamadan kendi değerlendirmesi ile yapmıştır. Bu değerlendirmeye
basîreti, firâseti, tecrübesi ve sağlam muhakeme yeteneği sonucunda ulaşmıştır. Hz.
Peygamberin kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili verdiği haberler gerek vahiy yoluyla
bildirilmiş olsun gerekse de kendi üstün basireti ve sağlam muhakeme yeteneği ile
bildirdikleri olsun; bu haberlerin sağlam olanların evrensel boyutta değerlendirilmesi
gerekmektedir. Kendisinden sonra kıyamete kadar geçen sürede gelecek olan insanları
ve toplumları iman, ibadet, ahlak ve muamelatla ilgili uyarmakta ve dikkatli olmaya
davet etmektedir.
Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda ki
uyarılarında bir durum tespiti söz konusudur: Bunlar, insanın yaratılışında bulunan ve
insan psikolojisini tahlil eden, insandaki kötü meziyetleri iyiye çevirmeye amaçlayan
tespitlerdir. İnsandaki bu iyi meziyetler ortaya çıkarıldığı sürece de toplumda olabilecek
her türlü olumsuzluğun önüne geçilebileceğinin ifadesidir. İnsanda ki bu fıtri
özelliklerin kıyamete kadar devam edeceğinin ifadesidir. Bundan dolayı kıyamete kadar
olan süre içinde ortaya çıkabilecek fitnelerin yaygınlaşıp insanlığa daha çok zarar
102
vermemesi ve fitne ateşinin etkisiz bir halde sönmesi için insanların dikkatleri
çekilmektedir.
Kur’an’da ve Hadisler de geçen Ye’cüc ve Me’cüc’ün cinsiyetleri, mekânları ve
zamanları tayin edilmemekte, sadece bir vasıf olarak yeryüzünü ifsat edenler
manasınadır. Kötülüğü önlemek için her türlü engellemelere, çarelere bas vurulması
gerekmektedir. Bazı müelliflerin Ye’cüc ve Me’cüc’ü bazı toplumlara hasretmesi doğru
bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım ilmî bir hakikat değildir.
İslam’da ki deccal düşüncesi ile Ehl-i Kitab’ta anlatılanlar ortaktır. Ancak İslam’daki
düşüncenin tamamen Yahudi ve Hıristiyanlardan aktarıldığı düşüncesi doğru değildir.
Deccal konusunda her iki kaynakta sembolik anlatım söz konusudur. Sembolik anlatım
yolu ile de duygulara hitap edilerek insanlara daha kolay tesir edilebilmektedir. Bu
nedenle sembolik anlatım, dinleyenlerin zihnin de hayallerle canlanarak daha net bir
şekilde belirmekte ve akılda daha kalıcı olmaktadır. Bu insanın genel psikolojik durumu
ile ilgilidir. Deccal konusun da Yahudi ve Hıristiyan kültürlerinden bir etkileşimin
olması mümkündür. Ancak deccal anlayışlarının arka planlarının iyice araştırılması,
yabancı unsurların etkileri doğru tespit edilmelidir. Bunun için bu konu da İslam Tarihi,
Tefsir ve Dinler Tarihi ile ilgili çalışmalara da ihtiyaç vardır.
Mehdî ile ilgili rivayetlerin çoğunluğunun zayıf olması sebebi ile bu rivayetleri o
dönemde gerçekleşen sosyal, siyasî ve dinî hareketlerin bir sebebi olarak görmek
gerekmektedir. Mehdî ile ilgili rivayetler de gerek sened gerekse metin üzerinde
bilimsel bir çalışma yapmadan yapılan değerlendirmeler yanlış sonuçlara götürebilir.
Bunun sonucunda da toplumda Mehdî ile ilgili olarak yanlış değerlendirmelere ve
beklentilere sebep olunmaktadır.
Güneşin kıyamet kopmadan önce batıdan doğacağıyla ilgili verilmek istenen mesaj
evren için mutlak sonun olduğunu vurgulamaktır. Bu ifade ile tövbelerin kabul edileceği
son sınara işaret edilmektedir. Bu durum insanın kendi yaşamında da göz önünde
bulundurması gereken gerçekliktir.
Kıyamet alâmetleri konusu geniş kapsamlı ve derinliği olan bir konudur. İncelememiz
de sınırlı sayıda hadisleri ele aldık. Bu konu ile ilgili değerlendirme yaparken ihtiyatlı
yaklaşılması gerekmektedir. İsrailiyât türü bilgilerden etkileşimin olacağı ihtimali
103
unutulmayarak sosyal, dinî, ekonomik ve kültürel etkileşimler göz önünde
bulundurulmalıdır. Tutarlı bir değerlendirme için İslam Tarihi, Dinler Tarihi ve Tefsir
alanlarında yapılacak çalışmalara da gereksinim vardır.
Sonuç olarak, Kıyamet alâmetleri ile ilgili rivayetlerde zayıf ve uydurma olanlar
Mesihiyât ve İsrailiyât etkisi ile sahih hadislerin ifade ettiği manaları geride
bırakmışlardır. Bu durum gerek İslam’ın gerekse de hadislerin yanlış anlaşılmasına ve
yorumlanmasına sebep olmuştur. Bunun için bu alanla ilgili toplumumuzda doğru bilgi
ve anlayışın oluşturulabilmesi için ön yargı ve kabulden uzak bilimsel çalışmalara
ihtiyaç vardır. Kaynakların incelenmesin de mümkün mertebe ihtiyatlı ifade kullanmak,
ayrıntıları ve en küçük ihtimalleri bile göz ardı etmeme dikkat ve titizliğinin,
bilimselliğin bir sonucu olduğu unutulmamalıdır. v’allâhu a’lem.
104
KAYNAKLAR
Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli; Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2007.
Klasik Hadis kitapları.
Kitâb-ı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit; Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul 2006.
İncil, Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 1995.
Adam, Baki; Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, Pınar Yayınları, İstanbul 2002.
_____, “Tevrat’ın Tahrifi Meselesine Müslüman ve Yahudi Cephesinden Bir Bakış,”
AÜİFD, c.36, s. 359-404, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10030.pdf
Altuntaş, Süleyman; Kıyamet Alâmetleri (On Alâmeti Bir Arada Zikreden Rivayetlerin
Tahlili) AÜSBE Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007.
Atasagun, Galip; “Hıristiyanlıkta Kıyamet Alâmetleri Ve Dünyanın Sonu”, SÜİFD. c.
8,s. 111.
_____, Hıristiyanlıkta Dünyanın Sonu ve Ahiret Kavramı, SÜSBE, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Konya 1989.
Aydemir, Abdullah; Tefsirde İsrailiyât, Beyan Yayınları, İstanbul 2000.
Aydın, Mahmut; Tarihsel İsa İmanın Mesih’inden Tarihin İsa’sına, Ankara Okulu
Yayınları, Ankara 2002.
Batuk, Cengiz; “Kıyameti Beklerken: Hıristiyanlıkta Kıyamet Beklentileri ve Rus
Ortodoks Kilisesindeki Yansımaları”, HÜİFD,2008/2, c.7, sayı 14, s.5-36.
_____, Tarihin Sonunu Beklemek, İz Yayıncılık, İstanbul 2003.
Baybal, M.Sami; İslam Kaynaklarına Göre Hz. İsa’nın Akıbeti Meselesi, SÜSBE
Doktora Tezi, Konya 1999.
Berzenci, Muhammed b. Resul el-Hüseyni; Kıyamet Alâmetleri, çev. Naim Erdoğan,
Pamuk Yayıncılık, İstanbul 2002.
Bıyık, Mustafa, “Hıristiyan Teolojisinde Deccâl ve Ye’cüc-Me’cüc Kavramları Üzerine
Bir Değerlendirme”, HÜİFD, 2007/1, c.VI, s.XI, ss.53-79.
http://www.ilaf.hitit.edu.tr/sayi11/makale3.pdf
Biçer, Ramazan; İslam Kelamcılarına Göre İncil, Gelenek Yayınları, İstanbul 2004.
105
Cerrahoğlu, İsmail; Tefsir Usulü, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1993.
_____, “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an ilimleri Üzerine Araştırmalar”,
AÜİFD, c.XXXI, s.95-136,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/775/9902.pdf
_____, “Ye’cüc-Me’cüc ve Türkler”, AÜİFD,c.XX, s.98-125.
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/735/9388.pdf
Çelebi, Ahmet; Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, çev. Ahmet M. Büyükçınar,
Ömer F. Harman, Kalem Yayınevi, İstanbul 1973.
Durmuş, Mehmet Ali, Haberlerin Ağında Mehdi, Anlam Yayınları, Ankara 2003.
Ertürk, Mustafa; Metin Tenkidi (Gayb ve Fiten Hadisleri Örneği), Fecr Yayınları,
Ankara 2005.
Fatiş, Emrullah, Kur’an’da Hz. İsa (Doğumundan Ölümüne), Net Form Ofset, Kayseri
2000.
Faiz, Ahmet; Fi Zilali’l-Kur’an’da Kıyamet ve Alâmetleri, çev: Veli Ulutürk, Uysal
Kitabevi, Konya 1993.
Fazlurrahman; İslam, çev. Mehmet Dağ, Mehmet Aydın, Selçuk Yayınları, Ankara
1993.
Fığlalı, Ethem Ruhi; “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.179-214.
Goldziher, Ignaz; “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları” çev. Sami Şahin,
CÜİFD, XII/1-2008, s.487-493,
http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/1667.pdf
_____, “Hadis’te Yeni-Eflatuncu ve Gnostik
Unsurlar,” çev. Ömer Özsoy, AÜİFD,
c.XXXVI, s.405-421, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10031.pdf
Gündüz, Şinasi; Hıristiyanlık, İsam Yayınları, İstanbul 2006.
Güner, Osman; Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, Fecr Yayınları, Ankara
1997.
Hakyemez, Cemil, “Mehdî Düşüncesinin İtikadileşmesi Üzerine”, GÜÇİFD, 2004/1,
c.III, S.V, ss.127-144, http://www.ilaf.hitit.edu.tr/sayi5/makale7.pdf
Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi,
106
Harman, Ömer Faruk; “Kitab-ı Mukaddes”, DİA. c.XXVI, s.75-76.
Hatiboğlu, İbrahim; “İsrailiyat”, DİA, İstanbul 2001, c.XXIII, s.195-199.
İbn Ebî Hâtim er-Razî, Kitabu’l-Cerh ve’t-Ta’dil, I-X, Beyrut 2002.
İbn Hacer el-Askalânî, Lisânu’l-Mizan, I-VII, Beyrut 1971.
_____, Takrîbu’t-Tehzîb, I, Daru’l-Reşid, Suriye 1986.
_____, Tehzîbu’t-Tehzîb, I-XII, Daru’l-Fikr, Beyrut 1984.
İbn Haldun, Mukaddime I-II (çev: Zakir Kadirî Ugan), MEB Yayınları, İstanbul 1988.
İbn Manzur, Ebû’l-Fadl Cemâleddîn Muhammed b. Mükerrem, Lisânu’l-‘arab, I-XV,
Beyrut trs.
İlhan, Avni, Mehdîlik, Beyan Yayınları, İstanbul 1993.
İslam Han, Zafer; “Talmut’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, çev. Mehmet
Aydın, AÜİFD, c. XXV, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/771/9809.pdf
Karacabey, Salih; “İsrailiyatı Belirleme Kriterleri Çerçevesinde İlahi Mesajın Birliği
Meselesi”, UÜİFD, Bursa 2003, c.12/1, s.71-104,
http://kutuphane.uludag.edu.tr/PDF/ilh/2003-12(1)/M4.pdf
Kaufmann, Francine; Eisenberg, Josy; “Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik”
çev.Mehmet Aydın, AÜİFD c.XXIX, s.267-283.
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/770/9794.pdf
Kırbaşoğlu, M. Hayri; Alternatif Hadis Metodolojisi, Kitâbiyât Yayınları, Ankara 2002
_____, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2000.
Kızıl, Fatma; Oryantalistlerin Hadislerin Menşeini Tespite Yönelik Yöntemleri,
UÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2005.
Koçkuzu, Ali Osman; Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1983.
Kuzgun, Şaban; Dört İncil Farklılıkları ve Çelişkileri, Metinler Matbaacılık, İstanbul
1991.
Malkoç, Mehmet; Klasik Dönem Maturidiyye’de Kıyamet ve Ahiret, MÜSBE
Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2009.
Mesih’i Beklerken, editör Ali Coşkun, Rağbet Yayınları, s.129-134.
107
El-Mizzi, Ebû’l-Haccac Yusuf, Tehzibu’l-Kemal fi Esmai’r-Rical, I-XXXV, Bağdat
1985.
Öz, Mustafa, İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdî İnancı, Marmara Üniversitesi
İlahiyat Vakfı Yayınları, İstanbul 1995.
Özdemir, Veysel; “Abdullah b. Amr’ın İsraili Rivayetleriyle Meşhur Ravilerle
İlişkisinin Boyutları”, FÜİFD, Elazığ 2008, c.13/1, s.207-225,
http://ilahiyat.firat.edu.tr/Makaleler/13-1_2008/13.pdf
Özkan, Rafet; Kıyamet Tarikatları(Yeni Dini Hareketler),IQ Yayıncılık, İstanbul 2006.
Özsoy, Ömer; Güler, İlhami, Konularına Göre Kur’an, Fecr Yayınevi, Ankara 1998.
Paçacı, Mehmet; Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001.
_____, “Hadis’te Apokaliptisizm veya Fiten Edebiyatı”, İslâmiyât, c.1(1998), sayı.1,
ss.35-53.
Polat, Salahattin, Hadis Araştırmaları –Tarih, Usul, Tenkid, Yorum-, İnsan Yayınları,
İstanbul trs.
_____, “Çok anlamlı, çok boyutlu ve Disiplinler arası Bir Kavram: Metin Tenkidi”,
Hadis Tetkikleri Dergisi, c.VI, s.I (2008) ss.7-28.
Polat, Salahattin; Nazlıgül, Habil; Doğanay, Süleyman, Hadis Araştırma ve Tenkit
Klavuzu, İFAV Yayınları, İstanbul 2008.
Said, Edward; Oryantalizm –Sömürgeciliğin Keşif Kolu- çev. Selahaddin Ayaz, Pınar
Yayınları, İstanbul Trhs.
Sarıkçıoğlu, Ekrem,”Mehdî”,DİA. c.XXVIII, s.369-371.
_____, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Otağ Yayınları, İstanbul 1983.
Sarıtoprak, Zeki, “İslam Kelamı Açısından Kıyamet Alâmetleri”, Yeni Ümit Dergisi,
c.IV, s.XXVII (1995), ss.10-13.
Seyhan, Ahmet Emin, Hadislerde Kıyamet Alâmetleri (Envaru’l-Aşikin Örneğinde)
Tuğra Ofset, Isparta 2006.
Şimşek, Halil İbrahim, “Kıyamet ve Alâmetlerinin Tasavvufi Tecrübe Açısından
Yorumlanışı”, Tasavvuf /İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi Yıl:8 (2007),
108
s.XIX, ss.123-142,
http://www.tasavvufdergisi.net/index.php?bolum=ayrinti&no=556
Tanyu, Hikmet; “Yahudiliğin Kutsal Kitapları Ve Esasları”, AÜİFD, c.XIV, ss.95-124,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/744/9520.pdf
Taşbolotov, Aziz; Ye’cüc ve Me’cüc Hakkındaki Hadislerin İsnad ve Metin Açısından
Tahlili, Yüksek Lisans Tezi, A.Ü.S.B.E. Ankara, 2007.
Tekineş, Ayhan, Âhir Zaman ve Kıyamet Alâmetleri, Işık Yayınları, İstanbul 2009.
Topaloğlu, Bekir, “Kıyamet”, DİA, c.XXV, s.516-522.
Tümer, Günay “Âhir Zaman” DİA, c.I, s.542-543.
Tümer, Günay; Küçük, Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara 1993.
Ukaylî, Ebû Cafer Muhammed b. Amr, Kitâbu’d-Du’afâi’l-Kebîr, I-IV, Daru’lMektebetu’l- ‘ilmiyye, Beyrut 1998.
Umeri, Ekrem Ziya, “Oryantalizmin Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, çev. Adil
Yavuz, SÜİFD, Konya 2003, S.XVI, s.233-253.
Ünver, Mustafa, Tefsirde Öteki –Celaleyn’de İsrailiyat-, Sidre Yayınları, Samsun 2008.
Waardenburg, Jackques,”Mesih” DİA; c.XXIX, ss. 306-309.
Yavuz, Ömer Faruk, Kur’an ve Kıyamet, Marifet Yayınları, İstanbul 1999.
Yavuz, Yusuf Şevki, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.522-525.
Yazıcı, Abdulbaki; Tevrat ve İncil’in İtikat Açısında Kur’an’a Arzı, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, EÜSBE, Kayseri 2007.
Yeğen, İhsan, Deccâl İle İlgili Hadisler ve Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Yüksek
Lisans Tezi, EÜSBE, Kayseri 2002.
Zehebî, Muhammed b. Ahmed, Mîzânü’l-i’tidal fî nakdi’r-rical, I-IV, Beyrut trs.
_____, Tezkiratu’l Huffaz, I-IV,
Zehebi, Muhammed Hüseyin; Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, çev. Enbiya Yıldırım,
Rağbet Yayınları, İstanbul 2007
109
ÖZGEÇMİŞ
25.07.1973 tarihinde Kayseri’nin Yeşilhisar İlçesi Musahacılı Köyü’nde dünyaya
gelmiştir. İlkokulu köyünde tamamladı. Orta öğretimi Kayseri Develi İmam-Hatip
Lisesi’nde tamamlamıştır. 1992 yılında Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde
üniversite eğitimine başlayıp 1997 yılında mezun olmuştur. Adana İli Merkez Seyhan
ilçesinde Öğretmen Ayfer Doğruol İ.Ö.O’nda Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni
olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır.
İletişim Bilgileri:
Ev Adresi
: Toros Mh., Ahmet Satmaz Bul., 78103 sk., Bora Plaza B Blok, Kat 4,
No: 8, Çukurova/ADANA.
İş Adresi
: Öğretmen Ayfer Doğruol İlköğretim Okulu, Pınar Mah., 59. sok,
Seyhan/ADANA.
Cep Tel
: 0505 255 72 91.
Download