T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE SOSYAL FOBİ, İÇE ve DIŞA DÖNÜK KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ve OKUL BAŞARI DURUMU Önder UZUN DANIŞMAN: Prof. Dr. Hüsnü ERKMEN İstanbul-2016 T.C. ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KLİNİK PSİKOLOJİ ANABİLİM DALI ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNDE SOSYAL FOBİ, İÇE ve DIŞA DÖNÜK KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ ve OKUL BAŞARI DURUMU Önder UZUN DANIŞMAN: Prof. Dr. Hüsnü ERKMEN İstanbul-2016 TEŞEKKÜR Gerek yüksek lisans eğitimim süresince derslerdeki katkılarıyla, gerekse tez çalışmalarım sürecinde önerileri, rehberliği ve örnek iletişim biçimiyle bana yardımcı olan değerli hocam ve tez danışmanım Prof. Dr. Hüsnü ERKMEN’e, Yüksek Lisans eğitimim süresince verdiği büyük destekten ötürü Uzm. Psk. H. Uğur GİRGİNER’e, Tezin tüm aşamalarında bana yardımlarını esirgemeyen başta Mine UYAR, Sevde İNANDI, Ayfer GÖKMEN ve Ecem ÜRETMEN ÖZALP olmak üzere tüm dostlarıma, Ailemden uzakta bana aile olan ve desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen Mehmet GEÇGEL, Mutlu HAZAR, Dorukhan GÜNGÖR, Orhan ÖZDEMİR ve Onur ÖĞDEN’e, Bugünlere gelmemi sağlayan, hayatım boyunca sürekli yanımda olan, sevgi ve desteklerini her daim yakından hissettiğim canım annem Nurten UZUN’a, babam Ayhan UZUN’a sonsuz teşekkür ederim. i YEMİN METNİ Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum ‘Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Fobi, İçe ve Dışa Dönük Kişilik Özellikleri ve Okul Başarı Durumu’ adlı çalışmanın, tarafımdan, bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin kaynakçada gösterilenlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanılmış olduğunu belirtir ve bunu onurumla doğrularım. Önder UZUN ii (UZUN, Önder, Yüksek Lisans, İstanbul, 2016) Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Fobi, İçe ve Dışa Dönük Kişilik Özellikleri Ve Okul Başarı Durumu Özet: Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerinde sosyal fobi, içe ve dışa dönük kişilik özelliklerinin, okul başarı durumuyla ilişkisinin incelenmesidir. Çalışmada 2015-2016 eğitimöğretim yılında Üsküdar Üniversitesinin çeşitli bölümlerinde okuyan 50 kız, 50 erkek toplamda 100 öğrenci katılmıştır. Katılımcılar araştırmaya gönüllülük esasına göre, çalışma hakkında bilgilendirilip, kabul ettikleri takdirde katılmışlardır. Değerlendirmeler araştırmacı tarafından hazırlanan Kişisel Bilgi Formu, Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği ve Eysenck Kişilik AnketiGözden Geçirilmiş Kısaltılmış Formu aracılığıyla yapılmıştır. Çalışmada elde edilen veriler SPSS ( Statistical Package for Social Sciences) for Windows 21.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Nicelikse verilerin karşılaştırılmasında iki grup arasındaki farkı Mann Whitney-U testi, ikiden fazla grup durumunda parametrelerin gruplararası karşılaştırmalarında Kruskal Wallis H- Testi kullanılmıştır. Araştırmanın bağımlı ve bağımsız değişkenleri arasındaki ilişkiyi Spearman korelasyon ile test edilmiştir. İstatistik anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edilmiştir. Çalışmanın bulgularına göre; yurtta yaşayan bireylerin, evde yaşayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin, annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Sosyal fobi, kişilik, başarı iii (UZUN, Önder, Master Degree, İstanbul, 2016) Social Anxiety, Introvert and Extrovert Personality Traits, and Academic Standing in University Students Abstract: The main objective of this study is to correlate social anxiety and introvert and extravert personality traits with academic standing in university students. The study has been conducted with the participation of 100 students, composed of 50 males and 50 females, studying in various departments of Üsküdar University in the 2015 – 2016 academic year. Preinformed of the scope of the study, the participants have been engaged in the study on a volunteer basis. The assessments have been carried out through the mediums of the Personal Information Form prepared by the researcher, Liebowitz Social Anxiety Scale, and the revised, short version of Eysenck Personality Questionnaire. The data arising out of the study have been analyzed through SPSS software (Statistical Package for Social Sciences). In the comparison of the quantitative data and the related parameters between groups, Mann Whitney-U Test has been utilized in cases of two independent groups; and Kruskal Wallis-H Test in multiple ones. The correlation between the dependent and independent variables of the study has been tested through Spearman Correlation. And the statistical level of significance has been accepted as p<0.05. As far as the findings of the study are concerned, the individuals staying in dormitories have been observed to have a higher level of anxiety compared to the ones staying in apartment buildings. And it has also been observed that the individuals having experienced authoritative parenting by their mothers have a higher level of anxiety compared to the ones having experienced democratic parenting by their mothers. Keywords: Social anxiety, personality, success iv EKLER LİSTESİ EK 1: Kişisel Bilgi Formu EK 2: Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği (LSFÖ) EK 3: Eysenck Kişilik Anketi-Gözden Geçirilmiş Kısaltılmış Formu v TABLOLAR LİSTESİ Tablo.1: Sosyal Fobinin DSM-5’e göre tanı ölçütleri Tablo 4.1: Araştırmaya Katılan Bireylerin Çeşitli Değişkenlere İlişkin Dağılımı Tablo 4.2: Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puan Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı Tablo 4.3: Bireylerin Eysenck Kişilik Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puan Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı Tablo 4.4: Bireylerin Cinsiyetlerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.5: Bireylerin Yaşları İle Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi Tablo 4.6: Bireylerin Doğum Yerlerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.7: Bireylerin Okudukları Bölümlere Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.8: Bireylerin Kaçıncı Sınıfta Okuduklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.9: Bireylerin Akademik Not Ortalamalarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.10: Bireylerin Annelerinin Eğitim Düzeyine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.11: Bireylerin Babalarının Eğitim Düzeyine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.12: Bireylerin Annelerinin Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması vi Tablo 4.13: Bireylerin Babalarının Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.14: Bireylerin Ailelerinin Gelir Düzeylerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.15: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.16: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.17: Bireylerin Bulunduğu Yerde Kaç Kişi Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Kruskal Wallis H’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.18: Bireylerin Babalarından Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.19: Bireylerin Annelerinden Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.20: Bireylerin Alkol Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.21: Bireylerin Sigara Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından ‘Mann Whitney U’ Testi İle Karşılaştırılması Tablo 4.22: Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puanlar İle Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puanlar Arasındaki İlişkinin İncelenmesi vii KISALTMALAR APA : American Psychological Association APB : Amerikan Psikiyatri Birliği DSM : The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders ECA : Epidemiologic Catchmant Area WHO : Dünya Sağlık Örgütü SF : Sosyal Fobi ÇKB : Çekingen Kişilik Bozukluğu LSFÖ : Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği viii İÇİNDEKİLER Sayfa No. Teşekkür……………………………………………………………………………..... i Yemin metni………………………………………………………………………….. ii Özet…………………………………………………………………………………... iii Abstract…………………………………………………………………………….... iv Ekler listesi…………………………………………………………………………… v Tablolar listesi……………………………………………………………………….. vi Kısaltmalar…………………………………………………………………………. viii 1. GİRİŞ…………………………………………………………………………....... 1 1.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi………………………………………............. 3 1.2. Araştırmanın Problemi………………………………………………............ 3 1.3. Araştırma Soru ve Hipotezleri……………………………………………..... 3 1.4. Araştırmanın Sınırlılıkları……………………………………………............ 4 1.5. Araştırmanın Sayıltıları………………………………………………........... 4 2. LİTERATÜR BİLGİSİ………………………………………………………… 5 2.1. Sosyal Fobi Tanımı………………………………………………………… 5 2.2. Sosyal Fobiyle İlgili Epidemiyolojik Araştırmalar………………………….. 9 2.2.1. Sosyal Fobi Yaygınlığı……………………………………………….. 9 2.2.2. Sosyal Fobi Başlama Yaşı……………………………………........... 10 2.2.3. Sosyal Fobinin Sınıf ve Cinsiyete Göre Dağılımı……………........... 12 2.2.4. Sosyal Fobinin Farklı Kültürlerle İlişkisi…………………………… 14 2.2.5. Eş Tanı………………………………………………………………. 15 2.2.6. Ergenlik ve Genç Yetişkinlik…………………………………........... 17 2.2.7. Anne Baba Tutumları…………………………………………........... 19 2.2.8. Sosyal Fobinin Etiyolojisi…………………………………………… 20 2.2.8.1. Psikanalitik Görüş…………………………………………….. 20 2.2.8.2. Bilişsel Davranışçı Kuram…………………………….......... 22 2.2.8.3. Biyolojik Faktörler…………………………………….......... 24 2.2.8.4. Çevresel Faktörler…………………………………………... 25 2.3. Kişilik……………………………………………………………………… 26 2.3.1. Çekingen Kişilik Bozukluğu……………………………................... 27 3. YÖNTEM……………………………………………………………………….. 28 3.1. Örneklem…………………………………………………………………... 28 3.2. Veri Toplama Araçları……………………………………………………... 28 3.2.1. Kişisel Bilgi Formu………………………………………………..... 28 3.2.2. Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği……………………………………..... 28 3.2.3. Eysenck Kişilik Anketi-Gözden Geçirilmiş Kısaltılmış formu……... 29 3.3. Verilerin İstatistiksel Analizi……………………………………………..... 29 4. BULGULAR…………………………………………………………………….. 31 5. TARTIŞMA……………………………………………………………………… 71 5.1. Sonuç……………………………………………………………………… 74 5.2. Öneriler……………………………………………………………………. 75 Kaynakça………………………………………………………………………….. 76 Ekler………………………………………………………………………………. 89 Özgeçmiş………………………………………………………………………….. 95 1.GĠRĠġ Birey çeşitli yaşam evrelerinden geçerek sosyal rollerine uygun olan davranışlar gösterir. Olumlu sosyalleşme sürecini yaşayan kişi ileriki yaşamı için erken yaşlarda bilgi, beceri ve deneyim kazanıp davranış yelpazesini genişletir. Olumlu sosyalleşme sürecini yaşayamayan bireyde ise, gelecek yaşamında karşılaşacağı zor durumlara karşı ayakta durmada zorluk çekme, özgüven duygusunu geliştirememe ve kaygı yaşantıları daha sık ortaya çıkabilir (Gümüş, 1997). Sosyal korkular evrensel bir deneyimdir. Ancak sosyal kaygı (sosyal fobi), sosyal durumlara uygun ve yardımcı korku tepkilerinin ötesine geçmektedir (Barlow et al., 2003). Sosyal kaygı, sosyal ve performans durumlarında küçük duruma düşmenin ya da utanacağı bir davranışta bulunmanın yoğun bir korkusu tarafından karakterize olmuş bir kaygı bozukluğudur (APA, 2000). Sosyal kaygı toplumun değişik kesimlerinde görülen, kişide önemli birtakım sosyal sorunlara yol açan yaygın ve ciddi bir problemdir (Gümüş, 1997; Demir, 1997). Sosyal kaygı kişinin yaşantısını hemen hemen tüm alanlarda etkileme eğilimindedir. Sosyal kaygısı olan kişiler evlilik yaşamlarında, iş hayatlarında, eğitim alanlarında ve sosyal ilişkilerinde önemli bir takım sorunlar yaşarlar (APA, 1994). Sosyal kaygı, tanıdık olmayan kişilerin varlığında ya da başkalarının gözü kişinin üzerindeyken duyulan korku ve kaçınma hastalığın karakteristiğidir. En çok korkulan durumlar başkalarının önünde konuşma, yeni insanlarla tanışma girişiminde bulunma zorunluluğu, otorite konumundaki kişilerle konuşma, toplantılara katılma gibi durum ve ortamlardır. Kimi yazarlar sosyal fobinin korkulan durumların niteliğine göre bölümlenebileceğini, bazı kişilerin sosyal etkileşimlerde bazılarının ise edimsel durumlarda korku ve sıkıntı yaşıyor olabileceklerini öne sürmüşlerdir (Rapee et al., 1995). Kişinin başlıca korkusu, başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı duyacağı ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağı korkusudur. Bu kişiler, başkalarıyla etkileşimde bulunmalarını gerektiren ya da bir eylemi başkalarının yanında yerine getirmeleri gereken durumlardan korkarlar ve bunlardan olabildiğince kaçınmaya 1 çalışırlar. Sık görülen toplumsal fobiler, başkalarının önünde konuşma, yemek yeme ya da yazı yazma, genel tuvaletleri kullanma, görüşmelere ve her türlü toplantıya katılmadır. Bu kişiler, ayrıca toplumsal durumlarda yaşadıkları kaygıyı diğer insanların anlayacağından ve gülünç duruma düşeceklerinden korkarlar (Köroğlu, 2013: 197). Sosyal kaygılı bireyler sosyal ortamlardaki kendine güvensizlik, düşük benlik saygısı ve kabul edilmeyeceği beklentileri ile karakterize edilirler. Bununla birlikte yalnızken ya da herhangi bir tehdit algılamadığında kendileri hakkında daha olumlu değerlendirme yapma eğilimindedirler (Clark and Wells, 1995; Eren-Gümüş, 2006). Sosyal fobik hastalar, sosyal durumların çoğunluğunda (topluma karşı konuşma, insanlarla birlikte yemek yeme, genel tuvaletleri kullanma v.b.) olumsuz bir şekilde incelendikleriyle ilgili gerçekle orantılı olmayan bir korkuya sahiptirler (Montgomery, 1995). Yeme, içme, konuşma, başkalarının önünde yazı yazma, otorite olarak görülen insanlarla karşılaşma, bir şey yaparken izlenme bu bozukluğu tetikleyen en yaygın durumlardır. Kişi bu durumlardan kaçınmak ister ve eğer katlanması gerekirse, panik ataklar ve belirgin beklenti kaygısı ortaya çıkabilir (Moutier and Stein,1999). Sosyal anksiyete bozukluğu genellikle çocukluk dönemi gibi çok erken bir yaşta başlar ve ergenlikte tepe noktasına ulaşır. Bu dönem genç insanların üretken dönemde yaşama tam anlamıyla katılmalarını sağlayacak sosyal becerileri geliştirdikleri dönemdir. Sosyal anksiyete bozukluğu ise kişinin eğitimini engeller, okul başarısını düşürür ve hatta eğitim düzeylerinin düşük kalmasına yol açar (Weiller, 1996). Klinik deneyimler sosyal anksiyete bozukluğunun belirli oranda işlev kaybı ile ilintili olduğunu göstermektedir (Wittchen and Beloch, 1996). 2 1.1. ARAġTIRMANIN AMACI VE ÖNEMĠ Sosyal fobi ile ilgili literatür taraması yapıldığında, yapılan araştırmaların büyük bir çoğunluğu DSM kriterlerine göre tanı almış gruplarda yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmanın temel amacı tanı almamış bir grup üniversite öğrencisinde sosyal fobi düzeyinin incelenmesi ve sosyal fobinin öğrenciler üzerindeki içe ve dışa dönük kişilik özellikleri ve okul başarı durumuna etkisini araştırmaktır. 1.2. ARAġTIRMANIN PROBLEMĠ Bu çalışmada ele alınan problem, ‟‟Üniversite öğrencilerinde sosyal fobinin, öğrencilerin içe ve dışa dönük kişilik özellikleriyle ve öğrencilerin sosyoekonomik düzeyleri ve okul başarısı ile pozitif bir ilişki var mıdır? ‟‟ olarak belirlenmiştir. 1.3. ARAġTIRMA SORU ve HĠPOTEZLERĠ Üniversite öğrencilerinde sosyal fobi oranı nedir ? Sosyal fobi ve sosyodemografik özellikler değerlendirildiğinde anlamlı bir farklılaşma gözlenmektemidir ? Sosyal fobi özellikleri gösteren öğrencilerin okul başarı puanları genelden farklı mı olacaktır ? Sosyal fobi özellikleri gösteren öğrencilerin okul içi ve dışı insanlar arası ilişkileri genelden farklımıdır ? 1.4. ARAġTIRMANIN SINIRLILIKLARI 3 1. Araştırmanın örneklemini 2015-2016 eğitim öğretim döneminde yalnızca Üsküdar Üniversitesinde çeşitli bölümlerde öğrenim gören öğrenciler oluşturması, sadece bir üniversitede yapılmasının sonuçların genellenmesi açısından bir sınırlılık oluşturmaktadır. 2. Araştırma, örneklem grubuyla sınırlıdır. 3. Araştırmanın örneklemini sadece özel üniversitede okuyan öğrencilerin oluşturması sınırlılıktır. 4. Sonuçların katılımcıların kişisel ifadelerine dayalı olması sınırlılıktır. 5. Ev ve yurtta yaşayan bireylerin dağılımları birbirlerine yakın olmadığı için çıkan sonuç anlam ifade etmemektedir. 1.5. ARAġTIRMANIN SAYILTILARI 1. Çalışmaya katılan üniversite öğrencilerinin yapılan ölçeklere verdikleri cevapları içtenlikle ve doğru şekilde verdikleri kabul edilmesi bu araştırmanın sayıltısıdır. 2. Araştırmanın ölçme araçları ölçtükleri özellikler bakımından geçerli ve güvenilirlerdir. 4 2.LĠTERATÜR BĠLGĠSĠ 2.1. SOSYAL FOBĠ TANIMI Sosyal fobi; kişinin toplumsal ya da edimsel durumlarda küçük düşeceği biçimde davranmaktan, olumsuz değerlendirilmekten korkmasıdır. Korkulan durumlarda kişinin kendisine yönelik dikkati artmıştır. Genellikle çarpıntı, terleme, titreme, yüz kızarması gibi fiziksel anksiyete belirtileri tabloya eşlik eder. Eleştiriye karşı aşırı duyarlılık, düşük benlik saygısı, toplumsal ilişki becerilerinde eksiklik (zayıf göz teması gibi), girişkenlik gerektiren durumlarda yaşanan güçlükler sıklıkla tablonun bir parçasıdır (Heckelman, 1995). Sosyal fobi, kişinin tanımadığı insanlarla karşılaştığı, başkalarının gözünün üzerinde olabileceği bir ya da birden fazla toplumsal durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyması, küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağından korkması ve anksiyete belirtileri göstermesidir. Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Korkulan toplumsal durumlardan kaçınılması ya da yoğun anksiyete ile buna katlanılması söz konusudur (Evren, 2010). Sosyal kaygı, kişilerarası etkileşimi bozan ve bireyin tüm yaşantısını olumsuz etkileyen istenmeyen bir durumdur. Sosyal kaygıya ilişkin bazı kuram ve verilere göre, sosyal kaygı toplumsal bir davranımın gözlenme, incelenme ve değerlendirilme korkusudur (Kashdan, 2007). Bu korku, belirli bir sosyal performans için değerlendirilecek olma ya da yüz yüze gelme olasılığının olduğu birçok sosyal etkileşimde/durumda meydana gelebilir. Kişi böyle bir durumla yüz yüze geldiğinde panik benzeri semptomlar geliştirmektedir. Böyle bir durumun beklentisi bile kişide tedirginlik, sıkıntı ya da korku yaşatabilir. Bu bozukluk bireylerin eğitimleri, işleri, aile ilişkileri, romantik ilişkileri ve sosyal ağları gibi birçok yaşam alanını olumsuz etkilemektedir (Schneier, Heckelman, Garnkel, Campeas, Fallon, Gitow et al., 1994). Sosyal kaygılı bireyler titrek bir sesle, çok fazla ve uygun olmayan şekilde duraksayarak konuşurlar ve konuşma akıcılıkları düşüktür. Kaygılandıklarında yüz kızarması, kekeleme ve ağız kuruluğu gibi davranışsal belirtiler göstermektedirler (Mclean, 2001). 5 Sosyal kaygı özellikle sosyal ilişkilere dönük ya da sosyal ilişkilerde yaşanması gereken bir kaygı türüdür (Burger, 2006: 310). Sosyal kaygı, kısıtlı ya da genelleşmiş yani korkularının çoğunun sosyal ortamda var olması şeklinde olabilir (Yalom, 2007). Sosyal kaygısı olan kişiler, sosyal ortamlarda yaşanılan durumun tekrarını engellemek için kaçınma davranışını geliştirirler. Kişi korku yaşamamak için sosyal ortamda kendine güvenlik davranışı korur ya da ortamdan tamamen kaçar. Kaçtıkça kendine kızar ve öfkelenir (Koyuncu, 2012). Sosyal fobi terimi, Janet tarafından ilk olarak 1903 yılında tanımlanmıştır. Janet „phobies dessituations sociales‟ adını verdiği tanıyı kalabalık yerlerde konuşmaktan, başkalarının önünde piyano çalmaktan ve yazı yazmaktan çekinen hastalar için kullanılmıştır. Sosyal fobik belirtiler, ne 1952 yılında kabul dilen DSM-1‟de, ne de 1968 yılında sunulan DSM-II‟de yer alabilmiştir. Sosyal fobinin ayrı bir rahatsızlık olarak ele alınmayışının en önemli nedeni, büyük bir olasılıkla Freud‟un tüm fobiler, içsel ve dışsal olarak üretilen anksiyeteye karşı egonun savunucu yanlarının ürettiği psikolojik belirtiler olarak gösteren tanımlanmasının o sıralarda egemenlik kurmasıdır (Göka ve ark., 1996). Sosyal fobi, 1966‟da Marks ve Gelder tarafından tanımlanmasına karşın ilk kez DSM-III‟ de yer almıştır (Arıcıoğulları, 2001). Klinik, betimsel ve davranış tedavisi incelemelerindeki uzun deneyiminden sonra 1969 yılında Marks, fobileri agorafobi, sosyal fobi, hayvan fobileri ve değişik özgül fobiler olmak üzere dörde ayırmanın daha uygun olacağını düşünmüştür. Çünkü Marks‟a göre bu dört fobi alt-tipi, birbirinden yalnızca klinik fenomoloji bakımından değil, seyir, başlangıç yaşı ve epidemiyolojik özellikler açısından da oldukça farklıdırlar. Böylece sosyal fobi Marks‟ın „özünü başkaları tarafından gülünç görünme korkusunun oluşturduğu, başka insanların varlığında yeme, içme, ses titremesi, yüz kızarması, konuşma, yazma veya kusmadan korkma‟ şeklindeki sosyal fobi tanımına DSM-III ve DSM-III-R‟de büyük ölçüde yer verilmiştir (Arıcıoğulları, 2001; Marks, 1996). DSM-III-R (APA, 1989)‟da yapılan değişikliklerle sosyal fobinin yaygın tipi belirlenmiştir. Pek çok etkileşim (örn., yabancılarla konuşmak) ve performans (örn., konuşma yapmak) durumlarını içeren sosyal ortamlardan korkan kişiler için „yaygın sosyal fobi‟ tanısı belirlenmiştir. Bu tanı kriterini karşılamayan kişilerin belirtileri resmi 6 olmayan bir şekilde „yaygın olmayan sosyal fobi‟ olarak tanımlanmıştır (Chavira, Stein. 2002). DSM-IV-TR‟de sosyal fobi, „kişinin tanımadığı insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün önünde olabileceği bir toplumsal ortamda ya da bir eylemi gerçekleştirdiği durumda belirgin ve sürekli korku duyması‟ olarak tanımlanır ve bu durumdaki kişinin olağan günlük işlerinin, mesleki ya da eğitimle ilgili işlevselliğinin, toplumsal etkinlilerinin ya da ilişkilerinin bozulacağı da belirtilmiştir (APA, 2000). DSM-5‟te ise DSM-IV-TR‟de yer alan sosyal fobideki „yaygın (generalized)‟ belirleyicisi kaldırılarak onun yerine „yalnızca eylem gerçekleştirme sırasında (performance only)‟ belirleyicisi getirilmiştir (APB, 2013). 7 Aşağıdaki tabloda, bu çalışmada da esas alınan DSM-5 Toplumsal Kaygı Bozukluğu (Sosyal Fobi) tanı ölçütleri verilmiştir. Tablo 1. Sosyal Fobinin DSM-5‟e göre tanı ölçütleri A. Kişinin, başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok toplumsal durumda belirgin bir korku ya da kaygı duyması. Örnekleri arasında toplumsal etkileşimler (örn. Karşılıklı konuşma, tanımadık insanlarla karşılaşma), gözlenme (örn. Yemek yerken ya da içerken) ve başkalarının önünde bir eylemi gerçekleştirme (örn. Bir konuşma yapma) vardır. Not: Çocuklarda kaygı, yaşıtlarının olduğu ortamlarda ortaya çıkmalı ve yalnızca erişkinlerle olan etkileşmeler sırasında ortaya çıkmamalıdır. B. Kişi, olumsuz olarak değerlendirilecek bir biçimde davranmaktan ya da kaygı duyduğuna ilişkin belirtiler göstermekten korkar ( küçük düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde; başkalarınca dışlanacağı ya da başkalarının kırılmasına yol açacak bir biçimde). C. Söz konusu toplumsal durumlar, neredeyse her zaman, korku ya da kaygı doğurur. Not: Çocuklarda, korku ya da kaygı, ağlama, bağırıp çağırarak tepinme, donakalma, sıkıca sarılma, sinme ya da toplumsal durumlarda konuşamama ile kendini gösterebilir. D. Söz konusu toplumsal durumlardan kaçınılır ya da yoğun bir korku ya da kaygı ile bunlara katlanılır. E. Duyulan korku ya da kaygı, söz konusu toplumsal ortamda çekinilecek duruma göre ve toplumsal-kültürel bağlamda orantısızdır. F. Korku, kaygı ya da kaçınma sürekli bir durumdur, altı ay ya da daha uzun G. Korku, kaygı ya da kaçınma, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da sürer. toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur. H. Korku, kaygı ya da kaçınma, bir maddenin (örn. Kötüye kullanılabilen bir madde, bir ilaç) ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz. I. Korku, kaygı ya da kaçınma, panik bozukluğu, beden algısı bozukluğu ya da otizm açılımı kapsamında bozukluk gibi başka bir ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz. J. Sağlığı ilgilendiren başka bir durum varsa (örn. Parkinson hastalığı, şişmanlık, yanık ya da yaralanmadan kaynaklanan biçimsel bozukluk), korku, kaygı ya da kaçınma bu durumla açıkça ilişkisizdir ya da aşırı bir düzeydedir. Varsa belirtiniz: Yalnızca bir eylemi gerçekleĢtirme sırasında: Duyulan korku, toplum önünde konuşma ya da başka bir eylemi gerçekleştirme ile sınırlı ise. 8 2.2. SOSYAL FOBĠYLE ĠLGĠLĠ EPĠDEMĠYOLOJĠK ARAġTIRMALAR 2.2.1. SOSYAL FOBĠ YAYGINLIĞI Sosyal fobiyle ilgili son yapılan çalışmalarda toplumda sosyal fobinin yaşam boyu yaygınlık oranının %2.4 ile 16 arasında değiştiğini göstermektedir (Bisserbe ve ark. 1996). ABD‟deki Ulusal Komorbidite Araştırmasında (National Comorbidity Survey) sosyal fobinin yaygınlığı %13.3 olarak bulunmuştur (Kessler et al. , 1998). SAB‟ın genel popülasyondaki yıllık prevalansı yaklaşık %5-10, yaşam boyu prevalansı ise yaklaşık %10-15 arasındadır (Ohayon, Schatzberg, 2010; Acarturk et al., 2008). Yapılan başka çalışmalarda sosyal fobi bir yıllık %7.9 ve yaşam boyu %13.3‟lük prevalans oranı ile A.B.D‟de en sık görülen ikinci ruhsal hastalıktır (Judd, 1994). Dünya Sağlık Örgütü‟nün (WHO) Fransa'da yürüttüğü bir epidemiyolojik çalışmada sosyal fobinin %14.4‟lük yaşam boyu prevalans oranı ile en sık görülen üçüncü ruhsal bozukluk olduğu saptanmıştır (Lecrubier 1998). Sosyal fobinin görülme sıklığı yeni tanısal ölçütlere göre hayli yüksek görünmektedir. Değişik çalışmalarda % 1.9-13.3 arasında değişen yaşam boyu prevalans değerleri bildirilmektedir (Davidson et al. , 1993; Degonda et al. , 1993; Magee et al. , 1996; Pollard et al. , 1988; Schneier et al. , 1992; Weisman et al. , 1996). Ülkemizdeki alan çalışmalarında üniversite öğrencileri arasında sosyal fobinin yaşam boyu görülme sıklığı %17, 12 aylık yaygınlığı ise %14.4 olarak bulunmuştur (Kırpınar ve ark. 1997). Türkiye'nin ruh sağlığı profili adlı araştırmada Kılıç (1997), sosyal fobi yaygınlığının %1.8 olduğunu tespit etmiştir. Ayrıca yapılan çalışmalarda sadece üniversite gençliği göz önüne alındığında ise sosyal fobinin bir yıllık yaygınlığının %20.9 yaşam boyu yaygınlığının % 21.7 olduğu ve sosyal fobinin öğrencilerin kimlik gelişim sürecini ve yaşam kalitesini düşüren bir etken olduğu saptanmıştır (Gültekin ve Dereboy, 2011). Türkiye‟de Gökalp ve arkadaşları tarafından 87 sosyal fobi tanısı almış kişi ile yürütülen bir çalışmada (2001), katılımcıların %51.7‟sinin DSM‟ye göre EksenI tanısı aldığı, bunların içinde de %12.6‟sının panik bozukluk, %10.3‟ünün agorafobi tanısına sahip olduğu gözlemlenmiştir. 9 Türk ergenler üzerinde Bayramkaya, Toros ve Özge (2005)‟in yaptığı çalışmada sosyal kaygının yaygınlık oranını %14.4 olarak bulmuştur. Genel olarak yapılan tüm epidemiyolojik çalışmalarda sosyal fobinin yaygınlığının %0.5 - 22.6 arasında değiştiği bulunmuştur. ECA çalışmasına göre sosyal fobinin yaygınlığı %1.9- 3.2 arasında değişmektedir. Yakın zamanda yapılan sosyal fobinin özelliklerinin daha fazla araştırıldığı bir çalışmada (National Comorbidity Survey) yaygınlığı daha yüksek çıkmıştır. Daha sonra yapılan başka çalışmalarda da buna benzer sonuçlar elde edilmiştir (Sungur ve Dilsiz, 1998). 2.2.2. SOSYAL FOBĠ BAġLAMA YAġI Sosyal fobinin başlangıç yaşını belirlemek zordur. Ancak sosyal fobinin başlangıç yaşına ilişkin klinik ve epidemiyolojik çalışmalar bozukluğun genellikle ergenlikte başladığını ortaya koymaktadır. Bu konudaki birçok araştırmada ortalama başlangıç yaşının 13-14 arasında değiştiği görülmektedir. 25 yaşın üzerinde başlaması nadirdir. Sosyal fobinin yaklaşık %40 olguda 10 yaşından önce, %95 olguda ise 20 yaşından önce başladığını bildiren yayınlar vardır (Akdemir ve Cinemre, 1996). Yapılan araştırmalar sosyal fobinin genellikle ergenlik döneminde özellikle 1314 yaşlarında başladığını göstermektedir (Akdemir, Cinemre, 1996; Öztürk ve ark. 2005). Sayar ve arkadaşları sosyal fobinin ortalama başlangıç yaşının 15-20 yıl arasında olduğunu bildirmişlerdir (Sayar ve ark. , 2000). Sevinç ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada sosyal fobinin başlangıç yaşı 12.5 ± 4.1 yıl (Sevinçok ve ark. , 1998), Tükel ve arkadaşlarının çalışmasında ise başlangıç yaşı 17.4 ± 7.3 yıl olarak saptanmıştır (Tükel ve ark. , 1998). Yapılan başka epidemiyolojik çalışmalara göre sosyal fobinin ortalama başlangıç yaşının 13-14 olduğu bulunmuştur (Wan Ameringen, 1991; Perrson, Nordlund; 1985). Sosyal fobinin başlangıç yaşına ilişkin yapılan epidemiyolojik çalışmalar, sosyal fobinin erken dönemde, genellikle ergenlikte başladığını ve ortalama başlangıç yaşının 13-18 arasında değiştiğini göstermektedir. Bazı yeni sosyal ya da mesleki ihtiyaçlar (yeni insanlarla tanışma, toplum önünde konuşma gibi) bu sendromu tetiklemedikçe 25 yaşından sonra başlamasının nadir olduğu bildirilmiştir (Topçu, 2004). Sosyal fobinin başlangıç yaşıyla ilgili yapılan başka bir çalışmada, başlangıç yaşı 13-24 arasında değişmektedir. Belirli sayıdaki sosyal fobiklerin hastalıklarının 10 yaşam boyu sürdüğünü belirttikleri göz önüne alındığında hastalıkların ortalama başlangıç yaşı gerçek verileri yansıtmamaktadır. Başlangıç yaşı, yaygın olmayan tip sosyal fobide 22.6, çekingen kişilik bozukluğu ile birlikte yaygın tip sosyal fobide 16.0, çekingen kişilik bozukluğu olmaksızın yaygın tip sosyal fobide ise 10.9 olarak bildirilmiştir. Yine aynı çalışmada sosyal fobinin başlangıç yaşının 13-24 arasında değiştiği fakat tedaviye başvurma yaşının 30 yaş civarında olduğu bildirilmiştir. Bireyler sosyal sosyal fobi belirtileri başladıktan yaklaşık 15-20 yıl sonra tedavi arayışına girebilmektedirler (Dilbaz, 1997). Sosyal fobinin başlangıç yaşına ilişkin yapılan başka epidemiyolojik çalışmalarda, bu psikiyatrik bozukluğun diğer anksiyete bozukluklarına oranla daha erken dönemde genellikle ergenlikte başladığını ve ortalama başlangıç yaşının 13-18 arasında değiştiğini ve 25 yaşının üstünde başlamasının nadir olduğu ifade edilmektedir (Liebowitz, 1985; Judd, 1994). Ülkemizde 42 sosyal fobik hastanın değerlendirildiği bir çalışmada da, hastaların başlangıç yaş ortalaması 17.4 olarak bulunmuş olup, sosyal fobi 4 hastada 10 yaşından önce (%9.5), 9‟unda 20 yaşından sonra (%21.4) başladığı görülmüştür (Tükel, 1997). Sosyal fobinin başlangıç yaşı 13-24 arasında değişmekte olup; sosyal fobi görülen bireylerin %78.1‟inin başlangıç yaşının on sekiz yaşından önce olduğu saptanmıştır. Ayrıca sosyal fobi ne kadar erken yaşta başlıyorsa birey üzerinde etkisi de o oranda daha yoğun olmaktadır (Dilbaz,1997; İzgiç, Akyüz, Doğan ve Kuğu, 2000; Caballo, Salazar, Irurtia, Arias ve Hofmann, 2008; Koyuncu, Binbay, Özyıldırım ve Ertekin, 2012). Klinik örneklemden gelen verilere göre sosyal fobi erken başlangıçlı bir bozukluktur ve genellikle orta ergenlik döneminde ortaya çıkmaktadır (Rapee, 1995). Yapılan birçok araştırma sonucuna sosyal fobisi olan kişilerin çoğu, bu bozukluğun başlangıcının 18 yaşından önce, ortalama 10-14 yaşları arasında başladığını bildirmiştir (Dewit et al., 1999; Nelson et al., 2000; Otto et al., 2001; Harvey, Ehlers ve Clark, 2005). Sosyal anksiyete bozukluğu (aynı zamanda “sosyal fobi” olarak da adlandırılır), neredeyse daima çocuklukta ya da ergenlik döneminde başlayan, yaygın rastlanan bir bozukluktur. Yakın zamanlarda yapılan tahminler, bir yıllık dönem içinde toplum genelindeki yetişkinlerin %4 - %8‟inde sosyal anksiyete bozukluğu bulunduğunu, 11 yaşam boyu prevelansın daha da yüksek olduğunu ortaya koymaktadır (Stein, Fuetsch ve diğ., 2001). 2.2.3. SOSYAL FOBĠNĠN SINIF VE CĠNSĠYETE GÖRE DAĞILIMI Cinsiyet açısından bakıldığında, sosyal fobinin epidemiyolojik çalışmaların sonucunda, kadınlarda erkeklerden çok daha fazla görüldüğüne işaret edilmekte iken, kliniğe başvuran ve tedavi arayışında olan sosyal fobi hastalarında ise her iki cinsiyetin eşit oranlarda ya da erkeklerde çoğunlukta bulunduğu gözlemlenmektedir (Dilbaz ve Güz; 2002). Yapılan çalışmalarda kadınlarda, bekar, ayrı yaşayan ve boşanmış kişilerde evlilere oranla daha fazla görülmektedir (Davidson et al., 1993; Schneier et al., 1992). Sosyal fobinin eğitim düzeyi düşük olanlarda daha sık olduğu bulunmuştur (Schneier et al., 1992; Lepine, 1993; Solyum et al.,1986). SAB‟ın kadınlarda, yalnız yaşayanlarda, işsiz, düşük gelir ve eğitim düzeyinde daha sık görüldüğü bildirilmektedir( Grant et al., 2005; Wells et al., 1994). SAB‟ın yaygınlığı kadınlarda daha sık (erkeklerin 2 katı) olmakla birlikte tedaviye başvuranlar daha çok erkeklerdir (Ohayon, Schatzberg, 2010; Schneier et al., 1992). Yapılan başka bir çalışmada ise sosyal fobi tanısı almış 87 kişinin %73.6‟sının bekar, %78.2‟sinin erkek olduğu bildirilmiştir (Gökalp ve ark., 2002). Türkiye‟de yapılan başka bir çalışmada ise sosyal fobi tanısı bir grup kişide, erkeklerin daha sık olduğunu ortaya koymuştur (Dilbaz ve Güz, 2002). Sosyal fobinin düşük sosyoekonomik seviyede daha fazla görüldüğü, sosyal fobiklerin eğitim seviyesinin da düşük bulunduğu, sosyal fobinin bekar ve dullarda daha sık olduğu da ayrıca bildirilmiştir (Topçu, 2004). Yapılan birçok toplum çalışmasında kadınların erkeklerden daha sık SF belirtileri gösterdikleri bildirilmiştir (Angst, 1997; Degonda ve Angst, 1993; Heimberg ve ark., 1997; Heimberg ve ark., 2000; Faravelli ve ark.., 2000; Magee ve ark., 1996; Schneier ve ark., 1992; Wittchen ve ark., 1999; Pakriev ve ark., 2000; Andrade ve ark., 2002; Furmark, 2002). Ancak klinikte yapılan çalışmalara göre cinsiyetler arasında fark bulunamamıştır (Degonda ve Angst, 1993; Rapee, 1995; Harvey, Ehlers ve Clark, 2005) 12 ya da erkeklerin kadınlardan daha fazla SF tanısı aldıkları bildirilmiştir (Eng ve ark., 2000; Hofmann ve ark., 2003; Rapee, 1995). Sosyal kaygı sosyal destekleri az olanlarda eğitim düzeyi düşük olanlarda, psikiyatrik tedavi görenlerde ve kadınlarda daha bu oran daha da artmaktadır (Walsh, 2005). Sosyal fobi için yapılan çalışmalarda düşük sosyoekonomik seviye, düşük sosyal sınıf, hiç evlenmemiş olma, işsizlik, düşük eğitim düzeyi, hastalığın erken dönemlerinde sosyal destek eksikliği gibi sosyodemografik faktörler, travma, genetik yatkınlık başlıca risk etmenleri içinde sayılmaktadır (Witchen and Fehm, 2001). Ülkemizde yapılan araştırmaları ele aldığımızda psikiyatri kliniğine başvuran ve DSM-IV tanı ölçütleri esas alınarak yapılan araştırmada örneklemin % 62.5‟ ini SF tanısı almış erkekler oluşturmaktadır (Sayar ve ark., 2000). Başka bir çalışmada sosyal fobi hastalarının eğitim düzeylerinin bu bozukluğa sahip olmayan bireylere göre daha düşük olduğu gösterilmiştir (Wittchen et al. , 2000). Türkiye Ruh Sağlığı Profili Araştırmasında sosyal fobinin son 12 aydaki yaygınlığı erkeklerde %1.1, kadınlarda %2.3 bulunmuştur. Doğan ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada kadın ve erkek arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür(Doğan,2002). Alan çalışmalarına göre sosyal fobi kadınlarda daha sık görülürken (%62.7%70) klinik çalışmalar ise görülme sıklığının erkeklerde daha yüksek olduğunu göstermiştir. Bu durum kadınların daha fazla sosyal kaygı bildirirken, yardım alma konusunda tedavi arayışının erkeklerde daha yüksek olması ile açıklanmaktadır (Dilbaz, 1997). Türkiye‟de üniversite öğrencilerinde sosyal fobiyi araştıran bir çalışmada da literatüre uygun sonuçlar elde edilmiş, sosyal fobinin yaşam boyu yaygınlığı kadınlarda %9.8, erkeklerde %9.4, son bir yıllık yaygınlığı ise kadınlarda %8.9, erkeklerde %7.1 olarak bulunmuştur (İzgiç ve ark. 2001). Sosyal kaygı iki cinsiyette de görülmektedir fakat kadınlarda daha sık gözlenmektedir (Burkovik, 2011). Alan çalışmalarına göre sosyal kaygı kadınlarda daha sık görülürken (%62,7-%70) klinik çalışmalar ise görülme sıklığının erkeklerde daha yaygın olduğunu göstermektedir. Bekar veya boşanmış kişiler ile yüksek eğitimlilerde sosyal kaygı daha sık görülmektedir (Burkovik, 2011). 13 Epidemiyolojik verilere göre sosyal anksiyete bozukluğu tanısı alanlarda evli olmama oranı hem kontrollerden hem de agorafobisi veya basit kaygı bozukluğu olan hastalardan daha fazladır (Dilbaz, 2000). 2.2.4. SOSYAL FOBĠNĠN FARKLI KÜLTÜRLERLE ĠLĠġKĠSĠ Sosyal fobi hastalığının ortaya çıkmasında ve tanınmasında kültürel farklılıklar, toplumsal değerler ve tedavi beklentilerindeki farklılıklar ile açıklanabilir. Örneğin doğu toplumlarında sosyal fobiye sık rastlanmakta ancak tedavi edilebilir bir bozukluktan çok kişilik özelliği olarak ele alınmaktadır. Yine örnek vermek gerekirse Japonya‟ da aşırı utangaç birine özel olumlu sıfat ve atıflarda bulunulmaktadır oysa bu şekilde tanımlanan kişiler aslında sosyal fobik olabilir. Türk toplumunda ve doğu toplumlarında bu belirtiler hayli yaygındır. Çünkü doğu toplumları ve büyük ölçüde bizim ülkemizde ki toplumsal anlayışta bu yöndedir. İnsanın bireyselleşmesini onaylamadığı gibi cemaat tipi toplum anlayışı yaygındır. İnsanlarda ben değil biz anlayışı, toplumun isteklerini kendi çıkarlarının üstünde tutma eğilimi vardır burada ve bu batı toplumları için kabul edilemez bir özelliktir. Kişilerin bağımsızlık ve bireysellik duyguları bastırılarak birey olması önlenmiştir. Bu da kişilerin utandırılarak büyümelerine, girişimcilik duygusunun elinden alınmasına, pasif ve utangaç insanlar haline gelmelerine sebebiyet verir. Kıtalar arası çalışmalar karşılaştırıldığında yaşam boyu yaygınlık oranlarının Avrupa‟da %1.6 ile %17, ABD‟de %5 ile %12.1, Asya‟da %0.4 ile 0.82, Güney Amerika‟da %10.2 ile %11.7 arasında olduğu, Avustralya‟da ise bir yıllık yaygınlığın %1.3 ile %2.7 arasında değiştiği görülmektedir. Amerika, İngiltere, ve ispanya‟ da ortak yürütülen bir çalışmada yaşam boyu görülme sıklığı %2-15 arasında saptanmıştır. Hemen hemen tüm ülkelerde grup önünde konuşma yapmak, yabancılarla tanışmak ve başkalarının önünde yemek yemek ilk üçte görülen korkulardır. Doğu Asya kültürlerinde en az görülme oranına sahiptir. Kore, Japonya ve Tayvan bu konuda başı çeken ülkelerdir. 14 2.2.5. Eġ TANI Klinik örneklemlerde yapılan çalışmalarda depresyonun sosyal fobiye sıklıkla eşlik ettiği görülmektedir. Geniş örneklemli bir çalışmada hastaların yarısında önemli şiddette depresyon saptanmıştır. Hastaların en az üçte birinde geçirilmiş ya da halen mevcut depresyon belirtileri olduğu bildirilmektedir (Özgüven ve Sungur, 1998). Çeşitli araştırmalarda sosyal fobi ve majör depresyonun yaşam boyu beraber görülme oranları %17-80 arasında bildirilmiştir. Sosyal fobili bireylerde hastalığın seyri sürecinde depresyon ortaya çıkabilir (Moutier and Stein, 1999). Sosyal fobide yaşam boyu ek tanı oranı oldukça yüksek olup özellikle depresif bozukluklar, diğer anksiyete bozuklukları ve madde kötüye kullanımının sosyal fobiyle birlikteliği sıktır (Kessler et al. 1999; Mennin et al. 2000). Sosyal anksiyete bozukluğu sürecinde başta duygudurum bozuklukları (majör depresyon, bipolar bozukluk) agorafobi, özgül fobi, obsesif kompulsif bozukluk (OKB), alkol bağımlılığı ve çekingen kişilik bozukluğu gibi çok sayıda ruhsal bozukluk görülebilir (Ohayon, Schatzberg, 2010; Acarturk et al., 2008; Schneier et al. 1992). Sosyal fobiye ikincil gelişen psikiyatrik hastalık sıklığı yüksektir (Lepine ve Pelissolo 1996). Çoğu olgularda (%77) diğer psikiyatrik bozukluktan önce gelişir (Schneier ve ark. 1992). Çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre, sosyal fobiye çoğunlukla başka bir anksiyete bozukluğu ya da duygudurum bozukluğu, kişilik bozuklukları, alkol ya da madde kötüye kullanımı eşlik etmektedir (Reiter 1991, Montejo ve Liebowitz 1994, Barlow 1994, Akdemir ve Cinemre 1996). Çalışmalarda sosyal fobisi olan hastalarda en sık görülen komorbid durumların basit fobi (%59), agorafobi (%44.9) olduğu bulunmuştur. Ayrıca bu hastaların %19'unda alkol kötüye kullanımı ve %17'sinde major depresyon olduğu saptanmıştır (Kendler et al. , 1982). Komorbiditenin varlığı sosyal fobinin şiddetini arttırabilir, tedaviye yanıtı azaltabilir, alkol ya da diğer psikoaktif maddeler ile kişiye zarar veren "başa çıkma yolları" ortaya çıkarabilir (Marshall, 1994). Başlama sırası açısından bakıldığında, yurtdışındaki bir çok çalışmada, sosyal fobinin eş tanıdan önce başladığını ya da en azından eş zamanlı başladığını ortaya koymaktadır. Ülkemizde, sosyal fobide eş tanının incelendiği bir çalışmada, 44 sosyal fobi olgusunun %47.7‟sinde geçirilmiş bir psikiyatrik hastalık öyküsünün bulunduğu ve bunlardan en sık olarak görülen majör depresyon (%38), agorafobili panik bozukluğu 15 (%14), obsesif kompulsif bozukluk (%14) ve distimik bozukluğu (%14) olarak saptanırken, olguların %52.3‟ünde şimdiki durumda sosyal fobiyle birlikte bulunan bir psikiyatrik bozukluk saptanmış, en sıkça görülen eş tanılar sırasıyla, %52 ile agorafobi ve agorafobisiz panik bozukluğu, %21 ile depresif bozukluklar ve %13 ile alkol kötüye kullanımı olarak belirtilmiştir. Ayrıca, tüm sosyal fobikler içinde intihar girişiminde bulunanlar oranı %4.5 (n=2) olarak belirlenmiş olup, bunların her ikisinin de geçirilmiş majör depresyon eş tanılarının olduğu saptanmıştır (Alicia et al. , 1998). Bipolar bozukluğu olan hastalarda SAB eş tanısı %5 ile %47.2 arasında değişmektedir (Freeman et al. 2002; Keller, 2006). Sosyal fobiye en yüksek oranla çekingen kişilik bozukluğu, bağımlı kişilik bozukluğu ve obsesif kompulsif kişilik bozukluğu eşlik etmektedir (Versiani et al. , 1997; Bayar, Doksat, Oral, 1999). Belirtilen tüm sosyal fobi eş tanıları arasında, sosyal fobi hastalarında gözlenebilen en yaygın eş tanılardan biri, majör depresif bozukluktur ve sosyal fobi hastalarının %20 ile %70 arasında değişen bir bölümü depresif epizod tariflemektedir (Magee ve diğer., 1996; Lydiand, 1995; Merikangas ve Angst, 1995; Zajecka ve Ross, 1995). Sosyal fobi ve depresyonun birlikte görüldüğü hastalarla yapılan çalışmalar genellikle sosyal fobinin depresyonu tetiklediği sonucuna varmışlardır (Magee et al., 1996; Schneier et al., 1992). Sosyal kaygının obsesif kompulsif bozukluk, panik bozukluğu, beden disformik bozukluk, yaygın kaygı bozukluğu ve yeme bozukluğu ile ilişkilendirilen çalışmalar bulunmaktadır (Koyuncu, 2012). Sosyal kaygı yarattığı kaygı nedeniyle birçok psikolojik rahatsızlığa yol açabilir. Hem sosyal kaygı bozukluğu yaşayan bireylerde duygudurum bozukluğu eş tanısı, hem de duygu durum bozukluğu olan bireylerde sosyal kaygı eş tanısı yaygındır (Binbay ve Koyuncu, 2012). Sosyal kaygının eşlik ettiği hastalarda, panik bozukluğunun mevcut belirtilerine kendine yönelik olumsuz değerlendirme eğilimi, benlik saygısı düşüklüğü, kişilerarası ilişkilerde aşırı duyarlı olma gibi özelliklerin eklenmesinin, depresyon riskini arttırdığından söz edilebilir (Tükel, 2002). Yapılan araştırmalarda sosyal anksiyete bozukluğu olanların yaklaşık %20'sinde major depresyon da mevcuttur. Ulusal komorbidite çalışmasına göre sosyal anksiyete 16 bozukluğu olmayanlara göre olanlarda major depresif bozukluk gelişme riski 4 kez, panik bozukluk gelişme riski ise 9 kez daha fazladır (Stein ve ark. 1994). Yapılan çalışmalarda sosyal fobi ile majör depresyon‟un yaşam boyu birlikte görülme oranları çeşitli araştırmalarda %17-80 arasında bildirilmiştir. Sosyal fobili bireylerde hastalığın gidişi sırasında depresyon ortaya çıkabilir (Akdemir ve Cinemre, 1996). Panik bozukluğu ve sosyal kaygı seyrek olmayan bir oranda birlikte görülmektedir. Panik bozukluğuna sosyal kaygı eşlik ettiğinde, yaşam boyu depresyon gelişme olasılığı artmaktadır. Sosyal kaygının eşlik ettiği hastalarda, panik bozukluğunun mevcut belirtilerine kendine yönelik olumsuz değerlendirme eğilimi, benlik saygısı düşüklüğü, kişilerarası ilişkilerde aşırı duyarlı olma gibi özelliklerin eklenmesinin yapılan çalışmalar doğrultusunda depresyon riskini arttırdığından söz edilebilir (Tükel, 2002). Çalışmalarda elde edilen sonuçlara göre sosyal fobiye özgül fobi, panik bozukluğu (agorafobili, agorafobisiz), yaygın kaygı bozukluğu, obsesif kompulsif bozukluk, agorafobi, travma sonrası stres bozukluğu major depresif epizod, distimik bozukluk, alkol ve madde kötüye kullanımının eşlik ettiği görülmektedir (Favavelli ve ark., 2000; Versiani ve ark., 1997; Schneier ve ark., 1992; Zhang ve ark., 2004). 2.2.6. ERGENLĠK VE GENÇ YETĠġKĠNLĠK Birçok araştırmacı sosyal kaygının ergenlik döneminde ortaya çıktığı konusunda birleşmektedir. Ergenlik dönemi, arkadaş gruplarınca kabulün en çok önem kazandığı ve bireylerin başkaları üzerinde bıraktıkları izlenimlerin ne kadar önemli olduğunun gerçek anlamda farkına varıldığı bir dönemdir. Bu önem üniversite gençliğinde de sürebilir. Üniversitede kendilerini yeni roller ve yeni ortamlarda bulan gençler bu yeni rol ve ortamlara uyum sağlamaya çalışırken istedikleri izlenimleri bırakma önemini yitirmeyecektir. Yeni bireylerle tanışmaktan utanan, tanıştığı kişilerle anlamlı ilişkiler geliştiremeyen gençlerin sorunları giderek artacaktır (Sübaşı, 2007). Ergenlerle yapılan çalışmalarda sosyal fobinin yaşam boyu prevalansı %5-15 oranında saptanmıştır (Heimberg et al. 2000). 17 Ergenlerin yerine getirmesi gereken gelişim görevleri düşünüldüğünde ergenlik dönemi sosyal kaygının oluşumunda en yüksek risk bulunduran dönemdir. Ayrıca ergenlik döneminde ortaya çıkan sosyal kaygı sadece bu dönemde değil yetişkinlik döneminde de pek çok psikolojik probleme neden olabilir (Albano ve Hayward, 2004; Öztürk, Sayar, Uğurad ve Tüzün, 2005). Ergenlik döneminde birey kendisini özerk bir kimlik olarak kabul ettirme ve kendini gösterme çabası içine girmektedir. Bu dönemde ergen için sosyal ilişkilerde etkin olmak ve başkaları üzerinde bırakılan izlenimlerin niteliği çok önemlidir. Bundan dolayı birey kendisi ile ilgili büyük bir beklenti içine girer. Birey bu beklentilere cevap veremezse sosyal kaygı düzeyi artar ve sosyal fobi kendini göstermeye başlar (Gümüş, 1997). Bu durum özellikle çocuk ve ergenlerde yıkıcı etkiler yaratabilir. Böylece sosyal fobi çocuk ve ergenlerin okul başarısının düşmesine ve sosyal ilişkilerinde problem oluşmasına neden olur (Karacan ve ark. 1996). Ergenlerin yaşantısında akademik başarı ve sosyal ilişkiler büyük önem taşımaktadır. Akademik, sosyal ya da mesleki başarı ve yeterliklere ilişkin doyum yaşamasının büyük ölçüde ergenin sahip olduğu kapasitesini yansıtabilme ve ortaya koyabilme düzeyi ile ilişkili olduğuna inanılmaktadır. Ergenin sahip olduğu kapasitesini yansıtmasını ve kendini ortaya koymasını engelleyen bir kavram olarak sosyal kaygının ise, sosyal ilişkileri bozduğu ve akademik başarı düzeyini düşürdüğü ileri sürülmektedir (Çankaya, 2007). Okul ve diğer sosyal faaliyetlerde bulunan ergen, aile ile sınırlı olmayan daha geniş bir sosyal çevreye girmekte ve yeni ilişkiler başlatıp sürdürmesi gereken farklı ortamlara girmeye başlamaktadır. Ergen için farklı sosyal ortamlarda kendisini göstermek, karşı cinsle yakınlık kurmak, akademik başarı elde etmek, meslek seçmek, mesleğe ve iş yaşamına hazırlanmak ve eş seçmek gibi konularda başarılı olmak hem gelişimsel açıdan yerine getirilmesi gereken görevlerdir hem de kaygı kaynağı olmaktadır (Gümüş, 2006). Ergenliğin son aşamasına karşılık gelen üniversite eğitimi döneminde birey kendisini özerk bir kimse olarak kabul ettirme ve kendini gösterme çabası içine girmektedir. Bu dönemde genç için sosyal ilişkilerde başkaları üzerinde bıraktığı izlenimlerin niteliği çok önemlidir. Bundan dolayı birey kendisi ile ilgili büyük bir 18 beklenti içine girer. Birey bu beklentilere cevap veremezse sosyal kaygı düzeyi artar ve sosyal fobi kendini göstermeye başlar. Öte yandan üniversiteye girişle beraber birey sosyalleşmenin en yoğun olduğu bir ortama girer. Burada olumlu sosyalleşme sürecini yaşayamayan bireyde gelecek yaşamında karşılaşacağı zor durumlara karşı ayakta durmada zorluk çekme, özgüven duygusunu geliştirememe ve sonrasında kimlik bocalaması gelişebilir (Dereboy, 1993). 2.2.7. ANNE BABA TUTUMLARI Psikolojik yatkınlığı araştırmaya yönelik çalışmalarda, sosyal fobisi olan kişilerin anne babalarının diğer anne babalara göre daha reddedici, bununla birlikte daha fazla koruyup kollayan kişiler oldukları gösterilmiştir. İleri derece anksiyeteli bir anne baba örneğinde, anne yada baba çocuk üzerinde o kadar aşırı koruyucu ve kollayıcı olabilir ki onun kendi başına araştırma ve inceleme gereksinimini engelleyebilir. Böyle bir engelleme çocuğun özerkleşmesini ve kendine güven kazanmasını zorlaştırır. Sürekli bir korku içinde olan çocuk savunma düzeneği olarak kaçınmayı kullanır ve insanlarla karşı karşıya gelme yaşantısını yaşayamaz. Bu da önemli bir takım baş etme belirtilerinin gelişmesini önler (Karacan ve ark., 1996). Sosyal fobiye etken oluşturabilecek anne-baba çocuk yetiştirme tutumlarına ilişkin bir başka görüş ise, çocuğun anne-babasının korkuya olan tepkisini görüp, model alarak korkuyu öğrenmesidir. Bu davranışsal yaklaşım, anne-babasının bir uyarana tutarlı bir şekilde korkuyla tepki verdiğini ve sonrasında da kaçındığını gözlemleyen çocuğun kendisinin de aynı uyarana karşı bir korku ve kaçınma davranışı geliştireceğini varsaymaktadır (Delprato and McGlynn, 1984). Yapılan çalışmalarda anne-baba olabileceğini göz önünde bulundurarak ile ilişkilerde cinsiyet farklılıklarının anne-çocuk, baba-çocuk ilişkisini ayrı ayrı incelenmiş, elde edilen sonuçlara göre yaş ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm ergenlerde, annenin aşırı korumacılığının ve babanın duygusal sıcaklıktan yoksunluğunun sosyal anksiyete düzeylerinde etkili olduğu saptanmış ve daha detaylı analizler neticesinde de, annenin ilgisinin yüksek, korumasının ise düşük algılandığı 19 ergenlerin sosyal anksiyete düzeylerinin düşük olduğunu göstererek annelere önemli ipuçları elde edilmiştir (Akyıl, 2000). 2.2.8. SOSYAL FOBĠNĠN ETĠYOLOJĠSĠ Sosyal fobinin nedenleri üzerine yapılan çalışmalarda, sosyal fobinin birçok faktörden etkilendiği gözlenmektedir. Bu bağlamda sosyal fobinin ortaya çıkış nedenleri bu çalışmamızda önce kuramsal açıdan sonrada çevre ve biyolojik faktörler açısından ele alınmıştır. 2.2.8.1. PSĠKANALĠTĠK GÖRÜġ Psikanalitik kurama göre sosyal fobi kişilik sistemleri, sosyal yetiştirme ve bilinç arasında bir iç çatışmanın olduğu durumlarda ortaya çıkmaktadır (Sheehan,1999; Corey, 2008). Psikoanalitik kurama göre sosyal fobinin altında yatan nedenin, intrapsişik bir çatışmanın ürünü olan anksiyete olduğu ve sosyal fobinin bu anksiyeteye karşı geliştirilmiş olan bir savunma mekanizması olarak ortaya çıktığı ileri sürülmektedir. Çatışma benlik ile alt benlik, ya da benlik ile üst benlik arasında olmaktadır. Çatışma sonucu açığa çıkan kaygı başka bir dış nesneye yönlendirilerek yer değiştirmiş olur (Davison and Neale, 2004). Sosyal fobiye psikodinamik açıdan bakıldığında, utanç duygusunun altında teşhircilik ve libidinal dürtülerin yattığı öne sürülmektedir (Topçu, 2004). İnsanların sağlıklı gelişimleri sırasında doyum sağlayıcı bir bağlanma (attachment) istekleri mevcuttur. Bağlanma davranışı kendine bakım veren kimsenin yeni doğana yakın olmasını sağlar. Bu kişilerin yakınlığı yaşamı sürdürmek için gerekli olan yetilerin öğrenilmesini sağlar. Bağlanma varsayımına göre bakım veren kişi ile olan erken yaşantılar “nesne ilişkileri” şeklinde yani, “interpersonal şemalar” olarak içselleştirilir. Burada nesne ilişkileri kavramı gerçek interpersonal yaşantılardan farklı 20 olan kendilik ile ilintili diğer insanların içselleştirilmiş zihinsel şemaları yerine kullanılmaktadır. Erken ilişkilerin kalitesi ve sürekliliği nesne ilişkilerinin temelini oluşturur. Bu içselleştirilmiş nesne reprezantasyonları başkalarının davranış ve tutumları ile ilgili beklentileri oluşturur. Sürekli ve doyum sağlayıcı nesne reprezantasyonları tehlikelere karşı güven ve emniyet duygusunun geliştirilmesini sağlar. Nesne ilişkilerindeki bozukluklar kişisel güvenliği sarsar ve anksiyeteye yatkınlığı arttırır (Dilbaz,1997). Psikanalitik kurama göre sosyal fobi iç çatışmanın bir ürünüdür. İç çatışma sınırlı olan psişik enerjinin paylaşımı konusunda id-ego-süperego arasında oluşmaktadır. Başlıca enerji dağıtıcısı olan egonun yetersiz gelişmesi ya da işleyişindeki bozukluk sonucu ortaya çıkan sosyal fobi bireyin gerçek dünya ile ilişkisinin kopmasına neden olur. Ego herhangi bir nedenle zayıflarsa ya da dürtülerin gücü artarsa ego, id ve süperego ile çatışma yaşar. Çatışma egonun dürtüler karşısında çözüm bulamadığı, baş edemediğini gösteren bir habercidir. Psişik aygıtın enerjisine çok yüklenilmesi durumunda dürtü sosyal fobiyi yaratan çatışmanın sembolü olan bir semptoma dönüşür. Çatışma durumunda ego sosyal fobiyi uygun yöntemlerle kontrol altına alamadığında savunma mekanizmaları devreye girer ve yer değiştirme düzeneği ile sosyal fobinin belli bir nesne ya da duruma bağlanmasını sağlar. Kişinin gerçek korkusu ile dışarıdan gelen zararsız obje yer değiştirir (Öztürk, 1990; Geçtan,2000; Beck, 2008; Murdock, 2012). Psikanalitik literatürden alınan ve sosyal fobi spektrumundaki sahne ürküntüsü (stage fright) herhangi bir performansın (konuşma, gösteri) hemen öncesi duyulan anksiyetedir. Fenomenolojik olarak tanımlanan durum sosyal fobiye oldukça benzemektedir (Gabbard, 1979). Bu genel düzenek içinde sosyal fobide dinamik olarak üç temel etken üzerinde durulmaktadır: 1. Utanç yaşantıları: Sosyal fobik hastalarda bilinçdışı olarak dikkat çekme ve çevreden onaylayıcı tepkiler alma isteği yoğundur. Bu arzu otomatik olarak onaylayıcı olmayan ebeveyn tarafından utandırılma veya eleştirilme duygusunu doğurmaktadır. Bu hayali aşağılanma veya utandırılmadan 21 kaçınabilmek için sosyal fobikler başkalarından onaylama göremeyecekleri riskinin olduğunu düşündükleri durumlardan ve ortamlardan kaçınırlar. 2. Suçluluk duyguları: Sosyal fobisi olan bazı bireyler bilinçdışı olarak diğerleriyle olan ilişkilerinde karşıdan tam ve mükemmel bir ilgi için saldırgan bir talepkarlık sergilerler. Bu talebe tüm rakipleri korkutarak kaçırma veya yok etme arzusu eşlik eder. Suçluluk duyguları sıklıkla bu rakiplerin yerini alabilme kapasitesindeki yetersizlikten kaynaklanan utançla birbirine karışmış haldedir. 3. Ayrılma anksiyetesi: Sosyal fobisi olan birçok birey bağımsız olma ve yeni insanlarla kaynaşmanın ebeveyn veya yakınlarının sevgisini yitirme anlamına geleceğinden korkar. Anne-bebek çalışmalarında çocukta zaman zaman anne hiç bir harekette bulunmamasına karşılık annelerinin onları terk edeceği korkusuyla ani anksiyete tepkileri çıkabildiği görülmüştür. Mahler bunu "anneden ayrılma ve otonom olma arzusunun emosyonel olarak aynı zamanda annem beni terk etmek istiyor anlamına geldiği" şeklinde açıklamıştır (Gabbard, 1994). Sosyal fobi olarak tanımlanan klinik tabloya psikodinamik açıdan bakıldığında, temel özelliklerin, sosyal ortamlarda utanç duyma, utanç duyacağından korkma ve buna bağlı kaçınma davranışı geliştirme şeklinde kendini gösterdiği ve bu utanç duygusunun altında ise teşhircilik ve libidinal dürtülerin yattığı öne sürülmüştür. Çoğu zaman utanca yetersizlik duyguları, iğdiş edilme korkuları ve cezalandırma korkusu eşlik etmektedir. Utangaçlık ve buna bağlı davranışlar, performans korkusu ya da başarısızlık kaygısı gibi herkesin yaşayabileceği türden durumlarda görülebileceği gibi sosyal fobinin giderek ağırlaşan tipleri (yaygın), çekingen kişilik bozukluğu ve bazı narsisistik kişilik yapılarında da görülebilmektedir (Nemiah, 1981). 2.2.8.2. BĠLĠġSEL DAVRANIġÇI KURAM 1920‟de Watson ve öğrencisi Raynor tarafından yapılan çalışmalarla fobilerin klasik koşullama sonucunda oluştuğu fikri ortaya atılmıştır. Doğrudan koşullanma yoluyla sosyal fobinin oluşabilmesi için ise bireyin travmatik bir olay yaşaması (ör: sosyal ortamda aşağılanmak) ve bu travmatik olayı farklı ortamlara genellenmesi 22 gerekmektedir. Fobilerde, korku yaratan nesneye karşı koşullanmış olma fikri 1970‟lere kadar etkisini göstermiş, fakat 1970‟li yıllar itibariyle araştırmacılar fobilerin oluşumuna farklı açılardan da yaklaşmışlardır. 1978 yılında Bandura “sosyal öğrenme modelini” geliştirmiş, bu model kapsamında yapılan araştırmalarda travmatik olayların kişi tarafından deneyimlenmemiş olduklarında dahi bireylerde genellenmiş korku tepkilerine yol açabileceğine dair bulgular elde edilmiştir (Cook and Mineka, 1990). Bilişsel-Davranışçı kuram açısından sosyal fobinin altında yatan neden ise Sosyal fobiklerin olumsuz değerlendirileceklerine ilişkin düşünce ve inançlarına kanıt bulmak için dikkatlerini seçici olarak olumsuz durumlara yoğunlaştırmaları ve bunun sonucunda artan anksiyete durumu olarak açıklanmaktadır. Sosyal fobiklerin bu olumsuz inançları aslında, başkalarının onlar hakkındaki değerlendirmelerinden değil, nasıl göründüklerine dair başkalarına verdikleri izlenimlerden kaynaklanmaktadır (Topçu, 2004). Sosyal fobi önceki koşullu nötr uyaranla eşleşen koşulsuz bir tepkidir. Sosyal fobi rastlantısal bir şartlanma sonucunda oluşur. Klasik koşullanmaya dayalı olarak sosyal fobi tehdit edici bir durum tarafından tetiklenir ve bu durumda bazı uyaranlar sosyal fobi ile ilişkilendirilir. Ayrıca sosyal fobik korkular bir kez edinildikten sonra diğer benzer nesne ve durumlara genelleşebilir. Operant koşullanma açısından bakıldığında ise sosyal fobi pekiştireç unsurları tarafından sürdürülür (Sheehan, 1999; Beck,2008; Karahan ve Sardoğan, 2012; Murdock, 2012; Butcher, Mineka ve Hooley, 2013). Sosyal fobi‟nin Bilişsel-Davranışçı Model‟indeki tanımında, sosyal kaygı ve endişe durumlarının oluşumunda; bireyin performansına koyduğu yüksek standartları yakalayamamaktan duyduğu aşırı kaygı ve panik duyguları (ör; kimse kaygılı olduğumu görmemeli), karşı tarafın onu yetersiz gördüğüne dair düşünceleri, (ör; sıkıcılık, sıradanlık v.b.) ve yine karşı tarafın kendisi hakkındaki düşüncelerinin doğru olduğu inancı büyük rol oynamaktadır. Bunun sonucunda da, birey 1) kendi hakkında daha olumsuz düşüncelere sahip olacak, 2) sosyal performans açısından kendisini daha yetersiz hissedecek, 3) sosyal ilişkilerin olumlu değil de olumsuz taraflarını görecek, 4) sürekli başkalarının onun hakkında ne düşündüğüyle ilgilenecek ve 5) başkalarınca 23 sürekli olarak izlendiği şüphesiyle aşırı derecede kendini kontrol altında tutacaktır (Ronald et al. 1997). SF tanısı almış bireyler, sosyal durumlarla yüz yüze geldiklerinde kendileri hakkındaki negatif inanışları aktive ederler. Bu varsayımlar büyük bir ihtimalle sosyal fobiklerin sosyal durumları tehdit edici olarak algılamasına neden olmaktadır. Sosyal fobikler sosyal ortamlara girdiklerinde, beceriksiz ve reddedilecek biçimde davranacakları tehlikesi ile karşı karşıya olduklarına ve bu davranışlarının kendilik değeri ve sosyal mevki kaybına neden olacak bir felaketle sonuçlanacağına inanmaktadırlar. Özellikle bu bireyler, kendilerinin sosyal durumlarda yetersiz bir davranış içinde bulunma olasılığını ve bu davranışın sonucu olarak kendi değerlerinin düşeceği ve reddedilecekleri gibi bir tehlike ile sonuçlanacağıyla ilgili olasılığı olduğundan fazla abartırlar (Clark ve Wells, 1995). Sosyal anksiyete bozukluğu olan kişilerle yapılan çalışmalar sınırlı tipteki sosyal fobilerin daha çok doğrudan travmatik deneyimlerle doğrudan koşullanmayla oluştuğunu diğer yandan yaygın sosyal fobinin çocukluk çağındaki utangaçlıkla ilişkili olduğunu göstermiştir (Beidel, 1998). 2.2.8.3. BĠYOLOJĠK FAKTÖRLER Diğer fobik rahatsızlıklarında olduğu gibi sosyal fobinin oluşumunda da genetik yapının rol oynadığı düşünülmektedir. Uzmanların çoğu biyolojik ve çevresel faktörler arasında bir etkileşimin olduğunu kabul etmektedirler (Austin ve Sciarra, 2012). Kendler ve arkadaşları (1999) yaptıkları çalışmada, genetik faktörlerin bu bozukluktaki varyansın yaklaşık %30-50‟sini açıkladığını belirtmişlerdir. Sosyal fobinin etiyolojisinde genetik etmenlerin rolünü araştırmak amacıyla yapılan aile ve ikiz çalışmalarının sonuçları tüm olgularda genetik etmenlerin orta düzeyde katkısı olduğunu desteklemektedir. Monozigot ikizlerde konkordans %24.4, dizigot ikizlerde ise %15.3 bulunmuştur ve sosyal fobi kalıtsal geçiş indeksinin %30 civarında olduğu öne sürülmüştür (Dilbaz, 1997). Biyolojik yatkınlıkla ilgili olarak bebeklik dönemindeki sürekli bir davranışsal ketlenme ile giden tutumların erken bir belirleyici olabileceği bildirilmiştir. Bu tutumlar 24 daha çok panik bozukluğu olan anne babaların çocuklarında görülmektedir (Ergün, 2005). Sosyal fobiyle bağlantılı olabilecek mizaç özelliklerinden davranışsal ketlenme ile ilgili çalışmalar da son yıllarda giderek hız kazanmıştır. Fyer‟in „tanıdık olmayan ortamlara, insanlara ve nesnelere aşırı korku duyma‟ olarak tanımladığı bu durum, bebekte dört aylıktan itibaren görülmeye başlanıp 7-8 yaşlarına kadar devam edebilmesiyle de sosyal fobinin çocukluk çağındaki öncülü olarak düşünülmektedir (Fyer, 1993). Yapılan bir araştırmada aile öyküsünde sosyal fobi olan bireylerde; aile öyküsünde sosyal fobi olmayanlara göre sosyal fobi belirtilerinin daha yüksek düzeyde olduğu görülmüştür (Hughes et al., 2009). 2.2.8.4. ÇEVRESEL FAKTÖRLER Sosyal fobinin oluşumunda biyolojik faktörler kadar çevresel faktörlerinde etkili olduğunu gösteren birçok araştırma sonucu mevcuttur. Bu bağlamda yapılan çalışmalarda, otoriter ve koruyucu anne baba tutumları, anne- baba eğitim düzeyinin düşük olması, düşük ekonomik durum, kırsal kesimde doğma ve yaşama, stresli yaşam biçimi vb. çevresel koşulların sosyal fobi ile ilişkili değişkenler arasında olduğu tespit edilmiştir. (Gümüş, 1997; İzgiç ve ark., 2000; Erkan, 2002; Keskin ve Orgun, 2007; Aune ve Stiles, 2009; Kaya, ve ark., 2012). 25 2.3. KĠġĠLĠK Kişilik, bireylerin davranışlarını belirleyen göreceli olarak sabit kabul edilebilen, kimi araştırmacılara göre doğuştan gelen özellikler bütünü olarak tanımlanabilmektedir. Kişiliği açıklamaya çalışan kişisel özellikler kuramı, psikodinamik kuram gibi çeşitli kuramlar vardır. Kişisel özellikler kuramı kişiliği tarif ederken ortak ve ayırt edici özelliklerini dikkate alırken, psikodinamik kuram kişiliği tarif ederken içgüdüleri dikkate alır. Kişilik kuramları, kişiliğin karmaşık yapısını kısa ve açık ifadelerle açıklamaya çalışmasından ve mevcut bilgileri anlamlı bir bütün haline getirmeye çalışmasından dolayı büyük önem taşımaktadır (Nelson and Quick, 1997). Ayrıca başka kaynaklarda kişilik, bir bireyi diğerinden ayıran zihinsel, duygusal ve davranışsal özelliklerin tamamı olarak tanımlanmaktadır. Bireyin tutum ve davranışları zaman içinde farklılık gösterebilmesine rağmen kişiliğe ilişkin özellikler oldukça tutarlı ve kalıcıdır. Kişilik, oldukça tutarlı olmasına rağmen, genellikle kişiliğin ölçümü tutumlar veya yeteneklerin ölçümü kadar kolay olmamaktadır. Kişilik, ne yalnız başına bedensel özelliğe bağlıdır, ne de çevredeki ortak kalıp ve sosyal olaylara bağlıdır. Kişilik tüm bu olguların ortaya çıkardığı bireysel ayrılıklardır. Kişilik, birey ile çevresi arasındaki etkileşimin bir görünümü veya sonucu olarak düşünülmelidir. Çevre denildiğinde ise doğal çevreden çok, sosyal çevrenin etkisinin fazla olduğu ileri sürülmektedir. Esasında kişiliğin hangi özelliklerinin genetik (doğal olarak), hangi özelliklerinin öğrenilerek (sosyal olarak) alındığını belirlemek oldukça zordur. Kişiliği bireyin yaşam biçimi olarak tanımlamak mümkündür (Erdoğan, 1991). Kişilik özelliklerini ve bu özelliklere bağlı olarak oluşan kişilik tiplerini ortaya çıkarmak ve kategorize etmek amacıyla yapılan çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar iki ana unsur çerçevesinde yürütülmüştür. İlkinde kişiliğin bedensel yapı ile olan ilişkisi 26 araştırılmıştır. İkincisinde ise fiziksel yapıdan bağımsız bir biçimde ruhsal ve toplumsal özellikler temel alınarak kişilik tipleri oluşturulmuştur. İkinci görüşü savunan bazı araştırmacılar zaman içerisinde kişiliği ruhsal çözümleme ve derinlik ruhbilimi bağlamında ele almış ve bu iki kavramla kişilik tiplerini ifade etmeyi denemişlerdir (Tomrukçu, 2008). 2.3.1. Çekingen KiĢilik Bozukluğu Çekingen Kişilik Bozukluğu (ÇKB), erken erişkinlikte başlayan ve değişik bağlamlarda ortaya çıkan, toplum içinde çekingenlik, yetersizlik duyguları ve olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılık ile giden yaygın bir örüntüdür (APB, 2013). Çekingen kişilik bozukluğunun (ÇKB) sosyal fobiyle sıklıkla bir arada görüldüğü, örtüşmenin daha çok sosyal fobinin yaygın alt tipi ile ÇKB arasında olduğu çeşitli yayınlarda bildirilmiştir (Noyes et al. , 1995). ÇKB ölçütlerini de karşılayan sosyal fobi hastalarının daha fazla sosyal bozulma ve depresif komorbidite gösterdikleri bulunmuştur (Schneier et al. , 1991, Turner et al. , 1992, Herbert et al. 1992, Holt et al. 1992). Ülkemizde yapılan çalışmalarda Tükel ve arkadaşları (1998), ÇKB ile birlikte sosyal fobisi olan hastalarda, ÇKB'siz SF hastalarına oranla daha şiddetli sosyal fobik korku ve kaçınma saptamışlardır. Bağımlı kişilik bozukluğu ve sınır kişilik bozukluğu ile birlikte görülebilir. Tanı ölçütü genellenmiş kaygı bozukluğu ile sıkı bir benzerlik içindedir ve bu yüzden bu iki durum yüksek bir birliktelik gösterir (Hoffmann et al. , 1995). 27 3.YÖNTEM Bu bölümde örneklem grubuna, veri toplama araçlarına, veri analizinde kullanılan yöntemlere ve uygulanması sürecine yer verilmiştir. 3.1. ÖRNEKLEM Bu araştırmanın örneklemini 2015 - 2016 öğretim yılında Üsküdar Üniversitesi‟nde lisans eğitimine devam eden, hayatlarının hiçbir döneminde herhangi bir psikolojik veya psikiyatrik tedavi almamış ve 18 yaşın üzerindeki rastgele seçilen yetişkinlerden oluşmuştur ve toplam 100 üniversite öğrencisi oluşturmaktadır. Örneklemde 50 kadın, 50 erkek öğrenci yer almaktadır. 3.2. VERĠ TOPLAMA ARAÇLARI Araştırmanın verileri araştırmacı tarafından hazırlanan; Kişisel Bilgi formu (Ek-1), Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği (Ek-2), Eysenck Kişilik AnketiGözden Geçirilmiş Kısaltılmış Formu (Ek-3) ile toplanmıştır. 3.2.1. KiĢisel Bilgi Formu Araştırmacı tarafından hazırlanan ve katılımcıların kendi başlarına doldurdukları bu formda katılımcılara ait yaş, cinsiyet, yaşadıkları yer, annebaba tutumları, ailelerinde psikiyatrik öykü, genel not ortalaması gibi bilgilerin 28 yanı sıra, öğrencilerin anne-babalarının eğitim durumları da ayrıca sorgulanmıştır. 3.2.2. Liebowitz Sosyal Fobi Ölçeği Sosyal fobiklerin anksiyete ve kaçınma yaşadıklar sosyal durumları değerlendirmek üzere, klinisyen tarafından uygulanan, 13'ü performans, 11'i sosyal etkileşim durumlarıyla ilgili olmak üzere toplam 24 madde içeren bir ölçektir. Ölçekten, sosyal fobik korku ve sosyal fobik kaçınma toplam puanları elde edilmektedir. Ayrıca, "performans korkusu", "performans kaçınması", "sosyal korku" ve "sosyal kaçınma" alt ölçeklerine göre de puanlama yapılabilmektedir (Liebowitz 1987, Tükel ve ark. 1998). Ülkemizde geçerlik ve güvenirlik çalışması Dilbaz ve Güz (2001) tarafından yapılmış olan LSAÖ‟nün iç tutarlığı (Cronbach alpha) 0.96 bulunmuştur. Değerlendiriciler arası bağıntı katsayısı ise r=0.83 olarak saptanmıştır. Sonuç olarak LSAÖ‟nün Türkçe versiyonu, bu dilde konuşan kişilerdeki SAB ve buna ilişkin bulguların şiddetini ölçmede nesnel, geçerli ve güvenilir bulunmuştur. 3.2.3. Eysenck KiĢilik Anketi-Gözden GeçirilmiĢ KısaltılmıĢ Formu (EKAGGK) Francis ve ark. (1992), Eysenck Kişilik Anketi (Eysenck & Eysenck 1975) ve aynı anketin kısa formunu (48 madde) (Eysenck, Eysenck & Barrett 1985) gözden geçirerek EKA-GGK‟yı oluşturmuştur. Anket, 24 madde olup, kişiliği 3 ana faktörde değerlendirmektedir: dışadönüklük, nörötisizm, psikotisizm. Ayrıca yalan söyleme alt ölçeği ile anketin uygulanması esnasındaki yanlılığı engellemek ve geçerliliği ile ilgili kontrol amaçlanmaktadır. Her bir faktörün 6 madde ile değerlendirildiği bu ankette katılımcıdan 24 soruya Evet (1) - Hayır (0) formatıyla cevap vermeleri istenir. Her bir kişilik özelliği için alınabilecek puan 0 ile 6 arasında değişmektedir. 29 3.3.VERĠLERĠN ĠSTATĠSTĠKSEL ANALĠZĠ Araştırmada elde edilen veriler SPSS (Statistical Package for Social Sciences) for Windows 21.0 programı kullanılarak analiz edilmiştir. Verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotları (sayı, yüzde, ortalama, standart sapma) kullanılmıştır. Örneklem sayısı 30‟dan küçük olduğu için nonparametrik testlerin kullanılması uygun görülmüştür.Niceliksel verilerin karşılaştırılmasında iki grup arasındaki farkı Mann Whitney-U testi, ikiden fazla grup durumunda parametrelerin gruplararası karşılaştırmalarında Kruskal Wallis H-Testi kullanılmıştır.Araştırmanın bağımlı ve bağımsız değişkenleri arasındaki ilişkiyi Spearman korelasyon ile test edilmiştir. 30 4.BULGULAR Bu bölümde, araştırma doğrultusunda örneklem grubundan toplanan verilerin çözümlenmesiyle elde edilen sonuçların tabloları, yorumları ile birlikte sunulmuştur. Örneklem grubuna uygulanan “Kişisel Bilgi Formu” ile elde edilen veriler grubun genel özellikleri frekans ve yüzde dağılımları şeklinde tablolaştırılmıştır. Tablo 4.1: Araştırmaya KatılanBireylerin Çeşitli Değişkenlere İlişkin Dağılımı (n=100) Cinsiyet YaĢ Doğum yeri Bölüm Sınıf Kadın 50 50.0 Erkek 50 50.0 18 - 22 yaş arası 23 - 28 yaş arası 24 İstanbul 62 62.0 İstanbul dışı 38 38.0 Psikoloji 46 46.0 İletişim 22 22.0 Genetik 10 10.0 Sosyoloji 10 Diğer 12 12.0 Birinci sınıf 35 35.0 İkinci sınıf 31 31.0 Üçüncü sınıf 18 1.00-1.99 10 10.0 2.00-2.99 50 50.0 3.00-4.00 40 40.0 Lise mezunu 30 Üniversite mezunu 31 76 76.0 24.0 18.0 16 İlkokul mezunu ve altı 50 Annelerin eğitim düzeyleri % 10.0 Dördüncü sınıf Akademik not ortalaması F 50.0 30.0 20 20.0 16.0 F İlkokul mezunu ve altı 33 Babaların eğitim düzeyleri Lise mezunu 38 Üniversite mezunu Annelerin meslekleri Babaların meslekleri Gelir düzeyleri YaĢadığı yer Ġstanbul’da nerede yaĢadıkları Evde kaç kiĢi yaĢadıkları 29 Anneden algıladıkları tutum 29.0 Çalışmıyor 76 76.0 Memur 14 14.0 Serbest meslek 10 10.0 Çalışmıyor 13 İşçi 15 15.0 Memur 17 17.0 13.0 Serbest meslek 55 55.0 1000-2000 TL arası 6 6.0 2000-3500 TL arası 32 32.0 3500-5000 TL arası 18 18.0 5000-7500 TL arası 18 18.0 7500 TL ve üzeri 26 26.0 İlçe 11 11.0 Şehir 16 16.0 Büyük şehir 73 73.0 8 8.0 Tek kişi 9 9.0 2-3 kişi 44 44.0 Otoriter 33 33.0 Demokratik 67 67.0 Ev 88 88.0 Yurt 12 12.0 Aile 77 77.0 Arkadaş 13 Akraba 2 2.0 4-5 kişi 42 Otoriter 35 35.0 Demokratik 65 32 13.0 42.0 6 kişi ve üzeri 5 Babadan algıladıkları tutum 33.0 38.0 Yalnız Kimle yaĢadığı % 5.0 65.0 Var Ailede psikiyatri tanısı olan Yok Yok Deneklerde Psikiyatri tanısı Alkol kullanımı Sigara kullanımı 90 95 10 10.0 F % 90.0 95.0 O.K.B. 3 3.0 Depresyon 2 Evet 28 28.0 Hayır 72 72.0 Evet 28 28.0 Hayır 72 72.0 2.0 Araştırma dahilinde kişisel bilgi formunu ve anket sorularını yanıtlayan 100 bireyin 50‟sini (%50.0) kadınlar ve 50‟sini (%50.0) erkekler oluşturduğu görülmüştür.Bireylerin yaş ortalamasının 21.24±2.07 (min.‟da 18 yaşında, max.‟da 28 yaşında) olduğu, 62‟si (%62.0) İstanbul doğumlu olduğu, 46‟sı (%46.0) psikoloji bölümünde okumakta olduğu, 35‟i (%35.0) birinci sınıfta okumakta olduğu, 50‟sinin (%50.0) akademik not ortalaması 2.00-2.99 arasında olduğu, 50‟sinin (%50.0) annesi ilkokul mezunu ve altı olduğu, 38‟inin (%38.0) babası lise mezunu olduğu, 76‟sının (%76.0) annesi ev hanımı olduğu, 55‟inin (%55.0) babası serbest meslekle uğraşmakta olduğu, 32‟sinin (%32.0) ailesinin aylık geliri 2000-3500 TL arasında olduğu, 73‟ü (%73.0) büyük şehirde yaşamakta olduğu, 88‟i (%88.0) evde yaşamakta olduğu, 77‟si (%77.0) ailesiyle birlikte yaşamakta olduğu, 44‟ünün (%44.0) 2-3 kişiyle birlikte yaşamakta olduğu, 67‟si (%67.0) babasından demokratik tutum algıladığı, 65‟i (%65.0) annesinden demokratik tutum algıladığı, 90‟ının (%90.0) ailesinde psikiyatrik tanı alan kimsenin olmadığı, 95‟inde (%95.0) herhangi bir psikiyatrik tanı olmadığı, 72‟si (%72.0) alkol kullanmadığı ve 72‟si (%72.0) sigara kullanmadığı görülmüştür. 33 Tablo.4.2.Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puan Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı Ort. ve SD Kaygı alt ölçeği 20.05±11.28 Kaçınma alt ölçeği 20.82±10.34 Sosyal fobi ölçeği 40.87±20.50 Tablo.4.2.‟de görüldüğü gibi; bireylerin kaçınma altölçeğinin ortalaması (20.82±10.34) olduğu saptanmıştır. Bireylerin kaygı altölçeğinin ortalaması (20.05±11.28) olduğu saptanmıştır. Bireylerin sosyal fobi ölçeğinin ortalaması (40.87±20.50) olduğu saptanmıştır. Tablo.4.3.Bireylerin Eysenck Kişilik Envanterinin ve Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puan Ortalamalarının Gruba Göre Dağılımı Ort. ve SD Dışa dönüklük alt ölçeği 3.72±1.79 Nörotisizm alt ölçeği 3.40±1.72 Psikotisizm alt ölçeği 1.96±1.03 Tablo.4.3.‟de görüldüğü gibi; bireylerindışa dönüklük altölçeğinin ortalaması (3.72±1.79) olduğu saptanmıştır. Bireylerin nörotisizm altölçeğinin ortalaması (3.40±1.72) olduğu saptanmıştır. Bireylerin psikotisizm alt ölçeğinin ortalaması (1.96±1.03) olduğu saptanmıştır. Ortalama değerlere baktığımızda grubun dıĢa dönük kiĢilik yapısına sahip olduğu görülmektedir. 34 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde ilk olarak “bireylerin cinsiyetleri ile sosyal fobienvanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.4: Bireylerin Cinsiyetlerine Göre Grupların Sosyal FobiEnvanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması Grup Kadın Erkek Toplam Grup Kadın Kaçınma alt Erkek ölçeği Toplam Grup Kadın Sosyal fobi Erkek ölçeği Toplam Grup Dışa Kadın dönüklük alt Erkek ölçeği Toplam Grup Kadın Nörotisizm alt Erkek ölçeği Toplam Grup Psikotisizm alt Kadın ölçeği Erkek Toplam *P<0.05 Kaygı alt ölçeği N 50 50 100 N 50 50 100 N 50 50 100 N 50 50 100 N 50 50 100 N 50 50 100 S.O. 54.42 46.58 S.T. 2721.00 2329.00 S.O. 51.01 49.99 S.T. 2550.50 2499.50 S.O. 52.90 48.10 S.T. 2645.00 2405.00 S.O. 54.84 46.16 S.T. 2742.00 2308.00 S.O. 48.73 52.27 S.T. 2436.50 2613.50 S.O. 44.32 56.68 S.T. 2216.00 2834.00 U 1054.00 U Z P .176 1.352 Z P 1224.50 -.176 .860 U Z P 1130.00 -.828 .408 U Z P 1033.00 -1.51 .129 U Z P 1161.50 -.619 .536 U 941.00 Z P .026* 2.219 Tablo4.4‟de görüldüğü gibi; bireylerin cinsiyetlerine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi 35 yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerindecinsiyet açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). Bireylerin cinsiyetlerine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Psikotisizm alt ölçeği puanları açısından erkeklerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=941.00, p=0.026]. Erkeklerin kadınlara oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. 36 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde ikinci olarak “bireylerin yaşı ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinin ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinin puanları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.5: Bireylerin Yaşları İle Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt ÖlçeklerininPuanları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi YaĢ Kaygı alt ölçeği Kaçınma alt ölçeği Sosyal fobi ölçeği DıĢa dönüklük alt ölçeği Nörotisizm alt ölçeği Psikotisizm alt ölçeği r .003 p .973 r -.129 p .201 r -.069 p .498 r .115 p .256 r -.214 p .033* r -.027 p .789 *p<0.05 Tablo 4.5‟de görüldüğü gibi; bireylerin yaşları ile kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olup olmadığını belirlemek amacıyla Sperman Koreslasyon-Testi yapılmış; bireylerin yaşları ile kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizim ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05). Bireylerin yaşları ile bireylerinnörotisizm alt ölçeğinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak negatif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0.05). Bireylerin yaĢı arttıkça bireylerin nörotisizm düzeylerinin de düĢmekte olduğu görülmüĢtür. 37 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde üçüncü olarak “bireylerin doğum yerleri ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.6: Bireylerin Doğum Yerlerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından Grup İstanbul İstanbul dışı Toplam N 62 38 100 S.O. 47.07 56.09 S.T. 2918.50 2131.50 Grup İstanbul Kaçınma alt İstanbul dışı ölçeği Toplam N 62 38 100 S.O. 49.71 51.79 S.T. 3082.00 1968.00 N 62 38 S.O. 48.11 54.39 S.T. 2983.00 2067.00 Kaygı alt ölçeği Grup İstanbul İstanbul dışı Toplam 100 Grup İstanbul Dışa dönüklük alt İstanbul dışı ölçeği Toplam N 62 38 100 S.O. 47.70 55.07 S.T. 2957.50 2092.50 Grup İstanbul Nörotisizm alt İstanbul dışı ölçeği Toplam N 62 38 100 S.O. 44.68 60.00 S.T. 2770.00 2280.00 N 62 38 S.O. 49.49 52.14 S.T. 3068.50 1981.50 Sosyal fobi ölçeği Psikotisizm alt ölçeği Grup İstanbul İstanbul dışı Toplam U 965.50 U 1129.00 U 1030.00 U 1004.50 U 817.00 U 1115.50 Z P -1.510 .131 Z -.348 Z P .728 P -1.051 .293 Z P -1.251 .211 Z P -2.599 .009** Z -.462 P .644 100 “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması **P<0.01 Tablo4.6‟da görüldüğü gibi; bireylerin doğum yerlerine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizmölçeklerindedoğum yeri açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 38 Bireylerin doğum yerlerine göre gruplar arasındanörotisizm alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Nörotisizm alt ölçeği puanları açısından İstanbul dışı doğumlu olan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=817.00, p=0.009]. Ġstanbul dıĢı doğumlu olan bireylerinĠstanbul doğumlu olan bireylere oranla nörotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde dördüncü olarak “bireylerin okudukları bölüm ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. 39 Tablo 4.7: Bireylerin Okudukları Bölümlere Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup Kaygı alt ölçeği Psikoloji İletişim Genetik Sosyoloji Diğer Toplam Grup Kaçınma alt Psikoloji İletişim ölçeği Genetik Sosyoloji Diğer Toplam Grup Sosyal fobi Psikoloji İletişim ölçeği Genetik Sosyoloji Diğer Toplam Grup DıĢa dönüklük alt ölçeği Psikoloji İletişim Genetik Sosyoloji Diğer Toplam Grup Nörotisizm Psikoloji alt ölçeği İletişim Genetik Sosyoloji Diğer Toplam Grup Psikotisizm Psikoloji alt ölçeği İletişim Genetik Sosyoloji Diğer Toplam N S.O. 46 22 10 10 12 100 58.76 36.23 48.85 51.10 45.88 N S.O. 46 22 10 10 12 100 54.59 37.70 50.05 48.30 60.50 N S.O. 46 22 10 10 12 100 57.13 36.05 50.30 48.85 53.13 N S.O. 46 22 10 10 12 100 54.99 42.61 52.50 56.55 41.04 N S.O. 46 22 10 10 12 100 44.10 49.61 63.15 59.80 58.38 N S.O. 46 22 10 10 12 100 46.76 57.00 59.15 37.40 56.63 40 Df KW 4 9.409 KW Df 4 4 4 4 4 P P 6.245 .182 KW Df P 4.624 .328 KW Df P 8.002 .092 KW Df .052 6.688 .153 KW Df P P 5.786 .216 Anlamlı fark - Anlamlı fark - Anlamlı fark - Anlamlı fark - Anlamlı fark - Anlamlı fark - Tablo 4.7‟degörüldüğü gibi; bireylerin okudukları bölümlere göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde bölüm açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 41 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde beşinci olarak “bireylerin kaçıncı sınıfta okudukları ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.8: Bireylerin Kaçıncı Sınıfta Okuduklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Kaygı alt ölçeği Grup N S.O. Birinci sınıf İkinci sınıf Üçüncü sınıf Dördüncü sınıf Toplam 35 31 18 16 100 50.44 54.87 37.11 57.22 Grup Kaçınma alt Birinci sınıf İkinci sınıf ölçeği Üçüncü sınıf Dördüncü sınıf Toplam Grup S.O. 56.50 52.13 3528 51.34 N S.O. Üçüncü sınıf Dördüncü sınıf Toplam 35 31 18 16 100 53.47 54.29 35.22 53.84 Grup N S.O. Birinci sınıf İkinci sınıf Üçüncü sınıf Dördüncü sınıf Toplam 35 31 18 16 100 47.49 52.05 50.61 53.97 Sosyal fobi Birinci sınıf İkinci sınıf ölçeği DıĢa dönüklük alt ölçeği N 35 31 18 16 100 Grup N S.O. Üçüncü sınıf Dördüncü sınıf Toplam 35 31 18 16 100 59.36 45.90 47.17 43.78 Grup N S.O. 35 31 18 16 100 52.76 48.89 54.89 43.75 Nörotisizm Birinci sınıf alt ölçeği İkinci sınıf Psikotisizm Birinci sınıf alt ölçeği İkinci sınıf Üçüncü sınıf Dördüncü sınıf Toplam 42 Df KW 3 5.403 KW Df 3 3 3 3 3 P P 5.281 .152 KW Df P .717 .869 KW Df P 6.106 .107 KW Df .145 6.573 .087 KW Df P P 1.721 .632 Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark - Tablo 4.8‟degörüldüğü gibi; bireylerin kaçıncı sınıfta okuduklarına göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde sınıf açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 43 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde altıncıolarak “bireylerin akademik not ortamalarıile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.9: Bireylerin Akademik Not Ortalamalarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup Kaygı alt ölçeği 1.00-1.99 2.00-2.99 3.00-4.00 Toplam Grup Kaçınma alt 1.00-1.99 2.00-2.99 ölçeği 3.00-4.00 Toplam Grup Sosyal fobi 1.00-1.99 2.00-2.99 ölçeği 3.00-4.00 Toplam Grup DıĢa dönüklük alt ölçeği 1.00-1.99 2.00-2.99 3.00-4.00 Toplam Grup Nörotisizm 1.00-1.99 alt ölçeği 2.00-2.99 3.00-4.00 Toplam Grup Psikotisizm 1.00-1.99 alt ölçeği 2.00-2.99 3.00-4.00 Toplam N S.O. 10 50 40 100 60.80 54.75 42.61 N S.O. 10 50 40 100 59.95 51.13 47.35 N S.O. 10 50 40 100 60.40 53.17 44.69 N S.O. 10 50 40 100 43.55 51.02 51.59 N S.O. 10 50 40 100 51.10 54.29 45.61 N S.O. 10 50 40 100 52.90 49.00 51.78 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 KW 5.297 KW 1.558 KW 3.196 KW .666 KW 2.049 KW .303 P .071 P .459 P .202 P .717 P .359 P .859 Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark - Tablo 4.9‟dagörüldüğü gibi; bireylerin akademik not ortalamalarına göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa 44 dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde not ortalaması açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 45 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde yedinci olarak “bireylerin annelerinin eğitim düzeyleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.10: Bireylerin Annelerinin Eğitim Düzeylerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup Kaygı alt ölçeği İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam Grup Kaçınma alt İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu ölçeği Üniversite mezunu Toplam Grup Sosyal fobi İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu ölçeği Üniversite mezunu Toplam Grup DıĢa dönüklük alt ölçeği İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam Grup Nörotisizm İlkokul mezunu ve altı alt ölçeği Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam Grup Psikotisizm İlkokul mezunu ve altı alt ölçeği Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam N S.O. 50 30 20 100 49.82 48.73 54.85 N S.O. 50 30 20 100 48.20 49.27 58.10 N S.O. 50 30 20 100 48.63 49.42 56.80 N S.O. 50 30 20 100 50.51 51.52 48.95 N S.O. 50 30 20 100 45.95 55.07 55.03 N S.O. 50 30 20 100 54.21 42.70 52.93 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 KW .589 KW 1.743 KW 1.194 KW .097 KW 2.529 KW 3.392 P .745 P .418 P .551 P .953 P .282 P .183 Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark - Tablo 4.10‟da görüldüğü gibi; bireylerin annelerinin eğitim düzeylerine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, 46 dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde annelerin eğitim düzeyleri açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 47 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde sekizinci olarak “bireylerin babalarının eğitim düzeyleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.11: Bireylerin Babalarının Eğitim Düzeylerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup Kaygı alt ölçeği İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam Grup Kaçınma alt İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu ölçeği Üniversite mezunu Toplam Grup Sosyal fobi İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu ölçeği Üniversite mezunu Toplam Grup DıĢa dönüklük alt ölçeği İlkokul mezunu ve altı Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam Grup Nörotisizm İlkokul mezunu ve altı alt ölçeği Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam Grup Psikotisizm İlkokul mezunu ve altı alt ölçeği Lise mezunu Üniversite mezunu Toplam N S.O. 33 38 29 100 43.94 50.47 58.00 N S.O. 33 38 29 100 49.09 46.42 57.45 N S.O. 33 38 29 100 45.26 48.86 58.62 N S.O. 33 38 29 100 49.89 51.20 50.28 N S.O. 33 38 29 100 46.02 48.47 58.26 N S.O. 33 38 29 100 48.15 53.43 49.33 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 KW 3.631 KW 2.496 KW 3.475 KW .039 KW 3.134 KW .708 P .163 P .287 P .176 P .981 P .209 P .702 Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark - Tablo 4.11‟de görüldüğü gibi; bireylerin babalarının eğitim düzeylerine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, 48 dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde babaların eğitim düzeyleri açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 49 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde dokuzuncu olarak “bireylerin annelerinin meslekleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.12: Bireylerin Annelerinin Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup N S.O. Çalışmıyor Memur Serbest meslek Toplam 76 14 10 100 47.80 59.00 59.10 Grup N S.O. Kaçınma alt Çalışmıyor Memur ölçeği 76 14 10 100 47.85 58.11 60.00 Kaygı alt ölçeği Serbest meslek Toplam Grup Sosyal fobi Çalışmıyor Memur ölçeği Serbest meslek Toplam DıĢa dönüklük alt ölçeği N S.O. 76 14 10 100 47.55 60.00 59.65 Grup N S.O. Çalışmıyor Memur Serbest meslek Toplam 76 14 10 100 50.42 54.29 45.80 Grup N S.O. Nörotisizm Çalışmıyor alt ölçeği Memur 76 14 10 100 51.15 46.71 50.85 Serbest meslek Toplam Grup N S.O. Psikotisizm Çalışmıyor alt ölçeği Memur 76 14 10 100 50.83 52.43 45.30 Serbest meslek Toplam Df 2 Df KW 2.741 KW P .254 P Anlamlı fark Anlamlı fark 2 2.673 Df KW .263 P Anlamlı fark 2 3.287 Df 2 Df 2 Df 2 KW .517 KW .286 KW .426 .193 P .772 P .867 P .808 Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark - Tablo 4.12‟de görüldüğü gibi; bireylerin annelerinin mesleklerine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa 50 dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde annelerin meslekleri açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 51 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde onuncu olarak “bireylerin babalarının meslekleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.13: Bireylerin Babalarının Mesleklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup N S.O. Çalışmıyor İşçi Memur Serbest meslek Toplam 13 15 17 55 100 48.04 46.70 61.18 48.82 Grup N S.O. Kaçınma alt Çalışmıyor İşçi ölçeği 13 15 17 55 100 52.15 50.23 62.53 46.46 Kaygı alt ölçeği Memur Serbest meslek Toplam Grup N S.O. Sosyal fobi Çalışmıyor İşçi ölçeği Memur Serbest meslek Toplam 13 15 17 55 100 49.73 47.77 63.15 47.52 Grup N S.O. Çalışmıyor İşçi Memur Serbest meslek Toplam 13 15 17 55 100 37.12 45.90 63.76 50.82 DıĢa dönüklük alt ölçeği Grup N S.O. 13 15 17 55 100 61.23 61.17 42.79 47.44 Grup N S.O. Psikotisizm Çalışmıyor alt ölçeği İşçi 13 15 17 55 100 51.54 55.50 42.38 51.40 Nörotisizm Çalışmıyor alt ölçeği İşçi Memur Serbest meslek Toplam Memur Serbest meslek Toplam 52 Df KW P Anlamlı fark 3 2.842 Df KW .417 P Anlamlı fark 3 4.037 Df KW .258 P Anlamlı fark 3 3.957 Df KW .266 P Anlamlı fark 3 6.912 Df KW .075 P Anlamlı fark 3 5.777 Df KW .123 P Anlamlı fark 3 2.003 .572 - Tablo 4.13‟de görüldüğü gibi; bireylerin babalarının mesleklerine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde babaların meslekleri açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde on birinci olarak “bireylerin ailelerinin gelir düzeyleri ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. 53 Tablo 4.14: Bireylerin Ailelerinin Gelir Düzeylerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup Kaygı alt ölçeği 1000-2000 TL arası 2000-3500 TL arası 3500-5000 TL arası 5000-7500 TL arası 7500 TL ve üzeri Toplam Grup Kaçınma alt 1000-2000 TL arası 2000-3500 TL arası ölçeği 3500-5000 TL arası 5000-7500 TL arası 7500 TL ve üzeri Toplam Grup Sosyal fobi 1000-2000 TL arası 2000-3500 TL arası ölçeği 3500-5000 TL arası 5000-7500 TL arası 7500 TL ve üzeri Toplam Grup DıĢa dönüklük alt ölçeği 1000-2000 TL arası 2000-3500 TL arası 3500-5000 TL arası 5000-7500 TL arası 7500 TL ve üzeri Toplam Grup Nörotisizm 1000-2000 TL arası alt ölçeği 2000-3500 TL arası 3500-5000 TL arası 5000-7500 TL arası 7500 TL ve üzeri Toplam Grup Psikotisizm 1000-2000 TL arası alt ölçeği 2000-3500 TL arası 3500-5000 TL arası 5000-7500 TL arası 7500 TL ve üzeri Toplam N S.O. 6 32 18 18 26 100 47.25 53.38 40.72 53.69 52.27 N S.O. 6 32 18 18 26 100 57.58 56.27 41.08 51.50 47.60 N S.O. 6 32 18 18 26 100 52.83 55.00 40.11 52.94 49.92 N S.O. 6 32 18 18 26 100 64.42 41.88 52.56 50.78 56.29 N S.O. 6 32 18 18 26 100 42.58 55.86 53.14 46.56 46.63 N S.O. 6 32 18 18 26 100 46.42 53.83 53.14 53.14 43.69 54 Df KW P Anlamlı fark 4 2.753 Df KW .600 P - Anlamlı fark 4 3.805 Df KW .433 P - Anlamlı fark 4 3.258 Df KW .516 P - Anlamlı fark 4 5.501 Df KW .240 P - Anlamlı fark 4 2.552 Df KW .635 P - Anlamlı fark 4 2.463 .651 - Tablo 4.14‟de görüldüğü gibi; bireylerin ailelerinin gelir düzeylerine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde ailelerin gelir düzeyleri açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 55 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde on ikinci olarak “bireylerin nerede yaşadıkları ile bireylerin sosyal fobi envanterininalt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.15: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Kaygı alt ölçeği Grup N S.O. İlçe Şehir Büyükşehir Toplam 11 16 73 100 57.45 48.72 49.84 Grup N S.O. Büyükşehir Toplam 11 16 73 100 60.59 48.75 49.36 Grup N S.O. 11 16 73 100 59.86 49.00 49.42 Kaçınma alt İlçe Şehir ölçeği Sosyal fobi İlçe Şehir ölçeği Büyükşehir Toplam DıĢa dönüklük alt ölçeği Grup N S.O. İlçe Şehir Büyükşehir Toplam 11 16 73 100 52.77 60.06 48.06 Grup N S.O. Nörotisizm İlçe alt ölçeği Şehir Büyükşehir Toplam 11 16 73 100 58.14 48.03 49.89 Grup Psikotisizm İlçe alt ölçeği Şehir Büyükşehir Toplam N S.O. 11 16 73 100 52.77 44.75 51.42 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 KW .731 KW 1.503 KW 1.291 KW 2.393 KW .936 KW .835 P .694 P .472 P .524 P .302 P .626 P .659 Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark - Tablo 4.15‟de görüldüğü gibi; bireylerin nerede yaşadıklarına göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek 56 amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde yaşanan yer açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 57 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on üçüncü olarak “bireylerin nerede yaşadıkları ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.16: Bireylerin Nerede Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması Grup Ev Yurt Toplam Grup Ev Kaçınma alt Yurt ölçeği Toplam Grup Ev Sosyal fobi Yurt ölçeği Toplam Grup Dışa Ev dönüklük alt Yurt ölçeği Toplam Grup Ev Nörotisizm alt Yurt ölçeği Toplam Grup Psikotisizm Ev alt ölçeği Yurt Toplam *P<0.05 Kaygı alt ölçeği N 88 12 100 N 88 12 100 N 88 12 100 N 88 12 100 N 88 12 100 N 88 12 100 S.O. 47.46 72.79 S.T. 4176.50 873.50 S.O. 47.83 70.08 S.T. 4209.00 841.00 S.O. 47.53 72.25 S.T. 4183.00 867.00 S.O. 49.34 59.00 S.T. 4342.00 708.00 S.O. 49.56 57.42 S.T. 4361.00 689.00 S.O. 51.97 39.75 S.T. 4573.00 477.00 U 260.50 U 293.00 U 267.00 U 426.00 U 445.00 U 399.00 Z P .005** 2.839 Z P .013* 2.494 Z P .006** 2.770 Z P .272 1.099 Z P -.893 .372 Z P .154 1.425 Tablo 4.16‟da görüldüğü gibi; bireylerin nerede yaşadıklarına göre dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi 58 yapılmış dışa dönüklüknörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde yaşanan yer açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaygı alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.01). Kaygı alt ölçeği puanları açısından yurtta yaşayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=260.50, p=0.005]. Yurtta yaĢayan bireylerin evde yaĢayan bireylere oranla kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaçınma alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Kaçınma alt ölçeği puanları açısından yurtta yaşayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=293.00, p=0.013]. Yurtta yaĢayan bireylerin evde yaĢayan bireylere oranla kaçınma düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındasosyal fobi ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Sosyal fobi ölçeği puanları açısından yurtta yaşayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=267.00, p=0.006]. Yurtta yaĢayan bireylerin evde yaĢayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. 59 Bu araştırmanın genel amacıçerçevesinde on dördüncü olarak “bireylerin bulunduğu yerde kaç kişi yaşadıkları ile bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir farklılık var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.17: Bireylerin Bulunduğu Yerde Kaç Kişi Yaşadıklarına Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Kruskal Wallis H”Testi İle Karşılaştırılması Grup Kaygı alt ölçeği Tek kişi 2-3 kişi 4 kişi ve üzeri Toplam Grup Kaçınma alt Tek kişi 2-3 kişi ölçeği 4 kişi ve üzeri Toplam Grup Sosyal fobi Tek kişi 2-3 kişi ölçeği 4 kişi ve üzeri Toplam Grup DıĢa dönüklük alt ölçeği Tek kişi 2-3 kişi 4 kişi ve üzeri Toplam Grup Nörotisizm Tek kişi alt ölçeği 2-3 kişi 4 kişi ve üzeri Toplam Grup Psikotisizm Tek kişi alt ölçeği 2-3 kişi 4 kişi ve üzeri Toplam N S.O. 9 44 47 100 63.44 52.78 45.88 N S.O. 9 44 47 100 67.61 51.30 46.48 N S.O. 9 44 47 100 67.50 51.84 45.99 N S.O. 9 44 47 100 53.72 50.26 50.11 N S.O. 9 44 47 100 56.22 53.43 46.66 N S.O. 9 44 47 100 61.56 47.99 50.73 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 Df 2 KW 3.259 KW 4.073 KW 4.324 KW .126 KW 1.669 KW 1.779 P .196 P .131 P .115 P .939 P .434 P .411 Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark Anlamlı fark - Tablo 4.17‟de görüldüğü gibi; bireylerin buluduğu yerde kaç kişi yaşadıklarına göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin aldıkları puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını 60 belirlemek amacıyla Kruskal Wallis H-Testi yapılmış ve kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde kaç kişi yaşandığı açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). 61 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on beşinci olarak “bireylerin babalarından algıladıkları tutum ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.18: Bireylerin Babalarından Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması Grup Otoriter Demokratik Toplam Grup Otoriter Kaçınma alt Demokratik ölçeği Toplam Grup Otoriter Sosyal fobi Demokratik ölçeği Toplam Grup Dışa Otoriter dönüklük alt Demokratik ölçeği Toplam Grup Otoriter Nörotisizm alt Demokratik ölçeği Toplam Grup Psikotisizm Otoriter alt ölçeği Demokratik Toplam *P<0.05 Kaygı alt ölçeği N 33 67 100 N 33 67 100 N 33 67 100 N 33 67 100 N 33 67 100 N 33 67 100 S.O. 58.39 46.61 S.T. 1927.00 3123.00 S.O. 57.32 47.14 S.T. 1891.50 3158.50 S.O. 58.42 46.60 S.T. 1928.00 3122.00 S.O. 45.97 52.73 S.T. 1517.00 3533.00 S.O. 63.03 44.33 S.T. 2080.00 2970.00 S.O. 57.88 46.87 S.T. 1910.00 3140.00 U 845.00 U 880.50 U 844.00 U 956.00 U 692.00 U 862.00 Z P .056 1.911 Z P .099 1.651 Z P .055 1.915 Z P .266 1.113 Z P .002** 3.074 Z P .063 1.860 Tablo 4.18‟de görüldüğü gibi; bireylerin babalarından algıladıkları tutuma göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann 62 Whitney U-Testi yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve psikotisizm ölçeklerinde tutum açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). Bireylerin babalarından algıladıkları tutuma göre gruplar arasındanörotisizm alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.01). Nörotisizm alt ölçeği puanları açısından babalarından otoriter tutum algılayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=941.00, p=0.026]. Babalarından otoriter tutum algılayan bireylerin babalarından demokratik tutum algılayan bireylere oranla nörotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. 63 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on altıncı olarak “bireylerin annelerinden algıladıkları tutum ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.19: Bireylerin Annelerinden Algıladıkları Tutumlara Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması Grup Otoriter Demokratik Toplam Grup Otoriter Kaçınma alt Demokratik ölçeği Toplam Grup Otoriter Sosyal fobi Demokratik ölçeği Toplam Grup Dışa Otoriter dönüklük alt Demokratik ölçeği Toplam Grup Otoriter Nörotisizm alt Demokratik ölçeği Toplam Grup Psikotisizm Otoriter alt ölçeği Demokratik Toplam *P<0.05 Kaygı alt ölçeği N 35 65 100 N 35 65 100 N 35 65 100 N 35 65 100 N 35 65 100 N 35 65 100 S.O. 59.74 45.52 S.T. 2091.00 2959.00 S.O. 57.37 46.80 S.T. 2008.00 3042.00 S.O. 59.27 45.78 S.T. 2074.50 2975.50 S.O. 58.24 46.33 S.T. 2038.50 3011.50 S.O. 49.14 51.23 S.T. 1720.00 3330.00 S.O. 50.57 50.46 S.T. 1770.00 3280.00 U 814.00 U 897.00 U 830.50 U 866.50 U Z P -2.33 .019* Z P .082 1.739 Z P .026* 2.220 Z P .057 1.989 Z P 1090.00 -.348 .728 U Z P 1135.00 -.019 .985 Tablo 4.19‟da görüldüğü gibi; bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre kaçınma, dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann 64 Whitney U-Testi yapılmış kaçınma,dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizm ölçeklerinde tutum açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındakaygı alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Kaygı alt ölçeği puanları açısından annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=814.00, p=0.019]. Annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındasosyal fobi ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Sosyal fobi ölçeği puanları açısından annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=830.50, p=0.026]. Annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. 65 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on yedinci olarak “bireylerin alkol tüketip tüketmedikleri ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.20: Bireylerin Alkol Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması Grup Evet Hayır Toplam Grup Evet Kaçınma alt Hayır ölçeği Toplam Grup Evet Sosyal fobi Hayır ölçeği Toplam Grup Dışa Evet dönüklük alt Hayır ölçeği Toplam Grup Evet Nörotisizm alt Hayır ölçeği Toplam Grup Psikotisizm Evet alt ölçeği Hayır Toplam *P<0.05 Kaygı alt ölçeği N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 S.O. 46.55 52.03 S.T. 1303.50 3746.50 S.O. 47.54 51.65 S.T. 1331.00 3719.00 S.O. 47.55 51.65 S.T. 1331.50 3718.50 S.O. 47.55 51.65 S.T. 1331.50 3718.50 S.O. 54.57 48.92 S.T. 1528.00 3522.00 S.O. 60.25 46.71 S.T. 1687.00 3363.00 U 897.50 U 925.00 U 925.50 U 925.50 U 894.00 U 735.00 Z P -.849 .396 Z P -.638 .524 Z P -.634 .526 Z P -.643 .520 Z P -.887 .375 Z P .029* 2.183 Tablo 4.20‟de görüldüğü gibi; bireylerin alkol tüketiptüketmediğine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve 66 nörotisizmölçeklerindealkol tüketimi açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). Bireylerin alkol tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.05). Psikotisizm alt ölçeği puanları açısından alkol tüketen bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=735.00, p=0.029]. Alkol tüketen bireylerin alkol tüketmeyen bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. 67 Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on sekizinci olarak “bireylerin sigara tüketip tüketmedikleri ile sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden ve Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanları arasında anlamlı bir fark var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.21: Bireylerin Sigara Tüketip Tüketmediklerine Göre Grupların Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinin ve Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinin Puanları Açısından “Mann Whitney U”Testi İle Karşılaştırılması Grup Evet Hayır Toplam Grup Evet Kaçınma alt Hayır ölçeği Toplam Grup Evet Sosyal fobi Hayır ölçeği Toplam Grup Dışa Evet dönüklük alt Hayır ölçeği Toplam Grup Evet Nörotisizm alt Hayır ölçeği Toplam Grup Psikotisizm Evet alt ölçeği Hayır Toplam *P<0.01 Kaygı alt ölçeği N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 N 28 72 100 S.O. 44.13 52.98 S.T. 1235.50 3814.50 S.O. 46.75 51.96 S.T. 1309.00 3741.00 S.O. 46.14 52.19 S.T. 1292.00 3758.00 S.O. 52.71 49.64 S.T. 1476.00 3574.00 S.O. 58.70 47.31 S.T. 1643.50 3406.50 S.O. 62.38 45.88 S.T. 1746.50 3303.50 U 829.50 U 903.00 U 886.00 U 946.00 U 778.50 U 675.50 Z P .170 1.371 Z P -.807 .420 Z P -.937 .349 Z P -.483 .629 Z P .074 1.786 Z P .008** 2.659 Tablo 4.21‟de görüldüğü gibi; bireylerin sigara tüketip tüketmediğine göre kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve nörotisizm ölçeklerinin puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olup olmadığını belirlemek amacıyla Mann Whitney U-Testi yapılmış kaygı, kaçınma, sosyal fobi, dışa dönüklük ve 68 nörotisizmölçeklerindesigara tüketimi açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür (p>0.05). Bireylerin sigara tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır (p<0.01). Psikotisizm alt ölçeği puanları açısından sigara tüketen bireylerin aleyhine anlamlı bir fark vardır [U=675.50, p=0.008]. Sigara tüketen bireylerin sigara tüketmeyen bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. Bu araştırmanın genel amacı çerçevesinde on dokuzuncu olarak “bireylerin sosyal fobi envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar ile Eysenck kişilik envanterinin alt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?” sorusuna yanıt aranmaktadır. Tablo 4.22. Bireylerin Sosyal Fobi Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puanlar ile Eysenck Kişilik Envanterinin Alt Ölçeklerinden Aldıkları Puanlar Arasındaki İlişkinin İncelenmesi r Dışa dönüklük alt ölçeği -.072 p .479 .203 .065 r -.137 .124 -.173 p .174 .218 .084 r -.110 .136 -.174 p .276 .179 .083 Ölçekler Nörotisizm alt ölçeği Psikotisizm alt ölçeği .128 -.185 Kaygı alt ölçeği Kaçınma alt ölçeği Sosyal fobi ölçeği Tablo 4.22‟de görüldüğü gibi; bireylerin kaygı alt ölçeğinden aldıkları puanlar ile dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizmalt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkili olmadığı görülmüştür. (p>0,05). Bireylerin kaçınma alt ölçeğinden aldıkları puanlar ile dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizmalt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkili olmadığı görülmüştür. (p>0,05). 69 Bireylerin sosyal fobi alt ölçeğinden aldıkları puanlar ile dışa dönüklük, nörotisizm ve psikotisizmalt ölçeklerinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkili olmadığı görülmüştür. (p>0,05). 70 5. TARTIġMA Bu çalışmada, psikiyatrik bir tanı almamış bir grup üniversite öğrencisinde sosyal fobi düzeyinin incelenmesi ve sosyal fobinin öğrenciler üzerindeki içe ve dışa dönük kişilik özellikleri ve okul başarı durumuna etkisi incelenmiştir. Buna ek olarak çalışmanın sınırlılıkları ve gelecek araştırmalar için öneriler sunulmuştur. Bireylerin Eysenck Kişilik Envanterinin ve alt ölçeklerinden aldıkları puan ortalamalarının gruba göre dağılımına baktığımızda, çalışma grubumuzun dışa dönük kişilik yapısına (3.72±1.79) sahip olduğu görülmektedir. Bunun üniversite öğrenciliği ile bir ilgisi olabilir. Araştırmamızın bulgularına göre, bireylerin cinsiyetleri ve sosyal fobi puanları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır. Sosyal kaygı ile cinsiyet ilişkisi, araştırmalarda farklı sonuçlarla ortaya çıkmaktadır. Bazı araştırmalarda kızlar erkeklere göre daha fazla sosyal kaygılı bulunurken, bazı araştırmalarda tam tersi sonuç elde edilmiş, bazı araştırmalarda da fark çıkmamıştır (Sübaşı, 2007). Sosyal kaygı bozukluğu ile ilgili epidemiyolojik araştırmaların çoğunda hastalığın kadınlarda daha sık görüldüğü bildirilmiştir. Bazı araştırmacılar ise klinik araştırmalarda sosyal kaygı bozukluğunun, erkeklerde daha sık görüldüğünü veya tedavi için erkeklerin başvurusunun daha sık olduğunu saptamışlardır (Turk ve ark. 1998, Schneier et al. 1992, Yonkers et al. 2001). Araştırmalardaki farklı sonuçlar farklı yerlere, farklı kültürlere, erkek ve kadına ilişkin biçilen farklı rollere ve sorumluluklara bağlı olabilir. Araştırmamızın bulgularına göre, bireylerin kaçıncı sınıfta okudukları ile sosyal fobi puanları arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Bu çıkan sonuçlardan anlayacağımız üzere öğrencilerin sınıflarda seneler geçtikçe, okudukların sınıfların sosyal fobiye etki etmemektedir. Ancak çalışmamızın kesitsel bir nitelik taşıması nedeniyle katılımcıların üniversite eğitiminin tümündeki başarısı hakkında bilgi elde edinilemedi. Araştırmamızın bulgularına göre, öğrencilerin akademik not ortalamaları ile sosyal fobi puanları arasında anlamlı fark olmadığı görülmüştür. Elde ettiğimiz bu sonuçlar Gültekin ve Dereboy‟un (2011) çalışmalarıyla paralellik göstermektedir. Araştırmamızdan elde ettiğimiz bir diğer bulguda ise bireylerin annelerinin eğitim düzeyleri ile sosyal fobi puanları arasında fark anlamlı bulunmamıştır. Ancak literatürde konu ile ilgili yapılan araştırmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Bu araştırmalarda 71 annenin eğitim düzeyi ile sosyal fobi düzeyi arasında negatif yönde bir ilişki bulunmuştur. Annenin eğitim düzeyi yükseldikçe bireyin sağlıklı bir benlik algısı geliştirmesi, duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebilmesi, hatalı davranışlarından ötürü suçlamadan rehberlik yapılması ve sonuç olarak sosyal durumlarda korkmadan rahat ilişki kurabilmesi gibi olanakların sağlandığı düşünülmektedir (Gümüş, 1997). Aynı şekilde çalışmaya katılan bireylerin babalarının eğitim durumları ile sosyal fobi puanları arasındaki fark anlamlı bulunmamıştır. bu iki değişken birbirini etkilememektedir. Ancak literatürde konu ile ilgili yapılan çalışmalarda farklı sonuçlar elde edilmiştir. Babanın eğitim düzeyi yükseldikçe çocuğun sosyal fobi düzeyi azalmaktadır. Babanın eğitim seviyesi düştükçe çocukları ile sağlıklı iletişim kurma ve çocukların kendilerini rahat ifade edecekleri uygun bir ortam yaratma konusunda yetersiz kalacağı, daha çok otoriter, baskıcı ve eleştirel bir şekilde davranacağı için çocukların kendilerine güvensiz yetişeceği düşünülmektedir (Erkan, 2002). Araştırmamızın bulgularına göre, çalışmaya katılan bireylerin anne ve babalarının mesleklerinin, sosyal fobi puanları ile ilişkisi incelendiğinde anlamlı bir fark elde edinilememiştir. Araştırmamızın bulgularına göre, bireylerin ailelerinin gelir düzeyleri ile sosyal fobi puanları arasında anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Ancak literatür incelendiğinde ekonomik gelir açısından sosyal fobisi olanların daha çok düşük ekonomik seviyeden geldiklerine dair çalışmalar mevcuttur (Turan ve ark. , 2000; Topçu, 2004). Bireylerin yaşadıkları şehir ile sosyal fobi puanları arasındaki ilişki incelendiğinde anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Bireylerin yaşadıkları yer ile sosyal fobi düzeyinin bir ilişkisi bulunmamıştır. Ancak bu sonuç literatürdeki çalışmalarla paralellik göstermemektedir. Gültekin ve Dereboy (2011) tarafından yapılan çalışmada üniversite öğrencilerinde sosyal fobi sıklığı, son 15 yılda en uzun süre şehirlerde yaşayanlara göre ilçelerde yaşayanlar 1,5 kat, köyde yaşayanlar 1,9 kat fazla olarak elde edilmiştir. Bireylerin yaşadıkları yer ile sosyal fobi puanları arasında anlamlı fark bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Üniversitenin ilk yıllarındaalıştığı 72 ortamdan yabancı bir ortama gelmesi kişide bir kaygı uyandırmakta ve bu durumun sosyal fobiyi tetiklediğini düşünebiliriz. Araştırmaya katılan bireylerin babalarından algıladıkları tutum ile sosyal fobi puanları arasındaki ilişki incelendiğinde anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür.Bireylerin annelerinden algıladıkları tutum ile sosyal fobi puanları arasındaki ilişki incelendiğinde ise istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmaktadır. Annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Anne – baba tutumları sosyal kaygıda önemli bir neden olarak gösterilmektedir. Psikolojik yatkınlığı araştırmaya yönelik çalışmalarda, sosyal fobisi olan kişilerin anne babalarının diğer anne babalara göre daha reddedici, bununla birlikte daha fazla koruyup kollayan kişiler oldukları gösterilmiştir. İleri derece anksiyeteli bir anne baba örneğinde, anne yada baba çocuk üzerinde o kadar aşırı koruyucu ve kollayıcı olabilir ki onun kendi başına araştırma ve inceleme gereksinimini engelleyebilir. Böyle bir engelleme çocuğun özerkleşmesini ve kendine güven kazanmasını zorlaştırır (Karacan ve ark. , 1996). Bireylerin alkol tüketip tüketmediklerine göre puanları ile sosyal fobi puanları arasındaki ilişki incelendiğinde alkol tüketimi açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Literatüre bakıldığında alkol tüketimi ve sosyal kaygı konusunda çelişkili sonuçlar bulunmaktadır. Schuckit ve arkadaşları (1997) alkol bağımlılığı ile sosyal fobi arasında yakın ilişki olduğunu bildirmiştir. Amerika‟da 228 üniversite öğrencisinde yapılan bir çalışmada alkol problemlerinin sosyal anksiyeteden çok akran ilişkileriyle ve sosyal bağlantılarla doğrudan ilişkili olduğu bulunmuştur (Ham, Hope, 2005). Alkol kullanımının sosyal ortamlarda gerginliği azalttığı ve sosyal olarak kişinin girdiği ortamda kendini daha rahat hissettiği için alkol tükettiğini düşünebiliriz. Araştırmaya katılan bireylerin sigara tüketip tüketmediklerine göre puanları ile sosyal fobi puanları arasındaki ilişki incelendiğinde sigara tüketimi açısından anlamlı bir farklılık olmadığı görülmüştür. Literatürdeki bazı çalışmalar, çalışmamızdaki sonuçları desteklememektedir. Sonntag ve arkadaşları (2000), 3021 gençte yaptıkları bir çalışmada, sigara içenlerin %27‟sinde en azından bir sosyal korku bulunduğunu, %7.2‟sinde ise sosyal fobi geliştiğini ve sosyal fobi gelişenlerin çoğunda korkuların sigara içmeye başlamadan önce geliştiğini, sigara kullanımının sosyal olarak 73 kabullenebilirliği arttırdığı ve bunun da kişideki anksiyeteyi azalttığını, sosyal fobi olmadan mevcut sosyal korkuların da daha sonraki sigara alışkanlığı gelişmesi için bir belirleyici olabileceğini bildirmişlerdir. 5.1. SONUÇ Bireylerin cinsiyetlerine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Erkeklerin kadınlara oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin yaşları ile bireylerin nörotisizm alt ölçeğinden aldıkları puanlar arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur. Bireylerin yaşı arttıkça bireylerin nörotisizm düzeylerinin de düşmekte olduğu görülmüştür. Bireylerin doğum yerlerine göre gruplar arasındanörotisizm alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. İstanbul dışı doğumlu olan bireylerin İstanbul doğumlu olan bireylere oranla nörotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaygı alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan bireylere oranla kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındakaçınma alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan bireylere oranla kaçınma düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin nerede yaşadıklarına göre gruplar arasındasosyal fobi ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Yurtta yaşayan bireylerin evde yaşayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin babalarından algıladıkları tutuma göre gruplar arasındanörotisizm alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Babalarından otoriter tutum algılayan bireylerin babalarından demokratik tutum algılayan bireylere oranla nörotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındakaygı alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla kaygı düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. 74 Bireylerin annelerinden algıladıkları tutuma göre gruplar arasındasosyal fobi ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Annelerinden otoriter tutum algılayan bireylerin annelerinden demokratik tutum algılayan bireylere oranla sosyal fobi düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin alkol tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Alkol tüketen bireylerin alkol tüketmeyen bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Bireylerin sigara tüketip tüketmediğine göre gruplar arasındapsikotisizm alt ölçeği puanı açısından anlamlı fark bulunmaktadır. Sigara tüketen bireylerin sigara tüketmeyen bireylere oranla psikotisizm düzeylerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. 5.2. ÖNERĠLER Bu araştırmanın temel sınırlılıkları arasında yer alan Üsküdar Üniversitesi yelpazesi genişletilerek devlet üniversitelerinde yapılan çalışmalarla karşılaştırılabilir. Çalışma 100 üniversite öğrencisinde yapıldığı için sonuçlar genellenemez. Bu nedenle daha geniş örneklemle çalışmaların tekrar yapılması önerilmektedir. 75 KAYNAKÇA Acarturk, C. , De G. R. , Van S. A. , Have M. T. , Cuijpers, P. Social phobia and number of social fears, and their association with comorbidity, health-related quality of life and help seeking: A population-based study. Soc Psychiatr Epidemiol 2008; 43: 273-279. Akdemir, A. , Cinemre, B. (1996). “Sosyal Fobi: Epidemiyoloji, Eşlik Eden Hastalıklar, Klinik Gidiş, Prognoz”, 3P Dergisi Sosyal Fobi Ek Sayısı, 4(1):11-17. Akyıl, Y. (2000). Perceived Parental Child- Rearing Practices and Social Anxiety in Turkish Adolescents, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Boğaziçi Üniversitesi. Albano, A. M. , Hayward. (2004). Social anxiety disorder. In Ollendick, T. H. (Ed.). Phobic and anxiety disorders in children and adolescents: A clinician(pp. 198-235). Cary, NC, USA: Oxford University Press. Alicia, D. , Neelly, B. (1998). „Social Phobia: History, Etiology, and Risk Factors‟ , Yayınlanmamış Bitirme Projesi, New York, Bard College, May. American Psychiatric Association Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders. Fourth Edition, APA, Washington DC 1994. Amerikan Psikiyatri Birliği. (1989). DSM-III-R Tanı Ölçütleri El Kitabı. (Çev. E. Köroğlu), 3. Baskı, Ankara: Hekimler Yayın Birliği. Amerikan Psikiyatri Birliği. (2000). DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri El Kitabı. (Çev. E. Köroğlu), 4. Baskı, Ankara: Hekimler Yayın Birliği. Amerikan Psikiyatri Birliği. (2013). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabından, çev. Köroğlu E., Hekimler Yayın Birliği, Ankara. Andrade, L. , Walters, E. E. , Gentil, V. , Laurenti, R. (2002). Prevalence of ICD-10 mental disorders in a catchment area in the city of Sao Paulo, Brazil. Social Psychiatry and Psychiatric Epidemiology, 37, 316–325. Angst, J. (1997). Epidemiology of social phobia. European Neuropsychopharmacology, 7, 84-85. 76 Aune T. , Stiles T. C. (2009). The effects of depression and stressful life events on the development and maintenance of syndromal social anxiety: sex and age differences. Journal of Clinical Child & Adolescent Psychology, 38(4), 501– 512. Austin, V. L. , Sciarra, D. T. (2012). Çocuk ve ergenlerde duygusal ve davranışsal bozukluklar. ( Çev. M. Özekes). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Barlow, D. H. , Pincus, D. B. , Heinrichs, N. , Choate, M. L. (2003). Anxiety disorders. In G. Stricker, T. A. Widiger & I. B. Weiner (Eds.), Handbook of Psychology: Clinical Psychology, Volume 8. New Jersey: John Wiley & Sons, 119-148 pp. Barlow, D. , Liebowitz, M. R. (1994). „Specific Phobia and Social Phobia.‟ Synopsis of Psychiatry, Ed. By. H.I. Kaplan, pp: 592-598. Barlow, D.H. (1994) Comorbidity in social phobia: implications for cognitivebehavioral treatment. Bull Menninger Clin, 58:43-57. Bayar, M. R. , Doksat M. K. , Oral, G. (1999). Sosyal fobi'yle komorbid kişilik bozuklukları. Yeni Symposium, 37(1-2), 3-5. Bayramkaya, E. , Toros, E. , Özge, C. (2005). Ergenlerde sosyal fobi ile depresyon, öz kavram, sigara alışkanlığı arasındaki ilişki. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni, 15(4), 165173. Beck, A. T. (2008). Bilişsel terapi ve duygusal bozukluklar. (2. Baskı). (Çev. V. Öztürk ve A. Türkcan). İstanbul: Litera Yayıncılık. Beidel, D.C. (1998) Social anxiety disorder: etiology and early clinical presentation. J Clin Psychiatry, 59 (Suppl):27-31. Binbay, Z. ,Koyuncu, A. (2012). Sosyal anksiyete ve duygudurum bozuklukları birlikteliği. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(1), 1-13. Bisserbe J.C. , Weiller, E. , Boyer, P. ve ark. (1996). Social phobia in primary care: level of recognition and drug use. Int Clin Psychopharmacol, 11(Suppl:3):25-28. Burger, J. M. (2006). Kişilik. Kaknüs Psikoloji: İstanbul. Burkovik, Y. (2011). Sosyal Fobi Görüne ve Görünmeyen Yüzleri. Timaş Yayınları: İstanbul. 77 Butcher, N. J. , Mineka S. , Hooley, J. M. (2013). Anormal psikoloji. (1.Basım). (Çev. O. Gündüz). İstanbul: Kaknüs Yayınları. Caballo, V. E. , Salazar, I. C. , Irurtia, M. J. Arias, B. , Hofmann, S. G. (2008). Social anxiety in 18 nations: Sex and age differences. Behavioral Psychology, 16 (2), 163187. Chavira, D. S. , Stein, M. B. (2002). Phenomenology of Social Phobia. Dan J. Stein & Eric Hollander (Eds.). Textbook of Anxiety Disorders. Washington: The American Psychiatric Publishing, 289-300 pp. Clark, D.M. , Wells, A. (1995). A cognitivemodel of social phobia. In: R. G. Heimberg,M. R. Liebowitz, D. A. Hope,& F. R. Schneier (Eds.), Social phobia: diagnosis, assessment, and treatment (pp. 69–93). New York: Guilford Press. Cook, M. , Mineka, S. (1990). Selectice associations in the observational conditioning of fear in rhesus monkeys. Journal of Experimental Psychology 16, 372-389. Corey, G. (2008). Psikolojik danışma kuram ve uygulamaları. (Çev. T. Ergene). Ankara: Mentis Yayıncılık. Çankaya, B. (2007). Lise I. Ve II. Sınıf Öğrencilerinin Algılanan Benlik Saygısının Bazı Değişkenlere Göre incelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Davison, G.C. , Neale, J. M. (2004). Anormal Psikolojisi. Türk Psikoloji Derneği Yayınları. Davidson, J. R. T. , Hughes, D. L. , George, L. K. et al. (1993). The epidemiology of social phobia: fındings from the Duke Epidemiological Catchment Area Study. Psychol Med 23:709-18. Degonda, M. , Angst, J. (1993). The Zurich study. XX. Social phobia and agoraphobia. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci 243:95-102. Delprato, D. J. , McGlynn, F. D. (1984). „Behaviour Theories of Anxiety Disorders‟, BehavioralTheory and the Treatment of Anxiety, Ed. By, S, Turner, New York, Plenum Press, pp:1-49. 78 Demir, T. (1997). Çocuk ve Ergenlerde Sosyal Fobi: Epidemiyolojik Bir Çalışma. Yayınlanmamış uzmanlık tezi, istanbul Üniversitesi Tip Fakültesi, Çocuk Psikiyatrisi, İstanbul. Dereboy, F. (1993) Kimlik bocalaması: anlamak, tanımak, ele almak. Özmert Ofset. Dewit, D. J. , Ogborne, A. , Offord, D. R. , Macdonald, K. (1999). Antecedents of the risk of recovery from DSM-III-R social phobia Psychological Medicine, 29, 569-582. Dilbaz, N. (1997). Sosyal Fobi. Psikiyatri Dünyası. 1:18-24. Dilbaz, N. (2000). Sosyal Anksiyete Bozukluğu: Tan, Epidemiyoloji, Etiyoloji, Klinik ve Ayırıcı Tanı. Klinik Psikiyatri. 2:3-21. Dilbaz, N. , Güz, H. (2002). Sosyal Kaygı Bozukluğunda Cinsiyet Farklılıkları, Nöropsikiyatri Arşivi, 39(2-3-4), pp:79-86. Dilbaz, N. , Güz, H. (2001). Liebowitz sosyal kaygı ölçeğinin geçerlik ve güvenirliği. 37. Ulusal Psikiyatri Kongresi, İstanbul, 2-6 Ekim. Doğan, O. (2002). Sosyal Fobi. Psikiyatrik Epidemiyoloji. Ege Psikiyatri Yayınları, İzmir. Eng, W. , Heımberg, R. G. , Coles, M. E. , Schneier, F. R. , Lıebowitz, M. R. (2000). An empirical approach to subtype identification in individuals with social phobia Psychological Medicine, 30, 1345-1357. Erdoğan, İ. (1991). İşletmelerde personel seçimi ve başarı değerleme teknikleri. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Yayınları. No:141, ss.92-102. Eren, G. A. (2006). Sosyal kaygının benlik saygısına ve işlevsel olmayan tutumlara göre yordanması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi,26,63-75. Ergün, N. (2005). Gençlerde Sosyal Fobi. Doğu Anadolu Bölgesi Araştırmaları. Malatya. Erkan, Z. (2002). Ergenlerin sosyal kaygı düzeyleri, ana-baba tutumları ve ailede görülen risk faktörleri üzerine bir çalışma. Yayımlanmamış doktora tezi. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana. 79 Evren, C. (2010). Sosyal anksiyete bozukluğu ve alkol kullanım bozuklukları. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar; 2: 473-515. Eysenck, H. J. , Eysenck, S. B. (1975). Manual of the Eysenck Personality Questionnaire (adult and junior). Hodder & Stoughton, London. Eysenck, S. B. G. , Eysenck, H. J. , Barrett, P. (1985). A revised version of the psychoticism scale. Pers Individ Dif, 6: 21–29. Favavelli, C. , Zucchi, T. , Viviani, B. et al. (2000). Epidemiology of social phobia: a clinical approach. Europen Psychiatry, 15, 17– 24. Francis, L. J. , Brown, L. B. , Philipchalk, R. (1992). The development of an abbreviated form of the Revised Eysenck Personality Questionnaire (EPQR-A): its use among students in England, Canada, the USA and Australia. Pers Individ Dif, 13: 443449 Freeman, M. P. , Freeman, S. A. , Susan, L. , McElroy, S. L. (2002). The comorbidity of bipolar and anxiety disorders: prevalence, psychobiology, andtreatment issues. J Affect Disord 68:1-23. Furmark, T. (2002). Social phobia: overview of community surveys. Acta Psychiatrica Scandinavia, 105, 84-93. Fyer, A. J. (1993). „Heritability of Social Anxiety: A Brief Review‟, Journal of Clinical Psychiatry, 54(12, suppl), pp: 10-12. Hofmann, S. G. , Heinrichs, N. (2003). Differential effect of mirror manipulation on self-perception in social phobia subtypes. Cognitive Therapy and Research, 27, 131– 142. Hughes, A. A. , Furr, J. M. , Sood, E. D. , Barmish, A. J. , Kendall, P. C. (2009). Anxiety, mood and substance use disorders in parents of children with anxiety disorders. Child Psychiatry Humanity Development, 40, 405-419. Gabbard, G. O. (1979). Stage Fright Int. J Psycho-Anal, 60:383-392. Gabbard, G. O. (1994). Psychodynamic Psychiatry in Clinical Practice, Washington, APP Inc. Geçtan, E. (2000). Psikanaliz ve sonrası. (9. Baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi. 80 Gökalp, E. , Cinemre, B. (1996). Betimsel Özellikleri ve Tanımlama Sorunlarıyla Sosyal Fobi. 3P Dergisi. 4 (Ek:1) : 8. Gökalp, P. G. , Tükel, R. , Solmaz, D. , Demir, T. , Kızılkan, E. , Demir, D. , Babaoğlu, A. N. (2001). Clinical features and comorbidity of social phobics in Turkey. Europian Psychiatry, 16:115-121. Gümüş, A. E. (1997). Üniversite Öğrencilerinin Sosyal Kaygı Düzeylerinin Çeşitli Değişkenlere Göre incelenmesi, Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Gümüş, A. E. (2006). Sosyal Kaygının Benlik Saygısına ve işlevsel Olmayan Tutumlara Göre Yordanması. Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi. 26, 63-75. Gültekin, B. K. , Dereboy, İ. F. (2011). Üniversite öğrencilerinde sosyal fobinin yaygınlığı ve sosyal fobinin yaşam kalitesi, akademik başarı ve kimlik oluşumu üzerine etkileri. Türk Psikiyatri Dergisi, 22 (3), 150-158. Grant, B. F. , Hasin, D. S. , Blanco, C. , Stinson, F. S. , Chou, S. P. , Goldstein, R. B. et al. (2005). The epidemiology of social anxiety disorder in the United States: Results from the national epidemiologic survey on alcohol and related conditions. J Clin Psychiatry; 66:1351-1361. Ham, L. S. , Hope, D. A. (2005). Incorporating social anxiety into a model of college student problematic drinking. Addict Behav, 30: 127–150. Harvey, A. G., Ehlers, A. , Clark, D. M. (2005). Learning History in Social Phobia Behavioural and Cognitive Psychotherapy, 33, 257–271. Heckelman, L. R. , Schneider, F. R. (1995). Diagnostic issues. Heimberg RG, Liebowitz MR, Hope DA, Scheierer FR (eds). Social Phobia: Diagnosis, Assessment and Treatment. The Guilford Press, Newyork, p.3-20. Heimberg, R. G. , Makris, G. S. , Juster, H. R. , Öst, L. G. , Rapee, R. M. (1997). Socıal phobia: a prelımınary cross-natıonal comparıson. Depressıon and Anxıety 5, 130– 133. Heimberg, R.G. , Stein, M. B. , Hiripi, E. , Kessler, R. C. (2000). Trends in the prevalence of social phobia in the United States: A synthetic cohort analysis of changes over four decades. European Psychiatry, 15, 29–37. 81 Herbert, J. D. , Hope, D. A. , Bellack, A. S. (1992) Validity of the distinction between generalized social phobia and avoidant personality disorder. J Abnorm Psychol, 101: 332-339. Hoffmann, S.G. , Newman, M. G. , Ehlerr, A. , Roth, W. (1995). Psychophysiological differences between subgroups of social phobia. Journal of Abnormal Psychology, 104, 224-231. Holt, C. S. , Heimberg, R. G. , Hope, D. A. (1992). Avoidant personality disorder and the generalized subtype of social phobia. J Abnorm Psychol, 101: 318-325. İzgiç, F. , Akyüz, G. , Doğan, O. , Kuğu, N. (2000). Üniversite öğrencilerinde sosyal fobi yaygınlığı. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 1(4),207–214. İzgiç, F. , Akyüz, G. , Doğan, O. , Kuğu, N. (2001). Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Fobi ve Beden İmgesi ile Benlik Saygısı Arasındaki İlişkinin İncelenmesi. 3P Dergisi, 9(4), pp:591-598. Judd, L. L. (1994). Social phobi: a clinical overview. J Clin Psychiatry, 54(Suppl 12): 59 Kashdan, B.T. (2007). Social anxiety spectrum and diminished positive experiences: Theoretical synthesis and meta-analyss. Clinical Psychology Review, 27, 348-365. Karacan, E. , Şenol, S. , Şener, Ş. (1996). Çocukluk ve ergenlik çağında sosyal fobi. 3P Dergisi; 4: 28-34. Karahan, T.F. , Sardoğan, M. E. (2012). Psikolojik danışma ve psikoterapide kuramlar. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Kaya, A. , Bozaslan, H. , Genç, G. (2012). Üniversite öğrencilerinin anne-baba tutumlarının problem çözme becerilerine, sosyal kaygı düzeylerine ve akademik başarılarına etkisi. Dicle Üniversitesi Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi Dergisi, 18, 208225. Keller, M. B. (2006). Prevalance and impact of comorbid anxiety and bipolar disorder. J Clin Psychiatry ; 67(Supple 1): 5-7. Kendler, K. S. , Neal, M. L. , Kessler, R. C. (1982). The genetre epidemiology of phobias in woman: The internalation ship of agorophobia, social phobia, situational phobia and simple phobia. Arch Gen Psychiatry, 49:273-281. 82 Kendler, K. S. , Karkowski, L. M. , Prescott, C. A. (1999). Fears and phobias: Reliability and heritability. Psychological Medicine, 29, 539−553. Kessler, R. C. , Stein, M. B. , Berglund, P. et al. (1998). Social phobia subtypes in the National Comorbidity Survey. Am J Psychiatry, 155:613-619. Kessler, R. C. , Stang, P. , Wittchen, H. U. et al. (1999). Lifetime comorbidities between social phobia and mood disorders in the US National Comorbiditiy Survey. Psycol Med, 29: 555-67. Keskin, G. , Orgun, F. (2007). Bir grup üniversite öğrencisinde sosyal fobi yaşama durumlarının ve başa çıkma stratejilerinin değerlendirilmesi. Anadolu Psikiyatri Dergisi, 8, 262-270. Kılıç, C. (1997). Türkiye'nin ruh sağlığı profili: ruh sağlığı hizmeti kullanımı. Önder ME (yayına hazırlayan) Bahar Sempozyumları I, Antalya. Ankara Psikiyatri Derneği Yayınları, 38-39. Kırpınar, İ. , Özer, H. , Coşkun, İ. ve ark. (1997) Erzurum'daki üniversite öğrencilerinde CIDI/DSM-III-R ruhsal bozukluklarının yaşam boyu ve 12 aylık yaygınlığı. Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi, 5:253-265. Koyuncu, A. (2012). Sosyal Fobi. Liman Yayınları: İstanbul. Koyuncu, A. , Binbay, Z. , Özyıldırım, İ. , Ertekin, E. (2012). Sosyal anksiyete bozukluğunda başlangıç yaşının klinik gidiş üzerine etkisi. Klinik Psikiyatri,15,111120. Köroğlu, E. (2013). Kaygılarımız Korkularımız Nedir ? Nasıl Baş Edilir ?. Hyb Yayınları: İstanbul. Lecrubier , Y. (1998). Comorbidity in social anxiety disorder: impact on disease burden and management. J Clin Psychiatry, 59 (Suppl 17):33-37. Lepine, J. P. (1993). Diagnosis and epidemiology of social phobia. Eur Neuropsychopharmacol, 3: 186-187. Lepine, J. P. , Pelissolo, A. (1996). Comorbidity and social phobia: clinical and epidemiological issues. Int Clin Psychopharmacol, 11(Suppl 3)35-41. 83 Liebowitz, M. R. , Gorman, J. M. , Fyer, A. J. , Klein, D. F. (1985). „Social Phobia: Review of Neglected Anxiety Disorder‟ , Archives of General Psychiatry, 42, pp: 729736. Liebowitz, M.R. (1987). Social phobia. Mod Probl Pharmacopsychiatry, 22: 141-173. Magee, W. J. , Eaton, W. W. , Wittchen, H. et al. (1996). Agoraphobia, simple phobia, and social phobia in the National Comorbidity Survey. Arch Gen Psychiatry53:159-168. Marshall, J. R. (1994). The diagnosis and treatment of social phobia and alcohol abuse. Bull Menninger Clin, 58(Suppl A):59-65. Mclean, P. D. (2001). Anxiety Disorders in Adults: An Evidence-Based Approach to Psychological treatment. Cary, NC, USA: Oxford University Press. Mennin, D. S. , Heimberg, R. G. , Jack, M. S. (2000). Comorbid generalized anxiety disorder in primary social phobia: symptom severity, functional impairment, and treatment response. J Anxiety Disord, 14: 325-343. Merikangas, K. R. , Angst, J. (1995). Comorbidity and social anxiety disorder: Evidence from clinical, epidemiologic, and genetic studies. European Archieves of Psychiatry and Clinical Neuroscience, 244, 297–303. Moutier, C. Y. , Stein, M. B. (1999). The history, epidemiology and differential diagnosis of social anxiety disorder. J Clin Psychiatry, 60 (Suppl 9) : 4-8. Marks, I. M. , Gelder, M. G. (1996). Different Ages Of Onset İn Verieties Of Phobia. Am J Psychiatry 123: 218-221. Montejo, J. , Liebowitz, M. R. (1994). Social phobia: anxiety disorders comorbidity. Bull Menninger Clin, 58(Suppl A):21-41. Montgomery, S. A. (1995). Social Phobia : A clinical review, SA Montgomery (Ed), WPA. Murdock, N. L. (2012). Psikolojik danışma ve psikoterapi kuramları. (Çev. F. Akkoyun). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Nelson, E. C. , Grant, J. D. , Bucholz, K. K. , Glowinski, A. , Madden, P. A. F. , Reich, W. , Heath, A. C. (2000). Social phobia in a population-based female adolescent twin 84 sample: co-morbidity and associated suicide-related symptoms. Psychological Medicine, 30, 797-804. Nelson D. L. , Quick J. C. , (1997). “Organizational Behavior”, ISBN: 0-324-11695-0, (4th ed.), Thomson, USA. Nemiah, J. (1981). „A Pschoanalytic View of Phobias‟, American Journal of Psychoanalysis, 41(2), pp: 115-120. Noyes, R. , Woodman, C. L. , Holt, C. S. et al. (1995). Avoidant personality traits distinguish social phobic and panic disorder subjects. J Nerv Ment Dis, 183(3): 145153. Ohayan, M. M. , Schatzberg, A. F. (2010). Social phobia and depression: Prevalence and comorbidity. J Psychosom Res; 68:235-243. Otto, M. W. , Pollack, M. H. , Maki, K. M. , Gould, R. A. , Worthington, J. J. , Smoller, J. W. et al. (2001). Childhood history of anxiety disorders among adults with social phobia: Rates, correlates, and comparisons with patients with panic disorder. Depression and Anxiety, 14, 209–213. Özgüven, H. D. , Sungur, M. Z. (1998). Sosyal Fobi. Türk Psikiyatri Dergisi, 9(2): 128138. Öztürk, M. , Sayar, K. , Uğurad, I. , Tüzün, Ü. (2005). Sosyal fobisi olan çocukların annelerinde sosyal fobi yaygınlığı. Klinik Psikofarmakoloji Bülteni; 15:60-64. Öztürk, M. O. (1990). Ruh sağlığı ve bozuklukları. Yayıncılık. (3. Basım). İstanbul: Evrim Pakriev, S. , Vasar, V. , Aluoja, A. & Shlik, J. (2000). Prevalence of social phobia in the rural population of Udmurtia. Nordic Journal of Psychiatry, 54 (2), 109-112. Persson, G. , Nordlund, C. L. (1985). Agorophobics and social phobicks: Differences in backgraund factors, syndrome profiles and therapeutic response. Acta Psychiatr Scand, 71: 148-159. Pollard, C. A. , Henderson, J. G. (1988). Four types of social phobia in a community sample. J Nerv Ment Dis 176:440-45. 85 Rapee, R. M. (1995). Descriptive psychopathology of social phobia. Heimberg R.G. , Liebowitz M. R. , Hope, D. A. , Scheier, F. R. (eds). Social Phobia. Diagnosis, Assessment and Treatment. The Guilford Press, Newyork, p.41-66. Ronald, M.R. , Ricchard, G. , Heimberg. (1997). „A Cognitive- Behavioral Model of Anxiety In Social Phobia‟, Behaviour Research and Therapy, 35(8), pp: 741-756. Sayar, K. , Solmaz, M. , Öztürk, M. , Özer, ÖA. , Arıkan, M. (2000). , Yaygın sosyal fobi hastalarında Çekingen Kişilik Bozukluğu ve Psikopatolojiye Etkileri. Klinik Psikiyatri Dergisi; 3: 163-169. Sevinçok, L. , Şahin, M. , Yüksel, N. (1998). Sosyal fobi ve çekingen kişilik bozukluğu: Sosyal fobili bir grup hata üzerinde kavramsal bir tartışma. Türk Psikiyatri Dergisi; 9: 38-42. Sheehan, E. (1999). Kaygı bozuklukları. (Çev. M. Sağlam). İstanbul: Alfa Yayıncılık. Schneier, F. R. , Johnson, J. , Horning, C. , et al. (1992). Social Phobia: Comorbidity and morbidity in an epidemiological sample. Arch Gen Psychiatry 49:282-288. Schneier, F. R. , Heckelman, L. R. , Garnkel, R. , Campeas, R. , Fallon, B. A. , Gitow, A. , Street, L. , Del Bene, D. , Liebowitz, M. R. (1994). Functional impairment in social phobia. Journal of Clinical Psychiatry, 55, 322-331. Schneier, F. R. , Spitzer, R. L. , Gibbon, M. et al. (1991). The relationship of social phobia subtypes and avoidant personality disorder. Compr Psychiatry, 32(6):496-502. Schneier, F. R. , Johnson, J. , Hornig, C. D. , Liebowitz, M. R. , Weissman, M. M. (1992). Social phobia. Comorbidity and morbidity in an epidemiologic sample. Archives of General Psychiatry, 49, 282-288. Schuckit, M. A. , Tipp, J. E. , Bucholz, K. K. et al. (1997). The life-time rates of three major mood disorders and four major anxiety disorders in alcoholics controls. Addiction, 92:1289-1304. Solyum, L. , Ledwidge, B. , Solyum, C. (1986). Delineating social phobia. Br J Psychiatry, 149:464-470. Sonntag, H. , Wittchen, H. U. , Höfler, M. , Kessler, R. C. , Stein, M. B. (2000). Are social fears and DSM-IV social anxiety disorder associated with smoking and nicotine dependence in adolescents and young adults? Eur Psychiatry; 15: 67-74. 86 Stein, M. B. , Walker, J. R. , Forde, D. R. (1994). Setting thresholds for social phobia: considerations from a community survey of social anxiety. Am J Psychiatry, 151:408412. Stein, M.B. , Fuetsch, M. , Müller, N. , Höfler, M. , Lieb, R. , Wittchen, H.U. (2001). “Sosyal Anksiyete Bozukluğu”. Genel Psikiyatri Arşivi. Sayı:9. 9-15. Sübaşı, G. (2007). Üniversite Öğrencilerinde Sosyal Kaygıyı Yordayıcı Bazı Değişkenler. Eğitim ve Bilim. 32;144. Sungur, M. Z. , Dilsiz, A. (1998). Sosyal Fobi. Türk Psikiyatri Dergisi. 9:128-138. Tomrukçu, B. (2008). Beş Faktör Kişilik Özellikleri İle İş Değerleri Arasındaki İlişki Üzerine Bir İnceleme. Yüksek Lisans Tezi, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Eskişehir. Topçu, A. A. (2004). Sosyal Fobi Olgularında Aile İçi Yaşantıların İncelenmesi. (Basılmamış doktora tezi). İstanbul Üniversitesi-İstanbul. Turan, M. , Çilli, A. S. , Aşkın, R. , Herken, H. , Kaya, N. , Kucur, R. (2000). Sosyal fobinin diğer psikiyatrik hastalıklarla birlikteliği. Klinik Psikiyatri, 3:170-17. Turner, S. M. , Beidel, D. C. , Townsley, R. M. (1992). Social phobia. A comparison of specific and generalized subtypes and avoidant personality disorder. J Abnorm Psychol, 101: 326-331. Turk, C. L. , Heimberg, R. G. , Orsillo, S. M. et al. (1998). An investigation of gender differences in social phobia. J Anxiety Disord, 12: 209-223. Tükel, R. , Kızıltan, E. , Demir, T. , Demir, D. (1998). Sosyal fobide alt tiplerin ve çekingen kişilik bozukluğunun psikopatoloji üzerine etkileri. 3P Dergisi; 6: 15-20. Tükel, R. , Kızıltan, E. , Demir, T. , Demir, D. (1997). „Sosyal Fobide Klinik Özellikleri‟ , Nöropsikiyatri Arşivi, 34(3), pp: 103-112. Tükel, R. (2002). Panik bozukluğu. Klinik Psikiyatri, 3, 5-15. Versiani, M. , Nardi, A. E. , Figueria, I. , Levy, S. P. (1997). Comorbidity in social phobia. Biological Psychology, 27. 87 Yalom, I. (2007). Anksiyete Terapisi. Prestij Yayınları: İstanbul. Yonkers, K. A. , Dyck, I. R. , Keller, M. B. (2001). An eight-year longitudinal comparison of clinical course and characteristics of social phobia among men and women. Psychiatr Serv, 52: 637-643. Zajecka, J. M. , Ross, J. S. (1995). Treatment of depression complicated by anxiety. Journal of Clinical Psychiatry, 56(2), 10-13. Walsh, J. (2005). Syhness and Socil Phobia: A social work perspective on a Problem in Living. Healt & Social Work, 27(2), 137-144. Wan, A. M. , Mancini, C. , Stayan, G. (1991). Relationship of social phobia with other psychiatric illness. J Affect Disord, 21: 93-98. Weiller, E. , Biseerbe, J. C. , Boyer, P. et al. (1996). Social phobia in general health care: an unrecognised undertreated disabling disorder. Br J Psychiatry, 168:169-174. Weissman, M. M. , Bland, R. C. , Canino, G. J. , et al. (1996). The crossnational epidemiology of social phobia: a preliminary report. Int Clin Psychopharmacol 11 (Suppl 3):9-14. Wells, J. C. , Tien, A. Y. , Garrison, R. , Eaton, W. W. (1994). Risk factors for the incidence of social phobia as determined by the Diagnostic Interview Schedule in a population-based study. Acta Psychiatr Scand; 90:84-90. Wittchen, H. U. , Beloch, E. (1996). The impact of social phobia on quality of life. Int Clin Psychopharmacol, 11(Suppl 3):15-23. Wittchen, H. U. , Fehm, L. (2001). Epidemiology, patterns of comorbitiy, and associated disabilities of social phobia. Psychiatr Clin N Am, 24: 617-641. Wittchen, H. U. , Fuetsch, M. , Sonntag, H. Et al. (2000). Disability and quality of life in pure and comorbid social phobia. Findings from a controlled study. Eur Psychiatry, 15: 46-58. Wittchen, H. U. , Stein, M. B. , Kessler, R. C. (1999). Social fears and social phobia in a community sample of adolescents and young adults: prevalence, risk factors and comorbidity. Psychological Medicine, 29, 309-323. Zhang, W. , Ross, J. , Davidson, J. R. T. (2004). Socıal anxıety dısorder ın callers to the anxıety dısorders assocıatıon of amerıca. Depressıon And Anxıety, 20, 101–106. 88 EKLER Ek. 1. KiĢisel Bilgi Formu Bu formun üzerine isminizi yazmanız gerekmemektedir. Yanıtlarınızı içtenlikle vermeniz bu çalışma için çok önemlidir. Lütfen her maddeyi dikkatli bir şekilde okuyarak yanıtlayınız ve hiçbir maddeyi boş bırakmayınız. Verdiğiniz bilgiler bilimsel araştırma dışında kullanılmayacaktır. Katkılarınız için teşekkürler. Psk. Önder UZUN Üsküdar Üniversitesi Klinik Psikoloji Y.L. Cinsiyet: A-) KIZ B-) ERKEK Yaş: ______ Doğum Yeri: ______ Bölüm/Fakülte: ______ Sınıf: ______ Akademik Not Ortalamanız: 0.01 – 0.99 ( ) 1.00 – 1.99 ( ) 2.00 - 2.99 ( ) 89 3.00 – 4.00 ( ) Anne Eğitim Durumu: A-) Okur Yazar Değil B-) İlkokul Mezunu C-) Lise Mezunu D-) Üniversite Mezunu Baba Eğitim Durumu: A-) Okur Yazar Değil B-) İlkokul Mezunu C-) Lise Mezunu D-) Üniversite Mezunu Annenizin Mesleği : Çalışmıyor ( ) İşçi ( ) Memur ( ) Serbest Meslek ( ) Babanızın Mesleği : Çalışmıyor ( ) İşçi ( ) Memur ( ) Serbest Meslek ( ) Ailenizin Aylık Gelir Düzeyi: 1.000 – 2.000 ( ) 2.000 – 3.500 ( ) 3.500 – 5.000 ( ) 5.000 – 7.500 ( ) 7.500 ve üzeri ( ) Üniversiteye gelmeden önce yaşadığınız yer ? A-) Köy B-) İlçe C-) Şehir D-) Büyükşehir 90 Şuan nerede yaşıyorsunuz? Ev____ Yurt_____ Diğer_____ Birlikte yaşadığınız kişiler var mı? Var____ Yok____ Var ise belirtiniz: Aile_____ Arkadaş _______ Akraba_______ Diğer _______ Evde veya yurt odasında kaç kişi yaşıyorsunuz ? A-) 1 B-) 2-3 C-) 4-5 D-) 6- + Babanızın tutumu : A-) Otoriter B-) Demokrat Annenizin Tutumu : A-) Otoriter B-) Demokrat Ailenizde psikiyatrik tanı alan kimse var mı ? A-) Evet B-) Hayır Kendinizin psikiyatrik tanı ve tedaviniz var mı ? Evet ( ) Hayır ( ) Cevabınız ‘Evet’ ise ve biliyorsanız tanıyı yazınız Tanı : …………………………………………. Alkol kullanıyormusunuz ? Evet ( ) Hayır ( ) Sigara kullanıyormusunuz ? Evet ( ) Hayır ( ) 91 92 93 94 Ek. 3. Eysenck KiĢilik Anketi-Gözden GeçirilmiĢ KısaltılmıĢ Formu 95 ÖZGEÇMĠġ KiĢisel Bilgiler: Adı Soyadı: Önder UZUN Doğum Tarihi / Yeri : 08.05.1991 / Samsun Eğitim Bilgileri: Mezun Olduğu Üniversite: Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü Yabancı Dil(ler) ve Düzeyi: İngilizce – Orta ĠĢ Deneyimi: 07.2015-09.2015: Avrasya Yaşlı Bakım ve Huzurevi Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar: 12-36 Aylık Çocuğu Olan Annelerin Algıladıkları Sosyal Destek İle Evlilik Uyumlarının İncelenmesi. (Tez) 96 97 98 99