elektif koroner anjiyografi yapılan hastalarda işlem öncesi ve sonrası

advertisement
T.C.
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ
CERRAHPAŞA TIP FAKÜLTESİ
KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI
ELEKTİF KORONER ANJİYOGRAFİ YAPILAN
HASTALARDA İŞLEM ÖNCESİ VE SONRASI YÜKSEK
DUYARLIKLI KARDİYAK TROPONİN T DÜZEYLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
(Uzmanlık Tezi)
Dr. Emre Ertürk
Tez Danışmanı
Prof.Dr. Zeki ÖNGEN
İSTANBUL - 2015
ÖNSÖZ
Asistanlık eğitimim süresince bilgi ve tecrübelerinden her zaman yararlandığım
değerli hocam, dertlerimizi bir kez olsun ah etmeden dinleyen, bizimle üzülüp sevinen
saygıdeğer büyüğüm, Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüsniye YÜKSEL’e;
Eğitimim süresince, gösterdiği sonsuz sabır, engin bilgisi ve tecrübesi ile bizden
asla yüz çevirmeyen; hakkını ödeyemeyeceğim yol göstericim, tez danışmanım, desteği
ile her an daha güçlü ve güvenli hissettiğim değerli hocam Prof. Dr. Zeki ÖNGEN’e;
Tezim ve eğitimim süresince desteğini bir an olsun esirgemeyen ve kendisinden
çok şeyler öğrendiğim değerli ağabeyim, hocam Doç. Dr. Bilgehan KARADAĞ’a;
Tezimin hazırlanmasında bana büyük yardımlarda bulunan Prof. Dr. Mine
KUCUR’a;
Tezimin oluşmasında, düzenlenmesinde ve yazımında büyük emekleri geçen,
klinikteki en yakın danışmanlarımız ve akıl hocalarımız olan; ilk çaldığımız kapıların
ardındaki destekçilerimiz, Uzm. Dr. Burçak KILIÇKIRAN AVCI’ya ve Uzm. Dr. Barış
İKİTİMUR’a;
Asistanlık hayatım boyunca beraber çalıştığımız, bana büyük yardımları dokunan
ve eğitimime katkısı olan Kardiyoloji Anabilim Dalı’nın değerli hocalarına;
Kardiyoloji eğitimim boyunca her şeyi paylaştığımız, ömür boyu sürecek
dostluklar kurduğumuz, eğitimim boyunca birlikte çalıştığımız meslektaşlarım asistan
arkadaşlarıma;
Başta tezimde olmak üzere, her daim yardımımıza koşan, çalışma ortamımızı daha
güzel hale getiren, kanatsız meleklerimiz Nurdan AYGÜN, Ayla AYDOĞMUŞ, Özlem
TUZCU, Nurdan DUYMUŞ TÜZÜN, Serap Rümeysa SANCAR ve tüm Kardiyoloji
Anabilim Dalı hemşirelerine;
Eğitimim boyunca birlikte çalıştığımız değerli yardımcılarımız personel ve
sekreterlerimize;
Bu zorlu süreçte bana her zaman destek olan ve hoşgörüsünü esirgemeyen taze
anne, sevgili eşim Sevgi, ailemizin yeni üyesi Defne’mize ve tüm aileme sonsuz
teşekkürü bir borç bilirim.
Saygılarımla
Dr. Emre ERTÜRK
I
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖNSÖZ.........................................................................................................................I
İÇİNDEKİLER .......................................................................................................... II
KISALTMALAR ......................................................................................................IV
TABLO LİSTESİ....................................................................................................... V
ŞEKİL LİSTESİ........................................................................................................VI
ÖZET....................................................................................................................... VII
ABSTRACT ...........................................................................................................VIII
1. GİRİŞ VE AMAÇ ................................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER ................................................................................................ 3
2.1. KORONER ARTER HASTALIĞINDA TANI YÖNTEMLERİ ......................... 3
2.1.1. Girişimsel Olmayan Yöntemler (11,12) ....................................................... 3
2.1.1.1. İstirahat ve Egzersiz Elektrokardiyografi ............................................... 3
2.1.1.2. Transtorasik Ekokardiyografi ................................................................ 4
2.1.1.3. Stres Ekokardiyografi (Egzersiz veya Dobutamin )................................ 5
2.1.1.4. Elektron Işını Bilgisayarlı Tomografi ( EBT )........................................ 5
2.1.1.5. Bilgisayarlı Tomografi ile Koroner Anjiyografi (BTA).......................... 6
2.1.1.6. Manyetik Rezonans Anjiyografi (MRA)................................................ 6
2.1.1.7. Nükleer Kardiyolojik İncelemeler.......................................................... 6
2.1.2. Girişimsel Yöntemler (15) ........................................................................... 7
2.1.3. İnvaziv Koroner Anjiyografi........................................................................ 7
2.1.3.1. Endikasyonlar ..................................................................................... 11
2.1.3.2. Kontrendikasyonlar ............................................................................. 13
2.1.3.3. Komplikasyonlar: ................................................................................ 16
2.1.4. Sol Ventrikül Anjiyografisi ( Ventrikografi ) ............................................. 22
2.1.5. Aortografi.................................................................................................. 22
2.1.6. Sağ Kalp Kateterizasyonu .......................................................................... 23
II
2.2. MİYOKARD NEKROZUNUN BİYOKİMYASAL BELİRTEÇLERİ .............. 24
2.2.1. Aspartat Aminotransferaz (AST)................................................................ 24
2.2.2. Laktat Dehidrogenaz (LDH) ...................................................................... 25
2.2.3. Kreatin kinaz: ............................................................................................ 25
2.2.4. Kreatin Kinaz İzoenzimleri ........................................................................ 25
2.2.5. Myoglobin ................................................................................................. 26
2.2.6. Troponinler................................................................................................ 27
2.2.6.1. Troponin T (TnT)................................................................................ 30
2.2.6.2. Troponin I (TnI) .................................................................................. 30
2.2.6.3. Yüksek Duyarlıklı Troponinler............................................................ 31
2.2.7. Yağ Asidi Bağlayıcı Protein ( h-FABP ) .................................................... 36
2.2.8. B-Natriüretik Peptid ve inaktif N-terminal fragmanı ( BNP, NT-proBNP ). 37
2.2.9. Atriyal Natriüretik Peptid ve MR-pro Fragmanı ( ANP, MR-proANP )...... 37
2.2.10. Kopeptin .................................................................................................. 37
2.2.11. Farklılaşma ve Büyüme Faktörü – 15 ( GDF-15)...................................... 37
2.2.12. İnterlökin 1 Reseptör Proteini ( ST2 )....................................................... 38
2.2.13. Kardiyotropin ( CT-1 ) ............................................................................. 38
2.2.14. Endotelin-1 ( ET-1).................................................................................. 38
2.2.15. Lipoprotein ile İlişkili Fosfolipaz-A2 ( Lp-PLA2 ) ................................... 38
3. GEREÇ VE YÖNTEM ......................................................................................... 39
3.1. İSTATİSTİKSEL ANALİZ............................................................................... 42
4. BULGULAR.......................................................................................................... 43
5. TARTIŞMA........................................................................................................... 53
6. SONUÇLAR .......................................................................................................... 63
7. KAYNAKLAR ...................................................................................................... 65
III
KISALTMALAR
AAA: Abdominal aort anevrizması
IVUS: İntravasküler ultrasonografi
ACEİ: Anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü
JL4: 4 numara sol Judkins kateteri
AKS: Akut koroner sendrom
JR4: 4 numara sağ Judkins kateteri
ANP: Atriyal natriüretik peptid
KABG: Koroner arter by-pass greftleme
ARB: Anjiyotensin reseptör blokörü
KAH: Koroner arter hastalığı
AST: Aspartat aminotransferaz
KOAH: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
AV: Atriyoventriküler
LAD: Sol ön inen arter
BNP: Beyin natriüretik peptid
LAO: Sol ön oblik
BT: Bilgisayarlı Tomografi
LDH: Laktat dehidrogenaz
BTA: Bilgisayarlı tomografi anjiyografi
LDL: Düşük yoğunluklu lipoprotein
CCS: Kanada Kardiyovasküler Topluluğu
LMCA: Sol ana koroner arter
CK: Kreatin kinaz
Lp-PLA: Lipoprotein ilişkili fosfolipaz
CT-1: Kardiyotropin-1
METS: Metabolik eşdeğer
cTnT: Kardiyak troponin T
MI: Miyokard İnfarktüsü
DSA: Dijital çıkarım anjiyografisi
MPS: Miyokard perfüzyon sintigrafisi
EBT: Elektron Işını Bilgisayarlı Tomografi
MRA: Manyetik rezonans anjiyografi
EF: Ejeksiyon fraksiyonu
MRI: Manyetik rezonans görüntüleme
EKG: Elektrokardiyografi
NYHA: New York Kalp Birliği
EKO: Ekokardiyografi
PET: Pozitron Emisyon Tomografisi
ET-1: Endotelin-1
PKG: Perkütan koroner girişim
GDF: Büyüme ve farklılaşma faktörü
RCA: Sağ koroner arter
GFR: Glomerüler filtrasyon hızı
SPECT: Tek foton emisyon bilgisayarlı tomografi
HDL: Yüksek yoğunluklu lipoprotein
STEMI: ST segment yükselmeli miyokard
infarktüsü
h-FABP: Kalp tipi yağ asidi bağlayıcı protein
SV: Sol ventrikül
hs-cTnT: Yüksek duyarlıklı kardiyak troponin T
Tro I: Troponin I
INR: Uluslararası normalleşme oranı
VKİ: Beden kitle indeksi
IV
TABLO LİSTESİ
Sayfa No
Tablo 1: Koroner Anjiyografinin Komplikasyonları ................................................... 16
Tablo 2:Miyokard İnfarktüsünün Değerlendirilmesinde Yararlanılan Nekroz Göstergeleri. 26
Tablo 3:Troponin Değerlerini Yükseltebilen Durumlar .............................................. 28
Tablo 4:Çalışmaya Alınan Hastaların Klinik ve Demografik Özellikleri..................... 43
Tablo 5:Hastalarda Girişimsel Olmayan Testler ve Sonuçları ..................................... 45
Tablo 6: Laboratuar Sonuçlarının Dağılımı ................................................................ 46
Tablo 7:Koroner Anjiyografi Öncesi ve Sonrası Veriler ............................................. 46
Tablo 8:Troponin değerleri (ng/L).............................................................................. 47
Tablo 9: Troponin Değerleri ve Hasta Grupları ile İlişkisi .......................................... 48
Tablo 10:Troponin Düzeyleri Yüksek Olan Hasta Gruplarının Özellikleri.................. 50
Tablo 11:Troponin Düzeyleri Yüksek Olan Hasta Gruplarının Koroner Anjiyografi
Sonuçlarına Göre Karşılaştırılması ................................................................ 52
V
ŞEKİL LİSTESİ
Sayfa No
Şekil 1:Hastaların angina pektoris CCS sınıflandırmasına göre dağılımı ..................... 44
Şekil 2:Troponin düzeylerinde yükseklik saptanan hasta grupları................................ 49
VI
ÖZET
Elektif Koroner Anjiyografi Yapılan Hastalarda İşlem Öncesi ve Sonrası
Yüksek Duyarlıklı Kardiyak Troponin T Düzeylerinin Değerlendirilmesi
Amaç: Çalışmamızın amacı, kararlı koroner arter hastalığı ön tanılı hastalarda; elektif
koroner anjiyografi işlemi ile miyokardda hasar oluşturup oluşturulmadığının, işlem
öncesi ve işlemden 4 saat sonrasında hs-cTnT düzeylerinin ölçümü ile saptanması; eğer
yükseliyorsa bunun nedenleri ve klinik sonlanım noktalarının ortaya konmasıdır
Yöntem: Çalışmamızda Cerrahpaşa Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim
Dalı’nda Mayıs 2013 – Aralık 2014 tarihleri arasında elektif koroner anjiyografi
yapılan, kararlı koroner arter hastalığı ön tanılı 253 hastada; anjiyografi işleminden önce
ve işlemden 4 saat sonra venöz kan örneklemesi yapılarak, bu örneklerde Roche
firmasına ait Elecsys marka hs-cTnT testi ile yüksek duyarlıklı troponin değerlerinin
ölçülmesi; bu değerlerin karşılaştırılması ve koroner anjiyografi sırasında miyokard
hasarı oluşturup oluşturmadığımızın bu yöntemle saptanması amaçlanmıştır. İşlem
öncesi hastanın öyküsü, fizik muayenesi, labotaruvar sonuçları, kullandığı ilaçlar, aile
öyküsü değerlendirilecektir.
Bulgular: Troponin düzeyleri ile diğer değişkenlerin ilişkileri incelendiğinde; yaş artışı
ile, ejeksiyon fraksiyonunun düşüklüğü ile, üre düzeyindeki artış ve kullanılan kontrast
madde miktarındaki artış ile troponin düzeyleri daha yüksek olarak saptandı. Bunlar
arasında sadece kullanılan kontrast madde miktarındaki artış, troponin miktarındaki
değişim ile ilişkili bulundu. (p=0,04) Bu bulgulara ek olarak diyastolik kan basıncındaki
yükseklik ile işlem sonrası troponin düzeyleri daha yüksek olarak bulundu; işlem öncesi
ve sonrası arasındaki değişim değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlılık
düzeyine çok yaklaştığı saptandı. (p=0,068)İkinci analizde ise; erkek cinsiyet, kronik
iskemik kalp hastalığı, atriyum fibrilasyonu, klopidogrel kullanımı, ACEİ/ARB
kullanımı, beta bloker kullanımı, antikoagülan kullanımı, eskiden sigara içenler, alkol
kullanımı, tanısal olmayan efor testi, EKO’da duvar hareket bozukluğu, koroner arter
hastalığı olanlar, sol ana koroner arter tutulumu, sirkümfleks arter tutulumu, sağ koroner
arter tutulumu, LMCA ve/veya 3 Damar Hastalığı, 2 damar hastalığı olan hasta
gruplarında, hs-cTnT düzeylerinin toplumda 99. Persantil olarak kabul edilen 14ng/L’yi
aştığı saptandı. Troponin yüksekliği aynı zamanda takipte olumsuz sonlanım
noktalarıyla da ilişkili olarak bulundu (p<0,01)
Sonuçlar: Çalışmamızda, koroner anjiyografinin tek başına troponin düzeyini
arttırmadığı saptanmıştır. Yaş artışı, üre düzeyinin artışı, kullanılan kontrast madde
miktarında artış ve ejeksiyon fraksiyonundaki düşüş ile troponin düzeylerinin daha
yüksek olduğu saptandı. Eşlik eden risk faktörleri ile birlikte bazal ve işlem sonrası hscTnT yüksekliğinin ise uzun dönemde olumsuz sonlanımlar ile ilişkisi gösterilmiştir.
VII
ABSTRACT
Evaluation of Pre and Postprocedure Cardiac Troponin T Values in Patients
Undergoing Elective Coronary Angiography
Objective: The aim of this study is to evaluate myocardial injury in elective coronary
angiography patients; by measuring preprocedure and postprocedure 4. hour hs-cTnT
values and to determine the reasons and clinical end points if injury occurs.
Method: 253 elective coronary angiography patients with a prediagnosis of stable
coronary artery disease in Cardiology Clinic of Cerrahpaşa Medical Faculty between
May 2013 and December 2014 were included in our study. Preprocedure and
postprocedure 4. hour venous blood samples were driven and hs-cTnT values were
measured with Elecsys troponin test of Roche. The results were compared with each
other and miyocardial injury were evaluated accordingly. Clinical history, physical
examination, laboratory results, medications and family history was recorded and
analyzed.
Results: Higher hs-cTnT values measured in patients with; increasing age, lower
ejection fraction, higher blood urea values and exposure of higher amounts of contrast
dye. Among these; only the amount of contrast exposure were found directly
proportional to troponin changes (p=0,04). Additionally, elevation of diastolic blood
pressure were found to be with higher postprocedure hs-cTnT values and when it is
evaluated with variation between pre and postprocedure hs-cTnT values, it is found
nearly significant (p=0,068). Secondarily; patients were analyzed according to hs-cTnT
values exceeding 14 ng/L what is determined to be the 99. percentile value in normal
population. Male gender, chronic ischemic heart disease, atrial fibrillation, clopidogrel,
ACEI/ARB, beta blocker, anticoagulant and alcohol use, being ex-smoker, having nondiagnostic treadmill exercise test, wall motion abnormality in transthoracic
echocardiography, coronary artery disease, involvement of left main coronary artery,
circumflex artery, right coronary artery, LMCA and/or 3 vessel disease, 2 vessel disease
were found significantly higher. Troponin elevation were also found related with
adverse clinical outcomes in follow-up (p<0,01).
Conclusion: Coronary angiography was found not to increase the level of hs-cTnT
alone. Higher hs-cTnT values measured in patients with; increasing age, lower ejection
fraction, higher blood urea values and exposure of higher amounts of contrast dye.
Baseline and postprocedure high hs-cTnT values and concomitant risk factors were
related to adverse clinical outcomes in follow-up.
VIII
1. GİRİŞ VE AMAÇ
İlk olarak 1958 yılında Cleveland Clinic’te Dr. Mason Sones ve ekibi selektif
koroner anjiyografi işlemini uygulamışlardır. O tarihten itibaren selektif koroner anjiyografi
diyagnostik Kardiyolojide önemli bir tanı aracı olmaya devam etmektedir. Sadece ABD’de
yılda 1.5 milyondan fazla koroner anjiyografi yapılmaktadır.Diğer görüntüleme
yöntemlerindeki gelişmelere rağmen, belirgin koroner arter hastalığının saptanmasında
koroner arteriyografi altın standart olmaya devam etmektedir.(1)
Kardiyak troponin akut miyokard infarktüsünün tanısı ve akut kardiyak iskemi bulgu
ve semptomlarıyla acil servise başvuran hastaların risk değerlendirilmesinde standart
belirteçtir (2).
Kalp tropnin T’sinin (cTnT) büyük kısmı kontraktil aparat içinde bulunur ( yaklaşık
10 mg/g doku) ve proteolitik yıkım ile kana salınır. cTnT’nin %6-%8 kadarının serbest
sitozolik bileşen olarak bulunduğu gösterilmiştir. (3) Sitozolik havuzdan salınımın iskemi
ile olduğu düşünülmüştür; fakat günümüze kadar olan kanıtlar cTnT’nin kana salınımının
hücre ölümü ile ilişkili ve geri dönüşsüz olduğunu göstermiştir. Kardiyak troponin
salınımının geri dönüşlü iskemik hasara bağlı olabileceği de ortaya atılmıştır. Kardiyak
troponin salınımının tahmin edilen mekanizmaları; apoptoz, normal miyosit döngüsü,
proteolitik yıkım ürünlerinin hücresel salınımı, artmış hücre duvarı geçirgenliği ve
membranda kabarcıkların oluşup, kana salınmasıdır. (4)
Geçtiğimiz birkaç yılda, kardiyak troponin testlerinin analitik duyarlılığı tamamen
sağlıklı bireylerde de troponin düzeylerinin ölçülebileceği şekilde artmıştır. Yakın zamanlı
araştırmalar; daha önceden kalp hastalığı öyküsü olmayan kişilerde, hastalık riskinin
belirlenmesinde, yüksek duyarlıklı kardiyak troponin düzeylerinin, geleneksel belirteçlere
ilave
edilebileceğini
göstermiştir.
Kardiyak
troponin
düzeylerinin
geri
dönüşlü
yaralanmalarda da artabileceği ve minör miyokard hasarının saptanmasında kullanılıp
kullanılamayacağı bir tartışma konusudur. (2)
1
Kararlı koroner arter hastalığı olanlarda hafifçe artmış hs-cTnT düzeyleri birçok
kardiyovasküler hastalıkla ilişkilidir ve uzun dönemde kardiyovasküler hastalıklar için
öngördürücüdür. (5)
Yüksek duyarlıklı testler kullanıldığında; düşük miktarda salınan troponinlerin klinik
öneminin ortaya konması için seri troponin ölçümleri gereklidir. İstatistiksel ve klinik
olarak anlamlı troponin değişim miktarlarının ortaya konması ve kan analizleri için zaman
aralığının ortaya konması için yeni kılavuzlar gereklidir. (6) Akut koroner sendrom
olmayan hastalarda, hafif koroner arter hastalığında bile ölçülebilen hs-cTnT seviyeleri
saptanmıştır. (7)
Yapılan çalışmalarda, girişimsel ve cerrahi kardiyak işlemlerin miyokardda hasar
oluşturarak troponinlerde artışa neden olabildiği gösterilmiş ve bu işlemler sonrası
miyokard enfarktüsü tanımlarında farklı eşik değerlerinin kullanımı Üçüncü Evrensel
Miyokart Enfarktüsü Tanımı Avrupa Kılavuzunda önerilmiştir. (8)
Çalışmamızda Cerrahpaşa Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı’nda
elektif koroner anjiyografi yapılan, kararlı koroner arter hastalığı ön tanılı hastalarda;
anjiyografi işleminden önce ve işlemden 4 saat sonra venöz kan örneklemesi yapılarak, bu
örneklerde Roche firmasına ait Elecsys marka hs-cTnT testi ile yüksek duyarlıklı troponin
değerlerinin ölçülmesi; bu değerlerin karşılaştırılması ve koroner anjiyografi sırasında
miyokard hasarı oluşturup oluşturmadığımızın bu yöntemle saptanması amaçlanmıştır.
İşlem öncesi hastanın öyküsü, fizik muayenesi, labotaruvar sonuçları, kullandığı ilaçlar, aile
öyküsü değerlendirilecektir.
Amaçlar;
1- Kararlı koroner arter hastalığı ön tanılı hastalarda; elektif koroner anjiyografi
işlemi ile miyokardda hasar oluşturup oluşturulmadığının, işlem öncesi ve işlemden 4 saat
sonrasında hs-cTnT düzeylerinin ölçümü ile saptanması.
2- Troponin artışı oluyor ise bunu belirleyen hasta özelliklerinin saptanması
3- Hastaların işlem öncesi ve sonrası hs-cTnT düzeylerinin, demografik ve klinik
faktörlerle olan ilişkisi
4- Troponin düzeyleri ile izlem sonundaki klinik son noktalar arasındaki ilişkinin
belirlenmesi.
2
2. GENEL BİLGİLER
2.1. KORONER ARTER HASTALIĞINDA TANI YÖNTEMLERİ
2.1.1. Girişimsel Olmayan Yöntemler (11,12)
1-İstirahat ve egzersiz EKG testi
2- Transtorasik EKO
3-Stres EKO ( egzersiz veya farmakolojik )
4-Elektron ışını bilgisayarlı tomografi
5-Spiral BT anjiyografi
6-Manyetik rezonans anjiyografi
7- Nükleer Kardiyolojik yöntemler ( MPS, PET, SPECT )
2.1.1.1. İstirahat ve Egzersiz Elektrokardiyografi
Koroner arter hastalığı şüphesi olan tüm hastaların 12-derivasyonlu istirahat EKG’si
kaydedilmelidir. Normal bir istirahat EKG’si şiddetli anjinası olan hastalarda nadir değildir
ve iskemi tanısını dışlamaz. Ancak istirahat EKG’si önceki miyokard infarktüsü veya
anormal repolarizasyon paterni gibi koroner arter hastalığı belirtilerini gösterebilir. Bir
EKG gelecekteki olası durumlarda karşılaştırma için bir temel oluşturacaktır. (9)
İstirahat EKG’si tamamen normal olan olgularda, angina anında çekilen EKG’lerin
%50’sinde bozukluk saptanır. Sinüs taşikardisi sık iken, bradiaritmiler daha seyrektir. ST
segment çökme ya da yükselmesi koroner arter hastalığı olasılığını arttırır. Ciddi angina
atakları olan yüksek riskli olgularda daha fazla girişimsel olmayan test uygulanmaksızın
hemen koroner anjiyografi yapılabilir. (11)
Egzersiz testi genel olarak güvenli bir testtir. Treadmill testi ya da bisiklet
ergometri uygulanabilir.Egzersiz EKG testi sırasındaki başlıca tanısal EKG bozukluğu; bir
veya daha fazla EKG derivasyonunda, J noktasından sonra en az 0.06-0.08 sn süreyle, >0.1
mV horizontal veya aşağı yönlü ST-segment çökmesidir. Hastaların yaklaşık %15’inde
tansıal ST-segment çöküşünün sadece istirahat fazı sırasında görüldüğü unutulmamalıdır.
3
Test ayrıca kalp hızı yanıtı, kan basıncı yanıtı, belirtiler ve ulaşılan iş yükü gibi hem
prognostik hem de tanısal öneme sahip parametreler hakkında da ek bilgiler sağlar. (10)
Elektrokardiyografide ST çökmesine ait yanlış pozitiflikler; digoksin kullanımı, sol
ventrikül hipertrofisi, Wolf-Parkinson-White sendromu, elektrolit bozuklukları, dal blokları
ve hiperventilasyon sendromlarında sık olarak gözlenir (11,12).
Egzersiz stres testi için mutlak kontrendikasyonlar şunlardır: (16, 17, 18)

Egzersiz stres testi için mutlak kontrendikasyonlar şunlardır: (16, 17, 18)

48 saat içinde yeni angina atağı, kararsız angina veya konjestif kalp yetersizliği

2-4 gün içinde, yeni geçirilmiş miyokard infarktüsü (MI)

Kontrolsüz sistemik hipertansiyon ( sistolik >220 mmHg, diyastolik >120 mmHg )

Ciddi pulmoner hipertansiyon

Tedavi edilmemiş, hayatı tehdit eden aritmiler

Dekompanse konjestif kalp yetersizliği

İleri derecede AV blok ( pacemaker olmadan )

Akut miyokardit veya perikardit
Egzersiz testi için göreceli kontrendikasyonlar ise şunlardır:

Ciddi mitral veya aort darlığı

Ciddi obstrüktif kardiyomiyopati

Akut sistemik hastalık bulunması

Nörolojik ve ortopedik hastalık, ciddi pulmoner hastalık, periferik vasküler hastalık, ciddi
kondüsyon bozukluğu veya egzersiz protokolüne uyum sağlayamama gibi egzersiz
protokolünü bozabilecek durumlar
2.1.1.2. Transtorasik Ekokardiyografi
İstirahat 2-boyutlu ve Doppler transtorasik ekokardiyografi kalp yapısı ve işlevi
hakkında bilgi verir. Sol ventrikül (SV) işlevleri bu hastalarda genellikle normal olmakla
birlikte, bölgesel duvar hareket anormalliklerinin tespit edilmesi KAH olasılığını arttırır.
Dahası, kalp kapak hastalığı (aort darlığı) veya hipertrofik kardiyomiyopati gibi benzer
semptomlara yol açabilecek ayırıcı tanıda düşünülmesi gereken nedenler dışlanabilir.
4
Kararlı koroner arter hastalarında önemli bir prognostik parametre olan global ventrikül
işlevleri ölçülebilir. (13,14)
Avrupa Kardiyoloji Derneğinin kararlı angina pektoris kılavuzuna göre ilk tanısal
değerlendirmede EKO yapılması önerilen durumlar şöyledir:
1. Kalp kapak hastalığı veya hipertrofik kardiyomiyopati düşündüren oskültasyon bulguları
2. Kalp yetersizliğinden kuşkulanılan hastalar
3. Daha önce miyokard infarktüsü geçirenler
4. Sol dal bloku, sol anterior hemiblok veya q dalgası dahil olmak üzee EKG’de anlamlı
patolojik değişiklikler bulunan hastalardır (15)
Kararlı angina pektoris sol ventrikül sistolik fonksiyonunun bozulmasına neden olabilir.
Hastaların medikal veya girişimsel tedavi seçimi ile prognoz tayininde sol ventrikülün global ve
bölgesel disfonksiyonunun yaygınlık ve ciddiyeti oldukça önemlidir. (18)
2.1.1.3. Stres Ekokardiyografi (Egzersiz veya Dobutamin )
Stres sırasında (bisiklet ergometri veya dobutamin) ya da hemen sonrasında yapılarak
istirahat ve egzersiz görüntüleri birlikte olmak üzere, bölgesel miyokardiyal sistolik
fonksiyon değerlendirilir. (12)
Egzersiz, farmakolojik testlere kıyasla daha fizyolojik bir ortam sağlar ve egzersiz
süresi ve iş yükü gibi ek fizyolojik veriler sunduğu gibi; kalp hızı, kan basıncı ve EKG’deki
değişiklikler hakkında da bilgi sağlar. Bu nedenle, yapılabiliyorsa egzersiz tercih edilmesi
gereken tetkiktir.(19)
Egzersiz sonrası duvar hareket kusuru saptanması koroner arter hastalığı açısından
anlamlıdır. (12)
2.1.1.4. Elektron Işını Bilgisayarlı Tomografi ( EBT )
Bu yöntemde akut kardiyak olay riskinin saptanması için koroner arter kalsiyum
skoru hesaplanarak segmental koroner arter hastalığı değerlendirilir. En önemli klinik
kullanım alanı, koroner arter hastalığı açısından önemli risk faktörlerine sahip olan
asemptomatik olgulardır. Semptomatik olgularda stres testi bu yöntemden daha faydalıdır.
(12)
5
2.1.1.5. Bilgisayarlı Tomografi ile Koroner Anjiyografi (BTA)
Kontrast ajanın intravenöz enjeksiyonu sonrasında, BT ile koroner arter lümeni
görüntülenebilir. Uygun teknoloji (en az 64-kesitli BT) ve hasta seçimi şarttır. Uzmanların
görüşüne göre, sadece nefesini yeterince tutabilecek, ciddi obezitesi olmayan, kalsiyum
skoru (örn. Agatston skoru <400) ve dağılımı uygun, sinus ritminde ve kalp hızı ≤65
vuru/dk (tercihen ≤60 vuru/dk) hastalarda koroner BTA düşünülmelidir.(21) Gerekirse, kısa
etkili
beta-blokerlerin
veya diğer
kalp hızını
baskılayan
ilaçların kullanılması
önerilmektedir. Koroner BTA’nın özgüllüğü, koroner kalsiyum miktarının artması ile
düşer.(20,22,23) Agatston skoru >400 olan semptomatik bireylerde koroner arter darlığının
prevalansının yüksek olduğu gösterilmiştir.(24) Bu nedenle, kalsiyum skoru 400’ün
üzerindeki olgularda koroner BTA ile devam edilmemesi akılcı bir yaklaşımdır.(25)
Birçok küçük seride koroner arter hastalığının tanısında standart koroner anjiyografi
ile karşılaştırılmış ve %50’den daha fazla darlıkların saptanmasında duyarlılık %83 ve
özgüllük %92 bulunmuştur. Ayrıca, olgunun maruz kaldığı radyasyon düzeyi sık
kullanımını engelleyen önemli bir faktördür. (26)
2.1.1.6. Manyetik Rezonans Anjiyografi (MRA)
Günümüzde koroner manyetik rezonans anjiyografi ( MRA ) yöntemi koroner
arterlerin üst ve orta segmentleri ile bazı dallarını görüntülemede faydalıdır. Klinik
uygulamada, nativ koroner arterlerin ve by-pass gretlerinin açıklığını araştırmak için
kullanılabilir. Ayrıca, koroner arter anomalilerini saptamak ve cerrahi ya da medikal tedavi
sonrası izlem amacı ile de kullanılabilir. (27)
2.1.1.7. Nükleer Kardiyolojik İncelemeler
Miyokard perfüzyon SPECT, özellikle istirahat EKG’si bozuk olup eforlu EKG
uygulanamayan ve test öncesi olasılığı orta düzeyde olan koroner arter hastalığı olgıları için
uygun bir endikasyondur. Anjiyografik olarak önemli koroner darlığı olmayan (<%50),
koroner arter hastalığı olasılığı düşük (<%15) olgular standart egzersiz EKG testi ile
herhangi bir ileri tetkik yapılmaksızın ayırt edilebilir; ancak klinik izlem önerilmelidir.
Koroner arter hastalığı olasılığı orta (%15-50) olan olgular için bir sonraki aşama standart
6
egzersiz EKG testidir. Egzersiz EKG testi sonrası koroner arter hastalığı gelişme olasılığı
orta düzeyde kalan, ayrıca sol dal bloğu, sol ventrikül hipertrofisi gibi nedenlerde test
sonucu şüpheli iskemik olan olgular ile test öncesi koroner arter hastalığı olasılığı%50-85
olan ( bu olgularda testin negatif bulunması koroner arter hastalığı olasılığını düşürmez )
olgular stres eşliğinde MPS’den yarar görürler. (28)
SPECT perfüzyon sintigrafisi, göreceli bölgesel kan akımını yansı- tan bölgesel
işaretleyici tutulumunu görüntülemek için uygulanır. Bu teknikte, miyokart hipoperfüzyonu
stres sırasında istirahate göre işaretleyici tutulumunun daha az olması şekilde tanımlanır.
Farmakolojik stres testi ile yapılan perfüzyon sintigrafisi, ye- terli egzersiz yapamayan
hastalarda gereklidir veya egzersiz stre- sine alternatif olarak kullanılabilir. (29,30)
Anjiyografik olarak önemli (>%50-70 darlık) derecede koroner arter hastalığı
tanısında MPS SPECT’in duyarlılık ve özgüllüğü sırasıyla treadmill egzersiz SPECT için
%88 ve %72, adenozin SPECT için %89 ve %81 olarak saptanmıştır. (28)
2.1.2. Girişimsel Yöntemler (15)
1-Koroner anjiyografi
2-Koroner damar içi USG ( IVUS )
3Koroner anjiyoskopi
2.1.3. İnvaziv Koroner Anjiyografi
Arteriyel yolla koroner damarlara kontrast madde verilip sineanjiyografik görüntü
elde edilmesi işlemine koroner anjiyografi denilmektedir. Günümüzde tıkayıcı koroner arter
hastalığının kesin tanısında en geçerli yöntemdir.(38)
Bu yöntemle sadece koroner arterler değil, kalp boşlukları, aorta, pulmoner venler ve
periferik damarlar hastalık, anomali ve tıkanıklık için incelenebilir ve kardiyovasküler
hemodinamik parametreler (basınç, kardiyak debi, oksimetri) hesaplanabilir (32). Koroner
anjiyografi koroner arter hastalığına bağlı damar darlığının teşhisinde ve uygun tedaviyi
belirlemede altın standart yöntem olmayı sürdürmektedir (34,35).
7
Günümüzde koroner anjiyografide Seldinger’in 1953 yılında tarif ettiği teknik
kullanılmaktadır. Bu yöntemle femoral ağırlıklı olmak üzere, brakiyal, radyal ve aksillar
arter yoluyla koroner anjiyografi yapılabilmektedir. Lokal anestezi sonrası, artere 45
derecelik açı ile girilir ve iğnenin içinden kılavuz bir tel geçirilir. Tele karşı direnç oluşması
iğnenin arter yolundan saptığını gösterir. Kılavuz tel rahat ilerledikten sonra üzerinden kılıf
yerleştirilir. Bu teknikle kontrast maddeler aracılığıyla koroner arterin darlıkları
görüntülenmektedir.
Darlıkların
derecelendirilmesi
için
anjiyografik
görüntüler
kullanılmaktadır. Her lezyon sineanjiyografik dijital ölçüm sistemi ile kantiatif olarak darlık
yüzdesi ile değerlendirilir. Bu işlem, normal çaplı komşu referans segmentle
karşılaştırılarak yapılmaktadır. İşlem sonunda eğer ileri bir işleme gerek yoksa yani darlık
dereceleri ciddi değilse işlem sonlandırılır. Koroner anjiyografi sonrası, arteriyel kılıf
çekimi, monitörize bir şekilde, tansiyon kontrolü altında yapılmalıdır. Çekim esnasında
vagal reaksiyonlar için atropin hazırda bulundurulmalıdır (38)
İlk selektif koroner anjiyografi ise 1958-59’da Dr. Mason Sones ve arkadaşları
tarafından Cleveland Clinic’te uygulanmıştır (33,34,35). Koroner anjiyografi ile tespit
edilebilen koroner arter hastalıkları kabaca en sık ateroskleroz, koroner arter anomalileri,
fistüller, koroner spazm, koroner emboli, koroner arterit ve miyokardiyal köprülerdir (36).
Koroner anjiyografi genelde elektif bir tanı yöntemidir (31). Acil durumlar hariç hasta
koroner anjiyografi için önceden hazırlanmalıdır. Hastaya koroner anjiyografi yapılması
kararı verildikten sonra anamnezi uygun alınmalı, fizik muayenesi yapılmalı, koroner
anjiyografi endikasyonu gözden geçirilmeli, EKG ,non-invazif test sonuçları, özgeçmişe
ait alerji ve kanama hikayesi, son 24 saat içinde bakılan serum elektrolitleri,
kreatinin, kan sayımı ve koagulasyon parametreleri, tekrarlanmalı, varsa geçmişe ait
anjiyografi, anjiyoplasti ve cerrahi raporları ve bunların birer örneği hasta dosyasına
konulmalıdır. Hastadan mutlaka bilgilendirilmiş olur tam ve eksiksiz olarak alınmalıdır
(31,33,35,37). Hastaya inme, ölüm, miyokard infarktüsü gibi majör ve hematom gibi minör
komplikasyonlar hakkında bilgi verilmelidir (31,33,35,37). Hastaların venöz damar yolları
açık olmalı ve EKG monitörizasyonu yapılmalıdır. Hastanın kasık tıraşının yapılarak
girişim bölgesinin antiseptik solüsyonla sillinmesi önerilir. (31).
Koroner anjiyografi ve sol kalp kateterizasyonunda ilk basamak içinden kateterlerin,
kılavuz tellerin (guidewire) vasıtasıyla (kılavuz telin üzerinden) ilerletilebileceği işlem
8
boyunca açık bir arteriyal damar yolu sağlanmasıdır. Aslında koroner anjiyografinin en
sorunlu
ve
ağrılı
kısmı
arteriyel
ponksiyondur (31). Bazı hastalarda ağrı vagal
reaksiyonları tetiklemektedir (31,35). Bundan kaçınmak için lokal anesteziyi yeterli
miktarda yapmak ve ağrı hissi varsa ilave anestetik vermekten çekinmemek gerekir (8).
Giriş yeri için en çok kullanılan arter femoral arterdir (31,33,35).
Arteri delme işleminde kullanılan yöntem Seldinger tekniği olarak da bilinmektedir.
Sıklıkla göbeğinde kapak olmayan, ön-duvar ponksiyon iğnesi cilde yavaşça sokularak cilt
geçilir ve iğnenin ucu ile arterin pulsasyonu, damarı delmeden önce hissedilir. İğne damara
sokulduğu zaman dışarıdaki ucundan geriye pulsatil kan akımı gelmesi iğne ucunun arterin
lümeninde bulunduğunu kanıtlar. Bu aşamada iğne daha fazla ilerletilmemelidir. Kan
pulsasyonlarının kesilmesi, damarın delinip geçildiğini ve iğnenin lümenden çıktığını
gösterir. İğne yavaşça geri çekilerek tekrar lümene girmesi sağlanır. Giriş yerinde lokal
kanama riski artmıştır ve kateterizasyon sırasında sık sık kontrol edilmelidir. Bu durumda
yapılacak heparin dozu azaltılabilir ve işlem sonrası kılıf çıkarıldıktan sonra daha uzun süre
kompresyon gerekebilir.
Damara girilir girilmez, floroskopi altında ucu esnek, elastiki, 0.035” metal tel,
kılavuz iğnenin içinden geçirilerek, damara, aortaya, kalbe doğru ilerletilir. Daha sonra bir
ucu damarda, diğer ucu dışarıda olan kılavuz tel üzerinden ponksiyon iğnesi dışarı çıkarılır
ve yaklaşık 15 cm uzunluğundaki içi boş ( içeriden dışarıya kapalı hemostatik kapaklı ),
genellikle 5-8 F çapındaki plastik kılıf ( sheath ) içerisine daha sert olan dilatör sokulur ve
sonra da kılavuz telin damar dışında bulunan proksimal ucu kılıf-dilatör kompleksinin içine
distal ucundan sokulup, proksimalinden çıkarılır. Telin dışarıdaki ucu sol elle tutulup
sabitleştirilir ve kılıf-dilatör kompleksi sağ elle damara doğru sabit basınç uygulayarak
ilerletilir ve damara yerleştirilir. (39)
Sheath takıldıktan sonra
heparinli
sıvıyla yıkanmalıdır. Vasküler kılıf yerine
yerleştirildikten sonra kalıcı arteriyel yol elde edilmiş olur. Bundan sonra sırada sol kalp
ve koronerlere kateterler (içi boş minik polietilen veya poliüretan özel borucuklar) ile
ulaşmak kalır. Sol ve sağ koroner arterler ve sol ventrikülün kolaylıkla kateterizasyonu
için her biri önceden şekil verilmiş muhtelif kateterler mevcuttur (31,33). Bunların içinde
en yaygın kullanılan (%90’ın üstünde) Judkins kateterleridir (31,32,33,34,35,36,37). İdeal
olan JL4 ve JR4 kateterleridir. Koroner anjiyografinin bir prensibi de hangi kateter olursa
9
olsun, kateter ancak içinde J uçlu bir kılavuz tel varken ilerletilir (31).
Sol kalp kateterizasyonu ve koroner anjiyografi için sırası ile Pigtail ve Judkins’in sağ
ve sol koroner kateterleri, floroskopi altında femoral-iliyak arterler ve aorta yolu ile
retrograd aort kemerinin köküne, aort kapak yaprakçıklarının üzerine kadar görerek
ilerletilir. Daha sonra da ilgili kateter içindeki kılavuz tel çıkarılıp, lümeni elle heparinli
serum fizyolojik ile yıkandıktan sonra basınç ölçüm sistemine manifold ile bağlanarak ilgili
kateterle tekniğine uygun olarak sol ventrikül ve koroner ostiumlara sokulur. (39)
Üçlü manifoldun bir musluğu direk kontrast maddeye bağlıdır. Bundan sonra
floroskopide görmeden kateter hareket ettirilmez ve floroskopi altında kateter görerek
sol ana koroner artere direk, sağ koroner artere ise manevra yaptırılarak oturtulur (31).
Koroner anjiyografide majör damarların ve yan dalların seyri en az 2
farklı açıdan
görüntülenmelidir (31). Sol koroner anjiyografide standart 4-5 görüntü alınırken
sağ
koroner anjiyografide 2 görüntü yeterli olabilir (31,33). Pratik olarak sol ana koroner
arter için kranial görüntülerde sol ön inen arter ve kaudal görüntülerde sirkumfleks
arter görüntülenir (31,33).
İstenen kardiyak işlemler tamamlanıp bittikten sonra kateterler ve plastik kılıf sırası
ile vücuttan çıkarılır. Bu işlem koroner anjiyografide ağrılı olabilecek ve vagotonik
reaksiyona yol açabilecek arter ponksiyonundan sonraki ikinci işlemdir (31,35). Bu
nedenle
lokal
anestezinin
etkisi geçti ise
yeniden
lokal
anestetik
vermekten
kaçınılmamalıdır (35). Damara giriş noktasına kanamayı durdurmak için lokal basınç
uygulanır. Plastik kılıf tanısal anjiyografiden sonra hemen, şayet işlem sırasında heparin
verilmişse 4-6 saat aradan sonra çıkarılır. Hemostazis, el ile veya kompresyon cihazı (
Femostop gibi ) kullanılarak sağlanabilir. Damar kapatma cihazları (Angioseal gibi)
antikoagüle hastalarda plastik kılıfın erken çekilmesini sağlar ve böylece kanama
komplikasyonlarını da azaltabilir. Genellikle kalp kateterizasyonundan sonra hasta
hastanede 6-24 saat yatak istirahatinde kalır. (39)
Hastanın arteriyel ponksiyon yapılan bacağını düz tutması ve fazla oynatmaması,
yataktan kalkmadan bol sıvı alması, öksürünce yavaşça kasığını tutması söylenmelidir
(31). Hastanın ilk ambulasyonunu gözlem altında yapmak faydalı olabilir ve hastaya
eve gidince bir geç kanama ihtimaline karşı kanama olursa kasığına bastırması hareket
etmemesi ve acil yardım çağırması söylenmelidir (35).
10
Koroner anjiyografi ile elde edilen tanısal koroner anatomi bilgisi sayesinde (en
sık ateromatöz koroner arter darlığı ve ilişkili tromboz, koroner anomaliler, koroner
disseksiyon, miyokardiyal bridge ve diğerleri) hastanın diğer klinik bilgisi ışığında aynı
seansta acil veya elektif koroner balon ve stent uygulamaları yapılabilmekte sonrası için
ilave tetkikler istenebilmekte, medikal tedavi veya cerrahi işlem kararı verilebilmektedir
(35,37)
2.1.3.1. Endikasyonlar
 Akut miyokard infarktüsü
 Kararsız angina pektoris
 Medikal tedaviye rağmen kontrol edilemeyen kronik stabil angina
 Anormal stres testi
 Ventriküler aritmi
 Sol ventrikül disfonksiyonu
 Kalp kapak hastalığı
 Kardiyavasküler cerrahi öncesi koroner değerlendirme
 Kardiyovasküler olmayan cerrahi öncesi risk değerlendirme
 Kardiyak transplantasyon sonrası periyodik takip
İnvaziv girişimleri reddeden, revaskülarizasyonu istemeyen, PKG veya KABG adayı
olmayan veya revaskülarizasyonun fonksiyonel kapasiteyi veya yaşam kalitesini arttırması
beklenmeyen anjinalı hastalarda invaziv koroner anjiyografi uygulanmamalıdır. (40)
Akut Miyokard İnfarktüsü
Akut miyokard infarktüsünde rutin kullanımı için sol kalp kateterizasyonuna,
özellikle primer perkütan koroner girişim yapılma ihtimali yüksek olanlar, kardiyojenik
şokta olan veya hemodinamik kararsızlığın diğer kanıtları olanlarda veya cerrahi onarım
yapılması ihtimali yüksek olan mekanik komplikasyonu olanlarda sınıf I endikasyon
verilmiştir. Akut
STEMI’li hastalar
için primer anjiyoplasti yapılma amacıyla
kullanılabilmektedir. ST segment elevasyonu olmayan stabil hastalarda erken invazif
stratejinin faydalı olduğuna dair kanıtlar mevcuttur. ST segment elevasyonu olmayan MI’lı
hastalarda, erken invazif strateji, aşağıdaki özelliklerin varlığında sınıf I endikasyon
almıştır: yüksek kardiyak troponinler, yeni veya yeni olduğu varsayılan ST segment
11
depresyonu, kalp yetersizliği, baskılanmış ventriküler fonksiyonlar, hemodinamik
kararsızlık, sürekli ventriküler taşikardi, önceden by-pass ameliyatı öyküsü veya son 6 ayda
koroner girişim öyküsü. Trombolitik tedavi sonrası devam eden ağrısı veya düzelmemiş
elektrokardiyografik değişiklikleri olan hastalar da sol kalp kateterizasyonu için sınıf I
adaydırlar. Trombolitik tedaviden hemen sonra klinik olarak reperfüze olmuş gibi görünen
bir hastada sol kalp kateterizasyonu endikasyonu sınıf IIB’dir.
Kararsız Angina Pektoris
Erken perkütan koroner girişim için medikal tedavi ile kontrol edilemeyen refrakter
anginada erken ve gelişte hemodinamik ( kalp yetersizliği, hipotansiyon gibi ) ve elektriksel
( Ventrikül taşikardisi gibi ) instabilitesi bulunan hastalarda acil perkütan koroner girişim
için önce koroner anjiyografi yapılır. (41)
Kronik Kararlı Angina Pektoris
Kronik kararlı angina pektoriste ilaçlar ile iyi bir şekilde kontrol edilemeyen veya
antianginal ilaçlara tahammülsüzlüğü olan hastalarda, revaskülarizasyon amacıyla sol kalp
kateterizasyonuna sınıf I endikasyon verilmiştir.
Anormal Stres Testi
Düşük iş yükünde stres testi (≤6,5 METS) pozitif bulunan veya yüksek riskli olarak
sınıflandırılan hastalarda:
i.
Özellikle birden fazla derivasyonda ve 6 dakikadan uzun süren, 2 mm ST depresyonu
ii.
>2mm ST elevasyonu ile birlikte egzersizle kan basıncının >10mmHg düşmesi
veya
Egzersizle ventrikül taşikardisi ya da ventrikül fibrilasyonu gelişmesi
iii.
Yüksek risk ile birlikte görüntüleme modellerinde birçok bölgede iskemi bulunması
kesin koroner anjiyografi ile sol kalp kateterizasyonu endikasyonudur. (41)
Ventriküler Aritmi
Sürekli polimorfik ventriküler taşikardi hikayesi olması ya da belirgin metabolik
neden olmadan ani kardiyak ölüm sol kalp kateterizasyonu için sınıf I endikasyondur.
Sol Ventrikül Disfonksiyonu
Ekokardiyografi ile sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu <%40 bulunan, özellikle
asemptomatik hastalar ve sebebi bilinmeyen sol ventrikül disfonksiyonunda koroner arter
hastalığını ekarte etmek için koroner anjiyografi yapılmalıdır. (41)
12
Valvüler Kalp Hastalığı
Sol ventrikül çıkım yolu obstrüksiyonlarının ( aort darlığı, hipertorfik obstrüktif
kardiyomiyopati) değerlendirilmesi için yapılabilir. Aynı zamanda aort ve mitral
yetersizliklerinin
derecesini
ölçmek
için
de
kullanılabilir.
Doppler
ve
renkli
ekokardiyografideki ilerlemelerle birlikte, kalp kateterizasyonunun temel rolü doğrulayıcı
veri elde etmek ve preoperatif değerlendirmenin bir parçası olarak koroner arter hastalığını
dışlamaktır. Sol kalp kateterizasyonunun, kapak ameliyatı olacak, koroner arter hastalığı
için riskte olan hastalarda sınıf I endikasyonu vardır. Çoğu merkez 50 yaşından yaşlı
hastalarda klinik olarak sessiz olan koroner arter hastalığını dışlamak için sol kalp
kateterizasyonu yapmaktadır. Daha genç hastalar ise risk faktörleri varsa veya cerrahinin
bir parçası olarak koroner reimplantasyon gerekecekse sol kalp kateterizasyonu
gerektirebilmektedir.
Preoperatif
Asendan aort anevrizması ve diseksiyonunun ameliyatından önce koroner anjiyografi
ve sağ kalp kateterizasyonu yapılmalıdır. Atriyal septal defekt, ventriküler septal defekt gibi
erişkinde konjenital kalp anomalilerinde, hasta semptomatikse eşlik eden koroner anomali
ve aterosklerotik hastalığı dışlamak için koroner anjiyografi yapılabilir. (41)Anginası veya
pozitif stres testi olan ve yüksek riskli operasyon olacak hastalarda sol kalp
kateterizasyonuna sınıf I endikasyon verilmiştir.
2.1.3.2. Kontrendikasyonlar
Mutlak Kontrendikasyonlar
 Hastanın kendisinin veya akli dengesi yerinde olmayan hastaların birinci derece
yakınlarının işlem için onay vermemesi
Göreceli Kontrendikasyonlar
 Ventriküler irritabilitenin kontrol edilemediği hastalar
 Digoksin intoksikasyonu
 Kontrolsüz ciddi hipertansiyon
 Ateş
 Dekompanse kalp yetersizliği ( Akciğer ödemi )
13
 Oral antikoagülan kullanımı ( INR>2)
 Radyoopak maddelere ciddi alerji
 Ciddi böbrek yetersizliği ve/veya anüri ( diyaliz planlanmayan )
 Aktif gastrointestinal sistem kanaması
 Akut inme
 Şiddetli anemi
 Semptomatik elektrolit dengesizliği
 Girişimi imkansız kılan periferik damar hastalığı
 Yaşam süresini kısaltan kalp dışı hastalıkların varlığı
 Gebeliğin ilk 3 ayı (42)
Koagülopati
Elektif kateterizasyon öncesinde, koagülopati düzeltilmelidir. Varfarin kullanan
hastalar için olağan öneriler, işlemden 72 saat öncesinde kesmesi şeklindedir. Elektif
vakalarda <1.8’lik bir INR, sıklıkla kullanılan bir sınırdır. Eğer hasta heparinize edilmişse,
işlemden 2 saat önce kesilmelidir. 50.000’den düşük trombosit sayısı kanama riskini
anlamlı düzeyde yükseltmektedir. Trombolitik tedavi sonrası, kanama daha olasıdır ve
elektif kateterizasyonun ertelenmesi daha uygundur. Fakat, eğer işlem için endikasyon
acilse, dikkatli bir şekilde işlemin yapılması ve kan ürünlerinin gerekli durumlarda
verilmek üzere hazırlanması uygun olur. Öncesinde kullanılan, glikoprotein IIb/IIIa
inhibitör tedavisi az çok risk taşır. Vücudun durumu kateterizasyondan önce hangi düzeyde
antikoagülasyonun kabul edilebileceğini değerlendirmek konusunda fikir verici olabilir.
Obezite kanama riskini arttırır ( eğer girişimde tekrarlamalar gerekecekse ) ve kanamayı
tespit etmeyi zorlaştırır. Son olarak da, kullanılabilecek kapatma araçlarının uygunluğu,
arteri işlemden sonra tıkamakta yardımcı olur.
Böbrek Yetmezliği
Artmakta olan kreatinin elektif kardiyak kateterizasyonu erteleme nedenidir. Diyaliz
yapılmakta olan bir hastaya kateterizasyon genellikle diyalizden hemen sonra yapılır. Stabil
fakat orta derecede ciddi böbrek yetersizliği olanlarda kateterizasyon diyaliz gereksinimi
için artan risk gelişebileceği bilinerek yapılır.
14
Boya Alerjisi
Daha önce verilen kontrast maddelere karşı alerji geliştiği yönünde hikaye olup
olmadığı araştırılmalıdır. Denizanası ya da deniz ürünlerine karşı alerjisi olanlarda bazı
çalışmalarda kontrast maddelere karşı da alerji geliştiği bildirilmektedir. Astım ya da atopi
geçmişi olanlarda kontrast maddeye karşı ajerji gelişme riski vardır.
Enfeksiyon
Aktif enfeksiyon elektif kardiyak kateterizasyonu erteleme sebebidir. Olası ponksiyon
bölgesinde bulunan lokal cilt enfeksiyonları da istenmeyen durumlardır. Kasıklarda mantar
enfekisyonları femoral girişimle yapılacak elektif kardiyak kateterizasyondan önce mutlaka
kontrol altına alınmalıdır. Bu özellikle obez hastalarda önemlidir. Alternatif olarak; kasık
bölgesinde fungal enfeksiyonu olanlarda sol kalp kateterizasyonu brakiyal ve radiyal
yaklaşımla yapılabilir.
Laboratuar Bozuklukları
Ciddi anemi, hipokalemi ya da hiperkalemi elektif işlemlerden önce düzeltilmelidir.
Dijital toksisitesinin olduğu durumlarda elektif girişim ertelenmesi tercih edilir.
Dekompanse Kalp Yetersizliği
Ciddi kalp yetersizliği kardiyak kateterizasyon riskini arttırır. En iyisi elektif
kateterizasyonda önce ilaç tedavisini optimize etmektir. En azından, hasta solunum
yetersizliği olmadan sırtüstü yatabilmelidir.
Ciddi Periferik Vasküler Hastalık
Klaudikasyon semptomlarının olması nabızların iyi değerlendirilmesini gerektirir.
Yetersiz alt ekstremite nabızları üst ekstremitelerde girişim yapılmasını gerektirir. 6 aydan
daha eski olan sentetik vasküler greft kateterizasyon için kesin kontrendikasyon değildir
fakat giriş yapılırken olduğu kadar hemostaz korunurken de özellikle dikkat edilmelidir.
Bununla birlikte, hassas bir aterom ya da trombüsün emboli atma riski yüksektir ve bu risk
greftin yaşı ile artar.
Abdominal Aort Anevrizması (AAA)
AAA varlığı kardiyak kateterizasyon sırasında özel dikkat gerektirir. Kol yaklaşımı
AAA’yı baştan sona geçme ihtiyacını ortadan kaldırmaktadır
15
Kontrol Edilemeyen Ciddi Hipertansiyon
İşlemin güvenliliğini arttırmak için kan basıncı elektif kalp kateterizasyonu öncesinde
kontrol edilmelidir. Özellikle eğer hasta çok hipertansif ise, özellikle 180/100 mmHg’nin
üzerindeyse girişim yapılan bölgede kılıf çıkartıldıktan sonra ciddi kanama gelişebilir.
2.1.3.3. Komplikasyonlar:
Tablo 1: Koroner Anjiyografinin Komplikasyonları(42)
Koroner Anjiyografi Komplikasyonları
Komplikasyon
Risk (%)
Ölüm
0.11
Miyokard infarktüsü
0.05
Serebrovasküler olay
0.07
Aritmi
0.38
Vasküler komplikasyon
0.43
Kontrast reaksiyonu
0.37
Hemodinamik komplikasyon
0.26
Perforasyon
0.03
Diğer komplikasyonlar
0.28
Total
1.70
Majör Kanama
Hemodinamiyi bozan ve transfüzyon gerektiren kanamalardır.
Ölüm
Sol kalp kateterizasyonu nedeni ile ölüm riski %0.1 civarındadır. Akut koroner
sendrom için acil kateterizasyona gidecek hastalarda bu risk daha fazladır. Ek olarak, sol
anakoroner arter hastalığı, ciddi aort darlığı ya da ciddi sol ventrikül disfonksiyonu olan
hastalar, artmış riske sahiptir. İleri yaş ölüm riskini arttırır.
Ölümün başlıca sebepleri; kalp perforasyonu, aritmiler, akut miyokard infarktüsü
veya kontrast anafilaksisidir. (41)
16
Kalp kateterizasyonunda ölüm riski yüksek hastalar:

>70 yaş

NYHA’ya göre fonksiyonel kapasitesi sınıf IV kalp yetersizliği ve anginası olan hastalar.
Ağır sol ventrikül disfonksiyonu (EF<%25)

Ciddi ve yaygın koroner arter hastalığı ( Sol ana koroner, 3-damar hastalığı )

Ciddi kapak hastalığı

Ağır vital komorbid durumlar

Bilinen kontrast alerjisi (41)
Miyokard İnfarktüsü
Sol kalp kateterizasyonunda miyokard infaktüs riski %0.05’tir. Başlıca sebepleri;
koroner diseksiyon, mevcut ateromatöz plağın kırılması, büyük hava embolisi veya
trombüstür. (41)
İnme
Kateterizasyonların %0.05’inde inme meydana gelir. İstemeden oluşan hava embolisi
ya da trombüslerle inme riski ortaya çıkar. Aortik aterom plaklarının olması embolik
komplikasyonlar için bir risk fatkrörüdür. Aortada ateromatöz debrinin yerinden oynaması
inmeye neden olabilir. Bu risk ciddi aort darlığı olan hastalarda kateter değişiklikleri için
260 cm değişim tellerinin kullanılmasıyla en aza indirilebilir.
Koroner Arter Diseksiyonu
Koroner artere giriş nadiren diseksiyona sebep olabilir. Koroner arter ostiumuna sokulan
kateterin arter ile eş eksenli olmaması veya derin yerleşmesi sonucunda kateterden kontrast
madde injekte edilmesi ile mevcut aterom plağı kırılarak diseksiyona sebep olabilir. (41)
Amplatz kateterler kullanılırken çok dikkatli olunmalıdır. Sol ana koroner arter
diseksiyonu olduğunda acil olarak stent yerleştirilebilir ve cerrahi grubu gelen kadar
hastaya periferik kardiyopulmoner destek yapılmaya devam edilir.
Koroner Arter Spazmı
Koroner arterlere oturma sırasında özellikle RCA’da spazm meydana gelebilir.
Kateterin geri çekilmesi en iyi tedavi şeklidir. Koroner artere bir süre sonra oturulmaya
çalışılması, koroner içine nitrogliserin verilmesi (100-200 mcg) spazmın daha hızlı
17
rezolüsyonu için gerekli olabilir.
Böbrek Yetmezliği
Kontrast boya her hastada böbrek yetersizliğini presipite edebilir. Bununla birlikte
işlem öncesi yüksek kreatinin düzeyi, diyabet, proteinüri ve dehidratasyon bulunması,
böbrek yetersizliği riskini arttırır. İşlem öncesi normal serum fizyolojik ile yeterli hidrasyon
sağlanması ve diüretik kullanmakta olan hastalarda tedavinin işlemden 1-2 gün önce
kesilmesi bu riski azaltabilir. (41)
Serum kreatinin konsantrasyonları 1.5-3.5mg/dl arasında değişen koroner ya da aorto
femoral anjiyografi yapılan 129 hastalık bir çalışma, izoozmolar dimerik, non-iyonik
kontrast madde, iodiksanol kullanımının, düşük ozmolar non-iyonik, monomerik kontrast
madde ioheksol kullanımı ile karşılaştırıldığında azalmış nefropati riski ile ilişkili olduğu
gösterilmiştir. Kontrast ile indüklenen böbrek yetmezliğini azaltmanın en iyi yolu
kullanılan kontrast madde miktarını azaltmaktır. 30 ml’nin altında kontrast madde
kullanımı yüksek riskli hastalarda bile, dramatik olarak böbrek yetmezliği riskini
azaltmaktadır. 2 planlı sineanjiyografiyle her bir görüntü ile elde edilen bilgi maksimuma
çıkarılabilir.
Acil CABG
Kateterizsyon komplikasyonları sonucu ( sol ana koroner arter diseksiyonu gibi) acil
CABG yapılması gerekebilir. Ayrıca acil CABG ile tedavi edilmesi gereken ciddi sol ana
koroner arter hastalığı gibi kritik hastalıkların da koroner anjiyografi ile tanınması mümkündür.
Aritmi
Ventrikül fibrilasyonu riski %0.5 olup, kateterin koroner arterden çıkarılması ve
hastanın hızla defibrilasyonu ile tedavi edilir. Özellikle sağ koroner artere fazla miktarda
kontrast enjeksiyonu ventrikül fibrilasyonuna sebep olabilir. Kontrast boya ( non-iyonik
boya ile daha az ) geçici bradikardiye sebep olabilir, hastanın öksürmesi ile düzelir. (41)
Kalp Yetersizliği
Kontrast maddenin osmotik yükü, sınırda kalp ya da böbrek fonksiyonları olanlarda
pulmoner ödem gelişmesine neden olabilir. Ciddi kardiyak ya da renal hastalığı olanlarda
kontrast madde enjeksiyonu sınırlı olmalıdır ve iyonik olmayan düşük ozmolar kontrast
maddelerin kullanımı düşünülmelidir.
18
Vagal Reaksiyon
Eğer
hastada
hipotansiyon
ve/veya
bradikardi
gelişirse
vagal
reaksiyon
düşünülmelidir. Bu durum en sık lokal anestetik madde veriliyorken ya da kılıf
çıkartılıyorken gelişebilir. Atropin 1mg IV hazırda bulunmalı ve bu durumlarda
verilmelidir. Yeterli anestezi bu reaksiyonların engellemede yardımcı olabilir. Ciddi aort
stenozu ya da sol ana koroner arter hastalığı olanlarda vagal reaksiyon ölüme bile yol
açabilir.
Vagal reaksiyonlar ve ürtiker hastaların %5’inde meydana gelir; hipotansiyon ve/veya
bradikardi ile seyreder. (41)
Vasküler Komplikasyonlar
Anevrizmalar, arteriyovenöz fistüller, arteriyel trombozis ve periferik emboli başlıca
lokal vasküler komplikasyonlardır.(41)
Femoral
Hematom, psödoanevrizma, arteriyovenöz fistül, arteryel tromboz ve periferik emboli
muhtemel vasküler komplikasyonlardır. Dikkatli bir teknik bu olayları en aza indirebilir.
Ponksiyon yerine dikkat edilmesi ve kılıf çıkartıldıktan sonra yeterli hemostaz
sağlanmasına önem verilmesi vasküler komplikasyonları azaltmak için en iyi yoldur.
Örneğin belirgin periferik vasküler hastalığı olanlarda daha küçük kılıflar tercih edilir. Sık
aspirasyon ve arteryel kılıftan kanın çekilmesi ve takiben flaşlama yapmak uygun olur.
Kanülasyon başarısız olursa, fakat bu arada arteryel girişim de yapılmışsa iğne geri
çekilmeli ve yaklaşık 5 dakika boyunca uygun manüel basınç yapılmalıdır. Eğer venöz
girişim yapılmışsa iğne geri çekilmeli ve manüel basınç yaklaşık 3 dakika boyunca
uygulanmalıdır. Negatif basınç uygulanmadan direkt arteriyel girişim yapılması arterivenöz
fistül gelişim riskini arttırır. Eğer venöz girişim düşünülüyorsa arteriyel girişim yerinin
daha aşağısından yapılmalıdır. Üfürümler işlemden önce ve sonra dinlenmelidir. Yeni bir
üfürüm
duyulması
vasküler
komplikasyon
geliştiğini
düşündürür.
Ultrason
komplikasyonlara yaklaşım için gerekli bir tekniktir. Eğer geniş psödoanevrizma varsa
ultrason eşliğinde kompresyon sonrası cerrahi gerekebilir. Psödoanevrizma içine perkütan
trombin enjeksiyonunun kompresyonu göre daha etkili bir alternatif olduğu kanıtlanmıştır.
Küçük psödoanevrizmalar ( 2cm’nin altında ) spontan olarak kapanma eğilimindedirler
fakat mutlaka seri ultrason incelemeleri ile takip edilmelidirler. 2-4 hafta içinde spontan
19
kapanmayan arteriyovenöz fistüllere cerrahi düzeltme gerekebilir.
Artere giriş yerinde görülen hematomun sıklığı şu faktörler ile ilişkilidir; plastik
kanülün yerinde kalma süresi, büyüklüğü, antikoagülasyon, hipertansiyon, obezite gibi risk
faktörleri ve çıkarılma tekniği. Üzerinde üfürüm bulunan, gittikçe genişleyen veya pulsatil
kitle ve büyük ağrılı şişme gösteren ciddi hematomlar tetkik edilmelidir.
Plastik kılıfın sokulması ve kateterin manipülasyonu sırasında femoral arterde
diseksiyon meydana gelebilir. Kateterin dışarıdaki proksimal ucundan alınan basınç
dalgalarının boğulması ve basıncın düşmesi ile tespit edilir. Bu durumda iliak anjiyogram
yapılmalı ve basınç gradienti kaydedilmelidir. Anlamlı diseksiyon saptanmışsa buraya
perkütan koroner girişim ile stentleme yapılabilir(41)
Brakial / Radyal
Üst ekstremite yaklaşımı planlanıyorsa, ilk olarak kan basıncı her iki kolda kontrol
edilmelidir. Eğer her iki kol arasında fark varsa, periferik vasküler hastalık düşünülmelidir
ve kan basıncı yüksek olan taraf kullanılmalıdır. Radiyal yaklaşım için kollateral ulnar
dolaşımın patent olup olmadığını test etmek için Allen testi yapılmalıdır. Tromboz gibi
vasküler komplikasyon oranları, üst ekstremite yaklaşımlarında femoral yaklaşımlara göre
daha fazladır.
Allen Testi
Radiyal yaklaşım, normal bir Allen testi sonucunu gerektirir. Allen testi el tamamen
beyazlaşıncaya kadar hem radiyal hem de ulnar artere bilek üzerinden elle baskı
oluşturulmasıyla yapılır. El açıldıktan ve ulnar arterdeki baskı kaldırıldıktan sonra 10
saniye içinde elin normal rengi geri döner ve radiyal arterdeki baskı kaldırıldıktan sonra
belirgin reaktif hiperemi gözlenmez. Pulse oksimetrenin de kullanılmasıyla ( Barbeau testi),
ikili kan akımının değerlendirildiği testin doğruluk ve tekrarlanabilirliği artar. (42)
Kanama
Giriş yerinin kanaması önemli olabilir. Damara giriş kılıfının kenarından sızmaya çok
dikkat edilmelidir. Eğer kılıf çevresinden fazla miktarda sızma varsa kılıf bir French daha
büyük olan başka bir kılıf ile değiştirilebilir. Kılıf çıkartıldıktan sonra uygun manuel basınç
uygulanması kanamayı durdurmak için genellikle yeterlidir. Genel pratikte işlem öncesi
heparin tedavisi alan hastalarda aktive pıhtılaşma zamanı kontrol edilmelidir ve sadece
pıhtılaşma zamanı <160 olanlarda kılıf çıkartılmalıdır. Bazı enstitüler heparinizasyonu
20
tersine çevirmek için protamin kullanmaktadır, fakat bu hastanın potansiyel alerjik
reaksiyonlara maruz kalmasına neden olabilir. Daha önemli olan başka bir komplikasyon
retroperitoneal kanamadır. Eğer bir hasta kateterizasyondan sonra ciddi sırt ağrısından
yakınıyorsa
retroperitoneal
kanama
akla
gelmelidir.
Kateterizasyon
sonrasında
hemoglobinde beklenmeyen bir düşüş bu ihtimali arttırmaktadır. Obez hastalarda belirgin
eksternal bulgular olmadan majör kanamalar olabilir. Retroperitoneal kanama tanısı
koymak için kontrasttız abdomen ve pelvis tomografilerinin çekilmesi gerekir, fakat hastayı
tomografiye göndermeden önce hastanın klinik olarak stabil hale gelmesi önemlidir.
Dökümante retroperitoneal kanaması olan veya şüphesi olan hastalar, kesin tedaviye ve
antikoagülasyon kendi düzelene kadar yoğun bakım ünitesinde monitörize edilmeli,
arteriyel yoldan devamlı kan basıncı izlemi yapılmalı ve bu hastalara agresif sıvı
resüsitasyonu ve kan ürünleri replasmanı yapılmalıdır.
Enfeksiyon
Tüm invazif girişimlerde olduğu gibi enfeksiyon riski vardır. Bu risk steril tekniklere
yeterli önem verildiğinde azltılabilir. Genellikle profilaktik antibiyotiklere gerek olmaz.
Koroner anjiyografi öncesi endokardit profilaksisi önerilmemektedir.
Nöropati
Uygun olmayan ponksiyonlara bağlı olarak femoral sinire hasar verilme riski vardır,
femoral hematom ( ya da retroperitoneal kanama ) femoral sinirde hasara yol açabilir.
Fonksiyon genellikle zamanla düzelir fakat tamamen düzelme olması için birkaç ayın
geçmesi gerekir.
Alerji
Daha önce tartışıldığı gibi kontrast madde ürtikerden anafilaksiye kadar değişen
şekillerde istenmeye yan etkilere neden olabilir. Kontrast maddelere karşı ciddi anafilaktoid
reaksiyon vakaların %0.1inde gelişir. Lokal anestetik maddelerin amid ya da ester
komponentlerine spesifik alerjileri olanlarda lokal anestezikler problemlere neden olabilir.
Kullanılabilecek çeşitli ajanlar mevcuttur. Prokain ( bir ester ajanı), lidokain ( bir amid
ajanı) ve bupivakain ( koruyucu içermeyen amid ajan) alternatif ajanlardır. (44)
21
2.1.4. Sol Ventrikül Anjiyografisi ( Ventrikografi )
Sol ventrikül anjiyogramı sol ventrikül fonksiyonu, mitral kapak yeterliliği,
ventriküler septal defekt varlığı ve lokalizsyonu hakkında önemli bilgiler verir. Bölgesel
duvar hareket bozukluğu ( hipokinezi, akinezi, diskinezi) önceki infarktüsün yerini gösterir,
yaygın hareket bozukluğu ( diffüz hipokinezi ) ise dilate kardiyomiyopati ile miyokard
infarktüsü sonrası tamamlanmış sol ventrikül remodellinginin bulgusudur.
Sol ventrikül anjiyografisi için iki tip kateter tercih edilmektedir; ucu düz ya da
kıvrılmış kateterler. Sol ventrikülde oturan çoklu yan delikli Pigtail kateterin
kullanılmasının avantajı ventrikül duvarı perforasyonunun bertaraf edilmesidir.
Kateterin sol ventrikül içindeki pozisyonu da önemlidir. Kateterin derin apekse
yerleşmesi aritmiye, çok yüksek ve aort kapağın altına yerleşmesi mitral kapakta yanlışlıkla
regürjitasyon görülmesine sebep olur. İdeal yerleşim yeri mitral kapağın ( posteromedial
yaprağın ) hemen altıdır. Pigtailin ucunun injeksiyon öncesi serbest olduğu ( kalbin
hareketleri ile salladığı ) görülmelidir.
Kontrast maddenin otomatik enjektör ile injeksiyon hızı genellikle 15ml/sn, injekte
edilen toplam volüm 45 ml’dir. Bu parametreler ventrikülün büyüklüğü, sol ventrikül
hemodinamikleri ve operatörün tercihine göre değiştirilebilmektedir. Çoğunluklar 12 ml/sn
ve 35 ml ( 5F kateter ile ) veya vücut yüzeyi küçük hastalarda 8ml/sn ve 30 ml kontrast
injeksiyonu yeterli görünüm sağlayabilir. Digital substraction angiography ( DSA ) ile düz
kontrasta göre daha az kontrast madde yarı yarıya serum fizyolojik ile seyreltilerek yeterli
ventrikülografi elde edilebilir.
2.1.5. Aortografi
Aort köküne kontrast maddenin büyük miktarda bolus şeklinde injekte edilmesidir.
Genellikle 50 ml 25 ml/sn hızla verilir. Genellikle aort regürjitasyonunun (AR)
değerlendirilmesi
veya
safen
ven
greftlerinin
bulunması
için
(transözefajiyal
ekokardiyografi ve MRI’dan önce aort diseksiyonunun teşhisinde de ) kullanılmaktadır.
Çoklu yan delikli Pigtail kateter seçilmelidir.
Aortografide aortayı en iyi görüntüleyen projeksiyon açıları; aort regüsjiyastonu için
en iyi açısı 45 derece sol anterior oblik ( LAO ) pozisyonudur. Aort koarktasyonu için aorta
en iyi projeksiyon açısı 20 derece LAO’da görünür. Patent duktus arteriozus için oldukça
dik LAO gerekir.
22
2.1.6. Sağ Kalp Kateterizasyonu
Sağ kalp kateterizasyonu literatürde “Pulmoner Arter Kateterizasyonu” olarak da
adlandırılabilir, bu tanımla kateterizasyon işlemi bireyselleştirilip spesifik olarak sağ kalp
ve pulmoner artere odaklanır.
İşlemin Prensipleri
Sağ kalp kateterizasyonu, kateterizasyon laboratuarınada floroskopi altında çeşitli
kateterler (Cournan, multipurpose gibi) kullanılarak veya koroner bakım ünitesi ve yoğun
bakım ünitelerinde, floroskopi olmadan balonlu pulmoner arter kateteri ( Swan-Ganz
kateteri ) ile basınç monitörizasyonu altında basıç dalgaları izlenerek yatak başı yapılabilir.
Sağ kalp kateterizasyonu yıllarca klinik kardiyolojinin tamamlayıcısı olarak
kullanılmıştır. Pulmoner arter kateterinin risklerinin yanında ( sebep olduğu ventriküler
aritmiler, pulmoner emboli gibi) hemodinamik durumu kritik hastaların ( hemodinami
monitörizasyon) seçilmiş durumlarda yatakbaşı noninvazif tanı yöntemlerinin yoğun
kullanıldığı günümüzde dahi önemli ve hayati değeri olabilir.
İndikasyonlar
Sağ kalp kateterizasyonu, kateter laboratuarında floroskopi altında aşağıdan femoral
ven-vena cava inferior yolu ile sağ kalbe ve pulmoner artere ulaşmanın (Sağ Kalp
Kateterizasyonu) ötesinde yukarıdaki venler ile yatakbaşı basınç dalga şekillerinin
izlenmesi ve direk olarak sağ kalp ve pulmoner artere ulaşılarak (Pulmoner Arter
Kateterizasyonu) koroner bakım ünitelerinde özellikle sol ventrikül patolojileri ve pulmoner
hipertansiyonda pulmoner uç basınç ve kalp debisi ölçümü ile sol kalp fonksiyonunu
değerlendirip gerekli tedavi stratejilerini yönlendirmek için uygulanabilmektedir. Başlıca
indikasyonlar;
 Başta ekokardiyografi olmak üzere non-invazif tanı yöntemlerinin tanısal
değerinin düştüğü ( toraks deformiteleri, nonekojen hastalar gibi) ve/veya klinik
bulgular ile uyumsuzluk gösterdiği durumlarda
 Kalpteki sol-sağ şantların tayin edilmesi, değerlendirilmesi
 Kalp kapak hastalıklarının değerlendirilmesi
 Noninvazif araştırmalar ile açıklanamayan dispne
 Pulmoner hipertansiyonun etyolojisini değerlendirmek ( primer-sekonder gibi ) ve
23
tedavi cevabını tayin etmek ( vazoreaktivite testi)
 Tedaviye dirençli kalp yetersizliği
Kontrindikasyonlar
Sağ kalp kateterizasyonu ile pulmoner artere kateter sokulması ve yerleştirilmesinin
mutlak kontrindikasyonları:
 Mekanik triküspit veya pulmoner kapak protezleri
 Sağ kalp boşluklarında trombüs, tümör bulunması
 Terminal hastalıklar gibi agresif tedavilerin anlamsız olduğu durumlar
Rölatif Kontrindikasyonlar
 İkiden fazla sayımda trombosit sayısının <20.000-50.000 bulunması
 Pulmoner veya triküspit biyoprotez protez kapaklar
 Yeni takılmış kalp pili(anjiyoskopi altında yapılmalıdır)
 Hastada daha önceden sol dal bloğu bulunması (45)
2.2. MİYOKARD NEKROZUNUN BİYOKİMYASAL BELİRTEÇLERİ
Miyokard nekrozuna, hücre membran bütünlüğünün bozulması ile yapısal
proteinlerin ve diğer hücre içi makromoleküllerin kardiyak interstisyuma salınması eşlik
eder. Miyokard nekrozunun bu biyobelirteçleri; kardiyak troponin I ve T, miyoglobin,
laktat dehidrogenaz ve diğer moleküllerden oluşur. Artmış duyarlılık ve doku özgüllüğü
nedeniyle kardiyak troponinler, miyokard hasarının tercih edilen biyobelirteçleridir. (46)
İdeal bir kardiyak enzim ya da protein tamamıyla kalbe özgün olmalıdır. Miyokardda
yüksek konsantrasyonda bulunmalı, miyokard dışındaki dokularda ve dolaşımda
saptanmamalıdır. Ayrıca miyokard hasarı ile erken yükselip yeterli süre serumda ölçülebilir
seviyede bulunmalıdır. Ancak tekrarlayan miyokard hasarının saptanmasını engelleyecek
kadar uzun kalmaması da önemlidir. Seviyesi miyokard hasarının derecesi ile orantılı
olarak artmalıdır. Serumda varlığı ve miktarı ile hastanın sonlanımı arasında bir ilişki
olmalıdır. Ölçüm yöntemi ucuz, kolay, hızlı ve kantitatif olmalıdır (47,48).
2.2.1. Aspartat Aminotransferaz (AST)
AST, akut myokard infarktüslü hastaların %90-95’inde yükselir. Göğüs ağrısı ortaya
çıktıktan sonra 8-12 saat içinde yükselmeye başlar, 24-48 saatte pik değerine ulaşır ve 3-4
24
gün içinde normal değerine döner (49).
2.2.2. Laktat Dehidrogenaz (LDH)
LDH’ın 5 izoenzimi bulunmaktadır. Bu izoenzimlerden LDH-1 ve LDH-2 miyokard
nekrozunun tanısında kullanılır. LDH1/LDH2 oranının >1 olması AMI için oldukça
özgüldür. LDH’ın günümüzde tek kullanım alanı, geç dönemde başvuran, troponinleri
pozitif, CK ve CK-MB düzeyleri normale dönmüş olan hastalarda akut- subakut MI
ayrımını yapmaktır (50). AMI’lı hastaların %92-95’inde total LDH düzeyleri yükselir.
İnfarktüsü takiben 24-48 saat içinde normal değerini aşar, 48-72 saat sonra pik yapar ve 510 gün içinde normal değerlere düşer (51). Serum LDH-1 aktivitesinin artışı, total LDH
aktivitesinin artışından önce görülür ve genellikle infarktüsten sonraki 8 ile 24 saat içinde
olur. Total LDH yüksekliği ve LDH-1’in Total LDH’a oranındaki yükseklikler AMI’lı
hastaların %95’inden fazlasında görülür (52). Karaciğer hasarı şüphesi varsa, LDH
izoenzimlerinin varlığı AMI’nın teşhisinde önem kazanır (49).
2.2.3. Kreatin kinaz:
Kreatin kinaz, adenozin trifosfat ile kreatin fosfat arasındaki yüksek enerjili fosfat
gruplarının transfer reaksiyonunu katalizlemektedir. (54)
Kreatin Kinaz (CK), Akut Miyokard İnfarktüsü (AMİ) hastaların yaklaşık %9093’ünde yükselir. AMİ’nün başlangıcını takiben 4-8 saat içinde normal değerini aşar. 3-4
gün içinde normal değerlere iner (56). Pik seviyesinin zamanı ise hastalar arasında
değişkenlik gösterebilir (8-58 saat). Ortalama 24 saatte pik yapar. Kas hastalığı, alkol
intoksikasyonu, diabet, iskelet kası travması, ciddi egzersiz ,konvülziyonlar, intramüsküler
enjeksiyonlar sonrası ve pulmoner embolide artış gösterebilir ancak kalp yetersizliği ve
karaciğer hastalıklarında normaldir (55,56,57,58,59).
2.2.4. Kreatin Kinaz İzoenzimleri
Kreatin kinazın üç sitozolik enzimi ve bir mitokondrial izoenzimi mevcuttur.
Sitozolik CK insan dokularında M ve B olarak belirlenen iki monomerden oluşan bir dimer
olarak bulunur (47). Bu subünitler elektroforezdeki 21 hareket özelliklerine göre
birbirlerinden kolaylıkla ayrılabilen CK-1(BB), CK- 2(MB) ve CK-3(MM) olarak
isimlendirilen 3 izoenzimi oluşturmak üzere bir araya gelirler (48). CK-MM hem kalp hem
25
de iskelet kasında predominant olmasına rağmen, CK-MB’nin miyokarda daha spesifik
olduğu gösterilmiştir. CK-MB çok az miktarlarda ince barsak, dil, diyafram, uterus ve
prostatda da bulunabilir (59,49). CKMB/total CK aktivitesinin %5’den fazla olması
yükselmiş CK-MB’nin miyokardiyal kaynaklı olduğunu gösterir. Maraton koşucularında,
kronik miyopatilerde, kronik renal yetersizlikte ve hipotiroidizmde CK-MB yüksekliği
görülebilir (50,51). Serumda CK ve izoenzimlerinin ölçümü AMİ’de ve kas
bozukluklarında tanısal amaçlı kullanılır (52). AMİ’lü hastaların yaklaşık %15’inde total
CK normal kalırken, CK-MB yükselebilir. Bu durum genellikle düşük kas kitleli kişilerde
görülür (53).
Tanısında Rutin Olarak İncelenen Proteinler
2.2.5. Myoglobin
Myoglobin, kalp ve iskelet kasında bulunan düşük molekül ağırlıklı bir proteindir.
Myokard hasarı için %99-100 hassasiyet sağlayan bir serum göstergesidir (60). Hasarlı
miyokard hücrelerinden hızla salınır ve süratle böbrekten atılır. Miyokard hasarını takiben
en hızlı yükselen belirteçtir (30. dakika ile 2 saat). Myoglobin 12–18 saat süreyle serumda
kalabilir. Böylece serum myoglobin tayini myokardiyal nekrozun erken seyrini yansıtır.
Kalbe özgü değildir, iskelet kasında da yüksek miktarda bulunduğundan, AMİ tanısında
sınırlı rolü vardır. AMİ sırasında hızla yükselmesi dolayısıyla, infarktüsün erken tanısında
ve reinfarktüste hala önemini korumaktadır (62-64). Semptomlar başladıktan sonraki 4-6
saat içerisinde miyoglobinde artış olmaması kardiyak hasarı ekarte etmek için çok değerli
bir kriterdir. Bu da, acil servisler gibi hızlı triajın önemli olduğu ortamlarda çok önemli bir
avantaj sağlamaktadır (61).
Tablo 2:Miyokard İnfarktüsünün Değerlendirilmesinde Yararlanılan Nekroz Göstergeleri (65)
Miyokard Nekroz
Göstergesi
cTnT
cTnI
Miyoglobin
CK
CK-MB
CK-MB doku izoformu
Serumda ilk ortaya
çıkışı
3-12 saat
3-12 saat
1-4 saat
4-8 saat
3-12 saat
2-6 saat
Zirve
değeri
12-48 saat
24 saat
6-7 saat
24 saat
24 saat
18 saat
Normal değerlere
dönmesi
5-14 gün
5-10 gün
24 saat
2-3 gün
48-72 saat
-
CK: Kreatin kinaz, CK-MB: Kreatin kinaz miyokardiyal bant enzimi, cTnT: Kardiyak Troponin T, cTnI:
Kardiyak troponin I
26
2.2.6. Troponinler
1990’larin başında, troponin T ve troponin I’nin kardiyak izoformları klinik
uygulamada ilk defa kullanılmıştır. Troponin kompleksi üç farklı yapısal proteinden oluşur
ve hem iskelet hem de kalp kasında miyozinle aktin arasındaki kalsiyum bağımlı etkileşimi
düzenleyen kontraktil ince filamentinde lokalizedir. Troponin C; kalsiyum iyonlarını
bağlar, Troponin I ; aktini bağlar ve aktin-miyozin etkileşimini inhibe eder, Troponin T ise
troponin
kompleksini
ince
filamente
eklemek
suretiyle
tropomiyozini
bağlar.
Kardiyomiyositlerdeki troponinlerin önemli bir kısmı, aktin filamentine bağlı kompleks
halinde bulunur. Bunun yanında troponinlerin % 6’dan daha azı sitoplazmada serbest halde
bulunur (66). Normalde sağlıklı kişilerde cTn-I ve cTn-T dolaşımda tespit edilmez. Bu
troponinlerin salınımı miyositlerin travma, toksinler, inflamasyon ve koroner vasküler
yatakta tıkanmanın neden olduğu nekroz gibi durumlarda hasar görmesi sonucu
görülmektedir.
Kardiyak dokuda bulunan troponinler,diğer dokularda bulunan troponinlerden farklı
genler tarafından sentezlendiği için farklı aminoasit dizilimine sahiptir.Bu durum
günümüzde troponin ölçümü için kullanılmakta olan kitlerin kardiyak troponinleri spesifik
biçimde ölçmesine olanak sağlamıştır(68). Günümüzde troponin ölçümü akut koroner
sendrom tanısında oldukça önem taşımaktadır.Öyle ki 2012 yılında Avrupa Kardiyoloji
Derneği(European Society Of Cardiology) tarafından akut miyokard enfarktüsü tanısında
diğer kardiyak biyomarkerlara tercihen troponin kullanılması önerilmiştir.Troponin
proteinleri hücrede düşük oranda sitozolde,çoğunluk olarak ise hücre membranında
lokalizedir.Bu nedenle hücre yıkımını takiben öncelikle sitozolde bulunan serbest
troponinler kana salınır,ki bu durum erken yükselmeye neden olur,daha sonra ise hücre
membranında bulunan troponinler kana salınır,bu durum ise akut miyokard enfarktüsü
sonrasında kan troponin düzeyinin uzun süreli yüksekliğine neden olur(69).Akut miyokard
enfarktüsünü takiben troponin I 6.-12. saatte,toponin T ise 3.-12. saatte yükselmeye
başlar.Her iki troponin de zirve değerine yaklaşık 24. saatte ulaşırlar.Hastalarda troponin I
yaklaşık 10 gün,troponin T ise yaklaşık 14 gün sonra normal düzeye döner(70).
AKS’ler
dışında
miyokardit,
pulmoner
emboli,
konjestif kalp
yetmezliği,
kardiyomiyopati, rabdomiyoliz, septik şok, renal yetmezlik, göğüs travması, endokardit
sonrası koroner emboli, mural trombüs, protez kapaklar, neoplazmlar, inflamatuar
27
hastalıklar, radyoterapiye bağlı koroner stenoz, konjenital koroner arter anomalileri,
homosistinüri, romatoid artrit, sistemik lupus eritematozus, kardiyotoksik ilaçlar sonrası ve
koroner girişim veya kardiyoversiyon gibi terapötik prosedürler sonrası da yükselmiş
troponin değerleri görülebilir. Ayrıca maraton koşucuları ve kokain kullanıcılarında da
yükselebilir (66-67). Saatler süren dayanıklılık yarışmalarını tamamlayan 105 kişiden
sırasıyla 24 ve 34 tanesinde kardiyak troponin T ve I düzeyleri %99’luk referans limitinin
üzerinde bulunmuştur. NT-pro-BNP düzeyleri de aynı zamanda artmış olarak bulunmuştur.
3 ay içerisinde, troponin düzeyleri yüksek bulunan 21 katılımcı detaylı bir kardiyak
muayeneden geçirilmiş ve 1 kişi hariç kimsede kalıcı kardiyak hasar bulunmamıştır. (76)
Tablo 3:Troponin Değerlerini Yükseltebilen Durumlar (112,113)
Birincil olarak miyokart iskemisi ilişkili hasar
Plak rüptürü
Koroner arterde lümen içi trombüs oluşumu
Miyokart iskemisinin sunum/ihtiyaç dengesizliği ilişkili miyokart hasarı
Taşi/bradiaritmiler
Aort diseksiyonu veya ciddi aort kapak hastalığı Hipertrofik kardiyomiyopati
Kardiyojenik, hipovolemik veya septik şok Ciddi solunum yetersizliği
Ciddi anemi
SoVH olsun olmasın hipertansiyon Koroner spazm
Koroner emboli veya vaskülit
Belirgin KAH olmadan koroner endotel disfonksiyonu
Miyokart iskemisi ile ilişkili olmayan hasar
Kardiyak kontüzyon, cerrahi, ablasyon, pacing veya defibrilatör şokları
Kardiyak tutulumlu rabdomiyoliz Miyokardit
Kardiyotoksik ajanlar, örn. antrasiklinler, herseptin
Çok faktörlü veya belirlenemeyen miyokart hasarı
Kalp yetersizliği
Stres (Takotsubo) kardiyomiyopatisi
Ciddi pulmoner emboli veya pulmoner hipertansiyon Sepsis ve kritik derecede
hasta olanlar
Böbrek yetersizliği
Ciddi akut nörolojik hastalıklar, örn. inme, subaraknoid kanama
İnfiltratif hastalıklar, örn. amiloidoz, sarkoidoz Aşırı egzersiz
Troponinler akut miyokard enfarktüsü için değerli olduğu kadar tedavi ve prognoz
belirlemede de önemlidir.Lihndal ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada kan troponin
düzeyinde yükselmenin sadece kısa dönem üzerinde değil uzun dönem prognoz üzerinde de
28
etkili olduğunu göstermiştir(72). Genellikle ilk ölçümü yüksek saptanan hastaların
prognozu daha kötü olmakla birlikte, yapılan çalışmalarda 4, 8 ve 12 saat sonra tekrarlanan
ölçümlerde yükselme olmasının da tanısal ve prognostik olarak önem taşıdığı
gösterilmiştir(73). ST yükselmesi ile seyreden miyokard enfarktüsü geçirmekte olan
hastaların yaklaşık %10’unda hastaneye varıldığı sırada kardiyak troponinler yüksektir
(74). Bunların hem hastane içi hem de 1 yıllık mortalitesi diğerlerine oranla yaklaşık 3 kat
fazladır (75). Newby ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada ilk 24 saatteki en yüksek
troponin düzeyinin en önemli bağımsız prognostik faktör olduğu gösterilmiştir.
Troponin T’nin kronik böbrek yetmezliği olan hastalarda yükseldiği gösterilmiştir.
Bu durumun sebebi olarak, kronik böbrek yetmezliğinde artmış fetal troponin T’nin yanlışpozitif tanıya yol açması öne sürülmüştür. Kronik böbrek yetersizliğinde troponin I’nın da
yükselmesine rağmen orantısal olarak troponin T’deki yükselmenin daha fazla olduğu
bildirilmiştir. Özgün aminoasit
dizisi,
yüksek hücre içi konsantrasyon, hasarlı
miyokardiyumdan salınım ve immunoassay yöntemle saptanması bu proteinleri
miyokardial hasarın duyarlı ve özgül serum belirteçleri olmasını sağlamıştır (77,78)
Minimal myokardial hasar, CK-MB değerleri referans aralıkları içinde iken, troponin
düzeylerinin artmış olması ile karakterize bir durumdur. Minimal miyokardial hasar
tanımına uyan hastaların, yüksek risk grubuna girdikleri ve dikkatle takip edilmeleri
gerektiği bildirilmektedir (79). Kardiyak troponinlerin minimal myokardial hasarda
infarktüse göre daha geç yükselmeleri, büyük infarktlara kıyasla daha erken bir evrede
normale dönmeleri ve yükselme derecelerinin infarktüs kadar yüksek olmaması troponinler
için tek bir eşik değeri kullanımını tartışılır duruma getirmiştir (80). Kardiyak troponinler
kalp kası hasarının sensitif ve spesifik markerleridir.
Amerikan Kardiyoloji Koleji/Amerikan Kalp Cemiyeti (American College of
Cardiology/American Heart Association, ACC/AHA) risk sınıflamasına göre, ST
yükselmesiz AKS hastalarında, kardiyak Tn T’nin 0.01-0.1 ng/ml arasında olması
prognostik açıdan orta derecede riski, 0.1 ng/ml’nin üzerinde olması ise yüksek riski
gösterir. Kardiyak Tn I için ise 0.1-1.5 ng/ml orta, 1.5 ng/ml’nin üstü, yüksek riskli
hastaları belirlemede kullanılır (81)
29
2.2.6.1. Troponin T (TnT)
Troponin –T iskelet ve kalp kası liflerinde bulunan düzenleyici bir proteindir. Hızlı,
yavaş (iskelet kasında ) ve yavaş (kalp kasında) olan izoformları vardır. Serumda TnT’nin
bu izoformları immünolojik tekniklerle birbirinden ayrılabilir (83). Kas dokusunun
düzenleyici proteini olan Troponin-T tropomyozini bağlar ve böylece kalsiyum tarafından
indüklenen konfomasyonel değişiklikleri kasın ince filamentine iletir (84). Troponin I ve C
ile birlikte, TnT kasın
troponin kompleksinin bir parçasını oluşturur (85). Kardiyak
Troponin-T’nin dolaşıma salınımı myokardiyal hücre hasarının hassas ve oldukça spesifik
bir belirleyicisidir. Akut myokard infarktüsünde tanısal etkinliği %98’dir. Normal ve
sağlıklı bireylerin %99’unda serum TnT konsantrasyonları 0.06 ug/L’nin altındadır.
AMI’dan kuşkulanılan hastalarda 0.2 veya 0.5 mg/L’lik bir ayrım limitinin kullanımı ile
TnT %97-100’lük hassasiyet ve spesifite gösterir (83). İnfarktüsün başlangıcından sonra
ortalama 4-6 saat sonra Tn-T düzeyi artmaya başlar, ortalama 11. saatte (10-24 saat arası)
pik yapar ve 10 gün veya daha uzun sürede referans değerine döner. (86,87).
2.2.6.2. Troponin I (TnI)
CTnI’nın 3 doku izoformu tespit edilmiştir:
1.Hızlı Troponin I: İskelet kası lifinde bulunur.
2.Yavaş Troponin I: İskelet kası liflerinde bulunurlar.
3.Kardiyak Troponin I: Molekül ağırlığı 24.000 dalton olup kalp kasında bulunur.
Troponin I’nın kardiyak ve iskelet formları arasında önemli farklılıklar vardır (88).
Kardiyak troponin I (cTnI), fast troponin I ile % 52, slow troponin I ile % 54 aminoasit
homolojisi gösterir. İskelet kası stimulasyona yanıt verirken veya yanıt geliştirirken cTnI
eksprese etmez (82). Bu yüzden cTnI’nın kalbe spesifitesi; iskelet kası hasarı sırasında
oluşan kas yıkımını, AMI sırasında oluşan kas yıkımından ayırmaya yardımcı olur CTnI,
AKS’li hastaların prognozunu belirlemede önemli bir belirteçtir. ST segment elevasyonu
olmayan AKS ile başvuran ve cTnI değerleri yüksek olan hastalar, normal bulunan
hastalarla kıyaslandığında ölüm ve tekrarlama riskinde yaklaşık 4 kat artış olduğu
gösterilmiştir (89,90). ST segment yükselmesi olan hastalarda kısa dönem mortalite belirgin
olarak artmıştır (91) CTnI tayini için geliştirilmiş olan 10’ un üzerinde kantitatif ve en az 4
kalitatif yöntem mevcuttur. Farklı yöntemlerde hedef olarak seçilen bölgelerin değişik
30
olabilmesi nedeni ile sonuçlarda 40-60 kata ulaşan farklılıklar gözlenebilmektedir (92,93).
Bu durum belirgin bir karmaşaya neden olmakta ve eşik değerlerinin yönteme spesifik
olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. (94).
Özellikle ST segment yükselmesi olmayan hastalarda seri örnek alınması erken
dönemde tanı olasılığını %49’dan %68’lere çıkarmıştır ve tanı doğruluğunu artırmıştır (95).
İskemik kalp hastalığının klinik kanıtlarının yokluğunda artmış troponin I değeri, myokard
hasarın derecelerini göstermede gecikmeden yardımcı olur. Şiddetli hastalık ve troponin I
arasında önemli bir sıkı ilişki vardır. Bunun için troponin I, AKS tanısı için CK-MB’nin
yerini gold standart olarak almıştır (96). Kardiyak troponinler, özellikle CK-MB
konsantrasyonunun normal veya hafif yükseldiği myokardiyal nekroz ayırımında önemlidir
(97,98). American College of Cardiology (ACC) ve American Heart Association
(AHA)’nın güncellenen kılavuzunda AKS’nin semptomları ile gelen hastaların risk
stratifikasyonunu belirlemede kullanılan belirteçlerin cTnI ölçümlerini içermesini önemle
tavsiye etmektedir (99).
2.2.6.3. Yüksek Duyarlıklı Troponinler
Yeni nesil yüksek duyarlılıklı kitler daha yüksek analitik performansa sahiptirler ve
düşük konsantrasyonlardaki kardiyak spesifik troponinlerin daha kesin ölçümünü sağlarlar.
Uzmanlar, sağlıklı toplumun %50’sinden fazlasında troponinleri saptayabilen kitlerin
yüksek duyarlılıklı olarak isimlendirilmesini önermektedir. Bu kitler, eski nesillerden daha
duyarlıdır fakat aynı zamanda bir çok klinik durumda miyokard hasarını belirleyebildikleri
için miyokard infarktüsüne olan klinik spesifikliği azalmışlardır. Bunun yanında, travmatik
olmayan göğüs ağrısına sahip hastaların değerlendirildiği birçok çalışmada, hsTn kitleri
genel tanısal doğruluğu arttırmışlar ve miyokard hasarının erken tanısına olanak
sağlamışlardır. Ek olarak, duyarlı kitlerle saptanan düşük miktardaki kardiyak troponin
artışları bile kötü prognozla ilişkili bulunmuştur. (100,101,102,103,104,105,106)
Yüksek duyarlıklı kitler, geleneksel kitlerin ölçebildiği değerlerin onda biri kadar
olan kardiyak troponin konsantrasyonlarını ölçebilmektedir. Temel problemlerden birisi;
yüksek-duyarlıklı troponin kitleriyle daha çok miktarda akut koroner sendrom tanısı
konulmasıdır. Acil servise başvuruda kullanıldıklarında, yüksek duyarlıklı kitler, geleneksel
testlere göre artmış sensitivite fakat azalmış spesifiteye sahiplerdir. 6 saatlik takipte
tekrarlayan ölçümlerde ise her iki test için eğri altında kalan alanlar benzer olup, yüksek
31
duyarlıklı testlerin esas olarak erken tanıda avantajlı olduklarını düşündürmektedir. (107)
Yüksek duyarlıklı testlerin konsantrasyonları, geleneksel olarak verilen mikrogram/
litre yerine, litrede nanogram olarak belirtilmektedir ( ya da mililitrede pikogram ) (108)
Yüksek duyarlıklı troponinler, göğüs ağrısı triajını, göğüs ağrısı ünitelerinde karmaşık
non-invaziv test gereksinimlerini azaltarak, kolaylaştırmışlar; fakat, bunun yanında 6 aylık
sonlanımları etkilemeden daha uzun hastane yatışı ve daha çok invaziv işlem yapılmasına
neden olmuşlardır. (109)
Yükselmiş troponin tanımı yaparken ayırt ettirici 99 persantil değeri, miyokard
infarktüsü tanısı için karar verdirici değer olarak belirlenir ve her laboratuarda her özel kit
için uygun kalite kontrolleri ile saptanmalıdır. (110,111) Tam sayılarla ifade edilebilmesi
için, değerler litre başına nanogram (ng/L) ya da mililitre başına pikogram (pg/mL) olarak
sunulmalıdır. Biz çalışmamızda ng/L değerini kullandık. Kardiyak troponin değerlerinin
yükselme kriteri kite bağımlıdır, ancak yüksek duyarlı kitler dahil olmak üzere her bir kitin
duyarlılık profilinden tanımlanabilir. (112,113) Kardiyak troponin yükselme paternlerinin
değerlendirilmesi için 3-6 saat içinde iki ölçüm önerilmektedir. (114) Biz çalışmamızda 4
saat sonra venöz kan değerlendirmesi yaptık.
Perkütan koroner girişim (PKG), koroner arter by-pass cerrahisi (CABG) ve kardiyak
işlemler ile troponin artışını değerlendiren çalışmalar yapılmıştır. Perkütan koroner girişim
sonrası artmış troponin düzeyleri, işlem öncesi normal değerleri olan hastalarda PKG’yi
takiben kardiyak biyobelirteçlerin 99. Persantil üst referans limitin üzerine yükselmesi,
işlem ile ilişkili miyokard hasarını göstermektedir. (119,120) Geçmiş çalışmalarda, işlem
sonrası kardiyak biyobelirteç değerlerinin artması, özellikle CK MB yüksekliği, kötü
progroz
ile
ilişkili
bulunmuştur.(121,122)Perkütan
koroner
girişim
sonrasında
troponinlerdeki artış miktarı ile miyokard dokusundaki hasarın büyüklüğü, manyetik
rezonans görüntüleme
sonuçlarıyla değerlendirilmiş
ve doğru orantılı oldukları
anlaşılmıştır. (123) Eğer perkütan koroner girişim sonrası işlem öncesi normal olan
kardiyak troponin değerleri >5x99.persantil üst referans limiti kadar yükselirse, işlem ile
ilişkili miyokard hasarı terimi kullanılmalıdır. Kardiyak troponin için >5x99. Persantil üst
referans limiti kadar yükselme eşiği keyfi olarak belirlenmiş; bu belirlemede klinik yargı ve
işlemle ilişkili miyokard infarktüsü etiketinin toplumsal etkisi temel alınmıştır. Eğer bazal
troponin değerleri yüksekse, işlemle ilgili miyokard hasarı diyebilmek için troponin
32
değerlerinde %20 artış gözlenmesi gerekmektedir. (124) Prosedür sonrası enzimlerin
artışından sorumlu başlıca mekanizmalar; yan dal oklüzyonu, kollateral akımın bozulması,
distal embolizasyon, intimal diseksiyon, koroner spazm, yavaş akım ya da akımın tamamen
durması (no-reflow) ve mikrovasküler tıkanma olarak belirlenmiştir. (115,116,117,118)
Koroner arter by-pass cerrahisi geçiren hastalar değerlendirildiğinde ise; cerrahi öncesi
normal değerlere sahip olan hastalarda, CABG sonrası herhangi bir artışın olması miyokard
nekrozunu işaret eder ve biyobelirteç konsantrasyonlarında artış miktarının, olumsuz sonuçlarla
ilişkili olabileceği düşünülmektedir. (125-126) CABG ilişkili miyokard infarktüsü diyebilmek
için troponin değerlerinin işlem sonrası ilk 48 saatte >10x99. Persantil üst referans limiti kadar
artışı gereklidir. Diğer girişimsel ve cerrahi kardiyak işlemler sonrası miyokard infarktüs tanımı
için yeteri kadar çalışma yapılmamıştır ve bu gruplarda CABG cerrahisi için önerilen troponin
referans değerleri kullanılmalıdır(127) Kardiyak cerrahi işlemler sonrasında hastalardan rutin
biyobelirteçler çalışılmış ve komplikasyonlar ile sonlanımları öngörmede Troponin T, CK
MB’ye oranla daha üstün saptanmıştır. (128)
Kalp dışı işlemlerde de kardiyak troponinlerin yükselebildiği gösterilmiştir.
Perioperatif miyokard infarktüsü, majör kalp dışı cerrahide en sık karşılaşılan majör
perioperatif vasküler komplikasyondur ve kötü prognozla ilişkilidir. (129,130) Bu nedenle,
yüksek riskli hastalarda majör cerrahinin hem öncesinde hem de 48-72 saat sonrasında
kardiyak biyobelirteçlerin rutin ölçümü önerilmektedir. Cerrahi sonrası yüksek duyarlıklı
kardiyak troponin ölçümleri hastaların %45’inde 99. Persantil üst referans sınırını
aşmaktadır, %22’sinde yükselme devam etmektedir ve bu yükselme paterni miyokard
nekrozu gelişiminin göstergesi olarak değerlendirilmiştir. (131)
Kalıcı pacemaker implantasyonu sonrası değerlendirilen hastalarda, hastaların
%59’unda kardiyak troponin I seviyelerinin arttığı, bunların sadece %1,8’inde 99. Persantili
geçtiği saptanmıştır ve minimal miyokard hasarına bağlanmıştır.(137)
Kardiyak troponin değerlerinin artışı, yoğun bakım ünitesi hastalarında da sık görülür
ve altta yatan hastalık ne olursa olsun, kötü prognozla ilişkilidir. (132,133)
Kalp yetersizlikli hastalarda da, miyokard nekrozunun göstergesi olarak, kullanılan
teste göre hafif yüksekten, anlamlı yüksek değerlere kadar değişen miktarlarda kardiyak
troponin artışları görülebilir. (134). Yüksek duyarlıklı kardiyak troponin kitleri
kullanıldığında ise, kalp yetersizlik hastaların neredeyse tamamında, özellikle akut
33
dekompanse kalp yetersizliği gibi şiddetli kalp yetersizliği sendromu olanların önemli bir
kısmında 99. Persantil üst referans sınırını aşan miktarda troponin artışları saptanabilir.
(135) Kalp yetersizliğinde sık karşılaşılan ve miyokard infarktüsü tanısını zorlaştıran bir
durum olan kardiyak troponin yüksekliğinin varlığı, miktarı ve sürekliliği, mekanizmasına
bakılmaksızın, hem akut hem de kronik kalp yetersizliği sendromunda giderek olumsuz
sonlanımların bağımsız bir öngördürücüsü olarak kabul edilmektedir ve ‘yanlış pozitif’ diye
yorumlanarak göz ardı edilmemelidir.(135,136)
Günümüzde
diyognostik
koroner
anjiyografi,
koroner
arter
hastalığının
değerlendirilmesi için en güvenli yöntemlerden biri olarak düşünülmektedir. İşlem
güvenliği, mortalitenin ≤0,1% olduğunun gösterilmesi ile ortaya konmuştur. (139,140)
İşlemle ilgili olarak en sık majör kardiyak komplikasyon, %0,05 - %0,1 arasında değişen
akut miyokard infarktüsüdür (138,140) fakat koroner anjiyografi sonrası rutin enzim takibi
yapılmadığı için minör miyokard hasarı olduğundan daha az tespit edilmektedir. Koroner
anjiyografi sırasında; diyagnostik kateterlerin manipülasyonu ve kontrast maddenin
tekrarlayan enjeksiyonu şu mekanizmalarla miyokard hasarlanmasına yol açabilmektedir;

Aort duvarından aterosklerotik debrisin hareketi

Kateter kaynaklı trombüsler

Koroner diseksiyonlar

Hava embolisi

Koroner akım rezervinin azalması

Gerim şiddeti ile ilişkili endotel hasarı (138,141-146)
Yüksek duyarlıklı troponinler, kullanılan teste ve klinik özelliklere bağlı olarak stabil
hastaların %25-80’inde troponin seviyelerinin saptanmasını sağlamaktadır. Koroner
anatomisi bilinmeyen stabil hastalarda, yüksek kardiyak troponin düzeyleri artmış
kardiyovasküler olay riskini göstermektedir. Bu durum, troponinlerin subklinik fakat henüz
tanı almamış koconer aterosklerozu ortaya koyma güçlerini göstermekte olabilir.
Klinik değişkenlerle birlikte, yüksek duyarlıklı kardiyak troponin T düzeylerinin de
kullanılması; koroner kalp hastalığı varlığından bağımsız olarak, kişilerin ölümcül olmayan
miyokard infarktüsü ve tüm nedenlerden ölüm riski açısından ayrım ve sınıflanmalarını
sağlamaktadır. (147)
34
Diğer bağımsız prognostik belirteçlere göre ayalandığında, stabil koroner arter
hastalarında yüksek duyarlıklı test ile ölçülen troponin T konsantrasyonları kardiyovasküler
ölüm ve kalp yetersizliği ile ilişkili fakat miyokard infarktüsü ile ilişkisiz bulunmuştur.
(148)
Akut koroner sendromdan şüphelenilen hastalarda, yüksek duyarlıklı troponinlerin
kullanılması, miyokard infarktüsünde tanısal doğruluğu arttırmış ve tekrarlayan infarktüs ve
ölüm riski altındaki hastaları belirlemiştir. Plazma troponinlerinin tanı eşiğinin düşürülmesi
morbidite ve mortalitede belirgin azalma ile ilişkilidir. (149)
Yüksek riskli stabil koroner arter hastalarında yüksek duyarlıklı troponin I testi (
Beckman-Coulter ) gelecekteki miyokard infarktüsü ve kardiyovasküler ölüm için
prognostik bilgi sağlamaktadır. (150)
Bazal hs-cTnT ve iki saatlik değişimlerinin değerlendirilmesi, hastaların çoğunda,
akut miyokard infarktüsünün güvenli olarak dışlanması, güvenli olarak tanı almasını
sağlamıştır; sadece %20 hastada daha uzun süreli takibe ihtiyaç duyulmuştur. (151)
Sethi ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada; hastaneye başvuru anında miyokard
infarktüsü tanısında yüksek duyarlıklı troponinlerin mükemmel tanısal doğruluğu olduğu
fakat, geleneksel troponin testlerine üstünlük sağlamadıkları gösterilmiştir. Bu durumun,
geleneksel troponin testleri için kullanılan cut-off değerlerine bağlı olabileceği
belirtilmektedir. (152)
Akut koroner sendrom ve akut koroner sendrom dışı durumlarda; yüksek duyarlıklı
troponin T düzeylerindeki akut dinamik değişikliklerden ziyade bazal değerlerin
büyüklüğü, daha iyi prognostik bilgi sağlamaktadır. Buna ek olarak, troponin
değerlerindeki değişiklikler, her iki durumda da risk değerlendirmesine ek katkıda
bulunmamaktadır. (153)
Akut dekompanse kalp yetersizliği episotları sırasında, yüksek duyarlıklı troponin T
düzeylerinde aralıklı artışlar saptanmış ve etkili kalp yetersizliği tedavisi ile hsTnT
düzeylerinde düşüş saptanmıştır. Bu düşüş akut dekompanse kalp yetersizliğinin etkin
tedavisi ile daha az miyokard dahası olduğunu düşündürmektedir. (154)
Kronik kalp yetersizlikli hastalarda kardiyak troponinler; yüksek duyarlıklı testlerde,
standart testlere oranla daha yüksek olarak saptanabilmektedir ve standart testlere göre
35
bağımsız ve daha iyi mortalite öngördürücüsü olabilirler. (155)
Kronik kalp yetersizlikli hastalarda, sol ventrikül end diyastolik basıncı ve ejeksiyon
fraksiyonu, troponini yükselten diğer sebeplerden bağımsız olarak, yüksek duyarlıklı
troponin T düzeyleri ile ilişkili bulunmuştur. (156)
Hem yüksek duyarlıklı kardiyak troponin T, hem de yeni nesil duyarlı kardiyak
troponin I, ambulatuar kalp yetersizliği hastalarında mortalitenin öngördürücüleridir. Fakat
kardiyak troponin T takiplerde daha iyi öngördürücü değere sahip olarak saptanmıştır.
(157)
Yüksek duyarlıklı troponin T düzeylerinin hipertrofik obstrüktif kardiyomiyopati
hastalarında yüksek bulunması, bu hastalarda atriyum fibrilasyonu varlığı ile ilişkili
bulunmuştur. (158)
Bir çalışmada, yüksek duyarlıklı troponin T düzeyleri çocukluk çağı kanseri sonrası
sağkalanlarda, NT-proBNP düzeyi yüksek, EF düşük olsa bile normal olarak bulunmuş ve
kemoterapötik
ilaç
ilişkili
kardiyotoksisite
tanısında
düşük
duyarlıklı
olarak
yorumlanmıştır. (159)
2.2.7. Yağ Asidi Bağlayıcı Protein ( h-FABP )
h-FABP kalp dokusunda bol miktarda bulunur ve sitozolik protein ailesinin bir
üyesidir. Akut miyokard infarktüsünde, h-FABP miyokard hasarından sonra 2 saat içinde
plazmada saptanabilir ve 4-6 saatte zirve konsantrasyonuna ulaşır. Bu da 20 dakika-24 saat
aralığında bir tanısal pencere imkanı sunar ve erken tanıda h-FABP’nin kullanımını
mümkün kılar.
H-FABP ve troponin değerleri arasındaki ilişki akut miyokard
infarktüsünde risk değerlendirmesinde yardımcı olur.
Ameliyat, böbrek hastalıkları varlığında ve iskelet kasındaki FABP’nin yükseldiği
durumlarda; kalp kasındaki FABP ile benzerliğinden dolayı değerler olduğundan yüksek
saptanabilir. Bu durumda h-FABP’nin diğer biyobelirteçlerle bir arada değerlendirilmesi
önerilir. (160,169)
36
2.2.8. B-Natriüretik Peptid ve inaktif N-terminal fragmanı ( BNP, NT-proBNP )
BNP ve NT-proBNP düzeyleri kalp yetersizliğinin tanısında ve prognozunda, akut
koroner sendromlar sonrası risk sınıflandırmasında ve sağlıklı kişilerde angina varlığında
advers olayların öngörülmesinde kullanılır. En iyi mekanik stres belirteçleri olarak
değerlendirilirler. Kardiyak görüntüleme yöntemleri ile birlikte değerlerindirilen BNP
düzeyleri sol ventrikül sistolik fonksiyonu ve kardiyak yeniden şekillenme hakkına fikir
verir.(161)
2.2.9. Atriyal Natriüretik Peptid ve MR-pro Fragmanı ( ANP, MR-proANP )
ANP öncelikli olarak atriyumda sentezlenir ve kana salınımı atriyum basıncı ve
miyosit geriliminin artmasıyla artar. Natriüretik peptidler, konjestif kalp yetersizliğinde,
diürez, natriürez ve vezodilatasyonu indükleyerek; kan basıncı ve hacminin korunmasında
önemli rol oynarlar. Akut miyokard infarktüsü sonrasında da kardiyak yeniden
biçimlenmede antifibrotik ve antihipertrofik ajanlar olarak da rol oynarlar. (162)
2.2.10. Kopeptin
Kopeptin, akut kardiyak hastalıklarda prognozu belirlemede kullanılabileceği
düşünülen bir stres hormonudur. Troponin T ve kopeptin seviyelerinin bir arada
kullanılması, akut miyokard infarktüsünü dışlamada yüksek doğruluk değerine sahiptir,
nagatif prediktif değeri %99.7’dir ve birçok hastada izlem ve kan testi tekrarı ihtiyacını
ortadan kaldırır. Kopeptin ve BNP’nin bir arada kullanılması ise sonlanım noktalarının
öngörülmesini güçlendirir. (163)
2.2.11. Farklılaşma ve Büyüme Faktörü – 15 ( GDF-15)
İlk olarak bir makrofaj intibitörü sitokin olarak tanımlanmış olan, TGF-β
süperailesinin bir üyesidir. GDF-15 strese yanıt olarak miyokardda eksprese edilir ve antiapoptotik ve anti-hipertrofik etkileriyle kardiyoprotektif özelliklere sahip olduğu
düşünülmektedir. GDF-15 seviyeleri akut miyokard infarktüsünün gelişimi ve kardiyak
iskeminin boyutuyla güçlü bir ilişki göstermektedir. (164)
37
2.2.12. İnterlökin 1 Reseptör Proteini ( ST2 )
ST2 interlökin-1 reseptör ailesinin bir üyesidir ve transmembran ve çözünebilir
formlarda bulunabilir. İnterlökin-33 fonksiyonel bir ST2 ligandı olarak işlev görür ve
mekanik strese yanıt olarak kardiyoprotektif etkilere aracılık eder. sST2’nin plazma
konsantrasyonlarının akut kalp yetersizlikli hastaların bir yıllık mortalite tahmininde güçlü
bir öngördürücü olduğu düşünülmektedir. Akut miyokard infarktüsünde ise, yüksek ST2
düzeyleri; 30 günlük dönemde kardiyovasküler ölüm, kalp yetersizliği, advers kardiyak
sonlanım noktalarını değerlerndirmede, diğer geleneksel risk faktörlerinden bağımsız olarak
güçlü bir öngördürücüdür. (165)
2.2.13. Kardiyotropin ( CT-1 )
CT-1 interlökin-6 süperailesinin, biomekanik stres ve anjiyotensin gibi hümoral
faktörlere bağlı olarak, kardiyomiyosit ve kardiyak fibroblastlarca üretilen bir üyesidir. CT1 miyokardiyal üretim düzeyleri yaşlı insanlar, hipertansif kardiyovasküler hastalıklar ve
kalp yetersizliğinde artmıştır. (166)
2.2.14. Endotelin-1 ( ET-1)
ET-1 asıl olarak endotel tarafından üretilen, ET-A ve ET-B olmak üzere iki reseptöre
sahip ve vasküler homeostazda görev alan bir peptiddir. ET-1, birçok kardiyovasküler
komplikasyonun önemli bir belirtecidir ve yüksek plazma konsantrasyonları, akut miyokard
infarktüsü sonrası en kötü sonlanım noktaları ile ilişkilidir. ET-1 çok unstabil yapıdadır ve
ölçümü zordur. Bu nedenler ET-1’in C-terminal artığı daha güvenilir sonuçlar vermektedir.
(167)
2.2.15. Lipoprotein ile İlişkili Fosfolipaz-A2 ( Lp-PLA2 )
Fosfolipaz A2, monositler, makrofajlar ve T lenfositler tarafından salgılanır ve
plazmada LDL partiküllerine bağlı olarak dolaşır. Akut koroner sendromlarda, sağlıklı
gönüllülerle karşılaştırıldığında, daha yüksek Lp-PLA2 seviyeleri saptanmıştır. Lp-PLA2
lipid seviyeleri ile belirgin bir ilişki içerisindedir, fakat akut koroner sendromun diğer risk
belirteçleriyle düşük ilişkili ya da ilişkisizdir. Lp-PLA2 plazma seviyeleri ile
kardiyovasküler ve mortalite olayları korele değildir. Akut koroner sendromlardaki
anlamının netleşmesi için yeni çalışmalar gerekmektedir. (168)
38
3. GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmamıza Cerrahpaşa Üniversitesi Hastanesi Kardiyoloji Anabilim Dalı’nda
kararlı koroner arter hastalığı ön tanısı ile koroner anjiyografi yapılan hastalar alınmıştır.
Hastaların demografik ve klinik bilgileri yüzyüze görüşme ile derlenmiştir. Koroner
anjiyografi işleminden hemen önce arteriyel kılıf içerisinden ve 4 saat sonra periferik
venden olmak üzere iki kez kan örneklemesi yapılmıştır. Alınan kanlar bekletilmeden
Cerrahpaşa Üniversitesi Hastanesi Pediatri Biyokimya Laboratuarı’na gönderilerek, Roche
Firması’na ait Elecsys marka yüksek duyarlıklı Troponin T (hs-cTnT) testi ile troponin
değerleri ölçülmüştür. Kullanılan troponin kiti ile 3 ng/L üzerindeki troponin T değerleri
tespit edilebilmektedir. 14 ng/L ve üzerindeki değerler ise toplumda 99 persantilin
üzerindeki değerler olup normalin üstü olarak kabul edilmiştir.
Hastaların başvuru sırasında şu bilgileri kaydedilmiştir:
 Ad-Soyad
 Telefon numarası
 Boy-kilo-vücut kitle indeksi (VKİ)
 Eşlik eden hastalıklar ve kullanılan ilaçlar
 Aile öyküsü
 Sigara ve alkol kullanımı
 Angina pektoris sınıfı
 CCS (Canadian Cardiovascular Society) sınıflamasına göre
belirlenmiştir
 Girişimsel olmayan test sonuçları
 Efor testi : Pozitif, negatif, tanısal değil ya da yapılmadı olarak
sınıflandırılmıştır
 Miyokard perfüzyon sintigrafisi: pozitif, negatif ya da yapılmadı
olarak sınıflandırılmıştır
 Ekokardiyografi sonucu: duvar hareket bozukluğu var, yok, EKO
39
yapılmadı olarak sınıflandırılmıştır; EKO yapılan kişilerde ejeksiyon
fraksiyonu ve pulmoner arter sistolik basınç değerleri kaydedilmiştir
 Üre, kreatinin, sodyum, potasyum, hemoglobin, hematokrit, INR ve glomerüler
filtrasyon hızı ( Cockroft-Gault formülüne göre) değerlerinin kaydı
Tanımlar:
• Hipertansiyon: Dinlenme konumunda kan basıncı değerinin, farklı iki
ölçümde 140/90 mmHg üzerinde olması ya da antihipertansif ilaç kullanıyor
olması.
• Diabetes mellitus: Oral hipoglisemik ilaç ve/veya insülin kullanıyor olmak
veya açlık kan şekerinin ≥126 mg/dl olması veya Hemoglobin A1c ≥ %6,5
olması
• Hiperkolesterolemi: Lipid düşürücü ilaç kullanıyor olmak veya total
kolesterol >200 mg/dl veya LDL ≥ 130 mg/dl veya HDL' nin erkekte < 40
mg/dl/kadında < 50 mg/dl olması
• Sigara kullanımı: 3 kategoride değerlendirilecektir; 1: halen içenler;
2:eskiden sigara içmiş (en az 1 yıldır hiç içmemiş); 3: hiç sigara
kullanmamış.
İşlem sırası ve sonrasında ise şu veriler kaydedilmiştir
 Kalp hızı ve kan basıncı
 Kullanılan kontrast madde türü ve miktarı
 Koroner anjiyografi sonucu (koroner arter hastalığı varlığı, tutulan damar
sayısı, darlık düzeyi )
 Yapılan ek işlem türü ( sağ kalp kateterizasyon, ventrikülografi, aortografi )
 İşlemi yapan operatör
 Tedavi önerisi ( perkütan koroner girişim, koroner arter by-pass cerrahisi, tıpsal
takip )
 Troponin düzeyleri ( işlem öncesi ve 4 saat sonra)
Hastalara, koroner anjiyografi öncesi, işlem hakkında bilgi verildi. Koroner
anjiyografi işlemi Shimadzu Digitex 2400 ya da Philips Allura Xper FD 10 cihazları ile
40
yapıldı. Koroner anjiyografi daha kolay uygulanması ve her ünitede kabul görmüş bir
yöntem olduğundan ‘‘Judkins Yöntemi’’ ile yapıldı. Koroner anjiografiye, femoral arter
ponksiyonu ile, femoral arterin uygun olmadığı durumlarda radial arter ponksiyonu ile
başlandı. Sağ ve sol koroner arterlere eğimleri dolayısıyla avantajlı oldukları için koroner
anjiyografi Standart 6 F Judkins sağ ve standart 6 F sol kateterler (radyal arter seçildiğinde
her ikisi için de 5F) kullanılarak yapıldı. Radyoopak olarak ‘‘sodium ioxglate’’ (Iopamiro
370, Ultravisit 370) kullanıldı. Sol koroner sistem için standart 4 farklı açıda görüntü (sol
ön oblik kraniyal, anteroposteriyor kraniyal, sağ ön oblik kraniyal ve kaudal) sağ koroner
arter için 2 farklı açıdan görüntü (sol ve sağ ön oblik görüntüler) alınıp dijital
belleğekaydedildi. Görüntüler cTn düzeylerinden habersiz en az iki deneyimli kardiyolog
tarafından değerlendirildi. Koroner anjiografi sonrası, kılavuz önerileri ve hastanın bireysel
özelliklerine uygun olarak, izleme, tıpsal tedavi, perkütan girişim ya da “by-pass” cerrahisi
karararları verildi.
İşlemden sonra hastaların en az üç ay izlenmesi planlandı. İzlem süresi sonunda ise
hastalara telefonla ulaşılarak klinik sonlanım noktaları sorgulandı. Sonlanım noktaları
olarak, olay yaşanmaması, akut koroner sendrom ortaya çıkması, koroner anjiyografi
sonrası revaskülarizasyon uygulanması, kalp hastalığı nedenli hastane yatışı, başka nedenle
hastane yatışı ve ölüm belirlenmiştir.
İşlem öncesi ve sonrasında troponin düzeylerini yükseltebileceği bilinen hastalıklar
varsa bu olguların çalışma dışı bırakılması düşünülmüştür. Çalışma dışı bırakılma ölçütleri
ise şunlardır:
 Kronik böbrek yetmezliği (GFR <60 ml/dk)
 Kronik karaciğer yetmezliği
 Akut koroner sendromlar ( ST segment yükselmeli miyokard enfarktüsü, ST
segment yükselmesiz miyokard enfarktüsü, kararsız angina pektoris )
 Dekompanse kalp yetersizliği
 Akut miyokardit kuşkusu
41
3.1. İSTATİSTİKSEL ANALİZ
Tanımlayıcı istatistikler ortalama, standart sapma ve yüzde cinsinden sunuldu.
Kategorik özelliklerin birbirine göre dağılımı Kikare testi veya beklenen değerlerin 5’den
küçük olması durumunda dört gözlü tablolarada Fisher kesin p hesabı ile değerlendirildi.
Alt grupların niceliksel özellikleri; grup sayılarının dağılım heterojenliği, geniş standart
sapma gibi nedenlerden dolayı iki grup için Mann Whitney testi ikiden fazla grup için ise
Kruskal Wallis testi ile kıyaslandı. Önce sonra farkları
da yine delta fark standart
sapmalarının geniş olması nedeniyle Mann Whitney ve Kruskal Wallis testleri ile
kıyaslanırken grup içi değişimlerde Wilcoxon testine başvuruldu. Tüm bu niceliksel
özelliklerin birbiriyle ilişkisi ise Pearson korelasyon katsayıları ile araştırıldı. Analizlerde
IBM Spss 19.0 programından yararlanılırken anlamlılık seviyesi 0.05 olarak kabul edildi.
42
4. BULGULAR
Çalışmaya İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Kardiyoloji
Kliniği’nde, Mayıs 2013 – Aralık 2014 tarihleri arasında, elektif koroner anjiyografi
yapılan ve çalışmaya alınma-dışında tutma ölçütlerine uygun toplam 253 hasta alındı.
Katılımcıların %56,5’u (n=143) erkek, %43,5’i (n=110) kadındı. Çalışmaya alınan
olguların yaş ortalaması 60,9’di (±9,7), hastaların boy ortalaması 167,9cm(±9,53), beden
ağırlığı ortalamaları ise 79,8 kg (±10,97) olarak hesaplandı. Bu değerler üzerinden
hesaplanan beden kitle indeksi (hastanın kilosu/hastanın boyunun karesi) ortalaması 28,3
kg/m2 (±3,69)idi.
Tablo 4:Çalışmaya Alınan Hastaların Klinik ve Demografik Özellikleri
Sayı
Ortalama yaş
Erkek cinsiyet
Beden kitle indeksi (kg/m2)
Halen sigara içenler
Eskiden sigara içmiş
Alkol kullanımı
Aile Öyküsü
Hipertansiyon
Diyabet
Kronik iskemik kalp hastalığı
Hiperlipidemi
Atriyum fibrilasyonu
Diğer hastalık
Kullanılan ilaçlar:
 Aspirin
 Klopidogrel
 ACEİ/ARB
 Beta bloker
 Diüretik
 Statin
 Antikoagülan
 Diğer antihipertansif
 Oral antidiyabetik
 İnsülin
 Diğer ilaç
253
60,88±9,74
143 (56,5)*
28,3±3,69
37(14,6)
119(47)
24(9,5)
87(34,4)
182(71,9)
91(36)
63(24,9)
40(15,8)
12(4,7)
61(24,1)
111(43,9)
19(7,5)
153(60,5)
107(42,3)
15(5,9)
74(29,2)
9(3,6)
11(4,3)
54(21,3)
55(21,7)
31(12,3)
Veriler sayı cinsinden, parantez içindeki değerler ise % cinsinden verilmiştir
43
Eşlik eden hastalıklar değerlendirildiğinde; hipertansiyon %71,9 (n=182), diyabetes
mellitus %36 (n=91), kronik iskemik kalp hastalığı %24,9 (n=63), hiperlipidemi %15,8
(n=40), atriyum fibrilasyonu %4,7 (n=12), diğer hastalıklar %24,1(n=61) oranında saptandı.
Eşlik eden diğer hastalıklar arasında en sık kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve tiroid
hastalıkları bulunmaktaydı.
Kullanılan ilaçlar açısından değerlendirildiğinde; hastaların %43,9’u(n=111) Aspirin,
%7,5’i (n=19) klopidogrel, %60,5’i (n=153) anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörü ya
da anjiyotensin reseptör blokeri, %42,3’ü(n=107) beta bloker, %5,9’u(n=15) diüretik,
%29,2’si (n=74) statin, %3,6’sı (n=9) oral antikoagülan, %4,3’ü(n=11) başta alfa reseptör
blokerleri olmak üzere diğer antihipertansif ilaçlar, %21,3’ü oral antidiyabetik, %21,7’si
(n=55) insülin, %12,3’ü (n=31) ise başta KOAH için inhale beta agonist ve steroidler ve
tiroid ilaçları olmak üzere, listede yer almayan diğer grup ilaçları kullanmaktaydı.
Hastaların %34,4’ünde(n=87) kardiyovasküler hastalıklar açısından aile öyküsü
bulunmaktaydı. Katılımcıların %14,6’sı (n=37) halen sigara içmekte, %47’si(119) eskiden
sigara kullanmış, fakat şu an içmemekte; %38,3’ü ise hiç sigara kullanmamıştı. Alkol
kullananlar tüm hastaların %9,5’ini(n=24) oluşturmaktaydı.
Hastalarda angina pektoris varlığı sorgulandığında; %25,3 (n=64) CCS-I; %52,6
(n=133) CCS-II; %20,2 (n=51) CCS-III, %2’si (n=5) CCS-IV angina tanımlamaktaydı.
Şekil 1:Hastaların angina pektoris CCS sınıflandırmasına göre dağılımı
44
Hastaların sadece %6’sına (n=15) girişimsel olmayan herhangi bir tanı testi
uygulanmamıştı, geri kalan hastaların tümünde en az bir yöntem ile iskemi araştırması
yapılmıştı. Girişimsel olmayan test olarak efor testi, miyokard perfüzyon sintigrafisi (MPS)
ve ekokardiyografi değerlendirilmiştir. Efor ve MPS sonucunda iskemi ve EKO sonucunda
duvar hareket bozukluğu saptanması test pozitifliği olarak değerlendirilmiştir. En sık
uygulanan girişimsel olmayan testin %80,2 (203) ile ekokardiyokrafi olduğu görüldü. Tüm
çalışma olgularının %29,6’sında (n=75) duvar hareket bozukluğu saptanmıştı. Efor testi
olguların %34,4’üne (n=87) yapılmıştı; tüm grubun %24,9’unda (n=63) sonuç pozitifti..
MPS %26,9 (n=68) hastaya uygulanmış ve tüm grubun %24,5’inde (n=62) sonuç pozitif
olarak gelmişti. Hastaların ejeksiyon fraksiyon değerleri ortalaması %53,85(±8,9),
pulmoner arter basıncı ortalaması 31,3 (±8,4) mmHg’dir.
Tablo 5:Hastalarda Girişimsel Olmayan Testler ve Sonuçları
Girişimsel olmayan test yapılan hasta sayısı
238 (94)*
Eforlu EKG testi
Tüm gruba göre dağılım:
87(34,4)
63(24,9)
11(4,3)
13(5,1)
68(26,9)
 Pozitif
Negatif
Tanısal değil
Miyokard perfüzyon sintigrafisi
Tüm gruba göre dağılım:
62(24,5)
6(2,4)
203(80,2)
 Pozitif
 Negatif
Ekokardiyografi
Tüm gruba göre dağılım:
 EKO’da duvar hareket kusuru
75(29,6)
*Veriler sayı cinsinden, parantez içindeki değerler ise % cinsinden verilmiştir
Laboratuar sonuçları açısından değerlendirildiğinde; ortalama üre değeri 35,3±11,7
mg/dl, kreatinin 0,89±0,23 mg/dl, Na 140,2±2,68 mEq/L, K+ 4,3±0,37 mmol/L, Hg
13,3±1,52 g/dL, Hct %40,4±4,5, INR 1,05±0,09, glomerüler filtrasyon hızı ise ( CockroftGault formülüne göre hesaplanmıştır ) 97,6±28,3 mL/min/1.73 m2 olarak saptanmıştır.
45
Tablo 6: Laboratuar Sonuçlarının Dağılımı
Üre (mg/dl)
Kreatinin (mg/dl)
Sodyum (mEq/L)
Potasyum(mmol/L)
Hemoglobin (g/dL)
Hematokrit (%)
INR (international normalization ratio)
Glomerüler filtrasyon hızı(mL/min/1.73 m2)
Cockroft-Gault Formülü
35,3±11,7
0,89±0,23
140,2±2,68
4,3±0,37
13,3±1,52
%40,4±4,5
1,05±0,09
97,6±28,3
Koroner anjiyografi işlemi alınan hastaların ortalama kalp hızı değerleri 81,6±12,1
/dk, sistolik kan basıncı değerleri 133,9±18,8 mmHg, diyastolik kan basıncı değerleri ise
76,9±10,6 mmHg olarak hesaplanmıştır. İşlemler süresince hastalara kullanılan kontrast
madde miktarı ortalama 71,54±22,69 ml’dir. Anjiyografide %54,2 (n=137) hastada koroner
arter hastalığı saptanmış olup, %45,8 (n=116) hastada kritik düzeyde koroner arter hastalığı
saptanmamıştır. Koroner arter hastalığı; bir ya da daha fazla koroner arterde >%50 darlık
olması olarak tanımlanmıştır. Anjiyografiye ek olarak 3 hastaya (%1,2) sağ kalp
kateterizasyonu, 8 hastaya (%3,2) ventrikülografi, 5 hastaya (%2,0) ise aortografi işlemi
yapılmıştır. İşlem sonunda hastaların %6,3’üne (n=16) perkütan koroner girişim,
%14,2’sine (n=36) koroner arter by-pass cerrahisi, %79,4’üne (n=201) ise tıpsal tedavi ya
da izleme önerilmiştir.
Tablo 7:Koroner Anjiyografi Öncesi ve Sonrası Veriler
Kalp hızı (/dk)
Sistolik kan basıncı (mmHg)
Diyastolik kan basıncı (mmHg)
Kullanılan kontrast madde miktarı (ml)
Koroner arter hastalığı varlığı: n(%)
81,6±12,1
133,9±18,8
76,9±10,6
71,54±22,69
137(54,2)
Koroner anjiyografi öncesi ortalama hs-cTnT düzeyleri; 16,6±60,2 ng/L, işlem
sonrası ise 17,0±61,4 ng/L olarak saptandı. İşlem öncesi ve sonrası hs-cTnT düzeyleri
arasında değişim oranları incelendiğinde, olguların bir kısmında hs-cTnT’nin arttığı, bir
kısmında azaldığı ve bir grup hastada da değişmediği gözlendi. Troponin değişimi -29,8 ile
+89,7ng/L arasında saptandı. (Ortalama 0,41±6,47ng/L)
46
Tablo 8:Troponin değerleri (ng/L)
İşlem öncesi hs-cTnT
İşlem sonrası hs-cTnT
Troponin değişim miktarı
16,6±60,2
17,0±61,4
-29,8 -- + 89,7 (Ortalama 0,41±6,47ng/L)
Troponin düzeyleri ile diğer değişkenlerin ilişkileri incelendiğinde şu gruplarda işlem
öncesi ve sonrası troponin düzeylerinin daha yüksek olduğu saptandı:
 Yaş artışı ile
 Ejeksiyon fraksiyonunun düşüklüğü ile
 Üre düzeyindeki artış ile
 Kullanılan kontrast madde miktarındaki artış ile
Belirtilen ilk üç durumda hem işlem öncesi hem de sonrası troponin düzeyleri yüksek
olarak saptandı. Troponindeki değişim (artış ya da azalma ) açısından değerlendirildiğinde
ise sadece kullanılan kontrast madde miktarındaki artışın, troponin miktarındaki değişim ile
korele olduğu, işlem sonrası daha yüksek troponin düzeylerine yol açtığı saptandı. (p=0,04)
Bu bulgulara ek olarak diyastolik kan basıncındaki yükseklik ile işlem sonrası
troponin düzeyleri daha yüksek olarak bulundu; işlem öncesi ve sonrası arasındaki değişim
değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine çok yaklaştığı saptandı.
(p=0,068)
47
Tablo 9: Troponin Değerleri ve Hasta Grupları ile İlişkisi
İşlem öncesi troponin İşlem sonrası troponin
düzeyi ng/L
düzeyi ng/L
0,154
0,157
0,014
0,012
Troponin
Değişimi
0,060
0,341
Troponin
değişiminin
yüzdesi
0,056
0,372
Yaş Hastanın yaşı
r
p
Boy Hastanın boyu cm
r
p
-0,034
0,588
-0,026
0,680
0,071
0,258
0,059
0,352
Kilo Hastanın kilosu kg
r
p
0,032
0,609
0,033
0,606
0,008
0,896
-0,028
0,663
VKIH Vücut kitle
indeksi
r
p
0,064
0,313
0,058
0,362
-0,047
0,457
-0,075
0,232
EF Ejeksiyon
Fraksiyonu
r
p
-0,212
0,002
-0,209
0,003
-0,007
0,922
0,045
0,525
PASB Pulmoner arter
r
sistolik basıncı - mmHg p
0,114
0,104
0,108
0,124
-0,037
0,597
-0,093
0,187
Üre Üre - mg/dl
r
p
0,190
0,002
0,189
0,003
0,028
0,660
-0,009
0,884
Kreatinin Kreatinin mg/dl
r
p
0,027
0,667
0,032
0,614
0,049
0,434
0,037
0,557
Sodyum Sodyum mEq/L
r
p
-0,020
0,757
-0,010
0,877
0,089
0,156
0,065
0,299
Potasyum Potasyum mmol/L
r
p
0,014
0,831
0,016
0,805
0,022
0,726
0,004
0,951
Hg Hemoglobin - g/dL
r
p
-0,017
0,790
-0,018
0,775
-0,015
0,813
-0,017
0,793
Hct Hematokrit - %
r
p
-0,051
0,421
-0,041
0,518
0,086
0,172
0,070
0,265
INR International
normalization ratio
r
p
0,001
0,986
0,006
0,927
0,044
0,485
0,057
0,366
GFR2 Glomerüler
filtrasyon hızı
r
p
-0,072
0,256
-0,071
0,261
-0,005
0,931
0,008
0,903
Kalphızı Kalp hızı - /dk r
p
0,083
0,188
0,094
0,137
0,116
0,066
0,088
0,165
Tansiyons Kan basıncı
sistolik- mmHg
r
p
0,048
0,443
0,048
0,443
0,009
0,892
0,011
0,856
Tansiyond Kan basıncı
diyastolik - mmHg
r
p
0,115
0,069
0,125
0,048
0,115
0,068
0,074
0,243
Kontrast Kullanılan
kontrast madde miktarı
- ml
r
p
0,164
0,009
0,174
0,005
0,127
0,044
0,100
0,113
48
Şekil 2:Troponin düzeylerinde yükseklik saptanan hasta grupları
Çalışmamızda kullanılan Roche firmasına ait Elecsys marka yüksek duyarlıklı
troponin T testinin, kanda saptayabildiği troponin düzeyi 3 ng/L olup, firma tarafından
belirlenen ve yapılan çalışmalarla da desteklenen, 99 persantil eşik değeri, 14 ng/L olarak
saptanmıştır. Yani 14 ng/L’nin üzerindeki troponin değerleri yüksek olarak belirlenmiştir.
Biz de alt grup analizi olarak, troponin değerlerinin 14 ng/L’nin üzerinde olduğu hastaları,
bu değerlerin işlem öncesi ve sonrasında karşılaştırılması ve etkileyen faktörlerin
belirlenmesini değerlendirdik.
Öncelikle, ilk troponin değeri hastaların %21,3’ünde (n=54), işlemden sonraki 4.saat
troponin değeri ise hastaların %24,1’inde (n=61) yüksek olarak saptanmıştır. Hastalar
cinsiyet açısından karşılaştırıldığında erkeklerde ilk troponin değerinin daha çok yüksek
olduğu saptanmış fakat bu fark istatistiksel anlamlılığa ulaşmamıştır. (p=0,09) İşlem sonrası
4. saat troponin değerleri ise erkeklerde anlamlı olarak normal sınırın üzerinde
bulunmuştur. (p=0,01).
49
Tablo 10:Troponin Düzeyleri Yüksek Olan Hasta Gruplarının Özellikleri
Hasta grubu
Erkek cinsiyet
Kronik iskemik kalp hastalığı
Atriyum Fibrilasyonu
Klopidogrel kullanımı
ACEİ/ARB
Beta bloker
Antikoagülan
Eskiden sigara içenler
Alkol kullanımı
Tanısal olmayan efor testi
EKO’da duvar hareket
bozukluğu
İşlem öncesi hs-cTnT>14 ng/L
(p)
İşlem sonrası hscTnT>14ng/L (p)
0,09
0,02
0,005
0,002
0,046
0,011
0,001
0,031
0,001
<0,001
0,01
0,02
0,01
0,005
0,033
0,015
0,001
0,039
0,016
0,017
0,001
Kronik iskemik kalp hastalığı ve atriyum fibrilasyonu olanlarda hem işlem öncesi,
hem de işlem sonrası 4. saat troponin düzeyleri anlamlı olarak >14 ng/L olarak
bulunmuştur. (Kronik iskemik kalp hastalığı için işlem öncesi p=0,02; işlem sonrası 4. saat
p=0,02; atriyum fibrilasyonu için işlem öncesi p=0,005; işlem sonrası 4. Saat p=0,01).
Hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabetes mellitus ve eşlik eden diğer hastalıklar ( KOAH,
hipertiroidi gibi) açısından bakıldığında ise yüksek troponin değerlerinde istatistiksel
anlamlılık saptanmamıştır.
Kullanılan ilaçlar açısından değerlendirildiğinde; aspirin, kalsiyum kanal blokeri,
diüretik, statin, diğer antihipertansif ilaçlar ( alfa bloker gibi ), oral antidiyabetik, insülin ve
diğer ilaçların ( inhale steroid, beta agonist, hipertiroidi ilaçları gibi) kullanımı ile yüksek
troponin düzeyleri arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Bunun yanında; klopidogrel,
anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörleri ya da anjiyotensin reseptör blokerleri (ACEİ/ARB), beta bloker ve oral antikoagülan kullanımı ile troponin düzeyleri hem işlem öncesi,
hem de işlem sonrası yüksek olarak saptanmıştır. Sırasıyla p değerleri klopidogrel için
işlem öncesi 0,002, işlem sonrası 0,005; ACE-İ/ARB için işlem öncesi 0,046, işlem sonrası
0,033; beta bloker için işlem öncesi 0,011, işlem sonrası 0,015; antikoagülan için işlem
öncesi 0,001, işlem sonrası 0,001 olarak saptandı.
Aile öyküsü ile yüksek troponin düzeyleri arasında bir ilişki saptanmadı. Sigara
içenler değerlendirildiğinde; işlem öncesi troponin yüksekliği ile her 3 sigara içme grubu
50
arasında (aktif içici, eskiden içip en az bir yıldır içmeyen, hiç içmemiş ) bir ilişki
saptanmazken; ikinci troponin değerinin yüksekliğinin, eskiden sigara içmiş olan hastalarda
istatistiksel anlamlılığa ulaştığı saptandı. (p=0,039). Alkol kullananlarda ise hem işlem
öncesi hem de işlem sonrası 4. Saat troponin düzeylerinin anlamlı olarak yüksek olduğu
saptandı. (işlem öncesi p=0,031, işlem sonrası p=0,016). Hastaların angina sınıfı ile
troponin düzeylerinin yüksekliği arasında bir ilişki saptanmadı.
Girişimsel olmayan test sonuçları değerlendirildiğinde; efor testi tanısal olmayan
hastalarda hem işlem öncesi hem de işlem sonrası troponin değerlerinde anlamlı olarak
yükseklik bulundu. ( işlem öncesi p=0,001, işlem sonrası p=0,017). Miyokard perfüzyon
sintigrafisi sonucu ile troponin yüksekliği arasında ilişki saptanmadı.
Ekokardiyografi
yapılan hastalardaki duvar hareket bozukluğu ile hem işlem öncesi, hem de işlem sonrası
troponin düzeyleri anlamlı olarak yüksek saptandı. ( işlem öncesi p<0,001, işlem sonrası
p=0,001). Tüm pozitif çıkan girişimsel olmayan test sonuçları tek grup olarak
değerlendirildiğinde (efor testi, MPS pozitif ve EKO’da duvar hareket bozukluğu) ve bu
gruplarda işlem öncesi ve sonrası troponin yüksekliği değerlendirildiğinde istatistiksel
anlamlılık saptanmadı.
Koroner anjiyografi sonuçları değerlendirildiğinde, koroner arter hastalığı olanlarda
her iki troponin düzeyi de anlamlı olarak normalden yüksek saptandı. (işlem öncesi
p=0,001, işlem sonrası p<0,001). Tek tek damarlar için değerlendirildiğinde; sol ön inen
arter lezyonu, yan dal ve greft lezyonu olanlarda anlamlı yükseklik saptanmazken; sol ana
koroner, sirkümfleks arter ve sağ koroner arter lezyonu olanlarda her iki troponin değeri de
anlamlı olarak yüksek saptanmıştır. P değerleri LMCA için işlem öncesi 0,002, işlem
sonrası 0,026; sirkümfleks arter için işlem öncesi 0,002, işlem sonrası 0,002; sağ koroner
arter için işlem öncesi 0,007, işlem sonrası 0,021 olarak saptandı. Sol ana koroner arter ve 3
damar hastalığı birleştirilmiş, yan dal ve tek damar hastalığı birleştirildi ve hastalar tutulan
damar sayısı olarak 3 gruba ayrıldı. Troponin düzeyleri ile bu grupların karşılaştırılması
yapıldığında; 3 damar + sol ana koroner arter ve iki damar hastalığı gruplarının, hem işlem
öncesi hem de işlem sonrası troponin düzeylerinin anlamlı olarak yüksek saptandığı
görüldü. (işlem öncesi p=0,002, işlem sonrası p=0,001) Yapılan ek girişimin türü ile ( sağ
kalp kateterizasyonu, ventrikülografi, aortografi ) troponin düzey yüksekliği arasında ilişki
saptanmadı. Hastalar ayrıca koroner anjiyografideki maksimum koroner arter darlığı
51
miktarına göre; %50-70 arası, %70-90 arası ve >%90 olarak üç gruba ayrılarak hem işlem
öncesi hem de işlem sonrası hs-cTnT düzeyleri değerlendirildi. Bu analizde her 3 grup
arasında anlamlı bir fark saptanmadı.
Tablo 11:Troponin Düzeyleri Yüksek Olan Hasta Gruplarının Koroner Anjiyografi
Sonuçlarına Göre Karşılaştırılması
Hasta grubu
Koroner arter hastalığı olanlar
Sol ana koroner arter tutulumu
Sirkümfleks arter tutulumu
Sağ koroner arter tutulumu
LMCA ve/veya 3 Damar Hastalığı
2 damar hastalığı
İşlem öncesi hs-cTnT>14
ng/L (p)
0,001
0,002
0,002
0,007
0,002
0,002
İşlem sonrası hscTnT>14ng/L (p)
<0,001
0,026
0,002
0,021
0,001
0,001
Hastalar işlem sonrası ortalama 223±149 gün takip edilmiştir. Takip süresi
sonunda hastaların çoğuna telefonla ya da hastane kayıtları üzerinden ulaşılarak sonlanım
noktaları değerlendirilmiştir. 35 hastaya ise ulaşılamamıştır. Koroner anjiyografi yapılan
hastaların 144 tanesi (%56,9) herhangi bir problem yaşamamış ve sorunsuz sonlanım olarak
değerlendirilmiştir. 3 (%1,2) akut koroner sendrom geçirmiştir. 44 hastaya (%17,4) cerrahi
ya da perkütan revaskülarizasyon yapılmıştır. Bunların yanında 18 hastanın (%7,1)
kardiyak nedenli; 9 hastanın (%3,6) ise kalp dışı nedenlerle hastane yatışı olmuştur.
Ulaşılabilen hastalar içinde, ölüm saptanmamıştır.
Sonlanım noktaları ile tek tek
karşılaştırıldığında, troponin düzeylerinin yüksekliği ile, hem işlem öncesi hem de
sonrasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır.
İzlem sonunda hiçbir sorun görülmeyen
olguları, bütün klinik olayları birleştirerek oluşturduğumuz birleşik son nokta görülen
olgular ile karşılaştırdığımızda, hem işlem öncesi, hem de işlem sonrası troponin
düzeylerinin yüksekliği, uzun dönemde birleşik sonlanım noktalarıyla belirgin olarak
ilişkili saptandı. ( Her iki analiz için de p<0,001)
52
5. TARTIŞMA
Koroner arter hastalıklarında koroner anjiyografi sık kullanılan ve kurallara uygun
yapıldığında güvenli olduğu bilinen bir yöntemdir. Miyosit nekrozunu saptamada duyarlı
kalp troponin ayıraçları, koroner anjiyografiye göre oldukça yeni yöntemlerdir ve çok
küçük düzeylerdeki miyosithasarını gösterebilme özellikleri vardır. Çalışmamızda temel
amaç, koroner anjiyografi ile troponin düzeylerinin artıp artmadığını, dolayısı ile önceden
saptanamayan miyosit hasarı olup olmadığını değerlendirmek; işlem öncesi ve işlemden 4
saat sonra yüksek duyarlıklı troponin ölçümü ile her iki zamanda, yükseklik olup
olmadığını ve buna sebep olan faktörleri ortaya koymaktır.
Çalışmamızda, troponin düzeyleri ile diğer değişkenlerin ilişkileri incelendiğinde
şu gruplarda işlem öncesi ve sonrası troponin düzeylerinin daha yüksek olduğu saptandı:

Yaş artışı ile

Ejeksiyon fraksiyonunun düşüklüğü ile

Üre düzeyindeki artış ile

Kullanılan kontrast madde miktarındaki artış ile
Yaş Hastanın yaşı
r
p
n
EF Ejeksiyon
r
Fraksiyonu
p
n
Üre Üre - mg/dl
r
p
n
Tansiyond Kan basıncı r
diyastolik - mmHg
p
n
Kontrast Kullanılan
r
kontrast madde miktarı p
- ml
n
Troponin1 işlem öncesi Troponin2 işlem sonrası Troponin_del troponin_fark_yuz
troponin düzeyi ng/ml
troponin düzeyi ng/ml
tadiff
de
0,154
0,157
0,060
0,056
0,014
0,012
0,341
0,372
253
253
253
253
-0,212
-0,209
-0,007
0,045
0,002
0,003
0,922
0,525
203
203
203
203
0,190
0,189
0,028
-0,009
0,002
0,003
0,660
0,884
253
253
253
253
0,115
0,125
0,115
0,074
0,069
0,048
0,068
0,243
253
253
253
253
0,164
0,174
0,127
0,100
0,009
0,005
0,044
0,113
253
253
253
253
53
Belirtilen durumlarda hem işlem öncesi hem de sonrası troponin düzeyleri yüksek
olarak saptandı. Koroner anjiyografinin troponin düzeylerinde oluşturduğu değişim (artış ya
da azalma) açısından değerlendirildiğinde ise sadece kullanılan kontrast madde
miktarındaki artışın, troponin miktarındaki değişim ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu,
işlem sonrası daha yüksek troponin düzeylerine yol açtığı saptandı. (p=0,04)
İşlemde kullanılan kontrast madde miktarındaki artışın yol açtığı hs-cTnT
yükselmesinin, daha önceki çalışmalarla da ortaya konan şu sebeplere bağlı olabileceği
düşünülmektedir;

Aterosklerotik debris, kontrast injeksiyonu sırasında yanlışlıkla damar içine gönderilebilir
ve koroner embolizasyona yol açabilir

Güçlü kontrast enjeksiyonu sonrası oluşan gerim stresi, endotel yüzeyini
hasarlandırabilmekte ve plak rüptürünü tetikleyebilmektedir

Sık kontrast madde enjeksiyonu, koroner akım rezervini düşürererek hasarlanma
yapabilmektedir (170,171,172,173)
Bizim çalışmamızda kontrast madde daha çok kullanılan hasta grubunda işlem öncesi
de troponin düzeyleri yüksekti. Bu bulgu söz konusu olgularda ateroskleroz lezyonlarının
daha yaygın olması nedeni ile koroner anatominin karmaşıklaştığı, dolayısı ile de iyi
yorumlayabilmek için daha çok konumda görüntü alınma gereğinin ortaya çıkması şeklinde
yorumlandı. Daha yaygın hastalık zemininde daha çok opak madde kullanılmasının da
yukarıda sıralanan nedenlerden herhangi biri ile troponin düzeylerinin yükselmesine yol
açmış olabileceği düşünüldü.
Kontrast maddelerin asıl toksik etkileri böbrek üzerinedir ve şu mekanizmalarla
nefrotoksisite yapabildikleri düşünülmektedir:
Kontrast madde vücuda girdikten sonra vücutta reaktif oksijen ürünlerinin toksik,
iskemik ve immün mekanizmalar ile renal tübüler hücrelerde hasara neden oldukları
gösterilmiştir (174). Oksijen miktarında kısmen azalma medyana geldiğinde süperoksit
anyonları, hidrojen peroksit ve hidroksil radikalleri gibi oldukça toksik ürünler ortaya
çıkar. Kalsiyum ve adenozin reaktif oksijen radikallerinin ortaya çıkmasına aracılık eder
(175) Kontrast madde verildikten sonra adenozin, kalsiyum ve endotelin gibi faktörler
54
intrarenal vazokonstrüksiyona neden olmakta ve renal yatakta hipoksi yapabilmektedir.
(176)
Bu bulgulara ek olarak diyastolik kan basıncındaki yükseklik ile işlem sonrası
troponin düzeyleri daha yüksek olarak bulundu; fakat işlem öncesi ve sonrası arasındaki
değişim değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlılık düzeyine çok yaklaştığı saptandı.
(p=0,068)
Pub-med taramasında, İngilizce dilde yazılan, bizim çalışmamıza benzeyen, elektif
koroner anjiyografi yapılan kararlı koroner arter hastalarındaki miyokard hasarının troponin
ve diğer biyobelirteçlerle değerlendirildiği iki çalışma bulundu.
Bu çalışmalardan ilki, Japonya’da, Hisashi Umeda ve ark. tarafından yapılmış olup,
elektif koroner anjiyografi yapılan 296 hastayı içermektedir. Miyokard hasarını araştırmak
için kardiyak troponin I (cTnI) ve CKMB düzeyleri çalışılmıştır. cTnI düzeylerini arttıran
etmenler olarak; sol ventrikül hipertrofisi, tecrübesiz operatör ve kullanılan kontrast madde
miktarı bulunmuştur. Koroner arter hastalığının ciddiyeti ile cTnI yükselmesi arasında bir
ilişki bulunamamıştır ve birinci yılda miyokard infarktüsü ve ölümle de ilişkili
bulunmamıştır. (177) Bizim çalışmamızda sol ventrikül hipertrofisi ve işlemi yapan kişinin
deneyimi ile troponin düzeyleri arasında bir ilişki saptanmamıştır. Buna karşılık opak
madde miktarı ile troponin ilişkisi benzer biçimde saptanmıştır. Klinik son noktalar ile
troponin ilişkisine baktığımızda da bu çalışma ile bizim çalışmamızın ayrıldığı
gözlenmektedir. Yukarıda öğelerini tanımladığımız birleşik birincil son noktalar ile
troponin düzeyleri arasında bizim çalışmamızda anlamlı bir ilişki var iken, bu çalışmada bir
ilişki saptanmamıştır. Bunun en önemli nedeni, Japon araştırıcıların klinik son noktaları
miyokard infarktüsü ve ölümle sınırlı tutmuş olmalarıdır.
Elektif koroner anjiyografi ile incelenen kararlı koroner arter hastalarındaki miyokard
hasarının değerlendirildiği diğer çalışma ise 2010 yılında Cleveland Clinic’te yapılmıştır.
3828 hastanın alındığı çalışmada, biyobelirteç olarak kardiyak troponin I kullanılmıştır.
Troponin düzeyi artışı ile özellikle uzun dönemde ciddi kalp olayları ve diğer sonlanımlar
değerlendirilmiştir. 3 yıllık izlem sonunda, troponin düzeylerindeki artış ve bu artışın
miktarı ile ciddi kalp olayları arasında doğru orantılı bir ilişki saptanmıştır. (178) Bizim
çalışmamızın izlem süresi ile bu çalışma karşılaştırıldığında, bizimkinin daha kısa olduğu
açıkça görülmektedir. Bununla birlikte bu kısa sürede biz de benzer şekilde troponin
55
yüksekliği ile klinik olaylar arasında anlamlı bir ilişki saptadık.
Çalışmamızdaki, ikinci alt grup analizi; kullanılan kardiyak troponin testi için verilen
99. persantil üst referans limitini aşan olgulardaki troponin düzeyleri ile diğer değişkenlerin
ilişkisinin irdelenmesi idi.
Öncelikle, ilk troponin değeri hastaların %21,3’ünde (n=54), işlemden sonraki 4.saat
troponin değeri ise hastaların %24,1’inde (n=61) yüksek olarak saptandı. Hastalar cinsiyet
açısından karşılaştırıldığında erkeklerde ilk troponin değerinin daha çok yüksek olduğu
saptandı fakat bu fark anlamlılık eğilimi taşısa bile kritik düzeye ulaşmadı. (p=0,09) İşlem
sonrası 4. saat troponin değerleri ise erkeklerde anlamlı olarak normal sınırın üzerinde
bulundu. (p=0,01). Bizim saptadığımız bu özellik yakın zamanda başka çalışmacıların da
dikkatini çekmiştir.
Bu yıl yayımlanan bir çalışmada, bazal troponin değerlerinin erkeklerde kadınlara
göre daha yüksek bulunduğu, bu nedenle troponinde saptanan yüksekliklerin kadınlarda
daha anlamlı olduğu saptanmıştır(179).
Yine yakın zamanlı bir çalışmada, kardiyak troponin I düzeylerinin yaş ve cinsiyet ile
stabil hastalardaki farklılığı araştırılmıştır. Çıkan sonuca dayanarak erkekler ve kadınlarda
farklı eşik değerlerinin kullanılması gerektiği belirtilmiştir. Artan yaşla birlikte de
dolaşımda saptanabilen troponin düzeylerinin de arttığı belirtilmiştir. (180)
Kronik iskemik kalp hastalığı ve atriyum fibrilasyonu olanlarda hem işlem öncesi,
hem de işlem sonrası 4. saat troponin düzeyleri anlamlı olarak yüksek ( >14 ng/L ) olarak
bulundu. (Kronik iskemik kalp hastalığı için işlem öncesi p=0,02; işlem sonrası 4. saat
p=0,02; atriyum fibrilasyonu için işlem öncesi p=0,005; işlem sonrası 4. Saat p=0,01).
Yaşlı hasta grubunda yapılan ve atriyal fibrilasyonun, dolaşımda bulunan kardiyak
troponin üzerindeki etkisinin araştırıldığı bir çalışmada; atriyal fibrilasyonu olan hastalarda,
sinüs ritmindeki hastalara kıyasla daha yüksek troponin miktarları saptanmıştır. Çalışmada
aynı zamanda; erkek cinsiyet, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, kalp yetersizliği,
geçirilmiş serebrovasküler olay ve yüksek kreatinin düzeyleriyle, troponin seviyelerinin
arttığı saptanmıştır. Çok değişkenli analiz sonunda kalp yetersizliği ve koroner arter
hastalığının, yüksek troponin düzeyleriyle olan ilişkisinin devam ettiği belirlenmiştir. (181)
56
Non-invaziv test sonuçları değerlendirildiğinde; efor testi tanısal olmayan hastalarda
hem işlem öncesi hem de işlem sonrası troponin değerlerinde anlamlı olarak yükseklik
bulundu. ( işlem öncesi p=0,001, işlem sonrası p=0,017). Bu durum, sayı azlığına bağlı
olarak rastlantısal bir bulgu olarak yorumlanmıştır. Ekokardiyografi yapılan hastalardaki
duvar hareket bozukluğu ile hem işlem öncesi, hem de işlem sonrası troponin düzeyleri
anlamlı olarak yüksek saptandı. ( işlem öncesi p<0,001, işlem sonrası p=0,001). Ejeksiyon
fraksiyon düşüklüğünün koroner arter hastalığından kaynaklandığı düşünülürse troponin
yüksekliği beklenmeyen bir bulgu değildir.
Kronik kalp yetersizlikli hastalarda, sol ventrikül end diyastolik basıncı ve ejeksiyon
fraksiyonu, troponini yükselten diğer sebeplerden bağımsız olarak, yüksek duyarlıklı
troponin T düzeyleri ile ilişkili bulunmuştur. (182)
Hem yüksek duyarlıklı kardiyak troponin T, hem de yeni nesil duyarlı kardiyak
troponin I, ambulatuar kalp yetersizliği hastalarında mortalitenin öngördürücüleri olarak
bulunmuş; troponin T’nin bu açıdan daha iyi bir öngördürücü olduğu belirtilmiştir. (183)
Akut dekompanse kalp yetersizliği episotları sırasında, yüksek duyarlıklı troponin T
düzeylerinde aralıklı artışlar saptanmış ve etkili kalp yetersizliği tedavisi ile hsTnT
düzeylerinde düşüş saptanmıştır. Bu düşüş akut dekompanse kalp yetersizliğinin etkin
tedavisi ile daha az miyokard hasarı olduğunu düşündürmektedir. (184)
Kullanılan
ilaçlar
açısından
değerlendirildiğinde;
klopidogrel,
anjiyotensin
dönüştürücü enzim inhibitörleri ya da anjiyotensin reseptör blokerleri (ACE-İ/ARB), beta
bloker ve oral antikoagülan kullanımı ile troponin düzeyleri hem işlem öncesi, hem de
işlem sonrası yüksek olarak saptandı. Sırasıyla p değerleri klopidogrel için işlem öncesi
0,002, işlem sonrası 0,005; ACE-İ/ARB için işlem öncesi 0,046, işlem sonrası 0,033; beta
bloker için işlem öncesi 0,011, işlem sonrası 0,015; antikoagülan için işlem öncesi 0,001,
işlem sonrası 0,001 olarak saptandı.
Antikoagülan tedavi ile görülen troponin yüksekliği, antikoagülan tedavi verilen ve
koroner anjiyografi yaptığımız neredeyse bütün hastaların atriyum fibrilasyonu nedeniyle
bu tedaviyi alıyor olmasına ve yapılan çalışmalarda atriyum fibrilasyonunun yüksek
troponinle ilişkili olmasına bağlandı. Benzer şekilde klopidogrel almakta olan hasta grubu
ise çoğunlukla kronik iskemik kalp hastalığı tanılı hastalarda oluşmaktaydı ve bu nedenle
daha yüksek troponin düzeylerine sahip oldukları düşünüldü. Bunu ortaya koymak üzere,
57
ikili lojistik regresyon analiziyle değişkenler karşılaştırıldığında, tek başına antikoagülan
kullanımı ve klopidogrel kullanımının istatistiksel anlamlılığa ulaşmadığı saptandı.
Literatürde çalışmamıza benzer az sayıdaki çalışma ilaçlar ile troponin yüksekliği ilişkisine
bakmamıştır. Bu bulgular bu açıdan ilk sayılabilir.
Sigara içenler değerlendirildiğinde; işlem öncesi troponin yüksekliği ile her 3 sigara
içme grubu arasında ( aktif içici, eskiden içip en az bir yıldır içmeyen, hiç içmemiş ) bir
ilişki saptanmazken; ikinci troponin değerinin yüksekliğinin, eskiden sigara içmiş olan
hastalarda istatistiksel anlamlılığa ulaştığı saptandı. (p=0,039). Alkol kullananlarda ise hem
işlem öncesi hem de işlem sonrası 4. Saat troponin düzeylerinin anlamlı olarak yüksek
olduğu saptandı. (işlem öncesi p=0,031, işlem sonrası p=0,016).
Sigara içmenin majör aterosklerotik ve kardiyovasküler risk faktörlerinden biri
olduğu bilinmektedir. Sigaranın uzun dönem etkisiyle birlikte, akut dönemde de
kardiyomiyositler üzerine toksik etkisinin olduğu belirlenmiştir. Bu etkinin, oksidatif hasar,
inflamasyon ve apoptoz ile tetiklendiği, özellikle C vitamini eksikliğinde daha ciddi
düzeyde olduğu saptanmıştır. Kardiyak hasarlanma aynı zamanda akut dönemde de
troponin düzeylerinde artışla kendini göstermiştir. Kardiyomiyosit kültürü üzerinde sigara
dumanının etkisinin araştırıldığı başka bir çalışmada da, kültürdeki hücreler üzerine sigara
dumanının toksik etki gösterdiği belirlenmiştir. (185,186)
Sigaraya ilişkin bulgular, saptanan miyokard hasarının sigaranın miyositler
üzerindeki akut etkisine bağlı olmadığını düşündürdü. Hastaların sigarayı bırakma
nedenleri
irdelenmemiş
olmakla
birlikte,
mevcut
komorbiditeler
ve
özellikle
kardiyovasküler olmak üzere geçirilmiş hastalıkların sigara bırakmada etkili olduğunu
düşünmekteyiz. Bu nedenle troponinlerdeki bu yükseklik sigaranın kendisinden çok eşlik
eden komorbiditelerle ilişkilendirildi.
Alkol tüketiminin, uzun dönem de olsa, akut yoğun maruziyet de olsa; azalmış
kardiyak kontraktilite, mitokondri disfonksiyonu, taşikardi ve ventrikül aritmileri ile ilişkili
olduğu bilinmektedir. Alkol alımı sonrası troponin seviyelerinin arttığı ve beta bloker ön
tedavisi ile bu artışta azalmanın olduğu saptanmıştır. (187)
Hayvanlar üzerinde yapılan bir deneyde; alkol bırakıldığında 4-6 ay sonra kardiyak
fonksiyonların normale döndüğü saptanmıştır. (188)
58
Bizim çalışmamızda alkol tüketimi ise var/yok olarak sorgulanmış ve tüketim
miktarları kaydedilmemiştir. O nedenle tüketilen miktar ile miyosit hasarı arasındaki ilişki
konusunda bir yorum yapılamamaktadır. Bununla birlikte alkolün yukarıda sıralanan
mekanizmalar ile miyosit hasarı yaptığı söylenebilir.
Koroner anjiyografi sonuçları değerlendirildiğinde, koroner arter hastalığı olanlarda
her iki troponin düzeyi de anlamlı olarak normalden yüksek saptandı. (işlem öncesi
p=0,001, işlem sonrası p<0,001). Tek tek damarlar için değerlendirildiğinde; sol ön inen
arter lezyonu, yan dal ve greft lezyonu olanlarda anlamlı yükseklik saptanmazken; sol ana
koroner, sirkümfleks arter ve sağ koroner arter lezyonu olanlarda her iki troponin değeri de
anlamlı olarak yüksek saptanmıştır.( P değerleri LMCA için işlem öncesi 0,002, işlem
sonrası 0,026; sirkümfleks arter için işlem öncesi 0,002, işlem sonrası 0,002; sağ koroner
arter için işlem öncesi 0,007, işlem sonrası 0,021 olarak saptandı. ) Bu sonuçlar arasında sol
ön inen dal lezyonu ile troponinin ilişkisiz bulunması beklenmedik bir bulgudur. Ancak
çalışmanın alt grup çözümlemeleri, olgu sayısının azlığı nedeniyle bu tür yanılgılara
açıktır. Sol ana koroner arter ve 3 damar hastalığı birleştirildi, yan dal ve tek damar
hastalığı birleştirildi ve hastalar tutulan damar sayısı olarak 3 gruba ayrıldı. Troponin
düzeyleri ile bu grupların karşılaştırılması yapıldığında; 3 damar + sol ana koroner arter ve
iki damar hastalığı gruplarının, hem işlem öncesi hem de işlem sonrası troponin
düzeylerinin anlamlı olarak yüksek saptandığı görüldü. (işlem öncesi p=0,002, işlem
sonrası p=0,001) Hastalar ayrıca koroner anjiyografideki maksimum koroner arter darlığı
miktarına göre; %50-70 arası, %70-90 arası ve >%90 olarak üç gruba ayrılarak hem işlem
öncesi hem de işlem sonrası hs-cTnT düzeyleri değerlendirildi. Bu analizde her 3 grup
arasında anlamlı bir fark saptanmadı. (1. Troponin değeri için p=0,07, 2. Troponin değeri
için p=0,25)
Hastalar işlem sonrası ortalama 223±149 gün takip edilmiştir. Takip süresi sonunda
hastaların çoğuna telefonla ya da hastane kayıtları üzerinden ulaşılarak sonlanım noktaları
değerlendirilmiştir. 35 hastaya ise ulaşılamamıştır. Koroner anjiyografi yapılan hastaların
144 tanesi (%56,9) herhangi bir problem yaşamamış ve sorunsuz sonlanım olarak
değerlendirilmiştir. 3 (%1,2) akut koroner sendrom geçirmiştir. 44 hastaya (%17,4) cerrahi
ya da perkütan revaskülarizasyon yapılmıştır. Bunların yanında 18 hastanın (%7,1)
kardiyak nedenli; 9 hastanın (%3,6) ise kalp dışı nedenlerle hastane yatışı olmuştur.
59
Ulaşılabilen hastalar içinde, ölüm saptanmamıştır. Sonlanım noktaları ile tek tek
karşılaştırıldığında, troponin düzeylerinin yüksekliği ile, hem işlem öncesi hem de
sonrasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Fakat sorunsuz sonlanım ve diğerleri olarak
grupların birleştirilerek karşılaştırılması sonrasında, hem işlem öncesi, hem de işlem sonrası
troponin düzeylerinin yüksekliği, uzun dönemde birleşik sonlanım noktalarıyla belirgin
olarak ilişkili saptandı. ( her iki analiz için de p<0,01)
Bu bulgular ışığında; elektif kardiyak değerlendirmeye alınan hasta grubunda, klinik
ve sosyodemografik etmenlerin, subklinik miyokard hasarı olarak da adlandırabileceğimiz,
dolaşımda artmış hs-cTnT düzeylerine sahip olma nedenlerini incelediğimizde, birçok risk
faktörünün buna yol açtığını görüyoruz.
Daha önce de değindiğimiz, bu konudaki en geniş çaplı çalışma olan, Cleveland
Clinic’te 2010 yılında yapılmış çalışmada, stabil hastalardaki subklinik miyokard hasarı,
troponin kaçağı olarak da isimlendirilmiş olup, şu gruplarda saptanmıştır:

Diyabetes mellitus öyküsü olanlarda  Bizim çalışmamızda diyabetik hastalarda yükseklik
saptanmadı

Kronik iskemik kalp hastalığı olanlarda  Bizim çalışmamızda da benzer oranlarda
troponin değerlerinde yükseklik saptandı

Kalp yetersizliği ve düşük ejeksiyon fraksiyonu olanlarda Bizim çalışmamızda da her iki
grupta anlamlı yükseklik saptandı

Koroner anjiyografi sonucunda koroner arter hastalığı saptananlarda  Bu grupta da
sonuçlar benzer olarak bulundu.

İlaç kullanımları, bu çalışmada, bizim çalışmamız kadar detaylı irdelenmemiş olup,
çalışılan ilaç gruplarında ACE-İ ve beta bloker gruplarında anlamlı yükseklik saptanmıştır.
Çalışmamızda da ACE-İ/ARB ve beta bloker gruplarında hs-cTnT düzeyleri daha yüksek
olarak saptandı.

Maksimum koroner arter darlığı, darlık derecesine göre tek tek sınıflandırılmamış olup
>%50 darlık olanlarda troponin düzeyleri yüksek olarak saptanmıştır. Biz de darlık
düzeylerine göre sınıflandırdığımızda %50-70, %70-90 ve >%90 grupları arasında troponin
miktarları açısından anlamlı fark bulmadık.
Bu çalışmada aynı zamanda tespit edilebilen, subklinik miyokard hasarı olanlarda,
artmış inflamatuar yanıt ve azalmış antioksidan yanıt bulunduğu, lökosit aktivasyonunda ise
60
minimal bir artış olduğu saptanmıştır. (178)
Stabil hastalarla yapılan bir çalışmada, asemptomatik ve stabil durumdaki hastaların
%11,1’inde yüksek duyarlıklı troponin T ile bakılan değerler 99. Persantil üzerinde
saptanmıştır. Troponin değerleri yüksek saptanan hastalar alt gruplara ayrıldığında, şu alt
gruplarda troponin değerleri anlamlı olarak yüksek çıkmıştır: Erkekler, yaşlı hastalar (>68
yaş), beyaz ırk, artmış vücut kitle indeksi olanlar, perkütan koroner girişim yapılmış
olanlar, CABG operasyonu öyküsü olanlar, diyabetes mellitus hastaları, hipertansiyon
hastaları, serebrovasküler olay öyküsü olanlar, sigara içiciler, aspirin ve diğer antiagregan
tedavi altındakiler, diüretik kullananlar, dijital tedavisi ve statin tedavisi alan hastalar. (189)
Bir diğer çalışmada, hastalar perkütan koroner girişim öncesindeki troponin düzeyleri
baz alınarak değerlendirilmiştir. Bu çalışmada yüksek bazal troponin T değerine sahip hasta
grupları şunlardan oluşmaktadır: Artmış yaş (>68), hiperlipidemi öyküsü, kronik iskemik
kalp hastalığı, tutulan damar sayısının fazlalığı ve düşük ejeksiyon fraksiyonu. Bu gruplar
aynı zamanda, uzun dönemde kötü sonlanım noktaları ile ilişkili bulunmuştur. (190)
Perkütan koroner girişim hastalarında işlem öncesi ve sonrasındaki troponin
seviyelerinin değerlendirildiği bir çalışmada; işlem öncesi >0,01 olan cTnT düzeylerinin,
perkütan koroner girişim sonrası prognozu belirlemede güçlü bir öngördürücü olduğu ve
prognozu öngördürücü kuvvetinin işlem sonrası düzeylerden fazla olduğu belirlenmiştir. Bu
çalışmada şu hasta gruplarında, işlem öncesi troponin düzeyleri yüksek olarak saptanmıştır:
Artan yaş (>68), hiperlipidemi, geçirilmiş miyokard infarktüsü, konjestif kalp yetersizliği,
EF<40, göğüs ağrısı varlığı, serebrovaksüler olay öyküsü ve böbrek yetersizliği varlığı.
(191)
Dallas Kalp Çalışmasında, kardiyak troponin T’nin yükseklik tanımı ve sıklığı
değerlendirilmiştir. 30-65 yaş arasında değişen, 3546 kişinin alındığı bu çalışmada, yüksek
duyarlıklı test ile %25, standart test ile %0,7 oranında cTnT yüksekliği saptanmıştır.
Erkeklerde, siyah ırkta, artan yaşla, hipertansiyon, hiperlipidemi, diyabetes mellitus, kronik
iskemik kalp hastalığı, vücut kitle indeksi artışı, sol ventrikül hipertrofisi, düşük EF ve BNP
düzeyleri ile cTnT yüksekliği arasında ilişki bulunmuştur. Kalp yetersizliğinde saptanan
cTnT yüksekliğinin, obstrüktif koroner arter hastalığı varlığından bağımsız olarak ortaya
çıkabildiği gösterilmiştir. (192,193,194)
61
Kardiyak troponin T değerlerinin 99. Persantil değerlerinin belirlenmesi için İtalya’da
yapılan toplum temelli bir çalışmada ise; yaş ve cinsiyet ile referans değerlerinin değişeceği
belirtilmiş, ileri yaş ve erkek cinsiyette daha yüksek referans değerler olabileceği
saptanmıştır. (195)
Stabil hastalarda dolaşımda artmış durumda bulunan troponin düzeyleri, artmış
kardiyovasküler riski ifade etmektedir ve hastaların daha agresif risk modifikasyonu ve
daha uzun dönem yakın takibini gerektirmektedir. (196)
Diyabetik hastaların değerlendirildiği bir çalışmada, subklinik miyokard hasarı, stabil
durumdaki diyabetik hastaların %22’sinde kardiyak troponinlerin değerlendirilmesiyle
tespit edilmiştir. Tüm diğer risk faktörlerine göre düzenleme yapıldığında bile 3 yıllık
değerlendirmede majör advers kardiyak olaylarda artış ile ilişkili olarak saptanmıştır. (197)
Yüksek duyarlıklı troponin düzeylerindeki kinetik değişimden ziyade bazal
değerlerin, akut koroner sendrom olsun ya da olmasın; hastalarda uzun dönemde prognostik
değeri olduğu gösterilmiştir. (198)
Asemptomatik hemodiyaliz hastalarında, yüksek duyarlıklı troponin testleri ile
çalışılmış ve artan troponin düzeylerinin, natriüretik peptidlerden daha kuvvetli mortalite
öngördürücüsü olduğu saptanmıştır.(199)
Belirtilen çalışmalar incelendiğinde ve çalışmamızla karşılaştırıldığında, sonuçların
çoğunun benzer ve tutarlı olduğunu görmekteyiz. Daha çok hasta sayısı ve daha uzun
dönem takiple yapılan çalışmalar, özellikle sonlanım noktaları açısından daha spesifik
sonuçlar ortaya koyabilmektedir.
Çalışmamızın kısıtlılıkları:
Çalışmamızdaki en büyük kısıtlılık, hasta sayısının azlığıdır. Literatürde daha az ya
da benzer sayıda hasta alınarak yapılan çalışmalar bulunmakla birlikte, >3000 hastanın
dahil edildiği ve takip süresinin 5 yılı geçtiği çalışmalar bulunmaktadır. Diğer kısıtlılık ise,
troponin düzeylerinin işlemden hemen önce ve 4 saat sonra değerlendirilmiş olması, uzun
süreçte takip edilmemesidir. Yapılan çalışmalarda, 24 hatta 48 saate uzayan troponin
takipleri
yapılarak,
değişim
paternleri
incelenmiş
ve
veriler
bunun
üzerinden
yorumlanmıştır. Benzer çalışmaların daha çok hasta ile ve daha uzun takip süreleri ile
yapılması çalışma sonuçları açısından verimliliği arttıracaktır.
62
6. SONUÇLAR
Çalışmamızın sonuçlarını özetlersek;
Merkezimizde elektif koroner anjiyografi yapılan şu hasta gruplarında troponin
düzeylerinin diğer hasta gruplarına göre yüksek olduğu saptandı:

İleri yaş, artan üre düzeyleri, düşük ejeksiyon fraksiyonu ve kullanılan kontrast
miktarının fazlalığı
Şu hasta gruplarında ise, hs-cTnT düzeylerinin toplumda 99. Persantil olarak kabul
edilen 14ng/L’yi aştığı saptandı

Erkek cinsiyet

Kronik iskemik kalp hastalığı

Atriyum Fibrilasyonu

Klopidogrel kullanımı

ACEİ/ARB

Beta bloker

Antikoagülan

Eskiden sigara içenler

Alkol kullanımı

Tanısal olmayan efor testi

EKO’da duvar hareket bozukluğu

Koroner arter hastalığı olanlar

Sol ana koroner arter tutulumu

Sirkümfleks arter tutulumu

Sağ koroner arter tutulumu

LMCA ve/veya 3 Damar Hastalığı

2 damar hastalığı
63
Sadece kullanılan kontrast miktarının fazlalığının hs-cTnT düzeylerinde artış ile
ilişkili olduğu saptandı.
Bulgularımız değerlendirildiğinde, literatürdeki çalışmalarla benzer sonuçlara
sahiptir. Özellikle stabil koroner arter hastalarında işlem öncesi ve sonrası troponin
düzeylerinin uzun dönemde olumsuz sonlanım noktalarıyla ilişkisinin gösterilmiş olması,
stabil hastalarda rutin biyobelirteç değerlendirilmesi ve takip ve tedavi yoğunluğunun, bu
sonuçlara göre belirlenmesi gerekliliğini gösterebilir. Bu alanda yapılmış çok fazla çalışma
olmadığı için çalışmamızın literatüre katkısı olacağını ve benzer çalışmaların önünü
açacağını düşünüyoruz.
64
7. KAYNAKLAR
1.
Brian P. Griffin, Thomas D. Callahan, Venu Menon, Willis M. Wu, Clay A. Cauthen,
Justin M. Dunn; Manual Of Cardiovascular Medicine, 4th Edition 2013; S:1015
2.
Wu AH, Christenson RH. Analytical and assay issues for use of cardiac troponin testing
for risk stratification in primary care. Clin Biochem. 2013 Apr 25. pii: S00099120(13)00153-7
3.
Voss EM, Sharkey SW, Gernert AE, Murakami MM, Johnston RB, Hsieh CC, Apple
FS. Human and canine cardiac troponin T and creatine kinase-MB distribution in
normal and diseased myocardium. Infarct sizing using serum profiles. Arch Pathol Lab
Med 1995;119:799–806.
4.
White HD. Pathobiology of troponin elevations: Do elevations occur with myocardial
ischemia as well as necrosis? J Am Coll Cardiol 2011;57:2406–8.
5.
Koenig W, Breitling LP, Hahmann H, Wüsten B, Brenner H, Rothenbacher D Cardiac
troponin T measured by a high-sensitivity assay predicts recurrent cardiovascular events
in stable coronary heart disease patients with 8-year follow-up.. Clin Chem. 2012
Aug;58(8):1215-24. doi: 10.1373/clinchem.2012.183319. Epub 2012 May 25.
6.
Wu AH, Jaffe AS. The clinical need for high-sensitivity cardiac troponin assays for
acute coronary syndromes and the role for serial testing. Am Heart J. 2008
Feb;155(2):208-14. doi: 10.1016/j.ahj.2007.10.016. Epub 2007 Dec 19.
7.
Laufer EM, Mingels AM, Winkens MH, Joosen IA, Schellings MW, Leiner T,
Wildberger JE, Narula J, Van Dieijen-Visser MP, Hofstra L. The Extent of Coronary
Atherosclerosis Is Associated With Increasing Circulating Levels of High Sensitive
Cardiac Troponin T. Arteriosclerosis, Thrombosis, and Vascular Biology.2010; 30:
1269-1275
8.
ESC/ACCF/AHA/WHF Expert Consensus Document Third Universal Definition of
Myocardial Infarction Kristian Thygesen; Joseph S. Alpert; Allan S. Jaffe; Maarten L.
Simoons; Bernard R. Chaitman; Harvey D. White the Writing Group on behalf of the
Joint ESC/ACCF/AHA/WHF Task Force for the Universal Definition of Myocardial
Infarction, Circulation. 2012; 126: 2020-2035
9.
Androulakis A, Aznaouridis KA, Aggeli CJ, Roussakis GN, Michaelides AP, Kar- talis
AN, Stougiannos PN, Dilaveris PE, Misovoulos PI, Stefanadis CI, Kallika- zaros IE.
Transient ST-segment depression during paroxysms of atrial fibrilla- tion in otherwise
normal individuals: relation with underlying coronary artery disease. J Am Coll Cardiol
2007;50:1909–1911.
65
10. 2013 ESC guidelines on the management of stable coronary artery disease’ Gilles
Montalescot , Udo Sechtem , Stephan Achenbach , Felicita Andreotti , Chris Arden ,
Andrzej Budaj , Raffaele Bugiardini , Filippo Crea , Thomas Cuisset , Carlo Di Mario ,
J. Rafael Ferreira , Bernard J. Gersh , Anselm K. Gitt , Jean-Sebastien Hulot, Nikolaus
Marx , Lionel H. Opie , Matthias Pfisterer , Eva Prescott , Frank Ruschitzka , Manel
Sabaté , Roxy Senior , David Paul Taggart , Ernst E. van der Wall, Christiaan J.M.
Vrints European Heart Journal Apr 2014, DOI: 10.1093/eurheartj/ehu038
11. O’Rourke RA, Schland RC, Douglas JS. Kronik iskemik kalp hastalığına tanı ve
yaklaşım. Editör: Dursun AN, eds. Hurst’s The Heart. İstanbul: AND Yayıncılık,
2002:1219.
12. Beller GA. İskemik kalp hastalığının noninvaziv tanısı. Editör: Dursun AN, eds.
Crawford Kardiyoloji. İstanbul: AND Yayıncılık, 2003:231-239.
13. Daly CA, De Stavola B, Sendon JL, Tavazzi L, Boersma E, Clemens F, Danchin N,
Delahaye F, Gitt A, Julian D, Mulcahy D, Ruzyllo W, Thygesen K, Verheugt F, Fox
KM. Predicting prognosis in stable angina: results from the Euro heart sur- vey of stable
angina: prospective observational study. BMJ 2006;332:262–267.
14. Daly C, Norrie J, Murdoch DL, Ford I, Dargie HJ, Fox K. The value of rou- tine
noninvasive tests to predict clinical outcome in stable angina. Eur Heart J 2003;24:532–
540.
15. Fox K, Garcia MA, Ardissino D, et al. Guidelines on the management of stable angina
pectoris: executive summary: The Task Force on the Management of Stable Angina
Pectoris of the European Society of Cardiology. Eur Heart J 2006; 27: 1341-81.
16. Cheitlin MD, Armstrong WF, Aurigemma GP, et al. ACC/AHA/ASE guideline update
for the clinical application of echocardiography: summary article. A Report of the
American College of Cardiology/American Heart Association Task Force on Practice
Guidelines. J Am Coll Cardiol 2003; 42: 954-70.
17. Aurigemma GP, Douglas PS, Gaash WG. Quantitative evaluation of the left ventricular
structure, wall stress and systolic function. In: Otto C. ed. The Practice of Clinical
Echocardiography. 2nd edition: Philadelphia, WB Saunders Company. 2002; 65-87.
18. Narin A. Sol ventrikül sistolik fonksiyonları. Edit: Erol Ç, Özkan M. Klinik
Ekokardiyografi ve Diğer Görüntüleme Yöntemleri. 1. Baskı. Ankara, MN Medikal &
Nobel Tıp Kitabevi. 2007; 203-15.
19. Sicari R, Nihoyannopoulos P, Evangelista A, Kasprzak J, Lancellotti P, Polder- mans
D, Voigt JU, Zamorano JL. Stress echocardiography expert consensus statement:
European Association of Echocardiography (EAE) (a registered branch of the ESC).
Eur J Echocardiogr 2008;9(415–437.
66
20. Budoff MJ, Dowe D, Jollis JG, Gitter M, Sutherland J, Halamert E, Scherer M,
Bellinger R, Martin A, Benton R, Delago A, Min JK. Diagnostic performance of 64multidetector row coronary computed tomographic angiography for evalu- ation of
coronary artery stenosis in individuals without known coronary artery disease: results
from the prospective multicenter ACCURACY (Assessment by Coronary Computed
Tomographic Angiography of Individuals Undergoing Invasive Coronary Angiography)
trial. J Am Coll Cardiol 2008;52:1724–1732.
21. Abbara S, Arbab-Zadeh A, Callister TQ, Desai MY, Mamuya W, Thomson L, Weigold
WG. SCCT guidelines for performance of coronary computed tomographic
angiography: a report of the Society of Cardiovascular Com- puted Tomography
Guidelines Committee. J Cardiovasc Comput Tomogr 2009;3:190–204.
22. Brodoefel H, Burgstahler C, Tsiflikas I, Reimann A, Schroeder S, Claussen CD,
Heuschmid M, Kopp AF. Dual-source CT: effect of heart rate, heart rate variability, and
calcification on image quality and diagnostic accuracy. Radiology 2008;247:346–355.
23. Chen CC, Chen CC, Hsieh IC, Liu YC, LiuCY, ChanT,Wen MS,Wan YL. The effect of
calcium score on the diagnostic accuracy of coronary computed to- mography
angiography. Int J Cardiovasc Imaging 2011;27 Suppl 1:37–42.
24. van Werkhoven JM, de Boer SM, Schuijf JD, Cademartiri F, Maffei E, Jukema JW,
Boogers MJ, Kroft LJ, de Roos A, Bax JJ. Impact of clinical presentation and pretest
likelihood on the relation between calcium score and computed tomographic coronary
angiography. Am J Cardiol 2010;106:1675–1679.
25. MeijsMF, Meijboom WB,Prokop M, MolletNR, van MieghemCA, Doevendans PA, de
Feyter PJ, Cramer MJ. Is there a role forCTcoronary angiography in patients with
symptomatic angina? Effect of coronary calcium score on identi- fication of stenosis.
Int J Cardiovasc Imaging 2009;25:847–854.
26. John JM. Kalbin bilgisayarlı tomografisi. Editör: Dursun AN, eds. Hurst’s The Heart.
İstanbul: AND Yayıncılık, 2002:578-580.
27. Zahi AF, Stephan GW, Gerard H, Thomas GF, Walentin F. Vasküler sistemin manyetik
rezonans görüntülemesi. Editör: Dursun AN, eds. Hurst’s The Heart. Đstanbul: AND
Yayıncılık, 2002:617.
28. Gibbons R, Abrams J, Chatterjee K, Daley J, Deedwania PC, Douglas JS, Ferguson B,
Fihn SD, Fraker TD, Gardin JM, O’Rourke RA, Pasternak RC, Williams SV.
ACC/AHA 2002 guideline Update for the management of patients with chronic stable
angina-summary article. J Am Coll Cardiol 2003; 41:159-168.
29. Ritchie JL, Bateman TM, Bonow RO, Crawford MH, Gibbons RJ, Hall RJ, O’Rourke
RA, Parisi AF, Verani MS. Guidelines for clinical use of cardiac ra- dionuclide
imaging. Report of the American College of Cardiology/American Heart Association
Task Force on Assessment of Diagnostic and Therapeutic Cardiovascular Procedures
(Committee on Radionuclide Imaging), developed in collaboration with the American
Society of Nuclear Cardiology. J Am Coll Cardiol 1995;25:521–547.
67
30. Al JaroudiW, Iskandrian AE. Regadenoson: a new myocardial stress agent. J AmColl
Cardiol 2009;54:1123–1130.
31. Ertaş Fatih Sinan, Oral Derviş. Koroner Anjiyografi.
İsfendiyar, Oral Derviş (eds). Antıp, Ankara 2002.
İn Kardiyoloji, Candan
32. Waller Bruce F. Nonatherosclerotic Coronary Heart Disease. İn The Heart.
Valentin Fuster, R Wayne Alexander, Robert A Rourke (eds), 11. ed, pp:1175-81,
2004.
33. Yılmaz E, Meriç M. Anjiokardiyografi. İn Türkiye Klinikleri Kardiyoloji derg (Journal
İnt Med Scien). Kalp görüntüleme yöntemleri özel sayısı, cilt 1; sayı 42: sayfa:1-13,
2005.
34. Popma J Jeffery. Coronary Angiography and Intravascular Ultrasound Imagıng. İn
Braunwald Heart Disease, Zipes, Libby, Bonow (eds), 7th. Ed, pp: 440-41, 2005.
35. Seshadri Niranjan, Bhatt Deepak. Left Heart Catheterization. İn Manuel of
Cardiyovasculer Medicine. Topol Eric J, Griffin Brian P. Second ed, pp: 738-763,
2004.
36. Berger Peter B. Diagnostic Coronary Angiography and Ventrilography. İn Mayo
Clinic Cardiology Review. Murphy Joseph G (eds). Second ed, page: 871-880,
2000.
37. Ata Necmi. Koroner anjiyografi özel sayısı. Türkiye Klinikleri Kardiyoloji Derg
(Journal İnt Med Scien), cilt 3; sayı 42: sayfa: 1-85, 2007.
38. Oto A. Egene O. Kozan O. İlkay E. Kurşaklıoğlu H. Değertekin M. Kudret A. (2007)
Girişimsel Kardiyoloji, Hacettpe Üniversitesi Basımevi , 1. Basım, Ankara.
39. Pratik İnvazif Kardiyoloji Klinik ve Teknik İpuçları, Prof. Dr. Rasim Enar, Nobel Tıp
Kitabevi, Kasım 2014 İstanbul, s:41-43
40. 2013 ESC guidelines on the management of stable coronary artery disease’ Gilles
Montalescot , Udo Sechtem , Stephan Achenbach , Felicita Andreotti , Chris Arden ,
Andrzej Budaj , Raffaele Bugiardini , Filippo Crea , Thomas Cuisset , Carlo Di Mario ,
J. Rafael Ferreira , Bernard J. Gersh , Anselm K. Gitt , Jean-Sebastien Hulot , Nikolaus
Marx , Lionel H. Opie , Matthias Pfisterer , Eva Prescott , Frank Ruschitzka , Manel
Sabaté , Roxy Senior , David Paul Taggart , Ernst E. van der Wall , Christiaan J.M.
Vrints European Heart Journal Apr 2014, DOI: 10.1093/eurheartj/ehu038
41. Pratik İnvazif Kardiyoloji Klinik ve Teknik İpuçları, Prof. Dr. Rasim Enar, Nobel Tıp
Kitabevi, Kasım 2014 İstanbul
42. Klinik Kardiyoloji Tanı ve Tedavi, Prof. Dr. Kamil Adalet, İstanbul Tıp Kitabevi, 2013,
s: 170
43. Braunwald’s heart disease : a textbook of cardiovascular medicine / edited by Douglas
L. Mann, Douglas P. Zipes, Peter Libby, Robert O. Bonow, Eugene Braunwald.—10th
edition. S:370
68
44. Brian P. Griffin, Thomas D. Callahan, Venu Menon, Willis M. Wu, Clay A. Cauthen,
Justin M. Dunn; Kardiyovasküler Hastalıklar El Kitabı, 4. Baskı, Editör: Çetin Erol,
Enver Atalar; Güneş Tıp Kitabevi, Ankara, 2014; s:1015-1040
45. Prof. Dr. Rasim Enar; Pratik İnvazif Kardiyoloji Klinik ve Teknik İpuçları; Nobel Tıp
Kitabevi, 2015; s: 29-30,67-69
46. Morrow, David A., et al. "National Academy of Clinical Biochemistry Laboratory
Medicine Practice Guidelines: clinical characteristics and utilization of biochemical
markers in acute coronary syndromes." Clinical chemistry 53.4 (2007): 552-574.
47. Perryman MB, Straus AW, Buettner TL, Roberts R. Molecular heterogeneity of
creatine kinase isoenzymes. Biochim Biophys Acta 1983;747:284- 90.
48. Lang H, Wurzburg U. Creatine kinase, an enzyme of many forms. Clin Chem
1982;28:1439-47.
49. Tsung SH. Several conditions causing elevation of serum CK-BB. Am J Clin Pathol
1981;75:711-5.
50. Apple FS, Rogers MA, Sherman WM and Ivy JL. Comparision of serum Creatine
Kinase and Creatine Kinase MB Activities Post Marathon Race Versus Postmyocardial
Infarction. Clin Chim Acta 1984;138:111-8.
51. Jaffle AS, Garfinkel BT, Ritter CS, Sobel BE. Plasma MB creatine kinase after
vigorous exercise in professional athletes. Am J Cardiol 1984;53:856-8.
52. Loft JA and Stang JM. Serum Enzymes and Isoenzymes In the Diagnosis and
Differential Diagnosis of Myocardial Ischemia and Necrosis. Clin Chem 1980;
26:1241-50. 66
53. Hong RA, Licht JD, Wei JY, Heller GV, Blaustein AS, Pasternak RC. Elevated CKMB with normal total creatine kinase in suspected myocardial infarction: Associated
clinical findings and early prognosis. Am Heart J 1986;111:1041-7.
54. Antman EM, Braunwald E. Acute myocardial infarction. Braunwald E, Zipes DP,
Libby P.A Textbook of Cardiovascular Medicine 6th ed, W.B Saunders Company,
Philadelphia 2001: 1114-1231.
55. Reichlin T, Hochholzer W, Bassetti S, et al. Early diagnosis of myocardial infarction
with sensitive cardiac troponin assays. N Engl J Med 2009;361:858–67.
56. Sobel BE, Shell WE. Serum enzyme determinations in the diagnosis and assessment of
myocardial infarction. Circulation 1972;45:471-82.
57. Vasudevan G, Mercer DW, Varat MA. Lactic dehydrogenesa isoenzyme determination
in the diagnosis of acute myocardial infarction. Circulation 1978;57:1055-7.
58. Goldberg DM, Windfield DA. Diagnostic accuracy of serum enzyme assays for
myocardial infarction in a general hospital population. Br Heart J 1972;34:597- 604.
69
59. Roberts R, Sobel BE. Isoenzymes of creatine phosphokinase and diagnosis of
myocardial infarction. Ann Intern Med 1973;79:741-3.
60. Lefebvre C, Hoekstra J. Early detection and diagnosis of acute myocardial infarction:
the potential for improved care with next-generation, user-friendly electrocardiographic
body surface mapping. Am J Emerg Med. 2007 Nov;25(9):1063-72.
61. Porela P, Helenius H, Pulkki K, Peltola O, Hanninen K, Pettersson K, et al. Cardiac
decompensation during an ischemic event weakens the predictive power of myocardial
injury markers. Clin Chim Acta. 2000 Dec;302(1-2):133-44.
62. Ohman EM, Casey C, Bengtson JR, et al. Early detection of acute myocardial
infarction: additional diagnostic information from serum concentrations of myoglobin
in patients without ST elevation. Br Heart J. 1990;63:335-8.
63. Brogan GX, Jr., Friedman S, McCuskey C, et al. Evaluation of a new rapid quantitative
immunoassay for serum myoglobin versus CK-MB for ruling out acute myocardial
infarction in the emergency department. Ann Emerg Med. 1994;24:665-71. 65
64. Hamm CW, Oral D. New serum markers for acute myocardial infarction. N Engl J Med
1994; 331:607-8.
65. Klinik Kardiyoloji, Tanı ve Tedavi, İstanbul Tıp Kitabevi, 2014, s:392
66. Sheridan PJ, Crossman DC. Critical review of unstable angina an non- ST eleveation
myocardial infarction. Postgrad Med J 2002; 78: 717-26.
67. Hamm CW, Giannitsis E, Katus HA. Cardiac troponin elevations in patients without
acute coronary syndrome . Circulation 2002;106: 2871-2.
68. Katus HA, et al . Development and in vitro characterization of a new immunoassay of
cardiac troponin T. Clin Chem 1992; 38 : 386–93
69. Saffe AS, Davidenka J. Diagnosis of acute myocardial ischemia and infarction, In
Cardiology. Crawford MH, Dimarco JP,(editors). England:London;2001:137-8.
70. Jaffe AS, Ravkilde J, Roberts R, et al. It’s time for a change to a troponin standart.
Circulation 2000;102:1216-20.
71. Atiye Ç, Yusuf T. Miyokard hasarının biyokimyasal belirteçleri. Türkiye Klinikleri
Kardiyoloji 2004:17;81-85.
72. Berthil L, M.D., PH.D., Henrik T, M.D., Agneta S, M.D., PH.D., Markers of
miyocardial damage and inflammation in relation to long-term mortalty in unstable
coronary artery disease, N Engl J Med 2000; 343:1139-1147
73. Storrow AB, Gibler BW. Chest pain centers: Diagnosis of acute coronary syndromes.
Ann Emerg Med 2000;35:449-61.
70
74. Newby LK, Gibler B, Chriztenson RH, Serum markers for diagnosis and risk
stratification in Acute Coronary Syndromes, ed; Cannon CP, Humana Press, NJ,
1999:147 -71.)
75. Ohman EM, Armstrong PW, Christenson RH, et al. Cardiac troponin T for risk
stratification in acute myocardial ischemia. N Eng J Med 1996;335:1333-41.
76. Clinical significance of increased cardiac troponins T and I in participants of ultraendurance events Urhausen, Axel et al. American Journal of Cardiology , Volume 94 ,
Issue 5 , 696 – 698
77. Abbott MB, Dong WJ, Dvoretsky A, DaGue B, Caprioli RM, Cheung HC, et al.
Modulation of cardiac troponin Ccardiac troponin I regulatory interactions by the
amino-terminus of cardiac troponin I. Biochemistry (United States), 2001 May
22;40(20):5992-6001.
78. Mossab A, Guillaumin S, Lessire M, Milliat F, Hermier D. Plasma lipoprotein
distribution in the turkey (Meleagris gallopavo). Comp Biochem Physiol B Biochem
Mol Biol. 2001 Sep;130(2):227-35.
79. Mair J, Genser N, Morandell D, Maier J, Mair P, Lechleitner P, et al. Cardiac troponin I
in the diagnosis of myocardial injury and infarction. Clin Chim Acta. 1996 Feb
9;245(1):19-38.
80. Needham DM, Shufelt KA, Tomlinson G, Scholey JW, Newton GE. Troponin I and T
levels in renal failure patients without acute coronary syndrome: a systematic review of
the literature. Can J Cardiol. 2004 Oct;20(12):1212-8.
81. Braunwald E, Antman EM, Beasley JW, et al. American College of Cardiology;
American Heart Association. Committee on the Management of Patients With Unstable
Angina. ACC/AHA 2002 guideline update for the management of patients with
unstable angina and non-ST-segment elevation myocardial infarction—summary
article: a report of the American College of Cardiology/American Heart Association
task force on practice guidelines (Committee on the Management of Patients With
Unstable Angina). J Am Coll Cardiol. 2002;40:1366-74.
82. Haider KH, Stimson WH. Cardiac troponin-I: a biochemical marker for cardiac cell
necrosis. Dis Markers. 1993 Dec;11(5-6):205-15.
83. Green GB, Li DJ, Bessman ES, Cox JL, Kelen GD, Chan DW. The prognostic
significance of troponin I and troponin T. Acad Emerg Med. 1998 Aug;5(8):758-67.
84. Farah CS, Reınach FC. The troponin complex and regulation of muscle contraction.
FASEB J. 1995 Jun;9(9):755-67.
85. Bodor GS, Survant L, Voss EM, Smith S, Porterfield D, Apple FS. Cardiac Troponin-T
Comparision in Normal and Regenerating Human Skeletal Muscle. Clin Chem. 1997
Mar;43(3):476-84.
71
86. Michielsen ECHJ, Diris JHC, Kleijnen VWVC, Wodzig WKWH, Van Dieijen- Visser
MP. Investigation of release and degradation of cardiac troponin T in patients with
acute myocardial infarction. Clin Biochem. 2007 Aug;40(12):851-5.
87. Labugger R, Organ L, Collier C, Atar D, Van Eyk JE. Extensive troponin I and T
modification detected in serum from patients with acute myocardial infarction.
Circulation. 2000 Sep 12;102(11):1221-6.
88. Vallins WJ, Brand NJ, Dabhade N, Butler-Browne G, Yacoub MH, Barton PJ.
Molecular cloning of human cardiac troponin I using polymerase chain reaction. FEBS
Lett. 1990 Sep 17;270(1-2):57-61.
89. Napan S, Kashinath RC, Kadri S, Orig MN, Khadra S. Prognostic significance of
preprocedural troponin-I in patients with non-ST elevation acute coronary syndromes
undergoing percutaneous coronary intervention. Coron Artery Dis. 2010
Aug;21(5):261-5.
90. James SK, Armstrong P, Barnathan E, Califf R, Lindahl B, Siegbahn A, et al. Troponin
and C-reactive protein have different relations to subsequent mortality and myocardial
infarction after acute coronary syndrome. A GUSTO-IV substudy. J Am Coll Cardiol.
2003 Mar 19;41(6):916-24.
91. Ohman EM, Armstrong PW, White HD, Granger CB, Wilcox RG, Weaver WD, et al.
Risk stratification with a point-of-care cardiac troponin T test in acute myocardial
infarction. GUSTOIII Investigators. Global Use of Strategies To Open Occluded
Coronary Arteries. Am J Cardiol. 1999 Dec 1;84(11):1281-6.
92. Hsu LF, Koh TH, Lim YL. Cardiac marker point-of-care testing: evaluation of rapid onsite biochemical marker analysis for diagnosis of acute myocardial infarction. Ann
Acad Med Singapore. 2000 Jul;29(4):421-7.
93. Wu AH, Smith A, Christenson RH, Murakami MM, Apple FS. Evaluation of a pointof-care assay for cardiac markers for patients suspected of acute myocardial infarction.
Clin Chim Acta. 2004 Aug 16;346(2):211-9.
94. Tate JR, Bunk DM, Christenson RH, Katrukha A, Noble JE, Porter RA, et al.
Standardisation of cardiac troponin I measurement: past and present. Pathology.
2010;42(5):402-8.
95. Newby LK, Christenson RH, Ohman EM, Armstrong PW, Thompson TD, Lee KL, et
al. Value of serial troponin T measures for early and late risk stratification in patients
with acute coronary syndromes. The GUSTO-IIa Investigators. Circulation. 1998 Nov
3;98(18):1853-9.
96. Gaze DC, Collinson PO. Multiple molecular forms of circulating cardiac troponin:
analytical and clinical significance. Ann Clin Biochem. 2008 Jul;45(Pt 4):349-55.
97. Katus HA, Remppis A, Neumann FJ, Scheffold T, Diederich KW, Vinar G, et al.
Diagnostic efficiency of troponin T measurements in acute myocardial infarction.
Circulation. 1991 Mar;83(3):902-12.
72
98. Ravkilde J, Horder M, Gerhardt W, Ljungdahl L, Pettersson T, Tryding N, et al.
Diagnostic performance and prognostic value of serum troponin T in suspected acute
myocardial infarction. Scand J Clin Lab Invest. 1993 Nov;53(7):677-85.
99. ACC/AHA guidelines for the management of patients with unstable angina and non-ST
segment elevation myocardial infarction: executive summary and recommendations.
Catheter Cardiovasc Interv. 2000 Dec;51(4):505-21.
100. Morrow DA, Antman EM: Evaluation of high-sensitivity assays for cardiac troponin.
Clin Chem 55:5, 2009.
101. Apple FS, Collinson PO: Analytical characteristics of high-sensitivity cardiac troponin
assays. Clin Chem 58:54, 2012.
102. Apple FS: A new season for cardiac troponin assays: It’s time to keep a scorecard. Clin
Chem 55:1303, 2009.
103. Jaffe AS: The 10 commandments of troponin, with special reference to high sensitivity
assays. Heart 97:940, 2011.
104. Reichlin T, Hochholzer W, Bassetti S, et al: Early diagnosis of myocardial infarction
with sensitive cardiac troponin assays. N Engl J Med 361:858, 2009.
105. Keller T, Zeller T, Peetz D, et al: Sensitive troponin I assay in early diagnosis of acute
myocardial infarction. N Engl J Med 361:868, 2009.
106. Bonaca M, Scirica B, Sabatine M, et al: Prospective evaluation of the prognostic
implications of improved assay performance with a sensitive assay for cardiac troponin
I. J Am Coll Cardiol 55:2118, 2010.
107. Al-Saleh A, Alazzoni A, Al Shalash S, et al. Performance of the high-sensitivity
troponin assay in diagnosing acute myocardial infarction: systematic review and metaanalysis. CMAJ Open. 2014;2(3):E199-E207. doi:10.9778/cmajo.20130074.
108. Fred S. Apple, Paul O. Collinson, and for the IFCC Task Force on Clinical Applications
of Cardiac Biomarkers Analytical Characteristics of High-Sensitivity Cardiac Troponin
AssaysClinical Chemistry 2012; v. 58, p.54-61. Published September 30, 2011.
109. High-sensitivity versus conventional troponin for management and prognosis
assessment of patients with acute chest pain Heart 2014;100:20 1591-1596 Published
Online First: 19 June 2014
110. Apple FS, Jesse RL, Newby LK, Wu AHB, Christenson RH. National Academy of
Clinical Biochemistry and IFCC Committee for Standardization of Markers Cardiac
Damage Laboratory Medicine Practice Guidelines: Analytical issues for biochemical
markers of acute coronary syndromes. Circulation 2007;115: e352–e355.
111. Morrow DA, Cannon CP, Jesse RL, Newby LK, Ravkilde J, Storrow AB, Wu AHB,
Christenson RH. National Academy of Clinical Biochemistry Laboratory Medicine
Practice Guidelines: Clinical characteristics and utilization of biochem- ical markers of
acute coronary syndromes. Circulation 2007;115: e356–e375.
73
112. Thygesen K, Mair J, Katus H, Plebani M, Venge P, Collinson P, Lindahl B, Gi- annitsis
E, Hasin Y, Galvani M, Tubaro M, Alpert JS, Biasucci LM, Koenig W, Mueller C,
Huber K, Hamm C, Jaffe AS; Study Group on Biomarkers in Cardi- ology of the ESC
Working Group on Acute Cardiac Cae. Recommendations for the use of cardiac
troponin measurement in acute cardiac care. Eur Heart J 2010;31:2197–2204.
113. Thygesen K, Mair J, Giannitsis E, Mueller C, Lindahl B, Blankenberg S, Huber K,
Plebani M, Biasucci LM, Tubaro M, Collinson P, Venge P, Hasin Y, Galvani M,
Koenig W, Hamm C, Alpert JS, Katus H, Jaffe AS; Study Group on Biomarkers in
Cardiology of the ESC Working Group on Acute Cardiac Care. How to use highsensitivity cardiac troponins in acute cardiac care. Eur Heart J 2012 Jun 21. [Epub
ahead of print.]
114. MacRae AR, Kavsak PA, Lustig V, Bhargava R, Vandersluis R, Palomaki GE, Yer- na
M-J, Jaffe AS. Assessing the requirement for the six-hour interval between specimens
in the American Heart Association classification of myocardial in- farction in
epidemiology and clinical research studies. Clin Chem 2006;52: 812–818.
115. lblad V, Armstrong PW, Moliterno DJ, Califf RM, Topol EJ, Ohman EM; SYMPHONY and 2nd SYMPHONY Cardiac Markers Substudy Investigators. Prognostic
significance of elevated troponin I after percutaneous coronary intervention. J Am Coll
Cardiol 2002;39:1738-1744.
116. Ricciardi MJ, Davidson CJ, Gubernikoff G, Beohar N, Eckman LJ, Parker MA, Bonow
RO. Troponin I elevation and cardiac events after per- cutaneous coronary intervention.
Am Heart J 2003;145:522-528.
117. Prasad A, Singh M, Lerman A, Lennon RJ, Holmes DR Jr, Rihal CS. Isolated elevation
in troponin T after percutaneous coronary intervention is associated with higher longterm mortality. J Am Coll Cardiol 2006;48:1765-1770.
118. Bhatt DL, Topol EJ. Does creatinine kinase-MB elevation after per- cutaneous coronary
intervention predict outcomes in 2005? Periprocedural cardiac enzyme elevation
predicts adverse outcomes. Circulation 2005;112:906-915.
119. Gustavsson CG, Hansen O, Frennby B. Troponin must be measured before and after
PCI to diagnose procedure-related myocardial injury. Scand Cardio- vasc J 2004;38:75–
79.
120. Miller WL, Garratt KN, Burrit MF, Lennon RJ, Reeder GS, Jaffe AS. Baseline troponin
level: key to understanding the importance of post-PCI troponin elevations. Eur Heart J
2006;27:1061–1069.
121. Califf RM, Abdelmeguid AE, Kuntz RE, Popma JJ, Davidson CJ, Cohen EA, Kleiman
NS, Mahaffey KW, Topol EJ, Pepine CJ, Lipicky RJ, Granger CB, Har- rington RA,
Tardiff BE, Crenshaw BS, Bauman RP, Zuckerman BD, Chaitman BR, Bittl JA,
Ohman EM. Myonecrosis after revascularization procedures. J Am Coll Cardiol
1998;31:241–251.
74
122. White HD. The prequel. Defining prognostically important criteria in the periprocedural PCI troponin saga. Circ Cardiovasc Interv 2012;5:142–145.
123. Troponin Elevation After Percutaneous Coronary Intervention Directly Represents the
Extent of Irreversible Myocardial Injury: Insights From Cardiovascular Magnetic
Resonance Imaging, Joseph B. Selvanayagam, Italo Porto, Keith Channon, Steffen E.
Petersen, Jane M. Francis, Stefan Neubauer, and Adrian P. Banning, Circulation.
2005;111:1027-1032, published online before print February 21, 2005,
doi:10.1161/01.CIR.0000156328.28485.AD
124. Third universal definition of myocardial infarction, Kristian Thygesen, Joseph S.
Alpert, Allan S. Jaffe, Maarten L. Simoons, Bernard R. Chaitman and Harvey D. White:
theWriting Group on behalf of the Joint ESC/ACCF/AHA/WHF Task Force for the
Universal Definition of Myocardial InfarctionEur Heart J (2012) 33 (20): 2551-2567
125. Costa MA, Carere RG, Lichtenstein SV, Foley DP, de Valk V, Lindenboom W, Roose
PCH, van Geldorp TR, Macaya C, Castanon JL, Fernandez-Avile`z F, Gonza´les JH,
Heyer G, Unger F, Serruys PW. Incidence, predictors, and significance of abnormal
cardiac enzyme rise in patients treated with bypass surgery in the arterial
revascularization therapies study (ARTS). Circulation 2001;104:2689–2693.
126. Klatte K, Chaitman BR, Theroux P, Gavard JA, Stocke K, Boyce S, Bartels C, Keller
B, Jessel A. Increased mortality after coronary artery bypass graft surgery is associated
with increased levels of postoperative creatine kinasem- yocardial band isoenzyme
release. J Am Coll Cardiol 2001;38:1070–1077.
127. Third universal definition of myocardial infarction, Kristian Thygesen, Joseph S.
Alpert, Allan S. Jaffe, Maarten L. Simoons, Bernard R. Chaitman and Harvey D. White:
theWriting Group on behalf of the Joint ESC/ACCF/AHA/WHF Task Force for the
Universal Definition of Myocardial InfarctionEur Heart J (2012) 33 (20): 2551-2567
128. A comparison of cardiac troponin T and creatine kinase-MB for patient evaluation after
cardiac surgery, Januzzi J, Jr, Lewandrowski K, MacGillivray T, et al. A comparison of
cardiac troponin T and creatine kinase-MB for patient evaluation after cardiac surgery.
J Am Coll Cardiol. 2002;39(9):1518-1523. doi:10.1016/S0735-1097(02)01789-8.
129. Devereaux PJ, Xavier D, Pogue J, Guyatt G, Sigamani A, Garutti I, Leslie K, RaoMelacini P, Chrolavicius S, Yang H, Macdonald C, Avezum A, Lanthier L, Hu W,
Yusuf S; POISE (PeriOperative ISchemic Evaluation) Investigators. Cha- racteristics
and short-term prognosis of perioperative myocardial infarction in patients undergoing
noncardiac surgery: a cohort study. Ann Intern Med 2011;154:523–528.
130. The Vascular Events in Noncardiac Surgery Patients Cohort Evaluation (VISI- ON)
Study Investigators. Association between postoperative troponin levels and 30-day
mortality among patients undergoing noncardiac surgery. JAMA 2012;307:2295–2304.
75
131. Kavsak PA, Walsh M, Srinathan S, Thorlacius L, Buse GL, Botto F, Pettit S, McQueen
MJ, Hill SA, Thomas S, Mrkobrada M, Alonso-Coello P, Berwanger O, Biccard BM,
Cembrowski G, Chan MT, Chow CK, de Miguel A, Garcia M, Graham MM, Jacka MJ,
Kueh JH, Li SC, Lit LC, Martı´nez-Bru´ C, Naidoo P, Nagele P, Pearse RM, Rodseth
RN, Sessler DI, Sigamani A, Szczeklik W, Tiboni M, Villar JC, Wang CY, Xavier D,
Devereaux PJ. High sensitivity troponin T concentrations in patients undergoing
noncardiac surgery: a prospective co- hort study. Clin Biochem 2011;44:1021–1024.
132. Guest TM, Ramanathan AV, Tuteur PG, Schechtman KB, Ladenson JH, Jaffe AS.
Myocardial injury in critically ill medical patients: A surprisingly frequent
complication. JAMA 1995;273:1945–1949.
133. Babuin L, Vasile VC, Rio Perez JA, Alegria JR, Chai HS, Afessa B, Jaffe AS. Elevated cardiac troponin is an independent risk factor for short- and long-term mortality
in medical intensive care unit patients. Crit Care Med 2008;36:759– 765.
134. Kociol RD, Pang PS, Gheorghiade M, Fonarow GC, O’Connor CM, Felker GM.
Troponin elevation in heart failure prevalence, mechanisms, and clinical implications. J
Am Coll Cardiol 2010;56:1071–1078.
135. Januzzi JL Jr, Filippatos G, Nieminen M, Gheorghiade M, on Behalf of the Third
Universal Task Force for the Definition of Myocardial Infarction: Heart Failure Section.
Troponin elevation in patients with heart failure. Eur Heart J 2012, Jun 28. [Epub ahead
of print.]
136. Miller WL, Hartman KA, Burritt MF, Grill DE, Jaffe AS. Profiles of serial chan- ges in
cardiac troponin T concentrations and outcome in ambulatory patients with chronic
heart failure. J Am Coll Cardiol 2009;54:1715–1721.
137. Marked Troponin Elevation After Implantation of a Permanent Antibradycardia
Pacemaker Nikolaos I. Nikolaou, Apostolos H. Christou, Stavros G. Spanodimos,
Dionysios G. Antonatos, Panagiotis I. Korkonikitas, Sotirios P. Patsilinakos, Hellenic J
Cardiol 2011; 52: 489-492
138. Chandrasekar B, Doucet S, Bilodeau L, Crepeau J, deGuise P, Gregoire J, Gallo R,
Cote G, Bonan R, Joyal M, Gosselin G, Tanguay JF, Dyrda I, Bois M, Pasternac A.
Complication if cardiac catheterization in the current era: a single-center experience.
Cathet Cardiovasc Interv 2001;52:289-295.
139. Price HP, Sollod N, Scott SM, Takaro T. Usual coronary emboli associated with
coronary arteriography. Chest 1973;63:698-700.
140. Bassan M, Ganz W, Marcus HS, Swan HJ. The effect of intracoro- nary injection of
contrast medium upon coronary blood flow. Circulation 1975;51:442-445.
141. Badimon L, Badimon JJ, Galvez A, Chesebro JH, Fuster V. Influence of arterial
damage and wall shear rate on platelet deposition ex vivo study in a swine model.
Arteriosclerosis 1986;6:312-320.
76
142. Keeley EC, Grines CL. Scraping of aortic debris by coronary guiding catheters. J Am
Coll Cardiol 1998;32:1861-1865.
143. Eggebrecht H, Oldenburg O, Dirsch O, Haude M, Baumgart D, Welge D, Herrmann J,
Arnold G, Werner Schmid K, Erbel R. Potential embolization by atherosclerotic debris
dislodged from aortic wall during cardiac catheterization: histological and clinical
findings in 7,621 patients. Cathet Cardiovasc Interv 2000;49:389-394.
144. Patterson MS, Kiemeneij F. Coronary air embolism treated with aspiration catheter.
Heart 2005;91:e36.
145. Gensini GG. A more meaningful scoring system for determining the severity of
coronary heart disease. Am J Cardiol 1983;51:606.
146. Devereux RB, Alonso DR, Lutas EM, Gottlieb GJ, Campo E, Sachs I, Reichek N.
Echocardiographic assessment of left ventricular hypertrophy: Comparison to necropsy
findings. Am J Cardiol 1986;57:450-458.
147. High-sensitivity cardiac troponin for risk prediction in patients with and without
coronary heart disease Hochholzer, Willibald et al. International Journal of Cardiology ,
Volume 176 , Issue 2 , 444 – 449
148. A Sensitive Cardiac Troponin T Assay in Stable Coronary Artery Disease, Torbjørn
Omland, M.D., Ph.D., M.P.H et al N Engl J Med 2009; 361:2538-2547, December 24
149. Implementation of a sensitive troponin I assay and risk of recurrent myocardial
infarction and death in patients with suspected acute coronary syndrome. Nicholas L.
Mills et al. JAMA, March 23/30, 2011 – Vol 305, No.12
150. Proteomics and Protein Markers: Peter A. Kavsak, Liqin Xu, Salim Yusuf, and
Matthew J. McQueen High-Sensitivity Cardiac Troponin I Measurement for Risk
Stratification
in a Stable High-Risk Population Clinical Chemistry
clinchem.2011.164574 Published June 23, 2011.
151. Two-hour Algorithm for Triage Toward Rule-out and Rule-in of Acute Myocardial
Infarction Using High-sensitivity Cardiac Troponin T Reichlin, Tobias et al., The
American Journal of Medicine
152. Sethi A, Bajaj A, Malhotra G, Arora RR, Khosla S. Diagnostic accuracy of sensitive or
high-sensitive troponin on presentation for myocardial infarction: a meta-analysis and
systematic review. Vascular Health and Risk Management. 2014;10:435-450.
doi:10.2147/VHRM.S63416.
153. Matthias Mueller, Moritz Biener, Mershad Vafaie, Stefan Blankenberg, Harvey D.
White, Hugo A. Katus, Evangelos Giannitsis, Prognostic performance of kinetic
changes of high-sensitivity troponin T in acute coronary syndrome and in patients with
increased troponin without acute coronary syndrome, International Journal of
Cardiology, Volume 174, Issue 3, 1 July 2014, Pages 524-529, ISSN 0167-5273,
77
154. João Pedro Ferreira, Mário Santos, Sofia Almeida, Irene Marques, Paulo Bettencourt,
and Henrique Carvalho, “High-Sensitivity Troponin T: A Biomarker for Diuretic
Response in Decompensated Heart Failure Patients,” Cardiology Research and Practice,
vol. 2014, Article ID 269604, 9 pages, 2014. doi:10.1155/2014/269604
155. Prognostic Comparison of Different Sensitivity Cardiac Troponin Assays in Stable
Heart Failure Grodin, Justin L. et al. The American Journal of Medicine , Volume 128 ,
Issue 3 , 276 – 282
156. Left ventricular end-diastolic pressure and ejection fraction correlate independently
with high-sensitivity cardiac troponin-T concentrations in stable heart failure,
Shionimya, Haruki et al., J Cardiol. 2014 Oct 13. pii: S0914-5087(14)00266-4. doi:
10.1016/j.jjcc.2014.08.012.
157. Marta de Antonio, Josep Lupón, Amparo Galán, Joan Vila, Elisabet Zamora, Agustín
Urrutia, Crisanto Díez, Ramon Coll, Salvador Altimir, Antoni Bayes-Genis, Head-tohead comparison of high-sensitivity troponin T and sensitive-contemporary troponin I
regarding heart failure risk stratification, Clinica Chimica Acta, Volume 426, 15
November 2013, Pages 18-24, ISSN 0009-8981,
158. Nakamura S, Takano H, Matsuda J, et al. Prognostic values of highly sensitive cardiac
troponin T and B-type natriuretic peptide for clinical features in hypertrophic
obstructive cardiomyopathy: a cross-sectional study. BMJ Open. 2014;4(9):e005968.
doi:10.1136/bmjopen-2014-005968.
159. Milanthy S. Pourier, Livia Kapusta, Aniek van Gennip, Jos P.M. Bökkerink, Jacqueline
Loonen, Louise Bellersen, Annelies M.C. Mavinkurve-Groothuis, Values of high
sensitive troponin T in long-term survivors of childhood cancer treated with
anthracyclines, Clinica Chimica Acta, Volume 441, 20 February 2015, Pages 29-32,
ISSN 0009-8981
160. Cavus U,Coskun F,Yavuz B,Ciftci O,Sahiner L,Aksoy H,et al.Heart- type, fatty-acid
binding protein can be a diagnostic marker in acute coronary syndromes.J Natl Med
Assoc.2006; 98(7):1067-70.
161. Blankenberg S,McQueen MJ,Smieja M,Pogue J,Balion C,Lonn E, et al. Comparative
impact of multiple biomarkers and N-Termi- nal pro-brain natriuretic peptide in the
context of conventional risk factors for the prediction of recurrent cardiovascular events
in the Heart Outcomes Prevention Evaluation (HOPE) Study.Cir- culation. 2006;
114(3):201-8.
162. Cacciapuoti F. Natriuretic peptide system and cardovascular dis- ease. Heart Views.
2010; 11(1):10-5.
163. Mira Katan MC-C.The stress hormone copeptin: a new prognos- tic biomarker in acute
illness. Swiss Med Wkly. 2010; 140:w13101.
164. Khan SQ,Ng K,Dhillon O,Kelly D,Quinn P,Squire IB,et al.Growth differentiation
factor-15 as a prognostic marker in patients with acute myocardial infarction. Eur Heart
J. 2009; 30(9):1057-65.
78
165. Mueller T, Dieplinger B, Gegenhuber A, Poelz W, Pacher R, Halt- mayer M. Increased
plasma concentrations of soluble ST2 are predictive for 1-year mortality in patients with
acute destabilized heart failure. Clin Chem. 2008; 54(4):752-6.
166. Gonzalez A, Lopez B, Ravassa S, Beaumont J, Arias T, Hermida N, et al. Biochemical
markers of myocardial remodelling in hyper- tensive heart disease. Cardiovasc Res.
2009; 81(3):509-18.
167. Wu E, Izquierdo Gomez MM. Cardiac magnetic resonance imag- ing and endothelin-1:
a step forward in the detection of micro- vascular obstruction. Rev Esp Cardiol. 2011;
64(2):89-91.
168. Oldgren J, James SK, Siegbahn A,Wallentin L. Lipoprotein-associated phospholipase
A2 does not predict mortality or new ischaemic events in acute coronary syndrome
patients.Eur Heart J.2007; 28(6):699-704.
169. Chan D, Ng LL. Biomarkers in acute myocardial infarction. BMC Med. 2010; 8:34.
170. Keeley EC, Grines CL. Scraping of aortic debris by coronary guiding catheters. J Am
Coll Cardiol 1998;32:1861-1865.
171. Eggebrecht H, Oldenburg O, Dirsch O, Haude M, Baumgart D, Welge D, Herrmann J,
Arnold G, Werner Schmid K, Erbel R. Potential embolization by atherosclerotic debris
dislodged from aortic wall during cardiac catheterization: histological and clinical
findings in 7,621 patients. Cathet Cardiovasc Interv 2000;49:389-394.
172. Patterson MS, Kiemeneij F. Coronary air embolism treated with aspiration catheter.
Heart 2005;91:e36.
173. Ludman PF, Stephens NG, Harcombe A, Lowe MD, Shapiro LM, Schofield PM, Petch
MC. Radial versus femoral approach for diagnostic coronary angiography in stable
angina pectoris. Am J Cardiol 1997;79:1239-1241.
174. Baliga R, Ueda N, Walker Pd, Shah SV. Oxidant mechanisms in toxic acute renal
failure. Am J Kidney Dis; 29(3):465- 77,1997.
175. Safirstein R, Andrade L, Vieria JM. Acetylcysteine and nephroxic effects of radiographic contrast agents - anew use for an old drug. N Engl J Med; 343(3): 210212,2000.
176. Deray G, Martinez F, Cacoub P, et al. A role of adenosine, calcium and ischemia in
radiocontrast media incuced intrarenal vasoconstiction. Am j Nephrol; 10(4):3162,1990.
177. Subtle myocardial damage associated with diagnostic coronary angiography alone.
Umeda H1, Ota T, Iwase M, Izawa H, Miyata S, Sugino S, Hayashi K, Misumida N,
Takeichi Y, Ishiki R, Inagaki H, Murohara T. EuroIntervention. 2010 Aug;6(3):388-93.
79
178. Tang WHW, Wu Y, Nicholls SJ, et al. Subclinical Myocardial Necrosis and
Cardiovascular Risk in Stable Patients Undergoing Elective Cardiac Evaluation.
Arteriosclerosis,
thrombosis,
and
vascular
biology.
2010;30(3):634-640.
doi:10.1161/ATVBAHA.109.201210.
179. Impact of Sex on the Prognostic Value of High-Sensitivity Cardiac Troponin I in the
General Population: The HUNT Study Clinical Chemistry Dallmeier D, Denkinger M,
Peter R, Rapp K, Jaffe AS, Koenig W, Rothenbacher D; ActiFE Study
Group.clinchem.2014.234369 Published February 18, 2015.
180. Dina N. Greene, Thomas K. Leong, Paul O. Collinson, Sandy M. Kamer, Karl Huang,
Thomas S. Lorey, Alan S. Go, Age, sex, and racial influences on the Beckman Coulter
AccuTnI+3 99th percentile, Clinica Chimica Acta, Volume 444, 15 April 2015, Pages
149-153, ISSN 0009-8981
181. Impact of atrial fibrillation on levels of high-sensitivity troponin I in a 75-year-old
population. Horjen AW, Ulimoen SR, Enger S, Berge T, Ihle-Hansen H, Norseth J,
Tveit A.
182. Left ventricular end-diastolic pressure and ejection fraction correlate independently
with high-sensitivity cardiac troponin-T concentrations in stable heart failure,
Shionimya, Haruki et al., J Cardiol. 2014 Oct 13. pii: S0914-5087(14)00266-4. doi:
10.1016/j.jjcc.2014.08.012.
183. Marta de Antonio, Josep Lupón, Amparo Galán, Joan Vila, Elisabet Zamora, Agustín
Urrutia, Crisanto Díez, Ramon Coll, Salvador Altimir, Antoni Bayes-Genis, Head-tohead comparison of high-sensitivity troponin T and sensitive-contemporary troponin I
regarding heart failure risk stratification, Clinica Chimica Acta, Volume 426, 15
November 2013, Pages 18-24, ISSN 0009-8981,
184. João Pedro Ferreira, Mário Santos, Sofia Almeida, Irene Marques, Paulo Bettencourt,
and Henrique Carvalho, “High-Sensitivity Troponin T: A Biomarker for Diuretic
Response in Decompensated Heart Failure Patients,” Cardiology Research and Practice,
vol. 2014, Article ID 269604, 9 pages, 2014. doi:10.1155/2014/269604
185. Das A, Dey N, Ghosh A, Das S, Chattopadhyay DJ, et al. (2012) Molecular and
Cellular Mechanisms of Cigarette Smoke-Induced Myocardial Injury: Prevention by
Vitamin C. PLoS ONE 7(9): e44151. doi: 10.1371/journal.pone.0044151
186. Farsalinos KE, Romagna G, Allifranchini E, Ripamonti E, Bocchietto E, Todeschi S,
Tsiapras D, Kyrzopoulos S, Voudris V. Comparison of the Cytotoxic Potential of
Cigarette Smoke and Electronic Cigarette Vapour Extract on Cultured Myocardial
Cells. International Journal of Environmental Research and Public Health. 2013;
10(10):5146-5162.
187. Patel, V. B., Ajmal, R., Sherwood, R. A., Sullivan, A., Richardson, P. J. and Preedy, V.
R. (2001), Cardioprotective Effect of Propranolol From Alcohol-Induced Heart Muscle
Damage as Assessed by Plasma Cardiac Troponin-T. Alcoholism: Clinical and
Experimental Research, 25: 882–889. doi: 10.1111/j.1530-0277.2001.tb02294.
80
188. Alcohol-induced cardiac hemodynamic and Ca2+ flux dysfunctions are reversible
Segel, Leigh D. et al. Journal of Molecular and Cellular Cardiology , Volume 13 , Issue
5 , 443 - 455
189. A Sensitive Cardiac Troponin T Assay in Stable Coronary Artery Disease, Torbjørn
Omland, M.D., Ph.D., M.P.H., James A. de Lemos, M.D., Marc S. Sabatine, M.D.,
M.P.H., Costas A. Christophi, Ph.D., Madeline Murguia Rice, Ph.D., Kathleen A.
Jablonski, Ph.D., Solve Tjora, M.D., Michael J. Domanski, M.D., Bernard J. Gersh,
M.B., Ch.B., D.Phil., Jean L. Rouleau, M.D., Marc A. Pfeffer, M.D., Ph.D., and Eugene
Braunwald, M.D. for the Prevention of Events with Angiotensin Converting Enzyme
Inhibition (PEACE) Trial Investigators, N Engl J Med 2009; 361:2538-2547December
24, 2009DOI: 10.1056/NEJMoa0805299
190. Baseline troponin level: key to understanding the importance of post-PCI troponin
elevations,Wayne L. Miller , Kirk N. Garratt , Mary F. Burritt , Ryan J. Lennon , Guy
S. Reeder , Allan S. Jaffe, European Heart Journal May 2006, 27 (9) 1061-1069; DOI:
10.1093/eurheartj/ehi760
191. Short- and Long-term Individual Variation in Cardiac Troponin in Patients with Stable
Coronary Artery Disease, Anna M. Nordenskjöld, Håkan Ahlström, Kai M. Eggers, Ole
Fröbert, Allan S. Jaffe, Per Venge and Bertil Lindahl Published November 9, 2012.doi:
10.1373/clinchem.2012.191700 Clinical Chemistry February 2013 vol. 59 no. 2 401409
192. Kociol RD, Pang PS, Gheorghiade M, et al. Troponin elevation in heart failure:
prevalence, mechanisms, and clinical implications. J Am Coll Cardiol. 2010;56:1071–
1078.
193. A Review of Causes and Systemic Approach to Cardiac Troponin Elevation, Harshal
Patil MD, Omkar Vaidya MD andDouglas Bogart MD Clinical Cardiology, Volume 34,
Issue 12, pages 723–728, December 2011
194. de Lemos JA, Drazner MH, Omland T, et al. Association of Troponin T Detected With
a Highly Sensitive Assay and Cardiac Structure and Mortality Risk in the General
Population. JAMA. 2010;304(22):2503-2512. doi:10.1001/jama.2010.1768.
195. Maria Franzini, Valentina Lorenzoni, Silvia Masotti, Concetta Prontera, Dante
Chiappino, Daniele Della Latta, Massimo Daves, Irene Deluggi, Massimo Zuin,
Luigina Ferrigno, Alfonso Mele, Fabrizio Marcucci, Carmelo A. Caserta, Pasquale
Surace, Arianna Messineo, Giuseppe Turchetti, Claudio Passino, Michele Emdin, Aldo
Clerico, The calculation of the cardiac troponin T 99th percentile of the reference
population is affected by age, gender, and population selection: A multicenter study in
Italy, Clinica Chimica Acta, Volume 438, 1 January 2015, Pages 376-381, ISSN 00098981, http://dx.doi.org/10.1016/j.cca.2014.09.010.
196. Omland T, de Lemos JA, Sabatine MS, Christophi CA, Rice MM, Jablonski KA, Tjora
S, Domanski MJ, Gersh BJ, Rouleau JL, Pfeffer MA, Braunwald E. A Sensitive
Cardiac Troponin T Assay in Stable Coronary Artery Disease. N Engl J Med. Published
online at November 25, 2009 at DOI: 10.1056/NEJMoa0805299.
81
197. Tang WHW, Wu Y, Britt EB, Iqbal N, Hazen SL. Detectable Subclinical Myocardial
Necrosis Is Associated With Cardiovascular Risk in Stable Patients With Diabetes.
Diabetes Care. 2013;36(5):1126-1131. doi:10.2337/dc11-1969.
198. Prognostic performance of kinetic changes of high-sensitivity troponin T in acute
coronary syndrome and in patients with increased troponin without acute coronary
syndrome Mueller, Matthias et al. International Journal of Cardiology , Volume 174,
Issue 3 , 524 – 529
199. Artunc F, Nowak A, Müller C, Peter A, Heyne N, Häring H, -U, Friedrich B, Mortality
Prediction Using Modern Peptide Biomarkers in Hemodialysis Patients - A
Comparative Analysis. Kidney Blood Press Res 2014;39:563-572
82
Download