i T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KIYAMET ALÂMETLERİ VE GELECEK HABERLERİ KONUSUNDA HADİSLERLE KİTABI MUKADDESİN KARŞILAŞTIRILMASI Tezi Hazırlayan Bülent MALKOÇ Tezi Yöneten Prof. Dr. Salahattin POLAT Temel İslam Bilimleri Ana Bilim Dalı Hadis Bilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Eylül 2010 KAYSERİ i ii ÖNSÖZ Tekvin birinci bab birinci cümlede “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı” denilerek ilk yaratılış için bir başlangıçtan haber verilmektedir. Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın yaratıcı kudretine vurgu yapılarak evren ve evrenin içindeki varlıkların yaratılış serüvenleri ana hatlarıyla anlatılmaktadır. Bu serüven içersinde insanın ayrı bir önemi vardır. Çünkü insan akıllı ve halife olarak yaratılmıştır. Akıllı olması ona merak etmesi, soru sorması ve bilgi öğrenme özelliği kazandırmıştır. Yine kutsal kitaplarda yaratılışın başlangıcından bahsedildiği gibi birde bu yaratılışın sonu üzerinde durulmaktadır. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta Apokaliptik edebiyatta İslam da ise klasik hadis kaynaklarının fiten ve melahim bölümlerinde kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusu geniş bir şekilde işlenmiştir. İşte insan her dönemde bu sonun zamanını merak etmiş gerek yaşadıkları dönemdeki peygamberlere bu sonla ilgili sorular sorarak gerekse de etkileşimde oldukları kültürlerden sahip oldukları bilgilerle bu sonun zamanını tahmin ederek çeşitli tarihler vermişlerdir. Tarih vermeye de devam edilmektedir. 2012 filmi bununla ilgili olarak güncel bir örnektir. Günümüz insanı için de bu problem devam etmektedir. Dinî, sosyal ve ekonomik gibi sebeplerle kendilerini kıyamet tarikatları olarak isimlendiren oluşumlar bu gerçeği yansıtmaktadır. Bu oluşumların liderleri, insanların dini duygularını suiistimal ederek çok büyük ekonomik rantlar elde etmektedirler. Zamanı belli olmayan bu sondan dolayı, Mesih ve Mehdîliğini iddia eden kimseler insanlığı kurtarmak adına ortaya çıkarak dini duyguları istismar etmişler ve istismar etmeye de devam etmektedirler. Kıyametin gerçekleşeceği zamanın önceden bilinememesi, insanları bu zamanın yaklaştığını haber veren işaret ve olayları merak etmekten alıkoymamıştır. Bunun için kıyamet ve alâmetleri konusu ilahi olan, ilahi olmayan bütün dinlerde canlılığını korumaktadır. Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda zaman zaman birbirleriyle etkileşim içersinde de olmuşlardır. Bu çalışmamızda; her dönemde canlılığını koruyan gelecekte de korumaya devam edecek olan, hadislerle Kitab-ı Mukaddes’te ki kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunun karşılaştırması yapılarak ortak olan noktalar değerlendirilecektir. iii Araştırmamız, giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde, kullanılan kaynaklar, amaç, yöntem ve konu ile ilgili yapılan çalışmalar üzerinde durulmaktadır. Birinci bölümde, kavramsal çerçeve belirtilmiştir. Kıyamet, kıyamet alâmetleri, kitab-ı mukaddes, israiliyât ve mesihiyât kavramlarının açıklaması yapılmaktadır. İkinci bölümde, hadisler de ve Kitabı Mukaddes’te ki kıyamet alâmetleri, gelecek ve dünyanın sonu ile ilgili haberler belirtilmiştir. Hadislerin tahrici yapılarak lafız farklılıkları ile sened ve metin tenkidleri yapılmıştır. Kitab-ı Mukaddes’te ki kıyamet alâmetleri belirtilmiştir. Araştırmanın sonunda genel değerlendirme ve sonuç kısmı yer almaktadır. Bu çalışmanın konusunun tespitinde ve tamamlanmasında yardımlarını ve desteklerini esirgemeyen sayın hocam Prof. Dr. Salahattin Polat Bey’e teşekkür ederim. Bülent Malkoç Kayseri 2010 iv KIYAMET ALÂMETLERİ VE GELECEK HABERLERİ KONUSUNDA HADİSLERLE KİTABI MUKADDESİN KARŞILAŞTIRILMASI Bülent MALKOÇ ÖZET Tezimizin konusu kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda Hadislerle Kitabı Mukaddesin karşılaştırılması ve ortak yönlerin değerlendirilmesidir. İnsanlar için hayatlarını düzenlemede dinî kaynaklardan gelen bilgiler çok önemlidir. Hadisler de Müslümanlar için yaşamlarını düzenlemede önemli bir yere sahiptir. Bu düşünceden hareketle bu konu ile ilgili olarak Hadislerde İsrailiyât etkisi bu çalışmada test edilmiştir. Bu tezde Kitâb-ı Mukaddes’te ki dünyanın sonu ve kıyamet alâmetleri olarak değerlendirilen ayetler belirtilmekle yetinilmiştir. Kitâb-ı Mukaddes tenkidi yapılmamıştır. Konu ile ilgili hadisler tahric edilerek şemaları yapılmıştır. Daha sonra isnad-metin tenkitleri yapılarak Hadislerin sıhhati ile ilgili ulaşılan kanaat belirtilmiştir. Sonuç olarak kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda hadislerle Kitâb-ı Mukaddes arasında benzerlik olduğu tespit edilmiştir. Fakat benzerliklerin hadislere kutsal kitaptan geçtiği şeklinde aceleci ve ön yargılı bir hükümle değerlendirilmesi doğru değildir. Bunlar Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kıyamet gerçeği ve sonrası için insanların dikkatini çekme amacıyla ve uyarı niteliğinde beyanlar değerlendirilmelidir. Anahtar Kelimeler: Hadis, Kitabı Mukaddes, kıyamet, kıyamet alâmetleri. olarak v THE COMPARASION BETWEEN THE HADITHS WHICH ARE ABOUT THE APOCALYPTIC OMENS OF DOOMSDAY AND THE NEW AND OLD TESTAMENT Bülent MALKOÇ ABSTRACT In this study, It is compared with the hadiths which are about the apocalyptic omens of the doomsday, and the Old and New Testament.It’s evaluated the similiar features of both. The religious knowledge is very important for humans to manage their lives. Also the hadiths are so important for muslims to manage their lives.In this respect it is studied on about if the Jewish is affected on these hadiths. It is just mentioned about the end of the world according to The Old and New Testament and the hadiths about the omens of the doomsday. It is not ciriticized the Old and New Testament.It is put forth the hadiths about this subject for consideration.Finally It is shown that the conclusion of accuracy of the hadiths by using isnad-textual critisizm. As a result we came in view that there are some similarities between the hadiths which are about the apocalyptic omens of the doomsday and the Old and New Testament. But it won’t be true to comment these similarities come from the Old and New Testament to the hadiths by preconceived judgment.In our research . It is considered that they are warnings which The Prophet Muhammet (S.A.V ) aimed to call attention to the humans for the reality of doomsday and the happenings after it. Key Words: Hadith, The Old and New Testament, Doomsday, Omens of Doomsday vi İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ.............................................................................................................................ii ÖZET...............................................................................................................................iv ABSTRACT .....................................................................................................................v İÇİNDEKİLER ..............................................................................................................vi KISALTMALAR .........................................................................................................viii GİRİŞ ...............................................................................................................................1 A. Tezin Konusunun Sınırları ...........................................................................................1 B. Tezin Amacı ve Önemi.................................................................................................1 C. Tezin Metodu................................................................................................................2 D. Bu Konuda Yapılmış Çalışmalar..................................................................................2 E. Kaynaklar......................................................................................................................3 BİRİNCİ BÖLÜM KAVRAMLAR VE TANIMLAR I. TEMEL KAVRAMLAR ...............................................................................................4 A. Tenkid ve Tahric ..........................................................................................................4 B. Kitab-ı Mukaddes .........................................................................................................5 C. İsrailiyât ve Mesihiyât ................................................................................................11 D. Kıyamet ......................................................................................................................20 E. Âhir Zaman.................................................................................................................24 F. Alâmet.........................................................................................................................28 II. HADİSLERDE İSRAİLİYÂT VE MESİHİYÂT ETKİSİNE DAİR TARTIŞMALARIN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ................................................35 İKİNCİ BÖLÜM HADİSLERDE VE KİTAB-I MUKADDES’TE KIYAMET ALÂMETLERİ VE GELECEĞE YÖNELİK HABERLER A. Herc İle İlgili Rivayetlerin Tahrici ve Tenkidi...........................................................40 B. Kitabı Mukaddes’te Herc İlgili Rivayetler .................................................................48 C. Kıyametten Önce Büyük İki Grubun Savaşacağını Belirten Rivayetler ....................49 Ç. Kitab-ı Mukaddes’te Savaşın Olacağını Belirten İşaretler.........................................52 D. Ye’cüc ve Me’cüc’le İlgili Rivayetler........................................................................53 E. Kitab-ı Mukaddes’te Ye’cüc ve Me’cüc.....................................................................59 F. Güneş Battığı Yerden Doğmadıkça Kıyametin Kopmayacağına Dair Rivayetler......62 vii G. Kitab-ı Mukaddes’te Konu İle İlgili Rivayetler .........................................................65 Ğ. Fitne Zamanından Haber Veren Rivayetler ...............................................................66 H. Kitab-ı Mukaddes’te Fitne İle İlgili Haberler ............................................................71 Değerlendirme.................................................................................................................72 I. Hadislerde Mehdî.........................................................................................................72 İ. Kitab-ı Mukaddes’te Mesih .........................................................................................79 J. Hadislerde Deccâl........................................................................................................95 K. Kitab-ı Mukaddes’te Deccâl ......................................................................................95 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ...............................................................................99 KAYNAKLAR ............................................................................................................104 ÖZGEÇMİŞ.................................................................................................................109 viii KISALTMALAR AÜİFD. : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi bkz. : Bakınız c. : Cilt çev. : Çeviren DiA. : Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi EÜSBE. : Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü HÜİFD. : Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Hz. : Hazreti M.Ö. : Milattan Önce M.S. : Milattan Sonra s. : Sayfa SÜSBE. : Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü SDÜİFD. : Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi yy. : Yüzyıl trs. : Tarihsiz 1 GİRİŞ A. Tezin Konusunun Sınırları Araştırmamızın konusu olan kıyamet alâmetleri hadislerde fiten ve melâhim kitaplarında konu edilmişlerdir. Fiten hadisleri ile kıyametin kopmasından önce özellikle Müslümanlar arasında gerçekleşecek olan dâhili ihtilaf, savaş, karışıklık, her türlü felaket ve uzak geleceğe ait haberler kastedilmektedir. Bu rivayetler hadis kaynaklarında fiten ve melâhim kitaplarının yanında imâre, rikâk, megâzî, menâkıb, mehdî, eşrâtû’s-sa’at ve kıyâm’s-sa’at gibi kitap veya bâb başlıkları altında da zikredilmişlerdir. Kıyamet alâmetleri konusu alan bakımından çok geniştir. Araştırmanın belirli bir zamanda tamamlanması gerekmektedir. Bunun için kıyamet alâmetleri ile ilgili yapılan çalışmalardaki hadisler hariç tutularak araştırma sınırlandırılmıştır. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar ilgili bölümde belirtilmiştir. B. Tezin Amacı ve Önemi Çoğu inanç sistemlerine göre evreni ve evrenin içindekileri yaratan Allah’tır. Aynı şekilde buna son verecek olan da yine Allah’tır. İslam’ın dışındaki ilahi dinlerde de dünyanın ölümünden, kıyametten, bu büyük ölümden sonraki diriliş ve hesap gününden bahsedilmektedir. Kıyametin zamanı ve belirtileri konusu da insanların her zaman dikkatini çekmiştir. Kur’an’da kıyametten bahsedilmesi, Peygamberimize (s.a.v) bu konuda sorular sorulmuş olması konunun önemini göstermektedir. Bu durum da geleceğe ve dünyanın sonuna dair Hz. Peygamber’in gerçekte neler söylediği, nelerin ona söylettirildiği, söylediklerinin değiştirilip değiştirilmediğinin 2 araştırılması ve sağlam verilere dayanarak belirlenmesi Müslümanların inançları, dünya görüşleri ve davranışları açısından son derece önemlidir. Bu çalışmada, kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda hadislerde israiliyât ve mesihiyât etkisi olup olmadığı araştırılacaktır. Bunlarla ilgili olarak hadislerdeki etkileşim şüphesi ve iddialarının test edilmesinin tespit edilip değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. C. Tezin Metodu Tezimizin konusu kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleridir. Kitabı Mukaddeste konumuzla ilgili tespit edilen ayetler karşılaştırma amacıyla alınmıştır. Hadisler için tahric, isnad-metin tenkidi prensipleri gözetilmiştir. Ulaşılabilen Hadislerin metinlerinin tamamı alınmıştır. Aynı metin özellikleri taşıyanlar aynı harf grubu içersinde değerlendirilmiştir. Bunlar içersinde ki metin farklılıkları da harf grubunun yanına numara verilerek ifade edilmiştir. Metinlerin ardından isnad şemaları yapılmıştır. İsnad şemaları sayfa düzeni nedeni ile parçalı olarak verilmiştir. Râviler sika, ihtilaflı ve zayıf râviler olarak gruplandırılmıştır. İsnad da yer alan raviler ile ilgili değerlendirmeler ricâl kitaplarından ulaşılarak yapılmıştır. Senedin muttasıl olup olmadığını tespitte râvilerin ölüm yılları ve hoca-talebe ilişkisi olup olmadığına bakılmıştır. Tespit edilenlerde ilgili yerlerde belirtilmiştir. Râvinin sika oluşu veya zayıflığı belirtilmiştir. Bunların sonunda da metinle ilgili oluşan kanaat belirtilmiştir. D. Bu Konuda Yapılmış Çalışmalar Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri ile ilgili olarak bazı çalışmalar yapılmıştır. Konu ile ilgili olarak Mustafa Ertürk’ün Metin Tenkidi (Gayb ve Fiten Hadisleri Örneği) adlı çalışması 1995 yılında MÜSBE tamamlanmış doktora çalışmasıdır. Ertürk bu çalışmasın da hadisler de metin tenkidi ve prensipleri, Kur’an’da Hz. Peygamber’in gayb bilgisi ve vahiy-sünnet ilişkisi ve Buhâri’de yer alan sadece bir fiten hadisinin (havz) tahric ve değerlendirilmesi gerçekleştirilmiştir. Ahmet Emin Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alâmetleri (Envâru’l-Âşikîn Örneğinde) isimli eser 1999 yılında SDÜSBE’de doktora çalışması olarak yapılmıştır. Bu çalışma da XV. yy. Osmanlı Popüler Dînî Edebiyatındaki Fiten Hadislerinin Tahric ve Tenkidi (Envâru’l-Âşikîn Örneğinde) 3 yapılmaktadır. Envâru’l-Âşikîn’de geçen ve kıyamete kadar olması beklenen olayları anlatan hadislerin, kıyamet alâmetlerinden bahseden hadislerin, kıyamet gününü tasvir eden hadislerin ve cennet-cehennemi tasvir eden hadislerin tahric-tenkidi yapılmaktadır. İlgili bölümlerin sonunda bir değerlendirme sunulmaktadır. Mehmed Ali Durmuş’un Haberlerin Ağında Mehdî isimli çalışması 2000 yılında AÜSBE’de Mehdî Hadislerinin Tedkiki başlığı ile sunulan yüksek lisans tezidir. Burada Mehdî ile ilgili rivayetlerin sened ve metin tenkidi yapılarak Mehdî hadislerinde çelişkiler, abartılar ve uydurma faktörleri dile getirilmektedir. Deccâl İle İlgili Hadisler Ve Değerlendirilmesi başlıklı yüksek lisans tezi EÜSBE’de 2002 yılında İhsan Yeğen tarafından tamamlanmıştır. İslam’da deccâl düşüncesinin kaynağı ve deccâl ile ilgili hadislere genel yaklaşım tartışmaları sunulduktan sonra deccâl ile ilgili hadisler ve tahlilleri yapılmaktadır. 2007 yılında AÜSBE’de Aziz Taşbolotov tarafından Ye’cüc ve Me’cüc Hakkındaki Hadislerin İsnad ve Metin Açısından Tahlili başlığı ile yüksek lisans tezi olarak çalışılmıştır. Ye’cüc ve Me’cüc ile ilgili rivayetlerin senedleri verilerek tenkidleri yapılmıştır. Konu ile ilgili yapılan çeşitli yorumlar verilerek çalışma sonuç kısmı ile tamamlanmıştır. Yine 2007 yılında AÜSBE’de Süleyman Altuntaş tarafından Kıyamet Alâmetleri (On Alâmeti Bir Arada Zikreden Rivayetlerin Tahlili) adı ile yüksek lisans tezi olduğu tespit edilmiştir. Kıyamet ile ilgili kavramsal çerçeveden sonra kıyametin kopması ile ilgili on alâmeti bildiren rivayetler ve Tahlilleri yapılmaktadır. E. Kaynaklar Hadislerin tahrici yapılırken klasik hadis literatürüne müracaat edilmiştir. Kütüb-i Sitte ile birlikte İmam Malik’in Muvatta’ına, Abdürrezzâk’ın Musannefi, Humeydî, Ahmet b. Hanbel, Bezzar ve Ebû Ya’la’nın Müsnedlerine ve Taberânî’nin Mu’cem’lerine müracaat edilmiştir. Sened ve metin tenkidinde Mizzi’nin Tehzibül Kemal’i, Ukaylî’nin Kitâbu’d-Duafâ, İbn Ebî Hâtim’in Kitâbu’l-Cerh ve’t-Ta’dil, Zehebî’nin Mîzânu’l-İtidâl eserlerine müracaat edilmiştir. İbn Hacer’in Tehzîbû’t-Tehzîb, Takrîbû’t-Tehzîb ve Lisânû’l-Mîzân adlı eserlerine sıklıkla müracaat edilmiştir. Ayrıca Hadisler ve ravilerin halleri ilgili faydalanılmıştır. olarak taramalarda el-Mektebetû’ş-Şamile programından da 4 BİRİNCİ BÖLÜM I. TEMEL KAVRAMLAR A. Tenkid ve Tahric Hadislerdeki kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri ile Kitab-ı Mukaddes’te zikredilen kıyamet alâmetlerinin benzer olanlarının tespit edilip değerlendirilmesinde bu iki kaynağın, problemleri ile beraber çok iyi etüt edilmesi gerekmektedir. Ayrıca bu iki kaynağın etkileşimde olma ihtimalleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Bundan dolayı disiplinler arası ilişkilerde ön plana çıkan çok anlamlı ve boyutlu olan metin tenkidi kavramının çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Tenkid kelimesi, Arapça nkd kökünden gelmektedir. Sözlük anlamı olarak ‘bir şeyi değerlendirmek, iyisini kötüsünden ayırmak, eliyle incelemek kusurları ortaya dökmek’ anlamlarına gelmektedir.1 Hadis tenkidinde ki amaç hadislerin sahih olup olmadıklarını tespit etmektir. İslam dininin ikinci kaynağı olan hadislerin kaynağının Hz. Peygamber (s.a.v.) olup olmadığının araştırılmasıdır. Hadis tenkitçiliği, Sened tenkitçiliği ve metin tenkitçiliği olmak üzere ikiye ayrılır. Sened tenkidi, hadisin senedinde ki ravilerin güvenilirliğinin ve Senedde ki ittisalin tespitidir. Metin tenkidinin farklı tanımları yapılmıştır. Metin tenkidi hadisin metnine uygulanan bir tenkittir. Hadis ilmi terminolojisinde, hadislerin Kur’an’a, akla, tecrübeye, gözleme, bilime, tarihi gerçeklere aykırılığı gibi ölçülerle eleştirilmesine metin tenkidi denilmektedir. Hadislerin bu ölçülerle tenkidi, İslam’ın ilk dönemlerinden itibaren kullanılmıştır. Ancak bu gün kullanılan çok boyutlu çok anlamlı metin tenkidi yerine daha ziyade ‘Hadislerin Kur’an’a arzı, hadisin görüşe aykırılığı’ gibi tabirlerle ifade edilmiştir.2 Sened tenkidi 1 İbn Manzur, Lisanû’l-Arab, III, 425. Metin tenkidi kavramının çok anlamlılığı, çok boyutluluğu ve disiplinler arası ilişkisi hakkında geniş bilgi için bkz. Polat, Salahaddin, “Çok Anlamlı, Çok Boyutlu Ve Disiplinler Arası Bir Kavram: Metin Tenkidi,” Hadis Tetkikleri Dergisi, c.VI, s.I (2008) ss.7-28. 2 5 rical kitaplarında râviler hakkında söylenen cerh-ta’dil lafızlarının tespitiyle olurken, metin tenkidi hadis metnin Kur’an’a, akla ve dinin genel esaslarına arzı şeklinde olabilmektedir.3 Metin tenkidi kavramı Kitab-ı Mukaddes tenkitçilerinin de üzerinde önemle durdukları bir kavramdır. Bu uzmanlar, kutsal metnin anlaşılması ve tarihsel serüveninin ortaya çıkarılmasına yönelik yeni tenkit türleri de ortaya çıkarmaktadırlar. Yeni tenkid türleri geliştirmede de öncülük etmektedirler. Bu tenkid türleri diğer metinler içinde kullanılmaktadır.4 Tahric sözlükte, bir şeyi dışarı çıkarmak, açıklayıp izah etmek anlamlarına gelir.5 Tahric ıstılahta, durumu incelenecek hadisin literatürdeki isnatlarının/tariklerinin taranıp toplanması işine denilir. 6 ulaşılabilecek Hadiste isnad tenkidi yapabilmek için öncelikle hadisin ulaşılabilinen bütün isnadlarının tespit edilmesi gerekir. Bütün isnadlarına ulaşılmadan yapılacak bir tenkid asıl amaç olan hadisin güvenilirliği sorununa çözüm getirmek yerine yanlış sonuçlara ulaşmaya sebep olacaktır. B. Kitab-ı Mukaddes Ahd-i Atik ve Ahd-i Cedid’den oluşan Hıristiyan kutsal kitabıdır. Kitab-ı Mukaddes, Hıristiyanların dini alanda otorite kabul ettikleri, Yahudilerin kutsal kitabını da kapsayan yazılar koleksiyonuna verdikleri isimdir. Ancak Yahudilerin ellerinde hiçbir zaman Hıristiyanlıkla ilgili kutsal sayılan kitaplar Bible, İnciller v.b. bir arada değildir. Çünkü ne Kitab-ı Mukaddes ne de Eski Ahit adları Yahudilerce asla benimsenip kullanılmaz. Zira Yahudilik, İsa’yı ve Hıristiyanlığı reddeder; İsa’yı ne peygamber ne de Hıristiyanlık inancına göre, Tanrı ve Tanrı’nın insan şekline geçmiş şekli veya Tanrı’nın oğlu olarak kabul eder. İsa’yı yalancı ve Hıristiyanlığı, Yahudilikten alınmış, saptırılmış uydurmalar olarak görür. Hıristiyanlık ise tam tersi olarak Yahudiliğin kutsal kitaplarına dayanır, onları benimser. Musa‘yı peygamber olarak tanır, kiliselerde 3 Konu ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Polat, Hadis Araştırmaları, İnsan Yayınları, İstanbul ts., ss. 157-228. 4 Polat, “Çok Anlamlı, Çok Boyutlu Ve Disiplinler Arası Bir Kavram: Metin Tenkidi,” s.15. 5 İbn Manzur, Lisanü’l Arab, II, 233. 6 Polat, Salahaddin, Habil Nazlıgül, Süleyman Doğanay, Hadis Araştırma ve Tenkit Klavuzu, İFAV Yayınları, İstanbul 2008, s. 10. 6 Yahudiliğe ait dini metinlerden parçalar, mezmurlar okunur. Hıristiyanlık’ta, Yahudiliğe ait kitapların sıralanışında da farklılıklar vardır. Bundan başka Yahudiliğin kutsal kitapları Yahudiler tarafından İbranice ve başka adlarla ifade edilir7. Batı dillerinde Kitab-ı Mukaddes’in karşılığı Bible kelimesidir. İlk asırlarda Yunancayı kullanan kilise bu dildeki Biblio’nun (kitap) çoğul şekli Biblia’yı kutsal saydığı yazıların tamamını ifade etmek için kullanmıştır. Kilise Latinceyi benimsediğinde Biblia tekil ve dişi bir kelime sayılmış, buna İnsan hayatına yön verecek kuralları ihtiva eden ne mükemmel kitap anlamı yüklenerek kullanımı sürdürülmüştür. Latince’den günümüz batı dillerini geçen kelime yaklaşık 400 yılından itibaren Hıristiyan kutsal kitabının adı olarak varlığını devam ettirmektedir. Bible kelimesini terim anlamında ilk kullananlar Hıristiyanlar olduğu için herhangi bir niteleme sıfatı olmaksızın tek başına kullanıldığında Ahd-ı Atik ve Ahd-ı Cedid den oluşan Hıristiyan kutsal kitabını ifade eder8. Kitab-ı Mukaddes, iki kısma ayrılır. İlk kısım Yahudi kutsal metnini barındıran ve Eski Ahit olarak adlandırılan kısım, İkinci kısım ise Hıristiyanlığın Mesih dönemini kapsayan ve Yeni Ahit olarak adlandırılan bölümdür.9 Yahudilerin kutsal kitap külliyatı, Tanah(yazılı dini edebiyat) ve Talmut(sözlü dini edebiyat) diye isimlendirilerek ikiye ayrılır. Yahudilerin Tanah adını verdikleri kutsal kitaplarına Hıristiyanlar Eski Ahit derler.10 Katolik ve Ortodokslar Tobit, Judith, I. Ve II. Makkabiler, Hikmet, Eklesiyastik, Baruh, Yeremya’nın Mektubu, Daniel’e Yunanca ilaveler, Ester’in bakiyesi gibi bazı kitapları kanonik(sahih) sayarlar. Yahudiler ve Protestanlar bu kitapları apokrif(sahih olmayan) kitaplar kabul ederler.11 Yahudiler ve Protestanlarca, Hıristiyanlar tarafından Eski Ahit diye nitelendirilen Yahudi kutsal kitabı 7 Tanyu, Hikmet, “Yahudiliğin Kutsal Kitapları Ve Esasları,” AÜİFD, Ankara 1966, c. XIV, s. 96. (http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/744/9520.pdf) 8 Harman, Ömer Faruk, “Kitab-ı Mukaddes”, DİA, XXVI, 75. 9 Gündüz, Şinasi, Hıristiyanlık, İsam Yayınları, İstanbul 2006, s. 47. 10 Tümer, Günay, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara 1993, s. 193;; Gündüz, Hıristiyanlık, s. 47. 11 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 47; Çelebi, Ahmet, Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik (çev. Ahmet M. Büyükçınar, Ömer F. Harman), Kalem Yayınevi, İstanbul 1973, s. 238. 7 Tanah’ın otuz dokuz kitaptan oluştuğu kabul edilir. Yahudiler ise Tanah’ı, bazı kitapları birleştirerek yirmi dört kitap olarak kabul ederler.12 Zebur: Arapça kitap, İbranice mektup anlamına gelir. İslam da Hz. Davut’a indirilen kutsal kitabın adıdır. İbranice Sefer Tehilim (Şarkılar kitabı) diye adlandırılır. Yetmişler tercümesinde Sertu Agint çeşitli baplar mezmur diye isimlendirilmiştir. Bunun için Zebur’un tamamına Mezmurlar denilmesi gelenek haline gelmiştir. 13 Talmud: Yahudilerin kutsal kitap külliyatının yazılı olmayan bölümüne yani şifahi geleneğe Talmud denir. Talmud Öğrenim anlamına gelir ve Tevrat’ın yorumudur. İlk zamanlar bu yorum sözlü olarak yapılırdı daha sonra öğrenilecek konuların akılda tutulamayacak kadar çoğalması zaman zaman Tevrat ve tefsir öğreniminin yasaklanması Yahudi dininin geleceğini tehlikeye düşürüyordu. Bu durumu göz önüne alan Yahudi din bilginleri rabbiler, sözlü olan Tevrat’ı yazılı hale getirdiler. Meydana getirilen bu yazılı metne Talmud denildi. İlham ve vahiy ürünü olduğuna inanırlar. Talmut’u kabul etmeyeni gerçek Yahudi saymazlar.14 Talmud iki önemli kısma ayrılır: Mişna ve Gemara Mişna: Yahudilerin Tevrat’tan sonra kendileri için koydukları ilk kanuni prensiplerdir. Mişna’yı Judah Hanasi, M.S. 190-200 tarihleri arasında Romalı Titus’un Yahudi mabedini tahribinden bir asır sonra derlemiştir.15 Derleme sebebi olarak sözlü nakil şartlarının güvenirliliğinin olmadığı düşüncesi, Yahudi yerleşim merkezlerinin dağılması, zulümler ve güven ortamının bozulması gibi sebepler belirtilmektedir.16 Mişna, İbranice bilgi, ikinci kanun anlamlarına gelir. Yahudiler, Mişna’nın da Hz. Musa’ya Tur’da indirildiğine inanırlar.17 Gemara: İkmal anlamına gelir. İlk defa Judah Hanasi’nin oğulları olan Haham Gamaliel ve Simeon ortaya koymaya başlamış sonra Haham Ashi bu işi, Fırat nehri kenarında bulunan Sura’da M. S. 365-425 arasında yeniden ele almıştır. Haham Abina, 12 Tümer, Günay; Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, s. 193. Tanyu, “Yahudiliğin Kutsal Kitapları ve Esasları,” AÜİFD, c. XIV, s. 96. 14 Tümer, Günay; Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, s. 201. 15 İslam Han, Zafer; “Talmud’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, çev. Mehmet Aydın, AÜİFD, c. XXV s. 139. 16 Kaufmann, Francine; Eisenberg, Josy, “Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik”, çev. Mehmet Aydın, AÜİFD, c.XXIX, s. 283. 17 İslam Han, Zafer; “Talmut’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, s.140-4 13 8 Gemara’yı tamamlamış, yaklaşık M.S. 498’ de Haham Jose’de Gemara’ya son şeklini vermiştir. Haham Jose, Yahudilerce telkin edici veya emredici olarak adlandırılanların sonuncusudur.18 Gemara iki kısma ayrılır. – Gemara Yeruşalmi Kudüs Talmud’u – Gemara Babili Babil Talmud’u Babil’de yapılmış olana Babil Talmud’u, Kudüs’te yapılmış olana Kudüs Talmud’u adı verilmiştir. Kudüs Talmud’unun toplanması M.S. IV. yy; Babil Talmud’unun toplanması ise M.S. VII. yy.la kadar gelmiştir. Talmud denilince, Yahudi dünyasında Babil Talmud’u akla gelmektedir. Babil Talmud’un da konular detaylı ve derinlemesine işlenmiştir. Bir konu hakkında ileri sürülen bütün yorum ve görüşler toplanmıştır. Meselelerin tartışılmasında oldukça serbest davranılmıştır. Tartışmalarda, herhangi ölçü ve sınır konulmamıştır. Tevrat’a muhalif görüşlere bile yer verilmiştir.19 “İncil” kelime olarak “müjde, iyi haber” anlamlarına gelir. İnciller, Hıristiyan kutsal kitabının bir bölümü olan Yeni Ahit’te bulunur. Yeni Anlaşma veya Yeni Ahit ihtiva ettiği dört İncil’in (Matta, Markos, Luka, Yuhanna) yanında yirmi bir mektup, Luka tarafından yazılan Resullerin İşleri kitabı ve Yuhanna tarafından yazılan Vahiy kitabından oluşur. Toplam yirmi yedi kitaptan oluşan bu metinlerin derlenişi ve Kanonik (sahih) birer kaynak olarak kabul edilişi uzun bir zaman diliminde gerçekleşmiştir.20 İnciller, İsa’dan 40-60 yıl sonra onun yaşamında cereyan eden olaylardan oldukça farklı bir ortamda, yine onun ana dili olan Aramca değil, Yunanca olarak kaleme alınmıştır. İnciller, İsa’nın söylediklerine ve yaptıklarına bizzat şahit olan İsa’nın kendi havarileri yani o olayların şahitleri tarafından değil de daha sonraki Hıristiyan olmuş kişiler tarafından zaman içinde ortaya çıkan yeni durumlara uygun olarak derlenen 18 İslam Han, Zafer; “Talmud’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, s.144 Adam, Baki, “Tevrat’ın Tahrifi Meselesine Müslüman ve Yahudi Cephesinden Bir Bakış,” AÜİFD, c.36, s. 380, 119 nolu dipnot. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10030.pdf 20 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 48. 19 9 kitaplardır.21 İncillerin Hz. İsa’dan sonra derlendiği Hıristiyan din adamlarınca da kabul edilen bir görüştür.22 Hz. İsa’dan sonra etrafa dağılan havariler, insanlara İsa’nın öğretilerini (İncil’i) anlatmaya başladılar. Daha sonraları havariler ve onlara arkadaşlık edenler tarafından bu öğretiler kaleme alınmaya başlandı. Miladi ikinci yüzyılın ortalarında sayısız İncil nüshası oluştu. Kilise, sahih olanları sahih olmayanlarından ayırarak Matta, Markos, Luka ve Yuhanna’yı Kanonik İnciller olarak kabul etmiştir.23 Matta İncili: Matta-Levi’ye isnat edilen bu İncil, kilise tarafından ilk İncil olarak kabul edilmiştir. Matta’yı ilk İncil olarak nitelendiren Hierapolis piskoposu Papias’dır. Bu incilin dilini İbranice olduğunu belirten yine Papias’dır.24Ancak bu kabule araştırıcılar tarafından karşı çıkılmıştır. Bu incilin Q ve Markos İncilleri kaynak olarak kullanılarak oluşturulan Yunanca bir İncil olduğu belirtilmiştir.25Matta İncil’i milattan sonra 80 yılında Suriye’de yazıldığı sanılmaktadır. Markos İncili: Milattan sonra 65 de Roma civarlarında derlendiği tahmin edilmektedir.26Bu İncil havari olmayan, Pavlos’un arkadaşı Petrus’la iletişimi olan ve Barnabas’ın kuzeni olan John Mark’a isnat edilmiştir.27Bu incilin diğer Sinoptik İncillerden (Matta, Luka) önce olduğu konusunda bilim insanları arasında genel kabul vardır.28Araştırmacıları bu kanaate götüren etkenler; metin tenkitlerinin yapılması ve bu incilin diğer iki Sinoptik İncile göre daha özlü ve yalın anlatımıdır.29 Luka İncili: Bu incilin 80- 90 yıllarında Antakya’da yazıldığı sanılmaktadır. Bir hekim ve Pavlos’un arkadaşı olan Luka ‘ya isnat edilmektedir. Ancak bu isnat 21 Aydın, Mahmut, Tarihsel İsa İmanın Mesih’inden Tarihin İsa’sına, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2002, s. 94-5. 22 Kuzgun, Şaban, Dört İncil Farklılıkları ve Çelişkileri, Metinler Matbaacılık, İstanbul 1991, s. 131; Biçer, Ramazan, İslam Kelamcılarına Göre İncil, Gelenek Yayınları, İstanbul 2004, s. 69. 23 Yazıcı, Abdulbaki, Tevrat ve İncil’in İtikat Açısında Kur’an’a Arzı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, EÜSBE, Kayseri 2007, s. 85-88. 24 Kuzgun, Dört İncil, s. 143-5; Biçer, İslam Kelamcılarına Göre İncil, s. 69. 25 Aydın, Tarihsel İsa, s. 96. 26 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 49. 27 Aydın, Tarihsel İsa, s. 95; Biçer, İslam Kelamcılarına Göre İncil, s. 69 28 Tümer, Küçük, Dinler Tarihi, s. 258; Aydın, Tarihsel İsa, s. 96; Gündüz, Hıristiyanlık, s. 49; Biçer, İslam Kelamcılarına Göre İncil, s. 69. 29 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 50. 10 eleştirilmektedir.30Bu İncil de Markos ve Q İncilleri kaynak olarak kullanılmıştır. Nitekim Luka’da bunu ifade etmektedir.31 Yuhanna İncili: En son yazıldığına inanılan bu İncil, 1.yy sonlarında yani 90 lı yıllardan sonra düzenlenmiştir. Bazı araştırmacılar bu İncil’i miladi 180 li yıllarda Efes’te yaşayan Yuhanna’ya, bazıları ise İsa’nın havarilerinden olan Yuhanna’ya atfetmektedirler.32 Ancak havarilerle ilgili erken dönem Hristiyan geleneği konusundaki araştırmalar gerekse İnciller üzerinde yapılan metin incelemeleri aslında sonraki dönümlerde çeşitli Hristiyan yazarlarca derlenen bu İncilin Yuhanna’ya atfedildiğini ortaya koymaktadır.33Ayrıca bugünkü Hıristiyan dogması da Yuhanna İncil’i ile örtüşmektedir. Hıristiyan dogmasının güvenirliğini ve otantikliğini artırmak için İsa’nın havarisi olan Yuhanna’ya atfedilmiştir.34 Genel kanaate göre Yuhanna, İncil’i meydana getirirken kendinden önceki hiçbir kaynağa müracaat etmemiştir. O, kendi teolojik anlayışı doğrultusunda İsa’nın hikâyesini şekillendirerek okuyucusuna sunmaktadır. Bu anlayışta ilk bölüm ilk cümlelerde karşımıza çıkmaktadır. İsa’nın doğumunu anlatarak başlayacağına, İsa’nın başlangıçtan beri Tanrı’yla birlikte bulunmuş, beden alıp aramızda yaşamış olan Tanrı sözü olduğunu açıklamakla başlar.35 Bunların dışında apokrif İncillerden de söz edilmektedir.36 İlk dönemlerden başlayarak Kitab-ı Mukaddes pek çok dile çevrilmiştir. Ahd-i Atik önce Aramice’ye(Targumim) ve Yunanca’ya(Septuaginta), daha sonra Yunanca’ya yazılmış olan Ahd-i Cedid’le birlikte Latinceye(Vulgate), Süryaniceye(Peşitta) ve diğer dillere tercüme edilmiştir. Arap yarımadasındaki Yahudiler, İbranice Kitab-ı Mukaddes’i, Hıristiyanlar ise Süryanice veya Grekçe Kitab-ı Mukaddes’i kullanıyorlardı. İslam’ın ilk dönemlerinde Kitab-ı Mukaddes’in bazı bölümlerinin Arapçaya çevrilmiş olması ihtimalinden söz edilmektedir. Ancak ilk yazılı çeviri İslam’ın yayılmasına paralel olarak daha sonra yapılmıştır. Ahd-i Atik’i Huneyn b. İshak’ın (ö.260/873) Grekçeden, 30 Aydın, Tarihsel İsa, s. 96. Luka, 1: 1-4, “Sayın Teofilos. Birçok kişi aramızda olup bitenlerin tarihçesini yazmaya girişmiştir. Nitekim başlangıçtan beri bu olayların görgü tanığı ve Tanrı sözünün hizmetkârı olanlar bunları bize iletmişlerdir. Ben de tüm bu olayları ta başından özenle araştırmış biri olarak bunları sana sırasıyla yazmayı uygun gördüm. Öyle ki sana verilen bilgilerin doğruluğunu bilesin.” 32 Aydın, Tarihsel İsa, s. 96. 33 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 50. 34 Aydın, Tarihsel İsa, s. 96. 35 Yuhanna, 1: 1-18. 36 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 53. 31 11 Said b. Yusuf el-Feyyumi’nin (ö.942) İbraniceden Arapçaya çevirdiği bilinmektedir. Kitab-ı Mukaddes’in tamamının ilk İngilizce tercümesi 1382’de, ilk Türkçe tercümesi Ali Ufki Bey tarafından 1666’da yapılmıştır. Türkçe tercüme, Protestan Kitab-ı Mukaddes’ini esas aldığı için gerek ihtiva ettiği kitaplar gerekse onların sıralanması buna göredir ve Katoliklerin kabul ettiği “deuterocanonique” kitaplarla çeşitli ilaveler burada yer almamaktadır.37 C. İsrailiyât ve Mesihiyât İsrailiyât: Genel anlamı ile Yahudi ve Hıristiyanlıktan İslam kaynaklarına geçtiği kabul edilen bilgiler için kullanılan kavramdır.38 İsrailiyât kelimesi Arapça çoğul bir kelimedir. Kelimenin tekili İsrailiyye’dir. İsrailî kaynaktan rivayet edilen kıssa, efsane, bilgi veya hadise demektir. Bu kelime kök itibariyle İsrail’e dayanmaktadır. İsrail ise oniki çocuklu Ebû’l Esbat Ya’kub b.İshak b. İbrahim’dir. Yahudiler ona nispet edilir. İsrailoğulları diye isimlendirilirler.39 Ahmet Emin, Mahmut Ebû Reyye gibi bir kısım âlimler Yahudi kaynaklı bilgiler için İsrailiyât, Hıristiyan kaynaklı 40 kullanmışlardır. bilgiler için Mesihiyât veya Nasraniyât kavramlarını İsrailoğulları kavramı da Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde farklı özellikleri vurgulanarak geçmektedir.41 Bu tanımın Mecusilik, Sabiilik gibi diğer din ve kültürlerden gelen rivayetleri de içine alacak şekilde genişletilebilir. Bazı din bilginleri çerçeveyi daha da genişleterek Yahudiler ve diğer İslam düşmanlarınca tefsir ve hadise katıştırılan ve eski bir kaynakta aslı bulunmayan haberleri İsrailiyât diye isimlendirmişlerdir. Bunları kötü niyet ve emelle uydurmuşlar, tefsir ve hadis’e katıştırmışlardır. Bununla da Müslümanların inançlarını bozmayı hedeflemişlerdir.42 Abdullah Aydemir ise İsrailiyât’ın ıstılâhî manasını İsrailiyât’tan maksadın ne olduğunu şöyle açıklamaktadır. “ Kelime her ne 37 Harman, Ömer Faruk; “Kitab-ı Mukaddes”, DİA, s. 76. Hatiboğlu, İbrahim; “İsrailiyat”, DİA, İstanbul 2001, c. XXIII, s. 195. 39 Zehebî, Muhammed Hüseyin, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, çev: Enbiya Yıldırım, Rağbet Yayınları, İstanbul 2007, s. 27. 40 Mahmut Ebu Reyye, Muhammedî Sünnetin Aydınlatılması adlı eserinden naklen Kırbaşoğlu, M. Hayri; Alternatif Hadis Metodolojisi, Kitâbiyât Yayınları, Ankara 2002, s. 247. 41 Bakara 2/40, 47, 83, 102, 122, 211, 246; Al-i İmran 3/93; Maide 5/12, 32, 70, 72, 110; İsra 17/4, 101, 104; Şuara 26/197; Neml 27/76; Secde 32/23; Casiye 45/ 16, 17. 42 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 28. 38 12 kadar tefsire girmiş Yahudi kültürünü ifade ediyorsa da bunda bir inhisar düşünülemez. İslam’a ve özellikle tefsire girmiş olan Yahudi, Hıristiyan ve diğer dinlere ait kültür kalıntılarıyla, dinin gerek lehine ve gerekse aleyhine uydurulup Hz. Peygamber’e ve O’nun muasırları olan sahabe ve müteakip nesillere izafe edilen her türlü haber, İsrailiyât kelimesinin içine girer. Tek kelime ile İslam’a yabancı olan her şey, bu kelimenin bünyesinde mütalaa edilmelidir.”43 İslam’a yabancı olan her şeyi ifade için seçilen bu kavram tağlib’den dolayıdır. Yani Yahudilere ait haberlerin, Hıristiyan ve diğer milletlerin kültürüne tercihinden dolayıdır. Çünkü Yahudilerden yapılan nakiller, diğerlerine nispetle daha çoktur. Ayrıca Yahudi kaynaklı haberler daha yaygın ve meşhurdur. Yahudilerin Müslümanlarla geniş ölçüde karışmaları, ticaret ve kültür alışverişi yapmaları böyle isimlendirmede etkili olmuştur. Bir başka sebep olarak; Kur’an’ın Yahudi ve Hıristiyan milletlerine ve mensubu oldukları dinin kitaplarına sık sık atıfta bulunması Yahudi ve Hıristiyan kültürüne ait hurafe ve safsataların İslamî literatürde etkili olduğu belirtilmektedir.44 Ancak Yahudilerin, Arap yarımadasına ilk ne zaman geldikleri ve yerleştikleri ile ilgili olarak kesin bilgi verilememektedir. Onlar, ilk dönemlerinden itibaren göçmen kabileler halinde yaşamışlar ve Amurru45 kültürünün taşıyıcısı olmuşlardır.46 Hz. Musa’nın önderliğinde Mısır’dan çıktıktan sonra yerleşmek üzere Filistin’e doğru yöneldiler.47 Kimileri, Babil kralı Nabukadnezzar’ın Kudüs’ü işgal edip Yahuda krallığına son verdiği, Tevrat’ı imha ederek kutsal mabedi yakıp yıktığı M.Ö.586 tarihini göçün başlangıcı olarak gösterirler. Bir kısmı da bu tarihi daha ileri götürerek Benû Şe’mun ve Ma’an kabileleri arasında cereyan eden ve Benu Şe’mun’un galibetiyle sonuçlanan savaşları göçün başlangıç tarihi olarak gösterirler.48 Ayrıca bu konuda Osman Güner; Yahudi tarihçi İsrail Welfelson’dan; İsrailoğulları’nın M.S.70 yılında Roma İmparatoru Titus’un Kudüs’ü işgali ve Bar Kochba isyanını (M.S.135) müteakip çeşitli koloniler halinde, Rumların baskı ve hücumlarından kurtulup güvenli ortamda yaşamlarını 43 Aydemir, Abdullah, Tefsirde İsrailiyât, Beyan Yayınları, İstanbul 2000, s. 29. Aydemir, Tefsirde İsrailiyât, s. 30. 45 Bkz. Tekvin, 15/ 12-21. 46 Güner, Osman, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, Fecr Yayınları, Ankara 1997, s. 58. 47 Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, I, 393. 48 Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 59. 44 13 sürdürebilmek amacıyla Arap Yarımadasına doğru göç ettiklerini nakleder. Bu görüşün gerçeklere daha uygun göründüğünü belirtmektedir.49 Yarımadaya gelen Yahudiler, dağınık bir biçimde yayılmaya başladılar. Özellikle suların bol olduğu, verimli ovaların bulunduğu yerleri tercih ediyorlardı. Madeni işleme ve ticaretle uğraşmaları onlara buralarda kısa zamanda yerleşme imkânı sağlamıştı. Onlar, ferdi olduğu kadar, birbirine sıkı sıkıya bağlı cemaatler ve küçük topluluklar halinde Akabe körfezindeki Eyle limanından, Yemen ve Umman’ın en ücra köşelerine kadar yerleşmiş durumdaydılar.50 Mekke’de Yahudilerden hiç söz edilmez. Buna karşılık, Medine ve civarında bölgenin ticaretini ellerinde bulunduran ve aynı zamanda parlak bir hayat yaşayan Yahudiler bol miktarda mevcuttur. Medineli Yahudiler, Müşrik Araplar gibi kabileler halinde yaşıyorlardı. Ayrıca her kabilenin de kendi arasında bölümleri vardı. Medine Araplarına topluca Beni Keyla ismi veriliyordu. Bunlar iki büyük gruba ayrılmıştır: Evs ve Hazreç. Hz. Peygamber (s.a.v.) dönemindeki Yahudileri tarihçiler üç grupta toplamışlardır: Beni Kaynuka, Beni Kurayza, Beni Nadir. Bunlar büyük ve kudretli kabilelerdi. Medine’ye uzak mıntıkalarda başka Yahudi kabilelerde vardı: Hayber, Fedek, Teyma, Vadi’l-Kura, Taif, Makna, Eyle’ye bağlı Cerba ve Ezruh köyleri.51 Yahudiler Arap Yarımadasına sadece göç etmekle kalmamışlardır. Bunlar, dini kitaplarına dayalı kültürlerini, bunların şerh ve yorumlarını, peygamberlerinden ve hahamlarından nesilden nesile kendilerine aktarılmış olan bilgi ve kültürleri de yanlarında getirmişlerdi. Medreseler (Beytü’l-Miras-ilim evi-) diye isimlendirdikleri yerlerde kendilerine intikal eden bu bilgilerin öğretimini icra ediyorlar, diğer mekânlarda ise ibadetlerini ve dini törenlerini ifa ediyorlardı.52 Araplar cahiliye döneminde ticaretle uğraşmakta idiler. Yemen ve Şam’da da pek çok ehl-i kitap bulunmaktaydı. Bunların çoğunluğu ise Yahudilerden oluşmaktaydı. Doğal olarak Yahudilerle Araplar arasında karşılıklı görüşmeler, konuşmalar oluyordu. Gerek 49 Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s.59-60. Krş. Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyat, s.30 50 Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 594. 51 Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 64; Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 61; Hamidullah, İslam Peygamberi, s. I, 394. 52 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 30. 14 Arap yarımadasında ve gerekse yarımada dışında gerçekleşen bu karşılaşma ve görüşmeler Yahudi kültürünün Arap kültürüne girmesinin nedenleri arasında kuvvetli bir etkendi.53 Zeki ve çalışkan olan Medine Yahudileri, bütün şehirde çabucak ekonomik hayata hâkim oldular. Bütün dünyada küçük gruplar halinde yaşayan bir kavmin, kendi aralarında yardımlaşması beynelmilel ticarette muvaffak olmasına yardım etti. Zenginleştiler, borç para verdiler. Tevrat’a dayandırılarak faizcilik yaptılar54 ve yavaş yavaş başkalarının mülklerini de ele geçirdiler.55 Hz. Peygamber (s.a.v.) ve Müslümanlar Medine’ye yerleştikten sonra komşuluklarından dolayı Yahudilerle aralarında görüşmeler olurdu. Hz. Peygamber (s.a.v.) İslam’ı tebliğ etmek için Yahudiler ve diğer Ehl-i Kitaba giderdi. Yahudilerde aralarında çıkan sorunlarda hakem olması için Resulullah’a gelirlerdi. Zaman zaman da art niyetli olarak Hz. Peygamber’e meydan okumak, onu sıkıştırmak ve hak peygamber olup olmadığını sınamak için akıllarına gelen bir takım soruları sormak için gelirlerdi.56 Kur’an-ı Kerim bununla ilgili birçok örneği zikretmektedir.57 Ayrıca bazı Müslümanlar ile Yahudiler arasında münakaşa ve tartışmalarla geçen görüşmeler oluyordu. Bu görüşmelerde sorular soruluyor ve açıklamalar isteniyordu. Abdullah b. Selam, Abdullah b. Suriya ve Kâ’bû’l-Ahbar gibi Yahudi ilim adamları ile din adamlarının İslam’a girmeleri etkileşimi artıran başka bir sebep olarak ifade edilmektedir.58 Araplar, hem Arap Yarımadasında hem de Şam bölgesinde Yahudi ve Hıristiyanları tanımışlar, onlardan etkilenmişlerdir. Çünkü onlar Ehl-i Kitap kimselerdi ve birçok konuda kendilerinden daha fazla bilgiye sahiplerdi. Bu sebeple İslam öncesi Araplar 53 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 31. Tesniye,23/19-20, “Para faizi olsun, zahire faizi olsun yahut ödünç verilen her şeyin faizi olsun, faizle kardeşine ödünç vermeyeceksin. Yabancıya faizle ödünç verebilirsin, fakat kardeşine faizle ödünç vermeyeceksin, ta ki, mülk olarak almak üzere gitmekte olduğun diyarda elini atacağın her şeyde Allah’ın Rab seni mübarek kılsın. ” 55 Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 64; Güner, Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, s. 63. 56 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 31. 57 İsra17/85. “Bir de sana ruhu soruyorlar. De ki; Ruh Rabbimin emrindendir. Size ise pek az ilim verilmiştir.” Krş. Maide 5/41-43. Ayrıca, bir grup Yahudi’nin, Hz. Peygambere “Ya Muhammed, mahlûkatı yaratan Allah’tır, bunu anladık. Fakat acaba hakkı kim yarattı?” diye sordular. Ardından da İhlas suresinin vahye dilmesinde olduğu gibi örnekler vardır. 58 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 32; Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 66. 54 15 Ehl-i kitaptan salt etkilenmenin ötesinde bazısı Yahudilik veya Hıristiyanlık dinine giriyordu. Bazısı da İbraniceye yönelerek kendi dilini bozuyordu.59 Ele aldığı konular bakımından İsrailiyât’ın içeriği çok geniş olup bunlar genellikle İsrailoğulları’na gönderilen peygamberleri, bu peygamberlerin günahkârlara yaptıkları ikazları, bunlara verilen cezaları, inananların söz ve davranışlarıyla, müjdelendikleri manevi lütufları ele aldığı görülmektedir. M. J. Kister gibi batılı araştırmacılar kavramın peygamberlerin geçmişi ve geleceği, halifeler, idareciler, saltanatlarının yükselmesi ve çöküşü, Mehdî inancı, kıyamet alâmetleri gibi konuları içine aldığını ifade ederler. Buna göre, İsrailiyât kavramı sadece geçmiş olayları değil, gelecekteki olaylar ve gayba dair bilgilerle fiten ve melahim türü rivayetler bu kavramın kapsamına girer. Bu rivayetlerden bir kısmının Hz. Peygamber tarafından ifade edilmesi, sahabilerin inanç konuları dışındaki bazı meselelerde Ka’b el-Ahbar gibi kimselere soru sorması üzerine ortaya çıkması da mümkündür. Bir kısım şarkiyatçılar ise bu kavramı, geçmiş dinlerin kaynaklarına dayalı bilgilerden çok, geçmiş ümmetlerle ilgili folklorik bilgiler ihtiva eden rivayetler olarak belirlerler. Bu yaklaşım, İsrailiyât’ın eski dinlere ait hurafelere dönüşmüş bilgilere dayandığı şeklindeki kanaatin bir ürünü olup onlara göre İslam’da bu yozlaşmadan etkilenmiş ve tahrif edilmiştir.60 Kur’an-ı Kerim’de Tevrat ve İncil’deki bazı konulara temas edilmektedir. Ancak Kur’an’ın özelliğinden dolayı temas edilen konular kısadır. Buna karşılık, özde ortak olan kıssalar Tevrat ve İncil’de yerine göre son derece uzun ve teferruatlıdır. Bu sebepten dolayı sahabe gerektiği yerlerde Ehl-i kitaba başvurmuş, bu tafsilatı dinlemiş veya başvurulmadan özellikle mühtediler kanalıyla anlatılanları kabul edenler olmuştur. Ayrıca bazı Yahudi ve Hıristiyanlar, Beytü’l Midras âlimlerinden elde ettikleri bilgileri her hangi bir değerlendirmeye tabi tutmadan karşısındakilere şevkle aktarıyorlardı. Kur’an onların bu özelliklerini Bakara suresi 78. ayetinde açık bir şekilde dile getirmektedir. İşte bunlar dünyanın oluşu, hesap ve mizan gibi hususlarda, kendi Tevrat müfessirlerinin ihata edemeyip, hurafelerle doldurdukları şeyleri Tevrat’ın tefsirleri imiş gibi neşretmişlerdir.61 59 Ünver, Mustafa, Tefsirde Öteki –Celaleyn’de İsrailiyat- Sidre Yayınları, Samsun 2008, s. 14. Ünver, Tefsirde Öteki, s. 38; Hatiboğlu, “İsrailiyât” DİA, XXIII, 195-196. 61 Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 74; Cerrahoğlu, İsmail, Tefsir Usulü, TDV Yayınları, Ankara 1989, s. 248. 60 16 İsrailiyât’ın bir kısmı da bizzat Müslümanlar tarafından yayılmış ve İslami literatüre geçmiştir. Örneğin Abdullah b. Amr b. el-Âs, Yermük savaşında iki deve yükü tutarı Ehl-i Kitap eseri elde etmiş ve hayatı boyunca bunları okumuş ve çevresindeki insanlara bunlardan anlatmıştır.62 İsrailiyât’ın İslami çevrelerde yayılıp gelişmesinde kıssacıların da büyük rolü olmuştur. Bunlar, daha ziyade Kur’an tefsircisi olarak ortaya çıkarlar ve dinleyicilerine Kur’an’ın kısa ve kapalı olan hususlarıyla ilgili bilgi verirlerdi. Bu bilgiler daha çok Ehl-i Kitap kaynaklı idi.63 Sahabe tabakası arasında İsrailiyât haberlerini kullananların sayısı sınırlı iken; tabiin ve tebei tabiin dönemlerinde bu sayı da büyük bir artış görülmüştür. Bu tespitin izahı cümlesinden olarak sahabe dönemi için Hz. Peygamberin (s.a.v.) hayatta olması, farklı kültürlerle daha az kaynaşma ve tanışma gibi birçok dinî, sosyal ve kültürel sebepler ileri sürülebilir.64 Sahabe döneminde İsrailî bilgi ve haberlerin kullanılmasında sahabe çok dikkatli davranmıştır. Her konuda ehl-i kitaba müracaat etmemişlerdir. Bunda da Hz. Peygamberin kendilerine çizdiği sağlam çizgiyi takip etmeleri ve zihinlerinde çok hassas bir dinî ölçü oluşturması etkili olmuştur. Hz. Ömer, bir gün Medine Yahudilerini Tevrat okurken işitir. İşittikleri Hz. Ömer’in çok hoşuna gider ve bunu kendisi için yazmalarını ister. Onu Hz. Peygambere getirir. Peygamberimiz izin vermeden okumaya başlar. Peygamberimizin yüzünün rengi değişir. Hz. Ebûbekir; Hz. Ömer’i, Peygamberimizin yüzünün renginin değiştiğini bildirerek uyarır. Hz. Ömer’de yaptığı yanlışı anlayarak Allah’a sığınır.65 Ebû Hureyre’nin bildirdiğine göre, Hz. Peygamber zamanında ehl-i kitaptan Yahudiler Tevrat’ı İbranice okurlar ve onu Müslümanlar anlasınlar diye Arapça olarak tefsir ederlerdi. Durumdan haberdar olan Resulullah: “Ehl-i Kitabı tasdik de, tekzip de etmeyin; sizler ‘biz Allah’a ve O’nun tarafından indirilene iman ettik’ deyiniz”66 buyurur.67 62 Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 74. Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 76. 64 Ünver, Tefsirde Öteki, s. 45. 65 Dârimî, Mukaddime 39; Ahmed, Müsned, III, 387, 471. 66 Bakara 2/136. 67 Buhari, Şehadet 29, İ’tisam 25. 63 17 Hz. Peygamberle Selman-ı Fârisî arasında geçen konuşmada durumu özetler mahiyettedir. Hz. Selman konuyu şöyle anlatır: “Ben Tevrat’tan yemeğin bereketinin yemekten sonra el ve ağız yıkamada olduğunu okudum ve Tevrat’tan okuduğum bu bilgiyi Peygamberimize aktardım. Peygamberimiz ‘Yemeğin bereketi hem yemekten önce, hem de sonra el ve ağız yıkamada bulunur’ buyurdular.68 Bu örneklerde olduğu gibi Hz. Peygamberin hayatta olması ve İsrailiyât’la ilgili hallerde hemen müdahale etmesi sahabenin daha titiz ve seçici davranmasına yol açmıştır. Tabiin döneminde ehl-i kitaptan nakilde bulunma yaygınlık kazandı.69 Bunda da çeşitli sebepler etkili olmuştur. İslam düşmanlarının insanları bu dinden çevirmeye çalışmaları, kıssacılığın aşırı derecede artması, peygamberimiz adına uydurmaların artması çoğalması gibi sebepler İsrailiyât’ın İslami kaynaklara girmesinde etkili olmuştur. 70 İlk dönem bilginleri İsrailiyât’ı üç grupta değerlendirmişlerdir71 -Sıhhati bilinip, Kuran-ı Kerim’e uygun olanlar. Bunlar makbul olan haberler olarak değerlendirilirler. Bilginler itikadi ve ameli konularla ilgisi olmayan bu tür bilgilere genellikle hakkında açıklama bulunmayan hususlarda başvurmuşlardır. Bunları bilinçli olarak kullandıkları ve büyük ölçüde kaynaklarını da belirttikleri için karşı çıkılmamıştır. Ayrıca Yahudi ve Hristiyan iken İslam’ı seçenlerin varlığı da dikkate alındığında bu tür nakillerin intikali de kaçınılmaz olmuştur. -Yalan olduğu bilinip Kuran-ı Kerime muhalif olanların rivayeti asla kabul edilemez. Bu görüşü benimseyenler Yahudi ve Hıristiyanların kutsal kitaplarını tahrif ettiklerini, bazı hususlarını gizleyip bazılarını değiştirdiklerini bildiren ayetleri72 delil göstererek onların kitaplarına güvenilemeyeceğini ileri sürmüşlerdir. Ehl-i Kitab’ın ne tasdik ne de tekzip edilmesi gerektiğine dair rivayetlerle düşüncelerini desteklemişlerdir.73 -Sıhhatini tam olarak bilmediğimiz bu bakımdan ne kabul ne de yalanlayabildiğimiz rivayetler. Burada temel ölçü İslamiyet’in temel kaynaklarınca doğrulanan ve genel 68 Ebû Davud, Et’ime 12; Tirmîzî, Et’ime 39. Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 252. 70 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 39. 71 Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, c. XXIII, s. 196; Cerrahoğlu, Tefsir Usulü, s. 249. 72 Bakara 2/75, 79; Nisa 4/ 46; Maide 5/13, 41; En’am 6/91; Neml 27/76. 73 “Ehl-i kitap, Tevrat’ı İbrani diliyle okur ve onu Müslümanlar için Arapça olarak tefsir ederlerdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), ehl-i kitabı tasdik de tekzip de etmeyin Allah’a ve onun tarafından indirilene inandık deyiniz” diye buyurdu.” Ahmed, Müsned, V, 98; Buhari, İ’tisam 25, Tevhit 42. 69 18 ilkelerine uygun düşen hususların alınması buna aykırı rivayetlerin terk edilmesidir. Bu görüşü benimseyenler, Kur’an’dan zaman zaman ehl-i kitaba başvurarak bilgi edinmeyi tavsiye eden ayetleri74 zikretmişlerdir. Ayetlerin yanında İsrailoğulları’ndan rivayette bulunulmasında sakınca görmeyen bazı hadisleri ve bir kısım sahabinin merak ettiği konuları ehl-i kitaba sormalarını delil göstermişlerdir. Hadisciler, tefsircilere ve tarihçilere nazaran İsrailî rivayetlere karşı daha duyarlı davranmışlardır. Bunda da hadis alma ve rivayet etmede geliştirdikleri ölçütler etkili olmuştur. Bununla beraber İslam’ın akidevi, hukuki ve ahlaki konularda Yahudilikten ve Hıristiyanlıktan çok daha mükemmel bir sistem getirdiği şeklindeki kanaate dayalı özgüvenin de rolü vardır. 75 Reşid Rıza, Ebû Reyye, Ahmed Emin gibi çağdaş araştırmacılar klasik dönem âlimlerini İsrailiyât konusunda eleştirmişlerdir. Çağdaş araştırmacıların bu şekilde davranmalarında Avrupa da aydınlanma hareketlerinden itibaren metafizik konuların eleştirel ve pozitivist bir yaklaşımla ele alınmaya başlanması ve özellikle de şarkiyatçıların İslam’a eleştiriler yöneltmeleri etkili olmuştur.76 İsrailiyât konusunu geniş bir şekilde inceleyen Reşid Rıza İsrailî rivayetleri tefsirine almaktan kaçınmış eski âlimlerin geçmiş ümmetlere ait kaynaklara ulaşamadıklarını, Kitab-ı Mukaddes’i yeterince incelemediklerini, dolayısıyla bu rivayetleri iyi tanıyamadıklarını ileri sürmüştür. Günümüzde ise kaynaklara daha kolay ulaşılabildiğinden bu hususların daha isabetli şekilde değerlendirilebileceğini söylemiştir.77 Çağdaş araştırmacılar İsrailiyât konusunda Kâ’b el-Ahbar, Vehb b. Münebbih’i eleştiriye tabi tutarak, Müslümanların inançlarını ve bilgilerini olumsuz etkilediklerini ifade etmişlerdir.78 İsrailî rivayet hususunda bazı sahabiler de eleştirilerden nasiplerini almışlardır. Ebû Hureyre, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Amr b. Âs, Abdullah b. Selam, Temim ed-Dârî gibi sahabîler, ehl-i kitap’tan iken sonradan Müslüman olan tabiilerden rivayette bulundukları ve hatta gaflette oldukları iddiasıyla tenkide tabi 74 Bakara 2/211; Al-i İmran 3/ 93; Yunus 10/94; İsra 17/101; Enbiya 21/7; Zuhruf 43/45. Hatiboğlu,“İsrailiyat,” DİA, s. 197. 76 Hatiboğlu, “İsrailiyat,” DİA, s. 197. 77 Reşit Rıza, Tefsîru’l-Menar, I/9-10’dan naklen Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 113. 78 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 109. 75 19 tutulmuşlardır.79 Ancak bu kişiler sahabenin ileri gelenlerinden olmaları, Hz. Peygamberin yanında uzun süre kalmaları ve rivayetlerinin dinin özünü ilgilendirmeyişi gibi görüşler belirtilerek bu eleştirilere karşılık verilmiştir.80 Merhum Abdullah Aydemir, sahabîlerin isimlerinin istismar edildiği görüşündedir. Sahabe hakkında yapılan tenkidlere katılmayarak; sahabilerin akıllarına gelen her konuyu mühtedilere sormadılar; her cevabı da olduğu gibi kabul etmediler. Kur’an ve sünnet’in ışığında bu bilgileri tenkide tabi tuttular demektedir. Ayrıca bu tenkid faaliyetinde bulunanların sayısının oldukça az olduğunu belirtmektedir.81 İsrailî bilgiler en çok etbaû’t-tabiin döneminde İslâmî kaynaklara geçmiştir. İsrailiyât’ın rivayet edilmesinde kıstasları göz önünde bulundurmayıp müsamahakâr davranmışlardır. İsrailiyât’tan kendilerine aktarılan her bir rivayeti Kur’an ve sünnete yamamaktan çekinmemişlerdir. Bunun içinde etbau’t-Tabii’nden Muhammet b. es-Saib el-Kelbî, Abdulmelik b. Abdilaziz b. Cüreyc, Mukatil b. Süleyman İsrailiyât’a ait rivayetleri sebebiyle eleştirilmiştir.82 Batılı araştırmacılar, İslamî literatürün hemen her alanında İsrailî bilgilerin olduğu iddiasındadırlar. Onların konuyla ilgili tartışmaları, İslam’ın Yahudilik ve Hıristiyanlıktan esinlenerek meydana getirilen bir din olduğu tezine dayanmaktadır. Ignaz Goldziher, W.R.Taylor, Samuel M. Zwemer, Samuel Rosenblatt ve M.J. Kister bu araştırmacılardan bazılarıdır.83 İsrailî rivayetlerde büyük ölçüde yanlış bilgilerin ve tahrifatın bulunması, bunların Hz. Peygamber’e veya sahabîlere nispet edilmesi dinî açıdan sakıncalar doğurmuştur. Bu tür rivayetler, inancı etkileyerek Allah’a yaratılmışlık özelliği taşıyan sıfatların nispet edilmesine sebebiyet vermiştir.84 Teşbih ve tecsime gidilmesine yol açmış,85 79 Ahmet Emin, Fecru’l-İslâm, s.198’den naklen Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 109 ve Reşit Rıza, Tefsîru’l Menâr, I/8’den naklen Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 213. 80 Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, c. XXIII, s. 197. 81 Aydemir, Tefsirde İsrailiyat, s. 84. 82 Zehebî, Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, s. 119. 83 Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, s. 198. 84 Tekvin 18/1-8; 2/1-3. 85 Bunlarla ilgili olarak bkz: Hez,20/33-36; Mez.29/10; 96/10-13; Mika,4/7; İşaya,52/7-10; Yuhanna,16/9-10,23. 20 Peygamberlerin ismetlerini zedeleyecek fikirler ortaya koymuş,86 dinin bid’at ve hurafelerle dolu olduğu intibaını uyandırmıştır.87 İsraili rivayetlerle ilgili olarak takip edilecek yol, özellikle muhaddislerin uyguladıkları Sened ve Metin tenkidleri yapılarak İslam’ın açık delilleriyle çelişip çelişmediğinin kontrolünün yapılmasıdır. D. Kıyamet Dünyanın bağlı bulunduğu kozmik sistemde meydana gelecek değişimin ardından ölülerin diriltilmesiyle başlayıp ebediyen devam edecek olan âlemdir.”88 İslam inancında evren ve evrenin içindeki varlıklar yoktan var edilmiştir. Evrenin yaratıcısı sonsuz kudret sahibi olan Allah’tır. Allah evreni ve içindeki varlıkları belirli bir süreye kadar yaratmıştır. Bu zamanın gelmesi kıyamet kavramı ile ifade edilmektedir. Kıyamet kavramı lügat yönünden kalkmak, dikilmek, ayaklanmak, doğrulmak ve dirilmek manalarına gelir.89 Kıyamet, dirilip mezarından kalkma, Allah’ın huzurunda durma veya bu olayın başlangıcını teşkil eden kozmik değişikliğin adıdır.90 Kıyam etme, yani ayağa kalkma, dik durma anlamlarına gelen kıyamet;91 ahirette insanların dirilmesi, ölülerin diriltilmesi ve kabirden kalkması anlamındadır. Kur’an, ahirette insanların Allah’a kıyam edeceklerini Sahi onlar, o en mühim günde, yani bütün insanların Rabbü’l-Âlemi’nin divanında 92 kıyam edecekleri günde, diriltilip 93 toplanacaklarını düşünmezler mi? ayetlerinde tasvir edilmiştir. Kıyametin kopması, aklın imkânsız göreceği bir olay değildir. Çünkü evrenin yaratıcısı ve yöneticisi olan Allah’ın, evrendeki düzeni bozması dolayısıyla bugün tabiatı düzenleyen fiziksel, biyolojik ve toplumsal kanunların alt üst olması akıl açısından 86 Bkz. Tekvin,19/32-38; I.Krallar,11/1-5; II. Samuel,20/3; 11/1-27. Hatiboğlu, “İsrailiyat”, DİA, c.XXIII, s.198. 88 Topaloğlu, Bekir, “Kıyamet”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.516. 89 İlmihal, İsam, c.I, s.121. 90 Topaloğlu, “Kıyamet”, DİA, c.XXV, s.517. 91 İbn Manzur, Lisanü’l Arab, XII, 496-505. 92 Mutaffifin 83/4-6. 93 Tekineş, Ayhan, Âhir Zaman ve Kıyamet Alâmetleri, Işık Yayınları, İstanbul 2009, s.15. 87 21 mümkündür. Akıl bunu tecrübe etmektedir. Canlıların üremesi ve ölmesi, sonbaharda tabiatta değişimin olması gibi olaylar buna delalet etmektedir. Kur’an’da kıyamet ve kıyamet günü çeşitli kavramlarla açıklanmıştır. Bütün bunlarda kıyamet ve kıyamet sonrası hayatın gerçekleşeceği belirtilmektedir. İnsanın bugün için hazırlık yapması vurgulanmaktadır. “Herkes yarın için ne hazırladığının bilincini taşımalıdır”94 ayetiyle de bu gerçek dile getirilmektedir. Kıyametin nasıllığını anlatan kavramların yanında kıyametin ne zaman kopacağı haber verilmemiştir. Ancak aniden geleceği bildirilerek insanların buna hazırlıklı olmaları gerektiği belirtilmiştir. Bütün göklerin ve yerin gayb’ını bilmek Allah’a mahsustur. Kıyametin oluş işi ise, başka değil ancak göz açıp kapama yahut daha da kısa bir anda olup biter. Şüphe yok ki Allah her şeye kadirdir.95 Bu açıklamaya rağmen kıyametin ne zaman kopacağı konusu her zaman insanların merakını uyandırmıştır. Bu konuda bilgi almak için Hz. Muhammed (s.a.v.)’ e sorular sormakla birlikte İsrailî kaynaklardan da bilgi almışlardır. Kıyamet ve gelecek haberleri konularında gayb kavramı ile Hz. Peygamber (s.a.v)’in bilgisinin sınırları problemi karşımıza çıkmaktadır. Gayb, Arapça’da Ğabe kökünden isimdir. Uzak olmak, gizlenmek, gizli kalmak, yok olmak, görünmemek, gözden kaybolmak gibi anlamlarına gelmektedir.96 Terim olarak birçok tanımı yapılmakla beraber insan bilgisinin ulaşamadığı şeyler manasında kullanılmıştır. 97 Çalışmanın sınırları içersinde gayb kavramıyla ilgili felsefi ve kelami tartışmalara girmeden kavramla ilgili genel değerlendirmeler belirtilecektir. Gayb kavramı, mutlak ve izafi gayb bilgisi olmak üzere iki grupta değerlendirilmektedir. Bu dünyada beşer ilminin hiçbir şekilde ulaşma imkânı olmayan konular mutlak gaybtır. Mutlak gaybı ancak Allah’ın ilmi ihata edebilir.98 Kıyametin ne zaman kopacağı, levh-i mahfuz, Allah’ın zatıyla ilgili bilgiler, insanın nerede ne zaman 94 Haşr 59/18. Nahl 16/77. 96 İbn Manzûr, Lisanü’l Arab, I, 654-656. 97 Polat, Hadis Araştırmaları –Tarih, Usul, Tenkid, Yorum-, İnsan Yayınları, İstanbul trs., s. 135; Ertürk, Mustafa, Metin Tenkidi (Gayb ve Fiten Hadisleri Örneği), Fecr yayınları, Ankara 2005, s.109; Seyhan, Ahmet Emin, Hadislerde Kıyamet Alâmetleri (Envaru’l-Aşikin Örneğinde), Tuğra Ofset, Isparta 2006, s. 111. 98 Polat, Hadis Araştırmaları, s.136; Tekineş, Âhir Zaman ve Kıyamet Alâmetleri, s. 43. 95 22 öleceğinin, yarın ne olacağının ve ne kazanacağının bilinmemesi mutlak gayba giren konular arasında yer almaktadır.99 Şu ayetler insan bilgisinin sınırlı olduğunu ve sonsuz ilim sahibinin ancak Allah olduğunu belirtmekte ve mutlak gayb alanına işaret etmektedir. Gaybın anahtarları Allah’ındır. Gaybı ondan başkası bilemez.100 Allah sizi gayba muttali kılmaz.101 De ki; yerdeki ve göktekiler gaybı bilmez. Onu ancak Allah bilir.102 Ey Allah’ım, gaybların bilicisi ancak sensin.103 De ki; gayb ancak Allah’a aittir.104 İzafi gayb bilgisi; kabiliyet, şartlar, çevre ve imkân farklarından dolayı bazı kişilerce bilinebilirken, bazılarınca bilinemeyen hususlar sadece bilemeyenler açısından gayb olduğundan izafi gayb olarak değerlendirilir. Bilim ve teknikteki ilerleme faaliyetleri bu alanda meydana gelmektedir. Çünkü bilim ve teknolojinin ilerlemesi sonucu insanların önceleri bilemedikleri şeylerin bilinir hale gelmesi, o konularda duyuların idrak kapasitesinin artmasını sağlayan aletlerin icadı veya aklın istidlal edeceği delillerin keşfi dolayısıyla insanın bilgi alanının genişlemesini sağlamıştır.105 Gayb probleminin hadis ilmini ilgilendiren yönü Hz. Peygamber (s.a.v)’in gaybı bilip bilmediğidir. Bu problemle ilgili rivayetleri iki grupta değerlendire biliriz. Birinci olarak; bir beşer olarak diğer insanlardan farkı olmayan, ancak kendisine vahyedilen Hz. Peygamber (s.a.v.) , Allah bildirmedikçe gayb olan geçmişi, o an yaşanan olayların iç yüzünü ve geleceği bilememektedir.106 Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.), ayet ininceye kadar İfk olayının (6/627) doğru olup olmadığını,107 Tebük seferine (9/630) katılmayanların ileri sürdükleri mazeretlerin ne derecede gerçek olduğunu,108 Mescid-i Dırarı inşa edenlerin niyetlerinin Müslümanları parçalamak olduğunu109 önceden bilememiştir. Reci’ bölgesinde cereyan eden acıklı olay da110 Hz. Peygamber’in kendisine bildirilmedikçe gelecekten habersiz olduğunu göstermektedir. Ayrıca bir 99 Ertürk, Metin Tenkidi, s. 122. En’am 6/ 59. 101 Al-i İmran 3/ 179. 102 Neml 27/ 65. 103 Maide 5/109. 104 Yunus 10/ 20. 105 Polat, Hadis Araştırmaları, s.136-137. 106 Seyhan, Hadislerde Kıyamet Alâmetleri, s. 113. 107 Nur 24/11-16. 108 Tevbe 9/94. 109 Tevbe 9/107-108. 110 Hamidullah, İslam Peygamberi, I, 238. 100 23 hadisinde, hüküm verirken hangi taraf davasını daha ikna edici delillerle savunursa onun lehine hüküm vereceğini, gerçekte kimin haklı kimin haksız olduğunu bilemeyeceğini ifade etmiş ve haksız olan tarafın davasını savunarak karşı tarafın hakkını almamasını tavsiye etmiştir.111 Yine bir düğün töreninde, “aramızda yarın ne olacağını bilen peygamber var” diye şiir söyleyen cariyeye böyle söylememesini emretmiştir.112 İkinci olarak Hz. Peygamber’in beşeri imkânlarla bilinemeyecek bazı olayları bildiğine dair rivayetler zikredilmektedir.113 Örneğin, Kureyş’in kendisine karşı suikast düzenleyeceğini bilmesi, Bi’r-i Maune olayında114 ve Mute harbinde şehit olanların durumunu tam olayın meydana geldiği anda haber vermiş,115 Necaşi’nin ölümünü haber vererek gıyabında cenaze namazı kılmış,116 Hatib b. Ebi Beltea’nın Kureyşlilere haber sızdırdığını söylemiş ve suçüstü yakalatmıştır. Ayrıca bütün istikbal ve geçmişe dair her şeyin kendisine bildirildiğini ifade eden sözleri117 vardır.118 Sonuç olarak gaybı Allah’ın dışında kimse bilemez. Allah da gayb bilgilerinden bazılarını sadece peygamberlerine bildirmiştir. Bu durumda peygamberlerin diğer insanlar için gayb olan bazı hususları bilmeleri normaldir. Allah’ın bildirdiği ölçüde peygamberler gaybı bilebilirler. Bu durum gaybı Allah’tan başka kimsenin bilemeyeceği hükmüne aykırı düşmez. Çünkü peygamberin gayb bilgisi mutlak değil, Allah’ın bildirmesi ile sınırlıdır. Kıyametin ne zaman kopacağını ancak Allah bilir. Bu konuda ne Hz. Peygamber (s.a.v.), ne O’na vahiy getiren Cebrail (a.s), ne de zamanı gelince kıyamet olayını fiilen gerçekleştirmekle görevlendirilecek olan İsrafil (a.s.) bu bilgiye sahiptir. Yüce Allah, kıyametin kopacağı zamanı ancak kendisinin bildiğini çeşitli ayetlerde ifade etmiştir. Kıyamet vakti hakkındaki bilgi ancak Allah katındadır…119 111 Buhari, Şehadat 27; Müslim, Akdiye 3. Buhari, Nikâh 48. 113 Polat, Hadis Araştırmaları, s.144. 114 Buhari, Cihad 9. 115 Buhari, Megazi 44. 116 Buhari, Cenaiz 4. 117 Müslim, Fiten 6. 118 Polat, Hadis Araştırmaları, s.144. 119 Lokman 31/ 34. Ayrıca bkz. Araf 7/ 187; Fussilat 41/ 47. 112 24 Kozmik anlamda kıyametin ne zaman kopacağı bilinmemektedir. Kur’an da kırk yerde geçen saat kelimesi ile anlatılan kıyametin kopuşunun yakın olduğu, ansızın geleceği belirtilmiştir. Kıyamet halleri Sur’a üfleniş, Ba’s, Haşr, Hesap, Cennet ve cehennem durakları olmak üzere beş merhalede incelenebilir.120 Bu kozmolojik düzen ve bu düzen içindekiler için bir son vardır. Bu sona kıyamet adı verilmektir. Her geçen zaman evreni kıyamete götürmektedir. Dar kapsamda dünya ile ilgili olarak canlılara yapılan her olumsuz müdahalede bu yaşlı dünyayı hızla bu sona sürüklemektedir. Kur’an ve Hz. Peygamber (s.a.v.), insanları kıyamet ve kıyamet sonrası hayat konusunda hazırlık yapmaları konusunda uyarmaktadır. E. Âhir Zaman Dünyanın son günleri veya sonu anlamında kullanılan bir terimdir. Bu son dönemde Hz. Peygamber (s.a.v.)’in İslam’ı tebliğinden başlayıp kıyametin kopmasına kadar geçecek olan zaman dilimidir. Bundan dolayı da Resulullah’a ‘Âhir Zaman peygamberi’ denilmektedir. Dinler zamanın başlangıcı ve sonu meselesinde iki ayrı gruba ayrılmıştır. Zamanın dönümlü olduğunu kabul eden dinlere göre zaman birbirini takip eden devrelerden oluşur ve bu devreler sonsuza kadar sürüp gider.121 Hinduizm’e göre insan sonu olmayan bir tenasüh zinciri içerisinde gidip gelmektedir. Buna göre ölüm bir korku vasıtası, bir yokluk değil, bir halden diğerine geçiştir. Hinduizm’e göre karma doktrini insanın arzularını gerçek anlamda ölümsüzlüğe ulaştırır.122 Hint dinlerindeki ortak karma ve tenasüh Budizm’in de merkezinde yer alır.123 Âlemin fani olduğunu ve zamanın düz bir hat şeklinde akıp gittiğini kabul eden dinlere göre, âlemle beraber içinde yaşanılan zamanda sona erer ve yeni bir âlemle birlikte sonsuz zaman başlar. Her iki din grubu için insanın içinde yaşadığı devre veya devreler 120 Yavuz, Ömer Faruk, Kur’an ve Kıyamet, Marifet Yayınları, İstanbul 1999, s. 63. Bu çalışmada kıyamet saati kavramının semantik alanı belirtilerek bu alanın temel kavramları açıklanmıştır. Ayrıca bu kavramların açıklamaları DİA “kıyamet” maddesine müracaat edilebilir. 121 Tümer, Günay “Âhir Zaman” DİA, İstanbul 1988, c.I, s.542. 122 Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Otağ Yayınları, İstanbul 1983, s. 140. 123 Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s. 161. 25 sonludur.124 Örneğin İran Mitolojisine göre dünya tarihi on iki binyıl olarak kabul edilir. Zerdüşt bu dönemin son üç bin yılının başında tarih sahnesinde görülür. Bu sürenin sonunda ise manevi oğlu Saoşyant, gelecek kurtarıcı ortaya çıkar ve gerçeğin yalan üzerindeki ya da iyiliğin kötülük karşısındaki zaferini tamamlar.125 Âhir Zaman, zamanın devri oluşunu kabul eden dinlerde insanın içinde yaşadığı devrenin son dönemini, âlemin ve insanın fani olduğunu kabul eden dinlerde ise dünya hayatının kıyametten önceki son zamanlarını ifade eder.126 Yahudilikte dünyanın genel ömrü haftanın her günü bin sene kabul edilerek yedi bin yıl sayılır. Bununla beraber dünyadaki faal yıl altı bin olup ikişer bin yıllık üç devreye ayrılır. Bunlardan birincisi karışıklık, ikinci hikmet, üçüncüsü ise Mesih 127 devresidir. Âlemin yenileşmesi yani kıyametin kopması yedi bin yılın geçmesi ile olacaktır. Kıyamet öncesinde kötülüklerin yaygınlaşacağı kriz devresinden sonra gelen Mesih döneminde Yahudiler kurtarılıp dünyada barış sağlanacaktır.128 Mesih gelmeden önce seller zelzeleler, harpler, ihtilaller, güneşin ve ayın kararması, yıldızların dökülmesi gibi fevkalade olaylar gerçekleşecektir. Mesih gelmeden Mesihi devrede gerçekleşecek olan hadiseler Yahudiler için Âhir Zaman olaylarıdır.129 Hıristiyanlıkta zaman tasavvuru Yahudilikteki zaman anlayışına benzerdir. Bu dine göre de zamanla ilgili olarak üç devre söz konusudur.130 Yaratılıştan önceki evre birinci devredir. “Tanrı’nın zamanın başlangıcından önce bizim yüceliğimiz için belirlediği bu bilgeliği bu çağın önderlerinden hiçbiri anlamadı.131 Yaratılış ile Hz. İsa’nın ikinci gelişi arasındaki devre ikinci devredir. “Mesih, babamız tanrı’nın isteğine uyarak, bizi şimdiki kötü çağdan kurtarmak için günahlarımıza karşılık kendini feda etti.132 124 Tümer, “Âhir Zaman,” DİA, I, 542. Batuk, Cengiz, Tarihin Sonunu Beklemek, İz Yayıncılık, İstanbul 2003. s. 63. 126 Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 542. 127 Ortadoğu Dinlerinde Eskatolojik Kurtarıcı Mitosu; Mesih, Mehdî ile ilgili olarak bkz. Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s.61-145. 128 Tümer; Küçük, Dinler Tarihi, s. 224. 129 Tümer,“Âhir Zaman”, DİA, c. I, s. 543. 130 Sarıkçıoğlu, Ekrem, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s.211. 131 Korintoslulara I.Mektup,2/7. 132 Galatyalılara Mektup,1/4. 125 26 Yeni Ahit metinlerinden Vahiy(esinleme) kitabı, özellikle Mesih’in ikinci gelişi öncesinde gerçekleşmesi beklenen olaylara ayrıntılı bir yer verir. Burada yeryüzünde çıkacak olan büyük çatışmalar, iyilerle kötüler arasında görülecek olan nihai savaş (Armegedon) ve Mesih’in yeryüzüne inerek olaylara müdahale etmesi tasvir edilir.133 Ebedi hayat olarak isimlendirdikleri üçüncü evre: “Tanrı Mesih’i tüm yönetim ve hükümranlıkların tüm güç ve egemenliklerin yalnız bu çağda değil gelecek çağda da anılacak tüm adların çok üstüne çıkardı.134” “Bunu Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilikle, lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için yaptı.”135 Yeryüzüne melekler eşliğinde gelecek olan Mesih, dirileri ve ölüleri yargılayacaktır. Mesih’in gelişi ile birlikte bütün yeryüzü yönetimleri fesholunacak ve yalnızca tanrısal hükümranlık hüküm sürecektir. İnsanlara yönelik yargılama sonunda kötüler yok olacak, iyiler ise İsa Mesihle birlikte yeryüzünde ölümsüzlük elbisesine bürünmüş vaziyette bin yıl yaşayıp bu sürenin sonunda onunla beraber ilahi âleme yükseleceklerdir.”136 İslam literatüründeki Âhir Zaman terimi, dinler tarihindeki eskatoloji ile alakalıysa da aynı değildir. Eskatoloji, kozmolojide bir safhadır. Âhir Zaman terimi de kıyamete yaklaşan son devreyi, zamanın ve âlemin sonunu ve son günlerini ifade eder. İslam inancına göre âlemin başı olduğu gibi sonu da vardır. Ancak bu sonu bilmek beşer gücünün dışındadır.137 Kıyametin ne zaman kopacağını sana sorarlar. Deki: onun bilgisi sadece Rabbimin nezdindedir. Onun vaktini kendisinden başka hiç kimse açıklayamaz.138 Kıyametin ne zaman kopacağını bilmek ancak Allah’a aittir.139 Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilemez.140 133 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 83. Efesliler Mektup,1/21. 135 Efeslilere Mektup,2/7. 136 Gündüz, Hıristiyanlık, s. 83. 137 Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543. 138 A’raf 7/187. 139 Lokman 31/34. 140 Neml 27/65. 134 27 Kur’an’ın bu açıklamalarını göz önünde bulunduran hadisciler, dünyanın ömrünün yedi bin sene olup, Hz Peygamber döneminin son bin seneyi içerdiği şeklindeki rivayetleri asılsız kabul etmişlerdir.141 Bununla beraber bazı İslam bilginleri bu konuda üç evreden söz etmişlerdir. Başlangıçtan Tevrat’ın nüzulüne kadar olan ilk devre, İslam’ın zuhuruna kadar geçen zaman ikinci devre, hicretten kıyamete kadar olan zaman dilimi son devredir. Fakat süre belirlemeden bu son devreye âhir zaman denilebilir. Çünkü çeşitli hadislere göre âhir zaman Hz. Peygamberin bi’setiyle başlamıştır.142 Ancak ne zaman biteceğini Allah’tan başka kimse bilmemektedir.143 Son peygamber olması dolayısıyla Hz. Peygambere İslam literatüründe âhir zaman peygamberi denilmiştir. Artık O’ndan sonra peygamber gelmeyecektir. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilmektedir. Muhammed sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir. Fakat O Allah’ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur…144O’nun getirdiği mesaj kıyamete kadar sürecektir. Hz. Peygamberden sonra yeni bir peygamber geleceği, O’nun da yeni bir kitap getireceği konusunda ortaya atılan iddialar, Kur’an’ın bu apaçık hükmünü, Hz. Peygamberin Hatem-ül Enbiya (Peygamberlerin sonuncusu) olduğu inancını inkârdan başka bir şey değildir.145 Âhir zaman terimi Kur’an’da yer almıyorsa da hadislerde çokça kullanılmıştır. Hz. Peygamberin, dinî hayatın zayıflaması ve ahlakın gerilemesi şeklindeki kıyamet alâmetlerine temas eden hadislerinde Ahir-üz zaman terimi kullanıldığı gibi bu anlamı ifade eden insanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki ibaresine de sık sık rastlanılır. Hadis literatüründeki bu kullanılış Müslümanların zamana, olaylara ve geleceğe bakışlarına tabii olarak tesir etmiş ve onları, özellikle ahlak kurallarına aykırı düşen davranışlarla beklenmedik olayları Âhir Zaman alâmeti olarak değerlendirmeye sevk etmiştir.146 141 Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543. Buhari, Rikak 39; Müslim, Fiten 132-139. 143 Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543. 144 Ahzab 33/40. 145 İlmihal I,s.107. 146 Tümer, “Âhir Zaman” DİA, c.I, s. 543. 142 28 F. Alâmet Alâmet kelimesi sözlükte; nişane, işaret ve iki yer arasındaki sınır anlamlarına gelmekte olup, çoğulu alâmât’tır.147 Sözlükte ‘alâmet’ manasındaki şeratın çoğulu olan ‘eşrat’ ile ‘zaman dilimi, belirlenmiş vakit’ anlamına gelen saat kelimelerinden oluşan eşratü’ssaa; kıyamet alâmetleri demektir.148 Alâmetü’l-kıyame” ise; alâmet kelimesinin kıyame ismine izafe edilmesiyle oluşturulan bir terkiptir ve kıyametin yaklaştığına delalet eden işaret ve belirtiler manasına gelmektedir.149 Kur’an’da kıyamet alâmetlerinin nelerden ibaret olduğuna dair bilgi verilmemiş, sadece Ye’cüc ve Me’cüc’ün gelişinden,150 dabbetü’l-arzın çıkışından,151 göğün insanları saracak bir duman (duhan) yayacağından152, göğün yarılması153, göğün dürülmesi154, dağların yürütülmesi155, denizlerin kaynaştırılması156, güneşle ayın birleştirilmesi157 ve ayın yarılmasından158 haber verilmektedir. Hadislerde de kıyamet alâmetleri eşratü’s-saa kavramıyla ifade edilir. Hadisler de belirtildiğine göre Hz. Peygamber kıyametin kopuş zamanını bilmediğini bildirmiş, ancak kopmasından önce gerçekleşecek bazı olayların onun yaklaştığının alâmetleri sayılacağını haber vermiştir.159 Âhir zaman peygamberi ve son nebi olması sebebiyle kıyamete yakın bir zaman diliminde gönderildiğini açıklayan Hz. Peygamberin kıyamet alâmeti olarak zikrettiği rivayet edilen olayların belli başlıları şunlardır. İlmin ortadan kalkıp cehaletin yerleşmesi, sarhoşluk veren içkilerin yaygınlaşması, zinanın aleni hale gelmesi, köle kadının efendisini doğurması, çobanların zenginleşerek bina yapmakta yarışması, zekât verilecek kimse bulunamayacak kadar servetin çoğalması. Aynı davayı güden iki büyük topluluğun birbiriyle savaşması, adam öldürme olaylarının ve fitnelerin fazlalaşması, kadın nüfusunun artması, Müslümanların kıldan ayakkabı giyen küçük gözlü ve geniş yüzlü insan gruplarıyla savaşması. İnsanların hayatlarından bıkarak 147 İbn Manzur, Lisanü’l Arab, XII, 416-420. Yavuz, Yusuf Şevki, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.522. 149 Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s. 165. 150 Enbiya 21/96. 151 Neml 27/82. 152 Duhan 44/11-12. 153 İnşikâk 84/1-2. 154 Enbiyâ 21/104. 155 Kehf 18/47; Tekvir 81/3. 156 Tekvir 81/6. 157 Kıyâme 75/10. 158 Kamer 54/1. 159 Buhari, İman 37; Müslim, İman 1; Tirmîzî, İman 4. 148 29 ölülere gıpta etmesi, Allah’ın elçisi olduğunu iddia eden yalancı deccallerin türemesi, yeryüzünde Allah veya la ilahe illallah diyen bir kimsenin kalmaması, Ye’cüc ve Me’cüc seddinin açılması. Busra’da ki develerin boyunlarını aydınlatacak bir ateşin Hicaz bölgesinden çıkması, depremlerin sıklaşması, güneşin batıdan doğması, dabbetü’l-arzın ortaya çıkması, doğuda batıda ve Arap yarımadasında kara parçalarının batması gibi alâmetler.160 Hz. Peygamberin kıyametin ansızın kopacağına ilişkin örnekleri sahabeye anlayabilecekleri bir ifade tarzıyla anlattığı klasik hadis kaynaklarımızda mevcuttur. Buna göre kıyametin kopuşu ansızın gerçekleşecek, bu sırada alış veriş yapanlar işlerini bitiremeden, yemek yiyenler lokmasını ağzına götüremeden, havuz yaptıran kişi havuzuna giremeden ve devesinin sütünü sağan kimse bunu misafirine ikram edemeden kıyamet kopacaktır.161 Hadisciler, klasik hadis edebiyatında kıyamet alâmetleri ile ilgili rivayetleri kitabu’lfiten veya kitabu’l-fiten ve eşrati’s-saat kitap isimleri altında toplamışlardır. Kıyametten önce gerçekleşecek büyük savaşların anlatıldığı Melahim ile Mehdî bölümleri sadece Ebû Davud’un Sünen’inde yer almaktadır. Fiten, fetene fiilinden türemiş bir isim olan el-fitne kelimesinin çoğulu olup insanların birbiriyle savaş etmeleri anlamında kullanılmıştır.162 el-Fitne, sözlüklerde, bir kimseye görüş ve dininden dönmesi için ateşle işkence etmek, dalalete düşmek, aklını çelmek, gönlünü çalmak, vazgeçirmek, münker ve nekir meleklerinin kabirde sorguya çekmeleri, günah, mecnun, küfr, şirk, rezalet ve ayıp gibi fiil ve isim kalıplarında farklı manalara gelir. Ayrıca Hicaz bölgesinde kadının erkek karşısındaki çekiciliği ve ahlaki bakımdan fücur anlamlarında da kullanılmaktadır. Hadis kaynaklarında “Kitabu’l-fiten” veya “Kitabu’l-fiten ve eşratis-saat” bölümlerindeki rivayetlerde zikredilen fitne genellikle kıyametin kopmasından önce gerçekleşecek dâhili ihtilaf, savaş, karışıklık ve her türlü fesat için veya idare ettiği toplumu çeşitli değerler üzerinde kargaşaya sürükleyen, zulümle yöneten zalim bir hükümdar ve yönetimi hakkında kullanılır. 160 Buhari, Fiten 4-5, 22, 24, Cihat 95, Nikâh 110; Müslim, İlim 8-10; İbn Mace, Fiten 25-36; Tirmîzî, Fiten 35, 42-43. 161 Buhari, Fiten 25, Rikak 40; Müslim, Fiten 27; İbn Hanbel, II, 369. 162 İbn Manzur, Lisanü’l-‘Arab, XIII,319. 30 Ayrıca küf’r fitnesi, dalalet fitnesi, mal fitnesi, kadın fitnesi, dünya fitnesi gibi dini ve ahlaki anlamda fitnelerden de bahsedilmektedir.163 Melahim, melhame kelimesinin çoğulu olup L-H-M kökünden türetilmiştir. Fiil olarak bir işi sağlam yapmak, eti kemikten sıyırmak, kırık bir şeyi yapıştırmak, bir yerde eğleşmek manalarına gelmektedir. Mastar veya yer ismi olduğunda ölü sayısı çok olan savaş, fitne zamanı zuhur eden büyük olay, şiddetli çarpışma, büyük savaşların meydana geldiği yer anlamlarında olup savaşta insanların birbirine girmesi ve savaş alanındaki cesetlerin et yığını oluşturması sebebiyle bu tür harplere melhame adı verilmektedir.164 Hadis edebiyatında fiten ve melahim kavramlarına sözlük anlamlarının ötesinde, dini ve siyasi sebeplerle ortaya çıkan karışıklık, savaş ve ölüm olayları, gelecekte meydana gelecek sonucu kötü olaylar ve kıyamet öncesi ortaya çıkacak bazı alâmetler şeklinde manalar verilmektedir.165 Kıyamet alâmetleri ortaya çıkış zamanı, önemi ve mahiyeti dikkate alınarak değişik gruplamalara tabi tutulmuştur. Ortaya çıkış zamanına göre kıyamet alâmetlerini Berzenci üçe ayırır: Birinci olarak, zuhur edip sona eren uzak (geçmiş) alâmetler, ikinci olarak meydana gelmiş ve henüz bitmemiş gelişip çoğalacak olan orta alâmetler, üçüncü olarak hemen akabinde kıyametin kopacağı büyük alâmetler.166 Kıyamet alâmetleri önemine göre küçük ve büyük alâmetler diye de sınıflandırılmıştır: Küçük alâmetler; uzun zamandan beri kıyametten önce geçen ve aslında vukuu alışılmış olaylardır. Büyük alâmetler; kıyametin kopmasına iyice ve çok yakın şekilde yaklaşan alâmetlerdir. Bu tür alâmetlerin vukuuna alışılmamıştır.167 Mahiyetleri dikkate alınarak yapılan taksime göre kıyamet alâmetleri ahlaki ve fiziki olarak gruplandırılır. Ferdi ve toplumsal açıdan bozuluşu gerçekleştiren olaylar ahlaki 163 Ertürk, Metin Tenkidi, s. 214, 217. İbn Manzur, Lisanü’l-‘Arab, XII,535-538. 165 Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s. 106. 166 Berzenci, Muhammed b. Resul el-Hüseyni, Kıyamet Alâmetleri, çev. Naim Erdoğan, Pamuk Yayıncılık, İstanbul 2002, s.10.136.159. 167 Faiz, Ahmet, Fi Zilali’l-Kur’an’da Kıyamet ve Alâmetleri, çev. Veli Ulutürk, Uysal Kitabevi, Konya 1993, s. 106. 164 31 alâmetleri; güneşin batıdan doğması, sık sık gerçekleşen depremler, duhan gibi hadiseler fiziki alâmetleri oluşturur.168 Dini hayatın zayıflamasına dair ahlaki alâmetlerin bir kısmı sahih hadislerle sabit olduğundan bu konuda âlimler arasında önemli bir görüş ayrılığı yoktur. Çünkü Kur’an’ın önemle üzerinde durduğu konulardan biride ahlaki yaşamın kurulması ve devam ettirilmesidir. Hz. Peygamberden, rivayet edilen ahlaki ve dini hayatın bozulması ile ilgili rivayetlerin esasen ferdin ve toplumun gerek bu dünya gerekse ahiret yurdunda yok olması anlamında kıyamet alâmetleridir. Hz. Peygamber (s.a.v) diğer konularda olduğu gibi bu konuda da insanları özelde de Müslümanları ciddi bir şekilde uyarmaktadır. Büyük alâmetler olarak isimlendirilen alâmetler, üzerinde tartışma yapılan harikulade olaylar ve kozmik değişikliklerdir. Kıyamet öncesinde gerçekleşeceğine inanılan başlıca olaylar Deccalin çıkışı, Mehdînin zuhuru, Hz. İsa’nın gökten inmesi, Ye’cüc ve Me’cüc’ün görünmesi, Hicaz bölgesinde büyük bir ateşin çıkışı, gökten insanları bürüyen bir dumanın inmesi ve Dabbetü’l-arz’ın yerden çıkmasıdır. Bunlardan dabbetü’l-arz, duhan, Ye’cüc ve Me’cüc konusu Kur’an’da zikredilmektedir. Mehdî, Deccal ve Nüzul-i İsa inançları ise Hz. Peygambere atfedilen rivayetlere dayanır.169 ‘Yer hayvanı’ anlamına gelen ‘Dabbetü’l-arz’la’ ilgili ayetlerde ilahi hüküm gerçekleşince yerden bir dabbe çıkarılacak ve insanların Allah’ın ayetlerine inanmadıklarını söyleyecektir.170 ‘Dbb’ kökünden türetilen dabbe, ‘yavaş ve sessiz yürümek, nüfuz ve sirayet etmek’ manalarına gelen Arapça bir kelimedir. Daha çok hayvanlar için kullanılır.171 Dabbe’nin nasıl bir varlık olduğu ayette açık bir şekilde belirtilmemiştir. Hadislerde ise bu varlığın bir takım özellikleri teşbih ve temsillerle anlatılmaktadır. Bu teşbih ve temsillere getirilen yorumlardan birisi dabbetü’l arz’ın virüs olabileceği fikridir.172 Bunlar kesin bilgi olmayıp zamanla hakikat anlamında 168 Yavuz, Yusuf Şevki, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.523. Yavuz, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, c.XXV, s. 524. 170 Neml 27/82. 171 İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, I, 369-372. 172 Sarıtoprak, Zeki, “İslam Kelamı Açısından Kıyamet Alâmetleri”, Yeni Ümit Dergisi, c.IV, S. XXVII, s. 13. 169 32 yorumlanmışlardır. Bu konuda en isabetli tutum dabbetü’l-arz’ın çıkacağına inanmaktır.173 Arapçada tütmek, dumanı çıkmak, havada tozun yükselmesi manasındaki ‘dahn’ kökünden isim olan duhan, duman anlamına gelir.174 Duhan kelimesi Kur’an’da iki yerde geçmektedir. Bunların birincisinde; yeri yaratıp sabit dağlarla beraber bereketler yaratıp fark gözetmeden gıdalar takdir ettikten sonra duman halinde olan göğe yönelmesi175, ikincisinde ise göğün insanları bürüyecek açık bir duman çıkarması176 dır. Duhan ismi sureye isim olmuştur. Bu ayetlerde geçen duhanın gerçekleşme zamanı konusunda yapılan yorumlar iki grupta değerlendirilmektedir. İlki, Hz. Peygamber zamanında tarihi bir olay şeklinde yorumlanmakta, ikincisi ise kıyametin kopmasından önce veya kopma sürecinde gerçekleşecek bir alâmet olarak değerlendirilmektedir.177 ‘Ye’cüc ve Me’cüc’ kavramlarının menşei ile ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülmüştür. Kelimelerin aslının Arapça olduğunu ifade edenler olduğu gibi başka bir dilden Arapçaya geçtiği görüşünü belirtenlerde olmuştur. Arapça olarak kabul edildiklerinde ‘yanmak, tutuşmak ve çok tuzlu olmak’ anlamlarına gelen ‘ecic ve ucac’ kelimelerinden türetilmişlerdir.178 Ye’cüc ve Me’cüc hakkında Kur’an’da verilen bilgi çok azdır. İki surede geçmektedir. Birincisi Kehf suresi18/94, diğeri ise Enbiya suresi 21/96-7 ayetleridir. Ye’cüc ve Me’cüc kelimeleriyle atıfta bulunulan kavimlerin hangi milletler olduğu, özelliklerinin neler olduğu ile ilgili olarak ilim insanları arasında bir mutabakat yoktur. Bunların İslam ülkelerini işgal eden Moğollar olduğunu, I ve II. Dünya savaşlarından ibaret olduğunu, hatta bu kavmin Türkler olduğunu ileri sürenler olmuştur. 179 Kıyametin alâmetleri arasında, ‘Deccâl’ diye isimlendirilen bir varlıktan haber verilmektedir. Deccâl (çoğulu “Decâcil, Deccâlûn”), kıyamet yaklaştığı zaman Hz. İsa’nın yeryüzüne inişinden önce ortaya çıkıp insanları aldatıcı sözlerle saptırarak 173 Malkoç, Mehmet; Klasik Dönem Maturidiyye’de Kıyamet ve Ahiret, MÜSBE Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2009, s.29; Yavuz, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, c.XXV, s.524; Özsoy, Güler, a.g.e. s.252, 75 nolu dipnot. 174 İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, XIII, 149-150. 175 Fussilat 41/11. 176 Duhan 44/10-12. 177 Malkoç, Klasik Dönem Maturidiyye’de Kıyamet ve Ahiret, s. 30. 178 İbn Manzur, Lisanü’l-Arab, II, 205. 179 Konuyla ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Cerrahoğlu, “Ye’cüc-Me’cüc ve Türkler,” AÜİFD, c. XX, s. 98-125, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/735/9388.pdf 33 kandıracak olan yaratıktır. Deccâl’in ortaya çıkacağına dair inanış sadece İslam’da değil diğer dinlerde de mevcuttur.180 Deccâl’le ilgili olarak Kur’an’da bir açıklık olmamakla birlikte klasik hadis edebiyatımızda birçok rivayet bulunmaktadır. Ulûhiyet niteliklerine benzer özelliklere sahip olup ilahlık iddiasında bulunacak ve büyük bir fitne kopararak insanları hak yoldan saptıracaktır.181 Hadislerde, Deccâl’le ilgili bu belirtilen özelliklerden başka tasavvurlarda vardır. Bu tasavvurların genel anlatımına göre Deccâl ortaya çıktığında, halk susuz kalacak ve yiyecek bulamayacaktır. Deccâl, bu şekilde sıkıntılı bir durumla karşı karşıya kalan halktan kendisine iman edenlere yanında bulunan sudan ve yiyeceklerden verecektir. Deccâl’in verdiği sudan içen ve yiyeceklerden yiyen kurtulamayacaktır. Kendine inananları vaat ettiği cennetine, inanmayanları ise cehennemine koyduğunu iddia edecektir. Ancak Allah onun cennetini cehenneme ve cehennemini de cennet bahçesine çevirecektir. Halktan bazıları ise Deccâl’in zararından korunmak için ondan yiyecek alma yerine daima ot kökü yiyerek hayatlarını sürdüreceklerdir. Deccâl, yeryüzünü gezip –Mekke ve Medine hariçdolaşacak ve Kudüs’e geldiği zaman oradaki bir minareye Allah tarafından İsâ (a.s.) indirilecektir. İsâ (a.s) nın gelişiyle korkuya kapılacak olan Deccâl, Hz. İsa tarafından elindeki bir süngü ile öldürülecektir.182 Deccâl’in ardından Sünnîlere göre asıl adı Muhammed b. Abdullah, Şiiler’e göre ise Muhammed b. Hasan olan ve Ehl-i Beyt soyundan gelen ‘mehdî’ ortaya çıkarak Deccâl’in ölümünden sonra İslam dinini kısa sürede yayıp yeryüzünde hâkim kılacak ve bütün kötülükleri ortadan kaldırıp adaleti tesis edecektir. Mehdî, Arapça ‘HDY’ kökünden “hidayete ve doğru yola erdirilmiş” anlamında kullanılan kelimedir. Terim olarak, “Allah’ın doğru yola erdirdiği kişi” anlamında kullanılmaktadır.183 Mehdî kelimesinin “kurtarıcı” anlamında ilk kullanımını Muhtar esSakafî’ye (ö. 686 m.) aittir.184 Hz. Hüseyin’in 61/680 yılında şehit edilmesi 180 Şimşek, Halil İbrahim, “Kıyamet ve Alâmetlerinin Tasavvufi Tecrübe Açışından Yorumlanışı,” Tasavvuf –İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi, yıl: 8, Ankara 2007, s.19, s.133. Ayrıca diğer dinlerde ki Deccâl inanışıyla ilgili olarak bkz. Mustafa Bıyık, “Hıristiyan Teolojisinde Deccâl ve Ye’cüc-Me’cüc Kavramları Üzerine Bir Değerlendirme,” HÜİFD, 2007/1, c. VI, sy. XI, ss. 53-79. 181 Buhari, Fiten 26-27; Müslim, Fiten 100-110. 182 Buhari, Fiten 27-28; Müslim, Fiten 9, 11, 12, 20-23, 25; İbn Mace, Fiten 58,61; Tirmîzî , Fiten 33; İbn Hanbel, I/240,242, II/93, 149, 372, 446, 449. 183 İbn Manzur, Lisanü’l Arab, c.XV, s.354; Mustafa Öz, İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdî İnancı, İfav Yayınları, İstanbul 1995, s. 33. 184 Öz, İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdî İnancı, s. 34. 34 Müslümanları sarsmış ve bir kurtarıcı ihtiyaç haline gelmişti. Halkın bu psikolojisinden kendi çıkarı adına faydalanmasını iyi bilen Muhtar es-Sakafî, Muhammed b. elHanefiyye’yi halifelik iddiasına teşvik etti ve ona ‘el-Mehdî ibnü’l Vasî ’ (Vasi’nin oğlu Mehdî) adını verdi. İbnü’l Hanefiyye kendisine verilen bu unvanı reddetmişse de başkaları tarafından kullanılmasına itiraz etmemiştir.185 Ölümünden sonra taraftarlarının oluşturduğu Keysâniyye/Muhtâriyye adlı aşırı Şii fırka onun ölümünü kabul etmeyerek, onun Radva dağında bulunduğunu, zamanı geldiğinde oradan çıkacağını ve dünyada ki adaletsizliği ortadan kaldıracağını ileri sürmüşlerdir. Böylece Muhammed b. el-Hanefiyye, daha sonra ki İsna-aşeriyye Şiilerinin dönmesini bekledikleri ve Mehdî adını verdikleri Onikinci imamları gibi “el-Mehdîyyü’l-Muntazar (beklenen Mehdî)” haline gelmiştir.186 Mehdî inanışının kaynağı olarak iki görüş belirtilir. Bunlardan birincisi: İslamî toplumun dışından gelen tesirler. Bu tesirlerin tamamen Yahudi ve Hıristiyan menşeli olduğu belirtilmektedir. İkinci görüş ise; Müslüman topluluğun kendi arasındaki siyasi çekişme ve kavgalarının tesiri.187 Mehdî konusunda K.Kerim’de açık bir hüküm yoktur. Mehdî ile ilgili rivayetleri Buhârî ve Müslim eserlerinde hiç yer vermemişlerdir. Fakat Ahmet b. Hanbel, İbn Mace, Ebû Davud, Bezzaz, Ebû Ya’la Musulî, Tirmîzî, Hâkim ve Taberânî gibi muhaddisler eserlerinde bu tür rivayetleri nakletmişlerdir.188 Klasik kaynaklardan gelen rivayetlere göre kıyamet yaklaştığında Hz. Peygamberin ailesinden bir kişi zuhur edecek, dini kuvvetlendirecek, adaleti hâkim kılacak ve Müslümanlar da ona tabi olacaklardır. Fatıma evladı olan189 ve Hz. Peygamberin adını taşıyan bu şahıs Araplara egemen oluncaya kadar kıyamet gerçekleşmeyecektir. Beş, yedi ya da dokuz sene hüküm sürecektir.190 Doğu beldelerinden gelen siyah sancaklı adamlar onun ordusuna katılacaklardır.191 185 Fığlalı, E. Ruhî, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.198; Cemil Hakyemez, “Mehdî Düşüncesinin İtikadileşmesi Üzerine”, GÜÇİFD, 2004/1, s. 131. 186 İlhan, Avni, Mehdîlik, Beyan Yayınları, İstanbul 1993, s.78. 187 İlhan, Mehdîlik, s.13; Fığlalı, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.204; Hakyemez, “Mehdî Düşüncesinin İtikadileşmesi Üzerine”, GÜÇİFD, 2004/1, s. 133. 188 İbn Haldun, Mukaddime, çev. Zakir Kadirî Ugan, MEB Yayınları, İstanbul 1988, II, 138. 189 İbn Mace, Fiten 34. 190 Tirmîzî, Fiten 53. 191 İbn Mace, Fiten 36. 35 Şii kaynaklarda özelliklede İmâmiyye’de bir takım alâmetlerin belirtisinden sonra Mehdî ortaya çıkacaktır. Peygamberlik iddiasında bulunan altmış yalancının ortaya çıkması, imamı gördüklerini iddia eden oniki kişinin belirmesi, depremlerin olması, ihtilafların, ayrılıkların, savaşların çoğalması, yalan, haksızlık, dinsizlik gibi her türlü olumsuz akımlar hâkim olacaktır. Rüşvet, faiz, zina, hırsızlık, adam öldürme gibi bütün haramların helal sayıldığı, namaz, oruç, zekât gibi dini emirlerin terk edildiği, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamanın kalktığı, Kur’an ve İslam’ın sadece isimlerinin kaldığı gibi bir takım alâmetlerin belirdiği bozuk bir zamanda ortaya çıkacak ve yeryüzünü adâletle dolduracaktır.192 II. HADİSLERDE İSRAİLİYÂT VE MESİHİYÂT ETKİSİNE DAİR TARTIŞMALARIN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ Batıdaki bilim insanları, doğu’nun dini, kültürü, tarihi ve dilleriyle meşgul olmuşlardır. Bununla ilgili olarak bir akım oluşturmuşlardır: Oryantalizm. Doğunun medeniyeti, kültürü, sanatı, düşünce dünyasıdır. Başka bir ifade ile doğu bilimleridir. Oryantalist (müsteşrik) ise, doğunun meseleleri ile meşgul olan kimselerdir.193 Müsteşrikler bu meşguliyetin içersinde birçok faaliyetlerde bulunmuşlardır. 1800’lü yılların başından günümüze gelinceye kadarki süreç içinde Avrupa’da İslam ile ilgili çeşitli dillerde kitaplar yayınlanmıştır. Bununla beraber Amerika’da İslam Dünyası ile ilgili onlarca araştırma merkezleri kurularak, çeşitli konularda ve dillerde ilmi dergiler çıkarmaktadırlar. Çok sayıda ilmi kongre ve paneller düzenlemişlerdir.194 Bu çalışmalar daha çok 18 ve 19. Asırlarda yoğunlaşmıştır. Özellikle bu yoğunlaşma döneminde yazılıp yayınlanan kitap, makale ve daha başka araştırma yazılarına bakıldığında İslam’a ve İslam kültürüne karşı her zaman tarafsız davranılmadığı görülmektedir. Çalışmaların büyük çoğunluğu İslam kültürünün kendinden önceki Hristiyan ve Yahudi kültüründen etkilenerek alıntı yapıldığı vurgusu taşımaktadır. Bu durum İslam üzerinde çalışan ilim adamları için adeta bir önyargı oluşturmuştur. Bu 192 Fığlalı, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.207; Öz, İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdî İnancı, s.77-83. 193 Cerrahoğlu, “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an İlimleri Üzerine Araştırmalar”, AÜİFD, c.XXXI, Ankara 1989, s. 95, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/775/9902.pdf; Said, Edward, Oryantalizm, çev. Selahaddin Ayaz, Pınar Yayınları, İstanbul ts. s. 87-88. 194 Umeri, Ekrem Ziya, “Oryantalizmin Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, çev. Adil Yavuz, SÜİFD, S.XVI, Konya 2003, s. 234. 36 önyargıları gerçekleştirmek için çok fazla performans ve kaynak harcamışlardır. Ancak buna karşılık insaflı olup faydalı çalışma yapanlarda olmuştur.195 Hadis içersinde geçen kelimelerden hareketle hadisi bulmak için yayınlanan el-Mu’cemu’l-Müfehres li Elfazi’l-Hadisi’n-Nebevi veya meşhur adıyla Concordance isimli uzun soluklu çalışmanın ilk cildini 1936 da yayınlayan A. J. Wensinck196 bunlardan biridir. İslam ve hadis hakkında yazı yazan ve fikir beyan edenlerin en meşhurlarından ve önde gelenlerinden birisi Macar asıllı Musevi olan Ignaz Goldziher’dir (1850-1921). Goldziher’in ilk olmasının muhtemel iki nedeninden birincisi onun İslam araştırmalarının ayrı bir branş olarak ele alınmaya başlandığı XIX. yy. son yarısından itibaren bu alanda çalışmalar yapmış olması, ikincisi ve daha belirleyici olanı İslami ilimlerin diğer branşları yanında özellikle hadisle alakalı müstakil eserler vermiş olmasıdır.197 Goldziher, kendinden önceki müsteşriklerin fikir ve düşüncelerinden de faydalanmak suretiyle kitaplar ve makaleler yazmıştır. Yazdığı yazılarda genellikle Müslümanların sahip olduğu dini kültürün ve medeniyetin Hıristiyan ve Yahudi kültürüne borçlu olduğu ana temasına yer vermiştir. Bunlardan bir tanesi de 1902 yılında yayınlanan ve ‘Hadis Kültüründe Yer alan İncil Parçaları’ diye tercüme edilen makalesidir. Bu makalede Yeni Ahit’in öğretilerinin Hadis Edebiyatında Muhammed’in sözleri olarak zikredildiği, Yeni Ahit’e özgü ifade tarzlarının Peygamber ve arkadaşlarının sözlerine karıştırıldığı ve buradan İslam’ın din diline yerleştirildikleri iddia edilmektedir. Hz. Peygambere isnat edilen ‘Ben dünyayı imar için değil, bilakis tahrip/yıkmak için gönderildim’ sözünün Matta 10/34’ün yanlış bir yankısı olduğunu söylemektedir. İbn Abbas’tan rivayet edilen ‘İlim, sayılamayacak kadar fazladır; öyleyse her şeyin en iyisini alın’ sözünün I. Selanikliler 5/21’le bağlantılı olduğunu ifade etmektedir. İncil’de ki meselelerin zaman zaman hadis şeklinde rivayet edildiğini ifade ediyor. Ebû Hureyre hadisi olarak rivayet edilen; şeytanla Hz. İsa arasındaki diyalogun Matta 4/5-7’nin içeriği olduğunu belirtmektedir.198 Goldziher, burada; bazı kelime, kavram ve cümlelerin birbirine benzemesinden yola çıkarak hadisin Hıristiyan 195 Goldziher, Ignaz, “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları”, çev. Sami Şahin, CÜİFD, XII/1-2008, s.487 (Mütercimin Takdimi), http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/1667.pdf 196 Polat, Salahattin; Nazlıgül, Habil; Doğanay, Süleyman, Hadis Araştırma ve Tenkit Klavuzu, İFAV, İstanbul 2008, s.13. 197 Kızıl, Fatma, “Oryantalistlerin Hadislerin Menşeini Tespite Yönelik Yöntemleri”, UÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2005, s.14. 198 Örneklerin tamamı için bkz. Goldziher, “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları”, s.488-493; Karacabey, Salih, “İsrailiyatı Belirleme Kriterleri Çerçevesinde İlahi Mesajın Birliği Meselesi”, UÜİFD, Bursa 2003, c.12/1, s.81-83, http://kutuphane.uludag.edu.tr/PDF/ilh/2003-12(1)/M4.pdf 37 ve Yahudi kültürünün etkisinde kaldığı tezini ispatlamaya çalışmıştır. Kelime ve kavramların birbirine benzemesi, her zaman birbirinin aynısı veya birbirinden etkilendiği anlamına gelmez. İlahi dinlerin menşeinin bir olması sebebiyle bir dindeki söylem ile diğer dindeki söylemlerin benzeşmesi çok tabidir. Bu durumu üstünlük veya başka bir düşünce ile açıklamaya kalkmak bağnazlığa düşürür. Bu da insanı bilimsellikten uzaklaştırarak farklı amaç ve mecralara sürükler.199 Bir başka makalesinde de hadiste Yeni Eflatuncu ve Gnostik unsurların bulunduğunu, bu düşünceleri İslam’a ilk uyarlayanların tasavvuf erbapları olduğu tezini işlemektedir. Konuyu örnekleriyle işledikten sonra bütün hadisleri şaibe altında bırakacak bir cümle ile makaleyi tamamlıyor: ‘Bütün bunlardan, en eski hadislerin bile gnostik fikirleri içine almaya ne kadar elverişli olduğunu görüyoruz.’200 Bu yargıyı tarihi ve ilmi gerçeklerden dolayı kabul etmek mümkün değildir. Ali Osman Koçkuzu, Goldziher’in eserinin kılavuz kitap olarak değerlendirildiğini ve hadis araştırmalarına çoğu kez ondan başlandığını ifade etmektedir. Goldziher’in; hadis edebiyatının, İslam Peygamberinin esas fikir ve ideallerini temsil etmediği ve fakat daha sonraki devirde bulunan kimselerin fikirlerini yansıttığı görüşü Batılıların hadis araştırmalarında düşünce bakımından çıkış noktalarını oluşturmuştur. Devamında da ‘ binaenaleyh hadisler, Peygamber tarafından vaz’ edilen fikirler için kaynak vazifesi göremez. Ancak ondan sonraki İslam kültürünün muhtelif cephelerinin, yabancı gayr-i İslami tesirler altındaki tarihi için mühim bir haber kaynağı vazifesi görür’ demektedirler. Koçkuzu, onların bu ve benzeri görüşlerinin kabul edilemez olduğunu şöyle ifade etmektedir. “ Bu zatlar, İslam’dan önceki devrede gelen Yahudiliğin, diğer iki dinin kaynağı olduğu fikrini işlemektedirler. Her üç dinde de müşterek ilahi unsurların bulunduğunu, üçünün de belirli tarihlerde hükümran olduğunu kabul yerine, Hıristiyanlığı ve İslamlığı, Yahudilikten sapan iki ayrı mezhep veya bozulmuş din gösterme arzusu, onların ilmin kutsi ölçülerini garazları için bir tarafa atmaya sevk etmiştir.” Müsteşriklerin çoğunun saptırıcı, garazkâr ve ilmi namustan yoksun olduklarını belirtmektedir.201 199 Goldziher, “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları”, s. 493 (Tercüme hakkında yapılan değerlendirme) 200 Goldziher, Ignaz, “Hadis’te Yeni-Eflatuncu ve Gnostik Unsurlar”, çev. Ömer Özsoy, AÜİFD, c.XXXVI, s.405-421, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10031.pdf 201 Koçkuzu, Ali Osman, Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1983, s.202-206. 38 Ka’bu’l-Ahbar’ın eski bir Yahudi âlimi olması, zaman zaman ashap ile oturup Tevrat’tan ilgi çekici bilgiler nakletmesi ve ashabında ondan ilim alması İslam tarihinde İsrailiyat denilince akla ilk gelen şahıslardan biri olmasını sağlamıştır. A. J. Wensinck, Nabia Abbott, Hava Lazarus, Uri Rubin gibi şarkiyatçılar ve Ahmet Emin, Reşid Rıza, Ebû Reyye gibi Müslüman müellifler, Ka’bu’l-Ahbar’ın İslam’a girdikten sonra, sahabe ve tabilere, Tevrat ve Yahudi kültürü ile ilgili bilgileri anlattığı, onlarında bunları fark etmeksizin hadis diye aktardıkları gibi iddialarda bulunmuşlardır. Ahmet Emin, Reşit Rıza ve Ebû Reyye biraz daha ileri giderek; İslam dinine Yahudi kültürünü bilerek sızdırması ve anlattıklarının tefsir hadis gibi İslam kaynaklarına sebep olduğu için, Ka’b’ı şiddetle eleştirmişlerdir.202 Başta Yahudi ve Hıristiyan kültürü olmak üzere birçok kültüre ait unsurların çeşitli yollardan İslam kültürüne karıştığını belirten Hayri Kırbaşoğlu, bu sızmaların zaman zaman hadis olarak adlandırıldığını belirtmektedir.203 Hadis ilminde bu tür rivayetlere İsrailiyat-Mesihiyat adının verildiğini belirterek özellikle Yahudi ve Hıristiyanlardan Müslüman olanların eski inanç ve kültürlerinden kopmayarak –kasıtlı veya kasıtsız olarak- bunları İslam kültürüne taşıdıklarını vurgulamaktadır.204 es-Seyyid Sâlih Ebûbekr tarafından yazılan el-Advâu’l-Kur’âniyye fi’ktisâhi’lEhâdisi’l-İsrâiliyye ve Tathiri’l-Buhari minhâ (İsrâiliyyat hadislerinin kökünün kazınması ve Buhari’nin bunlardan temizlenmesi) adlı eserin de yaklaşık yüz yirmi hadisi İsrailiyat olarak değerlendirmekte ve tenkit etmektedir. Klasik hadis kaynaklarında ki İsrailiyat türü uydurmaların tespit edilip temizlenmesinin bu hadis âlimlerinin büyüklüklerine herhangi bir zarar vermeyeceği görüşündedir. 205 Bütün bu açıklamalardan sonra, Hz. Peygamber (s.a.v)’ in Yahudi ve Hıristiyan dînî kültür ve tarihi başta olmak üzere diğer din ve kültürler hakkında doğrudan veya dolaylı kendisine ulaşan bilgileri, İslam’a aykırı olmadığı takdirde alıp benimsemiş ve bazen bu bilgilerin kaynağını açıkça belirtip bazen de açıklamamış olabilir. Kaynağı açıklanmış veya araştırma sonucu belli olan her yabancı menşeli hadis gerçekten Hz. Peygamber 202 Özdemir, Veysel, “Abdullah b. Amr’ın İsraili Rivayetleriyle Meşhur Ravilerle İlişkisinin Boyutları”, FÜİFD, Elazığ 2008, c.13/1, s.213, http://ilahiyat.firat.edu.tr/Makaleler/13-1_2008/13.pdf 203 Kırbaşoğlu, Hayri, Alternatif Hadis Metodolojisi, Kitâbiyât Yayınları, Ankara 2002, s.247. 204 Konu ile ilgili örnekler ve yapılan yorumlar için bkz. Kırbaşoğlu, Hayri, Alternatif Hadis Metodolojisi, s.247-256. 205 es-Seyyid Sâlih Ebubekr, el-Advâu’l-Kur’âniyye’den naklen Hayri Kırbaşoğlu, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2000, s.267. 39 (s.a.v) tarafından söylenmiş olabilir mi? Bu nokta da dikkatli olmak ve karar verirken aceleci davranmamak gerekmektedir. Bu haberlerin İslam’a uygun olup olmadıklarına bakılmalıdır. Günümüzün teknik şartları bu imkânı bize sağlayacak özelliktedir. Müslümanların, küçük yaşlardan itibaren düşünce dünyalarını İsrâilî bilgi ve haberlerle doldurmamak için bu çalışmalara çok ihtiyaç vardır. 40 İKİNCİ BÖLÜM HADİSLERDE VE KİTAB-I MUKADDES’TE KIYAMET ALÂMETLERİ VE GELECEĞE YÖNELİK HABERLER Hadislerde, kıyametin kopmasından önce meydana gelecek olaylar sınıflandırmalar yapılarak bir araya toplanabilir. Bu hadislerin bazılarında Müslümanlara ahlaki uyarılar yapılarak fitneler konusunda dikkat çekilmektedir. Dabbe’tü-l Arz, Ye’cüc ve Me’cüc, Nüzul-i İsa, Mehdî gibi konulardan bahseden hadislerde ise kıyamete yakın gerçekleşecek olaylardan haber verilmektedir. Tartışma ve yorum farklılıkları da daha çok bu rivayetler üzerinde gerçekleşmektedir. Ye’cüc ve Me’cüc’ü bir ırka hasretme çabaları, Hz. İsa’nın nüzulü ile ilgili tartışmalar, Mehdî fikrinin itikadileşme süreci ile ilgili tartışmalar bunu göstermektedir. Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusu, geniş araştırmalar yapmaya müsait bir alandır. A. Herc İle İlgili Rivayetlerin Tahrici ve Tenkidi سو َل ﱠ ﷲِ قَا َل » ا ْلقَ ْت ُل ا ْلقَ ْت ُل الَ تَقُو ُم ال ﱠ-A ُ قَالُوا َو َما ا ْل َھ ْر ُج يَا َر.« سا َعةُ َحتﱠى َي ْكثُ َر ا ْل َھ ْر ُج ْ َ َوت، ُار َب ال ﱠز َمان َو ْھ َو- َويَ ْكثُ َر ا ْل َھ ْر ُج، ُظ َھ َر ا ْلفِتَن الَ تَقُو ُم ال ﱠ-B َ َ َويَتَق، َوتَ ْكثُ َر ال ﱠزالَ ِز ُل، ض ا ْل ِع ْل ُم َ َسا َعةُ َحتﱠى يُ ْقب يض ُ ِ َحتﱠى يَ ْكثُ َر فِي ُك ُم ا ْل َما ُل فَيَف- ا ْلقَ ْت ُل ا ْل َق ْت ُل ، وتظھر الفتن، كلھم يزعم أنه رسول ﷲ حتى يفيض المال، ال تقوم الساعة حتى يخرج ثالثون دجالون-B1 » القتل القتل: وما الھرج يا رسول ﷲ ؟ قال: قالوا، « ويكثر الھرج َوا ْل َھ ْر ُج ا ْلقَ ْتل.« سا َع ِة أَيﱠا ٌم يُ ْرفَ ُع فِي َھا ا ْل ِع ْل ُم َو َي ْن ِز ُل ِفي َھا ا ْل َج ْھ ُل َويَ ْكثُ ُر فِي َھا ا ْل َھ ْر ُج َى ال ﱠ ِ بَيْنَ يَد-C القتل: وما الھرج ؟ قال: إن بين الساعة أياما ينزل فيھا الجھل ويرفع فيھا العلم ويكثر فيھا الھرج ( قلنا-C1 41 سا َع ِة أَيﱠا ًما يَ ْن ِز ُل فِي َھا ا ْل َج ْھ ُل َويَ ْكثُ ُر ِفي َھا ْالھَرْ جُ ،قُ ْلنَا َ :و َما ْالھَرْ ُج ؟ قَا َل : َي ال ﱠ -C2إِنﱠ بَيْنَ يَد ِ ا ْلقَ ْت ُل ،ا ْلقَ ْت ُل. -Dيتقارب الزمان ،وينقص العلم ،وتظھر الفتن ،ويلقى الشح ،ويكثر الھرج ،قالوا وما الھرج يا رسول ﷲ ؟ قال :القتل القتل -D1يتقارب الزمن ،وتظھر الفتن ،ويلقى الشح ،ويكثر الھرج ،قالوا :أيم ھو ؟ يا رسول ﷲ ! قال القتل. ج َك ِھ ْج َر ٍة إِلَ ﱠى -Eا ْل َع َم ُل فِى ْالھَرْ ِ ج َك ِھ ْج َر ٍة إِ َل ﱠى - E1ا ْل ِعبَا َدةُ فِى ْالھَرْ ِ سو َل ﱠ ﷲِ َما ْالھَرْ ُج قَا َل :ا ْلقَ ْت ُل ا ْل َق ْت ُل ب ِمنْ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب يَ ْنقُ ُ ص ا ْل ِع ْل ُم َويَ ْكثُ ُر ْالھَرْ ُج « .قَا َل قُ ْلتُ يَا َر ُ َ -Fو ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ 42 42 43 43 44 Sika Kabul Edilen Raviler 206 208 207 ثقة-الحسن بن موسى األشيب - مقبول-زياد بن قيس المدني-F صاحب كتاب, ثقة-شيبان بن عبد الرحمن التميمى 209 211 212 -عبد الرحمن بن ھرمز األعرج –ثقة-B 215 213 ثقة-– عبد الرحمن بن يعقوبB1 218 ثقة عالما-أبو خليفة الفضل بن الحباب الجمحى 222 219 226 216 214 ثبت ثقة-المدائنى ثقة حافظ متقن-شعبة بن الحجاج بن الورد ثقة حجة, ثقة عابد-عبد ﷲ بن مسلمة بن قعنب القعنبى 221 ثقة-يحيى بن أيوب المقابرى ليس به بأس, صدوق-سھيل بن أبى صالح 228 حافظ, ثقة ثبت-شعيب بن أبى حمزة صدوق صالح، الحافظ, صدوق, ثقة-ورقاء بن عمر بن كليب اليشكرى 217 224 ثقة-محمد بن بكار بن الريان ثقة فقيه- أبو عبد الرحمن المدنى المعروف بأبى الزناد، عبد ﷲ بن ذكوان القرشى ثقة, ثقة صدوق- أبو اليمان الحمصى، الحكم بن نافع البھرانى على بن حفص 210 ثقة-ھاشم بن القاسم 223 ثقة ثبت-إسماعيل بن جعفر بن أبى كثير 220 ثقة ثبت-ذكوان أبو صالح السمان الزيات المدنى-A ثقة ثبت-قتيبة بن سعيد بن جميل 227 ثقة حجة, اإلمام-سعيد بن المسيب بن حزن 225 ثقة- يعقوب بن عبد الرحمن ثقة-حميد بن عبد الرحمن بن عوف-D محمد بن مسلم بن عبيد ﷲ بن عبد ﷲ بن شھاب بن عبد ﷲ ابن الحارث بن زھرة بن كالب بن مرة بن كعب بن 230 - ثقة-يونس بن يزيد 229 -حافظ,لؤى بن غالب القرشى الزھرى– ثقة 206 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 322. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 327; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 595. 208 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VI, 330;İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II/279. 209 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 19; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXX, 134. 210 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 66; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIV, 528. 211 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 470; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 26. 212 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 490; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIV, 479. 213 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 419, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 307; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 518. 214 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 234; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 153. 215 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 101; Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, IV, 332. 216 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 272; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 410. 217 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 596. 218 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 490; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 301. 219 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 29. 220 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 350. 221 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 251. 222 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 241; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 165. 223 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VIII, 516. 224 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 232; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 227. 225 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 349. 226 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 232. 227 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 380. 228 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 76. 229 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 397; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVI, 432. 207 45 231 233 235 ثقة حافظ-أحمد بن صالح المصرى عبد األعلى –ثقة 234 232 صدوق-عنبسة بن خالد بن يزيد الثقة المأمون, رجل صالح، ثقة-معمر بن راشد األزدى 236 237 ثقة-عبد ﷲ بن وھب بن مسلم ثقة-عياش بن الوليد الرقام القطان ثقة حافظ- أبو بكر بن أبى شيبة، موالھم، عبد ﷲ بن محمد بن إبراھيم بن عثمان بن خواستى العبسى 238 ثقة-معاوية بن قرة بن إياس-E Muaviye b. Gurre ile Muhammed b. Cihad arasında aradığımız kaynaklarda hoca talebe ilişkisi tarafımdan tespit edilememiştir. Taberâni Evsât’ta geçen bu varyantta bir kopukluk söz konusudur. 240 239 ثقة ثبت-حماد بن زيد بن درھم ثقة-معلى بن زياد القردوسى صدوق زاھد لكنه كان يتشيع-جعفر بن سليمان 241 243 ثقة متقن عابد-يزيد بن ھارون بن زاذى 245 246 244 صدوق-مستلم بن سعيد الثقفى - ثقة حافظ-أحمد بن سنان بن أسد ثقة حافظ- موالھم أبو محمد الكوفى األعمش، سليمان بن مھران األسدى الكاھلى 248 ثقة حافظ- وكيع بن الجراح 250 252 ثقة- شقيق بن سلمة 242 ثقة ث-منصور بن زاذان ثقة حافظ-عمرو بن على ثقة ربما وھم-عمر بن حفص بن غياث 247 ثقة-محمد بن عبيد بن أبى أمية 249 ثقة ثبت-محمد بن المثنى 251 ثقة- حفص بن غياث 230 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 396; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 556. İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 545; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 283. 232 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 404; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 137. 233 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 35; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 344. 234 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XX, 219; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 309. 235 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 362; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 88. 236 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 563; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 178. 237 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 3; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 39. 238 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 195. 239 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 288. 240 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 10. 241 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 288. 242 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 95; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 432. 243 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 266. 244 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 323. 245 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 39. 246 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 89; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 196. 247 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 639. 248 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 112. 249 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 378. 250 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 165. 251 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 60. 231 46 253 ثقة الحافظ- أبو معاوية الضرير الكوفى، محمد بن خازم التميمى السعدى ثقة-على بن محمد بن إسحاق 256 257 254 ال بأس به, ثقة-الربيع بن سليمان ثقة حافظ-محمد بن عبد ﷲ بن نمير 255 فرات بن سلمان – ال بأس به صحابى, أبو سعيد الخدرى,سعد بن مالك بن سنان بن عبيد بن ثعلبة بن عبيد بن األبجر-A İhtilaflı Kabul Edilen Raviler 258 الحافظ, ثقة صحيح الكتاب إال أن فيه غفلة-محمد بن جعفر الھذلى - صدوق-حرملة بن يحيى Ebû Hatim: La yehteccü bih; İbn Adiyy: Zayıf; İbn Main: Saduk; Ukayli: Zayıflarda zikretmiştir; Esrime; Saduk fakat gafleti olduğunu belirtmiştir.259 - صدوق ربما وھم-العالء بن عبد الرحمن بن يعقوب الحرقى Nesaî: Leyse bihi bu’sun, Ebû hatim: Salih, Sikalar ondan rivayette bulunmuşlardır. Ebû Hayseme: Yahya b. Main’den Leyse bizake.260 261 ليس به بأس, صدوق-عبد العزيز بن محمد بن عبيد Ebû Hayseme: Leyse bihi be’sün, Ebû Zür’a: Seyyiül Hıfz, Nesai: Leyse bilkaviyy, İbn Sad: Sika, Darimi: Yahya’dan rivayetle ‘la be’se bih’, 262 - صدوق يھم- عاصم بن بھدلة İbn Sa’d: Sika ancak hadiste çok hatası vardır. Nesai: Leyse bihi be’sün. Yahya b. Main: La be’se bih, Ebû Hatim: Salih.263 Zayıf Kabul Edilen Raviler 252 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 382. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 121; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXV, 130. 254 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 252. 255 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 342. 256 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 213. 257 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 417. 258 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 85; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXV, 8. 259 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 474; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, V, 550. 260 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 522; İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 763. 261 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 194; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 316. 262 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, II, 357. 263 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIII, 477; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 35. 253 47 264 266 ليس بثقة لين الحديث, أيوب بن سويد الرملى– ضعيف ضعيف- عطية بن سعد بن جنادة 265 ضعيف-عمرو بن عطية العوفى - ضعيف-الوليد بن عبد ﷲ بن أبى ثور Nesaî: Zayıf; Yahya b. Main: Leyse bi şeyin; Ebi Zür’a: Münkerul Hadis; Yakup b. Süfyan: Zayıf.267 Ebû Yâ’la rivayeti zayıftır. A grubunda aldığımız Taberâni’nin Mu’cemû’l-Evsât’ta ki rivayetinde Atiye b. Sa’d ile Amr b. Atiye cerh-tadil imamları tarafından zayıf ravi olarak değerlendirilmektedirler. E grubunda aldığımız Mu’cemû’l-Sağır de zikredilen rivayette de Eyüb b.Süveyd zayıf ravi olarak cerh edilmiştir. Ebû Ya’lâ’nın F grubunda aldığımız rivayetinde de el-Velid b. Abdullah zayıf ravidir. Bu ravilerden bu rivayetler zayıftır. Diğer rivayetler sahih’tir. Rivayetler metin yönünden çeşitlilik arz etmektedir. Hepsinde ortak olan kısım ‘herç’ ve ‘hercin ne olduğunu açıklayan’ lafızlardır. A grubunda ki rivayetler bu lafızlarla sınırlıdır. İlmin kaldırılması, zelzelelerin çoğalması, zamanın yaklaşması, fitnelerin ortaya çıkması lafızları B grubunda ki rivayetlere eklenmiştir. Ayrıca B1’de Peygamberliklerini iddia eden otuz yalancı deccalin ortaya çıkması ve malın çoğalması lafızları zikredilmektedir. E ve E1 grubunda ki varyantlarda farklı noktaya temas edilmektedir. Hz. Peygamberin uyarıcılık ve yol gösterme sıfatlarına uygun olarak ‘herç zamanında yapılan amelin Hz. Peygamber’e hicret gibi olacağı’ rivayet edilmektedir. E1’de ‘amel’ lafzı yerine ‘ibadet’ lafzı kullanılmıştır. İlmin kaldırılıp yerine cehaletin yaygınlaştırıldığında insan nesli için fitne ve bozulmalarda başlamaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) bu hususu dile getirerek kıyamete kadar olan sürede insanların ilme sarılmalarını istemektedir. 264 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 201; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 148. Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, III, 281; İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, II, 265. 266 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 287; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, III, 476. 267 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 34. 265 48 B. Kitabı Mukaddes’te Herc İlgili Rivayetler “Kuzu dördüncü mührü açınca gel diyen dördüncü yaratığın sesini işittim. Bakınca soluk renkli bir at gördüm. Ata binmiş olanın adı ölüm’dü. Ölüler diyarı onun ardınca geliyordu. Bunlara kılıçla, kıtlıkla, vebayla ve yeryüzünün vahşi hayvanlarıyla ölüm saçmak için yeryüzünün dörtte biri üzerinde yetki verildi. Kuzu beşinci mührü açınca sunağın altında tanrı sözü ve sürdürdükleri tanıklık nedeniyle öldürülmüş olanların canlarını gördüm. Yüksek sesle feryat ederek şöyle diyorlardı: ‘Kutsal ve gerçek olan efendimiz, yeryüzünde yaşayanları yargılayıp onlardan kanımızın öcünü almak için daha ne kadar bekleyeceksin? Onların her birine beyaz birer kaftan verildi. Kendileri gibi öldürülecek olan diğer Tanrı kullarının ve kardeşlerinin sayısı tamamlanıncaya dek kısa bir süre daha beklemeleri istendi”.268 “Uluyun! Rabbin günü yakındır. Her şeye Kadir olan tarafından bir yıkım gibi geliyor. Bundan ötürü bütün eller gevşeyecek ve her insan yüreği eriyecek ve şaşıracaklar; onları ağrılar ve elemler tutacak; doğuran kadın gibi ağrı çekecekler; şaşkın şaşkın birbirlerine bakacaklar, yüzleri alev yüzü. Memleketi çöl etmek için ve onun içinden suçlu olanları helak etmek için işte Rab’bin günü. Acımayan gün, gazapla ve kızgın öfke ile geliyor. Çünkü göklerin yıldızları ve onların yıldız kümeleri ışıklarını vermeyecekler:güneş doğunca kararacak ve ay parlak ışığını vermeyecek.Ve onların kötülüklerinden ötürü ve onların fesatlarından ötürü kötüleri cezalandıracağım.!Ve kibirlilerin küstahlığını sona erdireceğim ve korkunç olanların gururunu alçaltacağım. Tek bir adamı saf altından ve bir adamı ofirin saf altınından daha nadir kılacağım. Bundan ötürü gökleri titreteceğim ve ordular Rabbi’nin gazabından ve kızgın öfkesi gününde dünya yerinden oynayacak. Ve vaki olacak ki kovalanan ceylan gibi, herkes kavmine yönelecek ve herkes memleketine kaçacak. Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak; evleri çapul edilecek ve karıları kirletilecek.”269 268 269 Esinleme 6/ 8-12. İşaya,13/6-16. 49 Değerlendirme İki kaynakta da kıyametten önce öldürme eyleminin olacağı ortak olarak verilmektedir. Hadisler de herc bütün rivayetlerde ortaktır. Herc’ten önce sıralanan belirtiler farklılık göstermektedir. Bu metinlerle ilgili olarak da önemli bir nokta hercle ilgili bir belirsizliğin olmasıdır. Çünkü gerek Hz. Peygamberden önce gerekse de Hz. Peygamber’den günümüze kadar geçen sürede birçok öldürme eylemi gerçekleşmiştir. Burada ki sınır nedir? Sorusu sorularak metne yönelik bir eleştiri getirilebilir. Rivayetler de ihtilaflı ve zayıf ravilerin bulunması bu rivayetlere karşı ihtiyatlı yaklaşmayı gerektirmektedir. Ayrıca “herc” kelimesinin kaynağı ile ilgili olarak farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Farklılıkların bu tür rivayetlerin kaynağı hakkında ipuçları taşıdığı belirtilmektedir.270 C. Kıyametten Önce Büyük İki Grubun Savaşacağını Belirten Rivayetler ٌاح َدة الَ تَقُو ُم ال ﱠ-A ِ َان َدع َْوا ُھ َما َو ِ سا َعةُ َحتﱠى َي ْقتَتِ َل ِفئَت بينھما مقتلة عظيمة دعواھما واحدة، ال تقوم الساعة حتى تقتتل فئتان عظيمتان-A1 ق ق بَ ْينَ ُھ َما َما ِرقَةٌ يَ ْقتُلُ َھا أَ ْوالَ ُھ َما بِا ْل َح ﱢ ُ اح َدةٌ ت َْم ُر الَ تَقُو ُم ال ﱠ-B ِ َان َدع َْوا ُھ َما َو ِ َان ع َِظي َمت ِ سا َعةُ َحتﱠى َي ْقتَتِ َل فِ َئت سا َعةُ َحتﱠى َوالَ تَقُو ُم ال ﱠ، ٌاح َدة الَ تَقُو ُم ال ﱠ-B1 ِ َدع َْوا ُھ َما َو، ٌ َفيَ ُكونَ َب ْينَ ُھ َما َم ْق َتلَةٌ ع َِظي َمة، َان ِ سا َعةُ َحتﱠى يَ ْقتَتِ َل فِئَت سو ُل ﱠ ُ ُك ﱡل ُھ ْم يَ ْز ُع ُم أَنﱠهُ َر، َيُ ْب َع َث د ﱠَجالُونَ َك ﱠذابُونَ قَ ِري ًبا ِمنْ َثالَثِين ِﷲ ، ق الﱠتِى تَ ْغلِ ُب أَ ْوالَ ُھ َما بِا ْل َح ﱢ، ٌاح َدة ْ َان ِمنَ ا ْل ُم الَ تَقُو ُم ال ﱠ-C ِ سلِ ِمينَ َدع َْوا ُھ َما َو ِ َان ع ِ َظي َمت ِ سا َعةُ َحتﱠى تَ ْق َتتِ َل ِفئَت س ْھ ُم ِمنَ ال ﱠر ِميﱠ ِة ُ ﱢين َك َما يَ ْم ُر ق ال ﱠ ِ فَبَ ْينَ َما ُھ ْم َك َذلِكَ إِ ْذ َم َرقَتْ ِم ْن ُھ ْم َما ِرقَةٌ يَ ْم ُرقُونَ ِمنَ الد تقتلھا أولى الطائفتين، فبينما ھم كذلك إذ مرقت منھم مارقة، دعواھما واحدة، تقتتل فئتان عظيمتان-D بالحق 270 Kelimenin kullanım farklılıkları ve yapılan yorumlarla ilgili olarak bkz. Mehmet Paçacı, Hadis’te Apokaliptisizm veya Fiten Edebiyatı, İslâmiyât I (1998), sayı 1, s.40. 50 50 51 Sika Olan Raviler 271 273 ثقة مكثر-أبو سلمة بن عبد الرحمن بن عوف-A 272 ثقة-سليمان بن بالل 274 275 مقبول-محمد بن عبد ﷲ بن أبى عتيق ثقة-عبد الحميد بن عبد ﷲ بن عبد ﷲ بن أويس ثقة ثبت عالم- عبد الرحمن بن ھرمز األعرج-A Abdullah b. Zekvan (Ebû Zinad) ve Verkaî hakkında bilgi verilmişti. 277 276 ثقة حافظ مجتھد-إسحاق بن إبراھيم بن مخلد 278 ثقة- ھمام بن منبه- ثقة حافظ-عبد ﷲ بن محمد بن عبد ﷲ بن جعفر İhtilaflı Raviler صدوق أخطأ فى أحاديث من حفظه-إسماعيل بن عبد ﷲ بن عبد ﷲ بن أويس Ahmet b. Hanbel: La be’se Bih; Yahya b. Main: Saduk zayıfü’l akl; Ebû Hatim: Mahalli sıdk, kane mağfelen; Nesai: Zayıf; 279 Zayıf Raviler 280 ضعيف- على بن زيد بن جدعان B1’de ki rivayetler Hemmam b. Münebbih kanalıyla gelmektedir. Bu kanaldaki ravilerle ilgili olarak gerek hoca-talebe ilişkisi açısından gerekse de güvenilirlik açısından bir problem yoktur. Bu rivayetler sahihtir. Ancak B’de ki rivayetler Ali b. Zeyd kanalı ile Ahmet b. Hanbel ile Abdurrezzak tarafından nakledilmiştir. Bu kanalda Ali b. Zeyd ile Ma’mer arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. 271 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XII, 105. İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, II, 490. 273 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XI, 374. 274 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 445. 275 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 440; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 260. 276 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 59. 277 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, II, 383. 278 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 9. 279 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 271; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, III, 128. 280 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 437; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 284. 272 52 Ali b. Zeyd zayıf ravi olarak cerh edilmiştir. Bunun için B, C ve D’de belirttiğimiz rivayetler zayıftır. A, A1 ve B1’de aktardığımız rivayetler sahihtir. Ç. Kitab-ı Mukaddes’te Savaşın Olacağını Belirten İşaretler “Rab, uzaktan, dünyanın ucundan bir milleti, dilini anlayamayacağın bir milleti, kartal uçar gibi senin üzerine getirecek, kocamış olanın şahsına itibar etmeyen ve çocuklara acımayan sert yüzlü millettir. Seni helak edinceye kadar hayvanların semeresini yiyecek ve seni bitirinceye kadar sana buğday, yeni şarap ve yağ, hayvanlarının yavrularını bırakmayacaktır…”281 “İşte, Ey İsrail Evi, uzaktan üzerinize bir millet getireceğim, Rab diyor, o zorlu bir millet, eski bir millettir. Bir millet ki sen onun dilini bilmez ve ne dediklerini anlamazsın.”282 “…Savaş gürültüleri, savaş haberleri duyacaksınız. Korkmayın sakın! Bunların olması gerek, ama bu daha son demek değildir. Ulus ulusa, devlet devlete savaş açacak; yer yer kıtlıklar, depremler olacak. Bütün bunlar, doğum sancılarının başlangıcıdır. O zaman sizi sıkıntıya sokacaklar ve öldürecekler…”283 Değerlendirme İki kaynakta kıyamet öncesi kargaşa ve savaşlardan söz edilmektedir. Hadisler de gerek sened açısından gerekse de metin açısından tenkid edilen noktalar bulunmaktadır. Metin kısmın da düşünce ve lafız farklılıkları söz konusudur. Bu rivayetler de ortak nokta davası bir olan iki grubun savaşacağı vurgulanmaktadır. Bu grupların Müslümanlardan olduğu bir rivayette belirtilmektedir. Senedin de zayıf ve ihtilaflı ravilerin bulunması metin bakımından da farklılıkların olması bu rivayetlere ihtiyatla yaklaşmayı gerektirmektedir. Hz. Peygamberin burada ki uyarıları toplumların savaşlar sebebi ile varlıklarını kaybedecekleri tehlikesine 281 Tesniye,28/49-51. Yeremya,5/15. 283 Matta,24/3-5. 282 53 işarettir. Başka bir ifade ile toplumsal kıyamete işarettir. Bu rivayetleri küresel ve düşüncelere farklı insanları değerlendirmek şeklinde kıyamet değerlendirmelere sevk etmektedir. D. Ye’cüc ve Me’cüc’le İlgili Rivayetler ستَ ْيقَ َ صلﱠى ﱠ سو ُل ﱠ سلﱠ َم ِمنْ نَ ْو ِم ِه ُم ْح َم ﱞر َو ْج ُھهُ َوھ َُو يَقُو ُل:ال إِلَهَ إِال ﱠ ب ِمنْ -Aا ْ ظ َر ُ ﷲُ َعلَ ْي ِه َو َ ﷲِ َ ﷲََ ،و ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ ب :فَقُ ْلتُ : او َعقَ َد بِيَ ِد ِه يَ ْعنِي َعش ََرةًَ ،قالَتْ زَ ْي َن ُ وج َو َمأْ ُج َ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب ،فُتِ َح ا ْليَ ْو ُم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ وج ِم ْث ُل َھ َذ َ الصا ِل ُحونَ ؟ قَا َل:نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخبَ ُ ث. نَ ْھلِ ُك َو ِفينَا ﱠ ستَ ْيقَ َ ظ ِمنْ نَ ْو ِم ِه َوھ َُو يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ وج -Bا ْ ب ِمنْ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب فُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ ﷲُ َو ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ سو َل ﱠ صالِ ُحونَ قَا َل » نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك َوفِينَا ال ﱠ وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه «َ .و َعقَ َد ُ س ْفيَانُ بِيَ ِد ِه َعش ََرةً .قُ ْلتُ َيا َر ُ َو َمأْ ُج َ ا ْل َخبَ ُ ث «. ستَ ْيقَ َ ظ النﱠبِ ﱡى -صلى ﷲ عليه وسلم ِ -منَ النﱠ ْو ِم ُم ْح َم ًّرا َو ْج ُھهُ يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ ب ِمنْ -Cا ْ ﷲُ َ ،و ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ س ِعينَ أَ ْو ِمائَةً .قِي َل أَنَ ْھلِ ُك س ْف َيانُ تِ ْ وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه « َ .و َعقَ َد ُ وج َو َم ُ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب ،فُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَ ُ اج َ اج َ صا ِل ُحونَ قَا َل » نَ َع ْم ،إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخبَ ُث َوفِينَا ال ﱠ ستَ ْيقَ َ صلﱠى ﱠ ب ِمنْ ش ﱟَر َق ِد ا ْقت ََر َب ،فُتِ َح ا ْليَ ْو َم -Dا ْ ظ َر ُ ﷲ َ ﷲُ َعلَ ْي ِه َو َ سو ُل ﱠ ِ سلﱠ َم ِمنْ نَ ْو ِم ِه َف ِزعًا ،فَ َقا َلَ :و ْي ٌل ِل ْل َع َر ِ سو َل ﱠ ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك َوفِي َنا وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِھ َو َحلﱠ َ ق بِأَ ْ اإل ْب َھ ِام َوالﱠتِي تَلِي َھا ،فَقُ ْلتُ :يَا َر ُ وج َو َمأْ ُج َ ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ صبُ َع ْي ِه ِ صا ِل ُحونَ ؟ قَا َل:نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخ َب ُ ث. ال ﱠ -Eد ََخ َل َعلَ ْي َھا فَ ِزعًا يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ وج ب ِمنْ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب فُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ ﷲُ َ ،و ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ سو َل ﱠ ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه « َ .و َحلﱠ َ ق بِإِ ْ ش فَقُ ْلتُ يَا َر ُ اإل ْب َھ ِام َوالﱠتِى تَلِي َھا .قَالَتْ زَ ْينَ ُ َو َمأْ ُج َ ب ا ْبنَةُ َج ْح ٍ صبَ ِع ِه ِ صا ِل ُحونَ قَا َل » نَ َع ْم ،إِ َذا َكثُ َر ا ْل ُخ ْب ُ ث« َوفِينَا ال ﱠ -Fدخل علينا رسول ﷲ صلى ﷲ عليه وسلم وھو يقول :ويل للعرب من شر قد اقترب ،فتح اليوم من ردم يأجوج ومأجوج مثل ھذا -وحلق إبھامه بالتي تليھا -قالت :فقلت :يا رسول ﷲ ! أنھلك وفينا الصالحون ؟ قال :نعم ،إذا كثر الخبث س ِعينَ ب تِ ْ وج ِم ْث ُل َھ َذا «َ .و َعقَ َد ُو َھ ْي ٌ وج َو َمأْ ُج َ -Gفُتِ َح ا ْليَ ْو َم ِمنْ َرد ِْم َيأْ ُج َ -Ğانتبه رسول ﷲ صلى ﷲ عليه وسلم من نوم محمرا وجھه وھو يقول ال إله إال ﷲ ثالث مرات ويل للعرب من شر قد أقترب فتح اليوم من ردم يأجوج ومأجوج مثل ھذا وعقد سبعين وعشرة سواء قلت يا رسول ﷲ أنھلك وفينا الصالحون قال نعم إذا كثر الخبث قوله تعالى ونفخ في الصور 54 ﷲِ -صلى ﷲ عليه وسلم -يَ ْو ًما فَ ِزعًا ُم ْح َم ًّرا َو ْج ُھهُ يَقُو ُل » الَ إِلَهَ إِالﱠ ﱠ سو ُل ﱠ ب ِمنْ َ -Hخ َر َج َر ُ ﷲُ َو ْي ٌل لِ ْل َع َر ِ اإل ْب َھ ِام َوالﱠ ِتى تَلِي َھاَ .قالَتْ وج ِم ْث ُل َھ ِذ ِه «َ .و َحلﱠ َ ق ِبإِ ْ وج َو َمأْ ُج َ ش ﱟَر قَ ِد ا ْقت ََر َب فُتِ َح ا ْل َي ْو َم ِمنْ َرد ِْم يَأْ ُج َ صبَ ِع ِه ِ سو َل ﱠ صالِ ُحونَ َقا َل » نَ َع ْم إِ َذا َكثُ َر ا ْل َخ َب ُ ث «. ﷲِ أَنَ ْھلِ ُك َو ِفينَا ال ﱠ فَقُ ْلتُ َيا َر ُ 55 55 56 57 Sika Olan Raviler 284 286 288 285 ثقة حجة-إبراھيم بن سعد بن إبراھيم 291 ثقة ثبت-صالح بن كيسان المدنى- 287 شيخ,ال بأس به, ثقة-عبيد ﷲ بن سعد بن إبراھيم 289 293 ثقة ثبت حافظ-عبد الرزاق بن ھمام ث-يعقوب بن إبراھيم بن سعد ثقة ثبت, ثقة- أبو خيثمة النسائى، زھير بن حرب بن شداد الحرشى ثقة- سفيان بن عيينة 290 292 ليس به بأس, صدوق- سريج بن يونس ثقة-موسى بن ھارون بن عبد ﷲ الحمال عبد ﷲ بن محمد )أبو بكر بن أبى شيبة( – ثقة 294 295 صدوق، أمين، ثقة- عمرو بن محمد بن بكير بن سابور الناقد 296 298 302 304 متقن ثقة صحيح الكتاب-مالك بن إسماعيل بن درھم ثقة مأمون-عبيد ﷲ بن سعيد بن يحيى 300 297 ثقة صدوق--محمد بن سعيد بن غالب 299 ثقة-عبد ﷲ بن وھب بن مسلم 301 ثقة ثبت-ليث بن سعد بن عبد الرحمن الفھمى ثقة ثبت- أبو اليمان الحمصى، الحكم بن نافع البھرانى 306 ثقة-سعيد بن عبد الرحمن ثقة مأمون, ثقة-عبد ﷲ بن طاووس بن كيسان اليمانى 308 ثقة-أحمد بن إسحاق بن زيد 303 ثقة حجة- عقيل بن خالد- ثقة ثبت ثقة عابد-شعيب بن أبى حمزة305 307 ثقة-طاووس بن كيسان اليمانى- ثقة ثبت-وھيب بن خالد بن عجالن 284 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 56; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 279. Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIII, 81. 286 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 106. 287 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 334. 288 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIX, 48. 289 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 296. 290 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 230. 291 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 106; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XI, 189. 292 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 24. 293 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, X, 223; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 398. 294 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, X, 527; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 49. 295 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 216; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 86. 296 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 4. 297 Zehebî, Siyeru Â’lâmi’n-Nübelâ, XXII, 345; Razî, Cerh ve Ta’dil, VII, 266. 298 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIX, 52; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 16. 299 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXII, 556; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 396. 300 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 545; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 283. 301 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 396; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 243. 302 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 413; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIV, 261. 303 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 419; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 518. 304 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 234; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VII, 147. 305 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 8. 306 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XV, 131. 307 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 167. 308 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 167; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 12. 285 ثقة-يونس بن يزيد- 58 حافظا, ثقة- أبو بكر بن أبى شيبة، موالھم، عبد ﷲ بن محمد بن إبراھيم بن عثمان بن خواستى العبسى 310 309 ثقة ثبت-عفان بن مسلم 312 ثقة-معاذ بن أسد 311 للحديث ثقة ثبت-عبد ﷲ بن المبارك بن واضح İhtilaflı Olan Raviler - االمام الحافظ الثقة-يحيى بن عبد ﷲ بن بكير Ebû Hatim: Yüktebü Hadisi ve la Yuhteccü bih; Nesaî: Zayıf.313 İbn Hibban “Sikat’ta” zikretmiştir. Saci: Saduk.314 - صدوق-حرملة بن يحيى Ebû Hatim: La yuhteccü bih; İbn Adiyy: Zayıf; İbn Main: Saduk; Ukayli: Zayıflarda zikretmiştir; Esrime; Saduk fakat gafleti olduğunu belirtmiştir.315 - صدوق-محمد بن يحيى بن أبى عمر Ebi Hatim: Saduk olduğunu ancak gafleti olduğunu belirtmektedir. Yanında mevzu hadis olduğu görülmüştür. İbn Hibban; sikat’ta zikretmiştir.316 - ال بأس به, صدوق-إسحاق بن إبراھيم الدبري Ömrünün sonlarına doğru akıl sağlığında problemler olmuştur.317 Zayıf Kabul Edilen Raviler 318 ضعيف-إسماعيل بن عبد ﷲ بن عبد ﷲ بن أويس 309 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 3. Mizzî,. Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 164. 311 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 337. 312 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 168. 313 Zehebî, Tezkiratü’l Huffaz, II, 420. 314 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 208. 315 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 474; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, V, 550. 316 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVI, 642; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 458. 317 İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, I, 145. 318 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, III, 127-8. 310 59 E grubunda değerlendirdiğimiz Buhârî varyantında ki İsmail b. Abdullah b. Üveys zayıf ravi olarak değerlendirildiğinden bu varyant sahih değildir. Diğer varyantlarda raviler sika kabul edildiklerinden dolayı bu rivayetler sahihtir. Rivayetler arasında metin farklılıkları dikkat çekmektedir. Hz. Peygamberin (s.a.v.) konuşmadan önceki hali rivayetlerde farklılık göstermektedir. Ayrıca metinlerde, yapılan işaretin kim tarafından ve hangi işaretin yapıldığı konusunda da farklılıklar vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.), Süfyan, Vehb isimleri ile doksan veya yüz, on ve elleri birbirine halkalama lafızları zikredilmiştir. Bazı rivayetlerde ki veylün li’l-arab – min şerrin kad ikterab lafzı da dikkat çekicidir. Bu lafızlardan yaklaşan şerrin sadece Arablarla ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Kıyametin bütün evrenle ilgili olduğu gerçeği göz önünde bulundurularak neden bu şekilde bir ifade kullanılmıştır sorusu sorulabilir. E. Kitab-ı Mukaddes’te Ye’cüc ve Me’cüc Ye’cüc ve Me’cüc Tevrat’ta Gog ve Magog adı altında çeşitli yerlerde geçmektedir. Bunlar: “Yafes’in oğulları: Gomer ve Me’cüc ve Maday ve Yevan ve Tubal ve Meşek ve Tires”319 Burada Me’cüc Yafes’in oğullarından biri olarak görülmektedir. “Âdemoğlu, Magog diyarından olan, Roşun, Meşekin ve Tubalin beyi Gog’a yönel ve ona karşı peygamberlik et ve de: Yehova şöyle diyor; Roşun, Meşekin ve Tubalin beyi Gog, işte ben sana karşıyım.”320 “Bundan dolayı, Âdemoğlu peygamberlik et ve Gog’a de: Rab Yehova şöyle diyor: Kavmim İsrail emniyette oturunca, sen o gün öğrenmeyecek misin? Sen ve seninle beraber birçok kavimler, hepsi atlara binmiş, büyük bir cumhur, kuvvetli ordu olarak, şimalin sonlarından, kendi yerinden geleceksin. Ve diyarı örtmek için bir bulut gibi kavmim İsrail’e karşı çıkacaksın, son günlerde vaki olacak ki milletlerin gözü 319 320 Tekvin,10/2 Hezekiel,38/2-3. 60 önünde sende takdis olunacağım zaman ey Gog, onlar beni tanısınlar diye seni kendi diyarıma karşı getireceğim.”321 “Ve Gog İsrail diyarına karşı geldiği zaman, Rab Yehova’nın sözü, o günde vaki olacak ki, ateş püsküreceğim.”322 “Ve sen Âdemoğlu, Gog’a karşı peygamberlik et ve de: Rab Yehova şöyle diyor: Roşun, Meşekin ve Tubalin beyi Gog, işte, ben sana karşıyım. Ve seni geri çevireceğim. Ve seni ileri götüreceğim. Şimalin sonlarından seni çıkaracağım. Sol elinden yayını ve sağ elinden oklarını vurup düşüreceğim. Sen, bütün ordularınla ve yanında olan kavimlerle, İsrail dağları üzerinde düşeceksin. Yesinler diye her çeşit yırtıcı kuşa ve kırın canavarlarına seni vereceğim. Açık kırda düşeceksin, çünkü ben söyledim. Rab Yehova’nın sözü ve Magog üzerine ve adalarda emniyette oturanlar üzerine ateş göndereceğim. Ve bilecekler ki ben Rab’im.”323 “Ve o gün vaki olacak ki, İsrail’de denizin şarkında Geçiciler deresinde Gog’a kabir yeri vereceğim. Ve oradan geçenleri o durduracak ve orada Gog’u ve bütün cumhurunu gömecekler. Ve oraya Hamon-Gog deresi denilecek. Ve memleketi temizlesinler diye İsrail evi yedi ay onları gömmekte devam edecekler.”324 “Bin yıl tamam olunca şeytan, atıldığı zindandan serbest bırakılacak. Yeryüzünün dört bir bucağındaki ulusları, Ye’cüc ve Me’cüc’ü saptırmak ve onları savaş için bir araya toplamak üzere zindandan çıkacak. Toplananların sayısı denizin kum taneleri kadar çoktur.”325 Gog ve Magog’un Kur’an’da ki Ye’cüc ve Me’cüc olduğu Kitab-ı Mukaddes yorumcuları tarafından dile getirilmektedir. Bunların barbar bir topluluk olduğu ifade edilmektedir.326 321 Hezekiel, 38/14-16. Hezekiel,38/18. 323 Hezekiel, 39/1-6. 324 Hezekiel,39/11-12 325 Esinleme,20/7-8 326 Yorumlar hakkında geniş bilgi için bkz. İsmail Cerrahoğlu, “Ye’cüc - Me’cüc ve Türkler”, AÜİFD. c.XX. ss. 98-106. 322 61 Değerlendirme Klasik kaynaklarda geçen ye’cüc ve me’cüc ile kıyamet alâmeti olarak ortaya çıkacak ve büyük karışıklıklara ve yıkımlara sebep olacak topluluklar kastedilmektedir. Ye’cüc ve Me’cüc Kur’an’da iki yerde geçmektedir ve kıyamet alâmeti olduklarına dâir açık bir beyan söz konusu değildir. Kitab-ı Mukaddes’te geçen gog ve magog ile ye’cüc ve me’cüc tasvirleri arasında ki benzerlik dikkat çekicidir. Gerek hadislerde ki gerekse de Kitab-ı Mukaddes’te ki ifadelerden anlaşılan bu toplulukların belli bir yerde tutuldukları ve zamanı geldiğinde serbest bırakılacakları anlaşılmaktadır. Bu toplulukların kimler olduğu ile ilgili olarak bir açıklama söz konusu değildir. Hadislerde ki ye’cüc ve me’cüc’le ilgili olarak gerek klasik gerekse de çağdaş yorumlar yapılmıştır. Ye’cüc ve me’cüc bazı toplumlarla ilişkilendirilmiştir.327 Her bir bozukluk, sosyal kargaşa ve her türlü çöküşler bir nevi o toplumun kıyametidir. Kendiliğinden bozulmaya, yok olmaya yüz tutmadır. Konuya Kur’an esas alınarak yaklaşılmaması, zayıf rivayetlerin etkisinde kalınması sebebiyle ye’cüc ve me’cüc’ün kıyametin bir alâmeti olduğu şeklinde ki değerlendirmelerin isabetli olmadığı bu konu etrafında yapılan yorumların ise eksik ve yetersiz kaldığı kanaatindeyim. Kur’an’da ve Hadislerde geçen ye’cüc ve me’cüc’ün cinsiyetleri, mekânları ve zamanları tayin edilmemekte, sadece bir vasıf olarak yeryüzünü ifsat edenler manasınadır. Bazı müelliflerin ye’cüc ve me’cüc’ü bazı toplumlara hasretmesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım ilmî bir hakikat değildir. Her devrin Ye’cüc ve Me’cüc’ü mevcuttur.328 Medeniyetin ilerlediği XXI.yy. da yeryüzünde yaşayan insan topluluklarının bir bölümü savaşlar, açlık, sefalet ve yokluk içersinde hayatlarını devam ettirmeye çalışmaktadır. Bu durum, insan neslinin sağlam ve sağlıklı bir şekilde devamının önünde ki en büyük engellerden birisidir. Bu duruma sebep olan topluluklar, Gog-Magog / Ye’cüc-Me’cüc topluluklarının yapacakları 327 Konu ile ilgili olarak geniş bilgi için bkz. Aziz Taşbolotov, Ye’cüc ve Me’cüc Hakkındaki Hadislerin İsnad ve Metin Açısından Tahlili, AÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007, s.114-120. 328 Cerrahoğlu, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’, AÜİFD, s.125. 62 tahribatla aynı özelliktedir. Onun için özel olarak Gog-Magog / Ye’cüc-Me’cüc toplulukları beklemek doğru bir yaklaşım değildir. F. Güneş Battığı Yerden Doğmadıkça Kıyametin Kopmayacağına Dair Rivayetler Bu rivayetlerde güneşin battığı yerden doğduktan sonra iman kapısının kapanacağı, ondan sonraki imanların insanlara fayda vermeyeceği belirtilmektedir. Bu alâmetten önce iman edenler kurtulmuştur. Bu ifadeler anlam bakımından Daniel 12. Bölümde anlatılanlara benzemektedir. س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ اس ِحينَئِ ٍذ أَ ْج َمعُونَ َويَ ْو َمئِ ٍذ )الَ يَ ْنفَ ُع َن ْفساً سا َعةُ َحتﱠى تَ ْطلُ َع ال ﱠ -Aالَ تَقُو ُم ال ﱠ طلَ َعتْ آ َمنَ النﱠ ُ ش ْم ُ سبَتْ فِى إِي َمانِ َھا َخ ْيراً ( إِي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل أَ ْو َك َ سا َعةُ َحتﱠى تَ ْ ب فَإِ َذا َ ت ال ﱠ طلُ َع ال ﱠ اس ُك ﱡل ُھ ْم َو َذ ِلكَ ِحينَ -Bالَ تَقُو ُم ال ﱠ ب آ َمنَ النﱠ ُ ش ْم ُ ش ْم ُ س ِمنَ ا ْل َم ْغ ِر ِ طلَ َع ِ س ِمنَ ا ْل َم ْغ ِر ِ سبَتْ فِى إِ ْي َمانِ َھا َخ ْيراً ) الَ يَ ْنفَ ُع نَ ْفساً إِ ْي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل أَ ْو َك َ سا َعةُ َحتﱠى تَ ْ س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ اس آ َمنَ َمنْ َعلَ ْي َھا فَ َذلِكَ ِحينَ الَ يَ ْنفَ ُع طلُ َع ال ﱠ -Cالَ تَقُو ُم ال ﱠ طلَ َعتْ َو َرآھَا النﱠ ُ ش ْم ُ سا إِي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل نَ ْف ً سا َعةُ َحتﱠى تَ ْ س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ اس ُك ﱡل ُھ ْم أَ ْج َمعُونَ فَيَ ْو َمئِ ٍذ الَ طلُ َع ال ﱠ -Dالَ تَقُو ُم ال ﱠ طلَ َعتْ ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا آ َمنَ النﱠ ُ ش ْم ُ سبَتْ ِفى إِي َمانِ َھا َخ ْي ًرا «. سا إِي َمانُ َھا لَ ْم تَ ُكنْ آ َمنَتْ ِمنْ قَ ْب ُل أَ ْو َك َ يَ ْنفَ ُع نَ ْف ً س ِمنْ َم ْغ ِربِ َھا فَإِ َذا َ اس آ َمنُوا أَ ْج َمعُونَ َ ،و َذ ِلكَ ِحينَ الَ يَ ْنفَ ُع سا َعةُ َحتﱠى تَ ْطلُ َع ال ﱠ -Eالَ تَقُو ُم ال ﱠ طلَ َعتْ َو َرآھَا النﱠ ُ ش ْم ُ سا إِي َمانُ َھا « .ثُ ﱠم قَ َرأَ اآليَةَ نَ ْف ً 63 63 64 Sika Olan Raviler 330 329 ثقة-عمارة بن القعقاع بن شبرمة 331 أحمد بن ثقة-أبو زرعة بن عمرو بن جرير-C ليس به بأس, شيخ, صدوق, ثقة-محمد بن فضيل بن غزوان 332 333 موسى بن 335 كان فى آخر عمره يھم من حفظه: قيل، ثقة صحيح الكتاب-جرير بن عبد الحميد 334 ثقة-عبد الواحد بن زياد 336 337 339 ثقة-عبد ﷲ بن أبى شعيب ثقة ثبت-أبو خيثمة ثقة ثبت-إسماعيل المنقرى سىء الحفظ, صدوق كان يحدث من كتب غيره فيخطىء- عبد العزيز بن محمد بن عبيد- ثقة-يحيى بن أيوب المقابرى 341 343 ثقة-سليمان بن داود أحمد بن يوسف حافظ ثقة 338 ثقة ثبت-إسماعيل بن جعفر بن أبى كثير 340 ثقة حافظ-على بن حجر بن إياس 342 ثقة حافظ-إسحاق بن إبراھيم E grubunda değerlendirdiğimiz Beyhaki’nin ravilerinden Ubeydullah b. İbrahim hakkında yeterli bilgi yoktur. İhtilaflı Olan Raviler 344 صدوق ربما وھم-العالء بن عبد الرحمن بن يعقوب الحرقىd Zayıf Olan Raviler خلط بعد احتراق كتبه، ضعيف- عبد ﷲ بن لھيعة 329 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XII, 89; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXIII, 324. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 371; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 263. 331 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, IV, 595; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 360. 332 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 369. 333 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 65. 334 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 297. 335 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 453. 336 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIX, 25. 337 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 316, 338 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 251. 339 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 165; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 241. 340 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XX, 358. 341 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IV, 163. 342 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 191. 343 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 80. 344 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, I, 763; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 522. 330 65 Nesai: Leyse bi sika; İbn Main: Zayıfen la yehteccü bi hadisihi; İbn Ebi Hatim: Zayıf.345 B’de zikrettiğimiz Ahmet b Hanbel rivayetlerinde ki ravilerden Abdullah b. Lehi’a, cerh-tadil imamları tarafından zayıf kabul edilmiştir. Bundan dolayı bu varyant zayıftır. G. Kitab-ı Mukaddes’te Konu İle İlgili Rivayetler “…Güneş aniden gece ortasında parlamaya başlayacak, ay gündüzün görünecek. Ağaçlar kan damlatacak, taşlar konuşacak, uluslar şaşkınlık içinde olacak. Yıldızların yörüngeleri değişecek…”346 Değerlendirme Kıyamet alâmetlerinden biri olarak sayılan güneşin batıdan doğması ile ilgili olarak Kur’an’da herhangi bir işaret bulunmamaktadır. Belirlenmiş bir süre için yaratıldıkları belirtilen güneş ve ayın kendi yörüngelerin de dönmeye devam ettiklerini belirten ayetler,347 her ne kadar dünyanın bir sonunun olduğuna işaret etse de, bunun kıyamet öncesi güneşin batıdan doğacağı hususu ile bir ilgisi bulunmamaktadır. Bunlar belirli bir zamana kadar ve düzen içersinde348 Allah’ın varlığının delili ve insanlığın yararı için görev yapan varlıklardır. Hz. Peygamberin mecâzî olarak kullandığı ‘güneşin batıdan doğması’ tâbiri ile dünyanın sonunun mutlaka geleceğine, herkesin hazırlığını buna göre yapması ve bir an önce günahlarından tövbe etmesi gerektiğine işaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçek şudur ki herkesin güneşi bir gün batıdan doğacak, artık tövbesi kabul edilmeyecek, son pişmanlık fayda vermeyecek ve hayatı sona erecektir. 345 Ukaylî, Duafa, II, 295; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 331. Ezra,5/5-7. 347 Ra’d, 13/2; Lokmân, 31/ 29; Fâtır, 35/13; Zümer, 39/5. 348 Rahman, 55/ 5. 346 66 Ğ. Fitne Zamanından Haber Veren Rivayetler »-Aتكون فتنة ،النائم فيھا خير من المضطجع ،والمضطجع فيھا خير من القاعد ،والقاعد فيھا خير من القائم ،والقائم فيھا خير من الماشي ،والماشي خير من الراكب ،قتالھا كلھا في النار « قلت :يا رسول ﷲ ، ومتى ذلك ؟ قال » :ذلك أيام الھرج « قلت :ومتى أيام الھرج ؟ قال » :حين ال يأمن الرجل جليسه « قلت : فبم تأمرني إن أدركت ذلك الزمان ،؟ قال » :اكفف نفسك ويدك ،وادخل دارك « قلت :يا رسول ﷲ ،أرأيت إن دخل علي داري ؟ قال » :فادخل بيتك « ،قلت :أرأيت إن دخل علي بيتي ؟ قال » :فادخل مسجدك فاصنع ھكذا أو قبض بيمينه على الكوع ،وقل :ربي ﷲ حتى تموت على ذلك « ط ِع اللﱠ ْي ِل ا ْل ُم ْ سا َع ِة فِتَناً َكقِ َ صبِ ُح سى ُمؤْ ِمناً َويُ ْ ظلِ ِم يُ ْ َى ال ﱠ سى َكا ِفراً َويُ ْم ِ صبِ ُح ال ﱠر ُج ُل فِي َھا ُمؤْ ِمناً َويُ ْم ِ -Bإِنﱠ بَيْنَ يَد ِ سيﱠ ُك ْم اشى فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ س ُروا قِ ِ سا ِعى فَا ْك ِ اشى َوا ْل َم ِ َكافِراً ا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَائِ ِم َوا ْلقَائِ ُم فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ َوقَ ﱢ ارةَ َفإِنْ د ُِخ َل َع َلى أَ َح ِد ُك ْم بَ ْيتَهُ فَ ْليَ ُكنْ َك َخ ْي ِر ا ْبنَ ْى آ َد َم « َار ُك ْم َو ْ اض ِربُوا بِ ُ سيُو ِف ُك ُم ا ْل ِح َج َ ط ُعوا أَ ْوت َ سا ِعى ، اشى فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ َ -C اشى َ ،وا ْل َم ِ ستَ ُكونُ فِتَنٌ ،ا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَائِ ِم َ ،وا ْل َقائِ ُم فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ ش ِر ْفهُ َ ،و َمنْ َو َج َد َم ْل َجأً أَ ْو َم َعا ًذا فَ ْليَ ُع ْذ بِ ِه ستَ ْ َو َمنْ يُ ْ ش ِرفْ لَ َھا تَ ْ سا ِعى « .قَا َل اشى َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ -Dإِنﱠ َھا َ اشى َوا ْل َم ِ ستَ ُكونُ فِ ْتنَةٌ ا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَا ِئ ِم َوا ْل َقائِ ُم َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ س َ ط يَ َدهُ إِلَ ﱠى لِيَ ْقتُلَنِى .قَا َل » ُكنْ َكا ْب ِن آ َد َم أَفَ َرأَيْتَ إِنْ د ََخ َل َع َل ﱠى بَ ْي ِتى َوبَ َ سا ِع ِي ، اشي فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠ َ -E اش ِي َ ،وا ْل َم ِ ستَ ُكونُ فِ ْتنَةٌ النﱠائِ ُم فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْلقَا ِع ِد َ ،وا ْلقَا ِع ُد فِي َھا َخ ْي ٌر ِمنَ ا ْل َم ِ ب َوال ﱠ سا ِعي َخ ْي ٌر ِمنَ ال ﱠرا ِك ِ -Fإن بين أيديكم فتنا كقطع الليل المظلم ،يصبح الرجل فيھا مؤمنا ويمسي كافرا ،ويمسي مؤمنا ويصبح كافرا ،القاعد فيھا خير من القائم ،والقائم فيھا خير من الماشي ،والماشي فيھا خير من الساعي إليھا « قالوا :فما تأمرنا يا رسول ﷲ ؟ قال :كونوا أحالس بيوتكم 65 67 66 68 69 Sika Olan Raviler 349 صدوق-عمرو بن وابصة بن معبد صحابى-وابصة بن معبد-A 350 352 ثبت، ثقة-عبد الرحمن بن ثروان 354 360 357 ثقة ثبت-عبد الوارث بن سعيد 361 ثقة-عاصم بن سليمان األحول ثقة حافظ-مسدد بن مسر له ما ينكر، موثق-جعفر بن مھران 359 صدوق صالح الحديث-عبد الصمد بن عبد الوارث 364 ثقة-محمد بن جحادة األودى 355 ثقة-عمران بن موسى ثقة-معاذ بن المثنى بن معاذ العنبرى 362 ثقة-ھزيل بن شرحبيل األودى-B 353 ثقة ثبت-عبد الوارث بن سعيد 356 358 351 ثقة-إسحاق بن راشد الجزرى مقبول-أبو كبشة السدوسى-F 363 ثقة ثبت-عفان بن مسلم ثقة-عبد الواحد بن زياد F grubunda değerlendirdiğimiz Hâkim’in Müstedrek’in de ki varyantta Abdülvahit b. Ziyad (ö.176 h.) ile Süleyman b. Harb (ö.224 h.) arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. Bu varyantta bir kopukluk söz konusudur. (Mizzi, a.g.e. XVIII/451) 365 ثقة حافظ-محمد بن يحيى بن عبد ﷲ C’de topladığımız varyantların ravilerinden Zühri merkezde olarak Salih b. Keysan, Şuayb, Ma’mer ve Abdurrahman b. İshak hakkında cerh-tadil imamlarının değerlendirmeleri belirtilmişti. 367 ثقة-محمد بن عبيد ﷲ بن محمد بن زيد 366 ثقة-عبد العزيز بن عبد ﷲ بن يحيى 349 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 101. Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, II, 420. 351 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 30. 352 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 21. 353 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 81. 354 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 483. 355 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 99. 356 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 361. 357 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 418; İbn Hacer, Lisânu’l-Mîzân, I, 258. 358 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 135. 359 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 392. 360 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 292; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 102. 361 İbn Hacer, Takrîbu’t-Tehzîb, II, 668; “La Ya’rifu”, Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, IV, 564 362 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 39. 363 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVIII, 453. 364 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 207. 365 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 453. 366 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 308. 367 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVI, 48. 350 70 İbrahim b. Sa’d’ın talebeleridirler. Yakub b. İbrahim, İbrahim b. Sa’d’ın oğlu ve talebesidir. 369 ثقة حافظ-عبد بن حميد بن نصر 368 ثقة حافظ-عمرو بن محمد بن بكير بن سابور الناقد 370 372 375 373 ثقة فاضل-رباح بن زيد القرشى ثقة ثبت- خالد بن عبد ﷲ بن عبد الرحمن 374 ثقة جليل- بسر بن سعيد المدنى-D 377 379 380 371 ثقة-إبراھيم بن خالد بن عبيد القرشى Abdurrahman b. İshak’ın talebesidir. ثقة حافظ-الحسن بن على بن محمد ثقة-وھب بن بقية ثقة-عياش بن عباس القتبانى 376 ثقة-بكير بن عبد ﷲ بن األشج ثقة ثبت-قتيبة بن سعيد بن جميل 378 اإلمام, ثقة ثبت-ليث بن سعد ثقة ثبت- أبو عثمان النھدى,عبد الرحمن بن مل 382 ثقة-معتمر بن سليمان صحابى-سعد بن مالك-E 381 ثقة ثبت- دينار بن عذافر:داود بن أبى ھند 383 385 ثقة ثبت-عمرو بن عون 384 386 صدوق-سويد بن سعيد بن سھل ثقة ثبت كثير التدليس-ھشيم بن بشير صدوق-أبو بكر أحمد بن سلمان النجاد Müstedrek’te ki rivayette raviler arasında bir kopukluk söz konusudur. E grubunda değerlendirdiğimiz Ebû Ya’la varyantında, Ebû Ya’la ile Süveyd b. Said arasında da araştırdığımız eserlerde hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. Amr b. Vabısa, Cafer b. Mihran, Abdussamet b. Abdulvaris ve Ebû Kebşe tadil lafızları müfesserlikten dolayı tercih edilmiştir. 368 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 85. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 403. 370 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VI, 262; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, II, 262. 371 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IX, 44. 372 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 102. 373 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 87. 374 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 117. 375 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IV, 74; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 383. 376 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 432; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IV, 245. 377 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 557. 378 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 418; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIV, 261. 379 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 322. 380 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VI, 250. 381 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VIII, 465. 382 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXVIII, 254. 383 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XII, 251, “Nesai: Leyse bi sika.” 384 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, XI, 54. 385 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 179. 386 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, I, 101. 369 71 Senedlerinde kopukluk olduğunu belirttiğimiz rivayetlerin haricinde, Sened ve metin bakımından diğer rivayetlerde bir problem yoktur. Ancak rivayetleri sadece kıyamet öncesi gerçekleşecek fitnelerde takınılacak tutumlarla sınırlandırmanın doğru olmayacağı düşüncesindeyim. Kıyamete kadar geçecek sürede oluşan her fitnede de aynı tutumun sergilenmesi doğru bir davranış olacaktır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in fitne zamanı ile ilgili uyarılarını gerek fert gerekse toplum güvenliği açısından değerlendirmek gerekmektedir. H. Kitab-ı Mukaddes’te Fitne İle İlgili Haberler “…Birçokları kendilerini arıtıp temizlenecek, lekesiz duruma gelecek, ama kötüler kötülük etmeyi sürdürecek. Kötülerin hiç biri anlamayacak, bilgeler anlayacak…”387 “İşte belirtiler şunlardır: İnsanlar yeryüzünü doldurduklarında büyük bir paniğe kapılacaklar. Doğruluk yolu gizlenecek, yeryüzü imandan yoksun kalacak. Daha önce gördüğün veya işittiğin şeylerden çok daha kötüsü olacak. Kötülükte büyük bir artış görülecek. Şimdi dünyayı yönettiğini gördüğün ülke, yolu olmayan bir çöl olacak, herkes görsün diye yerle bir edilecek. Üçüncü dönemden sonra yüce Tanrı sana yeterince uzun bir ömür bahşederse, her yerde bir karışıklık göreceksin. Güneş aniden gece ortasında parlamaya başlayacak, ay gündüzün görünecek. Ağaçlar kan damlatacak, taşlar konuşacak, uluslar şaşkınlık içinde olacak. Yıldızların yörüngeleri değişecek. Yeryüzü sakinlerice hoş karşılanmayan bir kral tahta geçecek, kuşlar bile uçup gidecek. Ölü deniz balık verecek, geceleyin çoğu kişi için bilinmeyen ama herkes tarafından duyulacak bir ses yankılanacak. Birçok yerde derin yarıklar açılacak ve bu yarıklardan sürekli alev püskürecek vahşi hayvanlar çok uzak kırlara gidecek yayılıp dolaşacaklar. Kadınlar çok acayip yaratıklar doğuracak, taze su kaynakları tuzlu su akıtacak, her yerde dostlar düşman olacaklar. Anlayış saklanacak, sağduyu kendi gizli yerine çekilecek. Çok kişi onu arayacak, ama bulamayacak. Yeryüzü ahlaksızlık ve kötülükle dolup taşacak.”388 Kötülüklerin çoğalmasından ötürü birçoklarının sevgisi soğuyacak. Ama sonuna kadar dayanan kurtulacaktır.389 387 Daniel,12/10-11. Ezra, 5/1-10. 389 Matta,24 /11-12. 388 72 Değerlendirme Fitne, sözlükte ‘meşakkat, zorluk, azap, günah, musîbet, insanların hoş karşılamadıkları şeyler, ayartma, pusu kurarak yol kesme, sınama, bela ile deneme, imtihan etme’ anlamlarına gelmektedir.390 Fiten şeklinde çoğul olarak kullanıldığında ‘her türlü günah, fısk, küfür, rüsvaylık, kargaşa ve iç savaşlar’ anlamlarına gelmektedir. İslam tarihinde fitne adıyla anılan bazı olayların sebep olduğu sorunlar, rivayetlerde gelecekten haber verme şeklinde ve belli bir üslup içersinde ifade edilmektedir. Oluşturulan fiten edebiyatındaki bu söylem ile Yahudilerin felaketlerle dolu tarihlerinin belli bir tarzda anlatıldığı Apokaliptik Edebiyattaki söylem arasında benzerliklerin olduğu görülmektedir. Fitnelerden korunma konusunda hadisler de zikredilen önerilerle Kitab-ı Mukaddes’te ki öneriler de ortaklık göstermektedir. I. Hadislerde Mehdî Mehdî ile ilgili rivayetler çok çeşitlilik göstermektedir. Rivayetlerde Mehdî’nin Ehl-i Beyt’ten olacağının yanında ümmetten bir adamın çıkacağı belirtilmektedir. Hükmedeceği senelerle ilgili olarak beş, yedi ve dokuz rakamları telaffuz edilmektedir. Haksızlıkları, adaletsizlikleri ortadan kaldırıp, yeryüzünü hak ve adaletle dolduracaktır. Bu rivayetler; Ebû Said el-Hudrî, Ümmü Seleme, Abdullah b. Mesut, Ali b. Ebû Talip gibi sahabilere isnat edilmişlerdir. يملك سبع سنين، يمأل األرض عدال كما ملئت قبله ظلما،ال تقوم الساعة حتى يملك رجل من أھل بيتي أقنى-A فيملؤھا قسطا- أو عترتي- ثم يخرج رجل من أھل بيتي، ال تقوم الساعة حتى تمتلئ األرض ظلما وعدوانا-A1 وعدال كما ملئت ظلما وعدوانا فيملؤھا، واسم أبيه اسم أبي، يواطئ اسمه اسمي، ال تقوم الساعة حتى يملك الناس رجل من أھل بيتي-A2 قسطا وعدال « يعيش ھكذا، يمأل األرض قسطا وعدال كما ملئت جورا وظلما، المھدي منا أھل البيت أشم األنف أقنى أجلى-B واإلبھام وعقد ثالثة، وبسط يساره وإصبعين من يمينه المسبحة 390 İbn Manzur, Lisânu’l-Arab, XIII, 317-320. 73 س ً سنِينَ ض قِ ْ طا َو َع ْدالً َك َما ُملِئَتْ َج ْو ًرا َوظُ ْل ًما يَ ْم ِلكُ َ ف يَ ْمألُ األَ ْر َ س ْب َع ِ ْ »-B1ال َم ْھ ِدىﱡ ِمنﱢى أَ ْجلَى ا ْل َج ْب َھ ِة أَ ْقنَى األَ ْن ِ صلِ ُحهُ ﱠ ﷲُ فِى لَ ْيلَ ٍة ت يُ ْ ْ -Cال َم ْھ ِدىﱡ ِمنﱠا أَ ْھ َل ا ْلبَ ْي ِ ض َي ﱠ صلﱠى ﱠ ﷲُ َع ْن َھا. ﷲُ َعلَ ْي ِه َو َ ُ -Dذ ِك َر ْال َم ْھ ِديﱡ ِع ْن َد النﱠبِ ﱢي َ اط َمةَ َر ِ سلﱠ َمَ ،فقَا َلِ :منْ َولَ ِد َف ِ اط َمةَ ْ -D1ال َم ْھ ِدىﱡ ِمنْ ِع ْت َرتِى ِمنْ َولَ ِد فَ ِ :-D2سمعت النبي صلى ﷲ عليه و سلم يذكر المھدي فقال :نھم ھو حق و ھو من بني فاطمة س ٌع فَتَ ْن َع ُم فِي ِه أُ ﱠمتِى نَ ْع َمةً لَ ْم يَ ْن َع ُموا ِم ْثلَ َھا َق ﱡ ط تُؤْ تَى أُ ُك َل َھا َوالَ س ْب ٌع َوإِالﱠ فَتِ ْ ص َر فَ َ »-Eيَ ُكونُ فِى أُ ﱠمتِى ْال َم ْھ ِدىﱡ إِنْ قُ ِ ْطنِى فَيَقُو ُل ُخ ْذ «. تَد ِﱠخ ُر ِم ْن ُھ ْم َ ُوس فَيَقُو ُم ال ﱠر ُج ُل فَيَقُو ُل يَا َم ْھ ِد ﱡ ش ْيئًا َوا ْل َما ُل يَ ْو َمئِ ٍذ ُكد ٌ ى أَع ِ س ُل انَ ،وإِال َفتِ ْ ص َر فَ َ س ٌع ،تَ ْن َع ُم أُ ﱠمتِي فِي ِه نِ ْع َمةً لَ ْم يَ ْن َع ُموا ِمثَلَ َھا ،يُ ْر ِ -E1يَ ُكونُ فِي أُ ﱠمتِي ْال َم ْھ ِديﱡ ،إِنْ قُ ِ س ْب ٌع َوإِال فَثَ َم ٍ ﱠ ي، ُوس يَقُو ُم ال ﱠر ُج ُل ،فَ َيقُو ُلَ :يا َم ْھ ِد ﱡ ﷲُ ال ﱠ ت َوا ْل َما ُل ُكد ٌ اراَ ،وال تَد ِﱠخ ُر األَ ْر ُ س َما َء َعلَ ْي ِھ ْم ِمد َْر ً َي ٍء ِمنَ النﱠبَا ِ ض بِش ْ ْطنِي فَيَقُو ُلُ :خ ْذهُ". أَع ِ سنِينَ يَ ْمألُ -E2يَ ُكونُ ِمنْ أُ ﱠمتِى ْال َم ْھ ِدىﱡ فَإِنْ َ سنِينَ أَ ْو تِ ْ طا َل ُع ْم ُرهُ أَ ْو قَ ُ َاش َ ص َر ُع ْم ُرهُ ع َ س َع ِ ان ِ س ْب َع ِ سنِينَ أَ ْو ثَ َم ِ س َما ُء َق ْ ط َرھَا ض قِ ْ ض نَبَاتَ َھا َوتُ ْم ِط ُر ال ﱠ سطاً َو َع ْدالً َوت ُْخ ِر ُج األَ ْر ُ األَ ْر َ س ً -Fأَنّ النﱠبِ ﱠي صلى ﷲ عليه وسلم َذ َك َر ْال َم ْھ ِد ﱠ طا َو َعد ًْال َك َما ُملِئَتْ َج ْو ًرا َوظُ ْل ًما ض قِ ْ ي ،فَ َقا َل :لَيَ ْمألَنﱠ األَ ْر َ س ُل س ْبعاً أَ ْو تِ ْ سعاً « .زَ ْي ٌد الشﱠاكﱡ قَا َل قُ ْلتُ أَ ﱡ -Gيَ ْخ ُر ُج ْال َم ْھ ِدىﱡ فِى أُ ﱠمتِى َخ ْمساً أَ ْو َ سنِينَ .ثُ ﱠم قَا َل » يُ ْر ِ ى ش َْى ٍء قَا َل ِ ش ْيئاً َويَ ُكونُ ا ْل َما ُل ُكدُوساً -قَا َل -يَ ِجى ُء ال ﱠر ُج ُل إِلَ ْي ِه فَيَقُو ُل َيا س َما َء َعلَ ْي ِھ ْم ِمد َْراراً َوالَ تَد ِﱠخ ُر األَ ْرض ُ ِمنْ نَبَاتِ َھا َ ال ﱠ ستَ َ طا َع أَنْ َي ْح ِم َل ْط ِنى -قَا َل -فَ َي ْحثِى لَهُ ِفى ثَ ْوبِ ِه َما ا ْ َم ْھ ِد ﱡ ْطنِى أَع ِ ى أَع ِ »-G1إِنﱠ فِى أُ ﱠمتِى ْال َم ْھ ِد ﱠ سنِينَ «. س ْب ًعا أَ ْو تِ ْ ى يَ ْخ ُر ُج يَ ِع ُ سا أَ ْو َ يش َخ ْم ً س ًعا « .زَ ْي ٌد الشﱠاكﱡ .قَا َل قُ ْلنَا َو َما َذاكَ قَا َل » ِ ستَ َ ْط ِنى «َ .قا َل » َفيَ ْحثِى لَهُ فِى ثَ ْوبِ ِه َما ا ْ قَا َل » فَيَ ِجى ُء إِ َل ْي ِه َر ُج ٌل فَ َيقُو ُل َيا َم ْھ ِد ﱡ طا َع أَنْ يَ ْح ِملَهُ ْطنِى أَع ِ ى أَع ِ -Hيخرج رجل من أمتي يواطئ اسمه اسمي ،وخلقه خلقي ،فيملؤھا قسطا وعدال كما ملئت ظلما وجورا س ِمى س ُمهُ ا ْ اط ُئ ا ْ -H1يَلِى َر ُج ٌل ِمنْ أَھ ِْل بَ ْيتِى يُ َو ِ س ِمى س ُمهُ ا ْ اط ُئ ا ْ -H2الَ ت َْذھ ُ َب ال ﱡد ْنيَا َحتﱠى يَ ْملِكَ ا ْل َع َر َب َر ُج ٌل ِمنْ أَھ ِْل بَ ْيتِى يُ َو ِ 74 74 75 75 76 Sika Olan Raviler 391 392 ثقة- أبو الصديق الناجى،ابن قيس، بكر بن عمرو-A ثقة- أبو نضرة العبدى، المنذر بن مالك بن قطعة-B,B1 393 ليس به بأس, صالح-عمرو بن عاصم B’de ki rivayette Amr b. Asım ile Muhammet b. İshak arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. 394 ثقة- أبو المليح الرقى،ابن عمرو بن يحيى الفزارى،الحسن بن عمر Hasan b. Ömer (Ebû’l-Melih) ile Taberânî’de ki Abdüsselam ve D2’de ki Abdullah b. Salih arasında hoca –talebe ilişkisi tespit edilememiştir. 397 ثقة-عمرو بن خالد بن فروخ 399 ثقة-أحمد بن إبراھيم بن كثير 401 ثقة-عبد ﷲ بن جعفر بن غيالن 398 ثقة- أبو داود الحفرى،عمر بن سعد شيخ, صالح,ال بأس به-عبد الجبار بن العالء 407 395 ثقة-أحمد بن عبد الملك ثقة حافظ- المعروف بأبى األحوص,محمد بن الھيثم بن حماد ثقة-إبراھيم بن محمد بن على بن أبى طالب 403 405 396 404 شيخ-عبيد بن أسباط بن محمد 400 ثقة- محمد بن على بن أبى طالب-C 402 ثقة ثبت- أبو نعيم،الفضل بن دكين ثقة ثبت حافظ-عبد الرحمن بن مھدى بن حسان 406 ثقة حافظ-عمرو بن على بن بحر Zayıf Olan Raviler 408 صدوق كثير الخطأ و حديثه عن عطاء ضعيف- مطر بن طھمان الوراق 391 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IV/224 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 269. 393 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 89. 394 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, VI, 282. 395 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, I, 393. 396 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, V, 152. 397 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 603. 398 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 441. 399 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 9. 400 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, IX, 315. 401 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 136. 402 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIII, 206. 403 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 362. 404 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVII, 437-40. 405 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XVI, 393. 406 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 71. 407 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIX, 185. 408 Ukayli, Duafa, IV, 219; Razi, Cerh ve Tadil, VIII, 287; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, X, 152. 392 77 Bekr b. Amr ile Matar el-Varrak arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. İbn Hibban’ın bu varyantı zayıftır. İbn Hibban’ın A1 rivayetinde ki Bekr b. Amr ile Avf arasında hoca- talebe ilişkisi tespit edilememiştir. 409 ضعيف- زيد بن الحوارى العمى-E,E2,G,G1 Bu grupta değerlendirdiğimiz rivayetler zayıftır. 410 كان ثقة صدوق إال أنه فيه بعض الضعف, ليس به بأس, صالح-أسباط بن محمد بن عبد الرحمن İhtilaflı Olan Raviler 411 ثقة ثبت لكنه مدلس-قتادة بن دعامة بن قتادة و رمى برأى الخوارج، صدوق يھم- أبو العوام القطان،عمران بن داور العمى Nesaî: Zayıf; Ahmet b. Hanbel: Salihul Hadis olduğunu zannediyorum; Yahya b. Main: Leyse bi’l Kavy; Yahya b. Said: Leyse hüve bi şey’in; Ebû Davut: zayıf; Buhârî: Saduk Yehimü.412 413 ربما وھم, شيخ-سھل بن تمام ال بأس به-على بن نفيل-D,D1,D2 Ukayli, kitabında zikretmiştir. Mehdî ile ilgili rivayetine tabi olunmaması gerektiğini belirtmiştir. İbn Hibban: Sikat’ta zikretmiştir. Ebû Hatim: La be’se bih; Ebû Dâvud ve İbn Mâce bir hadis yazmışlardır.414 415 ال بأس به-زياد بن بيان Ebû Dâvud ve İbn Mâce, Mehdî ile ilgili olarak sadece bir rivayet nakletmişlerdir. Nesai: Leyse bihi be’sun, İbn Hibban: Sikat’ta şeyh, salih olarak zikretmiştir. Buhârî : Ziyad b. Beyan’ın isnadında nazar(şüphe) olduğunu belirtmiştir. Hadisi sahih değildir. 409 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 352; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, X, 59. İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, I, 185. 411 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXIII, 515, Zehebî, Mizan, III, 385. Katâde ile ilgili diğer eleştiriler için bkz. Zehebî, Siyeru Â’lâmi’n-Nübelâ, V, 272-75. 412 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXII, 229-30; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VIII, 116. 413 Zehebî, Mîzânu’l-İtidâl, II, 237. 414 İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, VII, 342; Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXI, 162. 415 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, IX, 347; İbn Hacer, Tehzîbu’t-Tehzîb, III, 307; Hadisi sahih değildir, Zehebî, Mizan, II, 87. 410 78 Mehdî ile ilgili olarak bu bölümde değerlendirdiğimiz rivayetlerde ortak ravi olan Ziyad b. Beyan hakkında cerh-tadil âlimleri ihtilaf etmişlerdir. Buhârî ’nın şüphe değerlendirmesinde şüpheli nokta açıklanmamıştır. Aynı şekilde Zehebî’de bu ravinin hadisinin sahih olmama nedenlerini açıklamamıştır. Bu bölümde ki hadislerin değerlendirilmesi ile ilgili ihtiyaten tadil lafzını tercih ettik. Sonuç olarak bu rivayetler değerlendirilirken ihtiyatlı davranmak gerekmektedir. ليس به بأس- ابن شيبان العجلى:يقال، ياسين بن سنان Yahya b. Main: Leyse bihi be’sun, Ebû Zer’a: La be’se bih, Buhârî: Nazar(şüphe) vardır.416 Bu bölümde ki ravilerden Yasin b. Sinan (İbn Şeybân el-Iclî el-Kûfî) hakkında cerhtadil âlimleri ihtilaf etmişlerdir. Bu rivayetlerde ortak ravidir. Buhârî ve Zehebî’nin değerlendirmelerine göre rivayet zayıftır. Diğer âlimler tadil lafızlarını tercih etmişlerdir. Bu rivayetlere karşıda ihtiyatlı yaklaşmak gerekmektedir. 417 إال أنه كان كثير الخطأ فى حديثه، ثقة, فى حفظه شىء, ليس به بأس- عاصم بن بھدلة-H,H1,H2 Asım b. Behdeleh ile Osman b. Şebreme arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. H grubunda değerlendirdiğimiz İbn Hibban rivayetinde belirttiğimiz sebepten dolayı senedinde kopukluk vardır. Bu rivayet zayıftır. Süfyan b. Uyeyne ve Süfyan es-Sevri meşhur hadis âlimlerindendirler. Bu bölümde ki rivayetlerde Tirmîzî ’nin naklettiği varyantlar Sened zinciri bakımından sahihtir. Diğer rivayetler zayıftır. Mehdî ile ilgili rivayetlerin birçoğunun zayıf olduğu tespit edilmiştir. Rivayetlerde cerhe uğrayan raviler vardır. Bazı rivayetlerde raviler arasında hoca-talebe ilişkisi tespit edilememiştir. Bu, rivayetin sahihliğini ortadan kaldıran bir durumdur. Bir kısım raviler hakkında da âlimler ihtilaf etmişlerdir. Metinler bazında da çeşitlilik söz konusudur. Bu çeşitlilikte metin tenkidi prensipleri açısından olmaması gereken çeşitliliklerdir. 416 417 Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XXXI, 182; Zehebî, Mizan, IV, 359. Mizzî, Tehzîbû’l-Kemâl, XIII, 476. 79 İ. Kitab-ı Mukaddes’te Mesih Mesih (Kurtarıcı) Mesih, muhtelif dinlerde dünyanın sonuna doğru gelmesi beklenen kurtarıcının Yahudilik ve Hıristiyanlıktaki adıdır. Bu kavramın aslı Aramice “meşiha”, İbranice “maşiah” tır. Sami dillerinde müşterek olan kelimenin fiil kökü Arapça’da “meseha”, Asur dilinde “maşahu”, Aramice ve İbranice’de “maşah” olup “El sürmek, elle sıvazlamak, boyutunu anlamak için eli bir şeyin üzerine koymak, yağ sürmek, yağla meshetmek” anlamındadır. Mesih, terim olarak “yağ sürülmüş, yani yağla meshetmek suretiyle bir işe hasredilmiş, dini bir görevi ifaya el verişli hale getirilmiş, dini bir görevle vazifelendirilmiş, tanrı’nın bir görev vermek üzere el koyduğu kişi” anlamına gelmektedir. Kelime Grekçeye “christos”, Latinceye “christus” olarak geçmiştir.”418 Eski ve Yeni Ahit gibi bazı kutsal metinler de yeryüzünde ilahi amacı gerçekleştirmek için gelecek olan bir önderden bahsedilmektedir. Bu lider, yeryüzündeki kötülükleri yok edecek ve Tanrı’nın krallığını kuracaktır. Bu dönemde insanlar kötülüklerden kurtularak bir süre barış, huzur ve refah içinde yaşayacaklardır. İşlevleri benzer olmakla beraber bu Eskatolojik kurtarıcı için her kültürde farklı isimler kullanılmıştır. Yahudilik ve Hıristiyanlıkta Mesih ve insanoğlu, Müslümanlıkta “Mehdî” kavramları kullanılmıştır. Budistlere göre beklenen kurtarıcı “Maitrea Budha” ,Hindulara göre “Kalki “,Zerdüştlükte “Saoşyant”, Konfüçyüs’çülükte “Doğru Kişi”dir. Muhteşem İsa ve Sabiilikte “Praşai Siva” dır. 419 Manihaizm’de Bunların dışında yeni Gine ve çevresindeki halklarda görülen kurtarıcı hareketleri için Kargo Kültü 420,Kuzey Amerika yerlileri için Ghost-danc kavramı kullanılmıştır. Eski Amerika yerlilerinden Aztekler, kurtarıcılarına Quetzalcoatl, eski mısırlılar Ameni demişlerdir.”421 Günümüzde oluşturulan yeni dini hareketlerde de Mesih ve Mesihçilik hareketleri devam etmektedir. Bu tür hareketler kendi liderlerinin Mesihi bir özellik taşıdıklarına ve 418 Waardenburg, Jackques,”Mesih”, DİA, Ankara 2004, c.XXIX, s. 306. Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s. 62. 420 Kargo Kültle ilgili olarak bkz. Mesih’i Beklerken, editör Ali Coşkun, Rağbet Yayınları, s.129-134. 421 Sarıkçıoğlu, Ekrem,”Mehdî”, DİA. Ankara 2003, c.28,s.369. 419 80 insanlığın bu mesihi özellik taşıyan liderler sayesinde kurtulacağına inanmaktadırlar. Moonculuk, New Age hareketleri ve Fıat Lux hareketleri bunlardan bazılarıdır.422 Eski Ahitte Meşia, kutsal yağ ile yağlanmış anlamına gelmektedir. Kelime çoğunlukla İsrail Krallarının tahta oturduklarında yağ ile yağlandıklarını anlatmak için kullanılmıştır. Bu işlem kralın dini ve kutsal fonksiyonu bulunan krallık makamına geçişi sırasında yapılırdı. Bir din adamı tarafından yapılmakta olan bu törenle krala kutsal bir hükmediyordu. kişilik 423 kazandırılmış oluyordu. Böylece kralda tanrı Eski Ahitte Mesih ifadesi kutsal kralların yanı sıra din adamları adına 424 ve peygamberler içinde kullanılmıştır.425 Mesih kelimesi Eski Ahit içerisindeki ilk kullanımlarında ya Tanrı tarafından halkını yönetmesi için seçilip görevlendirilen özel bir kralı ifade etmek için ya da yine Tanrı’nın özel olarak seçip gönderdiği dini liderler, peygamberler ve din adamları için kullanılmıştır.426 İkinci olarak Mesih kelimesine eklenen Eskatolojik anlam, Yahudiliğin sonraki dönemlerine, apokaliptik edebiyata ait olan anlam. Bu edebiyatta bu kelime yaşayan bir kralı işaret için değil İsrail hükümranlığını yeniden kurmak ve adaletli bir toplum meydana getirerek insanları kurtarmak amacıyla gelmesi beklenen kral için kullanılmaya başlanmış ve Mesih zamanın sonunda ortaya çıkacak Eskatolojik bir figür haline dönüşmüştür. Böyle bir şahsiyetin geleceğine dair ümit Tanrı’nın İsrail oğulları ile yaptığı ahitleşmedeki söze, Yahudi Kutsal Kitabında yer alan ve ileride geleceği müjdelenen kurtarıcı imajına dayanmaktadır. Bundan dolayı Mesih, dünyanın sonuna doğru gelmesi beklenen İsrail’in kurtarıcısı ve Yahve’nin krallığının kurucusu olan ideal kralı ifade etmektedir.427 Yahudilikteki kurtarıcı motifinin kökeni sorununa farklı cevaplar üretilmiştir. 422 Yeni dini hareketler hakkında detaylı bilgi için bkz. Rafet Özkan, Kıyamet Tarikatları(Yeni dini hareketler),IQ Yayıncılık, İstanbul 2006. Bu eserde yeni dini hareketlerin ortaya çıkış sebepleri, karakteristik özellikleri ve günümüzdeki yeni dini grupların bazılarının tarihçeleri, öğretileri ve uygulamaları hakkında bilgi sunulmaktadır. 423 Paçacı, Mehmet; Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001, s. 152. 424 Bkz. Levililer,4/3-5-16;6/22. 425 Mezmurlar,105/15;I.tarihler,16/22. 426 Batuk, Tahin Sonunu Beklemek, s. 69. 427 Waardenburg,”Mesih” DİA, c.XXIX, s. 307. 81 Bunlar; a-İran ve Sümer mitolojisi gibi Yahudilik dışı bir kaynaktan geldiğini ileri sürenler. Mesih fikrinin Zerdüştlükten kaynaklandığını söyleyenler Yahudilerin M.Ö 538’den sonra yaklaşık iki yüz yıl İran hâkimiyetinde kalmalarından yola çıkmaktadırlar. Bu dönemde iki inanış arasında bir etkileşimin olabileceğini kabul etmektedirler. Mesih inancının ilk önce Sümerlerde doğduğunu, Babilliler ve Mısırlılarda gelişmeye devam ettiğini ve bu iki yoldan bütün dünyaya yayıldığını iddia edenler olmuştur. Alfred Jeremias bunlardan biridir. Hugo Gresmann ise Yahudilerin Mesih inancını Mısırlılardan değil Amurrilerden almış olabileceklerini savunmuştur.428 b-Yahudi kutsal metinlerinde yer alan ifadelerin buna zemin hazırladığını ve zamanla bu metinler doğrultusunda geliştirildiğini ileri sürenler: Martin Rehm, Lorenz Dürr ve H.J. Schoeps bunlardandır. Eski ahit öğretisine göre Yahudiler tanrı Yahve‘nin seçkin kulları, oğullarıdır. Yahve onlarla ilki Musa ile olmak üzere birkaç kez ahit yapmıştır. Özellikle Davut’la yaptığı ahdinde Yahve onun saltanatını ebedi kılacağını, kendisi ile birlikte kavmini de koruyacağını onlar günah işlese bile onları dünyanın sonunda mükâfata erdireceğini vaat etmiştir. Seçkin kavim olma motifi tüm eski ahit metinlerinde işlenmektedir.429 Dolayısıyla bu denli seçkin olan bir kavmin tek başına kötülüklerle, zulümlerle karşı karşıya bırakılması söz konusu olamaz. Sadece Yahve onları geçici olarak cezalandırmaktadır.430 c-İsrailoğulları’nın tarihinde geçirdikleri zor durumlarla bağlantılı olduğunu ileri sürenler: Uzun bir tarihe sahip olan bir milletin sürekli esaret altında yaşaması onların mutlu günleri gelecekte aramalarına neden olmuştur.431 Yahudilikteki kurtarıcı motifinin kökeni sorununa verilen cevaplardan birini ön plana çıkarıp diğerlerini arka plana atmak doğru bir yaklaşım olmaz. Çünkü bu inancın şekillenmesinde İsrailoğulları’nın yaşadıkları tarihin, dinsel inançlarının ve 428 Baybal, M.Sami, İslam Kaynaklarına Göre Hz. İsa’nın Akıbeti Meselesi, SÜSBE Doktora Tezi, Konya 1999, s.30-32. 429 Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s.110. 430 Bkz. Mezmurlar,89/1-52; II. Samuel,7/1-29. 431 Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s.69; Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, s.154. 82 etkileşimdeki oldukları kültürlerinde etkisi vardır. Ancak geliştirilen Mesih motifi Yahudiliğe özgü bir motif şekline dönüştürülmüştür.432 Hıristiyanlık, kurtarıcı beklentilerinin yoğun olduğu bir coğrafyada ve dönemde ortaya çıkmıştır. Bu durum kurtarıcı motifini Hıristiyanlıkta merkezi bir konuma yerleştirmiştir.433 İlk Hıristiyanlar Mesih’le alakalı Yahudi fikirlerinin birçoğunu alıp onu Hz. İsa’ya uygulamış böylece Hz. İsa Yeni Ahitte, Eski Ahitte belirtilen ve yaklaşık olarak M.Ö 220’den beri Yahudi toplumunda canlılığını sürdüren mesihi beklentilerin gerçekleşmesi şeklinde tanımlanmıştır. Havariler döneminde de Mesih kelimesi Hz.İsa’nın adı olmuştur.434 Hıristiyanlara göre Mesih Hz. İsa ile gerçekleşmiş ve onunla ilahi hükümranlık başlamıştır. O kıyamete yakın tekrar görünecektir. Ancak bu hükümranlık evrenseldir. Çünkü dönemin Yahudiliği hükümranlığı öncelikle milli üstünlüğün kurulması şeklinde anlamakta idi. İsrail hükümranlığı kurulduğu zaman düşmanlarını alt edecek ve egemenliği kuracaktı. Hükümranlık esasen İsrail’in hükümranlığı olacaktı. Ancak Hz. İsa Hükümranlığı bütün insanlığın katılabileceği bir ortam olarak anlatmıştır.435 Yahudilikteki Mesih anlayışı ile Hıristiyanlıktaki Mesih anlayışı arasında belirgin fark vardır: Yahudiler, Mesih olarak yeni bir şahsın gelmesini bekliyorlar. Hıristiyanlar ise Hz. İsa’nın ric’atini yani dünyaya tekrar dönüşüne inanmaktadırlar. Ric’at, bir insanın öldükten bir süre sonra bu dünyaya yeniden dönmesi demektir. Dönüş için süre kırk gün ile dünyanın son gününe kadar değişmektedir. Bu inanç, eski ve yaygın “docetism doktrinine” bağlanmaktadır. Bu doktrine göre İsa-Mesih, gerçekte ölmemiş öyle görünmüştür. Dünyadaki vazifesi sona ermemiş, kesintiye uğramıştır. Yarım kalan 432 Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, s.71; Ahmet Çelebi, Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, çev. Ahmet F. Büyükçınar, Ömer F.Harman, Kalem Yayınevi, İstanbul,1978, s.213. 433 Batuk, Cengiz, “Kıyameti Beklerken: Hıristiyanlıkta Kıyamet Beklentileri ve Rus Ortodoks Kilisesindeki Yansımaları”, HÜİFD,2008/2, c.7,sayı 14, s. 6. 434 Waardenburg,”Mesih” DİA, c.XXIX, s. 307. 435 Paçacı, Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, s. 170. 83 vazifesini tamamlamak ve zafere ulaşmak üzere tekrar dünyaya gelecektir.436 Ayrıca anlatılan bu durum eskatolojide “parousia” kavramıyla da isimlendirilmiştir.437 Tevrat’ta Mesih’in gelişi “İsrail yaratıcısında sevinç bulsun, Siyon Halkı kralları ile coşsun. Dans ederek övgüler sunsunlar, Onun adına tef ve lir çalarak O’nu ilahilerle övsünler. Çünkü Rab halkından hoşlanır. Alçak gönülleri zafer tacı ile süsler. Bu onurla mutlu olsun sadık kulları. Sevinç ezgileri okusunlar yataklarında, Ağızlarında Tanrı’ya yüce övgüler. Ellerinde iki ağızlı kılıçla. Uluslardan öç alsınlar, halkları cezalandırsınlar. Kralları zincire soylularını prangaya vursunlar.”438 “Dinle! Önceden haber vermiş olduğum belirtiler görülmeye başladığında zaman gelecek, şu anda görülmeyen kent ortaya çıkacak ve şimdi gizlenmiş olan ülke görünür olacak. Önceden uyardığım kötülüklerden korunmuş olan herkes benim olağan üstü görkemli işlerimi görecek. Oğlum Mesih beraberindekilerle ortaya çıkacak hayatta kalan herkese dört yüz yıl mutluluk getirecek. O zamanın sonunda oğlum Mesih ölecek, böylece nefes alan bütün insanoğlu da ölecek.”439 Amos, İsrailoğulları’nın Davutsal bir krallık altında toplanması gerektiğini, Yahve’nin bu sözü verdiğini söylüyor. Yine Amos, Yahve’nin kendi kavmine sahip çıkarak onları dağınıklıktan kurtaracağını, sürgünleri bir araya toplayacağını, yakıp yıkılan İsrail şehirlerinin yeniden imar edileceğini belirtir. Tekrar bağların, bahçelerin yeşilleneceğini ve Yahve’nin sayesinde topraklarına bir daha çıkmamak üzere yerleşeceklerini ifade eder. “Davud’un düşmüş olan haymesini o gün dikeceğim. Ve onun gediklerini kapayacağım ve onun yıkılmış yerlerini onaracağım. Ve onu eski günlerinde olduğu gibi yapacağım. 436 Fığlalı, “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, s.182; Baybal, İslam Kaynaklarına Göre Hz. İsa’nın Akıbeti Meselesi, s.49 437 Atasagun, Galip, “Hıristiyanlıkta Kıyamet Alâmetleri Ve Dünyanın Sonu”, SÜİFD. c.8, s.127. 438 Mezmurlar,149/2-8 439 Ezra, 7/26-29. 84 Ta ki Edom’un bakiyesini ve üzerlerine ismimle çağrılan bütün milletleri mülk edinsinler, bunu yapan Rab diyor.”440 “Ve kavmim İsrail’in sürgünlerini geri getireceğim ve harap olan şehirleri yapacaklar ve onlarda oturacaklar. Bağlar dikecekler onların şaraplarını içecekler ve bahçeler yapacaklar onların meyvesini yiyecekler. Ve onları topraklarına dikeceğim, kendilerine verdiğim topraklarından artık sökülmeyecekler, seni Allah’ın Rab diyor.”441 “Ve Yahuda oğulları ile İsrailoğulları bir araya toplanacaklar ve kendilerine tek baş koyacaklar ve memleketten çıkacaklar. Çünkü Yizreal günü büyük olacak.”442 İsrailoğulları’nın Yahve’yi bırakıp başka ilahlara yönelmelerinin bir sonucu olarak uzun yıllar kralsız, reissiz ve kurbansız kalmışlardır. Fakat son günlerde onlar Yahve’ye yönelecekler ve kralları Davud’u arayacaklar. “Ve Rab bana dedi: İsrailoğulları başka ilahlara yöneldikleri… Çünkü İsrailoğulları çok günler kralsız ve reissiz, kurbansız, dikilitaşsız, efodsuz ve terafimsiz kalacaklar. Sonra İsrailoğulları dönüp kendilerinin Allah’ı Rabbi ve kralları Davud’u arayacaklar.”443 Hoşea, Davud krallığının tekrar ortaya çıktığı günleri Rabbin günleri diye nitelendirerek o günlerde yay ve kılıcın kırılacağını savaşın kaldırılacağını ve kırın vahşi hayvanları ile göklerin kuşlarının barış içinde olacağını anlatır. “Ve kır hayvanları ile ve göklerin kuşları ile toprakta sürünenlerle o gün onlar için ahit keseceğim, memleketten yay ile kılıcı kırıp cengi kaldıracağım ve kendilerini emniyette yatıracağım.”444 İşaya daha net ifadeler Mesih’ten söz eder. O, halkın umudu haline gelen Mesih’in daha doğumundan başlayarak hangi özelliklere sahip olarak dünyaya geleceğini anlatmaya 440 Amos, 9/ 11-12. Amos,9/14-15. 442 Hoşea,1/11. 443 Hoşea,3/1-5 444 Hoşea,2/18. 441 85 başlar. Çocuk, iyiliğin başlangıcının bir işaretidir. Yahve’nin kavmi üzerindeki şefkati, rahmeti yeniden gözükmeye başlamıştır. “Bunun için Rab kendisi size bir alâmet verecek; İşte, kız gebe kalacak ve bir oğul doğuracak ve onun adını İmmanuel (Allah bizim ile) koyacak.”445 “Çünkü bize bir çocuk doğdu, bize bir oğul verildi. Reislik onun omuzu üzerinde olacak ve onun adı Acip Öğütçü, Kadir Allah, Ebediyet Babası, Selamet Reisi çağrılacaktır.”446 “O’nu Davud’un tahtı üzerinde ve ülkesi üzerinde şimdiden ebede kadar hakla ve doğrulukla pekiştirmek ve desteklemek için, reisliğinin ve selâmetin artmasına son olmayacak. Ordular Rabbinin gayreti bunu yapacak.”447 İşaya on birinci bölümün ilk dokuz cümlesinde Yesse’nin kütüğünden çıkacak olan filizden bahsedilir. Bu filiz, fidan olur ve meyve vermeye başlar. Bu fidan, onların umudu olan bekledikleri kurtarıcı kral Mesih’tir. Mesih’in ve Mesihi dönemin özellikleri şöyle belirtilmektedir. “Ve Yesse’nin kütüğünden filiz çıkacak ve kökünden bir fidan meyve verecek ve Rabbin ruhu, Hikmet ve anlayış ruhu, Öğüt ve kuvvet ruhu, bilgi ve Rab korkusu ruhu onun üzerinde kalacak ve onun zevki rab korkusundan olacak ve gözlerinin gördüğüne göre hükmetmeyecek, kulaklarının işittiğine göre karar vermeyecek. Fakat fakirlere adâletle hükmedecek, memleketin hakirleri için doğrulukla karar verecek ve dünyaya ağzının değneğiyle vuracak, kötüyü dudaklarının soluğuyla öldürecek. Belinin kuşağıyla adâlet, kalçalarının kuşağıyla sadâkât olacak. Kurt kuzu ile beraber oturacak, kaplan oğlakla beraber yatacak buzağı, genç aslan, besili sığır bir arada olacak, onları küçük bir çocuk güdecek. İnekle ayı otlanacak, onların yavruları birlikte yatacak ve aslan sığır gibi saman yiyecek. Emzikteki çocuk karayılanın deliği üzerinde oynayacak ve sütten kesilmiş çocuk elini engerek kovuğu üzerine koyacak. Bütün mukaddes dağında zarar vermeyecekler ve helak etmeyecekler. Çünkü sular denizi nasıl kaplıyorsa dünyada Rab bilgisi ile dolu olacak.”448 445 İşaya, 7/14. İşaya, 9/1-2 447 İşaya,9/6-7 448 İşaya, 11/1-9. 446 86 İşaya’da ki tasvirlere benzer tasvirler Yeremya’da da tekrarlanmaktadır. “ İşte, Rab diyor, İsrail evini Yahuda evini insan tohumu ile ve hayvan tohumu ile ekeceğim günler geliyor.”449 “Rab şöyle diyor; İnsansız ve hayvansız ıssız kalmış dediğiniz bu yerde, içinde oturanı kalmayan insansız ve hayvansız çöl edilmiş olan Yahuda şehirlerinde ve Yerüşalim sokaklarında, meserret sesi, sevinç sesi, güvey sesi, ve gelin sesi orduların rabbine şükredin. Çünkü rab iyidir. Çünkü inayeti ebedidir diyenlerin sesi ve rab evine şükran takdimeleri getirenlerin sesi yine işitilecektir. Çünkü önce olduğu gibi diyarın sürgünlerini geri getireceğim, rab diyor.”450 Davud’un evinin oğullarından birisi kral olacaktır. Çünkü Tanrı Davud’a yeminle hanedanını kurtaracağına, onlara merhamet edeceğine dair ahit vermiştir. “Rab şöyle diyor; Eğer gün ve gece ahdimi, göklerin ve yerin kanunlarını ben komadımsa; o zaman İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un zürriyeti üzerine hâkimler olmak için onun zürriyetinden olmayayım diye, Yakub’un ve kulum Davud’un zürriyetini de kendimden atarım; çünkü ben onların sürgünlerini geri getireceğim ve onlara merhamet edeceğim.”451 Yoel’de de mesihi dönemde gerçekleşecek olan huzur ve refah ortamı ele alınmıştır. Sürgün dönemi peygamberinde Mesih beklentisi ve bu dönemin güzellikleri beslenerek büyütülmüştür. “Ve o gün vaki olacak ki dağlar tatlı şarap damlatacak, tepeler süt akıtacak, Yehuda’nın bütün derelerinden sular akacak. Rabbin evinden bir kaynak çıkacak ve Şittim vadisini sulayacak. Yahuda oğullarına ettikleri zorbalıktan ötürü Mısır ıssız kalacak, Edom ıssız çöl olacak, çünkü memleketlerinde ıssız kan döktüler. Fakat Yehuda ebediyen ve Yeruşalim nesilden nesile kalacak. Ve temizleyeceğim. Çünkü Rab Sion’da oturur.452 449 Yeremya, 31/27. Yeremya, 33/10-11. 451 Yeremya,33/25. 452 Yoel,3/18-21. 450 temizlemediğim kanlarından onları 87 Haggay ve Zekerya’ya göre Zerubbabel beklenen Mesih’tir. “Ey kulum, Şaeltiel oğlu Zerubbabel, ordular Rabbinin sözü ve o gün seni alacağım, Rabbin sözü ve seni mühür yüzüğü gibi edeceğim; çünkü seni seçtim, ordular Rabbi’nin sözü.”453 “Ve cevap verdi, bana söyleyip dedi: Zerubbabel’e Rabbin sözü şudur: Kudretle değil, kuvvetle değil, ancak benim ruhumla, orduların Rabbi diyor. Sen kimsin, ey büyük dağ? Zerubbabel’in önünde sen bir ova olacaksın: Lütuf, ona lütuf olsun diye bağırışlar arasında çatının taşını o çıkaracak. Ve bana Rabbin şu sözü geldi. Bu evin temelini Zerubbabel’in elleri koydu ve onun elleri onu başaracaktır ve beni orduların Rabbi size gönderdiğini bileceksin.”454 “Ey Sion kızı, büyük sevinçle coş. Ey Yeruşalim kızı, bağır. İşte kralın adildir ve kurtarıcıdır. Alçakgönüllüdür ve bir eşek üzerine evet eşek yavrusu sıpa üzerine binmiş sana geliyor. Ve Efraim’den cenk arabasını ve Yeruşalim’den atı kesip atacağım ve selamet sözünü milletlere söyleyecek ve onun hâkimiyeti denizden denize ve ırmaktan yerin uçlarına kadar olacak.”455 “Ve sen, Yahuda aileleri arasında bulunmak için küçük olan Beyt-lehem Efrata, İsrail üzerine hükümdar olacak o adam bana senden çıkacak ve onun çıkışı eski vakitten, ezeli günlerdendir.”456 “Ben onu ilk oğlum, dünya krallarının en yükseği kılacağım. Onun zürriyetini de ebedi ve tahtını göklerin günleri gibi kılacağım.”457 “Kulum Musa’nın şeriatini, kanunlarını ve hükümlerini anın, o şeriati ki Horeb’de bütün İsrail için ben ona emrettim. İşte Rabbin büyük ve korkunç günü gelmeden önce ben size peygamber İlya’yı göndereceğim.”458 453 Haggay,2/23. Zekerya, 4/6-10. 455 Zekerya, 9/9-10. 456 Mika,5/2. 457 Mezmurlar,89/27. 458 Malaki,4/4. 454 88 Daniel, bulutların arasından gelişini gördüğü “insanoğluna” benzer bir varlıktan söz eder. “Gece rüyetlerinde gördüm ve işte insanoğluna benzer biri göklerin bulutları ile geldi. Ve günleri eski olana kadar geldi. Ve onun önüne kendisini yaklaştırdılar. Ve bütün kavimler, milletler ve diller kulluk etsinler diye kendisine saltanat, izzet, krallık verildi. Onun saltanatı geçmeyecek ebedi bir saltanattır, krallığı yıkılmayacak bir krallıktır.”459 “Günahı bitirmek, suçları sona erdirmek, fesat için kefaret etmek ve ebedi salahı içeri getirmek, rüyeti ve peygamberliği mühürlemek, mukaddesler mukaddesini meshetmek için kendi kavmin üzerine ve senin mukaddes şehrin üzerine yetmiş hafta hükmolundu. Ve bilip anla ki, Yeruşalim’i eski haline koymak ve bina etmek için emrin çıkmasından mesholunan (Mesih) hükümdara kadar yedi hafta ve altmış iki hafta olacak. O yine sokakla ve hendekle yapılacak. Buda sıkıntı vakitlerinde olacak ve bu altmış iki haftadan sonra mesholunan kesilip atılacak ve bir şeyi olmayacak. Gelecek hükümdarın kavmi şehri makdisi harap edecek ve onun tufanla olacak. Ta sona kadar cenk olacak, harabiyetler takdir olunmuştur.”460 “İsa öğrencileri ile birlikte Filipus Sezariyesine bağlı köylere gitti. Yolda öğrencilerine “halk benim kim olduğumu söylüyor?”diye sordu. Öğrencileri Ona şu karşılığı verdiler: “Vaftizci Yahya diyorlar. Ama kimi İlyas, Kimi de peygamberlerden biri olduğunu söylüyor.”O da onlara “Ya siz ben kimim dersiniz?”diye sordu. Petrus,”Sen Mesihsin.”cevabını verdi. Bunun üzerine İsa bu konuda kimseye bir şey söylememeleri için onları uyardı.”461 “İsa, Filipus Sezariyesi bölgesine geldiğinde öğrencilerine şunu sordu: “Halk, insanoğlunun kim olduğunu söylüyor?” Öğrencileri şu karşılığı verdiler: “Kimi vaftizci Yahya, kimi İlyas, kimide Yeremya ya da peygamberlerden biri olduğunu” söylüyor. İsa onlara, ya siz dedi, ben kimim dersiniz? Simun Petrus, “sen, yaşayan Tanrının oğlu Mesih’sin” cevabını verdi. İsa ona , “ne mutlu sana, Yunus oğlu Simon” dedi.”Bu sırrı 459 Daniel, 7/13. Daniel,9/24-26. 461 Markos,8/27-30. 460 89 sana açan insan değil göklerdeki babamdır. Bu sözlerden sonra İsa, kendisinin Mesih olduğunu kimseye söylememeleri için öğrencilerini uyardı.”462 “Bir gün İsa tek başına dua ediyordu. Öğrencileri de yanında idi. İsa onlara , “Halk benim kim olduğumu söylüyor?”diye sordu. Onlar şöyle cevap verdiler : “Vaftizci Yahya diyorlar ama kimi İlyas diyor kimi de eski peygamberlerden birinin dirilmiş olduğunu söylüyor.”İsa onlara ,”Ya siz?”dedi.”Ben kimim dersiniz?” Petrus “Sen Tanrı’nın Mesihisin.”cevabını verdi. İsa onları uyararak bunu hiç kimseye söylememelerini buyurdu.”463 “Kadın, İsa’ya “Mesih denilen Meshedilmiş olanın geleceğini biliyorum ”dedi. “O gelince bize her şeyi bildirecektir.” İsa,”seninle konuşan ben O’yum “dedi.”464 “Tanrı insanları İsa Mesih’e olan imanları ile aklar. Bunu iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı. İnsanlar İsa Mesih’te olan kurtuluşla Tanrı’nın lütfu ile karşılıksız olarak aklanırlar.”465 Evet, biz daha çaresizken Mesih belirlenen zamanda tanrısızlar için öldü. Bir kimse doğru insan için güç ölür ama iyi insan için belki ölmeyi de göze alır. Tanrı bize olan sevgisini şunun la kanıtlıyor: Biz daha günahkârken, Mesih bizim için öldü. Böylece şimdi O’nun kanı ile aklandığımıza göre, O’nun aracılığı ile Tanrı’nın gazabından kurtulacağımız çok daha kesin. Çünkü eğer Biz Tanrı’nın düşmanları iken oğlunun ölümü sayesinde Onunla barıştıksa, barışmış olarak oğlunun yaşamı ile kurtulacağımız çok daha kesindir. Yalnız bu kadarda değil bizi şimdi Tanrı ile barıştırmış olan İsa Mesih aracılığı ile kendinin kendisi ile de övünürüz.”466 “Ama Tanrı’nın armağanı Âdem’in suçu gibi değildir. Çünkü birinin suçu ile birçokları öldü ise tanrı’nın lütfu ve bir tek adamın yani İsa Mesih’in lütfu ile verilen bağış birçokları yararına daha da çoğaldı. Tanrı’nın bağışı o tek adamın günahının sonucu gibi değildir. Tek bir suçtan sonra verilen yargı mahkûmiyet getirdi. Ama birçok suçlardan sonra verilen armağan aklanmayı sağladı. Çünkü eğer ölüm bir tek adamın suçu 462 Matta,16/13-20. Luka,9/18-21. 464 Yuhanna,4/25-26. 465 Romalılar, 3/22-24. 466 Romalılar, 5/6-11. 463 90 yüzünden o tek adam aracılığı ile egemenlik kurdu ise Tanrı’nın bol lütfunu ve aklanma bağışını alanların bir tek adam yani İsa Mesih sayesinde yaşamda egemenlik sürecekleri çok daha kesindir. İşte tek bir suç bütün insanların mahkûmiyetine yol açtığı gibi bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı .”467 “Eğer onunkine benzer bir ölümde onunla birleşmişsek onunkine benzer bir dirilişte de onunla birleşeceğiz. Artık günaha kölelik etmeyelim diye günahlı varlığımızın ortadan kaldırılması için eski yaratılışımızın Mesih’le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz. Çünkü ölmüş olan, günahtan özgür kılınmıştır.”468 “Sizler bir zamanlar, içinde yaşadığınız suç ve günahlardan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine: yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız. Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, doğal benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Ötekiler gibi gazap çocuklarıydık. (Tanrı’nın öfkesine uğrayanlar) Ama merhameti bol olan Tanrı bizi çok sevdiği için suçlarımızdan ötürü ölü olduğumuz halde, bizi Mesih’le birlikte yaşama kavuşturdu. O’nun lütfuyla kurtuldunuz. Tanrı bizi Mesih İsa’da Mesihle birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu. Bunu, Mesih İsa’da bize gösterdiği iyilikle, lütfunun sonsuz zenginliğini gelecek çağlarda sergilemek için taptı. İman yoluyla lütfuyla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil. Tanrının armağanıdır. Kimsenin öğünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir. Çünkü biz, Tanrı’nın önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratılmış olarak Tanrı’nın eseriyiz.”469 “Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz yaşamdır.”470 Pavlos, İsa’nın beden olarak Davud soyundan geldiğini ‘öz’ olarak Tanrı’ya bağlı olduğunu, yani ‘Tanrı oğlu’ olduğunu beyan eder. “Tanrı, öz oğlu Rabbimiz İsa Mesihle ilgili olan bu mucizeyi peygamberleri aracılığıyla kutsal yazılarda önceden vaat etti. Bence Davut soyundan doğan Rabbimiz İsa Mesih’in kendi kutsal ruhu sayesinde ölümden dirilişiyle Tanrı’nın oğlu olduğu kudretle ilan 467 Romalılar, 5/15-18. Romalılar,6/5-7. 469 Efesliler,2/1-10. 470 Romalılar,6/23. 468 91 edildi. Her ulustan insanların iman edip söz dinlemesini sağlamak için Mesih’in aracılığıyla ve onun adı uğruna tanrının lütfuna ve elçilik görevine sahip olduk.”471 Pavlos, İsa Mesih’in kendisinde tüm Tanrısallığı bulundurduğuna ve yalnızca inananlar cemaatine değil tüm kozmosun ve egemenliklerin başı olduğuna inanmaktadır. “Çünkü Tanrı, tüm doluluğun onda bulunmasını uygun gördü.”472 “Çünkü tanrılığın tüm doluluğu bence Mesih’te bulunuyor. Sizde her yönetim ve hükümranlığın başı olan Mesih’te doluluğa kavuştunuz.”473 Vahiy kitabından “İşte Yahuda oymağından gelen aslan, Davut’un kökeninden olan galip geldi. Tomarı ve tomarın yedi mührünü o açacak. Dört yaratığın ve ihtiyarların çevrelediği tahtın ortasında boğazlanmış gibi duran bir kuzu gördüm. Kuzunun yedi boynuzu ve yedi gözü vardı. Bunlar, Tanrı’nın bütün dünyaya gönderilmiş yedi ruhudur. Kuzu gidip tahtın üzerinde oturanın sağ elinden tomarı aldı.”474 “Bu ata binmiş olanın bir yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı. Kuzu ikinci mührü açınca ikinci yaratığın ‘gel’ dediğini işittim. O zaman başka bir at, kızıl bir at çıktı ortaya. Ata binmiş olana, dünyadan barışı kaldırma yetkisi verildi. Bunun sonucu olarak insanlar birbirlerini boğazlayacaklar. Atlıya ayrıca büyük bir kılıç verilmişti. Kuzu üçüncü mührü açınca üçüncü yaratığın gel dediğini işittim. Bakınca siyah bir at gördüm. Ata binmiş olanın elinde bir terazi vardı. Dört yaratığın ortasında sanki bir sesin şöyle dediğini işittim: ‘Bir ölçek buğday bir dinara ve üç ölçek arpa bir dinara. Ama zeytinyağı ve şaraba zarar verme.’475 Kuzu altıncı mührü açınca büyük bir depremin olduğunu gördüm. Güneş, keçi kılından yapılmış siyah bir çul gibi karardı. Ay, baştan aşağı kan rengine döndü. İncir ağacı, güçlü bir yel tarafından sarsıldığında nasıl ham incirlerini yere dökerse, gökteki yıldızlarda öylece yeryüzüne düştü. Gökyüzü dürülen bir tomar gibi ortadan kalktı. Her dağ ve her ada yerinden sökülüp alındı. Dünyanın kralları, büyükleri, komutanları, 471 Romalılar,1/2-5. Koloseliler, 1/19. 473 Koloseliler,2/9-10. 474 Esinleme, 5/1-7. 475 Esinleme, 6/1-7. 472 92 zenginleri, güçlüleri, bütün köleleri ve özgür kişileri, mağaralarda ve dağların kayaları arasında gizlendiler. Dağlara ve kayalara seslenip dediler ki , ‘üzerimize düşün. Taht üzerinde oturanın yüzünden ve kuzunun gazabından saklayın bizi.’ Çünkü onların gazabının büyük günü geldi, buna kim dayanabilir?”476 “… Melek, buhurdanı aldı, sunağın ateşiyle doldurup yeryüzüne attı. O zaman gök gürlemeleri ve uğultular işitildi. Şimşekler çaktı ve yer sarsıldı. Yedi melek ellerindeki yedi borazanı çalmaya hazırlandı. Birinci melek borazanını çaldı. Kanla karışık dolu ve ateş oluştu yeryüzüne yağdı. Yerin üçte biri, ağaçların üçte biri ve bütün yeşil otlar yandı. İkinci melek borazanını çaldı. Alev alev yanan, dağ gibi büyük bir kütle denize atıldı. Denizin üçte biri kana dönüştü. Denizdeki canlı yaratıkların üçte biri öldü. Gemilerin üçte biri yok oldu. Üçüncü melek borazanını çaldı. Gökten meşale gibi yanan büyük bir yıldız ırmakların üçte biri üzerine ve su pınarlarının üzerine düştü. Bu yıldızın adı Pelin’dir. Suların üçte biri pelin gibi acılaştı. Acılaşan sulardan içen birçok insan öldü. Dördüncü melek borazanını çaldı. Güneşin üçte biri, ayın üçte biri ve yıldızların üçte biri vuruldu. Sonuç olarak ışıklarının üçte biri söndü. Gündüzünde gecenin de üçte biri ışıksız kaldı. Sonra baktım, göğün ortasında uçan bir kartalın yüksek sesle şöyle dediğini işittim: ‘Borazanlarını çalacak olan diğer üç meleğin borazan seslerinden yeryüzünde yaşayanların vay, vay, vay haline!’ ”477 “Çekirgelerin görünüşü savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri de insan yüzleri gibiydi. Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu. Demirden yapılmış zırhlara benzeyen göğüs zırhları vardı. Kanatlarının sesi, savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu. Akreplerindekine benzer kuyrukları ve iğneleri vardı. Kuyruklarında, insanlara beş ay ıstırap verecek bir güce sahiptiler. Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Abadon, Grekçe adı Apolyon’dur. Birinci vay geçti. İşte bundan sonra iki vay daha geliyor. Altıncı melek borazanını çaldı. Tanrı’nın önünde ki altın sunağın dört boynuzundan bir ses işittim. Ses, elinde borazan olan altıncı meleğe, ‘büyük Fırat nehrinin yanında bağlı duran dört meleği çöz’ dedi. Tam o saatte, o gün, o ay ve o yıl için hazır tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü. Bunların atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu, sayılarını duydum. Görümümde atları 476 477 Esinleme, 6/13-17. Esinleme, 8/1-13. 93 ve atlara binmiş olanları gördüm. Atlılar, ateş, gök, yakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmıştı. Atların başları aslan başına benziyordu. Ağızlarından ateş, duman ve kükürt fışkırıyordu. İnsanların üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. Atların gücü ağızlarında ve kuyruklarındadır. Yılana benzeyen kuyruklarının başları vardır ve bunlarla ıstırap verirler. Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen ve yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş ve tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. Adam öldürmekten, büyü yapmaktan, cinsel ahlaksızlık ve hırsızlıklarından da tövbe etmediler.”478 “Yedinci melek borazanını çaldı. Gökten gelen yüksek sesler şöyle diyordu: ‘Dünyanın egemenliği, Rabbimizin ve onun mesihinin oldu. Ve sonsuza dek egemenlik sürecek.’ ”479 Değerlendirme Âhir zamanda ehl-i beyt’ten çıkıp dini güçlendirecek, adaleti getirecek, Müslümanların kendisine tabî olacağı, İslam memleketlerine hâkim olacak, bozulan, fesada uğrayan ve mü’minlerin özellikle maddi sıkıntılar içinde bulunduğu dünyayı ıslah edecek, halkı bolluk ve refaha kavuşturacak olan kişiye Mehdî denmektedir. Hadislerde Mehdî kavramının yanında bir adam, ehl-i beytimden, ismi ismime babasının ismi babamın ismine uygun bir adam480, ehl-i beytimden bir adam,481 Hasan’ın neslinden bir adam,482 nehrin ötesinden bir adam483 gibi farklı ifadeler kullanılmıştır. Kitab-ı Mukaddes’te ki Mesih anlayışı ile Mehdî arasında benzerlikler vardır. Ortaya çıkmadan önceki siyasî, ictimadî, iktisadî şartlar ikisinde de ortaktır. Yahudiler de ve Hıristiyanlar da Mesih, inanç esaslarındandır. Mesihle ortak özellikler taşıyan Mehdî düşüncesi zamanla bazı İslam mezhepleri tarafından itikâdîleştirilmiştir.484 478 Esinleme, 9/7-21. Esinleme, 11/15. 480 Tirmîzî, Fiten 52; Ebû Davud, Mehdî 1. 481 İbn Mace, Fiten 34. 482 Ebû Davud, Mehdî 1. 483 Ebû Davud, Mehdî 1. 484 Mehdî düşüncesinin itikadîleşme süreci ile ilgili olarak bkz. Hakyemez, ‘Mehdî Düşüncesi’, GÜÇİFD, 2004,1, c. III, sayı: 5, ss. 127-144. 479 94 Hadislerin varyantlarında Senedlerinde problem olduğu gibi metinlerinde de tenkid prensipleri açısından problemler vardır. Mehdî’nin kimliği ile ilgili farklı lafızlar zikredilmektir. Mehdî’nin hükmedeceği süre ile ilgili olarak da çelişkiler söz konusudur. Kaynaklarımız da Mehdî ile ilgili farklı görüşlerin ifade edildiği görülmektedir. Mehdî’ nin geleceğini ve rivayetler de haber verilenlerin tamamını gerçekleştireceğini,485 mehdî beklemenin fıtrî olduğunu dolayısıyla bu ihtiyacın karşılanması gerektiğini,486 bu hadislerin içersinde sahih, zayıf ve uydurma olanların bulunabileceğini ancak tevilinin iyi yapılması gerektiğini söyleyerek bu fikri savunanlar bulunmaktadır.487 Buna karşılık Mehdî ile ilgili rivayetlerin çoğunluğunun tartışmalı olup tutarsızlıklarla dolu olduğu, siyasî olan bir mesele zamanla dînî bir şekil almıştır.488 Bir kısım rivayetlerin Kur’an ve Sünnetle telafisinin mümkün olmadığını bu düşüncenin İslam toplumuna büyük zararlar verdiğini bu kurtarıcı Mehdî inancını İslam’ın değil kültürün ödünç aldığını, Kur’an varken Mehdi’ye ihtiyaç bulunmadığını Mehdi beklemenin bir inanç esası olarak benimsenmesinin mümkün olmadığını belirtenler de bulunmaktadır.489 Sonuç olarak Mehdî ile ilgili rivayetler, ya ravilerin kendi inanç ve kültürlerini yansıtan ya da dinî, içtimaî, iktisadî ve psikolojik baskı kurarak toplumda otorite kurmak isteyenlerin veya onlara alet olanların sözleri olabilir. Bu sözler Hz. Peygamber’e (s.a.v.) mal edilerek daha fazla güven sağlanması amaçlanmıştır. Âhir Zaman’da gelecek ve tebliği kıyamete kadar geçerli olacak zatın Hz. Peygamber’e hayallerindeki olağanüstülükleri yaşayacak müstakbel bir kurtarıcı beklentilerini muhafaza eden kimilerinin Kur’an’a aykırı da olsa, bu görüşlerini İslam ile sentezleyerek, sürdürmeye çalışmalarının yanlışlığı açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Olağanüstü bir kurtarıcı beklemek Kur’an ve Hz Peygamber’in felsefesine aykırıdır. 485 Kardâvî, Yusuf, Sünneti Anlamda Yöntem, çev. Bünyamin Erul, Rey Yayınları, Kayseri 1998, s.161-2. Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s.211, Selman Kuzu, Mehdî, Deccâl, Mesîh, Merkür Yayınları, İst. 2001, s.207’den naklen. 487 Seyhan, Kıyamet Alâmetleri, s.211, İbrahim Bayraktar, Edebi ve İlmi Açıdan Hadis, Işık Yayınları, İzmir 1993, s.111-115’den naklen. 488 İlhan, Mehdîlik, s. 141,149. 489 İlhan, Mehdîlik, s. 140,141.; Fatiş Emrullah, Kur’an’da Hz. İsa, Net form, Kayseri 2000, s.195,197 486 95 J. Hadislerde Deccâl Kurtarıcı Mehdi/Mesih’in karşısına konulan Deccâl şahsiyeti kıyamet alâmetlerinden olarak fiten ve apokaliptikler de önemli bir yere sahiptir. Deccâl kelimesinin Süryanice ‘yalancı’ anlamına gelen daggala kelimesinden geldiği belirtilmektedir.490 Yalancı anlamından ‘antichrist’ anlamına geçişin Yahudilik içinde gerçekleştiği ihtimali üzerinde durulmaktadır.491 Fiten literatüründe de ‘Deccâl’ kelimesinin ‘kezzab’ ile eşanlamlı olarak kullanıldığı rivayetler de bulunmaktadır. Hadis kaynaklarımızda ki bazı rivayetler de ‘deccâl’in’ âhir zaman da geleceği, yeryüzünde kırk gün kalacağı, ilahlık iddiasında bulunacağı, sonunda Hz. İsa tarafından öldürüleceği;492 gözünün birinin kör olup ve alnında ‘kâfir’ yazılı olacağı493 ifade edilmektedir. Yahudi asıllı İbn Sayyâd’ın da deccâl olabileceği;494 Temim ed-Dârî’nin ıssız bir ada da ‘Cessâse’ adında ki bir hayvanın yardımıyla deccâl ile görüştüğü;495 otuz civarında496 deccâl’in ortaya çıkacağı gibi farklı portreler çizilmektedir. Başka bir rivayette de “Deccâl’in yanında su ve ateş bulunduğu, aslında ateşin soğuk, tatlı ve hoş bir su, suyun ise ateş olduğu, bu nedenle Deccâl’e aldanarak tehlikeye atılmamak gerektiği”497 belirtilmektedir. Deccâl ile ilgili hadisler ve değerlendirilmesi adı ile müstakil bir çalışma Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde İhsan Yeğen tarafından yüksek lisans tezi olarak yapılmıştır. Biz de Deccâl’le ilgili hadislerin senedleri ile ilgili değerlendirmeleri o çalışmaya atfederek Kitab-ı Mukaddes’te Deccâl’le ilgili ayetleri sunacağız. K. Kitab-ı Mukaddes’te Deccâl Eski Ahit’in Hezekiel, Yoel, Zekeriya ve Daniel kısımlarında Deccal’le ilgili olarak pek çok tasvir bulunmaktadır. Bu bölümlerde ifade edilen söylemlerin ortak yönü, kötülük güçlerinin Deccal öncülüğünde büyük bir plan yaparak kuzeyden İsrail’e saldırarak her şeyi harap perişan edecek olmasıdır. 490 Paçacı, Mehmet, ‘Hadis’te Apokaliptisizm veya Fiten Edebiyatı’, İslâmiyât I, s.45. Rabin, Qumran, s.120’den naklen Mehmet Paçacı, ‘Hadis’te Apokaliptisizm’, s.45. 492 Buhari, Fiten/ 26-27; Müslim, Fiten/ 20; İbn Mace, Fiten/ 33. 493 Buhari, Fiten/ 26; Tirmizi, Fiten/ 56,60-61; İbn Hanbel, I/176, 182, 240; II/ 27, 33, 124, 149. 494 Buhari, Edep/ 97; Müslim, Fiten/ 19; Ebu Davud, Melâhim/ 16; Tirmizi, Fiten/63. 495 Müslim, Fiten/ 24; Ebu Davud, Melahim/ 4. 496 Buhari, Fiten/ 25; Müslim, Fiten/18; Ebu Davud, Melahim/ 16; İbn Hanbel, V/16. 497 Buhari, Fiten/ 26; Müslim, Fiten/ 20; Ebu Davud, Fiten/ 1, 14. 491 96 “Bundan sonra gece rüyetlerinde gördüm ve işte korkunç ve ürkünç ve çok zorlu dördüncü bir canavar: ve büyük demir dişleri vardı. Yutuyor ve parçalıyor ve artakalanı ayakları ile çiğniyordu. Ve kendisinden önceki canavarların hepsinden farklı idi. On boynuzu vardı. Boynuzlara iyi baktım ve işte onların arsından başka bir boynuz. Bir küçüğü çıktı ve evvel ki boynuzlarından üçü onun önünden söküldü. Ve işte bu boynuzda insan gözleri gibi gözler ve büyük şeyler söyleyen bir ağız vardı.”498 “Ve on boynuza gelince, bu krallıktan on kral çıkacaktır. Ve onlardan sonra bir başkası çıkacaktır ve öncekilerden farklı olup üç kral düşürecektir. Ve yüce olana karşı sözler söyleyecek ve yüce olanın mukaddeslerini hırpalayacaktır. Zamanları ve şeraiti değiştirmeyi tasarlayacak ve bir vakte ve vakitlere ve yarım vakte kadar onun eline verileceklerdir.”499 “Ve sonun vaktinde cenup kralı onunla çarpışacak ve ona karşı şimal kralı cenk arabaları ile atlılarla ve çok gemilerle kasırga gibi gelecek ve memleketlere girecek ve basıp geçecek”500 “Ve daimi yakılan takdime’nin kaldırıldığı, harp edici mekruh şeyin dikildiği vakitten başlayarak bin iki yüz doksan gün olacak”501 Deccal’ın, Hıristiyanlıkta, “Âhir Zamanda zuhur edecek düşman, fesat adam, helakoğlu” şeklinde tanıtılmakta kıyametin bir alâmeti olduğuna inanılmaktadır. “Gökte savaş oldu. Mikail ve melekleri ejderhaya karşı savaştılar. Ejderha kendi melekleri ile birlikte karşı koydu ama gücü yetmedi. Bu yüzden gökteki yerlerini yitirdiler. Büyük ejderha, iblis ya da şeytan diye adlandırılan ve tüm dünyayı saptıran o eski yılan melekleri ile birlikte yeryüzüne atıldı.”502 “Ejderha yeryüzüne atıldığını görünce, erkek çocuğu doğuranı kovalamaya başladı.”503 498 Daniel, 7/ 7-8. Daniel,7/24-25. 500 Daniel,11/40. 501 Daniel,12/11. 502 Esinleme, 12/7-9 503 Esinleme, 12/13. 499 97 “Bunun üzerine ejderha kadına öfkelendi. Kadının soyundan geriye kalan ve tanrının buyruklarını yerine getirip İsa’ya olan tanıklıklarını sürdürenlerle savaşmaya gitti.”504 “Kimse sizi hiçbir şekilde aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça mahvolacak olan o yasa tanımaz ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir. O adam, Tanrı diye tapılan ya da anılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce göstererek hatta Tanrı’nın tapınağına da oturup kendisini Tanrı ilan edecektir. Bundan sonra Rab İsa’nın, ağzından çıkan solukla öldüreceği, gelişinin görkemi ile yok edeceği o yasa tanımaz adam ortaya çıkacak .”505 “O, her türlü mucizede, yanıltıcı belirtilerle harikalarda ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen şeytanın etkinliği ile gelecek, mahvolanlar, gerçeği sevmeye ve böylece kurtulmaya yanaşmadıklarından mahvoluyorlar.”506 “Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır. İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne-baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın ve iyilik düşmanı olacaklar. Hain, aceleci, kendini beğenmiş, Tanrı’dan çok eğlenceyi seven Tanrı yolundaymış gibi görünüp bu yolun gücünü inkâr edenler olacaklar. Böylelerinden uzak dur.”507 Değerlendirme Deccal, Âhir Zaman’da ortaya çıkıp göstereceği harikulâde olaylar sayesinde insanları sapıklığa sürükleyecek, fitne ve fesadı yayacak, kıyametin büyük alâmetlerinden sayılan, Hz İsa tarafından öldürüleceği ifade edilen kişi olarak tanımlanmaktadır.508 İslam’daki Deccâl düşüncesinin gelişmesinde çeşitli sebepler etkili olmuştur. Bu düşüncenin hemen hemen her toplumda bulunması ve kutsal kitapların bazılarında bu düşünceyi doğrudan ya da dolaylı olarak işaret eden ifadelerin yer alması, Deccâl düşüncesinin evrensel boyutunu göstermektedir. 504 Esinleme,12/17. II. Selaniklilere Mektup, 2/3-4. 506 II. Selaniklilere Mektup,2/8-10. 507 II. Timoteus,3/1-5. 508 Demirci, Kürşat, “Deccâl”, DİA, IX, İstanbul 1994, s, 66. 505 98 Yahudiler kıyamete yakın bir zamanda yeryüzünü fesada verecek, bozgunculuk yapacak bir varlığa inanmaları ve o bozgundan sonra yeryüzünü eski haline getirecek, Yahudi birliğini sağlayacak ve onları dünyaya hâkim kılacak bir kurtarıcıya inanıyorlardı.509 Hıristiyanlar da, Yahudilerdeki düşünceye benzer bir inancı taşıyorlardı. Hz.İsa’nın gökten inmesinden önce Deccâl’in geleceğini belirtmişlerdir. Onlara göre Deccâl, Hz.İsa’nın koymuş olduğu hükümleri kaldırmaya çalışacak, insanları kandırarak kendisinin Mesih olduğunu iddia edecek yeryüzünde fitne ve fesadın sembolü olacak ve insanları haktan saptırıp gerçek Mesih’e düşman etmeye çalışacaktır.510 Bu nedenle, kutsal kitabın hemen başlangıcında Hz. İsa ümmetini uyarır ona inanmamaları gerektiğini, ona karşı dikkatli olmalarını ve tedbir almalarını söyler.511 Sonuç olarak, zikredilen çalışmadaki verilerde göz önünde bulundurulduğunda, isnat açısından bazı rivayetlerde sika olmayan ravilerin olduğu, bunların şahsi ictihatlarını metinlere karıştırma ihtimallerinin bulunduğu ve bazı rivayetlerde İsrailiyat belirtilerinin sezildiği sonucuna varılmaktadır. Hadislerle Kitab-ı Mukaddes’te Deccâl’in gelişi ayrı bir fitne olayı olarak görülmektedir. Deccâl’in yalancılığı ve olağanüstü güçleri hadisler de ve Kitab-ı Mukaddes’te ortak bir karakterdir. Ayrıca Deccâl’in şahsına ait özellikleri açıklayan rivayetlerde de bulunmaktadır. Kızıl ve ya beyaz tenli, kısa boylu veya cüsseli şeklinde tanıtılması da ortak noktalardandır. Bunlardan başka, bir taraftan Deccâl’in ilahlık iddiasında bulunacağı belirtilirken diğer taraftan alnında kâfir yazısının mevcut olacağı ve herkes tarafından okunacağının ifade edilmesini de akılla bağdaştırmak mümkün görülmemektedir. Allah’a iman etmekle sorumlu tutulan insanoğlunu saptırması için Deccâl’e peygamberler den çok üstün özellikler verilmesinin, hem ilahi hikmete hem de kıyamete kadar kâinatta sürüp gidecek Allah’ın koyduğu yol ve yönteme aykırı olduğu ortadadır. Dolayısıyla bu rivayetlere ihtiyatla yaklaşılması ve Deccâl ile ilgili yorum yapılmaya çalışılırken bütün bu hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. 509 Daniel,8;İhsan, Yeğen, Deccâl İle Hadisler ve Değerlendirilmesi, EÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2002, s,8. 510 Matta 25.; Selaniklilere II. 511 Markos 13, Matta 24. 99 DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Kıyamet alametleri ve geleceğe yönelik haberlerle ilgili olarak Kitab-ı Mukaddes ile hadisler arasında gerek muhteva gerekse üslup bakımından benzerlikler söz konusudur. Bu durum Hz. Peygamber (s.a.v)’e dayandırılan fiten rivayetlerinin sıhhati sorununu ortaya çıkarmaktadır. Bu sözleri Hz. Peygamber (s.a.v) söylemiş midir? Yoksa bu sözler ona atfedilen sözler midir? Hz. Peygamber (s.a.v) söylemiş ise bu benzerlikler nasıl açıklanacaktır? Bu sözleri Hz. Peygamber (s.a.v) söylememişse kimler, ne zaman ve ne amaçla söylemişlerdir? Ele aldığımız konu çerçevesinde bu ve benzeri sorulara bir anda cevap vermek kolay olmamaktadır. Ancak çalışmalarda bazı verilerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Öncelikle Yahudi ve Hıristiyan dini kültürünün zaman açısından Müslüman kültüründen önce olduğu gerçekliğini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir. Bu zamansal öncelik ehli kitap kültürünün kendi ürünlerini Müslüman dini kültürünün kullanımına bir şekilde sunmuştur. Doğal olarak eski ve baskın kültür etkisini bir şekilde yaratabilecek bazı yolları kendisine açmıştır. Apokaliptik edebiyat ilk günlerden itibaren kendisinden sonra ortaya çıkan fiten edebiyatını etkilemiştir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) ‘den çok önce oluşan bu edebiyat Sami dillerine ve Sami olmayan Slavca ve Ermenice gibi dillere de çevrilerek geniş bir coğrafyaya yayılma imkânı elde etmiştir. Arabistan yarımadasına da Yemen’den geçiş sağlanmıştır. Daha sonra Yemen ve Habeşistan Bölgesini ele geçiren Müslüman Araplar bu kültürel birikimlere mirasçı olmuşlardır. Zamanla ortaya çıkan iç savaşlar ve yaşanan büyük acılar Apokaliptik edebiyatın içerisinde bulunan unsurları tekrar harekete geçirmiş, söylemler güncellenerek ve geliştirilerek tekrar kullanıma sunulmuştur. Fiten hadislerin Hz. Peygamber (s.a.v)’e atfedilmesi zamanı ile ilgili olarak fitne dönemi (iç savaş) olduğu görüşü ifade edilmektedir. Bu dönemde farklı gruplar kendi konumlarını ve iddialarını desteklemek için çeşitli söylemlere ihtiyaç duymuşlar ve bunun içinde Hz. Peygamber (s.a.v)’in otoritesini kullanmışlardır. Hadislerde ve Kitab-ı Mukaddeste belirtilen kıyamet alâmetleri ve gelecek haberlerinde hem fizikî ve toplumsal alanda hem de kişisel dini tutum ve yaşayışa kadar geniş bir 100 alanda yıkım ve yozlaşma görüleceği ifade edilmektedir. İnsanlığın bu zaman diliminde maruz kalacağı değişimler ve olaylara karşı kendi inananlarını dikkatli ve uyanık olmaya çağırmaktadırlar. Kitab-ı Mukaddeste ki kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili haberler sadece belirtilmiştir. Eski Ahit içersinde, Daniel ve sonraki kitaplarda belirtiler ve haberler ağırlıklı olarak işlenmektedir. Yeni Ahit içersinde de Matta bölüm 24 ve Markos bölüm13’te İsa Mesih’in tekrar gelişinden önce olacaklar haber verilmekte, insanların hazırlıklı ve dikkatli olmaları istenmektedir. Diğer kitapların içersinde ve özelliklede esinlenme (vahiy) kitabı içersinde alâmetler ve gelecek haberleri konusu mensuplarına haber verilmektedir. Günümüzde gerek Kitabı Mukaddes araştırıcıları gerekse de İsa Okulu araştırıcıları bu kaynaklar üzerinde ciddi çalışmalar yapmaktadırlar. Kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili haberler konusunda da bu araştırıcıların değerlendirmeleri gerek metin tenkidi açısından gerekse de yaptıkları yorum açısından çok iyi takip edilmesi gerekmektedir. Hadisler İslam’ın ikinci kaynağıdır. Birçok konu da Müslümanlar açıklayıcı bilgiyi hadislerden almaktadırlar. Kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda en temel bilgi kaynağı da hadislerdir. Çünkü Kur’an da kıyametin varlığı kesin olarak haber verilmekle beraber zamanı ve alâmetleri hakkında bilgi verilmemektedir. Fiten ve Melahim hadislerin de Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefatından kıyametin kopacağı ana kadar fert ve toplum bazında meydana gelecek bazı olaylar zikredilmektedir. İslam âlimleri zamanı, mekânı, tarihi kesin hatlarla belirlenen gelecek olaylarından bahseden rivayetleri ihtiyatla karşılamışlardır. Hatta bir kısım İslam âlimleri bu haberleri o dönem de cereyan eden ictimâî, siyasî ve dinî hareketlerin bir yansıması olarak görmüşlerdir. Bu tür haberlerin sahihliği konusun da mümkün mertebe ihtiyatlı ifadeler kullanması ve ihtilafı giderilmeyen bir hadisin bir başkası tarafından da makul ve ilmî ölçüler çerçevesin de değerlendirilebileceği unutulmamalıdır. Fiten ve melahimle ilgili rivayetler hadis açısından problemli bir sahadır. Diğer bilim dallarının verilerine ihtiyaç duyulan bir alandır. Konu ile ilgili yapılan çalışmalar da bu husus dile getirilmektedir. Hadis ilmi için rivayet edilen metin kadar rivayetin bize kadar ulaşmasını sağlayan ravilerinde güvenilirliği çok önemlidir. İncelediğimiz rivayetlerin ravileri ve metinleri ile ilgili değerlendirmeleri ilgili bölümlerde yapılmıştır. Hadislerde zikredilen kıyamet 101 alâmetleri ve gelecek haberleri ile Kitab-ı Mukaddeste ki belirtiler arasında ortak olanlar vardır. Ancak benzer olanlarından yola çıkarak hadislerin kaynağının İsrailiyat olduğunu iddia etmek Hz. Peygamber (s.a.v)’in hassasiyetlerine ve tarihi gerçekliklere aykırıdır. Çünkü Hz. Peygamber; Yahudilerin, Hıristiyanların ve diğer dinlerin uygulama ve geleneklerinden farklı davranmaya özen göstermiştir. Örneğin Müslümanlara namaz zamanını duyurmak için sunulan seçeneklere farklı dinleri çağrıştırdığı için karşı çıkmıştır. Hz. Ömer’in kendisi için Tevrat’tan bölümler yazdırması ve okumasından razı olmadığının göstergesi olarak yüzünün kızarması, Selman-ı Farisi’nin Tevrat’ta yemekten sonra ellerin yıkanması gerektiğinin yazdığını haber verdiğinde Müslümanların yemekten öncede sonrada ellerini yıkadıklarını belirtmesi bunun göstergesidir. Hz. Peygamberin kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili açıklamaları kendisine bildirildiği kadarı ile olmuştur. Onun gayb bilgisinin nerede başlayıp nerede bittiğini söylemek oldukça zordur. Kaldı ki Hz. Peygamberin görevi Allah tarafından kendisine bildirilenleri tebliğ etmektir. Gayb âleminin sırlarını açıklamak değildir. Hz. Peygamberin kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili söylediği genel hükümler ifade eden bazı sözlerini vahiy alamadan kendi değerlendirmesi ile yapmıştır. Bu değerlendirmeye basîreti, firâseti, tecrübesi ve sağlam muhakeme yeteneği sonucunda ulaşmıştır. Hz. Peygamberin kıyamet alâmetleri ve gelecekle ilgili verdiği haberler gerek vahiy yoluyla bildirilmiş olsun gerekse de kendi üstün basireti ve sağlam muhakeme yeteneği ile bildirdikleri olsun; bu haberlerin sağlam olanların evrensel boyutta değerlendirilmesi gerekmektedir. Kendisinden sonra kıyamete kadar geçen sürede gelecek olan insanları ve toplumları iman, ibadet, ahlak ve muamelatla ilgili uyarmakta ve dikkatli olmaya davet etmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in kıyamet alâmetleri ve gelecek haberleri konusunda ki uyarılarında bir durum tespiti söz konusudur: Bunlar, insanın yaratılışında bulunan ve insan psikolojisini tahlil eden, insandaki kötü meziyetleri iyiye çevirmeye amaçlayan tespitlerdir. İnsandaki bu iyi meziyetler ortaya çıkarıldığı sürece de toplumda olabilecek her türlü olumsuzluğun önüne geçilebileceğinin ifadesidir. İnsanda ki bu fıtri özelliklerin kıyamete kadar devam edeceğinin ifadesidir. Bundan dolayı kıyamete kadar olan süre içinde ortaya çıkabilecek fitnelerin yaygınlaşıp insanlığa daha çok zarar 102 vermemesi ve fitne ateşinin etkisiz bir halde sönmesi için insanların dikkatleri çekilmektedir. Kur’an’da ve Hadisler de geçen Ye’cüc ve Me’cüc’ün cinsiyetleri, mekânları ve zamanları tayin edilmemekte, sadece bir vasıf olarak yeryüzünü ifsat edenler manasınadır. Kötülüğü önlemek için her türlü engellemelere, çarelere bas vurulması gerekmektedir. Bazı müelliflerin Ye’cüc ve Me’cüc’ü bazı toplumlara hasretmesi doğru bir yaklaşım değildir. Bu yaklaşım ilmî bir hakikat değildir. İslam’da ki deccal düşüncesi ile Ehl-i Kitab’ta anlatılanlar ortaktır. Ancak İslam’daki düşüncenin tamamen Yahudi ve Hıristiyanlardan aktarıldığı düşüncesi doğru değildir. Deccal konusunda her iki kaynakta sembolik anlatım söz konusudur. Sembolik anlatım yolu ile de duygulara hitap edilerek insanlara daha kolay tesir edilebilmektedir. Bu nedenle sembolik anlatım, dinleyenlerin zihnin de hayallerle canlanarak daha net bir şekilde belirmekte ve akılda daha kalıcı olmaktadır. Bu insanın genel psikolojik durumu ile ilgilidir. Deccal konusun da Yahudi ve Hıristiyan kültürlerinden bir etkileşimin olması mümkündür. Ancak deccal anlayışlarının arka planlarının iyice araştırılması, yabancı unsurların etkileri doğru tespit edilmelidir. Bunun için bu konu da İslam Tarihi, Tefsir ve Dinler Tarihi ile ilgili çalışmalara da ihtiyaç vardır. Mehdî ile ilgili rivayetlerin çoğunluğunun zayıf olması sebebi ile bu rivayetleri o dönemde gerçekleşen sosyal, siyasî ve dinî hareketlerin bir sebebi olarak görmek gerekmektedir. Mehdî ile ilgili rivayetler de gerek sened gerekse metin üzerinde bilimsel bir çalışma yapmadan yapılan değerlendirmeler yanlış sonuçlara götürebilir. Bunun sonucunda da toplumda Mehdî ile ilgili olarak yanlış değerlendirmelere ve beklentilere sebep olunmaktadır. Güneşin kıyamet kopmadan önce batıdan doğacağıyla ilgili verilmek istenen mesaj evren için mutlak sonun olduğunu vurgulamaktır. Bu ifade ile tövbelerin kabul edileceği son sınara işaret edilmektedir. Bu durum insanın kendi yaşamında da göz önünde bulundurması gereken gerçekliktir. Kıyamet alâmetleri konusu geniş kapsamlı ve derinliği olan bir konudur. İncelememiz de sınırlı sayıda hadisleri ele aldık. Bu konu ile ilgili değerlendirme yaparken ihtiyatlı yaklaşılması gerekmektedir. İsrailiyât türü bilgilerden etkileşimin olacağı ihtimali 103 unutulmayarak sosyal, dinî, ekonomik ve kültürel etkileşimler göz önünde bulundurulmalıdır. Tutarlı bir değerlendirme için İslam Tarihi, Dinler Tarihi ve Tefsir alanlarında yapılacak çalışmalara da gereksinim vardır. Sonuç olarak, Kıyamet alâmetleri ile ilgili rivayetlerde zayıf ve uydurma olanlar Mesihiyât ve İsrailiyât etkisi ile sahih hadislerin ifade ettiği manaları geride bırakmışlardır. Bu durum gerek İslam’ın gerekse de hadislerin yanlış anlaşılmasına ve yorumlanmasına sebep olmuştur. Bunun için bu alanla ilgili toplumumuzda doğru bilgi ve anlayışın oluşturulabilmesi için ön yargı ve kabulden uzak bilimsel çalışmalara ihtiyaç vardır. Kaynakların incelenmesin de mümkün mertebe ihtiyatlı ifade kullanmak, ayrıntıları ve en küçük ihtimalleri bile göz ardı etmeme dikkat ve titizliğinin, bilimselliğin bir sonucu olduğu unutulmamalıdır. v’allâhu a’lem. 104 KAYNAKLAR Kur’ân-ı Kerim ve Açıklamalı Meâli; Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2007. Klasik Hadis kitapları. Kitâb-ı Mukaddes, Eski ve Yeni Ahit; Kitabı Mukaddes Şirketi, İstanbul 2006. İncil, Yeni Yaşam Yayınları, İstanbul 1995. Adam, Baki; Yahudi Kaynaklarına Göre Tevrat, Pınar Yayınları, İstanbul 2002. _____, “Tevrat’ın Tahrifi Meselesine Müslüman ve Yahudi Cephesinden Bir Bakış,” AÜİFD, c.36, s. 359-404, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10030.pdf Altuntaş, Süleyman; Kıyamet Alâmetleri (On Alâmeti Bir Arada Zikreden Rivayetlerin Tahlili) AÜSBE Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2007. Atasagun, Galip; “Hıristiyanlıkta Kıyamet Alâmetleri Ve Dünyanın Sonu”, SÜİFD. c. 8,s. 111. _____, Hıristiyanlıkta Dünyanın Sonu ve Ahiret Kavramı, SÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Konya 1989. Aydemir, Abdullah; Tefsirde İsrailiyât, Beyan Yayınları, İstanbul 2000. Aydın, Mahmut; Tarihsel İsa İmanın Mesih’inden Tarihin İsa’sına, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2002. Batuk, Cengiz; “Kıyameti Beklerken: Hıristiyanlıkta Kıyamet Beklentileri ve Rus Ortodoks Kilisesindeki Yansımaları”, HÜİFD,2008/2, c.7, sayı 14, s.5-36. _____, Tarihin Sonunu Beklemek, İz Yayıncılık, İstanbul 2003. Baybal, M.Sami; İslam Kaynaklarına Göre Hz. İsa’nın Akıbeti Meselesi, SÜSBE Doktora Tezi, Konya 1999. Berzenci, Muhammed b. Resul el-Hüseyni; Kıyamet Alâmetleri, çev. Naim Erdoğan, Pamuk Yayıncılık, İstanbul 2002. Bıyık, Mustafa, “Hıristiyan Teolojisinde Deccâl ve Ye’cüc-Me’cüc Kavramları Üzerine Bir Değerlendirme”, HÜİFD, 2007/1, c.VI, s.XI, ss.53-79. http://www.ilaf.hitit.edu.tr/sayi11/makale3.pdf Biçer, Ramazan; İslam Kelamcılarına Göre İncil, Gelenek Yayınları, İstanbul 2004. 105 Cerrahoğlu, İsmail; Tefsir Usulü, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1993. _____, “Oryantalizm ve Batıda Kur’an ve Kur’an ilimleri Üzerine Araştırmalar”, AÜİFD, c.XXXI, s.95-136, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/775/9902.pdf _____, “Ye’cüc-Me’cüc ve Türkler”, AÜİFD,c.XX, s.98-125. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/735/9388.pdf Çelebi, Ahmet; Mukayeseli Dinler Açısından Yahudilik, çev. Ahmet M. Büyükçınar, Ömer F. Harman, Kalem Yayınevi, İstanbul 1973. Durmuş, Mehmet Ali, Haberlerin Ağında Mehdi, Anlam Yayınları, Ankara 2003. Ertürk, Mustafa; Metin Tenkidi (Gayb ve Fiten Hadisleri Örneği), Fecr Yayınları, Ankara 2005. Fatiş, Emrullah, Kur’an’da Hz. İsa (Doğumundan Ölümüne), Net Form Ofset, Kayseri 2000. Faiz, Ahmet; Fi Zilali’l-Kur’an’da Kıyamet ve Alâmetleri, çev: Veli Ulutürk, Uysal Kitabevi, Konya 1993. Fazlurrahman; İslam, çev. Mehmet Dağ, Mehmet Aydın, Selçuk Yayınları, Ankara 1993. Fığlalı, Ethem Ruhi; “Mesih ve Mehdî İnancı Üzerine”, AÜİFD, c.XXV, s.179-214. Goldziher, Ignaz; “Hadis Kültüründe Yer Alan İncil Parçaları” çev. Sami Şahin, CÜİFD, XII/1-2008, s.487-493, http://www.cumhuriyet.edu.tr/edergi/makale/1667.pdf _____, “Hadis’te Yeni-Eflatuncu ve Gnostik Unsurlar,” çev. Ömer Özsoy, AÜİFD, c.XXXVI, s.405-421, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/781/10031.pdf Gündüz, Şinasi; Hıristiyanlık, İsam Yayınları, İstanbul 2006. Güner, Osman; Resulullah’ın Ehl-i Kitapla Münasebetleri, Fecr Yayınları, Ankara 1997. Hakyemez, Cemil, “Mehdî Düşüncesinin İtikadileşmesi Üzerine”, GÜÇİFD, 2004/1, c.III, S.V, ss.127-144, http://www.ilaf.hitit.edu.tr/sayi5/makale7.pdf Hamidullah, Muhammed, İslam Peygamberi, 106 Harman, Ömer Faruk; “Kitab-ı Mukaddes”, DİA. c.XXVI, s.75-76. Hatiboğlu, İbrahim; “İsrailiyat”, DİA, İstanbul 2001, c.XXIII, s.195-199. İbn Ebî Hâtim er-Razî, Kitabu’l-Cerh ve’t-Ta’dil, I-X, Beyrut 2002. İbn Hacer el-Askalânî, Lisânu’l-Mizan, I-VII, Beyrut 1971. _____, Takrîbu’t-Tehzîb, I, Daru’l-Reşid, Suriye 1986. _____, Tehzîbu’t-Tehzîb, I-XII, Daru’l-Fikr, Beyrut 1984. İbn Haldun, Mukaddime I-II (çev: Zakir Kadirî Ugan), MEB Yayınları, İstanbul 1988. İbn Manzur, Ebû’l-Fadl Cemâleddîn Muhammed b. Mükerrem, Lisânu’l-‘arab, I-XV, Beyrut trs. İlhan, Avni, Mehdîlik, Beyan Yayınları, İstanbul 1993. İslam Han, Zafer; “Talmut’un Doğuşu ve Yahudiler Üzerindeki Tesiri”, çev. Mehmet Aydın, AÜİFD, c. XXV, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/771/9809.pdf Karacabey, Salih; “İsrailiyatı Belirleme Kriterleri Çerçevesinde İlahi Mesajın Birliği Meselesi”, UÜİFD, Bursa 2003, c.12/1, s.71-104, http://kutuphane.uludag.edu.tr/PDF/ilh/2003-12(1)/M4.pdf Kaufmann, Francine; Eisenberg, Josy; “Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik” çev.Mehmet Aydın, AÜİFD c.XXIX, s.267-283. http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/770/9794.pdf Kırbaşoğlu, M. Hayri; Alternatif Hadis Metodolojisi, Kitâbiyât Yayınları, Ankara 2002 _____, İslam Düşüncesinde Hadis Metodolojisi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2000. Kızıl, Fatma; Oryantalistlerin Hadislerin Menşeini Tespite Yönelik Yöntemleri, UÜSBE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Bursa 2005. Koçkuzu, Ali Osman; Hadis İlimleri ve Hadis Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul 1983. Kuzgun, Şaban; Dört İncil Farklılıkları ve Çelişkileri, Metinler Matbaacılık, İstanbul 1991. Malkoç, Mehmet; Klasik Dönem Maturidiyye’de Kıyamet ve Ahiret, MÜSBE Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2009. Mesih’i Beklerken, editör Ali Coşkun, Rağbet Yayınları, s.129-134. 107 El-Mizzi, Ebû’l-Haccac Yusuf, Tehzibu’l-Kemal fi Esmai’r-Rical, I-XXXV, Bağdat 1985. Öz, Mustafa, İmamiyye Şiasında Onikinci İmam ve Mehdî İnancı, Marmara Üniversitesi İlahiyat Vakfı Yayınları, İstanbul 1995. Özdemir, Veysel; “Abdullah b. Amr’ın İsraili Rivayetleriyle Meşhur Ravilerle İlişkisinin Boyutları”, FÜİFD, Elazığ 2008, c.13/1, s.207-225, http://ilahiyat.firat.edu.tr/Makaleler/13-1_2008/13.pdf Özkan, Rafet; Kıyamet Tarikatları(Yeni Dini Hareketler),IQ Yayıncılık, İstanbul 2006. Özsoy, Ömer; Güler, İlhami, Konularına Göre Kur’an, Fecr Yayınevi, Ankara 1998. Paçacı, Mehmet; Kutsal Kitaplarda Ölüm Ötesi, Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2001. _____, “Hadis’te Apokaliptisizm veya Fiten Edebiyatı”, İslâmiyât, c.1(1998), sayı.1, ss.35-53. Polat, Salahattin, Hadis Araştırmaları –Tarih, Usul, Tenkid, Yorum-, İnsan Yayınları, İstanbul trs. _____, “Çok anlamlı, çok boyutlu ve Disiplinler arası Bir Kavram: Metin Tenkidi”, Hadis Tetkikleri Dergisi, c.VI, s.I (2008) ss.7-28. Polat, Salahattin; Nazlıgül, Habil; Doğanay, Süleyman, Hadis Araştırma ve Tenkit Klavuzu, İFAV Yayınları, İstanbul 2008. Said, Edward; Oryantalizm –Sömürgeciliğin Keşif Kolu- çev. Selahaddin Ayaz, Pınar Yayınları, İstanbul Trhs. Sarıkçıoğlu, Ekrem,”Mehdî”,DİA. c.XXVIII, s.369-371. _____, Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, Otağ Yayınları, İstanbul 1983. Sarıtoprak, Zeki, “İslam Kelamı Açısından Kıyamet Alâmetleri”, Yeni Ümit Dergisi, c.IV, s.XXVII (1995), ss.10-13. Seyhan, Ahmet Emin, Hadislerde Kıyamet Alâmetleri (Envaru’l-Aşikin Örneğinde) Tuğra Ofset, Isparta 2006. Şimşek, Halil İbrahim, “Kıyamet ve Alâmetlerinin Tasavvufi Tecrübe Açısından Yorumlanışı”, Tasavvuf /İlmî ve Akademik Araştırma Dergisi Yıl:8 (2007), 108 s.XIX, ss.123-142, http://www.tasavvufdergisi.net/index.php?bolum=ayrinti&no=556 Tanyu, Hikmet; “Yahudiliğin Kutsal Kitapları Ve Esasları”, AÜİFD, c.XIV, ss.95-124, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/37/744/9520.pdf Taşbolotov, Aziz; Ye’cüc ve Me’cüc Hakkındaki Hadislerin İsnad ve Metin Açısından Tahlili, Yüksek Lisans Tezi, A.Ü.S.B.E. Ankara, 2007. Tekineş, Ayhan, Âhir Zaman ve Kıyamet Alâmetleri, Işık Yayınları, İstanbul 2009. Topaloğlu, Bekir, “Kıyamet”, DİA, c.XXV, s.516-522. Tümer, Günay “Âhir Zaman” DİA, c.I, s.542-543. Tümer, Günay; Küçük, Abdurrahman, Dinler Tarihi, Ocak Yayınları, Ankara 1993. Ukaylî, Ebû Cafer Muhammed b. Amr, Kitâbu’d-Du’afâi’l-Kebîr, I-IV, Daru’lMektebetu’l- ‘ilmiyye, Beyrut 1998. Umeri, Ekrem Ziya, “Oryantalizmin Sünnet ve Siyer İlmine Yaklaşım Tarzı”, çev. Adil Yavuz, SÜİFD, Konya 2003, S.XVI, s.233-253. Ünver, Mustafa, Tefsirde Öteki –Celaleyn’de İsrailiyat-, Sidre Yayınları, Samsun 2008. Waardenburg, Jackques,”Mesih” DİA; c.XXIX, ss. 306-309. Yavuz, Ömer Faruk, Kur’an ve Kıyamet, Marifet Yayınları, İstanbul 1999. Yavuz, Yusuf Şevki, “Kıyamet Alâmetleri”, DİA, Ankara 2002, c.XXV, s.522-525. Yazıcı, Abdulbaki; Tevrat ve İncil’in İtikat Açısında Kur’an’a Arzı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, EÜSBE, Kayseri 2007. Yeğen, İhsan, Deccâl İle İlgili Hadisler ve Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, EÜSBE, Kayseri 2002. Zehebî, Muhammed b. Ahmed, Mîzânü’l-i’tidal fî nakdi’r-rical, I-IV, Beyrut trs. _____, Tezkiratu’l Huffaz, I-IV, Zehebi, Muhammed Hüseyin; Tefsirde ve Hadiste İsrailiyât, çev. Enbiya Yıldırım, Rağbet Yayınları, İstanbul 2007 109 ÖZGEÇMİŞ 25.07.1973 tarihinde Kayseri’nin Yeşilhisar İlçesi Musahacılı Köyü’nde dünyaya gelmiştir. İlkokulu köyünde tamamladı. Orta öğretimi Kayseri Develi İmam-Hatip Lisesi’nde tamamlamıştır. 1992 yılında Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde üniversite eğitimine başlayıp 1997 yılında mezun olmuştur. Adana İli Merkez Seyhan ilçesinde Öğretmen Ayfer Doğruol İ.Ö.O’nda Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Evli ve iki çocuk babasıdır. İletişim Bilgileri: Ev Adresi : Toros Mh., Ahmet Satmaz Bul., 78103 sk., Bora Plaza B Blok, Kat 4, No: 8, Çukurova/ADANA. İş Adresi : Öğretmen Ayfer Doğruol İlköğretim Okulu, Pınar Mah., 59. sok, Seyhan/ADANA. Cep Tel : 0505 255 72 91.