TOKİ Haber Dergisi www.tokihaber.com.tr Haziran 2017 Sayı: 88 Çankırı Hedef Sürdürülebilir Kalkınma F Bir Kamu Girişimcisi Olarak TOKİ F Türkiye Düzcamda Avrupa Birincisi Fİstanbul'u Aydınlatan Miras TOKİ HABER Emlak Basın Yayın A. Ş. adına Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Ayşe Bakıcı Haber Müdürü Uğur Dülekalp Haber Merkezi Tayyar Sevim - Ömer Yılmaz Sorumlu Yazı İşleri Müdürü 04 Özlem Özdemir Yılmaz Reklam Müdürü Karadeniz’de hedef sürdürülebilir kalkınma Taylan Alpaslan Reklam Pazarlama Levent Yılmaz 16 Girişimcilikte kamu örneği Ulaştırma Sorumlusu 20 Sinan’ın Yazmaları Murat Özer 22 Sivas’ta yeni bir yaşam alanı Adres Bahçeşehir 1. Kısım Mah. Doğa Parkı Evleri Seyhan Cad. No: 10 Kat: 2 Daire: 12 Bahçeşehir Başakşehir/İstanbul Tel: 0 212 669 45 46 Faks: 0 212 669 67 20 26 Üç Köprü 34 Cam sektörünün lideri Türkiye 42 Yenilikçi inşaat malzemesi fibercement Web: www.tokihaber.com.tr 52 Yeniliğin peşinde bir ömür: YAPIM Mimar Alaaddin 66 Mutfak tasarımında ipuçları 70 İslam’ın Aynaları 18 Kahramankazan’a yakışan proje Rövaşata Yayıncılık Prodüksiyon ve Reklam Hizmetleri Ltd. Şti. Web: www.rovasata.co Tel: 0212 318 01 28 Yayınlar Koordinatörü Aykut Özdek Editör Beyhan Filiz Tasarım Bertuğ Yasavullar Yazı İşleri Müdürü 06 Ulusal Mimari Fikir Yarışması’nda konsept “Mahalle” 58 İstanbul’un endüstriyel mirası SOSYAL MEDYA www.toki.gov.tr twitter/MErgun_Turan twitter/Toki_Kurumsal Esra Coşkun Fotoğraf Serhat Özdek BASKI Mavi Ofset Basım Yayın San. Ltd. Şti. Tel: 0212 549 25 30 Web: www.maviofset.com Yayın Türü: Yaygın Süreli Yayın youtube/tokikurumsal 7 İklim 7 Bölge Mahalle Yaklaşık üç yıldır yeni bir üretim anlayışıyla hayata geçirdiğimiz konut projelerimiz, barınmanın yanı sıra sosyal yaşamın tüm ihtiyaçlarını karşılayan donatılarıyla, şehirlere model olan yeni yerleşim yerlerine dönüşüyor. Mimariden kaliteye, yerel ve özgün tasarımlarla üretimini yaptığımız konut projelerinde, şehirlerimizin mimarisini, kültürümüzün geleneksel yaşam ögelerini koruma hassasiyeti ve arayışı içindeyiz. Bu arayışın ilk adımı olarak 2014’te “Gelenekten Geleceğe” teması ile düzenlediğimiz 7 İklim 7 Bölge Ulusal Mimari Yarışması’nın ödüllü eserleri, toplamda 7 bini aşkın konutu kapsayan özgün tasarımlar olarak üretime alındı. Bugün Manisa, Hatay, Adana, Kütahya, Muğla, Amasya, Konya, Bursa, Gaziantep ve Çankırı’da yapımı süren bu eserler, İdaremizin ve ülkemiz mimarlarının gurur kaynağı, şehirlerimizin örnek projeleri olarak vücut buluyor. Mimari yarışmalarda büyük bir emek ve gayretin ürünü olan ödüllü eserlerin hayata geçirilmeden rafa kalkmasından mustarip olan mimarlık dünyamıza verdiğimiz sözü yerine getiriyoruz; ödül alan projeleri inşa ederek mimarlarımıza yeni bir kapı aralamış olmaktan, sektörümüzün lokomotif kuruluşu olarak buna öncülük etmekten memnuniyet duyuyoruz. Ve şimdi yeni bir çağrı daha yapıyoruz. TOKİ ve iştirak şirketimiz Emlak Konut GYO ile birlikte, “MAHALLE” teması üzerine yeni bir 7 İklim 7 Bölge Ulusal Mimari Kentsel Tasarım Fikir Yarışması başlatıyoruz. İnanıyorum ki, ülkemizin kıymetli mimarları; içinde pek çok değeri barındıran, yaşam tecrübesinin ilk mekânı olan Mahalle’yi, serbest yorumlarıyla birbirinden güzel projelere taşıyacaklardır. Saygılarımla, M. Ergün TURAN T. C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanı HEDEF SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (KEİ) 25’inci Kuruluş Yıldönümü Zirvesi’nde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sürdürülebilir kalkınmanın temel hedef olması gerektiğini vurguladı. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün (KEİ) 25’inci Kuruluş Yıldönümü Zirvesi, Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin kurucusu ve fikir babası olduğu Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nün geride 4 F HAZİRAN P 2017 kalan çeyrek asırlık geçmişin, bir uluslararası örgüt için hatırı sayılır bir kıdem ve tecrübe olduğunu söyledi. Türkiye’nin, Karadeniz bölgesinin huzuru ve refahını sağlamak için yapılacak çalışmaları desteklemeye devam edeceğini belirten Erdoğan, şu açıklamayı yaptı: “Önümüzdeki 15 yılın temel gündem konularından biri olan sürdürülebilir kalkınmayı, dönem başkanlığımızın ana teması haline getirdik. Dünyanın çeşitli bölgelerinde ekonomik eşitsizlikler devam ederken sürdürülebilir kalkınmanın şu aşama- da bir slogandan öteye geçemeyeceğini biliyoruz. Sınırsız üretim hırsı ve yüksek kâr anlayışıyla temel gıda ürünlerinin dahi tehlikeli katkı maddelerine maruz kaldığı bir dönemde, bu konuya hak ettiği önemin verilmediğini düşünüyoruz. Milyarlarca insan sefalet içinde yaşarken, kalkınmanın sürdürülebilirliği için herkesin çok daha fazla gayret sarf etmesi gerekiyor.” KEİ ORTAK PAYDADA BULUŞTURUYOR Erdoğan, bölge ülkeleri arasında siyasi ve askeri sorunlar olabileceğini, ancak örgütün bu sorunlardan mümkün olduğunca uzak tutularak, daha verimli hale getirilebileceğini vurguladı. Üye ülkelerin her birinin farklı dil ve kültürlere, siyasi anlayışlara, ekonomik seviyelere sahip olabileceğini söyleyen Cumhurbaşkanı, yine de herkesin derdinin, sevincinin, kıvancı ve tasasının Karadeniz coğrafyasının ortak paydasında birleştiğine dikkat çekti. Erdoğan, KEİ’nin sadece bir ortaklık değil, aynı zamanda bir komşuluk dayanışması ve kader paylaşması olduğunu belirterek, “Bugün bize bu örgütün en büyük başarısı nedir diye sorsalar, ‘Dünyanın en zor coğrafyalarından birinde, bölge ülkelerini aynı masa çevresinde ve ortak paydalar etrafında bir araya getirebilme becerisidir’ derim” açıklamasını yaptı. “TİCARET İŞBİRLİKLERİ YETERSİZ” Örgütün bir nevi mutfağı olan Çalışma Gruplarının güçlendirilmesinin önemine değinen Erdoğan, “Sokaklarımızdaki insanların günlük hayatına hitap eden projelere ne kadar fazla eğilirsek, o kadar doğru yoldayız demektir. Karadeniz Çevre Otoyolu Projesi, bu bakımdan çok güzel bir örnek olarak karşımızda duruyor. Biz, projenin ülkemize ait kısmını 10 yıl önce tamamlamıştık. Diğer ülkeler de benzer projeleri tamamlarsa, Karadeniz’i çepeçevre saran, insanlarımızı birbiriyle kucaklaştıran bir ulaşım ağını kurmuş oluruz” dedi. Konuşmasında, Türk müteahhitlerinin Karadeniz coğrafyasının çeşitli şehirlerinde inşa ettiği tesisleri “Geleceğe yapılmış birer yatırım” olarak gördüğünü ifade eden Erdoğan, bu örneklere rağmen ticaret ve yatırımların, ülkelerin potansiyellerinin çok altında ve yetersiz olduğunu vurguladı. Erdoğan, “Adriyatik’ten Pasifik’e, Sibirya’dan Toroslar’a kadar uzanan bu engin coğrafyanın imkânlarını çok daha iyi değerlendirmenin yollarını aramalıyız. Sadece turizm alanındaki potansiyeli hakkıyla kullanabilmek dahi, Karadeniz’in geleceğinde yepyeni bir dönemin başlamasını sağlayacaktır” dedi. • TOKİ Haber F5 TOKİ ve iştirak şirketi Emlak Konut GYO tarafından mimarlık ve şehircilik dünyamızda farklı fikir ve arayışların önünü açabilmek için hayata geçirilen Ulusal Mimari Fikir Yarışmalarının ikincisi “Mahalle” teması ile düzenleniyor. Yarışmada ödül alan konut projeleri, ilk yarışmada olduğu gibi bölgelerinde inşa edilecek. Konut ve inşaat sektörünün öncü kuruluşu TOKİ, yenilediği üretim disiplinleriyle dar ve orta gelir grubundaki vatandaşlara yönelik konutlarda yeni konsept ve fikirleri hayata geçirmeye devam ediyor. 2014’te yenilenen üretim felsefesiyle, günün ihtiyaçlarına yanıt veren, yüksek kalitede, kültür ve mimariyi gözeten yeni bir konut anlayışını hayata geçirmeye başlayan TOKİ, az katlı, yörelerin yerel mimari çizgilerinden, kültür ve geleneklerinden ilham aldığı 6 F HAZİRAN P 2017 binlerce konutluk özgün projeleri uyguluyor. Bu anlayışla üç yıl içinde 100 binin üzerinde konut ve yeni yaşam alanını içeren projeler tasarlayan ve inşasını yürüten TOKİ, aktif ve dinamik üretim kabiliyetini, yeni arayış ve fikirlerle geliştirmeye devam ediyor. TOKİ, iştirak şirketi Emlak Konut GYO ile birlikte 2014’te düzenlediği 7 İklim 7 Bölge Gelenekten Geleceğe temalı yarışmanın ardından, bu yıl “Mahalle” konseptiyle ikinci yarışma- yı hayata geçiriyor. Yarışmada ödüle değer bulunan projeler, ilk yarışmada olduğu gibi projenin ait olduğu bölgede belirlenmiş tasarım ve uygulama alanında hayata geçirilerek, kentlere, mimarisi ve uygulamasıyla örnek olacak yeni yerleşim alanları kazandırılacak. YARIŞMANIN AMACI Yarışmayla, insanların etkileşimlerde bulundukları, birbirlerinin hayatlarına dokundukları en temel alan olan ma- hallenin, günümüz kentsel ihtiyaçları ile güncel şehircilik, kentsel tasarım, mimarlık ve peyzaj anlayışları doğrultusunda kurgulanması amaçlanıyor. Bu doğrultuda; kentsel ölçekte şehrin kimliğini ve sürdürülebilir gelişimini destekleyen, fiziksel ve toplumsal açıdan yaşam alanı ölçeğinde ise yöresel mimari ve geleneksel değerlere saygılı, sosyal bütünleşmeyi sağlayan, estetik açıdan kaliteli ve özünde insanı odağa alan yaşam alanlarının oluşmasının teşviki amaçlanıyor. NEDEN MAHALLE? TOKİ Başkanı M. Ergün Turan, 7 İklim 7 Bölge Ulusal Mimari Kentsel Tasarım Fikir Yarışması’nda “Mahalle” konsepti üzerindeki arayışı, şehirlerin yıllar içerisinde geldiği seviyeyi değerlendirerek başlattıklarını belirtti. Hızlı nüfus artışı ve köyden kente yoğun göçe hazırlıksız yakalanan şehirlerin plansız ve çarpık yapılaşmaya muhatap olduğunu söyleyen Turan, söz konusu yapılaşma ve değişen yaşam koşullarının kimliksiz yapılaşma ve estetik değerlerin göz ardı edilmesi ve birleşmesiyle, binlerce yıllık bir mimari kültür, gelenek ve birikimin yansıması olan mahallelerde özgün mekânsal ve sosyo-ekonomik dokunun bozulmasına ve kaybolmasına neden olduğunu vurguladı. Turan, şunları söyledi: “Geleceğe aktarılması gereken zengin kültürel birikime sahip ülkemizde, konut ve yaşam alanlarının yerel kimliğinin korunması ve yaşam kalitesinin arttırılması için yeni ve bütüncül değerlendirmelerin yapılması son derece önemlidir. “Mahalle”, şehirlerimizin geleneksel ve kadim değerlerinin günümüz yaşam koşullarına yansıtılmasında, bütün bu değerleri küçük ölçekte barındırması bakımından model olarak kullanılabilecektir. Bu nedenle, mahalle diyoruz. “MAHALLE OKULDUR, YAŞAM TECRÜBESİDİR, GÜVENDİR” “Kuşkusuz mahalle sadece fiziki varlık alanını temsil etmiyor. Mahalle daha çok sosyolojik ve de psikolojik boyutta insanları şekillendiriyor. İnsan, hayat tecrübesine mahallesinde başlıyor. Eski mahalle geleneğini düşündüğümüzde, bir bakkalın tezgâhında küçük bir çocuğun bir liralık ilk alışverişiyle dünyayı satın almışçasına yaşadığı TOKİ Haber F7 mutluluğu hatırlıyoruz. Özgüven mahallede başlıyor. İnsan, yaşamı mahallede öğreniyor, tartışmayı, uzlaşmayı, güvenmeyi, dayanışmayı, oynamayı, gülmeyi ve ağlamayı, kısacası yaşamı, önce mahalle öğretiyor. Bu yüzden mahalle okuldur, yaşam tecrübesidir, güvendir. Mimari kültür ile yaşam kültürüne nüfuz etmiş bu ortak yaşam alanının, mimarlarımızca sürdürülebilirlik ve sosyal ilişkiler temelinde serbestçe yorumlanmasını bekliyoruz. Mimarlarımızı, şehir plancılarımızı bu yönde yeni fikirler geliştirmeleri için samimi bir çaba ile teşvik ediyoruz.” ÖDÜL ALAN PROJELER KAĞIT ÜZERİNDE KALMAYACAK, İNŞA EDİLECEK Yarışmanın en önemli özelliğinin ödüllü projelerin hayata geçirilmesi olduğunu hatırlatan Turan, 2014’te düzenlenen yarışmada ödül kazanan eserlerin inşa edilmekte olduğunu söyledi. Bu eserlerin Türkiye’nin örnek konut ve yerleşim projeleri olarak şehirlere değer kattığını vurgulayan Turan, mimarların emek ve gayretinin, ortaya çıkardıkları eserlerin, raflarda biriken pek çok mimari yarışma projesi gibi asla kağıt üzerinde kalmayacağını, İdarenin önümüzdeki dönemde ülkemizin her bölgesinde uygulama yapmayı planladığı alanlar arasından belirlenen yarışma alanlarında geliştirilecek yeni yarışmanın eserlerinin de aynı anlayışla hayata geçirileceğini kaydetti. SEÇKİN JÜRİ Özellikle genç mimarların teşvik edilmesi amacıyla çeşitli ödüllere yer verilen “Mahalle” temalı 7 İklim 7 Bölge Ulusal Mimari Kentsel Tasarım Fikir Yarışması’nın Asli Jüri üyelerini, İTÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Murat Gül (Jüri Başkanı), Prof. Dr. Zekiye Yenen (YTÜ - Mimar ve Şehir Plancı), Doç. Dr. Yasin Çağatay Seçkin (İTÜ - Mimar), Hicran Çakmak (Emlak Konut GYO A.Ş. Projeler Dairesi Başkanı - Mimar), Mustafa Levent Sungur (TOKİ Toplu Konut Projeleri ve Araştırma Dairesi Başkanı - İnşaat Mühendisi), Bünyamin Derman (Y. Mimar) ile İbrahim Hakkı Yiğit (Y. Mimar) oluşturuyor. Yarışmanın Danışman Jüri Üyeliğini, Fatma Varank (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yard. V. - Mimar), Uğur İnan (Başbakanlık TOKİ İmar Planlama ve Kentsel Yenileme Dairesi Başkanı - Y. Şehir ve Bölge Plancı), Beşir Ayvazoğlu (Araştırmacı ve Yazar), Ömer L. Arı (Y. Mühendis), Prof. Dr. İsmail Coşkun (İstanbul Ü. - Sosyolog) ve Kamil Bulut (Bakkallar Odası Bşk.) yaparken; Raportör olarak ise şu isimler yer alıyor: Veysel Gençdal (Mimar), Ahmet Kutluğ Gayretli (Mimar), Evrim Keskin (Mimar) ve Başak Betül Karabulut (Mimar). İNSANIN ŞEHIRLE BÜTÜNLEŞTIĞI KAPI… Mahalle, literatürde sosyal ve fiziki bir birim olarak tanımlanıyor. Dünyanın farklı coğrafyalarında farklı biçimlerde tanımlanan bu kavram, bölgenin kültürel yapısı, inançlar ve yüzyıllar boyu biriken alışkanlıklar sonucu şekilleniyor. Türkiye özelinde mahalle anlayışı da içerisinde yaşayan insanlar ve ailelerin bölgeye özgü sosyo-ekonomik değerleri ve uzun bir sürecin sonunda oluşan sosyal yapıları çerçevesinde oluşuyor. Bir ülkenin sadece farklı bölgelerinde bulunan şehirlerde değil, aynı kentin içindeki farklı yerlerinde dahi mahalle anlayışı farklılık gösterebiliyor. Ancak sosyolojik araştırmalar dışında tanımlanan bu değişkenler dışında, bu “özel” yaşam alanlarında pek çok ortak değer de bulunuyor. Tarih boyunca şekillenen Türk mahalle yapısında, bir arada yaşayan insanlar birbirlerine karşı sorumlu olup, sosyal bir dayanışma içerisinde hareket ediyor. Türk mahalle kültürü üzerine araştırmalar yapan Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Alver’e göre mahalle, şehre ait olma ve onu sahiplenme durumunu tanımlıyor; “Bu kavram, insanın insanla olduğu kadar, insanın şehirle, şehir dokusuyla, şehrin mekânlarıyla ve şehrin ruhuyla iletişime geçtiği, şehirle bütünleştiği bir kapıdır. Mahalle, şehirden kopuk bir hal değil, aksine varlığını şehrin varlığıyla tamamlayan, ruhunu şehrin ruhuna ekleyen bir var oluş zeminidir.” www.7iklim7bolge.com Özellikle genç mimarların teşviki amacıyla çeşitli ödüllere yer verilen yarışmaya ilişkin ayrıntılı bilgi ve şartnameye www.7iklim7bolge.com adresli web sitesinden ulaşılabiliyor. 8 F HAZİRAN P 2017 F TOKİ Haber CİHAN SEVİNDİK Manisa Akgedik “YARIŞMA ÖRNEK TEŞKİL EDİYOR” “Günlük ve kentsel ihtiyaçların gözetilerek, tasarlanmış çevreler yaratılması ve bu girişimin diğer idarelerce örnek teşkil etmesi bakımından bu yarışmanın hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor. Günümüzde uygulanan, mimari bağlamından kopuk toplu konut fikrine eleştirel yaklaşılması ve Türkiye genelinde bu fikrin olgunlaştırılması amacıyla, yarışmanın açılmasının çok büyük bir adım olduğuna inanıyoruz. Projelerimizi hazırlarken, yarışmanın da ana konsepti olan, düşük yoğunluklu ve alçak katlı konut tipolojisinin günümüz koşullarında işlevselliğini araştırıp; kaybolmaya yüz tutmuş geleneksel alışkanlıkları ve komşuluk ilişkilerini yeniden canlandırmayı amaçladık. Tasarımı, bulunduğu çevreyle, içerdiği bağlamıyla ve sosyo-kültürel çevresiyle birlikte ele almak gerekir.” Muğla Emir Beyazıt ZEYNEP CANAN SEVİNDİK “TEKTİPLEŞMEDEN UZAKLAŞMAYA KATKIDA BULUNMAK İSTEDİK, DENEYİM KAZANDIK” “Mimari proje yarışmaları, özellikle genç mimarlar için farklı konularda fikrini söyleyebilmek, eşit koşullarda proje geliştirebilmek adına büyük önem arz ediyor. TOKİ’nin, konut yapılarının tektipleşmesinden uzaklaşmak ve az katlı yapılaşmaya doğru yönlenmek fikrini olumlu bularak bu yarışmaya katkıda bulunmak istedik. Projelerimizi hazırlarken, toplu konut yapılarının süregelenin aksine, farklı şekilde yorumlanabileceği fikrini benimsedik. Yarışma, mimarlık kariyerimizin ilk dönemlerinde büyük bir deneyim sahibi olmamıza ve farklı disiplinlerle ortaklaşa bir projeyi hayata geçirmemize olanak sağladı. Aynı zamanda bu yarışmayla ilk mimari projemiz, uygulama süreciyle nihayete ermiş oldu.” 10 F HAZİRAN P 2017 ÖZLEM EREN MEHMET HAKAN AKAY Amasya Merkez “MAHALLE KONSEPTİ SEÇİMİ ÖNEMLİ” “Yarışmaya katılırken hedefimiz öncelikle daha yaşanabilir, insan ölçeğinde konut alanları tasarlamak, insanlar arasındaki karşılaşmaları arttırarak komşuluk ilişkilerini canlandırabileceğimiz kamusal ve yarı kamusal alanlar yaratmaktı. Yarışmanın fikir bazlı olması, konu hakkında özgür bir biçimde düşünebilmemizi sağladı. Ayrıca, sonrasında projelerin uygulanabiliyor olması, yarışmacılar açısından da önemliydi. TOKİ’nin bu yarışmayla beraber benimsediği ‘mahalle’ unsuru, günümüz şehirlerinde, kaybedilen değerlerden biri olması nedeniyle önemli. Zira, toplumsal dayanışmayı temelinde barındıran bu olgu, kişilerin bulundukları mekanlara olan aidiyet duygusunu arttırır.” İLKER İĞDELİ CEYDA GÖKOĞLU İĞDELİ “EN ÖNEMLİ NOKTA FİKİRLERİN UYGULANMASI” “Bu yarışmanın ‘yer’ ile bağlam arayışında olması, yerel mimariyi ön planda tutmaya çalışan bir çabası oluşu, ilgimizi çeken yaklaşımlar oldu. Bölgelere göre dağılan bir yarışma programı olduğu için sunacağımız önerinin yer aldığı bölgeyle ilgili ön okumalar yaparak, yarışmanın bağlamına katkıda bulunmaya çalıştık. Bizler için bu yarışma sonrasında fikirlerin uygulanıyor olması mimar olarak mesleğimizde ulaşmak istediğimiz önemli bir nokta. Ayrıca, uygulama sürecindeki mimari üretimin yanı sıra diğer mühendislik dalları ile koordineli bir şekilde çalıştığımız için teknik olarak önemli bir bilgi birikimimiz oldu.” Kütahya TOKİ Haber F11 KORKUT YILDIRIM “ŞEHİRCİLİKTEKİ ANLAYIŞ BAŞARILI” “Katılma kararı alırken yarışmanın amacı olan her bölge ve iklim bağlamında, gelenekten referans alarak geleceği kurgulama fikri de bu kararımızı etkiledi. Yarışma ile elde edilen projelerin çoğunda, günümüz konut siteleri anlayışından farklı olarak mahalle ve meydan, sokak kurgusunun yapılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu anlamda konut ve apartman tiplerinden bağımsız olarak şehircilik anlamında yapılmaya çalışılan anlayışın başarılı olduğunu düşünüyorum. Yarışma ortamları, birçok fikri de ortaya çıkarıyor. Bunlara fırsat verilip değerlendirildiğinde, mimarlığımız ve şehirciliğimiz için çok önemli katkıları oluyor.” AHMET YILMAZ “MİMARLIK ŞEHİR PLANLAMASINA KATKI SAĞLAMALI” “Yarışma hakkında mimarlık yayınlarından bilgi sahibi olduk. Projelerimizi hazırlarken mevcut şehircilik yaklaşımlarının tek çözüm olmadığını, yaşamaya uygun olmayan fiziksel çevrenin kaderimiz olmadığını, geçmişteki şehircilik birikimlerimizin ve değerlerimizin bugünün koşullarında tekrar ele alınabileceğini düşünerek vurgulamaya çalıştık. TOKİ’nin bu yarışmadan sonra yaptığı çalışmalarda, yeni açılımlar sağladığını düşünüyorum. Yarışma sürecinde ve sonrasında mimarlık ortamının şehir planlama sürecine katkı sağlaması ve etkin rol oynaması gerektiğini daha da iyi kavradım.” Gaziantep Şehit Kamil Konya Gödene 12 F HAZİRAN P 2017 Hatay Payas Hatay Payas H. LEVENT FIRAT TUĞBA OKCUOĞLU FIRAT “MÜELLİFLERLE BİLFİİL HAYATA GEÇECEK PROJELER ÇALIŞILIYOR” “Yarışmanın en önemli tarafının TOKİ’nin dereceye giren müelliflerle bilfiil hayata geçecek projeleri çalışmaya başlaması oldu. Kendi adımıza, şu an ilk etabı uygulanmakta olan ve 1.906 konuta sahip kentsel ölçekteki yerleşimde, özellikle vaziyet planı bakımından yarışmada ortaya koyduğumuz planlama anlayışının bir devamı olarak uygulama olanağını bulduk. ‘Geçmişin mimari yapısını’ günümüze uyarlamakla uğraşmanın doğru bir tavır olduğunu düşünmüyoruz, gerekli de değil. Gelenekten bahsedebilmek için tutarlı sürekliliklerden ve daha da önemlisi geçmişle kurulan bir anlam bütünlüğünden söz edebilmek gerekir.” TOKİ Haber F13 TOKİ TARAFINDAN UYGULANAN YARIŞMA PROJELERİ TOKİ, 2014 yılında düzenlenen 7 İklim 7 Bölge Gelenekten Geleceğe Ulusal Mimari Proje Yarışması’nda ödüle değer bulunan projeleri, kazandıkları bölgelerde ve uygun diğer bazı konut alanlarında hayata geçirmeye başladı. Eserler, toplamda 7.351 konutun üretileceği yeni yaşam alanlarında, şehirlere değer katan örnek uygulamalar olarak inşa edilmeye devam ediyor. EGE BÖLGESİ 1’İNCİ - Cihan Sevindik MANİSA YUNUS EMRE AKGEDİK - 1.101 (1.101+8) KONUT AKDENİZ BÖLGESİ 1’İNCİ - Fatma Tuğba Okçuoğlu Halit Levent Fırat HATAY DÖRTYOL PAYAS GECEKONDU ÖNLEME BÖLGESİ-1.818 KONUT 2’NCİ – Rıdvan Fil ADANA İLİ SARIÇAM İLÇESİ, BURUK MAHALLESİ - 825 KONUT 2’NCİ MANSİYON – İlker İğdeli KAYAŞEHİR 22. BÖLGE İÇ ANADOLU BÖLGESİ 1’NCİ - Zeynep Sevindik MUĞLA MERKEZ EMİRBEYAZIT - 1.106 KONUT 2’NCİ - Özlem Eren AMASYA MERKEZ ZİYARET 2. ETAP - 356 KONUT 3’ÜNCÜ - Korkut Yıldırım KONYA MERAM GÖDENE - 804 KONUT GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ 1’İNCİ – Ahmet Yılmaz BURSA İZNİK SELÇUKLU -165 KONUT GAZİANTEP ŞEHİTKAMİL BEYLERBEYİ - 666 KONUT ÇANKIRI MERKEZ KENTSEL DÖNÜŞÜM 2’NCİ ETAP - 502 KONUT • 14 F HAZİRAN P 2017 F TOKİ Haber DOĞAL ve GÜÇLÜ ISI, SES ve YANGIN BLOK ve KAPLAMA YALITIM SIVASI YALITIM PANELİ BLOK ve PANEL YAPIŞTIRICI www.perstone.com.tr 3. Organize Sanayi Bölgesi 83303. Cadde No:34 Başpınar, Şehitkamil / Gaziantep Tel: +90 (342) 337 94 66 Faks: +90 (342) 337 94 67 fikirzen.com YALITIMI BİR KAMU GİRİŞİMCİSİ OLARAK TOKİ TOKİ Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik, TOKİ’nin başarı parametrelerinin liderlik ve kararlılık, siyasi ve ekonomik istikrar, yetkilendirme ve finansman olduğunu söyledi. TOKİ Başkan Yardımcısı Mehmet Özçelik, İstanbul Üniversitesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Dünya Teknoloji, İnovasyon ve Girişimcilik Konferansı’nda, Yenilikçi Ekonomi Merkezli Kamu ve Özel Sektör Uygulamalarına dönük TOKİ tecrübesini paylaştı. Özçelik, teknoloji, inovasyon ve girişimciliğin özellikle inşaat ve konut sektörü içinde hayati bir öneme sahip olduğunu belirtti. GİRİŞİMCİLİĞİN ARTAN ÖNEMİ “Bir Kamu Girişimcisi Olarak TOKİ: Yaygın, Yenilikçi, Konut Üretim Politikaları” başlığı altında TOKİ tecrübesini anlatan Özçelik, dünya nüfusunun yılda 80 milyon arttığını, bu verilere göre, 2050 yılında 11 milyar nüfuslu bir dünyanın öngörüldüğünü 16 F HAZİRAN P 2017 söyledi. Buna göre 2030 yılına kadar yaklaşık iki milyar kişinin konuta ihtiyaç duyacağını anlatan Özçelik, tüm bu sorunların çözümünde, girişimciliğin önemli bir rol oynadığı değerlendirmesini yaptı. 14 YILDA 783 BİN KONUT 140 MİLYAR TL’LİK YATIRIM TOKİ’nin uyguladığı iş modelinin, dünyada birçok ülke tarafından ilgiyle izlendiğini söyleyen Başkan Yardımcısı Özçelik, 1984 yılında kurulan İdare’nin 2002 yılında büyük bir hamle yaptığını hatırlatarak, sözlerine şöyle devam etti: “2002’de 58’inci hükümetimizle başlayan dönemle, TOKİ’de mali ve hukuki düzenlemelerle birlikte inanılmaz bir girişimcilik örneği gösterilmiştir. 14 yıl içinde 783 bin konut rakamına ulaşılmıştır. Bu sadece TOKİ’nin iş gücünün yarısıdır. Diğer yarısı da kamunun ihtiyaç duyduğu eğitim, sağlık, güvenlik, spor gibi hizmet binalarının yapımına ayrılmıştır.” TOKİ’nin, Türkiye’nin 81 ilinde yaklaşık 900 ilçede inşaat yapan bir kurum haline geldiğini vurgulayan Özçelik, “İdaremizin şu anda 700’e yakın şantiyesi bulunmaktadır. Burada önemli olan husus, bu hizmetlerin hangi bütçeyle, nasıl yapıldığı ve bu bütçenin nasıl oluşturulduğudur. TOKİ, devletin genel bütçesinden pay almayan bir kamu kuruluşudur. Yani kendi kaynaklarını kendisi üretmektedir. İşte burada girişimciliğin önemli bir rolü vardır” dedi. TOKİ’nin uyguladığı modelin girişimcilik açısından dört temel parametreyle açıklanabileceğini anlatan TOKİ Başkan Yardımcısı Özçelik, bunların; “liderlik ve kararlılık”, “siyasi ve ekonomik istikrar”, “yetkilendirme” ve “finansman” olduğunu söyledi. Özçelik şöyle devam etti: “Genelde kamu kurumları, birbirine benzeyen, esnekliği sınırlı ve değişime daha geç adapte olabilen yapılardır. Kuruluş yapıları ve teşkilatlanma biçimleri birbirine benzer. Fakat TOKİ, bu konuda uygun çözümler üretebilmiştir. Başbakana doğrudan bağlanarak bürokrasiden daha az etkilenen bir kurum haline gelmiştir. İşte İdare’ye bu girişimci ruh sağlandıktan sonra kaynak sağlayan projeler üretilmeye başlanmıştır. Bunda da oldukça başarılı olunmuştur. Son 14 yıl içinde yaklaşık 783 bin konut ve 140 milyar TL’lik yatırım yapılmıştır.’’ • F TOKİ Haber KAHRAMANKAZAN’A YAKIŞAN PROJE 18 F HAZİRAN P 2017 TOKİ, Ankara’nın Kahramankazan ilçesine 340 konut inşa edecek. Proje modern inşa teknikleri uygulanarak, geleneksel mahalle yapısı ve az katlı planlamayı esas alan bir mimari yaklaşımla hazırlandı. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ), Ankara’nın Kahramankazan ilçesinde 340 konutun yer alacağı bir projeye başlıyor. Tünel-kalıp sistemiyle inşa edilecek proje, modern cephe tasarımına sahip olacak. İlçedeki yeni yaşam alanı, geleneksel mahalle dokusunu esas alan bir konsept içinde az katlı konutlardan oluşan bir mimari yaklaşım ile tasarlanıyor. GÜVENLİ İNŞAAT TEKNİĞİ TOKİ’nin güvenli yapıların inşası için uzun yıllardır tercih ettiği tünel-kalıp sistemi, Kahramankazan’daki konut projesinde de kullanılıyor. Sistem, bina güvenliği kadar, projenin daha hızlı tamamlanmasında da önemli avantajlar sağlıyor. Kahramankazan konut projesinde farklı taleplere yönelik 300 adet 2+1 ve 40 adet 3+1 oda planlı 340 konut yer alıyor. 14 BİN METREKARE YEŞİL ALAN Projenin planlamasında dikkat edilen bir diğer unsur ise cepheler. Konutların yer aldığı alanda yapılan planlama ile binalara geniş açılı bir cephe görüşü sunuluyor. Az katlı bloklar ile söz konusu cephe görüşünün birleştirilmesiyle geleneksel mahalle dokusuna dönük bir yansımanın elde edilmesi amaçlanıyor. Modern tasarım ile mahalle konseptini birleştiren yaşam alanının bir diğer önemli özelliği, sosyal donatılar ve geniş yeşil alanlar. Yaklaşık 14 bin metrekarelik yeşil alana yer verilen projede, hedeflenen mahalle kurgusu peyzaj çalışmaları ile tamamlanacak. Kaya bahçesi, çocuk oyun sahaları, fitness alanları ve oturma grupları ile Kahramankazan keyifli bir yaşam alanına kavuşacak. • TOKİ Haber F19 SİNAN’IN KALEMİNDEN Prof. Dr. Suphi Saatçi, “Mimar Sinan Yazmaları” konulu seminerde Osmanlı mimarlık tarihinin en büyük ismi hakkında yaptığı araştırmalardan edindiği bilgileri paylaştı. “SİNAN, ÜSLUP VE BİÇİMİ BİRLEŞTİRDİ” Prof. Dr. Suphi Saatçi TOKİ tarafından 18’incisi düzenlenen Ev ve Şehir Seminerleri’nde Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Mimarlık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Suphi Saatçi, “Mimar Sinan Yazmaları” hakkındaki araştırmalarını aktardı. Sinan hakkında yeterli bilgiye sahip olunmadığına dikkat çeken Saatçi, çalışmaları neticesinde büyük oranda Mimar Sinan’ın yazdığı kanaatine vardığı bazı bilgilere ulaştığını anlattı. Suphi Saatçi, Mimar Sinan hakkında birkaç tane yazma bulunduğunu, ancak bunların arasında öne çıkan iki yazmadaki bilgilerin daha doğru olabileceğini ifade etti. Saatçi, Tezkiretü’l-Bünyan ve Tezkiretü’l-Ebniye içerisinde bulunan bazı bilgilerin içeriğinin, sadece Mimar Sinan tarafından bilinebileceğinden yola çıkarak bunları kendisinin yazdığı değerlendirmesine ulaştığını belirtti. Bu belgelerden Tezkiretü’l-Bünyan’da genel yazı karakterinden farklı olan not düşülmüş 20 F HAZİRAN P 2017 yazılar bulunduğunu söyleyen Saatçi, şu bilgileri paylaştı: “Bu notlarda bulunan; inşaatların başlama ve bitiş tarihi, harcanan para miktarı, ayrıca Tezkiretü’l-Ebniye’de listelenen yapıların türlerinin ve sayılarının keskinliği, sadece işi yapan tarafından, yani Sinan tarafından bu kadar ayrıntılı bilinebilir. Ayrıca, metinlerde adı geçen sadrazam gibi devlet yöneticilerinin de görevde oldukları yıllar göz önüne alındığında ve devşirildiği yıllar hesaba katıldığında, büyük ustanın doğum tarihinin de bilinenden daha geç olduğunu, yani bir yıl eksik veya ileri, tahminen 1500 yılında olduğu sonucuna da ulaşılabilir.” Tezkiretü’l-Bünyan’da Mimar Sinan’ın altı eserini anlattığını belirten Prof. Dr. Suphi Saatçi, sunumunda bu eserlerin ortaya çıkış hikayelerini ve mimarlık üzerindeki etkilerini aktardı. Anlatılan Şehzade Cami, Kırkçeşme Su Tesisleri, Süleymaniye Cami ve Külliyesi, Mihrimah Sultan Bahçesi’ndeki su dolabı, Büyükçekmece Köprüsü ve Selimiye Cami’nin her birinin birer mühendislik harikası olduğuna vurgu yapan Saatçi, Mimar Sinan’ı farklı kılan özelliğini şu sözlerle dile getirdi: “Pek çok mimari tarz görmüş olsa da Sinan, bunlardan hiçbiri olmamış. Tümünü bir potada eritmeyi başarırken yapıları onlara benzememiş. Çünkü işlerini, kendi toplumunun sanatı, kültürü ve malzemesiyle ifade etmiş. Sinan üslup ve biçimi birleştirdi. Yapılarındaki kubbe teknikleri, deneye deneye tek kubbeye kadar gelişmiş. Mühendislik yeteneği, yaptığı pek çok eserin günümüzde dahi ayakta kalmasını, hatta hâlâ işlevsel olmasını sağlıyor.” • j “Ser-i mimaran-ı hassa El-fakir Sinan” Sinan’ın Kanlıca’daki İskenderpaşa Hamamı inşa defterindeki imzası. F TOKİ Haber SİVAS’TA HUZURLU VE GÜVENLİ YAŞAM TOKİ, Sivas’ta artan konut ihtiyacını gidermek amacıyla yeni projeler geliştirmeye devam ediyor. Kısa sürede inşa edilerek teslim edilen 902 dairelik Sivas Merkez Toplu Konutları, yeşil alanları ve sosyal donatılarıyla sakinlerine keyifli ve konforlu yaşam imkânı sunuyor. 22 F HAZİRAN P 2017 Halis Arslan Hüsne Yıldız Samiye Şahin Türkiye’nin hemen her şehrinde konut ihtiyacını gidermek için yüzlerce farklı nitelikte projeyi yürüten TOKİ, Sivas Kılavuz Mahallesi’nde inşa ettiği 902 konutluk proje ile şehir sakinlerine yeni bir yaşam alanı hazırladı. Temmuz 2015’de yerleşimin başladığı konutlar, şehir merkezine yakınlığının yanı sıra altyapı ve sosyal donatılar açısından da keyifli bir yaşam sunuyor. GÜVENLİ YAŞAM ALANI TOKİ’nin Kılavuz Mahallesi’ne inşa ettiği toplu konutlardaki evine yaklaşık 8 ay önce yerleşen 70 yaşındaki Samiye Şahin, burada 37 yaşındaki engelli kızı Güler Üzen ile beraber yaşıyor. Evinden çok memnun olduğunu ifade eden Şahin, kızı ile huzuru TOKİ konutlarında bulduğunu söylüyor. “Evim çok güzel. Kızımla beraber dışarıya çıktığımızda rahatlıkla gezebiliyoruz” diyen Şahin, “Site yönetimi, binanın iç kısımlarını ve etrafının temizliğini çok iyi yapıyor. SİVAS’IN MİMARİ YAPISI DEĞİŞİYOR Mİmar SAMİ AYDIN SİVAS Beledİye Başkanı Sivas Belediye Başkanı Mimar Sami Aydın, gerçekleştirdikleri çalışmaları anlatırken, Sivas’ta TOKİ’ye büyük güven duyulduğunu söylüyor. TOKİ’nin uzun vadeli ödeme şartlarının, vatandaşı teşvik ettiğini ifade eden Aydın, konut açıklarının çok fazla olmasa dahi nitelikli konut açığı olduğunu belirtiyor. “Son yıllarda Sivas’ta belediye olarak daha çok az katlı, bahçeli evleri teşvik ediyoruz” diyen Sami Aydın, kentte bu anlamda son yıllarda yapılan inşaatların biraz daha birbiriyle örtüşen, belli karakteri içeren, estetiği de önemseyen bir yapıya büründüğüne vurgu yapıyor. Sivas’a TOKİ aracılığıyla mesken dışında çok farklı projelerin de kazandırıldığını anlatan Sami Aydın, yeni ihalesi yapılan 762 konutluk ve 1.000 konutluk iki ayrı projenin daha hayata geçirileceğini kaydetti. TOKİ Haber F23 “TOKİ SİSTEMİNİ SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIYORUZ” HATİCE DEMİROK SİVAS MERKEZ TOKİ SİTE YÖNETİM MÜDÜRÜ Toplam 17 kişi ile hizmet verdiklerini ve insanları memnun etmek için çalıştıklarını söyleyen Site Müdürü Hatice Demirok, çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: “Blok görevlisi arkadaşlar temizlik işlerine bakıyor. Binada herhangi bir arıza olması durumunda hemen müdahale ediliyor. Biz 24 saat boyunca site içerisinde kalmak zorundayız. 7/24 burada hizmet veriyoruz. Herhangi bir arızada; mekanik veya elektrik hiç fark etmez, hemen müdahale ediliyor. TOKİ’nin kurduğu sistemi, burada en güzel şekilde sürdürmeye çalışıyoruz.” Bir derdim, sıkıntım olduğunda hemen ilgilenerek kısa süre içerisinde çözüyorlar” sözleriyle memnuniyetini dile getiriyor. KULLANIŞLI KONUT DİZAYNI Sivas Merkez TOKİ Toplu Konutları’na taşınmadan önce yaşadığı evin kötü olduğunu vurgulayan Hüsne Yıldız taşınma sürecini şöyle anlatıyor: “TOKİ’nin konutlarına yazılmıştım. Burası bana kuradan çıktı. Böylece ev sahibi oldum.” Evde yalnız yaşadığını söyleyen Yıldız, yeni evinde yaşamaktan çok memnun olduğunu belirterek, memnuniyetini “Evim 2+1 ve dizaynı- 24 F HAZİRAN P 2017 nı çok beğeniyorum. Epey kullanışlı” sözleriyle anlatıyor. YEŞİL ALAN AVANTAJI Konutlarda eşi ve çocuğu ile yaşayanlardan biri de emekli memur Halis Arslan... Yeni evlerinde mutluluğu yakaladığını belirten Arslan, özellikle yeşil alanların fazlalığına dikkat çekiyor: “Konutlarımızın altyapısında bir sorun yok. Park ve bahçe çalışmaları da devam ediyor. Yeşil alanlar evlerimizin çevresini daha da güzelleştiriyor. Burada 900 aile var ve günden güne komşuluk ilişkilerimiz daha da güçleniyor.” j Konutlar, şehir merkezine yakınlığının yanı sıra altyapı ve sosyal donatılar açısından da keyifli bir yaşam sunuyor. • F TOKİ Haber FLOORPAN ile Konfor Her Yerde Her zaman, her yerde; konforu, kaliteyi, şıklığı FLOORPAN laminat parke ile yakalayın. Şehir Sohbetleri BEYHAN FİLİZ Her ülke ekonomik kalkınmada farklı yollar izliyor. Gebze Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Küçükmehmetoğlu’na göre bunlardan biri de “köprüler.” TOKİ’nin düzenlediği 17’nci Ev ve Şehir Seminerleri’nde “Üç Köprü: Mekansal Bütünleşme, Ulaşım ve Eşiklerin Aşılması” başlığı altında bir sunum yapan Küçükmehmetoğlu, “köprü” kavramının, fiziksel anlamının ötesine geçerek, bölgeler arasındaki engelleri kaldırdığını, insana değer kattığını vurguluyor. “Üç Köprü” tanımını yapan Prof. Dr. Mehmet Küçükmehmetoğlu, ilk köprünün fiziksel yatırımlar, ikincisinin ticareti kolaylaştıran vize muafiyeti gibi mevzuat ve kurumsal değişiklikler, üçüncüsünün ise kültürel yakınlık ve toplumsal uyum anlamına gelen “gönül köprüsü” olduğunu belirtiyor. Oluşturduğunuz “Üç Köprü” kavramının çıkış noktası nedir? “Üç Köprü” kavramı ilk kez 1838’de ortaya atılan bir görüş üzerine kurulu. Buna göre, örneğin iki bölge arasında var olan homojen bir ürünün fiyat farklılıkları, aslında bölgeler arası ticarete zemin hazırlar. Yani ürün fiyatının yüksek olduğu bölgeye, ürün fiyatı düşük olan bölgeden 26 F HAZİRAN P 2017 ÜÇ KÖPRÜ Prof. Dr. Mehmet Küçükmehmetoğlu, şehirlere yapılan yatırımların “köprü” görevi görerek bölgeler ve mekanlar arasındaki engelleri kaldırdığını söylüyor. “Üç Köprü” kavramını, fiziksel anlamının yanı sıra “engelleri aşmak” ve “bağ kurmak” olarak değerlendiren Prof. Küçükmehmetoğlu, bu alana yapılan yatırımların, rakamların ötesinde değerler ürettiğini vurguluyor. mal sevkiyatı olur. Bölgeler arasında ürünün piyasada oluşan fiyat farklılıkları, iki bölge arasındaki nakliye maliyetinden fazla ise orada bir kâr marjı oluşur. Böylece ticaret erbabı bir yerde ucuza temin edilen ürünü diğer tarafa aktararak kâra çevirmiş olur. Bu şekilde ticaretin de oluşması sağlanır. Ticaret, iki bölge arasındaki fiyat farkı, nakil maliyetine denk gelene kadar devam eder. Çünkü sevk ettiğiniz bölgede yüksek fiyatlı malın fiyatı arzı arttırdığımız için düşmeye başlar. Aynı şekilde, ihracatı yapan bölgede de ürünün fiyatı yükseliş eğilimine geçer. Böylece, bir bölgede fiyat düşerken, diğerinde yükseldiği için hem tüketiciler hem de satıcılar kâra geçmiş olur. Sonuç olarak, sistem dengeye oturur. Bu eylemler ve sonuçları, Mekansal Fiyat Denge Modeli olarak tanımlanıyor. “Üç Köprü” kavramı da tam bu noktada ortaya çıkıyor. Zira bu sistemin işlemesi ve yeni imkanların oluşması için “köprülere” ihtiyaç vardır. Yani “bağların” sağlanmasına veya “engellerin” kaldırılmasına... Bahsi geçen bu “Üç Köprü” nedir? Bu kavram ilk duyulduğunda özellikle İstanbul’da bulunan fiziksel köprüleri çağrıştırıyor. Ancak aslında anlatmak istediğim bunun biraz daha ilerisidir. İçerisinde tanımlanan “köprülerin” ilki gerçekten fiziksel olanlarıdır. Daha doğrusu, yapılan pek çok fiziksel yatırımı bunlara dahil edebiliriz. Örneğin havayollarının uçuş mesafelerinin kısalması, hem şirketlerin yakıttan tasarruf etmesini sağlar hem de yolcuların daha hızlı ulaşımını sağlayarak zamanlarından tasarruf ettirir. Telekomünikasyon altyapısının oluşturulması iletişimi kolaylaştırır ve ticari iletişimde bu önemlidir. Teknolojik altyapı ise para transferini kolaylaştırır. 30 gün yerine 10 günde yerine ulaşan bir ürün siparişi, hem ürünün daha hızlı kullanıma sunulmasını hem de işi yapan şirketin ödemesini daha erken almasını ve onu daha hızlı değerlendirebilmesini sağlar. Bir başka örnek de boru hatlarıdır. Denizin altından petrol veya doğalgaz iletmek yerine karada inşa edilecek hatlarla maliye rakamları önemli ölçüde azaltılabilir. Geçitler, hızlı tren ve daha pek çok şey fiziksel “köprüler” arasında sayılabilir... İkinci tip “köprüler” ise yasa ve mevzuatların düzenlenmesiyle oluşur. Bu “köprü” daha çok uluslararası düzeyde engelleri kaldırır ve bağlar kurar. Günlerce vize almak için beklemek yerine vizesiz başka bir ülkeye gitmek karşılıklı etkileşimi kolaylaştırır. Gümrük vergilerini uygun şekillerde ayarlamak veya benzeri düzenlemeler sınırın ayrıştırıcılığını azaltarak ticareti arttırır. Örneğin petrole zor ulaşan ve fiyatı yüksek TOKİ Haber F27 Geçitler, hızlı tren ve daha pek çok şey fiziksel “köprüler” arasında sayılabilir... olan Türkiye, bu doğal enerji kaynağına kolay ulaşabilen ve ülke içinde tüketimden fazla üretim yapabilen Irak ile arasında kurduğu ve kuracağı boru hattı ile engelleri kaldırarak bu durumu çözebilir. Bunun altyapısını da yasa ve mevzuatlarla oluşturarak projenin ilerlemesini sağlıyorsunuz. Birleştirmeden “akış” sağlanamıyor. Dünyadaki en büyük ekonomilerin en büyük ticaret ortakları komşu ülkeleridir. Daha yakından temin etmek kolay ve kârlı olur. Ucuza mal edildiği için iki taraf için de ilave katma değer ortaya çıkar. Çünkü erişim maliyetlerini asgari seviyeye indiriyorsunuz. Ayrıca ticaret yapmanın pek çok maliyeti vardır. Koşulların karşılıklı itibar edilebilir seviyede olması gerekir. Bunu da mevzuat ve kurumsal uyumlar ile oluşturulan köprülerle sağlıyorsunuz. “Üç Köprü” kavramının sonuncusuna da “gönül köprüsü” diyorum. Aralarında kültürel yakınlık olan ülkeler arasında tarihsel süreç sonucunda oluşan güven, bazen önceliğin birbirlerine verilmesini sağlayabiliyor. Taşınan ortak değerler karşılıklı etkileşimi, itibar edilebilirliği ve ticareti kolaylaştırıyor. “Köprüler” sadece ekonomi ve para ile mi ilgili? Aslında çok güzel formülize ettiği için ekonomiden kaynaklanıyor. “Köprüler” inşa edildiğinde ve ticaret başladığı zaman, fiyat karşılıklı dengelenir. Arası bölünmüş bölgelerde iki farklı ekonomi çalışır. Engeller kalktığında ise tek olurlar ve birlikte büyürler. Bağladığınız zaman, daha iyi olunan konularda karşılıklı ticaret imkanı ortaya çıkar. Bu sayede üretilen ve tüketilen ürünlerin geçişi kolaylaştıkça, ekonominin büyümesini, çalışmasını ve daha verimli olmasını sağlıyorsunuz. “Köprüler” 28 F HAZİRAN P 2017 iki ayrışık sistemi birbirine bağlayarak değer üretir. Ancak ekonomi ticaret ile birlikte ilave değer de üretir ve bu da bir kazanç olur. Yani birleştirme öncesi bir artı bir eşittir iki olan ekonomi, bütünleştiğinde aslında ikiden fazla olur. “Köprüler” aracılığı ile üretilecek refah, kültüre de yansıyor. Ekonomik değer üretildiğinde tüm faaliyetlere yansıyor. Sosyal alandan sanata, mimarlığa... Kültür dediğin, paradan münezzeh bir şey değil. Her şey paraya dönüşmez ama bağlantılıdır. Getirisi olmayan hiçbir sistem ayakta duramıyor. Tamamen verimsiz bir karşı tarafa “köprü” kurulur mu? “Köprüler” ihtiyaç yaratmak için mi, bir potansiyel olduğu için mi kurulur? Kazanç sadece para değildir. Uzun vadede dost da kazanabilirsiniz. Belki bir gün o ülke güçlenirse, insani ilişkilerde “gönül köprüsü” de oluşur. Hatta tercih ederlerse, belki ekonomik anlamda da karşılığı olur. Fakat iki tarafta da üretilen bir değer yoksa, “köprü” inşa etmek bir anlam ifade etmez. Zira üretilen değerlerin nakledilmesinden bahsediyoruz... İki tarafı birleştirdiğiniz zaman, ekonomi hareketlendiği için büyüme hız kazanır. Ekonomik yönden bakıldığında ise boşlukları doldurmak, engelleri aşmak, köprüleri inşa etmek için bekleyen pek çok ülke olduğu söylenebilir. Senin tutmadığını başkası dolduruyor. Küre ne kadar küçükse, kaynaklar da o kadar ulaşılabilir oluyor. Tabii “köprü” kurarken her konuda anlaşmak da gerekmez. Bazı alanlarda rekabet ederken bazı alanlarda anlaşırsınız. Güçlü olmanın bir yolu da etki alanını genişletmekten geçiyor. “Köprü” yapmazsanız, sizi kimse duymaz. Diğer yandan “köprüler” yıkılınca iki taraf da zarar görür. Bu nedenle ekonomik neticesi itibariyle, kimse “köprüleri” yıkma eğiliminde olamaz. Siyasi anlamda ülkelerarası problemler olsa da ticarette pek geri adım atılmaz. “Köprüler” yıkıldığında bir refah kaybına uğrar ve gerilersiniz. • F TOKİ Haber Bitlis 500 Kişilik Öğrenci Yurdu Gata Kültür ve İletişim Merkezi Güzler Parkı Karabük Gıda Tarim ve Hayvancılık Müdürlüğü Hizmet Binası Msb Ant Başkanlığı Hizmet Binası Denizli Tavas İlçesi 100 Yatakli Hastanesi ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi Kızılırmak Mah. 1446. Cadde no. 12/8 Çukurambar / Çankaya / Ankara [email protected] / [email protected] 5.312 KONUTUN KURALARI ÇEKİLDİ TOKİ’nin Niğde, Şanlıurfa, Elazığ, Kayseri, Konya, Çankırı, Kastamonu, Düzce ve Mardin’de inşa ettiği toplam 5.312 konutun hak sahipleri, noter huzurunda düzenlenen kuralarla belirlendi. Şanlıurfa Merkez Elazığ Zafran ELAZIĞ ZAFRAN Konut Sayısı: 385 Konutların Durumu: İnşaatları devam ediyor. Konut İnşa Planı: 2+1 KAYSERİ MİMARSİNAN Konut Sayısı: 578 Konutların Durumu: İnşaatları devam ediyor. Konut İnşa Planı: 2+1 Konya Meram Gödene KONYA MERAM GÖDENE Konut Sayısı: 802 Konutların Durumu: İnşaatları devam ediyor. Konut İnşa Planı: 677 (2+1), 125 (3+1) 30 F HAZİRAN P 2017 MARDİN MERKEZ Konut Sayısı: 180 Konutların Durumu: İnşaatları tamamlanma aşamasında. Konut İnşa Planı: 2+1 ŞANLIURFA MERKEZ MAŞUK 4. BÖLGE Konut Sayısı: 1.297 Konutların Durumu: İnşaatları devam ediyor. Konut İnşa Planı: 699 (3+1), 598 (4+1) NİĞDE EFENDİBEY Konut Sayısı: 1.357 Konutların Durumu: İnşaatları devam ediyor. Konut İnşa Planı: 7 (1+1), 475 (2+1), 840 (3+1), 35 (4+1) Niğde Ulukışla Kastomonu Araç Düzce Kaynaşlı Çankırı Kızılırmak ÇANKIRI KIZILIRMAK Konut Sayısı: 97 Konutların Durumu: İnşaatları tamamlanma aşamasında. Konut İnşa Planı: 2+1 NİĞDE ULUKIŞLA 1 .ETAP Konut Sayısı: 425 Konutların Durumu: İnşaatları tamamlanma aşamasında. Konut İnşa Planı: 319 (2+1), 106 (3+1) KASTAMONU ARAÇ Konut Sayısı: 96 Konutların Durumu: İnşaatları tamamlanma aşamasında. Konut İnşa Planı: 2+1 DÜZCE KAYNAŞLI Konut Sayısı: 95 Konutların Durumu: İnşaatları tamamlanma aşamasında. Konut İnşa Planı: 2+1 TOKİ Haber F31 TÜRKİYE DÜZCAMDA AVRUPA BİRİNCİSİ İleri teknoloji yatırımıyla yüksek standartlarda üretim yapan cam sektörü, düzcam üretiminde Avrupa lideri oldu. Yıllık 5.6 milyon ton üretim kapasitesiyle dünyada yüzde 4 paya ulaşan sektör, kaliteli ürünleriyle iç ve dış pazarda büyümesini sürdürüyor. DÜRDANE SEVİNÇ Cam, içi dışı bir, sade, temiz, sağlıklı oluşuyla altı bin yıldan uzun zamandır insanlığın vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. İlk keşfedildiğinde değerli taşlardan kabul edilen cam, zamanla sanat eserlerinden yemek masalarına hayatımızın pek çok alanına girdi. Bugün inşaat, otomotiv, beyaz eşya, gıda, meşrubat, ilaç, kozmetik, turizm, mobilya, boru, elektrik-elektronik, enerji gibi hemen her sektörde kullanılan cam, Türkiye’nin de en önemli sanayi kollarından biri haline geldi. Türkiye’de yaklaşık 80 yıllık geçmişe sahip olan cam sanayisi, camın ana gruplarını oluştu- 34 F HAZİRAN P 2017 ran düzcam (işlenmiş camlar dâhil), cam ev eşyası, sınai kaplar, cam ambalaj, cam elyafı, taşyünü ve camyünü üretiminde ileri teknolojilerle gelişmesini sürdürüyor. Cam sektörü, son 1012 yılda üretimini yaklaşık yüzde 140 oranında artırarak dünya cam sektöründe etkin konuma geliyor. Sektörün Türkiye’de ve yurt ÇOK KATLI YALITIMLI CAM İHRACATINDA İLK 5 ÜLKE (BİN DOLAR) dışında kurduğu toplam 5.6 milyon ton/yıl üretim kapasitesi, dünya pazarında yüzde 3-4 oranında paya sahip. Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği verilerine göre cam sektörü üretiminde Türkiye’nin dünya sıralamasındaki yeri; düzcamda Avrupa’da birinci, dünyada beşinci; cam ev eşyasında Avrupa’da ikinci, dünyada üçüncü; cam ambalajda Avrupa’da ve dünyada beşinci; cam elyafta Avrupa’da altıncı, dünyada ise 11’inci sırada yer alıyor. Cam sektörü, girdilerinin tamamına yakınını yurt içinden temin eden, ülke ekonomisine net katma değer yaratan bir sektör. Yurt içi üretim kapasitesinin yüzde 50’si düzcam, yüzde 32’si cam ambalaj, yüzde 16’sı cam ev eşyası, yüzde 2’lik kısmı ise cam elyaftan oluşuyor. DOĞAYI KORUYAN CAMLAR Pencerelerdeki ısı kaçağı nedeniyle her yıl doğaya 27.5 milyon ağaç borçlanıldığı düşünüldüğünde, binadaki ısı kontrol kaplamalı camlar daha da önem kazanıyor. Bu nitelikteki bir camın üretimi, iki meşe ağacının görevini görüyor. Yüzyıllardır mimarinin ayrılmaz bir parçası olan camlar, günümüzde enerji dostu cephelere hayat veriyor. Teknolojisini her geçen SIRA ÜLKELER 2014 2015 DEĞİŞİM (%) 1 2 İsrail 6.083 10.489 72,4 Türkmenistan 6.487 3.175 -51,1 3 İngiltere 1.239 2.533 104,5 4 Azerbaycan 6.574 2.220 -66,2 5 Meksika 714 2.014 182,1 Kaynak: Türk Yapı Sektörü Raporu 2016 gün daha da geliştiren cam sektörü, çevre dostu ürünleriyle, yapılarda enerji tasarrufuna katkıda bulunuyor. İnşaat camları, geniş ürün yelpazesi ile sektörün yalıtım, enerji tasarrufu, güneş kontrolü, güvenlik, gürültü kontrolü, dekorasyon ihtiyaçlarına cevap verebiliyor. Düzcam grubunun yüzde 70-75’lik kısmı inşaat sektörüne hitap ediyor. Toplam cam sektörü içinde inşaat sektöründe kullanılan camların oranı ise yaklaşık yüzde 35 mertebelerinde bulunuyor. İHRACATTA YENİ PAZARLAR ÖN PLANDA Türkiye cam sektörü, 150 ülkeye ihracat yapıyor. Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği verilerine göre 2016 yılında cam sektörü genelinde 678 bin ton ve 792 milyon dolar ihracat gerçekleştirildi. Sektör ihracatı bir önceki yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 18.6 artarken, değer bazında yüzde 10 azaldı. Aynı yıl ithalat ise 800 milyon dolar oldu. Yapı-Endüstri Merkezi’nin Türk Yapı Sektörü Raporu 2016 verilerine göre 2016 yılında düzcam ihracatı 114.1 milyon dolar, düzcam ithalatı 170.5 milyon dolar olarak gerçekleşti. Türkiye camyünü ihracatı da son iki yıldır düşerek 84.9 milyon dolara geriledi. İthalat ise yüzde12.6 artarak 217.6 milyon dolara yükseldi. Önceki yıllarda komşu ülkeler, Türkiye’nin en önemli ihracat pazarlarını oluştururken bölgedeki türbülans, bu pazarlarda durgunluk yarattı. Ancak 2016’da Meksika ve İngiltere ilk beş ülke arasına girerek ihracatta kaybedilen pazarların yerini aldı. Teknolojik yatırımlarla kendini yenileyen cam sektörü, ihracatta son birkaç yıldır dalgalı seyir izlese de, kaliteli ürünleriyle iç ve dış pazarda büyümesini sürdürüyor. TOKİ Haber F35 ŞİŞECAM DÜNYANIN BEŞİNCİ DÜZCAM ÜRETİCİSİ Alanında Avrupa’nın birinci, dünyanın beşinci üreticisi olan Şişecam Düzcam, İstanbul Yeni Havalimanı projesi için Temperlenebilir Solar Low-E Cam ürününü geliştirdi. Cam, bir mimari projenin en önemli malzemelerinden biri. Günümüzde üretilen camların, gün ışığını mekanların içerisine almanın ötesinde birçok farklı işlevi de bulunuyor. 80 yıldan uzun zamandır Türkiye’nin cam ihtiyacını karşılayan Şişecam, binalardaki camların bu işlevleri içermesi gerektiğini vurgulayarak, bu malzemede doğru seçim yapmanın önemine dikkat çekiyor. Şişecam Düzcam Pazar­lama Grup Müdürü Tansu Kumru, projelerde doğru cam seçimi yapı­lamadığında, binayı soğutamama veya ısıtamama gibi sorunlarla karşılaşılabileceği gibi yeterli mik­tarda ışık alamadığı için de yapay aydınlatmadan kaynaklı elektrik tüketiminin artabileceği konusunda uyarıyor. Bunun tersi durumunda içeriye kontrolsüzce ışık alınması ise iç mekanda kamaşma yapıyor diyen Kumru, cam seçiminin doğru yapılmaması sonucu insan çarp­ması sonucu yaralanma riski, saldırı ve hırsızlık girişimleri sebebiyle maddi kayıplar yaşama 36 F HAZİRAN P 2017 gibi sonuçlar ortaya çıkabileceğini, ayrıca gürültü kaynaklı fiziksel ve psikolojik rahatsızlık­ların da olabileceğini ifade ediyor. CAM ÜRETİMİNİN HER ALANINDA VAR Türkiye’nin en köklü sanayi kuruluşları arasında yer alan Şişecam, bugün camın her alanında üretim yapan dünyadaki tek Topluluk. Düzcam alanındaki faaliyetleriyle, alanında Avrupa’da birinci, dünyada ise beşinci büyük üretici durumunda bulunuyor. Şişecam Düzcam, Türkiye’nin yanı sıra Bulgaristan, Romanya, Almanya, Slovakya, Macaristan, İtalya, Rusya, Hindistan ve Mısır olmak üzere, toplam 10 farklı ülkede üretim faaliyetlerini sürdürüyor. Türkiye’nin 3.5 milyon ton olan cam sanayi üretim kapasitesinin yüzde 90’ını karşılayan Şişecam Topluluğu’nun yurt içi ve yurt dışı toplam üretim kapasitesi ise yaklaşık 5 milyon tona ulaşıyor. Şişecam Düzcam, yurt içi üretim kapasite- TOKİ Haber F37 sinin yüzde 50’si düzcamdan, yüzde 32’si cam ambalajdan, yüzde 16’sı cam ev eşyasından, kalan yaklaşık yüzde 2’lik kesimi de cam elyafından oluşuyor. Şişecam Düzcam; mimari camlar (düzcam, buzlu cam, ayna, lamine cam, kaplamalı cam), otomotiv camları, güneş enerjisi camları ve beyaz eşya camları olmak üzere dört ana ürün grubunda faaliyet gösteriyor. Şişecam, bu ürünlerini Rusya, Bulgaristan ve Türkiye gibi yerel üreticisi olduğu pazarların yanı sıra ABD ve Brezilya hattından Hindistan ve Güney Kore’ye, Orta Afrika’dan Almanya’ya uzanan coğrafyada birçok ülkeye sunuyor. Her pazarın özelliğine ve talebine uygun ürün çeşitlemesine gidildiğini belirten Tansu Kumru, “Enerji tasarrufunun önem kazandığı, çevre koruma bilincinin yüksek olduğu pazarlarda, bu talebe yönelik ürünlerle hizmet veriliyor, otomotiv ve beyaz eşya sanayilerine girdi olarak üretilen camlarda ise sanayinin talebi doğrultusunda yeni tasarımlar ön plana çıkıyor” dedi. YENİ HAVALİMANI İÇİN ÜRETİM Şişecam Topluluğu, Ar-Ge faaliyetlerini Gebze Çayırova’da bulunan ve 15 38 F HAZİRAN P 2017 bin metrekare alana kurulu, cam bilimi ve teknolojisinde Türkiye’nin en büyük ve donanımlı, dünyanın da sayılı büyük kampüsleri arasında yer alan Şişecam Bilim ve Teknoloji merkezinde yürütüyor. Kumru, cam bilimi ve teknolojisinde geleceğin ürünlerine yön veren Ar-Ge merkezinin, Şişecam’ın rekabet gücünü artırdığını dile getiriyor. Kışın ısı kayıplarını yüzde 50, yazın da güneş ısısı girişini yüzde 40 azaltan ürünleriyle enerji tasarrufuna katkıda bulunan Şişecam Düzcam, tesisinde geliştirdiği ürünlerle inşaat sektörünün yalıtım, emniyet, güvenlik ve gürültü kontrolü ihtiyaçlarına cevap veriyor. Şişecam Düzcam’ın en yeni ürünlerinden biri de İstanbul’da inşa edilen yeni havalimanı projesi için geliştirdiği Temperlenebilir Solar Low-E Cam... Bu üründe oluşturulan Isıcam kombinasyonu, yüzde 51’lik ışık geçirgenliği ile bir yandan projede ihtiyaç duyulan optimum ışık geçirgenliğine ulaşılmasını sağlarken, diğer yandan da düşük yansıtma özelliğiyle şeffaf tasarım imkânı sunuyor. Yeni havalimanı projesinde tercih edilen Isıcam kombinasyonu, ayrıca yaz aylarında güneş enerjisinin sadece yüzde 29’unun içeri girmesine izin vererek soğutma giderlerinden, kışın da ısı kayıplarını yüzde 50 azaltarak ısıtma giderlerinden tasarruf sağlanmasında katkı yapıyor. j Türkiye’nin 3.5 milyon ton olan cam sanayi üretim kapasitesinin yüzde 90’ını karşılayan Şişecam Topluluğu’nun yurtiçi ve yurtdışı toplam üretim kapasitesi ise yaklaşık 5 milyon tona ulaşıyor. F TOKİ Haber Hayal edileni değil, hayal ettiğinizi gerçekleştiriyoruz. MERGİÇ MAH. 2130.Cad. No.17 MERKEZ DÜZCE Tel. 0380 523 3243 Faks. 0380 523 4243 [email protected] www .duzcekocinsaat.com / duzcekocinsaat ÇİMENTO, CAM, SERAMİK VE TOPRAK ÜRÜNLERİ İHRACATÇILARI BİRLİĞİ Y. K. BŞK. YARD. EBRU ŞAPOĞLU: “İNOVATİF ÜRÜNLERLE FARKLILAŞMAK GEREKİYOR” Ebru Şapoğlu, cam ihracatının artırılması için inovatif ürünlerle farklılaşarak, rekabetin daha düşük olduğu yüksek katma değerli ürün alanına geçilmesi gerektiğini belirtiyor. Orta Anadolu İhracatçı Birlikleri’nde camdan sorumlu birim olan Çimento, Cam, Seramik ve Toprak Ürünleri İhracatçıları Birliği’nin Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ebru Şapoğlu, Birlik olarak 2023 yılı ihracat hedefinin 7.3 milyar Dolar olduğunu belirtti. Şapoğlu, küresel marka yaratabilme potansiyeline sahip olan cam sektöründe yüksek katma değerli üretimlerin artmasının önemli olduğunu belirterek, değeri yüksek üretimi sınırlı söz konusu butik ürünlerle, daha büyük ihracat artışı elde etmenin mümkün olabileceğini söyledi. Cam sektörüne ilişkin genel bilgi verir misiniz? Türkiye’nin cam sektöründe, yüksek kapasiteyle kaliteli üretim imkânına sahip yerel üretimin yanı sıra camı işleyerek 40 F HAZİRAN P 2017 pek çok sektöre girdi sunan ve Avrupa pazarında kaliteli üretimleri ile iddialarını her geçen gün artıran çok sayıda KOBİ ölçeğinde sanayici firma hizmet veriyor. Türkiye olarak cam ihracatında 17’inci sırada yer alan Birliğimiz, Türkiye’nin dış ticaret dengesine katkı yapmayı sürdürüyor. İhracat performansı genel olarak her yıl artan Birliğimizle bu grafiği devam ettirmeyi ve 2023 yılında ortalama yüzde 7 büyüme oranıyla 7.3 milyar Dolar ihracat gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Birlik ihracatından yüzde 30 pay alan ulusal cam sanayinin, Türkiye’de konumlandırdığı üretim kapasitesinin toplamı 4 milyon ton/yıl düzeyinde. Bu kapasite ile camın hemen bütün ana alt gruplarında üretim yapılıyor. Önemli miktarda ihracat da gerçekleştiren sektör, yüksek standartlarda üre- tim yapıyor ve dünya cam üretiminde üst sıralarda bulunuyor. Dünya yıllık cam üretim kapasitesi miktar olarak yaklaşık 180 milyon ton, değer olarak 130-140 milyar Dolar düzeyinde bulunuyor. Toplam üretim de yaklaşık 140 milyon tondur. Türk cam sektörünün üretim kapasitesi ise yurtdışında kurduğu tesislerle birlikte 5.6 milyon ton/yıl düzeyindedir. Sektör, dünyada yüzde 3-4 pay aldığı bu miktarıyla önemli bir konuma sahiptir. İnşaat camlarına ilişkin bilgi verir misiniz? Düzcamın tüketildiği ana sektörlerden biri olan inşaat sektöründeki gelişmeler, nitelikli cam ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Enerjisinin yüzde 70’ini ithal eden ülkemizde enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 30’u binalarda gerçekleşiyor. Binalarda ısı kayıplarının yaklaşık yüzde 30’u yalıtımsız pencerelerden kaynaklanıyor. Pencerelerdeki cam alanlarının, pencerenin yüzde 80-85’ini oluşturduğu düşünüldüğünde, camla yalıtımın önemi ortaya çıkıyor. Ayrıca giderek önem kazanmaya başlayan yeşil bina tasarımı, enerji verimliliğinin yanı sıra doğal ışıktan maksimum faydalanma ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Cam, ısı yalıtımı ve güneş kontrolü yanı sıra emniyet, güvenlik, gürültü kontrolü, doğal ışık geçişi, iç mekanlar için ise dekorasyon ve estetik gibi ihtiyaçlara da cevap veriyor. Bu kapsamda dış cephe için; ısı ve güneş kontrol özelliğiyle etkin enerji tasarrufu sağlayan, aynı zamanda emniyet ihtiyacını da karşılayan kaplamalı cam ürünleri pazara sunuluyor. Darbe aldığında kırılmayan ve parçaları yerinde tutarak yaralanmaları engelleme özelliğine sahip lamine camlar ile emniyet ve güvenlik ihtiyacı da karşılanıyor. İç mimaride ise camın yüzeyine uygulanabilen farklı desen ve renklerle, tasarımla özdeşleşebilecek ya da istendiğinde ayrışabilecek ürünlerle inşaat sektörüne hizmet veriliyor. Cam sektöründe ihracat ve ithalat nasıldır? Bu rakamlar içinde inşaat camlarının oranı nedir? 2016 yılı Türkiye geneli cam sektöründe 678 bin ton ve 792 milyon Dolar ihracat gerçekleştirildi. Sektör ihracatı bir önceki yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 18.6 artarken, değer bazında yüzde 10 azaldı. İhracat gerçekleştirilen ilk 5 ülke İtalya, Almanya, İngiltere, ABD ve Fransa’dır. Aynı yıl ithalat ise 800 milyon Dolar olmuş ve ithalatta ilk sırada Çin yer alıyor. Onu sırasıyla, Almanya, İtalya, Bulgaristan ve Fransa takip ediyor. İnşaat sektöründe kullanılan camların cam sektörü ihracatındaki payı 2016 yılında yaklaşık 241 milyon Dolar ile yüzde 25 düzeyinde. İhracat seviyesi bir önceki yıla göre değer olarak yüzde 4.5, miktar olarak yaklaşık yüzde 12 arttı. İnşaat sektöründe kullanılan camların cam sektörü ithalatındaki payı 2016 yılında yaklaşık 240 milyon Dolar ile yüzde 30 düzeyindedir. İthalat seviyesi bir önceki yıla göre değer olarak aynı kalsa bile, miktar olarak yaklaşık yüzde 4 azaldı. Sizce sektörde ihracatın artırılması için neler yapılabilir? Cam ve cam ürünlerine yönelik talep artışı önümüzdeki yıllarda sürecektir. Talebin katma değeri yüksek ürünlere yöneldiğini görüyoruz. Bu anlamda inovatif ürünlerle farklılaşarak, rekabetin daha düşük olduğu yüksek katma değerli ürün alanına geçmemiz gerekiyor. Orta ve uzun vadede izlenmesi gereken yol, gelişmiş ülkelerde görüldüğü gibi daha yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesi ve birim değeri daha yüksek ürünlerin ihraç edilmesi, böylece miktar ve sınırlı değer olarak daha büyük ihracat artışları elde edilmesidir. İhracat pazarlarında, coğrafi bir perspektifle genişlemeye ve her pazarın özelliğine, talebine uygun ürün çeşitlemesine gidiliyor. Ayrıca, ihracatı artırma çalışmaları kapsamında, maliyet düşürme, hizmet seviyesini artırmaya yönelik satış örgütlenmesi ve tedarik zinciri geliştir- me, ürün ve marka bilinirliğini artırmaya yönelik pazarlama projelerinin yürütülmesine devam edilecektir. Türk cam sanayisinin en önemli girdilerinden olan enerjideki yüksek maliyetler nedeniyle yerli cam sanayi haksız ve eşit olmayan koşullarda rekabet etmek zorunda kalıyor. Artan enerji maliyetleri ile üretim maliyetlerinin daha da yükseldiği günümüzde, enerjiye yönelik vergilerin düşürülmesi, enerji girdilerine özel fiyat tarifelerinin uygulanması gibi önlemler sektörün rekabet gücünü ve ihracat potansiyelini artıracaktır. • j Tabloda yer alan rakamlar,Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları başta olmak üzere cam üretimi ile “ölçek ekonomileri” düzeyinde ilgilenen kuruluşların rakamlarından üretilmiştir. Bunun dışında cam üretimi gerçekleştiren pek çok işletme olmakla birlikte, bunların rakamları ihmal edilebilir boyutlardadır. TÜRKİYE CAM SEKTÖRÜ YILLIK ÜRETİM KAPASİTESİ CAM ÇEŞİDİ BİN TON/YIL Düzcam 2.250 Cam Ev Eşyası 430 Cam Ambalaj 1.240 Cam Elyaf 106 TOPLAM 4.026 TOKİ Haber F41 ÇAĞIN İNŞAAT MALZEMESİ: FİBERCEMENT 42 F HAZİRAN P 2017 “Elyaf takviyeli çimento levha” olarak tanımlanan fibercement, yangına, suya, neme karşı dayanıklılığıyla farklı kullanım seçenekleri sunuyor. DÜRDANE SEVİNÇ Sağlam, güvenilir, sağlıklı duvarlar ve çatılar elde etmek için yüzyıllar boyunca taş, toprak, ahşap gibi geleneksel malzemeler kullanıldı. Günümüzde ise modern teknolojinin imkanlarıyla binalar yeni malzemelerle tanıştı. Fibercement, bu malzemelerden en sağlamlarından biri. İngilizce lif (fiber) ve çimento (cement) kelimelerinden oluşan fibercement, genel olarak lif (elyaf) takviyeli çimento esaslı ürünleri tanımlayan ve tüm dünyada aynı ifade ile anılan yenilikçi bir ürün. Desenli veya oluklu türden oluşan fibercement levhaların özelliği; takviye elemanı olarak organik veya inorganik lif bulundurması, bağlayıcı element olarak da mutlaka çimento kullanılması. Lifin elastikiyet, hafiflik ve işlenebilirlik özelliklerine, çimentodan aldığı güçlülük özelliğini katan fibercement, suya, rutubete, yanmaya dirençli üstün yapısal özellikleriyle inşaatın hemen her alanında kullanılabiliyor. Hafif ve esnek bir malzeme olmasından dolayı tüm konutların çatı ve cephelerinde, otellerde, mağazalarda, dükkânlarda, ofis binalarında, restoranlarda, prefabrik yapı ve konteynerlerde tercih ediliyor. YANGINA DAYANIKLI YAPI Fibercement levhalar, 120 dakika yangın dayanımına sahip olduğu, F120 testiyle resmi olarak belgelendirilmiştir. Uluslararası A1 yanmazlık belgesine sahip olan fibercement levhalar, yangın riski yüksek yapılarda ve yangın geciktirici ara bölmelerde güvenle kullanılabiliyor. ÇEVRE İLE UYUMLU Binanın birçok bölümünde kullanılabilen fibercementin, özellikle dış cepheler ve çatı kaplamasında tercih edilmesinin nedenlerinden biri, neme dirençli olması. Sudan etkilenmeyen, şişmeyen, küflenmeyen, kimyasal ürünlere ve haşerelere karşı dayanıklı, ekonomik bir yapı malzemesi olan ürün, aynı zamanda doğallığıyla da önem kazanıyor. Sürdürülebilir olması, ürünü yeşil binalar için de tercih nedeni haline getiriyor. Dolayısıyla LEED, Breeam gibi sertifikalara sahip olan yeşil binaların yaygınlaşması, fibercement kullanımını da artırıyor. İç ve dış cephe kaplama malzemesi olan bu fonksiyonel ürün, sandviç panel şeklindeki ara bölme duvar elemanı, dekoratif kaplama malzemesi, çok katlı ön üretimli yapılarda ara kat döşeme malzemesi ve reklam panolarında zemin malzemesi gibi pek çok alanda da kullanılıyor. Ürün, ayrıca ıslak hacimlerde fayans altı uygulamalarında, asma tavan sistemlerinde, yangın duvarı yapımında, ses yalıtımı istenen yerlerde, ısı yalıtım sistemlerinde de tercih ediliyor. Giderek yaygınlaşan fibercementin ekonomik değeri de giderek artıyor, ürün hızla sektöre dönüşüyor. Bugün Türkiye’de fibercementin pazar hacmi 250-300 bin metreküp. Bu da tahmini 400-450 milyon TL. Ürünün ihracatı ise giderek artıyor. Türkiye’deki üreticiler, Türkmenistan başta olmak üzere Türk Cumhuriyetleri, Gürcistan, İran ve Irak’ta dahil dünyanın pek çok ülkesine fibercement ürünlerini düz veya desenli levha, oluklu çatı levhası veya bitmiş prefabrike bina olarak ihraç ediyorlar. İthalat ise Hindistan, Uzakdoğu ve Avrupa ülkelerinden düşük seviyede yapılıyor. Üreticiler, gayrimenkul sektöründeki hareketlilik, kentsel dönüşüm ve konut satışlarındaki artışla 2017’de fibercement sektörünün iç ve dış pazarda daha da büyüyeceğini öngörüyor. TOKİ Haber F43 ATERMİT TEKNİK PAZARLAMA ŞEFİ ERTUĞRUL KAHYA: “FİBERCEMENT KONTEYNER PAZARIYLA BÜYÜYECEK” 2017 yılında fibercement sektörünün gelişeceği öngörüsünde bulunan Ertuğrul Kahya, özellikle prefabrik ve konteyner pazarının yükselişe geçtiğine dikkat çekti. Atermit firmasının Teknik Pazarlama Şefi Ertuğrul Kahya, fibercement sektörünün, 2016 yılında yaşanan terör olayları ve ardından dövizin istikrarsızlaşmasına bağlı olarak olumsuz etkilendiğini, 2017 yılında ise beklentilerin pozitife döndüğünü kaydetti. “Özellikle prefabrik ve konteyner pazarında yeni çalışmaya başladığımız noktalar ile pazarımızda bir artma beklentisi doğdu. Yeni desen çalışmalarımızla dış cephe sektöründe daha iddialı hale geldik” diyen Kahya, fibercementin konteynerlerde kullanımına ilişkin şu bilgileri verdi: “Fibercement, konteynerler ve hafif çelik binaların (prefabrik) kompozit zemin kaplamalarında, dekoratif iç ve dış cephelerinde, tavan kaplamalarında, banyo, duş vb. ıslak zeminlerinde, duvar ara bölmelerinde kullanılmaktadır. Hafif, darbelere dayanıklı, ekonomik, boyana­bilir, A sınıfı yanmaz özellikte ve dekoratif olmasıyla bu sektörde en yoğun kullanılan yapı elemanı olarak ön plana çıkmaktadır. Zemin döşemele44 F HAZİRAN P 2017 rinde 13-16 milimetre aralığında tercih edilmektedir. İç, dış ve ara bölmelerin duvar uygulamalarında ise 6-12 milimetre arasında tercih edilmektedir.” Ertuğrul Kahya, fibercementin iç ve dış cephelerde kullanımına ilişkin de bilgi verdi. Levhaların ısı, yüksek rutubet ve şiddetli don etkisine maruz kalabilecek yerlerde kullanılmak üzere tasarlandığını, çatı formülüyle üretildiği için en ağır dış şartlara karşı dayanıklı olduğunu ve yapının her yerinde kullanılmaya uygun olduğunu kaydetti. İç cephelerde daha çok düz levhaların, 6-10 milimetre kalınlığında, dış cephelerde ise görselliğin ön plana çıkarıldığı desenli levhaların 8-12 milimetre kalınlığında tercih edildiğini dile getirdi. la ürünlerin çeşitlendirildiğini söyleyen Ertuğrul Kahya, fibercement ürünlerine dair şu bilgileri verdi: “Bugün toplamda beş fabrikada Asbest içermeyen yeni teknolojisi ile esnek ve darbelere dayanıklı fibercement çatı ve cephe kaplama malzemeleri, tek kat ve ısı yalıtımlı sandviç paneller, EPS ısı yalıtım ve asmolen dolgu ürünleri ayrıca plastik köpükten üretilen otomotiv yan sanayi ürünleri ile imalat sektörlerinde liderliği sürdürüyoruz. Adana ve İzmir fabrikalarında imal edilen farklı tipteki ürünlerin, 21 ülkeye ihracatı gerçekleştiriliyor.” Farklı kullanım alanlarına dönük muhtelif ölçekler ve renkte üretimlerin de yapıldığını belirten Kahya, fibercement sektöründe yüzde 100 yerli sermaye ile imalatı sürdürdüklerini kaydetti. 21 ÜLKEYE İHRACAT 1956 yılında Adana’da çatı ve cephe kaplama malzemeleri üretmek amacıyla kurulan Atermit, Türkiye’deki ilk fibercement çatı kaplama malzemesinin üreticisi. Yıllar içinde yapılan yatırımlarF TOKİ Haber Sonsuza kadar sizinle... Çakmaktepe Mevkii Ürgüp/Nevşehir 0(384) 341 68 30 [email protected] ÇEVRE DOSTU TEPEPAN Organik lif takviyeli çimento ile imal edilen fibercement levha tepePAN, yüksek dayanıklılık aranan, çevreyle uyumun ön planda olduğu alanlar ile yeşil binalar için ideal çözümler sunuyor. Dünyada kendi sistemini geliştirerek, sektörde yenilikçi ürünler geliştiren Tepe Betopan, fibercement sektörüne tepePAN markası ile üretim yapıyor. 1984 yılında kurulan ve Ankara Beytepe Tesisleri’nde Türkiye’de ilk çimentolu yonga levhayı üreten firma, 2014’te 32 milyon dolarlık yatırım ile Ankara Temelli’deki, LEED Gold Sertifikası’na sahip yeni tesisinde tepePAN’ı üretmeye başladı. Tepe Betopan Pazarlama ve Teknik İşler Yöneticisi Tarık Günalp, tepePAN’ın ses ve ısı yalıtımı, nemden ve sudan etkilenmeyen çevre dostu özelliklerinin yanında yanmaz yapısıyla binalara güven ve estetik kattığını kaydetti. Organik lif takviyeli (selüloz) çimento ile imal edilen Fibercement levha tepePAN, A1 yangın direnç sınıfına sahip, yangın geçişine direnci yüksek, aynı zamanda çevreci bir ürün. Ürün, iç mekân ve dış cephe kaplamalarında, prefabrik ve çelik yapılarda, duvar kaplama malzemesi ve backerboard olarak, ıslak hacimlerde fayans altı uygulamalarında, asma tavan sistemlerinde, yangın duvarı yapımında, ses yalıtımı istenen yerlerde, ısı yalıtım sistemlerinde, çatı üstü kaplamalarının alt levhası olarak, dolap ya da panoların alt malzemesi olarak uygulanabiliyor. Tarık Günalp, ürünün Türkiye’nin önemli gayrimenkul projelerinden Ankara’daki Tepe - Mesa ortaklığı ile yükselen Park Mozaik projesinde ve Akfen GYO’nun İncek Loft projesinde tercih edildiğini belirterek, şu bilgileri verdi: “Yüksek dayanım istenen tüm alanlarda tercih sebebi olan tepePAN; sağlığa zararlı hiçbir madde içermez, mükemmel ses ve ısı yalıtımı sağlar, prefabrik yapılar için idealdir, suda şişmez, küflenmez, nemden etkilenmez, böceklenme yapmaz, alev almaz. Bitim malzemesidir ve alçı esaslı malzemeler gibi sıva gerektirmez. Fibercement grubu levhalar, özel fibercement makasları ve bıçaklarıyla da temiz bir şekilde kesilebilmektedir. Bu özellik, kapalı alanlarda tozsuz kesim yapılmasına olanak sağlar. Montajı hızlı ve kolaydır. 6 milimetreden 14 milimetreye kadar üretim yapılabilmektedir.” j Ürün, iç mekân ve dış cephe kaplamalarında, prefabrik ve çelik yapılarda, duvar kaplama malzemesi ve backerboard olarak kullanılıyor. 46 F HAZİRAN P 2017 F TOKİ Haber PfB ENSTİTÜSÜ ROSENHEIM TEST SONUÇLARI (PfB INSTITUTE OF TEST RESULTS ROSENHEIM) Hava Geçirgenliği ( Air permeability ) EN : 1026 : 12207 Class 4 Su Geçirmezlik ( Water tightness ) EN : 1027 : 12208 Class E 900 Rüzgar Yüküne Direnç ( Resistance to wind load ) EN : 12211 : 12210 Class C5 / B5 Isı Geçirgenlik (Thermal transmittance) Uw: 2,5 W/m2K PASCal Pencere sistem dizaynı %100 yerli... Ekstrüzyon profil imalatı %100 yerli... Kalite onayı % 100 Almanya Rosenheim Enstitüsü... ÜRETİCİ BAYİLER EKOBORD GENEL MÜDÜRÜ ALİ İHSAN SAĞLAMKAYA: “KAMUDA KULLANIM YAYGINLAŞTI” Fibercementin kamuda kullanımının yaygınlaştığına dikkat çeken Sağlamkaya, 2017 yılında, yapıların cephesinde daha fazla kullanılmasının hedeflendiğini söyledi. Ekobord Genel Müdürü Ali İhsan Sağlamkaya, Türkiye’de ilk uygulama alanı oluklu çatı kaplamaları olan terementin, daha sonra prefabrik binaların cephe ve taban sistemlerinde de kullanıldığını kaydetti. Sağlamkaya, gelişen prefabrike yapı sektörünün, fiberleşme sektörünün de şekillenmesini sağladığını vurguladı. Diğer yandan Türkiye’de ısı yalıtımı ve giydirme cephe sistemlerinin büyümesiyle, terementin cephe sektöründe de uygulanır hale geldiğini söyleyen Sağlamkaya, “Binalardaki görselliğin önem kazanmasıyla bugün konutlardan kamu binalarına (okul, hastane, hükümet konağı, metro durakları vs.), ofislerden plazalara kadar birçok yerde cephe malzemesi olarak kullanılmaktadır. Ancak henüz Avrupa, Amerika ya da Uzakdoğu ülkelerinde olduğu gibi yoğun bir kullanıma ulaşmamıştır” dedi. Fibercement sektörünün 2016 yılı gelişmelerine ve 2017 hedeflerine de değinen Sağlamkaya, 2016’nın iyi bir yıl olduğunu dile getirdi. “Fibercementin kamuda kullanımının yaygınlaşması, uygulamacı ekiplerin artışı ve referanslara bağlı olarak firmalar tarafından tercih edilmesiyle ürünün kullanılma oranı arttı. Bu da sektörümüz için oldukça iyi bir gelişme” diyen Sağlamkaya, öte yandan prefabrik sektörünün iç ve dış pazarda büyü48 F HAZİRAN P 2017 mesinin, fibercement üreticilerinin satışlarını da artırdığına işaret etti. İnşaata ilişkin her ihracat noktasının, fibercement sektörü için de bir pazar haline geldiğini ifade eden Sağlamkaya, sektörün 2017 yılında cephe sektöründen daha fazla pay almayı hedeflediğini açıkladı. Ekobord, önceliğini cepheler olarak belirleyen bir firma. Üretiminin yüzde 60’tan fazlasının cephe sektörüne satıldığını açıklayan Ali İhsan Sağlamkaya, “Rakiplerimize göre bu oran oldukça yüksek. Özellikle geçtiğimiz yıl Ekobord Flat ürünümüz çok fazla talep gördü, sade ve şıklığıyla göz doldurdu. Desenli ürünlerimiz de doku gerçeklilikleri nedeniyle tercih ediliyor” diye konuştu. Ekobord’un geçen yıl iki büyük hasta­ ne, birçok konut ve okul olmak üzere farklı projelerde ve prestijli yapılarda kullanıldığını belirten Sağlamkaya, “Ayrıca ahşap ve taş dokulu ürünlerimiz Ekobord Wood ve Ekobord Stone, villa tarzı yapılarda tercih ediliyor, boyalı ürünlerimizin Avrupa’ya ihracı da sürüyor” dedi. Türkiye’deki fibercement üreticileri arasında boya tesisine sahip tek firma olduklarını da vurgulayan Sağlamkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Firmamız, rakiplerine kıyasla uyguladığı proses farklarıyla öne çıkıyor. Donma, çözülme mukavemetlerini artırmak, malzeme- nin ömrünü uzatmak, katmanlar arasındaki mukavemetleri artırmak için 7 bin ton kapasiteli pres kullanıyoruz. Rakiplerimize göre daha maliyetli üretim yapsak da daha kaliteli bir ürünle cephelerin ömrünü arttırıyoruz. Aynı zamanda doku derinliklerimiz, üretim tekniğimizin bir ürünü olarak daha yüksek ve bu da cephede estetik bir görünüm sağlıyor.” F TOKİ Haber GÜVEN İNŞA EDİYORUZ... Cevizlidere Cad. 1236 Sokak No:1/6 Balgat / Çankaya - ANKARA www.ndogusinsaat.com.tr [email protected] HEKİM YAPI GENEL KOORDİNATÖR YARDIMCISI ÖZGE HEKİM: “FİBERCEMENT İNSAN VE ÇEVRE DOSTUDUR” İnsan ve çevre dostu bir malzeme olan fibercement levha kullanımının, sektörel eğitimlerin etkisiyle arttığını vurgulayan Özge Hekim, pazarda büyümenin devam edeceğini kaydetti. cek fibercement levhalar, içerik olarak doğal elyaf, mikronize edilmiş silika ve çimento ile hazırlanan hammaddenin özel bir makinede levhalar haline getirilmesi ve daha sonra otoklavlanması ile elde edilir. Hekim Yapı’nın fibercement sektöründeki yeri nedir? Türkiye’nin ilk otoklavlı fibercement levha üreticisi Hekim Yapı A.Ş., bu alanda HekimBoard markasıyla üretim yapan üç fabrikası ile sektöre katkısını sürdürüyor. Hekim Yapı A.Ş. Genel Koordinatör Yardımcısı Özge Hekim ile tüketicinin bilinçlenmesiyle son yıllarda kullanımı artan ürünün avantajlarını konuştuk. Fibercementin gelişiminden kısaca bahseder misiniz? Yirminci yüzyılın başlarında Avusturya asıllı Hatschek tarafından geliştirilen ve kendi adıyla anılan bir yöntemle 50 F HAZİRAN P 2017 üretilmeye başlayan levhalar, 100 yıla yakın bir süre pek çok uygulama alanında yaygın olarak kullanıldı. 1990’lı yıllarda yapılan çalışmalar sonunda, günümüzde fibercement levha denildiğinde ilk akla gelen ürün olan selüloz elyafı ile takviye edilmiş çimentolu levhalar geliştirildi. Bu alanda yapılan en son yeniliklerle fibercement olarak bilinen; yapıların her türlü iç ve dış cephe kaplamalarında kullanılan, otoklavda sertleştirilmiş, düz, ahşap, doğal taş gibi birçok yüzey görünümüne sahip doğal lifli çimento esaslı levhalar da üretildi. Kısaca “elyaf takviyeli çimento levha” olarak tanımlanabile- Türkiye’nin ilk otoklavlı fibercement levha üreticisi Hekim Holding şirketlerinden Hekim Yapı A.Ş.’dir. Hekim Yapı, 2004 yılındaki ilk fabrikasının ardından, 2008 ve 2014 yıllarında yüksek kapasiteli 2 fabrika daha açarak toplam 3 fabrika ve yıllık 125.000 metreküp ile fibercement üretimine devam etmektedir. 2001 yılında ülkemizde bilinmeyen fibercement, bugün seçkin projelerin, hızlı montajın, yanmazlığın ve daha birçok özelliğin arandığı projelerin vazgeçilmez kaplama ürünü olmuştur. İhracat ayağı ile de 100’e yakın ülkeye satılmaktadır. Mimarlar açısından ürünün avantajları nedir? Fibercement levhalar, insan ve çevre dostu bir malzemedir. Yapısında hiçbir şekilde insan veya çevreye zararlı madde bulundurmamaktadır. Aynı zamanda çok uzun ömürlüdür. Gerek çimento gerekse silika için öngörülmüş bir ömür söz konusu değildir. Levhalar üretimi esnasında zaten yüksek sıcaklık ve basınç altında pişirildiğinden en zorlu şartlara karşı son derece dayanıklı bir yapı kazanmaktadırlar. Ultraviyole ışın etkisinden etkilenmeleri söz konusu değildir. Kimyasallara karşı (kireç çözücüler hariç) çok iyi dayanım gösterirler. İklim koşullarından etkilenmezler. Uzama-kısalma miktarları, benzer malzemelerden belirgin miktarda düşüktür. Fibercement levhalar, kesinlikle sudan ya da deniz suyundan etkilenmezler. Bu nedenle, bu tarz sorunları olan binalarda mükemmel bir çözüm olarak kullanılabilirler. Kesinlikle suyu geçirmezler. Su emme oranları, betonarme binalara oranla daha düşüktür. Şüphesiz fibercement levhalar, esas itibarı ile tek başına bir yalıtım malzemesi değildir. Bununla birlikte oldukça iyi sayılabilecek ısı ve ses yalıtım değerlerine sahiptir. Yüksek yalıtım değerine sahip malzemelerle beraber kullanıldıklarında çok iyi ısı ve ses yalıtımı elde edilebilmektedir. j 1990’lı yıllarda yapılan çalışmalar sonunda, günümüzde fibercement levha denildiğinde ilk akla gelen ürün olan selüloz elyafı ile takviye edilmiş çimentolu levhalar geliştirildi. Fibercement ihracatınızdan bahseder misiniz? Fibercement sektörü 2016 yılını nasıl geçirdi? 2017 hedefleri nelerdir? Hekim Yapı A.Ş. tarafından, ilk fabrikanın kurulmasında teknoloji transferi yapılan Belçika dâhil 100’e yakın ülkeye ihracat yapılmaktadır. 2001 yılında Hekim Yapı’nın kurulmasından önce ithal edilen fibercement ürünler, son 15 yıldır tersine işlemle ithalat yapılan ülkelere (İngiltere, Fransa, ABD, Belçika dâhil) satılmaktadır. Özellikle yakın coğrafyamızda Türk Cumhuriyetler ve Arap Yarımadası’nda HekimBoard marka fibercement ürünlerimiz tercih edilmektedir. Fibercement sektörü diğer sektörlerdeki düşüşe rağmen hem kapasite artırımları hem yeni ürünlerle gelişerek başarılı bir dönem geçirmiştir. Seminerler ve eğitimlerin de etkisiyle ürün bilinilirliğinin ve ürüne güvenin artmasıyla, kullanımı hem kamu hem özel binalarda artış gösterdi. 2017 yılı için Hekim Yapı olarak pazarda büyüme hedefimiz yüzde 7 civarındadır. Yılın ilk periyodunda, bu hedeflerin tutturulacağı ve hatta geçileceği öngörülmektedir. • TOKİ Haber F51 OSMANLININ YENİLİKÇİ İSMİ MİMAR HACI ALAADDİN Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’dan önceki iki başkenti olan Bursa ve Edirne’de onlarca eser inşa eden Konyalı Mimar Hacı Alaaddin, uyguladığı teknikler ve getirdiği yeniliklerle, Erken Osmanlı Dönemi’nden Klasik Osmanlı Dönemi mimarisine geçişte en önemli isimlerden biri oldu. BEYHAN FİLİZ SERHAT ÖZDEK Şehirler zamanla değişime uğrar. Kitaplarda, şarkılarda veya anılarda yer eden hiçbir şehir, zaman içinde aynı kalmaz. Ancak geride iz bırakır. En küçük yerleşim alanlarında bile sorulduğunda, yeri gösterilecek yapılar vardır. Bunlar, yüzyıllar boyunca ayakta kalmayı başaran ve o şehrin simgesi haline gelen mekanlardır. Bu yapılara ruh veren insanlar ise isimleri yüzyıllar boyunca unutulmayan mimarlardır. Özgün ve yenilikçi fikirlere sahip olan, 52 F HAZİRAN P 2017 ustalığını ayrıntılara gizleyen her mimarın, şehir kimliklerinin oluşmasına önemli bir katkısı olur. Türk mimarlık tarihine adını yazdıran isimlerden biri de göz alıcı eserleri, günümüzde hâlâ ayakta duran Mimar Hacı Alaaddin’dir... KLASİKTEN YENİYE Her mimarın mesleğine yaklaşımı farklıdır. İnşa ettiği en basit bina bile mesleki bilgisinin ve hayata bakış açı- sının izlerini taşır. Bu dokular, bazen gözle görülebilecek özelliklere sahip olur bazen sadece işin uzmanları tarafından fark edilebilecek ince ayrıntılara... Bunu pek çok eserinde başaranlar ise mimariye yön verebilecek kadar çevresini ve meslektaşlarını etkiler. Bunlardan biri olan Hacı Alaaddin’in bazı kaynaklara göre Konya’da doğduğu belirtiliyor. Onun yaşadığı dönemde, mimari eğitim ustadan çırağa aktarılarak yapılıyordu. Bu zanaatın yoğunlaştığı ve okulların bulunduğu merkezlerin Bursa ve Konya olduğu biliniyor. Çıraklıktan ustalığa benzersiz çizgileri eserlerine taşıyan Mimar Hacı Alaaddin, etkilediği mimarlar ve inşaat tekniklerine getirdiği yenilikler ile bugün mimarlık dünyasının unutulmaz isimleri arasında yer alıyor. NESİLDEN NESLE j Selçuklular tarafından benimsenen cami formlarında düz gövdeli ve ender rastlanan üst kubbeli yapılar, ilk kez Mimar Hacı Alaaddin’in dokunuşlarıyla değişime uğruyor. Çağların sınıflandırılması gibi mimari de farklı dönemlere ayrılıyor. Üstelik uzmanlar, dünya çapındaki akımlar dışında, yerel değişimlere göre de sınıflandırma yapıyor. Bu durum, Türk mimari tarihi için de geçerlidir. Başlangıç noktası olarak kabul edilen dönem ise 1299 ve 1447 yılları arasındaki zaman kabul ediliyor. Erken Osmanlı Dönemi’nde mesleğe başlayan Konyalı Mimar Hacı Alaaddin’in hatırlanmasını sağlayan ise 17’inci yüzyılın sonlarına kadar süren Klasik Osmanlı Dönemi mimarisine geçişte yaptığı katkılar ve etkilerdir. Alaaddin, bu dönemde yaptığı eserlerde, geçmişteki inşa tekniklerine bağlı kalmak yerine, yeni fikirler uygulayarak zamanın mimarlık anlayışında değişiklikler yapmıştır. Mimar Alaaddin’in tespit edilen yapılarının çoğu Bursa ve Edirne’de bulunuyor. İstanbul’un fethinden önce Bursa, ardından da Edirne Osmanlı İmparatorluğu’na başkentlik yaptığı için, eserleri bu şehirlerde ağırlık kazanıyor. Aynı dönemde ve şehirlerde inşa edilen ve günümüze kadar ulaşan çeşitli yapılar karşılaştırıldığında, Mimar Hacı Alaaddin’in getirdiği yenilikler açıkça görülüyor. Yapılar, gerek görselliği gerek farklı mimari teknikleri ile dikkat çekiyor. YENİLİKÇİ TEKNİKLER Mimari, nesilden nesle yeni bilgilerle değişime uğrasa da belli dönemler aynı çizgiyi barındırıyor. Fethedilen toprakTOKİ Haber F53 larda dahi bu kural değişmiyor. Tıpkı İstanbul’da Bizans mimarisinin etkisinin fetihten sonra yaklaşık bir asır sürmesi gibi, Osmanlı’nın başkentliğini yapan kentler de Selçuklu mimarisinin etkisini taşıyor. Osmanlı’nın yükselişe geçtiği dönemlerde üçüncü başkenti olan Edirne’de bulunan tarihi camiler, bunu kanıtlar nitelikte. Selçuklular tarafından benimsenen cami formlarında düz gövdeli ve ender rastlanan üst kubbeli yapılar, ilk kez Mimar Hacı Alaaddin’in dokunuşlarıyla değişime uğruyor. Kubbe sayısının artmasına neden olan yenilikler, farklı mimari tekniklerin uygulanmasıyla hayata geçiriliyor. Örneğin camiyi kapatan kubbelerin inşaatında kullanılan eski tarz sistemler, daha da sadeleştirilmesine rağmen daha fazla kubbenin yapılmasına izin veriyordu. Mimar Hacı Alaaddin’in eserlerinde kubbeler veya yapının 54 F HAZİRAN P 2017 kendisini oluşturmak için kullanılan ayakların özellikleri, boyutlar, ölçüler ve ince hesap yapılarak uygulanan tüm yenilikçi mimari teknikler, gelecek nesillere aktarılmak üzere mimarlık tarihinde yerini alıyor. GELECEĞE KATKI Mimar Hacı Alaaddin, Edirne’nin tarihi kimliğini bugüne taşıyan en önemli isimlerden biri. Şehrin ziyaretçilerini, ihtişamlı yapısıyla önce Mimar Sinan’ın ustalık eseri olan Selimiye Cami karşılasa da Edirne’ye kimliğini asıl veren pek çok tarihi yapının ustası Hacı Alaaddin’dir Mimarın elinden çıkan dünyaca ünlü Eski Cami’nin yanı sıra kentte hamam, cami, köprü, han, bedesten, medrese ve benzeri onlarca yapı inşa eden Konyalı Mimar Hacı Alaaddin bugün, eserlerini ilk kez görenleri de çizgisiyle kendine hayran bırakıyor. j Alaaddin, eserlerinde, geçmişteki inşa tekniklerine bağlı kalmak yerine, yeni fikirler uygulayarak zamanın mimarlık anlayışında değişiklikler yaptı. F TOKİ Haber 56 F HAZİRAN P 2017 ESKİ CAMİ 1403 yılında yapımına başlanan Eski Cami’nin yan kapısı üzerinde yer alan kitabeye göre, Mimarı Konyalı Hacı Alaaddin ve kalfası İbrahim oğlu Ömer’dir. Erken Osmanlı Mimarisi döneminden Klasik Osmanlı Mimarisi’ne geçişte en önemli yapılardan biri olarak kabul edilen caminin, iç mekân alanı kare planda düzenlenmiş. Yapıda kullanılan kubbe çaplarının büyümesi, Osmanlı mimarisindeki değişimin ilk kanıtlarından biri olarak kabul görüyor. Kendi dönemindeki benzerleri arasında çok kubbeli sınıfında tanımlanan Eski Cami’nin eşit parçalara bölünen kubbelerinin tamamı, yarım kubbe biçimindedir. Binanın enine ve boyuna üçer adet kubbesi bulunuyor. Dokuz bölmeli iç mekânın orta yerinde ise merkezi kubbeyi destekleyen, kenarı 2.80 metre kalınlığında dört kare ayak bulunuyor. Diğer sekiz kubbe, merkezdeki kubbenin dört yanında bir veya iki yönde dış duvarlara binecek şekilde düzenlenmiş. Kubbelerin çapı 13.50 metredir. Ana beden duvarlarında bulunan bağımlı payelerin kullanımı, iç mekanlardaki çok ayaklı yapıya çözüm olarak düşünülmüş. Böylece iç alan genişletilmiş. Kuzey köşesinde bulunan tek şerefeli minare camiyle birlikte inşa edilmiş. Batı köşesinde diğerinden daha yüksek ve iki şerefeli olarak tasarlanan müstakil minare ise sonradan yaptırılmış. Klasik Osmanlı Mimari dönemindeki yapılarda bulunan cami içerisindeki son cemaat yeri de ilk kez Edirne Eski Cami’de yapılmıştır. Caminin giriş kapısı yönünde bulunan bu eklenti, namaz vakitleri dışında gelenlerin ibadetlerini yapmaları için sütunlar ve tonozlarla oluşturulmuştur. Caminin iç duvarları ve payeleri üzerinde yazılmış çeşitli yazılar da bulunur. Farklı dönemlerde farklı hat sanatçıları tarafından ilave edilen bu yazılardan en dikkat çekici olanları giriş kısmında dış duvar yüzeyindeki büyük olanlarıdır. Yapı, Edirne’nin ilk Ulu Cami’si olarak inşa edilmiştir. • TOKİ Haber F57 İSTANBUL’U AYDINLATAN MİRAS SİLAHTA 58 F HAZİRAN P 2017 TARAĞA ELEKTRİK SANTRALİ BEYHAN FİLİZ SERHAT ÖZDEK TOKİ Haber F59 S ilahtarağa Elektrik Santrali, İstanbul’a elektrik sağlayan ilk tesis olmasının yanı sıra kurulduğu ve hizmet vermeye başladığı günden itibaren şehrin değişiminde önemli bir konumda yer aldı. Santralin etkisi, onu hafızalardan silinmeyecek bir şehir objesine dönüştürdü. 60 F HAZİRAN P 2017 Her çağın kendine özgü keşifleri oldu; her yeni bilgi ve çözüm, bilim ve teknolojiyi bir adım öteye taşıdı. Her şey bir zincirin parçası gibi birbirine bağlıydı. Bazen tesadüfen bazen uğruna bir ömür harcayıp keşfedilenler, insanlığın hafızasında “her şeyin” birikmesini sağladı. 21’inci yüzyılda bugün üretimin ve hayatın vazgeçilmezi olan elektrik kullanımının gelişimi de böyle oldu. Elektrik kullanımı geliştikçe, değişim beraberinde geldi. Günümüz şehir yapısını oluşturan en önemli enerji kaynağı olan elektrik, İstanbul’un da farklılaşmasını sağladı. Bu gelişimde atılan ilk adımlardan biri ise Silahtarağa Elektrik Santrali oldu. MODERNLEŞMEYE İLK ADIM İstanbul’un Eyüp bölgesi, şehrin fethinden itibaren saray bölgesine yakınlığı ve j Günümüz şehir yapısını oluşturan en önemli enerji kaynağı olan elektrik, İstanbul’un da farklılaşmasını sağladı. Bu gelişimde atılan ilk adımlardan biri ise Silahtarağa Elektrik Santrali oldu. coğrafi konumunun sağladığı avantajlar nedeniyle her zaman önemli bir yerleşim alanı oldu. Silahtarağa Elektrik Santrali’nin bölgede kurulmasını sağlayan da bu özellikleriydi. İsmini 3’üncü Selim’in silahtarı Seyit Abdullah Ağa’dan alan tesisin kurulması için ilk adım, 1910 yılında devlet tarafından açılan ihaleyle atıldı. İhaleyi kazanan Avusturya-Macaristan sermayeli Ganz Electric Company, 1911 yılında, Brüksel Bankası ve Macar Kredi Genel Bankası’ndan aldığı finansal destekle, Osmanlı Anonim Elektrik Şirketi’ni kurdu. Yapılan etütler sonucunda ise İstanbul’da hidroelektrik güç elde etmeye uygun su kaynağı bulunmadığı için santralin kömür yakıtlı olmasına karar verildi. Denizin kenarında olması türbinlerin soğutulmasını da sağlayacaktı. Savaşların etkisiyle 1914 yılında hizmete giren Silahtarağa Termik Santrali’nin kullanması için gerekli olan kömür, ilk dönemlerde Zonguldak’tan deniz yoluyla getirildi. Cumhuriyetin ilanı ile Türk Anonim Elektrik Şirketi olarak ismi değişen şirket, 1926 yılında İstanbul Boğazı’nın altından sualtı kabloları döşeyerek Anadolu Yakası’na da elektrik vermeye başladı. 1937 yılında devlet tarafından satın alınarak kamulaştırılan santral, 1952 yılına kadar İstanbul’un tüm elektrik ihtiyacını tek başına karşıladı. ŞEHRİ AYDINLATAN YAPI Osmanlı’nın başkenti ve en büyük kenti olan İstanbul, Anadolu’daki şehirlerden çok daha gelişmiş olsa da, gece karanlığı Anadolu ile aynıydı. Güneş battığında koca şehir karanlığa bürünüyordu. 1874 yılında İstanbul’a gelen İtalyan gezgin ve yazar Edmondo de Amicis, iki ciltlik “Costantinopolis 1877” adlı eserinde bu durumu şöyle anlatır: “İstanbul, Avrupa’nın gündüz en parlak, gece en karanlık şehridir. Tek tük ve birbirinden çok uzak olan fenerler belli başlı sokakları ancak aydınlatır; ötekiler mağara gibidir, kimse elinde bir fener olmadan bu sokaklara girmeyi göze alamaz.” Asayişi sağlamak için Osmanlı İmparatorluğu’nda geliştirilen çözümlerden biri, belirli bir saatten sonra sokaklara çıkacak olanların fener taşıma mecburiyetiydi. “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e İstanbul’da Elektrik” kitabında, bu kurala uymayanların kısa süreliğine cezaevine gönderildiğini veya belediye gibi kamu işlerinde çalıştırıldığını aktarır. Bu kural, Silahtarağa Elektrik Santrali ile başlayan süreçte benzeri tesislerin kurulması ile ortadan kalkar. KENTİN YENİ HALİ Takip eden yıllarda, elektrik kullanımının artması İstanbul’da büyük değişimleri beraberinde getirdi. Şehirde hava gazına alternatif bir enerji sunan elektrik kaynağının kullanımı, belediyelerin ulaşımda farklı çözümler üretmesine önayak oldu. Tesiste üretilen elektrik önce İstanbul tramvaylarına ve dönemin Osmanlı sultanının yaşadığı Dolmabahçe Sarayı’na verildi. Bu çözümle, atlı tramvaylar ile kurulduğu 1871 yılından itibaren toplu ta- TOKİ Haber F61 şıma hizmeti veren Dersaadet Tramvay Şirketi, hizmet ağını genişletmiş oldu. İlk elektrikli tramvayların, Karaköy Meydanı’nda yapılan törenle 20 Şubat 1914 tarihinde Galata Köprüsü üzerinden geçmesinin ardından, yeni hatların açılması gecikmedi. Vapurların elektrikle çalışması, İstanbul Radyosu’nun yayına başlaması, fırın, buzdolabı, saç kurutma makinesi gibi hayatı kolaylaştıran eşyaların satışa çıkması, fabrikaların seri üretime geçerek sanayinin gelişmesi Silahtarağa Elektrik Santrali ile gerçekleşti. Tesis, kentin günümüzdeki hayat tarzına dönüşümünü başlatan bir enerji merkezi olarak pek çok ilki tetikledi. ENDÜSTRİYEL MİRAS Osmanlı’da elektrik ile yapılan çalışmalar, aslında Silahtarağa Termik Santrali’nden çok daha öncesine uzanıyor. 1888’de İstanbul Haliç Tersanesi bünyesinde hizmet veren elektrik fabrikası ile 1902 yılında Tarsus yakınlarında kurulan küçük çaplı hidroelektrik santral, bu çabaya dönük en önemli örnekleri oluşturuyor. Ancak girişimlerin gücünün ve hizmet alanlarının sınırlı olması, sistemin şehir ölçeğine taşınmasına engel oldu. Silahtarağa Elektrik Santrali ise Osmanlı Devleti’nin kent ölçekli ilk elektrik santrali oldu. Uzun yıllar sürekli büyüyen ve şehre hizmet veren santral, kentin en önemli yerlerinden biri olarak kabul edildi ve içinde ayrı bir yaşam alanı oluştu. Çalışanların içinde yaşayabilmesi için yaklaşık 60 ailenin konaklayabildiği Santral Lojmanları’nda yaşam, tesis kapanana kadar uzun yıllar boyunca devam etti. Silahtarağa Santrali hizmet verdiği 1983 yılına kadar, tam 69 yıl elektrik üretti. Gelişen teknolojiyle yenilenme ve daha çok üretim ihtiyacı, tesisin kapanmasına yol açtı. Santralin içinde üretim yapan donanımlar, idari binalar, çalışan lojmanları ile toplam 118 bin metrekarelik bir alanda kurulan Santral, bugün Türkiye’nin en önemli endüstriyel miraslarından biri olarak kabul ediliyor. Bugün Bilgi Üniversitesi bünyesinde “Santralİstanbul” adı ile müze olarak hizmet veren Silahtarağa Elektrik Santrali, ziyaretçilerine bir şehrin aydınlanması hikâyesini anlatıyor. • 62 F HAZİRAN P 2017 j Uzun yıllar sürekli büyüyen ve şehre hizmet veren santral kentin en önemli yerlerinden biri olarak kabul edildi, içinde ayrı bir yaşam alanı oluştu. TOKİ Haber F63 EVİN KALBİ MUTFAKLAR İç mekan tasarımıyla artık mutfaklar daha renkli… Verimliliğin ve hareket serbestliğinin ön planda olduğu mutfaklar, yemek ve sohbetlerde evin hayat veren köşesi... 66 F HAZİRAN P 2017 Yaşam alanları, bir bütün olarak görünür; ancak farklı parçaların bir araya gelmesiyle oluşur. İçinde bulunan her bir odanın kendine özgü kullanım amacı vardır. Belirlenen, yazılı olmayan ev kuralları, arada es geçilse de her birinin işlevi çok nettir. Bunların arasında en kesin olanları mutfaklar için geçerlidir. Hijyene dikkat etmek, işlerin yapılabilmesi için gerekli bağlantıları doğru şekilde yerleştirmek ve kullanılan eşyaları, “hızlı ulaşılabilir” şekilde konumlandırmak, mutfak dekorasyonunu yaparken daha fazla özen gösterilmesini de mecburi kılar. Evlerin bu küçük sayılabilecek alanları, boyutlarına tezat yaşamın mutlu yanını sunan, evin kalbi mekanlardır. Yoğun olarak kullanılan ve evin diğer bölümlerine göre genelde daha küçük olan mutfaklar, dar alanda doğru kurgu prensibi ile yüksek konfor sunabiliyor. Taşıma ve yer değiştirme seçeneği az olan mutfak eşyaları, mutfak tasarımını belirleyen en önemli unsur... Doğru konumlama ve planlama, kombi, bulaşık makinası, buzdolabı, fırın ve benzeri beyaz eşya için hemen j Mutfak dekorlarına da sıcaklık ve rahatlığı çağrıştıran elementler hakim olmaya hazırlanıyor. TOKİ Haber F67 her evde yaşanan priz bulma derdini ortadan kaldırıyor. PRATİK TASARIM Verimlilik ve hareket serbestliğine dönük işlevsellik esaslı tasarım, ev sakinlerine daha rahat kullanım alanı ve genişlik sunuyor. Örneğin; buzdolabı kapısının tam açılması, derin dolaplara kolay ulaşılması, en ve yükseklik açısından doğru ölçeklendirme, mutfaklarda pratik kullanım imkanı sağlar. Tabii bu düzenlemeler yapılırken estetiğin de gözetilmesi önemli. Çöp kutularının bir dolap kapısının arkasına gizlenmesi, ustaca gizlenmiş kolay ulaşılabilir mutfak eşyaları, tezgahları geniş ve ferah gösterebilir. Işık ise her alanda olduğu gibi mutfakların da en önemli tamamlayıcısıdır. Mutfaklar da bir çalışma alanı olarak kabul edilebileceği için buradaki ışığın, yemeğin ve diğer yan işlerin 68 F HAZİRAN P 2017 yapıldığı alanları doğru aydınlatması, tasarımın işlevselliği açısından büyük önem taşıyor. GÜVENLİ ALANLAR Mutfak eşyaları ve cihazları için güvenliğin artırılması da önemli bir konu. Özellikle küçük çocuğu olan aileler için prizlere ek önlem alınması, kesici aletlerin ulaşılamaz olmasının sağlanması, yanmaları önlemek için ocakların ve fırınların yükseğe kurulması ve daha kolay temizlik yapılabilmesi için döşenen fayanslardaki kayma ihtimalinin azaltılması tasarım aşamasında önem taşıyor. Açık renklerin tercihleriyle oluşan geniş alan hissi, sessiz çalışan ancak etkili bir havalandırma sistemi ve küçük ayrıntılarla renklenen bir mutfakta hazırlanan yemekler, yapılan sohbetler, evin küçük bir köşesinden yaşama keyifli anlar hediye ediyor. j Verimlilik ve hareket serbestliğine dönük işlevsellik esaslı tasarım, ev sakinlerine daha rahat kullanım alanı ve genişlik sunuyor. • F TOKİ Haber İSLAM’IN EN GÜZEL AYNALARI Fransız düşünür ve yazar Roger Garaudy, İslam’ın Aynası Camiler adlı eserinde, dünyanın dört bir yanından örnekler vererek camilerin İslam’daki yeri üzerine tespitlerde bulunuyor. TURGAY BAKIRTAŞ İslam medeniyetinin ürünü olan birçok eser, dünya sanat tarihinde de özel bir yere sahip. Zira bu eserler geçmişten bugüne yalnızca bir estetik anlayışının değil, derin bir dünya/hayat tasavvurunun izlerini yansıtıyor. Bugün, İslam sanatlarının klasikleşmiş ürünlerinden hangisine bakarsak bakalım o izleri açıkça görebiliyoruz. 2012 yılında vefat eden dünyaca ünlü Fransız düşünür ve yazar Roger Garaudy, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları’ndan çıkan İslam’ın Aynası Camiler adlı önemli eserinde, dünyanın dört bir yanından örnekler vererek camilerin İslam’daki yeri üzerine çok değerli tespitlerde bulunuyor. Camilerin göğe yükselen minarelerinden gönül ferahlatan şadırvanlarına kadar birçok ayrıntı, Garaudy’nin zihninden süzüldükten sonra okur için birer “aynaya” dönüşüyor. Roger Garaudy, camilerin estetik özelliklerine karşı ilgisini ortaya koyduğu bu kitabında, camilerin “İslam’ın en güzel yüzü” olduğuna dikkat çekiyor. İslam’ın “dışa açılan kapıları” olan camilerin bir ayna olduğunu söyleyen düşünür, İslam’ın güzelliğinin camilerden başladığı gerçeğine vurgu yapıyor. Bunu yaparken de en önemli noktayı, camilerin İslam’ın temelini oluşturan namaz etrafında vücuda gelen yapılar oluşunu es geçmiyor. durmuyor: “Allah ile insan arasında her türlü aracılığı reddeden İslam ruhaniyetinin mekânı, merkezsiz bir mekândır. Orada sonsuzluk, organik bütünlükle değil, aksine ilave ve ahenkli tekrarlarla telkin edilir. Eski Yunan tapınağının simetrileri ve ölçülerinin aksine ve Hristiyan bazilikasının ayin düzeninin tersine bir caminin sütunları, insanlar ve eşya ile ortak noktası bulunmayan ilahi sonsuzluğa nispetle eşyanın natamam oluşunu ve sınırlılığını telkin ederek hurmalık şeklinde çoğalır. Böylece Kur’an’ın yüce anlamı taşa yansıtılır. Hem de madde bir ışığa dönüştürülerek… Öyle bir ışık ki orada gri bir güvercinin boynunun pırıltılarını ve parlaklığını andıran bütün renk nüanslarından geçer.” Garaudy, geçmişin ihtişamlı eserlerini gözler önüne serdikten sonra akıllarda oluşan karamsarlığı, yani o meşhur “Peki bugün ne haldeyiz?” sorusunu ümitvar biçimde cevaplayarak, kitabını Batı’yı ve geçmişi taklitten kurtulduğu an İslam medeniyetinin yine görkemli eserler üreteceğini söyleyerek bitiriyor. Biz okurlarına da içten bir “inşallah” demek düşüyor. • KAVRAM OLARAK CAMİLER Elhamra’dan Kubbetüssahra’ya, Tac Mahal’den Osmanlı camilerine kadar İslam sanatının zirvesini oluşturan tüm eserlerden tek tek bahseden Garaudy, camiyi bir kavram olarak ele almaktan da geri 70 F HAZİRAN P 2017 F TOKİ Haber ADALAR MANZARALI SON FIRSAT, SON DAiRELER 240ay 0.79 oran 60ay 120ay 0.45 vade farksız oran Ağustos 2017 teslim. PEŞİN ALIMLARDA 15 % İNDİRİM