küresel rekabet aracı olarak müşteri ilişkileri yönetimi ve halkla

advertisement
EGE ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı
KÜRESEL REKABET ARACI OLARAK
MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ VE HALKLA
İLİŞKİLERİN ROLÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
EVRİM PELİN KURBAN
DANIŞMAN: Prof.Dr.Ahmet Bülent GÖKSEL
İZMİR-2002
1
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
GİRİŞ ..........................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM:
KÜRESELLEŞME VE DEĞİŞEN REKABET OLGUSU....................5
1.1.KÜRESELLEŞMENİN ÇERÇEVESİ ..............................................5
1.1.1.Küreselleşme Kavramı .....................................................................5
1.1.2.Küreselleşme Olgusunun Tarihsel Gelişimi ...................................10
1.1.3.Küreselleşmeye Yönelik Yaklaşımlar .............................................16
1.2.KÜRESELLEŞMENİN BOYUTLARI .............................................18
1.2.1.Küreselleşmenin Ekonomik Boyutları ............................................19
1.2.2.Küreselleşmenin Sosyo-Kültürel Boyutu ........................................23
1.2.3.Küreselleşmenin Siyasal Boyutu......................................................26
1.3.KÜRESELLEŞMENİN DİNAMİĞİ:
ARTAN VE DEĞİŞEN REKABET...................................................29
1.3.1.Küreselleşmenin, Rekabet ve Değişen İşletmeler...........................29
1.3.2.Küresel Rekabet Olgusu...................................................................35
1.3.3.Artan Rekabet Karşısında Pazarlamanın Gelişimi .......................44
2
İKİNCİ BÖLÜM:
KÜRESEL REKABET ARACI OLARAK
MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ .....................................................56
2.1.KÜRESEL REKABET KARŞISINDA PAZARLAMADA
YAŞANAN GELİŞMELER...............................................................56
2.1.1.Pazarlama Bilgi Sistemlerinin Önem Kazanması ..........................56
2.1.2.Veri Tabanları ve Veri Tabanlı Pazarlamanın Gelişmesi.............59
2.1.3.Müşteri İlişkilerinin Önem Kazanması ..........................................64
2.2.MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNE GEÇİŞ SÜRECİ............69
2.2.1.Müşteri Odaklılık..............................................................................72
2.2.2.Müşteri Odaklı ve Esnek Bir Kültürün Yaratılması .....................74
2.2.3.Müşterilerden Öğrenen Organizasyon Olunması..........................78
2.3.KÜRESEL REKABETTE MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ
YÖNETİMİ SÜRECİ .........................................................................81
2.3.1.Müşteriyi Tanıma ve Farklılaştırma ...............................................90
2.3.2.Müşteri ile Etkileşime Geçme ve Butik Üretim..............................94
2.3.3.Müşteri Tutma ve Kazanma ............................................................103
2.3.4.Müşteri Memnuniyetinin Ölçümlenmesi ........................................125
3
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
HALKLA İLİŞKİLERİN MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ
YÖNETİMİNDEKİ ROLÜ ......................................................................133
3.1.HALKLA İLİŞKİLER VE YENİ GÖRÜNÜMÜ.............................133
3.1.1.Halkla İlişkiler Kavramı ..................................................................133
3.1.2.Halkla İlişkilerin Tarihsel Gelişimi.................................................141
3.1.3.Halkla İlişkilerde Yeni Yönelimler..................................................147
3.2.MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNE GEÇİŞ
SÜRECİNDE HALKLA İLİŞKİLERİN ROLÜ ........................................157
3.2.1.Müşteri Odaklı Örgüt Yapısının Oluşturulmasında Halkla
İlişkilerin Kullanımı......................................................................160
3.2.2.Yeni Örgüt Kültürü ve Halkla İlişkiler .......................................165
3.2.3.Müşteri Odaklı İşleyişte Halkla İlişkilerin İşlevi ........................171
3.3.MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ SÜRECİNDE HALKLA
İLİŞKİLERİN ROLÜ...................................................................................175
3.3.1.Müşteriyi Tanıma ve Etkileşime Geçme
Sürecinde Halkla İlişkiler.................................................................175
3.3.2.Müşteri Memnuniyeti ve Müşteri Sadakatinin sağlanmasında
Halkla İlişkilerin İşlev ve Önemi ....................................................183
3.3.3.Müşteri Memnuniyetinin Ölçümlenmesi ve Halkla İlişkiler ........191
4
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM:
MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KİPA
KİTLESEL PAZARLAMA A.Ş ÖRNEĞİNDE İRDELENMESİ .......193
1.Müşteri ilişkileri Yönetiminin Kipa Örneğinde Değerlendirilmesi ...196
2.Halkla İlişkilerin Müşteri İlişkileri Yönetimine Olan Katkısının
Kipa Örneğinde Ele Alınması ................................................................199
SONUÇ .......................................................................................................203
KAYNAKÇA..............................................................................................209
EKLER .......................................................................................................1
EK 1. Kipa Kredi Kartı Başvuru Örneği..........................................................1
EK 2. Müşteri Memnuniyetinin Ölçümlenmesine Yönelik Anket Örneği.....2
EK 3. Müşteri Geleceğe Güven Endeksi Örneği ..............................................3
EK 4. Kipa Şarap Günleri Program Örneği.....................................................4
EK 5. Kipa Bebek Kampanyası Broşür Örneği ...............................................5
EK 6. Kipa Aşı Takvimi Örneği ........................................................................6
EK 7. Kipa Bakteri İle Savaş Broşür Örneği ...................................................7
EK 8. Kipa Gıdaları Saklama Broşür Örneği ..................................................8
EK 9. Kipa Piliç İle İlgili Gıda Güvenliği Broşür Örneği ...............................9
EK 10. Çalışanlara Yönelik Olarak Çıkarılan Dergi Örneği .........................10
ÖZET
ÖZGEÇMİŞ
5
6
GİRİŞ
Ülkeler arasındaki ekonomik faaliyetlerin önündeki engellerin kalkarak dünya
tarihinde eşi görülmemiş bir boyut ve hareketliliğin oluşması, siyasal ve sosyokültürel alanda sıkı işbirliklerinin meydana gelmesi olarak tanımlanabilen
küreselleşme, işletmeler açısından pek çok değişimi de beraberinde getirmektedir.
Kapitalizmde yeni bir dönem olarak kabul edilen küreselleşme olgusunda kapitalist
ekonominin önemli bir yeri bulunmaktadır. Karlılık, rekabet, akılcılık şeklinde üç
ana zihniyete sahip olan kapitalist ekonomi, işletmelerin yıkıcı rekabet ortamında
sürekli gelişmesini, bünyelerinde çeşitli yenilikleri gerçekleştirmelerini zorunlu
kılmaktadır. Ulusal kültürlerin, ulusal sınırların, ulusal ekonomilerin hızla yok
olduğu böyle bir çağda, birçok şeyin küresel süreçler tarafından yönlendirildiğine
tanık olunmakta, bu bağlamda küresel bir bakış açısına olan ihtiyaç artmaktadır.
Rekabet, küreselleşmenin dinamiği haline gelen bir kavram olma özelliğine
sahiptir. Bu bağlamda, küreselleşme ve yoğun rerabet işletmelerin iş modellerinde,
felsefelerinde büyük değişimleri öngörmektedir. İçinde yaşanılan çağın bilgi çağı
olması, bilginin, işletmeler için öneminin artmasına neden olmakta, bu çerçevede
özellikle bilgi iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, işletmelerin bilgiye
ulaşmalarını, bilgiyi işlemelerini ve depolamalarını kolaylaştırmaktadır. Bu
çerçevede, rekabetin küresel boyutlara ulaşmasının da etkisiyle, işletmelerin farklı
rekabet üstünlükleri arama noktasına gelmeleri söz konusu olmaktadır.Günümüz
koşullarında, ürün/hizmet ve teknolojilerin çok kolay bir biçimde taklit edilebiliyor
olması bunu gerektirmektedir.
Küreselleşme ve küresel rekabet koşullarında yeniliklere uymayan, oluşan
değişimlere ayak uyduramayan işletmelerin pazardan silinip, yok olma tehlikesi ile
karşı karşıya kaldıkları gözlenmektedir. Konuya genel olarak bakıldığında, müşteri
istek ve beklentilerinin değişmesi, teknolojik gelişmeler, ileşitimde tüm engellerin
ortadan kalkması, pazarın uluslar arası hatta küresel boyutlar kazanması, rekabet
şartlarının
değişmesi,
işletmelerin
gerçekleştirmelerini zorunlu kılmaktadır.
7
bünyelerinde
rakidal
değişimler
İşletmeleri ayakta tutan, işletmelerin bilonçolarında görülmemelerine rağmen
yaşam kaynağı olarak kabul edilen müşteriler, iş modellerinin, tüm kararların odak
noktası haline gelmektedir. Günümüz ulusal sınırlarının aşılıp, dünyanın tek bir pazar
haline gelme yönünde ilerlemesi, müşterilerin çok farklı seçenekle karşı karşıya
kalmasına neden olmakta, böylesi bir durum müşterilerle kurulacak ilişkilerin önem
kazanmasını beraberinde getirmektedir.
Yeni iş oyununda aktif bir rol üstlenen müşteriler, değer yaratma sürecine
katılan, işin meydana getirildiği ağın bir parçası olan, yalnızca “birey” olarak değil,
sosyal ve kültürel dokunun bir parçası olarak ele alınan yeni bir rol üstlenmektedir.
Bu çerçevede, değişen ve aktif konuma gelen müşteri karşısında işletmenin
geleneksel yöntemler ile hareket etmesi, müşteri ilişkilerine gereken önemi
vermemesi, küresel rekabet şartlarında işletmeler açısından büyük bir tehlike
yaratmakta, böylesi bir durum, gelecekte rekabetin yoğun biçimde müşteri ilişkileri
üzerinde yoğunlaşacağının göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Küresel rekabet ortamında, işletmelerin müşterileri ile kurduğu uzun dönemli
ilişkilerin rekabet avantajı sağlaması, müşteri ilişkileri yönetiminin öneminin
artmasına neden olmaktadır. Bu noktada, müşteri ilişkileri yönetimi, küresel rekabet
koşullarında, işletmeleri başarıya ulaştıran bir anahtar olarak görülmektedir. Küresel
ölçekte yaşanan rekabet, müşterilerde de büyük değişimlerin yaşanmasına neden
olmaktadır. “Müşteriler” artık daha fazla talep eden, daha fazla ilgi ve iletişim
bekleyen varlıklar olarak karşımıza çıkmakta, iletişim ve bilgilendirme eksikliğinin
söz
konusu
olduğu
durumlarda,
işletmeyi
çok
kolay
bir
biçimde
terk
edebilmektedirler. Küresel rekabet koşullarında, müşteri sadakatinin azalmış olması
ve yeni müşteri kazanmanın maliyetinin elde bulunan müşterileri korumaktan kat kat
yüksek olması müşteri ilişkileri yönetimini işletmeler açısından zorunlu hale
getirmektedir. Günümüz koşullarında, taklit edilememesi, rekabet üstünlüğü
sağlaması açısından müşteri ilişkilerinin önemi oldukça büyüktür.
İşletmeler açısından zorunluluk arz eden müşteri ilişkileri yönetimi
çalışmalarının halkla ilişkiler yönetimi tarafından desteklenmesi, uygulamaların
8
başarı oranının yükselmesi açısından önem taşımaktadır. Bu bağlamda çalışma
içerisinde, küreselleşme, küresel rekabet, müşteri ilişkileri yönetimi ve halkla
ilişkiler kavramları ayrıntılı olarak ele alınmaya ve irdelenmeye çalışılmaktadır.
Çalışmanın amacı, küresel rekabet koşullarında müşteri ilişkileri yönetiminin
işletmeler açısından rekabet avantajı sağladığını ve halkla ilişkiler yönetimi
tarafından
da
koyulan
katkılarla
uzun,
kar
getiren
müşteri
ilişkilerinin
oluşturabildiğini ve müşterilerin böylece işletmeye bağlandıklarını ortaya koymaktır.
Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Küreselleşme ve değişen rekabet anlayışı
başlığını taşıyan birinci bölümde, küreselleşme kavramı, küreselleşmenin tarihsel
gelişimi ve küreselleşmeye yönelik yaklaşımlar ele alınmakta, küreselleşmenin
boyutları, ekonomik boyut sosyo-kültürel boyut ve siyasal boyut olmak üzere
ayrıntılı bir biçinde irdelenmektedir. Birinci bölümde ele alınan bir diğer konu ise
küreselleşmenin dinamiği olarak kabul edilen rekabet olgusudur. Bu bağlamda,
rekabet, küresel rekabet gibi kavramlar hakkında bilgi verilmeye, rekabetin
işletmelerdeki yansımaları değerlendirilmeye çalışılmakta, küresel rekabette başarıya
götürecek standartlardan söz edilmektedir. Müşteri ilişkileri yönetiminin modern
pazarlamada yeni bir yöntem, yeni bir anlayış olmasından hareketle pazarlamanın
evrimi ayrıntılı bir biçimde ele alınmakta, ortaya çıkan yeni pazarlama
anlayışlarından kısaca söz edilmektedir.
Küresel Rekabet Aracı Olarak Müşteri İlişkileri yönetimi başlığını taşıyan
ikinci bölümde, müşteri ilişkilerinin sağlıklı temellere yerleştirilmesi açısından önem
taşıyan ve küresel rekabet karşısında pazarlamada yaşanan gelişmeler olarak
nitelendirilebilen yenilik ve değişimler açıklanmaya çalışılmaktadır. Bu bağlamda,
pazarlama bilgi sistemlerinin artan öneminden, müşteki ilişkileri yönetiminin bel
kemiği olan veri tabanları ve veri tabanlı pazarlamadan söz edilmektedir. İkinci
bölümde aktarılan bir diğer konu ise, müşteri ilişkilerinin artan önemidir. Müşteri
istek beklentilerinde meydana gelen değişimlerden hareketle, müşteri ilişkilerinin
işletmeler açısından artan önemi irdelenmeye çalışılmaktadır. Müşteri ilişkileri
yönetimi kavramı, müşteri ilişkileri yönetimine geçiş süreci ve müşteri ilişkileri
9
yönetimi süreci ikinci bölümde ele alınan diğer konulardır. Bu bağlamda, müşteri
ilişkileri yönetimi ile ilgili, literatürde yer alan kavramlara değinilmekte, müşteri
odaklılık, müşteri odaklı bir kültür yaratılması ve öğrenen organizasyon olunması
şeklinde sıralanabilen M.İ.Y’ne geçiş aşamaları irdelenmeye çalışılmaktadır. Müşteri
ilişkileri yönetimi süreci, ikinci bölümde kapsamlı olarak ele alınan bir diğer
konudur. Bu doğrultuda, müşterinin tanınması, farklılaştırılması, müşteri ile
etkileşime geçme yolları ve kişiselleştirilmiş ürünler üretme konularında bilgi
verilmekte, müşteri memnuniyeti/sadakati, müşteri şikayetleri ve müşteri için değer
yaratma ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. Müşteri ilişkileri yönetimi sürecinin son
aşaması olarak kabul edilen müşteri memnuniyetinin ölçümlenmesi aşamasında,
ölçümleme yöntemlerinden olan fokus gruplar, kıyaslama, danışma panelleri, kritik
olay tekniği ve anketlerle ilgili bilgi verilmeye çalışılmaktadır.
Halkla ilişkilerin müşteri ilişkileri yönetimindeki rolü başlığını taşıyan üçüncü
bölümde ise halkla ilişkilerin M.İ.Y’ndeki katkısı ele alınmakta, bu bağlamda halkla
ilişkiler kavramı, tarihsel gelişimi ve halkla ilişkilerdeki yeni yönelimler
incelenmektedir. Müşteri ilişkileri yönetimine, halkla ilişkilerin iki noktada katkısı
olmasından hareketle, müşteri ilişkileri yönetimine geçiş sürecinde ve müşteri
ilişkileri yönetimi sürecinde halkla ilişkilerin rolü irdelenmektedir.
Müşteri ilişkileri Yönetiminin Kipa Kitlesel Pazarlama A.Ş. örneğinde
irdelenmesi
başlığını
taşıyan
dördüncü
bölümde,
Kipa
Kitlesel
A.Ş’de
gerçekleştirilen müşteri ilişkileri yönetimi çalışmalarına yer verilmekte, halkla
ilişkilerin
müşteri
ilişkileri
yönetimine
olan
katkısı
ve
uygulamaların
gerçekleştirilmesi sırasındaki rolü ele alınmaktadır.
Sonuç bölümünde ise önerilen model çerçevesinde genel bir değerlendirme
yapılarak, çalışma tamamlanmaktadır.
10
BİRİNCİ BÖLÜM
KÜRESELLEŞME VE DEĞİŞEN REKABET OLGUSU
1.1.KÜRESELLEŞMENİN ÇERÇEVESİ
Küreselleşme, ekonomiden siyasete, sosyal olgulardan kültüre kadar pek çok
konu ve alanda değişimi ifade eden
bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.
Küreselleşme veya diğer bir deyiş ile globalleşme, özellikle 1980’ lerden itibaren
daha sık biçimde kullanılmaya başlanmış olan bir kavramdır. 80’lerin ortalarından
itibaren kullanımının yaygınlaşması çerçevesinde, çağdaş yaşam örüntülerine girişini
ve buradaki izlerini takip etmek neredeyse imkansızdır. Küreselleşme kavramının
kökenine inildiğinde, ‘Küresel’ ifadesi ile bağlantılı pek çok yeni sözcüğün yaşam
içerisine girdiği görülmektedir. Küresel pazar, küresel şirket, küresel ekonomi,
küresel kültür, küresel tüketici, küresel ürün, küresel kitle üretimi bu sözcüklerden
sadece bazılarıdır.
1.1.1.Küreselleşme Kavramı
Küreselleşme, 1989 yılında Berlin Duvarı’nın yıkılması ve Soğuk Savaş’ın
bitmesi ile birlikte başlangıcı simgelenen bir çağın en belirleyici özelliklerinden
biridir. Bu tarihten itibaren küreselleşme sürecinin adeta bir terim olmanın ötesine
geçtiği, somut bir olay niteliği taşımaya başladığını söylemek mümkün
olabilmektedir. Küreselleşme kavramı kendisi ve sonuçları hakkındaki tartışmaların
devam ettiği bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede, kavram ile ilgili
çeşitli düşünürlerin yaptığı tanımlara ve açıklamalara yer vermek, kavramın
anlaşılabilirliğine ışık tutması açısından önem taşımaktadır. Kavram olarak küresel
sözcüğünün kökeni 400 yıl öncesine kadar gitmesine karşın, küreselleşme ifadesinin
oldukça yeni bir kavram olduğu dikkatleri çekmektedir. İlk olarak 1960’larda ortaya
çıkan küreselleşme kavramı, 1980’lerde daha sık kullanılmaya başlanmış, 1990’larda
ise bilim adamları tarafından da önemi kabul edilen anahtar bir sözcük haline
gelmiştir.
11
Abidin Kumbasar’ın tanımına göre küreselleşme “Olgu ve kavramların yer
küre boyutunda ele alınması, irdelenmesi ve değerlendirilmesidir”1. Tanımdan da
anlaşılacağı gibi, küreselleşme ile birlikte, sınırların ortadan kalktığı ve bir
bütünleşme süreci içerisine girildiği gözlenmektedir. Küreselleşmenin beraberinde
bir daralmayı, küçülmeyi de getirdiğini söylemek mümkün olabilmektedir. Daralma
ve küçülmeden kastedilen dünyanın McLuhan’ın deyimiyle ‘Küresel köy’e
dönüşmesidir.
Küreselleşme “Sermaye mal/hizmet akışının çok hızlandığı, serbestçe ve hiçbir
sınır tanımadan değiş tokuş işlemlerinin yoğun biçimde yapıldığı yeni bir dönemin
temel özelliği”2 olarak da ifade edilmeye çalışılmaktadır. Ülke sınırlarının ortadan
kalkması beraberinde, siyasal, sosyal ekonomik ve kültürel alanda sıkı işbirliklerini
de getirmektedir.
Küreselleşmeyi modernliğin sonucu olarak gören Antony Gıddens’a göre
küreselleşme; “Uzak yerleşimlerin birbiri ile ilişkilendirildiği, yerel oluşumların
milletçe öteki olaylarla biçimlendirildiği, dünya çapındaki toplumsal ilişkilerin
yoğunlaşması”3dır.
Küreselleşme “Ülkeler arasındaki ekonomik faaliyetlerin önündeki engellerin
kaldırılarak dünya tarihinde görülmemiş bir boyut ve hareketlilik kazanması olayı”4
olarak da tanımlanmaktadır.
Küreselleşme ile ilgili yapılmış olan diğer bir tanım ise şöyledir5:
“Küreselleşme, kavram olarak dünyanın sıkışması ve tek bir yer olarak algılanma
bilincinin artışıdır.”
1
Abidin Kumbasar, “Küreselleşme ve Toplumsal Denge”, Cumhuriyet Gazetesi, 2 Aralık 2000, s.2.
Oygur Yamak, Kalite Odaklı Yönetim, Panel Matbaacılık, İstanbul, 1998, s.7.
3
Rana A. Aslanoğlu, “Globalleşme ve Dünya Kenti, Toplum ve Bilim Dergisi, Sayı:69, 1996, s.110.
4
Nail Kalemci, “Küreselleşen Dünya ve Denizli ”, Standart Ekonomik ve Teknik Dergi, Yıl: 40, Sayı:
480, Aralık 2001, s.16.
5
M.Waters., Globalisation, Routledge, 1995, s.1’den aktaran Rana A. Aslanoğlu, Kent, Kimlik ve
Küreselleşme, Asa Kitabevi, Bursa, 1998, s.124.
2
12
Küreselleşme başka bir tanıma göre “Malların, sermayenin, bilginin ve emeğin
tek tip düzenleme altında dünya çapında dolaşımı ve bunun giderek anındalaşmaya
değişimi6” olarak da tanımlanmaktadır.
Yusuf Erbay’a göre ise küreselleşme7;
“-Üretim faktörünün dünya ölçeğinde değerlendirilerek, üretim, dağıtım ve
tüketime yöneltilmesi,
-Ticari değişimlerin dünya ölçeğinde kurallar ve standartlarla gerçekleşmesi,
gümrük duvarlarının indirilmesi ve dünya ticaretini kolaylaştıran bölgesel ticaret
bloklarının ortaya çıkması,
-İşletme organizasyonlarından başlayarak, bütün ekonomik aktörlerle uluslar
üstü bir boyutta ortak dünya ekonomik stratejisi esasına dayalı bir planlamaya
gidilmesi,
-İşletmeler ve devlet arasında yeni bir iletişimin ortaya çıkması,
-Üretime katılan aktörlerin birbirleriyle dünya bazında sıkı bütünleşmeye
girmeleri sonucu, ekonomik, teknolojik ve hatta hukuki bakımlardan tek bir alan
bütünlüğünün kaybolmasıdır”.
Başka bir tanıma göre ise küreselleşme “En kısa ve doğru biçimde Batı’nın
gerek alt yapısal, gerekse üst yapısal etkisini bütün dünyaya yayması şeklinde
tanımlanabilmektedir. Günümüz dünyasında tanımda sözü edilen altyapı sözcüğünün
anlamı kapitalizmdir, üst yapının anlamı ise akılcılık (rasyonalizm), laiklik ve
demokrasi olarak belirtilebilmektedir” 8.
6
Coşkun Can Aktan, Mehtap Tunç “Bilgi Toplumu ve Türkiye”, Yeni Türkiye, Yıl:4, Sayı:19,
s.118’den aktaran Kahraman Çatı “Küreselleşen Dünyada Uluslar Arası Pazarlama Açısından Kültür”,
Pazarlama Dünyası, Yıl:114, Sayı:20.001, Ocak-Şubat 2000, s.43.
7
Yusuf Erbay, Küresel İşletmelerin Yönetimi ve Yeni Türk Cumhuriyetlerine Yönelik
Faaliyetleri, Ankara Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Yayınları, Yayın No:11, 1996, s.3’ten aktaran
Ebru Güzelcik, Küreselleşme ve İşletmelerde Değişen Kurum İmajı, Sistem Yayıncılık,
İstanbul,1999, s.17.
8
Baskın Oran, Küreselleşme ve Azınlıklar, 3. Baskı, İmaj Yayınevi, Form Ofset, Ankara, 2000, s.4.
13
“Küreselleşme hangi alanda olursa olsun, ekonomiden sanata, bilimden
iletişime herhangi bir çalışmada, üretimde, yapılarda, dünya çapında geçerliliği,
ağırlığı, öncülüğü olan normların, ölçülerin dikkate alınması veya etkili hale gelmesi,
benimsenmesi, dünyaya açılarak yerelliğin, ulusallığın reddedilmeksizin dışına
çıkılması ve evrensellikle bağdaştırılması, birleştirilmesidir”9.
Roland Robertson’a göre küreselleşme “Hem dünyanın küçülmesine hem de
bir bütün olarak dünya bilincinin güçlenmesine gönderme yapar”10.
Küreselleşme ile ilgili unutulmaması gereken en önemli nokta, küreselleşmenin
bir fenomen veya gelip geçici bir yöntem olmadığıdır. Bugün küreselleşme, hemen
hemen her ülkenin iç siyasetini, dış ilişkilerini etkileyen, biçimlendiren uluslar arası
bir sistem olarak ele alınmaktadır. “Küreselleşme, pazarların, ulus-devletlerin ve
teknolojilerin karşı konulmaz bir biçimde, dünyanın daha önce hiç görmediği bir
ölçüde bütünleşmesini içermektedir... Küreselleşmenin ardındaki yön verici düşünce,
serbest piyasa kapitalizmidir. Bu noktada küreselleşme, serbest piyasa kapitalizminin
hemen her ülkeye yayılması demektir”11.
Küreselleşme sistemi, dünya düzeninde köklü bir değişikliği ifade etmektedir.
Bu yeni düzeni görmek, anlamak ve açıklamak küreselci bir bakış açısına sahip
olmayı gerektirmektedir.
Küreselleşme, günlük hayatta her an hissedilebilen, görülebilen bir olgu olarak
karşımıza çıkmaktadır. “Merkezi Amerika’da bulunan uluslar arası bir şirketin
Londra’daki bürosunda çalışan genç İngiliz işi bitince Japon yapımı arabasına
binerek evine döndü. Alman Mutfak gereçleri imal eden bir firmada çalışan eşi eve
ondan önce gelmişti, çünkü küçük İtalyan arabasıyla trafikte daha kolay
ilerleyebiliyordu. Yeni Zelanda pirzolası, Calıfornia havucu, Meksika balı, Fransız
peyniri ve İspanyol şarabından oluşan yemeklerinin yedikten sonra, Fin yapımı
9
Nazım Güvenç, Globalizm, BDS Yayınları, Yön Matbaası, İstanbul,1998, s.139.
Roland Robertson, Küreselleşme: Toplum Kuramı ve Küresel Kültür, Çeviren: Ümit Hüsrev
Yasal, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1999, s.21.
11
Thomas L. Friedman, Lexus ve Zeytin Ağacı: Küreselleşmenin Geleceği, Çeviren: Elif Özsayar,
Boyner Holding Yayınları, MÜ-KA Matbaacılık, İstanbul, 2000, s.31.
10
14
televizyonlarında İngilizlerin Falkland Adalarını alışına dair bir program seyrettiler.
Program sonrasında ne kadar İngiliz olduklarını hissederek mutlu oldular”12.
Küreselleşme sürecinde “Karşılıklı bağımlılık” söz konusu olmaktadır.
Karşılıklı bağımlılık kendini üç biçimde tanımlamaktadır13:
·Karşılıklı bağımlılık öncelikle ekonomik niteliktedir. Ve ülkeleri
dünyasallaşmaya
götürmektedir.
En
başta
ihracat
akışlarının
gelişmesiyle (uluslar arasılaşma), sonra yabancı ülkelerdeki yatırımların
gelişmesiyle (uluslarötesileşme), nihayet dünya ölçeğindeki üretim ve
bilgi
şebekelerinin
kurulmasıyla,
teknolojik
ilerleme
ve
enformasyonların yayılması ile gerçekleşmektedir... Uluslar arasılaşma
ve uluslarötesileşme, son yıllarda gözlemlenen yeni odaklanmalara
rağmen, dünyasal ölçek kazanmış işletmelerin üzerinde etkide
bulundukları birleşmiş bir pazarın oluşumuna neden olmaktadır. Söz
konusu işletmeler, dünyanın farklı bölgelerindeki karşılaştırmalı
avantajları elde etmelerine olanak verecek kritik büyüklüğü kazanmanın
arayışı içindedirler. Teknolojik yenilik süreçleri gezegen ölçeğinde
yaygınlaşmaktadır.
∙ 1980’li yılların sonu karşılıklı bağımlılığın aynı zamanda da
kültürel nitelik taşıdığının bilincine varılmasının Sovyetler’in çöküşüyle
rastlaştığı bir dönemdir. Yeni iletişim teknolojileri, örneğin bir Robert
Murdoch ya da Ted Turner’a gezegenin dörtte üçünü görüntü
bombardımanı altında tutma olanağı vermektedir; daha geleneksel bir
tarzda, ulusal ya da bölgesel aidiyetlerinden çok, yaşları ve toplumsal
konumları açısından bir araya gelmiş milyonlarca insanın kendilerini
buldukları sportif karşılaşmalarla, kültürel, müzikal ya da özellikle
sinematografik ürünlerin yayılımıyla, seyahatlerin çoğalması ile somut
bir
gerçeklik
kazanan
‘gezegensel
köy’leşmeye
katkıda
bulunmaktadırlar.
12
R. Williams, (1983), Towards 2000, Chattove Windus, s.117’den aktaran Rana A. Aslanoğlu, “Bir
Kültürel Karışım Olarak Küreselleşme”, Küreselleşme Sivil Toplum ve İslam, Çevirenler: E. Fuat
Keyman, A. Yaşar Sarıbay, Vadi Yayınları, Ankara, 1998, s.254.
13
Marisol Touraine, Alt Üst Olan Dünya: 21. yy’ın Jeopolitiği, Çeviren: Turhan Ilgaz, Ümit
yayıncılık, Ankara, 1997, ss.178-179.
15
∙ Karşılıklı bağımlılık, bazen sessiz sedasız bir şekilde, siyasal
yönden de sağlamlık kazanmıştır. Hiçbir devlet, ister mali nedenlerle,
ister meşruiyet nedenleriyle olsun, baş gösterebilecek olan bunalımları
tek başına yönetebilecek durumda değildir.
1.1.2. Küreselleşme Olgusunun Tarihsel Gelişimi
Küreselleşme olgusuna yönelik olarak yapılmış olan tanımlar ele alındıktan
sonra,
küreselleşmenin
tarihsel
gelişiminin
irdelenmesinin
yerinde
olacağı
düşünülmektedir.
Küreselleşme sürecinin ne zaman başladığı konusunda çok farklı yaklaşım ve
görüşlerin olduğu dikkatleri çekmektedir. Bu görüşleri şu şekilde belirtmek mümkün
olabilmektedir.
∙ Küreselleşme aslında yeni bir olgu değildir. Tarihin başlangıcından bu yana
varolan bir süreçtir.
∙
Küreselleşme Modernleşme ve kapitalizm ile eş anlı olarak gelişme
gösteren bir kavramdır.
∙Küreselleşme son yıllarda ortaya çıkmış olan yeni bir olgudur.
Küreselleşme pek çok düşünür tarafından tarihin başlangıcından beri var olan
bir olgu olarak ele alınmaktadır. Bu çerçevede küreselleşme olarak adlandırılan batı
dalgalarının dünyaya tarih boyunca 1490’lar, 1890’lar ve 1990’lar olmak üzere üç
kere yayıldığını söylemek mümkün olabilmektedir.
∙ 1490’lar
⇒
I. Küreselleşme
∙ 1890’lar
⇒
II. Küreselleşme
∙ 1990’lar
⇒
III. Küreselleşme
BİRİNCİ KÜRESELLEŞME :Batı Avrupa’da burjuvazi kral koalisyonu
sonucunda feodal beyler birer birer yok edildikten sonra mutlakıyetçi krallıkların
16
kurulduğu görülmektedir. Bütün ve olaylar sonucu, pazarın genişlediğini söylemek
mümkündür. Mutlakıyetçi krallıkta ekonomi, değerli madenlere dayanmaktaydı.
Rejimin iktisat politikası olan Merkantilizm de yurt dışında altın, gümüş gibi
kıymetli madenler ve mallara el koyup, burjuvazinin ürettiklerini ülke dışına satarak
güçlenmeye dayanmaktaydı. Bu çerçevede, pek çok
önemli ülkenin (İspanya,
Portekiz, İngiltere vb.) denizaşırı ülkeleri işgal ettikleri görülmektedir. Bu işgal
süreci ile elde edilen topraklarla bütünleşmenin söz konusu olmadığı gözlenmektedir.
Böylesi bir durumun nedenini de sınırlı teknolojiye bağlamak doğru olmaktadır. Ele
geçirilen topraklara zamanla giden beyaz kolonlar, başlarına buyruk bir şekilde
hareket etmeye başlamışlardır. Bütün bu anlatılanlar çerçevesinde birinci
küreselleşme ile kendi alt yapılarını yani kapitalizmi ele geçirilen topraklara
taşıyamadıklarını söylemek mümkündür14.
İKİNCİ KÜRESELLEŞME : Merkantilist yayılma, burjuvazinin kralını yok
edip, dünyanın en büyük devriminin oluşmasına yol açtı. Sözü edilen devrim, sanayi
devrimiydi. Bu devrim sayesinde 19.yüzyılda Batı’nın uluslararası işletmeleri bütün
dünyayı etkileri altına alıp köreltebilme yeteneğine sahip oldular. Fakat yaşananların
ikinci küreselleşme olduğunu söylemek mümkün değildir. Batının ikinci yayılması,
banka sermayesinin, sanayi sermayesini satın alarak kapitalist bazı gereksinim ve
sıkıntıların ortaya çıkmasına sebep olduğunu söylemek mümkündür. Bu sıkıntılar şu
şekilde sıralanabilmektedir 15:
∙ Ucuz hammadde sağlamak
∙ Yeni pazarlar bulmak
∙ Sermaye ihraç etmek.
Bu üç önemli gereksinim çerçevesinde Batı Avrupa metropollerinin eşi
görülmedik bir uluslararası rekabet içerisine girdiklerini ve yayıldıklarını ülkeleri
14
15
Baskın Oran, “Sömürgecilik ve Emperyalizm”, Cumhuriyet Gazetesi, 8 Aralık 2000, s.6.
A.g.y., a.g.m., s.6.
17
işgal ederek Emperyalizm denilen olgunun gündeme gelmesine neden olduklarını
söylemek mümkündür.
İkinci küreselleşme sonucunda, Batının kültürü çerçevesinde doğunun
kültürünün de şekillendiği görülmektedir. Sanayi Devrimine bağlı olarak meydana
gelen ikinci küreselleşme ile birlikte Batı’ya ait olan iki önemli kalıbın doğuya gittiği
gözlenmektedir. Bunlardan biri, sati (suttee) ve kızların sünnet edilmesinin
önlenmesi, diğeri ise, Birinci Dünya Savaşı sonucunda Milletler Cemiyeti çatısı
altında yapılan azınlık koruma antlaşmalarıdır16.
ÜÇÜNCÜ KÜRESELLEŞME: İkinci yayılmadan sonra dünyanın yaklaşık
yarım yüzyıllık bir mola içerisine girdiğini söylemek mümkündür. 1990’lı yıllarda
batı, ikinci yayılmanın da tecrübesini arkasına alarak yayılmış ve üç çok önemli
gelişme ortaya çıkmıştır. Bu gelişmelerden ilki, 1970’lerde çok uluslu şirketlerin
dünya ekonomisini ellerine almaları, ikincisi, 1980’li yıllarda batının teknolojik
buluşları devreye sokma neticesinde ortaya çıkardığı ve özellikle kendi kültürünü
diğer ülkelere taşımakta kullandığı iletişim devrimi, üçüncüsü ise, 1990’lı yıllarda
SSCB’nin dağılması ile birlikte batının bir kez daha rakipsiz duruma gelmesidir17.
Görüldüğü gibi, üçüncü küreselleşmenin ortaya çıkmasında rol alan itici güç
olma özelliği taşıyan önemli gelişmeler söz konusudur. Bu gelişmelere kısaca göz
atmanın yerinde olacağı düşünülmektedir.
Çok uluslu şirketlerin dünya ekonomisini ele geçirmeleri : Çok uluslu
işletmelerin, özellikle 1970’li yıllardan itibaren dünya kamuoyunun dikkatini
çekmeye başladığını söylemek mümkün olmaktadır. Çok uluslu işletmeler birçok
akademisyen ve düşünüre göre daha önceleri de var olan şirketlerdi. Hatta bu
işletmelerin kökenlerini, 19.yy. kadar bile dayandırmak mümkün olabilmektedir.
Çok uluslu işletmeler, temellerini geçmişten alan ve evrim oluşum sürecinin
evrelerinden geçerek olgunlaşmış, kapitalizmin kurumsallaşmış ve yaygınlaşmış bir
16
17
Baskın Oran,”Türkiye 2000’den 1919’a”, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Aralık 2000, s.6.
Baskın Oran, “Üçüncü Küreselleşme”, Cumhuriyet Gazetesi, 9 Aralık 2000, s.9.
18
ürünü olarak kabul etmektedir. Günümüzde, genellikle çok uluslu işletmeler
denilince kapitalizm, kapitalizm denilince çok uluslu işletmeler hatırlanmaktadır.
Çünkü, kapitalizmin bir ekonomik sistem olarak uygulamada çok uluslu işletmelerin
oluşmasına yol açtığı ve onda yoğunlaştığı görülmektedir. Diğer bir ifade ile,
kapitalizm ile çok uluslu şirketler arasında bir özdeşlik olduğunu söylemek daha
doğru olmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, çok uluslu işletmelerin, dünyanın
ilgisini 70’li yıllardan itibaren çekmeye, kendi üzerinde toplamaya başladığı
gözlenmektedir. Bunun için, örneğin dünya ekonomilerini etkisi altına alabilecek
olayların söz konusu olması gerekmiştir demek doğru olmaktadır18.
Çok uluslu işletmelerin özellikle 1960’lı yıllardan itibaren gitgide ivme
kazanan bir tempoda ve öncelikli olarak ABD kökenli şirketlerin ABD dışına
yayılmalarıyla 1945-1975 döneminde silinmez izler bıraktıklarını ve küreselleşme
zihniyetini hazırlamakta önemli ve belirleyici bir rol oynadıklarını söylemek
mümkün olabilmektedir19.
İletişim devrimi : İletişimde yaşanan baş döndürücü gelişmelerin üçüncü
küreselleşmenin ortaya çıkmasında etkili olduğunu söylemek mümkündür. Optik
kablolar, bilgisayarlar, mobil telefonlar, internet, haberleşme uyduları vb. gibi pek
çok yenilik iletişim olgusunda büyük bir değişime neden olmaktadır.
İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerle, artık bilginin bir kişinin veya bir
ülkenin tekelinde olmasının söz konusu olmadığı görülmektedir. İnternette haber
akışının sınır tanımaması, istenilen bilgiye anında ulaşılabilmesi ve bu çerçevede
bilginin küreselleşmesi, insanların sahip olduğu kuramların, anlayışların değişmesine
neden olmaktadır. İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler zaman ve mekan
engellerini ortadan kaldırmakta, finans piyasalarının birbirleriyle bağlantılarının
gerçekleşmesini sağlamakta, uzak üretim birimleri arasındaki kopukluklarının
ortadan kaldırılmasında önemli bir rol üstlenmektedir. İletişim teknolojilerindeki
18
Kadir D. Şatıroğlu, Çok Uluslu Şirketler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları
536, Ankara, 1984, s.6.
19
Aylin Pira, Halkla İlişkiler Üzerine Çeşitlemeler, Üniversiteliler Ofset, İzmir, 2000, s.111.
19
ilerlemenin, yeni rekabetçi üretim ve çalışma yapılarının oluşmasına neden olduğunu
söylemek mümkün olabilmektedir.
SSCB’nin dağılması : Tarihsel süreç incelendiğinde, dünyanın iki kutuplu
olma durumunun uzun bir zaman sürmediği dikkatleri çekmektedir. SSCB’nin
dağılması Gülten Kazgan tarafından şu şekilde ifade edilmektedir. “ABD ile silah
yarışında geri kalmamak için SSCB ve çevresindeki ülkelerin yapmak zorunda
olduğu ağır silahlanma harcamaları, tüketim mallarında kıtlıklar yaratırken, giderek
daha iyi eğitim görmüş, halk kitlelerinin artan talepleriyle ciddi çelişkiler
doğuruyordu, ağır silahlar, baskılar özgürlükleri kısarken iyi eğitilmiş halkların
özgürlük talepleri de karşılanamıyordu. Bunlara, SSCB’ye dahil çok sayıda farklı
halklar kadar, Doğu Avrupa’nın bağımsızlaşma talebi, SSCB’nin elektronik
devrimde geri kalmış olması, otoriter devlet rejimlerinin, ne biçimde olursa olsun, iyi
eğitilmiş halkların özgürlük taleplerine cevap vermemesi eklendi. Bu etkenler,
SSCB’yi ve blokunu parçalamak için başta ABD ve Batı’nın uyguladığı politikalara
bunların çok duyarlı olmasına yol açtı. Sonunda Doğu Bloku yıkıldı, SSCB’nin
dağılması onu izledi” 20.
Yukarıda belirtilen gelişmeler sonucu SSCB’nin dağılmasının, ABD’nin
dünyanın merkezine yerleşmesine yol açtığı gözlenmektedir. Oluşumlar sonucunda
dünyanın tek kutuplu olma noktasına geldiğini ve ABD’ni rakipsiz tek güç olarak
karşımıza çıktığını söylemek mümkün olabilmektedir.
20
Gülten Kazgan, Küreselleşme ve Yeni Ekonomik Düzen: Ne Getiriyor, Ne Götürüyor, Nereye
Gidiyor?, Altın Kitaplar Yayınevi, Bilimsel Sorunlar Dizisi, İstanbul, 1997, s.20.
20
İtici Güç
Merkantilizm ve doğurduğu Sanayi Devriminin doğurduğu gereksinimler
denizcilik
1)1970’lerde çok uluslu şirketler
gelişmeleri
2)1980’lerde İletişim Devrimi
(örn.pusula)
3)SSCB’nin
dağılmasıyla
batının
rakipsiz kalması
Yöntem
Keşifler, misyonerler, askeri Önce misyonerler, sonra kaşifler, sonra ticaret Kültürel-ideolojik
işgal
şirketleri en sonra askeri işgal
etki.
Böylece
ülkenin her yanı (ekonomik, siyasal,
sosyal) kendiliğinden etkileniyor
Haklı
Putperestlere tanrının dinini “Beyaz adamın yükü” “Uygarlaştırıcı görev” “En
Gösteriş
götürme
ırkçı teoriler
yüksek
“Uluslararası
uygarlık
düzeyi”
topluluğun
iradesi”
“Piyasaların gizli eli” “Küreselleşme
herkesin ortak çıkarıdır.”
Sonuç
Sömürgecilik
Emperyalizm
Globalleşme
Tablo 1. Üçüncü Küreselleşme
Kaynak: Baskın Oran, “Üçüncü Küreselleşme”, Cumhuriyet Gazetesi , 9 Aralık 2000, s.9.
21
Küreselleşmenin tarihsel gelişiminin irdelenmesinden sonra küreselleşme
sürecindeki “yenilere” göz atmakta fayda olacağı düşünülmektedir21:
“Yeni Piyasalar : Küreselleşme ile birlikte finansal piyasaların birbirine
bağlılığı söz konusu olmaktadır. Bu çerçevede 24 saat boyunca, durmadan işleyen
finansal bir yapı ile karşı karşıya kalınmaktadır. Milyarlarca dolarlık işlemler,
elektronik devreler aracılığıyla kısa bir sürede iletilebilmektedir. Sigorta, taşımacılık,
hizmet gibi alanlarda yeni piyasalar ortaya çıkmaktadır...
Yeni Aletler : Mobil telefonlar, internet, haberleşme uyduları, kablolu TV...
tarihte ilk defa ortaya çıkığı görülmektedir...
Yeni Aktörler : Dünya Ticaret Örgütü, çok uluslu şirketler, küresel gönüllü
kuruluşlar ve ulusal sınırları aşan diğer gruplar ortaya çıkmıştır.
Yeni Kurallar : Ulusal politikaların alanını daraltarak, ulusal hükümetleri
daha çok bağlayan aynı zamanda güç yatırım mekanizmaları ile desteklenmiş, ticaret,
hizmet ve fikri haklar üzerinde çok taraflı antlaşmalar gündeme gelmiş ve demokrasi
ve insan hakları konusunda yeni hassasiyetler ortaya çıkmıştır”.
1.1.3. Küreselleşmeye Yönelik Yaklaşımlar
Tanımları yapılmaya çalışılan ve tarihsel gelişimi irdelenen küreselleşme
olgusuna yönelik çok farklı yönelimler söz konusudur. Bu yönelimler, üçlü sınıflama
biçiminde şu şekilde ele alınabilmektedirler:
•
Hiperküreselciler
•
Kuşkucular
•
Dönüşümcüler
21
Veysel Bozkurt, “Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımları”, Küreselleşmenin İnsani
Yüzü, Derleyen: Veysel Bozkurt, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000, s.29.
22
Yeni olan ne?
Hiperküreselciler
Kuşkucular
Dönüşümcüler
Küresel bir Çağ
Ticaret blokları geçmiş Tarihsel
olarak
eşi
dönemlerden daha zayıf görülmedik düzeyde küresel
jeo-yönetişim
Hakim özellikler
Küresel
kapitalizm Dünya
Küresel
yönetişim olduğundan
Küresel sivil toplum
Ulusal
karşılıklı bağlılık
1840’
daha
larda Yoğun ve derin küreselleşme
az
karşılıklı bağlı
hükümetlerin Geriliyor ve aşınıyor
Güçleniyor ve çoğalıyor
Gücü
Yeniden
inşa
ediliyor,
yeniden yapılanıyor
Küreselleşmenin
İtici Kapitalizm
Gücü
teknoloji
Tabakalaşma Kalıpları
Eski
ve Devlet ve piyasalar
birleştirici
güçleri
hiyerarşilerin Giderek artan bir şekilde Dünya
aşınması
Hakim Motif
Modernitenin
düzeninin
yeni
Güney’in Marjinalleşmesi mimarisi
Mcdonalds Madonna Ulusal Çıkar
Siyasal
vs.
transformasyonu
Küreselleşmenin
İnsani
eylemin Uluslararasılaşma
kavramlaştırılması
çerçevesinin
yeniden bölgeselleşme
topluluğun
ve Belirli
bir
mesafedeki
eylemlerin ve bölgeler arası
düzenlenmesiyle
ilişkilerin
yeniden
düzenlenmesi
Tarihsel Yörünge
Küresel uygarlık
Bölgesel
uygarlıklar Karşılıklı bağımlılık: küresel
çatışması
Özet
Ulus devletin sonu
bütünleşme ve parçalanma
Uluslararasılaşma devletin Küreselleşme devletin gücünü
kabulü ve desteğine bağlı
ve
dünya
siyasetini
dönüştürüyor
Tablo 2. Küreselleşmeye Yönelik Yaklaşımlar
Kaynak: D.Held, A. McGrew, D.Goldblatt ve J. Perraton, Global
Transformations Politics, Economicsand Cultures, Polity Press, Cambridge,
1999’ dan aktaran Veysel Bozkurt, “Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve
Yaklaşımlar”, Küreselleşmenin İnsani Yüzü, Derleyen:Veysel Bozkurt, Alfa
Yayınları,İstanbul, 2000, s.24.
23
Tablo 2’de görüldüğü üzere, hiperküreselciler veya diğer bir ifade ile aşırı
küreselleşmeciler, küreselleşmenin itici gücünün kapitalizm ve teknoloji olduğuna
inanan gruptur. Hiperküreselciler, ulus devletin yok olduğu görüşünü savunmaktadır.
Devletin otoritesinin gerilediğine, aşındığına, küresel piyasanın politikanın yerini
aldığına işaret etmektedirler.
İkinci yaklaşım olarak karşımıza çıkan kuşkucular, küreselleşme karşıtları
olarak değerlendirilmektedir. Bu grup, küreselleşmeye hangi bakış açısından olursa
olsun, kuşkuyla bakmaktadırlar. Bu yaklaşım içerisinde bulunanlar küreselleşmenin
yeni bir süreç olmadığını, dünyadaki her şeyin birbiri ile daha az bağlılık içerisinde
olduğunu savunmaktadırlar. Bölgeselleşmenin, küreselleşme karşısında geliştiği
inancına sahiptirler. Küreselleşme karşıtları, küreselleşmenin itici gücünün devlet ve
piyasalar olduğunu savunmaktadır. Ayrıca bu düşünceyi savunanlar, bir ülkenin
diğer ülkelerle bütünleşme süreci içerisine girmesinin ancak, devletin isteğine bağlı
olduğuna inanan grup olarak karşımıza çıkmaktadırlar.
Üçüncü yaklaşım ise, dönüşümcüler çerçevesinde karşımıza çıkmaktadır.
Dönüşümcüler, küreselleşmeyi, siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda ortaya
çıkan değişmelerin arkasındaki güç olarak görmektedirler. Dönüşümcüler, ulusal
hükümetlerin güçlerini yeniden yapılandırıp, inşa ettiklerine inanmaktadırlar. Bu
görüşü benimseyenler, tarihsel olarak eşi görülmedik bir karşılıklı bağlılık
yaşandığını iddia etmektedirler. Ulus devletin sonu geldi veya kuşkucuların
savunduğu küreselleşme sürecinin yeni bir süreç olmadığı ve beraberinde bir şey
getirmediği iddialarını reddetmektedirler.
1.2.Küreselleşmenin Boyutları
Küreselleşme, tek düzlemde gerçekleşen bir süreç değildir. Bu bağlamda
küreselleşmeyi 3 boyut çerçevesinde ele almak ve incelemek mümkün olabilmekte,
bu boyutlar şu şekilde sıralanabilmektedir;
24
•
Ekonomik Boyut
•
Siyasal Boyut
•
Sosyo-Kültürel Boyut
1.2.1.Küreselleşmenin Ekonomik Boyutu:
Küreselleşme süreci ile birlikte, ülkeler arasındaki mal, hizmet ve sermaye
akımlarının arttığını ve bu doğrultuda ekonomik bir bütünleşme içerisine girildiği
dikkatleri çekmektedir. Ekonomik küreselleşme, malların ve sermayenin dünya
ekonomisinde serbestçe dolaşımı, tüm piyasaların, tim piyasaların uluslararası
sermayeye kapılarını açması/ açılmalarını ifade etmektedir.
“İktisadi
açıdan
küreselleşme
özellikle
1980’li
yıllardan
itibaren
liberalleştirme ve özelleştirme eğilimlerinin artmasıyla birlikte hız kazanmış ve 90’lı
yıllarda tamamen belirgin bir hale gelmiştir”22.
Küreselleşmenin ekonomik boyutu denildiğinde, bir ekonomik sistem olan
Kapitalizm ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu noktada kısaca, kapitalizm denilen bu
ekonomik sistem üstünde durmanın fayda sağlayacağı düşünülmektedir.
Kapitalizm denilince, bu kavramla ilgili olarak iki farklı anlam söz konusu
olmaktadır. Bunlardan ilki üretim araçlarının özel mülkiyetini, karlılığını, rekabeti,
işgücünün bir mal gibi alınıp, satılmasını ifade eden/içine alan uygulamalarını
belirtmek için kullanılan anlamıdır. Diğer taraftan kapitalizm; aynı zamanlarda belirli
bir zihniyetin de hakim olduğu bir topum yapısının açıklayıcı elementidir. Kapitalist
ekonomik zihniyet denildiğinde üç önemli unsur ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu
unsurlardan biri karlılık, diğeri rekabet, sonuncusu ise akılcılıktır23.
Kapitalizm kavramının özünde ekonominin ağır bastığını söylemek
mümkündür. Bu çerçevede kapitalist ekonomi “Teknikler alanında sürekli olarak
devrim yapar, eski bileşimleri geçersiz kılar ve yenilerinin icat edilmesini teşvik
22
23
http://tisk.org.tr/isvederg/072001/kuresel.htm.
Kuvvet Lordoğlu, Kapitalizm, BDS Yayınları, İzm’ler Dizisi, Çetin Matbaası, İstanbul,1996 s.10.
25
eder. Kapitalist ekonomi, aynı zamanda, toplumsal ilişkilerde sürekli dönüşümlere
yol açmaktadır. Kapitalist ekonomi, temel olarak küreselleşmekte olan kolektif bir
sistemdir; ama sürükleyici ilkesi, bireysel olmak zorundadır. İşbölümü hatları
derinleşip karmaşıklaştıkça, işe dahil olan aktör sayısı ve bunların katılma dereceleri
giderek artmaktadır. Jeopolitik dengeleri ve devletlerin güç sıralamasını sürekli
dönüştüren kapitalist ekonomi temel olarak ulusal olmayan bir sistemdir. Buna
rağmen, ancak ulusal kapitalist güzergahlar boyunca ifade edilebilmektedir.
Kapitalist ekonomi aynı zamanda temel olarak birleştirici bir ilkedir”24.
Ulusal kültürlerin, ulusal ekonomilerin, ulusal sınırların hızla yok olmaya
başladığı
böylesi
bir
çağda,
birçok
şeyin
küresel
süreçler
tarafından
yönlendirildiğine tanık olunmaktadır. Ulusal ekonomilerin, ulusal ekonomik
yönetimin yerli stratejilerin geçerliliklerini kaybetme noktasına geldiği (hatta
kaybettiği) gerçek bir küresel ekonominin ortaya çıktığı ya da çıkma sürecinde
olduğu dikkatleri çekmektedir25.
Gelişmelerin yoğun olarak yaşandığı böylesi bir düzen içerisinde oluşmaya
başlayan yeni ekonomik dünya düzeni Japon yazar Kenichi Ohmae tarafından çok
somut bir şekilde ifade edilmeye çalışılmaktadır. Kenichi Ohmae’ye göre, küresel
ekonominin temellerini 4 ana başlıkta toplamak mümkün olabilmektedir26:
“∙Yatırımların coğrafi sınırları aşan bir özelliğe kavuşması: Para artık,
yaşanan değişimlerin de etkisiyle, eğer çekici bir durum söz konusu değilse, herhangi
bir engelle karşılaşmadan, dünyadaki herhangi bir noktaya taşınabilmekte ve o
noktada yatırım yapılabilmektedir. Bu paranın daha çok özel sermaye niteliği
taşıdığını söylemek mümkündür. Kamu otoritelerinin müdahalesi ikincil plana
atılmakta, yatırım kalitesi öncelikli bir yere sahip olmaktadır.
24
Jagues Sapır, “Kapitalizm ve Sovyet Sonrası Dönemdeki Geleceği Konusunda Düşünceler”,
Çeviren: Mehmet Ali Kılıçkaya; Derleyen: Fikret Başkaya, Küreselleşme mi, Emperyalizm mi,
Piyasacı Eifsanenin Çöküşü, Ütopya Yayınevi, Cantekin Matbaası, Ankara, 1999, ss.134-136.
25
Paul Hirst, Grahame Thompson, Küreselleşme Sorgulanıyor, Çeviren: Çağla Erdem, Elif Yücel,
Dost Kitabevi, Ankara, 1998, s.26.
26
Zeynep Duran, 2000’li Yıllarda Yönetim, Alfa Basım Yayım,Yönetim Dizisi, İstanbul, 2000, s.51.
26
∙ Sanayinin küresel gelişimi: Artık işletmelerin hükümetlerin desteği ile
ikili antlaşmalar yoluyla stratejiler geliştirme, uluslar arasılaşma politikalarının
geçmişte kaldığını söylemek mümkündür. Bugün önem kazanmaya başlayan
düşünce, çok uluslu şirketlerin, pazar önceliği ve çekiciliğine göre istedikleri yere
gitmeleri ve gittikleri yerlerde yatırım yapmalarıdır.
∙ Bilgi teknolojilerinde yaşanan gelişmeler: Bilgi teknolojileri, küresel
ekonomik sistemin gelişiminde etkisi olan bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bilgi teknolojileri, zaman ve coğrafi uzaklık farkını kaldırarak, kontrol ve takip
işlemlerini kolaylaştırdığı, böylesi bir durumun da yatırımlarda hareket serbestliğinin
oluşmasına neden olduğu gözlenmektedir.
∙İnsan faktörü: Temel itici faktörlerden ikincisi de insandır. Günümüzde
insanlar, küresel düşünen, küresel ölçekte tatmin bekleyen tüketiciler olarak
karşımıza çıkmaktadırlar. Dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanların, hayat
tarzları, yaşam koşulları hakkında, daha çabuk ve daha geniş bilgi sahibi olmaya
başlayan insanlar, kendi ulusal kimliklerini sorgulamadan ve yerli malı kullanma
endişelerini bir kenara bırakarak, daha çok yabancı mal ve hizmet talebinde
bulunmaktadırlar”.
Dünya düzeni içerisindeki ekonomik bütünleşme incelendiğinde, bu
bütünleşmenin ilk olarak
sanayileşmiş ülkelerde başladığı sonrasında da bütün
dünyaya yayıldığı gözlenmektedir.
Mali piyasalar bazında küreselleşme sürecine bakıldığında 1960’larda
‘eurodollar piyasası’ 1970’lerde Bretton Woods sisteminin çöküşü ve 1980’li yıllarda
da mali kontrollerin kaldırılması, küreselleşen ekonomi çerçevesinde göz ardı
edilmemesi gereken önemli konulardır.
Küreselleşme ile birlikte sermayenin hareketliliğinin artmış olduğu
gözlenmektedir. Özellikle böylesi bir durumda teknolojinin gelişiminin payı
büyüktür. Bilgi iletişim teknolojisinin sağladığı avantajlar çerçevesinde, bir yerden
bir yere para aktarmak ve birçok mali işlemi gerçekleştirmek mümkün
27
olabilmektedir. Bütün bu anlatılanlara eklenmesi gereken diğer bir konu da,
sermayenin vatansızlaştığı aynı zamanda zaman ve mekan ile kesintiye uğramadan
bütün dünya ile bütünleşme sürecine girmekte olduğudur. Gülten Kazgan bu
konudaki düşüncelerini şu şekilde ifade etmektedir27:
“...Haberleşmede (iletişimde) yaşanan teknolojik devrim, tabii sermayenin
akışkan biçimiyle bir yerden diğerine aktarılmasını kolaylaştırdı. Artık milyarlarca
dolar tutarındaki fonlar ışık suretiyle bir yerden diğerine gidebiliyor.”
Ekonominin küreselleşmesinden söz edilirken üretimin düzenlenmesinin de
gelişmelerden
etkilendiğini
söylemek
mümkün
olabilmektedir.
Fiyatları
hızlandırmak, ürünleri zamanında piyasaya ulaştırmak, stokları yenilemek ve çok
hızlı bir biçimde değişen müşteri eğilimlerine daha hızlı bir şekilde yanıt verebilmek
günümüz koşullarında söz konusu olabilmektedir.
Bu arada üretim teknolojisi ve metodları da değişmektedir. Piyasalar giderek
daha küçük alt birimlere bölünmekte ve bu dilimlere uygun olan ürünler çok hızlı bir
şekilde üretilebilmektedir. Kitle üretiminden, sipariş usulü üretime bir başka ifade ile
müşteriye göre üretime (mass customization) geçilmektedir. Ürünlerin de yaşam
sürelerinin kısıldığı çok hızlı bir şekilde piyasaya sürülen ürünlerin yine çok hızlı bir
şekilde piyasadan çekildiği gözlenmektedir. Ürünlerde de yenilikler, değişiklikler söz
konusu olmaktadır28.
İkinci dünya savaşı sonrasında yaşanan en büyük gelişmelerden biri üretimin
uluslar arasılaşmasıdır. Üretimin uluslar arasılaşmasından kastedilen şey, aynı malın
üretiminin, çeşitli aşamalarının birbirinden çok farklı yerlerde meydana getiriliyor
olmasıdır.
Daha önce de belirtildiği, küreselleşme ile birlikte küresel piyasaların söz
konusu olmaya başladığı görülmektedir. Friedman’ın bu konu ile ilgili fikirlerini
şöyle özetlemek mümkün olabilmektedir: “Küresel piyasalar, bilgisayar Mousesuna
27
28
Gülten Kazgan, a.g.e., s.10.
Ebru Güzelcik, a.g.e., s.26.
28
bir kez dokunarak, dünyanın bir ucundan diğerine para aktaran milyonlarca
yatırımcıdan oluşmaktadır. Ben bunlara ‘elektronik sürü’ adını veriyorum. Bu sürü
Wall Street, Hong Kong, Londra ve Frankfurt gibi dünyanın kilit küresel finans
merkezlerinde toplanmaktadır”29.
Küreselleşme bütün dünyada bir bütünleşmeyi de beraberinde getirmektedir.
Bu bütünleşme, birçok alanda olduğu gibi, ekonomilerde de yaşanmaktadır.
Küreselleşme gerek yaşanan bir gerçeklik ve gerek bir yaklaşım olarak dünyayı
kendi içinde bütünleşmiş bir sistem olarak varsaymaktadır. “Yeni ekonomik düzenin
temel öğretisi evrensel düzeyde serbest piyasa ekonomisine geçiş, bütün ülkelerin
dünya pazarlarıyla bütünleşmesi, serbest piyasa ekonomisine geçiş ve mal-hizmetsermaye hareketlerinin tam serbestleşmesiyle küreselleşmenin gerçekleştirilmesidir.
Bu amaçla, ithalat-ihracat dış ticaret koruma politikalarının etkisinden arındırılarak,
fiyat sübvansiyonları kalkacak, paraların konvertibilitesi sağlanacak, devlet tekelleri
kaldırılacak, kamu teşebbüsleri özelleştirilecek, mallar gibi hizmetlerin ve
sermayenin dolaşımındaki kamu müdahaleleri de kaldırılacak, dolaysız yatırımlar,
portfolyo yatırımları ve kısa vadeli sermaye hareketleri denetimden arındırılacak ve
mali piyasalar bütünleşecektir. Böylece dünya ekonomisi, katılanları özel girişimler
olan piyasalarına rekabet koşullarının egemen olduğu ve dürtüsünün kar olduğu bir
alana dönüşecektir. Devletlerin bürokratik müdahaleleri ortadan kalkacağı için, özel
girişimler kendi rekabet güçlerine göre kazanacak ya da kaybedecek, rekabet
koşulları verimliliği ve karlılığı arttıracaktır”30.
1.2.2.Küreselleşmenin Sosyo-Kültürel Boyutu
Küreselleşmenin daha önce de belirtildiği üzere üç boyutu bulunmaktadır. Ekonomik
siyasi ve sosyo-kültürel boyut. Bu çerçevede, küreselleşmenin kültüre yönelik
yansımaları üzerinde durmanın uygun olacağı düşünülmektedir.
Teknoloji, kültürün küreselleşmesinde önemli bir itici güç olma özelliğine
sahip olmaktadır. Küreselleşmenin kendine özgü çok önemli teknolojileri
29
30
Thomas Friedman, a.g.e., s.36.
Gülten Kazgan, a.g.e., s.70-71.
29
bulunmaktadır. Bilgisayarlar, uydu iletişimi, fiber optik teknoloji, internet gibi.
Teknolojik gelişmeler geniş bir kapsama sahip olan zaman-mekan deneyimlerinin
küresel bir ölçekte değerlendirilmesini mümkün kılabilmektedir.
Kültürün küreselleşmesinin diğer bir itici gücü ise ekonomi kaynaklıdır.
Ekonomik küreselleşmeye örnek olarak verilebilecek olan Mc Donalds, beraberinde
bir Mcdonaldslaşmayı da getirmektedir. Macdonaldslaşma aslında, hazır yiyecek
alanında geliştirilen standartların toplumun her köşesine yayılması anlamına
gelmektedir. Bu konu ile ilgili görüşlerini dile getiren Ritz’e göre, Mcdonals
tarafından üretilen bu hamburgerlerin sadece fiziksel anlamda, açlığı bastıracak bir
yiyecek olarak yenilmediği, eş anlı olarak kültürel bir görüntü olduğu da
savunulmaktadır31.
Gerçekten de Amerikan kültürü, merkezden çevreye doğru yol katetmektedir.
Bu çerçevede, hazır yiyeceklerle, filmlerle, değişik programlarla Amerikan kültürü
diğer kültürleri tek bir kültürel yapı içerisine çekmeye çalışmaktadır.
Kültürün küreselleşmesinden söz edilirken, benzer tüketim kalıplarının
oluşmasından da söz etmenin uygun olacağı düşünülmektedir. Tüketim kültürünün
küresel bir nitelik taşımasında kitle iletişim araçlarının çok büyük bir etkiye sahip
olduğu görülmektedir. “Kitle iletişim araçları, bilgi aynı zamanda imge satarak,
yayarak, toplumun motivasyon potansiyelini yönlendirme haklarını ellerinde
tutmaktadırlar. İzleyici hiç farkına varmadan, kitle iletişim araçlarından yayılan
bilgilerle, başka toplumların, başka kültürlerin hayat standartları, yaşam biçimleri,
birbirleriyle olan ilişkileri, davranış kalıpları, sosyal sorunları ve tüketim alanları
konusunda bilgilerle donanmaktadır”32.
Günlük yaşam incelendiğinde insanların coca-cola içmeleri, Bennetton
markalı giyecekleri tercih etmeleri, Susam Sokağını izlemeleri, istedikleri her an
CNN, BBC gibi kanalları takip edebilmeleri kültürel bir etkileşimin kaçınılmazlığını
ortaya koymaktadır.
31
32
Rana A. Aslanoğlu, a.g.e., s.161.
Nurdan Rigel, Medya Ninnileri, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1993, s.172.
30
Kültürün küreselleşmesinde yayıncılık sektörünün küresel hale gelmesinin de
büyük bir payı bulunmaktadır. Bugün rahatlıkla yabancı bir yazar tarafından yazılmış
bir
kitap
ülke
sınırlarını
aşarak,
farklı
ülkelerde
bulunan
okuyucularla
kucaklaşmaktadır. Ayrıca bilgisayar teknolojisinde yaşanan gelişmelerin de etkisiyle
elektronik kitaplardan söz edebilmek mümkün olabilmektedir. Elektronik kitaplar
sayesinde de farklı kültürler diğer kültürlerle bütünleşme, onları etkileyebilme süreci
içerisine girebilmektedir.
“Uluslararası medya, ulusal değil, evrensel bir dil olarak İngilizce aracılığıyla
birbirine bağlanan hem elit, hem popüler, hem bilimsel, hem sanatsal bir
kozmopolitik kültürler öbeğini mümkün kılmaktadır. Televizyonda ‘Tom ve Jerry’
seyreden çocuklardan, e-mail’de dedikodu eden fizikçilere kadar her alanda bu
kültürler kaçınılmaz olarak uluslar arasılaşmaktadır. Kültürel homojenlik gitgide
problemli bir tema olmaktadır ‘Ulusal’ kültürler insanların farklı amaçlarla
katıldıkları kültürler öbeğinin bire üyesidirler yalnızca. Kozmopolit kültürler ile
ulusal kültürler iletişim içinde bulunmaktadır. Kültürel homojenliğin sağlanması ve
başka herşeyi dışlaması olasılığı gitgide azalmaktadır. Kendi üyeleri üzerinde baskın
olmak isteyen ‘ulusal kültürler’ giderek daha çok direnç gören ve yeryüzünden
silinen projeler haline gelmektedir”33.
Kültürel açıdan küreselleşme, tamamen olmasa bile büyük bir oranda
Amerikalılaşmanın bütün dünyaya yayılması ile oluşmaktadır. Büyük oranda
denmesinin sebebi, bir noktaya kadar Japonya’nın kendi ürünleriyle ve daha başka
biçimlerde Japonlaştırma çabalarının bulunması ile açıklanabilmektedir.
Amerikan, Japon kültürlerinin farklı kültürleri etkilemesine ek olarak
Brezilya dizileri ile çevreye akan ve ülkü kültürlerini etkileyen dizilerden de söz
etmenin uygun olacağı düşünülmektedir. Televizyonlarda birçok kanalda ve birçok
ülkede yayında olan bu diziler çerçevesinde, Brezilya halkının kültürel dokusu,
yaşam tarzı sınırlar ötesini etkilemektedir.
33
Paul Hirst, Grahame Thompson, a.g.e., s.214.
31
Dünyada oluşan kültürel etkileşimler sonucunda çeşitliliğin arttığını
söylemek mümkün olabilmektedir. Birçok ülkeye bakıldığında farklı ülkelerin
mutfaklarına ait olan yemeklere rastlanmakta, notalar, müzikle ilgili her türlü yapıt
sınırları aşmakta, sanat eserleri uluslar üstü bir anlatımla sanatseverlerle
buluşmaktadır. Moda rüzgarları, giyim sektöründe ülke, millet ayırımı yapmaksızın
etkili olmaktadır.
Edebi eserler yanında bilimsel eserlerin de farklı pek çok dile çevrildiği
gözlenmektedir. Folklorik özellikler ise, dünya kültürüne kattığı renk çerçevesinde
ayrı bir öneme sahiptir34.
Sonuç olarak küreselleşme sürecinin kültürel boyutunda dikkatleri çeken
kültürler arası etkileşimlerin yoğunluğudur. “...Bu yoğunluk eş anlı olarak küresel
homojenleştirici güçlerle, heterojenleştirici güçler arasındaki gerilim düzeyini
yükselten etkenlerden biridir. Küresel gücün batı merkezli olmaktan çıkıp, batı dışına
da kayması küresel akışların etkisiyle göç olgusunun hızlanması ve medyanın
etkisiyle gerçekleşen kültürel akışların sınır tanımadan her yere ulaşması
küreselleşmeyi heterojen bir süreç olarak değerlendiren yaklaşımları öne
çıkartmaktadır”35.
1.2.3.Küreselleşmenin Siyasal Boyutu
Küreselleşmenin diğer bir boyutu da siyasi boyuttur. Siyasi küreselleşmenin
daha çok ekonomik küreselleşme çerçevesinde ortaya çıktığı gözlenmektedir. Siyasi
küreselleşmenin ortaya çıkışında da, kültürel küreselleşme de olduğu gibi teknolojik
gelişmelerin etkisinin olduğunu söylemek mümkün olabilmektedir.
Küreselleşmenin ikinci boyutu olan siyasal boyutun, uluslar arası ilişkiler
literatüründe 1970’li yıllar içerisinde ortaya çıktığı gözlenmektedir. İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra sayıları ve etkinlik alanları gittikçe artan uluslararası örgütler
34
Nur Serter, Giydirilmiş İnsan Kimliği, Der Yayınları, İstanbul, 1996, s.175.
Rana A. Aslanoğlu, “Bir Kültürel Karışım Olarak Küreselleşme” , Küreselleşme, Sivil Toplum ve
İslam, Derleyenler: E. Fuat Keyman, A. Yaşar Sarıbay., Vadi Yayınları, Ankara, 1998, s.273
35
32
(BM, IMF, Dünya Bankası, GATT, v.b.) ve çok uluslu şirketlerin varlığı siyasal
etkinliklerin artık ulus-devlet ile sınırlandırılmaması gerektiği ve bu nedenle
uluslararası ilişkileri transnasyonel ilişkiler olarak görmenin daha anlamlı olduğu
düşüncesini gündeme getirmektedir.
Siyasi küreselleşme çerçevesinde devletin otoritesinin her geçen gün
azalmaya başladığı, tek dünya sistemine doğru giden bir sürecin söz konusu olmaya
başladığı açıklamalar çerçevesinde de anlaşılabilmektedir. Bu bağlamda tek merkezli
bir dünyanın oluşum sebeplerinden biri SSCB’nin dağılmasından sonra ABD’nin
dünyada tek büyük güç olarak kalmış olmasıdır. Diğer bir neden ise, ABD’nin
ekonomik alanındaki ulaşılmaz gücüdür. ABD New York Borsaları ve büyük
bankaları ile dünya ekonomisinin doruğuna yerleşmiş durumdadır. Bretton Woods
(altın/dolar) sisteminin çökmesinden sonra bile en önemli para olarak karşımıza
‘dolar’ çıkmaktadır.
“Geleneksel olarak devlet, kamu hizmetlerini sağlamak ve değerli kamu
mallarını korumak için etkin bir yapı oluşturmakta ve bu yapıyı yönetmektedir. Aynı
zamanda kamu hizmetini düzenlemekte, endüstrilerin gelişmesini desteklemekte ve
gerekli alt yapıyı kurmaktadır. Bunun yanı sıra ulusal savunma sistemini kurmakta,
ulusal kültür ve ideolojiyi korumakta ve desteklemekte, kolektif işbirliği sağlamakta,
yasal sistemi işletmekte, sosyal düzeni sağlamakta, ekonomik faaliyetleri
düzenlemekte, işleyecek pazar yapısını oluşturmaktadır. Küreselleşen dünyada
devletin klasik kamu hizmetlerini sağlaması zor olmaktadır. Ekonomik değişimlerle
birlikte devletin işleri ile kesişen güç odakları ortaya çıkmış, devletin kontrolü
dışında ulus ötesi ve çok uluslu şirketler ve kuruluşlar, politik ve ekonomik yapıda
söz sahibi olmaya başlamıştır. Devletin otoritesi ve etkinliği içten ve dıştan gelen
baskılarla sarsılmaktadır”36. Açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, devletin
otoritesinin sarsılmasında ortaya çıkan yeni aktörlerin payı büyüktür. “1945 yılında
Birleşmiş Milletler kurulduğunda, uluslar arası ilişkileri belirleyen temel aktör,
devletler olarak kabul edilmekteydi. O dönemin şartları düşünüldüğünde, sadece
36
Nilüfer Bozkurt, “Globalleşme ve Devlet”, İktisat Dergisi, İstanbul, İTÜ İktisat Fakültesi Mezunları
Cemiyeti Yayını, Sayı:382, Eylül 1998, s.55-56’dan aktaran Ebru Güzelcik, a.g.e., s.29.
33
devletlerin uluslar arası ilişkileri etkileyebilecek veya yönlendirebilecek gücü
bulunmaktaydı. Günümüz şartları dikkate alındığında yeni aktörlerin ortaya çıktığı
görülmektedir. Bu aktörler arasında çok uluslu şirketler, hükümet dışı örgütler,
medya kartelleri, araştırma ve düşünce kuruluşları, şahsi servete sahip bulunan
bireyler ve yatırımcı konsorsiyumlar bulunmaktadır. Son 10 yıllık dönem içerisinde
uluslar arası ilişkilere bu yeni aktörlerin yön verdiği gözlenmektedir”37.
İçinde yaşadığımız çağ artık bilgi çağıdır. Bilgi çağında ulusal devlet
anlayışının farklılaştığı, ulusal devletlerin yerini uluslar üstü devletlerin almaya
başladığı gözlenmektedir. İletişim teknolojilerinde yaşanan gelişmelerin etkisiyle
bilginin bir kişinin veya devletin tekelinde olması söz konusu olamamaktadır. Bu
doğrultuda bilgi paylaşılmaktadır. Bilginin paylaşımı ile siyasal alanda da
küreselleşmenin artacağına inanılmaktadır.
Küreselleşmenin siyasal ayağı, Amerika Birleşik Devletlerinin siyasal
egemenliği çerçevesinde şekillenmektedir. “Küreselleşme teriminin ifade ettiği
kavram, siyasal olarak ABD’nin, ekonomik olarak uluslararası sermayenin,
teknolojik olarak bilgi çağının, tüm ilkeleri belki değişik oranlarda ama, hemen
hemen aynı karşı konulmaz güçle ve aynı yönde etkilediği”38.
Siyasi küreselleşme çerçevesinde ulus devletlerin etkisinin azalmaya
başladığı gözlemlenmektedir. Bir taraftan Amerika Birleşik Devletlerinin etkisi,
diğer yandan da bilgi teknolojilerindeki gelişmelerle bilginin sınır tanımazlığı
uluslararası sermayenin eklenen etkisi, ulus devletin önemini azaltmaktadır.
Dünya piyasa güçleri, ulusal politika ve tercihleri etkilemekte hatta etkisiz
hale getirmektedir. Küreselleşen ekonomi ile birlikte, sermayenin hareketlilik
kazandığı görülmektedir. Sermaye vatansızlaşmıştır. Ulusal anlamda hiçbir bağlılık
söz konusu değildir. Bu çerçevede sermaye, ekonomik avantajlar nereye yöneltirse
oraya yerleşir, fakat emeğe baktığımızda durum biraz farklıdır. Emeğin hem ulusal
düzeyde yerleştiği, hem de nispeten durağan olduğu gözlenmektedir. Politik
37
38
http://www.mfa.gov.tr/turkçe/groupe/ues/5Fozturk/2htm
http://www.kongar.org/makaleler/mak-ku.php
34
beklentiler, uluslararası rekabetin yarattığı yeni baskılara göre şekillenmek zorunda
kalmaktadır. Ulus devletin bu doğrultuda, etkin yönetici vasfının son bulduğunu
söylemek mümkün olabilmektedir39.
1.3. KÜRESELLEŞMENİN DİNAMİĞİ: ARTAN VE DEĞİŞEN
REKABET
Rekabet, küreselleşmenin dinamiği haline gelen bir kavram olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu bağlamda, bu kısımda, rekabet sözcüğünün anlamı, rekabet çeşitleri
ve değişen rekabet olgusu üzerinde durulmakta, küreselleşme ile birlikte oluşan
küresel rekabet olgusu irdelenmeye çalışılmaktadır.
1.3.1. Küreselleşme, Rekabet ve Değişen İşletmeler
Küreselleşme ile birlikte işletmelerin gerek yapılarında gerekse yönetim
anlayışlarında çok farklı değişimler oluştuğu gözlenmektedir.
İçinde yaşadığımız çağın bilgi çağı olması, bilginin işletmeler için öneminin
artmasına neden olmaktadır. Bu çerçevede, özellikle bilgisayar teknolojilerinde ve
bilgi iletişim teknolojilerinde meydana gelen değişimler işletmelerin bilgiye
ulaşmalarını, bilgiyi işlemelerini ve depolamalarını kolaylaştırmaktadır. Günümüzde,
rekabetin yapısında meydana gelen değişimler, işletmelerin farklı rekabet
üstünlükleri aramalarını gerektirmektedir. Artık ürünler de, teknolojiler de çok kolay
bir şekilde kopyalanabilmekte, taklit edilebilmektedir. Bu çerçevede, işletmelerin
bilgiyi elde etmek ve gereken şekilde kullanmak çerçevesinde farklı rekabet
avantajları yakalamaya çalıştıkları gözlenmektedir.
İşletmelerin küreselleşme ile birlikte, farklı yönetim yapılanmaları içerisine
girdikleri görülmektedir. Bu doğrultuda, dinamik, sürekli değişen ve hızlı hareket
etmeyi gerektiren küreselleşmiş bir çevrede, klasik bir hiyerarşik düzen ile birlikte
başarı
elde
etmek
olanaksızdır.
Küreselleşmenin
işletmeler
üzerindeki
yansımalarından birisi de, katı hiyerarşik yapılanmaların yerini, yalın organizasyon
39
Paul Hirst, Grahame Thompson, a.g.e., s.209.
35
yapılarının almasıdır. Yalın düşüncenin bir ürünü olan yalın organizasyonlar ile
işletmelerin yönetim kademelerini azaltmaları söz konusu olmaktadır. Klasik
hiyerarşik
yapılanmalarda,
dikine
genişleme
söz
konusudur.
Fakat
yalın
organizasyon veya diğer bir ifade ile yatay organizasyonlarda genişleme eninedir.
Yalın
organizasyon
yapısına
sahip
olan
işletmelerde
iletişim
zincirinin
bağlantılarında kopmalar yaşanması söz konusu olmamaktadır. Çünkü böylesi bir
yapılanmada bütün çalışanlar zincirin her halkası hakkında bilgi sahibidir. Ayrıca
yalın veya diğer bir ifade ile yatay organizasyonlarda katılıma dayalı bir yönetim
biçiminin uygulanmaya çalışıldığı dikkatleri çekmektedir.
Yukarıda da ifade edilmeye çalışıldığı gibi, işletmelerin yalın/yatay
yapılanmalar içerisine girmeleri, müşterileri ile olan ilişkilerini de etkilemektedir.
Yatay organizasyonlar çerçevesinde, müşteri ile iletişimin daha hızlı, kayıp
vermeden gerçekleştirilmesi, müşteri memnuniyetinin bu noktada daha etkin bir
şekilde sağlanması ve müşteri şikayetlerine en kısa sürede gereken yanıtın
verilebilmesi söz konusu olabilmektedir.
Sürekli başarılı olabilmek için işletmeler, müşterinin istekleri,
gereksinimleri
ve
memnuniyet
seviyeleri
hakkındaki
bilgilerini
kesintisiz şekilde izleyebilmek ve güncelleştirebilecekleri proseslere
sahip olmalıdır. Bu küçük ölçekli işletmeler için dikkatli bir
planlamanın
yapılmasını
gerektiren önemli yatırımlar anlamına
gelebilmektedir. Büyük işletmelerin birçoğu müşteri bilinci açısından
bu yatırımlara bir zorunluluk gözüyle bakmaktadır ve sahip oldukları
kaynaklar genellikle, organizasyonları dahilinde pazarlama ve pazar
araştırma grupları oluşturmalarına izin vermektedir. Bu gruplar
‘müşterinin sesi’ şeklinde isimlendirilebilecek olan, müşterilerin istek
ve
gereksinimlerinin
izlenmesine
yönelik
etkin
yöntemlerin
geliştirilmesi üzerinde çalışmaktadırlar. Ancak, şirketlerin boyutları
genellikle bu çabalarının başarıya ulaşmasının önünde duran bir engel
teşkil etmektedir. Büyük işletmeler, elde edilen bilgileri muhafaza eden
ve birbirleriyle işbirliği içerisinde çalışan fonksiyonel gruplara ayrılma
eğilimindedir. Müşterilerin düşünceleri, işletme içerisinde gerektiği
36
şekilde yol bulup ilgili birimlere ulaşamadığından, yeni kavramlar
oluşturulması için gerekli etkiyi sağlayamamaktadır40.
Küreselleşme ile birlikte oluşan yoğun rekabet, işletmelerin ürün/kar odaklı
yapılanmaları bir kenarı bırakıp, müşteri odaklı yapılanmalar içerisine girmelerini
zorunlu kılmaktadır. İşletmeler, daha önceki dönemlerde ürün üzerinde veya kar
üzerinde odaklanmışlardı. Fakat yaşanan değişimler, işletmelerde her şeyin kalbine
‘müşterinin’ yerleştirilmesini zorunlu hale getirmektedir. Artık, işletmeler, rekabet
maratonundaki uzun koşularına müşteriden başlamaktadır. Her şeyin odak noktası,
başlangıç yeri müşteridir, müşterinin istek ve beklentileridir. İşletmelerin günümüzde
ürün tasarlama sürecinde bile müşterileri dikkate alan, onların istek ve beklentilerini
gerçekleştirmeye çalışan yapılanmaları tercih ettikleri gözlenmektedir. Örneğin, Ford
firması yeni bir arabanın tasarlanması sırasında, müşterileriyle paylaşım içerisine
girme yolunu seçmekte, bu çerçevede müşterileriyle etkileşim kurmaktadır.
Küreselleşme süreci ile birlikte, müşteri istek ve beklentilerinin değiştiği,
farklılaştığı görülmektedir. Böylesi değişken koşullara sahip olan bir çevrede,
işletmenin farklı üretim yöntemleri içerisine girmesi bir zorunluluk olarak kabul
edilmektedir. “Günümüzde işletme yönetiminden üretim biçimlerine dek her şey
yeniden şekillenmektedir. Seri üretim yerine, müşteri gereksinimlerine dönük, esnek
ve çevik üretim geçerlilik kazanmaktadır. Büyük üretim partilerinin yerine küçük
üretim partileri tercih edilmektedir”41.
Günümüzde işletmeler için geçerli olan üretim şekli bireyselleştirilmiş
ürünler üretmek (customization) ya da bireyselleştirilmiş kitlesel üretim (mass
customization)dir. Bu iki üretim yöntemi, başarının anahtarı olarak kabul
edilmektedir.
“Şirket organizasyonu ile onu çevreleyen toplum arasında makul bir ahenk
olmak zorundadır. Şayet bir kitlesel sanayi toplumu ile karşı karşıya iseniz, müşteri
40
Ronald G. Day, Kalite Fonksiyon Yayılımı: Bir Şirketin Müşterileri İle Bütünleştirilmesi, Çev:
Enternasyonal Tercüme Hizmetleri Ltd. Şti., İstanbul, 1998, s.2.
41
Oygur Yamak, a.g.e., s.10.
37
talebinin homojenlik ve tek biçimliliğini esas almak zorundasınız. Ve hatta standart
bir ürün için bile kaliteye ağırlık verebilirsiniz, Western Electric’in 18 yıl boyunca
ürettiği siyah telefon gibi, herkesin aynı ihtiyaçlara sahip olduğunu varsaydığından,
ürün de herkes için aynıydı. Fakat bugün herkesin ihtiyacı değişik ve dolayısıyla çok
çeşitli hizmet ve ürünleri meydana getirmek zorundasınız”42.
Çevre ve değişen pazar koşulları incelendiğinde, kitle halindeki toplumun
parçalanmaya başladığı görülmektedir. Böylesi bir durumun ortaya çıkması her renk
ve çeşitte üretimi beraberinde getirmektedir. Bu doğrultuda toplumdaki homojen
özelliklerin yerini, heterojen özelliklere bıraktığı gözlemlenmektedir43.
Küreselleşme ile birlikte işletmelerin yenilikçi bir yapıya sahip olmaları da
gerekmektedir. Değişimlere açık olmayan, yeniliklere kapalı olan işletmelerin
başarıyı elde etmeleri de mümkün olamamaktadır. Yenilikçi işletmeler, değişimleri
her an takip eden, müşterilerle sürekli bağlantı halinde olan, ar-ge çalışmalarına
önem veren, teknolojiyi yakından takip eden işletmelerdir.
Küreselleşmenin işletmeler bazında oluşturduğu bir diğer değişiklikler ise,
işletmelerin artık hayatları boyunca birer ‘öğrenen organizasyon’ olmaları
gerektiğidir. Açık sistem yaklaşımı çerçevesinde işletmeler, ekonomik sistemlerin
çok önemli birer parçası olarak, çevrelerinden bilgi almakta, çevrelerine de aynı
şekilde bilgi vermektedir. Unutulmaması gerek şey, değişimin doğanın temelinde
bulunduğudur. Bu doğrultuda işletmelerin birer öğrenen organizasyona dönüşmek
suretiyle değişimleri yakalayabilmeleri, müşteri istek ve beklentilerini gereken
şekillerde karşılayabilmeleri söz konusu olabilmektedir.
İşletmelerin, küreselleşen dünya ile birlikte kurum kültürlerinde de bazı
değişikliklere gitmeleri gerekmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi işletmeler artık
ürün merkezli değil, müşteri merkezli/müşteri odaklı bir yapılanma içerisinde olmak
durumundadırlar. Fakat, bu noktada dikkat edilmesi gereken şey, işletmenin yeni bir
42
A.J. Volg; “İşletmelerin Değişken Yapıları: Alvin Topffler ile Söyleşi”, Küresel Rekabet,
Derleyen ve Türkçeleştiren: Mustafa Özel, 2. Baskı, İz Yayıncılık, İstanbul, 1998, s.85
43
Oygur Yamak, a.g.e., s.58.
38
kurumsal alt yapıya ve yeni bir kurum kültürüne gereksinim duymasıdır. Kurum
kültürünün de müşteri odaklı ve değişime açık bir biçimde yapılandırılması oldukça
önemlidir.
Küreselleşmenin işletmelerde meydana getirdiği diğer bir değişim de,
yönetim
yapısında
meydana
gelen
değişimlere
paralel
olarak
müşteri
memnuniyetinin öneminin artmasıdır. Eski tarz yönetim anlayışında müşteri
memnuniyeti, müşteri sadakati, müşteri memnuniyetinin ölçümlenmesi gibi konulara
gereken önem verilmemekteydi. Değişen rekabet anlayışı müşteri memnuniyetine
bakış açısını da farklılaştırmıştır. İşletmelerin başarıları müşteri memnuniyetini ne
kadar sağladıkları ile ölçülmektedir.
Genel hatları ile konuya bakıldığında, küreselleşme ve oluşan rekabet
ortamında, işletmelerin düşünce yapılarında dokuz büyük değişimi gerçekleştirmeleri
gerekmektedir44:
• Bilginin asimetrisinden demokratik ortama geçilmesi:
Bugüne kadar pazarlamacıların bilgiye erişimi, müşterilere göre
daha
fazlaydı.
Bilgi,
pazarlamacılar
tarafından
kontrol
edilebilmekteydi. Müşteriler, markanın tanınırlığına, reklamlarına
göre karar vermek durumundaydı. Günümüzde ise müşteriler, her
türlü ürün, hizmet ve işletme ile ilgili bilgiyi internet ve diğer
modern iletişim teknolojileri sayesinde kolayca edinilebilmektedir.
• Elitler için değil, herkes için üretim yapılması:
Eski ekonomi koşullarında, işletmeler, müşterilerinin bireysel
isteklerine yanıt vermeyi çok pahalı bulurdu. Ancak varlıklı insanlar
kendilerine özel ürün ve hizmetlere ulaşabilirlerdi. Günümüzde ise
çok daha fazla sayıda müşteri, kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlere
ulaşabilmektedir...
44
Sedef Seçkin, “Pazarlamada Yeni Paradigma”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Yıl: 10, Sayı:
2002/5, Mayıs 2002, s.178
39
• ‘Üret ve Sat’ değil, ‘Algıla ve Yanıtla’ düşüncesinin oluşması:
İş Dünyasında baskın olan ‘üret ve sat’ paradigmasının yerini ‘algıla
ve cevapla’ (sense and response) şeklinde tanımlanabilecek yeni bir
yaklaşım almaktadır. Hedef işletmenin tüm stratejilerini müşterinin
ihtiyaçları doğrultusunda yönetmektir.
• Lokal ekonomiden global ekonomiye geçilmesi:
Yeni ekonomide işletmelerin global olması için büyük olmaları
gerekmektedir. Müşteriler kendi ülkelerindeki pahalı ürünleri satın
almak zorunda değildirler...
• Azalan kazançlardan artan kazançlara:
Endüstri çağında, işletme büyüdükçe bürokrasi artar, verimlilik
düşerdi. Günümüzde ise bilgi, yazılım ve müzik gibi bazı ürün ve
hizmetler dijital olarak sıfır maliyetle çoğaltılıp, satılabilmektedir...
• Mal sahipliğine değil, erişime önem verilmesi:
İşletmeler bazı fiziksel araç ve gereçlere gerçekten sahip olup,
olmamaları gerektiğini sorgulamak durumundadırlar...
• Kurumsal yönetimden pazar yönetimine geçilmesi:
İşletmeler
her
yeteneklerine
geçen
(core
gün
müşterilerine
competencies)
ve
temel
odaklanmaktadır,
rekabet
diğer
aktiviteleri ise outsource etmektedirler. Bugünün pazarlarında
başarıyı yakalayabilmek için müşterilerle, tedarikçilerle ve iş
partnerleriyle güçlü ilişkiler kurmak durumundadırlar.
• Bire bir pazarlamaya geçiş yapılması:
Yeni ekonomide pazarlama, ürüne müşteri bulmaktan, müşteriye
ürün bulunmaya dönüştü. Bu anlayışı, benimseyen en küçük
40
işletmeler bile bire bir pazarlama alanında büyük başarılar
yakalayabilmektedirler.
• Tam zamanında anlayışından gerçek zamana:
Bilginin artan hızı sayesinde talebi gerçek zamanlı olarak
öğrenebilmek ve pazarın ihtiyaçlarına anında cevap verebilmek
mümkün olabilmektedir...
1.3.2.Küresel Rekabet Olgusu
“Küreselleşme, ekonomi ve pazarlama alanında büyük fırsatlar yaratmasına
rağmen işletmeler üzerindeki rekabet baskısını da aynı ölçüde arttırmıştır”45.
Ekonomik sınırların ortadan kalkması ile oluşan küresel pazarlarda, başarılı
olabilmenin koşulu rekabet gücüdür. İşletmeler ister küçük, ister büyük olsunlar,
içerisinde
bulundukları
pazar
ortamı,
sürekli
rekabet
halinde
olmalarını
gerektirmektedir. Küreselleşmenin sonucu olan rekabet ile birlikte, güçlü, yeniliklere
açık, değişimci, müşteri odaklı olmayan işletmelerin pazardan silindikleri
gözlenmektedir. “Her gün pazara giren yeni birçok ürün ve marka bulunmaktadır.
Üretim teknolojilerindeki büyük gelişme, daha çok ürünü, daha hızlı üretme şansını
doğurmaktadır. Üretim tekniklerinde varolan gizlilik, bilgisayar ve iletişim
alanındaki gelişmelere paralel olarak ortadan kalkmakta, pazara yeni sunulan ürünler,
kısa sürede rakipler tarafından üretilebilmektedir. Teknoloji ve bilginin hızlı dolaşımı
ile pek çok değişik marka altında, yeni ürünlerin üretilmesi rekabet olgusunu her
geçen gün ulusal ve uluslararası boyutta arttırmaktadır”46.
Bütün pazarların küreselleştiği böylesi bir pazar ortamında rekabet gücü
olmayan, rekabetçi ürün ve hizmetler oluşturamayan işletmeler, yaşamlarını
noktalamak zorunda kalmakta veya belirlenen hedeflere ulaşmada güçlük
çekmektedir. Küresel rekabet ortamında ayakta kalmak isteyen işletmelerin, müşteri
odaklı rekabet anlayışını benimsemeleri oldukça önemlidir.
45
46
Selim Yazıcı, Öğrenen Organizasyonlar, Alfa Yayınları, Yönetim Dizisi, İstanbul, 2001, s.12.
İzzet Bozkurt, Bütünleşik Pazarlama İletişimi, Mediacat Kitapları, Ankara, 2000, s.27.
41
Küresel ölçekte yaşanan rekabet olgusu ile birlikte, dünya çapında gelişip
büyüyen işletmeler, rekabeti yeni ve gerçekçi düzeylere getirmek durumunda
kalmaktadırlar. Basit bir üretici, işletmeci, satıcı ve alıcı olma yerine rekabet
ivmelerini müşteri çıkarına uygulamak zorunluluk olmaktadır. Daha öncede
belirtildiği gibi, ürünler arasındaki ayrıcalıklar giderek azalmaktadır. Bu çerçevede,
ortak ihtiyaç göstergeleri ile müşterinin isteklerinin belirlenmesi, açık standartlarla
tanımlanması gerekmekte ve ürün yerine müşteriye yönelik rekabet yöntemlerinin
hazırlanmasının uygun olacağı görülmektedir.
“Küresel rekabetler fiyatın, başarının ölçüsü olma fikrini geçersiz kılmaya
başlamıştır. Rekabette müşterinin değerleri yerine, ürünün fiyatına ya da üretim
yöntemlerine bağlananlar daima karlılığı öldürmektedir. Müşteriden kaynaklanan
değerler, kazancın seviyesini tayin etmektedir. Yarınmış gibi rekabete koyulan
işletmeler müşteriye odaklandıklarında kendileri için güvenli kazanç kapısı bulurlar,
burada
bilinen
‘memnun
olmayanın
parasını
iade
ederiz
kuralı
yerine’
‘kazanmayanın parasını iade ederiz’ sloganını uygularlar”47.
İşletmelerin müşteri odaklı rekabetin yansıra teknolojik rekabet çerçevesinde
de rekabetçi bir üstünlüğe sahip olmaları oldukça önemlidir. Müşteri odaklılığa
dayanan, teknolojilerle de desteklenen bir rekabet, küresel rekabet ortamında
işletmelerin, önemli başarılara imza atmasını sağlamaktadır.
Michael Porter “Ulusların Rekabetçi Üstünlüğü” (The Competitive of
Advantage of Nations) adlı çalışmasında rekabetçi üstünlük sahibi işletmelerin sahip
olmaları gereken belli davranış kalıplarını şöyle dile getirmektedir48:
1. Rekabetçi üstünlük temelde geliştirme, yenilik yapma ve
değişmeden doğmaktadır. Firmalar, rekabet için yeni bir temel
buldukları veya eski usulle rekabette daha iyi araçlar keşfettikleri için
uluslar arası rakiplerine karşı üstünlük sağlarlar... Stratejik bakımdan
47
Ebru Güzelcik, a.g.e., s.42.
Michael Porter ,“Ulusların Rekabetçi Üstünlüğü” , Küresel Rekabet, Derleyen ve Türkçeleştiren:
Mustafa Özel, 2.Baskı, İz Yayıncılık, İstanbul, 1998, ss. 53-55
48
42
yenilik (innovation) en geniş anlamıyla tanımlanmaktadır. Sadece yeni
teknolojileri değil, bazen gayet olağan gözüken yeni iş yapma yöntem
veya yollarını da içine almaktadır. Yenilik, yeni bir ürün tasarımında,
üretim sürecinde, pazarlama yaklaşımında, yeni bir eğitim veya
örgütlenme tarzında ortaya çıkabilir... Bir firma tamamen yeni bir
müşteri ihtiyacını fark ettiği veya rakiplerinin göz ardı ettikleri bir
piyasa kesimine hizmet sunduğu zaman, yaptığı yenilikler rekabetçi
üstünlük sağlamış olur...
2. Rekabetçi üstünlük, bütün değer sistemini kucaklamaktadır.
Değer sistemi, bir mamulün ortaya çıkarılmasında ve kullanılmasında
devreye giren bütün faaliyetler düzenidir. Tedarikçilerle, kanallarla,
müşterilerle yakın ve sürekli ilişki ve fikir alışverişi, üstünlük meydana
getirme ve sürdürme sürecinin ayrılmaz birer parçalarıdır. Rekabetçi
üstünlük çoğu kere bütün değer sistemini biçimlendirme ve idare
etmede yeni yolların tasavvur edilmesiyle kazanılmaktadır...
3. Rekabetçi üstünlük sadece amansız ilerleme-geliştirme
sayesinde sürdürülebilmektedir. Taklit edilemez olan pek az rekabetçi
üstünlük vardır... Durağan bir yapıdaki hedef firmalar ve ulusal
sanayiler sonunda rakipleri tarafından alaşağı edilirler...Rekabetçi
üstünlüğü sürdürmenin bir diğer yolu da, yeni üstünlükler geliştirerek
eski üstünlükleri yok etmektir.
4. Rekabetçi üstünlük son olarak, küresel bir strateji
yaklaşımını gerektirmektedir. Bir firma kendi yurt içi avantajlarını
küresel bir strateji yaklaşımıyla kullanıp, genişletmeden, uzun vadede,
uluslar arası rekabette rekabetçi üstünlük sağlayıp sürdüremez.
Küreselleşme ve küresel rekabet olgusu işletmelerin rekabet vizyonlarını da
gözden geçirmelerini gerektirmektedir. Yarının başarılı firmaları, müşterilerini
tanıyan, geleceğin koşullarında rekabetini dizginlemeyi bilen ve değişimler
sonucunda istenen, gerekli olan yenilikleri yapanlar arasından çıkacaktır. Yarının
rekabeti denildiğinde, işletmelerin evrensel bir işletme ekonomisi çerçevesinde
43
hareket etmeleri söz konusu olmaktadır. Bütün bunların yanı sıra, iş yaşamının karar
unsurunun, odak noktasının daima müşteri olacağı dikkatleri çekmektedir49.
“Artık işletmeler sadece içindeki bulundukları pazardaki yerel rakiplerle
mücadele etmek durumunda olmayıp, aynı zamanda yabancı rakiplerle de kıyasıya
rekabete girmek durumundadırlar. Keza, müşteri talebindeki hızlı ve yapısal
değişimler, ulusal ve uluslar arası yasalar, ekolojik kirlenmeler ve diğer çevresel
değişimler,
işletmeleri,
tüm
yönetim
fonksiyonlarına
‘stratejik’
bağlamda
yaklaşmalarını gerekli kılmaktadır. Diğer bir ifade ile, yöneticiler, işletmelerinin
pazardaki en büyük rakiplerine göre, güçlü ve zayıf yönlerini sürekli olarak analiz
ederek, başarılı olabilmek ve kısa ve uzun dönemli stratejik planlar yapmalı ve başarı
ile uygulamalıdırlar”50.
İşletmelerin gelecekte başarılı olmalarında rekabet etme stratejisini
benimsemelerinin büyük bir payı bulunmaktadır. Gelecek için rekabet etmek, yeni
fırsatları yaratmak ve onlara egemen olmak için rekabet etmek, yeni rekabet alanının
sınırlarını belirlemek demektir. Geleceği yaratmak, ona yetişmeye çalışmaktan çok
zorlu bir uğraştır; çünkü, işletmelerin
yol haritalarını kendilerinin oluşturması
gerekmektedir. Amaç, sadece bir rakibinizin ürün ve süreçlerini izlemek ve onun
yöntemlerini taklit etmek değil, asıl yarının fırsatlarının ve onların nasıl
değerlendirileceği konusunda bağımsız bir fikir oluşturmaktır. Yeni yollar açmak,
mevcut yolları izlemekten çok daha ödüllendirici olmaktadır. Yolu aydınlatmanın
başkalarına bırakılması, geleceğe ilk ulaşan olmayı, daima engelleyecektir51.
Küresel rekabet ortamında, müşteri odaklı bir yapılanma içinde olmayan,
müşteri istek ve beklentilerinde ortaya çıkan değişimleri yakalayamayan işletmelerin,
pazarda kalabilmeleri söz konusu bile olamamaktadır. Küresel rekabet olgusu ile
birlikte müşterinin memnun edilmesi, müşteri sadakati yaratmaya çalışılması,
49
Mark Hanan, Yarının Rekabeti, Çeviren:Ziya Kütevin, Eshar Kütevin, İnkılap Kitabevi, İstanbul,
1996, ss. 82-84.
50
Mustafa Aksu, “İşletmelerin Global Çevre Faktörlerine Uyum Sağlama Sürecinde Lojistik
Yönetim” Pazarlama Dünyası, Yıl: 16, Sayı: 2002-02, Mart-Nisan, s.4.
51
Gary Hamel, C.K. Prahalad, Geleceği Kazanmak, Çeviren: Zülfü Dicleli, İnkılap Kitabevi,
İstanbul, 1996, ss.35-36.
44
müşteri için değer üretilmesi oldukça önemlidir. Hatta küresel rekabet ile birlikte
belki de müşteri memnuniyetinin ötesine geçmek, onu aşmak söz konusu
olabilecektir. Rekabette, işletmelerin avantaj yakalamalarını sağlayan bazı yollar
bulunmaktadır:
•
Stratejik etkinlik (operasyonel etkinlik yerine stratejik etkinlik)
•
Ortaklaşa rekabet
•
Rekabetüstü olmak.
Operasyonel etkinlik yerine stratejik etkinlik:
Operasyonel etkinlik, en yalın biçimiyle bir şeyi rakiplerin yaptıklarından
farklı bir şekilde yapmaktır. İşletmelerin operasyonel etkinliği artırabilmek adına pek
çok farklı kavramla tanıştığı gözlenmektedir. 1970’li yılların sonu ile 1980’li yıllarda
toplam kalite yönetimi, daha sonraki dönemlerde değişim mühendisliği, bu
kavramların yanı sıra kıyaslama, zaman odaklı rekabet, yalın yönetim, öğrenen
organizasyon bu kavramlardan sadece bazılarıdır.
Günümüzde strateji kavramının oldukça önemli bir yere sahip olduğu
gözlenmektedir. Strateji “Rekabete dayalı bir ortamda öncelikle yeniliği, ilerlemeyi
ve işletmenin çevresi ile uyumunu sağlayarak denetim altında tutan bir yönetim
aracı”52 şeklinde tanımlanabilmektedir.
Rekabetin küresel düzeyde yaşandığı böyle bir dinamik çevrede, 1980’li
yıllarda geçerli olan rekabet stratejilerini benimsemek ve hala bu stratejileri
uygulamaya çalışmak, işletmelerin pazardan silinmelerine neden olmaktadır. Bu
doğrultuda yapılması gereken şey, stratejileri özellikle rekabet stratejilerini mercek
altına yatırmaktır. Her şeyin çok rahat taklit edilebileceği küreselleşmiş bir dünyada
strateji farklılığı yakalamaktan geçmektedir. Strateji, bu çerçevede “Aynı müşteriye,
rakiplere oranla çok daha farklı yararlar sunabilmektir. Bunun için her kurumun iş
tasarımlarını
52
yeniden
gözden
geçirmesi
gerekmektedir...
Strateji,
müşteri
İlter Akat, Gönül Budak, Gülay Budak, İşletme Yönetimi, Beta Basım, İstanbul, 1994, s.423.
45
tercihlerindeki değişimleri görebilmek, çalışma alışkanlıklarındaki değişimleri
gözleyebilmek
ve
müşteriye
rakiplerin
sunamayacağı
çok
farklı
yararlar
sunabilmektir. Strateji oluşturma çılgınca düşünmeyi gerektirmektedir. Sektörde
herkesin kabul ettiği dogmalara karşı koymayı içermektedir... Operasyonel etkinlik
çabaları mevcut sektör sınırlarını veri olarak kabul etmekte ve bu sınırlar içinde
iyileştirme yöntemleri aramaktadır. Strateji yaratma ise, sektör sınırlarını yeniden
tanımlamayı, sektörde iş yapma biçimlerini yeniden algılamayı gerektirmektedir.”53.
Operasyonel etkinlikte kazanmak çok zordur, çünkü rakiplerle aynı şeyleri
yapmak söz konusu olmaktadır. Sürekli aynı şeylerin yapılması söz konusu
olduğundan, bir süre sonra eş kuvvetle, eşitlik içerisinde hareket etmek gündeme
gelebilmektedir.
Ortaklaşa Rekabet
Rekabet hemen hemen tüm sektörlerde kendini hissettirmektedir. Bu
yoğunlaşma, rekabetin kendisini bu denli hissettirmesinin nedeni, sadece
küreselleşme ve yaşanan değişimler değildir. Rekabetin yapısında meydana gelen
farklılaşmalar da rekabetin yoğunluğunu etkilemektedir. Pazarda, yeterince güçlü
olmayan işletmeler tutunma şansına sahip olamamakta ve marjinalize edilmektedir.
Böylesi bir durum, işletmelerin ortaklaşa rekabet çerçevesinde hareket etmeleri
sonucunu doğurmaktadır. Bu da, pazarda rekabet eden işletme sayısının azalmasına,
rekabet gücü yüksek rakiplerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır54.
Rakiplere, kızışan rekabet ortamında sürekli olarak tepki ile yaklaşılmaktadır.
Oysaki karşılıklı çıkar elde etmek, yarar sağlamak söz konusu olabilmektedir.
“Geleneksel olarak rakipler birbirinin düşmanı gibi görülmektedir. Bu çok sınırlayıcı
bir görüş olabilir. Bir gün çeşitli Japon gıda şirketleri toplanarak bir süpermarkete
yarısı boş kamyonlarla ayrı ayrı mal teslim etmenin akıl işi olmadığında birleştiler.
53
Arman Kırım, Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim, 2.Baskı, Sistem Yayıncılık, Şirket Kültürü
Dizisi, İstanbul, 1998, ss.9,29.
54
Remzi Altunışık,Şuayip Özdemir, Ömer Torlak, Modern Pazarlama, Değişim Yayınları,
Adapazarı, 2001, s.340.
46
Bundan sonra nakliye işini paylaşmaya karar verdiler. Sonuç, mal teslim giderlerinin
yüzde 80 azalması oldu”55.
Rekabet her zaman yok etmek şeklinde gerçekleşmemektedir.Bu bağlamda
işletmelerin zaman zaman bir araya gelerek çeşitli ortaklıklar içerisine girdiği de
gözlenmektedir. “Rekabet işletmelerin birbirlerini vurması, kırması şeklinde değil,
her işletmenin fonları ve nimetleri en uygun biçimde müşteriye ve dolayısıyla
işletmeye kazandırılması şeklinde uygulanmasıdır. Kaldı ki rekabet ortamında
işletmeler birbirinin eşi ve ortağı gibi davranmak zorunda kalabilmektedir”56.
Ortaklaşa rekabetin pazarlama ve satış, üretim, iştirak, araştırma-geliştirme ve
tali yatırımlar olmak üzere pek çok farklı türü olduğu görülmektedir.
Rekabetüstü Olmak:
Rekabetüstü
olabilmek,
işletmenin
değer
tekelleri
kurmasına
bağlı
olmaktadır. Rekabetüstü olmak sunulmakta olan üründeki farklılığı sağlayan
değişikliklerden çok, bu şekilde sağlanan yeni bir değerin benzersizliği ile ilgilidir.
Rekabetüstü denildiğinde bütünleşmiş değerler, ciddi yaratıcılık, kavram, araştırma
ve geliştirme anlaşılmaktadır.
55
Edward De Bono, Rekabetüstü , Çeviren: Oya Özel, 2.Basım, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2000,
s.34.
56
İnan Özalp, Uluslararası İşletmecilik, Seçme Yazılar, Anadolu Üniversitesi Yayınları,
Eskişehir,1995, ss.5-16’dan aktaran Gürcan Papatya, Nurhan Papatya, “Karşı Etkileşimli
Pazarlamanın Stratejik ve Bütünleşik Değerlendirilmesi”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-04,
Temmuz-Ağustos, s.13
47
Rekabet üstü
Rekabet
Şekil 1. Rekabetüstü
Kaynak: Edward De Bono, Rekabetüstü, Çeviren: Oya Özel, 2. Basım
Remzi Kitabevi, İstanbul, s.12.
Rekabetüstü olabilmede değerlerin çok büyük bir gücünün olduğunu
söylemek mümkündür. Bu çerçevede artık, değer ekonomilerinden söz edilmektedir.
Müşteriler, bir ürün satın aldıklarında onu sadece fonksiyonel özellikleri
çerçevesinde tercih etmemektedirler. Örneğin, bir Mercedes veya Rolex bir saat
sadece problem çıkarmadan çalıştıkları için tercih edilmemekte, bu malları satın alan
kişi, kendisine bir imaj da satın almaktadır.
Rekabette avantaj sağlayan yollar açıklandıktan sonra, küresel rekabetin yeni
standartlarından kısaca söz etmenin doğru olacağı düşünülmektedir.
Küresel rekabet için yedi standardın söz konusu olduğu görülmektedir.
Bunlar57;
57
•
Ürün ve üretim kalitesi
•
Maksimum çeşitlilik kalitesi
•
Uyarlama
•
Erişimde hız ve kolaylık
Ebru Güzelcik, a.g.e., ss.55-60
48
•
Yenilik çarkında dakiklik
•
Düşük maliyet
•
Küresel elde edilebilirlik şeklinde sıralanabilmektedir.
Bu standartlar kısaca şu şekilde açıklanabilmektedir:
Ürün ve üretim kalitesi: Yaşanan küreselleşme ve beraberinde ortaya çıkan
küresel rekabet olgusunun işletmelerin kalite kavramına bakış açısını değiştirdiğini
söylemek mümkündür. Daha önceki dönemlerde kalite, küresel rekabette başarıya
ulaştıran bir etken olarak görülmekteydi. Fakat günümüzde sadece kalitenin
sağlanması ile, rekabet arenasında ayakta kalabilmek mümkün olamamaktadır. Bu
çerçevede işletmeler rekabette üstünlük sağlayacak farklı arayışlar içerisine girmek
durumunda kalmaktadır. Bu noktada benimsenen ve uygulamaya geçirilmeye
çalışılan kavramlardan biri de Müşteri ilişkileri Yönetimidir.
Maksimum tercih için çeşitlilik: Günümüzde Henry Ford’un görüşleri
çerçevesinde üretim yapmak mümkün değildir. Bilindiği gibi Henry Ford “Siyah
olmak koşuluyla istenilen renk otomobil seçilebilir” diyerek tarihe geçmiş bir kişidir.
Bugünkü pazar koşullarında kitlesel üretime devam edip, müşteri istek ve
beklentilerindeki farklılıkları ve çeşitliliği görmezlikten gelmek tercih edilmemesi
gereken
bir
durumdur.
Yaşanan
değişimlerin
de
etkisiyle
işletmeler,
bireyselleştirilmiş ürünler veya bireyselleştirilmiş kitlesel ürünler üretme yolunu
seçmektedir. Bu doğrultuda üretimin hem kitlesel hem de bireysel bir nitelik taşıması
söz konusu olmaktadır.
Uyarlama: Küresel rekabette başarı kazanma yollarından biri de üretilen
ürünlere yeni özelliklerin eklenmesidir. Bu çerçevede, üretilen ürünlerin, müşteri
istek ve beklentilerine olan uygunluğunda da artışlar yaşanmaktadır. İşletmeler, bu
çerçevede çeşitli araştırmalar yapmak suretiyle ürünlere yeni özellikler eklemeye
çalışmaktadırlar.
49
Erişimde hız ve kolaylık: Küreselleşmenin bir sonucu olarak, sunulan bir
ürünün ya da hizmetin müşteriye hızlı bir biçimde ulaştırılması rekabette stratejik bir
önem taşımaktadır.
Yenilik yaratmadaki hız: Yaşanan teknolojik gelişmelerin de etkisiyle,
işletmelerin yeni ürünler üretme hızında da bir artış yaşanmaktadır. İşletmeler,
varolan imkanlarla birlikte en son taleplere, en son teknoloji ve yeniliklere cevap
vermektedirler.
Düşük maliyet: Günümüzde birçok sektörde yüksek kalite= yüksek fiyat
düşüncesinin geride kaldığını söylemek mümkündür. Müşteriler yüksek kaliteli
ürünleri de mümkün olan en düşük fiyata satın almak istemektedirler.
Küresel elde edilebilirlik: Müşteriler artık, küreselleşmiş durumdadır. Bu
bağlamda, dünya çapında küresel hizmetler talep edilmektedir. Küresel ölçekte
hareket etme zorunluluğu işletmelerin kendilerini yeniden organize etmelerini
gerektirmektedir. Bu bağlamda işletmeler bir değişim süreci içerisine girmek
durumunda kalmaktadırlar.
1.3.3.Artan Rekabet Karşısında Pazarlamanın Gelişimi
Pazarlama kavramının, pazarlama anlayışındaki değişime paralel olarak çok
farklı şekillerde tanımlanmaya çalışıldığı dikkatleri çekmektedir.
Amerikan Pazarlama Derneği pazarlamayı “Kişisel ve örgütsel amaçlara
ulaşmayı sağlayabilecek, mübadeleleri gerçekleştirmek üzere malların, hizmetlerin
ve fikirlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması, tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin
planlama ve uygulama süreci”58 olarak tanımlanmaktadır.
58
Ama Board, Approves New Marketing Definition, Marketing News, March 1, 1985, s.1’den aktaran
Remzi Altunışık, Şuayip Özdemir, Ömer Torlak, a.g.e., s.7.
50
Pazarlama, insanların istek ve ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik bir takas
sürecidir. Takas sürecinden bahsedebilmek için bazı şartların yerine gelmesi
gerekmektedir. Bu şartlar şu şekilde sıralanabilmektedir59:
•
En az iki tarafın (alıcı ve satıcı) olması gerekmektedir.
•
Taraflardan her birinin diğerine verebileceği bir değer olmalıdır.
•
Her iki taraf da iletişim kurabilmeli ve elden çıkarmayı düşündüğü ‘şeyi’
teslim edebilecek durumda olmalıdır.
•
Her iki taraf da diğerinin teklifini kabul edip etmemekte özgür olmalıdır.
•
Taraflar, diğeri ile iş yapmanın yerinde ve istenen bir durum olduğuna
inanmalıdır.
Takas, bir değer yaratma şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Pazarlama
bağlamında takastan söz edebilmek için kişilerin ödeme gücüne sahip olup, kendi hür
iradeleriyle karşı tarafla bağlantı içerisine girmeleri ve fayda beklentisi içerisinde
olmaları gerekmektedir.
Pazarlama ile ilgili yapılmış bir diğer tanıma göre ise pazarlama, “Müşteri
ihtiyaçlarından hareketle, üretilecek mal ve hizmetleri belirlemek, belirlenen bu mal
ve hizmetlerin üretiminden en son tüketiciye veya kullanıcının eline geçmesini
sağlayacak tüm hizmet ve tekniklerin, tüketicileri tatmin ederek, kar sağlamak
amacıyla kullanılmasıdır”60.
Pazarlama faaliyetlerinin, küreselleşme ve küresel rekabet ile birlikte daha
çok önem kazandığı görülmektedir. İşletmeler artık küreselleşmenin beraberinde
getirdiği küresel pazarlarda mücadele etmeye çalışmaktadırlar. Rekabetin böylesine
59
Phılıp Kotler, Pazarlama Yönetimi, Çeviren:Nejat Muallimoğlu, Millennium Baskı, Beta
Yayınları, İstanbul, 2000, s.12.
60
Arpacı Taner, D.Y. Ayhan, E.Böge, D.Tuncer, M.M.Üner, Pazarlama, Gazi Yayınları, 1992,
s.4’ten aktaran Bahtışen Kavak, “Halkla İlişkiler ve Tutundurma Faaliyetlerinin İlişkisine Yönelik,
Kavramsal Bir Tartışma”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-1, Ocak-Şubat 2001, s.5.
51
kızıştığı pazar ortamında, pazarlama faaliyetlerinde başarı elde edilmesi, işletmenin
ayakta kalıp, pazarda tutunabilmesi açısından büyük bir öneme sahiptir.
“Pazarlama,
işletme
amaçlarına
ulaşmayı
sağlayacak
mübadeleleri
gerçekleştirmek üzere, ihtiyaç karşılayacak malların, hizmetlerin ve fikirlerin
‘geliştirilmesi’, ‘fiyatlandırılması’, ‘tutundurulması’ ve ‘dağıtılmasına’ ilişkin
planlama ve uygulama süreci”61 olarak da tanımlanabilmektedir.
Bütün bu tanımların yanı sıra pazarlama enstitüsü ise pazarlamayı “Tüketici
gereksinimlerini belirlemek, bunları tanımlamak ve karlı biçimde tatmin etmekle
sorumlu yönetim süreci”62 olarak ele almaktadır.
Bütün bu tanımlardan yola çıkarak, pazarlamanın tanımında yer alan unsurları
şu şekilde sıralamak mümkün olabilmektedir:
-Pazarlama mal, hizmet ve fikirlerle ilgilidir.
-Pazarlama kar amacı gütmeyen kuruluşlar için de söz konusudur.
-Pazarlama bir takas sürecidir.
-Pazarlama müşteri memnuniyetinin sağlanmasına yönelik faaliyetlerdir.
-Pazarlama, mal, fiyat, dağıtım ve tutundurma eylemlerinden oluşmaktadır.
-Pazarlama, insan ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgilidir.
-Pazarlama, çeşitli eylemlerden oluşmaktadır.
-Pazarlama bir eylemler bütünü ve sistemidir.
Yukarıda sıralanan ortak unsurları kısaca açıklamanın yararlı olacağı
düşünülmektedir.
61
İsmet Mucuk, Pazarlama İlkeleri, 8.Basım, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 1997, s.5.
Frank Jefkins, Modern Marketing, 2 nd Edition, M+E Handbook Series, U.S.A.,1983, s.2’den
aktaran, Füsun Kocabaş, Müge Elden, Serra İnci Çelebi, Marketing PR, 2.Baskı, Mediacat Yayınları,
İstanbul, s.14.
62
52
Pazarlama mal, hizmet ve fikirlerle ilgilidir. Pazarlama sadece fiziksel
olarak görülen, elle tutulan mallarla ilgili değildir. Hizmetler ve fikirler de
pazarlamanın konusu içerisine girmektedir.
Pazarlama kar amacı gütmeyen kuruluşlar için de söz konusudur.
Pazarlama günümüzde sadece kar elde eden işletmeler tarafından uygulanan bir
işlem değildir. Dernek, vakıf şeklinde ortaya çıkan kar amacı gütmeyen kuruluşlar
da, amaçlarına ulaşabilme yolunda pazarlama faaliyetleri içerisine girmektedir.
Pazarlama bir takas sürecidir. Daha önce de belirtildiği gibi pazarlama takas
üzerine kuruludur. Takas ilişkileri çerçevesinde, iki tarafın olması, bu iki tarafın
birbirlerine verebilecekleri bir ‘şey’e sahip olmaları ve kendi hür iradeleri ile iletişim
içerisine girmeleri gerekmektedir.
Pazarlama müşteri memnuniyetinin sağlanmasına yönelik faaliyetlerdir.
Günümüzde yaşanan rekabet olgusunun, müşteriye bakış açısını farklılaştırdığını
söylemek doğru olmaktadır. Müşteriye artık mal ve hizmet satıldıktan sonra terk
edilecek varlık gözüyle bakılmamaktadır. Yaşanan gelişmelere paralel olarak
müşterinin kral olarak ilan edildiği görülmektedir. Bu çerçevede müşteri değeri,
müşteri memnuniyeti, müşteri sadakati gibi kavramların eskiye oranla önem
kazandığını söylemek mümkün olmaktadır. Müşteri memnuniyetini sağlamak,
işletmeler açısından hayatta kalabilmekle eş değer bir anlam taşımaktadır. Yeni
müşteri elde etmenin, eski müşterileri korumaktan 5 kat daha maliyetli olduğunun
bilinmesi işletmelerin müşterilerine dört elle sarılmalarına neden olmaktadır.
Pazarlama,
mal,
fiyat,
dağıtım
ve
tutundurma
faaliyetlerinden
oluşmaktadır. Pazarlama, zaman zaman farklı şekillerde tanımlanan bir kavram
olarak karşımıza çıkmaktadır. Pazarlama kimilerine göre dağıtım, kimilerine göre
reklam olarak algılanmaktadır. 4P olarak ifade edilen pazarlama karması 1962
yılında gerçekleştirilmiş bir karmadır. 4P denilince;
53
•
product → mal
•
price → fiyat
•
place → dağıtım
•
promotıon → satış geliştirme ve tutundurma akla gelmektedir.Fakat
günümüzde 4 P’nin 7 P’ye kadar çıktığı dikkatleri çekmektedir.
Pazarlama, insan ihtiyaçlarının karşılanması ile ilgilidir. Pazarlamanın,
insan ihtiyaçlarının ortaya çıktığı günden bu yana söz konusu olan bir kavram olduğu
görülmektedir.
Bu
noktada,insan
ihtiyaçları
çerçevesinde
teorisyen
ve
uygulamacıların umut kuramı, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi gibi kuramlardan
yararlandıkları dikkatleri çekmektedir.
Pazarlama çeşitleri eylemlerden oluşur. Pazarlama eylemleri denildiğinde
altı eylemle karşı karşıya kalınmaktadır.
•
Pazarla ilgili eylemler
•
Malla ilgili eylemler
•
Dağıtımla ilgili eylemler
•
Fiyatla ilgili eylemler
•
Satışla ilgili eylemler
•
Pazarlama yönetimi ile ilgili eylemler
Pazarlama bir eylemler bütünü ve sistemidir. Pazarlama, daha önce de
belirtildiği gibi, mal, fiyat, dağıtım, satış geliştirme ve tutundurma faaliyetlerinden
oluşan bir faaliyetler bütünüdür. Pazarlama karmasındaki elemanlardan her birinde
yapılacak olan bir değişim diğer elemanların da etkilenmesine neden olmaktadır.
Pazarlamanın gelişim süreci incelendiğinde klasik pazarlama ve modern
pazarlama olarak iki pazarlama anlayışı karşımıza çıkmaktadır.
54
Klasik Pazarlama Anlayışı
Pazarlamanın günümüze gelinceye dek çok önemli bir evrim geçirdiğini
söylemek mümkündür. Bu evrim aslında pazarlama yönetim felsefesindeki
gelişmeleri açıklamaktadır. Bu çerçevede iki önemli aşamadan söz etmek
mümkündür.
•
Üretim Yönlü Aşamalar
•
Pazarlama Yönlü Aşamalar
Üretim yönlü aşamalar, üretim, ürün ve satış anlayışını içerisine almakta ve
klasik pazarlama olarak ifade edilmektedir.
Pazarlama yönlü aşamada ise, modern pazarlama (pazarlama anlayışı)
karşımıza çıkmaktadır.
Üretim Anlayışı Aşaması
1900’lü yılların ilk dönemlerinde bu aşamada, temel sorun üretim ve arz
yetersizlikleri idi. Bu çerçevede, müşteri bulma, tamamiyle ikinci plana atılmıştı.
Bunun için üretim tekniklerinin geliştirilmesine, kitlesel üretimin çoğaltılıp,
maliyetlerin bu doğrultuda düşürülmesi, hareket ve zaman etütlerine ağırlık verilmesi
söz konusu olmaktaydı. Bu anlayış, daha çok bir malın talebinin arzından fazla
olduğu ve/veya üretim veriminin ilk başlarda çok yüksek olması durumunda pazarı
genişletmek için maliyetlerin düşürülmesi durumlarında görülmekteydi. Bu da
kitlesel üretim adını almaktaydı63.
Büyük ekonomik kriz (1929-1933)e kadar olan dönem içerisinde pazar
bölümü olmadığı görülmektedir. Ancak bu dönemde pasif, hiçbir işleme sahip
olmayan satış departmanlarının satış olayını yönetmeye çalıştıklarını söylemek
mümkündür. Dönemin yönetim anlayışı ‘ne üretirsem, onu satarım’ şeklindeki
63
Ömer Baybars Tek, Pazarlama İlkeler ve Uygulamalar, Kartal Ambalaj Matbaacılık, İzmir,1990,
s.7.
55
anlayıştır. Çünkü, yöneticilerde ne olursa olsun iyi mal kendini satar inancı
bulunmaktadır64.
Bu dönem satıştan doğan karın ön plana çıktığı bir dönem olarak ifade
edilmektedir. Dönemde, fazla mal satarak kar elde etme, üretimi artırma gibi
amaçların işletmeler için ön plana çıktığı görülmektedir. Üretim, işletmelerin odak
noktası olarak büyük bir öneme sahiptir. Dönemi ifade eden en güzel örnek, Ford
Firmasının kurucusu Henry Ford’un Model T ile ilgili söylediği şu cümledir:
‘insanlar siyah olmak koşuluyla istedikleri rengi seçebilirler’.
1920-1945 yılları arasında yaygın olan bir pazarlama anlayışı olarak kabul
edilen ürün anlayışı, işletmenin sürekli olarak ürünlerle, ürünlerin özellikleri ile
ilgilendiği bir dönem olma özelliğine sahiptir. İşletmelerin müşterilere sunacakları
kaliteyi, en iyi performanslı ürünleri kabul edecekleri savı üzerine kurulmuş
olduğunu söylemek doğru olmaktadır.
Satış Anlayışı Dönemi
Satış anlayışı dönemi, üretilenin satılmasının temel sorun olarak kabul
edildiği dönem olarak karşımıza çıkmaktadır. İşletmeler için ‘satmanın’ en önemli
konu haline geldiği görülmektedir. Bu dönem tutundurma çabalarının yoğun olarak
yaşandığı bir dönem olma özelliğine sahiptir. Dönem içerisinde geçerli olan en
yaygın görüş, ‘ne üretirsem üreteyim, yeter ki satmasını bileyim’ şeklinde
özetlenebilmektedir. Pazarın istek ve ihtiyaçları dikkate alınmamaktadır.
Pazarda gereğinden fazla mal bulunmasından dolayı bu dönem, müşterilerin
markalar arası tercih yapma eğilimi içerisine girdikleri bir dönem olarak karşımıza
çıkmaktadır. Satış anlayışı dönemi içerisinde geçirli olan temel amaç, ‘hızlı satış
devri ile karlılık’ şeklinde özetlenebilmektedir.
64
İsmet Mucuk, a.g.e., s.9.
56
Modern Pazarlama Anlayışı
Modern pazarlama anlayışı veya diğer bir ifade ile pazarlama anlayışı
dönemi, 1960’lı yıllardan sonra geçerli olmaya başlayan bir anlayıştır. Bu aşama ile
birlikte, üretim, ürün ve satışı temel alan ve ‘klasik pazarlama’ anlayışı olarak ifade
edilen dönem kapanmakta, ‘müşteri odaklı’ anlayışın benimsendiği ve modern
pazarlama olarak adlandırılan bir dönem geçerli olmaya başlamaktadır. Modern
pazarlama anlayışı ile birlikte müşteri istek ve beklentilerinin dikkate alındığı,
müşteri memnuniyeti, müşteri sadakati gibi kavramların daha da önem kazandığı bir
evre içerisine girilmektedir.
Modern pazarlama anlayışı çerçevesinde işletmelerin en önemli amacının
müşteriyi memnun etmek suretiyle kar elde etmek olduğunu söylemek mümkündür.
Pazarlama faaliyetlerinin çıkış noktası ise müşteridir.
Ürünler Satış Reklam Satış Miktarı Çerçevesinde Kar
a)Eski Anlayış
Müşteri Bütünleşik Müşteri Memnuniyeti Çerçevesinde Kar
b)Yeni Anlayış
Şekil 2. Pazarlamada Eski ve Yeni Anlayışlar
Kaynak: Mustafa Durmaz, Marketing Management, Aegean Unıversity
Communication Faculty Number:12, Aegean University Prıntıng House, İzmir, 2000,
s.69.
57
Modern pazarlama anlayışında 4 önemli öğe bulunmaktadır65:
•
Müşteriye yönelik tutum
•
Bütünleşmiş pazarlama (Bütünleşik Pazarlama)
•
Müşteri memnuniyeti
•
Sistematik planlama
Müşteriye yönelik tutum: Müşterinin odak noktası haline gelmesi; istek ve
ihtiyaçlarının
dikkate
alınması,
müşteriye
yönelik
tutum
çerçevesinde
değerlendirilmektedir. Günümüzde artan rekabetle birlikte işletmelerin müşteriye
bakış açısının farklılaştığı, müşteri ile ilgili farklı söylemlerin ortaya çıktığı
görülmektedir. Bu söylemlerin arasında ‘müşteri velinimetimizdir’. ‘müşteri kraldır’.
gibi ifadeler de yer almaktadır.
Bütünleşmiş (Bütünleşik) pazarlama çabaları: Bütünleşik pazarlama
anlayışı işletmeyi bir bütün olarak ele almaktadır. Bütünleşik pazarlama anlayışında
iki yön bulunmaktadır. Bu yönlerden biri, işletmede bulunan her birimin, pazarlama
bölümü ile kurduğu uyum, diğeri ise pazarlama bölümünün kendi içerisinde kurduğu
uyumdur.
Müşteri memnuniyeti: Günümüzde müşteri memnuniyetinin sağlanması,
işletmelerin zorlu pazar ortamında tutunabilmesinde önemli bir rol oynamaktadır.
İşletmeye bağlı sadık müşteriler elde etmenin yolu, müşteriyi memnun etmekten
geçmektedir. Bunu bilen ve bunu kendilerine felsefe edinen işletmeler için müşteri
memnuniyetinin sağlanması artık ‘olmazsa olmaz’lar arasında yer almaktadır.
Müşteri memnuniyeti sadece müşteriye güler yüz gösterilmesiyle elde
edilememektedir. Müşteri ile sürekli, düzenli ilişkilerin kurulması, mal ve hizmet
65
Ahmet Hamdi İslamoğlu, Pazarlama Yönetimi: Sratejik ve Global Yaklaşım, Beta Yayınları,
İstanbul, 1999, s.16.
58
satışı ile birlikte iletişime nokta koyulmaması, müşteri şikayetleri ile gereken şekilde
ilgilenilmesi vb. durumlar müşteri memnuniyetini birebir etkilemektedir.
Üretim Yönlülük
Üretim Y.
Üretim Y.
Satış Y.
Satış Y.
Pazarlama Y.
Şekil 3. Pazarlamanın Evriminde üç Aşama
Kaynak: Montrose G. Barnes, William J. Stanton, Michael J. Etzel, Bruce J. Walker,
Fundementals of Marketing, Sixth Canadian Edıtıon, McGraw-Hilli Ryerson
Limited, U.S.A. , s.13.
Pazarlama anlayışının günümüze kadar çok farklı değişimler içerisine girdiği
gözlenmektedir. Bütün bu değişimlerin nedenlerini toplamak ve genel hatlarıyla şu
şekilde sıralamak mümkün olabilmektedir66:
“
∙Tüketici istek ve gereksinimlerinin değişmesi
∙Teknolojik gelişmeler çerçevesinde üretim ve dağıtım sistemlerinin gelişme
kaydetmesi
∙İletişim alanında yeniliklerle, pazarlama iletişimi çabalarının ve rekabet
koşullarının değişmesi
66
Füsun Kocabaş, Müge Elden, Serra İnci Çelebi, a.g.e., s.14.
59
∙İşletme yapısında varolan değişikliklerle beraber pazarlama alanında
kalifiye elemanların yetişip, işletme bünyesinde kadrolanması,
∙ Ülke ekonomilerinin ve para sistemlerinin değişmesi,
∙
Dünyadaki
güç
dengelerinin
farklılaşması,
dünya
haritasının
değişmesinden doğan yenilikler, dünya devletlerinin kutuplaşması ve kendi
ekonomik kural ve para sistemlerini geliştirmeleri,
∙ Pazarların uluslararası hatta, global görünüm kazanmasıyla ithal malların
ve bununla birlikte rekabetin artış göstermesi”.
Belirtilen değişimler çerçevesinde toplumsal pazarlama, veri tabanlı
pazarlama, müşteri ilişkileri yönetimi gibi farklı anlayışların ortaya çıktığını
söylemek mümkün olabilmektedir. Bu anlayışların tümü, modern pazarlama anlayışı
içerisinde yeni birer yöntem olarak kabul edilmektedir.
Toplumsal Pazarlama Anlayışı
Toplumsal pazarlama anlayışı çerçevesinde, işletmelerin kendi amaçları,
müşterilerin istek ve ihtiyaçları ve toplumsal beklentiler arasında bir denge kurması
gerekmektedir. Örneğin işletme, ihtiyaçları karşılama çerçevesinde hareket ederken,
çevre bilinci doğrultusunda hareket etmek ve çevreyi korumak adına gerekli
önlemleri almak durumundadır.
Toplumsal pazarlama anlayışı, belirli bir müşteri veya müşteri grubunun
spesifik isteklerinden ziyade, daha geniş müşteri kitlelerinin daha ortak, genel ve
mümkün olduğu kadarıyla da uzun vadeli gereksinim ve isteklerine cevap vermeye
çalışan bir pazarlama anlayışıdır. Bu çerçevede toplumsal pazarlamacının yeni
ürünler geliştirmesi de söz konusu olabilmektedir. Örneğin şişmanlatmayan, kalorisi
düşük hamburgerler, diet cola, üretim maliyetlerini düşürecek robotlar, teneke
kutularının dönüşümünün tekrar söz konusu olabilmesi, depozit sistemi getirilmesi
gibi67.
67
Ömer Baybars Tek, a.g.e., s.17
60
Veri Tabanlı Pazarlama
Veri tabanlı pazarlama, özellikle bilgisayar teknolojilerinde yaşanan
gelişmeler çerçevesinde ortaya çıkmış olan bir pazarlama anlayışıdır. Müşteriye ve
müşteri ile kurulacak olan uzun dönemli ilişkiye dayanan, bilgi temelli pazarlama
çabalarıdır68.
Veri tabanlı pazarlama ile “Müşterilerle ilgili her türlü güncel bilgi
aracılığıyla, tüm müşteri ilişkileri etkin biçimde yapılabilir, değerlendirilebilir ölçme
ve değerlendirme aracılığıyla, sürekli öğrenme, değişme, gerçekleştirilebilir. Veri
tabanlı pazarlamayı öncelikle var olan müşteriler hakkında yeterli bilgiyi ele
geçirmek, bu bilgileri tekrarlanacak satışları teşvik için kullanmak ve sürekli
olabilecek bir ilişkinin kurulmasını sağlayacak bir süreç olarak kabul etmek
gerekmektedir. Kısaca, veri tabanlı pazarlama, kısa dönemli ve karlı bir iletişim aracı
olmanın ötesinde bir anlam ve uygulamaya sahiptir, müşteri ilişkilerini tatmin edici,
geliştirici ve daha etkin çalışmaların çağdaş bir yöntemidir. Veri tabanlı pazarlama
yardımıyla geliştirilecek ‘müşteri yönetim programları’ üç temel amaca hizmet eder.
•
Uygun müşterilerin kazanılması
•
En iyi müşterilerin sürekli kalınması
• Eski ve bizi terk etmiş müşterilerin eyleminin sağlanması69.
Müşteri İlişkileri Yönetimi: İngilizce literatürde Customer Relationship
Management (CRM) olarak yer alan bu kavram, modern pazarlamada yeni bir
anlayış, yeni bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Literatürde bire bir
pazarlama, ilişkisel pazarlama, mikro pazarlama olarak da ifade edilen müşteri
ilişkileri yönetimi (MİY), müşteri ile uzun dönemli ilişkiler kurulmasına dayanan bir
pazarlama anlayışı olarak kabul edilmektedir.
68
R. Jackson, P. Wang, Strategic Database Marketing, NTC, Illınois, 1996, s.22.
Yavuz Odabaşı, Satış ve Pazarlamada Müşteri İlişkileri Yönetimi, Sistem Yayıncılık, İstanbul,
2000, ss.24-25.
69
61
İKİNCİ BÖLÜM
KÜRESEL REKABET ARACI OLARAK
MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ
2.1. KÜRESEL REKABET KARŞISINDA PAZARLAMADA
YAŞANAN GELİŞMELER
Küreselleşme ve sonucunda ortaya çıkan küresel rekabet olgusu ile birlikte
bazı değişimlerin oluştuğu dikkatleri çekmektedir. Bu çerçevede, bu kısımda,
pazarlama bilgi sistemlerinde yaşanan gelişmeler, pazarlama bilgi sistemlerinin önem
kazanması, veri tabanları ve veri tabanlı pazarlamada meydana gelen gelişmeler ve
müşteri ilişkilerinin önem kazanması gibi konular üzerinde durulmaktadır.
2.1.1. Pazarlama Bilgi Sistemlerinin Önem Kazanması
Küresel rekabet ortamında işletmeler için bilginin önemi yadsınamayacak
kadar büyüktür. Değişimin böylesine hızlı bir şekilde gerçekleştiği pazar ortamında,
işletmeler için müşteri memnuniyetini ve dolayısıyla müşteri sadakatini sağlamak
başarının anahtarı olarak kabul edilmektedir. Bu doğrultuda, değişmelere cevap
verebilmek, hızlı davranabilmek pazarlama bilgi sistemlerinin etkin kullanımı ile
gerçekleştirilebilmektedir.
Pazar ile ilgili bilgi, işletmeler için hayati bir öneme sahiptir. Pazarlama
açısından duruma bakıldığında, müşteri istek ve beklentileri, pazarın durumu,
tercihler, rakiplerin genel yapısı veya durumu ile ilgili bilgiler, pazarlama bilgi
sistemleri çerçevesinde edinilmektedir.
Konuya pazarlama bilgi sistemi nedir diye yaklaşılacak olunursa, bu
kavramla ilgili yapılmış olan birçok tanımla karşılaşılmaktadır. Pazarlama bilgi
sistemi bazı kısım araştırmacılara göre “Bir işletmenin pazarlama ile ilgili
kararlarının alınmasına yardımcı olacak bilgilerin toplanması, işlenmesi, saklanması
62
ve gerektiğinde kullanılmak üzere tekrar geri çağırmaya imkan tanıyan bir gelecek
odaklı ve süregelen bir yapı”70 olarak tanımlanmaktadır.
Pazarlama bilgi sistemlerinin temelde üç görev yaptığını söylemek mümkün
olabilmektedir71:
•
Pazarlama yöneticilerinin bilgi ihtiyaçlarının tespit edilmesi
•
İhtiyaç duyulan bilgilerin çeşitli bilgi kaynakları yardımıyla üretilmesi
ve oluşturulması
•
Üretilen bilgilerin istenilen zaman ve arzu edilen formda karar alma
sürecinde kullanılmak üzere yönetime sunulmasıdır.
Küreselleşme sonucu, pazar ortamında yaşanan değişimler pazar içerisinde
oluşan gelişmelerin işletme tarafından gereken şekilde takibini önemli kılmaktadır.
Pazarlama bilgi sistemleri
sayesinde işletmelerin müşteri beklentileri, algıları,
tutumları ve davranışları konusunda fikir sahibi olabilmesi söz konusu olabilmekte,
gelen bilgiler çerçevesinde işletmenin müşteri memnuniyetini sağlama konusunda
daha sağlam adımlar atması, müşteri şikayetlerinin nedenleri konusunda daha geniş
bilgiye sahip olması ve şikayetlere etkin çözüm yolları üretebilmesi mümkün
olabilmektedir. Pazarlama bilgi sistemi çerçevesinde, geçmiş, gelecek ve şimdiki
zamana ilişkin bilgilerin düzenlenmesi söz konusu olabilmektedir. Gelen bilgiler,
pazarlama
konularında
planlama,
kontrol
ve
faaliyet
fonksiyonlarının
desteklenmesini sağlamakta, karar verme sürecine katkı koymaktadır.
Pazarlama bilgi sisteminden gelen bilgiler doğrultusunda her türlü gelişmenin
takip edilebilmesi de sözkonusu olabilmektedir. Bilindiği gibi, pazarlama kararları
genellikle üst yönetim kademeleri tarafından verilmektedir. Bu çerçevede,
yöneticilerin pazar ortamında oluşan gelişmeleri izleyerek karar almaları mümkün
olabilmekte, yanlış kararlar minimum düzeye indirilmeye çalışmaktadır.
70
W. J. Stanton, C. Futrel, Fundementals of Marketing, McGraw Hill, U.S.A., 1987’den aktaran
Remzi Altunışık, Şuayip Özdemir, Ömer Torlak, a.g.e., s.80.
71
A.g.y., a.g.e., s.81
63
Pazarlama bilgi sisteminin, müşterilerin ya da tüketicilerin satın alma
davranışlarının nedenlerini de ortaya koyması anlamında önemi bulunmaktadır.
Bilindiği gibi, tüketicilerin satın alma davranışlarını etkileyen dört faktör
bulunmaktadır. Bu faktörler; demografik faktörler, ekonomik faktörler, psikolojik
faktörler, sosyokültürel faktörler şeklinde sıralanabilmektedir. Pazarlama bilgi
sisteminden gelen bilgiler ışığında, işletmelerin satın alma davranışlarının nedenleri
hakkında fikir edinmesi mümkün olabilmekte, bu doğrultuda pazarlama faaliyetlerine
gereken şekilde yön verilmesi mümkün olabilmektedir.
Pazarlama bilgi sistemi bilgi edinme görevini yerine getirirken üç kaynaktan
yararlanabilmektedir. Bu kaynaklar; işletme kayıtları, pazar izleme bilgileri,
pazarlama araştırması şeklinde sıralanmaktadır.
İşletme Kayıtları: Bilgi edinme anlamında en ucuz bilgi kaynağıdır. Bilgiye
ulaşma aşamasında da karşılaşılan hiçbir zorluk bulunmamaktadır. İşletme kayıtları
arasında pazarlama performans değerleme raporları, pazarlama sorunlarına ilişkin
yapılmış olan inceleme ve araştırmalar, muhasebe bölümünce hazırlanan bilançolar,
tablolar, sipariş, satış, maliyet ve nakit çıkış kayıtları, üretim planlama, malzeme ve
stok hareket kayıtları, satış elemanlarınca hazırlanan pazar değerlendirme raporları
ve müşteri hizmetleri bölümü tarafından hazırlanmış olan müşteri şikayet ve
memnuniyet raporları sayılabilmektedir.
Pazar İzleme Bilgisi: Pazarda yaşanan gelişmeleri takip edebilmek açısından
pazar izleme bilgilerinin önemi büyüktür. Pazar izleme bilgisinin, kitaplar, dergiler
veya çeşitli ticari dergilerin takip edilmesi, müşterilerle, tedarikçilerle, dağıtım işleri
ile uğraşan kişilerle konuşulması suretiyle toplanması mümkün olabilmektedir.
Pazarda yer alan rakiplerin de durumunun öğrenilmesi alınacak kararlara yön
teşkil edilmesi açısından önem taşımaktadır. Rakiplerin nasıl bir çizgide
ilerlediklerini öğrenebilmek için de, müşterilerle (rakiplerin müşterileri) bağlantıya
geçmek, rakiplerin reklamlarını takip etmek, rakip ürünlerden satın alıp kullanmak
yerinde bir karar olmaktadır.
64
İşletmeler pazar bilgilerine yenilerini ekleyebilmek adına müşteri tavsiyesi
paneli adı verilen bir sistem de geliştirmiş durumdadırlar. Örneğin, Hitachi Data
sistemleri yılda bir kereye mahsus olmak üzere 20 kişiden meydana gelen müşteri
paneli ile üç günlük toplantılar yapmaktadır. Bu toplantılarda çok farklı konular
gündeme getirilmektedir. Hizmet konuları, yeni teknolojiler ve müşterilerin stratejik
ihtiyaçları gibi. Bu toplantılar aracılığıyla, her iki tarafın da bilgi sahibi olması, yeni
bir şeyler öğrenmesi söz konusu olabilmektedir. İşletme, müşterilerin istek ve
beklentileri hakkında fikir sahibi olurken, müşteriler de düşüncelerinin bu kadar
yakından dinlenmesinden etkilenerek daha sadık bir hale gelmektedir72.
Pazarlam Araştırması: Pazarlama problemlerinin çözümü çerçevesinde
gerekli bilgilerin derlenmesi, analiz edilmesi ve yorumlanması pazarlama araştırması
olarak adlandırılmaktadır.
2.1.2. Veri Tabanları ve Veri Tabanlı Pazarlamanın Gelişmesi
İşletmeler, bireysel müşteri ihtiyaç ve özelliklerini bilmek suretiyle
tekliflerini, mesajlarını, ürün teslim şekillerini, ödeme metotlarını bu doğrultuda
bireyselleştirebilmektedirler. Günümüzde işletmelerin, isim, adres, tercihler ve diğer
gerekli bilgilere ulaşma yolunda sahip oldukları, çok güçlü bir araç vardır. Bu araç
Müşteri Veri Tabanlarıdır
73
. Kotler ve Gote’e göre müşteri veri tabanları, bireysel
müşteriler ya da olasılıklarla alakalı olan, organize edilmiş, kapsamlı, içinde
coğrafik, demografik, psikolojik ve davranışsal bilgilerin bulunduğu verilerdir. Veri
tabanlı pazarlama ise, müşteri veri tabanlarının ya da diğer veri tabanlarının (ürün,
sağlayıcılar...)
kullanılmasına
dayanan
pazarlama
anlayışıdır74.
Veritabanlı
pazarlama, veri tabanı teknolojisi, sofistike edilmiş analitik metotları birleştirerek,
72
Don Peppers “How You Can Help Them”, Fast Company, October-November, 1997, ss.128-136’
dan aktaran Philip Kotler, Pazarlama Yönetimi, s.103.
73
Phılıp Kotler, Gary Armstrong, Principles of Marketing, Eight Edition, Prentice Hall International
Inc., New Jersey, 1999, s.508.
74
A.g.y., a.g.e., s.508.
65
hedeflenen grupların veya bireylerin yanıtlarının ölçümlenebilmesine dayanan bir
pazarlama anlayışı olarak da tanımlanabilmektedir75.
Müşteri veri tabanları ve veri tabanlı pazarlamanın gelişme kaydetmesinde ve
işletmeler için bu kadar çok önem arz etmesinde küreselleşmenin ve beraberinde
getirdiği
küresel
rekabetin
rolü
bulunmaktadır.
Özellikle
bilgi
iletişim
teknolojilerinde yaşanan gelişmeler işletmelerin bilgiye olan duyarlılıklarının
artmasını da beraberinde getirmektedir. Bu çerçevede, bilgi iletişim teknolojilerinin
pazarlama stratejilerinin hazırlanması ve uygulanmasındaki önemi gün geçtikçe
artmakta, pazarlama çevresi ve müşterilere ilişkin bilgiler günümüz pazar ortamında
stratejik rekabet anahtarı olma özelliğine sahip olmaktadır.
Müşteri veri tabanlarına müşterilerden gelen bilgilerin kaydedilmesi ve
bilgilerin analizinin yapılmasının ardından işletmelerin müşterilerini daha iyi
tanımaları ve onlarla uzun soluklu ilişkiler içerisine girmeleri söz konusu
olabilmektedir76.
Bilginin bu kadar önem kazanması ile birlikte işletmeler, müşterilerden her
an, her şekilde bilgi toplamaya çalışmaktadır. İşletmeler, veri tabanları (Data
customer house) aracılığıyla müşterileri hakkında panoramik bilgiler elde etmekte,
bu doğrultuda daha başarılı müşteri ilişkilerine imza atabilmektedirler. “Günümüzde
bir şirketin değeri, satışını yaptığı ürün ya da hizmetin tutarı ile ölçülmemekte,
şirketlerin değerini belirleyen en önemli şeyi, bu şirketlerin elinde bulundukları
müşterilerle ilgili datalar oluşturmaktadır”77.
Müşteri veri tabanları ve veri tabanlı pazarlama işletmeye birçok noktada
fayda sağlamaktadır:
75
Phılıp Kotler, Swee Hoon Ang, Siew Leong, Chin Tiong Tan, Marketing Management:An Asian
Perspective, Prentice Hall, New Jersey, 1996, s.836
76
http://www.probil.com/cozum/CRM/CRM-1.htm.
77
Nilgün Balcı, “Hepimiz İzleniyoruz, Pazarlamacılar İzliyor”, Power, Kasım 2000, ss.148-150.
66
∙ Müşterinin tanınmasına ve veri tabanlı pazarlama özelliklerinin
belirlenmesine olanak sağlar. Müşterinin işletme ile olan ilişkisinin izlenmesi ve
müşteri ile uzun dönemli ilişkiler kurulması söz konusu olur.
∙ Değişik pazar dilimleriyle farklı iletişim kurma şansı doğar. Kullanım
sıklığı az olan müşterilerin tekrar satın almasını sağlayacak mesajlar oluşturulurken,
sık sık ürün alan kişilerin marka bağımlılıklarının pekiştirilmesine yönelik mesajlar
gönderilir78.
∙ Müşteri veri tabanları aracılığıyla müşteri memnuniyetinin artmasını da
sağlamak mümkün olur. Elde bulunan bilgiler çerçevesinde müşterinin ürün ya da
hizmetten hoşnut kalıp kalmadığını öğrenmek, iletişim kurup, istek ve beklentileri
hakkında fikir sahibi olmak mümkün olur.
∙ Müşteri ile birebir ilişki söz konusu olduğundan dolayı, rakiplerin
pazarlama çalışmaları hakkında düşünce sahibi olmaları zorlaşır, hatta imkansızlaşır.
∙ Müşteri veri tabanları sayesinde, işletmelerin çapraz satış olayını
gerçekleştirmesi söz konusu olabilir.
∙ Özel promosyon ve hediyelerin müşterilere direkt olarak iletilmesi söz
konusu olabilir. Müşteri veri tabanları ve veri tabanlı pazarlama yardımıyla
işletmelerin müşteri yönetim programları oluşturması mümkün olabilmektedir.
78
R. Jackson, P. Wang, a.g.e., s.40.
67
Pazar Analizleri
*Pazarlama Bilgisi
- Rakipler
- Çevre
* Analizler
- Müşteri
- Ürün
Yönetim Bilgisi
* Performans
raporlama
* Pazarlama Satış
Kampanya Yönetimi
Plan
Analiz
Uygulama
*Bütçeleme
Kontrol
Müşteri İletişimi
*Medya
Pazarlama Veri
Tabanı
- Postalama
Müşteri Veri Tabanı
- Telepazarlama
- Profiller (Mevcut
müşteriler, potansiyel
müşteriler)
* Tip
- Promosyon
- Satışlar
- Bilgilendirme
- İrtibatlar
- Halkla İlişkiler
Müşteri Servisi
* Şikayet Yönetimi
* Müşteri tatmininin
izlenmesi
- Demografik veriler
Pazarlama Veri
Tabanı
- Ürünler
Bilgi toplanması
- Kampanyalar
- Pazar trendler
* Dosya oluşturma
*Firma içi
Satış Yönetimi
*Satış gücü desteği
- Satış siparişleri
-Satış gücü yönetimi
- Pazar araştırma
* Firma dışı
- İstatistikler
- Çeşitli yayınlar
Şekil 3. Veri Tabanları
Kaynak: B. Hartley, M. Starkey, Sales and Customer Relations Working
Paper, De Montfort University, Leicester Business School’dan aktaran Osman Gök,
İlişki Pazarlaması ve Türkiye Uygulamaları, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İşletme (Pazarlama) A.B.D., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
İzmir, 1998, s.62.
68
Klasik pazarlama anlayışının söz konusu olduğu dönemler içerisinde, satış
odaklılık söz konusu olduğundan dolayı, müşteriler hakkında ayrıntılı bilgiye
gereksinim duyulmamaktaydı. Konu modern pazarlama açısından irdelendiğinde,
veri tabanlarının önemi anlaşılmaktadır. Çünkü, modern pazarlama anlayışında
herşeyin merkezinde, odak noktasında müşteriler yer almaktadır.
Veri tabanlı pazarlamanın amaçlarına bakıldığında ise şunları sıralamak
mümkündür79:
∙Veri tabanı geliştirme konusundaki temel amaç, pazarlama
bölümüne, müşteri verilerinin ilgili bölümlerine ulaşarak, en
uygun ilişki yönteminin belirlenmesidir.
∙ Veri tabanları aracılığıyla müşterinin kredi durumunu
incelemek mümkündür.
∙ Veri tabanı, pazar planlamacıları için etkili bir araçtır.
Sas, Ramis, SPSS ve Focus gibi birtakım bilimsel temelli
programların kullanılması, veri tabanının alt kümelerine de
ulaşılmasını sağlar.
∙ Yeni ürünlerle birlikte, yeni tabloların yaratılması da söz
konusu olabilir. Müşteri veri tabanının belirli bazı bölümlerine
bakılmak suretiyle müşteri profili elde edilebilmektedir.
∙
Büyük pazarların yeni yeni bölümlere ayrılması,
müşterilerin artan gelirleri ile ihtiyaç dışı ürünler yeni ürünler
istemeleridir. Bunun dışında, satıcılar daha da uzmanlaşmakta ve
ürün hakkında değişik kaynaklardan daha fazla bilgi elde etme
çabası içerisine girmektedirler.
79
Ayşe Hepkul, Hakan Kağnıcıoğlu, “Veri Tabanlı Pazarlama”, Pazarlama Dünyası, Yıl:6,
Sayı:34,Temmuz/Ağustos, 1992, s.12-13
69
∙ Müşteri ile bireysel bir diyaloğa girildiği zaman, değişik
tepkiler beklenir.
Tipik bir veri tabanı uygulamasının üç aşamalı bir sürece sahip olduğu
gözlenmektedir. Bu aşamalar, birbirleriyle ilişkili ve kapsamlı verilerin toplanıp, bir
araya getirilmesi, verilerin işlenmesi ve bu veriler üzerinde uygulamalar
gerçekleştirilmesi ve zamanında, doğru bilgilerin çıktı olarak elde edilmesi şeklinde
sıralanabilmektedir. Bu süreç sonucunda, demografik özellikler, yaşam biçimleri,
medyayı takip etme oranları, satın alma sıklıkları ve davranışları, kullandıkları
ürünler gibi birçok veri toplanarak bilgiye dönüştürülmektedir. Bu bilgilerin daha
sonra, strateji ve faaliyetlerin planlama ve yürütülme aşamalarında kullanılması söz
konusudur80.
İşletmeler
veri
tabanlarını
oluştururken
çok
farklı
yöntemler
de
kullanabilmektedirler. “Toyota şirketinin 1980’li yılların başında ABD’de piyasaya
sürdüğü Lexus model otomobili için müşteri adaylarının adlarını nasıl elde ettiğine
bakalım. İsimleri elde etmenizin bir yolu, rakiplerinizi belirlemenizden geçer.
Sözkonusu durumda, Lexus, Mercedes’in satışlarını elinden almak istedi. Bunun için
Mercedes otomobil sahiplerinin adlarını otomobil kayıtlarından temin etti ve
doğrudan mektupla ve tele pazarlama yaklaşımı ile Mercedes otomobil sahiplerinin
bir sonraki otomobil alımlarında Lexus’u düşünmeleri için çalıştı”81.
2.1.3. Müşteri İlişkilerinin Önem Kazanması
Küreselleşme ve yoğunlaşan rekabet koşulları işletme ve müşterilerin
birbirine yakınlaşmasını zorunlu kılmakta, müşterilerle kurulan olumlu ilişkiler,
önemli bir rekabet avantajı halini almaktadır. Yaşanan gelişmeler, üretilen ürünlerin,
kullanılan teknolojilerin çok kolay bir biçimde taklit edilebilmesini beraberinde
getirmekte ‘müşteri ilişkileri’ taklit edilemeyen bir rekabet üstünlüğü olmaya
80
Osman Gök, İlişki Pazarlaması ve Türkiye Uygulamaları, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İşletme (Pazarlama) A.B.D., Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1998,
s.62.
81
Philip Kotler, Kotler ve Pazarlama, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.175.
70
başlamaktadır. Böylesi bir durum gelecekte rekabetin “müşteri ilişkileri” üzerinde
odaklaşması sonucunu bile doğurabilmektir.
Özellikle 1990’lı yıllardan itibaren işletmelerin müşteri ilişkilerine önem
vermeye başladıkları görülmektedir. Pazarlama bilgi sistemleri ve veri tabanlarında
yaşanan gelişmeler, müşteri ilişkilerinin daha farklı boyutlar kazanmasına ve
işletmelerin müşterilerle daha sağlıklı ve başarılı ilişkiler kurabilmesine olanak
tanımaktadır.
Günümüz pazar koşulları, potansiyel veya mevcut müşterilerle iyi ilişkiler
kuramayan işletmelerin pazarda tutunabilmelerine izin vermemektedir. Bu
çerçevede, müşterileriyle ilişkilerinde başarılı olan işletmelerin, örgütsel amaçlarına
ulaşabilmeleri ve pazardaki konumlarını sağlamlaştırabilmeleri diğer işletmelere
oranla daha kolay gerçekleşmektedir.
F.W. Robertson’a ait olan “Değiştiremeyeceğimiz bir geçmiş geride
dururken, şekillendirip, sahip olabileceğimiz bir gelecek bizi bekliyor.” şeklindeki
cümlesi müşteri ilişkileri açısından büyük önem taşımaktadır. İşletmenin unutmaması
gereken nokta, o işletmenin pazarının potansiyel ve mevcut müşterilerden
oluştuğudur.
Yaşanan gelişmeler (Küreselleşme, standartlaşan ürünler, bilgi iletişim
teknolojilerinde yaşanan gelişmeler vb.) müşterinin yapısının ve isteklerinin
farklılaşmasını beraberinde getirmektedir. Artık müşteriler, kendisiyle iletişim
içerisine girmeyen, iyi ilişkiler oluşturmayan işletmelerle çalışmak, ürün/hizmet
anlamında bu tür işletmelerden yararlanmak istemeyen bir yapıya bürünmektedir.
İşletmeler açısından bu ve buna benzer durumlar, müşterilerle ilişkilerin öneminin
artmasını beraberinde getirmektedir.
Müşterilerle iyi ilişkileri kuramayan bir işletmenin müşterisini tanıması,
müşterinin istek, ihtiyaç ve beklentilerini öğrenebilmesi, elde edilen bilgiler
çerçevesinde müşteriye yönelik bir üretim (kişiselleştirilmiş ürün) süreci içerisine
71
girebilmesi
mümkün
olamamakta,
böylesi
bir
durum,
işletmenin
müşteri
kaybetmesine yol açmaktadır.
Günümüzde bir işletmenin başarılı bir işletme olarak nitelendirilmesini şu
unsurların sağladığı belirtilmektedir82:
“∙ Yeni çalışma gruplarını meydana getiren taraf tutma eğilimleri
∙ Liderleri göreve, ciddiyete davet eden yöntemler, tutumlar
∙ Ilımlı kadrolar, çalışanları ılımlı olmaya yönlendiren yönetimler
∙ Yersiz, ölçüsüz ve rasgele atılımları benimsemeyen yenilikler
∙ Müşteriye yakınlık, müşteri ile birlikte çalışabilme”.
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, bir işletmenin başarılı
olabilmesi için gereken kriterlerden biri de müşteriye yakın olunması, müşterilerle iyi
ilişkiler kurabilmesidir. Unutulmaması gereken, müşterisini tanıyan, geleceğin
koşulları çerçevesinde kendisine yön veren işletmelerin daima kazançlı çıkacağıdır.
“İşin felsefesi, çalışma yöntemleri değişti. Dünyanın bir yerinde ortaya atılan
yenilikle rekabet edemeyen firmalar bir anda silinip gidebilmekte, hiç tanımadığı bir
kuruluş bir sanayii devirip geçmektedir. 1980’li yılların iki önemli günahı, 1990’ların
en önemli cürmü ve suçu haline gelebilmektedir. Müşterinin önemini ve değişen
gereksinimlerini göz ardı etmeyi telkin eden tutumlar, firmaları soyut yaşama
yöneltenler,
izleyen
yılların
ağır
cezalarını
göğüslemek
mecburiyetinde
kalmaktadırlar”83.
Günümüzde, işletme ile müşteriler arasında kurulacak olan olumlu bir ilişki
diğer markalar nezrinde, işletmenin markasının korunmasını da sağlayacaktır.
“Müşterilerle ilişki kurmanızın başka belki de önemli olan bir nedeni var. Eğer
82
83
Mark Hanan, a.g.e., ss. 90-90.
A.g.y., a.g.e, s.85
72
müşterilere aranızda bir bağ oluşturabilirseniz, başka bir marka, markanıza
saldırdığında müşteriler sizin tarafınızda yer alacaktır” 84.
Yeni ekonomi ile birlikte işletme ve müşteri arasındaki ilişkinin kökten
değiştiğini söylemek mümkün olabilmektedir. Oluşan alternatif iletişim kanalları
müşterinin bilgiye daha çabuk ulaşmasını, üretim ve üretim süreci hakkında
bilgilenmesini beraberinde getirmektedir. Eskiye oranla daha fazla bilgilenen
müşteri, daha çok talep etmeye başlamakta ve pasif konumdan sıyrılmak suretiyle
işletmenin kendisiyle iletişim, etkileşim içerisine girmesini arzulamaktadır.
Bütün bunlar doğrultusunda müşterilerin işletmelerden beklediklerini şu
şekilde sıralamak mümkün olabilmektedir85:
∙ Hassas olma
∙ Bilgili insanlar/çalışanlar
∙ Çabukluk
∙ Sözlerin tutulması
∙ Anlama
∙ Güven
∙ Bir şeyi tamamlamak/takip etme
∙ Sürprizsizlik/sürpriz yokluğu
∙ Tutarlılık
∙ İletişim
∙ Ulaşılabilirlik
∙ Bire bir etkileşim
84
Sergio Zyman, Bildiğimiz Pazarlamanın Sonu, Çeviren: İlkay Sevgi Çopur, Mediacat Kitapları,
Ankara, 2000, s. 13
85
Jon Anton, Customer Relationship Management Making Hard Decision With Soft Numbers,
Prentıce Hall Inc., New Jersey, 1996, s.8
73
Yeni iş oyununda aktif bir rol üstlenen müşteri, değer yaratma sürecine
katılan, işim meydana getirildiği ağın bir parçası olan, yalnızca “birey” olarak değil,
sosyal ve kültürel dokunun bir parçası olarak da ele alınan yeni bir rol
üstlenmektedir. Bu çerçevede, değişen ve aktif bir konuma gelen müşteri karşısında,
işletmenin geleneksel yöntemler çerçevesinde hareket etmesi, müşteri ile ilişkilerini
minimum düzeyde tutmaya çalışması kesinlikle mümkün olamamakta müşterilerle
uzun dönemli ilişkiler oluşturma işletmelerin ilk hedefleri arasında yer almaktadır.
“Satış olayı bir flörtün sonu ve uzun sürecek bir beraberliğin, evliliğin başlangıcıdır.
Birlikteliğin kalitesi ve etkinliği kuruluşun ilişkiyi ne kadar sağlıklı yürüttüğüne ve
yaratılan saygınlığın ilişkiye dönüştürülebilme oranına bağlıdır. İş hayatının
gelecekte belirsizlik içerisinde olması ve risk taşıması özelliğinden dolayı,
müşterilerle sağlam ve gelişmiş iyi ilişkilerin oluşturulması zorunlu görülmelidir. Bu
ilişkiler ise, ancak güçlü müşteri ilişkileri ve kaliteli hizmetin verilmesi ile
gerçekleşebilmektedir86”.
İşletmelerin müşteri ilişkilerine önem vermeye başlamalarının nedenlerinden
biri de, yüksek pazar payına değil, yüksek müşteri payına sahip olan işletmelerin
başarılı olduklarıdır. Eski dönemlerde bir işletmenin başarısı pazar yapı ile
ölçülmekteydi. Fakat günümüzde bu durum tamamıyla farklı boyutlar kazanmış,
müşteri payı (customer Share) işletmeler açısından önem kazanmıştır. Bu çerçevede,
müşteri ilişkilerine önem veren, müşteri istek ve beklentilerini karşılamaya çalışan,
müşterisinin memnuniyeti ve sadakati için çaba sarf eden bir işletmenin, müşteri
payının da yüksek olması kaçınılmaz olacaktır.
Sonuç olarak, rekabetin bu kadar yoğun yaşandığı, hatta küresel boyutlara
ulaştığı bir dönemde, işletmenin müşteri ilişkilerine önem vermeleri, müşterilerle
yakın ilişkiler içerisine girmeleri, bire bir iletişim süreci başlatmaları önemli bir
rekabet üstünlüğü olarak kabul edilmektedir.
86
Yavuz Odabaşı, a.g.e., s.5
74
2.2. MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNE GEÇİŞ SÜRECİ
İşletmeler, müşteri ilişkileri yönetimine geçmeden önce yapılarında ve
düşünce sistemlerinde birtakım değişiklikler gerçekleştirmek durumundadırlar. Bu
çerçevede işletmelerin değişim yönetimi uygulamaları içerisine girmeleri, öğrenen ve
öğreten bir organizasyon olmaları, müşteriyi her şeyin merkezine yerleştiren müşteri
odaklı bir yapılanma içerisine girmeleri ve kurum kültürlerini müşteri odaklılık
çerçevesinde,
değişimlere
her
an
açık
olacak
biçimde
şekillendirmeleri
gerekmektedir.
Günümüzde işletmeleri etkisi altına alan üç güçten söz etmek mümkün
olabilmektedir. Bu güçler müşteri, rekabet ve değişim şeklinde sıralanabilmektedir87.
Değişim “Planlı ve plansız bir biçimde bir sistemin (organizma, kişi ya da örgüt) bir
süreç veya bir ortamın belli bir durumdan başka bir duruma geçirilmesi” 88 olarak
tanımlanabilmektedir. Yaşadığımız çağ bir hızlı 'değişme' ve 'bunalım' çağı olarak
nitelenebilmektedir. Değişme, toplumsal, siyasal ve ekonomik sistemlerin en belirgin
niteliği olarak görülmektedir.
1900'lı ve 2000'li yılların değişim rüzgarı, küresel ölçekte herkesi, bütün
işletmeleri etkilemektedir. “Ekonomik sistemlerin önemli bir parçasını oluşturan
organizasyonlar artık günümüzde çevreleri ile sürekli etkileşim halinde olan ve her
çeşit girdi-çıktı alışverişinde bulunan, açık ve canlı sistemler veya organizasyonlar
olarak kabul edilmektedir”89. Bu doğrultuda sürekli hale gelen, etkileri sınır
tanımayan
değişim
olgusu
işletmeleri
açık
sistemler
olması
neticesinde
etkilemektedir.
87
Michael Hammer, James Champy, Değişim Mühendisliği: İş idaresinde Devrim İçin Bir
Manifesto, Çeviren: Sinem Gül, 3.Baskı, Sabah Yayınları, Çağdaş Bakışlar Dizisi, İstanbul, 1994,
s.15.
88
Mehmet Sağlam, Örgütsel Değişim, Ankara 1982, s.29’dan aktaran Emin İnal, Ufuk Durna,
“Değişmeyeceğim Diyebilir Misiniz? İşletmelerde Değişim Gereği”, Pazarlama Dünyası,Yıl:15,
Sayı:2001-05, s.24.
89
Gareth Morgan, Images of Organizations, Sage Publication Ltd., London, 1986, s.39’dan aktaran
Selim Yazıcı, a.g.e., s.9.
75
“Değişimi sınırlamaya çalışan, önüne set çekmeye çalışan işletmeler önemli
kaynaklarını kaybetmektedirler. İçsel ve dışsal sınırlamalar kaybolduğunda işletme
bir seçimle yüzleşir, ya koşullara uyacak ya da yavaş yavaş ölüm yoluna
girecektir”90. Değişim ne kadar riskli ya da korkutucu görünse de işletmelerin
bulundukları çevreye ayak uydurabilmek ve pazarda tutunabilmek adına değişimi
sevmeleri gerekmektedir. “Klasik organizasyon yapısından günümüz modern
organizasyon yapılarına gelinceye kadar organizasyon çalışmalarının ana noktasını
oluşturan düşünce 'nasıl daha iyi kaynak kullanılır' sorusuna yanıt aramakla
güncelleşmektedir. Çünkü gündem, ürünler, müşteri talepleri, teknolojik rekabet,
iletişim, bilgi işlem alanındaki hızlı ve zaman kazandıran gelişmeler yönetimi daha
karmaşık hale getirmektedir. Üretilen mal ve hizmetler için ise kalite, fiyat ve en kısa
zamanda pazara sunma gereği bu kavramları değişim ortamının bir parçası haline
çevirmiştir. Başka bir deyişle, işletmeler yukarıda ifade edilmeye çalışılan ortamda
yaşamlarını sürdürebilmek için yönetimlerini ve organizasyon yapılarını yeniden
düşünüp, tasarlayıp, yapılandırmak zorunluluğu ile karşı karşıya kalmıştır”91.
Değişimin itici gücü aslında rekabettir. “Rekabet yoksa değişim için herhangi
bir neden yoktur. Rekabet, değişim ve gelişimi açıklayan en önemli kavramdır.
Rekabetin yoğunlaştığı ortamlarda sürekli değişim ve gelişimi yakalayamayan ve
mevcut ürünleri de rutin üretim süreçleriyle faaliyetlerini sürdürmeye çalışan
firmalar kısa sürede pazardan çekilmek durumunda kalacaklardır”92.
Müşteri ilişkileri yönetimine geçiş sürecinde, işletmelerin hem örgütsel
yapılanmalarında, hem de müşteri ilişkilerine bakış açılarında önemli değişimler
içerisine girmeleri gerekmektedir. İşletmelerin müşteri ilişkileri yönetimine
geçmeden önce geleneksel/klasik örgüt yapılanmasını bir kenara bırakmaları
gerekmektedir. Geleneksel örgüt denildiğinde, müşterilerin merkezde yer almadığı,
90
Tamer Keçecioğlu, Bir Değişimin Anatomisi ya da Değişimin Bir Parçası Olmak, Alfa
Yayınları, İstanbul, 2001 s.4.
91
Aylin Pira, a.g.e., s.159.
92
İkbal Aksulu, Engin Özgül, “Değişen Pazarlama Çevresi ve Pazarlamada Yeni Yaklaşımlar”,4.
Ulusal Pazarlama Kongresi, Bildiri Kitapçığı, Antakya,18-20 Kasım 1999, s.87
76
ürün veya kar odaklı yapılar anlaşılmaktadır. Böylesi yapılanmalarda, müşteri
ilişkileri yönetiminden söz etmek mümkün olamamaktadır.
Müşteriyi merkeze alan işletme modelinin dışında, işletmelerin yatay
organizasyon halini almaları da oldukça önemlidir. Müşteri ilişkileri yönetiminde ana
hedef, müşterilerle uzun soluklu ilişkiler kurarak, müşteri memnuniyetini sağlamak
ve bunun sonucunda da müşteri sadakatini oluşturabilmektir. Eski model hiyerarşik
yapılanmalarda müşterilerle iletişimin başarılı bir şekilde yürütülmesi mümkün
olamamakla, örgütsel yapılanma buna imkan tanımamaktadır. Bu çerçevede,
işletmelerin yatay organizasyonlar şeklinde yapılanmaları oldukça önemlidir.
Müşteri ilişkilerine bakış açısı çerçevesinde yapılacak olan bir değişim
yönetiminin işletmeler için önemi büyüktür. Bu çerçevede, değişim yönetiminin ilk
adımı, işletmenin o anki durumunun incelenmesidir. Bu noktada yapılması gereken
şey, rakiplerle kıyaslamaların gerçekleştirilmesidir. Swot analizi olarak da
adlandırılan bu çalışma ile üstün ve zayıf yönlerin, işletme için fırsat olan durumların
ve tehditlerin ortaya çıkarılması söz konusudur. Değişime öncü olacak kilit
personelin seçimiyle çalışmalar devam etmektedir. Değişim yönetimi çalışmalarında
ilk olarak müşterinin tanınması gerekmektedir. Uygulama konusunda en önemli
unsur insandır. Çalışanların çeşitli eylemlerden geçirilerek, verimli çalışmalarını
sağlayacak ortamlar yaratılması oldukça önemlidir. Sürekli denetim ile birlikte hangi
süreçlerde ve işlemlerde değişimin gerekli olduğunun belirlenmesi önem
taşımaktadır.
Değişim çerçevesinde yapılabilecek olanları genel hatları ile şu şekilde
sıralamak mümkün olabilmektedir93:
Değişim İçin Vizyon:
Birçok
değişim,
müşterilere
verilen
dayanmaktadır. Sürecin yeniden tasarlanması:
93
Yavuz Odabaşı, a.g.e., ss.196-198.
77
hizmet
süreçlerinin
değişimine
∙ Kilit müşteri süreçleri içinde işletme için en önemli olanlar tanımlanır.
∙ Müşterilerle bu süreçler hakkında bilgi alışverişinde bulunulur.
∙ Hemen değişime ihtiyacı olan süreçler belirlenir.
∙ Yeniden yapılandırılan süreçler ilgililere duyurulur.
Uygulama:
Bu noktada çalışanlara bazı mesajlar iletilmesinin yerinde olacağı dikkatleri
çekmektedir. Bu çerçevede değişim projesinin başarılı bir şekilde yürütülmesine de
katkıda bulunmaktadır. Çalışanlara;
∙İş dünyasının sürprizlerle dolu olduğu,
∙Sürprizlerin neler olduğunun çalışanlarla birlikte öğrenileceği,
∙Değişim ve öğrenmenin kaçınılmaz olduğu,
∙Değişimden kimsenin korkmaması gerektiği gibi mesajların iletilmesi
gerekmektedir.
Ölçme:
Hedefe doğru gidilip, gidilmediği, değişim programında ne kadar başarılı
olunduğu ancak ölçme yöntemiyle anlaşılmaktadır. Değerlendirmeler, sayısal ve
sayısal olmayan niteliklerde de olabilmektedir.
2.2.1. Müşteri Odaklılık
Müşteri ilişkileri yönetiminin başarı ile uygulanabilmesi için işletmenin ürün
merkezli değil, müşteri merkezli olması gerekmektedir. MİY kavramının tanımları
irdelendiğinde, bu anlayışın müşteri merkezli bir strateji veya bütün işletmeyi saran
müşteri merkezli bir pazarlama yaklaşımı olduğu dikkatleri çekmektedir. Bu
78
çerçevede, ürün merkezli işletmelerin MİY'ni başarı ile uygulayıp, müşteri
memnuniyetini,
dolayısıyla
müşteri
sadakatini
sağlayabilmeleri
mümkün
olamamaktadır.
Müşteri odaklılık, işletmenin müşteri çıkarlarını sürekli olarak zirvede
tutması anlamına gelmektedir. 1900’lı yılların hızla değişen iş ortamında yaşamak,
pazarda tutunmak isteyen işletmeler için müşteri odaklı olmak artık bir
zorunluluktur. “Firmalar müşterilerini pazarlama faaliyetlerinin merkezinde görmek
zorundadır. Alvin Toffler, tarımsal üretimi simgeleyen I.dalgadan, kitlesel üretimi
simgeleyen 2.dalgaya ve 21.yy.a egemen olacak, sürekli ve değişen üretimi
simgeleyen 3.dalgaya geçişi açıklayan eserinde, en son aşamanın sadece sipariş
edileni yapma, her maldan sadece bir tane yapma aşaması olduğunu belirtmektedir.
Toffler’e göre, müşteri üretim sürecine çok yaklaşmıştır ve firma ile müşteri arasında
kurulan iletişim ağı nedeniyle gelecekte kimin müşteri, kimin üretici olduğunun ayırt
edilmesinde güçlük çekilecektir. Toffler, 1.dalga toplumunda üreten üretici, 2.dalga
toplumunda ise üretici ve tüketici kavramlarının ayrılığı, 3.dalga toplumunda ise
tüketen üretici hakimiyetini vurgulamaktadır”94.
1970’li yıllarda yani günümüzden yaklaşık 30 yıl kadar önce işletmeler için
müşterinin hiçbir önemi bulunmamaktaydı. Müşteri, hiçbir yönetim kararında ciddi
olarak yer almayan bir konuma sahipti. O dönemlerde, dünya tek kelime ile arz
cennetiydi. Ne üretileceğine, ne satılacağına, fiyatların ne olacağına karar veren
işletmenin kendisiydi. Fakat oluşan değişimlerin de etkisiyle günümüzde ortam tam
bir alıcı cennetine dönüştü. İşletmelerin rakip sayıları arttı. Müşterilerin önündeki
alternatifler arttıkça, müşteriler giderek fiyata daha duyarlı hale gelmeye başladılar.
Müşteri merkezli düşünme işte bu noktada, hayatı kolaylaştırabilecek eşsiz bir
düşünce şeklinde işletmelerin karşısına çıkmaktadır. Müşteri merkezlilikten
kastedilen şey, tüm iş tasarımlarının müşterinin mevcut öncelikleri ve değişen
tercihleri çerçevesinde oluşturabilmektir95.
94
Alvin Toffler, Üçüncü Dalga, Çeviren: Ali Seden, Altın Kitaplar, İstanbul, 1996, s.253,337’ den
aktaran İlkbal Aksulu, Emrah Özgül, a.g.m., s.87.
95
Arman Kırım, Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim, s.150,151.
79
Müşteri odaklı bir yönetimden söz edebilmek için96:
“∙Tüm çalışanların “Müşteri kraldır” anlayışına sahip olmaları
∙Müşterilerin istek ve ihtiyaçlarını belirlemek için araştırmalar yapılması
∙Ürün ve hizmetlerin müşterinin isteklerini tam karşılayacak şekilde organize
edilmesi
∙Müşteri ile ilişkinin satış sonrasında da devam etmesinin önemine
inanılması gerekmektedir”.
Müşteri odaklı işletmelerin yapılarına baktığımızda, primadin eskiye oranla
tam tersine dönmüş olduğunu söylemek mümkündür. Birçok işletme genel müdürün
en üstte, müşterilerin en altta yer aldığı bir yapılanma içerisinde bulunmaktadır.
Fakat günümüz pazar ortamında, müşteri odaklı bir kuruluşta, bu yapı tamamiyle
tersine çevrilmek durumundadır97.
2.2.2. Müşteri Odaklı ve Esnek Bir Kültürün Yaratılması
Kurum kültürünü “Bir örgütü diğerlerinden ayıran ve seçenekleri yönlendiren
temel değerler sistemi”98 olarak tanımlamak mümkün olabilmektedir. Diğer bir
tanımda ise kurum kültürü “Bir organizasyonun temel değer ve inanışlarını
çalışanlara ileten simge, seremoni ve mitolojilerin toplamı99" olarak ifade
edilmektedir. Kurum kültürü, törenler, ayinler, hikayeler, mitler, kahramanlar, süper
starlar, semboller ve lisan gibi elemanların bileşiminden oluşmaktadır100. Kurum
96
Müşteri Memnuniyeti Uzmanlık Grubu, Müşteri Memnuniyeti Yönetimi, Kalder Yayın No:31,
İstanbul, 2000, s.59.
97
Andrew Brown, Müşteri Hizmetleri Yönetimi, Çeviren: Mustafa Kılıç, Milli Eğitim Bakanlığı
Yayınları, Ankara, 1995, s.16.
98
Pasquale Gagliardi, “The Creation and Change of Organizational Cultures: A Conceptual
Famework” Organizational Studies, 7/2, s.119’ dan aktaran Ali Rıza Terzi, Örgüt Kültürü, Nobel
Yayın Dağıtım, Ankara, 2000, s.24
99
Cem Kozlu, Kurumsal Kültür-Amerika, Japonya ve Türkiye: Başarılı Firma Yönetiminde Kurumsal
Kültürün Rolü, Defne Yayıncılık ve Tanıtım Ltd. Şti., İstanbul, 1986, s.63’ten aktaran İlter Akat,
Gönül Budak, Gülay Budak, a.g.e., s.325
100
A.g.y., a.g.e., s.336
80
kültürü aynı zamanda “Davranışların icraatın kültür değerleriyle ifadesini, ortaya
koyulması anlamını da taşımaktadır101”.
Kurum kültürü, bir işletme içinde paylaşılan değerler ve inançlardan
oluşmaktadır. Çalışanların, işletmenin çalışma biçimini anlamalarında ve işletme
içerisinde hangi davranış kalıplarının geçerli olduğunu keşfetmelerinde kurum
kültürünün önemi büyüktür. Kültür, işletmenin iş yapma biçimini, çalışma tarzını
doğrudan etkileyen, işletmenin çalışmasında çok güçlü ve sağlam dinamiklerden biri
olarak kabul edilmektedir.
Müşteri ilişkileri yönetiminin sağlıklı ve başarıya ulaştıracak şekilde
uygulanabilmesi için işletmenin müşteri odaklı kurum kültürüne sahip olması
gerekmektedir. Bilindiği gibi müşteri odaklılık, müşteri ihtiyaçlarına işletmenin bakış
açısıyla değil, müşterinin bakış açısıyla bakmayı gerektirmektedir.
Müşteri odaklı bir kültür yaratma aşamasında, işletmede yapılması gerekenler
ise şöyle sıralanabilmektedir102:
∙ Satış öncesi faaliyetlerden satış sonrası faaliyetlere kadar bütün işin
müşteriye sunulan sürekli hizmet olarak tasarlanması gerekmektedir. Vurgu noktası
yapı ve sistemden, yenilik çapraz fonksiyonel düşünce biçimi, yeniden yönetim ve
stratejik karar almaya kaydırılmalıdır. Yatay yapılanmaya gidilmeli ve müşteri gibi
düşünülmelidir.
∙ Müşteri, rolleri, güçleri, özellikleri ve ihtiyaçlarına göre ayrılmalı ve
tanınmalıdır. Hiçbir işletmenin bütün müşterileri tatmin etmesi beklenemez.
İşletmeye taze kan olacak ve değişim sürecini hızlandıracak yeni insanlar alınmalıdır.
∙ Müşterinin çıktı, hizmet, ürün vasıfları, performans ve algılama ile ilgili
öncelikleri belirlenmelidir. Örneğin, Ford firması kendisinden söz ederken ‘ulaşım
sağlayıcısı’ ifadesini kullanmayı tercih etmektedir.
101
Bengt Karlöf, Çağdaş Yönetim Kavramları ve Kalkınma Modelleri, Çeviren: Ziya Kütevin,
Eshar Kütevin, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1996, s.74.
102
Jon Anton, a.g.e., ss.113-114
81
∙ Sürekli beklentilerin hangi ölçüde karşılandığının ölçülmesi gerekmektedir.
Israrla geri bildirim isteyerek ve bu doğrultuda hareket ederek müşterilerin
deneyimleri idare edilmelidir.
∙ Hizmet yaratımını ve dağıtım sürecini tablolarla, metinlerle ve ölçümlerle
gösteren bir yapı oluşturulmalıdır. Stratejik bir öncelik olarak insanlar eğitilmeli ve
geliştirilmelidir. Müşteri memnun edilmeye ve muhafaza edilmeye çalışılmalıdır. Bir
işletmenin yönetme yeteneği, aynı zamanda çalışanların müşterilerle nasıl iletişim
kurduğu ile de ilgilidir.
∙ Müşteri ilişkilerinde kullanılacak ölçüm birimleri oluşturulmalı ve
devamlılığı sağlanmalıdır.
Müşterilere yönelik tutumlar açısından üç tür kurum kültüründen söz etmek
mümkün olabilmektedir103:
∙ Müşteriye karşı küstah kibirli
∙ Müşteriye karşı rahat
∙ Müşteriye karşı tutkulu, canlı (müşteri odaklı)
Müşteriye karşı küstah, kibirli kültür tipi, cumhuriyetin ilk yıllarındaki
işletmelerin kültürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat günümüzde, rekabetin
artması ve müşterilerin bilinçlenmesi sonucu bu kültür türünün ortadan kalktığını
söylemek mümkün olabilmektedir. İkinci kültür tipi olan müşteriye karşı rahat
kültürde işletme piyasadaki tarihsel gücünün ve şöhretinin yaşamını devam ettirecek
bir etkiye sahip olduğuna inanmaktadır. Bu tip kültüre sahip olan işletmelerde
müşteriye
güler
yüzle
davranılıp,
sonrasında
hiçbir
şekilde
müşteri
ile
ilgilenilmemektedir. Bu kültürde 'Müşteriyi dinle, dediğini yapma.' 'Müşteriyi anlar
gibi yap, bildiğini yapmaya devam et.' şeklinde bir anlayış söz konusu olmaktadır.
Üçüncü tip kültürde, müşteriye karşı coşkulu, tutkulu bir bakış açısı bulunmaktadır.
İşletmenin amacı, müşteri memnuniyetini en üst düzeye çıkarmaya çalışmaktır. Bu
103
Yavuz Odabaşı, a.g.e., s.178
82
tür işletmelerde, müşteri memnuniyeti ölçme grupları oluşturulup, müşterilerle
görüşülmeye çalışılır. Koşulsuz müşteri memnuniyeti işletmenin ana hedefi olarak
kabul edilmektedir104.
Kurum kültürünün müşteri odaklı olması kadar, değişimci ya da esnek bir
yapıya sahip olması da oldukça önemlidir. “Değişimci kültür, yöneticilerin ve
çalışanların yeniliklere ve değişik fikirlere açık hale geldikleri hatta yeni ve değişik
fikirleri sürekli arama alışkanlığı geliştirdikleri bir kültürdür. Değişim yönetiminin
en önemli başarı koşulu, mevcut kültürün değişimcilik ruhu ile geliştirilmesini
sağlamaktır. Bu nedenle işletme yönetimi, değişim yönetiminin kilit kavramıdır.
Değişim çabalarında, işletme kültürünün bu çabalara uyum sağlamasına özen ve
fırsat verilmediği takdirde, rahatsızlıklar, endişe, stres ve direnç gibi sonuçlar söz
konusu olacaktır”105.
Önemli
olan
işletme
içerisinde
değişimi
kolaylaştıracak,
değişimi
engellemeyecek bir kültür yaratmaktır. İşletmeyi geri çekmeyen, adapte olmayı
kolaylaştıran bir kurum kültürü, rakiplere fark atmayı da beraberinde getirmektedir.
İşletmenin
değişimi
kolaylaştıracak
kültürler
yaratmayı
öğrenmesi
önem
taşımaktadır. Küreselleşme ve küresel rekabet çerçevesinde, işletmeler için sürekli
değişen bir ortam söz konusudur. Bu doğrultuda, işletmenin sahip olduğu kültür,
değişimlere açık, işletmeye değişim karşısında problem çıkarmayan bir kültür olmak
zorundadır. “Şirket kültürü bir açıdan, bir dizi insanın zaman içinde geliştirdikleri
grup normları ya da geleneksel davranış şekilleriyle ilgili daha da derinlere
inildiğinde, şirket kültürü neyin önemli, neyin iyi ve neyin doğru olduğu hakkında
bir grup insanın paylaştıkları gibi değerlerdir. Yirmi birinci yüzyılın son kısmında
şirket kültürü genellikle, değişime karşı atılmış demir işlevini gördü. Yani şirketlere
gidip, kültür hakkında konuştuğunuzda, insanlar değişim mühendisliği çabalarında,
pazardaki gelişmelere adapte olmalarında, yeni bir stratejiyi uygulamaya sokmakta,
104
105
A.g.y., a.g.e., ss.179-180
Zeynep Düren, a.g.e., s.240-241.
83
ya da yeni bir şirket alımı yapmakta kültürün hep ayak bağı olarak karşılarına
çıktığını söylüyorlar"106.
2.2.3. Müşterilerden Öğrenen Organizasyon Olunması
Günümüzün küresel ekonomik, siyasal, sosyal ve kültürel koşulları
işletmeleri sürekli öğrenmeye zorlamaktadır. Değişimin temposunun hızlanmasıyla
ortaya çıkan değişme yeteneği, günümüz koşullarında rekabet üstünlüğü olarak kabul
edilmektedir. Bu çerçevede değişme yeteneği, öğrenen organizasyon olmayı
gerektirmektedir. Gelecekte gerçekten diğer işletmelerin önüne geçecek olan
işletmelerin, öğrenme yeteneğine sahip olan işletmeler olacağı dikkatleri
çekmektedir. Geleceğin başarılı işletmeleri, salt bilgiyi edinen değil, edinilen bilgiyi
öğrenen, öğrendiği bilgiyi gerekli şekillerde, gerekli yerlerle paylaşan işletmeler
olacaktır.
Peter F. Drucker’a göre, bilgi toplumu olabilmenin ön koşulu toplumu
meydana getiren bütün bireylerin öğrenmeyi öğrenmeleridir. Bilgi, oluşan, meydana
gelen değişimlerin de etkisiyle sürekli olarak farklılaşmaktadır. Bu çerçevede bilgi
toplumunu meydana getiren bireyler, sürekli olarak eskimiş bilgi ile karşı karşıya
kalma riskindedirler. Bu nedenlerden dolayı, bilgi toplumu öğrenmenin sürekli
olduğu kurumlara ihtiyaç duymaktadır107.
Öğrenen organizasyon kavramı, çok farklı şekillerde tanımlanan bir kavram
olma özelliğine sahiptir. “Çoğu kişi için anlamı bürokratik olmayan, esnek, duyarlı
ve adaptasyona uygun kuruluş demektir. Ama bizim işimizde, gerçek anlamı,
geleneksel kuruluşlarda mevcut olmayan belli öğrenme yeteneklerini geliştirmek
demektir”108.
106
John Kotter, “Kültürler ve Koalisyonlar.”, Geleceği Yeniden Düşünmek, Derleyen: Rowan
Gibson, Çeviren: Sinem Gül, Sabah Kitapları, İstanbul,1997, s.148
107
Peter F. Drucker, Yeni Gerçekler, Çeviren: Birtane Karanakçı, 2.Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür
Yayını, Ankara, 1992, s.235.
108
Peter Senge, “İğnenin Gözünden”, Geleceği Yeniden Düşünmek, Derleyen: Rowan Gibson,
Çeviren: Sinem Gül, Sabah Kitapları, İstanbul, 1997, s.115.
84
1990’larda yayınlanan 5.disiplin isimli kitapta, Peter Senge, öğrenen
organizasyon kavramına değinmiştir. “Bu organizasyonda kişiler gerçekten
istedikleri sonuçları yaratma kapasitelerini durmadan genişletirler, buralarda yeni ve
coşkulu düşünme tarzları beslenir, kolektif özlemlere gem vurulmaz ve insanlar nasıl
birlikte öğrenileceğini sürekli olarak öğrenirler”109.
Öğrenen organizasyon “Bilgi yaratma, elde etme ve aktarma yeteneğine sahip
ve aynı zamanda davranışını, yeni bilgi ve görüşleri yansıtabilecek şekilde
düzenleme yeteneğine sahip organizasyondur”110.
Porter işletmelerin öğrenen organizasyon olmadıkları takdirde sabit
kalacaklarını, hatta ölme yani yok olma noktasına gelebileceklerini ifade etmektedir.
Rekabetçi olmanın tek yolu, Porter’e göre ilerlemektir111. İlerlemek için de
işletmelerin öğrenen organizasyon olmaları gerekmektedir.
Rekabet ortamının değişmesi, müşterinin taleplerinin farklılaşmasına neden
olmaktadır. Böylesi bir dinamik çevrede, işletmelerin uzun dönemli başarılarında
öğrenmenin bir zorunluluk haline geldiği görülmektedir. 21.yy işletmelerinin bilgi
üzerine kurulacağını söylemek mümkün olabilmektedir. Bilgiyi elde edemeyen veya
kontrol etme şansına sahip olmayan işletmelerin ayakta kalması mümkün
olamayacaktır.
Rekabetin artması, işletmelerin şu an nerede olduklarının çok da önemli
olmadığını anlamalarına yol açmıştır. İşletmeler, asıl önemli olanın, sürekli gelişme
sürecini başlatmak olduğunu kavramış durumdadırlar. Sürekli gelişmek için de
işletmelerin müşteri istek ve beklentilerini öğrenen organizasyon olmaları oldukça
büyük önem taşımaktadır.
109
Peter F. Senge, Beşinci Disiplin, Çeviren: Ayşegül İldeniz, Ahmet Doğukan, 2. Baskı, Yapı Kredi
Yayını, İstanbul, 1993, s.11.
110
Davıd A. Garvın, “Building a Learning Organization”, Harvard Business Review, Vol 71, No.4,
(July-August 1993) ss.78-91’den aktaran, Selim Yazıcı, a.g.e., s.153.
111
Mike Johnson, Gelecek Bin Yılda Yöntemim, Çeviren: Sinem Gül, 2.Baskı, Sabah Kitapları,
İstanbul, 1998, s.32
85
Öğrenen organizasyon konusunda araştırma yapan Huber organizasyonların
başlıca üç yolla öğreneceklerini ifade etmektedir. Bunlardan birincisi, diğerlerinin
tecrübelerinden
yararlanmaktır.
Bu
yöntem
çok
fazla
istenen
sonucu
doğuramamaktadır. Diğer bir yol, inceleme ve organizasyonun çevresindekilerle,
örneğin, müşteriler, ürün satanlar ve rakiplerle karşılıklı etkileşim yoluyla
öğrenmedir. Bu daha verimli bir yoldur. Organizasyonel öğrenmede üçüncü yol ise,
bilgiyi tamamiyle satın almaktır112.
Öğrenme daha önce de vurgulandığı gibi, stratejik bir rekabet silahıdır.
“Müşteriyle birlikte öğrenen, onlara öğretirken aynı zamanda onlardan öğrenen
şirketler karşılıklı bağımlılık noktasına varmaktadır. Bu işetmelerin çalışanları ve
sistemleri (insan sermayesi-yapısal sermaye ve müşterileri) eskisinden daha sıkı bir
bütünleşmeye gitmektedir113.
Öğrenen organizasyonların yapıları incelendiğinde, işletme ile müşteriler
arasında 'öğreten ilişki' adı verilen bir ilişki olduğu dikkatleri çekmektedir. Öğreten
ilişki, “Firma ve müşterileri arasında kurulan ve her türlü müşteri verisinin müşteri
bağlılığını arttıracak şekilde faydalı bilgiye dönüştürülüp firmanın gereken
aksiyonları aldığı ve sürekliliğini sağladığı anlayış114” olarak tanımlanmaktadır.
Küreselleşme ve küresel rekabet çerçevesinde ortaya çıkan ortam,
işletmelerin dinamik bir çevrede yaşamlarını sürdürmelerine neden olmaktadır.
Öğrenen organizasyonlar, deneyler yaparak sürekli gelişmeye açık olduklarından,
değişime daha kolay uyum sağlamaktadırlar. Böylesi bir pazar ortamında başarılı
olabilmenin şartlarından biri öğrenen organizasyon olabilmektir.
112
George P. Huber, “Organizational Learning: A Guide For Executives İn Tecnology-Critical
Organizations”, International Journal of Tecnology Management, Volume 11, No:7/8, 1996’aktaran
Halime İnceler Sarıhan, Teknoloji Yönetimi, Desnet Yayınları, Beta A.Ş., İstanbul, 1998, s.234.
86
2.3.
KÜRESEL
REKABETTE
MÜŞTERİ
İLİŞKİLERİ
YÖNETİMİ SÜRECİ
Müşteri ilişkileri yönetimi, günümüz pazar ortamında, işletmelerin küresel
rekabet karşısında ayakta kalmasını sağlayan oldukça önemli bir başarı faktörüdür.
Müşteri ilişkileri yönetimi ile ilgili yapılmış olan birçok tanım bulunmaktadır.
MİY müşterilerle değer ve memnuniyet arttırma çerçevesinde uzun dönemli ilişkiler
kurmaya dayanan bir pazarlama anlayışı olarak tanımlanabilmektedir. Günümüzde
küresel rekabetin yoğun olarak yaşanmaya başlanmasıyla birlikte, müşteri
memnuniyetinin sağlanması ve bu doğrultuda müşteri sadakatinin oluşturulabilmesi
gittikçe zorlaşmaktadır.
Müşteri ilişkileri yönetimi (MİY) başka bir tanıma göre, "Müşteriyi tanımak,
onları anlamak, müşteri için uygun hizmetler ve ürünler geliştirmek ve bu bilginin
organizasyon içinde paylaşılmasıdır"115. MİY'nde ana unsur, müşteridir, müşterinin
tanınmasıdır. Müşterinin demografik ve sosyo-kültürel özelliklerinin ortaya konması
MİY'nin temelini oluşturmaktadır.
Müşteri ilişkileri yönetimi, müşterilerle güçlü kalıcı ilişkilerin yaratılmasını
gerektiren bir pazarlama anlayışı olarak karşımıza çıkmaktadır. MİY’nde amaç, uzun
dönemli ilişkiler ve uzun dönemli değerler oluşturabilmektir. MİY’nin başarılı bir
şekilde uygulanmasında, bütün departmanların takım halinde müşteriye hizmet etme
gayesi ile hareket etmesi temel koşul olarak kabul edilmektedir. MİY uygulamaları,
“İşletmelerin mevcut müşteriler ile sürdürdükleri ilişkiyi geliştirmek, yeni müşteriler
kazanmak
ve
tüm
müşterilerin
elde
tutulmasını
sağlamak
amacıyla
geliştirilmiştir”116.
113
Thomas A.Stewart, Entelektüel Sermaye, Örgütlerin Yeni Zenginliği, Çeviren: Nurettin
Elhüseyni, MESS Yayını No:258, İstanbul, 1997, s.47.
114
hhtp://www.msnbc-ntv.com.tr/news/67046.asp.s.2
115
http:insankaynakları.arthurandersen.com/bireyler/trends/raportaj/nurtacziyal.asp.
116
www.propil.com/cozum/Y/MİY1.htm
87
MİY ile klasik (kitlesel) pazarlama arasında çok büyük uçurumlar
bulunmaktadır, böylesi bir pazar ortamı klasik pazarlama anlayışını devam ettirmeye
çalışan işletmelerin, diğer işletmeler tarafından yok edilmesine sebep olmaktadır.
Kitlesel Pazarlama
Müşteri İlişkileri Yönetimi
Ortalama Müşteriler
Bireysel müşteriler
Müşterinin gerçek isimleri saklı
Müşteri profili
Standart ürün
Kişiselleştirilmiş pazarlama teklifleri
Kitlesel üretim
Kişiselleştirilmiş üretim
Kitlesel dağıtım
Kişiselleştirilmiş dağıtım
Kitlesel reklamlar
Kişiselleştirilmiş mesajlar
Kitlesel promasyonlar
Kişiselleştirilmiş ödüller
Tek yönlü mesajlar
Çift yönlü mesajlar
Ölçek ekonomisi
Saha ekonomisi
Pazar bölümlemesi
Müşterilerin bölümlenmesi
Bütün Müşteriler
Kazançlı Müşteriler
Müşteri Çekme
Müşteri Tutma
Tablo
3.
Klasik
Pazarlama
ve
Müşteri
İlişkileri
Yönetiminin
Karşılaştırılması
Kaynak: Philip Kotler, Gary Armstrong, Principles of Marketing, Eight
Edition, Prentice Hall International Inc., New Jersey, 1999, s.509.
88
Çok farklı boyutlara sahip olan MİY ile işletmelerin elde etmek istedikleri
amaçlar şu şekilde sıralanabilmektedir:
∙Müşteri memnuniyeti ve müşteri sadakatini arttırmak.
∙Karlılığı ve gelirleri arttırmak
∙Maliyetleri düşürmek
∙Kaybedilen müşterileri kazanmak
∙Mevcut ve potansiyel müşterilere çapraz satış yapmak.
∙Yeni müşteri bulmak.
MİY'nin “Müşteride güven yaratmak, müşterilerin beklentilerini ve fırsatları
keşfetmek, müşterilerin yararlanabileceği çözümler sunabilmek ve satışı takip ederek
uzun vadeli ilişkileri sürdürmek117” gibi temel ilkeleri bulunmaktadır. MİY'nin
temeli veri tabanlarına ve veri tabanlı pazarlamaya dayanmaktadır. Bu çerçevede
küresel rekabet bağlamında
ortaya çıkan gelişmelerden biri olan veri tabanlı
pazarlama ve veri tabanları, MİY'nin olmazsa olmazlarındandır.
MİY, sadece teknolojik bir yazılım değildir. MİY en son çıkan bir elektronik
aleti veya yazılımı telefon merkezine veya web sitesine bağlamak değildir. MİY,
işletmenin müşteri stratejisini ve müşteriyle ilişkisindeki bilginin önemini açıkça
tanımlamasını gerektiren bir felsefedir. MİY uygulamalarının gerçekleştirilmesi
esnasında esneklik de oldukça önemli bir yere sahiptir. İşletme içerisinde yer alan
liderler, bütün bildiklerinin bugün zamana uymadığını ve yarın ne kurarlarsa müşteri
talebiyle değişecek kadar esnek olması gerektiğinin farkında olmak zorundadır. Bu
da, mevcut süreçlerin ve inançların riske atılması anlamına gelmektedir. MİY'nde
bilgi sistemlerinin ayrıcalıklı bir yeri bulunmaktadır. Bütün bu sistemler, müşteri
bağlantılarına açık olmak durumundadır118.
117
Ayşe Şahin, M: Hulusi Demir, “Endüstriyel Malların Pazarlanmasında İlişki Pazarlamasının
Önemi”, Pazarlama Dünyası, ,Yıl:15, Sayı:2001-13, Temmuz-Ağustos, s.18.
118
http//www.CRMproject.com.
89
MİY'nin bir noktada esas çıkış noktası, bugünün kullanıcılarının yani
müşterilerin daha sofistike bir hale gelmiş olması olarak kabul edilmektedir.
Müşteriler, günümüzde bir ürün alacaklarsa bu ürünü birçok yönden başka ürünlerle
karşılaştırmaktadırlar. Artık müşterinin ürün seçiminde birçok araç ve değerlendirme
kriteri söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, işletmenin kendi değerlendirme kriterleri
ön plana çıkarılmak isteniyorsa, stratejiler doğrultusunda müşteriyle olan ilişkinin
yöneltilmesi gerekmektedir. Mevcut ve potansiyel müşterilerle ilişkinin uzun bir süre
devam edebilmesi MİY'ne bağlı olmaktadır119.
MİY'de işletmeler için pazar payından ziyade müşteri payı ön plana
çıkmaktadır. İşletme, pazardaki payını arttırmaktan çok , müşteriye birden fala ürün
satabilmek onu sadık müşteri olarak tutabilmek gayreti içinde bulunmaktadır.
Don Peppers, bu konseptin özünde yatan unsurları şu şekilde ifade
etmektedir120:
“∙Her bir müşterinin spesifik ihtiyaçlarının dikkate alınması
∙Müşteriye özel ürünler ve hizmetler geliştirilmesi
∙Müşterilerle yakın diyalogda, pazarlama bilgi ve know-how sisteminin
oluşturulması
∙Sadece müşteri sayısının arttırılması değil, mevcut müşterilerin uzun vadede
korunması ve onlara daha fazla ürün satılması”.
Literatür incelendiğinde MİY ile ilgili yapılmış birçok tanım dikkatleri
çekmektedir. Konunun başında aktarılan tanımlar dışında, MİY ile özdeşleştirilmeye
119
Gamze Aydın Çelenk, “CRM Nedir, Ne işe yarar?” Marketing Türkiye, Yıl:10, Sayı:236, 15 Şubat
2001, s.90.
120
------,------ ,“8 Gözde Yaklaşım” Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Yıl:8, Sayı:2000/11, Kasım
2000, s.231.
90
çalışılan fakat yanlış olan bazı tanımlar da bulunmaktadır. Bu tanımlara kısaca
bakacak olursak121:
MİY
“∙Satış, servis ve pazarlama otomasyon yazılımının bir bileşkesi
∙Müşteri enformasyonunu internet yoluyla harekete geçiren web-bazlı ince
müşteri yazılımı
∙e.*
∙*.com.
∙ Yeni akım database (veri tabanı) pazarlama yaklaşımı şeklinde sıralamak
mümkün olabilmektedir”.
MİY, işletmeler için en önemli rekabet üstünlüğüdür aslında. Rekabetçi bir
üstünlük yakalayıp, diğer işletmeleri geride bırakmanın tek yolu, müşterileri bire bir
tanımak, onlara yönelik bire bir üretim süreci içerisine girmek ve bire bir pazarlama
yapmaktır. MİY’nde parola ‘yeterli sayıda müşteri ile uzun ömürlü ve verimli
ilişkilerdir’ Bu doğrultuda işletme, müşterisi ile olan ilişkisini beşikten mezara kadar
sürdürmeye gayret sarf etmektedir122.
MİY’nde üç tür teknoloji söz konusu olmaktadır. Bu teknolojiler de MİY’nin
uygulanmasında büyük kolaylıklar sağlamakta, işletmenin müşterilerini tanımalarına,
onların istedikleri ürünleri üretebilmelerine olanak tanımaktadır. Bu üç teknoloji;
∙Veri tabanı teknolojisi
∙Ismarlama seri üretim teknolojisi
∙İnteraktif medya şeklinde sıralanabilmektedir.
121
Arman Kırım, Strateji ve Bire bir Pazarlama, CRM, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2001,
s.129,130.
122
Ahmet Koç, “Kriz Dönemlerinde Reklam Niçin Önemlidir?” Mediacat Pazarlama İletişimi Dergisi,
Yıl:7, Sayı:48, Ocak 1999, s.57.
91
MİY’nde bilgi teknolojilerinin çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Bilgi
teknolojileri yardımıyla123:
“∙Mevcut müşterilerin satın alma kalıplarını araştırma,
∙Müşterilerin özel istekleri çerçevesinde fiyatlandırma, promosyonlar,
müşteri odaklı hizmetler
∙Aynı müşterilere çeşitli hizmetlerin ulaşımını sağlamada koordinasyonu
kurma
∙İşletme-müşteri, müşteri-işletme etkileşimini sağlama
∙Olası hataları minimize etme
∙Ek faydalarla temel hizmet arzlarının artmasını sağlama sözkonusu
olabilmektedir”.
MİY bir takım işidir. Bu çerçeveede işletme içerisinde MİY uygulamaları ile
ilgilenecek bir takımın kurulması yerinde olacaktır. Bu takım içinde124:
∙Üst düzey satış yöneticisi
∙Saha satış elemanları
∙Müşteri hizmetleri yöneticisi
∙Müşteri hizmetleri elemanı
∙Üst düzey pazarlama yöneticisi
∙It
∙Üretim yöneticisi
∙Satın alma yöneticisi
∙Finans yöneticisi
∙İnsan kaynakları yöneticisi bulunmaktadır.
123
Leonarol L.Berry, “Relationship Marketing of Services-Growing İnterest Emerging Perspectives”,
Journal of the Academy of Marketing Science, V:23, No:4, 1995, s.238.
124
Dick Lee, Customer Relationship Management Survival Guide, HYM Press, USA, 2000, s.132.
92
Yukarıda belirtilen takıma Halkla ilişkiler uzmanını da eklemenin yerinde
olacağı dikkatleri çekmektedir.
Müşteri ilişkileri yönetiminin daha iyi anlaşılabilmesi açısından ‘müşteri’
kavramının tanımının yapılması ve müşteri hakkında genel bir bilgi verilmesinin
yerinde olacağı düşünülmektedir. Bu bağlamda, rekabetin böylesine yoğun yaşandığı
günümüzde, müşteriler işletmeler için en önemli varlıklar olarak karşımıza
çıkmaktadır. İşletmelerin ayakta kalabilmesi, pazarda tutunabilmesi ve bir yer
edinmesi müşteri çerçevesinde gerçekleşmektedir. Dolayısıyla ‘müşteri’ işletmenin
can damarı, yaşam kaynağı olarak kabul edilmektedir.
Müşteri kavramının çok farklı anlamlarda kullanılabilen, değişik şekillerde
yorumlanan bir kavram olduğu gözlenmektedir. Müşteri kavramının, literatürde nasıl
tanımlandığına bakıldığında, konu ile ilgilenen kişilerin bakış açıları çerçevesinde
farklı yorumlarla karşılaşılmaktadır.
Müşteri, belirli bir mağaza ya da kuruluştan düzenli olarak alışveriş yapan
kişi olarak tanımlanabilmektedir. Başka bir tanıma göre müşteri, “Belirli bir
işletmenin belirli bir marka malını, ticari veya kişisel amaçları için satın alan kişi
veya kuruluş”125 olarak tanımlanabilmektedir.
Müşteri kavramının literatürdeki tanımları incelenmeye çalışıldığında,
özellikle ‘tüketici’ ve ‘müşteri’ kavramlarının kimi kaynaklar tarafından eş anlamlı
kabul edildiği, kimi kaynaklar tarafından ise iki ayrı ifade olarak ele alındığı
gözlenmektedir. Bu çerçevede, özellikle çalışma konusu sınırlarında konuya
bakıldığında müşteri ve tüketici kavramlarının iki farklı kavram olarak ele
alınmasının daha doğru olacağı görülmektedir. Bu bağlamda, tüketici, tatmin
edilecek ihtiyacı, harcayacak parası ve harcama isteği olan, kişi kurum veya
kuruluştur.
125
Erdoğan Taşkın, Müşteri İlişkileri Eğitimi, Papatya Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.19.
93
Konuya Müşteri açısından bakıldığında ise, müşteri ile ilgili farklı
sınıflamalar/ayrımlar yapıldığı görülmektedir. Buna göre müşteriler, mevcut
müşteriler, potansiyel müşteriler, eski müşteriler, yeni müşteriler şeklinde
sınıflandırılabilmektedir.
Günümüzde müşteri deyince daha çok son kullanıcı veya nihai tüketici
anlaşılmaktadır. Fakat daha önce de belirtildiği gibi, bir kişinin müşteri olabilmesinin
ön koşulu, o işletmenin mal veya hizmetinden sürekli yararlanıyor olmasıdır.
Müşteri günümüzde işletmeler için hem bir rakip, hem de bir ortak olma
özelliğine sahiptir. Müşterinin bir rakip olarak görülmesi İngilizcede ‘Co-opting
Customer Competence’ olarak ifade edilmektedir. Bu kavrama göre, müşteri işletme
tarafından bir rekabet unsuru olara kullanılabildiği gibi, aynı zamanda önemli bir
rakip olarak da işletmelerin karşısına çıkabilmektedir. Müşteri, yeni ekonomide, yeni
düzende ürün ve hizmetin türü ile fiyat belirleme konularında bir rakip olarak
görülmektedir. Çünkü, işletmeler artık yalnızca rakip firmalarla rekabet içerisinde de
bulunmamaktadır. Aynı zamanda, kendi karşısına büyük bir bilgi donanımıyla çıkan
müşteriye karşı da bir mücadele vermektedir. Bu müşteri ürünün tipi, yapısı ve fiyatı
konusunda pazarlık yapmaya hazır durumdadır. Bu çerçevede, diğer müşteri
gruplarıyla (topluluklarıyla) ortaklaşa hareket ederek piyasada belirleyici bir güç
olarak yerini almaktadır126.
Müşterinin çağdaş pazarlama anlayışında çok farklı bir yere sahip olduğu
görülmektedir. Fakat bu farklılığın anlaşılabilmesi için müşterinin son 30 yıllık
zaman dilimi içerisindeki evrimine bakmakta yarar görülmektedir:
126
Sibel Akbay “Tüketiciyle Ortaklaşa Rekabet”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi,Yıl 8, Sayı 2000/06,
Haziran 2000, s.185.
94
Zaman
70 ler 80 lerin başı
80 lerin sonu 90 ların 90 lar
başı
Pasif bir seyirci olarak müşteri
Şirket müşteri Daha
önceden Bireysel
olarak Bireysel
olarak
ilişkisi
belirlenmiş
müşteri müşteriye
yapılan müşteriyle bir yaşam
gruplarını ikna etmek
işlemler ve alışveriş var boyu kurulan bağ
Müşterinin
rolü
Müşterinin rolü önceden belirlenmiş, Müşteri pasif bir alıcı konumunda
Yöneticinin
Zihniyeti
Müşteri istatistiki bir
rakam
gibi
değerlendiriliyor.
Hedef müşteri grupları
işletme
tarafından
önceden belirlenmiştir.
Müşteriye hala herhangi
bir
işlemin
parçası,
istatistiki bir rakam
olarak bakılıyor.
Müşteri
bir
insan
olarak değer kazanıyor.
Karşılıklı güvenin ve
ilişkilerin geliştirilmesi
öne çıkıyor
İşletmenin
müşteriyle
etkileşimi
ürün
ve
hizmetlerin
Geliştirilmesi
Geleneksel pazarlama
araştırma yöntemleri
ve pazar analizleriyle
müşterinin
nabzı
tutulur. Ancak, ürün ve
hizmetlerin
geliştirilmesinde
müşteri
geri
bildiriminde pek de
yararlanılmaz.
Müşteriyi daha iyi
anlamaya yönelik bir
tutum
sergileniyor.
Müşteriler, yakından
incelenerek,
gözlem
yapılarak ihtiyaçları ve
sorunlar anlaşılmaya
çalışılıyor.
Müşteri
derinlemesine analiz
edilerek,
gelen
tepkilerin de katkısıyla
ürünler ve hizmetler
yeniden oluşturuluyor.
Müşteriyle
iletişimin
temelleri ve
iletişim süreci
Daha
önceden
belirlenmiş
tüketici
gruplarına ulaşılması
hedefleniyor.
Tek
yönlü iletişim var.
Şikayet yasaları, çağrı
merkezleri ve müşteri
hizmetleri, programları
sayesinde,
müşteriye
satış
yapmaktan
müşteriye
hizmet
vermeye doğru bir kayış
gözleniyor.
Müşterilerden
gelen
sorunlar dikkate alınarak,
daha sonra ürün ve
hizmetlerin
geliştirilmesinde bu geri
bildirimden
yararlanılıyor.
Veri tabanına dayalı
pazarlama yaygınlaşıyor.
Çift
yönlü
iletişim
başlıyor.
Ürünler ve hizmetler
yeniden oluşturuluyor.
İlişkisel pazarlamaya
geçildi.
İki
yönlü
iletişim
ve
erişim
sözkonusu
2000 li yıllar
Aktif bir oyuncu
olarak müşteri
Müşterinin de değer
yaratma
sürecine
katıldığı eşit bir ilişki
var.
İşi meydana getiren
geniş ağın parçası
olarak görülüyor. İşle
ilgili
değerin
yaratılmasında
müşteriye bir ortak
olarak
bakılıyor.
Müşteri hem işletme
ile işbirliği yapan hem
de bir rakip olarak
yeni bir rol üstleniyor.
Müşteri yalnızca bir
birey
olarak
kolunuyor.
Aynı
zamanda iş dünyası
için yeni yeni önem
kazanan sosyal ve
kültürel dokunun bir
parçası olarak dikkate
alınıyor.
Müşterilerin
kişisel
deneyimleri tek tek
ayrı öneme sahiptir.
İşletmeler ve önde
gelen
müşteriler,
beklentilerin
belirlenmesinde, ürün
ve hizmetlerin pazar
tarafından
benimsenmesinde
ortak hareket ederler.
Müşterilerle
aktif
diyalog oluşturulması
için şekillenmesinde
ve
beklentilerin
belirlenmesinde
önemli işleve sahip.
Çok yönlü iletişim ve
erişim
dönemi
başlıyor
Tablo 4. Müşterinin 30 Yıllık Evrimi
Kaynak: Sibel Akbay “Tüketiciyle Ortaklaşa Rekabet”, Capital Aylık Ekonomi
Dergisi, Yıl:8 Sayı: 2000/06, Haziran 2000, s.185.
95
2.3.1. Müşteriyi Tanıma ve Farklılaştırma
MİY, bire bir pazarlama, mikro pazarlama, ilişkisel pazarlama şeklinde ifade
edilen pazarlama anlayışının temeli, müşterilerin tanınmasına dayanmaktadır. Yani,
bu noktada, işletmenin yapması gereken müşteri kitlesinin kimliği hakkında fikir
sahibi olmaktır. Müşterinin tanınması, özelliklerinin ortaya konması, müşterilerin
farklılaştırılması aşamasında, işletmenin işini kolaylaştıracak bir aşama olma
özelliğine de sahip olmaktadır. Müşterilerin tanınması, onların iyi-kötü yani
işletmeye yarar getiren veya getirmeyen şeklinde ayrılmasını sağlamaktadır. Bu
aşama, MİY’ nin en önemli aşaması şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Bu aşamada işletmenin kendisine bazı sorular yöneltmesi gerekmektedir127:
“∙İşletme kaç tane müşteriyi kişisel tanıyor?
∙Tüm müşterilerinizi ilgilendiren bir veri tabanınız var mı?
∙Bu veri tabanı ne kadar güncel?
∙Veri tabanında müşteri hakkında hangi detayda bilgi var?
∙İşletmedeki her iş ünitesi kendisi için ayrı bir veri tabanı mı tutuyor?
∙Müşteri kimlik bilgilerinin elde edilebileceği başka bilgi kaynakları var mı?
∙Elde edilebilecek müşteri bilgisini arttırmanın kolay yolları mevcut mu?”
Müşterinin tanınması sırasında işletmedeki her departmanın elinde bulunan
müşterilerle ilgili bilgilerin bir araya getirilmesi oldukça önem taşımaktadır. Bu
çerçevede bütün bilgilerin tek bir havuzda toplanması ve gerektiğinde kullanılması
söz konusu olabilmektedir.
Müşterilerin işletme tarafından tanınması, müşterinin özellikleri, istek ve
beklentileri çerçevesinde hareket etmeyi de kolaylaştırmaktır. İtalya’da 900.000
127
Arman Kırım, Strateji, Bire Bir Pazarlama, CRM, s.158.
96
müşterisi olan bir işletmenin izlediği yol müşterinin tanınmasının ne kadar önemli
olduğunu göstermesi açısından çarpıcıdır. Bu işletmenin hedefi, 900.000 müşteriye
katalog üretebilmek, kim hangi ürün grubundan hoşlanıyorsa onları bir araya
getirebilmektir. Örneğin, bir grup ekonomi kitapları okuyorsa, ona göre katalog
gönderilmektedir. Herkese aynı kataloğu gönderip etkili sonuç alamamak yerine,
işletmeleri müşterilerini analiz edip iyi tanımak çerçevesinde onların istekleri
çerçevesinde hareket edebilme şansını yakalamaktadır128.
Müşteriyi tanımak, birçok noktada işletmeye yarar sağlamaktadır. İşletmeler
ancak müşterilerini tanıyarak ve onların ihtiyaçlarına göre kendilerini organize etme
yoluna girerek, müşteri memnuniyetini ve müşteri sadakatini sağlayabilmektedirler.
Günümüz pazar ortamında da işletmelerin sadık müşteriler yaratmaları, onların
ayakta kalabilmelerini dinamik çevreye, rakiplere daha rahat, daha kolay
dayanabilmeleri sonucunu ortaya çıkarmaktadır129.
Müşterin
tanınması
aşamasından
sonra
ikinci
sırayı
müşterinin
farklılaştırması almaktadır. İlk aşama gerçekleştirilmeden, müşterilerin ihtiyaç ve
değerleri çerçevesinde kategorilere ayrılması söz konusu olamamaktadır. İşletmenin,
müşterilerin istek ve beklentilerine göre hareket edebilmesi, değer getirmeyen
müşterilerin rakiplere gönderilmesi konusunda çalışmaların yapılması müşterinin
farklılaştırılmasına bağlı olmaktadır.
Müşterilerin farklılaştırılması sürecinde dikkat edilmesi gereken iki nokta
bulunmaktadır:
∙ Müşterilerin ihtiyaçları nelerdir?
∙ İşletmeye kazandırdıkları değer nedir?
İşletme müşterinin değerini hesapladıktan sonra şöyle bir farklılaştırma
içerisine girebilmektedir:
128
129
Gamze Çelenk, a.g.m., s.91.
htt.:www.msnbe-ntv.com.tr/news/58873.asp
97
∙ En Değerli Müşteriler
∙ En Büyüyebilecek Müşteriler
∙ Sıfır Altı Müşteriler
En Değerli Müşteriler: En değerli müşteriler, işletmenin can damarını
oluşturmakta, en yüksek ömür boyu değere sahip olan grup olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu kategorideki müşteriler, işletmeye gerçekten değer getiren, ciddi
anlamda para kazandıran müşterilerdir. En değerli müşteriler, ‘Anahtar müşteri’130
olarak da adlandırılabilmekte ve işletme için stratejik önem taşıyan müşterileri işaret
etmektedir.
Dünyaca ünlü pazarlama gurusu Don Peppers pazarlamayı ‘Karlı müşteri
çekme sanatı’ olarak tanımlamaktadır. Don Peppers’a göre, işletmenin başarılı
pazarlama stratejilerinin kalbinde bu amaç yatmaktadır. Pazarlama uzmanları karlı ve
iyi müşterileri, işletmeye en çok değer getiren ya da en çok harcama yapan grup
olarak tanımlamaktadır131. Karlı ve en iyi müşteriler olarak da adlandırılabilecek olan
‘En değerli müşteriler’ işletmenin yaşam kaynağını oluşturmaktadır.
En iyi , en karlı, en değerli veya diğer bir ifade ile anahtar müşterilerin
harcama profilleri gözden geçirildiğinde, bu grupta bulunanların diğer müşterilere
oranla onlarca kat daha fazla harcama yaptıkları gözlenmektedir. İşletmeler bu
çerçevede, en değerli müşterilerin işletmeye bağlılıklarını arttırmak, işletmeden
kopmalarını engellemek adına çeşitli yöntemler uygulamak durumda kalmaktadır.
Örneğin, YKM’de en değerli müşteriler “VIP müşteriler” olarak adlandırılmakta ve
bu müşteriler toplam alışveriş miktarı ve hesabın aktifliği vb. çerçevesinde
belirlenmektedirler. VIP’lerin diğer müşterilere oranla en az 4,5 kat daha fazla
harcadıkları gözlendiğinden, bu grup üyelerine yönelik çeşitli çalışmalar içerisine
girilmekte,
elektronik
postalarla
bu
130
gruptakiler
kampanyalar
hakkında
Osman Gök, “Örgütsel Pazarlarda Anahtar Müşteri Yönetimi”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15,
Sayı:2001-2, Mart-Nisan 2001, s.48.
131
Ebru Fırat, “Benim Müşterim Çok Daha Karlı”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, , Yıl:10,
Sayı:2002-1, Ocak 2002, s.81.
98
bilgilendirilmekte, randevu aldıkları takdirde görevliler kendilerine her çeşit
yardımda özel olarak bulunmaktadırlar.
YKM nin uyguladığı yöntemler dışında, bu grupta bulunan müşterilere, özel
günlerde hediye yollanması veya çeşitli konularda kendilerine ayrıcalıklar sunulması
(koşulsuz ürün iadesi) da söz konusu olabilmektedir.
En Büyüyebilecek Müşteriler: Bu grupta bulunan müşteriler, en değerli
müşterilere oranla, yaşam boyu değerleri daha düşük olan bir gruptur. Fakat böyle
olmasına rağmen bu grup, yapılacak olan bir takım çalışmalarla en değerli hale
getirilebilir.
Sıfır Altı Müşteriler: Bu sıfır altı müşteriler, işletmeye kar getirmeyen
müşteri
kategorisini
oluşturmaktadır.
İşletmenin
bu
gruptaki
müşterilere
uygulayabileceği strateji, kategoride yer alan müşterileri rakip işletmelere
yöneltmektir.
Müşterilerin değerleri çerçevesinde sınıflandırılması sonucu görüldüğü gibi,
üç tür müşteri ile karşı karşıya kalınmaktadır. Başka bir ayırım da, ihtiyaçlar
çerçevesinde yapılacak olan ayırımdır. Bu doğrultuda bireysel ihtiyaçların ve ortak
ihtiyaçların ortaya çıkarılması sonucunda da müşteriler farklılaştırılmış olmaktadır.
99
MVC= Most Valuable Customers
En Değerli Müşteriler
-En yüksek gerçek değere sahipler
Hedef → Elinizde Tutun
MGV → Most Growable Customers
(En hızlı büyüyebilen müşteriler)
-Stratejik değerleri çok yüksek düzeyde.
-Hedef → Büyütün
BZ = Below Zero
(Sıfırın altındakiler)
-Değeri negatif ya da değerleri hizmet maliyetinin de
üstünde
Hedef → Fiyatı rasyonelleştirin ya da terk edin.
Tablo 5. Müşterinin İşletmeye Sağladığı Değer Çerçevesinde Sınıflandırılması
Kaynak: Don Peppers, “Alınlarında Yazmıyor”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi,
Don Peppers’in konferans notları, Yıl:10, Sayı:2002/5, Mayıs 2002, s.36.
2.3.2. Müşteri ile Etkileşime Geçme ve Butik Üretim (Kişiselleştirilmiş
Ürünler Üretme)
Etkileşimden kastedilen müşteri ile çift yönlü ilişki içerisine girmektir.
Etkileşime geçme ile birlikte, müşteriden çok özel bilgilerin öğrenilmesi ve bu
100
doğrultuda müşteri istek ve beklentilerine uygun sunumların yapılabilmesi söz
konusu olabilmektedir.
Müşteri ile etkileşime geçme, çeşitli yollarla olabilmektedir. Bu yollar şu
şekilde sıralanabilmektedir:
∙ Telefonla iletişim (800’ lü hatlar)
∙ Çağrı Merkezleri
∙ Doğrudan pazarlama
∙ İnternet (web sitesi)
Telefonla iletişim:
Müşterilerle iletişim kurma pek çok açıdan işletmeye yarar sağlamaktadır.
Özellikle, müşterilerin daha iyi tanınması, hataların anlaşılması ve uygun çözüm
yollarının geliştirilmesi, yeni ürünler için fikir edinilmesi, müşterilerin kedilerini
daha değerli hissetmesi söz konusu olabilmektedir.
Telefonla iletişim denildiğinde akla 800’lü numaralar gelmektedir. 800’lü
numaralar müşterilerin çeşitli amaçlar çerçevesinde yararlandıkları ücretsiz telefon
hatlarıdır.
800’ lü numaralar müşteriler tarafından132:
∙ Enformasyon edinmek
∙ Oylama ya da düşünceleri dile getirmek
∙ Ürünün nereden edinileceğini öğrenmek
∙ Ödül kazanmak gibi amaçlar çerçevesinde kullanılmaktadır.
132
Terry G. Vavra, After Marketing: How To Keep Customers For Life Thought Relationship
Marketing, Richard D. Irwin, Inc., U.S.A., 1992, s.117.
101
800’ lü numaraların kullanımında işletmelerin cevaplamaları gereken üç
önemli soru bulunmaktadır133:
1.Beklenen arama sayısını karşılayabilecek kaynak ve kapasite olanakları
bulunmakta mıdır? Birçok işletmenin aramaların tümünü karşılayacak personel ve
telefon hattı kaynakları bulunmamaktadır. Zaman zaman işletmeler, genel arama
sayısını
azaltmak
amacıyla
800’lü
numaralarını
saklama
yoluna
da
gidebilmektedirler.
2.Arayanların beklemesine neden olmayacak böylece daha ileri bir hayal
kırıklığı yaratmayacak bir sistem olanaklı mı? Günümüzde hız çok önemlidir.
Bekleme süresi memnun bir müşteriyi hayal kırıklığına uğratabilir, halihazırda kızgın
olanı da çileden çıkabilir. Böylesi bir duruma maruz kalan müşterilerin % 27’si
işletmeyi bırakma noktasına bile gelebilmektedir.
3.Temasın memnuniyet üretmesi için aramaları ele alacak bir prosedür
yaratıldı mı? Bir müşteri asla 800’lü bir numarayı ‘Ürünümüzün bunu yaptığından
haberim yok Sayın x’ denmesini duymak için aramaz. İşletmenin telefonlara cevap
veren kişileri her türlü bilgiyle donatması ve bu çerçevede doğru kararları vererek
müşteriyi gereken şekilde yönetmesi gerekmektedir.
Çağrı Merkezleri
Çağrı merkezlerinin MİY uygulamalarında önemli bir yere sahip olduğu
görülmektedir. Günümüzde birçok işletmenin çağrı merkezlerini devreye soktuğu
dikkatleri çekmektedir.
Çağrı merkezleri iki ayrı amaç için kullanılmaktadır:
-Gelen çağrılar (inbounds calls)
-Aramalar (outbounds calls)
133
A.g.y., a.g.e. , s.120.
102
Gelen çağrılarda yani müşterinin çağrı merkezini araması durumunda,
müşterinin sorunları ve soruları ile ilgilenilmekte, sorunlarına yanıtlar bulunmaya
çalışılmaktadır. Aramalarda ise durum farklıdır, bu noktada işletmenin müşterilerle
temasa geçmesi söz konusu olmakta, çeşitli satış pazarlama teknikleri devreye
girmektedir. Her iki durumda da arayan kişi ile ilgili bilgilerin ekranda görülmesi
ancak MİY alt yapısı ile mümkün olabilmektedir134.
Bazı
işletmelerin
çağrı
merkezlerini
oldukça
ilginç
bir
biçimde
yapılandırdıkları dikkatleri çekmektedir. Kurulan sistem çerçevesinde, çağrı
merkezini arayan müşteri ile ilgili bilgiler ve müşterinin özellikleri ekranda
belirmektedir. Eğer müşteri, daha öncede çağrı merkezini arayıp, oradaki bir çalışan
ile temasa geçmişse, diğer aramalarında da o görevli ile karşı karşıya getirilmektedir.
Böylesi bir uygulamada amaç, bire bir daha sıcak bir diyalog yaratabilmektir.
Çağrı merkezleri telefonla müşteri hizmeti veren bir bölüm olarak
değerlendirilmektedir. Çağrı merkezlerinde, izlenmesi gereken belli rutinler
bulunmaktadır ayrıca verilen hizmetin kalitesi konuşma kalitesi ile doğru orantılıdır.
Bu noktada, işletmeler konuşma kalitesinin yüksek tutulması amacıyla çalışanlarını
eğitme yoluna gitmektedirler.
Doğrudan Pazarlama
Doğrudan pazarlama, doğrudan iletişim ile hedeflenmiş olan bireysel
müşterilerden hemen cevap alabilmeyi içeren bir pazarlama anlayışıdır.Doğrudan
pazarlama çerçevesindeki uygulamaların özellikle son yıllarda artış gösterdiği
gözlenebilmektedir. Doğrudan pazarlama, işletmelerin bireysel tekliflerle, bireysel
ihtiyaçlara daha kolay yanıt vermelerini sağlamaktadır.
Günümüzde veri tabanı teknolojisinin gelişme kaydetmiş olması, bilgisayar,
e-mail, internet ve on-line hizmetler gibi yeni medyaların gelişme göstermiş olması
doğrudan pazarlamayı daha da olanaklı kılmaktadır. Yapılan araştırmalar, doğrudan
134
Yiğit Kulabaş, “Sadakat Yazılımı”, Yöneticini e-iş rehberi, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Aralık
2001, s.17.
103
pazarlama ile işletmelerin müşterilerle uzun dönemli ilişkiler kurabilmesinin
mümkün olduğunu gözler önüne sermektedir. Bu çerçevede doğrudan pazarlamanın
doğrudan ilişkisel pazarlama olarak adlandırılması da söz konusu olabilmektedir.
Doğrudan pazarlamanın üç temel özelliği bulunmaktadır135:
“1.Somut bir teklif yapılır.
2.Müşterinin karar vermesi için tüm bilgiler sağlanır.
3.Bir cevap verme mekanizması kurulur.”
Yapılan açıklamalardan sonra doğrudan pazarlama türlerine bakmanın
yerinde olacağı düşünülmektedir.
Doğrudan pazarlamanın türleri
Yüzyüze satış: Müşteri ile karşı karşıya gelinerek yapılmaya çalışılan satıştır.
Özellikle Anway, Avon gibi işletmelerin tercih ettiği bir doğrudan pazarlama
türüdür.
Doğrudan posta pazarlaması: Doğrudan postada, ürünler hakkında çeşitli
bilgiler içeren posta kartlarının, katalogların broşürlerin vb. müşteriye posta yoluyla
ulaştırılması söz konusu olmaktadır.
Gelişen teknoloji ile birlikte, posta endüstrisinde farklı arayışlar içerisine
girildiği gözlenmektedir. Örneğin, disketlerin bile doğrudan posta anlamında
kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Ford firması disketleri ellerinde bulunan veri
tabanları yardımıyla ilgili kişilere göndermekte, bu doğrultuda Ford marka arabalarla
ilgili bilgiler müşterilere ulaştırılmaya çalışılmaktadır.
Katalog
pazarlama:
Belirlenmiş
olan
müşterilere
katalogların
gönderilmesiyle oluşan doğrudan pazarlama türüdür.
135
Ayşe Eyüpoğlu, “Doğrudan Pazarlama Kavramını Neden Bu Kadar Benimsedik”, Mediacat Aylık
Pazarlama İletişim Dergisi, Yıl:8, Sayı:68, Eylül 2000, s.44
104
Tele pazarlama: Tele pazarlama, yeni müşteriler cezbetmek, tatmin olma
seviyelerini belirlemek için müşterilerle temas etmek veya sipariş almak için telefon
operatörlerinin kullanılmasıdır.
Doğrudan cevap televizyon pazarlaması: (Dırect Response Television
Marketing) Televizyon doğrudan pazarlamada gittikçe büyüyen araçlardan biri
olarak karşımıza çıkmaktadır. Televizyon iki yol çerçevesinde kullanılmaktadır.
Bunlardan biri doğrudan cevap reklamcılığıdır. Doğrudan pazarlamada, bu yöntemde
kullanılan reklamların uzunluğu 60 ile 120 sn. arasında değişmektedir. Bu süre
içerisinde ürün tanıtılmakta ve müşteriye ücretsiz bir telefon hattı numarası
verilmektedir. Televizyon pazarlamasının diğer bir çeşidi ise, evden alışveriş
kanallarıdır136. Bu türün yanında, radyo, dergi, gazete doğrudan yanıt pazarlaması
denilen bir form da bulunmaktadır.
Kiosk pazarlama: Bazı işletmeler çeşitli mekanlara, ‘kiosk’ adı verilen
makineler yerleştirmektedir. Bu makinelerin kullanılmasıyla müşterilerin işletme ile
doğrudan bir ilişki içerisine girmesi söz konusu olabilmektedir. Örneğin, Levıs
firması bu yöntemi kullanan bir işletmedir. Müşteriler, makinelere kendi beden
ölçülerini yüklemek suretiyle ekranda bedenlerine en uygun olan kot pantolon
modelini görebilmektedirler.
On-line
(Elektronik)
pazarlama:
On-line
(elektronik)
pazarlama
müşterilerle satış elektroniği çerçevesinde etkileşim içerisine girilmesini
içine
almaktadır.
Doğrudan pazarlama da önce de belirtildiği gibi veri tabanlarında bulunan
bilgiler çerçevesinde, mesajların bireyselleştirilmesi mümkün olabilmektedir. Ayrıca,
doğrudan pazarlama yönteminin kullanılması sonucunda izlenen politikaların,
oluşturulan teklif ve stratejilerin rakipler tarafından görülüp taklit edilmesi de
mümkün olamamaktadır.
136
Philip Kotler, Swee Hoon Ang, Siew Meng Leong, Chin Tiong Tan, a.g.e., s.833.
105
Doğrudan pazarlamanın uygulanması esnasında işletmelerin dikkat etmeleri
gereken bazı hususlar bulunmaktadır. Özellikle planlama ve uygulamada dört
aşamanın çok iyi yöneltilmesi gerekmektedir137:
“ ∙Bilgisayar ortamında müşteri özellikleri üzerine veri toplanması.
∙ Ham verilerin anlamlı bilgiler haline dönüştürülmesi, mevcut ve potansiyel
müşterilerin gerçek tercihlerinin doğru saptanması.
∙
Eldeki
kaynakları
müşteri
ihtiyaçlarını
tatmin
etmeye
yönelik
düzenleyerek pazarlama optimizasyonunun yapılması, uygun strateji belirlenerek
hangi doğrudan pazarlama yöntemi veya yöntemlerinin faydalı olacağına karar
verilmesi.
∙
Düzenli bilgi güncellemesi, zamanlama, bütçeleme, geri dönüşlerin
ölçümlemesi çalışmalarıyla etkinliklerin operasyonel anlamda uygulanarak hayata
geçirilmesi”.
Doğrudan pazarlama dışında, müşteri ile etkileşime geçme yollarından biri de
internettir.
İnternet:
Bilgisayar teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, MİY alanında internetin
yaygın bir şekilde kullanımını gündeme getirmektedir. İnternet “Milyonlarca
bilgisayarın birbirine bağlanması ile oluşturulmuş dünya çapındaki bilgi ağı” 138 na
verilen addır.
İnternet günümüzde sadece sipariş verilebilecek ya da işletmeleri tanıtan web
sitelerinden daha farklı, daha derin anlamlar taşımaktadır. İnternet günümüz pazar
137
Hakan Tunçel, “Doğrudan Pazarlamanın Doğruları İşinizi Doğrudan Doğrultur Mu?”, Mediacat
Aylık Pazarlama İletişimi Dergisi, , Yıl:9, Sayı:83, Aralık 2001, s.42.
138
Uğur Yozgat, Yönetim Bilişim Sistemleri, Beb Yayınları, Yayın No:803, İstanbul,1998, s.141' den
aktaran Kasım Karahan, Kahraman Çatı, “Küreselleşen Dünyada Yeni Bir Hizmet Alanı Olarak
İnternet Cafeler ve Müşteri Açısından Sivas’taki İnternet Cafeler Üzerine Bir Araştırma”, Yıl:15,
Sayı:2001-04, Pazarlama Dünyası, Temmuz Ağustos 2001, ss.40-41.
106
ortamında, işletmelerin gerçek anlamda ‘öğrenen organizasyon’ olmalarına yardımcı
olan yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin, Amazon com’a giren bir kişi,
daha
sonraki
siteye
girişlerinde
Sn.
x
sitemize
hoşgeldiniz
ifadesiyle
karşılaşmaktadır. İnternet artık interaktif bir iş dünyası olarak kabul görmekte,
müşteri ile işletme arasında ciddi anlamda ilişkilerin kurulmasına yardımcı
olmaktadır139.
Müşteri verilerinin toplanması ve profillerinin oluşturulması İnternet
ortamında daha rahat bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bunun en önemli sebebi,
web sitesinde dolaşan kişinin her Mouse hareketiyle birlikte ardında bir iz
bırakmasıdır. Sitede dolaşan her bireyin hangi bölüm ile daha çok ilgilendiği,
rahatlıkla gözlenebilmektedir. Bu çerçevede MİY sistemiyle, İnternet’i entegre
edebilmenin çok büyük bir önemi bulunmaktadır140.
İnternet iki amaç çerçevesinde kullanılabilmektedir141:
∙ Tanıtım Ağırlıklı web siteleri
∙ Satış Ağırlıklı web siteleri
İşletmeler web sayfalarında, işletmeyi, mallarını, hizmetlerini tanıtmalarının
yanında, müşteri öneri ve şikayetlerini de almak için mail adresleri, sık sorulan
sorular ve yanıt sayfaları müşteri görüşlerini öğrenip, müşteri veri tabanlarına
buradan gelen bilgileri aktarmak amacıyla anket soruları içeren sayfalar
oluşturmaktadırlar. Ayrıca müşterileri ile en kısa sürede bire bir ilişkiler kurmak,
sipariş alabilmek için özel sayfalar oluşturan işletmeler de bulunmaktadır142.
Görüldüğü gibi İnternet ile birlikte, hem işletmelerin, ürün ve hizmetlerinin
tanıtımı gerçekleştirilmekte, hem müşteri profilinin şekillenmesi söz konusu
139
Arman Kırım, Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim, s.160.
Yiğit Kulabaş, a.g.m., s.21.
141
Tunç Erem, “2000’ li Yıllarrda İnternet Yoluyla Pazarlamanın Rolü ve Önemi”, 4.Ulusal
Pazarlama Kongresi, Bildiri Kitapçığı, Antakya, 18-20 Kasım 1999, s.55.
142
Steven McElroy, “Service Out Of The B to B Box”, Marketing News, Volume:34, Issue:12, May,
2000, s.10-11’den aktaran Ayşe Şahin “İşletmeler Arası Pazarlamada İnternet üzerinde Elektronik
Ticaret”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-06, Kasım-Aralık 2001, s.49.
140
107
olabilmekte hem de müşterilerle bire bir ilişkiler kurmak çerçevesinde müşteri
memnuniyeti ve müşteri sadakatinin sağlanması konusunda ciddi adımlar
atılabilmektedir.
Etkileşime geçme sürecinden sonra gelen aşama butik üretimdir. Butik üretim
denilen aşamada, müşteriyi tanıma, farklılaştırma ve etkileşime geçme çerçevesinde
elde edilen bilgilerin kullanılması ve bu bilgiler doğrultusunda müşteriye nasıl
davranılacağının şekillenmesi söz konusu olmaktadır. İşletmeler, müşterilerinden
edindikleri bilgiler çerçevesinde Seri Butik Üretim yolunu da seçebilmektedirler. Bu
yolun seçilmesi hem işletmeyi ciddi anlamda bir mali külfetten kurtarmakta, hem de
müşterilerin
isteklerine,
ihtiyaçlarına
uygun
ürünler
veya
hizmetler
üretilebilmektedir.
Seri
Butik
Üretim,
modüler
bir
sistemin
kurulması
ile
mümkün
olabilmektedir. Bu doğrultuda, üretim hem seri, hem de bireysel bir yapı
kazanmaktadır. Bu uygulamayı hayata geçiren işletmelerden biri olan Dell, müşteriye
bir web sitesi yoluyla belli bir tablodan komponentleri kendisi seçip, bilgisayar
konfigürasyonunu müşterinin kendisinin yapmasına olanak sağlamaktadır. Bu
doğrultuda hem seri üretim mantığını gerçekleştirmekte, hem de müşterinin kendi
istekleri çerçevesinde seçim yapıp, bilgisayar ısmarlamasına olanak sağlamaktadır.
Bu çerçevede, Levi’s Original Spin programından da söz etmek yerinde olacaktır.
İşletme, bu program ile herkesi terzi usulü özel olarak dikilen bir kot pantolon teklif
etmektedir. Oysa bu programda kullanılan bel/kalça ölçüsü 227 tane bacak boyu
ölçüsü ise 25 tanedir143.
Kitlesel, müşteriye uyarlama olarak da adlandırılan Seri Butik Üretim’e
verilebilecek birçok örnek bulunmaktadır144:
“Bayanlar için Mayolar: Marylandi bir mayo üreticisi olan Suited for sun,
çeşitli perakende mağazalarında her bir bayan müşterisi için özel kesilmiş mayo
tasarımlandırılmasını kolaylaştıran bir kamera ve bilgisayar sistemi kurdu.
143
144
Arman Kırım, Strateji, Bire Bir Pazarlama, CRM, s.176
Philip Kotler, Kotler ve Pazarlama, ss.212-213
108
Blucinler: Levi’s in satış elemanları herkesin tam vücut ölçülerini alarak,
blucin pantolonların kesiminin müşteriye özel olmasını sağlayabilirler ve normal
fiyat+15 dolarlık bir maliyetle, iki gün içinde müşterinin adresine teslim edebilirler.
Bisikletler: Japonya’daki National Bicycle Industrial Company, sipariş
üzerine her bir alıcının anatomisine ve tercihlerine uygun bisikletler imal etmektedir.
Şirket, 18 bisiklet modelinin 11.231.862 değişik modelinden herhangi biri 199
değişik renk tonlarından birinde imal edebilir.
Sipariş Üzerine Müzik Kasetleri: Personics, müzik kasedi satın alan
müşteriler için 500 den fazla şarkı arasından seçerek, müşteriye özel bir müzik kaseti
yapabilir.
Tohum Atma Makinesi: Moline kentindeki John Deere şirketi, müşterilerin
belirttiği ayrıntılara uygun olacak iki milyondan fazla çeşitlemeyle, değişik tohum
atma makineleri imal etmektedir.
Tıbbi Malzeme: Büyük bir tıbbi malzeme tedarikçisi olan Becton Dikinson
hastane müşterilerine çok sayıda seçenek teklif eder”.
2.3.3.Müşteri Tutma ve Kazanma
Bu bölüm içerisinde MİY’nde oldukça önemli yerlere sahip olan kavramlar
irdelenmeye çalışılmaktadır. Bu kavramlar müşteri memnuniyeti, müşteri şikayetleri,
müşteri sadakati ve müşteri değeridir.
Müşteri memnuniyeti:
MİY’nde amaç, müşteri memnuniyetinin sağlanması ve bu çerçevede müşteri
sadakatinin oluşturulabilmesine zemin hazırlamaktır. Müşteri memnuniyeti, müşteri
tutmanın anahtarlarından biri olarak kabul edilmektedir. Müşteri memnuniyeti ve
sadakati yaratmanın yolu ise MİY’nden geçmektedir.
109
Memnuniyet, algılanan performans/kalite ile umulanlar/beklentiler arasındaki
fark olarak açıklanabilmektedir. Bir müşterinin memnuniyet ile ilgili üç durumu söz
konusu olabilmektedir. Eğer performans/kalite beklentilerden daha düşükse
müşteride memnuniyetsizlik ortaya çıkmaktadır. Eğer performans beklentilerle
eşdeğer durumdaysa müşteri memnun olmaktadır. Eğer performans beklentileri
aşacak olursa, müşteri yüksek bir memnuniyete sahip olmakta ve hatta haz
duymaktadır.
Müşterilerin beklentilerinin şekillenmesine yol açan pek çok faktör
bulunmaktadır. Geçmiş satın almalar, rakiplerin sözleri, satış sonrası hizmet,
müşterinin yakın çevreden aldığı bilgiler, bu faktörlerden sadece birkaçıdır.
İşletmeler
için
önemli
olan
müşterinin
beklentileri
ile
işletmenin
performansının uyuşmasını sağlamaktır. Müşteri memnuniyetinin oluşmasında
kalitenin önemli, ayrıcalıklı bir yeri bulunmaktadır. Kalitenin sürekli gelişimi için
işletmeler toplam kalite yönetimi uygulamalarıyla kendilerini geliştirme yoluna
gitmektedirler.
Günümüzde ortaya çıkan değişimler işletmelerin stratejilerinde bazı
değişikliklerin oluşmasına neden olmaktadır. Bu doğrultuda saldırgan strateji ve
savunmacı strateji olmak üzere iki tür stratejiden söz etmek mümkün olabilmektedir.
Günümüz koşullarında işletmelerin saldırgan stratejileri benimsemeleri sürekli yeni
müşteriler kazanma yoluna gitmeleri, rakiplerin ellerinde bulunan müşterileri ele
geçirmeye çalışmaları, işletmeleri ciddi anlamda bir mali külfet altına sokmaktadır.
Savunmacı stratejilerin uygulanması, müşteri memnuniyetinin sağlanabilmesi, elde
bulunan müşterilerin sürekli hale getirilmesi açısından önem taşımaktadır.
Müşteri
tatminine
(memnuniyetine)
yönelik
kuramsal
ve
deneysel
çalışmalarda tatmin kavramı değişik biçimlerde ele alınıp değerlenmektedir. Tatmini
duygusal bir durum olarak ele alanların yanı sıra, bilişsel bir değerlendirme süreci
olarak ele alıp, irdeleyenler de bulunmaktadır. Tatmin değerlendirmesine etkide
bulunan, müşterinin duygusal, bilişsel ve davranışsal tepkileri, tutumun öğeleri
110
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ürün hakkında sahip olunan bilgiler bilişsel, ürüne
yönelik gözlemlenebilen tüm bilgiler duygusal, ürüne yönelik gözlemlenebilen tüm
davranışlar da davranışsal öğeyi meydana getirmektedir. Böylece tutum, bireyin
düşünce, duygu ve davranışlarını birbirleriyle uyumlu hale getirmek çerçevesinde
etkilemektedir. Bu doğrultuda, müşteriyi satın alma çerçevesinde yönlendiren
güdüleyen faktörler, satın alma süreci içerisinde oluşan duygular ve bilişsel öğeler
satın alma sonrasındaki değerlendirmeler tatmin üzerinde etkili olabilmektedir145.
Literatürde geçen, yer alan bu kuramlar, “Beklentilerin onaylanmaması,
Bilişsel, Bilişsel Uyumsuzluk, Benzeşim, Benzeşim-Karşıtlık, Eşitlik, Gönderme,
Kıyaslama Düzeyi, Uyumlaştırma Düzeyi”
146
gibi çeşitli isimler altında
açıklanmaktadır.
Memnun müşterilerin işletmeye kazandırdığı pek çok avantaj bulunmaktadır.
Memnun müşteri;
∙ Sadık müşteri olma yolunda adım atarak daha fazla ürün satın alma yoluna
gider.
∙ İşletmenin ürettiği diğer ürünlerden de satın alır.
∙İşletme
ve
işletmenin
ürettiği
ürünlerle
ilgili
pozitif
düşünceler
beslenildiğinden dolayı işletmenin olumlu bir imaja sahip olmasına katkıda bulunur.
∙ Rakip işletmelerin markalarına, ürünlerine karşı daha az duyarlıdır.
Müşteri istek ve ihtiyaçlarının doğru olarak belirlenmesi ve beklentilerinin
ürün ve hizmetlerin performansına, özelliklerine yansıtılması sonucunda müşterinin
ürünü hem bireysel ürün/marka temelinde, hem de rakip ürün/markalar temelinde
145
Leyla Şentürk Özer, “Müşteri Tatminine Yönelik Literatürdeki Kuramsal Tartışmalar”, Hacettepe
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt 17, Sayı:2, 1999, ss.160-161.
146
Doğan Yaşar Ayhan, Leyla Şentürk Özer, “Hizmet Sektöründe Müşteri Tatmini Rusya
Federasyonu Vatandaşlarının, Türkiye’ye Seyahatlerine İlişkin Algılanan Hizmet Kalitesi ve Müşteri
Tatmini Ölçümü”, 4.Ulusal Pazarlama Kongresi, Bildin Kitapçığı, Antakya,18-20 Kasım 1999, s.200.
111
zihinsel ve duygusal olarak belirlemesi beraberinde müşteri memnuniyetini
getirmektedir147.
Modern pazarlamanın özü müşterilerin memnun edilmesine dayanmaktadır.
Wolswogan’ın tepe yöneticisinin şu sözleri cümleyi desteklemesi açısından oldukça
önemlidir. “Kafayı mutlu olmaya takmışsanız ona hiçbir zaman erişemezsiniz. Ama
başkalarına hizmet etme hususunda yoğunlaşırsanız, mutluluk derhal gelecektir.
Aynı şey endüstri için de geçerlidir. Kar aramaya odaklanmışsınız, karları asla
bulamayacaksınız. Ama müşterileri tatmin etme üzerine odaklaşırsanız herşeyi
kazanacaksınız”148.
Müşteri memnuniyeti, müşteri sadakati ve müşteri değeri arasında sıkı bağlar
bulunduğu dikkatleri çekmektedir.
Uygun kalite
-Söz verileni
sunma
-Standartları
karşılama
Müşteri Tatmini
-Müşterilerin
isteğini sunma
-Müşteri
Şikayetlerini
Cevaplama
Müşteri
Bağlılığı
-Müşterileri
Sürekli Kılma
-Müşteri
Tavsiyelerine
Uyma
Müşteri Değeri
-Hedef müşterinin
ihtiyaçlarını
karşılama
-Rakiplerin önüne
geçme
-Yeni özgün
yararlar oluşturma
Şekil 5. Müşteri Memnuniyeti, Müşteri Sadakati Ve Müşteri Değeri
Arasındaki İlişki
Kaynak: Yavuz Odabaşı, Satış ve Pazarlamada Müşteri İlişkileri Yönetimi,
Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2000, s.49.
147
Okan Dedeoğlu, Tüketici Satın Alma Davranışında Tüketici Memnuniyetinin Artan Önemi ve
Geliştirilmesi Dayanıklı Tüketim Malları ile ilgili Bir Alan Araştırması, Dokuz Eylül Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Pazarlama Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1999,
s.65.
148
Ömer Baybars Tek, “Değer Çağı ve Pazarlama”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-02, MartNisan, s.7.
112
Müşteri
Şikayetleri
Algılanan
Kalite
-
+
Algılanan
Değer
+
Müşteri
Beklentileri
+
+
Kapsamlı
Müşteri
Memnuni
yeti
+
+
Müşteri
Sadakati
Şekil 6. Amerikan Müşteri Memnuniyet Göstergesi(ASCI Modeli)
Kaynak:Claes Fornell, Michael D. Johnson, Eugene W. Andersson ve diğerleri,
“The American Customer Satisfaction Index: Nature, Purpose and Findings” Journal
of Marketing, Volume:60, Number:4, October, 1996, s.8.
Amerikan müşteri memnuniyeti göstergesi, malların ve hizmetlerin, onları
tüketen müşteriler tarafından yaşanan kalitesini ölçmektedir. Bir bireysel firmanın
ACSI’i onun hizmet ettiği pazarın onun müşterilerinin/hem gerçek, hem de tahmin
edilen toplam satın alım ve tüketim deneyiminin kapsamlı değerlendirmesini
göstermektedir.
Şekil 6’da görüldüğü gibi kapsamlı müşteri memnuniyetinin üç önde geleni
vardır. Algılanan kalite, algılanan değer ve müşteri beklentileri. Kapsamlı müşteri
memnuniyetinin ilk belirleyicisi hizmet edilen pazarın son tüketim deneyimiyle ilgili
değerlendirmesi olan ve kapsamlı müşteri memnuniyeti üzerinde doğrudan etkisi
olması beklenen, algılanan kalite ya da performanstır. Algılanan kalite yapısını
işlemselleştirmek amacıyla tüketim deneyiminin öncelikli öğesini betimlemek
amacıyla bir kalite literatürü oluşturulmuştur. 1.Cumtomization (Bireyselleştirme)
yani firma sunumunun heterojen müşteri ihtiyaçlarını karşılamaya alışma ve bu
ihtiyaçları bireysel anlamda karşılama derecesi, 2.Güvenirlik yani işletme
sunumunun güvenilir, standart ve eksiksiz olması ile ilgili derece.
113
Müşteri memnuniyetindeki ikinci belirleyici, algılanan değerdir ya da ödenen
fiyatla ilgili olarak ürün kalitesinin algılanan düzeyidir. Algılanan kalite için,
algılanan değer artışları ve müşteri memnuniyeti arasında pozitif bir ilişki söz konusu
olur.
Kapsamlı müşteri memnuniyetinin üçüncü belirleyicisi, hizmet edilen pazarın
beklentileridir. Müşteri beklentilerinin, algılanan kalite ile ve sonuçta algılanan değer
ile pozitif ilişkisi olmak zorundadır.
Sonuç olarak müşteri memnuniyetinin artması, azalan müşteri şikayetleri ve
artan müşteri sadakati şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Modeldeki son ilişki, müşteri
şikayetleri ile müşteri sadakati arasındadır. İlişkinin pozitif olması, işletmenin şikayet
eden müşterileri sadık müşterilere dönüştürmekte başarılı olduğu anlamına
gelmektedir. Negatif olması ise, işletmenin şikayet almasının daha kötü bir duruma
yol açtığı –daha fazla müşterinin eksilmesine neden olduğu- anlamına gelmektedir.
İşletmelerin müşteri memnuniyetini maksimize etmeleri işi ilk başta doğru
yapmalarına ve beraberinde müşteri memnuniyetini uygulamalarına bağlıdır.
114
İşi ilk seferinde
doğru olarak
yapmak
+
Müşteri İlişkileri
Yönetimi
=
Müşteri Memnuniyeti
ve Müşteri Sadakati
Bireysel Müşterilere
Odaklanma
Geri Besleme
Memnuniyetsizliğin
Kaynağını Bulma
Sorunun Kökeninin
Analiz Edilmesi
Şekil 7. Müşteri Memnuniyeti ve Müşteri Sadakatinin oluşumu
Kaynak: John Anton Customer Relationship Management: Making Hard
Decision with soft Numbers, Prentıce Hall, Inc, New Jersey, 1996, s.23.
Pazarlama organizasyonlarıyla ilgili müşteri karar alma mekanizmasının
müşteri memnuniyeti, algılanan hizmet kalitesi, algılanan değer, güven ve vaat gibi
yüksek dizi zihinsel yapılar tarafından yönetildiğine inanılmaktadır. Bu küresel
değerlendirmelerin ise müşterilerin belli bir işletme ile deneyimlerini ve bilgisini
özetlediğine ve müşterinin sonraki davranışlarını yönettiğine inanılmaktadır149.
Müşterilerin memnun olmaları yanında memnun olmamaları da söz konusu
olabilmektedir.
Beklentiler
ile
karşılaşılan
performans
arasında
dengenin
kurulamadığı durumlarda (Karşılaşılan performans, beklentilerden daha düşükse)
ortaya çıkan durum memnuniyetsizliktir.
149
Ellen Garbarino, Mark S. Johnson, “The Different Roles of Satisfaction, Trust, and Commitment in
Customer Relationships”, Journal of Marketing, Volume: 63, Number: 2, April 1999, s.71.
115
Memnun olmayan müşteri, ya eylemde bulunmakta, ya da bulunmamaktadır.
Eylemde bulunan müşterilerin farklı yollara başvurdukları gözlenmektedir. Bazı
müşterilerin kamusal eylemler içerisine girdikleri ve memnuniyetsizliklerini değişik
yollara başvurarak dile getirmeye çalıştıkları görülmekte iken, özel eylemlerde
bulunan müşterilerin işletmeyi protesto edip rakibe yöneldikleri veya yakın
çevrelerine işletmeyi kötüledikleri dikkatleri çekmektedir.
Müşteri Şikayetleri
Şikayet, “Memnuniyetsizlik belirten söz veya yazı, yakınma, sızlanma”150
olarak tanımlanmaya çalışılan bir kavramdır.
Müşteri memnuniyetsizliğinin söz konusu olduğu durumlarda şikayetler
ortaya çıkabilmektedir. Şikayet davranışının, işletmelerin korktuğu, kaçmaya
çalıştığı bir davranış türü olarak algılanmaması oldukça önemlidir. İşletmelerin
şikayetlere, memnun olmayan müşterilerin memnuniyetinin sağlanması için bir fırsat
olarak bakmaları gerekmektedir. Bu çerçevede, her şikayete bir armağan gözüyle
bakılmalı ve her şikayet bir armağanmış gibi değerlendirilmelidir.
Şikayetlerin ele alınmasında iki önemli kural bulunmaktadır.
1.Müşteri her zaman haklıdır.
2.Müşterinin haksız olduğu durumlarda birinci kural geçerlidir.
Şikayetlerin ele alınması, gereken şekilde değerlendirilmesi ve uygun çözüm
yollarının bulunması işletme için ‘Şikayet Yönetimi’ni zorunlu kılmaktadır. Bu
çerçevede
şikayet
151
sıralanabilmektedir
yönetiminde
yer
alan
önemli
noktalar
şu
şekilde
:
“∙ Şikayetler aynı zamanda değerli bir bilgi olarak kullanılması gereken birer
kaynaktır.
150
151
“Şikayet”, Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Cilt 18, s.527.
Müşteri Memnuniyeti Uzmanlık Grubu, a.g.e., s.39.
116
∙ Şikayetler iyi ele alınabildiği takdirde müşteriler ile olan ilişkileri
güçlendirmektedir. Bu da müşteriler ile olan yakın temasın muhafaza edilmesini
sağlamaktadır.
∙ Müşteriye karşı problem çözme konusu her zaman birinci önceliğe, firma
içerisinde ise sorunu önlemeye yönelik faaliyetler ilk önceliğe sahip olmalıdır.
∙ Problem nedeni çok dikkatli analiz edilmeli ve dolayısıyla bulunan çözüm
problemin tekrarını önlemelidir.
∙ Gelen şikayetlerin başvuruların çok küçük bir bölümü olduğu
unutulmamalıdır.
∙ Bir şikayet çözümlendikten sonra müşteride yarattığı etki izlenmelidir”.
Şikayet yönetimine sahip olmayan, şikayetlerle yeterince ilgilenmeyen
işletmeler ürün ve hizmet kalitelerini geliştirme imkanından yoksun kalmakta, böyle
bir durum pazardaki risklerin artmasına ve olumsuz zincirleme bir reaksiyonun
ortaya çıkmasına engel olamamaktadır.
İşletmelerin kendilerine iletilen bir problemi çözme çerçevesinde 4 aşama
izledikleri görülmektedir. Bu aşamalar, problemin anlaşılması, problemin nedeninin
tespit edilmesi, mümkün olan çözümlerin tartışılması ve problemin halledilmesi
şeklinde sıralanabilmektedir.152
1.Problemin anlaşılması: Müşteriler tarafından işletmelere aktarılan
problemlerin gereken şekilde çözülebilmesi için ilk olarak problemin anlaşılması
gerekmektedir. Problemin anlaşılması aşamasında yapılması gereken şey, olaya,
probleme müşterinin gözüyle bakabilmektir.
152
Lale A Rona, Mükemmel Müşteri Memnuniyeti Kavramı, 2.Baskı, Done: İstanbul, s.80-95
117
2.Problemin nedeninin tespit edilmesi: Problem çözmekte etkili olmak,
nedenini
tespit
etmek
ve
onu
ortadan
kaldırmak
veya
çare
bulmakla
gerçekleşmektedir. Bu noktada önemli olan olaya neden olan unsuru bulabilmektir.
3.Mümkün
olan
çözümlerin
tartışılması:
Müşterinin
probleminin
çözülebilmesi için kendisine çeşitli çözüm yolları sunulması ve birlikte düşünerek
fikir birliğine varılması gerekmektedir.
4.Problemin halledilmesi: İlk üç basamağın gereken şekilde yerine
getirilmesi problemin çok kısa bir zaman dilimi içerisinde çözülmesini beraberinde
getirmektedir.
İlk üç basamağı tamamlandıktan sonra, problem çözümünden sonra
müşterinin çözümden memnun kalıp kalmadığının öğrenilmesi müşteri memnuniyeti
ve sadakati açısından önem taşımaktadır.
Müşteri şikayetleri konusunda önemli bir husus da, müşterinin mümkün
olabildiğince şikayet etmesini sağlayacak sistemlerin kurulmasıdır. Bazı işletmeler
şikayet yönetimi konusunda uyguladıkları yanlış politikalarla müşteriyi şikayet
etmekten
vazgeçirmektedir.
İşletmeler,
müşterilerin
şikayet
edebilmelerini
kolaylaştırabilmek amacıyla uyum kartları, formlar, ücretsiz telefon numaraları,
müşteri
masaları
oluşturmakta
ve
bunları
etkin
bir
şekilde
kullanmaya
çalışmaktadırlar.
Müşterilerin şikayetlerini dile getirmelerine yönelik sistemler geliştirmek, en
tehlikeli şikayet türünü yani dile getirilmeyen, işletmeye aktarılmayan, işletmeye
aktarılmadığı için çözüm fırsatı bulunamayan şikayetleri önlemektir. Müşterinin
şikayetini aktarmaması, başka bir işletme ile iş yapma noktasına gelmesi, işletme ile
ilgili olumsuz düşünceleri üçüncü şahıslara aktarması, hiç de hoş olmayan
118
durumlardır. Müşterinin şikayetini başkalarına değil, işletmeye aktarması her iki
tarafın da kazançlı çıkmasına neden olacaktır153.
İşletmeler, şikayet eden müşterilere yönelik farklı çözüm yolları içerisine
girmektedir. Şikayetin niteliği, problemin büyüklüğü çerçevesinde uygulanabilecek
farklı yöntemler bulunmaktadır. İşletmeler bazen fiyatta indirim yapmakta ya da para
almama yolunu seçebilmekte veya bedava bir ürün, hediye verme yoluna
gidebilmekte, yahut gelecek alışverişler için indim kuponu verme
teklifinde
bulunabilmektedirler. Uygulanacak yöntemlerin daha da çoğaltılması mümkün
olabilmektedir.
Şikayetler, işletmelere sözlü olarak yapılabileceği gibi yazılı olarak da
yapılabilmektedir. Sözlü şikayetlerde kişiden özür dilenmesi, şikayet ettiği için
kendisine teşekkür edilmesi oldukça önemlidir. Daha sonra da problem çözme
çerçevesinde açıklanmaya çalışılan dört aşamanın devreye sokulması gerekmektedir.
Yazılı şikayetler154 sözlü şikayetlere oranla daha tehlikelidir. Çünkü, müşteri
mektubu yazmak için birçok şeyi bir araya getirmiş(kağıt, kalem, pul, mektup kağıdı
vs.) ve düşüncelerini organize ederek bir kağıda aktarmıştır. Yazılı şikayetler,
müşterilerin gerçekten öfkelendikleri, sözlü şikayetlere verilen yanıtlardan memnun
olmadıkları, sözlü olarak şikayeti aktaracak kimse bulamadıkları, yüz yüze
gelmekten rahatsızlık duymaları vb. durumlarda söz konusu olabilmektedir. Yazılı
şikayetler cevaplandırılırken birbirini izleyen aşamalardan geçerek hareket etmekte
fayda bulunmaktadır. Bu aşamalar şu şekilde sıralanabilmektedir:
∙ Müşteriye teşekkür edilmeli, şikayetin işletme neden memnun ettiği
açıklanmalı ve özür dilenmelidir.
∙ Müşterinin haklı olduğu kabul edilmelidir.
153
Heinz Goldman, Müşteri Kazanmak, Çeviren: Seçkin Selvi Cılızoğlu, İlgi Yayınları, Pazarlama
ve Satış Dizisi, No:2, İstanbul, 1989, s.295.
154
Janelle Barlow, Claus Moller, Her Şikayet Bir Armağandır, Çeviren: Günhan Günay, Rota
yayınları, İstanbul, 1998, s.127,128,132.
119
∙ Müşteriye işletmenin ne yaptığı açıklanmalıdır.
∙ Sade fakat açık bir ifade kullanılmalıdır.
∙ Yanıt kişiselleştirilmelidir.
∙ Müşterinin beklentilerinin üzerine çıkılmalıdır.
∙ Müşterinin memnun olup olmadığı kontrol edilmelidir.
Şikayetlerin etkin bir şekilde ele alınıp çözümlenebilmesi için işletmelerin
aşağıda sıralanan adımları uygulamaları oldukça önemlidir155:
∙ Çalışanların şikayetlerin fırsatlar yarattığını ve bu yüzden arzulanan şeyler
olduğunu anlamalarını sağlamak. Onları müşterilere daha çok cevap verme yolu
yaratacak soruları sorma konusunda ve cevapları gerçekten dinleme konusunda
eğitmek.
∙ Etkin bir ölçümleme, motivasyon ve tanımlama sistemi oluşturmak. Böylesi
bir durum şikayet enformasyonunun toplanmasını ve doğru şikayet çözümlerini
teşvik etmektedir.
∙ Müşteri odaklı çalışanları işe almak.
Şikayetlerin gereken şekilde ele alınmaması, uygun çözüm yollarının
bulunmaması veya müşteri memnuniyetinin sağlanamaması, işletmenin müşteri
kaybetmesine neden olabilmektedir. Bu noktada kaybedilen müşteriler üzerinde
durmanın yerinde olacağı düşünülmektedir.
İşletmelerin, müşteri kaybetmelerine yol açan bazı nedenler bulunmaktadır.
Bu nedenler; vefat, müşterinin başka yere taşınması, ürün ve hizmetten
memnuniyetsizlik, şikayetlere uygun çözüm önerilerinin getirilememesi vb. şeklinde
sıralanabilmektedir.
155
Terry G. Vavra, a.g.e., s.130
120
Çok uzun dönemlerden beri işletmeden ürün alan o işletme ile iş yapan
müşterilerin durgun müşteriler haline gelmeleri
yani işletme ile iş yapmayı
kesmeleri, oldukça maliyetli bir kayıp olarak nitelendirilmektedir. Bir müşterinin
işletmeden ürün almayı kesmesi, sadece o müşterinin alım gücünün kesilmesi
anlamına gelmemekte, aynı zamanda o kişinin işletmeyi övmesi çerçevesinde
yapacağı reklamların da kesilmesi anlamını taşımaktadır. Müşterinin kaybedilmesi,
gelecekte elde edilebilecek olan yeni müşterilerin de işletmeden soğumaları
sonucunu beraberinde getirmektedir.
İşletmeler için kaybedilen müşterilerin analizinin yapılması oldukça
önemlidir. IBM bu konuya dikkat eden bir işletme olarak karşımıza çıkmaktadır.
IBM müşteri kaybettiği andan itibaren onunla bağlantı kurarak durumun nedenlerini
araştırma yoluna gitmektedir.
Müşterinin kaybedilmesi daha önce de belirtildiği gibi sadece o anki satın
almaların kaybedilmesi anlamını taşımamaktadır. Müşterinin yaşam boyunca
yapacağı satın almaların tümü kaybedilmektedir. Bu noktada karşımıza ‘müşteri
yaşam boyu değeri’ denilen bir kavram çıkmaktadır. Müşteri yaşam boyu değeri
(customer life time value) şöyle hesaplanmaktadır156:
Bir müşterinin işletmeye aylık veya yıllık kazandırdığı paradan yıllık ve aylık
sabit giderler düşürülmektedir. Ortaya çıkan aylık veya yıllık net kar müşterinin
tahmini ömrü ile çarpılmaktadır. Ortaya müşterinin işletme için olan toplam değeri
çıkmaktadır. Bu toplam değerden bir müşteriyi elde etmek için yapılan reklam
harcamaları, müşteriyi elde tutmak için yapılan harcamalar ve yatırımlar
düşürülmekte, sonuçta müşterinin bir ömür boyu değeri ortaya çıkmaktadır.
Müşteri Sadakati
Müşteri tutma ve kazanmada önemli bir role sahip olan bir diğer kavram da
müşteri sadakatidir. Müşteri sadakati, müşteri memnuniyetinin sağlanması ile
156
Ebru Fırat, a.g.m., s.156.
121
oluşabileceği gibi memnuniyetsizlik durumunun gereken şekilde giderilmesi
çerçevesinde de meydana gelebilmektedir.
Müşteri sadakati “Müşterinin tüm rekabetçi etkilere ne ölçüde direndiği ve
işletmenin ürün ve hizmetlerini kullanmakta ne kadar kararlılık gösterdiğidir”157.
Sadık müşterinin işletmelere sağladıkları pek çok yarar bulunmaktadır158:
∙ Sadık müşteriler sadık olmayan müşterilere oranla, o ürün grubunda daha
fazla harcama yaparlar.
∙ Daha sık alışveriş yapar ve seçimlerini daha pahalı ya da gelişmiş tür ve
modeller lehine kullanırlar.
∙ Sadık müşteriler zaman içerisinde o ürün grubu içindeki seçimlerini git gide
daha üst modellere doğru geliştirirler.
∙ Fiyat artışlarına daha az duyarlı olurlar.
∙ Markanın temsilcisi gibi hareket ederek klasik pazarlama tutundurma
faaliyetlerinden (reklam, satış vb.) daha güçlü, daha yaygın ve daha güvenilir bir
tutundurma faaliyetini kendiliklerinden gerçekleştirirler.
∙ Diğer müşterilerden çok daha karlıdırlar.
∙ Onları elde tutmanın maliyeti, yeni müşteriler kazanmak için gereken
maliyete göre çok daha düşüktür.
Müşteri sadakatinin neden ve nasıl geliştiğine bakmak, müşteri sadakatinin
yönetilebilmesi açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede, satın alma devrine göz
atmanın yerinde olacağı düşünülmektedir.
Bir ürünü satın alan kişi beş aşamadan geçmektedir. İlk aşamada kişi ürünün
farkına varmakta, ikinci aşamada, ilk satın almayı gerçekleştirmektedir. Daha sonra
157
http://www.msnbc-ntv.com.tr/news/67046.asp
Uğur Çağlı, “Sadık Müşteri Markanızın Temsilcisidir”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Yıl:10,
Sayı:2002/5, Mayıs 2002, s.103.
158
122
alıcı iki tutum evresi şekli yaşamaktadır. Bunlardan biri ‘satın alma sonrası
değerlendirme’ diğeri ise ‘tekrar satın almaya karar verme’dir. Tekrar satın alma
kararına verilen cevap ‘Evet’ ise beşinci aşamada tekrar satın alma gerçekleşir.
Bu aşamalar şu şekilde sıralanabilmektedir159:
∙ Farkına Varma: Sadakate giden ilk aşama, müşterinin işletmenin
ürününün farkına varmasıdır. Farkına varma, reklam, doğrudan
posta, ticari
gazeteler ve çeşitli pazarlama aktiviteleri ile oluşabilmektedir.
∙ İlk Satın Alma: İlk defa satın alma, sadakate doğru giden yolda oldukça
kritik bir aşamadır. Bu satın alma, deneme mahiyetinde bir satın almadır. İşletme,
çalışanlarıyla, ürünüyle, hizmetleriyle hatta fiziksel çevresi ile müşteriyi pozitif veya
negatif anlamda etkileyebilme durumu içerisindedir. İlk satın almadan sonra sadık
müşteri olma yolunda gerçekten bir şans doğmaktadır.
∙Satın Alma Sonrası Deneme: Satın alma gerçekleştikten sonra müşteri
bilinçli olarak veya bilinçsizce ürünü (gördüğü muameleyi) değerlendirir. Bu
aşamada müşterinin üründen memnun kalması işletme için stratejik bir avantaj
olmamaktadır.
∙Tekrar Satın Almaya Karar Verme:Satın alma sonrasında elde edilen
bilgilerin değerlendirilmesi sonucu tekrar satın alıp almama çerçevesinde bir karara
varılmaya çalışılmaktadır.
∙Tekrar Satın Alma: Döngüdeki son basamak, tekrar satın almaktır. Gerçek
bir sadık müşteriden söz edebilmek için müşterinin aynı işletmeden tekrar tekrar
alışveriş yapması gerekmektedir.
Müşteri sadakati ile müşteri memnuniyeti arasında nasıl bir ilişki olduğuna
yönelik pek çok düşünce bulunmaktadır.
159
Jill Griffin, Customer Loyalty: How To Earn İt,How To Keep İt, Simon and Schuster Inc.,
U.S.A, 1995, ss.19-20.
123
Tatmin
Sadakat ile
aynı
Memnuniyet
1
2
memnuniyet
memnuniyet
Nihai Sadakat
Sadakat
Sadakat
3
4
Sadakat
Memnunuyet m/s
Sadakat
5
6
Memnuniyet
Şekil 8. Memnuniyet ile Sadakat Arasındaki İlişki Modelleri
Kaynak: Richard L. Oliver “Whence Loyalty”, Journal of Marketing, Special
Issue, 1999, s.34.
124
1 nolu şekil memnuniyet ile sadakatin aynı kavram olduğunu ifade
etmektedir. 2 nolu şekilde ise, memnuniyetin sadakatin özü olduğu görüşü
savunulmakta, 3 nolu’da memnuniyet, sadakatin sadece bir öğesi olarak kabul
edilmekte, 4 nolu şekilde, en üst düzeyde sadakatin olağanüstü varlığını
memnuniyetin ve basit sadakatin onun öğeleri olduğunu ileri sürmekte, 5 nolu şekil
ise memnuniyetin bazı kısımlarının sadakatte bulunduğunu ve bu bölümün, sadakatin
özünün anahtarı olmasa da parçası olduğunu belirten cümleyi doğrulamakta, son
şekil ise, memnuniyetin ayrı bir sadakat ifadesi ile sonuçlanan, değişen ardışıklığın
başlangıcı olduğunu ileri sürmektedir.
Müşteri sadakatinin elde edilmesinde müşteri ihtiyaçlarının ortaya çıkarılması
ve anlaşılmasının ürünleri müşteriye uygun biçimde üretmenin (kişiselleştirme)
memnuniyetin
sağlanmasının,
şikayetlerin
çabuk
ve
etkili
bir
şekilde
çözümlenmesinin payı oldukça büyüktür. Müşteri sadakatini geliştirmek isteyen
işletmelerin müşteriye değer sağlama, müşteri ilişkilerini geliştirme (onları ortak
kabul etme-kişisel ilişkiler kurma) ve bağlılık programları oluşturma yollarını
seçtikleri gözlenmektedir. Özellikle ‘Bağlılık Programları’nın müşteri sadakatinin
sağlanmasında oynadığı rol oldukça büyüktür. Müşterileri sürekli kılma ya da
bağlılık programları şu şekilde sıralanabilmektedir160:
“∙ Sürekli müşterilere sağlanan ayrıcalıklar programı
∙ Sürekli müşteri gönderenler için Programlar (eğer işletmenin yaptığı iş
müşteri gönderilmesine dayanan bir iş ise bu tür programlar söz konusu olur.)
∙ Teşekkür Kartları
∙ Kişisel mektuplar/şirket gazetesi
∙ Telefonla hatırlatma
∙ Müşterinin katkısını bilme ve ödüllendirme programları
∙ Çalışanların katkısını bilme ve ödüllendirme programları
160
Richard F. Gerson, Müşteri Tatminindeki Süreklilik, Rota Yayınları, Etkin Yönetim Dizisi,
İstanbul,1997,s.38.
125
∙ Müşteriye özel olaylar
∙ Stratejik birliktelikler”
.
Müşteri sadakatinin sağlanması konusunda işletmeler tarafından uygulanan
bir diğer yöntem de ‘Akıllı Kartlar’dır. “Farklılık yaratan akıllı kartlarda müşteri
sadakatinin sağlanması için oluşturulan uygulamalar çeşitlidir. Kartın üzerindeki
yonga sayesinde müşteriyi ve alışveriş alışkanlıklarını tanıma, müşteriye daha
ekonomik alışveriş olanakları sunma, müşteriye harcama alışkanlıklarından yola
çıkarak kampanyalar ve sürpriz hediyelerle ödüllendirme ve alışverişi müşteri için
sürprizlerle dolu, şaşırtan her adımında kazandıran ve ödüllendiren özellikleriyle
komple bir çözüm sunmaktadır161.
İşletmeler açısından bu denli önemli olan müşteri sadakati için, işletmelerin
müşterilerini sürekli bir diyalog ortamında tutmaları oldukça önem taşımaktadır162.
Müşteri Sadakat Türleri163:
Bilişsel Sadakat (Cognitive Loyalty): Sadakatin ilk aşamasında
markaya ait özel bilgiler, müşterinin alternatifleri karşılaştırabileceği
düzeydedir. Bu aşama, bilişsel sadakat veya sadece marka inancına
dayalı sadakattir... Çok ayrıntılı bir yapı yoktur. Eğer müşteri mal
ilişkisi rutin ise tatmin tam olarak yaşanmamaktadır. Sadakatin derinliği
performanstan öteye gidememektedir. Eğer tatmin süreç içine girerse
müşterinin tecrübesinin bir parçası olmakta ve duygusal ortama
yönelme başlamaktadır.
Duygusal sadakat (Affective Loyalty): Sadakatin ikinci aşaması
malın kullanımına yönelik yaşanan birikimli tatminden oluştuğu
markaya yönelik tutumdur. Bu, tatmin tanımındaki memnuniyet
boyutunu açıklar. Bu aşamaya girme duygusal sadakat olarak
161
Meriç Apatay, “Müşteri Bağlılığında Akıllı Kart Farkı”, BT Haber Akıllı Kartlar, BT Haber
Haftalık Bilişim Teknolojileri Gazetesi eki, Sayı: 347, 3-9 Aralık 2001, s.6.
162
Regis McKenna “Real Time Marketing”, Harward Business Review, Vol:73, Nummer:4, (JulyAugust,1995), s.88.
163
Murat Hakan Altıntaş, Tüketici Davranışları Müşteri Tatmininden Müşteri Değerine, Alfa
Yayınları, İstanbul, 2000, ss.31-32.
126
açıklanmakta ve tüketicinin zihninde bilişsel ve duygu şeklinde
kodlanmaktadır. Sadakatin bu biçimi yönelmeyle birlikte anılmaktadır...
Davranışsal Eğilimli Sadakat: Sadakat geliştirmenin bu aşaması
davranışa yönelme aşamasıdır. Sadakat markaya yönelik tekrarlı ve
olumlu duygularla etkilenmektedir. Eğilim tanımı gereği, satın alma
eylemine özel bir marka ile görmeyi açıklar. Eğilim sadakati, yoğun
biçimde katılımı ifade eder. Bu katılım, markayı yeniden satın alma
eğilimidir. Müşteri yeniden satın almayı arzular. Fakat bu herhangi bir
mal eğilimi ile aynıdır. Bu arzu tahmin edilebilir ama gerçekleştirilemez
bir eylem konumundadır.
Doğrudan Davranışa Yönelik Sadakat: Eğilimlerin davranışa
geçmesi daha önceki sadakat aşamalarının doğrudan davranışa
yönelmesidir. Diğer aşamalarda müşteri
eyleme geçmeye hazırdır.
Eylem bu aşamalardan geçerek sonuca varma şeklinde olmalıdır. Eğer
bu birliktelik olumluysa oluşum eyleme dönüşmektedir. Ancak iki
eylem kontrol yapısı arasındaki benzerlik önemlidir. Bunlar davranışa
hazır olma ve engellerin üstesinden gelmektir. Davranışa hazır olmak
gelecekte tercih edilecek mal/hizmeti sürekli olarak satın almaya
katılmaktır. Engellerin üstesinden gelmek ise, yönelme davranışlarında
potansiyel etkisi olan durumsal etkenler ve pazarlama çabalarına
rağmen yeniden satın almaktır.
Müşteri Değeri (Müşteri için Değer Yaratma)
Değer müşterinin ne aldığı ve bu aldığı şey için ne ödediği arasındaki nisbet
olarak tanımlanabilmektedir.
Günümüzde küreselleşme süreci ile birlikte ürünler aynı kalitede, aynı
teknoloji ile üretilmekte ve aynı fiyatlar çerçevesinde satışa sunulmaktadır. Bu
doğrultuda, küresel rekabetin kıyasıya yaşandığı böylesi bir pazar ortamında müşteri
tercihlerini doğrudan etkileyecek önemli şeylerden biri değerdir. İşletmelerin başarılı
olabilmelerinde,
müşterilere
nasıl
bir
bulunmaktadır.
127
değer
sunduklarının
büyük
önemi
Mamül Özellikleri
Algılanan Faydalar
Beklenen Müşteri Değeri
Algılanan Harcamalar
Servis Özellikleri
İşlem Maliyeti
Mamul Hayat
Döngüsünün Maliyeti
Riskler
Şekil 8. Müşteri Değeri
Kaynak: Murat Hakan Altıntaş, “Müşteri Değerinin Kavramsal olarak incelenmesi”,
Pazarlama ve İletişim Kültürü dergisi, cilt 1, Sayı: 1, Yıl: 2002, s.62
Yukarıdaki şekil kısaca irdelenecek olursa, şunları söylemek mümkün
olabilmektedir164:
Beklenen Faydalar:
∙ Arama Özellikleri : Satın almadan önce değerlendirilen özelliklerdir.
∙ Tecrübeye Dayalı Özellikler : Mamul satın alınmış ve kullanılmış
olmalıdır.
∙Güvene dayalı özellikler : Bazı mamuller satın alındıktan sonra bile
değerlendirilemez. Belli bir sürenin geçmesi gerekir. Sigorta, yasal hizmetler zaman
içerisinde değerlendirilmesi gereken özelliklerdir.
Beklenen Harcamalar:
∙ İşlem Maliyetleri: Karar sürecinde baskın bir konumdadır. Müşteri
alternatif mamul arasında fark göremediğinde işlem maliyetleri veya fiyat önemli
hale gelir.
164
Murat Hakan Altıntaş, “Müşterinin Değerinin Kavramsal Olarak İncelenmesi”, Pi Pazarlama
İletişim Kültürü Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Yıl:2002, s.62.
128
∙ Mamulün hayat döngüsü maliyetleri: Mamulün hayat döngüsü uzadıkça
hayat döngüsü sırasında ortaya çıkacak olan maliyetler önemli hale gelir.
∙ Riskler : Müşteri malı kullanmadan önce doğru değerlendirmede zorluğa
düşer. Dolayısıyla parasal harcamaları tanımlaması zor olur. Bir malın ne kadar
dayanacağı pek bilinmez. İşte bu noktada risk gündeme gelir.
Hangi ürünlerin müşteri ihtiyaçlarını tatmin edeceğinin bulunması ve ortaya
çıkarılmasında müşteri ihtiyaçları ve iletişimde odaklanmanın rolü büyüktür.
Başarıda rol oynayan diğer öğeler ise, ürün, fiyat, dağıtım kanalları ve değerdir. Bir
işletmenin başarılı olmasının temelinde rakiplerine oranla müşteriye daha fazla değer
sunması yatmaktadır165.
Müşteri memnuniyetinin sağlanmasında ve müşterilerin sadık birer müşteri
haline getirilmesinde değerin önemi büyüktür. Müşteri değeri denildiğinde, ürünün
rakip ürünler arasından nasıl seçildiği akla gelmektedir. Günümüzde, müşteriler için
kalite yani ürünün kaliteli olması oldukça doğal bir durumdur;
bu doğrultuda
müşteriler artık işletmelerin kaliteden öte bir şeyler yani değerler yaratmasını
istemektedir. Müşteri değeri, müşterilerin ne istedikleri ve ürünün kullanımından
sonra ne elde ettikleri ile ilgili bir kavramdır.
1900'lü yıllar değer döneminin başlangıcı olarak kabul edilmekte, bu
dönemden itibaren müşterilerin işletmelerin mal ve hizmetlerini en iyi toplam değeri
elde edip edemediklerine göre değerlendirmeye başladıkları gözlenmektedir.
Başarısız olan işletmeler incelendikçe, bu işletmelerin başarısız olmalarında rol
oynayan etmenin değer yaratmama olduğu görülmektedir. Daha önce de belirtildiği
gibi, müşteriye sunulan değerler, müşteri memnuniyetine, müşterinin memnun
edilmesi de müşteri sadakatine etkide bulunmaktadır.
Müşteri için değer yaratabilmek amacıyla, işletmenin ilk etapta müşteri odaklı
bir yapılanma içerisinde olması ve müşterilerini bütün özellikleriyle tanıması
gerekmektedir. Ancak bu çerçevede, müşteriye uygun değerlerin yaratılması söz
165
Selime Sezgin, Global Pazarlama (1) Yönetim Esasları, İletişim Yayınları, Cep Üniversitesi,
İstanbul, 1992,s.123.
129
konusu olabilmektedir. Müşteri için yaratılan değerin arttırılması için işletmenin
daha çok fayda yaratmaya çalışması gerekmektedir. Müşteri değeri kalite ve fiyat ile
de yakından bağlantılı bir kavram olma özelliğine sahiptir. Bu doğrultuda, değer
kalite ve fiyatın bir fonksiyonu şeklinde karşımıza çıkabilmekte ise de, değer
denildiğinde sadece kalite veya fiyatı algılamak yanlış olmaktadır.
Müşteri değerinin seviyeleri denildiğinde, üç müşteri değerinden söz
edilebilmektedir166:
“∙ Beklenen değer: Temel seviyeli değer olarak da ifade edilmektedir.
Beklenen değer, bir işletme veya endüstrideki normal seviyeyi ifade eder. Bu
seviyede, işletme müşterilerin beklediği mal ve hizmetleri sunar.
∙ Arzulanan değer: Müşteriye değer sağlayan özelliklerdir. Ancak basit
düzeydedir ve müşterinin beklediklerini içermez. İşletme standartları nedeniyle çok
yoğun bir pazar araştırması yapılmasını gerektirmez. Örneğin, 30 dk.da Pizza servisi
gibi.
∙ Umulmayan veya şaşırtıcı değer: İşletmenin müşterinin beklentilerinin
hatta arzularının ötesine geçen değer ekleme yollarını bulması ve en azından mantıklı
ve bilinçli olanlarını seçmesi demektir. Bu değer, daha önceleri firmada olmayan tam
bir hizmet anlayışına geçme, müşteri sorunlarını çözmede daha fazla aktif olma,
ekstra ücret almama vb. içermektedir”.
İşletmelerin çok farklı unsurları, müşteriye değer olarak sunabilmesi söz
konusu olabilmektedir. Performans, çekicilik, estetik, saygınlık yaratma, sağlamlık,
konfor, dürüstlük... bunlar arasında sayılabilmektedir. Değer tipleri konusunda daha
farklı bir ayrım da söz konusu olabilmektedir. Bu noktada değerler, algılanan değer,
giriş değeri, bağlam değeri, sinerji değeri, güvenlik değeri, çekicilik değeri, moda
değeri, işlev değeri, kolaylık değeri şeklinde de sıralanabilmektedir167.
166
167
Murat Altıntaş, a.g.e., s.100.
Edward Bono, a.g.e., ss.134-140.
130
Yukarıda sayılan değerler dışında, bilerek oluşturulmayan kendiliğinden
meydana gelen değerler bulunmaktadır.
2.3.4.Müşteri Memnuniyetinin Ölçümlenmesi
Müşteri ilişkileri yönetimini uygulayan işletmeler açısından müşteri
memnuniyetinin ölçümlenmesinin önemi oldukça büyüktür. Günümüz pazar
ortamında yaşanan kıyasıya rekabet, işletmelerin müşteri ilişkilerine daha fazla önem
vermesi sonucunu doğurmaktadır. Bu çerçevede, kullanılan çeşitli yöntemler
neticesinde işletme, müşteri ilişkilerini, müşteri memnuniyetini ölçümleme fırsatı
yakalayabilmektedir. Bu doğrultuda, fokus gruplar, anketler, kıyaslama, kritik olay
tekniği ve danışma panelleri açıklanmaya çalışılmaktadır.
Fokus Gruplar:
Fokus grup görüşmeleri en az 6 en çok 10 kişi ile gerçekleştirilen
görüşmelerdir. Bu görüşmeler, konu ile ilgili eğitime sahip olan bir moderatör
başkanlığında gerçekleştirilmektedir. Fokus grup görüşmeleri, belli kalıplar arasına
sıkıştırılmamış bir ortamda çok doğal bir havada yürütülen bir görüşme biçimi olma
özelliğine sahiptir. Fokus grup görüşmelerinde, müşterilerle işletmenin etkileşime
geçmesi ve karşılıklı fikir alışverişinin gerçekleştirilmesi sözkonusu olabilmektedir.
Bu tür toplantıların genelde 1-3 saat arasında sürdüğünü söylemek mümkündür.
Moderatörün eğitimli olması kadar, grubu nasıl yöneteceğini de bilmesi, herkesin
katılımını sağlayacak bir kişi olması oldukça büyük önem taşımaktadır.
Bu tür görüşmelerde müşteri ilişkileri yöneticisinin iki konu üzerinde durması
oldukça önemlidir. Bunlardan birincisi görüşmenin içeriği, ikincisi ise verilerin
analizidir. Bu yöntemde moderatörün stili görüşmelerin gerçekleştirilmesini
etkilemektedir. Bazı moderatörler konuya doğrudan doğruya sordukları sorularla
girmeyi tercih ederken, bazıları genel bir takım sorularla giriş yapmayı tercih
etmektedirler. Bu görüşmelerde kullanılan bazı metinler uzun ve uygulanması zor
olan metinlerdir. Bazı metinler ise oldukça kısa ve saklı anlamlar içeren metinler
şeklinde olabilmektedir. Müşteri hizmetleri konusunda tartışmalar olacaksa, konuya
131
doğrudan girme yaklaşımı daha etkili olmaktadır. Fakat çok genel konular
tartışılacaksa işletmenin müşteriler gözündeki imajı veya müşterilerin gelecekle ilgili
beklentileri konuya doğrudan olmayan yöntemlerle girmek yararlı olmaktadır168.
Fokus grup yönteminin uygulanması neticesinde rakiplerin yapmadığı
şeylerin tespit edilmesi ve işletmenin bu doğrultuda kendisine yön verebilmesi söz
konusu olabilmektedir. Fokus grup görüşmelerinde tek taraflı bir ayna yardımıyla,
konuşulanların kameraya alınabilmesi mümkün olmakta, teyplerin dinlenmesi
sonucunda da veriler analiz edilmeye çalışılmaktadır.
Bu
tür
görüşmeler
işletmelerin
kendilerine
çekidüzen
vermelerini
kolaylaştıran görüşmelerdir. Verilerin analizinin yapılması sonrasında, işletmenin artı
yönlerini, eksi yönlerini ortaya çıkarabilmesi, ürünlerini/hizmetlerini müşterilerin
istek ve beklentileri çerçevesinde yapılandırması mümkün olabilmektedir.
Fokus Grup görüşmelerinin yapılacağı yerin iyi bir şekilde tespit edilmesi
gerekmektedir. Bu görüşmelerin tarafsız bir bölgede gerçekleştirilmesi, müşterilerin
vereceği bilgilerin etkilenmemesini sağlamak açısından önem taşımaktadır. Verilerin
analizi, teyplerin dinlenmesi, ana temaların belirlenmesi sonucu gerçekleştirilmekte,
ana temalar belirlendikten sonra elde edilen bilgiler rapor haline getirilmektedir. Bu
görüşme tekniği ile ilgili unutulmaması gereken nokta, elde edilen verilerin sayısal
olmadığıdır, bu doğrultuda görüşme sonucunda ortaya çıkan bulguların sayısal
analizlerle desteklenmesi gerekmektedir.
Anket (Müşteri İlişkileri Anketi)
Anketler, birinci dereceden veri toplamada en çok kullanılan yöntemlerden
birisidir. Anketler aracılığıyla, müşterilerin davranışları, demografik ve sosyokültürel özellikleri vb. konularda bilgi sahibi olabilmek mümkündür.
Müşteri ilişkileri anketi ile işletmenin belli bir takım amaçlara ulaşmaya
çalışması söz konusu olabilmektedir. Fakat bu noktada dikkat edilmesi gereken konu,
168
Jon Anton, a.g.e., s.35.
132
gerçekçi, çok geniş, açık olmayan amaçlara yönelmemektir. Bu çerçevede işletmenin
müşteri ilişkileriyle ilgili çok farklı amaçlar içerisine girmesi söz konusu
olabilmektedir169.
∙ Müşterilere daha yakın olma: Bu tür bir amacı gerçekleştirmek
için var olan tüm müşterilere anket uygulanır. Veriler daha çok kapalı
uçlu sorular sorularak ve daha az sıklıkla elde edilir. Yıllık ya da yarı yıl
bazında yapılan anketlere daha çok rastlanır. En önemli yararı,
müşterilerin ihtiyaçlarını, algılarını ve önceliklerini daha iyi anlamaya
olanak tanımasıdır.
∙ Sürekli gelişmeyi ölçme: Daha çok içe dönük çalışmaları içerir.
Kaybedilen müşteriler de örneklem içine alınmaktadır. Telefon ya da
yüz yüze mülakat yöntemleri de kullanılabilmektedir. Gelişme sürekli
olduğundan dolayı gerekli değişimi hemen yapabilmeyi sağlamak için
haftalık ya da aylık uygulamalar yapmak gerekmektedir.
∙ Müşteri yönlü gelişmeler yapma: Önceki iki amaca ulaşmak
için kapalı uçlu sorulardan oluşan anketler uygulanmaktaydı. Halbuki
müşterilerin fikrini almak için daha niteliksel bilgilere ihtiyaç
duyulmaktadır. Telefonla anket ve açık uçlu soruların kullanılması
önerilir. Önemli katkılarda bulunabilecek müşteriler seçilir ve sadece
bunlardan bilgi alınmaya çalışılır.
∙ Rekabetçi üstünlük ve zayıflıkların belirlenmesi: Bu amaca
ulaşmak
için
müşterilerin
rakipler
hakkındaki
algılamaları
ölçülmektedir. Karmaşık ve ileri düzeyde araştırma türü gerekmektedir.
Örneklem içerisine, şimdiki müşteriler olduğu kadar kaybedilen ve hatta
rakiplerin müşterileri de dahil edilmektedir.
Anket sorularının çeşitli yöntemlerle, ilgili kişilere ulaştırılması mümkün
olabilmektedir. Bu yöntemler arasında posta, basın araçları ve soru kağıtlarının elden
ulaştırılması yer almaktadır. Küçük bir hedef seçilmiş ve az sayıda soru
169
Yavuz Odabaşı, a.g.e., ss.161-162.
133
hazırlanmışsa, telefonun az kullanılması söz konusu olabilmektedir170. Kullanılan
yöntemlerin
birbirleri
ile
karşılaştırıldıklarında
üstün
ve
zayıf
yönleri
çıkabilmektedir.
Müşteri
ilişkileri
anketleri
işletmenin
kendisi
tarafından
gerçekleştirilebileceği gibi bağımsız kuruluşlar aracılığıyla da uygulanabilmektedir.
Maliyetleri arttırması söz konusu olmakla birlikte, bağımsız kuruluşların tarafsız
olması, sonuçların daha güvenilir olmasını beraberinde getirmektedir.
Anketlerle ilgili değerlendirme ölçeklerine bakıldığında şu yöntemleri
saymak mümkün olabilmektedir171:
1.Likert ölçeği
2.Karşıtlı ölçek
3.Sayısal Değerlendirme ölçeği
4.Sıralamalı Değerlendirme ölçeği
5.SİMALTO (Simultaneous Multi Attribute Level Trade Off) ölçeği
Anketler tamamlandıktan sonra katılan tüm müşterilere katıldıklarından
dolaylı teşekkür edilmesi ve sonuçlar hakkında bilgi verileceğinin açıklanması
müşterilerle olumlu ilişkilerin kurulması ve sürdürülmesi açısından önem arz
etmektedir.
Kıyaslama (Benchmarking)
“Kıyaslama, bir işletmenin süreç veya süreçlerini kendisinden daha iyi
performans gösteren başka bir işletmenin, benzer süreç ya da süreçleri ile sistematik
olarak karşılaştırmasıdır”172.
170
Alaeddin Asna, Public Relations Temel Bilgiler, 2.Basım, Der Yayınları, İstanbul, 1998, s.240.
Müşteri Memnuniyeti Uzmanlık Grubu, a.g.e., ss.49-50.
172
http://www.ytukvk.org.tr/denemeler/essay4.htm
171
134
Başka bir tanıma göre kıyaslama, “Dünyadaki en iyi/daha iyi uygulamaları
araştırmak, bulmak ve sürekli iyileştirme amacıyla kendi süreçlerine uyarlama
sürecidir” 173 olarak tanımlanmaktadır.
Benchmarking
174
özetlenebilmektedir
yapmadaki
temel
amaçlar
kısaca
şu
şekilde
:
“∙ Gerçekçi amaç ve hedefler saptamak.
∙ Hedeflerin saptanmasında anlaşma sağlamak
∙ Son müşterinin isteklerini daha iyi karşılamak
∙ Verimliliğin ölçümüne gerçekçi bir kıstas koymak
∙ Rekabet düzeyini yakalamak
∙ En iyi uygulamaların ayrımına vararak onları araştırmak
∙ Motivasyon sağlamak.”
Kıyaslama (Benchmarking) türlerini 3’e ayırmak mümkün olabilmektedir:
∙ Ürünle ilgili kıyaslama
∙ Stratejik kıyaslama
∙ Süreç kıyaslama
Kıyaslama süreci içerisine girilmeden önce işletmenin değişimci/esnek bir
kurum kültürüne sahip olması büyük önem taşımaktadır. Çünkü, kıyaslama
sonrasında
işletme
içerisinde
bazı
değişikliklerin
yapılması
söz
konusu
olabilmektedir.
Kıyaslama aşamalarını dört basamak şeklinde ele alıp incelemek mümkün
olabilmektedir175:
173
http:www.netas.com.tr/netas+/TKY/iyileştirme+.htm.
Halime İnceler Sarıhan, a.g.e., s.237.
175
Oygur Yamak, a.g.e., s.236.
174
135
“∙ Planlama aşaması
1.Benchmark yapılması düşünülen süreçlerin vb. belirlenmesi
2.Karşılaştırılacak kuruluşların saptanması
3.Veri toplanması
∙ Veri değerlendirme
4.Toplanan verilerin analizi: rekabet farkının tanımlanması
5.Gelecekteki performans düzeylerinin projeksiyonu
∙ Bütünleşme
6.Benchmarking sonuçlarının şirket içine ve dışına iletilmesi
7.Süreç bazında hedeflerin konulması
∙ Eyleme geçme
8.Eylem planlarının oluşturulması
9.Planın uygulanması ve ilerlemenin izlenmesi
10.Hedeflerin yeniden gözden geçirilmesi”.
Kıyaslamada önemli olan konulardan biri sorunun kökenine inebilmektir.
İşletmeler, birtakım karşılaştırmalar sonrasında kendilerinde çeşitli eksiklikler
olduğunu görebilmektedir. Bu noktada önemli olan, sorunun ana kaynağına
inebilmektir.
Kıyaslama sonrası ortaya çıkan bulguların çalışanlarla paylaşılması kritik bir
önem taşımaktadır. Ayrıca edinilen bilgilerin ölçülebilir amaçlar biçimine
dönüştürülmesi, işletmenin üzerinde önemle durması gereken bir konudur.
Danışma Panelleri:
Danışma panellerinin yapısı bir noktada fokus grup görüşmelerine
benzemektedir. Bu yöntemde de küçük bir grup karşımıza çıkmaktadır. Danışma
136
panellerinde dahil edilen kişiler, müşteri gruplarının alt bölümlerinden seçilmektedir.
Artık danışma paneline, çalışanların da katılması artık bir gelenek olmuştur.
Çalışanlar
dışında,
yöneticilerin
de
bu
toplantılara
katılımı
sağlanmaya
çalışılmaktadır. Böylesi bir durum müşterilerin ciddiye alındıklarının bir göstergesi
olarak kabul edilmektedir.
Fokus grup görüşmeleri ile danışma panellerinin üyeliği karşılaştırıldığında,
danışma panellerinin üyeliğinin uzun olduğunu söylemek mümkün olabilmektedir.
Ayrıca grup bir kere toplandıktan sonra serbesttir kalmaktadır. Üyelik süresi 2 yıl
civarındadır.
Danışma
panellerinin
başarısı,
önerilerin
dinlenmesine
ve
gerçekleştirilmesine bağlıdır. Eğer panele katılanların önerileri çok önemli nedenler
çerçevesinde yerine getirilemeyecekse, bu durumun panel üyelerine bildirilmesi
gerekmektedir. Aksi halde önerilerinin gerçekleştirilmemesi üyelerin morallerinin
bozulmasına neden olmaktadır. Müşteri danışma panelinin yıllık raporu bütün
işletme basamaklarınca paylaşılmalıdır. Rapor, araştırma ile ilgili bilgilerin
bulunduğu bir çalışma şeklinde olmak durumundadır. Ayrıca panelin bilgi
edinebilmek için bir araç olarak görülmesi oldukça önemlidir 176.
Kritik Olay Tekniği
Kritik olay tekniği, müşterilerin kritik işler veya olaylar karşısında ortaya
çıkan davranışlarının değerlendirildiği bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Psikolog Flandgan’ın kritik olay metodolojisinden alınarak kullanılan terim, daha
sonra pazarlama alanında popüler hale gelmiştir. Kritik olayların dört soruluk bir
aşamadan geçilerek tanımlanabileceğini söylemek mümkündür 177:
→ (Marka ya da şirket ismi) ile özellikle tatmin olduğunuz ya da olmadığınız
bir olayı düşünün:
1.Bu olay ne zaman meydana geldi?
176
Jon Anton, a.g.e., s.38.
Terry G. Vavra, Müşteri Tatmini Ölçümlerinizi Geliştirmenin Yolları, Çeviren: Günhan Günay,
Kalder Yayın No: 28, İstanbul, 1999, ss.130-131
177
137
2.Bu duruma hangi özel koşullar yol açtı?
3.(Marka ya da şirket) ya da çalışanları size tam olarak ne söylediler ya da ne
yaptılar?
4.Tümüyle tatmin olmanıza ya da olmamanıza yol açan nasıl bir sonuç ortaya
çıktı?
Bu soruların cevapları işletmenin tatmin ya da tatminsizlik yaratan pek çok
kritik olay ile karşı karşıya kalmasına neden olacaktır. Bu çerçevede, gelen bilgilerin
düzenli olarak alınabilmesi için bir kodlama süreci içerisine girmenin ya da Pareto
analizi çerçevesinde hareket etmenin yerinde olacağı görülmektedir. Genellikle kritik
olay yönteminden çıkarılan raporlar, memnuniyet ve memnuniyetsizlik ile en fazla
ilgisi olan olayların yer aldığı frekans tabloları şeklinde olmaktadır.
Sonuç olarak müşteri memnuniyetinin ölçümlenmesi çerçevesinde kullanılan
pek çok yöntem olduğu görülmektedir. Bu yöntemler doğrultusunda elde edilen
bilgiler işletmenin müşteri ilişkilerindeki eksiklikleri görmesi, gereken düzenlemeleri
yapabilme fırsatı kazanması açısından önem taşımaktadır.
138
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HALKLA İLİŞKİLERİN MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ
YÖNETİMİNDEKİ ROLÜ
3.1.HALKLA İLİŞKİLER VE YENİ GÖRÜNÜMÜ
Çalışmanın bu kısmında, halkla ilişkiler kavramı, halkla ilişkilerin tarihsel
gelişimi ve halkla ilişkilerin kabına sığamayan bir kavram olmasından hareketle
halkla ilişkilerde yaşanan yeni yönelimler irdelenmeye çalışılmaktadır.
3.1.1.Halkla İlişkiler Kavramı
Halkla ilişkiler uygulamaları yöneten-yönetilen kavramlarının ortaya çıktığı
günden bu yana var olan uygulamalardır. Kökeni çok eskilere dayanmakla birlikte,
halkla ilişkilerin günümüzde algılandığı halini, çok yeni dönemlerde aldığı
görülmektedir.
Halkla ilişkiler son derece kapsamlı
bir kavram olduğundan dolayı,
uzmanların üzerinde uzlaşmaya vardıkları bir tanım bulunmamaktadır. Bu çerçevede
halkla ilişkiler çok farklı şekillerde ele alınan, tanımlanan bir kavram olma özelliğine
sahiptir. Bu noktada, halkla İlişkilerle ilgili yapılmış olan tanımlara bakmanın yararlı
olacağı düşünülmektedir.
“Halkla İlişkiler organizasyonla hedef kitleleri arasında karşılıklı anlayış,
kabul görme, işbirliği ve iletişimin sağlanıp, sürdürülmesine yardım eden, sorunların
ve konuların yönetimiyle ilgili, yönetimi kamuoyu konusunda sürekli bilgilendirerek
ona karşı duyarlı olmasına yardımcı olan yönetimin, kamu yararına hizmet etme
sorumluluğunu tanımlayıp, vurgulayan; eğilimlerin önceden saptanmasına yardımcı
olmak için bir erken uyarı sistemi görevi yaparak, yönetimin değişikliğe ayak
uydurmasına yardım eden, araştırma yöntemleri ile sağlıklı ve etik ilkelere uygun
139
iletişim tekniklerinden birincil araçlar olarak yararlanan özgün bir yönetim
fonksiyonudur”178.
Halkla ilişkiler alanında büyük ve önemli çalışmalara imza atmış olan Cutlip
ve Center’e göre halka ilişkiler, karşılıklı yarar getiren, iki yönlü nitelik taşıyan
dürüst uygulamalarla, kamuoyunu etkileme amacı güden planlı çabalar olarak
tanımlanmaktadır179.
Halkla ilişkiler denilince bir dönem akla gelen tek şey, basın bülteni
yazılması ve kokteyl düzenlemekti. Halkla ilişkiler uzmanı olarak çalışan kişilere de
'İşletme içerisinde para kaybına sebep olan insanlar' gözüyle bakılmaktaydı. Fakat
günümüze kadar yaşanan pek çok değişim halkla ilişkiler kavramının yüklendiği
anlamların da değişmesine neden olmaktadır.
İngiltere
Halkla
İlişkiler
Enstitüsü
(IPR)
halkla
ilişkileri
“Halkla
organizasyon arasında karşılıklı anlayış ve iyi niyeti sağlamak, planlanmış ve
desteklenmiş
çabaları
sürdürmek
amacıyla
yapılan
faaliyetler”
180
olarak
tanımlanmaktadır.
Alaeddin Asna’ya göre halkla ilişkiler “Özel veya tüzel kişilerin belirtilmiş
kitlelerle dürüst ve sağlam bağlar kurup, geliştirerek onları olumlu inanç ve
eylemlere yöneltmesi, tepkileri değerlendirerek tutumuna yön vermesi, böylece
karşılıklı yarar sağlayan ilişkiler sürdürme yolundaki planlı çabaları kapsayan bir
yöneticilik sanatı”181 dır.
Halkla ilişkiler, bir yönetim işlevi şeklinde karşımıza çıkmakta, iki yönlü bir
iletişim süreci olma özelliğine sahip olmaktadır. Halkla ilişkiler çalışmalarında amaç,
hedef kitlede istenilen doğrultuda bir davranış değişikliği yaratabilmektir. Halkla
178
Göran Sjöberg, Mesleki Uygulama İçin Bir Halkla İlişkiler Eğitim Modeli, Çeviren: Nur
Nirven, Altın Kitap, Sayı:4, Rota Yayınları, İstanbul, 1998, s.53-54.
179
Scott M. Cutlip, Ellen H. Center, Glen M. Broom, Effective Public Relations, 6th Edition,
Prentıce Hall, Inc., New Jersey, 1985, s.3.
180
Frank Jefkins, Public Relations, 4th Edition, Pitman Publishing, London, 1992, ss.7-8’den aktaran
Ayla Okay, Kurum Kimliği, 2.Baskı, Mediacat Kitapları, Ankara, 2000, s.183.
181
Alaeddin Asna, Public Relations, Osmanlı Matbaası, İstanbul, 1993’ten aktaran Alaeddin Asna,
Public Relations Temel Bilgiler, Der Yayınları:112, İstanbul, 1993, s.13.
140
ilişkiler kavramı “Yönetimin izlemekte olduğu politikanın halka benimsetilmesi,
çalışmaların devamlı ve tam olarak halka duyurulması, yönetime karşı olumlu bir
hava yaratılması ve buna karşılık, halkın da yönetim hakkında ne düşündüğünün,
yönetimden ne istediğinin bilinmesi ve halkla işbirliği sağlanmasıdır, kişinin ya da
kurumun halkla ilişkisini geliştirme ve anlama yolundaki çabası, hedef kitleleri
etkilemek için hazırlanmış planlı, inandırıcı bir haberleşme çabası” 182 olarak da ifade
edilmektedir.
Günümüzde, küresel rekabetin söz konusu olduğu pazar ortamında
işletmelerin hayatlarını sürdürebilmelerinde halkla ilişkiler çalışmalarının büyük bir
payı bulunmaktadır. Artık işletmeler, küreselleşmenin de etkisiyle tek tip ürünler
üretme eğilimi içerisinde bulunmaktadırlar. Ayrıca daha önce de belirtildiği gibi,
rakipler tarafından, işletmenin ürettiği ürünlerin taklit edilmesi, kullanılan makine ve
teçhizatın aynısının işletmeye alınması oldukça basittir. Bu çerçevede, işletmeleri
birbirlerinden ayıran, rakiplerine göre işletmeyi farklı kılan unsurlardan biri de
halkla ilişkiler çalışmalarıdır.
Amerikan dergisi Public Relations News’un tanımına göre halkla ilişkiler
“Yöneticiliğin, halkın davranışlarını değerlendiren, kişinin ya da kuruluşun güttüğü
politika ve eylemleri kamu yararı ile bağdaştıran, halkın anlayış ve desteğini
kazanacak bir iş programı düzenleyip uygulayan yanı”183 olarak ifade edilmektedir.
Halkla ilişkilerin temel mantığını ortaya koyan aşağıdaki gruplama, kavramın
felsefesini anlamak adına büyük önem taşımaktadır184:
"Halkla İlişkiler;
∙ Yönetimin toplumsal felsefesidir.
∙ Bu felsefenin politik kararlara dönüştürülmesidir.
∙ Bu politikalardan yola çıkarak ortaya konan uygulamalardır.
182
Füsun Kocabaş, Müge Elden, Nilay Yurdakul, Reklam ve Halkla İlişkilerde Hedef Kitle,
2.Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000, ss.45-46.
183
Demet Gürüz, Halkla İlişkiler Teknikleri, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları No:1,
İzmir,1993, s.3.
184
Salim Kadıbeşegil, Halkla İlişkilerde Temel İlkeler, Tükelmat A.Ş. İzmir, 1986, s.5.
141
∙ Ve hepsinin özünde iletişimdir".
Marshall E. Dimock halkla ilişkileri, “Yöneticinin halkın güvenini
kuvvetlendirmek, kuruma karşı halkın ilgisini arttırmak için planlı bir şekilde belli
bir politika güden programın gerçekleştirilmesi” 185 olarak tanımlanmaktadır.
Halkla ilişkiler kavramı ile ilgili çok farklı tanımların söz konusu olması,
halkla ilişkiler teriminin üç farklı uygulamayı çağrıştırmasına neden olmaktadır186:
"1.Özel kuruluşlarla kamusal kuruluşların halkla olan temasları bir başka
deyişle, örgütle bireyler arasındaki yüz yüze ya da dolaylı (örneğin, yazılı başvuru
yoluyla) iletişim.
2.Bireysel anlamda karşılıklı iletişim.
3.Kamu ve özel kuruluşların, bu konuda uzmanlaşmış kişilerin ya da
birimlerin hizmetlerinden yararlanarak, halkla uyumlu ilişkiler kurmak amacıyla
giriştikleri faaliyetlerin ve harcadıkları sistemli çabaların tümü”.
Halkla ilişkiler aynı zamanda ikna edici iletişime da dayanan uygulamalar
bütünü olarak da karşımıza çıkmaktadır. “Toplumbilimciler, toplumlara iş
yaptırmada, insanların düşünce, inanç, kanı ve davranışlarını istenilen şekilde
yönlendirmede üç yöntem olduğundan söz etmektedir. Bunlar zor kullanmak, maddi
çıkar sağlamak ve ikna etmektir. Hiç kuşkusuz bu yöntemler içinde en ekonomik
olanı ve uzun vadede en geçerli, en faydalı olanı, inandırma, yani ikna etme
yöntemidir"187. Bu çerçevede halkla ilişkiler etkinliklerinin ve bu etkinliklerde
kullanılan mesajların ikna edici özelliklere sahip olması ve bu bağlamda hedef
185
Ahmet Bülent Göksel, Halkla İlişkiler, 3.Baskı, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayın No:4,
İzmir,1994, s.5.
186
Ramazan Geylan, İşletmelerde Halkla İlişkiler, Birlik Ofset Yayıncılık, Eskişehir, 2001, s.3.
187
Alaeddin Asna, “Yönetim-Halk İlişkisi”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt:1, Sayı:3-4, Ankara, 1968,
s.61’den aktaran Ahmet Bülent Göksel, Füsun Karabaş, Müge Elden, Pazarlama İletişim Açısından
Halkla İlişkiler ve Reklam, Yayınevi Yayıncılık, İstanbul, 1997, s.120.
142
kitlelere ve amaçlara ulaşılması gereği ortaya çıkmaktadır ki, bu durum da ancak bir
dizi kurala uymakla gerçekleşebilmektedir188.
Halkla ilişkiler, “Basın açıklamaları, basın toplantıları, lobicilik, reklam, özel
olaylar gibi araçlarla halkı firma hakkında aydınlatma, halkın zihninde firma
hakkında bir sempati, olumlu bir imaj, tutum ve davranış yaratmayı hedefleyen planlı
bir iletişim sistemi” 189 olarak da tanımlanmaktadır.
Halka ilişkiler, halkı etkileyen söz, eylem ya da olay olarak da
değerlendirilebilmektedir. Halkla ilişkiler aynı zamanda, işletmeyi, çalışanlara,
müşterilere ve hedef kitle içerisinde bulunan diğer gruplara, kişilere sevdirme sanatı
olarak da ifade edilebilmektedir. Halka ilişkiler, düşüncelerin istenen sonuçları
yaratması amacı ile etkili bir iletişimin gerçekleştirilmesini de kapsamaktadır190.
Yapılan açıklamalar ve tanımlardan çıkarılarak bazı sonuçlar bulunmaktadır.
Bu sonuçlar şu şekilde özetlenebilmektedir191:
"∙ Bunlardan birincisi 'karşılıklı” olmadır. Halkla ilişki kuran kişi ya da
kuruluş, karşısındaki kitleye 'bir şey' verirken o kitleden bir başka 'şey'de almaktadır.
Bunun en basit örneği, bir tanıtma kampanyasında kitleye verilecek 'bilginin',
kampanya konusu olan ürün ya da eyleme duyulan ilgi şeklinde geri gelmesidir.
Demek ki, bu oluşumda iki uç arasında karşılıklı akım ve bunun sonucu olarak
karşılık yarar vardır. Bu da çalışmaların doğruluğuna bağlıdır.
∙ Karşılıklı ilişkinin, 'halkla ilişkiler' kuran uç için getirdiği yarar, karşı
kitlenin güvenini, desteğini, hiç değilse anlayışını ve ilgisini kazanmaktır. Öyleyse,
bu ilginin kazanılması, çabaların başlıca amacıdır.
188
Mahmut Oktay, Halkla İlişkiler Mesleğinin Yöntem ve Araçları, Der Yayınları, İstanbul, 1996,
s.37.
189
Bahtışen Kavak, a.g.m., s.4.
190
Nuri Tortop, Halka İlişkiler, Gözden Geçirilmiş 7.Baskı,Yargı Yayınları:18, Ankara,1998 s.s.4-5.
191
Alaeddin Asna, Halkla İlişkiler, Dünden Bugüne Bir Sanat-Meslek Öyküsü, Sabah Kitapları:
56, Türkiye Dizisi 3, İstanbul, s.229.
143
∙ Kazanılan ilginin değerlendirilmesi, halkla ilişkilerde girişilen önemli bir
çabadır. Bu değerlendirme yapılabilirse, sadece tanıtmayı yapan ucun karşıdaki
kitleye yeni şeyler öğretmesi değil, o kitle hakkında her zaman kullanılacak şeyler
öğrenmesi de sağlanmış olur.
∙ Tanımlardan çıkarılacak bir başka öğe, hedefimiz olan kitleyi etkilemek,
onu belirli bir inanışa ya da eyleme itmek görevidir. Bu çabayı, 'Beyin yıkama' işi ile
karıştırmamak gerekmektedir. Çünkü, daha önce belirtildiği gibi, halkla ilişkiler için
yapılan şey, gerçekleri ortaya koyarak, tanıtılacak kişi ya da eylemi açık ve ayrıntılı
şekilde karşımızdaki kitleye gösterebilmektir. Bunu yaparken karşıdan gelecek
tepkiler de dikkate alınacak, tanıtılacak eylemde halkın beğenmediği özellikler
düzeltilecek, yani karşılıklı akımların vericiye gelen parçası değerlendirilerek
sonuçtan yararlanılacaktır".
Halkla ilişkiler çalışmalarının başarı ile uygulanabilmesi ve kavramın
zihinlerde daha da netleşebilmesini sağlamak için halkla ilişkilerdeki temel ilkeleri
sıralamanın yerinde olacağı düşünülmektedir.
∙ Her şeyden önce halkla ilişkiler gerçekleri yansıtmalıdır.
Halkla ilişkiler çalışmalarında gerçekleri olduğu gibi tüm ayrıntılarıyla hedef
kitle ile paylaşmak ilke olarak edinilmek durumundadır. Dürüst davranmayan,
gerçekleri olduğu gibi yansıtmayan bir işletmenin kurum imajının böylesi bir
durumdan olumsuz etkileneceği unutulmamalıdır. İşletme, doğruluk ve onurlu
çalışma ilkelerinden asla ödün vermemelidir.
∙ Halkla ilişkiler sürekli bir çalışmadır.
Halka ilişkiler çalışmalarının sonuçları, çok uzun bir zaman dilimi içerisinde
alınabilmektedir. Bu çerçevede, işletmenin iyi bir kurum imajı oluşturabilmesi,
akılda kalıcılık oranının arttırılabilmesi için halkla ilişkiler çalışmalarından biri
bitmeden diğerine başlanmalı ve bu çalışmalar süreklilik arz etmelidir.
144
∙ Halkla ilişkiler uzmanlık işidir.
Halkla ilişkiler alanında görev yapacak kişilerin, bu konuda eğitim görmüş
olmaları, sosyoloji, psikoloji, ekonomi, pazarlama, grafik, reklam, siyaset bilimi,
İKY vb. alanlarda gerekli bilgiye sahip olmaları, uygulamaların başarı kaydetmesi
açısından önem taşımaktadır.
∙ Halkla ilişkiler uygulamalarındaki halkın özellikleri halkla ilişkiler
çalışmalarını etkilemektedir.
Halkla ilişkiler çalışmalarının yönlendirildiği hedef kitlenin, demografik,
sosyo-kültürel özelliklerinin belirlenmesi, çalışmaların sağlıklı bir biçimde
yürütülebilmesi için gerekmektedir.
∙ Halkla ilişkilerin önemi bütün çalışanlar tarafından kabul edilmelidir.
Halkla
ilişkiler
uygulamalarının
önemi,
işletmenin
en
üst
düzey
yöneticisinden, santral görevlisine kadar herkes tarafından bilinmeli ve kabul
edilmelidir. Aksi takdirde yapılan çalışmalarda bir bütün olarak hareket
edilmediğinden, başarıya ulaşılması mümkün olamamaktadır.
∙ Halkla ilişkiler çalışmaları bilimsel temellere dayandırılmalıdır.
Halkla ilişkiler yönetime destek fonksiyonu olarak kabul edilen bir olgudur.
Bu doğrultuda, çalışmalar öncesinde ve sırasında sezgiler çerçevesinde hareket
etmek kesinlikle doğru olmayacaktır. Gerek uygulamalar öncesinde gerekse
uygulamalar sonrasında çeşitli araştırmaların yapılması ve bilimsel verilere
ulaşılması oldukça kritik bir öneme sahiptir.
∙ Halkla ilişkiler için ayrılan maddi olanaklar faaliyetler arasında eşit
olarak paylaştırılmalıdır.
145
Halkla ilişkiler kampanyaları, genel itibariyle bir senelik hazırlanan
kampanyalardır. Bu kampanyalar çerçevesinde etkinlik sağlayabilmek için, bütçenin
bütün faaliyetler arasında rasyonel bir biçimde bölüştürülmesi yerinde olacaktır.
Halkla ilişkiler çalışmaları çerçevesinde sayılan amaçlara ulaşmak amacıyla
çok farklı yöntem, araç ve tekniklerin kullanılması söz konusu olmaktadır. Bu
yöntem, araç ve teknikler arasında şunlar bulunmaktadır:
I. Yazılı Araçlar:
A. Gazeteler
∙ Basın Bültenleri
∙ Basın Bildirileri
∙ Basın Toplantıları
∙ Basın kiti
∙ Basın kokteyli
∙ Röportajlar
∙ Basın turları
B.Kurum Yayınları
∙ Kitaplar
∙ Dergiler
∙ Afişler
∙ Broşürler
∙ Faaliyet raporları
II.Yayın Araçları
A.Televizyon
B.Radyo
C.CD uygulamaları
D.Kapalı Devre TV yayınları
146
E.İnternet
III.Diğer Halkla İlişkiler Araçları
A.Yarışmalar
B.Fuarlar
C.Toplantılar (Konferans, seminer, sempozyum, panel)
D.Sergiler
E.Festivaller
F.Sponsorluk
Sayılan yöntem ve tekniklerin belli amaçlar çerçevesinde, belli hedef kitlelere
yönelik olarak belirlenmiş bütçeler dahilinde bir kampanya formatında kullanılması
söz konusu olmakta, sonuçların değerlendirilmesi yeni kampanyalara veri teşkil
etmektedir.
3.1.2.Halkla İlişkilerin Tarihsel Gelişimi
Halkla ilişkilerin kökenine inilmeye çalışılması, bu konu ile ilgilenen
araştırmacıları insanların toplum halinde yaşamaya başladığı dönemlere kadar
götürmektedir. Pek çok yazar, halkla İlişkileri Eski Yunan ve Roma İmparatorluğu
dönemine
kadar
götürmekte,
Julius
Cesar
ve
Cirero’nun
kamuoyunun
bilinçlendirilmesi konusunda yaptığı çalışmalardan söz etmektedir.
Pers, Babil ve Asurlular ise özenle işledikleri portrelerle, güçlü imparator
imajını vermeye gayret göstermişlerdir. Eski Mısır’da ise din adamlarının kamuoyu
oluşturup, uygun kuralların daha da pekişmesini sağlamak amacıyla halkla ilişkiler
tekniklerinden faydalanmaya çalıştıkları görülmektedir192.
Halkla ilişkiler kavramının ilk defa 1807’de ABD’de kullanıldığını
söylemenin doğru olacağı düşünülmektedir. Fakat 1641’de Harward Üniversitesi’nin
kuruluşu amacıyla başlatılan bağış kampanyası ile 1770’lerde Samuel Adams’ın
192
Filiz Balta Peltekoğlu, Halkla İlişkiler Giriş, Marmara Üniversitesi Yayın No:524, İletişim
Fakültesi Yayın No:1, İstanbul, 1993, s.11.
147
liderliğinde, İngilizlere karşı gerçekleştirilen savaş sırasındaki kampanyalar, halkla
ilişkiler çalışmalarının ilk örnekleri arasında sayılabilmektedir. 1807 yılında
Jefferson kongreye gönderdiği mesaj çerçevesinde halkla ilişkiler kavramından söz
etmiştir. 1892 yılında halkla ilişkiler ifadesinin Yale Üniversitesi Hukuk Fakültesini
bitirenlere yapılan bir konuşmada aktarılması ayrıca dikkatleri çekmektedir. Halkla
ilişkiler alanında yapılan çalışmalar, 20.yy da Ivy Lee ile birlikte daha da
yaygınlaşmıştır. Ivy Lee, 1906’da basına ilişkiler işlevlerini sürdüren bürosunu
genişleterek halkla ilişkiler alanında dönüm noktası yaratacak çalışmalara
yönelmiştir193.
Lee halkla ilişkiler alanında yaptığı çalışmalarla, halkla ilişkilerin
yaygınlaşmasını ve gelişmesini sağlamaya çalışmıştır. “Lee’nin saptadığı strateji bir
'giz' değildi. Lee, özellikle basının iş çevrelerine karşı var olan antipatisinin temel
nedenini, iş çevrelerinin basına yeteri kadar açık olmamaları ve işlerini gizlilik içinde
yürütmelerinden kaynaklandığına bağlıyordu. İş çevreleri gerek politikalarını,
gerekse düşünüşlerini kimseye açmamakta, toplumsal yaşamı oluşturan başka
kimselerle bunları paylaşmaya gerek görmemekteydi. Halkın gözünde bu kuruluşlar,
'kapalı kapılar arkasında gizli işler yürüten, toplumun çıkarlarını, kendi çıkarlarının
altına alan bir gruptu'. Basının yönlendirdiği geniş halk kitleleri, verilen bilgilere hiç
itibar etmemekte ve bu kuruluşlara, şüpheli gözlerle bakmaktaydı"194.
Lee’nin önderliği ile birlikte, iş çevreleri ile basın yavaş yavaş birbirine
yaklaştırılmaya başlandı. Lee’nin en önemli uygulamaları arasında Pensilvanya
demiryolu, Antrasit kömür grevi ve Rockfciler’a yaptığı danışmanlık yer almaktadır.
Bu gelişmelerden sonra ABD’de ve diğer ülkelerde halkla ilişkiler
çalışmalarına daha fazla önem verilmeye başlandığı görülmektedir. Bu doğrultuda
pek çok siyaset adamı ve işletme yöneticisinin, belli düşüncelerin halka
benimsetilmesini sağlamak amacıyla çeşitli halkla ilişkiler kampanyaları düzenleme
yoluna gittikleri görülmektedir. Bu faaliyetler içerisinde, İngiltere Başkanı
193
Demet Gürüz, Halkla İlişkiler, Reklam Ajansları İşletmeciliği ve Yönetimi, Ege Üniversitesi
Yayın No:7, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1995, s.s.5-6.
194
Salim Kadıbeşegil, a.g.e., s.19.
148
George’un ulusal sigorta sistemi ile ilgili kampanyası, Amerikan telefon, telgraf
şirketinin halkla ilişkiler faaliyetleri ve Metropolitan sigorta şirketinin kampanyaları
bulunmaktadır195.
Halkla ilişkiler alanında büyük ve önemli çalışmalara imzasını atmış bir diğer
kişi ise de Edvard L. Bernays’dır. Sigmund Freud’un yeğeni olan Bernays, bir
noktada halkla ilişkilerin babası olarak kabul edilmektedir. Bernays 1917 yılında,
ünlü tenor Enrica Caruso ile tanışmış ve sonrasında onun basın temsilciliğinde başarı
ile yürütmüştür. Almanya’ya savaş ilan edilmesinden sonra, Kamuyu Aydınlatma
Kurulu adı verilen bir kurulda görev almıştır. Bu kurulun amacı, savaşların moralini
yükseltmek, savaşan karşı tarafın ise moralini zayıflatmaktı. 1919 yılına
gelindiğinde, Bernays bir büro açtı. Bernays bir dönem Procter ve Gamble General
Electric gibi işletmelerle çalışma imkanı yakaladı. Bernays, halkla ilişkiler
çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmaya çalışmış, halkla ilişkiler uygulamalarının
bilimsel temeller çerçevesinde gerçekleştirilmesine öncü olmuştur.
Halkla ilişkiler çalışmalarının öneminin anlaşılması 1929 Büyük Bunalım
yıllarına rastlamaktadır. “Büyük bunalım, işçiler, köylüler, memurlar kadar, büyük
sermaye sahiplerini de güç duruma sokmuştur. Sistemin bir öğesinde ortaya çıkan
aksaklık kısa sürede öteki öğeleri de etkilemiş, düzeni bozmuştu. 1920 yılından beri
ekonomik ilerlemenin yaratıcısı olarak kendilerini gösteren büyük şirketler bunalımla
birlikte bütün sorumluluğu üstlerinden atmaya çalıştılar. Bu büyük kuruluşlar,
bunalımın sorunluluğunu kendi dışında kalan ve kendilerini ilgilendirmeyen olay ve
gelişmelere, öncelikle kamu kuruluşlarına ve dünyadaki gelişmelere yüklemek
istediler. Buna karşılık sayıları on üç milyona varan işsizler kitlesinin yanında tüm
toplum, bunalımın sorumluluğunu sayıları iki yüze varan büyük şirketlere yüklüyor
ve onları suçluyorlardı”196 .
Büyük bunalımın en önemli olgusu, halkın ekonomik sisteme olan inancının
kırılmasıydı. Bu dönem, bütün dünya açısından oldukça zorlu yılları içine
195
Ahmet Bülent Göksel, a.g.e., s.7.
Metin Kazancı, Kamuda ve Özel Kesimde Halkla İlişkiler, 4.Basım, Turhan Kitabevi Yayınları,
Ankara, 2002, s.6.
196
149
almaktaydı. Ard arda gelen iflaslar, fiyatlarda meydana gelen dengesizlikler, sosyal
hayatı olumsuz anlamda etkilemekteydi. Yaşanan gelişmeler neticesinde halka
ilişkilerin özellikle özel kesimde ciddi bir yer edinmeye başladığını söylemek
mümkündür. Bunalımla birlikte işletmeler ciddi problemler yaşamaya başladı ve yeni
sorunlarla karşılaşıldı. Büyük işletmelerin eleştirilmeye başlanması neticesinde,
işletmeler yeni girişimlerde bulunma, iş dünyası ile halk arasındaki bağlantıyı
sağlama, ilişkilere düzen getirme ihtiyacı içerisine girdiler. Sadece kar elde eden
yapılar olanaktan ziyade, toplumu, çevreyi önemseyen, hükümete, işçilere karşı bazı
yükümlülükleri yerine getirmek durumunda olan sistemlere dönüşme ihtiyacı
duydular.
Yaşanan gelişmeler, sadece özel sektörü değil, kamu kuruluşlarına da etkide
bulunmuş, kamu kuruluşları açısından da radikal değişimler söz konusu olmaya
başlamıştır. Özellikle buhran sonrası dönemde, Beyaz Saray’ın basın toplantılarına
önem vermeye başladığını, halkla daha yakın ilişkilerin kurulmaya çalışıldığını
söylemek mümkündür. 1945’li yıllarda halkla ilişkiler çalışmalarından, savaşın
zorluğunu sivillere ve askerlere anlatmak amacıyla geniş ölçüde yararlanılmıştır.
Ülkemizde ise halkla ilişkiler, sistemli ve planlı olarak ilk defa 1960 sonrası
kurulan kamu kuruluşlarında başlatılmıştır. Özel sektöre bakıldığında, özel sektörde
yer alan kuruluşların halkla ilişkilerin öncülüğünü yaptıkları gözlenebilmektedir.
Tarihsel gelişim sürecinde halkla ilişkiler modellerini incelemenin konuya
ışık tutacağı düşünülmektedir. Bu noktada halka ilişkiler stratejilerinin tarihsel
gelişiminin dört model ile açıklanabilmesi mümkün olabilmektedir.
∙ Basın Ajansı Modeli
∙ Kamuoyu Bilgilendirme Modeli
∙ İki Yönlü Asimetrik Model
∙ İki Yönlü Simetrik Model
150
Basın Ajansı Modeli
19.yy’da kamuoyunun kazanılması amacıyla, ne mümkünse yapılmaya
çalışılmış, basın ajansları dönemin, siyasal kampanyalar ve showları için
'Manipülasyon' adı verilen tekniğin uygulayıcıları olarak faaliyetlerini devam
ettirmişlerdir197.
Basın Ajansı, temsilcilerinin en tanınmışı P.T. Barnumdur. P.T Barnum,
Barnum & Bailey Circus’un kurucusu olarak bilinmektedir. Uydurma haberleri ile de
ün salan Baurnum’un, popüler uygulamaları arasında General Tom Thump, Jumbo
adında bir fil, vücudu balık, elleri maymun olan bir deniz kızı ve Joice Heath adlı bir
bayan yer almaktadır198.
Basın Ajansı modelinin karakteristik özelliklerini şu şekilde sıralamak
mümkündür199:
“∙ Propaganda amaçlıdır.
∙ Çevresel hakimiyet ön plandadır.
∙ Destekleyici ancak kaynaktan alıcıya tek yönlü iletişim söz konusudur.
∙ Araştırmaya gerek duyulmamaktadır”.
Kamuoyu Bilgilendirme Modeli
“Newyork Central Railroad sahibi William Venderbilit ile yapılan bir röportaj
sırasında kullandığı 'kamuoyu aydınlatılmalıdır' sözü 19.yy’da iş dünyasının halkla
ilişkiler felsefesi oluyordu. İşletmelerin çalışanların, sağlık, sosyal güvenlik
sorunlarını hiçe sayarak, sadece kar ile ilgilenmeleri, kaza önlemleri almaktansa,
197
Filiz Balta Peltekoğlu, Halkla İlişkiler Nedir, Beta Yayınları, İstanbul, 1998, s.60.
Otıs Baskın, Craig Aranoff, Publıc Relations The Profession and the Practise, 3.ed, WCB
Publishers, Dupuque, 1992, s.30.
199
Ahmet Bülent Göksel, Nilay Başak Yurdakul, Halkla İlişkilerde Temel Bilgiler, Ege
Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayın No:15, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 2002, s.15.
198
151
binlerce işçinin yaşamını yitirmesine seyirci kalması iş dünyası ile ilgili olumsuz
imajın oluşması için yetip de artmıştı”200.
Basının sürekli olarak olumsuzlukları ortaya çıkarma çabası, işletmelerin
kendilerini temize çıkarmak adına 'halkı aydınlatma' türünden faaliyetlere
yönelmesine zemin hazırlamış, gazetecilik kökenli olan Pendleton Dudley, Rex
Harlow, Hamilton Wright gibi isimler, 1902-1912 yılları arasında büyük kuruluşların
halka ilişkiler faaliyetlerini yürütmüşlerdir201.
Dönemin en önemli temsilcisi Ivy Lee’dir. Ivy Lee, işletmeleri sürekli
doğruyu, gerçekleri aktarması gereken sistemler olarak görmüştür.
Bu modelin karakteristik özellikleri202:
“∙ Bilgi yaymak amaçlı,
∙ Çevresel adaptasyon ve işbirliği öncelikli,
∙ Kaynaktan alıcıya tek yönlü, ancak gerçek bir ileti akışı,
∙ Araştırma çok önemli değil şeklinde özetlenebilmektedir”.
İki Yönlü Asimetrik Model
Bu modelin en iyi temsilcisi Edward Bernays’dır. Bernays, halkla ilişkiler
danışmanlarının işletme ile hedef kitle arasında köprü görevi görmesi gerektiğini
savunmuş olan bir kişidir. Bernays, işletmeden hedef kitleye, hedef kitleden
işletmeye aktarılan bilgilerin önemi üzerinde durmuştur.
Bu model özellikle bilimsel iknanın söz konusu olduğu bir model olma
özelliğine sahiptir.
İki Yönlü Simetrik Model
200
Filiz Peltekoğlu, Halka İlişkiler Nedir, s.61.
Otis Baskin, Craig Aronoff, a.g.e., s.31.
202
Ahmet Bülent Göksel, Nilay Yurdakul, a.g.e., s.17.
201
152
İki yönlü asimetrik modelin temsilcisini belirtmek oldukça güçtür. Bu güçlük
de modelin uygulamaya yeni girmesinden kaynaklanmaktadır. İki yönlü simetrik
model, ilk defa Cutlip tarafından ele alınan, telaffuz edilen bir ifade olma özelliğine
sahiptir. Halkla ilişkiler alanında çalışma yapan birçok kişi, bu modelin temsilcileri
olarak eğitimcileri adres etmektedir.
İki yönlü simetrik model, kaynak ile alıcı arasında anlayış oluşturmaya
dayanan, araştırma ve elde edilen sonuçlara fazlası ile önem verilen, denetim ağırlığı
olan bir modeldir. Bu modelin daha çok müşteri odaklı işletmeler tarafından
benimsenen bir model olduğunu belirtmenin yerinde olacağı düşünülmektedir.
3.1.3.Halkla İlişkilerde Yeni Yönelimler
Küreselleşme ve beraberinde oluşan değişimler halkla ilişkilerde farklı
yönelimlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda, halkla ilişkiler
'Sınırlarını zorlayan meslek olarak' algılanmaya başlanmaktadır. Alaeddin Asna
halkla ilişkilerde yaşanan gelişmeleri şu cümlelerle ifade etmektedir: "Halkla ilişkiler
2000 yılının son 60 yılına yetişti. Halkla ilişkiler mesleğinin 1917-20’de ABD’de
başladığı düşünülse de asıl gelişim, İkinci Dünya Savaşına rastlamaktadır. Savaş
nedeniyle dünyanın alt-üst olan düzeninin rayına oturtulması için yapılan
çalışmalarla gelişim başladı. Teknik ve sosyal çalışmaların yanında halkla ilişkilerin
de bunların gerisinde kalmadığını görmekteyiz. Önceleri bireysel olarak devam eden
çalışmalar daha sonra örgütlü disiplinler haline gelmiştir. Son 10 yılda yaşanan
gelişme önceki yılardan çok daha fazladır”203.
Halkla ilişkilerde Alaeddin Asna’nın da belirttiği gibi, ilerleme adım adım
olmaktadır. Günümüzde çeşitli değişimler neticesinde halkla ilişkiler, bünyesinde
yeni kavramlarla sahnede yerini almaya çalışmakta, adeta kabına sığmamaktadır. Bu
çerçevede, bölüm içerisinde MPR, CPR, imaj yönetimi, algılama yönetimi, itibar
yönetimi ve repuception gibi kavramlar üzerinde durmaya çalışılmaktadır.
203
Alaeddin Asna,”2000’e 3 Kala Halkla İlişkilerin Görünümü”, Marketing Türkiye, Yıl:6, Sayı:139,
Şubat 97, s.22.
153
Günümüzde halkla ilişkiler çalışmaları kuruma yönelik (CPR) ve ürüne
yönelik (MPR) olarak ikiye ayrılmaktadır. Ürüne (pazarlama yönlü) yönelik halkla
ilişkiler yani MPR (Marketing Public Relations) şöyle tanımlanmaktadır204:
“Pazarlama hedeflerine hizmet etme amaçlı bir halkla ilişkiler paketi, satışı ve
müşterileri memnuniyetini teşkil eden, şirketleri ve ürünleri, tüketicilerin istekleri,
ihtiyaçları ve çıkarları ve özel ilgi alanları özdeşleştiren, inanılır, güvenilir bilgi ve
etkileşim iletişimini kullanan toplam bir planlama, yürütme ve değerlendirme
programı sürecidir”.
MPR, reaktif ve proaktif olarak ikiye ayrılmakta, proaktif halkla ilişkiler
ürünle, işletme ile, pazarla vb. ile ilgili herhangi bir problemin olmadığı zamanlarda
yapılan halkla ilişkiler çalışmaları, reaktif halkla ilişkiler ise, daha çok ortada bir
sorun olduğu dönemlerde ortaya çıkan halkla ilişkiler çalışmaları olma özelliğine
sahiptir.
Yoğun rekabet işletmelerin ayakta durmalarını zorlaştırmakta, bulundukları
ortamın “iyinin kazandığı” bir savaş alanına dönmesine neden olmaktadır. Bu
doğrultuda MPR ile;
∙ Farkındalığın arttırılması
∙ Satışın teşvik edilmesi
∙ Güvenin sağlanması
∙ Ürünlerin tanıtımının yapılması söz konusu olabilmektedir.
“MPR ürünlerin tanıtımını yapması, satışa yardımcı olması, tüketici ya da
müşteri kitleleriyle iyi ilişkiler kurup geliştirmesi, birtakım ön yargıları yanlış
anlamaları ortadan kaldırması, dağıtım ağı ile iyi ilişkiler kurulması, yeni ürünlerin
204
Füsun Kocabaş, Müge Elden, Serra İnci Çelebi, a.g.e., s.85.
154
nitelik ve ayrıcalıklarının kamuoyuna en iyi biçimde anlatması bakımından PR’ın
pazarlama karmasındaki yeri hiçbir zaman yadsınamaz”205.
MPR çerçevesinde çok farklı yöntemler kullanıldığı görülmektedir. Bu
yöntemler ;
∙ Olaylar
∙ Ürün olayları
∙ Kurum olayları
∙ Toplum olayları
∙ Basın Bildirileri
∙ Basın Konferansları
∙ Röportajlar
∙ Ürün yerleştirme
∙ Ürün Bildirileri
∙ Nedene Dayalı Pazarlama (Cause Related Marketing)
∙ Ürün için Karakter Pazarlanması
∙ Lobicilik
∙ Sponsorluk şeklinde sayılabilmektedir.
MPR faaliyetlerinin amaçları;
∙ Müşterilerde işletmeye yönelik güven oluşturmak
∙ Yeni pazarlar yaratmak
∙ İkincil pazarlara ulaşmak
∙ Ürüne destek veren olumlu bir kurum imajı oluşturmak
205
Kamil Eryazar, “Pazarlamacılar, PR’ ın Öneminin Farkındalar mı?”, Marketing Türkiye, Yıl:5,
Sayı:103, Ağustos 95, s.18.
155
∙ Muhtemel krizlere karşı hazırlıklı olmak ve kriz dönemlerinde işletmenin
gördüğü zararı minimum düzeye indirgemek
∙ Marka imajını sponsorlukla güçlendirmek
∙Pazarda risk altında bulunan ürün/hizmetleri desteklemek vb. şeklinde
özetlenebilmektedir.
Kuruma yönelik halkla ilişkiler (CPR), işletmenin iç ve dış hedef kitlelerin
sempatisini, güvenini, iyi niyetini elde etmek için amacıyla yaptığı çalışmalar olarak
ifade edilmektedir. Aslında klasik anlamdaki halkla ilişkiler çalışmaları olarak kabul
edilen CPR da da, farklı yönelimlerin olduğunu söylemek mümkün olabilmektedir.
İşletmelerin iç hedef kitlesi denilince o işletme içerisinde çalışanlar
anlaşılmakta, dış hedef kitlesi denildiğinde ise akla, müşteriler, rakipler, kredi ve
finans sağlayan kuruluşlar, potansiyel işgücü, toplumsal çevre, uluslararası örgütler
vb. gelmektedir.
İşletmelerin çalışanlarına yani iç müşterilerine yönelik CPR faaliyetlerinin
özündeki amaç206:
"∙ Çalışanlara kurum kültürünü ve temel değerlerini benimsetmek
∙ İşletmenin ne olduğu ve çalışanların nasıl davranması gerektiği gibi
bireyler arasında ortak anlayışlar yaratarak çalışmaları arzu edilen örgütsel davranışa
yaklaştırmak ve örgütsel davranışta tutarlılığı arttırmak.
∙ Kişisel farklılıklardan doğan çatışmaları azaltarak, çalışanları, işletmenin
amaçları doğrultusunda tek bir çatı altında toplayarak bütünleştirmek ve onlara
rehberlik etmek.
206
Demet Gürüz, Belma Güneri, Müjde Ker, Gaye Özdemir Yaylacı, Işıl Karpat, Halkla İlişkiler
Yönetimi, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayın No:10, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1998,
ss.219-220.
156
∙ Çalışanların motivasyonunu arttırarak performans ve verimliliklerine
katkıda bulunmak” şeklinde sıralanabilmektedir.
CPR faaliyetleri iç hedef kitleye yönelik olduğu kadar, dış hedef kitleye
yönelik olarak da gerçekleştirilebilmektedir. Burada da amaç, işletme ile dış hedef
kitleler arasında bir bağ oluşturmak, karşılıklı güven, sempati ve işbirliğini meydana
getirebilmektir. İşletmelerin dış hedef kitle ile bağlantı kurması çerçevesinde, halkla
ilişkiler kapsamında yer alan çeşitli tanıtım yöntem ve tekniklerini kullanması
sözkonusu olmaktadır. Bu tanıtım yöntem ve teknikleri arasında fuarları, yarışmaları,
sponsorluk faaliyetlerini, sergileri, toplantıları, afişleri, broşürleri, basın toplantılarını
vb. saymak mümkün olabilmektedir.
Halkla ilişkiler alanındaki yeni yönelimlerden biri de, imaj yönetimidir.
Konuya imaj kavramını tanımlayarak başlanılmasının doğru olacağı
düşünülmektedir. Bu çerçevede imaj “Bir olay ya da durumun bizim inancımızda ve
anlayışımızda ifadesini bulması ya da duygularla alınan bir uyaran söz konusu
olmaksızın bilinçte beliren nesne ve olaylardır. İmaj, bir kişi ya da kurumun diğer
kişi ve kuruluşların zihinlerinde isteyerek ya da istemeyerek çevresi hakkındaki
fikirler, anlayış ve değerlerdir”207.
İmaj denilince, akla üç tür imaj gelmektedir:
∙ Kurum imajı
∙ Marka imajı
∙ Kişisel imaj
Daha genel bir ifade ile konuya yaklaşacak olursak;
Kurum imajı= Marka imajı + kişisel imaj şeklinde ifade etmek yerinde
olmaktadır.
207
Müjde Ker Dinçer, İşYaşamında ve Özel Yaşamda Kişisel İmaj, Alfa Yayınları, İstanbul, 1998,
s.2
157
Kurum imajı, birçok etken çerçevesinde şekillenen bir kavramdır. Bu
doğrultuda kurum imajı, kurum kültürü, kurum felsefesi ve kurum kimliğinden
etkilenerek oluşan bir kavram olma özelliğine sahiptir.
Günümüzde halkla ilişkiler denilince artık akla public relations= press
relations gelmemektedir. Yani, halkla ilişkiler sadece basın yayın organları ile ilişki
kuran bir birim olarak düşünülmemektedir. Halkla ilişkiler faaliyet ve çalışmaları,
çok geniş bir yelpaze şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Satışın desteklenmesinden kriz
durumlarının yönetimine, kurumun iç ve dış kanallarının koordine edilmesinden,
sosyal sorumluluk anlayışının ortaya konmasına ve kurum imajının şekillendirilip,
yöneltilmesine kadar her noktada karşımıza çıkan tek bir kavram vardır: Halkla
ilişkiler.
Algılama yönetimi (Perception Management) halkla ilişiler alanında yeni
yönelimlerden bir diğeridir.
Halkla ilişkiler mesleği, küresel ölçek içinde kabına sığmayan bir meslek
halini almış durumdadır. Bu noktadan hareketle perception Management yani
'algılama yönetimi' kavramının ne olduğunun irdelenmesinin yerinde olacağı
düşünülmektedir.
Kadıbeşegil, algılama yönetimi (perception management) olarak yansıtılan
yeni halkla ilişkiler kavramının aslında bilimsel temellere oturtulduğunda, bu
mesleğin gelecekteki boyutlarını güzel şekillendirdiğini belirtmektedir208.
Dünyanın bir numaralı halkla ilişkiler şirketi Burston-Marsteller’ in uzun bir
dönem en üst düzey yöneticisi olan ve daha sonra bu şirketinin de aralarında olduğu
ebeveyn şirket Young & Rubicam’ın tepe yöneticiliğini yapan Thomas D. Bell'e
göre, algılama yönetimi bir kuruluşun iletişim beklentilerine geniş açılı bir yaklaşım
208
Salim Kadıbeşegil, Halkla İlişkilere Nereden Başlamalı, 2. Basım, Mediacat Kitapları, Ankara,
1998 s.34
158
sağlamaktadır. Bu yönetim, müşterilerin algılanabilir değerlerinin yönetimini
sağlayarak spesifik sonuçlarıyla buluşmayı hedeflemektedir209.
Küreselleşme sürecinin bir sonucu olarak artan rekabet, işletmelerin ayakta
kalabilmelerini zorlaştırmaktadır. Ekonomik sınırların ortadan kalkmaya başladığı
dünya pazarlarında başarının altın anahtarı rekabette etkinliği sağlayabilmektir.
Başarı elde etme yolunda, rekabet arenasında, işletmenin hedef kitleler nezrinde nasıl
algılandığı oldukça önemlidir. İşletmeler hedef kitleleri oluşturan insanlar tarafından
nasıl görülmektedir, zihinde nasıl bir noktaya yerleştirilmektedir? Bu soruların
cevabı, bir işletmenin rekabet savaşında, savaşı kazanıp başarması veya savaşı
kaybedip yok olması anlamına gelmektedir.
Algılama yönetimi ile kurumun kültürü arasına yakın bir ilişki olduğu
dikkatleri
çekmektedir.
Algılama
yönetimi,
ilk
aşamada,
araştırmalarla
başlamaktadır. İnsanların o işletme ile ilgili düşünceleri mikroskop altına
yatırılmakta, neler hissettikleri, o işletmeyi nasıl algıladıkları öğrenilmeye
çalışılmaktadır. Edinilen bilgiler sonrasında o işletmeye uygun bir iletişim programı
oluşturulma yolunda ilerlenmektedir. Bu esnada, işletmenin kurum kültürüne,
kültürel yapısını meydana getiren öğelere dikkat edilmeli, iletişim programları bu
çerçevede oluşturulmalıdır.
İnternet ortamında bu konu çerçevesinde bir inceleme yapıldığında algılama
yönetimi 'perception management' kavramı içerisine hangi konuların girdiğini, hangi
konular çevresinde bu hizmetin verildiğini anlamak mümkün olabilmektedir.
Burstan-Marstell210,
∙ Strateji Geliştirme
∙ Kurumsal iletişim
∙ Pazarlama iletişimi
209
210
http://www.orsapr.com/dna1.htm/
http://www.b-m.co.jp/e-pmarea.htm
159
∙ Çalışanlarla iletişim
∙ Hükümetle iletişim
∙ Basınla ilişkiler
∙ Basılı araçların yönetimi
∙
Kriz yönetimi gibi konular algılama yönetimi çerçevesinde ele
alınmaktadır.
Bu konular çerçevesinde hizmet vermeye ve işletmelerin, hedef
kitleleri tarafından algılanma düzeylerine etkide bulunmaya çalışmaktadır.
Halkla ilişkiler alanındaki diğer bir yeni kavram ise itibar yönetimi
(reputation management) dir.
Günümüz
dinamik
iş
hayatında
yönetim,
medya
ve
analiz
değerlendirmelerinin yoğunluğunun bu kadar üst düzeyde olduğu düşünülürse, güçlü
ve pozitif bir ünün/itibarın uzun süreli başarı ve başarısızlık arasındaki farkı
oluşturacağı izlenmektedir. İtibar yönetimi bir organizasyonunun en önemli
özelliklerini itibarını oluşturmak ve korumak için farklı iletişim tekniklerinin
orkestrasyonunu sağlamakta ve etkili bir imaj oluşumuna katkıda bulunmaktadır.
Edelman PR’a göre, itibar yönetimi çerçevesinde amaç, uluslararası stratejik
olarak, entegre, iç ve dış algıların belirtildiği, tüm dinleyicilere mesajın hedeflendiği
şirket veya ürüne yönelik dikkatin oluşturulmasını sağlamaktır. Bu çerçevede,
araştırmaya dayalı iletişim programları geliştirmeyi olası kılar ve etkinin ölçümünü
sağlamaktadır. İtibar yönetimi yaklaşımının etkisi işletmenin performansını her
düzeyde etkilemektedir. Bu performans kriterleri ölçülebilir ve değerlendirilebilir bir
nitelik taşımaktadır. Bunları şu şekilde belirtmek mümkün olabilmektedir:
∙ Hissedarların değerinin arttırılması
∙ Müşteri sadakati sağlamak
∙ İletişime yatırımı maksimize etmek
∙ Çalışanların motivasyonlarının arttırılması
160
∙ Kriz yönetiminin oluşturulması
∙ Hissedarlar ve yönetim arasında iyi ilişkiler sağlamak
İşletmelerin en değerli hazinesi yetenekli çalışanları, müşteri ilişkileri ve
itibarın gereken şekilde yönetilmesidir. İşletmeler, çalışanlarına ve müşterilerine
daha çok zaman ayırırken, bu durum itibarlarını yönetmek için çok fazla söz konusu
olmamaktadır. Unutulmaması gereken en önemli nokta, itibarın aktif ilgi ve
korumaya ihtiyacı olduğudur.
İşletmeler için iyi bir itibar oldukça önemlidir. İtibarı iyi olan işletmelerin bu
doğrultuda bazı avantajlar elde etmesi mümkündür. Örneğin, iyi itibarlı bir
işletmenin daha yüksek bir fiyat talep etmesi, daha düşük faiz ile borç bulması, etki
kaynaklarından güçlü bir destek alması, çalışanlarına çekici gelmesi sözkonusu
olabilmektedir.
İyi itibarlı işletmelerin birtakım ortak özellikleri bulunduğunu söylemek
mümkün olabilmektedir:
∙ Kendi dallarında lider ve yenilik getirenlerdir, takip edenler değil.
∙ Çalışanlar ve müşteriler üzerinde belirli bir güven, adalet oluşturabilen
yapıya sahiplerdir.
∙
Genellikle ateşli/yetenekli bir lider tarafından idare edilmekte,
yönetilmektedir.
∙ Sürekli bir dialog söz konusudur.
∙ Aktif olarak itibarlarını yönetmektedirler.
İtibarın yönetilmesi dört aşamada meydana gelmektedir:
1.İtibarın belirlenmesi
2.İtibar amacının oluşturulması
3.İtibardaki eksik noktaların tespiti
4.İtibarın yönetilmesi.
161
Olgu, çalışanlar, müşteriler, medya, rakipler gözündeki itibarın tespit
edilmesiyle yani araştırmayla başlamaktadır. Gerçek itibarın tespiti için açık
yüreklilikle değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir. Sonraki aşamada işletme,
itibar amaçlarını, arzuladığı ekonomik pozisyonda gerekecek itibar seviyesini
belirlemektedir. Amaçlanan itibarı belirlemede en iyi yol, diğer insanların işletme
için düşünmesini istediğimiz şeylerin tespit edilmesidir. Önce vizyon sahibi olarak
mı görünmek istiyoruz yoksa belirli bir alanda lider olarak mı? Amaçlar ile şu anki
itibarın karşılaştırılması sonucu eksik olan noktaların belirlenmesi gerekmektedir. Bu
durum ne şekilde bir değişime gerek duyulduğunun tespit edilmesini sağlamaktadır.
Sonuçta amaçlanan itibara ulaşmak için yapılması gerekenler belirlendikten
sonra en zor kısım itibarın yönetilmesidir. Dikkat edilmesi gereken nokta, itibar
yönetiminin sadece bir broşür hazırlanması veya bir basın açıklaması ile
bitmediğinin anlaşılmasıdır. İletişim ve satış personeli itibar yönetiminde kilit nokta
konumunda bulunmaktadır. Bu noktada devreye girmesi gereken birim, halkla
ilişkilerdir. Unutulmaması gereken nokta, tepeden en aşağıya kadar herkese itibar
yönetimi konusunda bir görev düştüğüdür. Sonuç olarak işletmenin itibarı onun ne
şekilde yönetildiğine bağlıdır.
Halkla ilişkiler alanındaki yeni yönelimlerden sonuncusu repuception'dır.
Halkla ilişkiler kavramının kabına sığmayan bir kavram olduğu ve isminden
kaynaklanan bazı problemler çektiği daha önce belirtilmişti. Bu durum çerçevesinde
Perception Management (Algılama yönetimi), Reputation Management (itibar
yönetimi) gibi kavramlar ortaya çıkmıştır. Fakat her iki kavram da ayrı ayrı
incelendiğinde, bir işletme için tek başlarına yeterli olmayacaklarını söylemek
mümkündür. “Halkla ilişkiler mesleğinde Reputation Management ve Perception
Management bir elmanın iki yarısı gibidir. Sanki biri olmadan, bir diğeri olmuyor.
Halkla ilişkiler şirketlerinin kendilerini konumlandırmalarında rekabet ortamında
162
birbirinden ayrılmak için geliştirdikleri anlaşılan bu kavramlar aslında birbirleri ile iç
içe duruyorlar"211.
Her iki sözcük bir yönetim felsefesi olarak iki ayrı köşede bulunduğu sürece
nasıl bir iletişim stratejisinin ortaya çıkacağı konusu açıklık kazanmış değildir.
Çünkü üst yönetimlerin arzuladığı saygın bir kimlik, halkla ilişkiler uzmanlarının
beklentisi ise bu saygın kimliğe yönelik iletişim stratejilerinin nasıl algılandığıdır.
Algılama yönetimi düşüncesinden hareketle toplumu bir kurumla ilgili belli bir
algılamaya yönlendirmek için geliştirilen iletişim stratejileri ister istemez,
'Reputation' araştırmaları ile haklı çıkarılabilir212. Bu noktadan hareketle her iki
kavramın evliliğinden yeni bir kavram yaratmak mümkündür. Bu kavram
Repuception’dır. "Halkla ilişkiler, kurumsal kimliği ve bu kimliğin izdüşümünü
sürekli
araştırmak
konumlandırmaya
ve
yönelik
analiz
etmek
görünümü
durumunda
üst
yönetimin
kalacaktır.
stratejik
Kurumsal
kararlarının
hammaddesi olacaktır. Üst yöneticiler için halkla ilişkilere bakış açısı değişecektir.
Bir basın mensubu ile yapılan mülakattan çok, şirket çalışanlarının kurumu kendi
çevrelerinde nasıl tanıttığı daha önemli olacaktır. Bu nedenle halkla ilişkilerin kurum
içi ilişkiler alanları daha çok önem kazanacak"213.
3.2.MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNE GEÇİŞ SÜRECİNDE
HALKLA İLİŞKİLERİN ROLÜ
İşletmelerin içinde yaşadıkları, çeşitli faaliyetlerini sürdürdükleri, işletmenin
kurulu bulunduğu insansal ve doğal alan olan 'çevre' oldukça önemli bir kavram
olarak karşımıza çıkmaktadır. “Çevre işletmenin ya da toplumun yaşamını etkileyen
kültürel, ekonomik, fiziksel şartların toplamıdır. Kaynakların birçoğunda çevre
örgütün dışındaki tüm faktörler olarak nitelendirilebilmektedir. Bir grup araştırmacı
ise çevreyi, örgüt yaşamını etkileyen kurumlar ve güçler olarak tanımlarken, başka
bir grup ise çevreyi değerlendirmenin yeterince basit olduğunu vurgulayarak
211
Salim Kadıbeşegil, Halkla İlişkilere Nereden Başlamalı?, s.152.
Salim Kadıbeşegil, “Halkla İlişkilerin Evrensel Boyutu: Repuception, Mediacat, Yıl:5, Sayı:38,
Mart 98, s.38.
213
Ag.y., a.g.m., s.39.
212
163
evrenden örgütü temsil eden birimlerin çıkarılması sonucu kalanın çevre olduğunu
belirtmektedir"214.
İşletme ya da örgüt olarak isimlendirilen yapılar, bir çevre içerisinde açık
sistemler halinde, ekonomik faaliyetlerini sürdürmektedirler. İşletmeler açık sistem
olmalarından kaynaklanan bir durum neticesinde, çevreye bilgi vermekte, çevreden
gelen bilgileri de alıp, değerlendirmektedirler.
İşletmelerin çevreleri sosyal ortam, fiziksel ortam ve kültürel ortam olarak
ifade edilebilen ortamların bütününden meydana gelmektedir. Sosyal ortam,
işletmenin ilişki içerisinde bulunduğu ve rakiplerin yer aldığı ortamdır, çeşitli değer
ve normları içeren kültürel ortam ve fiziki çevre koşullarından meydana gelen
fiziksel ortam, işletmelerin 'çevre'sini oluşturmaktadır.
Küreselleşme ile birlikte işletmelerin gerek yapılarında gerekse yönetim
anlayışlarında çeşitli değişimleri gerçekleştirmek durumunda kaldıkları daha önceki
konularda belirtilmişti. Bu çerçevede, işletmelerin katı hiyerarşik yapılanmaları
bırakmaları ve yatay organizasyonlar haline gelmeleri, müşteri odaklı olmaları,
müşteri ilişkilerine önem vermeleri, bireyselleştirilmiş ürünler üretmeleri, öğrenen
organizasyon halini almaları ve değişimci/esnek bir kültüre sahip olmaları
gerektiğinden söz edilmişti. Günümüz rekabet ortamında mücadele edebilmek,
farklılaşabilmek ve pazar ortamında iyi bir başarı grafiğine sahip olabilmek adına
işletmelerin bu vb. gibi değişimleri işletme bünyelerinde gerçekleştirmeleri
gerekmektedir. Müşteri ilişkileri yönetimini uygulamak, her şeyde standartlaşmanın
yaşandığı böylesi bir dönemde, işletmenin farklılaşmasını sağlaması açısından kritik
bir öneme sahiptir.
Müşteri ilişkileri yönetimine geçiş, işletmelerin bünyelerinde, değişim
yönetimi çalışmalarını başlatmalarını zorunlu kılmaktadır. Eğer işletme;
∙ Müşteri odaklı değilse,
214
Ceyhan Aldemir, Örgütler ve Yönetimi, Bilgehan Basımevi, İzmir, 1995, s.124.
164
∙ Yatay bir yapılanmaya sahip değilse,
∙ Müşteri odaklı bir kurum kültürü yok ise,
∙
Öğrenen organizasyon (özellikle müşterilerden) değilse, değişim
yönetimine ihtiyaç duyulmaktadır.
Halkla ilişkiler, değişim yönetimi uygulamaları esnasında oldukça kritik bir
noktada bulunmaktadır. Her şeyden önce, halkla ilişkiler, değişim yönetimi ekibinin
vazgeçilmez bir üyesi olma özelliğine sahiptir. Değişim yönetimi ekibinde halkla
ilişkiler uzmanı dışında, insan kaynakları uzmanı, pazarlama yöneticisi, finansman
uzmanı, bilgi teknolojisi uzmanı, pazarlama yöneticisi, finansman uzmanı, bilgi
teknolojisi uzmanı, müşteri ilişkileri yöneticisi, değişim lideri, yasal danışman ve
üretim yöneticisi de bulunmaktadır.
Değişim karşısında, karşılaşılan oldukça önemli bir kavram bulunmaktadır:
DİRENÇ. İnsanların değişim karşısında gösterdikleri ilk tepki direnmektir. Bu
noktada, özellikle eğitim ve iletişim kavramları devreye girmektedir. Halkla ilişkiler
yönetiminin eğitim programları ve geri besleme (feed-back) sürecini de içine alan
iletişim
kanalları
oluşturması,
direncin
ortadan
kaldırılmasında,
insanların
bilgilendirilmelerinde göz ardı edilemez bir öneme sahiptir. Değişim çerçevesinde
insan kaynağının yani çalışanların bilgilendirilmemesi insanların kafalarında soru
işaretlerinin oluşmasına neden olacak, böylesi bir durum motivasyonu olumsuz
yönde etkileyecektir. Değişim sürecinde, halkla ilişkilerin devreye girip, çalışanların
işletmedeki konumları, durumları, hiyerarşik yapı vs. konularında gereken bilgiyi
çalışanlara aktarması, soru işaretlerinin silinmesine neden olacak, insanların değişme
gösterdikleri direncin şiddeti azalacaktır.
MİY'ne geçiş yapabilmek amacıyla uygulanacak olan değişim yönetimi
çalışmalarında ilk aşama, swot analizinin gerçekleştirilmesi yoluyla, işletmenin o
anki durumunun analiz edilmesidir. Halkla ilişkiler biriminden de gelen bilgiler
ışığında, işletmenin üstün yönleri, zayıf yönleri işletme için fırsatlar ve tehlikeler
ortaya çıkarılmaya çalışılmaktadır.
Değişim yönetimi çalışmalarında önce
165
müşterinin tanınması da oldukça önemlidir. Halkla ilişkiler, çeşitli yöntemler
aracılığıyla müşterilerin tanınmasına da yardımcı olmaktadır. Ayrıca değişim
sürecinde, çalışanlar için rahat edecekleri, verimli çalışabilecekleri ortamlar
yaratmanın önemi büyüktür.
Değişim için vizyon oluşturma sırasında, halkla ilişkiler biriminin de yaptığı
katkılar çerçevesinde, müşterilerle süreçler hakkında bilgi alışverişinde bulunulması,
değişime hemen ihtiyacı olan süreçlerin yönetime aktarılması söz konusu
olabilmektedir.
Uygulama esnasında, halkla ilişkiler biriminin desteği ile birlikte çeşitli
yöntem ve teknikler aracılığıyla, değişimin kaçınılmaz olduğu, değişimden
korkulmaması gerektiğine dair mesajlar hazırlanmalıdır.
Son kısım olan ölçmede ise, halkla ilişkiler biriminin yönetime destek
fonksiyonu olmasından hareketle, elde edilen bilgilerin yönetimle paylaşılması ve
ortaya
sayısal-sayısal
olmayan
nitelikte
sonuçların
konması
söz
konusu
Oluşturulmasında
Halkla
olabilmektedir.
3.2.1.Müşteri
Odaklı
Örgüt
Yapısının
İlişkilerin Kullanımı
Küreselleşme süreci, rekabet yapısında meydana gelen değişimler, yavaşlayan
büyüme oranları, teknolojide yaşanan gelişmeler sonucunda bilgiye daha rahat
ulaşabilme
imkanları,
ürünler
arasındaki
farklılıkların
azalması,
ürünlerin
sıradanlaşması, değişen müşteri (müşteri bilincinin artması ve tercihlerde yaşanan
değişimler, beklentilerde oluşan artış), azalan müşteri sadakati vb. durumlar
işletmelerin müşteri odaklı yapılanmalar içerisine girmesini zorunlu kılmaktadır. Bu
çerçevede, müşteri ile yakın bir ilişki kurabilmek, daha sıcak diyaloglar
oluşturabilmek isteyen işletmeler kar odaklı yapılanmaları terk edip, müşteri odaklı
yapılanmaları tercih etme durumunda kalmaktadırlar.
166
Müşteri ilişkileri yönetiminin özünde de, müşterilerle etkileşim kurulması,
bire bir ilişkiler oluşturulması yatmaktadır. Müşteri ilişkileri yönetiminde amaç,
müşteri memnuniyetinin sağlanması, müşterilerin sadık birer müşteri haline
getirilmesidir. Bu çerçevede, MİY'ni uygulayacak olan bir işletmenin ilk olarak
müşteri odaklı bir yapılanma içerisine girmesi gerekmektedir.
Müşteri odaklı yapılanmalarda 4P nin 4C’ye dönüşmesi söz konusu
olmaktadır. Bu bağlamda mal (product), fiyat (price), satış yeri (place), ve
tutundurmadan (promotion) oluşan 4P formülasyonunun, müşteri değeri (customer
value) ve maliyet (cost), iletişim (communication) ve uygunluğa (convenience)
dönüştüğü gözlenmektedir. Bu noktadan hareketle, müşteriler kendilerine değer
verilmesini, mal ve hizmetlere uygun fiyatlarla sahip olabilmeyi, mal ve hizmetlerin
kendileri için uygun olmasını ve kendileriyle güvene dayanan dürüst bir ilişki
kurulmasını istemektedirler.
Bir işletmenin müşteri odaklı olabilmesi için müşterinin 'kral' olarak
görülmesi, müşteri ile her fırsatta iletişim kurulmaya çalışılması, müşterinin istek ve
beklentilerinin sürekli olarak takip edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, halkla
ilişkiler, özü iletişime dayanan bir olgu olması çerçevesinde, müşteriler ve işletme
arasındaki iletişimin kurulmasına, güven ortamı yaratılmasına, elde edilen bilgilerin
diğer bölümlerle paylaşması suretiyle müşterilerin istek ve beklentilerinin
karşılanmasına katkı koyan bir yönetim fonksiyonu olma özelliğine sahiptir.
İşletmelerin, müşteri odaklı bir yapılanmayı benimseyip, kar odaklılıktan
sıyrılmaları, işletmede ciddi bir değişimi gerektirmektedir. Daha önce de belirtildiği
gibi, değişim belirsizliklerle dolu bir süreç olarak algılandığından dolayı, insanlarda
olumsuz birtakım tepkilere yol açmakta, direnç denilen durum ortaya çıkmaktadır.
Bu noktada, iletişim kanallarını kullanmak suretiyle, devreye girecek, çalışanlara
'müşteri odaklılık'ın öneminden, gerekliliğinden bahsedecek, insanları bu konuda
bilgilendirecek olan birim halkla ilişkilerdir.
167
Kar odaklı yönetim yapısından müşteri odaklı yönetim yapısına geçişte
çalışanların ikna edilmesi kadar, üst yönetimin de ikna edilmesi, müşteri odaklı
olmadan, müşteri ilişkileri yönetiminin başarıya ulaşamayacağının vurgulanması
önem taşımaktadır. Halkla ilişkilerin, üst yönetime destek veren bir fonksiyon
olduğundan hareketle, üst yönetim boyutu konusunda halkla ilişkiler ağır
sorumluluklar üstlenmektedir.
Müşteri odaklı yapılanmada, gerçek zamanlı müşteri geri bildirim sistemlerin
kurulması önem taşımaktadır. Halkla ilişkiler çalışmaları esnasında ve sonrasında
oluşan geri bildirim, müşterilerle ilgili çeşitli bilgilerin elde edilmesine katkıda
bulunacaktır.
İşletmeler, müşterileri ile uzun dönemli ilişki kurma üzerinde odaklanmak ve
ilk satışı nihai amaç değil, müşteri ile iletişim kurma sürecinin ilk adımı olarak
görmek durumundadırlar215. Bu noktadan hareketle halkla ilişkiler birimi yapacağı
çalışmalarda, ilk satışın nihai amaç değil, sadece bir başlangıç olduğunu çalışanlara
aktarmak durumundadır.
Müşteri odaklı yapılanmalar, müşteri odaklı üretimi gerektirmektedir. Bu
doğrultuda, halkla ilişkilerde iki temel aşamadan biri olan tanıma ve geri
bildirimlerden elde edilen bilgilerin pazarlama ve üretim bölümleri ile paylaşılması
kritik bir öneme sahiptir.
Müşteri odaklılık çerçevesinde her birimin üzerine düşen çeşitli görevler
bulunmaktadır. Bu bağlamda her bölümün üzerine düşen görevlere kısaca bakmanın
yerinde olacağı düşünülmektedir:
Üretim
∙ Sıfır kusurlu üretimi hedefleyerek, ürün kalitesini arttırmaya çalışırlar.
∙ Müşterinin isteklerine göre üretim yapmayı kabul ederler.
215
J.Paul Peer, James Donelly, Marketing Management, Knowledge and Skills, McGraw Hill,New
York, 2000, s.4.
168
∙ Düşük maliyetlerle üretim yapmanın yolunu ararlar.
∙ Öngörülen teslimat programını aksatmamak için gerekirse fazla mesai
yaparlar.
Pazarlama
∙ Müşterinin gereksinim ve taleplerini incelerler.
∙ Müşterilerin memnuniyetini düzenli olarak ölçerler.
∙ Yeni ürünler üretmek amacıyla fikir toplar bu fikirleri değerlendirmeye tabi
tutarlar.
Satış
∙ Müşteriye en uygun çözümü bulmaya çalışırlar.
∙ Aynı müşterilere uzun süre hizmet verirler.
∙ Yalnızca tutabilecekleri sözleri vermeye gayret sarfederler.
Muhasebe
∙ Ürün, pazar sektörü, coğrafi sahalar, sipariş boyutları ve tek tek müşteriler
açısından belli aralıklarla karlılık raporları hazırlarlar.
∙ Müşterilerin gereksinimleri doğrultusunda fatura düzenlerler.
Ar-ge
∙ Pazardan gelen bilgilerle, ürünü sürekli olarak daha iyi ve gelişmiş bir hale
getirmeye çalışırlar.
∙ Rakiplerin ürünlerini standart olarak alır, ürünlerini onlarla kıyaslarlar ve
sınıfın en iyisi olarak çözümü ararlar.
169
Müşterilerle İlişkiler Alanında Çalışan Diğer İşletme Personeli
∙ Yetenekli, nazik, neşeli, inanılır, güvenilir ve yardımcı olmaya hazır
kişilerdir.
Mali İşler
∙ Müşterilerin uzun vadeli tercihini ve bağlılığını sağlayacak pazarlama
yatırımları içeren pazarlama harcamalarına anlayış gösterirler.
Satın Alma
∙ Az sayıda fakat güvenilir, yüksek kaliteli tedarikçilerle uzun süreli ilişkiler
kurarlar.
Halkla İlişkiler
∙ İşletme lehine haberler yayarlar, işletme aleyhindeki haberlerin vereceği
zararları kontrol altına alırlar.
∙ İşletme içinde daha iyi işletme politikaları ve faaliyetleri için müşteri ve
kamu haklarını savunan bir taraf rolü oynarlar.
∙ Zaman zaman müşterilerle bir araya gelmek suretiyle, onların sorunlarını
dinleyip, çözüm önerileri geliştirmeye çalışırlar.
∙ İşletmenin imajını düzenli olarak ölçerler.
Görüldüğü gibi daha önce belirtilenlere ek olarak, müşteri odaklılık
konusunda, halkla ilişkilere büyük ödevler düşmektedir. Müşteri odaklılıkta birimler
arası koordinasyonun sağlanması, iletişim kanallarının işlerliğinin kontrol edilmesi
ve birimler arasında bilgilerin sağlıklı bir biçimde iletilmesinde halkla ilişkilerin payı
büyüktür. Bütün bunlara ek olarak, müşteri odaklı bir yapılanmada, çalışanların
müşterinin önemini anlaması ve bu çerçevede hareket etmesi, müşteri ilişkileri
170
yönetimi açısından hayati bir nitelik taşımaktadır. Müşterinin önemi konusunda
çalışanları eğitecek, bu çerçevede hazırladığı materyallerle çalışan müşteri
iletişiminin sağlıklı bir biçimde oluşmasına katkıda bulunacak olan birim halkla
ilişkilerdir.
3.2.2.Yeni Örgüt Kültürü ve Halkla İlişkiler
Müşteri ilişkileri yönetimin başarı ile uygulanabilmesinde işletmenin müşteri
odaklı bir yapıya sahip olması kadar, müşteri odaklı dolayısıyla değişimci/esnek bir
kurum kültürüne de sahip olması büyük önem taşımaktadır.
Kurum kültürünün müşteri odaklı yapıya sahip olması, çalışanların
müşterinin
taşıdığı
önemini
irdeleyebilmesi,
müşteriyle
sıcak
diyalogların
oluşturulabilmesi açısından kritik bir önem arz etmektedir. Kurum kültürünün esnek
bir yapıya sahip olması değişimler karşısında çalışanların gösterdiği negatif
tepkilerin azalması hatta ortadan kaldırılabilmesi açısından gerekmektedir. Daha
önce de belirtildiği gibi yaşanan değişimler, işletmeleri de etkilemekte, zaman zaman
işletmelerin de kendilerini yenilemelerini zorunlu kılmaktadır.
Genel olarak incelendiğinde ikinci bölümde de belirtildiği gibi, müşterilere
bakış açısından üç tür kültürden söz etmek mümkün olabilmektedir. Bu kültür tipleri,
kısaca hatırlatılacak olursa,
•
Müşteriye karşı küstah kibirli
•
Müşteriye karşı rahat
•
Müşteriye karşı tutkulu, canlı (müşteri odaklı) gibi kültür tiplerini saymak
söz konusu olabilmektedir.
Sayılan ilk iki kültür tipinde, müşteri ilişkileri yönetiminin hayat bulması
mümkün değildir. Bu iki kültür tipi de, müşteriye önem vermeyen, satışı tek hedef
olarak gören, satış sonrasında müşteri ile hiçbir şekilde iletişim kurmaya çalışmayan
işletmelerin kültürleridir. Müşteri ilişkileri yönetiminin özünde 'müşteriler'
171
olduğundan, ve tek hareket noktası müşteri olarak görüldüğünden dolayı, müşteri
ilişkileri yönetimini uygulayacak olan bir işletmenin kültürünün de müşteri odaklı
olması gerekmektedir. Bu bağlamda müşteri odaklı ve esnek bir kültürün yaratılması
veya böyle bir kültür var ise güçlendirilmesi ve kültürün çalışanlara aktarılmasında
halkla ilişkiler biriminin payı oldukça büyüktür.
Halkla ilişkiler yönetimi, iletişim kanallarını düzenlemek, bir sistematiğe
oturtmak
suretiyle,
kurum
kültürünün
çalışanlara
iletilmesini
sağlamaya
çalışmaktadır. İletişim denilince, kaynak, kanal, alıcı ve temel olarak feedback
sürecinden meydana gelen bir süreç söz konusu olmak zorundadır. Halkla ilişkiler
yönetimi, etkin bir iletişim sürecinin oluşturulabilmesi, engellerin devreden
çıkarılabilmesi amacıyla çalışmalar yapmaktadır.
Halkla ilişkiler yönetimi216:
“∙ Yönetim personel ve politikalarını genel halkla ilişkiler programına uygun
bir şekilde iç çevreye uyarlar.
∙
Örgüt
dışına
taşınan
işgören,
bilgi,
yaklaşım ve
kanaatlerinin
şekillendirilmesini sağlar.
∙ İnsan kaynakları yönetiminin başarıya ulaşabilmesi için uygun ortam
hazırlar.
∙ Örgütsel kültürün bir parçası olarak yatay ve dikey iletişimi sağlayacak
yollar bulur, böyle bir çaba çatışma ve sürtüşmeyi önleyebileceği gibi eş güdümü de
kolaylaştırır”.
Halkla ilişkiler yönetiminin bir diğer görevi de, örgüt içinde oluşabilecek
muhtemel iletişim boşluklarını doldurmaktır. Unutulmaması gereken nokta, iletişim
boşluklarını dedikodunun dolduracağıdır. “Halkla ilişkilerin belki de en önemli
misyonu dedikoduyu önleyebilir en etkili silah oluşudur. Çünkü içinde gerçek,
216
Scott Cutlip, Allen H. Centre, Glen M. Broom, a.g.e., s. 327’den aktaran Beril Akıncı, Kurum
kültürü ve Örgütsel İletişim, İletişim yayınları, İstanbul, 1998, s. 145
172
kaynağı açık, başı sonu belli bilgi üretimi vardır. Üretilen ve paylaşılan bilgi,
dedikodunun yıkıcı gücüne karşı bir baraj duvarıdır217". Örgüt içinde oluşabilecek
dedikodular, temel inançların, değerlerin normların çalışanlara yanlış bir şekilde
aktarılmasına sebep olabilmektedir.
Müşteri odaklı kurum kültürlerinin yaratılması ve/veya güçlendirilmesi
sırasında halkla ilişkiler biriminin iç iletişim politikalarını saptaması ve çalışanlara
gereken önemi göstermesi önem taşımaktadır.
İç iletişim politikalarının en önemli amaçlarından biri, iyi iletişim
çerçevesinde çalışanların işletmenin amaçlarını daha iyi anlamaları sağlayarak, bu
amaçların gerçekleşmesi için daha çok çalışmalarına zemin hazırlamaktır. Diğer bir
amaç da, iyi planlanan iletişimin, çalışanların işletmenin konumu ve işlevi hakkında
daha iyi sözcü olmalarını sağlamaktır218. Bu doğrultuda kurum kültürün çalışanlara
ve diğer nesillere sağlıklı ve doğru bir şekilde aktarılabilmesi söz konusu
olabilmektedir.
İç halkla ilişkiler çalışmalarıyla genel olarak ulaşılmak istenen amaçlar şu
şekilde sıralanabilmektedir219:
“∙ İşgören ve işverenler arasında güven yaratmak
∙ Yatay ve dikey tarafsız içten iletişimi sağlamak
∙ Her birey için statü ve katılım yaratmak
∙ Sorunsuz bir iş ortamının sürekliliğini sağlamak
∙ Sağlıklı ve konforlu bir iş mekanı yaratmak
∙ Girişimciliği ödüllendirmek
∙ Gelecek hakkında iyimserlik yaratmak”.
217
Salim Kadıbeşegil, Halkla ilişkilere nereden Başlamalı, s.39
Filiz Balta Peltekoğlu, Halkla ilişkiler Nedir?, s.262
219
Scott M. Cutlip, Allen H. Centre, Glen M. Broom, a.g.e., s. 315 den aktaran Beril Akıncı, a.g.e.,
s.147
218
173
Bilindiği gibi halkla ilişkiler çalışmaları MPR ve CPR olarak ikiye
ayrılmaktadır. CPR kuruma yönelik halkla ilişkiler, MPR ise pazarlama yönlü halkla
ilişkilerdir. CPR yani kuruma yönelik halkla ilişkileri faaliyetlerinin özündeki temel
amaçlardan biri, kurum kültürünün çalışanlara benimsetilmesidir.
Müşteri
odaklı
motivasyonlarını
arttırıcı
güçlü
kültürlerin
çalışmalar
oluşturabilmesinde,
içerisine
girilmesi
oldukça
çalışanların
önemlidir.
Motivasyon “Örgütün ve bireylerin ihtiyaçlarını tatminle sonuçlanacak bir iş ortamı
yaratarak bireyin harekete geçmesi için etkilenmesi ve isteklendirilmesi süreci”220
olarak tanımlanabilmektedir. Böylesi bir süreç, çalışanların işlerine dört elle
sarılmaları ve örgütün amaçları çerçevesinde daha etkin bir şekilde faaliyette
bulunmaları sonucunu doğurmaktadır. Halkla ilişkiler yönetimi, kurum içi halkla
ilişkiler faaliyetleri çerçevesinde çalışanların motivasyonlarını arttırma amacını
gütmektedir. Ödüllendirme, eğlence ve moral organizasyonları doğrultusunda
çalışanların moral düzeyleri yüksek tutulmaya, motivasyonu bu çerçevede
sağlanmaya çalışılmaktadır. Müşteri odaklı ve kurum kültürünün çalışanlara
iletilmesi ve benimsetilmesinde halkla ilişkiler birimi tarafından kullanılan bazı
yöntem ve teknikler bulunmaktadır. Bu yöntemler ve teknikler:
∙ Örgüt içi yayınlar (Dergiler, Gazeteler...)
∙ Mektuplar
∙ İletişim tahtaları
∙ Toplantılar
∙ Telekonferanslar
∙ Kapalı devre televizyon ve radyo yayınları
∙ Film ve slayt gösterileri
∙ Afişler
∙ Broşürler
220
Ayla Okay, a.g.e., s.233.
174
∙ Organizasyon etkinlikleri vb. şeklinde sıralanabilmektedir.
Gazeteler: Günümüzde halkla ilişkiler birimi olan hemen hemen her
işletmenin işletme gazetesi yayınladığına şahit olunmaktadır. Bu tür gazeteler,
haftalık, 15 günlük, aylık veya 2 aylık sürelerle yayınlanabilmektedir. Kurum işletme
gazeteleri iç iletişimi sağladıkları gibi, işletmenin çevresiyle olan iletişiminde de
önemli roller üstlenmektedir221.
Dergiler: İşletmelerin de zaman zaman çıkardığı dergiler bulunmakta ve bu
yayınlarda daha çok çalışanları ilgilendiren çeşitli haberler yer almaktadır. Amaç
işletme içersinde çalışanları, genel politikalar, hedefler, yapılan yatırımlar, sosyal ve
kültürel faaliyetler konusunda bilgilendirmektir222.
Mektuplar: Kurum kültürünün aktarılmasına yardımcı olan araçlardın biri de
mektuplardır. Mektuplar, üst yöneticiler tarafından bizzat kaleme alınan ve
çalışanlara çeşitli konuları aktarmak amacıyla kullanılan araçlardır. Zaman zaman
çalışanların evlerine dahi, yöneticilerin kaleme aldıkları mektupların gönderilmesi
söz konusu olabilmektedir. Bu tür durumlarda, kapsamın genişlediği, mektupta
çalışanların ailelerine yönelik de mesajlar bulunduğunu söylemek mümkündür.
Böylesi bir durum işletmenin üst yönetiminin çalışanlara olduğu kadar ailelerine de
verdiği önemi göstermektedir.
İletişim/Duyuru Tahtaları: İşletme içerisindeki iletişimi, bilgi akışını
sağlamak amacıyla kullanılan bir araçtır. Hızlı bir mesaj alışverişi için oldukça
önemli bir yere sahiptirler.
El Kitapçıkları: El kitapçıkları işletmeyi çok yönlü tanıtan bir araçtır. El
kitapçıklarında, işletme ile ilgili konular yanında çalışanlarla ilgili çeşitli konulara da
yer verilebilmektedir.
221
Hikmek Seçim, Alaeddin Asna, Ramazan Geylan, Haluk Gürgen, Nihat Karakoç, Halkla ilişkiler
3, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi yayınları, Eskişehir, 1996, s.135
222
Hikmet Seçim, Selma Coşkun, Halkla ilişkiler, Açık Öğretim Fak. Yayınları, Eskişehir, 1996,
s.115
175
Toplantılar: Toplantılar, insanları bir araya getirme çerçevesinde önemli bir
yere sahiptirler. İşletmelerde, pek çok konu çerçevesinde toplantı düzenlemek
mümkün olabilmektedir. Özellikle iç halkla ilişkiler çalışmalarında sürekli
başvurulan toplantılar, kimi işletmelerde periyodik hale getirilmiştir.
Telekonferanslar: Kurum kültürünün aktarılması veya güçlendirilmesinde
telekonferansların da kullanımı söz konusu olabilmektedir. Teknolojik gelişmeler,
telekonferansların gerçekleştirilmesini kolaylaştırmakta, zaman ve para açısından
sıkıntıya girmeden, çalışanlarla iletişim kurulabilmektedir.
Film ve Slayt Gösterisi: Çeşitli konular çerçevesinde çalışanları aydınlatmak
amacıyla kullanılan halkla ilişkiler araçlarından biri de film ve slayt gösterileridir.
Afişler: Afişler, bir konu ile ilgili kısa, öz bilgilerin çalışanlara
aktarılmasında kullanılan araçlardan biridir.
Broşürler: Hedef kitleye dağıtılan, sürekliliği olmayan basılı iletişim aracı
broşür olarak adlandırılmaktadır. Broşürlerde, çok farklı konuların dile getirilmesi
söz konusu olabilmektedir223:
“∙ Oryantasyon, işletmenin yapısı ile ilgili açıklamalar
∙ Kurallar düzenlemeler gibi çalışanların ve ortakların bilmesi gereken
konular
∙ Güvenlik, sağlık ve emeklilik konularında çalışanların sahip olduğu haklar
∙ Çalışanlardan beklenen davranış biçimi uyması gereken kurallar
∙ Dinlenme imkanları, ürün ya da hizmet hakkında bilgi”.
223
Filiz Peltekoğlu, Hakla ilişkiler Nedir, s.186
176
Bütün bu sayılanların dışında yıldönümü kutlamaları, kurum gezileri vb.
aktiviteler aracılığıyla da çalışanlara kurum kültürünün aktırılabilmesi söz konusu
olabilmektedir.
3.2.3. Müşteri Odaklı İşleyişte Halkla İlişkilerin İşlevi
Müşteri
odaklı
bir
işleyişin
oluşabilmesinde
işletmenin
“öğrenen
organizasyon” olmasının payı büyüktür. Müşteri odaklılık beraberinde müşteriyi
tanımayı, müşteri istek ve ihtiyaçlarını takip etmeyi ve elde edilen bilgiler sonrasında
müşterilerle bire bir ilişkiler içerisine girilmesini gerektirmektedir. Bütün bu
sayılanların
gerçekleştirebilmesinde
işletmenin
öğrenen
organizasyon
olma
doğrultusunda çalışmalar içerisine girmesi önem taşımaktadır.
Öğrenen organizasyon olarak işletmenin yapılanmasında ve bu işleyişin
sürdürülebilmesinde örgütsel iletişim önemli bir konuma sahiptir. Örgütsel
iletişimden kısaca söz etmeden önce iletişim kavramının irdelenmesinin yerinde
olacağı düşünülmektedir.
İletişim “Esas olarak simgeler aracılığıyla bir kişiden ya da gruptan
diğerine/diğerlerine bilginin fikirlerin, tutumların veya duyguların iletimidir”224.
İletişim, bilgilerin, duyguların, düşünce ve tutumların simgeler aracılığıyla kişiler
gruplar veya toplumlar arasında değiş-tokuş edildiği dinamik süreç olarak da
tanımlanabilmektedir.
Örgütsel iletişim ise “Birden fazla insanın bir amaç etrafında toplanmasını
sağlayan ve bir araya gelen insanların güç birliği yaparak örgüt amaçları yönünde
etkili bir biçimde çalışabilmeleri için aralarında olması gereken işbirliğini ve
çevresiyle uyumlarını sağlamada önemli bir rolü olan, biçimsel ve biçimsel olmayan
yapılardaki anlam yükü taşıyan her türlü insan etkinliğinin paylaşılmasıdır”225.
224
Erol Mutlu, İletişim Sözlüğü, Ark Yayınevi, Ankara, 1994, s.98
Nihat Karakoç, Örgütsel İletişim Ve Örgütsel Zaman Arasındaki İlişkiler”, Kurgu, Sayı: 6,
Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayını, 1989, s.83’ten aktaran Beril Akıncı, a.g.e., s.112
225
177
İşletmeler, belli amaçlara ulaşmak amacıyla kurulmuş olan yapılardır.
Örgütsel amaçlara ulaşma yolunda zaman zaman işletme bünyesinde yaşanması
gereken değişimler, örgütsel yapının ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir.
İşletmenin işlerliğini ve devamlılığını sağlayan, hedeflere ulaşma yolunda
örgüt-çevre etkileşimini gerçekleştiren, örgütsel verimliliğe katkı koyan örgütsel
iletişim, öğrenen organizasyon olunmasında önemli bir yere sahiptir. Ayrıca modern
pazarlamada yaşanan yeni yönelimler neticesinde (özellikle müşteri ilişkileri
yönetimi ile birlikte) müşteri ve işletme arasındaki iletişimin giderek kuvvetlenmesi,
örgütsel iletişimin farklı boyutlar kazanmasına yol açmaktadır.
Örgütsel iletişim, kendi içerisinde örgüt içi iletişim ve örgüt dışı iletişim
olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Örgüt içi iletişim işletmede çalışanlar insanlar
arasında gerçekleşen iletişimdir. Örgütsel iletişimin pek çok amacı bulunmaktadır226:
“∙ Örgütün amaçları, hedefleri ve politikasının elemanlarca bilinmesini
sağlamak
∙ İş ve işlemlere ilişkin bilgi vermek ve bu yolla iş ve beceri eğitimini
kolaylaştırmak,
∙ Örgütün sosyal ve ekonomik sorunları konusunda bilgi vermek ve
elemanları bunların genel ekonomik ve sosyal sorunlar ile bağlantıları konusunda
aydınlatmak,
∙ Yenilik ve yaratıcılığı özendirerek, elemanları deneyim, sezgi ve akıllarına
dayanarak yönetime bilgi ve geri bildirim sağlamaları konusunda aydınlatmak ayrıca
örgüt içi duygusal ve çatışmalı sorunlar konusunda aydınlatmak,
∙ Örgütün etkinlikleri, önemli olaylar ve kararlar, başarımlar konusunda
aydınlatmak,
226
Muharrem Varol, Örgüt Sosyolojisine Giriş, Ankara Üniversite Yayınları, No: 2, Ankara, 1993,
s.22
178
∙ Bilgilendirme yoluyla da örgütsel yaşama katılım düzeyini arttırmak,
∙ Yöneticiler ve elemanlar arasında iki yönlü- karşılıklı iletişimi özendirmek,
∙ Elemanların iş sırasında veya iş sonrasında örgütü temsil niteliklerini
geliştirmek.
∙ İşte ilerleme olanakları, çeşitli elemanlarla ilgili gelişmeler, geleceğe ilişkin
beklentiler vb. konularda bilgilendirmek veya aydınlatmak,
∙ Bütün bunlar ve iletişim etkinlikleriyle bir örgüt iklimi, kültürü ve kimliği
yaratmaya ve bunu sürdürmeye çalışmak”.
Örgüt içi iletişim Formel ve İnformel olarak ikiye ayrılmakta, Formel iletişim
de kendi içerisinde dikey, yatay ve çapraz olarak sınıflandırılabilmektedir. Formel
iletişim, işletmede resmi iletişim kanalları yoluyla gerçekleştirilen iletişimi ifade
etmektedir.
İnformel
ise,
resmi
olmayan
iletişim
kanallarının
kullanımı
doğrultusunda (dedikodu, söylenti vs. ) oluşan örgüt içi iletişim türüdür.
Örgüt dışı iletişim ise, işletmenin işletme dışında her türlü hedef kitlesi ile
gerçekleştirilen iletişimdir. İşletmenin dış hedef kitleleriyle etkileşim içerisine
girmesinde örgüt dışı iletişimin büyük bir önemi bulunmaktadır. Özellikle örgüt dışı
iletişim, müşterilerin tanınması, ihtiyaç ve isteklerinin anlaşılması ve elde edilen
bilgilerin örgüt içi iletişim kanalları kullanılarak ilgili birimlerle paylaşılması
MİY'nin başarısı açısından önem arz etmektedir.
İşletmenin örgüt dışı iletişim yoluyla 'müşterilerden öğrenen organizasyon'
olması,
bu
çerçevede
müşterilerle
öğrenen
bir
ilişki
kurması
MİY'nin
gereklerindendir. “ Müşterilerden öğrenmek, gerçekte işletmelerin değer vermeleri
gereken en önemli öğrenme stratejilerinden biridir. Ürün veya hizmetin son
kullanıcısı konumunda bulunan müşteri, üründen beklentilerini en somut biçimde
179
ortaya koyabilecek kişidir. Benzer şekilde ürün veya hizmeti kullanan müşteriler,
onları en objektif biçime değerlendirecek ve eleştiri yapabilecek kişilerdir227”.
Öğrenen bir organizasyon olma yolunda ilk olarak örgütsel öğrenmenin
geliştirilmesi gerekmektedir. Çalışanlara öğrenebileceği ortamlar yaratılması,
öğrenme konusunda kişinin isteklendirilmesi öğrenen organizasyon olma yolundaki
aşamalardan biridir. Bu çerçevede halkla ilişkiler biriminin yönetime destek
fonksiyonu olmasından hareketle, çalışanların da isteklendirilmesi ve öğrenme için
gereken ortamların oluşturulabilmesi yolunda yönetimle birlikte çalışılması
gerekmektedir.
Bir işletmenin öğrenen organizasyon olarak yaşamını devam ettirmesinde
kurum kültürünün de büyük bir rolü bulunmaktadır. İşletmede öğrenmeyi
destekleyen, öğrenmenin kolay bir biçimde oluşabilmesine olanak veren, müşteri
odaklı olduğu kadar öğrenmeyi teşvik eden bir kültürün bulunması önem
taşımaktadır. Yine bu noktada, devreye giren birim halkla ilişkiler olmaktadır.
Öğrenen bir organizasyonun örgüt yapısının da öğrenmeyi kolaylaştırıcı
olması gerekmektedir. Bu çerçevede, geleneksel bir örgüt yapısında öğrenmenin
gerçekleştirilmesi oldukça zordur. Geleneksel yapılanmalarda daha çok geçmiş
davranışların tekrarı söz konusu olmaktadır. Yatay yapılanmalarda ise öğrenen
organizasyon olma bağlamında işletme her fırsatta öğrenme yolunu bulmaya
çalışmakta, müşterilerle sürekli iletişim içinde bulunarak bir öğrenme/öğretme
ilişkisi kurmaktadır. Bu noktada, halkla ilişkiler birimi, çeşitli yöntem ve tekniklerin
kullanılması suretiyle müşterilerle sürekli iletişim kurmaya çalışmaktadır. Ayrıca,
öğrenen organizasyonlarda halkla ilişkiler tarafından kurulacak olan bir ödüllendirme
sistemi, öğrenmeyi ve katılımı arttıracak, çalışanların öğrenme konusunda daha
istekli davranmalarına yol açmaktadır.
227
Stan Davıs, Jim Botkın, “The Coming of Knowledge – Based Business”, Harward Business
Review , Reprint No: 94505, ( September –October 1994 ), s.165-166 dan aktaran Selim Yazıcı,
a.g.e., s.121.
180
Öğrenen organizasyonlarda eğitimin de büyük bir önemi bulunmaktadır.
Halkla ilişkiler, insan kaynakları yöntemine destek vereceği eğitim programları ile
birlikte, öğrenmenin herkesin sorumluluğunda olduğunu çalışanlara aşılamaya
çalışmaktadır.
3.3. MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ SÜRECİNDE HALKLA
İLİŞKİLERİN ROLÜ
Halkla ilişkiler çalışmalarının hedef kitlelerinden birinin
müşteriler
olmasından hareketle, çalışmanın bu kısmında halkla ilişkiler yönetiminin müşteri
ilişkileri yönetimi sürecine olan katkısı irdelenmeye çalışılmaktadır.
3.3.1. Müşteriyi Tanıma ve Etkileşime Geçme Sürecinde Halkla İlişkiler
Müşteri ilişkileri yönetim sürecinde müşterinin tanınması, istek ve
beklentilerinin, ihtiyaçlarının tespit edilmesi oldukça önemlidir. Bu aşamada elde
edilen bilgiler, diğer aşamalara ışık tutmakta, MİY'nin sağlıklı bir biçimde
uygulanabilmesine olanak tanımaktadır.
Müşteri ilişkileri yönetim sürecinin aşamalarından biri olan müşterinin
tanınması aşamasında çok farklı yerlerden gelen bilgilerin derlenmesi ve bu
doğrultuda tek tek müşteri profillerinin çıkarılması mümkün olabilmektedir. Halkla
ilişkiler birimi de çeşitli yollar çerçevesinde müşteri hakkında bilgi edinen bir
birimdir. Bu bağlamda elde edilen bilgiler MİY’ne katkı sağlaması açısından önem
taşımaktadır.
Halkla ilişkiler bilindiği gibi, iki temel aşama üzerine kurulmuş olan bir
yönetim fonksiyonudur. Bu iki temel aşamadan biri tanıma, diğeri ise tanıtmadır.
Halkla ilişkilerde tanıma denilince, halkla ilişkileri yapılan objenin bu obje ile ilgili
çevrenin tanınması anlaşılmaktadır. Tanıma sürecinde, hedef kitlenin demografik ve
sosyo-kültürel özelliklerinin ortaya çıkarılması ve hedef kitle ile ilgili genel bir
kanıya varılması söz konusu olabilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta
müşteri ilişkileri yönetiminde ana amacın müşterilerin tek tek tanınması olduğudur.
181
Fakat unutulmamalıdır ki, tanıma yöntemleri çerçevesinde, müşterilerle ilgili genel
birtakım bilgilere ulaşılabilmenin dışında, bireysel müşteri bilgileri de elde
edilebilmekte ve elde edilen bilgiler veri tabanlarına aktarılmak suretiyle MİY’nin
başarıya ulaşmasına katkı sağlamaktadır.
Halkla ilişkiler çalışmalarında iki hedef kitleden sözetmek mümkün
olabilmektedir. Bu hedef kitlelerden biri iç hedef kitle, diğeri ise dış hedef kitledir. İç
hedef kitle içerisinde;
∙Yönetim Kurulu
∙Danışma Kurulları
∙Yan şirketler ya da yan kuruluşlar
∙ Çalışanların aileleri
∙Çalışanlar
∙Yönetim Kurulu sekreterlikleri
∙Telefon santralleri vb. bulunmaktadır
Dış hedef kitle içerisinde ise;
∙Müşteriler
∙Hammadde ya da hizmet sağlayan kuruluşlar (tedarikçiler)
∙Düzenleyici ve denetleyiciler
∙Yerel yönetimler
∙Kamu yönetimi
∙Fikir liderleri
∙Siyasi Partiler
∙Sendikalar
∙Mesleki Kuruluşlar
182
∙Dernek ve Vakıflar
∙Uluslararası örgütler
∙Potansiyel işgücü vb. yer almaktadır.
Görüldüğü gibi halkla ilişkiler çalışmalarının hedef kitlelerinden biri
müşterilerdir. “Günümüz pazar koşulları içerisinde, benzer sektörlerde faaliyet
gösteren firmalar arasında rekabet her geçen gün daha da artmaktadır. Ancak bu
rekabet ortamından sıyrılıp çıkabilen örgütler, kalite, servis, fiyat vb. unsurların
yanında özellikle müşteri istek ve beklentilerini dikkate alan onlardan gelen veriler
doğrultusunda kendini yenileyen kısaca müşteri ilişkilerine gereken önemi veren
örgütler olmuştur"228.
Özellikle Halkla ilişkilerde tanıma yöntemleri;
∙ Kamuoyu Araştırmaları
∙ Anketler
∙ Pazarlama Araştırmaları
∙ Toplantılar
∙ Basını İzleme
∙ Yüzyüze ilişkiler
∙ Şirket Kayıtları şeklinde sıralanabilmektedir.
İrdelenmeye çalışılan konu 'Müşterinin tanınmasına halkla ilişkilerin katkısı'
olduğundan bütün yöntemler irdelenmemekte, sadece halkla ilişkiler birimi
tarafından gerçekleştirilen ve müşterinin tanınmasına birebir (bireysel anlamda) katkı
sağlayan yöntemler de alınmaktadır.
Anketler: Halkla ilişkiler birimi tarafından zaman zaman gerçekleştirilen
anketler, müşterilerin tanınmasına katkı sağlayan tanıma yöntemlerindendir. Anketler
228
Füsun Kocabaş, Müge Elden, Nilay Yurdakul, a.g.e., s.85
183
ikinci
bölümde
de
aktarıldığı
üzere
telefonla,
yüzyüze
veya
mektupla
yapılabilmektedir. Müşterilerden elde edilen bilgilerin ilgili bölümlere aktarılması ve
MİY’ne kullanılması söz konusu olabilmektedir.
Toplantılar : Halkla ilişkiler birimi tarafından düzenlenen toplantılar kendi
içerisinde üçe ayrılmaktadır.
∙ Şirket içi toplantılar
∙ Bayi toplantıları
∙ Teknik servis toplantıları
∙ Arama Konferansları
Müşterinin tanınması açısından özellikle bayi toplantıları ve teknik servis
toplantılarında elde edilen bilgilerin büyük önemi bulunmaktadır. Bayi toplantıları ve
teknik servis toplantılarında karşılıklı bilgi akışının gerçekleştirilmesi sonucu
müşterilerle ilgili bilgilerin veri tabanlarına aktarılması mümkün olabilmektedir.
Yüzyüze İlişkiler: Halkla ilişkiler çalışmalarında hedef kitle ile kurulacak
yüzyüze ilişkilerin, yüzyüze iletişimin önemi büyüktür. Bu doğrultuda birebir bir
iletişimden söz etmek mümkün olabilmekte, hedef kitlenin (konu itibariyle
müşterinin) daha yakından tanınması olanaklı hale gelmektedir.
Ayrıca halkla ilişkiler biriminin düzenleyeceği özel olaylar, etkinlikler
çerçevesinde de işletmenin müşterilerinin daha yakından tanınması, istek ve
ihtiyaçlarının tespit edilmesi ve elde edilen bilgilerin ilgili birimlere aktarılması söz
konusu olabilmektedir.
Halkla ilişkiler birimi, müşterinin tanınmasına katkıda bulunan bir yönetim
fonksiyonu olmasının dışında, müşteri ile etkileşime geçme aşamasında da katkı
sağlayan bir yönetim görevi olarak görülebilmektedir.
184
İkinci bölümde de açıklanmaya çalışıldığı gibi müşteri ile etkileşime geçmeyi
sağlayan birçok yöntem bulunmaktadır. Bu yöntemler;
∙ 800’lü hatlar
∙ Çağrı merkezleri
∙ Doğrudan Pazarlama
∙ İnternet şeklinde sıralanabilmektedir.
Müşterilerle etkileşime geçme noktasında 800’lü hatların ve çağrı
merkezlerinin ayrıcalıklı bir yapısı bulunmaktır. Bazı 800’lü hatlar otomatik
olabildiği gibi, bazı işletmeler 800’lü hatlarını çağrı merkezi mantığında işletmekte
ve telefon başında göreve hazır çalışanlar bulundurmaya özen göstermektedirler.
Telefonda bire bir iletişim gerçekleştirilecekse, oluşacak olan atmosferin, kurulacak
iletişimin işletme açısından önemi büyüktür. Sağlıklı bir iletişimin kurulamaması,
çalışanların yeterli derecede ilgili davranmamaları, müşterinin sorularının veya
probleminin gereken şekilde halledilmemesi müşterinin o işletmeden uzaklaşmasına
sebep olabilmektedir. Yeni bir müşteri elde etmenin maliyetinin de elde bulunanı
korumaktan 5 hatta 6 kat daha masraflı olduğu düşünüldüğünde, müşteri ile
kurulacak olan iletişimin niteliği daha da önem kazanacaktır.
İşletmelerin bazıları halkla ilişkiler uzmanlarını, stratejik iletişim uzmanı
olarak da adlandırabilmektedir. Bu doğrultuda, müşterilerle nasıl bir iletişim
kurulması gerektiği konusunda, çalışanlara gerekli bilgileri verecek, onlara yol
gösterecek ve eğitimlerini gerçekleştirecek olan birim halkla ilişkilerdir. Sonuçta,
halkla ilişkiler karşılıklı iletişime, fikir, bilgi alışverişine dayanan bir olgudur.
İyi ve etkin bir iletişim kurulmadan, iyi ve etkin müşteri ilişkilerine sahip
olmak mümkün olamamaktadır. Genel bir iletişim modeli, yedi unsurdan meydana
gelmektedir:
∙ Kaynak
185
∙ Mesaj
∙ Kanal
∙ Geri besleme
∙ Gürültü
∙ Hedef (Alıcı)
Kaynak : İletişim sürecini başlatan mesajı gönderendir.
Mesaj : Kaynaktan alıcıya yani hedefe doğru gönderilen uyarıcılardır.
Kanal : Mesajın iletilmesini sağlayan araç ve yöntemlerdir.
Geri Besleme :Gönderilen mesaja gösterilen tepkidir.
Gürültü : İletişimin etkinliğini bozan her türlü etkidir.
Hedef (Alıcı) : Kaynağın gönderdiği mesajı alandır.
Müşteri ilişkileri yönetimi bazında ele alındığında, kaynak işletmedir. Kanal
olarak, aklımıza gelebilecek her türlü iletişim aracının (gazete, dergi, Internet vb.)
kullanılması söz konusu olmaktadır. Alıcı ise müşteridir. Müşterinin, işletmenin
gönderdiği mesaja olan tepkileri ise geri besleme adını almaktadır. İletişimin
istenilen sonucu verebilmesi için 'gürültü' unsurunun söz konusu olmaması
gerekmektedir. Gürültü denildiğinde 3 tür gürültüden söz etmek mümkündür:
∙ Kişisel Faktörler: İlgi düşüklüğü, algılama konusundaki problemler vb.
∙ Çevresel Faktörler: Gürültü, uzaklıklar vb.
∙ Tecrübe ve Bilgi Eksikliği: Konu ile ilgili yeterli bilgiye sahip olunmaması,
deneyimsizlik vb.
Özellikle telefonla bağlantı kurma noktasında müşteri ile iletişim içerisine
giren
çalışanların
iletişim
becerileri
konusunda
bilgilendirilmeleri
yerinde
olmaktadır. Böylesi bir durum müşteri ile başarılı ilişkilerin kurulmasına veya devam
ettirilmesine zemin hazırlamaktadır.
186
Halkla ilişkiler biriminin iletişim konusunda çalışanlara verdiği bilgiler genel
olarak şöyle ele alınabilmektedir:
∙ İlk etapta, müşterilerle telefon aracılığıyla veya başka yöntemler
çerçevesinde iletişime giren çalışanlara iletişim engelleri konusunda bilgi verilmesi
gerekmektedir. Görüşmenin gelişigüzel yapılması, algılamadaki farklılıklar, fiziksel
engeller, kötü dinleme iletişim engelleri arasında yer almaktadır.
∙ İletişim engellerinin ortadan kaldırılması için, kişinin müşteri ile ortak
tecrübe alanı yaratması, kısa cümleler kurması ve masajın algılandığından emin
olmaya çalışması gerekmektedir.
∙ Sağlıklı bir iletişimin kurulabilmesinde, çalışanın ben merkezci bir iletişim
sürecine girmemesi önem taşımaktadır.
∙
Soru
sormak
(karşı
tarafı
sıkmadan)
mesajın
doğru
anlaşılıp,
anlaşılmadığını görmek açısından kritik bir öneme sahiptir. Soru sormak suretiyle,
müşteriden mümkün olduğunca uzun cevaplar alınmaya çalışılmalıdır. Böylesi bir
durum, müşterinin daha yakından tanınmasını olanaklı kılmaktadır.
∙ Müşteri konuşmaya başladığı anda, etkili bir dinleme sürecinin başlatılması
gerekmektedir.
Müşteri
konuşurken,
sabırsızca
araya
girip,
cümlelerin
tamamlanmasına fırsat bırakmamanın müşterinin kızmasına neden olabileceği
unutulmamalıdır. Etkili bir dinlemeden söz edebilmek için dört aşamanın söz konusu
olması gerekmektedir. Bu aşamalar, duyma, dikkat, anlama, hatırlama şeklinde
sıralanabilmektedir.
Çok kısa bir biçimde özetlenmeye çalışılan bilgilerin, 800’lü hatlarda veya
çağrı merkezlerinde görev yapan kişilere aktarılması, müşterilerle daha sıcak, daha
sağlıklı bir etkileşim sürecinin gelişmesine olanak verecektir.
Müşteri ile etkileşime geçme yollarından bir diğeri de doğrudan pazarlamadır.
Bilindiği gibi doğrudan pazarlama, veri tabanlarında yaşanan gelişmeler neticesinde
önem kazanmaktadır. Artık, doğrudan pazarlama yöntemlerini kullanmak suretiyle
187
müşterilerle yakın ilişkilerin kurulması söz konusu olabilmektedir. Müşteri ile ilgili
elde bulunan bilgilerin kullanılması, doğrudan pazarlama çerçevesinde müşterilere
kişiselleştirilmiş mesajlar gönderilmesini olanaklı kılmaktadır. Bu noktada devreye
halka ilişkiler birimi girmektedir. Çünkü bilgiler çerçevesinde kişiselleştirilmiş,
etkinlik sağlayabilecek mesajların oluşturulması, yerine göre sloganların üretilmesi
halkla ilişkiler biriminin sorumluluğundadır. Bu bağlamda, müşterilerin bireysel
istek ve beklentilerine yanıt veren mesajların, sloganların oluşturulması ciddi bir
yaratıcılık gerektirmektedir ki hakla ilişkiler uzmanlarının sahip oldukları
niteliklerden biri de yaratıcı olmalarıdır.
Yaratıcılık229,
∙ İçerisinde bireysel özgürlüğün egemen olduğu kişilik yapısı
∙ Entelektüel birikim
∙ Yaşamı algılama ve aktarma yetisi
∙ Mevcut ortam ve kişiler dizinini (yaratıcılığı) teşvik ya da kısıtlama düzeyi
ile ilişkilidir.
Halkla ilişkiler uzmanlarının yaratıcı özelliklerini kullanmak suretiyle her
birey için kişiselleştirilmiş mesajlar oluşturmaları, müşteri ile etkileşime geçme
noktasında önem arz etmektedir.
Müşteri ile etkileşime geçme sürecinde son sırayı ise Internet almaktadır.
Günümüzde her işletmenin kendisini, ürün ve hizmetlerini tanıttığı, çeşitli anketler
yaptığı, işletmeye, ürüne yönelik şikayetleri kabul ettiği birer web sayfası
bulunmaktadır. Bir işletmenin web sayfasına girildiğinde, işletmenin kullandığı
ifadelerle, renklerle, logo ile, amblemle vb. müşteriye anlatmak istediği birçok şey
bulunmaktadır. Örneğin, müşteri odaklı kurum kültürüne sahip olan bir işletmenin,
birçok yerde müşteri odaklılıktan, müşteri memnuniyetinden söz ettiğine şahit olmak
mümkün olabilmektedir. Kurum imajının, kurum kültürü ve kurum kimliği
çerçevesinde şekillendiği düşünülecek olursa, web sayfasının tasarımı esnasında
229
http://garildi.cumhuriyet.com.tr/cgibin/sayga.cgi?wt30t/cubilim/9809/12/t/b/18.03.html
188
halkla ilişkiler uzmanları ile koordineli çalışılması, müşteri düşüncelerinin olumlu
yönde oluşturulabilmesi açısından önem taşımaktadır.
3.3.2. Müşteri Memnuniyeti ve Müşteri Sadakatinin Sağlanmasında
Halkla İlişkilerin İşlev ve Önemi
Küreselleşme ve değişen rekabet olgusu, müşteri memnuniyetinin ve
sadakatinin sağlanabilmesini zorlaştırmakta, işletmelerin çok farklı stratejileri
benimsemelerine neden olmaktadır. Müşterileri korumanın, yeni müşteriler elde
etmekten daha maliyetli olduğu böylesi bir pazar ortamında, müşteri memnuniyeti ve
dolayısıyla müşteri sadakatinin sağlanabilmesi işletmeler açısından kritik bir öneme
sahiptir.
Müşteri memnuniyetinin sağlanabilmesinde, iç müşteri olarak ifade edilen
çalışan
memnuniyetinin
sağlanabilmesinin
önemi
büyüktür.
İç
müşteri
memnuniyetinin sağlanması, kaliteli mal ve /veya hizmetlerin oluşturulabilmesi,
işletme müşteri ilişkilerinde daha sıcak bir havanın yaratılabilmesi açısından önem
arz etmektedir. Bu çerçevede devreye halkla ilişkiler birimi girmektedir. Bilindiği
gibi bir işletmede halkla ilişkiler çalışmaları, kurum içi halkla ilişkiler ve kurum dışı
halkla ilişkiler olarak ikiye ayrılmaktadır. Kurum içi halkla ilişkiler çalışmalarında
amaç, işletmenin çalışanlarına önem veren bir sistem olduğunu göstermek
istemesinin yanında çalışanlarla, çalışanlar, çalışanlarla yöneticiler arasında sağlıklı
ilişkilerin kurulmasını sağlamaktır. Bir işletmenin dışa dönük halkla ilişkiler
çalışmalarının başarılı olmasının ön koşulu kurum iç halkla ilişkiler çalışmalarının
başarı kaydetmesidir. Çalışanların güven ve bağlılığını elde edememiş olan
işletmelerin,
müşteri
memnuniyeti
ve
müşteri
sadakatini
sağlaması
da
güçleşmektedir.
İşletmeler, yoğun rekabet ortamında müşteri memnuniyetini sağlamanın ön
koşulunun iç müşteri yani çalışan tatminini sağlaması olduğunu fark etmektedirler.
İşletmeler ancak 'mutlu iç müşterilerin' dış müşteri memnuniyetinin sağlanmasına
katkı koyabileceklerini görmektedirler. “Örgütsel amaç ve hedeflere kişilerin
çabasıyla varılacağından, organizasyonun ne kadar üretken ve verimli olacağı
189
çalışanların verimine bağlıdır. Bu bağlamda verimlilik, insan kaynaklarının etkin ve
rasyonel kullanılmasıyla doğru orantılıdır230”
Çalışanlarla ilişkilerde işletmelerin ulaşmak istedikleri birtakım amaçlar
bulunmaktadır231:
1. “İşveren ve çalışanlar arasında güven ve saygı,
2. Aşağı, yukarı ve yatay yönlerde serbestçe ilerleyen doğru bilgi,
3. Her çalışkan için tatmin edici, statü ve katılım,
4. Çekişmesiz çalışma devamlılığı,
5. Sağlıklı bir çalışma ortamı,
6. Başarı için girişimcilik,
7. Gelecek hakkında iyimserlik”.
Görüldüğü gibi işletmeler müşteri memnuniyetini sağlamak için çalışanlarını
tatmin etmek, onlarla sıcak, güvene dayalı ilişkiler kurmak durumunda
kalmaktadırlar.
Foster, Müşteri memnuniyetinin 101 Yolu adlı kitabında, müşteri
memnuniyetinin sağlanmasına katkıda bulunan bir yol olarak da 'Halkla İlişkiler'
çalışmalarını göstermekte, konuyu güzel bir örnek ile açıklamaya çalışmaktadır.
"1992’de elektrikli ev aletleri üreticisi Hoover, kendi ürünlerine 100 pounddan fazla
harcayan müşterilerine Avrupa ve Kuzey Amerika’ya iki uçak bileti vermeyi vaat
eden bir kampanya başlatmıştı. Sorun ise matematik hesapları yapmamalarından
kaynaklanmıştı. Bedava uçak biletlerini almak son derece kolaydı ve promosyon
beklenenlerin çok ötesinde bir başarı elde etmişti. Aşırı talep nedeniyle firma çok
230
Beril Akıncı, “İnsan Kaynakları Yönetimi ve Halkla İlişkiler,”İnsan Kaynakları Dergisi, Şubat
1997, s.9
231
Cutlip, Center, Broom, a.g.e., s.316
190
sayıda kişiye ürün teslim edemedi ve açılan davalar sonucunda durumu düzeltmek
Hoover’a 30 milyon pounda mal oldu. Başarısız bir Halkla İlişkiler girişimi”232.
İşletmelerin sosyal sorumluluk sahibi sistemler olmalarının da müşteri
memnuniyeti ve müşteri sadakati açısından önemi büyüktür. Günümüzde, değişen
müşteri profili çerçevesinde, işletmeler, sadece kar elde eden ve karını hiçbir sosyal
olay doğrultusunda kullanmayan yapılar olarak görülmek istenmemektedir. Bu
bağlamda, müşteri memnuniyetinin oluşturulmasında, işletmenin sosyal açıdan
sorumlu davranmaya özen gösteren bir yapı olmasının önemi büyüktür. Bu zorlu
görevi gerçekleştirecek olan birim ise, halkla ilişkilerdir.
Halkla ilişkiler birimi, çevre konusunda duyarlı olarak, eğitim, kültür, sanat,
spor vb. alanlarda sponsorluklar üstlenerek, işletmenin sosyal sorumluluk sahibi
olduğunu yansıtmaya çalışmaktadır.
İşletme ve müşteriler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi sıcak, bire bir
diyalogların oluşturulabilmesi açısından halkla ilişkiler çalışmalarının öneminin
yadsınmaması gerekmektedir. Halkla ilişkiler birimi, çeşitli yöntem ve tekniklerin
kullanılması suretiyle işletme ve müşteriler arasında olumlu bir ortamın oluşumuna
katkıda bulunmakta, bu durum müşteri memnuniyetini etkilemektedir.
Müşterilerle yakın ilişkilerin kurulması, rakip işletmelerin taklit edemeyeceği
bir şey olduğundan, böylesi bir durum rakip işletmelere karşı bir rekabet avantajı
olmaktadır233. Müşterilerle yakın ilişkiler kuracak, iletişim kanallarının gereken
şekilde oluşturulmasını sağlayacak kısaca işletme ve müşteri arasında iletişim
koordinatörlüğü görevini üstelenecek olan birim halkla ilişkilerdir.
Müşteri ilişkileri yönetiminin temel noktası müşterinin güvenidir234. Bu
çerçevede, işletme ile müşteri arasında bir güven yaratıldığı sürece, müşterilerin
232
Timoty RV Foster, Müşteri Memnuniyeti Sağlamanın 101 Yolu, Çeviren: Meral Gönenç, Alfa
Yayınları, İstanbul, 1997, s.s., 224,225
233
Francıs Buttle, Relapionship Marketing Theory and Pratice, Paul Chapman Publishing.
Ltd.,U.S.A., 1996, s.1
234
M.Robert Morgan, D. Shelby, Hunt, “The Commitment Trust Theory of Relationship Marketing”,
Journal of Marketing, Vol: 58, July, 20-38
191
işletme ile ilişki içerisinde olması ve bu ilişkiyi sürdürmesi zor olmayacaktır. İşletme
ve müşteri arasında yaratılan güven müşterilerin risk, kuşku gibi duygularının
azalmasına sebep olmakta, bu durum müşterilerle daha uzun süreli ilişkilerin
kurulmasına zemin hazırlamaktadır. Müşterilerin güvenini elde etme noktasında,
halkla ilişkiler tarafından yapılacak olan çalışmaların da önemi unutulmamalıdır.
Müşteri memnuniyeti ve müşteri sadakatinin sağlanmasında müşterilerle
doğrudan etkileşim içerisine girecek olan personelin eğitilmesi, işletmenin başarısı
açısından önem taşımaktadır. Bu çerçevede, halkla ilişkiler biriminin insan
kaynakları bölümü ile birlikte başlatacağı eğitim programları çalışanların
'müşterilerle iletişim' konusunda bilgilenmelerini sağlayacaktır.
Müşteri memnuniyetinin sağlanamadığı durumlarda ikinci bölümde de dile
getirildiği gibi müşterinin işletmeden kopması veya şikayet davranışı içerisine
girmesi söz konusu olmaktadır. İşletmenin müşteri kaybetmesi, aktarıldığı üzere
sadece o anki satışların kaybedilmesi olarak değil, o müşterinin bir ömür boyu
işletmeden yapacağı alışverişlerin kesilmesi anlamını taşımaktadır. Bu durum
müşteri ömür boyu değeri (customer lifetime value) olarak ifade edilmektedir. Bu
çerçevede, işletmenin bir müşteri kaybetmesi bile, büyük zararlara neden
olabilmektedir. Müşteri işletmeden kaynaklanan bir neden neticesinde kaybedildiyse,
halkla ilişkiler biriminin devreye girmesi ve kaybedilen müşterilere yönelik halkla
ilişkiler çalışmaları başlatması ve 'ikna edici iletişim' özelliğini kullanarak,
müşterilerde işletme adına olumlu bir imaj oluşmasını sağlaması yerinde olmaktadır.
Ayrıca şikayetlerin değerlendirilmesi, ele alınması konusunda da çalışanların
eğitilmesi önem taşımaktadır. Özellikle sözlü olarak gerçekleştirilen şikayetlerde,
müşteri ile çalışan karşı karşıya gelmektedir. Böylesi durumlarda, çalışanın kibar,
saygılı bir tavır takınması, beden dilini gereken şekilde kullanması müşterilerin
işletmeden ayrılmamalarını sağlamak adına gerekmektedir.
Müşteri memnuniyetinin sağlanmasında olduğu gibi müşteri sadakatinin
sağlanabilmesinde de müşterilerle yakın ilişkilerin oluşturulması önem taşımaktadır.
192
Halkla İlişkiler özü iletişime dayanan bir yönetim fonksiyonu olması çerçevesinde,
müşteri sadakatinin oluşturulmasında da büyük sorumluluklar üstlenmektedir.
Müşteri sadakatinin meydana getirilmesinde müşteri memnuniyetinin
oluşturulması yanında kalite de önemli bir yere sahiptir. İşletmenin kaliteli
mallar/hizmetler
üretebilmesi
için
Toplam
Kalite
Yönetimini
uygulaması
gerekmektedir. Ancak bu sayede, sıfır hata prensibi çerçevesinde kaliteli
mal/hizmetlerinin üretilmesi söz konusu olabilmektedir. Halkla ilişkiler yönetimi,
toplam kalite yönetiminin önemli bir destek fonksiyonudur. Toplam Kalite
Yönetiminin felsefesinin yerleştirilmesinde, motivasyon ve eğitim programlarının
oluşturulmasında halkla ilişkiler yönetiminin üstlendiği sorumluluklar şu şekilde
özetlenebilmektedir235:
∙ Motivasyon
∙ Personel Eğitimi
∙ Örgüt Kültürü
∙ Kalite Koordinasyonu
∙ Geri Beslenim
∙ Üst Yönetim boyutu
∙ Dış hedef kitleler Boyutu
∙ Kalite imajı
∙ Kalite politikasına uygun hakla ilişkiler politika, strateji ve prosedürleri
Görüldüğü gibi, kaliteli mal ve hizmetler müşteri sadakatini doğrudan
etkilemekte, kaliteli mal/hizmetler TKY'ni gerektirmekte, TKY'nin uygulanması ve
çalışanlara benimsetilmesinde halkla ilişkiler yönetimi devreye girmektedir. Böylesi
bir durum zincirin halkalarına benzetilebilir. Bir halkanın noksan olması, düzenin
tamamıyla bozulmasına neden olmaktadır.
235
Aylin Pira, Halkla ilişkiler Vizyonunda Toplam Kalite Yönetimi, Üniversiteliler Ofset, İzmir,
1999, s.
193
Selnes, mal ve hizmet kalitesinin marka imajına ve müşteri memnuniyetine
yol açtığını, marka imajı ve müşteri memnuniyetinin ise müşteri sadakatinin
sağlanmasında etkili olduğunu savunmaktadır236.
Marka imajı
Mal ve hizmet
kalitesi
Müşteri
Sadakati
Müşteri
memnuniyeti
Şekil 9. Mal ve Hizmet Kalitesi, Marka İmajı, Müşteri Memnuniyeti ve Müşteri
Sadakati Arasındaki İlişki
Kaynak: Fred Selnes, “Antecedents and Consequences of Trust and Satisfaction in
Buyer-Seller Relationship”, European Journal of Marketing, Vol. 32, No: 3/4, s.24.
Şekilde de görüldüğü gibi kaliteli mal ve hizmetler çerçevesinde şekillenen
marka imajı, müşteri sadakatinin oluşumunda etkili olmaktadır. Fakat burada
belirtilmesi gereken bir diğer nokta da, marka imajının hakla ilişkiler çalışmaları
çerçevesinde de şekillendiğidir.
Müşteri sadakati yaratmanın ön stratejilerinden biri güçlü bir kurum imajı
yaratmaktır. Kurum imajı, kurum kültürü ve kurum kimliği çerçevesinde şekillenen
bir kavramdır. Kurum kültürü denilince, işletme içerisinde paylaşılan ortak değerler,
inanışlar vb. anlaşılmaktadır. Kurum felsefesi, kurumsal dizayn, kurumsal iletişim ve
kurumsal davranış ise kurum kimliğinin unsurlarını meydana getirmektedir. Bütün
236
Fred Selnes, “Antecedents and Consequences of Trust and Satisfaction in Buyer-Seller
Relationship”, European Journal of Marketing, Vol. 32, No: ¾ ,1993, ss.13-35.
194
bu kavramların hepsi birleşerek, birbirini etkileyerek ve birbirinden etkilenerek
kurum imajının oluşumuna katkıda bulunmaktadır. Halkla ilişkiler hem kurum içi,
hem de kurum dışı hedef kitlelere yönelik çalışmalar içerisene giren bir yönetim
fonksiyonudur. Bu tür çalışmaların kökeninde yatan en önemli sebep, işletmenin
imajını olumlu yönde oluşturabilmektir. Bir noktada, hakla ilişkiler “imajı yönetme”
çabası taşıyan bir olgudur. Kurum imajının oluşumunda rol oynayan, kurum kültürü
ve
kurum
kimliğinin
oluşturulmasında,
değiştirilmesinde,
çalışanlara
benimsetilmesinde ve önemi konusunda devreye giren birim halkla ilişkilerdir.
Kurumsal reklamlar, düzenlenen aktiviteler, medya ile ilişkilerin yönetilmesi
çerçevesinde iyi bir kurum imajı oluşturulmaya çalışmaktadır. Sayılanların dışında,
kurum imajının yönetimi çerçevesinde değinilmesi gereken ve önemli olan bir diğer
konu ise kriz yönetimidir.
İşletmelerin küresel rekabet ortamı içerisinde her an bir krizle karşı karşıya
gelmeleri sözkonusu olabilmekte, iyi yönetilemeyen krizler, kurum imajına negatif
yönde etki etmektedir.
Kriz “Bir örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyiş düzeninin tehdit eden bazen
de örgütün yaşamını tehlikeye sokan ve ivedi tepki gösterilmesini gerektiren, örgütün
kriz öngörme ve önleme mekanizmalarının yetersiz kalmasına neden olan, örgütte
gerilim yaratan bir durum”237 olarak tanımlanabilmektedir. İşletmelerin sabotaj,
CEO’nun ölmesi, teknolojik gelişmelere ayak uyduramama, hukuki ve siyasal
etkenler, yangın, bilgisizlik, iletişim problemleri vb. çerçevesinde bir kriz yaşaması
olasıdır.
Kriz yönetiminde devreye halkla ilişkiler yönetiminin girmesi ve işletmenin
mümkün olan en az zararla krizden çıkmasının sağlanması gerekmektedir. Kriz
yönetiminde halkla ilişkiler en çok şu noktalar üzerinde odaklanmaktadır238:
237
Hasan Tutar, Kriz ve Stres ortamında Yönetim, Hayat Yayınları, İstanbul, 2000, s.16
Patricid Howard, “Circle of Impact: HR Professionals Respond to War, Riot, Terrorism,”
Employment Relations Today, V, 18, V, 18, Iss, 1, y.y., B.Y., Spring, 1991, s.37’den aktaran Aylin
Göztaş, Kriz Yönetimi ve Halkla İlişkiler, Ege Yayıncılık, 1997, İzmir, ss.64-65
238
195
“1. Kriz yönetimi planı dahilinde kriz dönemi iletişiminin planlanmasını
sağlamak,
2. İşgörenler ya da diğer kişiler hayati tehlike ile karşı karşıya öncelikle bunu
bertaraf etmek ve kazazedelerin yakınları ile sürekli irtibat halinde bulunmak,
3. İç iletişimi sağlamak,
4. Basın ile iletişimi sağlamak,
5. Dış gruplar ile iletişimi sağlamak,
6. Tüm bunların şirket misyonu ve iş menfaatleri doğrultusunda yönetilmesini
temin etmek,
7. Kriz sonrası işletmenin eski imajının sağlamlaştırılarak yerleştirilmesini
sağlamak”.
Müşteri sadakatine giden yolda, daha önceden de aktarıldığı üzere, ilk aşama
“Farkına varma” olarak adlandırılmaktadır. Müşterinin işletmenin ürününün farkına
varması ile gerçekleşen aşamada, pazarlama yönlü halka ilişkilerin (Marketing
Public Relations) payı büyüktür. Pazarlama yönlü halkla ilişkiler çerçevesinde ürün
tanıtılmaya çalışılmakta, böylece sadakate giden yolda ilk adım atılmış olmaktadır.
Ayrıca müşteriyi sadık kılmak amacıyla oluşturulan 'sadakat programları'
çerçevesinde de halkla ilişkiler yönetiminin, pazarlamaya destek olabileceği hatta
olması gerektiği unutulmamalıdır.
Görüldüğü gibi gerek müşteri memnuniyetinde gerekse müşteri sadakatinin
oluşturulması ve korunması sürecinde halkla ilişkiler büyük sorumluluklar
üstlenmektedir.
196
3.3.3 Müşteri Memnuniyetinin Ölçümlenmesi ve Halkla İlişkiler
Müşteri ilişkileri yönetiminde ulaşılmak istenen en önemli amaçlardan biri,
müşteri memnuniyetinin ve müşteri sadakatinin sağlanması çerçevesinde uzun
dönemli müşteri ilişkileri oluşturabilmektir. Memnun müşterinin işletmeye
kazandırdığı avantajlar düşünüldüğünde müşteri memnuniyetinin ölçümlenmesi ve
elde edilen bilgiler ışığında işletmenin çeşitli çalışmalar içerisine girmesinin önemi
anlaşılabilmektedir.
İkinci bölümde de aktarıldığı gibi, işletmenin müşteri memnuniyetini
ölçümleme çerçevesinde çok farklı yöntemler kullandıkları gözlenmekte, bu
yöntemler arasında, fokus gruplar, anketler, kıyaslama, kritik olay tekniği ve danışma
panelleri bulunmaktadır. Müşteri memnuniyetinin ölçümlenmesi çerçevesinde
işletmenin, müşteri ilişkileri, müşterilerin ürün ve hizmete veya işletmeye bakış
açıları hakkında bilgi sahibi olabilmesi mümkün olabilmektedir. Bu bağlamda elde
edilen bilgilerin halkla ilişkiler yöntemi ile paylaşılması ve değerlendirme süreci
içerisine girilmesi büyük önem taşımaktadır. Halka ilişkiler yönetimi, işletmeyi
tanıtmak, işletmenin imajını yönetebilmek vb.gibi amaçlar çerçevesinde çeşitli
kampanyalar
düzenlemekte,
faaliyetler
içerisine
girmektedir.
Müşteri
memnuniyetinin ölçümlenmesi sonucu elde edilen bilgiler, halkla ilişkiler
kampanyalarına veri teşkil etmesi açısından önem taşımaktadır. Bu bağlamda, halkla
ilişkiler yönetiminin daha sonraki halkla ilişkiler kampanyalarını, müşteri
memnuniyetini hazza çevirme ve/veya memnuniyetsizlikleri memnuniyete çevirme
çerçevesinde şekillendirmesi mümkün olabilmektedir.
Görüldüğü gibi halkla ilişkiler, gerek müşteri ilişkileri yönetimine geçiş
aşamasında, gerekse müşteri ilişkileri yönetimi sürecinde oldukça kritik bir role
sahiptir. Halkla İlişkiler yönetiminin müşteri ilişkileri yönetimine geçiş aşamasında
müşteri odaklılığın sağlanması, gerekli eğitimlerin verilmesi, çeşitli yöntem ve
tekniklerin kullanılması çerçevesinde müşteri odaklı bir kurum kültürünün
oluşturulması ve öğrenen organizasyon olmaya uygun çevre ve koşulların
yaratılmasında etkin bir yapıya sahip olduğu gözlenmektedir.
197
Müşteri ilişkileri yönetimi sürecinde de, müşterinin tanınması müşteri ile
etkileşime geçilmesi, memnuniyet ve sadakatin sağlanması
noktasında, müşteri
ilişkileri yönetimi çalışmalarına destek fonksiyonu olarak halkla ilişkiler yönetimi ile
karşılaşılmaktadır. Son olarak, müşteri memnuniyetinin ölçümlenmesi neticesinde
elde edilen bilgilerin halkla ilişkiler kampanyalarına veri teşkil etmesi ve bu
bağlamda gerekli çalışmaların başlatılabilmesi sözkonusu olabilmektedir.
198
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİNİN KİPA KİTLESEL
PAZARLAMA A.Ş. ÖRNEĞİNDE İRDELENMESİ
Günümüzde, pazarda yer alan bütün işletmelerin küresel rekabet ortamında
yer almasından hareketle müşteri ilişkileri yönetiminin Kipa Kitlesel Pazarlama
A.Ş örneğinde irdelenmesi uygun bulunmuş, görüşme tekliği kullanılarak çeşitli
bilgiler derlenmeye çalışılmıştır. Müşteri ilişkileri yönetiminin Kipa örneğinde
değerlendirilmesinden önce Kipa ile ilgili genel bir takım bilgilere yer verilmesinin
doğru olacağı düşünülmektedir.
Kipa Kitlesel Pazarlama Ticaret ve Gıda Sanayi Anonim Şirketi∗
17 Ağustos 1992 yılında 100 girişimcinin katılımı ile İzmir’de kurulmuş olan
bir işletmedir. Birbirlerini tanıyan, birbirlerine güvenen insanlardan oluşan şirket
kurucu ortakları, eşit hisse oranlarına sahip olacakları yeni bir şirket ve sermaye
oluşturma modelinin öncülüğünü yapmışlardır.
İyi bir konum ve teknoloji gerekliliğinin bilincinde olan Kipa Yönetim Kurulu,
teknoloji ihtiyacını sektörde tecrübesi olan G.I.B (Belçika) şirketi ile bir yönetim
anlaşması yaparak karşılamıştır. Yerleşim sorunu ise, Ege Üniversitesi Güçlendirme
Vakfı ile yapılan bir protokolle çözümlenmiştir. 10.500 m2’lik kapalı alana oturan,
6000 m2’lik satış alanı olan Bornova Hipermarketi, projenin ilk aşaması olarak 18
Kasım 1994 günü bir törenle kapılarını müşterilerine açmıştır.
Projenin ikinci aşaması, akaryakıt istasyonu BP ile anlaşma yapılmış, İstanbulAnkara kavşağından sonra Ankara istikametindeki ilk akaryakıt istasyonu olma
konumuyla 11 Ekim 1996 tarihinde hizmete açılmıştır. 10.522 m2 alana oturan
istasyon, benzer şekilde Ege Üniversitesi Güçlendirme Vakfından kiralanmıştır.
∗
Bilgiler www.kipa.com.tr adresindeki bilgiler çerçevesinde derlenmiştir.
199
Kipa ortaklarının girişimci ruhundan ve müşterilerinin ilgisinden aldığı güçle,
ikinci mağazasını Karşıyaka-Çiğli güzergahında 58.000 m2 lik bir arazi satın alarak
oluşturmuştur.Bu alanda, Bornova-Kipa’dan daha büyük bir hipermarket yanında,
değişik ihtiyaçları, daha detaylı karşılayacak olan oyun, spor, bilgisayar, beyaz eşya
donanımı gibi uzmanlaşmış mağazalarda yer almıştır. Ayrıca içinde, yiyecek, içecek
merkezinin, sinemaların ve değişik dükkanların yer aldığı bir galeri de hizmete
açılmıştır. Akaryakıt istasyonunu içine alacak kompleksin ilk aşaması olan Kipa
Çiğli hipermarket 29 Nisan 1999 tarihinde kapılarını açmıştır.
Misyon:
• Kipa, müşterilerinin gelişen ve çeşitlenen ihtiyaçlarını rahat bir ortamda,
düşük fiyat ve kaliteli ürünlerle karşılayan perakendeci bir şirkettir.
• Bütün kararlar ve eylemler, müşterilere kaliteli ürünler ve hizmetler sunmaya
odaklanmıştır. Kipa, müşterilerinin beklentilerini aştığı oranda hedefine ulaşacaktır.
• Kipa, içinde yer aldığı toplumla birlikte yaşayacak yerel ve ulusal değerleri ve
gelenekleri yaşatacaktır.
• Kipa müşterilerinin mutluluğu, kipa çalışanlarından geçmektedir.
•Kipa tedarikçilerini, müşterilere kaliteli ve ucuz ürünler üretmeleri ve
satmaları için teşvik edecektir. Bu hedef doğrultusunda kipa tedarikçilerle işbirliğini
geliştirecektir.
• Kipa, sadece ürün satan bir dağıtım organizasyonu değildir. Müşterileri ile
devamlı iletişim içinde bulunan, onları dinleyen ve dinamik kadrosu ile onların
günlük yaşamlarına değişik esintiler getiren bir işletmedir.
Değerler:
Kipa’da
karar
ve
eylemleri
sıralanabilmektedir:
200
yönlendiren
değerler
şu
şekilde
•Hizmet anlayışı samimi ve doğal iletişim üzerine kuruludur.
•Dürüstlük iş yaşamının temelidir.
•Paylaşmak, motivasyon temelidir.
•Kipa yönetimi ve çalışanları bütün samimiyetleri ile Kipa’nın gelişmesi için
bütün desteği sağlamaktadırlar.
•Kipa çevresi ile var olacağına inandığından, çevresine karşı duyarlıdır.
•Kipa ve çalışanları topluma ve yasalara karşı saygılıdır.
•Kipa en iyi olmayı arzulamaktadır.
Yönetim Kurulu:
• Şinasi Ertan, Yönetim Kurulu Başkanı
• Turhan Baro, Yönetim Kurulu Başkan Vekili
• Cem Bakioğlu, Yönetim Kurulu Üyesi
• Metin Akpınar, Yönetim Kurulu Üyesi
• M.Hilmi Kayhan, Yönetim Kurulu Üyesi
• Samim Sivri, Yönetim Kurulu Üyesi
• Necdet Yorgancıoğlu, Yönetim Kurulu Üyesi
• Reginald Galli, Yönetim Kurulu Üyesi
• A.Fazıl Önder, Yönetim Kurulu Üyesi
Kipa Çiğli: Kipa’nın İzmir’de açılan ikinci hipermarketi 58.000 m2 lik alanda
kurulan Kipa Alışveriş Merkezinin içinde yer almaktadır. 12.000 m2 lik alışveriş
alanında 35.000 ürün ile hizmet verilmeye çalışılmaktadır. Mağazada 60 kasa, 410
güler yüzlü personel, otopark, yürüyen bantlar, engelli araba ve kasalar yer
almaktadır.
201
Kipa Bornova: 18 Kasım 1994 yılında hizmete girmiştir. 6000 m2 lik satış
alanı, 1000 araçlık otopark, iklimlendirilmiş satış alanı, dinamik personel, devamlı
geliştirilen ürün standları ve uygun fiyatlarla hizmet vermektedir.
Kipa Gaziemir: Kipa’nın üçüncü hipermarketidir. 5600 m2 lik satış alanı
bulunmaktadır. Gaziemir Emlak Bankası evlerinin karşısında, İzmir’i güney illerine
bağlayan artel üzerinde kurulmuştur.
Kipa Denizli: Kültür eğitim, ev gereksinimleri, tekstil, temizlik ve kozmetik,
içecekler, dondurulmuş gıdalar, sütlü şarküteri, hazır yemek köşesi, taze gıda, kuru
gıda çerçevesinde hizmet vermeye çalışmaktadır.
1.Müşteri ilişkileri Yönetiminin Kipa Örneğinde Değerlendirilmesi∗
Çalışmada önerilen model çerçevesinde, Kipa’daki M.İ.Y değerlendirilmeye
çalışılmaktadır. Bu bağlamda Kipa müşteri odaklılığı kendisine ilke edinmiş olan bir
şirkettir.Bu noktadan hareketle müşteri ilişkileri yönetimine geçiş sürecinde, işletme
içerisinde yaşanması gereken değişiklerin tümü Kipa’nın kuruluşundan itibaren
varolduğundan dolayı herhangi bir değişim süreci yaşanmamıştır.Genel olarak
incelediğinde, Kipa müşteri odaklı, öğrenen organizyon şeklinde bir yapılanma
içerisindedir.
M.İ.Y süreci bağlamında, müşterinin tanınması noktasında, işletme
içerisindeki her türlü iletişim kanalı kullanılmaya çalışılmaktadır. Daha sağlıklı veri
tabanlarının oluşturulabilmesi adına I.B.M firmasından destek alma noktasında
çalışmalar devam etmektedir. M.İ.Y sürecinin ikinci aşaması olan müşterinin
farklılaştırılması aşaması şu an için kipa’da yoğun olarak uygulanan bir aşama
değildir.
∗
Bilgilerin derlenmesindeki katkılarından dolayı Kipa Kitlesel Pazarlama A.Ş Müşteri İlişkileri
Müdürü Sayın Yüksel Batur’a teşekkürü bir borç bilirim.
202
Müşteri ile etkileşime geçme noktasında;
• 800’lü hatlar
• Doğrudan Pazarlama
• İnternet Kipa tarafından kullanılmaktadır.
Kipa’da, müşterilerin her an ulaşabileceği bir 800’lü hat bulunmaktadır. 800’lü
hat gündüz 12 saat canlı, gece 12 saat banttan olmak üzere 24 saat hizmet
vermektedir. Müşteriler 0800 415 44 00 numaralı telefon hattını kulanmak suretiyle
istek, beklenti ve şikayetlerini yetkililere aktarabilmektedirler.
Doğrudan pazarlama yöntemlerinden doğrudan posta (e-mail) kullanılmakta
özellikle Kipa kartı sahiplerine çeşitli bilgiler e-mail yardımıyla aktarılmaktadır.
İnternet kullanımına gelince, kipa’nın tanıtım amaçlı bir web sitesi
bulunmaktadır. www.kıpa.com.tr adresini tıklamak suretiyle bu siteye ulaşılabilmesi
mümkün olabilmektedir. Web sitesinde, Kipa mağazaları ile ilgili genel bilgiler,
Kipa’nın misyonu, değerleri hakkında bilgi, e-mail, insan kaynakları, yönetim kurulu
üyeleri ile ilgili tanıtıcı bilgi, şikayet ve isteklerin aktarılabileceği bir kısım
bulunmaktadır. Web sitesi aracılığıyla, Kipa ile rahat bir biçimde iletişim kurulması,
istek beklenti ve şikayetlerin aktarılması söz konusu olabilmektedir.
Kipa’nın web sayfası, müşterilere çok farklı konular çerçevesinde de
yardımcı olmaya çalışmaktadır. Bu doğrultuda, Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz
bağlığı altında, “Bakteri ile Savaş”, “Çocuklar Geleceğimizdir”, Linkler (Bir
Çocuğun Karnını Doyurun, Bir Bebeğim var, Acil Tıp Derneği, Doktorum.net, kimlik
numaranız çerçevesinde hizmet verilmeye çalışılmaktadır.
Müşteri ilişkileri yönetimi sürecinin, bir diğer aşaması müşteri memnuniyeti
ve sadakatinin sağlanmasıdır. Bu bağlamda, Kipa oldukça önemli çalışmalara imza
atan bir şirket olma özelliğine sahiptir. Her şeyden önce, müşteri memnuniyetinin
sağlanabilmesi ve müşteri odaklılığın çalışanlara benimsetilebilmesi adına, özellikle
kasiyer ve reyon görevlilerine müşteri ilişkileri, Kipa felsefesi, vizyonu, misyonu ve
203
müşteriye davranış konularında eğitim verilmeye çalışmaktadır.Ayrıca müşteriye
sorun yaratacak, alışverişi aksatacak problemler tespit edilmekte ve bu problemler
ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Belirtilenlerin dışında, ürünlerin son kullanma
tarihleri sürekli olarak kontrol edilmekte, müşterilerin bu tür ürünlerle rafta
karşılaşmamaları sağlanmaya çalışılmaktadır.
Kalite, müşterinin her istediğini rafta bulabilmesi, en sık gelen müşterilerin
istediklerini raflara koyma vb. çerçevesinde müşteri memnuniyeti en üst düzeye
çıkarılmaya çalışılmaktadır. Ayrıca müşteri haklıdır anlayışı çerçevesinde
memnuniyet daimleştirilmektedir. Müşteri memnuniyetine katkı sağlayacağı
noktasından hareketle, tedarikçilerin hijyen konusunda kontrol edilmesini sağlamak
için Tubitak ile, tavukların kesilmesinde bir süre önce antibiyotik verilmemesi için
ise tavukçularla çeşitli anlaşmalar yapılmıştır.
Kipa’nın müşteri memnuniyeti konusunda iki ödül aldığı dikkatleri
çekmektedir.
1. 2000 yılı Sanayi Bakanlığı Müşteri Memnuniyetini İlke Edinen Firma
ödülü
2. 2001 Power ve Capital dergisi Müşteri Memnuniyetinde Lider Firma ödülü
Müşteri sadakatinin sağlanabilmesi noktasında da “Kipa Kart” tan
yararlanılmaya çalışılmaktadır.(Bkz. Ek 1)
Müşteri şikayetleri, Kipa’nın üzerinde önemli durduğu konulardan birini
oluşturmaktadır.
Memnun
olmayan
bir
müşterinin
şikayet
edebilmesini
kolaylaştırabilmek amacıyla çeşitli sistemler meydana getirilmiştir. Müşteriler gerek
mağaza içerisindeki öneri/şikayet defterini kullanarak gerek 800’lü hatları, gerekse
İnternetteki web sitesini kullanarak şikayet/önerilerini dile getirebilmektedirler.Email yoluyla gelen şikayetler doğrudan müşteri ilişkileri müdürü tarafından
değerlendirmeye alınmaktadır. Şikayetler 15 günlük raporlar halinde üst yönetime
sunulmaktadır.
204
Kipa, zaman zaman müşteri memnuniyetini de çeşitli yöntemleri kullanmak
suretiyle ölçmektedir. Elde edilen bilgiler, alınacak kararlar ve yapılacak çalışmalara
ışık tutması açısından önem arz etmektedir. Kipa’da müşteri memnuniyetinin
ölçümlenmesi çerçevesinde, fokus gruplardan ve anketlerden yararlanılmaktadır.
Fokus gruplar, 2 saat süren, 12 kişilik gruplar şeklinde, kipa’yı en çok
eleştiren müşterilerden oluşturulan gruplardır. Bu toplantılar, üç aşamada
gerçekleştirilmekte ve kipa içindeki toplantı salonu kullanılmaktadır. Toplantıya
katılanlar, alışveriş deneyimlerini anlatmaktadırlar. Toplantı esnasında, müşterilerden
gelen öneriler alınmakta ve değerlendirme sürecine sokulmakta, grup üçüncü
toplantıdan sonra yemek yiyerek, dağılmaktadır.
Müşteri
memnuniyetinin
ölçümlenmesi
bağlamında
anketlerden
de
yararlanılmaktadır. Her ay en az 30 kişiye anket yapılmakta ve her departman %80
baz alınarak değerlendirilmeye çalışılmaktadır. %80’in altında olan departmanların
çalışanları ve yöneticileriyle/şefleri ile biraraya gelinmektedir. (Bkz. Ek 2)
Bütün bu aktarılanların dışında, kipa müşterilerine daha iyi hizmet
sunabilmek adına, MT denilen programlar çerçevesinde yöneticilerini eğitmeye
çalışmaktadır.Ayrıca zaman zaman müşterilere yönelik olarak düzenlenen “Geleceği
Bakış” anketi ile müşterilerin geleceği nasıl gördükleri çerçevesinde de bilgi
edinilmeye çalışılmaktadır.(Bkz.Ek 3)
2. Halkla İlişkilerin Müşteri İlişkileri Yönetimine Olan Katkısının
Kipa Örneğinde Ele Alınması∗
Elde edilen bilgiler çerçevesinde, Kipa Kitlesel Pazarlama A.Ş’de
gerçekleştirilen pek çok halkla ilişkiler çalışması olduğu dikkatleri çekmektedir.
Gerek iç müşterilere (çalışanlara), gerekse dış müşterilere yönelik olarak
gerçekleştirilen halkla ilişkiler çalışmaları ile, müşteriler bilinçlendirilmeye,
bilgilendirilmeye ve yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
∗
Bilgilerin derlenmesindeki katkılarından dolayı Kipa Kitlesel Pazarlama A.Ş. Halkla İlişkiler Birimi
yetkililerine teşekkürü bir borç bilirim.
205
Çalışmada yer alan model çerçevesinde, halkla ilişkiler, müşteri ilişkileri
yönetimine iki noktada katkı koymaktadır. Bunlardan biri, müşteri ilişkileri
yönetimine geçiş süreci, diğeri ise müşteri ilişkileri yönetimi sürecinde halkla
ilişkilerin rolüdür.
Müşteri
ilişkileri
yönetimine
geçiş
sürecinde,
müşteri
odaklılığın
gerçekleştirilmesi, yeni örgüt kültürünün yaratılması ve çalşanlara aktarılmasında,
müşteri odaklı işleyişin sağlanmasında halkla ilişkiler yönetiminin desteğine ihtiyaç
duyulmaktadır. Kipa’nın müşteri odaklı bir yapılanma ve müşteri odaklı bir kültüre
sahip olması bu noktada halkla ilişkiler yönetiminin çok büyük sorumluluk
üstlenmesini gerektirmemektedir. Fakat özellikle öğrenen organizasyon olma
noktasında, halkla ilişkiler çalışmalarının da desteği ile müşterilerle ilgili bilgiler
yenilenmeye çalışılmaktadır.
Müşteri ilişkileri yönetim sürecinde, halkla ilişkilerin rolünün büyüklüğü
dikkatleri çekmektedir. Kullanılan her türlü medya ve teknik aracılığıyla müşteri
tanınmaya, müşteri ile daha yakın ilişkiler kurulmaya çalışılmaktadır. Özellikle,
yüzyüze ilişkiler müşterinin tanınmasında etkili bir yere sahip olmaktadır.
Halkla İlişkiler müşteri memnuniyeti ve sadakatinin sağlanması çerçevesinde
çeşitli çalışmalar gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda gerçekleştirilen halkla ilişkiler
çalışmaları şu şekilde sıralanabilmektedir:
Kültürel etkinlikler: Şair ve yazarlarla söyleşiler, imza günleri
Sağlıkla ilgili Etkinlikler: Özellikle konusunda uzman kişilerin, hedef kitleyi
bilgilendirmeye yönelik seminerleri. (Göz, psikolojik sorunlar, kadın hastalıkları ve
diş taramaları v.b)
Kurslar: Kadın ve çocuklara yönelik ücretsiz kurslar düzenlenmekte, yapılan
duyuruların ardından belirlenen kontenjan çerçevesinde başvuranlar kurslara kabul
edilmektedir.Kurslar aynı anda, bütün mağazalarda başlamakta ve mağazanın
bulunduğu semtin halk eğitim merkezleri ile ortaklaşa gerçekleştirilmektedir.
206
Kadınlara yönelik açılan kurslar arasında;
• Tiyatro kursları
• Ahşap Boyama ve
• Hasır örme kursları yer almaktadır.
Kurslara katılanlara sertifika verilmektedir. Son dönemlerde gerçekleştirilen
ahşap boyama kurslarından elde edilen gelir (satışlar sonucunda elde edilen gelir) ile
tekerlekli sandalye ihtiyacı olan bir kişiye bu konuda destek verilmiştir.
Çocuk Kursları: Bu kurlar 4-5 yıldır devam eden kurslardır. Özellikle açılan
kurslar arasında, resim, satranç, tiyatro kursları vb. bulunmaktadır. Bu kurslar her
sene düzenlenmektedir. Kursların dışında, yaz döneminde karnesini getiren her
öğrenciye klasiklerden bir kitap hediye edilmektedir.
Kipa tarafından gerçekleştirilen konulu kampanyalar da bulunmaktadır. Şarap
günleri, bebek kampanyası, zeytinyağı günleri bu kampanyalar arasında yer
almaktadır.
Şarap Günleri: Şarap kültürünü yaymak amacıyla gerçekleştirilen “Şarap
Günleri”nde, konusunda uzman kişiler aracılığıyla şaraplar hakkında bilgi verilmeye
çalışılmakta, müzik dinletilerine yer verilmektedir.(Bkz. Ek 4)
Bebek Kampanyası: Bebekler için aşı kartları dağıtılmakta, söyleşiler
düzenlenmektedir. Bu arada, kipa mağazalarında konu ile ilgili ürünler satışa
sunulmaktadır.(Bkz. Ek 5-6)
Zeytinyağı Kampanyası: Akdeniz diyeti konusunda bilgilerin verildiği,
konusunda uzman kişilerin katıldığı, kitapçıkların dağıtıldığı bir tür kampanyadır.
Bilinçlendirmeye Yönelik Broşürler: Bu tür broşürler, kipa’nın sosyal
sorumluluk anlayışı gereği düzenleyip, dağıttığı broşürlerdir. Bu broşürler arasında;
• Beslenme piramidi
207
• Bakterilerle savaş (Bkz. Ek 7)
• Gıdaları saklama koşulları (Bkz. Ek 8)
• Piliç ile ilgili gıda güvenliği bulunmaktadır. (Bkz. Ek 9)
Yemek programları: İki mağazada bulunan hazır yemek reyonlarında, ünlü
kişilerin katılımıyla yemek programları düzenlenmektedir. Bu programlara şimdiye
kadar Ümit Usta, Pınar Altuğ, Emine Beder gibi kişiler katılmıştır. Yemek
programlarında amaç, sağlıklı beslenme konusunda müşterileri bilgilendirmektir.
Balmumu Heykelleri Sergisi: Kipa’nın ücretli düzenlediği bir sergidir. Fakat
ücretli olmasına rağmen, yoğun ilgi görmüş olan bu sergide pek çok ünlü kişinin
balmumu heykeline yer verilmiştir.
Müşteri sadakati yaratmanın ön stratejilerinden biri de, güçlü bir kurum imajı
yaratabilmektedir. Bu bağlamda, kipa halkla ilişkiler yönetimi tarafından
gerçekleştirilen çalışmaların odak noktası iyi bir kurum imajı oluşturabilmektir.
Ayrıca müşteri sadakatinin oluşturulmasında, mal ve hizmetlerin kalitesi kadar,
marka imajının da rolü bulunmaktadır. Halka İlişiler çalışmaları ile marka imajının
da pozitif olması sağlanmaya çalışılmaktadır.
Müşteri memnuniyetini ve sadakatini etkileyen etkenlerden biri de,
sponsorluklar üstlenmektir. Bu doğrultuda, kipa sponsorluk üstlenerek, duyarlı bir
yapıya sahip olduğunu da göstermeye çalışmaktadır. Bu çerçevede, Ege Üniversitesi
bünyesinde gerçekleştirilen Kısa Film Günlerine sponsorluk yaparak, duyarlılığını
ortaya koymuş olan bir şirkettir KİPA.
Kipa’da
iç
müşterilere
yönelik
halkla
ilişkiler
çalışmaları
da
gerçekleştirilmektedir.Bu bağlamda zaman zaman bowling turnuvaları veya
basketbol turnuvalerı gerçekleştirilmektedir.Ayrıca belirli aralıklar çerçevesinde
çıkarılan Kipam adlı dergi aracılığı ile iç iletişime katkı sağlanmaya çalışılmaktadır.
(Bkz. Ek 10)
208
SONUÇ
Küreselleşme, özellikle 1980’li yılların ortalarından itibaren kullanımının
yaygınlaşması çerçevesinde, çağdaş yaşam örüntüleri içerisine yerleşmiş bir olgu
olarak karşımıza çıkmaktadır. Ekonomiden siyasete, sosyal olgulardan kültüre kadar
pek çok konu ve alanda değişimi ifade eden küreselleşme, 1989 yılında Berlin
Duvarı’nın yıkılması ve soğuk savaşın bitmesi ile birlikte adete başlangıcı
simgelenen bir çağın en belirleyici özeliklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bu
tarihten itibaren, küreselleşme sürecinin adeta bir terim olmasının ötesine geçtiği,
somut bir olay niteliği taşımaya başladığı dikkatleri çekmektedir. Olgu ve
kavramların yerküre boyutunda ele alınması, irdelenmesi ve değerlendirilmesi olarak
da ifade edilen küreselleşme ile birlikte sınırların ortadan kalktığı ve bir bütünleşme
sürecine girildiği görülebilmektedir. Küreselleşme ile ilgili unutulmaması gereken
nokta, küreselleşmenin bir fenomen veya gelip geçici bir yöntem olmadığıdır. Bugün
küreselleşme, hemen her ülkenin iç siyasetini, dış
ilişkilerini etkileyen,
biçimlendiren, uluslar arası bir sistem olarak ele alınmaktadır.
Dünya düzeninde köklü bir değişikliği ifade eden küreselleşme, beraberinde
küreselci bir bakış açısını da getirmektedir. I. küreselleşme, II. küreselleşme ve
III.küreselleşme olarak tarihsel gelişimi incelenebilen küreselleşme olgusunun,
özellikle çok uluslu şirketlerin dünya ekonomisini ele geçirmeleri, iletişim devrimi
ve SSCB’nin dağılması ile birlikte kendini daha fazla hissettirmeye başladığı
görülmektedir.
Küreselleşme, beraberinde pek çok “yeni”yi getirmiş olan bir kavramdır. Bu
bağlamda, küreselleşmiş bir dünyada yeni piyasalar bağlamında 24 saat işleyen
finansal yapılar, yeni aletler çerçevesinde mobil telefon, İnternet, haberleşme
uyduları, dünya ticaret örgütü, çok uluslu şirketler gibi yeni aktörler ve yeni
kuralların yer aldığı gözlemlenmektedir.
Küreselleşme farklı alanlarda kendini gösteren bir kavram olarak ele
alınmaktadır. Bu çerçevede ekonomik, sosyo-kültürel ve siyasal olmak üzere üç
209
boyut ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu özelliği ile küreselleşme, tek boyutta
gerçekleşen, etkileri tek boyutta değerlendirilebilen bir kavram olmaktan
çıkmaktadır.
Kapitalizmde yeni bir dönem olarak kabul edilen küreselleşme sürecinde,
kapitalist ekonominin önemli bir yere sahip olduğunu söylemek mümkün
olabilmektedir. Karlılık, rekabet, akıcılık şeklinde üç ana zihniyete sahip olan
kapitalist ekonomi, işletmenin yıkıcı rekabet ortamında sürekli gelişme kaydetmesini
zorunlu kılmaktadır.
Rekabet,
günümüz
koşullarında
her
alanda
kendini
hissettiren
ve
küreselleşmenin dinamiği şeklinde ele alınan bir kavram olma özelliğine sahiptir. Bu
bağlamda rekabet, işletmelerin her an, her türlü yeniliği takip etmelerini zorunlu
kılmakta, gerekli değişimi bünyelerinde gerçekleştirmeyen işletmelerin yaşamlarına
nokta koymalarına veya belirlenen hedeflere ulaşma konusunda güçlük çekmelerine
neden olmaktadır. Dünyaya küresel bir bakış açısı ile bakılmasını gerektiren
küreselleşme olgusu, rekabetin de, küresel boyutlara taşınmasını beraberinde
getirmektedir. Ekonomik sınırların ortadan kalkması ile birlikte oluşan küresel
pazarlar, işletmelerin sürekli rekabet ve değişim içinde olmaları sonucunu
doğurmaktadır.
Küresel ölçekte yaşanan rekabet, zamanla pazarlamanın da bir evrim içerisine
girmesini zorunlu kılmıştır. Bu çerçevede, yeni pazarlama anlayışlarının ortaya
çıktığı
gözlemlenmektedir.
“Yeni”
olarak
nitelendirilebilecek
pazarlama
anlayışlarından biri de, Müşteri İlişkileri Yönetimi’dir. Bu noktadan hareketle
müşteri ilişkileri yönetiminin, küreselleşme ve küresel rekabet ile birlikte ortaya
çıkan bir pazarlama anlayışı olduğu çıkarsamasını yapmanın doğru olacağı
düşünülmektedir.
Modern pazarlamada yeni bir anlayış, yeni bir yönetim olarak kabul edilen
müşteri ilişkileri yönetimi, müşteriyi tanımak, onları anlamak, müşteri için uygun
ürün ve hizmetler geliştirmek ve elde edilen bilginin organizasyon içinde
210
paylaşılması olarak açımlanabilmektedir. Müşteri ilişkileri yönetimi doğrultusunda,
işletmelerin uzun dönemli müşteri ilişkilerine imza atabilmeleri, daha fazla müşteri
payına sahip olabilmeleri ve bağlamda karlılıklarını arttırabilmeleri mümkün
olabilmektedir. Küresel rekabet karşısında pazarlamada yaşanan değişimler
kapsamında değerlendirilebilen pazarlama bilgi sistemlerinin öneminin artması, veri
tabanlarında yaşanan gelişmeler ve işletmelerin müşterilerle olan ilişkilerine
verdikleri önemin artması, müşteri ilişkileri yönetimine geçişi kolaylaştırmıştır.
Küreselleşme süreci müşterilerde de ciddi değişimlerin yaşanmasına neden
olmaktadır. Artık müşteriler, eski dönemlerdeki gibi pasif olmayan, aktif, değer
yaratma sürecine katılan, iletişim, ilgi ve bilgi bekleyen varlıklar olarak
konumlanmaktadır. Bu bağlamda, yeni iş oyununda aktif rol üstlenen müşteriler, işin
meydana getirildiği ağın bir parçası, sosyal ve kültürel dokunun bir elemanı olarak
yeni bir rol üstlenmektedirler. Ayrıca müşteri sadakatinin azalmış olması, yeni
müşteri elde etmenin maliyetinin, eski müşterileri korumaktan en az 5 veya 6 kat
daha maliyetli olması, küresel rekabet koşullarında müşteri ilişkileri yönetiminin
uygulanmasını zorunlu hale getirmekte, ürünlerin, hizmetlerin, teknolojilerin çok
kolay bir biçimde taklit edilebildiği böylesi bir çağda, işletmelere rekabet üstünlüğü
sağlamaktadır. İlişkisel pazarlama, mikro pazarlama veya birebir pazarlama olarak da
ifade edilebilen müşteri ilişkileri yönetimi ile birlikte, müşteri
memnuniyeti ve
sadakatini arttırmak, karlılık ve gelir seviyesini yükseltmek, maliyetleri azaltmak,
mevcut ve potansiyel müşterilere çaprak satış yapmak mümkün olabilmektedir.
Küresel rekabet ortamı ile birlikte müşteriler satış yapıp noktayı koyan,
kenarı çekilen, bir daha kendileriyle ilgilenmeyen işletmeleri tercih etmeme
noktasına gelmektedirler. Bu noktadan hareketle, müşteriler artık ilgili çalışanlara
sahip olan, kendileri hakkında bilgi edinmeye çalışan, verdikleri sözleri tutan, güven
veren, satış sonrası iletişimi gerçekleştirmeye çalışan ve birebir etkileşim içerisinde
bulunabilecekleri işletmeleri tercih etmektedirler. Bu bağlamda, sayılanların
gerçekleştirilmesi müşteri ilişkileri yönetimini uygulayan işletmeler açısından
mümkün olabilmekte, bu durum daha önce de belirtildiği gibi işletmelere taklit
edilemez bir rekabet avantajı sağlamaktadır.
211
Müşteri odaklı bir yapılanma, müşteri odaklı bir kültür yaratılması ve öğrenen
organizasyon olunması gibi ön koşullara ihtiyaç duyulan müşteri ilişkileri yönetimi,
müşterilerle kalıcı ilişkiler, uzun dönemli değerler oluşturabilmesine yönelik bir
anlayış olarak kabul edilmektedir.
Günümüz koşullarında işletmelerin bütün müşterilerini memnun etmesi
olanaksızdır. Böylesi bir durum, işletmenin ciddi maddi külfetler altına girmesine
neden olmaktadır. Bu bağlamda Pareto ilkesine göre işleyen müşteri ilişkileri
yönetimi çerçevesinde, müşterinin ilk etapta tanınması, sonrasında ise elde edilen
bilgiler aracılığıyla, işletmeye sağladıkları değer ölçüsünde farklılaştırılabilmeleri
mümkün olabilmektedir. Müşterilerin, küresel rekabet ortamında, etkileşim
istemeleri, müşteri ilişkileri yönetiminin önemini bir kat daha arttırmaktadır. Bu
bağlamda, 800’lü hatlar, çağrı merkezleri, doğrudan pazarlama ve İnternet
çerçevesinde etkileşim içerisine girilmesi, müşterilerin memnun ve sadık birer
müşteri haline gelmesinde etkili olmaktadır.
Küreselleşmiş pazar ortamında, müşterilere tek tip ürünlerle hitap edilmesi,
etkili sonuçlar yaratamamaktadır. Bu bağlamda, müşteri ilişkileri yönetimi,
müşterilere kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlerle yaklaşılabilme fırsatını da
sunmaktadır. Henry Ford’un “Siyah olmak kaydıyla, müşteriler istedikleri renk
arabayı seçebilirler” şeklindeki düşüncesi ile günümüz koşullarında başarıyı
yakalayabilmek söz konusu olamamaktadır. Bu noktadan hareketle kişileştirilmiş
ürün ve hizmetler üretilmesi müşterilerin sadık olma çerçevesinde hareket etmelerini
beraberinde getirmektedir.
Küreselleşme ile birlikte daha az sadık hale gelen müşterilerin memnun
edilmesi, sadık birer müşteri haline getirilebilmesi ise müşteri ilişkileri yönetimi ile
mümkün olabilmektedir. Konuya genel hatları ile bakıldığında M.İ.Y’ni marka sahibi
işletmelerin daha kolay uyguladıkları gözlenmektedir.
Günümüz koşullarında aktif bir rol üstlenen müşteriler, şikayet edebilecekleri,
öneri ve dileklerini kolay bir biçimde aktarabilecekleri bu çerçevede şikayet yönetimi
212
uygulamaları içerisine giren ve şikayetleri birer armağan gözüyle değerlendiren
işletmelerle iş yapmayı tercih etmektedirler. Müşteri kazanma ve tutmada etkin bir
rol oynayan müşteri şikayetleri, müşteri ilişkileri yönetimi sürecinde ele alınan bir
kavram olarak değerlendirilebilmektedir. Bu noktada müşteri şikayetlerine etkin
çözümler geliştirebilen işletmeler, şikayet eden müşterileri sadık birer müşteri haline
getirme ve daha çok kar elde edebilme noktasına gelebilmektedirler.
Müşteri ilişkileri yönetimi sürecinin son aşaması olan müşteri memnuniyetinin
ölçümlenmesi sonucunda, işletmelerin gerek kendi yapıları, gerek ürün ve hizmetleri,
gerekse müşterilerle olan ilişkileri konusunda bilgi sahibi olabilmeleri mümkün
olmakta, böylesi bir durum küresel rekabet ortamında işletmelerin kendilerini
yenilemelerine fırsat tanımaktadır.
Yönetime destek fonksiyonu ve özü iletişime dayanan bir olgu olması
çerçevesinde hakla ilişkiler yönetiminin müşteri ilişkileri yönetimindeki rolü ve
önemi oldukça büyüktür. Bu noktadan hareketle, halkla ilişkilerin müşteri ilişkileri
yönetimine iki noktada katkı koyduğu görülmektedir. Müşteri odaklı bir yapının
oluşturulması, müşteri odaklı bir kültürün çalışanlara aktarılması ve öğrenen
organizasyon olmak için gerekli çevre koşullarının meydana getirilmesi, iletişim
kanallarının devreye sokulması, hakla ilişkiler yönetiminin sorumluluğundadır.
Hakla ilişkiler müşteri ilişkileri yönetimi sürecinde de devreye girmektedir. Bu
bağlamda, hakla ilişkiler yönetiminin hedef kitlelerinden birinin müşteriler
olmasından hareketle, hakla ilişkiler yönetimi, müşterinin tanınmasına katkıda
bulunan müşteri ile çeşitli yöntem ve tekniklerin kullanılması çerçevesinde
etkileşime geçen, bu çerçevede onlarla ilgili önemli bilgileri derleyip, ilgili birimlerle
paylaşan bir yönetim fonksiyonu olarak değerlendirebilmektedir.
Günümüzde hakla ilişkiler çalışmalarının özünde yatan amaçlardan en
önemlisinin “iyi bir kurum imajına sahip olmak” olmasından hareketle,
gerçekleştirilen faaliyetlerin müşteri memnuniyeti ve sadakatine de katkıda
bulunduğunu söylemek mümkün olmaktadır.
213
Sonuç olarak, küresel dinamiklere koşut olarak gündeme gelen değişme ve
gelişmeler pazarda tutunmak isteyen işletmeler için müşteri ilişkileri yönetimini
zorunlu kılmakta, müşteri ilişkileri yönetimi böylesi bir ortamda önemli bir rekabet
üstünlüğü olarak değerlendirilebilmekte, halkla ilişkiler ise müşteri ilişkileri
yönetimine katkı sağlayan bir yönetim fonksiyonu olarak kabul edilmektedir.
214
Kaynakça
I-KİTAPLAR
A- Türkçe Kitaplar
AKAT İlter, BUDAK Gönül, BUDAK Gülay, İşletme Yönetimi, Beta Basım,
İstanbul, 1994
AKINCI Beril, Kurum kültürü ve Örgütsel İletişim, İletişim yayınları, İstanbul,
1998
ALDEMİR Ceyhan, Örgütler ve Yönetimi, Bilgehan Basımevi, İzmir, 1995
ALTINTAŞ Murat Hakan, Tüketici Davranışları Müşteri Tatmininden Müşteri
Değerine, Alfa Yayınları, İstanbul, 2000
ALTUNIŞIK Remzi, ÖZDEMİR Şuayip, TORLAK Ömer, Modern Pazarlama,
Değişim Yayınları, Adapazarı, 2001
ASLANOĞLU Rana A., Kent, Kimlik ve Küreselleşme, Asa Kitabevi, Bursa, 1998
ASNA Alaeddin, Halkla İlişkiler, Dünden Bugüne Bir Sanat-Meslek Öyküsü,
Sabah Kitapları: 56
ASNA Alaeddin, Public Relations Temel Bilgiler, 2.Basım, Der Yayınları, İstanbul,
1998
ASNA Alaeddin, Public Relations Temel Bilgiler, Der Yayınları:112, İstanbul,
1993
BARLOW Janelle, Moller Claus, Her Şikayet Bir Armağandır, Çeviren: Günhan
Günay, Rota yayınları, İstanbul, 1998
BAŞKAYA Fikret (Derleyen), Küreselleşme mi, Emperyalizm mi, Piyasacı
Eifsanenin Çöküşü, Çeviren: Mehmet Ali Kılıçkaya, Ütopya Yayınevi, Cantekin
Matbaası, Ankara, 1999
215
BOZKURT İzzet, Bütünleşik Pazarlama İletişimi, Mediacat Kitapları, Ankara,
2000
BOZKURT Veysel (Derleyen ), Küreselleşmenin İnsani Yüzü, Alfa Yayınları,
İstanbul, 2000
BROWN Andrew, Müşteri Hizmetleri Yönetimi, Çeviren: Mustafa Kılıç, Milli
Eğitim Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1995
DAY Ronald G., Kalite Fonksiyon Yayılımı: Bir Şirketin Müşterileri ile
Bütünleştirilmesi, Çeviren:Enternayonel Tercüme Hizmetleri Ltd. Şti,İstanbul, 1998
DE BONO Edward, Rekabetüstü , Çeviren: Oya Özel, 2.Basım, Remzi Kitabevi,
İstanbul, 2000
DİNÇER Ker Müjde, İş Yaşamında ve Özel Yaşamda Kişisel İmaj, Alfa
Yayınları, İstanbul, 1998
DRUCKER Peter F., Yeni Gerçekler, Çeviren: Birtane Karanakçı, 2.Baskı, Türkiye
İş Bankası Kültür Yayını, Ankara, 1992
DURAN Zeynep, 2000’li Yıllarda Yönetim, , Alfa Basım Yayım,Yönetim Dizisi,
İstanbul, 2000
FOSTER Tımoty Rv., Müşteri Memnuniyetinin 101 Yolu, Çeviren:Mreal
Gönenç,Alfa Yayınları,İtanbul, 1997
FRİEDMAN Thomas L., Lexus ve Zeytin Ağacı: Küreselleşmenin Geleceği,
Çeviren: Elif Özsayar, Boyner Holding Yayınları, MÜ-KA Matbaacılık, İstanbul,
2000
GERSON Richard F., Müşteri Tatminindeki Süreklilik, Rota Yayınları, Etkin
Yönetim Dizisi, İstanbul,1997
GEYLAN Ramazan, İşletmelerde Halkla İlişkiler, Birlik Ofset Yayıncılık,
Eskişehir, 2001
GİBSON Rowan (Derleyen), Geleceği Yeniden Düşünmek, Çeviren: Sinem Gül,
Sabah Kitapları, İstanbul,1997
216
GOLDMAN Heinz, Müşteri Kazanmak, Çeviren: Seçkin Selvi Cılızoğlu, İlgi
Yayınları, Pazarlama ve Satış Dizisi, No:2, İstanbul, 1989
GÖKSEL Ahmet Bülent, Halkla İlişkiler, 3.Baskı, Ege Üniversitesi İletişim
Fakültesi Yayın No:4, İzmir,1994
GÖKSEL Ahmet Bülent, KOCABAŞ Füsun, ELDEN Müge, Pazarlama İletişim
Açısından Halkla İlişkiler ve Reklam, Yayınevi Yayıncılık, İstanbul, 1997
GÖKSEL Ahmet Bülent, YURDAKUL Nilay Başok, Halkla İlişkilerde Temel
Bilgiler, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayın No:15, Ege Üniversitesi
Basımevi, İzmir, 2002
GÖZTAŞ Aylin, Kriz Yönetimi ve Halkla İlişkiler, Ege Yayıncılık, İzmir,1997
GÜRÜZ Demet, GÜNERİ Belma, KER Müjde, ÖZDEMİR Yaylacı Gaye, KARPAT
Işıl, Halkla İlişkiler Yönetimi, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayın No:10,
Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1998
GÜRÜZ Demet, Halkla İlişkiler Teknikleri, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi
Yayınları No:1, İzmir,1993
GÜRÜZ Demet, Halkla İlişkiler, Reklam Ajansları İşletmeciliği ve Yönetimi,
Ege Üniversitesi Yayın No:7, Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir, 1995
GÜVENÇ Nazım, Globalizm, BDS Yayınları, Yön Matbaası, İstanbul,1998
GÜZELCİK Ebru, Küreselleşme ve İşletmelerde Değişen Kurum İmajı, Sistem
Yayıncılık, İstanbul,1999
HAMEL Gary, PRAHALAD C.K., Geleceği Kazanmak, Çeviren: Zülfü Dicleli,
İnkılap Kitabevi, İSTANBUL, 1996
HAMMER MİCHAEL, CHAMPY James, Değişim Mühendisliği: İş idaresinde
Devrim İçin Bir Manifesto, Çeviren: Sinem Gül, 3.Baskı, Sabah Yayınları, Çağdaş
Bakışlar Dizisi, İstanbul, 1994
HANAN Mark, Yarının Rekabeti, Çeviren:Ziya Kütevin, Eshar Kütevin, İnkılap
Kitabevi, İstanbul, 1996
217
HİKMET Seçim, Coşkun, Selma Halkla ilişkiler, Açık Öğretim Fak. Yayınları,
Eskişehir, 1996
HİRST Paul, THOMPSON Grahame, Küreselleşme Sorgulanıyor, Çeviren: Çağla
Erdem, Elif Yücel, Dost Kitabevi, Ankara, 1998
İSLAMOĞLU Ahmet Hamdi, Pazarlama Yönetimi: Sratejik ve Global Yaklaşım,
Beta Yayınları, İstanbul, 1999
JOHNSON Mike, Gelecek Binyılda Yönetim, Çeviren: Sinem Gül, 2.Baskı, Sabah
Kitapları,1998, İstanbul
KADIBEŞEGİL Salim, Halkla İlişkilerde Temel İlkeler, Tükelmat A.Ş. İzmir,
1986
KADIBEŞEGİL Salim, Halkla İlişkilere Nereden Başlamalı, 2. Baskı, Mediacat
Kitapları, İstanbul, 1998
KARLOF Bengt, Çağdaş Yönetim Kavramları ve Kalkınma Modelleri, Çeviren:
Ziya Kütevin, Eshar Kütevin, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1996
KAZANCI Metin, Kamuda ve Özel Kesimde Halkla İlişkiler, 4.Basım, Turhan
Kitabevi Yayınları, Ankara, 2002
KAZGAN Gülten, Küreselleşme ve Yeni Ekonomik Düzen: Ne Getiriyor, Ne
Götürüyor, Nereye Gidiyor?, Altın Kitaplar Yayınevi, Bilimsel Sorunlar Dizisi,
İstanbul, 1997
KEÇECİOĞLU Tamer, Bir Değişimin Anatomisi ya da Değişimin Bir Parçası
Olmak, Alfa Yayınları, İstanbul, 2001
KEYMAN Fuat E. , Sarıbay Yaşar A.(Derleyenler),Küreselleşme Sivil Toplum ve
İslam, Vadi Yayınları, Ankara, 1998
KIRIM Arman, Strateji ve Bire bir Pazarlama, CRM, Sistem Yayıncılık, İstanbul,
2001
KIRIM Arman, Yeni Dünyada Strateji ve Yönetim, 2.Baskı, Sistem Yayıncılık,
Şirket Kültürü Dizisi, İstanbul, 1998
218
KOCABAŞ Füsun, ELDEN Müge, ÇELEBİ Serra İnci, Marketing PR, 2.Baskı,
Mediacat Yayınları, İstanbul
KOCABAŞ Füsun, ELDEN Müge, YURDAKUL Nilay, Reklam ve Halkla
İlişkilerde Hedef Kitle, 2.Baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000
KOTLER Phılıp, Pazarlama Yönetimi, Çeviren:Nejat Muallimoğlu, Millennium
Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2000
LORDOĞLU Kuvvet, Kapitalizm, BDS Yayınları, İzm’ler Dizisi, Çetin Matbaası,
İstanbul,1996
MUCUK İsmet, Pazarlama İlkeleri, 8.Basım, Türkmen Kitabevi, İstanbul, 1997
MÜŞTERİ MEMNUNİYETİ UZMANLIK GRUBU, Müşteri Memnuniyeti
Yönetimi, Kalder Yayın No:31, İstanbul, 2000
ODABAŞI Yavuz, Satış ve Pazarlamada Müşteri İlişkileri Yönetimi, Sistem
Yayıncılık, İstanbul, 2000
OKAY Ayla, Kurum Kimliği, 2.Baskı, Mediacat Kitapları, Ankara, 2000
OKTAY Mahmut, Halkla İlişkiler Mesleğinin Yöntem ve Araçları, Der Yayınları,
İstanbul, 1996
ORAN Baskın, Küreselleşme ve Azınlıklar, 3. Baskı, İmaj Yayınevi, Form Ofset,
Ankara, 2000
ÖZEL Mustafa (Derleyen), Küresel Rekabet, 2.baskı İz yayıncılık İstanbul 1998
PELTEKOĞLU Filiz Balta, Halkla İlişkiler Nedir, Beta Yayınları, İstanbul, 1998
PELTEKOĞLU Filiz Balta, Halkla İlişkiler Giriş, Marmara Üniversitesi Yayın
No:524, İletişim Fakültesi Yayın No:1, İstanbul, 1993
PİRA Aylin, Halkla İlişkiler Üzerine Çeşitlemeler, Üniversiteliler Ofset, İzmir,
2000
PİRA Aylin, Halkla ilişkiler Vizyonunda Toplam Kalite Yönetimi, Üniversiteliler
Ofset, İzmir, 1999
RİGEL Nurdan, Medya Ninnileri, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 1993
219
ROBERTSON Roland, Küreselleşme: Toplum Kuramı ve Küresel Kültür,
Çeviren: Ümit Hüsrev Yasal, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1999
RONA Lale A, Mükemmel Müşteri Memnuniyeti Kavramı, 2.Baskı, Done:
İstanbul
SERTER Nur, Giydirilmiş İnsan Kimliği, Der Yayınları, İstanbul, 1996
Sarıhan Halime İnceler, Teknoloji Yönetimi, Desnet Yayınları, Beta A.Ş., İstanbul,
1998
SEÇİM Hikmet, ASNA Alaeddin, GEYLAN Ramazan, GÜRGEN Haluk,
KARAKOÇ Nihat, Halkla ilişkiler 3, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
yayınları, Eskişehir, 1996
SENGE Peter F., Beşinci Disiplin, Çeviren: Ayşegül İldeniz, Ahmet Doğukan, 2.
Baskı, Yapı Kredi Yayını, İstanbul, 1993
SEZGİN Selime, Global Pazarlama (1) Yönetim Esasları, İletişim Yayınları, Cep
Üniversitesi, İstanbul, 1992
SJÖBERG Goran, Mesleki Uygulama İçin Bir Halkla İlişkiler Eğitim Modeli,
Çeviren: Nur Nirven, Altın Kitap, Sayı:4, Rota Yayınları, İstanbul, 1998
STEWART Thomas A., Entelektüel Sermaye, Örgütlerin Yeni Zenginliği,
Çeviren: Nurettin Elhüseyni, MESS Yayını No:258, İstanbul, 1997
ŞATIROĞLU Kadir D., Çok Uluslu Şirketler, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Yayınları 536, Ankara, 1984
TAŞKIN Erdoğan, Müşteri İlişkileri Eğitimi, Papatya Yayıncılık, İstanbul, 2000
TEK Ömer Baybars, Pazarlama İlkeler ve Uygulamalar, Kartal
Ambalaj
Matbaacılık, İzmir,1990
TERZİ Ali Rıza, Örgüt Kültürü, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2000
TORTOP Nuri, Halkla İlişkiler, Gözden Geçirilmiş 7.Baskı,Yargı Yayınları:18,
Ankara,1998
220
TOURAİNE Marisol, Alt Üst Olan Dünya: 21. yy’ın Jeopolitiği, Çeviren: Turhan
Ilgaz, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997
TUTAR Hasan, Kriz ve Stres ortamında Yönetim, Hayat Yayınları, İstanbul, 2000
VAROL Muharrem, Örgüt Sosyolojisine Giriş, Ankara Üniversite Yayınları, No: 2,
Ankara, 1993
VAVRA Terry G., Müşteri Tatmini Ölçümlerinizi Geliştirmenin Yolları,
Çeviren: Günhan Günay, Kalder Yayın No: 28, İstanbul, 1999
YAMAK Oygur, Kalite Odaklı Yönetim, Panel Matbaacılık, İstanbul, 1998
YAZICI Selim, Öğrenen Organizasyonlar, Alfa Yayınları, Yönetim Dizisi,
İstanbul, 2001
ZYMAN Sergio, Bildiğimiz Pazarlamanın Sonu, Çeviren: İlkay Sevgi Çopur,
Mediacat Kitapları, Ankara, 2000
B- İngilizce Kitaplar
ANTON Jon, Customer Relationship Management Making Hard Decision With
Soft Numbers, Prentıce Hall Inc., New Jersey, 1996
BARNES Montrose G., STANTON William J., ETZEL Michael J., WALKER Bruce
J., Fundementals of Marketing, Sixth Canadian Edıtıon, McGraw-Hill Ryerson
Limited, U.S.A.
BASKIN Otıs, ARANOFF Craig, Publıc Relations The Profession and the
Practise, 3.ed, WCB Publishers, Dupuque, 1992
BUTTLE Francıs, Relapionship Marketing Theory and Pratice, Paul Chapman
Publishing. Ltd.,U.S.A., 1996
CUTLİP Scott M., CENTER Ellen H., BROOM Glen M., Effective Public
Relations, 6th Edition, Prentıce Hall, Inc., New Jersey, 1985
DURMAZ Mustafa, Marketing Management, Aegean Unıversity Communication
Faculty Number:12, Aegean University Prıntıng House, İzmir, 2000
221
GRİFFİN Jill, Customer Loyalty: How To Earn İt,How To Keep İt, Simon and
Schuster Inc., U.S.A, 1995
JACKSON R., WANG P., Strategic Database Marketing, NTC, Illınois, 1996
KOTLER Phılıp, ANG Swee Hoon, LEONG Siew, TAN Chin Tiong, Marketing
Management:An Asian Perspective, Prentice Hall, New Jersey, 1996
KOTLER Phılıp, Armstrong Gary, Principles of Marketing, Eight Edition, Prentice
Hall International Inc., New Jersey, 1999
LEE Dick, Customer Relationship Management Survival Guide, HYM Press,
USA, 2000
PEER J.Paul, DONELLY James, Marketing Management, Knowledge and Skills,
McGraw Hill,New York, 2000
VAVRA Terry G., After Marketing: How To Keep Customers For Life Thought
Relationship Marketing, Richard D. Irwin, Inc., U.S.A., 1992
II-MAKALELER
A. Türkçe Makaleler
AKBAY Sibel “Tüketiciyle Ortaklaşa Rekabet”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi,Yıl:
8, Sayı 2000/06, Haziran 2000, 1999
AKINCI Beril, “İnsan Kaynakları Yönetimi ve Halkla İlişkiler,”İnsan Kaynakları
Dergisi, Şubat 1997
AKSU Mustafa, “İşletmelerin Global Çevre Faktörlerine Uyum Sağlama Sürecinde
Lojistik Yönetim” Pazarlama Dünyası, Yıl: 16, Sayı: 2002-02, Mart-Nisan
AKSULU İkbal, ÖZGÜL Engin, “Değişen Pazarlama Çevresi ve Pazarlamada Yeni
Yaklaşımlar”,4.
Ulusal Pazarlama Kongresi, Bildiri Kitapçığı, Antakya,18-20
Kasım 1999
ALTINTAŞ Murat Hakan, “Müşterinin Değerinin Kavramsal Olarak İncelenmesi”,
Pi Pazarlama İletişim Kültürü Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, Yıl:2002
222
ASLANOĞLU Rana A., “Globalleşme ve Dünya Kenti, Toplum ve Bilim Dergisi,
Sayı:69, 1996
ASNA Alaeddin,”2000’e 3 Kala Halkla İlişkilerin Görünümü”, Marketing Türkiye,
Yıl:6, Sayı:139, Şubat 97
AYHAN Doğan Yaşar, ŞENTÜRK Leyla Özer, “Hizmet Sektöründe Müşteri
Tatmini Rusya Federasyonu Vatandaşlarının, Türkiye’ye Seyahatlerine İlişkin
Algılanan Hizmet Kalitesi ve Müşteri Tatmini Ölçümü”, 4.Ulusal Pazarlama
Kongresi, Bildin Kitapçığı, Antakya,18-20 Kasım 1999
BALCI Nilgün, “Hepimiz İzleniyoruz, Pazarlamacılar İzliyor”, Power, Kasım 2000
ÇAĞLI Uğur, “Sadık Müşteri Markanızın Temsilcisidir”, Capital Aylık Ekonomi
Dergisi, Yıl:10, Sayı:2002/5, Mayıs 2002
ÇATI Kahraman “Küreselleşen Dünyada Uluslar Arası Pazarlama Açısından
Kültür”, Pazarlama Dünyası, Yıl:114, Sayı:20.001, Ocak-Şubat 2000
ÇELENK Gamze Aydın, “CRM Nedir, Ne işe yarar?” Marketing Türkiye, Yıl:10,
Sayı:236, 15 Şubat 2001
ERDEM Tunç, “2000’ li Yıllarrda İnternet Yoluyla Pazarlamanın Rolü ve Önemi”,
4.Ulusal Pazarlama Kongresi, Bildiri Kitapçığı, Antakya, 18-20 Kasım 1999
ERYAZAR Kamil, “Pazarlamacılar, PR’ ın Öneminin Farkındalar mı?”, Marketing
Türkiye, Yıl:5, Sayı:103, Ağustos 95
EYÜPOĞLU Ayşe, “Doğrudan Pazarlama
Kavramını Neden Bu Kadar
Benimsedik”, Mediacat Aylık Pazarlama İletişim Dergisi, Yıl:8, Sayı:68, Eylül 2000
FIRAT Ebru, “Benim Müşterim Çok Daha Karlı”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, ,
Yıl:10, Sayı:2002-1, Ocak 2002
GÖK Osman, “Örgütsel Pazarlarda Anahtar Müşteri Yönetimi”, Pazarlama Dünyası,
Yıl:15, Sayı:2001-2, Mart-Nisan 2001
HEPKUL Ayşe, KAĞNICIOĞLU Hakan, “Veri Tabanlı Pazarlama”, Pazarlama
Dünyası, Yıl:6, Sayı:34,Temmuz/Ağustos, 1992
223
İNAL Emin, DURNA Ufuk, “Değişmeyeceğim Diyebilir Misiniz? İşletmelerde
Değişim Gereği”, Pazarlama Dünyası,Yıl:15, Sayı:2001-05
KADIBEŞEGİL Salim, “Halkla İlişkilerin Evrensel Boyutu: Repuception, Mediacat,
Yıl:5, Sayı:38, Mart 98
KALEMCİ Nail, “Küreselleşen Dünya ve Denizli ”, Standart Ekonomik ve Teknik
Dergi, Yıl: 40, Sayı: 480, Aralık 2001
KARAHAN Kasım, Çatı Kahraman, “Küreselleşen Dünyada Yeni Bir Hizmet Alanı
Olarak İnternet Cafeler ve Müşteri Açısından Sivas’taki İnternet Cafeler Üzerine Bir
Araştırma”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-04, Temmuz Ağustos 2001
KAVAK Bahtışen, “Halkla İlişkiler ve Tutundurma Faaliyetlerinin İlişkisine
Yönelik, Kavramsal Bir Tartışma”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-1, OcakŞubat 2001
KOÇ
Ahmet,
“Kriz
Dönemlerinde
Reklam
Niçin
Önemlidir?”
Mediacat
PAZARLAMA İLETİŞİMİ DERGİSİ, YIL:7, SAYI:48, OCAK
KULABAŞ Yiğit, “Sadakat Yazılımı”, Yöneticini e-iş rehberi, Capital Aylık
Ekonomi Dergisi, Aralık 2001
PAPATYA Gürcan, PAPATYA Nurhan, “Karşı Etkileşimli Pazarlamanın Stratejik
ve Bütünleşik Değerlendirilmesi”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-04,
Temmuz-Ağustos
SEÇKİN Sedef, “Pazarlamada Yeni Paradigma”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi,
Yıl: 10, Sayı: 2002/5, Mayıs 2002
ŞAHİN Ayşe, “İşletmeler Arası Pazarlamada İnternet üzerinde Elektronik Ticaret”,
Pazarlama Dünyası, Yıl:15, Sayı:2001-06, Kasım-Aralık 2001
ŞAHİN Ayşe, M.Demir Hulusi, “Endüstriyel Malların Pazarlanmasında İlişki
Pazarlamasının Önemi”, Pazarlama Dünyası, ,Yıl:15, Sayı:2001-13, TemmuzAğustos
224
ŞENTÜRK Leyla Özer, “Müşteri Tatminine Yönelik Literatürdeki Kuramsal
Tartışmalar”, Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt
17, Sayı:2, 1999
TEK Ömer Baybars, “Değer Çağı ve Pazarlama”, Pazarlama Dünyası, Yıl:15,
Sayı:2001-02, Mart-Nisan
TUNÇEL Hakan, “Doğrudan Pazarlamanın Doğruları İşinizi Doğrudan Doğrultur
Mu?”, Mediacat Aylık Pazarlama İletişimi Dergisi, Yıl:9, Sayı:83, Aralık 2001
------,------ ,“8 Gözde Yaklaşım” Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Yıl:8,
Sayı:2000/11, Kasım 2000
B-İngilizce Makaleler
BERRY Leonarol L., “Relationship Marketing of Services-Growing İnterest
Emerging Perspectives”, Journal of the Academy of Marketing Science, V:23, No:4,
1995
FORNELL Claes, JOHNSON Michael D., Anderson W.Eugene ett all “The American
Customer Satisfaction Index: Nature, Purpose and Findings”, Journal of Marketing, Volume
60:4, October 1996
GARBARİNO Ellen, JOHNSON Mark S., “The Different Roles of Satisfaction, Trust, and
Commitment in Customer Relationships”, Journal of Marketing, Volume: 63:2, April 1999
Mckenna Regis “Real Time Marketing”, Harward Business Review, Vol:73,
Nummer:4, (July-August,1995)
MORGAN M.Robert, HUNT Shelby D., “The Commitment Trust Theory of
Relationship Marketing”, Journal of Marketing, Vol: 58, July
OLİVER Richard L. “Whence Loyalty”, Journal of Marketing, Special Issue, 1999
SELNES Fred, “Antecedents and Consequences of Trust and Satisfaction in BuyerSeller Relationship”, European Journal of Marketing, Vol. 32, No: 3/4
225
III-INTERNET KAYNAKLARI
http://www.b-m.co.jp/e-pmarea.httm
http://www.garildi.cumhuriyet.com.tr
http://www.orsapr.com/dna1.htm/
http:insankaynakları.arthurandersen.com
http:www.netas.com.tr
www.crmproject.com.
http:www.kipa.com.tr
www.kongar.org
www.mfa.gov.tr
www.ntvmsnbc.com.tr
www.probil.com
www.tisk.org.tr
www.ytukvk.org.tr
IV- GAZETELER
KUMBASAR Abidin, “Küreselleşme ve Toplumsal Denge”, Cumhuriyet Gazetesi, 2
Aralık 2000
ORAN Baskın, “Sömürgecilik ve Emperyalizm”, Cumhuriyet Gazetesi, 8 Aralık
2000
ORAN Baskın, “Üçüncü Küreselleşme”, Cumhuriyet Gazetesi, 9 Aralık 2000
ORAN Baskın,”Türkiye 2000’den 1919’a”, Cumhuriyet Gazetesi, 10 Aralık 2000
V- DİĞER KAYNAKLAR
APATAY Meriç, “Müşteri Bağlılığında Akıllı Kart Farkı”, BT Haber Akıllı Kartlar,
BT Haber Haftalık Bilişim Teknolojileri Gazetesi eki, Sayı: 347, 3-9 Aralık 2001
226
DEDEOĞLU Okan, Tüketici Satın Alma Davranışında Tüketici Memnuniyetinin
Artan Önemi ve Geliştirilmesi Dayanıklı Tüketim Malları ile ilgili Bir Alan
Araştırması, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Pazarlama
Anabilim Dalı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1999
GÖK Osman, İlişki Pazarlaması ve Türkiye Uygulamaları, Dokuz Eylül
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 1998
Meydan Larousse, Büyük Lügat ve Ansiklopedi, Cilt 18
MUTLU Erol, İletişim Sözlüğü, Ark Yayınevi, Ankara, 1994, s.98
PEPPERS Don, “Alınlarında Yazmıyor”, Capital Aylık Ekonomi Dergisi, Don
Peppers’in konferans notları, Yıl:10, Sayı:2002/5, Mayıs 2002, s.36.
227
EKLER
Ek 1
Kipa Kredi Kartı Başvuru Formu Örneği
228
229
Ek 2
Müşteri Memnuniyetinin Ölçümlenmesine Yönelik Anket Örneği
230
Ek 3
Müşteri Geleceğe Güven Endeksi Örneği
231
Ek 4
Kipa Şarap Günleri Program Örneği
232
Ek 5
Kipa Bebek Kampanyası Broşür Örneği
233
Ek 6
Kipa Aşı Takvimi Örneği
234
Ek 7
Kipa Bakteri ile Savaş Broşür Örneği
235
236
Ek 8
Kipa Gıdaları Saklama Broşür Örneği
237
Ek 9
Kipa Piliç ile İlgili Gıda Güvenliği Broşür Örneği
238
Ek 10
Çalışanlara Yönelik Olarak Çıkarılan Dergi Örneği
239
ÖZET
Olgu ve kavramların yer küre boyutunda ele alınması, irdelenmesi ve değerlendirilmesi
olarak tanımlanabilen küreselleşme, özellikle 1980’li yıllardan itibaren yaşam içerisinde etkileri
görülmeye başlamış olan bir kavramdır. Küreselleşme farklı alanlarda kendini gösteren bir
kavram ele alınmakta, bu çerçevede, ekonomik, siyasal ve sosyo-kültürel olmak üzere üç boyut
ile karşı karşıya kalınmaktadır. Beraberinde küresel bir bakış açısını da getirmiş olan
küreselleşmenin dinamiği artan ve değişen rekabettir. Rekabet, günümüz koşularında her
alanda kendisini hissettiren bir kavram olarak değerlendirilebilmekte, küresel bir bakış açısı,
rekabete de küresel bir düzlemden bakılmasını zorunlu kılmaktadır.
Küresel rekabet ortamında özellikle pazarlamada yaşanan değişimler, yeni pazarlama
anlayışlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu anlayışlardan biri olan müşteri ilişkileri
yönetimi, işletmelerin müşterilerle uzun ve kar getiren ilişkiler kurmasını olanaklı kılan bir
anlayıştır. Küresel ölçekte yaşanan rekabet, bu bağlamda müşteri sadakatinin azalması, yeni
müşteri bulma maliyetinin, elde bulananı korumaktan fazla olması, işletmeler açısından müşteri
ilişkileri yönetimini zorunlu kılmaktadır. Müşteri odaklı bir yapılanma, müşteri odaklı bir
kurum kültürü ve öğrenen organizasyon olunması gibi ön koşullara ihtiyaç duyulan müşteri
ilişkileri yönetimi, müşteri memnuniyetinin ve sadakatinin sağlanmasında etkin bir yapıya sahip
olmakta, işletmelere taklit edilemez bir rekabet avantajı sunmaktadır.
Yönetime destek fonksiyonu ve özü iletişime dayanan bir süreç
olmasında hareketle, müşteri ilişkileri yönetimde halkla ilişkiler iki noktada
müşteri ilişkileri yönetimine katkı sağlamaktadır. Müşteri ilişkileri yönetimine
geçiş sürecinde müşteri odaklı bir yapılanma, müşteri odaklı kültürün
çalışanlara aktarılması ve öğrenen organizasyon olunması halkla ilişkiler
yönetiminin desteği ile sağlanmakta, halkla ilişkiler müşteri ilişkileri yönetimi
sürecinde de etkin rol üstlenmektedir.
240
ABSTRACT
Globalism which may be defined as consideration, researching
and appreciation of facts and concepts in a global view is a concept
which has shown it’s effects especially after mid eighties. Globalism is
being considered as a concept, which effects different areas, in this
manner we face three dimensions: Economic, politic and socialcultural.
Increasing and changing Competition is the engine of Globalism, which
also brings a global point of view with it. Nowadays Competition shows it self in
every branch, and changing global view makes us to research Competition in a
global manner.
Alterations in marketing in this global Competition atmosphere lead to
arisement of new marketing strategies. One of the new strategies is Customer
relationship management) which enables organizations to establish long lasting
and profitable relationships with customer.
Competition in a global dimension leads to decreased customer
loyalty so increased need for customer relationship management.
Customer relationship management , which is in need of provisions like
customer centered marketing, customer centered organizational culture
and learning organizations, provides a strong structure to the
organizations leading to increased customer loyalty and satisfaction
and a non reproducible competition advantage.
Considering the fact that Public Relationship is based on communication
and is support for the management it has a great impact on CRM. PR assists
CRM in formation of a customer centered marketing, organizational culture
and formation of a learning organization, and has great role in management of
customer relationships.
241
ÖZGEÇMİŞ
30 Ocak 1978 İzmir doğumluyum. İlk öğrenimimi Gazi İlkokulu’nda
tamamladıktan sonra 1992 yılında Alsancak Ortaokulu’nu, 1995 yılında da
Selma Yiğitalp Lisesini bitirdim. Lisans eğitimimi 1995-1999 yılları arasında
Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde
tamamladım. 1999 yılında Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla
İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimime başladım.
Yüksek lisans eğitimimin ilk yılında Ege Üniversitesi Yabancı Diller
Bölümü’nde İngilizce Hazırlık eğitimimi tamamladım. Lisans eğitimim
esnasında İzmir Büyük Dershane ve Optimum Reklam Ajansı Halkla İlişkiler
birimlerinde görev yaptım. 2000 yılından bu yana Ege Üniversitesi İletişim
Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde Araştırma Görevlisi olarak
görev yapmaktayım. İzmir Halkla İlişkiler Derneği ve E.Ü.İletişim Fakültesi
Mezunları Derneği’nin üyesiyim. İngilizce biliyorum.
242
AKADEMİK ÇALIŞMALAR
I. EĞİTİM SEMİNERLERİ
• “Müşteri İlişkileri Yönetimi”, Eğitim Semineri; Pamukkale Otobüs
İşletmeciliği; İzmir; 10.07.2001
• “Müşteri İlişkileri Yönetimi”, Eğitim Semineri; Pamukkale Otobüs
İşletmeciliği; İzmir; 12.07.2001
• “İletişim Becerileri” Eğitim Semineri; Ege Üniversitesi Rektörlüğü
Güvenlik Departmanı, İzmir; 20.01.2001
• “İletişim Becerileri” Eğitim Semineri; Ege Üniversitesi Rektörlüğü
Güvenlik Departmanı, İzmir; 21.01.2001
• “Halkla İlişkiler”, Eğitim Semineri; Aday Öğretmenlere Yönelik Hizmet
İçi Eğitim, İzmir; 06.04.2002
• “Müşteri İlişkileri, Müşteri Memnuniyeti, Müşteri Sadakati”; Eğitim
Semineri; Vatan Otobüs İşletmeciliği, İzmir; 25.06.2002
II. PROJE
“Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servis Kalite İyileştirme” Projesi
(DURMAZ, Mustafa- BAŞOK YURDAKUL, Nilay- GÜLTEKİN, BilgehanGÜREL, Ş.Emet- KURT, Hanifi- TURAN, Elif ile birlikte)
243
Download