tc üsküdar üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü klinik psikoloji

advertisement
T.C.
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE SOSYAL FOBİ, İÇE ve DIŞA
DÖNÜK KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ve OKUL BAŞARI DURUMU
Önder UZUN
DANIŞMAN: Prof. Dr. Hüsnü ERKMEN
İstanbul-2016
T.C.
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI
ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE SOSYAL FOBİ, İÇE ve DIŞA
DÖNÜK KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ve OKUL BAŞARI DURUMU
Önder UZUN
DANIŞMAN: Prof. Dr. Hüsnü ERKMEN
İstanbul-2016
TEŞEKKÜR
Gerek yüksek lisans eğitimim süresince derslerdeki katkılarıyla, gerekse tez
çalışmalarım sürecinde önerileri, rehberliği ve örnek iletişim biçimiyle bana yardımcı olan
değerli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Hüsnü ERKMEN’e,
Yüksek Lisans eğitimim süresince verdiği büyük destekten ötürü Uzm. Psk. H. Uğur
GİRGİNER’e,
Tezin tüm aşamalarında bana yardımlarını esirgemeyen başta Mine UYAR, Sevde
İNANDI, Ayfer GÖKMEN ve Ecem ÜRETMEN ÖZALP olmak üzere tüm dostlarıma,
Ailemden uzakta bana aile olan ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Mehmet
GEÇGEL, Mutlu HAZAR, Dorukhan GÜNGÖR, Orhan ÖZDEMİR ve Onur ÖĞDEN’e,
Bugünlere gelmemi sağlayan, hayatım boyunca sürekli yanımda olan, sevgi ve
desteklerini her daim yakından hissettiğim canım annem Nurten UZUN’a, babam Ayhan
UZUN’a sonsuz teşekkür ederim.
i
YEMİN METNİ
Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum ‘Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Fobi, İçe ve
Dışa Dönük Kişilik Özellikleri ve Okul Başarı Durumu’ adlı çalışmanın, tarafımdan, bilimsel
ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım
eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış
olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım.
Önder UZUN
ii
(UZUN, Önder, Yüksek Lisans, İstanbul, 2016)
Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Fobi, İçe ve Dışa Dönük Kişilik Özellikleri Ve Okul
Başarı Durumu
Özet: Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinde sosyal fobi, içe ve dışa dönük kişilik
özelliklerinin, okul başarı durumuyla ilişkisinin incelenmesidir. Çalışmada 2015-2016 eğitimöğretim yılında Üsküdar Üniversitesinin çeşitli bölümlerinde okuyan 50 kız, 50 erkek toplamda
100 öğrenci katılmıştır. Katılımcılar araştırmaya gönüllülük esasına göre, çalışma hakkında
bilgilendirilip, kabul ettikleri takdirde katılmışlardır. Değerlendirmeler araştırmacı tarafından
hazırlanan Kişisel Bilgi Formu, Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği ve Eysenck Kişilik AnketiGözden Geçirilmiş Kısaltılmış Formu aracılığıyla yapılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler
SPSS ( Statistical Package for Social Sciences) for Windows 21.0 programı kullanılarak analiz
edilmiştir. Nicelikse verilerin karşılaştırılmasında iki grup arasındaki farkı Mann Whitney-U
testi, ikiden fazla grup durumunda parametrelerin gruplararası karşılaştırmalarında Kruskal
Wallis H- Testi kullanılmıştır. Araştırmanın bağımlı ve bağımsız değişkenleri arasındaki
ilişkiyi Spearman korelasyon ile test edilmiştir. İstatistik anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul
edilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre; yurtta yaşayan bireylerin, evde yaşayan bireylere
oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Annelerinden otoriter tutum
algılayan bireylerin, annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla sosyal fobi
düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Sosyal fobi, kişilik, başarı
iii
(UZUN, Önder, Master Degree, İstanbul, 2016)
Social Anxiety, Introvert and Extrovert Personality Traits, and Academic Standing in
University Students
Abstract: The main objective of this study is to correlate social anxiety and introvert and
extravert personality traits with academic standing in university students. The study has been
conducted with the participation of 100 students, composed of 50 males and 50 females,
studying in various departments of Üsküdar University in the 2015 – 2016 academic year. Preinformed of the scope of the study, the participants have been engaged in the study on a
volunteer basis. The assessments have been carried out through the mediums of the Personal
Information Form prepared by the researcher, Liebowitz Social Anxiety Scale, and the revised,
short version of Eysenck Personality Questionnaire. The data arising out of the study have been
analyzed through SPSS software (Statistical Package for Social Sciences). In the comparison
of the quantitative data and the related parameters between groups, Mann Whitney-U Test has
been utilized in cases of two independent groups; and Kruskal Wallis-H Test in multiple ones.
The correlation between the dependent and independent variables of the study has been tested
through Spearman Correlation. And the statistical level of significance has been accepted as
p<0.05. As far as the findings of the study are concerned, the individuals staying in dormitories
have been observed to have a higher level of anxiety compared to the ones staying in apartment
buildings. And it has also been observed that the individuals having experienced authoritative
parenting by their mothers have a higher level of anxiety compared to the ones having
experienced democratic parenting by their mothers.
Keywords: Social anxiety, personality, success
iv
EKLER LİSTESİ
EK 1: Kişisel Bilgi Formu
EK 2: Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği (LSFÖ)
EK 3: Eysenck Kişilik Anketi-Gözden Geçirilmiş Kısaltılmış Formu
v
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo.1: Sosyal Fobinin DSM-5’e göre tanı ölçütleri
Tablo 4.1: Araştırmaya Katılan Bireylerin Çeşitli Değişkenlere İlişkin Dağılımı
Tablo 4.2: Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puan
Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı
Tablo 4.3: Bireylerin Eysenck Kişilik Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puan
Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı
Tablo 4.4: Bireylerin Cinsiyetlerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin
ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi
İle Karşılaştırılması
Tablo 4.5: Bireylerin Yaşları İle Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik
Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
Tablo 4.6: Bireylerin Doğum Yerlerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt
Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann
Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.7: Bireylerin Okudukları Bölümlere Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt
Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.8: Bireylerin Kaçıncı Sınıfta Okuduklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin
Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.9: Bireylerin Akademik Not Ortalamalarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin
Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.10: Bireylerin Annelerinin Eğitim Düzeyine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin
Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.11: Bireylerin Babalarının Eğitim Düzeyine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin
Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.12: Bireylerin Annelerinin Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt
Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
vi
Tablo 4.13: Bireylerin Babalarının Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt
Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.14: Bireylerin Ailelerinin Gelir Düzeylerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin
Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.15: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt
Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal
Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.16: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt
Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann
Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.17: Bireylerin Bulunduğu Yerde Kaç Kişi Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları
Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.18: Bireylerin Babalarından Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları
Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.19: Bireylerin Annelerinden Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları
Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.20: Bireylerin Alkol Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları
Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.21: Bireylerin Sigara Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları
Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması
Tablo 4.22: Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puanlar İle
Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puanlar Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi
vii
KISALTMALAR
APA
: American Psychological Association
APB
: Amerikan Psikiyatri Birliği
DSM
: The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders
ECA
: Epidemiologic Catchmant Area
WHO
: Dünya Sağlık Örgütü
SF
: Sosyal Fobi
ÇKB
: Çekingen Kişilik Bozukluğu
LSFÖ
: Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği
viii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No.
Teşekkür……………………………………………………………………………..... i
Yemin metni………………………………………………………………………….. ii
Özet…………………………………………………………………………………... iii
Abstract…………………………………………………………………………….... iv
Ekler listesi…………………………………………………………………………… v
Tablolar listesi……………………………………………………………………….. vi
Kısaltmalar…………………………………………………………………………. viii
1. GİRİŞ…………………………………………………………………………....... 1
1.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi……………………………………….............
3
1.2. Araştırmanın Problemi………………………………………………............
3
1.3. Araştırma Soru ve Hipotezleri…………………………………………….....
3
1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları……………………………………………............
4
1.5. Araştırmanın Sayıltıları………………………………………………...........
4
2. LİTERATÜR BİLGİSİ…………………………………………………………
5
2.1. Sosyal Fobi Tanımı…………………………………………………………
5
2.2. Sosyal Fobiyle İlgili Epidemiyolojik Araştırmalar…………………………..
9
2.2.1. Sosyal Fobi Yaygınlığı………………………………………………..
9
2.2.2. Sosyal Fobi Başlama Yaşı……………………………………...........
10
2.2.3. Sosyal Fobinin Sınıf ve Cinsiyete Göre Dağılımı……………...........
12
2.2.4. Sosyal Fobinin Farklı Kültürlerle İlişkisi……………………………
14
2.2.5. Eş Tanı……………………………………………………………….
15
2.2.6. Ergenlik ve Genç Yetişkinlik…………………………………........... 17
2.2.7. Anne Baba Tutumları…………………………………………........... 19
2.2.8. Sosyal Fobinin Etiyolojisi…………………………………………… 20
2.2.8.1. Psikanalitik Görüş…………………………………………….. 20
2.2.8.2. Bilişsel Davranışçı Kuram…………………………….......... 22
2.2.8.3. Biyolojik Faktörler…………………………………….......... 24
2.2.8.4. Çevresel Faktörler…………………………………………... 25
2.3. Kişilik……………………………………………………………………… 26
2.3.1. Çekingen Kişilik Bozukluğu……………………………................... 27
3. YÖNTEM……………………………………………………………………….. 28
3.1. Örneklem…………………………………………………………………... 28
3.2. Veri Toplama Araçları……………………………………………………... 28
3.2.1. Kişisel Bilgi Formu………………………………………………..... 28
3.2.2. Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği……………………………………..... 28
3.2.3. Eysenck Kişilik Anketi-Gözden Geçirilmiş Kısaltılmış formu……... 29
3.3. Verilerin İstatistiksel Analizi……………………………………………..... 29
4. BULGULAR…………………………………………………………………….. 31
5. TARTIŞMA……………………………………………………………………… 71
5.1. Sonuç……………………………………………………………………… 74
5.2. Öneriler……………………………………………………………………. 75
Kaynakça………………………………………………………………………….. 76
Ekler………………………………………………………………………………. 89
Özgeçmiş………………………………………………………………………….. 95
1.GĠRĠġ
Birey çeşitli yaşam evrelerinden geçerek sosyal rollerine uygun olan davranışlar
gösterir. Olumlu sosyalleşme sürecini yaşayan kişi ileriki yaşamı için erken yaşlarda
bilgi, beceri ve deneyim kazanıp davranış yelpazesini genişletir. Olumlu sosyalleşme
sürecini yaşayamayan bireyde ise, gelecek yaşamında karşılaşacağı zor durumlara karşı
ayakta durmada zorluk çekme, özgüven duygusunu geliştirememe ve kaygı yaşantıları
daha sık ortaya çıkabilir (Gümüş, 1997).
Sosyal korkular evrensel bir deneyimdir. Ancak sosyal kaygı (sosyal fobi),
sosyal durumlara uygun ve yardımcı korku tepkilerinin ötesine geçmektedir (Barlow et
al., 2003). Sosyal kaygı, sosyal ve performans durumlarında küçük duruma düşmenin ya
da utanacağı bir davranışta bulunmanın yoğun bir korkusu tarafından karakterize olmuş
bir kaygı bozukluğudur (APA, 2000).
Sosyal kaygı toplumun değişik kesimlerinde görülen, kişide önemli birtakım
sosyal sorunlara yol açan yaygın ve ciddi bir problemdir (Gümüş, 1997; Demir, 1997).
Sosyal kaygı kişinin yaşantısını hemen hemen tüm alanlarda etkileme eğilimindedir.
Sosyal kaygısı olan kişiler evlilik yaşamlarında, iş hayatlarında, eğitim alanlarında ve
sosyal ilişkilerinde önemli bir takım sorunlar yaşarlar (APA, 1994).
Sosyal kaygı, tanıdık olmayan kişilerin varlığında ya da başkalarının gözü
kişinin üzerindeyken duyulan korku ve kaçınma hastalığın karakteristiğidir. En çok
korkulan durumlar başkalarının önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma girişiminde
bulunma zorunluluğu, otorite konumundaki kişilerle konuşma, toplantılara katılma gibi
durum ve ortamlardır. Kimi yazarlar sosyal fobinin korkulan durumların niteliğine göre
bölümlenebileceğini, bazı
kişilerin sosyal etkileşimlerde bazılarının ise edimsel
durumlarda korku ve sıkıntı yaşıyor olabileceklerini öne sürmüşlerdir (Rapee et al.,
1995).
Kişinin başlıca korkusu, başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı duyacağı
ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağı korkusudur. Bu kişiler, başkalarıyla
etkileşimde bulunmalarını gerektiren ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine
getirmeleri gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya
1
çalışırlar. Sık görülen toplumsal fobiler, başkalarının önünde konuşma, yemek yeme ya
da yazı yazma, genel tuvaletleri kullanma, görüşmelere ve her türlü toplantıya
katılmadır. Bu kişiler, ayrıca toplumsal durumlarda yaşadıkları kaygıyı diğer insanların
anlayacağından ve gülünç duruma düşeceklerinden korkarlar (Köroğlu, 2013: 197).
Sosyal kaygılı bireyler sosyal ortamlardaki kendine güvensizlik, düşük benlik
saygısı ve kabul edilmeyeceği beklentileri ile karakterize edilirler. Bununla birlikte
yalnızken ya da herhangi bir tehdit algılamadığında kendileri hakkında daha olumlu
değerlendirme yapma eğilimindedirler (Clark and Wells, 1995; Eren-Gümüş, 2006).
Sosyal fobik hastalar, sosyal durumların çoğunluğunda (topluma karşı konuşma,
insanlarla birlikte yemek yeme, genel tuvaletleri kullanma v.b.) olumsuz bir şekilde
incelendikleriyle ilgili gerçekle orantılı olmayan bir korkuya sahiptirler (Montgomery,
1995).
Yeme, içme, konuşma, başkalarının önünde yazı yazma, otorite olarak görülen
insanlarla karşılaşma, bir şey yaparken izlenme bu bozukluğu tetikleyen en yaygın
durumlardır. Kişi bu durumlardan kaçınmak ister ve eğer katlanması gerekirse, panik
ataklar ve belirgin beklenti kaygısı ortaya çıkabilir (Moutier and Stein,1999).
Sosyal anksiyete bozukluğu genellikle çocukluk dönemi gibi çok erken bir yaşta
başlar ve ergenlikte tepe noktasına ulaşır. Bu dönem genç insanların üretken dönemde
yaşama tam anlamıyla katılmalarını sağlayacak sosyal becerileri geliştirdikleri
dönemdir. Sosyal anksiyete bozukluğu ise kişinin eğitimini engeller, okul başarısını
düşürür ve hatta eğitim düzeylerinin düşük kalmasına yol açar (Weiller, 1996). Klinik
deneyimler sosyal anksiyete bozukluğunun belirli oranda işlev kaybı ile ilintili
olduğunu göstermektedir (Wittchen and Beloch, 1996).
2
1.1. ARAġTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĠ
Sosyal fobi ile ilgili literatür taraması yapıldığında, yapılan araştırmaların büyük
bir çoğunluğu DSM kriterlerine göre tanı almış gruplarda yapıldığı görülmektedir. Bu
çalışmanın temel amacı tanı almamış bir grup üniversite öğrencisinde sosyal fobi
düzeyinin incelenmesi ve sosyal fobinin öğrenciler üzerindeki içe ve dışa dönük kişilik
özellikleri ve okul başarı durumuna etkisini araştırmaktır.
1.2. ARAġTIRMANIN PROBLEMĠ
Bu çalışmada ele alınan problem, ‟‟Üniversite öğrencilerinde sosyal fobinin,
öğrencilerin içe ve dışa dönük kişilik özellikleriyle ve öğrencilerin sosyoekonomik
düzeyleri ve okul başarısı ile pozitif bir ilişki var mıdır? ‟‟ olarak belirlenmiştir.
1.3. ARAġTIRMA SORU ve HĠPOTEZLERĠ

Üniversite öğrencilerinde sosyal fobi oranı nedir ?

Sosyal fobi ve sosyodemografik özellikler değerlendirildiğinde
anlamlı bir farklılaşma gözlenmektemidir ?

Sosyal fobi özellikleri gösteren öğrencilerin okul başarı puanları
genelden farklı mı olacaktır ?

Sosyal fobi özellikleri gösteren öğrencilerin okul içi ve dışı
insanlar arası ilişkileri genelden farklımıdır ?
1.4. ARAġTIRMANIN SINIRLILIKLARI
3
1.
Araştırmanın örneklemini 2015-2016 eğitim öğretim döneminde
yalnızca Üsküdar Üniversitesinde çeşitli bölümlerde öğrenim gören öğrenciler
oluşturması, sadece bir üniversitede yapılmasının sonuçların genellenmesi
açısından bir sınırlılık oluşturmaktadır.
2.
Araştırma, örneklem grubuyla sınırlıdır.
3.
Araştırmanın örneklemini sadece özel üniversitede okuyan
öğrencilerin oluşturması sınırlılıktır.
4.
Sonuçların katılımcıların kişisel ifadelerine dayalı olması
sınırlılıktır.
5.
Ev ve yurtta yaşayan bireylerin dağılımları birbirlerine yakın
olmadığı için çıkan sonuç anlam ifade etmemektedir.
1.5. ARAġTIRMANIN SAYILTILARI
1.
Çalışmaya katılan üniversite öğrencilerinin yapılan ölçeklere
verdikleri cevapları içtenlikle ve doğru şekilde verdikleri kabul edilmesi bu
araştırmanın sayıltısıdır.
2.
Araştırmanın ölçme araçları ölçtükleri özellikler bakımından
geçerli ve güvenilirlerdir.
4
2.LĠTERATÜR BĠLGĠSĠ
2.1. SOSYAL FOBĠ TANIMI
Sosyal fobi; kişinin toplumsal ya da edimsel durumlarda küçük düşeceği
biçimde
davranmaktan,
olumsuz
değerlendirilmekten
korkmasıdır.
Korkulan
durumlarda kişinin kendisine yönelik dikkati artmıştır. Genellikle çarpıntı, terleme,
titreme, yüz kızarması gibi fiziksel anksiyete belirtileri tabloya eşlik eder. Eleştiriye
karşı aşırı duyarlılık, düşük benlik saygısı, toplumsal ilişki becerilerinde eksiklik (zayıf
göz teması gibi), girişkenlik gerektiren durumlarda yaşanan güçlükler sıklıkla tablonun
bir parçasıdır (Heckelman, 1995).
Sosyal fobi, kişinin tanımadığı insanlarla karşılaştığı, başkalarının gözünün
üzerinde olabileceği bir ya da birden fazla toplumsal durumdan belirgin ve sürekli bir
korku duyması, küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde
davranacağından korkması ve anksiyete belirtileri göstermesidir. Kişi korkusunun aşırı
ya da anlamsız olduğunu bilir. Korkulan toplumsal durumlardan kaçınılması ya da
yoğun anksiyete ile buna katlanılması söz konusudur (Evren, 2010).
Sosyal kaygı, kişilerarası etkileşimi bozan ve bireyin tüm yaşantısını olumsuz
etkileyen istenmeyen bir durumdur. Sosyal kaygıya ilişkin bazı kuram ve verilere göre,
sosyal kaygı toplumsal bir davranımın gözlenme, incelenme ve değerlendirilme
korkusudur (Kashdan, 2007). Bu korku, belirli bir sosyal performans için
değerlendirilecek olma ya da yüz yüze gelme olasılığının olduğu birçok sosyal
etkileşimde/durumda meydana gelebilir. Kişi böyle bir durumla yüz yüze geldiğinde
panik benzeri semptomlar geliştirmektedir. Böyle bir durumun beklentisi bile kişide
tedirginlik, sıkıntı ya da korku yaşatabilir. Bu bozukluk bireylerin eğitimleri, işleri, aile
ilişkileri, romantik ilişkileri ve sosyal ağları gibi birçok yaşam alanını olumsuz
etkilemektedir (Schneier, Heckelman, Garnkel, Campeas, Fallon, Gitow et al., 1994).
Sosyal kaygılı bireyler titrek bir sesle, çok fazla ve uygun olmayan şekilde duraksayarak
konuşurlar ve konuşma akıcılıkları düşüktür. Kaygılandıklarında yüz kızarması,
kekeleme ve ağız kuruluğu gibi davranışsal belirtiler göstermektedirler (Mclean, 2001).
5
Sosyal kaygı özellikle sosyal ilişkilere dönük ya da sosyal ilişkilerde yaşanması
gereken bir kaygı türüdür (Burger, 2006: 310). Sosyal kaygı, kısıtlı ya da genelleşmiş
yani korkularının çoğunun sosyal ortamda var olması şeklinde olabilir (Yalom, 2007).
Sosyal kaygısı olan kişiler, sosyal ortamlarda yaşanılan durumun tekrarını engellemek
için kaçınma davranışını geliştirirler. Kişi korku yaşamamak için sosyal ortamda
kendine güvenlik davranışı korur ya da ortamdan tamamen kaçar. Kaçtıkça kendine
kızar ve öfkelenir (Koyuncu, 2012).
Sosyal fobi terimi, Janet tarafından ilk olarak 1903 yılında tanımlanmıştır. Janet
„phobies dessituations sociales‟ adını verdiği tanıyı kalabalık yerlerde konuşmaktan,
başkalarının önünde piyano çalmaktan ve yazı yazmaktan çekinen hastalar için
kullanılmıştır. Sosyal fobik belirtiler, ne 1952 yılında kabul dilen DSM-1‟de, ne de
1968 yılında sunulan DSM-II‟de yer alabilmiştir. Sosyal fobinin ayrı bir rahatsızlık
olarak ele alınmayışının en önemli nedeni, büyük bir olasılıkla Freud‟un tüm fobiler,
içsel ve dışsal olarak üretilen anksiyeteye karşı egonun savunucu yanlarının ürettiği
psikolojik belirtiler olarak gösteren tanımlanmasının o sıralarda egemenlik kurmasıdır
(Göka ve ark., 1996).
Sosyal fobi, 1966‟da Marks ve Gelder tarafından tanımlanmasına karşın ilk kez
DSM-III‟ de yer almıştır (Arıcıoğulları, 2001). Klinik, betimsel ve davranış tedavisi
incelemelerindeki uzun deneyiminden sonra 1969 yılında Marks, fobileri agorafobi,
sosyal fobi, hayvan fobileri ve değişik özgül fobiler olmak üzere dörde ayırmanın daha
uygun olacağını düşünmüştür. Çünkü Marks‟a göre bu dört fobi alt-tipi, birbirinden
yalnızca klinik fenomoloji bakımından değil, seyir, başlangıç yaşı ve epidemiyolojik
özellikler açısından da oldukça farklıdırlar. Böylece sosyal fobi Marks‟ın „özünü
başkaları tarafından gülünç görünme korkusunun oluşturduğu, başka insanların
varlığında yeme, içme, ses titremesi, yüz kızarması, konuşma, yazma veya kusmadan
korkma‟ şeklindeki sosyal fobi tanımına DSM-III ve DSM-III-R‟de büyük ölçüde yer
verilmiştir (Arıcıoğulları, 2001; Marks, 1996).
DSM-III-R (APA, 1989)‟da yapılan değişikliklerle sosyal fobinin yaygın tipi
belirlenmiştir. Pek çok etkileşim (örn., yabancılarla konuşmak) ve performans (örn.,
konuşma yapmak) durumlarını içeren sosyal ortamlardan korkan kişiler için „yaygın
sosyal fobi‟ tanısı belirlenmiştir. Bu tanı kriterini karşılamayan kişilerin belirtileri resmi
6
olmayan bir şekilde „yaygın olmayan sosyal fobi‟ olarak tanımlanmıştır (Chavira, Stein.
2002).
DSM-IV-TR‟de sosyal fobi, „kişinin tanımadığı insanlarla karşılaştığı ya da
başkalarının gözünün önünde olabileceği bir toplumsal ortamda ya da bir eylemi
gerçekleştirdiği durumda belirgin ve sürekli korku duyması‟ olarak tanımlanır ve bu
durumdaki kişinin olağan günlük işlerinin, mesleki ya da eğitimle ilgili işlevselliğinin,
toplumsal etkinlilerinin ya da ilişkilerinin bozulacağı da belirtilmiştir (APA, 2000).
DSM-5‟te ise DSM-IV-TR‟de yer alan sosyal fobideki „yaygın (generalized)‟
belirleyicisi kaldırılarak onun yerine „yalnızca eylem gerçekleştirme sırasında
(performance only)‟ belirleyicisi getirilmiştir (APB, 2013).
7
Aşağıdaki tabloda, bu çalışmada da esas alınan DSM-5 Toplumsal Kaygı Bozukluğu
(Sosyal Fobi) tanı ölçütleri verilmiştir.
Tablo 1. Sosyal Fobinin DSM-5‟e göre tanı ölçütleri
A.
Kişinin, başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok
toplumsal durumda belirgin bir korku ya da kaygı duyması. Örnekleri arasında toplumsal
etkileşimler (örn. Karşılıklı konuşma, tanımadık insanlarla karşılaşma), gözlenme (örn. Yemek
yerken ya da içerken) ve başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme (örn. Bir konuşma
yapma) vardır.
Not: Çocuklarda kaygı, yaşıtlarının olduğu ortamlarda ortaya çıkmalı ve yalnızca
erişkinlerle olan etkileşmeler sırasında ortaya çıkmamalıdır.
B.
Kişi, olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan ya da kaygı
duyduğuna ilişkin belirtiler göstermekten korkar ( küçük düşeceği ya da utanç duyacağı bir
biçimde; başkalarınca dışlanacağı ya da başkalarının kırılmasına yol açacak bir biçimde).
C.
Söz konusu toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı
doğurur.
Not: Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp çağırarak tepinme, donakalma,
sıkıca sarılma, sinme ya da toplumsal durumlarda konuşamama ile kendini gösterebilir.
D.
Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı
ile bunlara katlanılır.
E.
Duyulan korku ya da kaygı, söz konusu toplumsal ortamda çekinilecek duruma
göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır.
F.
Korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun
G.
Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da
sürer.
toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye
neden olur.
H.
Korku, kaygı ya da kaçınma, bir maddenin (örn. Kötüye kullanılabilen bir
madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.
I.
Korku, kaygı ya da kaçınma, panik bozukluğu, beden algısı bozukluğu ya da
otizm açılımı kapsamında bozukluk gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
J.
Sağlığı ilgilendiren başka bir durum varsa (örn. Parkinson hastalığı, şişmanlık,
yanık ya da yaralanmadan kaynaklanan biçimsel bozukluk), korku, kaygı ya da kaçınma bu
durumla açıkça ilişkisizdir ya da aşırı bir düzeydedir.
Varsa belirtiniz:
Yalnızca bir eylemi gerçekleĢtirme sırasında: Duyulan korku, toplum önünde
konuşma ya da başka bir eylemi gerçekleştirme ile sınırlı ise.
8
2.2. SOSYAL FOBĠYLE ĠLGĠLĠ EPĠDEMĠYOLOJĠK ARAġTIRMALAR
2.2.1. SOSYAL FOBĠ YAYGINLIĞI
Sosyal fobiyle ilgili son yapılan çalışmalarda toplumda sosyal fobinin yaşam
boyu yaygınlık oranının %2.4 ile 16 arasında değiştiğini göstermektedir (Bisserbe ve
ark. 1996). ABD‟deki Ulusal Komorbidite Araştırmasında
(National Comorbidity
Survey) sosyal fobinin yaygınlığı %13.3 olarak bulunmuştur (Kessler et al. , 1998).
SAB‟ın genel popülasyondaki yıllık prevalansı yaklaşık %5-10, yaşam boyu prevalansı
ise yaklaşık %10-15 arasındadır (Ohayon, Schatzberg, 2010; Acarturk et al., 2008).
Yapılan başka çalışmalarda sosyal fobi bir yıllık %7.9 ve yaşam boyu %13.3‟lük
prevalans oranı ile A.B.D‟de en sık görülen ikinci ruhsal hastalıktır (Judd, 1994).
Dünya Sağlık Örgütü‟nün (WHO) Fransa'da yürüttüğü bir epidemiyolojik çalışmada
sosyal fobinin %14.4‟lük yaşam boyu prevalans oranı ile en sık görülen üçüncü ruhsal
bozukluk olduğu saptanmıştır (Lecrubier 1998). Sosyal fobinin görülme sıklığı yeni
tanısal ölçütlere göre hayli yüksek görünmektedir. Değişik çalışmalarda % 1.9-13.3
arasında değişen yaşam boyu prevalans değerleri bildirilmektedir (Davidson et al. ,
1993; Degonda et al. , 1993; Magee et al. , 1996; Pollard et al. , 1988; Schneier et al. ,
1992; Weisman et al. , 1996).
Ülkemizdeki alan çalışmalarında üniversite öğrencileri arasında sosyal fobinin
yaşam boyu görülme sıklığı %17, 12 aylık yaygınlığı ise %14.4 olarak bulunmuştur
(Kırpınar ve ark. 1997). Türkiye'nin ruh sağlığı profili adlı araştırmada Kılıç (1997),
sosyal fobi yaygınlığının %1.8 olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca yapılan çalışmalarda
sadece üniversite gençliği göz önüne alındığında ise sosyal fobinin bir yıllık
yaygınlığının %20.9 yaşam boyu yaygınlığının % 21.7 olduğu ve sosyal fobinin
öğrencilerin kimlik gelişim sürecini ve yaşam kalitesini düşüren bir etken olduğu
saptanmıştır (Gültekin ve Dereboy, 2011).
Türkiye‟de Gökalp ve arkadaşları tarafından 87 sosyal fobi tanısı almış kişi ile
yürütülen bir çalışmada (2001), katılımcıların %51.7‟sinin DSM‟ye göre EksenI tanısı
aldığı, bunların içinde de %12.6‟sının panik bozukluk, %10.3‟ünün agorafobi tanısına
sahip olduğu gözlemlenmiştir.
9
Türk ergenler üzerinde Bayramkaya, Toros ve Özge (2005)‟in yaptığı çalışmada
sosyal kaygının yaygınlık oranını %14.4 olarak bulmuştur.
Genel olarak yapılan tüm epidemiyolojik çalışmalarda sosyal fobinin
yaygınlığının %0.5 - 22.6 arasında değiştiği bulunmuştur. ECA çalışmasına göre sosyal
fobinin yaygınlığı %1.9- 3.2 arasında değişmektedir. Yakın zamanda yapılan sosyal
fobinin özelliklerinin daha fazla araştırıldığı bir çalışmada (National Comorbidity
Survey) yaygınlığı daha yüksek çıkmıştır. Daha sonra yapılan başka çalışmalarda da
buna benzer sonuçlar elde edilmiştir (Sungur ve Dilsiz, 1998).
2.2.2. SOSYAL FOBĠ BAġLAMA YAġI
Sosyal fobinin başlangıç yaşını belirlemek zordur. Ancak sosyal fobinin
başlangıç yaşına ilişkin klinik ve epidemiyolojik çalışmalar bozukluğun genellikle
ergenlikte başladığını ortaya koymaktadır. Bu konudaki birçok araştırmada ortalama
başlangıç yaşının 13-14 arasında değiştiği görülmektedir. 25 yaşın üzerinde başlaması
nadirdir. Sosyal fobinin yaklaşık %40 olguda 10 yaşından önce, %95 olguda ise 20
yaşından önce başladığını bildiren yayınlar vardır (Akdemir ve Cinemre, 1996).
Yapılan araştırmalar sosyal fobinin genellikle ergenlik döneminde özellikle 1314 yaşlarında başladığını göstermektedir (Akdemir, Cinemre, 1996; Öztürk ve ark.
2005). Sayar ve arkadaşları sosyal fobinin ortalama başlangıç yaşının 15-20 yıl arasında
olduğunu bildirmişlerdir (Sayar ve ark. , 2000). Sevinç ve arkadaşlarının yaptıkları
çalışmada sosyal fobinin başlangıç yaşı 12.5 ± 4.1 yıl (Sevinçok ve ark. , 1998), Tükel
ve arkadaşlarının çalışmasında ise başlangıç yaşı 17.4 ± 7.3 yıl olarak saptanmıştır
(Tükel ve ark. , 1998). Yapılan başka epidemiyolojik çalışmalara göre sosyal fobinin
ortalama başlangıç yaşının 13-14 olduğu bulunmuştur (Wan Ameringen, 1991; Perrson,
Nordlund; 1985).
Sosyal fobinin başlangıç yaşına ilişkin yapılan epidemiyolojik çalışmalar, sosyal
fobinin erken dönemde, genellikle ergenlikte başladığını ve ortalama başlangıç yaşının
13-18 arasında değiştiğini göstermektedir. Bazı yeni sosyal ya da mesleki ihtiyaçlar
(yeni insanlarla tanışma, toplum önünde konuşma gibi) bu sendromu tetiklemedikçe 25
yaşından sonra başlamasının nadir olduğu bildirilmiştir (Topçu, 2004).
Sosyal fobinin başlangıç yaşıyla ilgili yapılan başka bir çalışmada, başlangıç
yaşı 13-24 arasında değişmektedir. Belirli sayıdaki sosyal fobiklerin hastalıklarının
10
yaşam boyu sürdüğünü belirttikleri göz önüne alındığında hastalıkların ortalama
başlangıç yaşı gerçek verileri yansıtmamaktadır. Başlangıç yaşı, yaygın olmayan tip
sosyal fobide 22.6, çekingen kişilik bozukluğu ile birlikte yaygın tip sosyal fobide 16.0,
çekingen kişilik bozukluğu olmaksızın yaygın tip sosyal fobide ise 10.9 olarak
bildirilmiştir. Yine aynı çalışmada sosyal fobinin başlangıç yaşının 13-24 arasında
değiştiği fakat tedaviye başvurma yaşının 30 yaş civarında olduğu bildirilmiştir.
Bireyler sosyal sosyal fobi belirtileri başladıktan yaklaşık 15-20 yıl sonra tedavi
arayışına girebilmektedirler (Dilbaz, 1997).
Sosyal fobinin başlangıç yaşına ilişkin yapılan başka epidemiyolojik
çalışmalarda, bu psikiyatrik bozukluğun diğer anksiyete bozukluklarına oranla daha
erken dönemde genellikle ergenlikte başladığını ve ortalama başlangıç yaşının 13-18
arasında değiştiğini ve 25 yaşının üstünde başlamasının nadir olduğu ifade edilmektedir
(Liebowitz, 1985; Judd, 1994). Ülkemizde 42 sosyal fobik hastanın değerlendirildiği bir
çalışmada da, hastaların başlangıç yaş ortalaması 17.4 olarak bulunmuş olup, sosyal
fobi 4 hastada 10 yaşından önce (%9.5), 9‟unda 20 yaşından sonra (%21.4) başladığı
görülmüştür (Tükel, 1997).
Sosyal fobinin başlangıç yaşı 13-24 arasında değişmekte olup; sosyal fobi
görülen bireylerin %78.1‟inin başlangıç yaşının on sekiz yaşından önce olduğu
saptanmıştır. Ayrıca sosyal fobi ne kadar erken yaşta başlıyorsa birey üzerinde etkisi de
o oranda daha yoğun olmaktadır (Dilbaz,1997; İzgiç, Akyüz, Doğan ve Kuğu, 2000;
Caballo, Salazar, Irurtia, Arias ve Hofmann, 2008; Koyuncu, Binbay, Özyıldırım ve
Ertekin, 2012).
Klinik örneklemden gelen verilere göre sosyal fobi erken başlangıçlı bir
bozukluktur ve genellikle orta ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır (Rapee, 1995).
Yapılan birçok araştırma sonucuna sosyal fobisi olan kişilerin çoğu, bu bozukluğun
başlangıcının 18 yaşından önce, ortalama 10-14 yaşları arasında başladığını bildirmiştir
(Dewit et al., 1999; Nelson et al., 2000; Otto et al., 2001; Harvey, Ehlers ve Clark,
2005).
Sosyal anksiyete bozukluğu (aynı zamanda “sosyal fobi” olarak da adlandırılır),
neredeyse daima çocuklukta ya da ergenlik döneminde başlayan, yaygın rastlanan bir
bozukluktur. Yakın zamanlarda yapılan tahminler, bir yıllık dönem içinde toplum
genelindeki yetişkinlerin %4 - %8‟inde sosyal anksiyete bozukluğu bulunduğunu,
11
yaşam boyu prevelansın daha da yüksek olduğunu ortaya koymaktadır (Stein, Fuetsch
ve diğ., 2001).
2.2.3. SOSYAL FOBĠNĠN SINIF VE CĠNSĠYETE GÖRE DAĞILIMI
Cinsiyet açısından bakıldığında, sosyal fobinin epidemiyolojik çalışmaların
sonucunda, kadınlarda erkeklerden çok daha fazla görüldüğüne işaret edilmekte iken,
kliniğe başvuran ve tedavi arayışında olan sosyal fobi hastalarında ise her iki cinsiyetin
eşit oranlarda ya da erkeklerde çoğunlukta bulunduğu gözlemlenmektedir (Dilbaz ve
Güz; 2002). Yapılan çalışmalarda kadınlarda, bekar, ayrı yaşayan ve boşanmış kişilerde
evlilere oranla daha fazla görülmektedir (Davidson et al., 1993; Schneier et al., 1992).
Sosyal fobinin eğitim düzeyi düşük olanlarda daha sık olduğu bulunmuştur (Schneier et
al., 1992; Lepine, 1993; Solyum et al.,1986).
SAB‟ın kadınlarda, yalnız yaşayanlarda, işsiz, düşük gelir ve eğitim düzeyinde
daha sık görüldüğü bildirilmektedir( Grant et al., 2005; Wells et al., 1994).
SAB‟ın yaygınlığı kadınlarda daha sık (erkeklerin 2 katı) olmakla birlikte
tedaviye başvuranlar daha çok erkeklerdir (Ohayon, Schatzberg, 2010; Schneier et al.,
1992).
Yapılan başka bir çalışmada ise sosyal fobi tanısı almış 87 kişinin %73.6‟sının
bekar, %78.2‟sinin erkek olduğu bildirilmiştir (Gökalp ve ark., 2002). Türkiye‟de
yapılan başka bir çalışmada ise sosyal fobi tanısı bir grup kişide, erkeklerin daha sık
olduğunu ortaya koymuştur (Dilbaz ve Güz, 2002).
Sosyal fobinin düşük sosyoekonomik seviyede daha fazla görüldüğü, sosyal
fobiklerin eğitim seviyesinin da düşük bulunduğu, sosyal fobinin bekar ve dullarda daha
sık olduğu da ayrıca bildirilmiştir (Topçu, 2004).
Yapılan birçok toplum çalışmasında kadınların erkeklerden daha sık SF
belirtileri gösterdikleri bildirilmiştir (Angst, 1997; Degonda ve Angst, 1993; Heimberg
ve ark., 1997; Heimberg ve ark., 2000; Faravelli ve ark.., 2000; Magee ve ark., 1996;
Schneier ve ark., 1992; Wittchen ve ark., 1999; Pakriev ve ark., 2000; Andrade ve ark.,
2002; Furmark, 2002). Ancak klinikte yapılan çalışmalara göre cinsiyetler arasında fark
bulunamamıştır (Degonda ve Angst, 1993; Rapee, 1995; Harvey, Ehlers ve Clark, 2005)
12
ya da erkeklerin kadınlardan daha fazla SF tanısı aldıkları bildirilmiştir (Eng ve ark.,
2000; Hofmann ve ark., 2003; Rapee, 1995).
Sosyal kaygı sosyal destekleri az olanlarda eğitim düzeyi düşük olanlarda,
psikiyatrik tedavi görenlerde ve kadınlarda daha bu oran daha da artmaktadır (Walsh,
2005).
Sosyal fobi için yapılan çalışmalarda düşük sosyoekonomik seviye, düşük sosyal
sınıf, hiç evlenmemiş olma, işsizlik, düşük eğitim düzeyi, hastalığın erken dönemlerinde
sosyal destek eksikliği gibi sosyodemografik faktörler, travma, genetik yatkınlık başlıca
risk etmenleri içinde sayılmaktadır (Witchen and Fehm, 2001).
Ülkemizde yapılan araştırmaları ele aldığımızda psikiyatri kliniğine başvuran ve
DSM-IV tanı ölçütleri esas alınarak yapılan araştırmada örneklemin % 62.5‟ ini SF
tanısı almış erkekler oluşturmaktadır (Sayar ve ark., 2000). Başka bir çalışmada sosyal
fobi hastalarının eğitim düzeylerinin bu bozukluğa sahip olmayan bireylere göre daha
düşük olduğu gösterilmiştir (Wittchen et al. , 2000). Türkiye Ruh Sağlığı Profili
Araştırmasında sosyal fobinin son 12 aydaki yaygınlığı erkeklerde %1.1, kadınlarda
%2.3 bulunmuştur. Doğan ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada kadın ve erkek
arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür(Doğan,2002).
Alan çalışmalarına göre sosyal fobi kadınlarda daha sık görülürken (%62.7%70) klinik çalışmalar ise görülme sıklığının erkeklerde daha yüksek olduğunu
göstermiştir. Bu durum kadınların daha fazla sosyal kaygı bildirirken, yardım alma
konusunda tedavi arayışının erkeklerde daha yüksek olması ile açıklanmaktadır (Dilbaz,
1997).
Türkiye‟de üniversite öğrencilerinde sosyal fobiyi araştıran bir çalışmada da
literatüre uygun sonuçlar elde edilmiş, sosyal fobinin yaşam boyu yaygınlığı kadınlarda
%9.8, erkeklerde %9.4, son bir yıllık yaygınlığı ise kadınlarda %8.9, erkeklerde %7.1
olarak bulunmuştur (İzgiç ve ark. 2001).
Sosyal kaygı iki cinsiyette de görülmektedir fakat kadınlarda daha sık
gözlenmektedir (Burkovik, 2011). Alan çalışmalarına göre sosyal kaygı kadınlarda daha
sık görülürken (%62,7-%70) klinik çalışmalar ise görülme sıklığının erkeklerde daha
yaygın olduğunu göstermektedir. Bekar veya boşanmış kişiler ile yüksek eğitimlilerde
sosyal kaygı daha sık görülmektedir (Burkovik, 2011).
13
Epidemiyolojik verilere göre sosyal anksiyete bozukluğu tanısı alanlarda evli
olmama oranı hem kontrollerden hem de agorafobisi veya basit kaygı bozukluğu olan
hastalardan daha fazladır (Dilbaz, 2000).
2.2.4. SOSYAL FOBĠNĠN FARKLI KÜLTÜRLERLE ĠLĠġKĠSĠ
Sosyal fobi hastalığının ortaya çıkmasında ve tanınmasında kültürel farklılıklar,
toplumsal değerler ve tedavi beklentilerindeki farklılıklar ile açıklanabilir.
Örneğin doğu toplumlarında sosyal fobiye sık rastlanmakta ancak tedavi
edilebilir bir bozukluktan çok kişilik özelliği olarak ele alınmaktadır.
Yine örnek vermek gerekirse Japonya‟ da aşırı utangaç birine özel olumlu sıfat
ve atıflarda bulunulmaktadır oysa bu şekilde tanımlanan kişiler aslında sosyal fobik
olabilir. Türk toplumunda ve doğu toplumlarında bu belirtiler hayli yaygındır. Çünkü
doğu toplumları ve büyük ölçüde bizim ülkemizde ki toplumsal anlayışta bu yöndedir.
İnsanın bireyselleşmesini onaylamadığı gibi cemaat tipi toplum anlayışı yaygındır.
İnsanlarda ben değil biz anlayışı, toplumun isteklerini kendi çıkarlarının üstünde tutma
eğilimi vardır burada ve bu batı toplumları için kabul edilemez bir özelliktir. Kişilerin
bağımsızlık ve bireysellik duyguları bastırılarak birey olması önlenmiştir. Bu da
kişilerin utandırılarak büyümelerine, girişimcilik duygusunun elinden alınmasına, pasif
ve utangaç insanlar haline gelmelerine sebebiyet verir.
Kıtalar arası çalışmalar karşılaştırıldığında yaşam boyu yaygınlık oranlarının
Avrupa‟da %1.6 ile %17, ABD‟de %5 ile %12.1, Asya‟da %0.4 ile 0.82, Güney
Amerika‟da %10.2 ile %11.7 arasında olduğu, Avustralya‟da ise bir yıllık yaygınlığın
%1.3 ile %2.7 arasında değiştiği görülmektedir.
Amerika, İngiltere, ve ispanya‟ da ortak yürütülen bir çalışmada yaşam boyu
görülme sıklığı %2-15 arasında saptanmıştır. Hemen hemen tüm ülkelerde grup önünde
konuşma yapmak, yabancılarla tanışmak ve başkalarının önünde yemek yemek ilk üçte
görülen korkulardır. Doğu Asya kültürlerinde en az görülme oranına sahiptir. Kore,
Japonya ve Tayvan bu konuda başı çeken ülkelerdir.
14
2.2.5. Eġ TANI
Klinik örneklemlerde yapılan çalışmalarda depresyonun sosyal fobiye sıklıkla
eşlik ettiği görülmektedir. Geniş örneklemli bir çalışmada hastaların yarısında önemli
şiddette depresyon saptanmıştır. Hastaların en az üçte birinde geçirilmiş ya da halen
mevcut depresyon belirtileri olduğu bildirilmektedir (Özgüven ve Sungur, 1998).
Çeşitli araştırmalarda sosyal fobi ve majör depresyonun yaşam boyu beraber
görülme oranları %17-80 arasında bildirilmiştir. Sosyal fobili bireylerde hastalığın seyri
sürecinde depresyon ortaya çıkabilir (Moutier and Stein, 1999).
Sosyal fobide yaşam boyu ek tanı oranı oldukça yüksek olup özellikle depresif
bozukluklar, diğer anksiyete bozuklukları ve madde kötüye kullanımının sosyal fobiyle
birlikteliği sıktır (Kessler et al. 1999; Mennin et al. 2000).
Sosyal anksiyete bozukluğu sürecinde başta duygudurum bozuklukları (majör
depresyon, bipolar bozukluk) agorafobi, özgül fobi, obsesif kompulsif bozukluk (OKB),
alkol bağımlılığı ve çekingen kişilik bozukluğu gibi çok sayıda ruhsal bozukluk
görülebilir (Ohayon, Schatzberg, 2010; Acarturk et al., 2008; Schneier et al. 1992).
Sosyal fobiye ikincil gelişen psikiyatrik hastalık sıklığı yüksektir (Lepine ve
Pelissolo 1996). Çoğu olgularda (%77) diğer psikiyatrik bozukluktan önce gelişir
(Schneier ve ark. 1992). Çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, sosyal fobiye
çoğunlukla başka bir anksiyete bozukluğu ya da duygudurum bozukluğu, kişilik
bozuklukları, alkol ya da madde kötüye kullanımı eşlik etmektedir (Reiter 1991,
Montejo ve Liebowitz 1994, Barlow 1994, Akdemir ve Cinemre 1996). Çalışmalarda
sosyal fobisi olan hastalarda en sık görülen komorbid durumların basit fobi (%59),
agorafobi (%44.9) olduğu bulunmuştur. Ayrıca bu hastaların %19'unda alkol kötüye
kullanımı ve %17'sinde major depresyon olduğu saptanmıştır (Kendler et al. , 1982).
Komorbiditenin varlığı sosyal fobinin şiddetini arttırabilir, tedaviye yanıtı azaltabilir,
alkol ya da diğer psikoaktif maddeler ile kişiye zarar veren "başa çıkma yolları" ortaya
çıkarabilir (Marshall, 1994).
Başlama sırası açısından bakıldığında, yurtdışındaki bir çok çalışmada, sosyal
fobinin eş tanıdan önce başladığını ya da en azından eş zamanlı başladığını ortaya
koymaktadır. Ülkemizde, sosyal fobide eş tanının incelendiği bir çalışmada, 44 sosyal
fobi olgusunun %47.7‟sinde geçirilmiş bir psikiyatrik hastalık öyküsünün bulunduğu ve
bunlardan en sık olarak görülen majör depresyon (%38), agorafobili panik bozukluğu
15
(%14), obsesif kompulsif bozukluk (%14) ve distimik bozukluğu (%14) olarak
saptanırken, olguların %52.3‟ünde şimdiki durumda sosyal fobiyle birlikte bulunan bir
psikiyatrik bozukluk saptanmış, en sıkça görülen eş tanılar sırasıyla, %52 ile agorafobi
ve agorafobisiz panik bozukluğu, %21 ile depresif bozukluklar ve %13 ile alkol kötüye
kullanımı olarak belirtilmiştir. Ayrıca, tüm sosyal fobikler içinde intihar girişiminde
bulunanlar oranı %4.5 (n=2) olarak belirlenmiş olup, bunların her ikisinin de geçirilmiş
majör depresyon eş tanılarının olduğu saptanmıştır (Alicia et al. , 1998).
Bipolar bozukluğu olan hastalarda SAB eş tanısı %5 ile %47.2 arasında
değişmektedir (Freeman et al. 2002; Keller, 2006).
Sosyal fobiye en yüksek oranla çekingen kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik
bozukluğu ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu eşlik etmektedir (Versiani et al. ,
1997; Bayar, Doksat, Oral, 1999).
Belirtilen tüm sosyal fobi eş tanıları arasında, sosyal fobi hastalarında
gözlenebilen en yaygın eş tanılardan biri, majör depresif bozukluktur ve sosyal fobi
hastalarının %20 ile %70 arasında değişen bir bölümü depresif epizod tariflemektedir
(Magee ve diğer., 1996; Lydiand, 1995; Merikangas ve Angst, 1995; Zajecka ve Ross,
1995). Sosyal fobi ve depresyonun birlikte görüldüğü hastalarla yapılan çalışmalar
genellikle sosyal fobinin depresyonu tetiklediği sonucuna varmışlardır (Magee et al.,
1996; Schneier et al., 1992).
Sosyal kaygının obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluğu, beden disformik
bozukluk, yaygın kaygı bozukluğu ve yeme bozukluğu ile ilişkilendirilen çalışmalar
bulunmaktadır (Koyuncu, 2012). Sosyal kaygı yarattığı kaygı nedeniyle birçok
psikolojik rahatsızlığa yol açabilir. Hem sosyal kaygı bozukluğu yaşayan bireylerde
duygudurum bozukluğu eş tanısı, hem de duygu durum bozukluğu olan bireylerde
sosyal kaygı eş tanısı yaygındır (Binbay ve Koyuncu, 2012).
Sosyal kaygının eşlik ettiği hastalarda, panik bozukluğunun mevcut belirtilerine
kendine yönelik olumsuz değerlendirme eğilimi, benlik saygısı düşüklüğü, kişilerarası
ilişkilerde aşırı duyarlı olma gibi özelliklerin eklenmesinin, depresyon riskini
arttırdığından söz edilebilir (Tükel, 2002).
Yapılan araştırmalarda sosyal anksiyete bozukluğu olanların yaklaşık %20'sinde
major depresyon da mevcuttur. Ulusal komorbidite çalışmasına göre sosyal anksiyete
16
bozukluğu olmayanlara göre olanlarda major depresif bozukluk gelişme riski 4 kez,
panik bozukluk gelişme riski ise 9 kez daha fazladır (Stein ve ark. 1994).
Yapılan çalışmalarda sosyal fobi ile majör depresyon‟un yaşam boyu birlikte
görülme oranları çeşitli araştırmalarda %17-80 arasında bildirilmiştir. Sosyal fobili
bireylerde hastalığın gidişi sırasında depresyon ortaya çıkabilir (Akdemir ve Cinemre,
1996).
Panik bozukluğu ve sosyal kaygı seyrek olmayan bir oranda birlikte
görülmektedir. Panik bozukluğuna sosyal kaygı eşlik ettiğinde, yaşam boyu depresyon
gelişme olasılığı artmaktadır. Sosyal kaygının eşlik ettiği hastalarda, panik
bozukluğunun mevcut belirtilerine kendine yönelik olumsuz değerlendirme eğilimi,
benlik saygısı düşüklüğü, kişilerarası ilişkilerde aşırı duyarlı olma gibi özelliklerin
eklenmesinin yapılan çalışmalar doğrultusunda depresyon riskini arttırdığından söz
edilebilir (Tükel, 2002).
Çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre sosyal fobiye özgül fobi, panik
bozukluğu (agorafobili, agorafobisiz), yaygın kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif
bozukluk, agorafobi, travma sonrası stres bozukluğu major depresif epizod, distimik
bozukluk, alkol ve madde kötüye kullanımının eşlik ettiği görülmektedir (Favavelli ve
ark., 2000; Versiani ve ark., 1997; Schneier ve ark., 1992; Zhang ve ark., 2004).
2.2.6. ERGENLĠK VE GENÇ YETĠġKĠNLĠK
Birçok araştırmacı sosyal kaygının ergenlik döneminde ortaya çıktığı konusunda
birleşmektedir. Ergenlik dönemi, arkadaş gruplarınca kabulün en çok önem kazandığı
ve bireylerin başkaları üzerinde bıraktıkları izlenimlerin ne kadar önemli olduğunun
gerçek anlamda farkına varıldığı bir dönemdir. Bu önem üniversite gençliğinde de
sürebilir. Üniversitede kendilerini yeni roller ve yeni ortamlarda bulan gençler bu yeni
rol ve ortamlara uyum sağlamaya çalışırken istedikleri izlenimleri bırakma önemini
yitirmeyecektir. Yeni bireylerle tanışmaktan utanan, tanıştığı kişilerle anlamlı ilişkiler
geliştiremeyen gençlerin sorunları giderek artacaktır (Sübaşı, 2007).
Ergenlerle yapılan çalışmalarda sosyal fobinin yaşam boyu prevalansı %5-15
oranında saptanmıştır (Heimberg et al. 2000).
17
Ergenlerin yerine getirmesi gereken gelişim görevleri düşünüldüğünde ergenlik
dönemi sosyal kaygının oluşumunda en yüksek risk bulunduran dönemdir. Ayrıca
ergenlik döneminde ortaya çıkan sosyal kaygı sadece bu dönemde değil yetişkinlik
döneminde de pek çok psikolojik probleme neden olabilir (Albano ve Hayward, 2004;
Öztürk, Sayar, Uğurad ve Tüzün, 2005).
Ergenlik döneminde birey kendisini özerk bir kimlik olarak kabul ettirme ve
kendini gösterme çabası içine girmektedir. Bu dönemde ergen için sosyal ilişkilerde
etkin olmak ve başkaları üzerinde bırakılan izlenimlerin niteliği çok önemlidir. Bundan
dolayı birey kendisi ile ilgili büyük bir beklenti içine girer. Birey bu beklentilere cevap
veremezse sosyal kaygı düzeyi artar ve sosyal fobi kendini göstermeye başlar (Gümüş,
1997).
Bu durum özellikle çocuk ve ergenlerde yıkıcı etkiler yaratabilir. Böylece sosyal
fobi çocuk ve ergenlerin okul başarısının düşmesine ve sosyal ilişkilerinde problem
oluşmasına neden olur (Karacan ve ark. 1996).
Ergenlerin yaşantısında akademik başarı ve sosyal ilişkiler büyük önem
taşımaktadır. Akademik, sosyal ya da mesleki başarı ve yeterliklere ilişkin doyum
yaşamasının büyük ölçüde ergenin sahip olduğu kapasitesini yansıtabilme ve ortaya
koyabilme düzeyi ile ilişkili olduğuna inanılmaktadır. Ergenin sahip olduğu kapasitesini
yansıtmasını ve kendini ortaya koymasını engelleyen bir kavram olarak sosyal kaygının
ise, sosyal ilişkileri bozduğu ve akademik başarı düzeyini düşürdüğü ileri sürülmektedir
(Çankaya, 2007).
Okul ve diğer sosyal faaliyetlerde bulunan ergen, aile ile sınırlı olmayan daha
geniş bir sosyal çevreye girmekte ve yeni ilişkiler başlatıp sürdürmesi gereken farklı
ortamlara girmeye başlamaktadır. Ergen için farklı sosyal ortamlarda kendisini
göstermek, karşı cinsle yakınlık kurmak, akademik başarı elde etmek, meslek seçmek,
mesleğe ve iş yaşamına hazırlanmak ve eş seçmek gibi konularda başarılı olmak hem
gelişimsel açıdan yerine getirilmesi gereken görevlerdir hem de kaygı kaynağı
olmaktadır (Gümüş, 2006).
Ergenliğin son aşamasına karşılık gelen üniversite eğitimi döneminde birey
kendisini özerk bir kimse olarak kabul ettirme ve kendini gösterme çabası içine
girmektedir. Bu dönemde genç için sosyal ilişkilerde başkaları üzerinde bıraktığı
izlenimlerin niteliği çok önemlidir. Bundan dolayı birey kendisi ile ilgili büyük bir
18
beklenti içine girer. Birey bu beklentilere cevap veremezse sosyal kaygı düzeyi artar ve
sosyal fobi kendini göstermeye başlar. Öte yandan üniversiteye girişle beraber birey
sosyalleşmenin en yoğun olduğu bir ortama girer. Burada olumlu sosyalleşme sürecini
yaşayamayan bireyde gelecek yaşamında karşılaşacağı zor durumlara karşı ayakta
durmada zorluk çekme, özgüven duygusunu geliştirememe ve sonrasında kimlik
bocalaması gelişebilir (Dereboy, 1993).
2.2.7. ANNE BABA TUTUMLARI
Psikolojik yatkınlığı araştırmaya yönelik çalışmalarda, sosyal fobisi olan
kişilerin anne babalarının diğer anne babalara göre daha reddedici, bununla birlikte daha
fazla koruyup kollayan kişiler oldukları gösterilmiştir. İleri derece anksiyeteli bir anne
baba örneğinde, anne yada baba çocuk üzerinde o kadar aşırı koruyucu ve kollayıcı
olabilir ki onun kendi başına araştırma ve inceleme gereksinimini engelleyebilir. Böyle
bir engelleme çocuğun özerkleşmesini ve kendine güven kazanmasını zorlaştırır. Sürekli
bir korku içinde olan çocuk savunma düzeneği olarak kaçınmayı kullanır ve insanlarla
karşı karşıya gelme yaşantısını yaşayamaz. Bu da önemli bir takım baş etme
belirtilerinin gelişmesini önler (Karacan ve ark., 1996).
Sosyal fobiye etken oluşturabilecek anne-baba çocuk yetiştirme tutumlarına
ilişkin bir başka görüş ise, çocuğun anne-babasının korkuya olan tepkisini görüp, model
alarak korkuyu öğrenmesidir. Bu davranışsal yaklaşım, anne-babasının bir uyarana
tutarlı bir şekilde korkuyla tepki verdiğini ve sonrasında da kaçındığını gözlemleyen
çocuğun kendisinin de aynı uyarana karşı bir korku ve kaçınma davranışı geliştireceğini
varsaymaktadır (Delprato and McGlynn, 1984).
Yapılan
çalışmalarda
anne-baba
olabileceğini göz önünde bulundurarak
ile
ilişkilerde
cinsiyet
farklılıklarının
anne-çocuk, baba-çocuk ilişkisini ayrı ayrı
incelenmiş, elde edilen sonuçlara göre yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm
ergenlerde,
annenin
aşırı
korumacılığının
ve
babanın
duygusal
sıcaklıktan
yoksunluğunun sosyal anksiyete düzeylerinde etkili olduğu saptanmış ve daha detaylı
analizler neticesinde de, annenin ilgisinin yüksek, korumasının ise düşük algılandığı
19
ergenlerin sosyal anksiyete düzeylerinin düşük olduğunu göstererek annelere önemli
ipuçları elde edilmiştir (Akyıl, 2000).
2.2.8. SOSYAL FOBĠNĠN ETĠYOLOJĠSĠ
Sosyal fobinin nedenleri üzerine yapılan çalışmalarda, sosyal fobinin birçok
faktörden etkilendiği gözlenmektedir. Bu bağlamda sosyal fobinin ortaya çıkış nedenleri
bu çalışmamızda önce kuramsal açıdan sonrada çevre ve biyolojik faktörler açısından
ele alınmıştır.
2.2.8.1. PSĠKANALĠTĠK GÖRÜġ
Psikanalitik kurama göre sosyal fobi kişilik sistemleri, sosyal yetiştirme ve bilinç
arasında bir iç çatışmanın olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır (Sheehan,1999; Corey,
2008).
Psikoanalitik kurama göre sosyal fobinin altında yatan nedenin, intrapsişik bir
çatışmanın ürünü olan anksiyete olduğu ve sosyal fobinin bu anksiyeteye karşı
geliştirilmiş olan bir savunma mekanizması olarak ortaya çıktığı ileri sürülmektedir.
Çatışma benlik ile alt benlik, ya da benlik ile üst benlik arasında olmaktadır. Çatışma
sonucu açığa çıkan kaygı başka bir dış nesneye yönlendirilerek yer değiştirmiş olur
(Davison and Neale, 2004). Sosyal fobiye psikodinamik açıdan bakıldığında, utanç
duygusunun altında teşhircilik ve libidinal dürtülerin yattığı öne sürülmektedir (Topçu,
2004).
İnsanların sağlıklı gelişimleri sırasında doyum sağlayıcı bir bağlanma
(attachment) istekleri mevcuttur. Bağlanma davranışı kendine bakım veren kimsenin
yeni doğana yakın olmasını sağlar. Bu kişilerin yakınlığı yaşamı sürdürmek için gerekli
olan yetilerin öğrenilmesini sağlar. Bağlanma varsayımına göre bakım veren kişi ile
olan erken yaşantılar “nesne ilişkileri” şeklinde yani, “interpersonal şemalar” olarak
içselleştirilir. Burada nesne ilişkileri kavramı gerçek interpersonal yaşantılardan farklı
20
olan kendilik ile ilintili diğer insanların içselleştirilmiş zihinsel şemaları yerine
kullanılmaktadır. Erken ilişkilerin kalitesi ve sürekliliği nesne ilişkilerinin temelini
oluşturur. Bu içselleştirilmiş nesne reprezantasyonları başkalarının davranış ve tutumları
ile ilgili beklentileri oluşturur. Sürekli ve doyum sağlayıcı nesne reprezantasyonları
tehlikelere karşı güven ve emniyet duygusunun geliştirilmesini sağlar. Nesne
ilişkilerindeki bozukluklar kişisel güvenliği sarsar ve anksiyeteye yatkınlığı arttırır
(Dilbaz,1997).
Psikanalitik kurama göre sosyal fobi iç çatışmanın bir ürünüdür. İç çatışma
sınırlı
olan
psişik
enerjinin
paylaşımı
konusunda
id-ego-süperego
arasında
oluşmaktadır. Başlıca enerji dağıtıcısı olan egonun yetersiz gelişmesi ya da işleyişindeki
bozukluk sonucu ortaya çıkan sosyal fobi bireyin gerçek dünya ile ilişkisinin kopmasına
neden olur. Ego herhangi bir nedenle zayıflarsa ya da dürtülerin gücü artarsa ego, id ve
süperego ile çatışma yaşar. Çatışma egonun dürtüler karşısında çözüm bulamadığı, baş
edemediğini gösteren bir habercidir. Psişik aygıtın enerjisine çok yüklenilmesi
durumunda dürtü sosyal fobiyi yaratan çatışmanın sembolü olan bir semptoma dönüşür.
Çatışma durumunda ego sosyal fobiyi uygun yöntemlerle kontrol altına alamadığında
savunma mekanizmaları devreye girer ve yer değiştirme düzeneği ile sosyal fobinin
belli bir nesne ya da duruma bağlanmasını sağlar. Kişinin gerçek korkusu ile dışarıdan
gelen zararsız obje yer değiştirir (Öztürk, 1990; Geçtan,2000; Beck, 2008; Murdock,
2012).
Psikanalitik literatürden alınan ve sosyal fobi spektrumundaki sahne ürküntüsü
(stage fright) herhangi bir performansın (konuşma, gösteri) hemen öncesi duyulan
anksiyetedir. Fenomenolojik olarak tanımlanan durum sosyal fobiye oldukça
benzemektedir (Gabbard, 1979).
Bu genel düzenek içinde sosyal fobide dinamik olarak üç temel etken üzerinde
durulmaktadır:
1. Utanç yaşantıları: Sosyal fobik hastalarda bilinçdışı olarak dikkat
çekme ve çevreden onaylayıcı tepkiler alma isteği yoğundur. Bu arzu otomatik
olarak onaylayıcı olmayan ebeveyn tarafından utandırılma veya eleştirilme
duygusunu doğurmaktadır. Bu hayali aşağılanma veya utandırılmadan
21
kaçınabilmek için sosyal fobikler başkalarından onaylama göremeyecekleri
riskinin olduğunu düşündükleri durumlardan ve ortamlardan kaçınırlar.
2. Suçluluk duyguları: Sosyal fobisi olan bazı bireyler bilinçdışı olarak
diğerleriyle olan ilişkilerinde karşıdan tam ve mükemmel bir ilgi için saldırgan
bir talepkarlık sergilerler. Bu talebe tüm rakipleri korkutarak kaçırma veya yok
etme arzusu eşlik eder. Suçluluk duyguları sıklıkla bu rakiplerin yerini alabilme
kapasitesindeki yetersizlikten kaynaklanan utançla birbirine karışmış haldedir.
3. Ayrılma anksiyetesi: Sosyal fobisi olan birçok birey bağımsız olma ve
yeni insanlarla kaynaşmanın ebeveyn veya yakınlarının sevgisini yitirme
anlamına geleceğinden korkar. Anne-bebek çalışmalarında çocukta zaman
zaman anne hiç bir harekette bulunmamasına karşılık annelerinin onları terk
edeceği korkusuyla ani anksiyete tepkileri çıkabildiği görülmüştür. Mahler bunu
"anneden ayrılma ve otonom olma arzusunun emosyonel olarak aynı zamanda
annem beni terk etmek istiyor anlamına geldiği" şeklinde açıklamıştır (Gabbard,
1994).
Sosyal fobi olarak tanımlanan klinik tabloya psikodinamik açıdan bakıldığında,
temel özelliklerin, sosyal ortamlarda utanç duyma, utanç duyacağından korkma ve buna
bağlı kaçınma davranışı geliştirme şeklinde kendini gösterdiği ve bu utanç duygusunun
altında ise teşhircilik ve libidinal dürtülerin yattığı öne sürülmüştür. Çoğu zaman utanca
yetersizlik duyguları, iğdiş edilme korkuları ve cezalandırma korkusu eşlik etmektedir.
Utangaçlık ve buna bağlı davranışlar, performans korkusu ya da başarısızlık kaygısı gibi
herkesin yaşayabileceği türden durumlarda görülebileceği gibi sosyal fobinin giderek
ağırlaşan tipleri (yaygın), çekingen kişilik bozukluğu ve bazı narsisistik kişilik
yapılarında da görülebilmektedir (Nemiah, 1981).
2.2.8.2. BĠLĠġSEL DAVRANIġÇI KURAM
1920‟de Watson ve öğrencisi Raynor tarafından yapılan çalışmalarla fobilerin
klasik koşullama sonucunda oluştuğu fikri ortaya atılmıştır. Doğrudan koşullanma
yoluyla sosyal fobinin oluşabilmesi için ise bireyin travmatik bir olay yaşaması (ör:
sosyal ortamda aşağılanmak) ve bu travmatik olayı farklı ortamlara genellenmesi
22
gerekmektedir. Fobilerde, korku yaratan nesneye karşı koşullanmış olma fikri 1970‟lere
kadar etkisini göstermiş, fakat 1970‟li yıllar itibariyle araştırmacılar fobilerin
oluşumuna farklı açılardan da yaklaşmışlardır. 1978 yılında Bandura “sosyal öğrenme
modelini” geliştirmiş, bu model kapsamında yapılan araştırmalarda travmatik olayların
kişi tarafından deneyimlenmemiş olduklarında dahi bireylerde genellenmiş korku
tepkilerine yol açabileceğine dair bulgular elde edilmiştir (Cook and Mineka, 1990).
Bilişsel-Davranışçı kuram açısından sosyal fobinin altında yatan neden ise
Sosyal fobiklerin olumsuz değerlendirileceklerine ilişkin düşünce ve inançlarına kanıt
bulmak için dikkatlerini seçici olarak olumsuz durumlara yoğunlaştırmaları ve bunun
sonucunda artan anksiyete durumu olarak açıklanmaktadır. Sosyal fobiklerin bu
olumsuz inançları aslında, başkalarının onlar hakkındaki değerlendirmelerinden değil,
nasıl göründüklerine dair başkalarına verdikleri izlenimlerden kaynaklanmaktadır
(Topçu, 2004).
Sosyal fobi önceki koşullu nötr uyaranla eşleşen koşulsuz bir tepkidir. Sosyal
fobi rastlantısal bir şartlanma sonucunda oluşur. Klasik koşullanmaya dayalı olarak
sosyal fobi tehdit edici bir durum tarafından tetiklenir ve bu durumda bazı uyaranlar
sosyal fobi ile ilişkilendirilir. Ayrıca sosyal fobik korkular bir kez edinildikten sonra
diğer benzer nesne ve durumlara genelleşebilir. Operant koşullanma açısından
bakıldığında ise sosyal fobi pekiştireç unsurları tarafından sürdürülür (Sheehan, 1999;
Beck,2008; Karahan ve Sardoğan, 2012; Murdock, 2012; Butcher, Mineka ve Hooley,
2013).
Sosyal fobi‟nin Bilişsel-Davranışçı Model‟indeki tanımında, sosyal kaygı ve
endişe durumlarının oluşumunda; bireyin performansına koyduğu yüksek standartları
yakalayamamaktan duyduğu aşırı
kaygı ve panik duyguları (ör; kimse kaygılı
olduğumu görmemeli), karşı tarafın onu yetersiz gördüğüne dair düşünceleri, (ör;
sıkıcılık, sıradanlık v.b.) ve yine karşı tarafın kendisi hakkındaki düşüncelerinin doğru
olduğu inancı büyük rol oynamaktadır. Bunun sonucunda da, birey 1) kendi hakkında
daha olumsuz düşüncelere sahip olacak, 2) sosyal performans açısından kendisini daha
yetersiz hissedecek, 3) sosyal ilişkilerin olumlu değil de olumsuz taraflarını görecek, 4)
sürekli başkalarının onun hakkında ne düşündüğüyle ilgilenecek ve 5) başkalarınca
23
sürekli olarak izlendiği şüphesiyle aşırı derecede kendini kontrol altında tutacaktır
(Ronald et al. 1997).
SF tanısı almış bireyler, sosyal durumlarla yüz yüze geldiklerinde kendileri
hakkındaki negatif inanışları aktive ederler. Bu varsayımlar büyük bir ihtimalle sosyal
fobiklerin sosyal durumları tehdit edici olarak algılamasına neden olmaktadır. Sosyal
fobikler
sosyal
ortamlara
girdiklerinde,
beceriksiz
ve
reddedilecek
biçimde
davranacakları tehlikesi ile karşı karşıya olduklarına ve bu davranışlarının kendilik
değeri ve sosyal mevki kaybına neden olacak bir felaketle sonuçlanacağına
inanmaktadırlar. Özellikle bu bireyler, kendilerinin sosyal durumlarda yetersiz bir
davranış içinde bulunma olasılığını ve bu davranışın sonucu olarak kendi değerlerinin
düşeceği ve reddedilecekleri gibi bir tehlike ile sonuçlanacağıyla ilgili olasılığı
olduğundan fazla abartırlar (Clark ve Wells, 1995).
Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişilerle yapılan çalışmalar sınırlı tipteki sosyal
fobilerin daha çok doğrudan travmatik deneyimlerle doğrudan koşullanmayla
oluştuğunu diğer yandan yaygın sosyal fobinin çocukluk çağındaki utangaçlıkla ilişkili
olduğunu göstermiştir (Beidel, 1998).
2.2.8.3. BĠYOLOJĠK FAKTÖRLER
Diğer fobik rahatsızlıklarında olduğu gibi sosyal fobinin oluşumunda da genetik
yapının rol oynadığı düşünülmektedir. Uzmanların çoğu biyolojik ve çevresel faktörler
arasında bir etkileşimin olduğunu kabul etmektedirler (Austin ve Sciarra, 2012).
Kendler ve arkadaşları (1999) yaptıkları çalışmada, genetik faktörlerin bu bozukluktaki
varyansın yaklaşık %30-50‟sini açıkladığını belirtmişlerdir.
Sosyal fobinin etiyolojisinde genetik etmenlerin rolünü araştırmak amacıyla
yapılan aile ve ikiz çalışmalarının sonuçları tüm olgularda genetik etmenlerin orta
düzeyde katkısı olduğunu desteklemektedir. Monozigot ikizlerde konkordans %24.4,
dizigot ikizlerde ise %15.3 bulunmuştur ve sosyal fobi kalıtsal geçiş indeksinin %30
civarında olduğu öne sürülmüştür (Dilbaz, 1997).
Biyolojik yatkınlıkla ilgili olarak bebeklik dönemindeki sürekli bir davranışsal
ketlenme ile giden tutumların erken bir belirleyici olabileceği bildirilmiştir. Bu tutumlar
24
daha çok panik bozukluğu olan anne babaların çocuklarında görülmektedir (Ergün,
2005).
Sosyal fobiyle bağlantılı olabilecek mizaç özelliklerinden davranışsal ketlenme
ile ilgili çalışmalar da son yıllarda giderek hız kazanmıştır. Fyer‟in „tanıdık olmayan
ortamlara, insanlara ve nesnelere aşırı korku duyma‟ olarak tanımladığı bu durum,
bebekte dört aylıktan itibaren görülmeye başlanıp 7-8 yaşlarına kadar devam
edebilmesiyle de sosyal fobinin çocukluk çağındaki öncülü olarak düşünülmektedir
(Fyer, 1993).
Yapılan bir araştırmada aile öyküsünde sosyal fobi olan bireylerde; aile
öyküsünde sosyal fobi olmayanlara göre sosyal fobi belirtilerinin daha yüksek düzeyde
olduğu görülmüştür (Hughes et al., 2009).
2.2.8.4. ÇEVRESEL FAKTÖRLER
Sosyal fobinin oluşumunda biyolojik faktörler kadar çevresel faktörlerinde etkili
olduğunu gösteren birçok araştırma sonucu mevcuttur. Bu bağlamda yapılan
çalışmalarda, otoriter ve koruyucu anne baba tutumları, anne- baba eğitim düzeyinin
düşük olması, düşük ekonomik durum, kırsal kesimde doğma ve yaşama, stresli yaşam
biçimi vb. çevresel koşulların sosyal fobi ile ilişkili değişkenler arasında olduğu tespit
edilmiştir. (Gümüş, 1997; İzgiç ve ark., 2000; Erkan, 2002; Keskin ve Orgun, 2007;
Aune ve Stiles, 2009; Kaya, ve ark., 2012).
25
2.3. KĠġĠLĠK
Kişilik, bireylerin davranışlarını belirleyen göreceli olarak sabit kabul edilebilen,
kimi araştırmacılara göre doğuştan gelen özellikler bütünü olarak tanımlanabilmektedir.
Kişiliği açıklamaya çalışan kişisel özellikler kuramı, psikodinamik kuram gibi çeşitli
kuramlar vardır. Kişisel özellikler kuramı kişiliği tarif ederken ortak ve ayırt edici
özelliklerini dikkate alırken, psikodinamik kuram kişiliği tarif ederken içgüdüleri
dikkate alır. Kişilik kuramları, kişiliğin karmaşık yapısını kısa ve açık ifadelerle
açıklamaya çalışmasından ve mevcut bilgileri anlamlı bir bütün haline getirmeye
çalışmasından dolayı büyük önem taşımaktadır (Nelson and Quick, 1997).
Ayrıca başka kaynaklarda kişilik, bir bireyi diğerinden ayıran zihinsel, duygusal
ve davranışsal özelliklerin tamamı olarak tanımlanmaktadır. Bireyin tutum ve
davranışları zaman içinde farklılık gösterebilmesine rağmen kişiliğe ilişkin özellikler
oldukça tutarlı ve kalıcıdır. Kişilik, oldukça tutarlı olmasına rağmen, genellikle kişiliğin
ölçümü tutumlar veya yeteneklerin ölçümü kadar kolay olmamaktadır. Kişilik, ne yalnız
başına bedensel özelliğe bağlıdır, ne de çevredeki ortak kalıp ve sosyal olaylara bağlıdır.
Kişilik tüm bu olguların ortaya çıkardığı bireysel ayrılıklardır. Kişilik, birey ile çevresi
arasındaki etkileşimin bir görünümü veya sonucu olarak düşünülmelidir. Çevre
denildiğinde ise doğal çevreden çok, sosyal çevrenin etkisinin fazla olduğu ileri
sürülmektedir. Esasında kişiliğin hangi özelliklerinin genetik (doğal olarak), hangi
özelliklerinin öğrenilerek (sosyal olarak) alındığını belirlemek oldukça zordur. Kişiliği
bireyin yaşam biçimi olarak tanımlamak mümkündür (Erdoğan, 1991).
Kişilik özelliklerini ve bu özelliklere bağlı olarak oluşan kişilik tiplerini ortaya
çıkarmak ve kategorize etmek amacıyla yapılan çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar iki
ana unsur çerçevesinde yürütülmüştür. İlkinde kişiliğin bedensel yapı ile olan ilişkisi
26
araştırılmıştır. İkincisinde ise fiziksel yapıdan bağımsız bir biçimde ruhsal ve toplumsal
özellikler temel alınarak kişilik tipleri oluşturulmuştur. İkinci görüşü savunan bazı
araştırmacılar zaman içerisinde kişiliği ruhsal çözümleme ve derinlik ruhbilimi
bağlamında ele almış ve bu iki kavramla kişilik tiplerini ifade etmeyi denemişlerdir
(Tomrukçu, 2008).
2.3.1. Çekingen KiĢilik Bozukluğu
Çekingen Kişilik Bozukluğu (ÇKB), erken erişkinlikte başlayan ve değişik
bağlamlarda ortaya çıkan, toplum içinde çekingenlik, yetersizlik duyguları ve olumsuz
değerlendirilmeye aşırı duyarlılık ile giden yaygın bir örüntüdür (APB, 2013).
Çekingen kişilik bozukluğunun (ÇKB) sosyal fobiyle sıklıkla bir arada
görüldüğü, örtüşmenin daha çok sosyal fobinin yaygın alt tipi ile ÇKB arasında olduğu
çeşitli yayınlarda bildirilmiştir (Noyes et al. , 1995).
ÇKB ölçütlerini de karşılayan sosyal fobi hastalarının daha fazla sosyal bozulma
ve depresif komorbidite gösterdikleri bulunmuştur (Schneier et al. , 1991, Turner et al. ,
1992, Herbert et al. 1992, Holt et al. 1992).
Ülkemizde yapılan çalışmalarda Tükel ve arkadaşları (1998), ÇKB ile birlikte
sosyal fobisi olan hastalarda, ÇKB'siz SF hastalarına oranla daha şiddetli sosyal fobik
korku ve kaçınma saptamışlardır.
Bağımlı kişilik bozukluğu ve sınır kişilik bozukluğu ile birlikte görülebilir. Tanı
ölçütü genellenmiş kaygı bozukluğu ile sıkı bir benzerlik içindedir ve bu yüzden bu iki
durum yüksek bir birliktelik gösterir (Hoffmann et al. , 1995).
27
3.YÖNTEM
Bu bölümde örneklem grubuna, veri toplama araçlarına, veri analizinde
kullanılan yöntemlere ve uygulanması sürecine yer verilmiştir.
3.1. ÖRNEKLEM
Bu araştırmanın
örneklemini 2015 - 2016 öğretim yılında Üsküdar
Üniversitesi‟nde lisans eğitimine devam eden, hayatlarının hiçbir döneminde
herhangi bir psikolojik veya psikiyatrik tedavi almamış ve 18 yaşın üzerindeki
rastgele seçilen yetişkinlerden oluşmuştur ve toplam 100 üniversite öğrencisi
oluşturmaktadır. Örneklemde 50 kadın, 50 erkek öğrenci yer almaktadır.
3.2. VERĠ TOPLAMA ARAÇLARI
Araştırmanın verileri araştırmacı tarafından hazırlanan; Kişisel Bilgi
formu (Ek-1), Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği (Ek-2), Eysenck Kişilik AnketiGözden Geçirilmiş Kısaltılmış Formu (Ek-3) ile toplanmıştır.
3.2.1. KiĢisel Bilgi Formu
Araştırmacı tarafından hazırlanan ve katılımcıların kendi başlarına
doldurdukları bu formda katılımcılara ait yaş, cinsiyet, yaşadıkları yer, annebaba tutumları, ailelerinde psikiyatrik öykü, genel not ortalaması gibi bilgilerin
28
yanı
sıra,
öğrencilerin
anne-babalarının
eğitim
durumları
da
ayrıca
sorgulanmıştır.
3.2.2. Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği
Sosyal fobiklerin anksiyete ve kaçınma yaşadıklar sosyal durumları
değerlendirmek üzere, klinisyen tarafından uygulanan, 13'ü performans, 11'i
sosyal etkileşim durumlarıyla ilgili olmak üzere toplam 24 madde içeren bir
ölçektir. Ölçekten, sosyal fobik korku ve sosyal fobik kaçınma toplam puanları
elde edilmektedir. Ayrıca, "performans korkusu", "performans kaçınması",
"sosyal korku" ve "sosyal kaçınma" alt ölçeklerine göre de puanlama
yapılabilmektedir (Liebowitz 1987, Tükel ve ark. 1998).
Ülkemizde geçerlik ve güvenirlik çalışması Dilbaz ve Güz (2001)
tarafından yapılmış olan LSAÖ‟nün iç tutarlığı (Cronbach alpha) 0.96
bulunmuştur. Değerlendiriciler arası bağıntı katsayısı ise r=0.83 olarak
saptanmıştır. Sonuç olarak LSAÖ‟nün Türkçe versiyonu, bu dilde konuşan
kişilerdeki SAB ve buna ilişkin bulguların şiddetini ölçmede nesnel, geçerli ve
güvenilir bulunmuştur.
3.2.3. Eysenck KiĢilik Anketi-Gözden GeçirilmiĢ KısaltılmıĢ Formu (EKAGGK)
Francis ve ark. (1992), Eysenck Kişilik Anketi (Eysenck & Eysenck
1975) ve aynı anketin kısa formunu (48 madde) (Eysenck, Eysenck & Barrett
1985) gözden geçirerek EKA-GGK‟yı oluşturmuştur. Anket, 24 madde olup,
kişiliği 3 ana faktörde değerlendirmektedir: dışadönüklük, nörötisizm,
psikotisizm. Ayrıca yalan söyleme alt ölçeği ile anketin uygulanması
esnasındaki
yanlılığı
engellemek
ve
geçerliliği
ile
ilgili
kontrol
amaçlanmaktadır. Her bir faktörün 6 madde ile değerlendirildiği bu ankette
katılımcıdan 24 soruya Evet (1) - Hayır (0) formatıyla cevap vermeleri istenir.
Her bir kişilik özelliği için alınabilecek puan 0 ile 6 arasında değişmektedir.
29
3.3.VERĠLERĠN ĠSTATĠSTĠKSEL ANALĠZĠ
Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social
Sciences) for Windows 21.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verileri
değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotları (sayı, yüzde, ortalama,
standart sapma) kullanılmıştır. Örneklem sayısı 30‟dan küçük olduğu için
nonparametrik testlerin kullanılması uygun görülmüştür.Niceliksel verilerin
karşılaştırılmasında iki grup arasındaki farkı Mann Whitney-U testi, ikiden fazla
grup durumunda parametrelerin gruplararası karşılaştırmalarında Kruskal Wallis
H-Testi kullanılmıştır.Araştırmanın bağımlı ve bağımsız değişkenleri arasındaki
ilişkiyi Spearman korelasyon ile test edilmiştir.
30
4.BULGULAR
Bu bölümde, araştırma doğrultusunda örneklem grubundan toplanan verilerin
çözümlenmesiyle elde edilen sonuçların tabloları, yorumları ile birlikte sunulmuştur.
Örneklem grubuna uygulanan “Kişisel Bilgi Formu” ile elde edilen veriler grubun
genel özellikleri frekans ve yüzde dağılımları şeklinde tablolaştırılmıştır.
Tablo 4.1: Araştırmaya KatılanBireylerin Çeşitli Değişkenlere İlişkin Dağılımı
(n=100)
Cinsiyet
YaĢ
Doğum yeri
Bölüm
Sınıf
Kadın 50
50.0
Erkek 50
50.0
18 - 22 yaş arası
23 - 28 yaş arası
24
İstanbul
62
62.0
İstanbul dışı
38
38.0
Psikoloji
46
46.0
İletişim 22
22.0
Genetik 10
10.0
Sosyoloji
10
Diğer 12
12.0
Birinci sınıf
35
35.0
İkinci sınıf
31
31.0
Üçüncü sınıf
18
1.00-1.99
10
10.0
2.00-2.99
50
50.0
3.00-4.00
40
40.0
Lise mezunu
30
Üniversite mezunu
31
76
76.0
24.0
18.0
16
İlkokul mezunu ve altı 50
Annelerin eğitim düzeyleri
%
10.0
Dördüncü sınıf
Akademik not ortalaması
F
50.0
30.0
20
20.0
16.0
F
İlkokul mezunu ve altı 33
Babaların eğitim düzeyleri
Lise mezunu
38
Üniversite mezunu
Annelerin meslekleri
Babaların meslekleri
Gelir düzeyleri
YaĢadığı yer
Ġstanbul’da nerede yaĢadıkları
Evde kaç kiĢi yaĢadıkları
29
Anneden algıladıkları tutum
29.0
Çalışmıyor
76
76.0
Memur
14
14.0
Serbest meslek
10
10.0
Çalışmıyor
13
İşçi
15
15.0
Memur 17
17.0
13.0
Serbest meslek 55
55.0
1000-2000 TL arası
6
6.0
2000-3500 TL arası
32
32.0
3500-5000 TL arası
18
18.0
5000-7500 TL arası
18
18.0
7500 TL ve üzeri
26
26.0
İlçe
11
11.0
Şehir
16
16.0
Büyük şehir
73
73.0
8
8.0
Tek kişi
9
9.0
2-3 kişi
44
44.0
Otoriter
33
33.0
Demokratik
67
67.0
Ev
88
88.0
Yurt
12
12.0
Aile
77
77.0
Arkadaş
13
Akraba 2
2.0
4-5 kişi 42
Otoriter 35
35.0
Demokratik
65
32
13.0
42.0
6 kişi ve üzeri 5
Babadan algıladıkları tutum
33.0
38.0
Yalnız
Kimle yaĢadığı
%
5.0
65.0
Var
Ailede psikiyatri tanısı olan
Yok
Yok
Deneklerde Psikiyatri tanısı
Alkol kullanımı
Sigara kullanımı
90
95
10
10.0
F
%
90.0
95.0
O.K.B. 3
3.0
Depresyon
2
Evet
28
28.0
Hayır
72
72.0
Evet
28
28.0
Hayır 72
72.0
2.0
Araştırma dahilinde kişisel bilgi formunu ve anket sorularını yanıtlayan 100
bireyin
50‟sini
(%50.0)
kadınlar
ve
50‟sini
(%50.0)
erkekler
oluşturduğu
görülmüştür.Bireylerin yaş ortalamasının 21.24±2.07 (min.‟da 18 yaşında, max.‟da 28
yaşında) olduğu, 62‟si (%62.0) İstanbul doğumlu olduğu, 46‟sı (%46.0) psikoloji
bölümünde okumakta olduğu, 35‟i (%35.0) birinci sınıfta okumakta olduğu, 50‟sinin
(%50.0) akademik not ortalaması 2.00-2.99 arasında olduğu, 50‟sinin (%50.0) annesi
ilkokul mezunu ve altı olduğu, 38‟inin (%38.0) babası lise mezunu olduğu, 76‟sının
(%76.0) annesi ev hanımı olduğu, 55‟inin (%55.0) babası serbest meslekle uğraşmakta
olduğu, 32‟sinin (%32.0) ailesinin aylık geliri 2000-3500 TL arasında olduğu, 73‟ü
(%73.0) büyük şehirde yaşamakta olduğu, 88‟i (%88.0) evde yaşamakta olduğu, 77‟si
(%77.0) ailesiyle birlikte yaşamakta olduğu, 44‟ünün (%44.0) 2-3 kişiyle birlikte
yaşamakta olduğu, 67‟si (%67.0) babasından demokratik tutum algıladığı, 65‟i (%65.0)
annesinden demokratik tutum algıladığı, 90‟ının (%90.0) ailesinde psikiyatrik tanı alan
kimsenin olmadığı, 95‟inde (%95.0) herhangi bir psikiyatrik tanı olmadığı, 72‟si
(%72.0) alkol kullanmadığı ve 72‟si (%72.0) sigara kullanmadığı görülmüştür.
33
Tablo.4.2.Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden Aldıkları
Puan Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı
Ort. ve SD
Kaygı alt ölçeği
20.05±11.28
Kaçınma alt ölçeği
20.82±10.34
Sosyal fobi ölçeği
40.87±20.50
Tablo.4.2.‟de görüldüğü gibi; bireylerin kaçınma altölçeğinin ortalaması
(20.82±10.34)
olduğu
saptanmıştır.
Bireylerin
kaygı
altölçeğinin
ortalaması
(20.05±11.28) olduğu saptanmıştır. Bireylerin sosyal fobi ölçeğinin ortalaması
(40.87±20.50) olduğu saptanmıştır.
Tablo.4.3.Bireylerin Eysenck Kişilik Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden
Aldıkları Puan Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı
Ort. ve SD
Dışa dönüklük alt ölçeği
3.72±1.79
Nörotisizm alt ölçeği
3.40±1.72
Psikotisizm alt ölçeği
1.96±1.03
Tablo.4.3.‟de görüldüğü gibi; bireylerindışa dönüklük altölçeğinin ortalaması
(3.72±1.79) olduğu saptanmıştır. Bireylerin nörotisizm altölçeğinin ortalaması
(3.40±1.72) olduğu saptanmıştır. Bireylerin psikotisizm alt ölçeğinin ortalaması
(1.96±1.03) olduğu saptanmıştır. Ortalama değerlere baktığımızda grubun dıĢa
dönük kiĢilik yapısına sahip olduğu görülmektedir.
34
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde ilk olarak “bireylerin cinsiyetleri ile
sosyal fobienvanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt
ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt
aranmaktadır.
Tablo 4.4: Bireylerin Cinsiyetlerine Göre Grupların Sosyal FobiEnvanterinin
Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından
“Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Kadın
Erkek
Toplam
Grup
Kadın
Kaçınma alt Erkek
ölçeği
Toplam
Grup
Kadın
Sosyal fobi
Erkek
ölçeği
Toplam
Grup
Dışa
Kadın
dönüklük alt Erkek
ölçeği
Toplam
Grup
Kadın
Nörotisizm alt Erkek
ölçeği
Toplam
Grup
Psikotisizm alt Kadın
ölçeği
Erkek
Toplam
*P<0.05
Kaygı alt
ölçeği
N
50
50
100
N
50
50
100
N
50
50
100
N
50
50
100
N
50
50
100
N
50
50
100
S.O.
54.42
46.58
S.T.
2721.00
2329.00
S.O.
51.01
49.99
S.T.
2550.50
2499.50
S.O.
52.90
48.10
S.T.
2645.00
2405.00
S.O.
54.84
46.16
S.T.
2742.00
2308.00
S.O.
48.73
52.27
S.T.
2436.50
2613.50
S.O.
44.32
56.68
S.T.
2216.00
2834.00
U
1054.00
U
Z
P
.176
1.352
Z
P
1224.50 -.176 .860
U
Z
P
1130.00 -.828 .408
U
Z
P
1033.00 -1.51 .129
U
Z
P
1161.50 -.619 .536
U
941.00
Z
P
.026*
2.219
Tablo4.4‟de görüldüğü gibi; bireylerin cinsiyetlerine göre kaygı, kaçınma, sosyal
fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi
35
yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerindecinsiyet
açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
Bireylerin cinsiyetlerine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı
açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Psikotisizm alt ölçeği
puanları açısından erkeklerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=941.00, p=0.026].
Erkeklerin kadınlara oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu
saptanmıĢtır.
36
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde ikinci olarak “bireylerin yaşı ile sosyal fobi
envanterinin alt ölçeklerinin ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinin puanları
arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.5: Bireylerin Yaşları İle Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve
Eysenck Kişilik Envanterinin Alt ÖlçeklerininPuanları Arasındaki İlişkinin
İncelenmesi
YaĢ
Kaygı alt ölçeği
Kaçınma alt ölçeği
Sosyal fobi ölçeği
DıĢa dönüklük alt ölçeği
Nörotisizm alt ölçeği
Psikotisizm alt ölçeği
r
.003
p
.973
r
-.129
p
.201
r
-.069
p
.498
r
.115
p
.256
r
-.214
p
.033*
r
-.027
p
.789
*p<0.05
Tablo 4.5‟de görüldüğü gibi; bireylerin yaşları ile kaygı, kaçınma, sosyal fobi,
dışa dönüklük ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir ilişki olup olmadığını belirlemek amacıyla Sperman Koreslasyon-Testi yapılmış;
bireylerin yaşları ile kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizim
ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunmamıştır (p>0.05).
Bireylerin yaşları ile bireylerinnörotisizm alt ölçeğinden aldıkları puanlar arasında
istatistiksel olarak negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin
yaĢı arttıkça bireylerin nörotisizm düzeylerinin de düĢmekte olduğu görülmüĢtür.
37
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde üçüncü olarak “bireylerin doğum yerleri ile
sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt
ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt
aranmaktadır.
Tablo 4.6: Bireylerin Doğum Yerlerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt
Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından
Grup
İstanbul
İstanbul dışı
Toplam
N
62
38
100
S.O.
47.07
56.09
S.T.
2918.50
2131.50
Grup
İstanbul
Kaçınma alt İstanbul dışı
ölçeği
Toplam
N
62
38
100
S.O.
49.71
51.79
S.T.
3082.00
1968.00
N
62
38
S.O.
48.11
54.39
S.T.
2983.00
2067.00
Kaygı alt
ölçeği
Grup
İstanbul
İstanbul dışı
Toplam
100
Grup
İstanbul
Dışa
dönüklük alt İstanbul dışı
ölçeği
Toplam
N
62
38
100
S.O.
47.70
55.07
S.T.
2957.50
2092.50
Grup
İstanbul
Nörotisizm alt İstanbul dışı
ölçeği
Toplam
N
62
38
100
S.O.
44.68
60.00
S.T.
2770.00
2280.00
N
62
38
S.O.
49.49
52.14
S.T.
3068.50
1981.50
Sosyal fobi
ölçeği
Psikotisizm
alt ölçeği
Grup
İstanbul
İstanbul dışı
Toplam
U
965.50
U
1129.00
U
1030.00
U
1004.50
U
817.00
U
1115.50
Z
P
-1.510 .131
Z
-.348
Z
P
.728
P
-1.051 .293
Z
P
-1.251 .211
Z
P
-2.599 .009**
Z
-.462
P
.644
100
“Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması
**P<0.01
Tablo4.6‟da görüldüğü gibi; bireylerin doğum yerlerine göre kaygı, kaçınma,
sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi
yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizmölçeklerindedoğum
yeri açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
38
Bireylerin doğum yerlerine göre gruplar arasındanörotisizm alt ölçeği puanı
açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Nörotisizm alt ölçeği
puanları açısından İstanbul dışı doğumlu olan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır
[U=817.00, p=0.009]. Ġstanbul dıĢı doğumlu olan bireylerinĠstanbul doğumlu olan
bireylere oranla nörotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
Bu araştırmanın
genel
amacıçerçevesinde
dördüncü
olarak “bireylerin
okudukları bölüm ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck
kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var
mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
39
Tablo 4.7: Bireylerin Okudukları Bölümlere Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Kaygı alt
ölçeği
Psikoloji
İletişim
Genetik
Sosyoloji
Diğer
Toplam
Grup
Kaçınma alt Psikoloji
İletişim
ölçeği
Genetik
Sosyoloji
Diğer
Toplam
Grup
Sosyal fobi Psikoloji
İletişim
ölçeği
Genetik
Sosyoloji
Diğer
Toplam
Grup
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
Psikoloji
İletişim
Genetik
Sosyoloji
Diğer
Toplam
Grup
Nörotisizm Psikoloji
alt ölçeği İletişim
Genetik
Sosyoloji
Diğer
Toplam
Grup
Psikotisizm Psikoloji
alt ölçeği İletişim
Genetik
Sosyoloji
Diğer
Toplam
N
S.O.
46
22
10
10
12
100
58.76
36.23
48.85
51.10
45.88
N
S.O.
46
22
10
10
12
100
54.59
37.70
50.05
48.30
60.50
N
S.O.
46
22
10
10
12
100
57.13
36.05
50.30
48.85
53.13
N
S.O.
46
22
10
10
12
100
54.99
42.61
52.50
56.55
41.04
N
S.O.
46
22
10
10
12
100
44.10
49.61
63.15
59.80
58.38
N
S.O.
46
22
10
10
12
100
46.76
57.00
59.15
37.40
56.63
40
Df
KW
4
9.409
KW
Df
4
4
4
4
4
P
P
6.245 .182
KW
Df
P
4.624 .328
KW
Df
P
8.002 .092
KW
Df
.052
6.688 .153
KW
Df
P
P
5.786 .216
Anlamlı fark
-
Anlamlı fark
-
Anlamlı fark
-
Anlamlı fark
-
Anlamlı fark
-
Anlamlı fark
-
Tablo 4.7‟degörüldüğü gibi; bireylerin okudukları bölümlere göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek
amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde bölüm açısından anlamlı bir farklılık
olmadığı görülmüştür (p>0.05).
41
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde beşinci olarak “bireylerin kaçıncı
sınıfta okudukları ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck
kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var
mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.8: Bireylerin Kaçıncı Sınıfta Okuduklarına Göre Grupların Sosyal
Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Kaygı alt
ölçeği
Grup
N
S.O.
Birinci sınıf
İkinci sınıf
Üçüncü sınıf
Dördüncü sınıf
Toplam
35
31
18
16
100
50.44
54.87
37.11
57.22
Grup
Kaçınma alt Birinci sınıf
İkinci sınıf
ölçeği
Üçüncü sınıf
Dördüncü sınıf
Toplam
Grup
S.O.
56.50
52.13
3528
51.34
N
S.O.
Üçüncü sınıf
Dördüncü sınıf
Toplam
35
31
18
16
100
53.47
54.29
35.22
53.84
Grup
N
S.O.
Birinci sınıf
İkinci sınıf
Üçüncü sınıf
Dördüncü sınıf
Toplam
35
31
18
16
100
47.49
52.05
50.61
53.97
Sosyal fobi Birinci sınıf
İkinci sınıf
ölçeği
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
N
35
31
18
16
100
Grup
N
S.O.
Üçüncü sınıf
Dördüncü sınıf
Toplam
35
31
18
16
100
59.36
45.90
47.17
43.78
Grup
N
S.O.
35
31
18
16
100
52.76
48.89
54.89
43.75
Nörotisizm Birinci sınıf
alt ölçeği İkinci sınıf
Psikotisizm Birinci sınıf
alt ölçeği İkinci sınıf
Üçüncü sınıf
Dördüncü sınıf
Toplam
42
Df
KW
3
5.403
KW
Df
3
3
3
3
3
P
P
5.281 .152
KW
Df
P
.717 .869
KW
Df
P
6.106 .107
KW
Df
.145
6.573 .087
KW
Df
P
P
1.721 .632
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
-
Tablo 4.8‟degörüldüğü gibi; bireylerin kaçıncı sınıfta okuduklarına göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek
amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde sınıf açısından anlamlı bir farklılık
olmadığı görülmüştür (p>0.05).
43
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde altıncıolarak “bireylerin akademik not
ortamalarıile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik
envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?”
sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.9: Bireylerin Akademik Not Ortalamalarına Göre Grupların Sosyal
Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Kaygı alt
ölçeği
1.00-1.99
2.00-2.99
3.00-4.00
Toplam
Grup
Kaçınma alt 1.00-1.99
2.00-2.99
ölçeği
3.00-4.00
Toplam
Grup
Sosyal fobi 1.00-1.99
2.00-2.99
ölçeği
3.00-4.00
Toplam
Grup
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
1.00-1.99
2.00-2.99
3.00-4.00
Toplam
Grup
Nörotisizm 1.00-1.99
alt ölçeği 2.00-2.99
3.00-4.00
Toplam
Grup
Psikotisizm 1.00-1.99
alt ölçeği 2.00-2.99
3.00-4.00
Toplam
N
S.O.
10
50
40
100
60.80
54.75
42.61
N
S.O.
10
50
40
100
59.95
51.13
47.35
N
S.O.
10
50
40
100
60.40
53.17
44.69
N
S.O.
10
50
40
100
43.55
51.02
51.59
N
S.O.
10
50
40
100
51.10
54.29
45.61
N
S.O.
10
50
40
100
52.90
49.00
51.78
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
KW
5.297
KW
1.558
KW
3.196
KW
.666
KW
2.049
KW
.303
P
.071
P
.459
P
.202
P
.717
P
.359
P
.859
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
-
Tablo 4.9‟dagörüldüğü gibi; bireylerin akademik not ortalamalarına göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek
amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa
44
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde not ortalaması açısından anlamlı bir
farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
45
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde yedinci olarak “bireylerin annelerinin
eğitim düzeyleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck
kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var
mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.10: Bireylerin Annelerinin Eğitim Düzeylerine Göre Grupların Sosyal
Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Kaygı alt
ölçeği
İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Kaçınma alt İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
ölçeği
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Sosyal fobi İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
ölçeği
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Nörotisizm İlkokul mezunu ve altı
alt ölçeği Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Psikotisizm İlkokul mezunu ve altı
alt ölçeği Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
N
S.O.
50
30
20
100
49.82
48.73
54.85
N
S.O.
50
30
20
100
48.20
49.27
58.10
N
S.O.
50
30
20
100
48.63
49.42
56.80
N
S.O.
50
30
20
100
50.51
51.52
48.95
N
S.O.
50
30
20
100
45.95
55.07
55.03
N
S.O.
50
30
20
100
54.21
42.70
52.93
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
KW
.589
KW
1.743
KW
1.194
KW
.097
KW
2.529
KW
3.392
P
.745
P
.418
P
.551
P
.953
P
.282
P
.183
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
-
Tablo 4.10‟da görüldüğü gibi; bireylerin annelerinin eğitim düzeylerine göre
kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin
aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını
belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi,
46
dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde annelerin eğitim düzeyleri
açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
47
Bu
araştırmanın
genel
amacıçerçevesinde
sekizinci
olarak
“bireylerin
babalarının eğitim düzeyleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve
Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir
farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.11: Bireylerin Babalarının Eğitim Düzeylerine Göre Grupların Sosyal
Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Kaygı alt
ölçeği
İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Kaçınma alt İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
ölçeği
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Sosyal fobi İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
ölçeği
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
İlkokul mezunu ve altı
Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Nörotisizm İlkokul mezunu ve altı
alt ölçeği Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
Grup
Psikotisizm İlkokul mezunu ve altı
alt ölçeği Lise mezunu
Üniversite mezunu
Toplam
N
S.O.
33
38
29
100
43.94
50.47
58.00
N
S.O.
33
38
29
100
49.09
46.42
57.45
N
S.O.
33
38
29
100
45.26
48.86
58.62
N
S.O.
33
38
29
100
49.89
51.20
50.28
N
S.O.
33
38
29
100
46.02
48.47
58.26
N
S.O.
33
38
29
100
48.15
53.43
49.33
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
KW
3.631
KW
2.496
KW
3.475
KW
.039
KW
3.134
KW
.708
P
.163
P
.287
P
.176
P
.981
P
.209
P
.702
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
-
Tablo 4.11‟de görüldüğü gibi; bireylerin babalarının eğitim düzeylerine göre
kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin
aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını
belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi,
48
dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde babaların eğitim düzeyleri
açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
49
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde dokuzuncu olarak “bireylerin
annelerinin meslekleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve
Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir
farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.12: Bireylerin Annelerinin Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
N
S.O.
Çalışmıyor
Memur
Serbest meslek
Toplam
76
14
10
100
47.80
59.00
59.10
Grup
N
S.O.
Kaçınma alt Çalışmıyor
Memur
ölçeği
76
14
10
100
47.85
58.11
60.00
Kaygı alt
ölçeği
Serbest meslek
Toplam
Grup
Sosyal fobi Çalışmıyor
Memur
ölçeği
Serbest meslek
Toplam
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
N
S.O.
76
14
10
100
47.55
60.00
59.65
Grup
N
S.O.
Çalışmıyor
Memur
Serbest meslek
Toplam
76
14
10
100
50.42
54.29
45.80
Grup
N
S.O.
Nörotisizm Çalışmıyor
alt ölçeği Memur
76
14
10
100
51.15
46.71
50.85
Serbest meslek
Toplam
Grup
N
S.O.
Psikotisizm Çalışmıyor
alt ölçeği Memur
76
14
10
100
50.83
52.43
45.30
Serbest meslek
Toplam
Df
2
Df
KW
2.741
KW
P
.254
P
Anlamlı fark
Anlamlı fark
2
2.673
Df
KW
.263
P
Anlamlı fark
2
3.287
Df
2
Df
2
Df
2
KW
.517
KW
.286
KW
.426
.193
P
.772
P
.867
P
.808
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
-
Tablo 4.12‟de görüldüğü gibi; bireylerin annelerinin mesleklerine göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek
amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa
50
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde annelerin meslekleri açısından
anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
51
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde onuncu olarak “bireylerin babalarının
meslekleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik
envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?”
sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.13: Bireylerin Babalarının Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
N
S.O.
Çalışmıyor
İşçi
Memur
Serbest meslek
Toplam
13
15
17
55
100
48.04
46.70
61.18
48.82
Grup
N
S.O.
Kaçınma alt Çalışmıyor
İşçi
ölçeği
13
15
17
55
100
52.15
50.23
62.53
46.46
Kaygı alt
ölçeği
Memur
Serbest meslek
Toplam
Grup
N
S.O.
Sosyal fobi Çalışmıyor
İşçi
ölçeği
Memur
Serbest meslek
Toplam
13
15
17
55
100
49.73
47.77
63.15
47.52
Grup
N
S.O.
Çalışmıyor
İşçi
Memur
Serbest meslek
Toplam
13
15
17
55
100
37.12
45.90
63.76
50.82
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
Grup
N
S.O.
13
15
17
55
100
61.23
61.17
42.79
47.44
Grup
N
S.O.
Psikotisizm Çalışmıyor
alt ölçeği İşçi
13
15
17
55
100
51.54
55.50
42.38
51.40
Nörotisizm Çalışmıyor
alt ölçeği İşçi
Memur
Serbest meslek
Toplam
Memur
Serbest meslek
Toplam
52
Df
KW
P
Anlamlı fark
3
2.842
Df
KW
.417
P
Anlamlı fark
3
4.037
Df
KW
.258
P
Anlamlı fark
3
3.957
Df
KW
.266
P
Anlamlı fark
3
6.912
Df
KW
.075
P
Anlamlı fark
3
5.777
Df
KW
.123
P
Anlamlı fark
3
2.003
.572
-
Tablo 4.13‟de görüldüğü gibi; bireylerin babalarının mesleklerine göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek
amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde babaların meslekleri açısından
anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde on birinci olarak “bireylerin ailelerinin
gelir düzeyleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck
kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var
mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
53
Tablo 4.14: Bireylerin Ailelerinin Gelir Düzeylerine Göre Grupların Sosyal
Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Kaygı alt
ölçeği
1000-2000 TL arası
2000-3500 TL arası
3500-5000 TL arası
5000-7500 TL arası
7500 TL ve üzeri
Toplam
Grup
Kaçınma alt 1000-2000 TL arası
2000-3500 TL arası
ölçeği
3500-5000 TL arası
5000-7500 TL arası
7500 TL ve üzeri
Toplam
Grup
Sosyal fobi 1000-2000 TL arası
2000-3500 TL arası
ölçeği
3500-5000 TL arası
5000-7500 TL arası
7500 TL ve üzeri
Toplam
Grup
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
1000-2000 TL arası
2000-3500 TL arası
3500-5000 TL arası
5000-7500 TL arası
7500 TL ve üzeri
Toplam
Grup
Nörotisizm 1000-2000 TL arası
alt ölçeği 2000-3500 TL arası
3500-5000 TL arası
5000-7500 TL arası
7500 TL ve üzeri
Toplam
Grup
Psikotisizm 1000-2000 TL arası
alt ölçeği 2000-3500 TL arası
3500-5000 TL arası
5000-7500 TL arası
7500 TL ve üzeri
Toplam
N
S.O.
6
32
18
18
26
100
47.25
53.38
40.72
53.69
52.27
N
S.O.
6
32
18
18
26
100
57.58
56.27
41.08
51.50
47.60
N
S.O.
6
32
18
18
26
100
52.83
55.00
40.11
52.94
49.92
N
S.O.
6
32
18
18
26
100
64.42
41.88
52.56
50.78
56.29
N
S.O.
6
32
18
18
26
100
42.58
55.86
53.14
46.56
46.63
N
S.O.
6
32
18
18
26
100
46.42
53.83
53.14
53.14
43.69
54
Df
KW
P
Anlamlı fark
4
2.753
Df
KW
.600
P
-
Anlamlı fark
4
3.805
Df
KW
.433
P
-
Anlamlı fark
4
3.258
Df
KW
.516
P
-
Anlamlı fark
4
5.501
Df
KW
.240
P
-
Anlamlı fark
4
2.552
Df
KW
.635
P
-
Anlamlı fark
4
2.463
.651
-
Tablo 4.14‟de görüldüğü gibi; bireylerin ailelerinin gelir düzeylerine göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek
amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde ailelerin gelir düzeyleri açısından
anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
55
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde on ikinci olarak “bireylerin nerede
yaşadıkları ile bireylerin sosyal fobi envanterininalt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik
envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?”
sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.15: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Kaygı alt
ölçeği
Grup
N
S.O.
İlçe
Şehir
Büyükşehir
Toplam
11
16
73
100
57.45
48.72
49.84
Grup
N
S.O.
Büyükşehir
Toplam
11
16
73
100
60.59
48.75
49.36
Grup
N
S.O.
11
16
73
100
59.86
49.00
49.42
Kaçınma alt İlçe
Şehir
ölçeği
Sosyal fobi İlçe
Şehir
ölçeği
Büyükşehir
Toplam
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
Grup
N
S.O.
İlçe
Şehir
Büyükşehir
Toplam
11
16
73
100
52.77
60.06
48.06
Grup
N
S.O.
Nörotisizm İlçe
alt ölçeği Şehir
Büyükşehir
Toplam
11
16
73
100
58.14
48.03
49.89
Grup
Psikotisizm İlçe
alt ölçeği Şehir
Büyükşehir
Toplam
N
S.O.
11
16
73
100
52.77
44.75
51.42
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
KW
.731
KW
1.503
KW
1.291
KW
2.393
KW
.936
KW
.835
P
.694
P
.472
P
.524
P
.302
P
.626
P
.659
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
-
Tablo 4.15‟de görüldüğü gibi; bireylerin nerede yaşadıklarına göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları
puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek
56
amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde yaşanan yer açısından anlamlı bir
farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
57
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on üçüncü olarak “bireylerin nerede
yaşadıkları ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin
alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt
aranmaktadır.
Tablo 4.16: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi
Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Ev
Yurt
Toplam
Grup
Ev
Kaçınma alt Yurt
ölçeği
Toplam
Grup
Ev
Sosyal fobi Yurt
ölçeği
Toplam
Grup
Dışa
Ev
dönüklük alt Yurt
ölçeği
Toplam
Grup
Ev
Nörotisizm alt Yurt
ölçeği
Toplam
Grup
Psikotisizm Ev
alt ölçeği
Yurt
Toplam
*P<0.05
Kaygı alt
ölçeği
N
88
12
100
N
88
12
100
N
88
12
100
N
88
12
100
N
88
12
100
N
88
12
100
S.O.
47.46
72.79
S.T.
4176.50
873.50
S.O.
47.83
70.08
S.T.
4209.00
841.00
S.O.
47.53
72.25
S.T.
4183.00
867.00
S.O.
49.34
59.00
S.T.
4342.00
708.00
S.O.
49.56
57.42
S.T.
4361.00
689.00
S.O.
51.97
39.75
S.T.
4573.00
477.00
U
260.50
U
293.00
U
267.00
U
426.00
U
445.00
U
399.00
Z
P
.005**
2.839
Z
P
.013*
2.494
Z
P
.006**
2.770
Z
P
.272
1.099
Z
P
-.893 .372
Z
P
.154
1.425
Tablo 4.16‟da görüldüğü gibi; bireylerin nerede yaşadıklarına göre dışa
dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi
58
yapılmış dışa dönüklüknörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde yaşanan yer açısından
anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaygı alt ölçeği puanı
açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.01). Kaygı alt ölçeği
puanları açısından yurtta yaşayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=260.50,
p=0.005]. Yurtta yaĢayan bireylerin evde yaĢayan bireylere oranla kaygı
düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaçınma alt ölçeği puanı
açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Kaçınma alt ölçeği
puanları açısından yurtta yaşayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=293.00,
p=0.013]. Yurtta yaĢayan bireylerin evde yaĢayan bireylere oranla kaçınma
düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındasosyal fobi ölçeği puanı
açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Sosyal fobi ölçeği
puanları açısından yurtta yaşayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=267.00,
p=0.006]. Yurtta yaĢayan bireylerin evde yaĢayan bireylere oranla sosyal fobi
düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
59
Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde on dördüncü olarak “bireylerin
bulunduğu yerde kaç kişi yaşadıkları ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt
ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar
arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.17: Bireylerin Bulunduğu Yerde Kaç Kişi Yaşadıklarına Göre
Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin
Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Kaygı alt
ölçeği
Tek kişi
2-3 kişi
4 kişi ve üzeri
Toplam
Grup
Kaçınma alt Tek kişi
2-3 kişi
ölçeği
4 kişi ve üzeri
Toplam
Grup
Sosyal fobi Tek kişi
2-3 kişi
ölçeği
4 kişi ve üzeri
Toplam
Grup
DıĢa
dönüklük
alt ölçeği
Tek kişi
2-3 kişi
4 kişi ve üzeri
Toplam
Grup
Nörotisizm Tek kişi
alt ölçeği 2-3 kişi
4 kişi ve üzeri
Toplam
Grup
Psikotisizm Tek kişi
alt ölçeği 2-3 kişi
4 kişi ve üzeri
Toplam
N
S.O.
9
44
47
100
63.44
52.78
45.88
N
S.O.
9
44
47
100
67.61
51.30
46.48
N
S.O.
9
44
47
100
67.50
51.84
45.99
N
S.O.
9
44
47
100
53.72
50.26
50.11
N
S.O.
9
44
47
100
56.22
53.43
46.66
N
S.O.
9
44
47
100
61.56
47.99
50.73
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
Df
2
KW
3.259
KW
4.073
KW
4.324
KW
.126
KW
1.669
KW
1.779
P
.196
P
.131
P
.115
P
.939
P
.434
P
.411
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
Anlamlı fark
-
Tablo 4.17‟de görüldüğü gibi; bireylerin buluduğu yerde kaç kişi yaşadıklarına
göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin
aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını
60
belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi,
dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde kaç kişi yaşandığı açısından
anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
61
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on beşinci olarak “bireylerin
babalarından algıladıkları tutum ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve
Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir
fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.18: Bireylerin Babalarından Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların
Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt
Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Otoriter
Demokratik
Toplam
Grup
Otoriter
Kaçınma alt Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Otoriter
Sosyal fobi Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Dışa
Otoriter
dönüklük alt Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Otoriter
Nörotisizm alt Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Psikotisizm Otoriter
alt ölçeği
Demokratik
Toplam
*P<0.05
Kaygı alt
ölçeği
N
33
67
100
N
33
67
100
N
33
67
100
N
33
67
100
N
33
67
100
N
33
67
100
S.O.
58.39
46.61
S.T.
1927.00
3123.00
S.O.
57.32
47.14
S.T.
1891.50
3158.50
S.O.
58.42
46.60
S.T.
1928.00
3122.00
S.O.
45.97
52.73
S.T.
1517.00
3533.00
S.O.
63.03
44.33
S.T.
2080.00
2970.00
S.O.
57.88
46.87
S.T.
1910.00
3140.00
U
845.00
U
880.50
U
844.00
U
956.00
U
692.00
U
862.00
Z
P
.056
1.911
Z
P
.099
1.651
Z
P
.055
1.915
Z
P
.266
1.113
Z
P
.002**
3.074
Z
P
.063
1.860
Tablo 4.18‟de görüldüğü gibi; bireylerin babalarından algıladıkları tutuma göre
kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann
62
Whitney U-Testi yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizm
ölçeklerinde tutum açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
Bireylerin babalarından algıladıkları tutuma göre gruplar arasındanörotisizm alt
ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.01).
Nörotisizm alt ölçeği puanları açısından babalarından otoriter tutum algılayan bireylerin
aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=941.00, p=0.026]. Babalarından otoriter tutum
algılayan bireylerin babalarından demokratik tutum algılayan bireylere oranla
nörotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
63
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on altıncı olarak “bireylerin
annelerinden algıladıkları tutum ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve
Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir
fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.19: Bireylerin Annelerinden Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların
Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt
Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Otoriter
Demokratik
Toplam
Grup
Otoriter
Kaçınma alt Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Otoriter
Sosyal fobi Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Dışa
Otoriter
dönüklük alt Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Otoriter
Nörotisizm alt Demokratik
ölçeği
Toplam
Grup
Psikotisizm Otoriter
alt ölçeği
Demokratik
Toplam
*P<0.05
Kaygı alt
ölçeği
N
35
65
100
N
35
65
100
N
35
65
100
N
35
65
100
N
35
65
100
N
35
65
100
S.O.
59.74
45.52
S.T.
2091.00
2959.00
S.O.
57.37
46.80
S.T.
2008.00
3042.00
S.O.
59.27
45.78
S.T.
2074.50
2975.50
S.O.
58.24
46.33
S.T.
2038.50
3011.50
S.O.
49.14
51.23
S.T.
1720.00
3330.00
S.O.
50.57
50.46
S.T.
1770.00
3280.00
U
814.00
U
897.00
U
830.50
U
866.50
U
Z
P
-2.33 .019*
Z
P
.082
1.739
Z
P
.026*
2.220
Z
P
.057
1.989
Z
P
1090.00 -.348 .728
U
Z
P
1135.00 -.019 .985
Tablo 4.19‟da görüldüğü gibi; bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre
kaçınma, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann
64
Whitney U-Testi yapılmış kaçınma,dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm
ölçeklerinde tutum açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05).
Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındakaygı alt
ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Kaygı
alt ölçeği puanları açısından annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin aleyhine
anlamlı bir fark vardır [U=814.00, p=0.019]. Annelerinden otoriter tutum algılayan
bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla kaygı
düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındasosyal fobi
ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Sosyal
fobi ölçeği puanları açısından annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin aleyhine
anlamlı bir fark vardır [U=830.50, p=0.026]. Annelerinden otoriter tutum algılayan
bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla sosyal fobi
düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
65
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on yedinci olarak “bireylerin alkol
tüketip tüketmedikleri ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik
envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?”
sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.20: Bireylerin Alkol Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların Sosyal
Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin
Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Evet
Hayır
Toplam
Grup
Evet
Kaçınma alt Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Evet
Sosyal fobi Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Dışa
Evet
dönüklük alt Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Evet
Nörotisizm alt Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Psikotisizm Evet
alt ölçeği
Hayır
Toplam
*P<0.05
Kaygı alt
ölçeği
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
S.O.
46.55
52.03
S.T.
1303.50
3746.50
S.O.
47.54
51.65
S.T.
1331.00
3719.00
S.O.
47.55
51.65
S.T.
1331.50
3718.50
S.O.
47.55
51.65
S.T.
1331.50
3718.50
S.O.
54.57
48.92
S.T.
1528.00
3522.00
S.O.
60.25
46.71
S.T.
1687.00
3363.00
U
897.50
U
925.00
U
925.50
U
925.50
U
894.00
U
735.00
Z
P
-.849 .396
Z
P
-.638 .524
Z
P
-.634 .526
Z
P
-.643 .520
Z
P
-.887 .375
Z
P
.029*
2.183
Tablo 4.20‟de görüldüğü gibi; bireylerin alkol tüketiptüketmediğine göre kaygı,
kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerinin puanları arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann
Whitney U-Testi
yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve
66
nörotisizmölçeklerindealkol
tüketimi
açısından
anlamlı
bir
farklılık
olmadığı
görülmüştür (p>0.05).
Bireylerin alkol tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt
ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05).
Psikotisizm alt ölçeği puanları açısından alkol tüketen bireylerin aleyhine anlamlı bir
fark vardır [U=735.00,
p=0.029]. Alkol tüketen bireylerin alkol tüketmeyen
bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
67
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on sekizinci olarak “bireylerin sigara
tüketip tüketmedikleri ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik
envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?”
sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.21: Bireylerin Sigara Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların
Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt
Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması
Grup
Evet
Hayır
Toplam
Grup
Evet
Kaçınma alt Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Evet
Sosyal fobi Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Dışa
Evet
dönüklük alt Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Evet
Nörotisizm alt Hayır
ölçeği
Toplam
Grup
Psikotisizm Evet
alt ölçeği
Hayır
Toplam
*P<0.01
Kaygı alt
ölçeği
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
N
28
72
100
S.O.
44.13
52.98
S.T.
1235.50
3814.50
S.O.
46.75
51.96
S.T.
1309.00
3741.00
S.O.
46.14
52.19
S.T.
1292.00
3758.00
S.O.
52.71
49.64
S.T.
1476.00
3574.00
S.O.
58.70
47.31
S.T.
1643.50
3406.50
S.O.
62.38
45.88
S.T.
1746.50
3303.50
U
829.50
U
903.00
U
886.00
U
946.00
U
778.50
U
675.50
Z
P
.170
1.371
Z
P
-.807 .420
Z
P
-.937 .349
Z
P
-.483 .629
Z
P
.074
1.786
Z
P
.008**
2.659
Tablo 4.21‟de görüldüğü gibi; bireylerin sigara tüketip tüketmediğine göre
kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerinin puanları arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann
Whitney U-Testi
yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve
68
nörotisizmölçeklerindesigara tüketimi açısından anlamlı bir farklılık olmadığı
görülmüştür (p>0.05).
Bireylerin sigara tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt
ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.01).
Psikotisizm alt ölçeği puanları açısından sigara tüketen bireylerin aleyhine anlamlı bir
fark vardır [U=675.50,
p=0.008]. Sigara tüketen bireylerin sigara tüketmeyen
bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır.
Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on dokuzuncu olarak “bireylerin
sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar ile Eysenck kişilik
envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?”
sorusuna yanıt aranmaktadır.
Tablo 4.22. Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları
Puanlar ile Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puanlar
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi
r
Dışa dönüklük alt
ölçeği
-.072
p
.479
.203
.065
r
-.137
.124
-.173
p
.174
.218
.084
r
-.110
.136
-.174
p
.276
.179
.083
Ölçekler
Nörotisizm alt ölçeği Psikotisizm alt ölçeği
.128
-.185
Kaygı alt ölçeği
Kaçınma alt ölçeği
Sosyal fobi ölçeği
Tablo 4.22‟de görüldüğü gibi; bireylerin kaygı alt ölçeğinden aldıkları puanlar
ile dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizmalt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkili olmadığı görülmüştür. (p>0,05).
Bireylerin kaçınma alt ölçeğinden aldıkları puanlar ile dışa dönüklük, nörotisizm
ve psikotisizmalt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişkili olmadığı görülmüştür. (p>0,05).
69
Bireylerin sosyal fobi alt ölçeğinden aldıkları puanlar ile dışa dönüklük,
nörotisizm ve psikotisizmalt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişkili olmadığı görülmüştür. (p>0,05).
70
5. TARTIġMA
Bu çalışmada, psikiyatrik bir tanı almamış bir grup üniversite öğrencisinde
sosyal fobi düzeyinin incelenmesi ve sosyal fobinin öğrenciler üzerindeki içe ve dışa
dönük kişilik özellikleri ve okul başarı durumuna etkisi incelenmiştir. Buna ek olarak
çalışmanın sınırlılıkları ve gelecek araştırmalar için öneriler sunulmuştur.
Bireylerin Eysenck Kişilik Envanterinin ve alt ölçeklerinden aldıkları puan
ortalamalarının gruba göre dağılımına baktığımızda, çalışma grubumuzun dışa dönük
kişilik yapısına (3.72±1.79) sahip olduğu görülmektedir. Bunun üniversite öğrenciliği
ile bir ilgisi olabilir.
Araştırmamızın bulgularına göre, bireylerin cinsiyetleri ve sosyal fobi puanları
arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır. Sosyal kaygı ile cinsiyet ilişkisi, araştırmalarda
farklı sonuçlarla ortaya çıkmaktadır. Bazı araştırmalarda kızlar erkeklere göre daha
fazla sosyal kaygılı bulunurken, bazı araştırmalarda tam tersi sonuç elde edilmiş, bazı
araştırmalarda da fark çıkmamıştır (Sübaşı, 2007). Sosyal kaygı bozukluğu ile ilgili
epidemiyolojik araştırmaların çoğunda hastalığın kadınlarda daha sık görüldüğü
bildirilmiştir. Bazı araştırmacılar ise klinik araştırmalarda sosyal kaygı bozukluğunun,
erkeklerde daha sık görüldüğünü veya tedavi için erkeklerin başvurusunun daha sık
olduğunu saptamışlardır (Turk ve ark. 1998, Schneier et al. 1992, Yonkers et al. 2001).
Araştırmalardaki farklı sonuçlar farklı yerlere, farklı kültürlere, erkek ve kadına
ilişkin biçilen farklı rollere ve sorumluluklara bağlı olabilir.
Araştırmamızın bulgularına göre, bireylerin kaçıncı sınıfta okudukları ile sosyal
fobi puanları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Bu çıkan sonuçlardan anlayacağımız
üzere öğrencilerin sınıflarda seneler geçtikçe, okudukların sınıfların sosyal fobiye etki
etmemektedir. Ancak çalışmamızın kesitsel bir nitelik taşıması nedeniyle katılımcıların
üniversite eğitiminin tümündeki başarısı hakkında bilgi elde edinilemedi.
Araştırmamızın bulgularına göre, öğrencilerin akademik not ortalamaları ile sosyal fobi
puanları arasında anlamlı fark olmadığı
görülmüştür. Elde ettiğimiz bu sonuçlar
Gültekin ve Dereboy‟un (2011) çalışmalarıyla paralellik göstermektedir.
Araştırmamızdan elde ettiğimiz bir diğer bulguda ise bireylerin annelerinin eğitim
düzeyleri ile sosyal fobi puanları arasında fark anlamlı bulunmamıştır. Ancak literatürde
konu ile ilgili yapılan araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bu araştırmalarda
71
annenin eğitim düzeyi ile sosyal fobi düzeyi arasında negatif yönde bir ilişki
bulunmuştur. Annenin eğitim düzeyi yükseldikçe bireyin sağlıklı bir benlik algısı
geliştirmesi, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilmesi, hatalı davranışlarından
ötürü suçlamadan rehberlik yapılması ve sonuç olarak sosyal durumlarda korkmadan
rahat ilişki kurabilmesi gibi olanakların sağlandığı düşünülmektedir (Gümüş, 1997).
Aynı şekilde çalışmaya katılan bireylerin babalarının eğitim durumları ile sosyal
fobi puanları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır. bu iki değişken birbirini
etkilememektedir. Ancak literatürde konu ile ilgili yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar
elde edilmiştir. Babanın eğitim düzeyi yükseldikçe çocuğun sosyal fobi düzeyi
azalmaktadır. Babanın eğitim seviyesi düştükçe çocukları ile sağlıklı iletişim kurma ve
çocukların kendilerini rahat ifade edecekleri uygun bir ortam yaratma konusunda
yetersiz kalacağı, daha çok otoriter, baskıcı ve eleştirel bir şekilde davranacağı için
çocukların kendilerine güvensiz yetişeceği düşünülmektedir (Erkan, 2002).
Araştırmamızın bulgularına göre, çalışmaya katılan bireylerin anne ve
babalarının mesleklerinin, sosyal fobi puanları ile ilişkisi incelendiğinde anlamlı bir fark
elde edinilememiştir.
Araştırmamızın bulgularına göre, bireylerin ailelerinin gelir düzeyleri ile sosyal
fobi puanları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Ancak literatür
incelendiğinde ekonomik gelir açısından sosyal fobisi olanların daha çok düşük
ekonomik seviyeden geldiklerine dair çalışmalar mevcuttur (Turan ve ark. , 2000;
Topçu, 2004).
Bireylerin yaşadıkları şehir ile sosyal fobi puanları arasındaki ilişki
incelendiğinde anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Bireylerin yaşadıkları yer ile
sosyal fobi düzeyinin bir ilişkisi bulunmamıştır. Ancak bu sonuç literatürdeki
çalışmalarla paralellik göstermemektedir. Gültekin ve Dereboy (2011) tarafından
yapılan çalışmada üniversite öğrencilerinde sosyal fobi sıklığı, son 15 yılda en uzun
süre şehirlerde yaşayanlara göre ilçelerde yaşayanlar 1,5 kat, köyde yaşayanlar 1,9 kat
fazla olarak elde edilmiştir.
Bireylerin yaşadıkları yer ile sosyal fobi puanları arasında anlamlı fark
bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan bireylere oranla sosyal fobi
düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Üniversitenin ilk yıllarındaalıştığı
72
ortamdan yabancı bir ortama gelmesi kişide bir kaygı uyandırmakta ve bu durumun
sosyal fobiyi tetiklediğini düşünebiliriz.
Araştırmaya katılan bireylerin babalarından algıladıkları tutum ile sosyal fobi
puanları
arasındaki
ilişki
incelendiğinde
anlamlı
bir
farklılık
olmadığı
görülmüştür.Bireylerin annelerinden algıladıkları tutum ile sosyal fobi puanları
arasındaki ilişki incelendiğinde ise istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır.
Annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum
algılayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
Anne – baba tutumları sosyal kaygıda önemli bir neden olarak gösterilmektedir.
Psikolojik yatkınlığı araştırmaya yönelik çalışmalarda, sosyal fobisi olan kişilerin anne
babalarının diğer anne babalara göre daha reddedici, bununla birlikte daha fazla
koruyup kollayan kişiler oldukları gösterilmiştir. İleri derece anksiyeteli bir anne baba
örneğinde, anne yada baba çocuk üzerinde o kadar aşırı koruyucu ve kollayıcı olabilir ki
onun kendi başına araştırma ve inceleme gereksinimini engelleyebilir. Böyle bir
engelleme çocuğun özerkleşmesini ve kendine güven kazanmasını zorlaştırır (Karacan
ve ark. , 1996).
Bireylerin alkol tüketip tüketmediklerine göre puanları ile sosyal fobi puanları
arasındaki ilişki incelendiğinde alkol tüketimi açısından anlamlı bir farklılık olmadığı
görülmüştür. Literatüre bakıldığında alkol tüketimi ve sosyal kaygı konusunda çelişkili
sonuçlar bulunmaktadır. Schuckit ve arkadaşları (1997) alkol bağımlılığı ile sosyal fobi
arasında yakın ilişki olduğunu bildirmiştir. Amerika‟da 228 üniversite öğrencisinde
yapılan bir çalışmada alkol problemlerinin sosyal anksiyeteden çok akran ilişkileriyle ve
sosyal bağlantılarla doğrudan ilişkili olduğu bulunmuştur (Ham, Hope, 2005). Alkol
kullanımının sosyal ortamlarda gerginliği azalttığı ve sosyal olarak kişinin girdiği
ortamda kendini daha rahat hissettiği için alkol tükettiğini düşünebiliriz.
Araştırmaya katılan bireylerin sigara tüketip tüketmediklerine göre puanları ile
sosyal fobi puanları arasındaki ilişki incelendiğinde sigara tüketimi açısından anlamlı
bir farklılık olmadığı görülmüştür. Literatürdeki bazı çalışmalar, çalışmamızdaki
sonuçları desteklememektedir. Sonntag ve arkadaşları (2000), 3021 gençte yaptıkları bir
çalışmada, sigara içenlerin %27‟sinde en azından bir sosyal korku bulunduğunu,
%7.2‟sinde ise sosyal fobi geliştiğini ve sosyal fobi gelişenlerin çoğunda korkuların
sigara içmeye başlamadan önce geliştiğini, sigara kullanımının sosyal olarak
73
kabullenebilirliği arttırdığı ve bunun da kişideki anksiyeteyi azalttığını, sosyal fobi
olmadan mevcut sosyal korkuların da daha sonraki sigara alışkanlığı gelişmesi için bir
belirleyici olabileceğini bildirmişlerdir.
5.1. SONUÇ
 Bireylerin cinsiyetlerine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı
açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Erkeklerin kadınlara oranla psikotisizm
düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
 Bireylerin yaşları ile bireylerin nörotisizm alt ölçeğinden aldıkları puanlar
arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bireylerin yaşı arttıkça bireylerin
nörotisizm düzeylerinin de düşmekte olduğu görülmüştür.
 Bireylerin doğum yerlerine göre gruplar arasındanörotisizm alt ölçeği puanı
açısından anlamlı fark bulunmaktadır. İstanbul dışı doğumlu olan bireylerin
İstanbul doğumlu olan bireylere oranla nörotisizm düzeylerinin daha yüksek
olduğu saptanmıştır.
 Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaygı alt ölçeği puanı
açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan
bireylere oranla kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
 Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaçınma alt ölçeği puanı
açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan
bireylere oranla kaçınma düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
 Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındasosyal fobi ölçeği puanı
açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan
bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
 Bireylerin babalarından algıladıkları tutuma göre gruplar arasındanörotisizm alt
ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Babalarından otoriter tutum
algılayan bireylerin babalarından demokratik tutum algılayan bireylere oranla
nörotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
 Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındakaygı alt
ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Annelerinden otoriter tutum
algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla
kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
74
 Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındasosyal fobi
ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Annelerinden otoriter tutum
algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla
sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır.
 Bireylerin alkol tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt
ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Alkol tüketen bireylerin
alkol tüketmeyen bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu
saptanmıştır.
 Bireylerin sigara tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt
ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Sigara tüketen bireylerin
sigara tüketmeyen bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu
saptanmıştır.
5.2. ÖNERĠLER

Bu araştırmanın temel sınırlılıkları arasında yer alan Üsküdar Üniversitesi
yelpazesi genişletilerek devlet üniversitelerinde yapılan çalışmalarla
karşılaştırılabilir.

Çalışma 100 üniversite öğrencisinde yapıldığı için sonuçlar genellenemez. Bu
nedenle daha geniş örneklemle çalışmaların tekrar yapılması önerilmektedir.
75
KAYNAKÇA
Acarturk, C. , De G. R. , Van S. A. , Have M. T. , Cuijpers, P. Social phobia and
number of social fears, and their association with comorbidity, health-related quality of
life and help seeking: A population-based study. Soc Psychiatr Epidemiol 2008; 43:
273-279.
Akdemir, A. , Cinemre, B. (1996). “Sosyal Fobi: Epidemiyoloji, Eşlik Eden
Hastalıklar, Klinik Gidiş, Prognoz”, 3P Dergisi Sosyal Fobi Ek Sayısı, 4(1):11-17.
Akyıl, Y. (2000). Perceived Parental Child- Rearing Practices and Social Anxiety in
Turkish Adolescents, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Boğaziçi
Üniversitesi.
Albano, A. M. , Hayward. (2004). Social anxiety disorder. In Ollendick, T. H. (Ed.).
Phobic and anxiety disorders in children and adolescents: A clinician(pp. 198-235).
Cary, NC, USA: Oxford University Press.
Alicia, D. , Neelly, B. (1998). „Social Phobia: History, Etiology, and Risk Factors‟ ,
Yayınlanmamış Bitirme Projesi, New York, Bard College, May.
American Psychiatric Association Diagnostic and Statistical Manual of Mental
Disorders. Fourth Edition, APA, Washington DC 1994.
Amerikan Psikiyatri Birliği. (1989). DSM-III-R Tanı Ölçütleri El Kitabı. (Çev. E.
Köroğlu), 3. Baskı, Ankara: Hekimler Yayın Birliği.
Amerikan Psikiyatri Birliği. (2000). DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri El Kitabı. (Çev. E.
Köroğlu), 4. Baskı, Ankara: Hekimler Yayın Birliği.
Amerikan Psikiyatri Birliği. (2013). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı,
Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabından, çev. Köroğlu E.,
Hekimler Yayın Birliği, Ankara.
Andrade, L. , Walters, E. E. , Gentil, V. , Laurenti, R. (2002). Prevalence of ICD-10
mental disorders in a catchment area in the city of Sao Paulo, Brazil. Social Psychiatry
and Psychiatric Epidemiology, 37, 316–325.
Angst, J. (1997). Epidemiology of social phobia. European Neuropsychopharmacology,
7, 84-85.
76
Aune T. , Stiles T. C. (2009). The effects of depression and stressful life events on the
development and maintenance of syndromal social anxiety: sex and age differences.
Journal of Clinical Child & Adolescent Psychology, 38(4), 501– 512.
Austin, V. L. , Sciarra, D. T. (2012). Çocuk ve ergenlerde duygusal ve davranışsal
bozukluklar. ( Çev. M. Özekes). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Barlow, D. H. , Pincus, D. B. , Heinrichs, N. , Choate, M. L. (2003). Anxiety disorders.
In G. Stricker, T. A. Widiger & I. B. Weiner (Eds.), Handbook of Psychology: Clinical
Psychology, Volume 8. New Jersey: John Wiley & Sons, 119-148 pp.
Barlow, D. , Liebowitz, M. R. (1994). „Specific Phobia and Social Phobia.‟ Synopsis of
Psychiatry, Ed. By. H.I. Kaplan, pp: 592-598.
Barlow, D.H. (1994) Comorbidity in social phobia: implications for cognitivebehavioral treatment. Bull Menninger Clin, 58:43-57.
Bayar, M. R. , Doksat M. K. , Oral, G. (1999). Sosyal fobi'yle komorbid kişilik
bozuklukları. Yeni Symposium, 37(1-2), 3-5.
Bayramkaya, E. , Toros, E. , Özge, C. (2005). Ergenlerde sosyal fobi ile depresyon, öz
kavram, sigara alışkanlığı arasındaki ilişki. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 15(4), 165173.
Beck, A. T. (2008). Bilişsel terapi ve duygusal bozukluklar. (2. Baskı). (Çev. V. Öztürk
ve A. Türkcan). İstanbul: Litera Yayıncılık.
Beidel, D.C. (1998) Social anxiety disorder: etiology and early clinical presentation. J
Clin Psychiatry, 59 (Suppl):27-31.
Binbay, Z. ,Koyuncu, A. (2012). Sosyal anksiyete ve duygudurum bozuklukları
birlikteliği. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(1), 1-13.
Bisserbe J.C. , Weiller, E. , Boyer, P. ve ark. (1996). Social phobia in primary care:
level of recognition and drug use. Int Clin Psychopharmacol, 11(Suppl:3):25-28.
Burger, J. M. (2006). Kişilik. Kaknüs Psikoloji: İstanbul.
Burkovik, Y. (2011). Sosyal Fobi Görüne ve Görünmeyen Yüzleri. Timaş Yayınları:
İstanbul.
77
Butcher, N. J. , Mineka S. , Hooley, J. M. (2013). Anormal psikoloji. (1.Basım). (Çev.
O. Gündüz). İstanbul: Kaknüs Yayınları.
Caballo, V. E. , Salazar, I. C. , Irurtia, M. J. Arias, B. , Hofmann, S. G. (2008). Social
anxiety in 18 nations: Sex and age differences. Behavioral Psychology, 16 (2), 163187.
Chavira, D. S. , Stein, M. B. (2002). Phenomenology of Social Phobia. Dan J. Stein &
Eric Hollander (Eds.). Textbook of Anxiety Disorders. Washington: The American
Psychiatric Publishing, 289-300 pp.
Clark, D.M. , Wells, A. (1995). A cognitivemodel of social phobia. In: R. G.
Heimberg,M. R. Liebowitz, D. A. Hope,& F. R. Schneier (Eds.), Social phobia:
diagnosis, assessment, and treatment (pp. 69–93). New York: Guilford Press.
Cook, M. , Mineka, S. (1990). Selectice associations in the observational conditioning
of fear in rhesus monkeys. Journal of Experimental Psychology 16, 372-389.
Corey, G. (2008). Psikolojik danışma kuram ve uygulamaları. (Çev. T. Ergene).
Ankara: Mentis Yayıncılık.
Çankaya, B. (2007). Lise I. Ve II. Sınıf Öğrencilerinin Algılanan Benlik Saygısının Bazı
Değişkenlere Göre incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü.
Davison, G.C. , Neale, J. M. (2004). Anormal Psikolojisi. Türk Psikoloji Derneği
Yayınları.
Davidson, J. R. T. , Hughes, D. L. , George, L. K. et al. (1993). The epidemiology of
social phobia: fındings from the Duke Epidemiological Catchment Area Study. Psychol
Med 23:709-18.
Degonda, M. , Angst, J. (1993). The Zurich study. XX. Social phobia and agoraphobia.
Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci 243:95-102.
Delprato, D. J. , McGlynn, F. D. (1984). „Behaviour Theories of Anxiety Disorders‟,
BehavioralTheory and the Treatment of Anxiety, Ed. By, S, Turner, New York, Plenum
Press, pp:1-49.
78
Demir, T. (1997). Çocuk ve Ergenlerde Sosyal Fobi: Epidemiyolojik Bir Çalışma.
Yayınlanmamış uzmanlık tezi, istanbul Üniversitesi Tip Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi,
İstanbul.
Dereboy, F. (1993) Kimlik bocalaması: anlamak, tanımak, ele almak. Özmert Ofset.
Dewit, D. J. , Ogborne, A. , Offord, D. R. , Macdonald, K. (1999). Antecedents of the
risk of recovery from DSM-III-R social phobia Psychological Medicine, 29, 569-582.
Dilbaz, N. (1997). Sosyal Fobi. Psikiyatri Dünyası. 1:18-24.
Dilbaz, N. (2000). Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Tan, Epidemiyoloji, Etiyoloji, Klinik
ve Ayırıcı Tanı. Klinik Psikiyatri. 2:3-21.
Dilbaz, N. , Güz, H. (2002). Sosyal Kaygı Bozukluğunda Cinsiyet Farklılıkları,
Nöropsikiyatri Arşivi, 39(2-3-4), pp:79-86.
Dilbaz, N. , Güz, H. (2001). Liebowitz sosyal kaygı ölçeğinin geçerlik ve güvenirliği.
37. Ulusal Psikiyatri Kongresi, İstanbul, 2-6 Ekim.
Doğan, O. (2002). Sosyal Fobi. Psikiyatrik Epidemiyoloji. Ege Psikiyatri Yayınları,
İzmir.
Eng, W. , Heımberg, R. G. , Coles, M. E. , Schneier, F. R. , Lıebowitz, M. R. (2000).
An empirical approach to subtype identification in individuals with social phobia
Psychological Medicine, 30, 1345-1357.
Erdoğan, İ. (1991). İşletmelerde personel seçimi ve başarı değerleme teknikleri. İstanbul
Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları. No:141, ss.92-102.
Eren, G. A. (2006). Sosyal kaygının benlik saygısına ve işlevsel olmayan tutumlara göre
yordanması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi,26,63-75.
Ergün, N. (2005). Gençlerde Sosyal Fobi. Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları.
Malatya.
Erkan, Z. (2002). Ergenlerin sosyal kaygı düzeyleri, ana-baba tutumları ve ailede
görülen risk faktörleri üzerine bir çalışma. Yayımlanmamış doktora tezi. Çukurova
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
79
Evren, C. (2010). Sosyal anksiyete bozukluğu ve alkol kullanım bozuklukları.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar; 2: 473-515.
Eysenck, H. J. , Eysenck, S. B. (1975). Manual of the Eysenck Personality
Questionnaire (adult and junior). Hodder & Stoughton, London.
Eysenck, S. B. G. , Eysenck, H. J. , Barrett, P. (1985). A revised version of the
psychoticism scale. Pers Individ Dif, 6: 21–29.
Favavelli, C. , Zucchi, T. , Viviani, B. et al. (2000). Epidemiology of social phobia: a
clinical approach. Europen Psychiatry, 15, 17– 24.
Francis, L. J. , Brown, L. B. , Philipchalk, R. (1992). The development of an
abbreviated form of the Revised Eysenck Personality Questionnaire (EPQR-A): its use
among students in England, Canada, the USA and Australia. Pers Individ Dif, 13: 443449
Freeman, M. P. , Freeman, S. A. , Susan, L. , McElroy, S. L. (2002). The comorbidity
of bipolar and anxiety disorders: prevalence, psychobiology, andtreatment issues. J
Affect Disord 68:1-23.
Furmark, T. (2002). Social phobia: overview of community surveys. Acta Psychiatrica
Scandinavia, 105, 84-93.
Fyer, A. J. (1993). „Heritability of Social Anxiety: A Brief Review‟, Journal of Clinical
Psychiatry, 54(12, suppl), pp: 10-12.
Hofmann, S. G. , Heinrichs, N. (2003). Differential effect of mirror manipulation on
self-perception in social phobia subtypes. Cognitive Therapy and Research, 27, 131–
142.
Hughes, A. A. , Furr, J. M. , Sood, E. D. , Barmish, A. J. , Kendall, P. C. (2009).
Anxiety, mood and substance use disorders in parents of children with anxiety
disorders. Child Psychiatry Humanity Development, 40, 405-419.
Gabbard, G. O. (1979). Stage Fright Int. J Psycho-Anal, 60:383-392.
Gabbard, G. O. (1994). Psychodynamic Psychiatry in Clinical Practice, Washington,
APP Inc.
Geçtan, E. (2000). Psikanaliz ve sonrası. (9. Baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
80
Gökalp, E. , Cinemre, B. (1996). Betimsel Özellikleri ve Tanımlama Sorunlarıyla
Sosyal Fobi. 3P Dergisi. 4 (Ek:1) : 8.
Gökalp, P. G. , Tükel, R. , Solmaz, D. , Demir, T. , Kızılkan, E. , Demir, D. , Babaoğlu,
A. N. (2001). Clinical features and comorbidity of social phobics in Turkey. Europian
Psychiatry, 16:115-121.
Gümüş, A. E. (1997). Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Kaygı Düzeylerinin Çeşitli
Değişkenlere Göre incelenmesi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Gümüş, A. E. (2006). Sosyal Kaygının Benlik Saygısına ve işlevsel Olmayan Tutumlara
Göre Yordanması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi. 26, 63-75.
Gültekin, B. K. , Dereboy, İ. F. (2011). Üniversite öğrencilerinde sosyal fobinin
yaygınlığı ve sosyal fobinin yaşam kalitesi, akademik başarı ve kimlik oluşumu üzerine
etkileri. Türk Psikiyatri Dergisi, 22 (3), 150-158.
Grant, B. F. , Hasin, D. S. , Blanco, C. , Stinson, F. S. , Chou, S. P. , Goldstein, R. B. et
al. (2005). The epidemiology of social anxiety disorder in the United States: Results
from the national epidemiologic survey on alcohol and related conditions. J Clin
Psychiatry; 66:1351-1361.
Ham, L. S. , Hope, D. A. (2005). Incorporating social anxiety into a model of college
student problematic drinking. Addict Behav, 30: 127–150.
Harvey, A. G., Ehlers, A. , Clark, D. M. (2005). Learning History in Social Phobia
Behavioural and Cognitive Psychotherapy, 33, 257–271.
Heckelman, L. R. , Schneider, F. R. (1995). Diagnostic issues. Heimberg RG, Liebowitz
MR, Hope DA, Scheierer FR (eds). Social Phobia: Diagnosis, Assessment and
Treatment. The Guilford Press, Newyork, p.3-20.
Heimberg, R. G. , Makris, G. S. , Juster, H. R. , Öst, L. G. , Rapee, R. M. (1997). Socıal
phobia: a prelımınary cross-natıonal comparıson. Depressıon and Anxıety 5, 130– 133.
Heimberg, R.G. , Stein, M. B. , Hiripi, E. , Kessler, R. C. (2000). Trends in the
prevalence of social phobia in the United States: A synthetic cohort analysis of changes
over four decades. European Psychiatry, 15, 29–37.
81
Herbert, J. D. , Hope, D. A. , Bellack, A. S. (1992) Validity of the distinction between
generalized social phobia and avoidant personality disorder. J Abnorm Psychol, 101:
332-339.
Hoffmann, S.G. , Newman, M. G. , Ehlerr, A. , Roth, W. (1995). Psychophysiological
differences between subgroups of social phobia. Journal of Abnormal Psychology, 104,
224-231.
Holt, C. S. , Heimberg, R. G. , Hope, D. A. (1992). Avoidant personality disorder and
the generalized subtype of social phobia. J Abnorm Psychol, 101: 318-325.
İzgiç, F. , Akyüz, G. , Doğan, O. , Kuğu, N. (2000). Üniversite öğrencilerinde sosyal
fobi yaygınlığı. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 1(4),207–214.
İzgiç, F. , Akyüz, G. , Doğan, O. , Kuğu, N. (2001). Üniversite Öğrencilerinde Sosyal
Fobi ve Beden İmgesi ile Benlik Saygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. 3P Dergisi,
9(4), pp:591-598.
Judd, L. L. (1994). Social phobi: a clinical overview. J Clin Psychiatry, 54(Suppl 12): 59
Kashdan, B.T. (2007). Social anxiety spectrum and diminished positive experiences:
Theoretical synthesis and meta-analyss. Clinical Psychology Review, 27, 348-365.
Karacan, E. , Şenol, S. , Şener, Ş. (1996). Çocukluk ve ergenlik çağında sosyal fobi. 3P
Dergisi; 4: 28-34.
Karahan, T.F. , Sardoğan, M. E. (2012). Psikolojik danışma ve psikoterapide kuramlar.
Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Kaya, A. , Bozaslan, H. , Genç, G. (2012). Üniversite öğrencilerinin anne-baba
tutumlarının problem çözme becerilerine, sosyal kaygı düzeylerine ve akademik
başarılarına etkisi. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 18, 208225.
Keller, M. B. (2006). Prevalance and impact of comorbid anxiety and bipolar disorder. J
Clin Psychiatry ; 67(Supple 1): 5-7.
Kendler, K. S. , Neal, M. L. , Kessler, R. C. (1982). The genetre epidemiology of
phobias in woman: The internalation ship of agorophobia, social phobia, situational
phobia and simple phobia. Arch Gen Psychiatry, 49:273-281.
82
Kendler, K. S. , Karkowski, L. M. , Prescott, C. A. (1999). Fears and phobias:
Reliability and heritability. Psychological Medicine, 29, 539−553.
Kessler, R. C. , Stein, M. B. , Berglund, P. et al. (1998). Social phobia subtypes in the
National Comorbidity Survey. Am J Psychiatry, 155:613-619.
Kessler, R. C. , Stang, P. , Wittchen, H. U. et al. (1999). Lifetime comorbidities between
social phobia and mood disorders in the US National Comorbiditiy Survey. Psycol Med,
29: 555-67.
Keskin, G. , Orgun, F. (2007). Bir grup üniversite öğrencisinde sosyal fobi yaşama
durumlarının ve başa çıkma stratejilerinin değerlendirilmesi. Anadolu Psikiyatri
Dergisi, 8, 262-270.
Kılıç, C. (1997). Türkiye'nin ruh sağlığı profili: ruh sağlığı hizmeti kullanımı. Önder
ME (yayına hazırlayan) Bahar Sempozyumları I, Antalya. Ankara Psikiyatri Derneği
Yayınları, 38-39.
Kırpınar, İ. , Özer, H. , Coşkun, İ. ve ark. (1997) Erzurum'daki üniversite
öğrencilerinde CIDI/DSM-III-R ruhsal bozukluklarının yaşam boyu ve 12 aylık
yaygınlığı. Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi, 5:253-265.
Koyuncu, A. (2012). Sosyal Fobi. Liman Yayınları: İstanbul.
Koyuncu, A. , Binbay, Z. , Özyıldırım, İ. , Ertekin, E. (2012). Sosyal anksiyete
bozukluğunda başlangıç yaşının klinik gidiş üzerine etkisi. Klinik Psikiyatri,15,111120.
Köroğlu, E. (2013). Kaygılarımız Korkularımız Nedir ? Nasıl Baş Edilir ?. Hyb
Yayınları: İstanbul.
Lecrubier , Y. (1998). Comorbidity in social anxiety disorder: impact on disease burden
and management. J Clin Psychiatry, 59 (Suppl 17):33-37.
Lepine, J. P. (1993). Diagnosis and epidemiology of social phobia. Eur
Neuropsychopharmacol, 3: 186-187.
Lepine, J. P. , Pelissolo, A. (1996). Comorbidity and social phobia: clinical and
epidemiological issues. Int Clin Psychopharmacol, 11(Suppl 3)35-41.
83
Liebowitz, M. R. , Gorman, J. M. , Fyer, A. J. , Klein, D. F. (1985). „Social Phobia:
Review of Neglected Anxiety Disorder‟ , Archives of General Psychiatry, 42, pp: 729736.
Liebowitz, M.R. (1987). Social phobia. Mod Probl Pharmacopsychiatry, 22: 141-173.
Magee, W. J. , Eaton, W. W. , Wittchen, H. et al. (1996). Agoraphobia, simple phobia,
and social phobia in the National Comorbidity Survey. Arch Gen Psychiatry53:159-168.
Marshall, J. R. (1994). The diagnosis and treatment of social phobia and alcohol abuse.
Bull Menninger Clin, 58(Suppl A):59-65.
Mclean, P. D. (2001). Anxiety Disorders in Adults: An Evidence-Based Approach to
Psychological treatment. Cary, NC, USA: Oxford University Press.
Mennin, D. S. , Heimberg, R. G. , Jack, M. S. (2000). Comorbid generalized anxiety
disorder in primary social phobia: symptom severity, functional impairment, and
treatment response. J Anxiety Disord, 14: 325-343.
Merikangas, K. R. , Angst, J. (1995). Comorbidity and social anxiety disorder: Evidence
from clinical, epidemiologic, and genetic studies. European Archieves of Psychiatry
and Clinical Neuroscience, 244, 297–303.
Moutier, C. Y. , Stein, M. B. (1999). The history, epidemiology and differential
diagnosis of social anxiety disorder. J Clin Psychiatry, 60 (Suppl 9) : 4-8.
Marks, I. M. , Gelder, M. G. (1996). Different Ages Of Onset İn Verieties Of Phobia.
Am J Psychiatry 123: 218-221.
Montejo, J. , Liebowitz, M. R. (1994). Social phobia: anxiety disorders comorbidity.
Bull Menninger Clin, 58(Suppl A):21-41.
Montgomery, S. A. (1995). Social Phobia : A clinical review, SA Montgomery (Ed),
WPA.
Murdock, N. L. (2012). Psikolojik danışma ve psikoterapi kuramları. (Çev. F.
Akkoyun). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Nelson, E. C. , Grant, J. D. , Bucholz, K. K. , Glowinski, A. , Madden, P. A. F. , Reich,
W. , Heath, A. C. (2000). Social phobia in a population-based female adolescent twin
84
sample: co-morbidity and associated suicide-related symptoms. Psychological
Medicine, 30, 797-804.
Nelson D. L. , Quick J. C. , (1997). “Organizational Behavior”, ISBN: 0-324-11695-0,
(4th ed.), Thomson, USA.
Nemiah, J. (1981). „A Pschoanalytic View of Phobias‟, American Journal of
Psychoanalysis, 41(2), pp: 115-120.
Noyes, R. , Woodman, C. L. , Holt, C. S. et al. (1995). Avoidant personality traits
distinguish social phobic and panic disorder subjects. J Nerv Ment Dis, 183(3): 145153.
Ohayan, M. M. , Schatzberg, A. F. (2010). Social phobia and depression: Prevalence
and comorbidity. J Psychosom Res; 68:235-243.
Otto, M. W. , Pollack, M. H. , Maki, K. M. , Gould, R. A. , Worthington, J. J. , Smoller,
J. W. et al. (2001). Childhood history of anxiety disorders among adults with social
phobia: Rates, correlates, and comparisons with patients with panic disorder.
Depression and Anxiety, 14, 209–213.
Özgüven, H. D. , Sungur, M. Z. (1998). Sosyal Fobi. Türk Psikiyatri Dergisi, 9(2): 128138.
Öztürk, M. , Sayar, K. , Uğurad, I. , Tüzün, Ü. (2005). Sosyal fobisi olan çocukların
annelerinde sosyal fobi yaygınlığı. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni; 15:60-64.
Öztürk, M. O. (1990). Ruh sağlığı ve bozuklukları.
Yayıncılık.
(3. Basım). İstanbul: Evrim
Pakriev, S. , Vasar, V. , Aluoja, A. & Shlik, J. (2000). Prevalence of social phobia in the
rural population of Udmurtia. Nordic Journal of Psychiatry, 54 (2), 109-112.
Persson, G. , Nordlund, C. L. (1985). Agorophobics and social phobicks: Differences in
backgraund factors, syndrome profiles and therapeutic response. Acta Psychiatr Scand,
71: 148-159.
Pollard, C. A. , Henderson, J. G. (1988). Four types of social phobia in a community
sample. J Nerv Ment Dis 176:440-45.
85
Rapee, R. M. (1995). Descriptive psychopathology of social phobia. Heimberg R.G. ,
Liebowitz M. R. , Hope, D. A. , Scheier, F. R. (eds). Social Phobia. Diagnosis,
Assessment and Treatment. The Guilford Press, Newyork, p.41-66.
Ronald, M.R. , Ricchard, G. , Heimberg. (1997). „A Cognitive- Behavioral Model of
Anxiety In Social Phobia‟, Behaviour Research and Therapy, 35(8), pp: 741-756.
Sayar, K. , Solmaz, M. , Öztürk, M. , Özer, ÖA. , Arıkan, M. (2000). , Yaygın sosyal
fobi hastalarında Çekingen Kişilik Bozukluğu ve Psikopatolojiye Etkileri. Klinik
Psikiyatri Dergisi; 3: 163-169.
Sevinçok, L. , Şahin, M. , Yüksel, N. (1998). Sosyal fobi ve çekingen kişilik bozukluğu:
Sosyal fobili bir grup hata üzerinde kavramsal bir tartışma. Türk Psikiyatri Dergisi; 9:
38-42.
Sheehan, E. (1999). Kaygı bozuklukları. (Çev. M. Sağlam). İstanbul: Alfa Yayıncılık.
Schneier, F. R. , Johnson, J. , Horning, C. , et al. (1992). Social Phobia: Comorbidity
and morbidity in an epidemiological sample. Arch Gen Psychiatry 49:282-288.
Schneier, F. R. , Heckelman, L. R. , Garnkel, R. , Campeas, R. , Fallon, B. A. , Gitow,
A. , Street, L. , Del Bene, D. , Liebowitz, M. R. (1994). Functional impairment in social
phobia. Journal of Clinical Psychiatry, 55, 322-331.
Schneier, F. R. , Spitzer, R. L. , Gibbon, M. et al. (1991). The relationship of social
phobia subtypes and avoidant personality disorder. Compr Psychiatry, 32(6):496-502.
Schneier, F. R. , Johnson, J. , Hornig, C. D. , Liebowitz, M. R. , Weissman, M. M.
(1992). Social phobia. Comorbidity and morbidity in an epidemiologic sample.
Archives of General Psychiatry, 49, 282-288.
Schuckit, M. A. , Tipp, J. E. , Bucholz, K. K. et al. (1997). The life-time rates of three
major mood disorders and four major anxiety disorders in alcoholics controls.
Addiction, 92:1289-1304.
Solyum, L. , Ledwidge, B. , Solyum, C. (1986). Delineating social phobia. Br J
Psychiatry, 149:464-470.
Sonntag, H. , Wittchen, H. U. , Höfler, M. , Kessler, R. C. , Stein, M. B. (2000). Are
social fears and DSM-IV social anxiety disorder associated with smoking and nicotine
dependence in adolescents and young adults? Eur Psychiatry; 15: 67-74.
86
Stein, M. B. , Walker, J. R. , Forde, D. R. (1994). Setting thresholds for social phobia:
considerations from a community survey of social anxiety. Am J Psychiatry, 151:408412.
Stein, M.B. , Fuetsch, M. , Müller, N. , Höfler, M. , Lieb, R. , Wittchen, H.U. (2001).
“Sosyal Anksiyete Bozukluğu”. Genel Psikiyatri Arşivi. Sayı:9. 9-15.
Sübaşı, G. (2007). Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Kaygıyı Yordayıcı Bazı
Değişkenler. Eğitim ve Bilim. 32;144.
Sungur, M. Z. , Dilsiz, A. (1998). Sosyal Fobi. Türk Psikiyatri Dergisi. 9:128-138.
Tomrukçu, B. (2008). Beş Faktör Kişilik Özellikleri İle İş Değerleri Arasındaki İlişki
Üzerine Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Eskişehir.
Topçu, A. A. (2004). Sosyal Fobi Olgularında Aile İçi Yaşantıların İncelenmesi.
(Basılmamış doktora tezi). İstanbul Üniversitesi-İstanbul.
Turan, M. , Çilli, A. S. , Aşkın, R. , Herken, H. , Kaya, N. , Kucur, R. (2000). Sosyal
fobinin diğer psikiyatrik hastalıklarla birlikteliği. Klinik Psikiyatri, 3:170-17.
Turner, S. M. , Beidel, D. C. , Townsley, R. M. (1992). Social phobia. A comparison of
specific and generalized subtypes and avoidant personality disorder. J Abnorm Psychol,
101: 326-331.
Turk, C. L. , Heimberg, R. G. , Orsillo, S. M. et al. (1998). An investigation of gender
differences in social phobia. J Anxiety Disord, 12: 209-223.
Tükel, R. , Kızıltan, E. , Demir, T. , Demir, D. (1998). Sosyal fobide alt tiplerin ve
çekingen kişilik bozukluğunun psikopatoloji üzerine etkileri. 3P Dergisi; 6: 15-20.
Tükel, R. , Kızıltan, E. , Demir, T. , Demir, D. (1997). „Sosyal Fobide Klinik
Özellikleri‟ , Nöropsikiyatri Arşivi, 34(3), pp: 103-112.
Tükel, R. (2002). Panik bozukluğu. Klinik Psikiyatri, 3, 5-15.
Versiani, M. , Nardi, A. E. , Figueria, I. , Levy, S. P. (1997). Comorbidity in social
phobia. Biological Psychology, 27.
87
Yalom, I. (2007). Anksiyete Terapisi. Prestij Yayınları: İstanbul.
Yonkers, K. A. , Dyck, I. R. , Keller, M. B. (2001). An eight-year longitudinal
comparison of clinical course and characteristics of social phobia among men and
women. Psychiatr Serv, 52: 637-643.
Zajecka, J. M. , Ross, J. S. (1995). Treatment of depression complicated by anxiety.
Journal of Clinical Psychiatry, 56(2), 10-13.
Walsh, J. (2005). Syhness and Socil Phobia: A social work perspective on a Problem in
Living. Healt & Social Work, 27(2), 137-144.
Wan, A. M. , Mancini, C. , Stayan, G. (1991). Relationship of social phobia with other
psychiatric illness. J Affect Disord, 21: 93-98.
Weiller, E. , Biseerbe, J. C. , Boyer, P. et al. (1996). Social phobia in general health
care: an unrecognised undertreated disabling disorder. Br J Psychiatry, 168:169-174.
Weissman, M. M. , Bland, R. C. , Canino, G. J. , et al. (1996). The crossnational
epidemiology of social phobia: a preliminary report. Int Clin Psychopharmacol 11
(Suppl 3):9-14.
Wells, J. C. , Tien, A. Y. , Garrison, R. , Eaton, W. W. (1994). Risk factors for the
incidence of social phobia as determined by the Diagnostic Interview Schedule in a
population-based study. Acta Psychiatr Scand; 90:84-90.
Wittchen, H. U. , Beloch, E. (1996). The impact of social phobia on quality of life. Int
Clin Psychopharmacol, 11(Suppl 3):15-23.
Wittchen, H. U. , Fehm, L. (2001). Epidemiology, patterns of comorbitiy, and
associated disabilities of social phobia. Psychiatr Clin N Am, 24: 617-641.
Wittchen, H. U. , Fuetsch, M. , Sonntag, H. Et al. (2000). Disability and quality of life
in pure and comorbid social phobia. Findings from a controlled study. Eur Psychiatry,
15: 46-58.
Wittchen, H. U. , Stein, M. B. , Kessler, R. C. (1999). Social fears and social phobia in a
community sample of adolescents and young adults: prevalence, risk factors and
comorbidity. Psychological Medicine, 29, 309-323.
Zhang, W. , Ross, J. , Davidson, J. R. T. (2004). Socıal anxıety dısorder ın callers to the
anxıety dısorders assocıatıon of amerıca. Depressıon And Anxıety, 20, 101–106.
88
EKLER
Ek. 1.
KiĢisel Bilgi Formu
Bu formun üzerine isminizi yazmanız gerekmemektedir. Yanıtlarınızı içtenlikle vermeniz bu
çalışma için çok önemlidir. Lütfen her maddeyi dikkatli bir şekilde okuyarak yanıtlayınız ve
hiçbir maddeyi boş bırakmayınız. Verdiğiniz bilgiler bilimsel araştırma dışında
kullanılmayacaktır.
Katkılarınız için teşekkürler.
Psk. Önder UZUN
Üsküdar Üniversitesi
Klinik Psikoloji Y.L.
Cinsiyet: A-) KIZ
B-) ERKEK
Yaş: ______
Doğum Yeri: ______
Bölüm/Fakülte: ______
Sınıf: ______
Akademik Not Ortalamanız:
0.01 – 0.99 ( )
1.00 – 1.99 ( )
2.00 - 2.99 ( )
89
3.00 – 4.00 ( )
Anne Eğitim Durumu: A-) Okur Yazar Değil
B-) İlkokul Mezunu
C-) Lise Mezunu
D-) Üniversite Mezunu
Baba Eğitim Durumu: A-) Okur Yazar Değil
B-) İlkokul Mezunu
C-) Lise Mezunu
D-) Üniversite Mezunu
Annenizin Mesleği : Çalışmıyor ( )
İşçi
( )
Memur
( )
Serbest Meslek ( )
Babanızın Mesleği : Çalışmıyor ( )
İşçi
( )
Memur
( )
Serbest Meslek ( )
Ailenizin Aylık Gelir Düzeyi:
1.000 – 2.000 ( )
2.000 – 3.500 ( )
3.500 – 5.000 ( )
5.000 – 7.500 ( )
7.500 ve üzeri ( )
Üniversiteye gelmeden önce yaşadığınız yer ?
A-) Köy
B-) İlçe C-) Şehir D-) Büyükşehir
90
Şuan nerede yaşıyorsunuz? Ev____ Yurt_____ Diğer_____
Birlikte yaşadığınız kişiler var mı? Var____ Yok____
Var ise belirtiniz:
Aile_____ Arkadaş _______ Akraba_______ Diğer _______
Evde veya yurt odasında kaç kişi yaşıyorsunuz ?
A-) 1
B-) 2-3 C-) 4-5 D-) 6- +
Babanızın tutumu : A-) Otoriter
B-) Demokrat
Annenizin Tutumu : A-) Otoriter
B-) Demokrat
Ailenizde psikiyatrik tanı alan kimse var mı ?
A-) Evet
B-) Hayır
Kendinizin psikiyatrik tanı ve tedaviniz var mı ? Evet ( )
Hayır ( )
Cevabınız ‘Evet’ ise ve biliyorsanız tanıyı yazınız
Tanı : ………………………………………….
Alkol kullanıyormusunuz ?
Evet ( )
Hayır ( )
Sigara kullanıyormusunuz ? Evet ( )
Hayır ( )
91
92
93
94
Ek. 3.
Eysenck KiĢilik Anketi-Gözden GeçirilmiĢ KısaltılmıĢ Formu
95
ÖZGEÇMĠġ
KiĢisel Bilgiler:
Adı Soyadı: Önder UZUN
Doğum Tarihi / Yeri : 08.05.1991 / Samsun
Eğitim Bilgileri:
Mezun Olduğu Üniversite: Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü
Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi:
İngilizce – Orta
ĠĢ Deneyimi:
07.2015-09.2015: Avrasya Yaşlı Bakım ve Huzurevi
Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar:
12-36 Aylık Çocuğu Olan Annelerin Algıladıkları Sosyal Destek İle Evlilik
Uyumlarının İncelenmesi. (Tez)
96
97
98
99
Download