modernleşme bağlamında osmanlı muhasebe sistemindeki değişim

advertisement
T.C.
OKAN ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
MODERNLEŞME BAĞLAMINDA
OSMANLI MUHASEBE SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİM
Hüseyin ÇAKAL
(122008242)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
MUHASEBE VE DENETİM PROGRAMI
DANIŞMAN
Doç. Dr. Kadir TUNA
İSTANBUL-2016
2
T.C.
OKAN ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
MODERNLEŞME BAĞLAMINDA
OSMANLI MUHASEBE SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİM
Hüseyin ÇAKAL
(122008242)
YÜKSEK LİSANS TEZİ
MUHASEBE VE DENETİM PROGRAMI
Tezin Enstitüye Teslim Edildiği Tarih
: 28.09.2016
Tezin Savunulduğu Tarih
: 28.09.2016
Tez Danışmanı
: Doç. Dr. Kadir TUNA
Tez Jüri Üyeleri
: Doç. Dr. Ahmet Tuğrul SAVAŞ
: Yrd. Doç. Dr. Turgay MÜNYAS
İSTANBUL-2016
3
TEŞEKKÜR
Bu çalışmanın hazırlanmasında bir birinden değerli pek çok insan çaba ve desteğini
benden esirgemedi. Öncelikli olarak bana olan güven ve inancını hiç kaybetmeyen, daima yol gösterici olan ve engin bilgi ve tecrübesinden beni yoksun bırakmayarak cesaretlendiren tez danışmanım çok değerli hocam Sayın Doç. Dr. Kadir TUNA'ya değerli
görüş ve önerileriyle çalışmanın oluşumuna ayrıca katkıda bulunan, sayın jüri üyelerine,
yoğun çalışma temposunda değerli vaktini ayırarak sorularımı yanıtsız bırakmayan
Alaaddin Keykubat Üniversitesi ALTSO Meslek Yüksek Okulu Müdürü hocam Sayın
Prof. Dr. Süleyman UYAR'a, bugünlere gelmemi sağlayan, bana olan güvenlerini hiç
kaybetmeyen başta anne ve babama olmak üzere tüm aileme ve bu çalışmaya ayırdığım
mesai süresince mesleki işlerimi hiç aksatmadan yapan çalışanlarıma teşekkürü bir borç
bilirim.
Herkese çok teşekkür ederim.
4
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER ................................................................................................................ i
ÖZET
....................................................................................................................... iv
ABSTRACT ..................................................................................................................... v
KISALTMALAR .......................................................................................................... vii
TABLO LİSTESİ ........................................................................................................... ix
BÖLÜM 1. GİRİŞ ........................................................................................................... 1
BÖLÜM 2. MODERNLEŞME SÜRECİ VE MUHASEBENİN TARİHİ
GELİŞİMİ ....................................................................................................................... 7
2.1. MODERNİZM .................................................................................................... 7
2.2. OSMANLI DEVLETİ'NDE MODERNLEŞME ............................................ 10
2.3. MUHASEBENİN VE MUHASEBE DÜŞÜNCESİNİN TARİHİ
GELİŞİMİ ........................................................................................................... 16
2.3.1. Muhasebe Sözcüğünün Anlamı ve İlk Muhasebe Bulguları ................. 16
2.3.2. Avrupa'da Muhasebeye Duyulan İhtiyaç ve İlk Muhasebeciler ........... 17
2.3.3. Luca Pacioli'nin Yetiştiği Dönem ve Onun Dönemini Hazırlayan
Bilimsel Arka Plan ..................................................................................... 18
2.3.4. Luca Pacioli'nin Etkilendiği Bilim Adamları ......................................... 23
2.3.5. Luca Pacioli'nin Önerdiği Muhasebe Sisteminin Kaynağı .................... 25
2.3.6. İslam Dünyasında Muhasebenin Gelişimi ve Avrupa'ya Etkisi ............ 26
2.3.7. Finansal Tabloların Tarihi Gelişimi ........................................................ 29
BÖLÜM 3. OSMANLI'DA MUHASEBE DÜŞÜNCESİ VE MUHASEBE
SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİM ........................................................................................ 32
3.1. OSMANLI İKTİSADİ VE MUHASEBE DÜŞÜNCESİNİN DİNİ
REFERANSLARI .................................................................................................... 32
3.2. OSMANLI'DA MUHASEBE DÜŞÜNCESİ ................................................... 37
3.3. TANZİMAT ÖNCESİ UYGULANAN MUHASEBE SİSTEMİ .................. 45
3.3.1. Tarihsel Kökenleri ..................................................................................... 45
3.3.2. Siyakat Yazı Sistemi .................................................................................. 45
i
3.3.3. Muhasebe Sistemini Anlatan Kitaplar .................................................... 48
3.3.4. Sistemin Tarihi Süreç İçerisinde Karşılaştığı Değişim .......................... 48
3.3.5. Muhasebe Sisteminin Öğretilmesi ........................................................... 50
3.3.6. Muhasebe Sisteminin Uygulandığı Alanlar ............................................ 50
3.3.7. Kullanılan Muhasebe Defterleri ............................................................... 52
3.3.8. Muhasebe Belgeleri ................................................................................... 53
3.3.9. Muhasebeleştirme Örnekleri ................................................................... 56
3.3.9.1. Kesirler ve Tam Sayılar ......................................................................... 56
3.3.9.2. Defter Yazma Kuralları ve İşaretleri ................................................... 58
3.3.9.3. Muhasebe Yöntemi ................................................................................. 59
3.3.9.4. Ruznamçe (Yevmiye) Defteri ................................................................ 62
3.4. OSMANLI DEVLETİ'NİN KLASİK DÖNEMİNDE MUHASEBE
UYGULAMALARI ............................................................................................. 63
3.5. MUHASEBE SİSTEMİNDE DEĞİŞİMİ ZORUNLU
KILAN NEDENLER ........................................................................................... 66
3.6. UYGULANMAYA BAŞLANAN YENİ MUHASEBE SİSTEMİNİN
ÖZELLİKLERİ ................................................................................................... 73
3.6.1. Modern Muhasebe Sistemi ....................................................................... 73
3.6.2. Modern Muhasebe Sisteminin Ortaya Çıktığı İktisadi Ortam ............ 74
3.6.3. Modern Muhasebe Sisteminin Hukuki Temelleri .................................. 76
3.6.4. Modern Muhasebe Sisteminin Anlatan Kitaplar ve Öğretilmesi ......... 77
3.6.5. Modern Muhasebe Sisteminin Özellikleri ............................................... 79
3.6.6. Kullanılan Defterler ve Muhasebe Usulü ................................................ 82
3.6.6.1 Kullanılan Defterler ................................................................................ 83
3.6.6.1.1. Tacirin Tutacağı Zorunlu Defterler .................................................. 83
3.6.6.1.2. Tacirin Tutacağı İhtiyari Defterler ................................................... 84
3.6.6.2 Kullanılan Belgeler .................................................................................. 86
3.6.6.3. Kullanılan Hesaplar ............................................................................... 88
3.6.6.3.1. Sermaye Hesabı ................................................................................ 90
3.6.6.3.2. Kar ve Zarar Hesabı .......................................................................... 92
3.6.6.3.3. Masarif-i Umumiye Hesabı .............................................................. 92
3.6.6.3.4. Masarif-i Beytiye Hesabı .................................................................. 93
3.6.6.3.5. Emtia Hesabı..................................................................................... 93
ii
3.6.6.3.6. Sandık (Kasa) Hesabı ....................................................................... 94
3.6.6.3.7. Bedeli Tahsil Olunacak Senedat Hesabı ........................................... 94
3.6.6.3.8. Bedeli Tediye Olunacak Senedat Hesabı.......................................... 95
3.6.6.3.9. Demirbaş ve Mefruşat Hesabı .......................................................... 95
3.6.6.3.10. Hesabat-ı Şahsiye (Şahsi Hesaplar) ................................................ 96
3.6.6.4. Müsvedde Defteri veya El Defteri ......................................................... 97
3.6.6.5. Jurnal veya Yevmiye Defteri ............................................................... 104
3.6.6.6. Defter-i Kebir veya Muhasebat-ı Cariye Defteri ............................... 117
3.6.6.7. Mizan ..................................................................................................... 122
3.6.6.7.1. Aylık Mizan .................................................................................... 124
3.6.6.7.2. Genel Mizan veya Muhasebatın Mizan-ı Umumiyesi .................... 124
Emtia-i Umumiye Hesabının Netleştirilmesi ............................................ 126
Masraflar Hesabının Netleştirilmesi .......................................................... 127
Alacakların Netleştirilmesi ........................................................................ 128
Esâs-ı Beytiye (Mefruşat) Hesabının Netleştirilmesi ................................ 128
Emlak Hesabının Netleştirilmesi ............................................................... 129
Kar ve Ziyan Hesabının Netleştirilmesi ..................................................... 130
3.6.6.8. Bilanço veya Envanter Defteri ............................................................ 131
3.6.6.9. Diğer Defterler ...................................................................................... 137
3.6.6.9.1. Kasa Defteri .................................................................................... 138
3.6.6.9.2. Mağaza veya Emtia-i Umumiye Defteri ......................................... 139
BÖLÜM 4. DÖNEMLER ARASI KARŞILAŞTIRMA .......................................... 141
4.1. MUHASEBENİN KAVRAMLARI AÇISINDAN ....................................... 141
4.2. KULLANILAN YAZI TİPİ AÇISINDAN .................................................... 142
4.3. MUHASEBE BELGELERİ AÇISINDAN .................................................... 142
4.4. MUHASEBE DEFTERLERİ AÇISINDAN ................................................. 145
4.4. MUHASEBELEŞTİRME YÖNTEMİ AÇISINDAN .................................. 146
SONUÇ
.................................................................................................................... 152
KAYNAKÇA ............................................................................................................... 156
ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................................ 165
EKLER
.................................................................................................................... 166
iii
ÖZET
MODERNLEŞME BAĞLAMINDA OSMANLI MUHASEBE
SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİM
Bu çalışma, Osmanlı Devlet'inde modernleşme ile başlayan her alandaki değişimin,
uygulanmakta olan muhasebe sisteminde nasıl bir seyir izlediğini ortaya koyma çabasından oluşmaktadır. Çalışmada iki temel konu ele alınmıştır.
Birinci bölümde modernleşme kavramı ve Osmanlı Devleti'nin modernleşme serüveni ve yine muhasebenin tarihi süreç içerisinde İslam dünyasında ve Avrupa'da yaşadığı
gelişim süreci incelenmiştir. Bu çalışma yapılırken de bilimin ve kültürün taşıyıcı unsurları olan tüccarlar ve seyyahlar vasıtası ile Akdeniz havzasında Doğu'dan Batı'ya
doğru muhasebenin temel aracı olan matematik, muhasebe ve hesap yapma düşüncesinin nasıl bir serüveni yaşadığı ortaya konmaya çalışıldı. Bugün Batı'nın kendi bilimsel
üretimi olarak tanımladığı muhasebe sisteminin Doğu'daki izleri ortaya çıkarılmaya
çalışıldı.
İkinci bölümde de Osmanlı Devleti'nde var olan muhasebe düşüncesini, bu düşüncenin referanslarını, muhasebe uygulamalarının tarihi süreç içerisinde gösterdiği etkinliği,
yazım tekniği, sayı sistemi, defter tipleri, uygulama sahaları ve benzeri boyutları ile
incelenmiştir. Bu kapsamda, uygulanan minha-minzalike ve merdiban-ı paye sistemlerinin tanıtımı yapılmıştır. Yine bu bölümde, modernleşme ile başlayan değişimin Osmanlı muhasebe kültürü üzerindeki etkileri ve Kanunname-i Ticaret'in Osmanlı ticaret
yaşamına girmesi ile birlikte muhasebe sisteminde yaşanan değişim ele alınmıştır. Bu
kapsamda çift girişli muhasebe sisteminin Osmanlı muhasebe kültürüne girişi ve genellikle tercüme olan ilk muhasebe eserleri üzerinden ilk uygulama biçimleri incelenmiştir.
Son olarak da, bu iki sitemin birbirine ne kadar benzediği veya ayrıştığı uygulama
örnekleri karşılaştırılarak kritik edilmiştir.
Anahtar Sözcükler: Muhasebe, Osmanlı Muhasebe Kültürü, Minha-Minzalike,
Merdiban-ı Paye, Çift Girişli Muhasebe, Luca Pacioli
iv
ABSTRACT
TRANSFOMATION OF OTTOMAN'S ACCOUNTING SYSTEM IN
THE CONTEXT OF MODERNISATION
This work, starting with changing in Ottoman State during modernization period,
which monitors how the accounting system consists of the effort to put on a cruise. Two
main issues have been addressed in this study.
In the first section I tried to analyze the concept of modernization, the history of Ottoman’s modernization and tried to investigate the process of development of accounting system in the Europe and Islamic World with historical perspective. During this
study, I proved to examine thathow the idea of the adventure of going through mathematics which is main tool of the accounting, accounting and calculation to put forward
via traders and travellers who are carriers of the elements of science and culture through
Mediterranean Basin from East to West. Today the Western World defines the accounting system as their own scientific production and I attempted to uncover the Eastern
World’s traces on the accounting system.
In the second part of this study, existing thought of the accounting in Ottoman State,
these thoughts references, efficiency of application of accounting according to historical
process, writing techniques, number systems, types of books and application fields were
examined. In this context, adopted applications which names were “minha – minzalike”
and “merdiban – i paye”, were presented. Still, in this chapter, influence of changing in
the Ottoman’s accounting culture starting with modernization and changing in accounting system when Commerce Law (Kanunname – i Ticaret) published and its effects to
Ottoman’s commercial life, were handled. Therefore, input of the double – entry accounting system to Ottoman’s accounting culture and its first applications were examined from books which are usually translated.
v
Taking everything into consideration, the resemblance or discrepancy of these two
systems are analyzed by comparing the examples of applications of them
Keywords: Accounting, Ottoman’s Accounting Culture, Minha – Minzalike,
Merdiban – i Paye, Double – Entry Accounting System, Luca Pacioli.
vi
KISALTMALAR
Age
: Adı Geçen Eser
Agm
: Adı Geçen Makale
AKDTYK
: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu
AÜDTCF
: Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi
AÜİFD
: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
AÜSBF
: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi
BSV
: Bilim ve Sanat Vakfı
BOADB
: Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Osmanlı Arşivi Daire
Başk.
Çev.
: Çeviren
Derg.
: Dergi
DİAD
: Divan İlmi Araştırmalar Dergisi
DİB
: Diyanet İşleri Başkanlığı
EÜSBED
: Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Haz.
: Hazırlayan
İÜEFTD
: İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi
İÜİFD
: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Dergisi
İÜİFM
: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Mecmuası
İÜŞM
: İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Mecmuası
MEBİA
: Milli Eğitim Bakanlığı İslam Ansiklopedisi
MBAPKKB
: Maliye Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı
MBSGB
: Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı
MKÜSBE
: Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
MÖÜBDV
: Muhasebe Öğretim Üyeleri Bilim ve Dayanışma Vakfı
MÜİFV
: Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı
vii
s.
: Sayfa
TALİD
: Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi
T.C.
: Türkiye Cumhuriyeti
TDVİA
: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
TDK
: Türk Dil Kurumu
TTK
: Türk Tarih Kurumu
Ünv.
: Üniversite
vd
: Ve Diğerleri
Yay.
: Yayınevi
viii
TABLO LİSTESİ
Tablo 3.1. Kesirli Sayıların Muhasebe İşleminde Kullanılışı ........................................ 57
Tablo 3.2. Minha ve Minzalike Uygulamalı Muhasebe Kaydı. ..................................... 60
Tablo 3.3. Merdiban-ı Paye Uygulamalı Muhasebe Kaydı............................................ 61
Tablo 3.4. Saray Defteri Özet Muhasebe Kaydı ............................................................ 64
Tablo 3.5. Saray Defteri Özet Muhasebe Kaydı ............................................................ 65
Tablo 3.6. Saray Muhasebesi Eşya Esası (Pirinç Muhasebesi) .................................... 65
Tablo 3.7. Saray Muhasebesi Eşya Esası (Küçükbaş Hayvan Muhasebesi) ................ 66
Tablo 3.8. Usûl-i Muzaaf'a Uygun Muhasebe Kaydı Örneği......................................... 82
Tablo 3.9. Örnek Fatura Tablosu ................................................................................... 87
Tablo 3.10. Usûl-i Muzaaf'a Uygun Hesap Tasnif Tablosu ........................................... 88
Tablo 3.11. Usûl-i Muzaaf'a Uygun Hesap Tasnif Tablosu ........................................... 89
Tablo 3.12. Müsvedde Defteri Örneği - Açılış Hulasa Defteri Oluşturma .................. 101
Tablo 3.13. Müsvedde Defteri Günlük İşlemler Kaydı ................................................ 103
Tablo 3.14. Müsvedde Defteri Günlük İşlemler Kaydı................................................ 104
Tablo 3.15. Yevmiye Defteri (Açılış İşlemi) Hulasa Defterinden - Mevcudat ............ 107
Tablo 3.16. Yevmiye Defteri (Açılış İşlemi) Hulasa Defterinden - Duyunat .............. 108
Tablo 3.17. Yevmiye Defteri (Kredili Satış İşlemi) Örneği ......................................... 109
Tablo 3.18. Yevmiye Defteri (Kredili Alış İşlemi) Örneği .......................................... 109
Tablo 3.19. Yevmiye Defteri (Peşin Satış İşlemi) Örneği ........................................... 110
Tablo 3.20. Yevmiye Defteri (Peşin Alış İşlemi) Örneği ............................................ 111
Tablo 3.21. Albert Manilier Anlatımına Göre Yevmiye Defteri Şablonu ................... 112
Tablo 3.22. Albert Manilier'in Anlatımına Göre Yazılmış Yevmiye
Defteri - Varlıklar .................................................................................... 114
Tablo 3.23. Albert Manilier'in Anlatımına Göre Yazılmış Yevmiye
Defteri - Kaynak ...................................................................................... 114
Tablo 3.24. Albert Manilier'in Anlatımına Göre Peşin Emtia Satışı Yevmiye Kaydı . 115
Tablo 3.25. Defter-i Kebir Levha Örneği..................................................................... 119
ix
Tablo 3.26. Yazılmış Defter-i Kebir Levha Örneği (Alacak Kısmı) ........................... 121
Tablo 3.27. Yazılmış Defter-i Kebir Levha Örneği (Verecek Kısmı) ......................... 121
Tablo 3.28. Mizan Örneği Şablonu .............................................................................. 123
Tablo 3.29. Emtia-i Umumiyenin Netleştirilmesi Kaydı - Kar Olması Durumunda ... 127
Tablo 3.30. Emtia-i Umumiyenin Netleştirilmesi Kaydı - Zarar Olması
Durumunda .............................................................................................. 127
Tablo 3.31. Masarifat-ı Umumiyenin Kar Zarara Devriyle Netleştirme ..................... 128
Tablo 3.32. Alacaklar Hesabının Netleştirilmesi ......................................................... 128
Tablo 3.33. Esâs-ı Beytiye Hesabında Kar Zarar Hesaplama ...................................... 129
Tablo 3.34. Esâs-ı Beytiyenin Netleştirilmesi.............................................................. 129
Tablo 3.35. Emlak Hesabında Kar Zarar Hesaplama ................................................... 129
Tablo 3.36. Emlak Hesabının Netleştirilmesi .............................................................. 130
Tablo 3.37. Kar ve Ziyan Hesabının Tesviyesi ............................................................ 130
Tablo 3.38. Kar ve Ziyan Hesabının Tesviyesi - Ziyan Olması Durumunda .............. 130
Tablo 3.39. Muvazene-i Umumiye / Bilanço - Mevcudat ......................................... 133
Tablo 3.40. Muvazene-i Umumiye / Bilanço - Duyunat ............................................ 134
Tablo 3.41. Öz Kaynak Hesaplama Tablosu - Hulasa Tablosu ................................... 134
Tablo 3.42. Duyunat - Öz Kaynak Dağılımı Tablosu - Muvazene .............................. 135
Tablo 3.43. Muvazene-i Kar Zarar - Kar Zarar Tablosu .............................................. 136
Tablo 3.44. Kasa Defteri Şablonu ................................................................................ 139
Tablo 3.45. Emtia-i Umumiye (Mağaza) Defteri ......................................................... 140
Tablo 4.1. Minha ve Minzalike Uygulamalı Muhasebe Kaydı. ................................... 147
Tablo 4.2. Merdiban-ı Paye Uygulamalı Muhasebe Kaydı ......................................... 148
Tablo 4.3. Minha-Minzalika Usulünün Usûl-i Muzaafa Uygulanması Kaydı ............. 149
Tablo 4.4. Minha-Minzalike Yönteminin Günümüz Muhasebe Uygulamasına
Uyarlanması ............................................................................................. 149
Tablo 4.5. Minha-Minzalike Yönteminin Günümüz Muhasebe Uygulamasına
Uyarlanması ............................................................................................. 151
x
BÖLÜM 1. GİRİŞ
Toplumlar, onların tarihi birikimleri olan kültürleri, birbirleri ile olan münasebetleri
bağlamında etkilenmişlerdir. Kültürler arasındaki bu etkilenme düzeyi toplumların birbiriyle olan münasebetlerinin yoğunluğuna bağlı olarak hız ve şekil kazanmıştır. Kadim
dönemlerden beri kültürün, bilginin ve tekniğin en etkin taşıyıcıları tüccarlar, seyyahlar
ve savaşlar olmuştur.
Philip D. Curtin'nin "Kültürler Arası Ticaret" olarak tanımladığı bu ilişki ile seyyahların seyahatnamelerindeki anlatımları, tüccarların ticari münasebetlerinde, mallar ile
birlikte bilgi ve yaşam pratiklerinin de mübadeleye konu olması, insanlık tarihinde
önemli rol oynamış; savaşların yıkıcı etkisi bir yana bırakılırsa değişimin en önemli
unsuru olmuştur.1
Bugün elimizdeki her hangi bir sanat, kültür ve teknoloji mirasının kullanıcısı, o mirasın ancak çok küçük bir kısmına etki etmiş, çok büyük bir kısmını da kültürler arası
mübadele neticesinde edindiği birikimin sonucu olarak kullanmaktadır. Bu bağlamda
çalışmamıza konu olan "muhasebe" mesleğinin icra edilebilmesi için gerekli olan unsurları göz önüne aldığımızda, yazıyı, sayıları, rakamları, cebiri, kalemi, kağıdı, mürekkebi, yazım tekniklerini, raporlama usullerini, vs. bugünlere gelmesinde bilmediğimiz
birçok toplumun ve kültürün katkısının olduğu inkar edilemez bir hakikattir.2
Doğu ile batı arasındaki bu mübadelede İslam'ın yükselişi çok önemli bir rol oynamış, doğuda İran ve ötesinden3 batıda Fas ve İspanya'ya kadar İslam'ın siyasi ve kültürel
himayesinde sadece malların değil, bilim ve teknolojinin, tarımsal faaliyetlerin transferi
de sağlanmıştır.4
Seyyahların anlattıkları kendi toplumlarında büyük bir hayranlık yaratmış, doğuya
ilgiyi arttırmış, coğrafyada bu münasebeti 15. yüzyılın sonlarına kadar da zorunlu kıl1
Curtin, Philip D., "Kültürler Arası Ticaret", Çev.Şaban Bıyıklı, Küre Yayınları; Baskı Yılı 2008, s. 1;
Toprak, Adnan, "Doğu-Batı Kültürel Etkileşiminde İpek Yolu (Başlangıçtan Göktürk Dönemi Sonuna
Kadar)", Yüksek Lisan Tezi; Yıl 2008, s. 7-8;
2
Curtin, P. D., "Age", s. 1
3
"İpek Yolu" ve "Baharat Yolu" ticaretin hangi güzergahları, hangi toplumlar arasında etkin bir şekilde
olduğunu göstermektedir.
4
Curtin, P. D., "Age", s. 129, 131
1
mıştır. Çünkü deniz aşırı yolculuklar başlamadan önce Avrupa'nın bilinen dünyadaki tek
münasebeti doğu ile olmuştur.
Tudelalı Bejamin, 1165-1173 yılları arasında İslam dünyasına yaptığı seyahatinde
görüp tanık olduklarını anlattığı seyahatnamesinde, Bağdat'ın ve İstanbul'un tüccarlar
için nasıl bir merkez olduğunu, mallar ile birlikte bilginin ve tekniğin mübadelesinde
nasıl bir zemin oluşturduğunu anlatır. "... Konstantinopolis'teki Babil, Şinar memleketi,
İran, Mısır hükümdarlıkları, Kenan, Rusya, Macaristan, Patzinakia, Hazar,
Lombardiya ve İspanya gibi değişik memleketlerden kara ve deniz yoluyla gelen tüccarların akın ettiği bu hareketli şehrin, İslam dünyasının büyük şehri Bağdat hariç, dünyada bir benzerinin daha olduğunu zannetmiyorum."5
Yine 10. yüzyılın ikinci yarısı ile 11. yüzyılın birinci yarısında İstanbul'un uzak mesafeli ticaret yoluyla farklı toplumlar arasında mallar ile birlikte bilginin ve tekniğin
mübadelesinin gerçekleştiği merkezi rolü oynadığı görülür. İstanbul; Afrika, Çin, Seylan, Hint, İran, Mısır ve Suriye üzerinden kervanlarla gelen malların; Balkanlar üzerinden Orta Avrupa'nın içlerine; Karadeniz üzerinden Rusya'nın içlerine ve oradan İskandinav ülkelerine transfer edildiği merkezi noktada yer almaktadır. Bu konumla İstanbul
o dönemde bütün dünya ticaretinin deposu ve pazarı haline geliyordu.6
Tüccarlar, kendi toplumlarından ayrılarak, gittikleri yerlerde büyük ticaret merkezi
niteliğindeki şehirlerde kalıyorlar, ev sahiplerinin dillerini, adetlerini ve ticaret usullerini öğrenme imkanı buluyorlardı. Böylece kendi toplumları ile gittikleri toplumlar arasında en büyük kültür, bilim ve teknoloji taşıyıcıları olmuşlardır.7
Çalışmamızın konusu olan "Osmanlı Muhasebe Sisteminin Değişim Süreci" bağlamında yapmaya çalıştığımız, Osmanlı muhasebe sistemi ve bu sistemin düşünsel temelleri, etkilendiği kültür havzası bağlamında ortaya koymak ve bu süreçte kültür havzaları
aralarındaki bağlantıyı kurmaya çalışmaktır.
Osmanlı'da uygulanan muhasebe kültürü üç farklı kültürün; Arap, Fars ve Batı etkisi
altında şekillenmiş anlam mirasını içinde barındırmaktadır. Bugün içinde icra ettiğimiz
muhasebe kültüründen ve zihniyetinden hareketle geçmişe baktığımızda bir mesleğin
5
Tudela'lı Benjamin ve Ratisbon'lu Petrachia, "Ortaçağ'da İki Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika
Gözlemleri - Üç Kıtada Sosyal, Siyasi, Ekonomik İlişkiler Azınlıklar, Dini Kurumlar ve Haçlı Seferleri",
Çev. Nuh Arslantaş, Kaknüs Yayınları, Baskı Yılı 2001, s. 41
6
Bailly, Auguste, "Bizans Tarihi", Cilt 2, Çev. Haluk Şaman, Tercüman 1001 Temel Eser Serisi, Tarihsiz, s. 292
7
Curtin, P. D., "Age", s. 2
2
literatürü nasıl bir değer ve kültürden çıkıp bu günlere, anlam evirilmesi de dahil olmak
üzere, geldiğini bizlere gösterir.
Bu anlamda Osmanlı muhasebe sistemi saf bir mirasa istinat ettirilemeyecek kadar
çok kültürlü bir muhasebedir. Osmanlı muhasebe kültürünü, sadece bir kültürle
irtibatlandırıp farklı kültürlerden etkilenmediğini ortaya koymak gibi bir düşüncemiz ve
iddiamız olamaz. Çünkü, var olan muhasebe kültürünün neredeyse tamamı, kendi doğallığında farklı kültürlerle etkilenerek bu kültürlerden alınan değerler toplamıdır. Bu
gerçeklik itiraz kabul etmez, aynı zamanda ispatı da gerektirmeyecek kadar açık bir
husustur. Çünkü muhasebe kültürü yüzyılların içerisinde ticaret ve benzeri yollarla kültürlerin etkileşimi ile oluşmuş insanlığın birikimidir. Bu noktada ancak bazı kültürlerin
karakterinin daha baskın olduğundan söz edilebilir. Bu da içinde bulunulan zamandan
zamana farklılık gösterebilir.
Her ne kadar ispata ihtiyaç duymayacak kadar açık, yüzyılların birikimi olan bir muhasebe kültürü şüphesiz bir nitelemeye, bir tarife ihtiyaç duyacaktır. Çünkü her şeyin bir
açıklaması, bir betimlemesi bulunur. Bu miras sadece Avrupa'nın ortaya koyduğu bir
miras olmayıp yüzyıllar boyu çok farklı kültür havzalarının ürettiği ve taşıdığı birikimin
toplamıdır. Bu nokta unutulmaması gereken bir husustur. Burada, bu çalışmada yapmaya çalışacağımız şey sadece örnekler / yöntemleri ortaya koymak değil, onların içine
sinmiş olması muhtemel değerleri / ruhu da bir miktar da olsa ortaya koyabilmektir. Bu
değer / ruh, herhangi bir zamanın herhangi bir örneğinde açıkça hissedilmeyebilir, ancak muhasebenin tarihi serüvenine bakıldığında farklı kültürlerin ürettiği değerler bugünkü muhasebe kültüründe gizli bir şekilde mevcut olduğu görülecektir.
Örneğin; sayılar, rakamlar, sıfır, onluk sistem, cebir, kağıt, rapor, tablo vb. Bu kavramların hangisi bir muhasebe uygulamasında ihmal edilebilir? Bunların her birinin
bütün medeniyetlerde bir karşılığının olduğu inkar edilemez. Alma, satma, hesap etme
gibi unsurlar bir bedendeki et ve kemiğin birbirinden bağımsız olamayacağı kadar birbirine muhtaçtır. İşte bu nedenle tarihin bir döneminde cari olan muhasebe düşüncesi ve
uygulamasının o zamana kadarki insanlığın birikiminin bir toplamı olduğunu söyleyebiliriz.
Osmanlı Muhasebe sistemi tarihi süreç içerisinde bir tek muhasebe kültürü ile değil
bir çok muhasebe kültürü ile tanışmıştır. Ancak Osmanlı Muhasebe sistemi dediğimiz
zaman birden çok muhasebe uygulamasından değil, bir tek muhasebe sisteminden, bir-
3
den fazla muhasebe kültürünün toplamından oluşan bir muhasebe düzeninden bahsetmiş
oluyoruz.
Osmanlı muhasebe kültürünün içinde Arap mirası, Farisi mirası, Hint ve Türk mirası
ve son olarak da Batı mirası olmuştur. Kültürlerin uzantısı olan bu kültürel miraslardan
her biri, temsil ettiği kültüre özgü değerler düzenini bir şekilde beraberinde taşımak
zorunda kalmıştır / zorundadır.
Bu kültürler arasında zaman içerisinde rekabet, müdahale, etkilenme, çekişme vb.
olmuştur. Tarihi süreç içerisinde bu kültürlerden biri daha fazla öne çıkma olanağı bulmuş, hatta diğerinin yerine neredeyse tamamen ikame edilmesi söz konusu olmuştur.
Buna rağmen diğer kültürler öne çıkan kültürün içerisinde yine de yaşamaya devam
etmiştir.
Yaşayan bir gerçekte, tüm toplumlarda, özellikle imparatorluk tecrübesi yaşamış toplumlarda kültürel bir rekabetin yaşandığını söyleyebiliriz. Her kültürel unsurda olduğu
gibi Osmanlı muhasebe kültürü de, en eski dönemlerden başlayarak, her türlü etkiye
açık bir şekilde, tabii olarak başka kültürleri de etkileyerek, günümüze kadar gelmiştir.
Geleceğe de bu değişim süreci içerisinde yoluna devam edecektir.
"Modernleşme Bağlamında Osmanlı Muhasebe Sistemindeki Değişimi" incelemek istediğimiz zaman nasıl bir yöntem izleyeceğiz? Bu kritiği yaparken uymamız gereken
yöntem nedir? Tarihin içinden evirilerek gelen bu mesleki faaliyete yönelik nasıl bir
yaklaşım sergileyeceğiz? Osmanlı muhasebe sistemi nasıl bir düzen ortaya koymakta,
hangi unsurlardan oluşmakta ve bu unsurlar arasında bir hiyerarşi ve nizam var mıdır?
Öncelikle bunların ortaya konması bu çalışmanın temel amacı olmaktadır. Osmanlı modernleşme süreci bu nizamı ne derece değişime tabi tutmuştur? Bir bütün olarak değişimin varlığından söz edilebilir mi, yoksa sınırlı bir değişimden mi söz edilebilir?
Kanaatim odur ki modernleşme ile başlayan yeni muhasebe sistemi amaçları, sonuçları, muhasebede kullanılan dil ve kavramlarında esaslı bir değişim öngörmemiş; bugün
raporlama olarak isimlendirdiğimiz kısmında kısmi bir değişimi öngördüğünden söz
edebiliriz. Bu noktada yapılacak karşılaştırmalar kendi dönemi içerisinde cari olup günümüz rapor teknikleri vb. ile rapor çeşitleri bağlamında olmayacaktır.
Bütün muhasebe işlemlerinde, hangi kültür olursa olsun, ortak unsurlar vardır, farklı
unsurlar vardır. Yazı, rakam, defter, hesaplama, vergi, belge, olay gibi hususlar ortaktır,
ancak rapor, şekil ve yazım tekniği gibi hususlar anlamında farklar vardır.
4
Bu çalışmadaki amacımız sadece geçen yüzyılların muhasebe uygulamalarına bakıp
onlardan örnekler aktarmak veya modernleşme sonrası dönemle ilgili muhasebe uygulamalarından örnekler aktarmak değil. Amacımız, bu dönemlerle ilgili uygulama örneklerine yer vermekle birlikte bu değişimi sosyolojik olarak da ortaya koymaktır. Değişimin dinamiklerini tespit etmek, toplumun hangi katmanlarının muhasebeden beklentileri
olduğunu ortaya koymak, muhasebe ilmini ve uygulamasını hangi toplum katmanlarının
talep ettiğini tespit etmek, talep çevresinde bir değişimin olup olmadığı araştırmak, görülen değişimin nedenlerini ortaya koymaktır.
Osmanlı muhasebe kültürü bağlamında konuya bakıldığında değişimi sınırlayan veya
engelleyen bir durumun varlığından söz edilebilir mi? Bu soruya, Osmanlı'nın temsilcisi
olduğu medeniyetin değerler sistemi olumsuz cevap vermeye izin vermez. Çünkü onun
ilkesi şudur: "İlmi nerede bulursan al." Bu ilke onun kendi içine kapanık olmamasını,
nereden gelirse gelsin "ilme" açık olması anlamına gelir. Bu bir kuvvettir; çünkü herkesin aklıdır ve hiç kimseye düşman değildir. Osmanlı tarihi süreç içerisinde bu ilkeye
sadık kalmıştır. Modernleşme sürecinde de konuya bu pencereden bakılmıştır.
Bu alanda yapılan çalışmalara bakıldığı zaman yoğun bir literatürün oluşmadığı görülür. Prof. Dr. Oktay Güvemli tarafından hazırlanan üç ciltlik "Türkiye Muhasebe Tarihi" isimli eseri ve yine Maliye Bakanlığı yayınları içerisinde çıkan Prof. Dr. Oktay
Güvemli ve Doç. Dr. Cemal Elitaş, Doç. Dr. Mehmet Erkan, Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan
Aydemir, Uğur Özcan ve Mustafa Oğuz'un birlikte hazırladığı "Osmanlı İmparatorluğu'nda 500 Yıl Boyunca Kullanılan Muhasebe Yöntemi: Merdiven Yöntemi" isimli çalışma ve bunun dışında oldukça sınırlı bir makale literatür mevcut.
İslam dünyasında birçok muhasebe kitabı yazılmıştır. Bunların bir kısmı Osmanlı
klasik döneminde istinsah edilmiş ve katipler tarafından kullanılmıştır. Bu kitapların bir
çoğu devlet arşivlerinde mevcut.
Bu konuda yazılan ve elimizde bulunan ev eski eser; İmad es-Seravi'nin 1340 yılında
yazdığı "Camiü'l-Hesap" isimli eser, yine İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler
Odasınca yayımlanan, İsmail Otar tarafından tercüme edilen, Abdullah Püser
Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani'nin 1363 yılında Farsça olarak yazdığı "Risale-i
Felekiyye - (Kitab-us Siyakat)" isimli eseri, bu eser orijinal metni yanında Türkçesi ve
İngilizcesi ile birlikte yayımlanmıştır, yine Cemşid Kaşi'nin (öl:830/1426) Miftâhu'l-
5
hisab'ı Osmanlı muhasebecileri ve katipleri içi yazılmıştır. Bu ve diğer eserler Osmanlı
Devletinde uzun süre istinsah edilerek kullanılmaya devam etmiştir.
Modernleşme süreci ile birlikte Osmanlı Devletinde her alanda değişimler yoğun bir
şekilde yaşanmıştır. Bu değişimden Osmanlı muhasebe sistemi ve mesleği de etkilenmiştir. Bu dönemde değişimi başlatan en önemli olay "Kanunnname-i Ticaret" 'in yayımlanmasıdır. Fransız Ticaret Kanunun tercümesi olan bu kanun ile ilk defa Osmanlı'da tüzelkişi yapılar, henüz limited şirket kavramının olmaması nedeni ile anonim şirketlerdir, ortaya çıkmaya başlamış ve yine bu kanun ile ilk defa tüccarların tutacağı ticari
defterlerden bahsedilmiş ve zorunlu kılınmıştır. Bu değişim Osmanlı'da Batı tarzı muhasebe ve raporlamayı gündeme gelmiştir.
Bu çerçevede artık istinsah edilerek kullanılan klasik dönemin muhasebe kültürüne
ait kitapların yerine Batı kültürünün muhasebe sistemini konu alan kitaplar tercüme
edilmeye başlanmıştır. İlk eserler tercüme olup, Fransızca ve İtalyancadan tercüme
edilmiştir. Genellikle yazarının ismine yer verilyip, tercüme olduğu bilgisine ve tercüme
edenin ismine yer verildiği görülmektedir.
Batıdan tercüme edilen veya yeni usule göre telif edilen eserlerden bazıları şunlardır.
Meclis-i Kebir-i Maarif Daire-i Alisi Azası Fardis tarafından tercüme edilen 1286/1870
tarihli "Usûl-i Defterî", Umumi Mekteb-i Rüşdiye-i Askeriye Alay Katibi Ahmet Ziya
tarafından yazılmış, Mekteb-i Harbiye-i Şahane Topografya Muavini Yüzbaşı Süleyman
Asaf tarafından tercüme edilen 1300/1884 tarihli "Muhtasar Usûl-i Defterî", alay Katibi
Muhyiddin tarafından yazılan 1303/1887 tarihli "Usûl-i Defter-i Cedid", Mülkiye
Takaüt Nezaret-i Celilesi Katibesinden Mehmet Eşref'in 1307/1891 yılında yazdığı
"Amelî ve Nazarî Muhtasar Usûl-i Defterî", Cumhuriyet döneminde muhasebenin gelişmesine yazdığı kitaplar ile katkı yapmış olan Kirkor Kömürciyan'ın 1926 yılında yazdığı ve muhasebenin nazari kısmını anlattığı "Esnafın Hazır Defteri", yine uygulamanın
anlatıldığı defterlerden günlük işlemlerin anlatıldığı "El Defteri" ve günlük işlemlerin
muhasebeleştirme örneklerinin anlatıldığı "Yevmiye Defteri" zikredilebilir. Biz bu çalışmamızda modernleşme sürecinin muhasebe usulündeki değişim serüveni bu kitapları
referans alarak sunacağız.
6
BÖLÜM 2. MODERNLEŞME SÜRECİ ve
MUHASEBENİN TARİHİ GELİŞİMİ
2.1. MODERNİZM
Modernizm, tarihsel kökleri itibari ile Rönesans ve Reform hareketlerine kadar götürülebilir olup esas itibari ile 18. yüzyıldan itibaren Batı Avrupa ülkelerinde gelişip daha
sonra diğer Avrupa ülkeleri ile Kuzey Amerika ve zaman içerisinde başta Japonya olmak üzere dünyanın öteki ülkelerine8, kısmen öykünerek9 kısmen de dayatılarak10 belli
ölçülerde yayılan toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel yönleriyle geleneksel toplum
biçimlerinden ayrışan ve radikal bir biçimde değişen yeni dünya görüşü ve yaşam biçimi örüntüsünün adıdır11.
Modernleşme bir aydınlanma projesi olarak sanayileşme, kentleşme, ulus devletler,
demokratikleşme ve kapitalizm gibi olguları tarihte ilk kez karşımıza çıkarmıştır. Bu
değişimler aynı zamanda geleneksel yapıların çözülmesi ve etkinliğini yitirmesi anlamına gelen geleneklerden kopuşu ve köklü bir dönüşümü de ifade etmektedir. 12
Etyen Mahçupyan ise modernizmin bir dünya algılaması ve hayali olarak ortaya çıkışının temelinde kapitalizmin egemen hale gelmesi, ulus-devletlerin oluşumu ve nihayet
Aydınlanma Felsefesinin yarattığı zihinsel sıçrama yatmakta olduğunu vurgular.
8
Bu bağlamda Serge Latouche'nin "Dünyanın Batılılaşması, Gezegenimizin Bir Örnekleşmesinin Anlamı,
Önemi ve Sınırları Üstüne Bir Deneme", Çev. Temel Keşoğlu, Ayrıntı Yay. Baskı Yılı 1993, isimli eseri
incelenebilir.
9
Deniz, Faruk, "Osmanlı-Türkiye Batılılaşmasının Kararsızlığı: 'Köhne' Geçmiş, 'Şanlı' Gelecek", DİAD,
Sayı 19, Yıl 2005/2;
10
Berger, Peter L., Berger, Brigitte, Keller, Hansfried, "Modernleşme ve Bilinç", Çev. Cevdet Cerit, Pınar
Yay. Baskı Yılı 1985, s. 135; Mahçupyan, Etyen, "Türkiye'yi Anlamak, Zihniyet, Değişim ve Kriz", İletişim Yay. Baskı Yılı 2008, s. 121; Küçükalp, Kasım, "Fazlur Rahman ve İslam Modernizmi", EskiYeni
Üç Aylık Düşünce Dergisi, Sayı 17, Yıl 2010, s. 55
11
Eisenstadt, Shmuel Noah, "Modernleşme: Başkaldırı ve Değişim", Çev. Ufuk Coşkun, Doğu Batı Yay.
Baskı Yılı Eylül 2007, s. 11-12; Yaran, Cafer Sadık, "Modernitenin İnsan Sevgisine Etkileri", EskiYeni
Üç Aylık Düşünce Dergisi, Sayı 17, Yıl 2010, s. 11
12
Goody, Jack, "Kapitalizm ve Modernlik", Çev. İhsan Durdu, Küre Yay., Baskı Yılı:2008, s. 6; Alman/Çek siyaset bilimci Karl Deutsch ise modernleşmeyi "toplumsal hareketlilik" kavramı bağlamında
açıklamış ve "büyük insan gruplarının eski toplumsal, ekonomik ve psikolojik bağlantılarının aşındığı ve
kırıldığı bir süreç ile insanların yeni tür toplumsallaşması ve davranış modelleri için elverişli hale gelmesi" olarak tanımlamıştır. Eisenstadt, S. N., "Age", s. 13
7
Ona göre bu bileşim, insanı geleneksel (manevi) değerler dünyasının dışına taşımış,
onun bu değerler dünyasını dönüştürmüş ve ona sadece maddesel öğelerden ve ilişkilerden meydana gelen bir dünya sunmuştu. Bu durum kapitalizmin bireylerin serbest
sözleşmeyle ilişkilerini ve aidiyetlerini belirledikleri bir toplumsal yapı ihtiyacını, ulusdevletleri ve onlara meşruiyet sağlayan 'vatandaşlık' statüsünün yerleşmesini de kolaylaştırmış oldu. Böylece, üzerlerinde hiç bir manevi zorunluluğun kalmadığı, sadece
kendi 'rızalarıyla' belirli bir devletin otoritesini kabullenmiş olan 'bireylerden' oluşan
toplumsal yapıyı ortaya çıkardı.13
Her medeniyet ve kültürün kendine özgü bir zihin ve değerler dünyası vardır. Toplumlarda modernleşme ile birlikte iki kutuplu bir ayrışma meydana gelmiştir. Geleceği
planlamada geçmişin tecrübesini önemseyen "kadim zihniyet" taraftarları ve geçmişi
göz ardı eden yeni ve sürekli değişim ve ilerleme peşinde olan "modern zihniyet" sahipleri.14 Bu anlamda modernizmin karakteristikleri; gelenekle bağı koparma, sürekli değişimi ve ilerlemeyi esas alma, rasyonelleşme, bilimselleşme, sekülerleşme, laikleşme,
sanayileşme, kentleşme, demokratikleşme ve kapitalizmin yükselmesi ve buna hizmet
eden bir toplum oluşturma gibi özelliklerdir.15 Modernleşmenin inşa ettiği bu yeni değerler / imajlar / karakteristik özellikler kaçınılmaz olarak, geleneksel toplumun sembolleri, değer yargıları ve inançları ile çatışmaktadır. Geleneksel yapıya çıkar bağı ile bağlı
olan toplum kesimleri için durum ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.16
Modernleşme ne sadece bir kurumsal süreç, ne de bilinç düzeyinde vuku bulan bir
hareket olarak düşünülebilir. Modernleşme, geleneğin terk edildiği, topluma yeni değer
ve uygulamaların, belirli kurumsal birikimlerin nakledildiği, taşındığı, iletildiği bir süreç olarak düşünülebilir.17 Bu kapsamda iki temel tespit yapılabilir. Birincisi, bugün için
modernleşen toplumlarda modernizasyonun politik taşıyıcıları ekonomik taşıyıcılarından daha önemli gözükmektedirler. İkincisi ise bugün modernleşen çoğu toplumda be-
13
Mahçupyan, E., "Age", s. 117-8
Bu bağlamda Türk toplumunun yaşadığı modernleşme karşısındaki duruşu konu alan Faruk Deniz'in
"Agm" makalesi ayrıntılı bilgi içermektedir.
15
Goody, J., "Kapitalizm ve Modernlik", s. 7; Yaran, C. S., "Agm", s. 11; Kardaş, Cağfer, "Değişim ve
Süreklilik Üzerinden Kadim ve Modern Zihniyet Farkı", EskiYeni Üç Aylık Düşünce Dergisi, Sayı 17,
Yıl 2010, s. 33; Eisenstadt, S. N., "Age", s. 41
16
Berger, P. L., Berger, B., Keller, H., "Age", s. 155
17
Berger, P. L., Berger, B., Keller, H., "Age", s. 132
14
8
lirli bir politik orta sınıf ortaya çıkmıştır. Bunlar az çok eğitim görmüş, bürokratik devlet örgütünde görev almış imtiyazlı bir tabakadır.18
Geleneksel yapı, nispeten karmaşık olmayan çoğunlukla birbirinden farklı el emeğine dayanan meslekler, ticaret ve imalat işleri, din adamlığı, askerlik, hukukçuluk, hekimlik gibi mesleklerden oluşur.19 Modernleşme ile birlikte toplumda iletişimin artması,
şehirlerin büyümesi, teknolojik yenilikler, sanayileşme süreçleri, toplumun farklı sosyal
katmanları arasındaki ilişki biçimlerinin de yeniden düzenlenmesi zorunluluğunu ortaya
çıkardı. Bu zorunluluk toplumun ticari muamelelerini, eğitim müesseselerini, devlet ile
vatandaşı arasındaki ilişki biçimini, devletin kurumlarını, toplumdaki sosyal sınıfları
etkiledi.
Modernleşmenin, toplumun tüm alanlarında süreklilik arz eden değişimlere yol açması, çeşitli toplum katmanları arasında, toplumsal sorunların, anlaşmazlıkların ve çatışmaların artması, başkaldırı hareketlerini ve değişime direnişle birlikte düzensizlik ve
bozulma süreçlerini de ortaya çıkardı. Ortaya çıkan düzensizlik ve bozulma böylece
modernleşmenin temel bir öğesini oluşturmuş; her modern ve modernleşmekte olan
toplum onlarla başa çıkmak zorunda kalmıştır.
Sanayileşme süreci, iş ve üretimin geleneksel modellerini sürekli olarak etkilemiş,
pek çok eski üretim biçimini ve sanatı gereksiz kılmış, tarımda ve el sanatlarında birçok
geleneksel meslek yok olmaya yüz tutmuştur. Bunun sonucunda yok olan meslekleri
icra edenler ve çiftçiler tarımın makineleşmesi ve sanayileşme ile birlikte oluşmaya başlayan işgücü piyasalarının insafına terk edilmiştir. Bu da bir sorun olarak, işsizliği veya
istediği işte çalışamayan bir insan kitlesini ortaya çıkarmıştır.20 Bu yönüyle modernleşme insan emeğinin arsızca sömürülmesi ve kar hırsıyla tabiatı ve insani değerleri talan
edilmesinin önünü açmıştır.
Türk toplumunun modernleşmesi, modernleşmeyi zorunlu kılan ihtiyaçlara verilen
yanıt 'masa başında' bir kurgu sonucu oluşmamıştır. Modernleşme arayışı Tanzimat ile
birlikte ivme kazanmış, modern olanın özelliklerinin adım-adım ithaline ve yerleşik bir
sistem haline getirilmesine çalışılmıştır. Kurumsal yapıdaki değişim, değişim yönünün
temeli olan düşüncenin anlam dünyasının da transfer edilmesini zorunlu kılmıştır. Batı'-
18
Berger, P. L., Berger, B., Keller, H., "Age"; s. 144
Eisenstadt, S. N., "Age", s. 19
20
Eisenstadt, S. N., "Age", s. 39-40
19
9
da kapitalizm, Aydınlanma, ulus-devlet üçlemesinin işaret ettiği anlam dünyasının üç
'taşıyıcısı' bulunmaktadır: İktisadi liberalizm, laiklik ve milliyetçilik. Osmanlı modernleşmesi de bu üç unsura dayanmış ancak hiç biri Batı'dakine benzer nitelikler sergilememiştir.21
2.2. OSMANLI DEVLETİ'NDE MODERNLEŞME
Değişim, bir toplumda yaşanan siyasi, iktisadi, toplumsal ve kültürel problemlerin
çözülebilmesi için başvurulan bir yöntemdir. Diğer bir ifade ile bir ülkede kronikleşmiş
krizler değişim ile aşılabilmektedir22. Bu tür değişimler ya yöneticilerin isteği ile yukarıdan aşağıya, yada toplumun talebi ile aşağıdan yukarıya oluşan talepler ile toplumun
yaşamında yer bulur.
Devletin içerisinde görülen askeri ve iktisadi problemlere karşı değişim ve dönüşüm
çalışmalarının tarihi 1600'lü yılların başına kadar gitmekle23 beraber bu dönemlerde
görülen bozulmalara karşı gösterilen bürokratik direnç birçok değişimin gerçekleşmesini 200 yıl geciktirmiştir.24
Türk toplumu sürekli bir değişim yaşamış olup en esaslı değişimi de "Tanzimat Fermanı" ile başlayan süreçte yaşamıştır. Osmanlı Devletinde bu değişim çoğunlukla yuka-
21
Mahçupyan, E., "Age", s. 125
Friedman, Milton; "Kapitaliz ve Özgürlük", Çev.: Doğan Erberk ve Nilgün Himmetoğlu; Plato Yay.,
Baskı Yılı 2011, 2. Baskı, Önsözden.
23
Karpat, Kemal H., "Osmanlı'da Değişim, Modernleşme ve Uluslaşma", Çev. Dilek Özdemir, İmge
Yay., Baskı Yılı:2006, s. 7-8; İşlerin yolunda gitmediğine, mali, sosyal, bürokratik problemlere işaret
eden ve çözüm yolu olarak yeniden eski muhteşem günlere, Kanun-i Kadime dönülmesi gerektiğini savunan, Lütfi Paşa (öl. 1563), Gelibolulu Mustafa Ali (öl. 1600), Hasan Kâfi el-Akhisarî (öl. 1606), Koçi Bey
(öl. 1648), Katip Çelebi (öl. 1657) , Sarı Mehmet Pala (öl. 1717 ve Süleyman Penah Efendi (öl. 1785)'nin
çalışmaları buna örnek olarak sayılabilir." Faruk D., "Agm", s. 65
24
"...Osmanlı'da bir değişim düşüncesinin olmadığını görüyoruz. Bu husus dönemlerine ilişkin problemlerde çözüm için yazılan layihalarda da açıkça görülür ki Koçibey de layiha yazanlardan biridir. O'nda
bir değişim fikri yoktur. Normal bir organizma düşününüz, bu organizma hastalandı grip oldu. Bu organizma hastalandığı zaman organda değişiklik yapma yok, ilaç vererek tedavi edip eski sağlığına kavuşturuyor..." Ömer Dinçer; "Koçibey Risalesi", Osmanlı Medeniyeti Siyaset-İktisat-Sanat, Haz. Coşkun Çakır, Klasik Yay. Baskı Yılı 2005, s. 277, Prof. Dr. Mehmet Genç bu durumu şöyle tasvir eder. "... bütün
bu karar, ilişki ve kurumlar; teknolojik değişmenin, büyümenin, gelişmenin yahut en genel ifadesiyle
ilerlemenin hiç bir şekilde söz konusu olmadığı, düşünülmediği ve tabiî beklenmediği bir ortam söz konusuydu. Bu sebepten de, değişmeleri için bir neden yoktu. Daha doğrusu, değişmemeleri idealdi. İlerleme,
kötüden iyiye yahut az iyiden çok iyiye doğru, önü açık, kademeli bir değişme fikrine de hiç bir şekilde
zihinlerinde yer yoktu. Evren hakkındaki temel doktrinlerinde, yani dinin yapısında buldukları modeli
sosyoekonomik dünyaya da uygulamakta, yansıtmakta tereddüt etmiyorlardı. Yani hakikat tıpkı dinde
olduğu gibi, sosyoekonomik dünyada da tekti, buna karşılık yanlışlar sonsuzdu. Yanlışlar okyanusunda
tek olan hakikati, ..." Mehmet Genç, "Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi" Ötüken Yay. Baskı
Yılı 2009, s. 71
22
10
rıdan aşağıya doğru olmuştur25. Avrupa devletleri karşısında yaşadığı askeri başarısızlıkları bir kriz olarak algılamış, çözüm için arayışlara girmiş ve ilk olarak güçsüzlüğün
belirtisi olan askeriyeden başlanmıştır.
Ruslar ile yapılan savaşın bozgunla sonuçlanması ve 1774'te yapılan Küçük Kaynarca Anlaşmasının ağır şartları ve 1789 Fransız ihtilalı ile Avrupa'da milliyetçi düşüncelerin gelişmesi, çok etnikli yapılara sahip olan Osmanlı Devleti gibi ülkeleri etkilemiş ve
değişime zorlamıştır26. Bu dönemde Avrupa'ya daimi elçilerin gönderilmesi çevrede
gelişen olaylara ve ülkedeki krizlere yaklaşım için arayışın başladığının işaretidir. "Nizam-ı Cedid" ordusunun kurulması ve askeri okulların açılması bu gelişmelere karşı
devletin güçlü tutulması sağlanarak bu krizlerin aşılabileceği düşüncesinin sonucudur.
Yukarıdan aşağıya doğru olan bu değişim toplum katmanlarında karşılık bulmamış ve
krizin büyümesine ve Padişah III. Selim'in yaşamını kaybetmesine sebep olmuştur. Bu
olay27 yeni padişahı daha dikkatli olmaya ve değişimin ne kadar gerekli olduğu düşüncesine sevk etmiştir28.
II. Mahmut, padişahlığı döneminde, devletin kuruluşundan o güne kadar devam eden
askeri ve bürokratik yapısını çok esaslı bir şekilde değiştirir29. Yüzyıllardır İmparatorluğa hizmet etmiş olan "yeniçeri ocağını" uzun uğraşların sonucunda kaldırır. Çünkü yeniçeri ocağı uzun bir süredir ülke savunmasında başarı gösterememiş, ülke içerisindeki
sivil unsurların etkisine açık ve bu etki nedeniyle de yönetime sürekli müdahale etmiş
ve esaslı krizlerin çıkmasına sebep olan ve ülkenin gelişmesine ve kalkınmasına engel
teşkil eden bir kurum haline gelmiştir30.
II Mahmut, bu mücadelesinde, merkeziyetçi bir yapı kurarak güçlü bir merkezi otorite oluşturur. Geleneksel yapının taraftarlarını ortadan kaldırır ve askeri ıslahatı, bir sosyal ıslahat ile birlikte gerçekleştirecek değişimi başlatır31. Yeniçeri ocağının tasfiyesi de
25
Deniz, F., "Agm", s. 77
Şakul, Kahraman, "Nizâm-ı Cedid Düşüncesinde Batılılaşma ve İslami Modernleşme", DİAD, Yıl
2005/2, Sayı 19, s. 118
27
III. Selim'in tahtan indirildiği (29 Mayıs 1807) Kabakçı Mustafa İsyanı
28
Beydili, Kemal, "Mahmut II", TDVİA, Cilt 27, s. 352; Karal, Enver Ziya, "Mahmut II", MEBİA, Cilt 7,
s. 165; Cin, Halil, "Tanzimat Döneminde Osmanlı Hukuku ve Yargılama Usulleri", 150. Yılında Tanzimat, Haz.: Hakkı Dursun Yıldız, Ankara 1992, s. 11
29
Beydili, K., "Agm", s. 354; Karal, E. Z., "Agm", s. 165;
30
Baykara, Tuncer; "Osmanlılarda Medeniyet Kavramı ve Ondokuzuncu Yüzyıla Dair Araştırmalar",
Akademi Kitabevi, Baskı Yılı 1992, s. 102
31
Baykara, T., "Age", s. 104
26
11
dönemine damgasını vuran reformların önünü açar32. III Selim'in aksine eski düzene son
vererek ona herhangi bir hayat hakkı tanımaz. Değişimin finansmanı için ihtiyaç duyulan kaynağı vakıf müesseselerinden sağlamaya çalışır33.
II Mahmut, saray ve hükümet teşkilatında da değişiklikler yaparak merkezileşmenin
ihtiyaçları için yeni organlar ihdas eder. Hariciye, Dahiliye, Maliye, Evkaf nezaretleri
gibi yeni isimlerle mülki idareye çağdaş bir görünüm verir. Üyeleri askeri rical ve ulemanın önde gelenlerinden oluşan çeşitli meclisler kurarak (Dar-ı Şura-yı Babıali, Dar-ı
Şura-yı Askeri gibi) güçlü bir bürokrasinin temellerini atar34.
Eğitim ilgilendiği en önemli kurumdur ve Batı tarzı eğitim için çalışmalar yapar. Değişimi hızlandırmak için yurtdışına ilk defa öğrenci gönderilir35. Devletin memur ihtiyaçlarını karşılamak için modern mektepler kurulur.36.
III. Selim ile başlayıp II. Mahmut ile devam eden ve geleneksel yapıdan kopuşu ifade
eden bu değişim 1839 yılında Tanzimat Fermanı ile davam ederek 1876 yılında I. Meşrutiyet ve 1908 yılında II. Meşrutiyetin ilanı, 1923 yılında Cumhuriyetin ilanı, 1945
yılında çok partili hayata geçiş, 1980 yılında 24 Ocak kararları gibi bir çok esaslı kırılma dönemlerinden geçerek günümüze kadar gelmiştir.
1800'lerin başında Osmanlı Devleti bir kısırdöngü içerisinde bulunuyordu. 1760'lı
yıllardan beri devam eden Rusya ve Avusturya tehlikesini bertaraf edebilmek için her
şeyden önce askeri reforma ihtiyaç vardı. Bu reformları gerçekleştirebilmek ve ihtiyaç
duyulan finansmanı sağlayabilmek için mevcut toprak ve dolayısıyla vergi sistemini
değiştirmek gerekiyordu. Genel bir siyasi/idari düzenlemeyi gerektiren bu durum karşısında hiç bir ayan sahip olduğu yetkileri kendi rızasıyla merkezi idareye devretmeye
istekli değildi ve bunu sağlayabilmek için de yine güçlü bir orduya ihtiyaç vardı.37 Osmanlı yönetimini değişime zorlayan bu kısır döngü ve mecburiyetler, devletin kuruluşundan beri var olan geleneksel yapısını çok esaslı bir şekilde sarsmıştı. Yaşanan bu
değişim sadece askeri ve bürokratik olmakla kalmamış Osmanlı geleneksel toplum ya-
32
Beydili, K., "Agm", s. 354; Karal, E. Z., "Agm", s. 168;
Beydili, K., "Agm", s. 354;
34
Beydili, K., "Agm", s. 355
35
Beydili, K., "Agm", s. 355
36
Beydili, K., "Agm", s. 355
37
Çetinsaya, Gökhan; "Din, Reform ve Statüko: II. Abdulhamid Dönemine Bir Bakış (1876-1909)" ; Osmanlı Medeniyeti Siyaset-İktisat-Sanat; Haz. Coşkun Çakır; Klasik Yay., Baskı Yılı 2005, s. 125
33
12
şantısını da değişime zorlamıştır. Bu süreçte Osmanlı Modernleşmesinin taşıyıcıları
Osmanlı siyasi elitleri olmuştur38.
Reform çağının problemlerini çözmek üzere giriştiği faaliyetlerle devlet, bu tabloyu
çeşitli yönleri ile değişmeye zorlamaya başladığı zaman, bu tablonun oluşmasında katkısı olan kendi yaklaşım çerçevesini de değiştirmek zorunda kalmıştır. Bu iki yönlü
değişimin macerası aynı zamanda reform çağının iktisadi performans hikayesinin de
dikkate değer bir bölümüdür.39
Osmanlı elitleri Tanzimat'a giden süreçte devlet ve kurumlarını yeniden yapılandırırken Batı devlet ve kurumlarını model olarak almış ve bu tercih sadece devlet kurumları
ile sınırlı kalmamış ve toplumun tüm katmanları bu değişimden etkilenmiştir. Böylece
Osmanlı Devletinin idari ve sosyokültürel alanlarında İslam tesiri yerini Batı nüfuzuna
bırakır.40
Tanzimat'a kadar söz konusu olan Batılılaşma ve reform çabalarının, değişim ve dönüşüm girişimlerinin hemen hepsimde geriye doğru bir özlem vardır41. Osmanlı'nın şanlı devirleri esas itibarıyla referans gösterilir ve hep yerli bir referans söz konusudur. Fakat, Tanzimat'la birlikte ilk defa geriye doğru değil, ileriye doğru referanslar yapılmıştır.
Her ne kadar Tanzimat Fermanı'nın hemen başında Kur'an-ı Kerim'den, Kur'an'a bağlı
kalınsaydı durumun böyle olmayacağından vs. bahsedilse de temel yönelim Batı'dır. On
altı yıl sonra ilan edilen "Islahat Fermanı" da tamamen Batılı devletlerle etkileşim içerisinde, Batılı devletlerin müdahalesi ve yönlendirmesi ile şekillenmiş bir fermandır.
38
Werner Sombart "Aşk, Lüks ve Kapitalizm" isimli çalışmasında Avrupa'da da sosyokültürel olarak toplumun dönüşmesini sağlayan değer taşıyıcılarının siyasi elitler (krallar/prensler/saraylar) olduğunu vurgular.
39
Genç, M., "Age", s. 93
40
"...İslam'ın ilk dönemlerinde devletin merkezi Medine'den Şam'a taşındığında devlet kendini Bizans'ın
devlet kurum ve elitlerinin nüfuzuna, Bağdat'a taşındığında da İran'ın devlet kurum ve elitlerinin nüfuzuna bırakmıştır..." Cengiz Kallek, "İslam Kamu Maliyesi Klasikleri: Emvâl ve Harâç Kitpları.", İslam ve
Klasik, Haz. Sami Erdem, M. Cüneyt Kaya, Klasik Yay. Baskı Yılı 2008, s. 100
41
Mehmet Genç bu geriye dönük özlemi bir örnek vererek anlatır. "...İnsan vücudunun sağlığı bir değerdir, ideal bir değerdir. Hastalıklar ise çeşitlidir ve hepsi de istenmeyen kötülüklerdir. Vücudumuzda bu
kötülüklerden kaynaklanan bir değişme olduğu zaman, tek amacımız vardır; o da, bu değişmeyi ortadan
kaldırmak ve tekrar eski sağlıklı hale dönmek. Sosyoekonomik alanda da yapmamız gereken, iyice denenmiş kanıtlanmış olan kurumları, ilişkileri korumak, sürdürmektir. Değişme olursa, tıpkı hastalık gibi,
tekrar eskiye dönmekten başka düşünülecek herhangi bir yön yoktur. Bu tutumu sosyoekonomik alandaki
karar ve icraatın her safhasında görmek mümkündür. Kadim olana, eski olana uygun hareket edilmesini
emreden sayısız örnekte bunları görmek mümkündür. Aynı tutumu, siyasi kurumlarla ilgili daha genel
düzeyde, sistemle ilgili deneme, risale, layiha gibi eserlerde 19. yüzyıla kadar gördüğümüz ve hep eskiyi
yücelten, ondan sapmaları yanlış ve kötü sayan zihin ürünlerinde de gözlemliyoruz..." Mehmet G.,
"Age"; s. 71
13
Tanzimat Fermanı, en temelde, Osmanlı Devleti'nin yapmış olduğu bir tercihtir. Bu
tercihi işaretlediği için de, daha sonraki yıllarda, fermanın ilanından yaklaşık otuz kırk
yıl sonra ortaya çıkan Osmanlıcılık, Türkçülük ve İslamcılık gibi akımların hepsinin bir
anlamda referans noktasıdır. Bu sürecin değerlendirilmesinde, siyasal olanı ekonomik
olandan, ekonomik olanı sosyal olandan veya sosyal olanı kültürel olandan ayırmak hiç
de kolay olmamaktadır.42
Devletin askeri ve bürokratik sorunlarının çözümü için yapılan çalışmalar zorunlu
olarak finansman sorununu ortaya çıkarmıştır. Vergi ihdas etme ve toplamada ortaya
çıkan sorunların yeniden tanzimi, ticaretin yeniden düzenlenmesi, sanayileşmenin sağlanması için yapılan çalışmalar esaslı düzenlemeler yapılmasını zorunlu kılmıştır.
Devletin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik sorunların aşılabilmesi uzun bir zamandır çalışması yapılan 1838 İngiliz-Türk Ticaret Anlaşması (Balta Limanı Antlaşması) sonrası İngiltere ile yapılan ticaret artmış. Bu anlaşma, Türk iktisat tarihi açısından
bir kilometre taşı niteliğinde olup Osmanlı iktisadi yaşamında liberal politikaların uygulamasının önü açılmış ve yeni bir sürecin başlangıcı olmuştur.43 Balta Limanı Antlaşması sonrası, benzeri antlaşmalar birçok Avrupa Devleti ile yapılmış44 ve bu nedenle
yabancı tüccarların Osmanlı Devleti ile ticaret imkanları artmıştır. Bu artış devletin
ekonomisini tamamen bozmuş45, buna paralel olarak da yabancı tüccarlar ile ihtilaflar
da artmıştır.
Devletin bürokratik olarak değişimi ve dış ticaretin artması, ticari ilişkilerin de yeniden tanzimini zorunlu kılmıştır. Bu durum devleti, topraklarındaki ticareti düzenlemek
için hukuki düzenlemeler yapmaya sevk etmiştir. Bu kapsamda Batı tarzı hukuki düzenlemelerin ihdasına başlanmış ve ilk olarak "Ticaret Nezareti" ve 1850 tarihli "Kanunname-i Ticaret" yürürlüğe girmiştir46. Ticaret Kanunu ile Osmanlı tüccarları arasında
42
Çakır, Coşkun, "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Osmanlı İktisadi Düşüncesi", Osmanlı Medeniyeti Siyasetİktisat-Sanat, Haz. Coşkun Çakır, Klasik Yay. Baskı Yılı 2005, s. 87
43
Sağlam, Mehmet Hakan, "Osmanlı Devleti'nde Moratoryum 1875-1881 Rüsum-ı Sitte'den Düyûn-ı
Umumiyye'ye", Tarih Vakfı Yurt Yay. 2. Baskı, Baskı Yılı: 2011 s. 3
44
Sağlam, M. H., "Age". s. 4; 1838 yılında Fransa ile, 1839 yılında Hansa Şehirleri (Lubleck, Bremen,
Hamburg) ve Sardunya ile, 1840 yılında İsveç, Norveç, İspanya, Hollanda, Belçika, Prusya ve diğerleri
ile, 1841 yılında Danimarka ile, 1843 yılında Portekiz ile ve 1846 yılında Rusya ile yapılmıştır.
45
Sağlam, M. H., "Age, s. 4; Karpat, K. H., "Age", s. 13; Özdemir, Biltekin, "Osmanlı Devleti Dış Borçları", T.C. MBSGB Yay. Yay. No:2010/403, Baskı Yılı: 2010, s. 7; Kütükoğlu, Mübahat S., "Baltalimanı
Muahadesi", TDVİA, Cilt 5, s. 39-40
46
Kenanoğlu, M. Macit, "Ticaret Kanunnâmesi ve Mecelle Işığında Osmanlı Ticaret Hukuku", Lotus
Yay., Baskı Yılı 2005, s. 17
14
tüzel kişilikler oluşturulması ve sermaye birikiminin sağlanması, yabancı yatırımcıların
tüzel kişilikler kurarak yatırımlar yapmalarının önü açılmış ve yürürlüğe giren bu kanun
ile yeni ticari defterler ve uygulamasının nasıl olduğu bilinmeyen ve uygulayıcısının da
olmadığı yeni muhasebe sistemi de kabul edilmiştir.
Tanzimat Fermanı ile başlayan ekonomide liberalleşme, sanayileşmemiş olan Osmanlı Devletini ve tüccarını olumsuz etkilemiştir. Devletin oluşturduğu imalat sanayi
yatırımları ile küçük imalatçılar İngiltere'nin ve diğer Batılı ülkelerin sanayi mamulleri
karşısında direnememiş ve yok olmuştur. Tanzimat dönemi boyunca bürokrasinin ekonomi politikaları ve II. Mahmut ile başlayan güçlü merkezi yapı sürekli eleştirilmiştir.
1855 Kırım Savaşı ile başlayan süreçte savaşın finansmanı sorun olmuş ve bunun aşılabilmesi için ilk defa yabancı ülkelerden, İngiltere'den, borç alınmıştır47. Bu ilk borçlanmadan sonra alınan diğer borçlar da yatırım yerine kamu giderlerinin finansmanında
kullanılmış ve devlet bir borç sarmalına sürüklenerek bir finansal krize girmiştir. 06
Ekim 1875 tarihinde Sadrazam Mahmut Nedim Paşa tarafından o yıla ait devlet bütçesinin vadesi gelmiş borçların faiz ve amortisman ödemelerini yapmaya müsait olmadığı
gerekçesi ile bir beyanname yayımlayarak moratoryum ilan etmiştir. Devletin finansal
kriz içerisinde bulunduğu bir sırada yaşanan savaşlar (93 harbi gibi) hazırlığı yapılan bir
değişim dalgasını da beraberinde getirmiş ve Meşrutiyet ilan edilmiştir.
Tanzimat sonrası Osmanlı kurumları, Batı etkisi altında değişime uğrarken, vergi düzeni de Avrupa'daki gelişime benzer bir değişim süreci içine girmiştir.48
Yaşanan bu değişim; hukuk, ticaret, sanayi, vergi ve muhasebe, eğitim, askeri vb.
birçok alanda yaşanmakla birlikte çalışmamız açısında Osmanlı muhasebe sistemindeki
değişim ve muhasebe mesleği ekseninde olmakla birlikte onu etkileyen vergi, ticaret,
hukuk, eğitim gibi konular çerçevesinde incelenecektir.
47
Özdemir, B., "Age", s. 48-70 ve Sağlam, M. H., "Age", 7; Her iki eserde de Osmanlı İmparatorluğunun
Moratoryuma (borçlarını ödeyememe) gidiş süreci oldukça ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.
48
Şener, Abdüllatif, "Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Reformları", 150. Yılında Tanzimat, Haz. Hakkı
Dursun Yıldız, Ankara 1992, s. 270
15
2.3. MUHASEBENİN VE MUHASEBE DÜŞÜNCESİNİN TARİHİ
GELİŞİMİ
2.3.1. Muhasebe Sözcüğünün Anlamı ve İlk Muhasebe Bulguları
Muhasebeyi, işletmelerin gelir ve giderlerinin kayıt altına alındığı, kayıt altına alınan
bu işlemlerin sonuçlarının anlamlı bir şekilde raporlandığı işlemler bütünü olarak tanımlayabiliriz.
Bu sözcük dilimize Arapçadan saymak, hesap etmek; takdir etmek, ölçmek49 adedi,
sayıyı kullanmak50 anlamlarına gelen hesap sözcüğünden türetilerek geçmiştir. Muhasebe sözcüğü de hesaplaşmak, hesaba çekmek51 anlamında; muhasip (Muhasebeci) sözcüğü ise hesaba çeken kimse52 anlamında kullanılmıştır.
Muhasebenin tarihi gelişimi incelendiği zaman, tarihin en eski dönemlerine kadar
gittiği görülür. Bu konudaki çalışmalar, muhasebenin ticari münasebetlerin başlaması
ile başladığını düşündürmektedir. "Yapılan arkeolojik çalışmalarda elde edilen materyaller ticaretin Ortadoğu'daki muhtemel varlığının M.Ö. 3500 yıllarına dayandığını
düşündürmektedir. Çivi yazısı kitabelerle kaplı kil tabletler, Anadolu'nun Kapadokya
bölgesindeki Asur ticari yerleşiminin M.Ö. 2000 yıllarındaki faaliyetleri hakkında bilgiler vermektedir."53 En eski medeniyet havzalarını oluşturan Ortadoğu (Mezopotamya
Havzası) ile Çin ve Hindistan (İndus Havzası) arasındaki ticaret antik çağlardan beri
varlığı bilinmektedir. Bu ticari münasebetler insanlığın ortak yaşamının, mal, inanç, dil,
kültür ve medeniyetin taşıyıcısı olmuştur.54 Sayıların ve yazının kullanılmaya başlanması muhasebenin de başlangıcını oluşturduğu söylenebilir. Hesap tablosu anlamından
kullanılan abaküsün Çinliler tarafından icat edilmesi ve bu tabloyu ilk kullananların
tüccarların olması bu yaklaşımı teyit etmektedir.55
49
Sarı, Mevlüt, "El-Mevarid: Arapça-Türkçe Lûgat", İpek Yay. Tarihsiz, s 301; Nişanyan, Sevan, "Sözlerin Soykütüğü: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü", Everest Yay. Baskı Yılı: 2009, s. 238; Penrice,
John, "Kur'an Sözlüğü", İşaret Yay. Çev. Ömer Aydın, Baskı Yılı: 2010, s. 73;
50
Ragıp el-İsfehani, "Müfredât: Kur'an Kavramları Sözlüğü" Çev. ve Notlandıran Yusuf Türker, Pınar
Yay., Birinci Baskı, Baskı Yılı: 2007, s. 392;
51
Sarı, M., "Age", s. 301; Nişanyan, S., "Age", s. 424;
52
Ragıp el-İsfehani, "Age", s. 395;
53
Curtin, P. D., "Age"; s. 3
54
Kallek, Cengiz, "Ticaret", TDVİA, Cilt 41; s. 135; McNeill, William H., "Dünya Tarihi", Çev. Alâeddin Şenel, İmge Yay. 7. Baskı, Baskı Yılı: 2003, s. 19-22;
55
Erdem, Sargon, "Abakus", TDVİA, Cilt 1, s. 8;
16
Antik çağlardan beri var olan muhasebe orta çağa kadar hatırlatıcı bir kayıt düzeni
özelliğinden fazla bir rolü olmamasına rağmen bugün oldukça farklı işlevleri görmekte,
işletme muhasebesi, devlet muhasebesi ve sosyal muhasebe üçlü ayrımı içerisinde incelenmektedir.56
2.3.2. Avrupa'da Muhasebeye Duyulan İhtiyaç ve İlk Muhasebeciler
Avrupa'da düzenli bir muhasebenin varlığına işaret eden ilk belgelere XIII. yüzyılda
karşılaşılmaktadır. Elde edilen belgeler basit muhasebenin bütün ayrıntılarının bilindiğini göstermektedir. Bu yüzyılda İtalya'da az çok kusursuz bir muhasebe yöntemi ve
muhasebe defterlerinin varlığından söz edilebilir.57 Bu dönemde muhasebe, burjuva
girişimcilerin asıl meşguliyetleri arasına girmiş olup daha sonraları muhasebecilere terk
edilmiştir.58
İtalyan tüccarlar, ticari amaçlı okuryazarlığın seviyesini gösteren ve dönem hakkında
da fikir veren bir sürü ticari mektup ve muhasebe defteri bırakmışlardı. Bu belgeler İtalya'da başarılı tüccarlar kadar başarılı muhasebecilerin de varlığını göstermiştir.59
Bugün dünyada çift yönlü kayıt sisteminin kaynağı Ortaçağ İtalya'sına dayandırılır.
Ancak bu sistemin kaynağı kesin olarak bilinmemektedir. Bu sistemin orijinin İtalya ile
ilgili görülmesinin en önemli nedeni, bu sistemi anlatan ilk kitabın İtalyan bir rahip ve
matematikçi olan Luca Pacioli tarafından yazılmış olduğu varsayımıdır. Esas olarak bir
matematik kitabı olan onun bu eserinin son bölümünde yer verdiği bu metodun kendi
buluşu olmadığını ifade etmiş ve iki yüz yıldır İtalya'da uygulanan bir sistem olduğunu
belirtmiştir.60
Pacioli bu tekniği kimden aldığını eserinde belirtmez, İtalya'da iki yüz yıldır kullanıldığını zikreder. Bu konudaki ipuçlarını ancak onun yaşam öyküsü ve yaşadığı dönem
ve dönemi hazırlayan bilim ve kültür dünyasını tanımak verebilir.
56
Yücel, Göksel, "Muhasebenin Çağlar Boyunca Gelişimi", T.C. İÜİFD, Prof. Dr. Feridun Özgür'e armağan, Cilt 11, Sayı 1, Nisan 1982, s. 218;
57
Goody, Jack, "Batıdaki Doğu", Çev. Burhan Mert Angılı ve İsmail Mert Bezgin, Dost Yay, Baskı 2002,
s. 75
58
Sombart, Werner, "Burjuva; Modern Ekonomi Dönemine Ait İnsanın Ahlaki ve Entelektüel Tarihine
Katkı", Çev. Oğuz Adanır, Doğu Batı Yay., Baskı Yılı:2008, s. 138;
59
Goody, Jack, "Tarih Hırsızlığı", Çev. Gül Çağalı Güven, Türkiye İş Bank. Kült. Yay. Baskı Yılı 2012,
s. 107
60
Yücel, G., "Agm", s. 221; Otar, İsmail, "Muhasebede 'Muzaaf Usulü' Pacioli'den Önce Var'mıydı?",
http://www.mufad.org/journal/attachments/article/541/11.pdf, s. 98
17
2.3.3. Luca Pacioli'nin Yetiştiği Dönem ve Onun Dönemini Hazırlayan Bilimsel
Arka Plan
Toskanalı bir tüccar ailenin oğlu olarak 1445 yılına doğru İtalya'nın Sansepolcro
isimli küçük kasabasında dünyaya gelen Pacioli61 muhasebe konularıyla ilk defa
Rompiansi'nin yanında çalıştığı dönemde tacir olmanın, ticaret yapmanın, defter tutmanın, hesap-kitap yapmanın tecrübe ve birikimini edindiği anlaşılmaktadır.62
Bir tüccar için en önemli iş doğru hesap yapmaktır.63 Avrupa'da muhasebe
mesleğinin gelişmesini kapitalizmin doğuş evresinde İtalyan şehir devletlerinin Doğu
Akdeniz ile yaptıkları ticaret etkili olmuştur64. Mal ve fikirlerin karadan olduğu kadar
denizden de yapılan kapsamlı mübadelesinde seyyahlar ve tüccarlar ile birlikte muhasebecileri de gerekli kılıyordu. Doğunun değerli malları ile birlikte sayı ve hesap sisteminin de bu mübadele kapsamında İtalyan şehir devletlerinde kendisine yer bulduğu açıktır.65 Doğudaki ticari teamüller ve o dönemler için ileri sayılabilecek çift taraflı kayıt
tekniği gibi muhasebe uygulamaları da bu yolla İtalya'ya ulaşmıştır. Ancak doğru hesap
yapmanın öğrenilmesi çok uzun bir zaman almıştır. O dönemde İtalya'da kullanılan
Romen sayı sistemi doğru hesap yapmayı zorlaştıran bir unsur olmuştur.66 Arap rakamları İtalya'ya ancak XIII. yüzyılda girebilmiş, oradan da Avrupa'ya yayılmıştır. Bu rakamlar olmadan hızlı ve doğru bir hesap yapabilmek adeta imkansızdır.67
Dönemin İtalya'sı küçük devletlerden oluşan parçalı bir yapıydı. Sicilya ve Güney
İtalya yaklaşık 400 yıl Müslümanların etkisinde kalmıştı. Bunun 250 yılı doğrudan, 150
yılı da Norman Kralları ve Kutsal Roma İmparatorluğu yönetiminde birlikte yaşayarak
olmuştu. Sicilya'da 827 yılında başlayan Müslüman yönetimi 1091 yılına kadar, 254 yıl,
sürmüştü.
61
Hiçşaşmaz, Mazhar, "Muzaaf Muhasebe Usulünün Kurucusu Luca Paciolo Eseri ve Tesirleri", AÜSBF
Yay. , Baskı Yılı 1958, s. 8-9; Dosay, Melek, "Matematik Rönesansına İslam Dünyasının Etkisi",
AÜDTCF Felsefe Bölümü Dergisi, Cilt 14, Yayın Yılı 1992, s. 148; Can, Ahmet Vecdi, "Luca Pacioli
'Muhasebenin Babası'mıdır?", Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi,
http://www.akademikbakis.org/eskisite/12/acan.htm, s.4
62
Can, A. V., "Agm", s. 6
63
Goody, J., "Batıdaki Doğu", s. 70
64
Goody, J., "Batıdaki Doğu", s. 72
65
Howard, Deborah, "Venice and The East: The İmpact of The İslamic World on Venetian Architecture
1100-1500", Yale University Press, New Haven & London Baskı Yıl 2000, s. 19; Goody, J., "Tarih Hırsızlığı", s. 170;
66
Howard, D.,"Age", s. 19-20; Goody, J., "Batıdaki Doğu", s. 93
67
Sombart, W., "Age", s. 136; Goody, Jack; "Rönesanslar", Çev. Bahar Tırnakçı, Türkiye İş Bankası
Kültür Yay. Baskı Yılı 2015, s. 36;
18
Ortaçağ İslam dünyası ile Batı arasındaki ilmi ve kültürel etkileşim tek taraflıydı.
Müslümanlar Batıdan alacak bir şey bulamamış olmalarına rağmen Batılılar Müslümanlardan çok değişik ilmi ve kültürel değerler almışlardı.68 Bu etki Norman Kralları'nın ve
Kutsal Roma İmparatorluğu yöneticilerinin, II. Frederik'in (1212-1250)69 ölümüne kadar, dil, ilim, kültür ve yaşam pratikleri olarak mağlup olan Müslümanlara tabi olmaları
nedeniyle 150 yıl daha sürmüştü. Müslümanların saray teşkilatı, divanları, resmi yazışma usulleri, ordu düzenleri ve para basma ilkelerini kendilerine adapte ederek büyük
ölçüde uyguladılar.70 Sicilya'yı aldıktan sonra II. Roger Arapça konuşmaya, Müslümanlar gibi giyinip onlar gibi yaşamaya devam etmiş, hatta Arapça resmi dil olarak kullanımını muhafaza etmişti. II. Friedrich zamanı Sicilya'da İslam kültürünün en yüksek bir
seviyeye ulaştığı bir devre oldu.71 Bu, Müslümanların ilmi ve kültürel gücünün üstünlüğü sebebiyle olmuştur.72
Bu dönemde Avrupalılar için Doğu Avrupa ve İslam dünyası ulaşabildikleri tek yabancı toplumdu. Buralar Batılılar için çok önemliydi.73 Yüksek kültürlü Müslümanları
yönettikleri Sicilya'da gerçekten çok şey öğrenmişlerdi.74 Ancak, muhtemelen, Batı'nın
kültürel ve siyasi hayatı üzerindeki en büyük tesiri, adanın Latin yöneticileri zamanında,
özellikle II Frederick zamanında, kendini göstermişti.75 Bu dönemde Müslümanların
eğitim sistemlerinin saygınlığı onları Arapça yazılmış kitapları araştırmaya yöneltmiş-
68
Hodgson, Marshall G. S., "Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek", Çev. Ahmet Kanlıdere ve Ahmet
Aydoğan, Yöneliş Yay. Baskı Yılı 2001, s. 253;
69
"...II. Frederik İslam kültürüne aşina, Arapçayı ana dili gibi biliyordu. İslam kültürüne çok meraklı
olan II. Frederik 1224 yılında Napoli'de bir üniversite kurmuş ve bu üniversiteyi, İslâm düşüncesini Batı'ya tanıtmak için bir akademi haline getirmişti. Buraya birçok Arapça eser toplamış, bu kurumun en
önemli işi Arapçadan Latinceye tercümeler yapmak olmuştu. Bu durum II. Frederik'den sonra da devam
etmiştir. Ayrıca Bologna üniversitesine Arapça kitaplar hediye etmişti. Bu çalışmalar İtalya’da gerçekleşen Rönesans’ın başlangıcına işaret eden adımlar olmuştur..." Mehmet Azimli; "Sicilya'daki İslam Medeniyetinin Avrupa'ya Etkileri", http://www.academia.edu/6651411;
70
Şakiroğlu, Mehmet H., "Sicilya", TDVİA, Cilt 37, s. 138; Işıltan, Fikret, "Sicilya", MEBİA, Cilt 10, s.
595; Tilly, Charles, "Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu", Çev. Kudret Emiroğlu, İmge Yay.
Baskı Yılı 2001, s. 57-58; Brockelmann, Carl, "İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi", Çev. Neşet Çağatay,
TTK Yay. Baskı Yılı: 1992, s. 129;
71
Goody, Jack, "Avrupa'da İslâm Damgası", Çev. Şahabettin Yalçın, Etkileşim Yay. Baskı Yılı 2005, s.
109; Işıltan, F., "Agm", s. 595; Hitti, Philip K., "Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi", Çev. Salih Tuğ, MÜİFV
Yay, Baskı Tarihi 2011, s. 835;
72
Hodgson, M. G. S., "Age", s. 253; McEvedy, Colin, "Ortaçağ Tarih Atlası"; Çev. Ayşen Anadol, Sabancı Üniv. Yay. Baskı Yılı 2004, s. 54-56, 72-74,84-86, 98-100; Cobb, Stanwood; "İslam'ın Medeniyete
Katkıları", Çev. Cem Küçük, Profil Yay. Baskı Yılı 2006, s. 50-51;
73
Hodgson, M. G. S., "Age, s. 254;
74
Goody, J., "Avrupa'da...", s. 89;
75
Hodgson, M. G. S.; "Age", s. 256;
19
ti76. Birçok dil bilen, ilme ve ilim adamlarına yakınlığı ile tanınan II. Friedrich döneminde pek çok Arapça eser Latince'ye çevrildi.77 Yunanlılar bile Arapça ve Farsçadan
kitap tercüme etmişlerdi, çünkü Arapça ve Farsça dönemin canlı dilleriydi. Bu dönemde
yapılan tercümelerin en önemlileri teknik alanda yapılan tercümelerdi. Ticari örgütlenme metotları, üretim metotları, zanaatlar ve hatta siyasi metotlar ile zirai beceriler doğrudan doğruya yapılan tercümelerin konusuydu.78
Bilginin ve tecrübenin Doğu'dan Batı'ya nakli Müslümanlar vasıtasıyla gerçekleşmişti. Avrupalıların Doğu ile savaş dışında ilişki kurmalarının yolu ticaret ve bununda başlıca noktası Venedik idi. Yaşamını devam ettirmesinin tek yolu Doğu ile ticaret olan
Venedik, 1082 yılında Bizans'tan bir üs almış, Tebriz'den İskenderiye'ye, Doğu'ya açılan bir çok ticaret kolonisi oluşturmuş ve deniz yollarının da sahibiydi.79
Tüccarlar ticaret için özel bir eğitim alıyorlardı; bu eğitim kısmen okul ve kısmen de
çıraklık eğitiminden oluşuyordu. Bu nedenle Venedik tüccarları her ne kadar iyi düzeyde Latince bilmeseler de muhasebe işini iyi yapıyorlardı. 80 Pacioli'nin çift girişli muhasebe kayıtlarına ilişkin açıklamaları yeni bir sisteme atıfta bulunmuyordu, bu önceki
kuşaklar tarafından kullanılan bir sistemdi.81 Ticaret 'zengin ve karmaşık bir kültür'
oluşturmuştu. Sadece malların değişiminden ibaret olmayan böylesine uzun mesafeli
ticari ilişkilerle her iki tarafta zenginleşmiş ve sadece ürünleri değil, bilgi ve teknikleri
sözcük ve kavramları de paylaşmışlardı.82 Venedik tüccarları için Arapça öğrenme ihtiyacı Yunanca ve Latincenin önemini azaltmıştı.83
Bu dönemde Hıristiyan papazlar Arapçadan Latinceye Müslüman bilginlerin eserlerini tercüme ederek84 bilimin Avrupa'da gelişmesinin adımlarını atmışlardı. Bu tercüme76
Sarıkavak, Kazım, "Toledo, Bologna ve Padua Okullarının Düşünce Tarihindeki Yeri" AKDTYK Atatürk Kültür Merkezi Erdem Dergisi, Cilt14, Sayı 40, Yıl 2002, s.243-266; Ronan, Colin A., "Bilim Tarihi:
Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve Gelişimi", Çev. Ekmeleddin İhsanoğlu ve Feza Günergun, Tübitak
Yay. Baskı Yılı 2003, s. 282; Ülgen, Pınar, "Geç Ortaçağ'da Avrupa'daki Üniversiteler ve Eğitim",
MKÜSBE Dergisi, Cilt 7, Sayı 14, Yıl 2010, s. 352-353
77
Gürkan, Ahmet, "İslam Kültürünün Garbı Medenileştirmesi", Nur Yay. Baskı Yılı 1975, s. 257;
Şakiroğlu, M. H., "Agm", s. 138-139; Kaya, Mahmut, "Felsefe", TDVİA, Cilt 12, s. 317;
78
Serdar, Ziyauddin, "Thomas Kuhn ve Bilim Savaşları", Çev. Ebru Kılıç, Everest Yay. Baskı Yılı 2001,
s. 73; Hodgson, M. G. S., "Age", s. 256-257;
79
Goody, J., "Avrupa'da...", s. 117;
80
Goody, J., "Avrupa'da...", s. 118;
81
Howard, D., "Age", s. 20; Goody, Jack, "Batıdaki Doğu", s. 67
82
Goody, J., "Avrupa'da...", s. 119; Runciman, Sir Steven, "Avrupa Medeniyetinin Gelişmesi Üzerindeki
İslami Tesirler",İÜŞM, Sayı: 3, Yıl 1959, s. 2;
83
Goody, J., "Avrupa'da...", s. 119;
84
Cobb, S., "Age", s. 51; Sarıkavak, K., "Agm"; s. 246; Goody, J., "Batıdaki Doğu", s. 71
20
leri yapan Avrupalı papazlar çoğu zaman kaynak göstermeden bu eserleri intihal etmişler ve kendi isimleri ile yazmışlardı. Bu nedenle Avrupalılar uygarlık tarihini yazarken
Müslümanların uygarlığa katkısına yer vermeden yazmayı tercih ederler.85
Avrupalılar ticari yollarla ve haçlı seferleri neticesinde farkına vardıkları Doğudaki
refah ve bilimsel zenginliği Batıya transferinde yoğun bir çaba sarf etmişlerdi. Bu hususta Raymond Lulle isimli, misyonerlik faaliyetlerine hayatını vakfetmiş bir papaz çok
etkili olmuştu. O, Müslümanlara karşı mücadelede başarılı olabilmenin tek yolunun
Doğu'nun her türlü bilimsel ve kültürel eserlerinin Latinceye tercüme edilmesini, böylece onların dini, düşünsel ve kültürel etkileri ile etkin bir mücadele verilebileceğini savunmuştu.86
Lulle'nin tavsiyesine uyarak Viyana Konsili (1311-1312), Bologne, Oxford,
Salamanque, Vatikan ve Paris üniversitelerinde Arapça, İbrânîce, Süryânîce ve Yunanca
öğretilmesi için kürsü açılmasını kararlaştı.87
XII. yüzyıl başlarında Avrupa'da kullanılan sayılar harflerden oluşan Romen rakamlarından oluşuyordu. Bu sayılar kolay hesap yapmaya izin vermiyordu. 88 Aynı dönemde
ise İslam dünyasında Hint rakamları ve ondalık sayı sistemi kullanılıyordu. Bu sayı sistemini geliştiren ve ilk defa sıfırı kullanan Hârizmî’nin Hint hesabı tekniğini işlediği
"Kitâbü’l-Ĥisâbi’l-Hindî" adlı eseri, "Algoritmi de numero indorum" adıyla XII. yüzyıl
başlarında Tuleytula’da Bathlı Adelard tarafından Latince’ye tercüme edilmiti.89
Bilimin İslam dünyasındaki gelişmişliğinden etkilenen Avrupalı matematikçilerden
biri de Leonardo Fibonacci'dir (1170-1250). O Hint-Arap sayılarını Avrupa'ya tanıtmasıyla ve XIII. yüzyılın başlarında yazdığı hesaplama yöntemlerini anlattığı "Liber
Abaci" isimli kitabıyla tanınır.90 Babası İtalya ile Kuzey Afrika arasındaki ticarette çalı85
Serdar, Z., "Age", s. 72; Masood, Ehsan, "İslam ve Bilim", Çev. Şafak Timur, Picus Yay. Baskı Yılı
2010, s. 147; Sezgin, Fuat, "Dünya Bilim Tarihi Yeniden Yazılmalı" Röportaj: Turan Kışlakçı
http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/eylul/26/d01.html
86
Sezgin, F., "Dünya Bilim Tarihi Yeniden Yazılmalı"; Sarıkavak, K., "Agm", s. 246
87
Bulut, Yücel, "Oryantalizm", TDVİA, Cilt 33, s. 429; Bilici, Faruk, "Fransa-Fransa'da İslam Araştırmaları", TDVİA, Cilt 13, s. 191; Gündüz, Şinasi, "Misyonerlik", TDVİA, Cilt 30, s. 196; Özdemir, Mehmet, "İspanya", TDVİA, Cilt 23, s. 174; Cobb, S., "Age", s. 51;
88
Hunke, Sigrid, "Batı'yı Aydınlatan Doğu Güneşi", Çev. Işık Soner, Kaynak Yay. Baskı Yılı 2008, s. 8187 Hitti, P. K., "Age", s. 787; http://tr.wikipedia.org/wiki/Leonardo_Fibonacci;
89
Goody, J., "Rönesanslar", s. 156; Suveysi, Muhammed, "Hesap", TDVİA, Cilt 17, s. 243; Kenan, Seyfi, "Üniversite", TDVİA, Cilt 42, s. 341;
90
"...Leonardo Fibonacci'nin matematikle ilgili çalışmaları Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî, Ebû Kâmil
ve İbnü’l-Heysem’e atıfta bulunduklarında kıymet bulur, ciddiye alınırdı. Hatta son birkaç yüzyıldan beri
Batı’da üretildiği düşünülen birçok bilimin kaynağında VIII-IX. yüzyıldan itibaren İslâm dünyasında
21
şıyordu. Bu dönemde Fibonacci babasına yardım etmek için onunla Kuzey Afrika seyahatlerine katılır. Babası matematik ve hesap işlerini öğretmesi için bir Arap hoca tutar. 91
Leonardo'nun aldığı bu eğitim onun Hint-Arap sayı sistemini öğrendiği ilk eğitimdir.92
Fibonacci Akdeniz havzasındaki tüm ilim merkezlerini gezdi93 ve döneminin önde
gelen Arap matematikçilerinden eğitim alma imkanı buldu.94 1202 yılında, 32 yaşında,
bu seyahatlerinde öğrendiklerini "hesaplama kitabı" anlamına gelen "Liber Abaci" isimli kitabında anlattı.95 O bu eserinde bir çok matematiksel kavramı Arapçadan aslının
bozuk şekliyle aktarmış, Luca Pacioli'de 1494 yılında yazdığı ve çift yönlü kayıt sistemini de anlattığı "Summa Aritmatica" isimli eserinden Fibanocci'den etkilenerek aynı
şekilde kullanmıştır.96
Avrupa'ya Hint-Arap sayı sistemi, ondalık sayı sistemi, bu eserle tanıtıldı. Fibonacci
bu eserinde bir tüccarın gündelik hayatında ihtiyacı olan ticari defter tutma, ölçü birimlerini çevirme, faiz hesaplama, para bozma ve değiştirme ve benzeri işlemleri tanıtmış
ve bu nedenle de kitap Avrupa'da eğitimli insanların arasında hızla yayılmıştı. Bu yönüyle onun kitabı Avrupa'da bilimin ilerlemesinde önemli etki yapmıştır.97
İbnü’d-Dâye’den (796-879)98 etkilenen Fibonacci, "Liber Abacci" adlı eserinde onun
orantıyla ilgili yöntemlerini nakletmiş ve bunları vergi problemlerinin çözümünde kullanmıştır.
Thomas
Bradwardine,
İbnü’d-Dâye’yi
matematikte
otorite
kabul
eder. Pacioli de onu Öklid gibi bilginlerle aynı sınıfa koyar ve onun çalışmalarını bilime
çok önemli bir katkı olarak görür.99
üretilen bilimlerin yer aldığı üzerinde durulur. Beşerî ilimler ilk defa VII-VIII. yüzyıllarda İslâm dünyasının doğusunda ortaya çıkmış, daha sonra Mısır, Kuzey Afrika, Endülüs ve Sicilya’ya, oradan da Avrupa’ya geçmiştir..." Kenan, S., "Agm", TDVİA, Cilt 42, s. 339-340; Cobb, S., "Age", s. 75-76;
91
Hitti, P. K., "Age", s. 787; Özdemir, Mehmet, "Hammadiler", TDVİA, Cilt 15, s. 490;
92
http://tr.wikipedia.org/wiki/Leonardo_Fibonacci
93
"Leonardo Fibonacci XIII. Asırda Mısır ve Suriye'yi ziyaret etmiştir." Hitti, P. K., "Age", s. 910;
94
Fazlıoğlu, İhsan, "Cebir", TDVİA, Cilt 7, s. 201; Özaydın, Abdulkerim, "Bağdat-Kültür ve Medeniyet",
TDVİA, Cilt 4, s. 438; Suveysi, Muhammed, "Hendese", TDVİA, Cilt 17, s. 198; Aydın, Cengiz, "Ebü
Kamil", TDVİA, Cilt10, s. 17;
95
http://tr.wikipedia.org/wiki/Leonardo_Fibonacci
96
Fazlıoğlu, İhsan, "Hesap", TDVİA, Cilt. 17, s. 270-271; Goody, J., "Rönesanslar", s. 37; Dosay, M.,
"Agm", s. 150-151
97
http://tr.wikipedia.org/wiki/Leonardo_Fibonacci
98
"...796 yılında Bağdat’ta doğdu; Abbâsî hânedanına yakın bir aileye mensuptur. İyi bir tahsil gördü;
bilhassa “Hâsib” lakabıyla anılacak derecede matematik öğrendi. Tahsilini bitirince Dîvânü’l-harâc’da
çalışmaya başladı. Onun hesap işlerinden iyi anladığını öğrenen Ahmed b. Tolun kendisini devletin malî
işlerini yönetmekle görevlendirdi. Latince’ye çevrilen kitaplarıyla Ortaçağ Avrupa matematikçilerinden
Leonardo Fibonacci, Jordanus de Nemore ve Thomas Bradwardine’yi etkilemiştir..."
99
Ökten, Sadettin, "İbnü'd Dâye", TDVİA, Cilt 21, s. 7;
22
2.3.4. Luca Pacioli'nin Etkilendiği Bilim Adamları
Günümüzde çift girişli kayıt sisteminin mucidi olarak hemen hemen ittifak halinde
Luca Pacioli olduğu gösterilir. Onun bu sistemi "Summa Aritmatica" isimli eserinde
anlattığı aktarılır. Bu eser orijinal bir eser midir? Melek Dosay yaptığı çalışmalarda bu
eserin orijinal olmadığını ifade etmektedir.100 Colin A. Ronan ise "Bilim Tarihi" isimli
eserinde onun eserinin orijinal değilse bile geniş kapsamlı bir eser olduğu tespitini yapar. Pacioli'nin bu eserini hazırlarken Euklid'ten Fibonacci'ye kadar birçok matematikçinin eserinden faydalandığını kendisinin ifade ettiğini aktarır.101
Bir tüccarın veya devletin ihtiyaç duyacağı en temel işlerden biri de iyi bir muhasebedir. Bununla ilgili birçok eser yazılmıştır. Tüccarların kullanması için ilk sistematik
hale getirilmiş muhasebe kitabı 13. Yüzyıla tarihlenir. Mazhar Hiçşaşmaz, bu konularda
ilk eser yazanın İtalyan matematikçi Piza'lı Leonardo Fibonacci olduğunu, onun "Liber
Abaci" isimli eserinin XII. bölümünü bir tüccarın teşebbüsünde ihtiyacı olan muhasebe
kayıt yöntemlerine ayırdığını, işletmeyi idare etmek için gelirlerin, masrafların ve iş
araç ve gereçlerinin kayıtlı olarak takibindeki ehemmiyeti belirten bilgilere yer verdiğine vurgu yapar.102 Bu konulara Fibonacci'den yaklaşık 250 yıl önce Ebu'l-Vefâ elBûzcânî tarafından "Kitâb fima yehtâcü ileyhi'l-küttab ve'l-'ummâl min 'ilmi'l-hisab"
isimli eserinde yer verilmiştir. el-Bûzcânî bu eserini "tüccarlar, katipler ve vergi memurlarına yardımcı olmak için kaleme almış, bu eserde tüccarlar, katipler ve vergi memurlarının hesaplarında kullanacakları metotlar sistematik olarak düzenlenmiştir."103
Yine "Pacioli'nin eserinden 30 yıl önce, Benedetto Cotrugli Raugeo tarafından yazılan bir muhasebe kitabında bir tüccarın tutmak zorunda olduğu defterler, müsvedde
(momeriol), yevmiye (giornale) ve defter-i kebir (quaderno) olarak sıralanmakta, hesapların kolaylıkla aranması için defter-i kebire bir fihrist (alfabeto) eklenmesi tavsiye
edilmektedir. Bu kitapta yevmiye ile defter-i kebirin muayyen zamanlarda karşılaştırılması sureti ile bilanço (bilanione) tanziminden bahsetmektedir."104
100
Dosay, M., "Agm", s. 148
Ronan, C. A., "Age", s. 358;
102
Hiçşaşmaz, M., "Age", s. 9-10
103
Aydın, Cengiz, "Ebû'l-Vefâ el-Bûzcânî", TDVİA, Cilt 10, s. 349
104
Hiçşaşmaz, M., "Age"; s. 10
101
23
Bu bilgiler bize, Pacioli'nin muhasebe alanında ilk eseri yazan olmadığını, muhasebenin tarihinde önceki bilgileri derleyerek kendi katkılarını içerecek şekilde bizlere
ulaşmasında katkısı olduğunu gösterir.
Pacioli'nin bilgi kaynakları kimlerdi? O, Summa isimli eserinin ithaf bölümünde
Fibonacci, Jordanus, Parmalı Blasius ve Prosdocimo de Beldomandi'yi yararlandığı
kimseler olarak zikretmiştir. O eserinin giriş bölümünde eski ve yeni filozofların eserlerinden yararlanarak matematiğin temellerini bir araya getirmeye teşebbüs ettiğin ifade
etmiştir. Eserinin Cebir bölümüne İslam geleneğini izleyerek başlamıştır. Kitabında,
İslam dünyasında incelenen altı tip cebir denklemine yer vermiştir. O bu bilgileri Harezmi, Abu Kamil Şuca ve Kereci'yi izleyen Fibonacci'den almıştır.105
Pacioli'nin muhasebe matematiğine ve düşüncesine etki eden Leonardo Fibonacci'nin
ise en temel bilgi kaynağı İslam dünyasındaki matematikçilerdir. Onun en çok istifade
ettiği matematikçiler Ebu Kamil Şuca, Ömer Hayyam, İbn Sina, el-Biruni ve elKareci'dir. Onlardan belirli ve belirsiz denklemler ile ikinci ve üçüncü dereceden denklemleri öğrenmiştir.106
O, babasının ticari seyahatlerine katılmış, Mısır, Suriye, Sicilya ve İspanya'ya gitmiştir. İskenderiye ve Şam kütüphanelerindeki eserlerden istifade etmiş, matematik bilgisine düşkün olan Leonardo, edindiği bu bilgilerle kendisini üne kavuşturan eseri "Liber
Abaci" isimli eserini yazmıştır.107 Onun bu eserinde Harezmi'nin cebir kitabının etkisi
açık bir şekilde görülür.108
Aynı etkinin Fibonacci'den sonra, yaklaşık üç yüz yıllık bir kesintiyle, Avrupa'da
yeniden cebir konusunu canlandırıp ilerleten matematikçi Pacioli'de görmek mümkün.
Pacioli; Leonardo ve Jordanus ile birlikte İslam matematikçilerinden İbnü'dDâye'den etkilenmiştir. İbnü'd-Dâye'nin eserleri Gerard de Cremone tarafından Latinceye çevrilmiştir.109
Yukarıdaki bilgileri dikkate aldığımızda, Luca Pacioli'nin ünlü eseri "Summa
Aritmatica" içerik olarak derleme bir kitap olup, bu derlemeye kendisinden önceki İtalyan matematikçiler ve Latinceye çevrilen İslam dünyasının yetiştirdiği matematikçilerin
105
Dosay, M., "Agm", s. 150-158
Hunke, S., "Age"; s. 76;
107
Hunke, S., "Age"; s. 77;
108
Dosay, M., "Agm", s. 147
109
Ökten, S., "Agm"; TDVİA, Cilt 21
106
24
eserleri kaynaklık etmiştir. Onun Summa Aritmatica isimli eseri yukarıdaki bilgiler çerçevesinde bir bütün olarak değerlendirildiğinde eserin çift girişli kayıt sisteminin anlatıldığı kısmının da derleme olduğu sonucuna varılır. Kendisi de bu sistemi önceki dönemlerin bilgisinden aktardığını ifade etmektedir.110
2.3.5. Luca Pacioli'nin Önerdiği Muhasebe Sisteminin Kaynağı
Pacioli 1508 yılında Arapçadan Latinceye Öklit'in (Euclide) bir tercümesini yapar. 111
Bu Pacioli'nin ileri düzeyde Arapça bildiğini ortaya koyar. Çünkü Arapça dönemin en
canlı Akdeniz havzasının ve yakın bölgelerinin yönetim, kültür ve bilim dilidir. Günümüzde İngilizcenin temsil ettiği rolü yaklaşık VIII-XV. yüzyıllar arasında Arapça temsil
etmiştir.112 Avrupa'nın birçok bilim merkezinde ve Bologna Üniversitesinde Arapça ve
İbranice öğretilen bir dildir. Pacioli'nin de Arapçayı bu çevreden öğrendiğini düşünebiliriz.
Pacioli'nin bilgi kaynakları, eğitim çevresi ve diğer ilişkileri onun eserinin kaynakları
hakkında da bizlere bilgi verir. O, matematik konusunda kendisinden iki yüz yıl önce
yaşamış olan Leonardo Fibonacci'den etkilenmiş, IX. yüzyılda yaşayan Müslüman matematikçi İbn'd-Dâye'yi Öklid ile eş değer görecek kadar Müslüman matematikçileri
tanıyan, Arapçadan Latinceye Öklid tercümesini yapacak kadar iyi Arapça bilen bir
Rönesans bilginidir. Yazmış olduğu matematik kitabının bir bölümü olan çift girişli
kayıt yöntemini de bu bilgi havzasından edindiğini söyleyebiliriz ki bu da bu yöntemin
kaynağının Doğu olduğunu ortaya koyar.
Yukarıda da açıkladığımız gibi, İtalya'da kullanılan sayı sisteminin hesap yapmaya
elverişli olmaması, Bath'lı Adelard ve Leonardo Fibonacci tarafından bu sayıların yapılan tercümeler ile Batı'ya tanıtılması, Müslüman matematikçilerden eğitim almaları,
ticaretin tek yönünün doğu olması, bu dönemde Batı için Doğu Avrupa ve İslam dünyasından başka iletişim kurabilecekleri bir bölgenin olmaması, yine Müslüman bilginlerin
eserlerinin bir çoğunun isimleri zikredilmeden tercüme edilmesi, Avrupa'da yazılan
muhasebe kitaplarının kaynaklarının da aynı şekilde tercüme edilen eserler olduğunu
düşünmemizi olanaklı kılmıştır.
110
Howard, D. "Age"; s. 20
Can, A. V., "Agm", s. 7
112
Cobb, S., "Age", s. 115;
111
25
Müslüman ilim adamlarınca Pacioli'nin eserinden bir kaç yüz yıl önce yazılmış, bugün kullanılan muhasebe sistemine oldukça yakın bir muhasebe usulünü anlatan muhasebe kitaplarının olması da bu düşünceyi teyit etmektedir.
2.3.6. İslam Dünyasında Muhasebenin Gelişimi ve Avrupa'ya Etkisi
İslam'ın dünya görüşünde insana ve davranışlarına büyük önem izafe edilir. Allah'ın
insanı sorumlu bir varlık olarak yarattığı, bu nedenle de sorumluluğunun yerine getirip
getirmediğinin hesabı kendisine sorulacağı önemle vurgulanır. İnsan yaratılmış varlıklar
içerisinde hesap verebilir bir varlık olarak tanımlanır, Allah'a karşı hesap vermesi asıl
olmakla birlikte birbirleri ile münasebetleri nedeni ile de birbirlerine hesap verebilir
olarak konumlanır.
Yine Kur'an-ı Kerim insanların birbirleri ile ilişkilerini, bunun ahlaki değerlendirmesini anlatırken ticari bir form içerisinde tanımlar. "... onlar, doğruluğa karşılık yanlışı
satın almış kimselerdir. Bu nedenle ticaretleri asla kâr bırakmamıştır.113" Bu ayette
ifade edilen satma, satın alma, ticaret ve kâr gibi ifadeler, en basitinde ticaretin her boyutu ile bilindiği bir toplum için anlam ifade eder. Yine "..., biri insanın sağ tarafında,
biri de sol tarafında oturmuş iki alıcı melek de alıp kaydetmektedir.114" ayeti İslam'ın
yazılı/kayıtlı, ispat edilebilir bir kültür ve değer inşa ettiğini ortaya koyar.
İslam dünyasında muhasebenin varlığı tartışılırken işletmelerin muhasebesinden söz
edilmez, devletin muhasebesinden söz edilir. Yazılan muhasebe kitapları ve anlatılan
muhasebe uygulamaları da devlet muhasebesinden örneklendirilir. Bu anlatım İslam
dünyasında tüccarların muhasebe tutmadığı veya sistemli bir muhasebe uygulamadığı
düşüncesini çağrıştırır. Halbuki bireyin kendisine sorumluluklarının sürekli hatırlatıldığı
bir inanç ve kültür içerisinde yetişen bir tüccarın sistemli bir muhasebe tutmadığını düşünmek olanaksızdır. Çünkü Kur'an-ı Kerim insanlara "Ey iman edenler! Belli bir süre
içinde birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın.
Yazıcı, Allah'ın öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın. Üzerinde hak olan
(borçlu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah'tan korkup sakınsın da borçtan hiç bir şeyi
eksik etmesin. Eğer borçlu, aklı ermeyen veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa,
velisi adaletle yazdırsın... Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usan-
113
114
Kur'an-ı Kerim, Bakara:2/16
Kur'an-ı Kerim, Kâf: 50/17; yine Zuhruf:43/80
26
mayın. Bu Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret
olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur.115" Bu ayet müminlere,
bireylere, hitap etmekte ve bir borçlanma halinde borcu verenin alacağını, borçlunun da
borcunu yazması, bir cari hesap tutması, bunun için de bir yazıcı tutması emrediliyor.
Bu emir yazılacak bir defterin varlığını, Müslüman tüccarın ticari muameleleri için bir
defter tutmasının zorunluluğunu ortaya koyar. Yazma işleminin nasıl yapılması gerektiği de belirtilir. Ticari muamelelerin yazılmasında alacak veya borcun miktarının küçük
olması yazmayı ihmal etmeye neden olmaması, peşin yapılan işlemlerin ise bir cari hesap açmadan yazılması önerilir. Bu da sistemli bir muhasebenin Müslüman tüccarın
ilişkilerinde hayat bulmasını zorunlu kılar.
Devletin vergi toplama sistemi kazanç üzerinden vergi almayı esas almaması, bu sistemin dönemin imkanları açısından olanaksız olması, daha çok maktu vergileri uygulama da tutmuştur. Bunun sadece İslam dünyasında değil, dünyada uygulanan bir vergileme yöntemi olduğunu görüyoruz. Kazanç üzerinden vergi verilmemesi Müslüman
tüccarın defter tutmadığı, muhasebe yapmadığı anlamına gelmemektedir. Şahıs şirketlerinin oluşması, uzak mesafeli, çok ortaklı ticaretin yapılıyor olması ve ortaklar arası
kazancın pay edilmesi doğru ve anlaşılır bir muhasebeyi zorunlu kılar. Yine Osmanlı
toplum hayatında vakıf müesseselerinin etkin olması, bu vakıfların elde ettiği gelirlerin
kadılar tarafında denetleniyor olması ticari muameleler için usulüne uygun sistemli bir
muhasebenin varlığını ortaya koyar.
Horasan'ın X. asırdaki gümrük dairelerinden birisinin defter tutma sistemi hakkında,
Harezmî şu bilgileri verir.
"Vergi tarihi (kânûn), her vergi mükellefinin ödediği vergi miktarını her defada kaydeden vergi hesabı (evarec), günlük gelir ve giderlerin kaydedildiği yevmiye defteri
(rûznâmçe), ay sonu hesabı (hatme), sene sonu hesabı (hatme-i câmi'a), ödenmiş miktarların kaydedildiği kasa defteri (ta'rîc), üç sütuna ayrılmış sunuş (âriza) bölümü ki birinci
bölümde listelerin hazırlanması, ikinci bölümde teslim alınan meblağ ve üçüncü bölüm-
115
Kur'an-ı Kerim, Bakara: 2/282
27
de ise aradaki farka yer verilmiştir, vergi tahsilatı için vergi makbuzu (berae), devlet ile
hesaplaşma için (cemâ'a) ve vergi borcundan kurtuluşu ifade eden ibra (muvafakat)"116
Harezmî'nin vermiş olduğu bu bilgiler, devlet muhasebesi için bile olsa, X. yüzyıl
gibi oldukça erken bir dönemde İslam dünyasında sistemli bir muhasebenin varlığının
en güçlü kanıtı olduğunu göstermektedir.
Bu bilgiler, günümüz vergilendirme süreçlerine de oldukça benzeyen bir yapının varlığını göstermektedir. Bu süreçler; vergilemenin dönemi, bildirimi, bildirim sonuçlarının
tahakkuk esasına göre kaydedildiği yevmiye defteri, aylık bilanço, yıllık bilanço, yapılan tahsilatın kaydedildiği kasa defteri, yapılan bu tahsilatların raporlandığı bordrolar,
vergi ödemesinin belgelendirilmesi için vergi tahsilat makbuzu, yükümlülüğün sona
ermesi gibi süreçlerdir.
İslam dünyasındaki muhasebeye ilişkin bir diğer çalışmada İmâd es-Serâvi'nin yaklaşık olarak 1340 yıllarında yazdığı, kendisine münasip görülen adıyla, Câmiû'l Hesâb
adlı eseridir.117
İmâd es-Seravi eserini bir mukaddime, iki makale ve bir hatime olmak üzere dört bölüme ayırmıştır. Eserin birinci makalesinde muhasebe rakamları (siyakat rakamları) ve
muhasebe ile ilgili yazım kaideleri hakkında bilgi verilmiştir.118 İkinci makalesinde doğrudan doğruya mali idarede kullanılan defterler ve bunlara ait örnekler verilmiştir.119
Fransa'da ve İngiltere'de gelir gider listelerinin XIV. yüzyılda yapıldığı, yine XVI
yüzyılın ilk yarısında Fransa'da vilayet bütçelerinin genel bütçeye eklendiği, Prusya'da
ise ancak XVII. yüzyıl sonlarında bir devlet bütçesi tertiplenebildiği göz önünde bulundurulursa İmâd es-Seravi'nin eserinin muhasebe ve maliye tarihi açısından önemi açıktır. 120
Muhasebeye ilişkin bir diğer çalışmada Abdullah İbn. Muhammed'in 1363 yılında
yazdığı "Risale-i Felekiyye" isimli eseridir. Bu eser, çift girişli kayıt sisteminin mucidi
olarak anılan Luca Pacioli'nin kitabından bir asırdan fazla bir süre önce kaleme alınmış
olup eserde çift girişli muhasebe sistemine ve muhasebe defterlerine yer verilmiştir.
116
Mez, Adam, "Onuncu Yüzyılda İslâm Medeniyeti; İslâm'ın Rönesansı", Çev. Salih Şaban, İnsan Yay.
Baskı Yılı 2000, s. 138-139
117
Göyünç, Nejat, "İmâd Es-Serâvi ve Eseri", İÜEFTD, Cilt 15, Sayı 20, Yıl 1965, s. 74; Güvemli, Oktay, "Türk Devletleri Muhasebe Tarihi, Osmanlı İmparatorluğuna Kadar", Cilt 1, MÖÜBDV Yay. Tarihsiz, s. 15
118
Göyünç, N., "Agm", s. 78-9
119
Göyünç, N., "Agm", s. 80-82
120
Göyünç, N., "Agm", s. 86
28
Onun bu eseri çift girişli defter tutma sisteminin Doğu ülkelerinde ortaya çıkıp Batı'ya
aktarılmış olduğunu da düşündürmektedir.121
İslam dünyasının muhasebe kayıt tekniğine yapmış olduğu diğer önemli bir katkı da
hesap yapma ve kayıt tutma düzeni için oldukça elverişsiz olan Romen rakamları yerine
bugünde kullanılmakta olan Arap rakamlarının kullanılmaya başlanmasıdır. Arap rakamlarının kullanılmaya başlanması bir tüccar için paranın bulunuşundan sonraki en
önemli muhasebe olayıdır. Bu gelişmelerin İtalya üzerinden Avrupa ülkelerine aktarılması ve Romen rakamlarının zamanla terk edilmesi muhasebenin gelişimine en önemli
katkıyı oluşturmuştur.122
2.3.7. Finansal Tabloların Tarihi Gelişimi
Muhasebe, bir işletmenin belirli bir dönemde ortaya koyduğu performansı işletmenin
ilişkili taraflarının değerlendirebilmesi için ihtiyaç duyacakları bilgileri raporlanmış bir
şekilde sunma aktivitesidir. Günümüzde sunumu yapılan finansal tablolar, tarihi süreç
içerisinde, iktisadi hayatın gelişmişlik durumuna göre zaman içerisinde ortaya çıkmıştır.
Muhasebenin temel amacı işletmenin ilişkili taraflarının ihtiyaç duyduğu bilgileri
vermektir. İşletme kavramı bugünkü anlamını tarih süreç içerisinde kazanmıştır. Bu
kavram daha XV. yüzyılda Avrupa'da bugünkü anlamını kazanmamıştı. Çift girişli kayıt
sisteminin tanıtıcısı olarak görülen Luca Pacioli yazmış olduğu muhasebe kitabında
defter tutmanın amacını "ticaretle uğraşanlara gecikmeden varlık ve borçları ile ilgili
bilgi vermek" biçiminde açıklamıştır.123
O dönemde muhasebede "dönem" kavramı oluşmamış, işletme kârı, yapılan işin bitiminde hesaplanmaktaydı. Dönem kavramının olmaması günümüzde kullanılan diğer
finansal tabloların sağladığı bilgilere tüccarlar ihtiyaç duymamış, bu tabloların ilkel bir
şekilde bile olsa örneği ortaya çıkmamıştır. Ayrıca ticarette de tek tip bir para birimi de
kullanılmamıştır.124
İşletme sahibi ile işletme birbirinden ayrılmamış, tek varlık olarak, birlikte düşünülmüştü. Hollandalı matematikçi Simon Stevin günümüzün "işletmenin tüzel kişiliği"
kavramına 1605 yılında yazdığı "Wisconstighe Gedachtenissen" isimli eserinde ilk defa
121
Yücel, G., "Agm", s. 223; Kızıl, Ahmet, "Genel Muhasebe Vergi Uygulamaları", Bahar Yay. Baskı
Yılı 2006, s. 3; Güvemli, O., "Türk Devletleri Muhasebe Tarihi", Cilt1, s. 15; Otar, İ., "Agm", s. 97-98
122
Yücel, G., "Agm", s. 223-224; Güvemli, Oktay; "Türk Devletleri Muhasebe Tarihi", Cilt 2, Proje Danış
A.Ş., Tarihsiz, s. 22; Sahillioğlu, Halil; "Divan Rakamları", TDVİA, Cilt 9, s. 433-434
123
Yücel, G., "Agm", s. 224
124
Yücel, G., "Agm", s. 224
29
yer vermiş, işletme sahibinin varlıkları ile işletmenin varlıklarının ayrı-ayrı ele alınmasının gerekliliğini ortaya koymuştur.125
İşletmelerde oluşan kârın işin bitiminde hesaplanması düşüncesinden, yıl / dönem
sonlarında hesaplanması düşüncesine geçiş de XVII ve XVIII yıllarda zamanla ortaya
çıkmıştır. Bu da muhasebede 'dönem' kavramını ortaya çıkarmıştır. XVII. yüzyıldaki
Fransız Ticaret Kanunu her tüccarın iki yılda bir 'bilanço' düzenlemesi gerektiğini ilişkin hükümler getirmiştir.126 Böylece muhasebede 'bilanço' kavramı da ilk defa ortaya
konmuştur.
Sermaye birikimi, sanayileşme, uzak mesafeli ticaret, büyük iktisadi işletmelerin ortaya çıkışı gibi gelişmelerle birlikte XIX. yüzyılda muhasebe literatüründe ve teorik
çalışmalarda önemli bir artış görülmüştür. Bu yüzyılda muhasebe alanında bir çok eser
yazılmış ve bu eserlerin bazıları muhasebe teorisine ve muhasebe bilgilerini analiz yöntemlerine önemli katkıları olmuştur. "1897 yılında T. L. Greene New York'ta yayınlanan 'Corporation Finance' isimli kitabında bir demiryolu işletmesinin bilançolarını inceleyerek aktif ve pasifteki değişmeleri fon kaynak ve kullanımları olarak ortaya koymuştur. Bu inceleme fon akış tablolarının ilk örneğidir."127
XIX. yüzyıldan günümüze; sanayileşme ile birlikte mamul maliyetinin hesaplanmasına yönelik maliyet muhasebesi ve amortisman kavramına yaklaşımlar, büyük sanayi
ve hizmet işletmelerinin kurulması ve gelişmesi, ticari işletmeler / şirketler ile ilgili yasal düzenlemelerin yapılması, ticari işletmelerin vergilendirilebilmesi için ve maktu
vergiden kazanç üzerinden alınan vergi yöntemine geçiş, sanayi işletmelerinin birleşmeler yoluyla tröst ve benzeri büyük işletmeleri oluşturmaları, muhasebe teorisi alanında
önemli çalışmaların yapılmasına zemin hazırlamıştır.128
Bu teorik çalışmalar sonucunda 1830'da safha maliyet kavramı, 1850'de birleşik maliyet kavramı, 1900'de stok değerleme yöntemi olarak FİFO yöntemi geliştirilmiştir.
Muhasebe alanındaki bir diğer önemli gelişme örneği ise 1868'de bilanço formunun
yasal biçiminin İngiltere'de belirlenmesidir. 129
İçinde bulunduğumuz yüzyılın başlarından itibaren işletme (firma) muhasebesi, maliyet muhasebesi ve pazar koşullarının sonucunda oluşan yönetim muhasebesi çok hızlı
bir gelişme göstermiştir. Yüzyılımızda Alman, Fransız, İngiliz ve özellikle Amerikan
125
Yücel, G., "Agm", s. 224
Yücel, G., "Agm", s. 224
127
Yücel, G., "Agm", s. 224
128
Yücel, G., "Agm", s. 224
129
Yücel, G., "Agm", s. 225-6
126
30
muhasebe anlayışlarının dünyadaki muhasebe uygulamaları üzerinde önemli etkileri
bulunmaktadır.130
Özellikle II. dünya Savaşı ile birlikte geliştirilen istatistik metotlar; uzun vadeli planlama ve bütçeleme, maliyet standartları, kâr marjları, stok devir hızları, öz sermaye verimliliği gibi konuların geliştirilmesine kaynak teşkil etmişler, bilgisayarların kullanım
alanı bulması ise muhasebeye çok önemli bir hız kazandırmıştır.131
130
131
Yücel, G., "Agm", s. 226
Yücel, G., "Agm", s. 226-7
31
BÖLÜM 3. OSMANLI'DA MUHASEBE
DÜŞÜNCESİ ve MUHASEBE SİSTEMİNDEKİ
DEĞİŞİM
3.1. OSMANLI İKTİSADİ ve MUHASEBE DÜŞÜNCESİNİN DİNİ
REFERANSLARI
Her toplum/devlet tarihi süreç içerisinde etkilendiği sosyal, kültürel, dinsel ve düşünsel değerlerin tesirinde kendi iktisadi ve siyasi kurumlarını oluşturur. Osmanlı Devleti
de bu etkinin dışında kalmamış, mirasçısı olduğu Selçuklu Devleti'nin 132 Anadolu'ya
gelirken içinden geçtiği ve kendisini dönüşüme uğratan İslam Medeniyeti ve Abbasileri
etkilemiş olan Sasani Medeniyetinin etkisinde kalmıştır. Kendi kurumsal yapısında
özellikle mali, iktisadi ve muhasebe sisteminde bunların tesiri açıkça görülmektedir.
İktisadi ve düşünsel sistemler bir yandan meydana çıktığı sosyoekonomik çevrenin
tesirinde kalırken diğer yandan da büyük felsefi, hukuki, dini vb. sistemlerle beraber
iktisadi kurumların ortaya çıkmasını ve gelişimini yönlendirir.133
Din faktörünün toplumların yaşamındaki en temel değiştirici ve dönüştürücü faktör
olduğu açıktır. Bugün içinde yaşadığımız zamanın iktisadi zihniyeti ve ortaya çıkan
şekilleri de din faktörünün yansımasını içerir. Max Weber'in "Protestanlık ile kapitalizm" arasındaki ilişkiyi ortaya koyduğu "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu" isimli çalışması da Batı'daki iktisadi olayların gelişimi ile din arasındaki güçlü bağı ortaya
koymuştur.134
132
Sayın, Abdurrahman Vefik, "Tarih-i Mâlî: Kuruluşundan Kanuni Döneminin Sonunna Kadar Osmanlı
Maliye Tarihi (1299-1566)", T.C. MBAPKKB Yay. No 2000/356, Ankara 2000, s. 5
133
Kallek, Cengiz, "İslam Kamu Maliyesi Klasikleri:..", s. 97
134
Weber, Max, "Sosyoloji Yazıları", Çev. Taha Parla, Hürriyet Vakfı Yay., 3. Baskı, Baskı Yılı 1993, s.
258-277; Tanyaş, Ömer Evren, "Weber'de Kapitalizmin Ruhu ve İslam Üzerine Sosyolojik Bir Deneme",
Kaknüs Yay. Baskı Yılı 2007; İslam Medeniyeti ve Anadolu özelinde bu konuya ışık tutan Sabri F.
Ülgener'in "İktisadi Çözülmenin Ahlâk ve Zihniyet Dünyası", Derin Yay. Baskı Yılı 2006 ve yine hocamızın "Zihniyet ve Din, İslâm, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlâkı", Derin Yay. Baskı Yılı 2006 isimli
eserleri dikkat çekmektedir.
32
Osmanlı Devleti iktisadi ve toplumsal hayatta İslam hukukunu uygulaması nedeniyle
teokratik bir devletti135 ve iktisadi hayatın tanziminde de İslam hukuku uygulanmıştır.136
Bu sebeple İslam hukuk sistemi de devletin hukuku olmuştur. Bununla birlikte İslam
hukukuna aykırı olmamak şartıyla, örfi hukuk adı altında, padişah kanunnameleri ile de
hukuki düzenlemeler yapılmıştır.137
Yine Koçi Bey de devletin içinde bulunduğu duraklamaya ve gerilemeye "Evvela
Padişah Hazretlerinin malumu ola ki, memleket ve millet düzeninin, din ve devlet kaidelerinin pekiştirilmesinin çaresi Muhammed'in (SAV) getirdiği şeriata bağlanmaktır."
diyerek devletin İslam hukuku ile olan bağını vurgular.138
Osmanlı Devleti'nin şer-i bir devlet olması ve hukuk olarak da İslam hukukunu uygulamış olması öncelikle İslam hukukunun kaynaklarına kısaca değinmemizi zorunlu kılmaktadır.
İslam hukukunun kaynakları karar vermeyi kolaylaştırıcı bir metot olarak, İmam Şafii tarafından bir hiyerarşi çerçevesinde Kur'an-ı Kerim ve Hz. Muhammed'in sözleri ve
örnek uygulamaları şeklinde sıralanmıştır.139 Bunun dışında ortaya çıkacak düzenlemeler bu iki esasa aykırı olmamak şartıyla örfi hukuk kapsamında değerlendirilir.
Osmanlı iktisadi düşüncesinin ve muhasebe sisteminin gelişiminde ve uygulanmasında bu iki kaynak ne ölçüde etkili olmuştur?
İslam, insan davranışlarını ibadet formu içerisinde değerlendirir. İnsanın yaradılış sebebinin Allah'a kulluk olduğu140 kendisine hatırlatıldıktan sonra tercihlerinde serbest
olduğu vurgulanır.141 İnsanın irade sahibi olduğu ve bu nedenle de sorumlu olduğuna
Jack Goody, din ile ticaret arasındaki ilişkiyi şu ifadelerle dile getiri: "... Merkantilist kapitalizm, bir kimsenin, Tanrı üzerine yemin eden meslektaşına duyduğu güven üzerine kurulmuştur. Aynı şey defter tutma
için de geçerlidir. ... Defao, 'Bu ticaret adamı, cenneti ve ruhu düşünerek ölüm için hazırlanmanın yanında, hesap defterinin de düşünerek daima ölüme hazır olmalıdır' ", Goody, J., "Batıdaki Doğu", s. 88
135
"Osmanlı Devleti duraklamanın ve gerilemenin durdurulabilmesi için yapılan tüm rapor çalışmalarında
hep devletin İslam'dan, şer-i şeriften, sapıldığı için bu noktaya geldiğine vurgu yapılmıştır. Modernleşme
döneminde yapılan çalışmalarda da ki; her ne kadar referans alınmasa da Tanzimat Fermanının başında
Kur'an-ı Kerim'den sapılması eleştiri konusu edilmiştir." Akyıldız, Ali, "Tanzimat", TDVİA, Cilt 40, s. 2,
Bunlarda Osmanlı Devletinin şer-i bir devlet olduğunu ortaya koymaktadır.
136
Sayın; A. V., "Age", s. 5
137
Cin, H., "Agm", s. 11
138
Dinçer, Ö., "Agm", s. 263
139
Zehra, Muhammed Ebu, "İslâm Hukuku Metodolojisi", Çev. Abdulkadir Şener, Fecr Yay. Baskı Yılı
1986, s. 23; Goldziher, Ignace, "Klasik Arap Literatürü", Çev. Azmi Yüksel ve Rahmi Er, İmaj Yay. Bakı
Yıl 1993, s. 57
140
Kuran-ı Kerim, Zâriyât 51/56
141
Kur'an-ı Kerim, İnsan 76/3
33
dikkat çeker, davranışlarını belirleyen tercihleri bağlamında hesap vereceği kendisine
hatırlatılır.142
Allah, Kur'an-ı Kerim'de insanın tüm davranışlarını ve sorumluluklarını ticari bir
form içerisinde ortaya koyar. Bu husus Kur'an-ı Kerim'in indiği toplumda ticari hayatın
potansiyeli açısından da fikir verir. Bu potansiyelin göstergelerinden biri de, Kur'an-ı
Kerim'in ahiret hayatına ilişkin insana vaat ettiklerinin tamamen ticari kavramlarla (kâr,
zarar, rehin, borç, satma, satın alma, ticaret vb.) ifade edilmiş olmasıdır. Gönderildiği
toplumun her türlü sorunu ile ilgilenen Kur'an-ı Kerim, doğal olarak onların ticari hayatları ile de ilgilenmiş, ticari faaliyetlerini Kur'an-ı Kerim'deki esaslara (adalet, rıza, zarar
vermeme, haksızlık yapmama vd.) göre düzenlenmesi için tavsiye ve düzenlemelerde
bulunmuştur.143
Esasında Kur'an-ı Kerim incelendiğinde açık olarak görülecektir ki toplumsal hayatın
ortaya çıkardığı bir çok sorunun temelinde iktisadi ve ticari muamelelerin ortaya çıkardığı sorunların olduğu anlaşılacaktır. Ortaya çıkan bu toplumsal sorunların tarafları bir
ticari muamelenin tarafları gibi görülüp fertlerin tüm davranışlarının hesabını vereceği
bir hesap günü kendilerine hatırlatılır. Bu nedenle de Kur'ân-ı Kerim'in bir çok ayeti
ancak yoğun bir alıverişin hüküm sürdüğü bir ortam ve bu ortamın aktörleri tarafından
en iyi şekilde anlaşılabileceği açıktır.
Tüm kutsal kitaplar hitap ettiği kitleye anlayacağı ve alışık olduğu bir dil ve kavram
ile seslenir, inandırıcılığını birazda o seste bulur. 'Onlar ki doğruyu verip karşılığında
sapıklığı satın alırlar; ticaretleri asla kâr bırakmaz' (Bakara/16) ayetindeki anlatımda
bir cümlede seçilen kelimelerin alışveriş, ticaret, kâr olması konumuz açısından önemlidir. Böyle bir seslenişi ticaretin ve en basitinden de olsa kâr ve zarar hesabının yaşamlarında yeri olmayan bir dile ve anlayışa anlatmak kolay değildir. Cümlenin hitap ettiği
çevre her halde basit zanaatkâr ve esnaftan oluşan küçük bir burjuvazi grubunun ilerisini taşır.144
Kur'an-ı Kerim'in ilk dönemlerde indirilen bölümlerinin içeriği incelendiğinde, toplumun ekonomik ilişkilerine ve ekonomik gücün aktörlerine sorumluluklarının hatırla142
Kur'an-ı Kerim, Kıyâmet 75/36
Özsoy, Ömer, Güler, İlhami, "Konularına Göre Kur'an, (Sistematik Kur'an Fihristi)" Fecr Yay. Baskı
Yılı 2006, s. 509;
144
Ülgener, Sabri F., "Zihniyet ve Din, İslam, Tasavvuf ve Çözülme Devri İktisat Ahlakı", Derin Yay.
Baskı Yılı 2006, s. 72-73;
143
34
tıldığı ve niçin eleştirildikleri kendilerine anlatıldığı görülür. Onlara, kendilerini ekonomik ve sosyal olarak güçlü hissettikleri için azdıkları145, mal, aile ve sosyal çevresinin
zenginliği ile şımarıp toplumdaki ihtiyaç sahibi olan güçsüzlere ilgisiz kaldıkları,146
Allah'ın kendilerine vermiş olduğu malları ve imkanları sonuna kadar kullanmayı ve
daha da arttırmayı arzulamaları,147 nimet içinde yüzdükleri,148 onlara mallarının da kazandıklarının da fayda vermeyeceği,149 bunları elde etmek için talan ettikleri her şeyden
hesaba çekilecekleri,150 Allah'a teslim olup malından harcayanların ise kurtuluşa ereceği, 151 açıkça ifade edilir.
Esas olarak ekonomik sistemler dört ana amaç güderler: Kaynak dağılımında etkinlik, gelirin dağıtımında adalet, iktisadi istikrar ve kalkınma. Öncelik sıralaması farklılık
arz etmekle birlikte bu dört unsur tüm ekonomik sistemlerde geçerliliğini korumaktadır.
Bu konuda Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in sözleri incelendiğinde, gelir dağılımında adaletin birincil öncelikli amaç olduğu görülür152. Bu amaca en iyi hizmet eden vergilendirme yaklaşımı olarak da ödeme gücü yaklaşımı olduğu açıktır. Ayrıca devletin
görevi vergi ve transfer harcamaları mekanizması ile gelirin yeniden dağılımını düzenlemektir.153 Öyle ki bir taraftan haraç, cizye, uşûr ve zekât tahsildarlarının mükelleflere
zulmünün önlenmesinin, öte taraftan yükümlülerin mali sorumluluklarını düzenli ve
eksiksiz olarak yerine getirmesinin önemi vurgulanmakta.154
Yine Kur'an-ı Kerim inanlara mallarını aralarında haksızlık yaparak yememelerini,
işlemlerini karşılıklı rıza ile yapılan ticaret kapsamında yapmalarını,155 sahip oldukları
bahçelerin ürünlerini hasat ettikleri gün bir sorumluluk olarak vergisini vermelerini ve
fakat israf etmemelerini, Allah'ın israf edenleri sevmediği vurgulanır.156 Birbirlerinin
mallarını haksız yolla yemek için onları hakimlere (rüşvet olarak) vermemelerini,157 faiz
145
Kur'an-ı Kerim, Alâk 96/6-7
Kur'an-ı Kerim, Kalem 68/14-30
147
Kur'an-ı Kerim, Müddessir 74/12-15, Tekâsür 102/1-2
148
Kur'an-ı Kerim, Müzzemmil 73/11
149
Kur'an-ı Kerim, Tebbet 111/2
150
Kur'an-ı Kerim, A'lâ 87/8-9
151
Kur'an-ı Kerim, Leyl 92/5-7
152
Kur'an-ı Kerim, Haşr 59/7, Tevbe 9/34-35, Hümeze 104/1-7, Tegabün 64/15-17, Beled 90/5-7
153
Kur'an-ı Kerim, Tevbe 9/103, Leyl 92/17-18, Tevbe 9/111
154
Kallek, C., "İslam Kamu Maliyesi Klasikleri:...", s. 104
155
Kur'an-ı Kerim, Nisâ 4/29
156
Kur'an-ı Kerim, En'am 6/141
157
Kur'an-ı Kerim, Bakara 2/188
146
35
yememelerini ve ticaret ile faizi birbirine karıştırmamalarını, bu iki işlemin mahiyet
itibari ile farklı olduğu kendilerine hatırlatılır.158
Kur'an-ı Kerim, insanın davranışlarını bir ibadet formu içerisinde göstermesini ve
kendisinden bu vasfı kazanma çabası içinde olması ister. Bu şartlar altında ortaya çıkacak iktisadi ve ticari muameleler İslam iktisadının temelini oluşturur. Bu nedenle de her
davranışını menfaatlerini maksimize etmeyi ilke edinen "kapitalizmin" insan modeli
İslam'a yabancıdır. İslam ile kapitalizmin arasındaki temel farklardan birincisi bundan
kaynaklanır. Müslüman davranışlarını Allah'a kulluk bilinci ile ortaya koyar. Davranışları yalan söylememek; tekelcilik, ihtikar ve karaborsacılık yapmamak; sözleşmelere
uymak ve namuslu olmak gibi ahlâki, hukuki ve iktisadi kayıtlara tabidir.159
Bu bağlamda bir diğer değer farkı ise Nizamülmülk'ün "Siyasetname" isimli eserindeki yaklaşım ile Batı kültüründe buna benzer bir eser olarak Machiavelli'nin "Hükümdar" adlı eserinin karşılaştırmasında görülebilir. Siyasetnamede, bir devletin daha etkin
ve adil nasıl yönetilebileceği üzerinde durulmuş, Hükümdar'da ise bir devlet adamının
daha çok iktidarda nasıl kalabileceği üzerinde durulmuştur. İki farklı kültür ve iki farklı
bakış açısı.160
Bu bağlamdaki diğer bir fark da Osmanlı iktisadi ve sosyal düzeninin değişme karşısındaki tutumudur. Osmanlı toplumu bir değişim fikrine sahip değillerdi. Hasta bir bedenin nasıl ki değiştirilip atılmadığı ve tedavi edilerek önceki sağlıklı haline kavuşturulması amaçlandığı gibi, iktisadi ve sosyal olaylarda da değişimin bir bozulma, çürüme, sapma olarak algılanmış ve kaçınılmıştır. Batı düşünce sisteminde ise tarihin doğrusal olarak sürekli iyiye gittiği ve her değişimin önceki halinden iyi olduğu fikri kabul
görmeye başlamıştır.
Yukarıda anlatmaya çalışılan değerler Osmanlı Devleti'nin klasik dönemine etki
eden, uzun bir zaman imparatorluğun iktisadi ve ticari hayatına yön veren referans değerlerdir. Modernleşmenin başladığı dönemlere kadar tüm problemlerin temelinde bu
değerlerden sapmanın neden olduğu düşüncesi hakim olmuştur. Bu nedenle de yapılan
tüm çalışmalarda teşhis olarak bu değerlerden uzaklaşıldığına vurgu yapılmış, ivedilikle
bu değerlerin yeniden hayata geçirilmesi önerilmiştir.
158
Kur'an-ı Kerim, Bakara 2/275
Tabakoğlu, Ahmet, "İslam ve Ekonomik Hayat", DİB Yay. Baskı Yılı 1987, s. 15-16; Çağrıcı, Mustafa, "Ticaret Ahlakı", TDVİA, Cilt 41, s. 145; Kallek, C., "Ticaret", TDVİA, Cilt 41, s. 134
160
Dinçer, Ö., "Agm", s. 260-261
159
36
Osmanlı Devleti 18. yüzyılla birlikte yukarıda açıklanmaya çalışılan üç temel eksende değişime uğramıştır.
Osmanlılar ana hatları ile izah ettiğimiz düzeni, İslam'ın manevi iklimi içinde kendilerine göre inşa ettiler. Bunu yaparken İslam'ın Sünni ve tasavvufi, farklı birçok yorumunu esas alarak yaptıklarını söylemek mümkün. Kurdukları düzenin bu sebeple ilerleme yollarını tıkadığını söylemek de mümkündür. Ancak bu, eksik söylemedir; çünkü
gerilemenin yollarını da aynı derecede tıkayan bir düzen olduğunu eklemek gerekir.161
Yeni ekonomik fenomenlerin evrimi iktisat zihniyetindeki değişimleri önceleyebileceği gibi tam terside mümkündür. Bu bakımdan, izaha muhtaç vakıa ve müesseselerle
bunları tahlil edecek nazariyeler arasında eşzamanlılık bulunmaması durumunda belli
başlı iki ihtimal söz konusudur.: Ya "eski" kuramlar artık "yeni" iktisadi olaylara tatminkar açıklama ve çözümler getirmekten acizdir veya aksine, teoriler henüz gerçekleşmemiş bazı olası şartlara ve varsayımlara dayanmaktadır.162
3.2. OSMANLI'DA MUHASEBE DÜŞÜNCESİ
Tarihçiler Osmanlı Devletinin ekonomik ve sosyal tarihini "klasik dönem ve modern
dönem diye niteleyebileceğimiz klasik dönem sonrası" olarak iki döneme ayırarak incelerler. "Klasik" dönem diye nitelenen dönem, devletin ekonomik ve sosyal olarak kendisi olduğu, sonrası ise devletin toplum ve kurumları olarak dünyadaki gelişmelere ve
değişmelere uyum sağlamada kendini yenileyememesi sonucu kendisini devlet ve toplum olarak her yönüyle değişime zorunlu kıldığı dönemdir. İşte Osmanlı Devletinin
"klasik" dönemi devletin ve toplumun hüviyetinde 19. yüzyılın ilk yıllarına kadar esaslı
bir değişim yaşamadan geçirdiği dönemdi. Devletin bu "klasik" hüviyetinde 19. yüzyılın
ilk yarısından itibaren giderek hızlanan bir şekilde değişmeler yaşanmış, "klasik" diye
nitelenen hüviyetinin birçok unsurları ortadan kalkmış; bunun yerine birçok yeni unsurla beslenen yeni ve değişik bir hüviyet belirmiştir.163
Çalışmamız açısında konuya bakıldığı zaman Osmanlı muhasebe düşüncesi de bu
değişimden payına düşeni almıştır. Devletin kuruluşundan beri uyguladığı muhasebe
161
Genç, M., "Age", s. 79
Kallek, C., "İslam Kamu Maliyesi Klasikleri:...", s. 97
163
Genç, M., "Age"; s. 45
162
37
sistemi modernleşme ile birlikte bu değişimden etkilenmiş, gelişen ve değişen ekonomik ve sosyal hayatın ihtiyaçlarına uygulanabilir yöntemler tercih edilmiştir.
Klasik dönem Osmanlı muhasebe sisteminde, muhasebeden bugün için beklenen neticeler ve bu neticeleri verecek raporlardan bahsetmek mümkün değildir. Ancak bu,
devletin ve toplumun bu fonksiyonu görecek düzeyde uyguladığı bir muhasebe sisteminin olmadığı anlamına gelmemektedir.
Her toplumda insanlar ve işletmeler, dönemlerinin gelişmişlik seviyelerine göre muhasebeyi kendi ihtiyaçlarına uygun olarak, bildikleri ve öğrendikleri kayıt ve analiz
usulleri çerçevesinde kullanmışlardır.164
Hesap yapma ve kayıt tutma ihtiyacı insanlık tarihi kadar eski ve ekonomik hayatla
birlikte doğmuş ve ekonomik hayata paralel bir gelişme seyri izlemiştir.
Osmanlı Devleti, ekonomik ve sosyal hayatta hukukun temel referansı olarak dini
kabul etmesi nedeni ile iktisadi, ticari ve muhasebe usulleri de bu referans çerçevesinde
gelişmiştir. Atıf yapılan bu referans Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'in söz ve davranışları ve tarihi süreç içerisinde bunlardan çıkarılan fetvalardı.165 Bu nedenle klasik dönem Osmanlı Devleti vergi ve muhasebe düzeninin temelini de bu referanslar oluşturur.
Vergi sistemi, tekalif-i166 şeriyye ve tekalif-i örfiyye olmak üzere iki kısma ayrılmış
olup167 bunlar fıkıh kitaplarından çıkarılan hükümlere göre dörde ayrılır ki zekat168,
öşür, cizye169, haraç gibi şer-i170, diğeri de padişahın otorite olması nedeni ile önemli
mali problemlerin giderilmesi için ihdas ettiği vergilerdir ki buna da örfi171 vergiler denir.
164
Kızıl, A., "Age", s. 1
Kallek, C., "İslam Kamu Maliyesi Klasikleri:...", s. 99
166
"Tekalif"; Arapça bir sözcük olup, "teklif" sözcüğünün çoğuludur ve zahmetli bir iş ve görev yükleme;
birinden eziyetli, fakat başkası için faydalı olan bir iş isteme anlamlarına gelir. Osmanlıda "vergi" karşılığı olarak kullanılmıştır. "Kefil" sözcüğü de teklif sözcüğünden türemiştir. Ferit Devellioğlu, "OsmanlıcaTürkçe Ansiklopedik Lûgat", Aydın Kitabevi, Baskı Yılı 2008, s. 502 ve 1064; Şemseddin Sami, "Kamusi Türki", TDK Yay. 2. Baskı, Baskı Yılı 2015, s. 625 ve 1208, Sevan N., "Age", s. 613
167
Bu konuda oldukça ayrıntılı bilgi veren temel kaynak. Süleyman Sûdî, "Deter-i Muktesit" (Osmanlı
Vergi Sistemi), Yay. Haz. Mehmet Ali Ünal, Fakülte Kitabevi, Baskı Yılı 2008; Yine Abdurrahman Vefik
Sayın, "Age", bakılabilir; Öner, Erdoğan, "Mali Olaylar ve Düzenlemeler Işığında Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet Dönemnde Mali İdare", T.C. MBAPKKB Yay. No: 2001/359, Baskı Yılı 2001, s. 1011;
168
Kur'an-ı Kerim, Tevbe 9/103, Leyl 92/17-18,
169
Kur'an-ı Kerim, Tevbe 9/29,
170
Sayın, A. V., "Age", s. 6-10; Süleyman Sûdî, "Age", s. 19
171
Sayın, A. V., "Age", s. 11; Süleyman Sûdî, "Age", s. 20
165
38
Muhasebe yapmanın zorunluluğu da Kur'an-ı Kerim'de172 "Ey iman edenler! Belli bir
süreye karar birbirinize borç verdiğiniz zaman bunu yazın" buyurarak bir tüccarın en
tabi hali olan alacaklılık ve borçluluk halini kayıt altına almasını ve bunun için bir defter tutmasını, "aranızda bir yazıcı adaletle yazsın" buyurarak bir muhasebeci/yazıcı
tutmasını, "yazıcı, Allah'ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, yazsın"
buyurarak yazıcının görevini adaletle yapması, tarafsız ve bağımsız davranması, yazma
eylemini temelsiz, usulsüz ve hukuksuz yapmamasını, bir hukuk içerisinde yazmasını,
"üzerinde hak olan borçlu da yazdırsın, Allah'tan korksun ve borcundan hiç bir şeyi
eksiltmesin, tam olarak yazdırsın" buyurarak defter tutmanın tek taraflı olmadığı, ticari
muamelenin her iki tarafının da defter tutması gerektiği, "bu işleme şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği, eğer iki erkek yoksa bir erkek ve iki kadını şahit tutun" buyurarak
yazılan ticari muamelenin belgelendirilmesini, "az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın" buyurarak tutarına bakılmaksızın her türlü ticari muamelenin yazılmasını, "bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir" buyurarak ticari defterlerin ispat edici belge
olarak kullanılmasını, "yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu
yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur" buyurarak peşin ticari muameleler
için bir cari hesap açmaya gerek olmadığı, "alış veriş yaptığınız zaman da şahit tutun"
buyurarak ticari sözleşmelerin de yazılı yapılmasının gereği emredilmektedir.
Kendisine bu değerleri referans alan bir devletin ve tüccarın muhasebe yapmaması,
defter tutmaması, bir muhasebe usulünün olmaması düşünülemez.
Osmanlı Devleti nasıl bir muhasebe sistemi uygulamıştır?
Konya Selçuklu Sultanı, Osman Gaziye göstermiş olduğu yararlılıklar üzerine ona
"Osman Şah" unvanını vermiş ve kendisine şu tavsiyede bulunmuştur: "Memleketin
muhafazası, askersiz olmaz; asker, parasız toplanmaz; para, mülk ma'mur olmadıkça
elde edilmez; ma'mûriyet, siyâset olmadıkça müyesser olmaz; siyâset ise kanun-ı
adâletten gayrı şey üzerine binâ edilemez."173
Selçuklu Sultanı nasihatinde, devleti güçlü kılmanın önemini vurgular ve bunun asker ile, askerinde para ile sağlanabileceği, paranın da ülkenin bayındır olmasıyla temin
edilebileceğini ifade eder. Devletin güçlü olması, ekonominin güçlü olmasına onunda
172
173
Kuran-ı Kerim, Bakara 2/282
Sayın, A. V., "Age", s. 5
39
etkin bir vergi toplama ve muhasebe sistemine bağlı olduğu açıktır.174 Kuruluş döneminde temelleri atılan bu etkin vergi ve muhasebe sisteminin etkinliğini yitirmeye başlaması Osmanlı Devletinin de değişimin gerekliliğinin tartışılmaya başlandığı dönemdir.
Öncelikle şunu söyleyebiliriz ki, Osmanlılar zihniyet ve inşa ettikleri kurumları itibari ile kendisinden önceki İslam devletlerinin mirasçısıydılar. İktisadi faaliyetlerin yönetimi, devletin gelirleri ve ödemelerinin muhasebeleştirmesi yöntemi de aynı mirasın bir
parçasıydı.175 Dönemlerinde Anadolu'da iktisadi ve mali konularda model olan İlhanlıların tesirlerinde kalmışlar, mali ve hesap konularında İlhanlılara ait kitaplardan ve eğitimcilerden istifade etmişler ve yazılan bu kitapların suretlerini çoğaltarak uzun bir dönem mali işlemlerinde temel kitap olarak istifade etmişledir.176 Mali işlerde kullanılan
yazı ve hesap dili olarak da yine İlhanlılarda olduğu gibi, özel bir uzmanlık gerektiren
siyakat kullanılmıştır.177 Osmanlı mali sistemindeki İlhanlı tesiri 16. yüzyıldan itibaren
zaman içerisinde hazırlanan kanunnameler ile azalmaya başlamıştır.178 Tarihi süreç
içerisinde devletin sınırlarının genişlemesi, kurumlarının kemale ermesi gibi gelişmeler
muhasebe sisteminin de eski iptidai yapısından uzaklaşarak mükemmele doğru evirildiği, etkin muhasebe siteminin oluştuğu söylenebilir.179
Osmanlılar devlet olarak etkin bir muhasebe sistemi kurmasına rağmen sivil yaşamda
esnaf ve tüccarın bir defter tutup tutmadığı net olarak ortaya konmamıştır. Bu sorun
esnaf ve tüccarın devlete karşı vergi verme yükümlülüğü bağlamında değerlendirildiğinde esnaf ve tüccarın defter tutmasını zorunlu kılan bir unsurun olmadığı görülür.
Çünkü devletin vergi toplama sistemi vergi veren açısından defter tutmayı zorunlu kılmamaktadır.180 Abbasiler ve İlhanlılardan beri yazılan muhasebe kitapları ve bu kitapların anlattığı muhasebe sistemi günümüzün muhasebe sisteminin bazı unsurlarını taşımakla birlikte "devlet muhasebesini öğretmek" için yazılmıştır. Mazenderani hazırladığı
"Kitab us-Siyakat" isim eserinde verdiği örnekler anlatılan muhasebenin devletin maktu
174
Bülbül, Yaşar; "Klasik Dönem Osmanlı Muhasebe Sistemi"; DİAD, Yıl:1999/1, s. 151
Fazlıoğlu, İhsan, "Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri Üzerine Bir Değerlendirme",
TALİD, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 2003, BSV Yay. s. 349-350; Bülbül, Y., "Agm", s. 155; Sayın, A. V., "Age", s.
5; Yuvalı, Abdulkadir, "Osmanlı Müesseseleri Üzerindeki İhanlı Tesiri", EÜSBED, Sayı 6, Yıl 1995, s.
251-2
176
Göyünç, N., "Agm", s. 73; Yuvalı, A., "Agm", s. 249
177
Yuvalı, A., "Agm", s. 252
178
Yuvalı, A., "Agm", s. 253-4
179
Bülbül, Y., "Agm", s. 159
180
Güvemli, O., "Türk Devletleri Muhasebe Tarihi", Cilt. 1, s. 42
175
40
olarak topladığı vergilerin nereden geldiği, nerelere harcandığı gibi bilgileri içermekte
olduğunu göstermektedir.181
Her ne kadar konuya vergi bağlamında bakıldığı zaman bir zorunluluk olmamasına
rağmen farklı unsurların sivil yaşamda, esnaf ve tüccarın, gelir ve giderlerini, alacak ve
borçlarını, kar ve zararını kayıt altına almasını gerektirecek unsurların varlığı açıktır.
Uzak mesafeli ticaret, oluşturulan ortaklıklar, esnaf ve tüccarın alacak ve borcunu kayıt
altına alma gereği, ortaklarına hesap verme, nihayetinde yapmış olduğu ticaretten kar
veya zarar edip etmediği gibi unsurlar bir defter tutmayı zorunlu kılacağı açıktır. Bununla birlikte, sivil yaşamda muhasebe kültürünün varlığı şahıs vakıflarının muhasebe
teşkilatında da görülür. Sultan ve vezirlerin kurmuş olduğu vakıflar ve diğer şahısların
kurduğu vakıflar olarak iki kategoride değerlendirilen vakıflar, muhasebe açısından da
bu ikili ayrıma tabi tutulur. Sultan ve vezirlerin kurduğu vakıfların hesapları devletin
muhasebe büroları tarafından yürütülmüş, diğer vakıfların muhasebesi ise mütevelli
heyetlerinin atadığı katipler tarafından yürütülmüştür. Şahısların kurduğu vakıfların
muhasebe kayıtlarının sıkı bir şekilde "kadılar" veya "naibler" tarafından teftiş ve murakabe edilmesi,182 mütevelli heyetleri tarafından atanan katiplerin ise vakfın hesaplarının
tutulmasından, gerekli defterlerin düzenlenmesinden ve vakfın işleyişi ile ilgili diğer
yazışmalarından yürütülmesinden sorumlu tutulmaları sivil yaşamda da düzenli bir muhasebenin varlığının kanıtıdır.183 Ancak tutulacak bu defterlerin günümüz uygulamalarındaki fonksiyonları icra etmesi beklenemez. Bu defterlerin her tüccarın kendi işletmesi
ölçeğinde hatırlatıcı bir mahiyette olacağı muhakkaktır.184 Vakıflara ait defterlerin dışında, devletin muhasebe sistemi gibi arşivlenmemiş ve bugüne kadar bir örneğinin ortaya konamamış olması defter tutulmadığı anlamına gelmemelidir. Yine ayrıca nasıl bir
muhasebe işlemi yaptıkları ise bilinmemektedir. Devletin muhasebe teşkilatı için çıkarmış olduğu kanunnameler devletin maliye teşkilatını organize etmek için olup, sivil
yaşamda bir karşılığı yoktur.185
181
Sahillioğlu Halil, "Türkiye İktisat Tarihi", Menteş Kitabevi, Baskı Yılı 1989, s. 3'den aktaran Yaşar B.,
"Agm", s. 156
182
Özcan, Tahsin, "Osmanlı Para Vakıfları: Kanûnî Dönemi Üsküdar Örneği", TTK Yay. Baskı Yılı
2003, s. 279; Özcan, Tahsin, "Vakıf Medeniyeti ve Para Vakıfları", Türkiye Finans Kültür Yay. Baskı Yılı
2010, s. 126; Bülbül, Y., "Agm", s. 165
183
Özcan, T., "Vakıf Medeniyeti...", s. 126
184
Kızıl, A., "Age"; s. 1
185
Bülbül, Y., "Agm", s. 164
41
Klasik dönemde muhasebe eğitimi alan çıraklar, mesleki becerilerini ve kapasitelerini büronun kıdemli muhasebecilerine ispatlamaları gerekiyordu. Bu çıraklar belirli bir
seviyeye gelinceye kadar kendilerine yazı yazdırılmaz, genellikle defter ve evrakların
büronun ilgili birimler arasında getirip götürme işleri yaparlardı. Kadroların genişlememesi, büroya giren çırakların ustalaşması serbest muhasebeci olarak nitelenebilecek
bir sınıfın oluşmasına neden olmuştur. Bir muhasebeci ihtiyacı olduğu zaman bu kişiler
talip olmakta, vakıf mütevelli heyetleri veya dönemlerinin büyük iktisadi organizasyonu
niteliğinde olan mültezimler tarafından teklif edilen muhasebecilik işlemlerini yürütmekteydiler. Mültezimler tahsil ettikleri vergilerin muhasebesini kendi muhasebeleri
gereğince yapmaktaydılar.186
Batı'da olduğu gibi Osmanlı Devletinde de defter tutma tekniği, iktisadi hayattaki gelişmelere paralel bir gelişme seyri izlemiştir. 19. yüzyıl başlarında başlayan ve Tanzimat
ile birlikte hukuksal bir zemine kavuşan bir çok alan gibi sivil yaşamdaki ticari muamelelerin muhasebeleştirilmesi usulü de 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret187 ile ilk kez bir
kurala bağlanmıştır. Kanunname tüccarların tutmakla yükümlü oldukları defterler hakkında hükümler getirmiş, bugünkü anlamda, yevmiye defteri, kebir defteri, envanter
defteri; bilanço, aktif, pasif, dönen ve duran varlık, borçların listesi, kar zarar tablosu,
masraflar tablosu; müflis, iflas... gibi bazı muhasebe kavramlarını da iktisadi yaşamımıza katmıştır. Kanunname-i Ticaret, 1807 tarihli Fransız Ticaret Kanununun bir tercümesi olup, bu kanunla birlikte muhasebe sistemimiz, Osmanlıda ve daha sonra Türkiye
Cumhuriyetinde uzun yıllar devam edecek olan bir Fransız etkisine girmiştir.188
Osmanlı toplumunun ticari yaşamına ilişkin ortaya çıkan bu esaslı değişim, Osmanlı
tüccarlarının hiç bilmediği, ama Batılı tüccarların alışık oldukları bir ticari mevzuatı
Osmanlı tüccarının önüne koymuştur. Bu düzenlemeden Osmanlı tüccarı ve ticareti zararlı çıkmış, Batılı tüccar ve ticaretleri kazançlı çıkmıştır.189 Modernleşme ile başlayan,
devletin ekonomik ve sosyal olarak yaşadığı çözümsüzlükleri aşmak için başvurulan bu
değişim ve dönüşüm girişimlerinin, olumlu sonuçları olmakla birlikte, toplumsal mali186
Bülbül, Y., "Agm", s. 166
Bu kanun içeriği ve Mecellenin ticarete dair hükümleri ışığında Osmanlı Ticaret Hukukunun etraflıca
bir incelemesi için M. M. Kenanoğlu,"Ticaret Kanunnamesi ve Mecelle Işığında Osmanlı Ticaret Hukuku" Lotus Yay. Baskı Yılı 2005, bakılabilir.
188
Yücel, G., "Agm", s. 225-6; Aydın, Mehmet Akif, "Osmanlı Hukuku", Osmanlı Medeniyeti Siyasetİktisat-Sanat; Haz. Coşkun Çakır, Klasik Yay. Baskı Yılı 2005, s. 211; Güvemli, Oktay, "Age," Cilt 3, s.
75
189
Aydın, M. A., "Agm", s. 212
187
42
yeti oldukça yüksek olmuştur. Günümüze kadar devam eden ticari, mali, finansal ve
muhasebe anlamındaki tüm düzenlemeler incelendiğinde görülecektir ki Türk bürokrasisi hangi devlet ile ilişkileri yoğunlaşmış ise onun tesirinde kalmış ve bu değişimleri
kendi bünyesinin bir ihtiyacı olmaktan çıkıp, etkisinde kaldığı ülke veya ülkelerle entegrasyonunun bir aracına dönüşmüştür.
Osmanlı Devletinin Batı ile entegrasyonunda, yabancı diplomat, gazeteci, misyoner
ve seyyah gibi sıfatlarla gelen kişiler Osmanlı iktisat düşüncesin oluşumunda etkili olmuşlardır. Mesela David Urquhart böyle biridir. İngiliz çıkarlarının temsilcisi olarak
diplomatik memur sıfatıyla görev yaparken liberal iktisat düşüncesinin yöntemlerini
telkin etmiş bu görüşlerin Osmanlı Devletinde yerleşmesi konusunda gayretli olmuştur.
O, Osmanlı Devletini katı ticaret kurallarını terk edip serbest ticarete geçerek dünyaya
açılmasını, böylece hammadde ihraç ederek ithalat ve ihracatının gelişeceğini savunur.
Onun, 1838 Ticaret Antlaşması'nın imzalanmasında çok ciddi etkisi olmuştur. Döneminde "Turkey and Its Resource" isimli bir kitap yazmış, bu eserinde Adam Smith'in
düşüncelerini bütünüyle nakletmiştir.190
Bu dönemde yapılan ticari antlaşmaların neticesinde gümrük vergileri yükseltilmiş,
yerel üretim birimleri büyük sarsıntıya uğramış, antlaşmanın liberal niteliği ülkeyi açık
pazar haline getirmesi nedeni ile değişmeye zorlamıştır.191
1831'de ilk Osmanlı gazetesi olarak çıkan "Takvim-i Vakayi" bir resmi gazete gibi
işlev görerek, ekonomi için gerekli haberleşmeyi temin etmiş ve ekonomiye katkıda
bulunmuştur.192 "Ticaret ve Eş'ar" başlığı altında Osmanlı okuyucusunu, iktisatla ilgili
konularla tanıştırmış, onlara ticaretten, kârdan filan söz etmiştir. İkinci olarak "Ceride-i
Havadis" çıkmıştır. William Churchill193 tarafından çıkarılan gazete Osmanlı Devleti
nezdinde "Fransız çıkarları karşısında İngiliz çıkarlarını korumak isteğini" yayın politikası olarak ortaya koymuştur.194
190
Mardin, Şerif, "Türkiye'de İktisadi Düşüncenin Gelişmesi (1838-1918)", Siyasal ve Sosyal Bilimler,
Makaleler 2, İletişim Yay, 1. Baskı, Baskı Yılı 1990, s. 51-53; Çakır, C., "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e...",
s. 93
191
Akarlı, Engin Deniz, "1872-1916 Bütçeleri Işığında Osmanlı Maliyesinin Sıkıntıları", Cavit Orhan
Tütengil'in Anısına Armağan, Özel Sayı 1, İÜİFM, Baskı Yılı 1982, s. 225
192
Yazıcı, Nesimi, "Tanzimat Döneminde Ekonomi Basını: Takvim-i Ticaret", Cilt 39, Sayı 1, Yılı 1999,
s. 57
193
William Churchill, ünlü İngiliz devlet adamı Winston Churchill'in amcasıdır.
194
Coşkun Ç., "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e...", s. 96
43
Osmanlı Devletinde, bu gelişmelerin toplumda yarattığı sorunları azaltmak için, gazetelerde iktisadi konulara yer verilerek Batı'nın iktisadi olaylara bakışı anlatılmaya
çalışılmış,195 Osmanlı iktisat anlayışı da eleştirilmiştir. 1860 yılları başından itibaren
iktisadi konuları ele alan kitap ve dergi yayınlarında hatırı sayılır bir artış olmuştur.196
Bu dönemde yine iktisadi konularda yazılan kitaplarda da bariz artışlar olmuştur. 1850
tarihli Kanunname-i Ticaretin yayınlanmasından sonra Muhasebe alanındaki telif ve
tercüme eserlerde de artışlar olmuştur. Buna bağlı olarak iktisadi olayların tarafı olan
Osmanlı tüccarına, temel ihtiyaçları olan, hesap yapabilme, okuma yazma becerisi kazanma, defter tutabilme eğitimleri verilmeye başlanmıştır.
Osmanlı Devletinin kuruluşundan Tanzimat'a kadar, okullarda muhasebe eğitiminin
verilip verilmediği veya verildiyse nasıl bir eğitim verildiği açık değildir. Ancak devletin kuruluşundan 19. yüzyılın başlarına kadar bir çok muhasebe matematiği ve muhasebe konulu kitabın yazılmış olması197 uygulanan muhasebe usulünün eğitiminin verildiğini ortaya koyar. Bu dönemde devletin muhasebe bürolarında usta çırak ilişkisi ile
pratik muhasebe eğitimi verildiği bilinmektedir.
Osmanlı'da Batı usulünde muhasebe eğitimi önce azınlıkların ve yabancıların okullarında 19. yüzyıl başlarında yapılmaya başlamıştır. Müslüman okullarında ise, Tanzimat'tan sonra başlamış ve çok hızlı bir şekilde yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Muhasebe eğitimi, Dârülfünûn-ı Osmanî, Daru'l Muallimin, Maliye Memurları Mektebi,
Mekteb-i Mülkiye ve nihayet Ticaret Mektebi gibi yüksek öğrenim kurumlarının ders
programlarına girmiştir.198 Muhasebe eğitimi orta öğretimde bazı okulların programına
girmiş, 1883 yılında açılan İstanbul Ticaret Mekteb-i Âlisi'nin esaslı derslerinden biri
olarak okutulmaya başlanmıştır.
195
Bu konuda Şerif Mardin'in "Türkiye'de İktisadî Düşüncesinin Gelişmesi (1838-1918)" ve Nesimi
Yazıcı'nın "Tanzimat Döneminde Ekonomi Basını: Takvim-i Ticaret", isimli makalelerinde bilgiler mevcuttur.
196
Çakır, Coşkun; "Türkiye'de İktisat Tarihi Çalışmalarının Tarihi Üzerine Bir Deneme"; TALİD, Cilt 1,
Sayı 1, Yıl 2003, BSV Yay. s. 16
197
Fazlıoğlu, İ., "Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri...", s. 350-364
198
Güvemli, O., "Age", Cilt 3, s. 90
44
3.3. TANZİMAT ÖNCESİ UYGULANAN MUHASEBE SİSTEMİ
3.3.1. Tarihsel Kökenleri
Osmanlı Devleti'nin kurumsal yapısının kaynakları üzerine çalışma yapanlar, kendisinden önceki İslam devletlerinden bir çok kurumu, mali konular da dahil olmak üzere,
miras olarak aldığını ortaya koyarlar199. Osmanlı Devleti'nde uygulanan muhasebe sistemi en geç 10 yüzyıldan beri uygulanmakta olduğunu biliyoruz. Bu sistemin o yıllardaki uygulamaları ile ilgili detaylı bilgi olmamakla birlikte o dönemin matematikçi yazarlarından Harezmi'nin eserlerinde bizlere aktarılan bilgilere göre devletin vergi gelirlerinin muhasebeleştirilmesi için tutulan "ruznamçe" (günlük defter), "evarec" (büyük
defter), "hatme" (ay sonu defteri), "hatme-i camia" (yılsonu defteri) ve "kanun" (vergi
türleri ve nispetlerinin gösterir defter)200 gibi isimlerle anılan muhasebe defterleri, 1340
yılında İmad es-Seravi tarafından yazılan Camiü'l-Hesab isimli eser201 ve 1363 yılında
Mazenderani tarafından yazılan Risale-i Felekiyye-Kitabu's-Siyakat202 isimli eserinde de
aynı isimlerle zikredilmesi ve yine Cemşid Kaşi'nin (öl:830/1426) Miftâhu'l-hisab'ı
Osmanlı muhasebecileri ve katiplerinin istifade ettikleri eserler arasında yer alması ve
bu eserlerin sonraki yüzyıllarda istinsah (çoğaltılmış) edilmiş örneklerinin İstanbul ve
Anadolu kütüphanelerinde bulunması203 10. yüzyıldaki muhasebe sisteminin en az 600700 yıl değişmeden uygulandığını ortaya koyar. Bu bilgiler Osmanlı Devleti'nin 1860'lı
yıllara kadar uyguladığı muhasebe sisteminin temeli ve ilk uygulama örnekleri Abbasiler Devletine kadar taşınabildiğini göstermektedir.
3.3.2. Siyakat Yazı Sistemi
Osmanlı Devleti'nde uygulanan muhasebe yazı sistemine Siyakat Yazı Sistemi denir.
Bu sistemde kullanılan gerek siyâkat yazısı gerekse de siyâkat rakamlarının ne zaman
icat edildiği kesin olarak bilinmemektedir.204
199
Köprülü, Fuad, "Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri", Kaynak Yay. 3. Baskı, Baskı Yılı 2002, s. 57-58
200
Mez, A., "Age"; s. 138-139; Elitaş, Cemal, vd, "Osmanlı İmparatorluğu'nda 500 Yıl Boyunca Kullanılan Muhasebe Yöntemi:Merdiven Yöntemi", MBSGB Yayınları, Baskı Yılı 2008, s. 46-49
201
Göyünç, N., "Agm", s. 74
202
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani; "Risale-i Felekiyye-(Kitab-us Siyakat)"; Terc.
Eden: İsmail Otar, Editörler: Oktay Güvemli ve Cengiz Toraman, İSMMMO Yay. Baskı Yılı Tarihsiz, s.
210
203
Fazlıoğlu, İ., "Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri...", s. 347-350
204
Said Öztürk, "Osmanlı Belgelerinde Siyakat Yazısı", BOADB Yay. No: 18, Baskı Yılı 2004, s. 10
45
İslam'ın ilk yıllarında devlet gelirlerinin artmasıyla birlikte gelir ve harcamaların
kontrolü açısından defter tutulmaya başlanmıştır. İlk zamanlarda defterlerin yazılmasında, tutulduğu bölgenin dili, Irak ve çevresinde Pehlevice (İran dili), Suriye ve çevresinde Rumca, Mısırda ise Kıptîce, kullanılmıştır.205 Bu bölgelerde defterleri yazanlar, özellikle Süryaniler, muhasebe mesleğini bir zümre mesleği haline getirmişlerdi. Defterlerin
Arapça tutulmaya başlanması Abdülmelik b. Mervan zamanında başlanmış, yeni katipler Süryani memurlara: "Allah geçim vasıtanız olan bu mesleği elinizden aldı, artık başka bir vasıta ile geçinmenizi temin ediniz" demiştir.206
Yaşanan bu dönüşüm süreci, siyâkat yazı ve rakamlarının ilk uygulamalarının bu tarihlerde başladığını düşündürmektedir.207
Siyakat yazı ve rakamlarının Osmanlıya intikali ise Selçuklular vasıtasıyla gerçekleşmiştir.208 Osmanlı Devleti'nin kuruluş aşamasında muhasebe işleri büyük ölçüde döneminin bilgi birikimini temsil eden kişiler tarafından yürütüldüğü; bu konuda teknik
bilgi de bu kişilerin kullandığı Arapça ve Farsça eserlerden sağlandığı söylenebilir.209
Osmanlılar210 siyâkat yazı ve rakamlarının geliştirilmesine Amasyalı Tacızâde Cafer
Çelebi (öl. 1515) ve Seyyid Abdusselâm (öl. 1526) gibi kişiler vasıtasıyla büyük katkılar yapmışlardır.211
Siyâkat yazısı, Osmanlı Devleti'nde son zamanlarına kadar resmî muamelelerde kullanılmış, devlet maliyesini ilgilendiren alanlarda bilhassa tercih edilmiştir. Osmanlı maliye/muhasebe memurları, II. Mahmut döneminde kaldırılıncaya kadar, Bağdat’tan Budapeşte’ye kadar devlet gelirlerinin en küçük bir parçasını dahi bu yazı ile kaydetmiştir.212
Bu yazı ve rakam sistemi, II. Mahmut döneminde terk edilmeye başlanmış ise de
1878 yılında kaldırılıncaya kadar kullanılmıştır.213
Siyakat yazısı; güzel yazı yazmaktan ziyade gizliliğin esas olduğu maliye, muhasebe,
tapu ve vakıflara ait iş ve işlemlerde ve bunlara dair belgelerin yazılmasında kullanıl205
Elitaş, C. vd., "Age", s. 9-10
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 10-11
207
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 11
208
Sahillioğlu, H., "Agm", s. 434; Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 11
209
Fazlıoğlu, İ., "Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri...", s. 349
210
İhsan Fazlıoğlu; hazırladığı "Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri..." isimli makalesinde
Osmanlılar döneminde hazırlanan muhasebe matematiği hakkında ayrıntılı bilgi vermektedir.
211
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 14
212
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 14
213
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 14
206
46
mıştır. Zor okunabilen bir yazı türüdür. Bu yazıda esas olan hızlı ve sözcükleri kısaltarak yazmadır.214
Siyakat Rakamları ise Siyakat yazısının kullanıldığı her yerde kullanılmıştır. Bu rakamlar için, siyakat rakamları dışında, "Siyakat-ı Arabî", "A‘dâd-ı Arabî", "Erkâm-ı
Arabiyye", "Siyâkat Adedleri", "Erkam-ı Divaniyye", "Divan Rakamları" gibi tabirler
kullanılmıştır.215
Siyakat rakamlarının esası; rakamların doğrudan doğruya yazıyla ifadesi olmayıp kısaltılmış ve formül haline getirilmiş rakam ve rakam cümlelerinden oluşmasıdır.216 Rakamlar Arapça telaffuzunu oluşturan kelimelerin kısaltılmasından meydana gelmektedir. Rakamların telaffuzunda bulunan harfler içinde, en uygunları ve kelimeyi en iyi
yansıtan harfler seçilmiştir. "Mesela; siyâkat usulüne göre 5 rakamı ‫ حا‬, ‫ و‬gibi şekillerle
gösterilir. Bilindiği gibi, 5 rakamının Arapçada telaffuzu "Hamse" kelimesidir. Hamse
kelimesindeki “‫ ”خ‬harfi, siyâkat rakamı ile beş rakamını temsil etmektedir. Bu rakamları temsil eden harfler ihtimamla seçilmiştir."217
Bu rakamların okunuşu ve Türkçesini ise aşağıdaki şekilde örneklendirip gösterebiliriz:
1.000.000, Okunusu: Asara merremie âlâf.
Türkçesi: On kere yüz bin
20.000.000 Okunusu: Mieteyn merre mie âlâf
Türkçesi: İki yüz kere yüz bin
700.000.000 Okunusu: Seb'a âlâf merre mie âlaf
Türkçesi: Yedi bin kere yüz bin218
Siyakat rakamları muhasebede para, eşya, insan ve hayvan canlıların miktarının aded
olarak ifadesi sırasında kullanılır. Doğrudan doğruya sayıları ifade eden şekiller, bu
sayıların yanına yazılması adet olan, yani bu tip rakamlarla birlikte kullanılan tabirlerdir. 219
214
Sahillioğlu, H., "Agm", s. 433; Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 18
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s 20
216
Sahillioğlu, H., "Agm", s. 434;
217
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 22
218
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 22
219
Göyünç, N., "Agm", s. 78
215
47
Siyakat rakamları ile birlikte kullanılan tabirler ise miskal, dirhem, aded, zira, tak,
re's, nefer, zevç sıralanabilir.220
3.3.3. Muhasebe Sistemini Anlatan Kitaplar
Osmanlı klasik döneminin muhasebe sistemini anlatan eserlere yazarları bağlamında
baktığımızda çok fazla müellif ismine rastlanmaz. Ancak mevcut eserler yüzyıllarca,
çoğaltılarak imparatorluğun her yerinde kullanılmış, ve muhasebe mesleğinin öğretilmesinde onlardan istifade edilmiştir. Yine bu eserlere ilave olarak muhasebe matematiği, muhasebenin raporlamasının yanında hesaplamanın doğru yapılabilmesi için yazılan
eserler, alanında oldukça fazla bir literatürün varlığı da bilinmektedir.
Muhasebe alanında yazılmış ancak bizlere örneği gelmeyen bir çok eserin varlığı bilinmektedir. Bunlardan biri de 4/10 yüzyılda gümrük dairelerinden birinin defter tutma
sistemi hakkında bilgi veren Harezmi'nin eseridir.221 Bizlere ulaşan en eski muhasebe
kitabı olarak Konya Yusuf Ağa ve İstanbul Ayasofya kütüphanelerinde örnekleri bulunan Felek-i Ala-yı Tebrizi'nin Farsça olarak 1307 (Hicri 706) yılında yazdığı
Saadetnâme'dir.222 Yine aynı yazarın Kanun'us-Saadet eseri bir diğer örnektir. Diğer bir
farklı eser de 1330 (Hicri 730) yıllarında yazılan Risale-yi Sahibiyye, ve İmad esSeravi'nin 1340 yılında yazdığı Camiü'l-Hesab isimli eserdir.223 Yine bu alanda yazılan
bir diğer eser Türkçeye de tercümesi yapılan Abdullah b. Muhammed b. Kiya elMazenderani'nin 1363 yılında yazdığı Risale-yi Felekiyye (Kitab-us Siyakat) isimli eseridir. Bir diğer kitap da İstanbul Ayasofya kütüphanesinde bulunan Ali Şirazi'nin 1441
yılında yazdığı Şemsü's-Siyak isimli eseridir.224
3.3.4. Sistemin Tarihi Süreç İçinde Karşılaştığı Değişim
Osmanlıların kullandığı muhasebe sistemi, tarihsel kökleri Abbasilere kadar temellendirilebilecek nitelikte olan bir muhasebe sistemidir. Bu sistemin tarihi süreç içerisinde nasıl bir değişim yaşadığı çalışmamız açısından önem arz etmektedir.
220
Göyünç, N., "Agm", s. 79
Mez, A., "Age"; s. 138; Elitaş, C. vd., "Age", s. 47
222
Göyünç, N., "Agm", s. 73
223
Göyünç, N., "Agm", s. 74
224
Göyünç, N., "Agm", s. 74
221
48
Bu değişimi, kullanılan yazı ve rakam sistemi, kullanılan muhasebe sistemi, kullanılan defterler ve bu muhasebe sisteminin kullanıldığı alanlar açısından incelemek gerekir.
Klasik dönem Osmanlı muhasebe sisteminde kullanılan yazı ve sayı sistemi, siyakat
yazı sistemi olarak isimlendirilen stilize edilip formüle edilmiş bir yazı ve sayı sistemidir. Bu sistem tarihi süreç içerisinde, yazım biçiminde katibin tercihlerine göre farklılık
gösterse de225, çok esaslı bir değişime uğramadan 19. yüzyılın ortalarına kadar gelmiştir. Ancak Osmanlılarda siyakat yazı ve sayı sitemi kullanılarak muhasebe defterleri
tutulmakla birlikte, her iki sayı sisteminin kullanıldığı defterler de mevcut226 olup II.
Mahmut döneminden itibaren kullanım alanı oldukça azalmıştır.
Osmanlı muhasebe sisteminin ilk örneklerine 10. yüzyıllarda rastlanmıştır. Uygulama örneklerine ilişkin örnekler mevcut olmamakla birlikte
Harezmi'nin eserlerinde
aktarılan bilgilere göre, katipler tarafından, vergi gelirlerini muhasebeleştirmek için
"ruznamçe" (günlük defter), "evarec" (büyük defter), "hatme" (ay sonu defteri), "hatmei camia" (yılsonu defteri) ve "kanun" (vergi türleri ve nispetlerinin gösterir defter)227
isimleri altında muhasebe defterlerin tutulduğu bilinmektedir. İmad es-Seravi 1340 yılında kaleme aldığı Camiü'l-Hesab isimli eserinde ve Abdullah Püser Muhammed b.
Kiya el-Mazenderani'nin 1363 yıllında kaleme aldığı Risale-i Felekiyye-Kitabu'sSiyakat228 isimli eserinde muhasebede kullanılan defterleri aynı isimlerle zikretmeleri,
nasıl yazıldığı hakkında bilgi vermeleri229, Osmanlılarda da aynı isimlerle anılmaları bu
sistemin tarihi süreç içerisinde esaslı bir değişime uğramadan yüzyıllarca kullanıldığını
ortaya koyar.
Bu muhasebe sistemi ve muhasebe defterleri devlet gelir ve giderlerinin muhasebeleştirilmesi için kullanılmış olup bu kullanım 19. yüzyıla kadar devam etmiştir. Sivil,
ticari yaşamda kullanılıp kullanılmadığı bilinmemektedir. Ancak dönemin denetime
açık sivil kuruluşlarından vakıfların gelir ve giderlerinin muhasebeleştirilmesi için tutulan muhasebeciler, genellikle devletin muhasebe kalemlerinde yetişmiş muhasebecilerdi. Yine mukataa sahibi mültezimler de muhasebeleri için defter tutuyorlar ve bunun
225
Serin, Muhittin, "Siyakat", TDVİA, Cilt 37, s. 292
Sahillioğlu, H., "Agm", s. 435;
227
Mez, A., "Age", s. 138-139; Elitaş, C. vd., "Age", s. 46-49;
228
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani; "Age", s. 210
229
Elitaş, C. vd., "Age", s. 734-735
226
49
için de devletin tayin ettiği katipleri istihdam ediyorlardı. Bu katipler de iltizamın muhasebesini yapmak üzere görevlendirilmişti.230 Bu bilgiler de bizlere devletin gelir ve
giderlerinin muhasebeleştirilmesi için uygulanan muhasebe yöntemlerinin sivil yaşamda
da uygulama alanı bulduğunu düşündürür.
3.3.5. Muhasebe Sisteminin Öğretilmesi
Osmanlı eğitim kurumlarında verilen eğitimlerde muhasebe / katip eğitimi adıyla verilen bir eğitim olmadığını görüyoruz. Bir muhasebe işleminde iki unsur karşımıza çıkmakta ki bunlardan biri hesap etmek diğeri de günümüzdeki anlamıyla raporlamak. Bu
nedenle muhasebe / katiplik mesleğine giriş yapan bir kişi, Osmanlı eğitim kurumlarında muhasebe matematiği231 diyebileceğimiz genel matematik eğitimi almakta, raporlama / muhasebeleştirme anlamındaki işlemlerin eğitimi ise lonca sistemi usulünde ustaçırak ilişkisi içerisinde öğrenmektedir.232
Aday katipler iyice ustalaşana kadar yazı / defter yazdırılmaz, defter ve evrakların
büronun farklı birimleri arasında getirip götürme işini yaparlardı. Bu süreçleri tamamlayan bir muhasebeci / katip adayının mesleğe giriş yapabilmesi için en önemli şart mesleki deneyiminin, kapasitenin katipler bürosunun kıdemli katiplerine karşı ortaya konması ve ispatlanmasıydı. Böyle bir eğitim sürecinin sonunda bugün serbest muhasebeci
diye isimlendirebileceğimiz muhasebeci kitlesi oluştu. Bu kişiler bir katiplik / muhasebecilik ihtiyacı ortaya çıktığında bu göreve talip olmakta; bazen de ihtiyaç sahibi (mültezim, vakıf) tarafından da teklif edilebilmekteydi. 233
3.3.6. Muhasebe Sisteminin Uygulandığı Alanlar
Osmanlı muhasebe sisteminin devlet içerisinde etkin bir şekilde uygulandığı alan
"devlet muhasebesi" olmuştur. Yazılan kitaplar da muhasebe, devletin gelir ve giderlerinin muhasebesinin nasıl yapılacağı örneği üzerinden anlatılmıştır. Buna rağmen aynı
kitaplarda sınırlı da olsa bugün ihtisas muhasebesi diye tanımlayabileceğimiz çeşitli iş
kollarına ait muhasebe usullerine de yer verilmiştir. Örneğin; Ahır muhasebesi, inşaat
230
Bülbül, Y., "Agm", s. 166
Osmanlı muhasebe matematik eserleri, bu eserlerin yazarları ve konuları hakkında, İ. Fazlıoğlu, "Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri..."; s. 345-367 makalesine bakılabilir.
232
Bülbül, Y., "Agm", s. 166
233
Bülbül, Y., "Agm", s. 166
231
50
muhasebesi, çeltik muhasebesi, ambar muhasebesi, darphane muhasebesi, koyun sürüsü
muhasebesi, hazine muhasebesi234 gibi.
Bu muhasebe usulünün sivil yaşamda en yaygın kullanıldığı yerlerden birisi Osmanlı
ekonomik ve sosyal yaşamında oldukça etkin bir yer tutan "vakıfların" gelir ve giderlerinin muhasebeleştirildiği defterler235, bir diğeri de saraylara ait gelir ve giderlerin muhasebeleştirildiği236 defterlerdir. Osmanlı tüccarlarının Uzakdoğu'dan Avrupa'ya dünyaya açılmış olması237, onların uzun mesafeli ticari performansı ve kurdukları ortaklıkların
ölçeği hakkında bizlere bilgi verir.
Osmanlı ticari yaşamında ve şirket kültüründe İslam hukukunun Müslüman tüccarlar
arasında esas olduğu bilinmektedir. Bu kapsamda "şirketu'l - emval" (sermaye şirketi),
"şirketu'l - inan", "şirketu'l - ebdan" (işgücü şirketi), "şirketu'l - vucûh" (kredi şirketi)
gibi şirketler, yine emek ve sermayenin bir araya gelmesi ile oluşan "el-mudâraba" şirketi gibi şirketlerin238 zorunlu olarak borç ve alacakların takibi, oluşan karın pay edilebilmesi gibi unsurların varlığı239 bu muhasebe usulünün sivil yaşamda en yaygın uygulama alanına kavuştuğunu ortaya koyar.
Bunun bir diğer kanıtı da 15. yüzyıldan sonra devletin vergi toplama sisteminde ortaya çıkan mültezim usulü gibi yeni usullerde mültezimlerin defter tutmaları zorunlu kılınmıştır. Bu mültezimler, devletin tayin ettiği katipleri, toplanan vergi gelirlerinin muhasebeleştirilmesinde tutulacak defterlerin yazılması için istihdam etmek zorunda olmaları bu muhasebe usulünün sivil yaşamda da ne derece etkin bir şekilde kullanıldığını
ortaya koyar.240
234
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 273-301
Osmanlı vakıflarının kuruluşu, sermayesi, çalışma ilkeleri, muhasebesi, denetimi gibi hususlarda Tahsin Özcan'ın, "Osmanlı Para Vakıfları, Kanuni Dönemi Üsküdar Örneği" isimli eseri ile "Vakıf Medeniyeti ve Para Vakıfları", isimli eserlerinde ayrıntılı bilgi verilmiştir.
236
Barkan, Ömer Lütfü, "İstanbul Saraylarına ait Muhasebe Defterleri" Türk Tarihi Belgeleri Dergisi,
TTK, Cilt IX, Sayı 13, Yıl 1979
237
Kafadar, Cemal, "Venedik'te Bir Ölüm (1575): Serenissima'da Ticaret Yapan Anadolulu Müslüman
Tüccarlar", Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken, Metis Yay. 4. Baskı, Baskı Yılı 2012,
238
İslam şirketler hukuku hakkında ayrıntılı bilgi Osman Şeker, "İslam Şirketler Hukuku, Emek-Sermaye
Şirketi" Marifet Yay. Baskı Yılı 1981;
239
Gedikli, Fethi; "16 ve 17 Asır Osmanlı Şer'iyye Sicillerinde Bulunan Mudarebe Ortaklığı: Galata
Örneği", Yıl 1996, Basılmamış Doktora Tezi, s. 106-107
240
Bülbül, Y., "Agm", s. 166
235
51
3.3.7. Kullanılan Muhasebe Defterleri
Devletin gelir ve giderlerinin ve sivil yaşamdaki vakıf ve ortaklıkların gelir ve giderlerinin kayıt altına alındığı defter de en az kullanılan muhasebe usulü kadar tarihi olup,
muhasebe usulündeki evirilmeye paralel olarak gelişme göstermiştir. Bu konudaki ilk
bilgiler X. yüzyıla ait olup, Abbasiler döneminin mali bilgilerinden aktarılmadır. Yine
kullanılan muhasebe defterlerine ait bilgiler de o döneme aittir. Bu konuda bizlere ulaşan ilk bilgiler el-Harezmi'nin X. yüzyılda kaleme aldığı "Mefatühu'l Ulum" isimli kitabında verilmiştir.241
Harezmi'nin eserinden öğrendiğimize göre X. yüzyılda kullanılan muhasebe defterleri ve bu defterlere yapılan kayıtlar ise aşağıdaki gibidir.
1- Ruznamçe242: Bu defterlere divandan verilen emirler ve borç senetlerinin suretlerinin muhtevalarındaki farklara bakılmaksızın, geliş sırasına göre, günü güne kaydedildiği defterdir. Defterin başlangıç tarihi olarak Nevruz günü kabul edilmiştir. Bu defteri
günümüzün yevmiye defteri karşılığı olarak değerlendirilebiliriz.
2- Avârece: Ruznamçe defterinden naklen, vilayetlere ait gelirlerin ve kararlaştırılmış giderlerin, cinslerine göre sınıflandırılarak, kaydedildiği defterdir. Defter-i kebir
karşılığı olarak değerlendirebileceğimiz bir defter.
3- Vucûb: Avârece defterindeki kayıtlar göz önünde bulundurularak, beher şahsa isabet eden gelir ve giderler kaydedilmektedir. bu defteri de günümüzün cari hesap defteri
olarak değerlendirebiliriz.
4- Mukarrer: Bir yıllık kesinleşmiş gelir ve giderlerinin mufassal, ayrıntılı, olarak yazıldığı defterdir. Be defteri gelir tablosu veya kar zarar defteri olarak da değerlendirebiliriz.
5- Müfred: Bu deftere bir muamelenin bitiminde kesinleşmiş gelir ve gider özetleriyle, serbest, kesinleşmemiş, giderlerin mufassalan, ayrıntılı, mutasarrıfı, kendinde kullanma ve tasarruf etme salahiyeti bulunanlar, tarafından bir araya toplanmasından meydana gelir. Bu defteri vilayet gibi münferit gelir ve giderlerin kayıt altına alındığı birimler tarafından tutulan bir defterdir. Buradaki bilgiler bir sureti merkeze gitmektedir.
6- Ta'ric: Bu defterde, avarece defterinde yer alan bilgiler ve kayıt nizamı esas alınarak yazılır. Bu deftere ödenmiş miktarlar, toplanmasının kolay olması için sıralanmış
241
242
Mez, A., "Age", s. 138; Elitaş, C. vd., "Age", s. 47; Göyünç, N., "Agm", s. 80-82
"vukuat-ı yevmiye defteri", günlük hadiselerin yazıldığı defter. F. Devellioğlu, "Age", s. 900
52
olarak kaydedilmektedir. Bu defter üç sütuna ayrılmıştır. Birinci sütuna listelenmiş giderler, ikinci sütuna teslim alınan meblağlar (tahsilatlar) üçüncü sütuna ise farklar (bakiye) yazılmaktadır. Bu defter bir çeşit kasa defteri olarak nitelenebilir.
Harezmi'nin anlattığı bu defterlere ait bilgileri, 1363 yılında yazılan, yaklaşık 450 yıl
sonra, el-Mazenderani tarafından yazılan "Risale-i Felekiyye: Kitab-us Siyakat" isimli
muhasebe kitabında da aynı isimler ile yer almıştır243. Denebilir ki Harezmi'nin anlatımı
İlhanlılar tarafından kullanılan muhasebe yönteminin ilkel biçimidir. Bu yöntem Selçuklular ve 14. yüzyıldan itibaren de Osmanlılar tarafından kullanılmaya başlanmış ve
19. yüzyılın son çeyreğine kadar da devlet muhasebesinde geliştirilerek kullanılmıştır.244 Osmanlı Devletinde bu defterler yine daha gelişmiş haliyle ve benzer isimlerle
kullanılmaya devam etmiştir.245
Osmanlı Devletinde katipler tarafından tutulan muhasebe defterleri denetimsiz değildir. Bu defterler hükümdar tarafından mühürlenerek kullanılmaya başlanması bu denetimin en önemli unsuru olarak karşımıza çıkıyor. Muhasebe yapan diğer bir kategori ise
şahısların kurduğu vakıflar olup işlemleri ile mütevellileri meşgul olmaktadır. Bu vakıfların gelir ve giderleri, faaliyetlerinin vakıf senedindeki amaçlara uygunluğu "Kadılar"
veya "Naibler" tarafından teftiş veya murakabe edilmiştir. Zaman-zaman yapılan bu
denetimlerde bir anormallik olmadıkça vakfın işleyişine müdahale edilmemiş ve vakıfların bağımsız statüsü devam etmiştir. Bu vakıfların muhasebe işlemleri ise mütevelli
heyetin teklifi ve Merkez'in onayıyla atanan katiplerin sorumluluğunda yürütülmektedir.246
3.3.8. Muhasebe Belgeleri
Muhasebe, devletin veya özel işletmenin gelir ve giderlerini, alacak ve borçlarını
kayıt altına alınması ve bunların raporlanması sürecidir. Bu sürecin en temel girdilerinden bir muhasebe işlemlerinin yazılacağı defterler, diğeri de deftere yazılacak muhasebe işlemlerini temsil eden belgelerdir. Döneminin ekonomik koşulları bağlamında günümüzün muhasebe belgelerinden pek farklı nitelik taşımayan bu belgeler, bir gelir veya gideri; bir alacak veya borcu temsil eden belgelerdir.
243
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 210
Elitaş, C. vd., "Age", s. 53
245
Öztürk, S., "Osmanlı Belgelerinde...", s. 13
246
Özcan, Tahsin, "Vakıf Medeniyeti...", s. 126; Bülbül, Y., "Agm", s. 165
244
53
Osmanlı Devletinin muhasebe sisteminde, gizli, kendi kendini kontrol eden, karmaşık ve suistimali zor bir evrak ve defter sistemi uygulandığı görülür. Bu nedenle muhasebe kayıt sistemi, çeşitli tipte doküman ve defterden oluşan bir sistemdir. Bu defter ve
evraklar fonksiyonları bağlamında birbiri yerine kullanılabilen, birbirini tamamlayan,
birbirini kontrol eden ve birbirleri arasındaki irtibatı sağlayan olmak üzere dört kategoride sınıflandırılabilir.247
Bu evraklar esasa ilişkin işlemler veya yardımcı nitelikteki işlemleri temsil etmek
üzere iki grup olarak sınıflandırılabilir. Bu sınıflama, muhasebe sisteminin mutlaka talep ettiği veya kendi hazırladığı evraklar, ki esas evrak, muhasebe sisteminin işlemlerini
temellendirmek için delil olarak istediği evraklar, ki yardımcı evrak, şeklindedir.248
Tezkireler249 ve temessükler250 esas evrak; hüccetler251 ve kaimeler252 ise yardımcı
evrak olarak tanımlayabiliriz.
Tezkireler muhasebe tarafından verilmekte ve mültezimlerin253 hesaplarının hazineye
gerçekte giren kısmı gösteren bir belgedir. Gelir tahsilatı için bir belge niteliğindedir.
Tezkireler sadece gelir niteliğinde olmayıp harcamalar içinde tezkire düzenlenebilir ki
buna da masraf tezkiresi denir.
Temessük, borç senedi anlamında olup mültezimlerin ihale ile toplanmasını üzerlerine aldıkları vergiler için verdikleri senetlerdir.254
Hüccetler, çok çeşitli hususların tespiti için kadılar tarafından düzenlenen belgelerdir.
Hüccetlerin genel içeriği; alım-satım, kira, vekalet, kefalet, ferağ, borç, hibe, irsaliye, ...
vb konularındadır.
247
Bülbül, Y., "Agm", s. 169
Bülbül, Y., "Agm", s. 169
249
Tezkire: Pusula, hükümetten alınan izin kağıdı anlamındadır. F. Devellioğlu, "Age", s. 1107; "...aded
(sayı) tezkiresi, cizye tezkiresi, hazine tezkiresi, ibtida (başlama) tezkiresi, icmal (özet) tezkiresi, in'am
(iyilik, yardım) tezkiresi, izdiyat (arttırma) tezkiresi, masraf tezkiresi, mevâcib (maaşlar, aylıklar) tezkiresi, mubâya'a (satın alma) tezkiresi, mühimmât (lüzumlu şeyler) tezkiresi, ta'yinât (maaştan başka verilen
yiyecek, erzak) tezkiresi, teslim (bir şeyi yeni sahibine verme) tezkiresi, zimmet (koruma altında olunan)
tezkiresi..." gibi isimler altında çok çeşitli tezkireler düzenlenmiştir. Bunların bir kısmı gelir nitelikli, bir
kısmı gider nitelikli ve bir kısmı da bilgi niteliklidir. Bülbül, Y., "Agm", s. 170
250
Temessük: Bir çeşit senet. "Bir deyin için dâyinin elinde medâr-ı istinâd olmak üzere medyun tarafından verilen senet." Şemseddin Sami "Age", s. 1217
251
Hüccet: "Senet, vesika, delil, bir şeyi ispatlamaya yarayan belge" anlamında, F. Devellioğlu, "Age", s.
388
252
Kaime: Birinin yerini tutan, birinin yerine geçen anlamındadır, F. Devellioğlu, "Age"; s. 482
253
Mültezim: "Devlete ait bir geliri götürü olarak üzerine alıp toplayan", F. Devellioğlu "Age"; s. 721
254
Bülbül, Y., "Agm", s. 169
248
54
Kaimeler, bir belgenin yerine kullanılabilecek, aynı bilgiyi verebilecek nitelikte olan
belgelerdir.
Osmanlı devletinde devlet gelir ve giderlerinde bu belgeler kullanılmakla birlikte
özel işletmelere ait muhasebe belgelerine ulaşmak imkansız denebilecek kadar güç. Ancak, vakıflara ait gelir ve giderlere, işletme konuşu ve kapasitesine ait bilgilere kısmen
ulaşmak mümkün. Çünkü, vakıfların gelir ve giderleri kendi bünyelerindeki katipler
tarafından muhasebesi tutulmakta, sonuçları ve faaliyetleri vakıf senedindeki amaçlarına
uygunluğu açısından kadılar tarafından denetlenmekte ve sicillere ayrıntılı olarak kaydedilmektedir. Özellikle para vakıflarında verilen borçlara ilişkin düzenlenen belgeler
ve ihtilaflar kadılara intikal etmesi nedeni ile ilgili sicillerde bunlara ilişkin belgelere
ulaşılabilmektedir. Buna rağmen ilgili sicillerde vakıfların giderlerine ait fazla bilgiye
ulaşılamamaktadır.255 Vakfın gelir ve giderlerinin her yıl ayrıntılı olarak denetlenmesi,
harcamalara ilişkin belgelerin ve kayıtların olmayışını açıklar.256
Doğrudan muhasebe ile ilgili olmamakla birlikte, muhasebe odası tarafından üretilen
defter ve belgelerin tasnifli dosyalanması da önemli bir muhasebe işlemidir. Vakıfların
defter ve belgelerinin dosyalanması, özellikle para vakıfları veya sandıkları bağlamında
Osmanlı muhasebe sisteminin düzenliliği görülür.
Her para vakfında veya esnaf sandığında vakfın faaliyetlerine ilişkin bilgi ve belgelerinin muhafazası için, bugün klasör diyebileceğimiz, amaçlarına uygun isimlerle anılan altı kese (Torba) bulunur. Bunlar:
1. Atlas kese, vakfın gelen giden evrak ve belgeler klasörü, her türlü hüccet ve yazışmanın muhafazası için kullanılır.
2. Yeşil kese, vakfın gelirlerine ait teminat klasörü, esnafa ait akarların temessük (senet) ve tapularının muhafazası için kullanılır.
3. Örme kese, vakfın kasası, esnafın nukûd-ı mevkufesinin (vakfedilen paralar) muhafazası için kullanılır.
4. Kırmızı kese, vakıf tarafından borç verilen paralara ilişkin alacak senetleri, nemaya (idâneye) verilen paralara ait senetlerin muhafazası için kullanılır.
5. Beyaz kese, vakfa ait giderler, her türlü masraf senedi ile tasdik edilmiş yıllık muhasebe kayıtları muhafazası için kullanılır.
255
256
Özcan, T., "Osmanlı Para Vakıfları...", s. 310
Özcan, T., "Osmanlı Para Vakıfları...", s. 311
55
6. Siyah kese, tahsili imkansız alacak senetler ile diğer evrakların konulduğu kesedir.257
Osmanlı ticari işletmelerinde işletmenin sürekliliği kavramı bağlamında, varlığını
sürdürmesini imkansız kılacak risklere karşı bir çeşit fon oluşturduğunu görüyoruz. Para
vakıflarının vakıf senetlerinde öngörülen gelirler ile giderleri genellikle eşit olmakta,
kâr amaçlanmamış olması nedeni ile, gelirlerden geriye bir şey kalmamaktadır. Ancak,
bazı dönemlerde vakfın gelir fazlası (zevâyid) oluştuğu ve bunun ana sermayenin (asl-ı
malın) herhangi bir şekilde eksilmesi riskine karşılık ihtiyati bir fon (yedek akçe) şeklinde muhafaza edildiği görülmektedir.258 Bu düşüncenin varlığı kâr amaçlı ticari işletmelerde benzeri uygulamaların olabileceğini ortaya koyar.
3.3.9. Muhasebeleştirme Örnekleri
Muhasebeleştirme işleminin iki önemli boyutu vardır. Bunlardan ilki muhasebeye
ilişkin muamelenin hesaplanması ikincisi ise yapılan bu hesaplamaların yazımı ve raporlanmasıdır. Klasik dönem Osmanlı muhasebe sisteminin anlaşılabilmesi için sayıların ve yazım ilkeleri ile yazım usullerinin bilinmesi ve yapılan raporlamaların buna göre
okunması gerekir.
3.3.9.1. Kesirler ve Tam Sayılar
Muhasebede en önemli unsur sayılardır. Muhasebenin tarihi, sayının icadı ile başladığı düşünülebilir. Sayılar tam sayılar ve kesirli sayılar olarak iki kısma ayrılır. Muhasebenin klasik döneminde kesirli sayılar 96 sayısı esasına göre düzenlenmiştir. Buna
göre;
1/6 = 16/96 altıda bir,
1/4 = 24/96 dörtte bir,
1/3 = 32/96 üçte bir,
1/2 = 48/96 yarı, yarım,
2/3 = 64/96 üçte iki gibi,
Rakamlar yazılırken tam rakam hangi cinsten ise kesirli rakamlarda aynı cinsten yazılır. Tam rakam dinar ise kesirde dinar olarak, tam rakam miskal ise kesir de miskal
olarak yazılır.
257
258
Özcan, T., "Vakıf Medeniyeti...", s. 140
Özcan, T., "Osmanlı Para Vakıfları...", s. 313
56
Bu yazımın uygulaması aşağıdaki (Tablo:3.1) muhasebe kaydında görüldüğü gibi259
dir
;
Tablo: 3.1: Kesirli Sayıların Muhasebe İşleminde Kullanılışı
Muhasebe................................................................................
Divanın (maliye) gelir amillerinden birinin muhasebesi, Hıristiyanların cizyesinden kendisindeki toplam
Hicri 1 Muharrem 840 (Miladi 16.07.1436)
Gümüş dirhem olarak
241.524 1/3
Bundan düşülen
Sarfedilen ...............................................................................
Harcamalar
Yüksek divanca (kararlaştırıldığı üzere)
151.045 5/6
Samur Bedeli ....................
Tafta bedeli......................
İyi cinsten elbise için 20 3/4 tahtaca
Cübbeler için
1 elbise 3.250
üçte birer olarak
67.437 1/2
3.261 1/2 zira
Frize, al, menekşe
Frize...
Al...
Menekşe...
1.087 1/6 zira 1.087 1/6 zira 1.087 1/6 zira
beher zira 10 dirhemden
32.615 dirhem
Güzel kokular..........................................
Hükümdarın eşleri için
1.274 5/6 miskal
beher miskal 40 dirhemden
50.993 1/3 dirhem
Kalan...........................................
Adı geçen nezdinde
90.478 dirhem
Kaynak: Abdullah Püser Mohammed b. Kiya el-Mazenderani, "Risale-i Felekiyye - Kitab-us Siyakat", s.169
259
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani; "Age"; s. 168-169
57
3.3.9.2. Defter Yazma Kuralları ve İşaretleri
Muhasebe işleminde, muhasebeleştirilen ticari muameleler defterlere yazılırken yazım kuralları ve şekilleri önem arz eder. Bu husus, muhasebenin standartlaşmasını, muhasebe eğitimi alan katiplerin işlemlerini standartlaşmış kurallara göre yazmasını sağlar.
Böylece her muhasebe işleminin, her katip için aynı anlamı taşıyacak şekilde muhasebe
defterlerine yazılması sağlanmıştır. Burada muhasebe defterlerine muameleler yazılırken yazım kuralları, yazım şekilleri ve işaretlerine yer verilecektir.
Sadr-ül hesap ve ümm-ül hesap: Hesabın başlığı anlamında olup, hesabın ne sebeple,
neyi ihtiva etmesinin düşünüldüğünün bilinmesi için hesabın başına yazılan nottur.
Tarih: İşlem tarihinin tespiti için hesabın başından (Sadr-ül hesab) sonra yazılır.
Caize: Bir işaret olup, yazılan tutarların doğruluğunu tespit ve kontrol etmek için kullanılır. Bu işlem şöyle yapılır: Rakamlar karşılaştırılır, doğru ise tutarın yada adedin
sonuna "hob" (iyi) işareti konur. İkinci defa kontrolde ise yanına 2 yazılır ve yanına da
"vallahi" (doğruluğuna şahidim) yazılır.
Terkin: Kontrol sonucunda doğru olmadığı anlaşılan muhasebe kaydının düzeltilmesi
için kazıntı veya silinti yapılması istenmediği için, vazgeçme, bırakma anlamında bu
sözcük kullanılır. Bu sözcük doğru olmayan muhasebe kaydının üzerine yazılır.
Te'riç: Toplam anlamında kullanılır ve eğer muhasebe kayıtları yapıldıktan sonra
toplam isteniyorsa deftere tutarların veya adetlerin toplamı yazılır.
Medd: Uzatma anlamında olup muhasebede, kayıtlı bir sözcüğün uzatılması gerekir.
Bu durumda sözcüğün son harfi, sözcüğün yapısına göre, uzatılır. Örneğin;
Burs.............a, İzmi............r, okk................a gibi.
Harf ve Def'a: Bir şeyin bir bölümü anlamında "harf", bir kerelik yenileme anlamında ise "def'a" sözcükleri kullanılır. Bir diğer kullanımı ise "minha" (ondan) ve minzalika
(bundan) sözcükleri olup aşağıda açıklanacaktır.
Haşv ve Bariz: Haşv, doldurma anlamında olup bir yazıdan, tespit edilenden, anlatılandan demektir. İşlemin muhasebeleştirme sırasında muhasebeci işlemin bir bakışta
anlaşılabilecek şekilde, yazanın kayıttan maksadının ne olduğu, neyi anlatmak istediği,
bu kayıttan kastın ne olduğu kolayca anlaşılabilir olması ile ilgilidir. Bariz belirtme,
ortaya koyma anlamındadır. Hakikatte hangi tutar kastediliyorsa onun yazılmasından
ibarettir.260
260
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 176-177
58
3.3.9.3. Muhasebe Yöntemi
Klasik dönem muhasebe usulü, tarihi süreç içerisinde bir birinin benzeri olan iki
farklı muhasebe yöntemi uygulanmıştır. Bu yöntemlerden birincisi; Minha - Minzalike;
(Ondan - bundan) yöntemi; diğeri de Merdiban-ı paye; (Merdiven Basamağı) yöntemidir. Önceleri minha - minzalike usulü uygulanırken, sonraları merdiban-ı paye yöntemi
uygulanmaya başlanmıştır. Merdiban-ı paye yöntemi minha - minzalike yöntemindeki
tekrarları ortadan kaldırmak için uygulanmıştır.261
Minha - minzalike usulünde bir kişi hesapları bozmak isterse defter üzerinde birkaç
yerde kazıntı ve silinti yapmak zorundadır. Bu da, merdiban-ı paye usulünün aksine
daha zor olup fazla iz bırakır. Ancak merdiban-ı paye usulü eski uygulamanın aksine
çok daha fazla incelik, daha iyi açıklama ve açıklık içermesi nedeni ile daha yaygın olarak kullanılmaktadır.262
Minha - Minzalike: Bu iki sözcük sırası ile ondan ve bundan anlamlarındadır. Çok
çeşitli kullanımı vardır. Minha (ondan) yukarıdaki bir tutara atıf şeklindedir. Minzalike
(bundan) mevcut bir tutardan tenzil edilecek işlemler için kullanılır. Bu usul günümüz
muhasebe sisteminde kebir hesap ile alt hesap açılımı uygulamasına oldukça fazla benzer. Bu usul uygulamasında muhasebe yapılırken aşağıdaki kavramlar kullanılır.
Minha-i bözürk: Büyük ondan,
Minzalike-i bözürk: Büyük bundan,
Tafsilat-ı min zalike-i bözürk: Büyük bundanın müfredatı (tekrarlanabilir),
Karine-i min zalike-i bözürk: Büyük bundanın bir kısmı,
Karine-i manha-i bözürk: Büyük ondanın bir kısım (ana hesaptaki rakamın bir kısmı)
Tafsil-i karine-i manha-i bözürk: Büyük ondanın bir kısmının müfredatı (tekrarlanabilir)
Minhaların (büyük ondanların) toplamı ana rakama eşit olması gerekir. Ana hesaptan
ayrılan hesaplara da minzalike denir.263
Minha - mizalike yöntemine göre bir muhasebe kaydının örneği aşağıdaki gibidir
(Tablo:3.2); buradaki örnek "Risale-i Felekiye - Kitab-us Siyakat" isimli eserin 183.
sayfasından alınmıştır. Bu yöntemin, modernleşme ile başlayan "usûl-i muzaaf-çift gi-
261
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 194
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 195
263
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 182
262
59
rişli muhasebe" yöntemine benzer yönleri ile farklı yönlerine bu çalışmanın "Dönemler
arası karşılaştırmalar" başlıklı bölümünde değinilecektir.
Osmanlının klasik döneminde uygulanan muhasebe sisteminin diğer bir uygulaması
da merdiban-ı paye yöntemidir. Örneğimizin Tablo:3.3'taki uygulaması bu uygulama ile
ilgilidir.
Tablo 3. 2: Minha ve Minzalike Uygulamalı Muhasebe Kaydı.
Olay meydana geldiği gibi yazıld........................................ı
Hoca İmadeddin hesabından
İsfahan
Amillerin (maliye memurları) hakları, kadı ve şeyhlerin maaşları, ücretler, din görevlileri ücretleri, bayındırlık işleri için önceden kararlaştırılmış ödemeler Hicri 10 Safer 760 (Miladi: 11.01.1359)
Gümüş Dinar
4.240 Dinar
Amillerin hakları.............(büyük ondan) kadı ve şeyhlerin ücretleri, ücretler
3.600 Dinar
Amillerin hakları..............(büyük bundan) kadı ve şeyhlerin ücretleri
3.000 Dinar
Amillerin hakları...............(büyük bundanın bir kısmı)
2.000 Dinar
Kadı ve şeyhlerin ücretleri ..... (büyük bundanın bir kısmı)
1.000 Dinar
Ücretler.................................. (büyük bundanın bir kısmı)
600 Dinar
Din görevlileri ücretleri ......... (büyük ondanın bir kısmı) ve bayındırlık işleri
640 Dinar
Din görevlilerinin ücretleri ... (büyük ondanın bir kısmının müfredatı)
240 Dinar
Bayındırlık işleri........(büyük ondanın bir kısmının müfredatı)
400 Dinar
Kaynak:Abdullah Püser Mohammed b. Kiya el-Mazenderani, "Risale-i Felekiyye - Kitab-us Siyakat", s.183
Yukarıdaki (Tablo: 3.2) örnekte gösterilen ve minha - minzalike yöntemine göre muhasebeleştirilen işlemin merdiban-ı paye yöntemine göre muhasebeleştirilmesi ise aşağıdaki gibidir.
60
Tablo:3.3: Merdiban-ı paye uygulamalı muhasebe kaydı.
Olay meydana geldiği gibi yazıld........................................ı
Hoca İmadeddin hesabından
İsfahan
Amillerin (maliye memurları) hakları, kadı ve şeyhlerin maaşları, ücretler, din görevlileri ücretleri, bayındırlık işleri için önceden kararlaştırılmış ödemeler Hicri 10 Safer 760 (Miladi: 11.01.1359)......................
4.240 Dinar
Amillerin Hakları
Kadı ve Şeyhlerin
Ücretler
Din Görevlilerinin
Bayındırlık
2.000 Dinar
Ücretleri
600 Dinar
Ücretleri
İşleri
240 Dinar
400 Dinar
1.000 Dinar
Kaynak: Abdullah Püser Mohammed b. Kiya el-Mazanderani, "Risale-i Felekiyye - Kitab-us Siyakat", s.194 ve 195'deki anlatımlara göre hazırlanmıştır.
Bu muhasebe usullerinde, hem minha - minzalike usulünde, hem de merdiban-ı paye
usulünde vergi toplayıcısının (amil) topladığı vergiler ile yaptığı harcamalar (teslim
ettiği tutarlar) arasında bir eşitlik olması gerekir.264 Bu da günümüz muhasebesinde
yevmiye kaydının borç ve alacak tutarlarının eşit olması esasını anımsatır.
Bu usulde, toplanan ve harcanan tutarlar arasında bir fark olması durumunda, harcamalar ya fazladır ya da eksiktir. Bu durum muhasebe usulünde el-baki (eksik kalan) ve
ziyade (artan) olarak tanımlanır. Yapılan kontroller sonucunda eşitlik var ise karşısına el
masraf bitammaihi (tamamı ile sarf edildi, çıkış yapıldı) veya el masraf yazılır.265
Yapılan kontrollerin neticesinde eğer harcamalar fazla ise (çıkışlar fazla ise) vergi
toplayıcısı fazla harcama yapmıştır. Katip (muhasebeci) ilgili muhasebe kaydının sonuna ziyade (fazlalık) yazıp karşısına tutarını yazar ve Asl'a göre (örneğin) 5.000 Dinar
yazar. Yazılan bu tutarın sonuna da sahha zalike (bu doğrudur) işaretini koyar. Bu fark
gelir ve harcamanın farkıdır. Eğer ziyade tutarın karşılığı ödenirse bu durumda sahha
zalike ifadesinin yerine vücikke zalike (bu karşılandı) yazılır.266
Eğer harcamalar girişten az olursa, bu durumda vergi toplayıcısında teslim edilmek
üzere, istenmesi gereken, bir bakiye olduğu anlaşılır. Bu durumda katip (muhasebeci)
ilgili kaydın asl' a karşılık vude'a min zalike (bundan kalan) yazar. Yapılan muhasebe
264
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 189
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 189
266
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, "Age", s. 190
265
61
kaydı tamamlandıktan sonra el-baki (kalan) vergi toplayıcısı (.........)'da kalan yazılıp
(örneğin) 10.000 Dinar yazılır.267
Yapılan bu muhasebe işlemi, günümüz muhasebe sisteminde, bir yevmiye kaydında
alacak borç farkının, eğer işlemler doğru ise bir cari hesabı ilgilendirdiği düşünülüp
ilgili cari hesaba borç veya alacak yazılarak muhasebe kaydı eşitlenir.
3.3.9.4. Ruznamçe (Yevmiye) Defteri
Bu defter, ortaya çıkan olayların tespitinde kendisine sürekli başvurulan bir defterdir.
Deftere olaylar günlük olarak yazılır, yazım sırasında tutarlar ve onların tahsis yerleri,
tahsis edilen tutarların kaynakları gösterilir.268
Yevmiye defterin yazılmasına başlanmadan önce defterin başına uğurlu olması dileği
ile şu başlangıç yazılır.
"Günlük Defter.............................................................................................
Muharrem'in (birinci ay) başından Zilhicce'nin (12. ay) sonuna kadar olmak üzere
765 (Miladi 1363) senesinde maliyenin ihtiyaçlarını, mukarrer (kararlaştırılmış) gelirler ıtlak (eklenen) olunanlardan, Divan'ın (mali yönetim) kararların ve ortaya çıkan
işlerin yazılması sureti ile Tanrı'nın yardımı ve iyiliği ile tescil edilen günlük defterdir.
Tanrı'ya şükürler olsun."269 Bu metnin yazıldığı kısma başka bir şey yazılmayıp aynen
bırakılır. Metinden anlaşılacağı gibi, defterin bu kısmında defter hakkında bilgiler, defterin tasdik edildiği ve bu hususta Tanrı'nın yardımını talep etmek için dua yer almaktadır.270
Bu deftere yazılan olaylar, daha sonra evarece, tahvilat ve müfredat defterlerine nakledir. Yapılan bu nakil işleminde yevmiye defterine nukile (nakil oldu) işareti konur.
Yevmiye defterindeki olayların diğer defterlere nakil edilmesi tamamlandıktan sonra,
tekrar kontrol edilir ve nakil olunan deftere bihi (doğru), günlük deftere de kubele (karşılaştırıldı) işareti konur.271
267
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani; "Age"; s. 191
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani; "Age"; s. 210
269
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani; "Age"; s. 211
270
"1313 yılından kalan hesaptan kopya edilmiş en eski banker defterlerinden biri şöyle başlar: (Mealen)
Tanrının adıyla. 1313 yılının şubat ayının 12'si; Lanfranchini de Donatur hesap defterlerinin ilk sayfası:
Yüce Tanrı ve İsa Efendimiz adına kutsanmıştır." Goody, J., "Batıdaki Doğu", s. 88, bu defter başlangıcı
Mazenderani'nin "Risale-i Felekiye" eserindeki defter başlangıcı anlatımına oldukça benzemesi, muhasebe kültürlerinin birbirlerinden ne kadar etkilendiğine de işaret eder.
271
Abdullah Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani; "Age"; s. 210
268
62
3.4. OSMANLI DEVLETİ'NİN KLASİK DÖNEMİNDE MUHASEBE
UYGULAMALARI
Klasik dönem muhasebe uygulamaları ile ilgili olarak yapılacak örnek çalışmamız
Ömer Lütfü Barkan'ın "İstanbul Saraylarına Ait Muhasebe Defterleri"272 adlı çalışması
esas alınarak yapılacaktır. Ömer Lütfü Barkan bu çalışmasında İstanbul'daki sarayların
muhasebe defterlerini transkrip etmiştir. Bu çalışmada, İstanbul'daki bir çok sarayın
muhasebe defterine yer verilmesi nedeni ile oldukça uzundur. Bu nedenle örneklerden
bir tanesi üzerinde çalışmamızı yürüteceğiz.
Her muhasebe işleminde olduğu gibi klasik dönem muhasebe işlemleri de gelirler,
giderler ve sonuçlar olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Uygulanan muhasebe sisteminde tutarı esas alan uygulama yapılmakla birlikte miktarı esas alan uygulamaya da
imkan vermektedir. Burada yapacağımız anlatım "ruznamçe" (günlük) defteri bağlamında olacaktır.
Elimizde mevcut olan dönemin muhasebe işlemlerini anlatan kitaplarda gelirin nasıl
muhasebeleştirileceği, giderlerin nasıl muhasebeleştirileceği anlatılmaktadır. Verilen
örneklerde gelir ve giderlerin karışık olarak mı yoksa farklı defterlerde mi muhasebeleştirildiği hakkında bilgi yoktur. Ancak defterin isminden de anlaşılacağı gibi işlemler
olaylar sırasına, tarihine ve işlem tiplerine bağlı olarak karışık muhasebeleştirildiğini
düşündürmektedir.
Arşivlerde özel işletmelere ait muhasebe defterlerine rastlanmamıştır. Var olan defterler daha çok bir rapor şeklinde tereke defterleri gibi birkaç sayfalık belgelerdir. Ancak devlet gelir ve giderleri ile ilgili defterler ise arşivlerde bulunmaktadır. Yukarıda da
ifade edildiği gibi örnek çalışmamızda daha önce transkrip edilmiş olan İstanbul saraylarına ait örneği üzerinden anlatılacaktır. Örneğin transkrip edilmiş örneği çalışmamızın
ekleri içerisinde yer verilmiştir. (Ek.1) Transkrip edilen bu muhasebe defterinde, çalışmamızın yukarıdaki bölümlerinde anlatılan, Osmanlı klasik dönem muhasebe usulünden
"Minha - Minzalike" yöntemi uygulandığı görülür. Bu yöntemin özelliği, yazması prosedürlere bağlanmış ve üzerinde tahrifata kolay izin vermemesidir. Bu yöntem ile modernleşme dönemi ile geçilen yöntem arasındaki farlılıklar çalışmamızın 3. Bölümünde
yapılan karşılaştırmalar kısmında ele alınmıştır.
272
Barkan, Ö. L., "Agm", 1-71
63
Transkrip edilen çalışmada, 1469, 1471 ve 1473 yıllarına ait bazı aylar, 895
(1489/1490), 909 (26.VI.1503-13.VI.1504), 947 (9 Mart 1540-27 Şubat 1541), 963
(1554/1555), 963 (1555/1556), 977 (1569/1570), 981 (1573/1574) ve 1011/1012 (12
Mayıs 1603-29 Mayıs 1604) yıllarına ait saray gelir ve giderlerine ait muhasebe bilgilerine yer verilmiştir. Burada bir kaç yıla ait muhasebe bilgilerinin özetlerinin muhasebeleştirilmiş örneklerine yer verilecektir. Özetleri verilen bu kayıtların ayrıntılı muhasebe
kaydının örneğine (Ek-1)'de yer verilmiştir. Aşağıdaki örnekler, transkrip edilen çalışmadan alınmış işlemlerin özetlenmiş halidir.
Tablo:3.4: Saray Defteri Özet Muhasebe Kaydı
Muhasebe-i İhracât-ı Hassa Der-Mahruse-i İstanbul
Be-ma'rifet-i
Kaasım
el-fakiry,
emin-i
Harc-ı
Hassa
der-mahrûse-i
mezbûr...................................e
'An gurre-i Muharremi'l-harâm sene 963 ilâ gaye-i Zilhicce sene-i minh
I-Tahsisat asl-ı mal, fi sene-i kâmile
11.180.424
II-Vuzi'a min Zâlike......... (minha-i bözürk - büyük ondan)
9.183.096
A-Eski Saray............ (büyük bundanın bir kısmı)
2.813.102
B-İbrahim Paşa Sarayı.......... (büyük bundanın bir kısmı)
872.210
C-Galata Sarayı........... (büyük bundanın bir kısmı)
983.693
D-Harc-ı Hassa'dan Ma'aş Alanlar......... (büyük bundanın bir kısmı)
1.275.105
E-El-ihracât-ı müteferrika, cüz Harc-ı Hassa der-mahrûse-i İstanbul ve ebniye
3.238.986
ve meremmât ve gayruhu der mahrûse-i muzbûre 'An gurre-i M.s.963 ilâ hayei Z.s. minh...... (büyük bundanın bir kısmı)
III-El-bâki:............ (karina-i minha-i bözürk - büyük ondanın bir kısmı)
1.997.328
Kaynak: Tablo tarafımızdan hazırlanmıştır.
Yukarıdaki kayıtta Kasım el-fakiry marifetiyle 963 yılına ait toplanan bir yıllık vergilerin muhasebesinin muhasebe kaydı vardır. Burada bir senenin tamamında toplanan
vergilerden (I-Tahsisat asl-ı mal, fi sene-i kâmile) saraylar için harcamalar (II-Vuzi'a
min Zâlike... (minha-i bözürk - büyük ondan) düşüldükten sonra kalan el-bâki (III-Elbâki:..... (karina-i minha-i bözürk - büyük ondanın bir kısmı) olarak yazılmıştır.
64
Tablo:3.5: Saray Defteri Özet Muhasebe Kaydı
Muhasebe-i İhracât-ı Matbah-ı 'Âmire
Be-ma'rifet-i Musleheddin, emîn-i kiler ve Muhiddin el-kâti.........................................................b
'An gurre-i Rebi'il-evvel sene 894 ilâ gaye-i Seferi'l-muzaffer sene 895
Tahrîren fi 2 Ramazani'l-mübârek sene 895
I-Asl-ı mal, fi sene
1.600.136
II-Vuzi'a min Zâlike, fi sene ......... (minha-i bözürk - büyük ondan)
1.536.896
A-Harc-ı matbah-ı 'Âmire, fi sene............ (büyük bundanın bir kısmı)
1.334.450
B-Harc-i sâriye.......... (büyük bundanın bir kısmı)
202.446
III-El-bâki:............ (karina-i minha-i bözürk - büyük ondanın bir kısmı) Be-
63.240
muhasebe-i âyende nisbişte-şud, tamâmen
Kaynak: Tablo tarafımızdan hazırlanmıştır.
Yine yukarıdaki (Tablo:3.5) örneğin I. kısımda yıllık Asl-ı mal (Esas para, varlık) tutarına, II. kısımda ise bu tutardan indirilecek masraflar ve masraf yerlerine ve III. kısımda da harcama sonrası kalan miktara yer verilmiştir. Bu muhasebe işleminin de ayrıntısına Ek-2'de yer verilmiştir.
Bu muhasebe usulünde tutar esasında muhasebe yapmanın yanında, miktar esasına
göre de muhasebe yapmak mümkün. Aşağıda (Tablo:3.6 ve Tablo:3.7) bu tip muhasebe
kayıtlarına yer verilmiştir.
Tablo:3.6: Saray Muhasebesi Eşya Esası (Pirinç Muhasebesi)
Muhasebe-i Erz (Pirinç Muhasebesi)
Be-ma'rifet-i Musleheddin, emîn-i kiler ve Muhiddin el-kâti.....................................................b
'An gurre-i Rebi'il-evvel sene 894 ilâ gayet-i Sefer sene 895
I-Asl-ı erz, fi sene
479 Mud
II-Vuzi'a min Zâlike, fi sene ......... (minha-i bözürk - büyük ondan)
387 Mud
III-El-bâki:............ (karina-i minha-i bözürk - büyük ondanın bir kısmı) Bemuhasebe-i âyende nisbişte-şud, tamâmen
Kaynak: Tablo tarafımızdan hazırlanmıştır.
65
92 Mud
Tablo:3.7: Saray Muhasebesi Eşya Esası (Küçükbaş Hayvan Muhasebesi)
Muhasebe-i Ağnam (Küçükbaş, Koyun ve Keçi Muhasebesi)
Be-ma'rifet-i Musleheddin, emîn-i kiler ve Muhiddin el-kâti......................................................b
'An gurre-i Ra. s. 894 ilâ gayet-i S.s. 895
I-Asl-ı ağnam, fi sene
16.804 Re's
'An bakiyye-i muhasebe-i sene-i mâziye 'An tahvil-i hodişan 'An gurre-i Ra.s. 893 ilâ
448 Re's
gayet-i S.s. 894
'An-i'l-ibtiya', ki der-bâlâ mezkûr-est
16.356 Re's
II-Vuzi'a min Zâlike, fi sene ......... (minha-i bözürk - büyük ondan)
16.553 Re's
Be-cihet-i ta'am-ı Divan
3.252 Re's
....
....
III-El-bâki:............ (karina-i minha-i bözürk - büyük ondanın bir kısmı) Be-
251 Re's
muhasebe-i âyende nisbişte-şud, tamâmen
Kaynak: Tablo tarafımızdan hazırlanmıştır.
Tablo:3.6 ve Tablo:3.7'de özetlenmiş örnek muhasebe işleminin ayrıntısına pirinç
muhasebesi için (Ek-3) ve küçük baş hayvanlar (Ek-4)'de yer verilmiştir.
Bu örneklerde göstermiştir ki minha - minzalike muhasebe yöntemi miktar esasına
göre muhasebe yapmaya imkan vermektedir.
3.5. MUHASEBE SİSTEMİNDE DEĞİŞİMİ ZORUNLU KILAN
NEDENLER
Osmanlı Devleti 1800'lü yıllara yaklaştıkça kendi bünyesindeki ekonomik, askeri ve
sosyal sorunların, şiddeti artarak devam eden baskısını daha etkin bir şekilde hissetmeye
başlamıştı. Bu yüzyılda yaşanan bu sorunlara çözüm bulmak için çalışmalar yapılmış,
dönemin yönetici kadroları ve ilim adamları bu sorunlara çözüm için "layiha" diye isimlendirilen çalışmalar yapmışlardır. Yapılan bu çalışmaların bir kısmı Osmanlı Devletinin kadimden bu yana var olan geleneğinin incelenmesi ve buna göre çözüm önerileri
içerirken, bir kısmı da Avrupa devletlerinin uygulamalarının incelenmesi 273 kapsamında
yapılan çalışmalardır.
273
Çakır, C., "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e...", s. 90
66
Her iki yönde, içe ve dışa dönük olarak, yapılan çalışmaların da öncelikle temas ettikleri husus, devletin iktisadi düzeninin içinde bulunduğu açmazlardır274. Diğer sorunları iktisadi düzende ortaya çıkan bozulmanın yansıması olduğuna vurgu yapılır. Bu
yaklaşımlardan ilki geleneği yeniden, güçlü bir şekilde, inşa etmeyi önerirken, diğeri
dünyanın farklılaştığını, devletin yeniden organize olması gerektiğini, iktisadi ve askeri
alanda yeniden yapılanmayı önerir. Osmanlı elitlerinin ikinci öneriyi kabul ederek devletin yönetiminde bir paradigma değişikliğine gittikleri görülür.
Osmanlı klasik iktisadi dünya görüşünü iaşe (provizyonizm), fiskalizm ve gelenekçilik olmak üzere üç temel ilke üzerinden tanımlanabilir.275 Osmanlı iktisadi düzenindeki
bozulma hakkında çözüm olarak önerilen geleneği yeniden inşa etme düşüncesi bu üç
temel ilke bağlamında ortaya konur. Bu öneriler, geleneksel iktisadi dengenin muhafaza
edilmesini, nasıl ki bir hastanın ağrıyan uzvunun değişimi değil de hastanın sağlıklı haline döndürülmesi esas olduğu gibi bozulan iktisadi dengenin de farklı bir biçimde organize edilmesine girişmeden eski sağlıklı haline dönmesinin sağlanmasını esas almıştır.276 Ancak Osmanlı elitleri vermiş oldukları kararla Osmanlı Devlet organizasyonunu
yeniden yapılandırmayı öngörmüşlerdir. Bir paradigma değişikli olan bu kararın etkileri
özelikle III. Selim'in saltanatı ile başlayan süreçte çok net olarak görülür. Bu karar, Osmanlı iktisadi düzeninde gelenekçilik yaklaşımından uzaklaşılmaya başlanacağına işaret
eder277. Devletin asker devletten, bürokratik devlete evirilmesi ve değişimi bu dönemde
başlamıştır.
Yaşanan bu değişim; hukuk, ticaret, sanayi, vergi ve muhasebe, eğitim, askeri vb.
birçok alanda yaşanmakla birlikte çalışmamız bağlamında muhasebe usulü açısından
incelenecektir.
Osmanlı elitleri Tanzimat'a giden süreçte devlet kurumlarını yeniden yapılandırırken
Batı devlet kurumlarını model olarak almış ve bu değişimden toplumun tüm katmanları
etkilenmiştir. Böylece Osmanlı Devletinin idari ve sosyokültürel alanlarında İslam tesiri
yerini Batı nüfuzuna bırakır. Osmanlı Devleti vergi ve muhasebe sahasında da benzer
bir değişim süreci içine girer.278
274
Öztürk, S., "Türkiye'de Temettuat Çalışmaları", TALİD, Cild 1 Sayı 1, Yıl 2003
Genç, M., "Age", s. 47
276
Genç, M., "Age", s. 51
277
Çakır, C., "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e...", s. 93
278
Şener, A., "Agm", s. 270
275
67
Osmanlı Devlet'ini böyle bir değişime gitmeye zorlayan en temel unsur Avrupa'da
sanayi devrimi ile başlayan gelişmelerdir. Bu dönemde Avrupa'da iktisadi ilişkilerin
yorumu, üretim biçimi ve süreçleri farklılaşmıştır. Sanayileşme ile başlayan teknik buluşlar, üretim maliyetlerini etkilemiştir. İktisadi olaylar bu değişimden etkilenmiş ve
yeni iktisadi yaklaşımlar benimsenmiştir. Yeni iktisadi yaklaşımda üretimin fazlası için
pazar, kurulan üretim tesisleri için hammadde kaynakları en önemli etken olmuştur.279
Bu gelişmeler Osmanlının geleneksel iktisadi yapısındaki iaşe (provizyonizm) düşüncesini de tasfiye etmiştir.280
Sanayi devrimi sosyal yapıdaki pek çok unsuru etkilemiş ve buna bağlı olarak hukuki
problemleri çeşitlendirmiş ve sayı olarak da artmasına neden olmuştur.281 Sosyal bünyede gerçekleşen bu etki sadece sanayi devriminin gerçekleştiği toplumlarla sınırlı kalmamış, çok geçmeden Osmanlı toplumunda da görülmeye başlamıştır. Çünkü Osmanlı
Devleti'nde yaşanan askeri ve iktisadi alandaki geri kalmışlığa çözüm arama çabaları
Avrupa'daki bu değişimlerin nedenini ve sonuçlarını kendi toplumuna gönüllü olarak
taşımıştır.
Nitekim 1800'lerde başlayan ve 1830'lardan itibaren yoğunlaşarak devam eden devlet
ağırlıklı fabrika kurma ve işletme yatırımları Osmanlı'da sanayileşme teşebbüsünün ilk
evresini oluşturur282 ve bu tesisler teknoloji ithal ederek kurulan fabrikalardır.
Devletin bu fabrikaların kuruluşunda birçok faydayı amaçladığı görülür. İthalatın
azaltılmasına katkı yaparak yurt dışına kaynak çıkışını azaltması, ülkenin sanayileşmesine katkı yapması, gelir elde ederek devlet hazinesine katkı yapması, bu fabrikalarda
yapılan üretimin ihracatının desteklenerek ihracatın artışına katkı yapması bu amaçlardandır.283
Bu dönemde ülkenin sanayileşmesi için özel sektör de teşvik edilmiş,284 yatırımlar
1840'lı yıllarda hızlanarak devam etmiştir. Yatırımlar tüketim malları üreten fabrikalar
279
Çam, Esat, "Türkiye'de Sanayileşmenin Siyasal Gelişme Üzerindeki Etkileri", Cavit Orhan Tütengil'in
Anısına Armağan, Özel Sayı 2, İÜİFM, Baskı Yılı 1982, s. 434
280
Genç, M., "Age"; s. 95
281
Aydın, M. A., "Agm", s. 205
282
Kal'a, Ahmet, "Osmanlı Esnaf ve Sanayisi Üzerine Yapılan Çalışmalarla İlgili Genel Bir Değerlendirme" TALİD, Cilt 1 Sayı 1 Yıl 2003, s. 253; Genç, M., "Age", s. 95
283
Güran, Tevfik, "Tanzimat Döneminde Devlet Fabrikaları", 150. Yılında Tanzimat, Haz: Hakkı Dursun
Yıldız, Ankara 1992, s. 236-239
284
Kal'a A., "Agm", s. 251
68
alanında yoğunlaşmış, az da olsa bu fabrikaların ihtiyacı olan makine ve teçhizat gibi
yatırım malı üreten fabrikalar alanında da yapılmıştır.285
Osmanlı Devleti Avrupa'da yaşanan sanayileşmeye uyum için fabrikalar kurmaya
başlaması, yabancı tüccarlara ülke içinde ticaret yapmasına ve yatırım yaparak fabrikalar kurmalarına izin verilmesi286 ve küçük esnafa tanınan geleneksel ayrıcalıkların kaldırılması, Osmanlı geleneksel iktisadi yapısını tamamen etkilemiştir. Küçük esnaf kurulan
büyük işletmelere mal üreten yan sanayi veya ara mal üreten konumuna dönmüş, yada
örgütlenerek fabrikalaşması287 için teşvikler verilmesi planlanmıştır.288
19. yüzyıl başlarından itibaren yabancı ülkelerle ticaret artmıştır. Özellikle 1839 Balta Limanı Anlaşması ile birlikte yabancılar Osmanlı Devleti sınırları içinde de ticaret ve
esnaflık yapma imkanını elde etmişlerdir. Bu dönemde iktisadi ve ticari faaliyet alanlarında çok önemli değişiklikler olmuştur. Sanayi inkılabı Osmanlı Devlet'ini de etkilemiş, tezgahların yerini fabrikalar almıştır. Bu gelişmeler hukuk alanında yeni düzenlemeleri gerekli kılmıştır. Bu dönemde klasik İslam ve Osmanlı Hukuku ile birlikte yeni
hukuki düzenlemelerde görülmeye başlanmıştır. İlk gündeme gelen hukuki düzenleme
tabii olarak ticaret hukuku alanında olmuştur. Klasik dönemin şartlarına göre düzenlenmiş olan ticari ilişkiler ve bunun zemini olan hukuk; sanayi devrimi sonrası çok çeşitlenen ticari ilişkileri ve buna bağlı ticari faaliyetleri aynen uygulamak imkanı kalmamıştır.289 Artan ticari ilişkiler ve yabancıların Osmanlı'da yatırım yapmaları ticari ihtilafları da arttırmıştır. Bu gelişmeler ticari ilişkilerin yeniden tanımlanmasını, Batı ile
ticari muamelelerin hukuki zeminini de uyumlu hale getirilmesini gerekli kılmıştır. Bu
girişimlerin bir diğer nedeni de yabancı sermaye girişini, para ihtiyacına çözüm olması,
sermaye birikimine olumlu katkılarının olması nedeni ile sermaye şirketlerinin kurulmasının önünün açılmasıdır.
Bu ihtiyaçlara çözüm olarak yapılan 1850 tarihli Ticaret Kanunu, Fransız Ticaret
Kanunun tercümesidir. Batılı devletler Osmanlı Devleti içerisinde ticaret yapan kendi
vatandaşlarını hukuken korumak için, onların alışık olduğu ama Osmanlı tüccarının
285
Genç, M., "Age", s. 95-96
Kütükoğlu, Mübahat S., "Tanzimat Devrinde Yabancıların İktisadi Faaliyetleri", 150. Yılında Tanzimat, Haz. Hakkı Dursun Yıldız, Ankara 1992, s. 105-107
287
Tanyol, Cahit, "Tanzimat ve Getirdikleri", Cavit Orhan Tütengil'in Anısına Armağan, Özel Sayı 1,
İÜİFM, Baskı Yılı 1982, s. 166; Kal'a, A., "Agm", s. 251
288
Genç, M., "Age" ; s. 96
289
Şentop, Mustafa; "Tanzimat Dönemi Kanunlaştırma Faaliyetleri Literatürü", TALİD, Cilt 3, Sayı 5
Yıl 2005, s. 655; Aydın, M. A., "Agm", s. 207-208
286
69
alışık olmadığı bir hukuk düzenini Osmanlı Devleti'ne empoze etmiştir.290 Ticaret kanununun kabulü ile Avrupa ile ticari muameleler eşgüdümlü hale getirilmiştir. Bu gelişmeler, Avrupalıların kolayca anlayacağı ve korunacağı bir ticaret hukuk sistemi, işledikleri
suçlar için razı olacakları bir ceza hukuku, yabancısı olmadıkları ve kolayca anlayacakları bir muhasebe sistemini Osmanlı toplumunun önüne koymuştur. Yeni ticaret kanunu
ile Osmanlı muhasebe sistemi de ilk defa hukuki bir zemin bulmuştur. Tüccarların defter tutması, defter tutmayanların cezalandırılacağı, ticari ihtilaflarda defterin delil olarak
kabul edileceği hüküm altına alınmış, bu gelişmeler ticari defterlerin nasıl yazılacağı
sorununu gündeme getirmiştir. Çözüm çift yanlı kayıt sisteminin kabulü yönünde olmuştur.
Bu gelişmeler, Osmanlıların o zamana kadar hiç bilmediği bir ticari mevzuatı hukuki
ihtilaflarına hakim kılmıştır. Bu nedenle düzenlemeler Osmanlı ticaretine ve tüccarına
zarar vermiştir. Avrupa ticareti ve tacirleri de çok istifade etmiştir.291 Modernleşme ile
başlayan ve günümüze kadar gelen, hep krizlerle ve krizleri aşmak için Batıdan istenen
destek talepleri karşılığında gerçekleşen değişimler, kendi toplumumuzun değişimine ve
dönüşümüne yararı olmakla birlikte bu değişim ve dönüşümün toplumsal maliyeti oldukça yüksek olmuştur. Kendi karar veren bir ülke olmayı başaramadığımız sürece de
bu maliyet artışı devam edecektir.Tez konumuz açısında incelediğimiz dönemle başlayan ve günümüze kadar devam eden mali, ticari ve muhasebe anlamındaki tüm düzenlemeler tarihi seyri incelendiğinde açık olarak görülecektir ki Türk bürokrasisi hangi
devlet ile ilişkileri yoğunlaşmış ise onun tesirinde kalmış ve bu değişimleri kendi bünyesinin bir ihtiyacı olmaktan öte, etkisinde kaldığı ülke veya ülkelerle entegrasyonun bir
aracı olarak yapmıştır.
Bu düzenlemelerin bir diğer nedeni de güvenliktir. Bu dönemde Avrupa'nın desteğini
kalıcı kılmak ve devletin geleceğini ticari ayrıcalıklarla garanti altına alınmak istenmiştir. Avrupa'nın çıkarları ile Osmanlı çıkarlarını paralel hale getirilerek Avrupa için Osmanlı'nın "vazgeçilmez" olduğunu ortaya koymaya çalışılmıştır. Bu nedenle ekonomik
açıdan dışa bağımlılık teşvik edilmiştir.292
290
Aydın, M. A., "Agm", s. 211
Aydın, M. A., "Agm", s. 212
292
Çetinsaya, G., "Agm", s. 126
291
70
19. yüzyılda ticaretin hızlı bir şekilde gelişmesindeki en temel unsurlardan biri de
altyapı yatırımlarının artmasıdır. Bu yatırımların yabancı sermaye ile yapılıyor olması
Osmanlı'nın kapitalist Avrupa ile ticari entegrasyonunu hızlandırmıştır. Bu alanda yapılan çalışmalar ulaşım, özellikle demiryolu, liman işletmeleri ve haberleşme imkanlarını
geliştirme alanındadır. Bu da haberleşmeyi hızlandırmış, Avrupa'nın mamul mallarını
pazara, hammaddenin de fabrikaya hızlı bir şekilde ulaşmasını temin etmeye imkan sağlamıştır.293
Muhasebe ile devletin vergi toplama teknikleri arasında sıkı bir ilişkinin olduğu açıktır. Devletin gelirlerinin muhasebesinin yapılması, devletin iktisadi gücünün bilinmesi
açısından önemlidir. Devlet için özel işletmelerin bir muhasebe sistemi dahilinde iktisadi gücünü ortaya koyması, kendi iktisadi gücünü özel işletmelerin gücüne bağımlı olduğunun farkına varması 19. yüzyıl ile birlikte izlenmeye başlanmıştır. Bu yüzyılda devlet
yeni vergileme ve toplama usullerini uygulamaya koymuş, böylece vergi toplamada
modern usullere geçişin yolları aranmıştır. Tarihi süreç içerisinde şahsın kazancını esas
alan vergileme sistemine doğru geçiş yapılmıştır. Bu süreçte "bütün vergilerin hasılatında yıllar itibari ile artış görülürken; sadece düzensiz vergilerin hasılatın sürekli azalış görülmesi, Tanzimat'tan sonra, hukuki metinlere dayanmayan vergilerin önemini
kaybettiğini ve vergileme alanında belli bir düzenin gerçekleştiğini göstermektedir."294
Bu döneme kadar özel işletmelere bir muhasebe sistemi çerçevesinde defter tutmanın
zorunlu olmamasında devletin vergi sistemi etkili olmuştur. Kazanç üzerinden bir vergi
tahsilatının öngörülmemesi, vergi gelirlerinin yarıdan fazlasının zirai karakterli olması,
bir kısım vergilerin ödenmesinde sorumluların farklılaştırılması (ancemaatin vergiler,
bedeli askeri gibi), vergi mükellefi profilinin köylü karakterli olması, okuma yazmanın
az olması, bazı vergilerin de oransal olmayıp tevzii nitelikte olması, iletişim imkanlarının kısıtlı olması vb. nedenler beyana dayalı vergilerin önündeki en büyük engel olarak
ortaya çıkmıştır. Bu ve buna benzer nedenler özel işletmelerin bir muhasebe sistemini
esas alarak defter tutmasını geciktiren en önemli sebeplerdir.
Osmanlı Devleti bu yüzyılda Avrupa'da meydana gelen iktisadi ve siyasi gelişmelerin etkisiyle vergi sisteminde, mali örgütlenme ve mekanizmalarında reformlar yaparak
293
294
Ceylan, E., "Agm", s.85-86
Şener, A., "Agm", s. 269
71
uyum sağlamaya çalışmıştır.295 Devletin gelir ve giderlerinin tespitinde modern bütçe
uygulamalarına gidilmiş296 böylece gelirin kaynağı olan vergi hesaplamalarında da modern usuller uygulanma alanı bulmaya başladığı bir dönem başlamıştır. Bu dönemde
sermaye şirketlerinin kurulması, gelir ve giderlerin tespiti için defter tutulmasını tanzim
eden Ticaret Kanununun yayımlanması, defter tutmada yeni teknikleri zorunlu kılan,
çift girişli muhasebe sistemi, düzenlemeler yapılması gerçekleşmiştir.
1840 ve 1841 yıllarının bütçesi üzerinde çalışmalar yapılırken "Meclis-i Vâlâ" nın
"Hazine-i Celile'nin bir yıllık gerçek gelirinin bilinmesi ve masrafların ona göre yapılması şarttır. Dolayısıyla mali işlerin böyle "meçhulen" yürütülmesine olanak yoktur."297
şeklinde almış olduğu karar adeta devrim niteliğindedir. Alınan bu karar gelecekteki
vergi ve muhasebe durumunun ön habercisidir. Artık devlet düzenli gelirlerini bilmek
zorundadır. Meçhul bir gelire göre gider yapılamayacaktır. Bu, devletin gelirlerinin
kaynağı olan vergi borçlusunun ödevlerini iyi bir şekilde yapması için onun bilgilenmesi ve üreteceği finansal bilgilerinde öneminin habercisidir.
1870'li yıllardan başlayarak özel işletmeler teşvik edilmiştir. Artık devletin kuvveti
hazinesinin kuvvetine, hazinesinin kuvveti halkının refah ve servetine, halkın refah ve
servetinin ticaretin ve tarımın canlılığına bağlı olduğunun farkına varılmıştır. Bunun
için çiftçiye yardım edilmesi, ticaretin teşviki için alt yapı yatırımlarının arttırılması,
imalatçılar için de ucuz kredi imkanlarının sunulması ve kapitülasyonlarla mücadelenin
gerekliliği görülmeye başlanmıştır.298
Okur yazarlığın az olduğu bir toplumda özel işletmeler için muhasebe defteri tutma
zorunluluğunun getirilmesi birçok problemi de beraberinde getirmiştir. Öncelikle yeni
muhasebe sistemini anlatan kitaplara ve bunları uygulayacak muhasebecilere ihtiyaç
doğmuştur. Buna ilave olarak işletme sahiplerinin okur yazar olması, hesap bilmesi yeni
sitemin toplum katmanlarında karşılık görmesi ve başarısını arttıracak en önemli unsur
olarak öne çıkmıştır. Bunun için bir çok alanda çalışmalar yapılmıştır. Yeni muhasebe
sitemini anlatan kitaplar öncelikle tercüme edilmiş, sonraları da telif edilmeye başlanmıştır. Halkın sağlıklı bir defter tutması için gerekli olan okur yazarlık ve hesap yapa295
Bayraktar, Kaya, "Osmanlı Maliyesi Üzerine Yapılan Çalışmalar" TALİD, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 2003, s.
116
296
Bayraktar, K., "Agm", s. 119
297
Cezar, Yavuz, "Tanzimat'da Mali Durum", Cavit Orhan Tütengil'in Anısına Armağan, Özel Sayı 2,
İÜİFM, Baskı Yılı 1982, s. 299-300
298
Akarlı, E. D., "Agm", s. 236-237
72
bilme imkanlarını arttırmak için cemiyetler kurulmuş, kurslar açılmış, tüm okullarda
muhasebe ve iktisat dersleri konmuştur.
Ticaret Nezareti tarafından "Tasvir-i Efkar" gazetesinin 3 Recep 1280 tarihli nüshasında yayımlanan bir ilanda "her tüccarın bir yevmiye defteri tutmak zorunda olduğu
kanun maddelerine açık atıflarla ortaya konulmaktadır. Tutulacak defter bir memur
tarafından da onaylanacaktır. Devamında yapılan açıklamaya göre bu defterler ilgili
mahkemede delil olarak kullanılacak, defter tutmayanların ise talep ve şikâyetleri dikkate alınmayacaktır. Zira bu tarihe kadar gereği yerine getirilmemiş olduğundan mahkemelerde çeşitli zorluklar görüldüğü de belirtilmiştir. Yevmiye defterlerinin tutulması
ile beraber hem işlemler kayıt altına alınacak hem de herhangi bir ihtilaf halinde müracaat edilebilecek güvenilir kaynaklar oluşturulmuş olacaktır. Tüm alış verişler kayıt
altına alınacaktır." 299 bilgilerine yer verilmektedir.
"Tasvir-i Efkar" gazetesinin 12 Zilkade 1280 tarihli nüshasında ‘Cemiyet-i Tedrisei
İslamiye’ adıyla kurulan bir heyetin esnaf için bir okul açtığından bahsedilmektedir.
Habere göre, cemiyet esnaftan isteyenlere itikadî bilgiler, matematik ve imkan dâhilinde
Türkçe okuyup yazma öğretmek üzere Maarif Nezareti’nden ruhsat almak suretiyle çarşıda bir okul tahsisi istemişlerdir. Bu talep Bab-ı Ali’ce de kabul görmüştür300
Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra faaliyete başlanacak ve sabahları bir buçuk
veya iki saat elif ba ve ilm-i hal gibi dini bilgiler okutulacaktır. Bazı Türkçe kitapların
okutulması, matematik ve coğrafya ile beraber biraz tarih okutulması da müfredat içinde
sayılır. Bunlar arasında Türkçe (okuma ve yazmanın) ve matematiğin olması esnaf arasında bu yönde bir ihtiyaç olduğunu gösterir.301
3.6. UYGULANMAYA BAŞLANAN YENİ MUHASEBE
SİSTEMİNİN ÖZELLİKLERİ
3.6.1. Modern Muhasebe
Osmanlı muhasebe sisteminde 1850'li yıllardan itibaren görülen değişim klasik dönem uygulamalarından modern muhasebe uygulamalarına geçiş şeklinde yaşanmıştır.
Modern muhasebe olarak tanımladığımız muhasebe sistemini iki noktada ele alınacak299
Kırtekin, Ahmet, "Tanzimat ve İktisadi Liberalizm", Yüksek Lisan Tezi, Yıl 2006, s. 64;
Kırtekin, A., "Age", s. 62;
301
Kırtekin, A., "Age", s. 63;
300
73
tır. Bunların birincisi "teori" , ikincisi ise "uygulama" noktasıdır. Osmanlı muhasebe
sisteminde yaşanan bu değişim, dönemin iktisadi realiteleri ile ilişkili olduğu açıktır. Bu
ilişkinin nasıl kurulduğunu, ortaya çıktığını, açıklamak konumuz açısından önem arz
etmektedir. Osmanlı muhasebe sistemindeki değişimin en önemli açıklaması Osmanlı
iktisadi sistemindeki değişimin etkisi sonucu olmasıdır. Osmanlı iktisadi sistemindeki
değişim o günün dünyasında, Avrupa'da, var olan iktisadi ilişkilerdeki ve sanayileşmedeki değişimden bağımsız değildir.
3.6.2. Modern Muhasebe Sisteminin Ortaya Çıktığı İktisadi Ortam
Osmanlı klasik dönem ekonomisi küçük ölçekli işletmelerin hakim olduğu bir ekonomi.302 Sanayi devriminin sonuçlarından Osmanlı Devleti de etkilenmiş, Avrupa için
üretim faktörü tedarik eden bir ekonomi olmuştur. Osmanlı iktisadi yapısının bu şekilde
konumlanmasında Osmanlı'ya gelen yabancı diplomat, gazeteci, misyoner ve seyyahlar
etkili olmuştur. Bunlardan biri de David Urquhart'dır. O İngiliz çıkarlarının temsilcisi
olarak, diplomatik memur sıfatıyla görev yaparken Adam Smith'in klasik iktisat politikalarının uygulanması konusunda gayretli olmuştur.303
Osmanlı Devlet adamlarına katı ticaret kurallarını ve gümrük vergisi uygulamalarını
terk etmesini tavsiye etmiş, serbest ticaret politikaları uygulaması halinde dünyaya açılacağını ve böylece Avrupalı devletlere hammadde ihracatının artacağı ve ticaretin gelişeceği tavsiyesinde bulunmuştur.304
Yine 1831 yılında çıkan ve ilk Osmanlı gazetesi olma özelliğini taşıyan "Takvim-i
Vakayi" gazetesi ile Osmanlı okuyucusu, iktisatla ilgili mevzularla tanışmıştır. Gazete
yazılarında ticaretten, kârdan söz etmiştir. Aynı dönemlerde çıkan bir diğer gazete ise
"Ceride-i Havadis" gazetesidir. Gazete William Churchill305 tarafından çıkarılır. Churchill, gazeteyi çıkarmaktaki amacını "Fransız çıkarları karşısında İngiliz çıkarlarını koruma isteği" olarak açıklar.306
Osmanlı devlet adamları da Avrupa'nın desteğini kalıcı kılmak için bağımlılığı arttırıcı iktisadi politikalar uygulamışlardır. Ekonomik bağımlılık yöntemiyle Osmanlı Devleti'nin geleceğini Avrupalı devletlerin güvencesiyle garanti altına almaya çalışmışlar302
Genç, M., "Age", s. 93-95
Mardin, Ş., "Age", s. 51-52
304
Çakır, C., "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e...", s. 93
305
Ünlü İngiliz devlet adamı Winston Churchill'in amcasıdır.
306
Çakır, C., "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e...", s. 96
303
74
dır. Böylece, bu ülkeler kendi çıkarlarını kollarken, Osmanlı Devleti'nin geleceğini de
koruyacağı düşünülmüştür.307
1830'lu yıllardan itibaren Osmanlı Devletinde sanayileşme teşebbüsleri başlamış, sanayi sektöründe ilk defa buharlı makineler kullanılmıştır. Yapılan bu yatırımların serbest bir ekonomiden nasıl etkileneceği dönemin devlet adamlarının düşüncelerinde hiç
yer almamıştır. Bu fabrikalar sanayileşmiş Avrupa'nın sanayi ürünleri karşısında korumasız kalmıştır.308
Dönemin uygulanan iktisat politikaları ve sonuçları hakkında yapılan eleştiriler, yerli
sanayinin çöktüğü, ülkenin bir çeşit yarı sömürge haline geldiği noktasındadır. Yapılan
eleştiriler bir kısım doğruları içermekle birlikte konunun sınırlı bir kısmını ortaya koymaktadır. Bu tür anlatımlarda sadece kapanan fabrikalar, çökmeye yüz tutan loncalar
anlatılırken, yeni açılan sektörler, geliştirilen metot ve teknikler hep göz ardı edilmiştir.309
Avrupa ile ticaret hacminin hızla arttığı 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra, yabancı
sermaye ile yapılan altyapı yatırımları Osmanlı Devletinin kapitalist Avrupa'ya eklemlenmesini hızlandırmıştır.310 Bu alanda yapılan yatırımlar haberleşme, ulaşım, nakliye
(özellikle demiryolu), yeni limanların yapılması ve mevcut limanların modernizasyonu
yatırımları şeklinde olmuştur. Bu dönemde liman şehirleri, diğer şehirlere demiryolu
ağları ile birleşince ticarette önemli artışlar olmuştur.
Osmanlı maliye ve muhasebe sistemi açısından Tanzimat'ın ilanıyla birlikte artık yeni bir dönem başlamıştır. Modernleşmenin önemli bir durağı olan Tanzimat, iktisadi ve
muhasebe literatürünün oluşumunda ihtiyaç duyulan ortamı hazırlamıştır.311 İktisadi ve
muhasebe literatürü, yapılan tercümeler ile oluşmaya başlamış, daha sonra gazete ve
mecmualar çıkarılmış, ardından iktisat ve maliye eğitimi veren okullar açılmıştır.312 Bu
çalışmalar Osmanlı ticari yaşamında modern muhasebenin yerleşmesine en önemli katkıyı yapmıştır. Biz de Osmanlı muhasebe sistemindeki değişimi tercüme edilen bu kitaplar üzerinden ele alacağız.
307
Çetinsaya, G., "Agm", s. 126
Genç, M., "Age", s. 95
309
Ceylan, Ebubekir, "Dünya-Sistemi Teorisinin Osmanlı Tarih Çalışmalarına Yansımaları" TALİD, Cilt
1, Sayı 1 Yıl 2003, s. 84
310
Ceylan, E., "Agm", s. 85
311
Çakır, C., "Türkiye'de İktisat Tarihi...", s. 15
312
Çakır, C., "Türkiye'de İktisat Tarihi...", s. 16
308
75
Osmanlı Devleti bu yüzyıldan itibaren dünyada ve Avrupa'da meydana gelen iktisadi
ve siyasi gelişmelerin de etkisiyle özellikle vergi sisteminde reformlara gitmiş, gelişmelere, mali örgütlenme ve mekanizmalarda yeniden yapılanmaya giderek, uyum sağlamaya çalışmıştır.313
3.6.3. Modern Muhasebe Sisteminin Hukuki Temelleri
Avrupa ile ticaretin artması bu alandaki hukuki eksiklikleri görünür hale getirmişti.
Osmanlı hukuk siteminde tüzel kişi kavramının olmaması, uzun ömürlü ticari şirketlerin
ortaya çıkmasını ve Avrupalı tacirler karşısında rekabeti engellediğine vurgu yapılarak
ticaret hukuku alanında kurumsal eksikliklerin giderilme yoluna gidilmişti.314
Ülkede yabancı tacirlerin sayısındaki artış, ticaretin hukuksal yapısında reform ve
yeni bir teşkilatlanma ihtiyacını doğurmuştu. Bu nedenle hem tarımsal hem de sanayi
üretimin arttırılması, ticaretin geliştirilmesi ve sermaye birikiminin sağlanması için yeni
çalışmalar başlatılmıştı. Artan ticari münasebetlerin birçok ticari ihtilafı gündeme getirmesi nedeni ile Osmanlı hukuk sisteminde ilk reform çalışmaları ticaret hukuku alanında olmuştu. Bu amaçla Fransız Ticaret Kanunu'nun önemli bir kısmı iktibas edilerek315 18 Ramazan 1266/1850 tarihinde "Kanunnâme-i Ticaret" adıyla yürürlüğe girmişti. Bu girişim Osmanlı tacirlerinin yabancısı olduğu, Avrupalı tacirlerin ise alışık olduğu
bir hukuk sisteminin Osmanlı ticari yaşamına girmesine neden olur.316
1800'lü yıllardan önce sınırlı olan Avrupa ile ticaret bu yıllardan sonra, özellikle
1838 anlaşmasından sonra, hızlı bir artış göstermiş ve Avrupalı tüccarlar, kendi ülkelerinde uyguladıkları ticari usul ve adetlerin Osmanlı devletinde de yayılmasına neden
olmuştur.317
Ticari münasebetlerden doğan ihtilafların çözüme kavuşturulması, ticaret şirketlerinin kuruluşları, ticari defterlerin tanzimi, iflas ve benzeri hususları içeren ve
313
Bayraktar, K., "Agm", s. 116
Kenanoğlu, M. M., "Age", s. 11
315
Gürzumar, kanunun "Camiç Ohannes Efendi" tarafından tercüme edildiğini aktarır, Gürzumar, Fikri,
Gürzumar, Tekin, "Kanunname-i Ticaret ve Zeyilleri"; Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü,
Baskı Yılı 1962, s. 3, Gürzumar eserinde "Kanunname-i Ticaret ve eklerinin" transkrip örneğini de yayımlar.
316
Şentop, M., "Agm", s. 655
317
Kenanoğlu, M. M., "Age", s. 24
314
76
"Kanunnâme-i Ticaret" adıyla yürürlüğe giren Osmanlı Ticaret Kanunu böyle bir ortamda yürürlüğe girmişti.318
Osmanlı ticari yaşamını tanzim eden "Kanunnâme-i Ticaret" muhasebe sistemindeki
değişimin de hukuki zeminini oluşturmuştur. Bu kanunda ilk kez bir tüccarın hangi defterleri tutacağı ve nasıl bir muhasebe sistemini tatbik edeceği bilgisine yer verilmiştir.
Böylece Osmanlı muhasebe sisteminin değişim serüveni başlamış oluyordu. Tüccarların
tanzim etmesi gereken defterler ismen zikredilmiş, yevmiye defteri, kopya defteri ve
icmal defteri, çift girişli muhasebe sistemi de bu yasa ile Osmanlı muhasebe yaşamında
yerini alımıştır.
Her ne kadar çift girişli muhasebe sistemi Kanunnâme-i Ticaret ile yasal bir zorunluluk haline gelse de o tarihte bu sistemi uygulayacak muhasebecilerin ve sistemi anlatan
muhasebe kitaplarının olmaması uygulamanın yaşama geçmesini geciktirmiştir.319
Bu sistemi ilk uygulayan şirketler dönemin en prestijli kurumlarından 1856 yılında
kurulan Osmanlı Bankası320 ve 1869 yılında kurulan ve bugünkü İETT’nin başlangıcı
olan Dersaadet Tramvay Şirketir'dir321. Bu şirketlerin uygulamalarındaki başarı, o zamana kadar kullanılan klasik dönem muhasebe sisteminin terk edilmesinin hızlandırmıştır. "Bu konudaki padişah fermanında, Osmanlı Bankası’ndaki başarılı uygulamadan söz
edilmekte ve devlet muhasebesinde çift yanlı kayıt yöntemine geçilmesi öngörülmektedir.322 Bu iki düzenleme modern muhasebe sisteminin hukuki temelini oluşturmuştur.
3.6.4. Modern Muhasebe Sistemini Anlatan Kitaplar ve Öğretilmesi
Yeni ticaret kanununun kabulü ile Osmanlı muhasebe sisteminde yeni bir dönem başladı. Bu değişim ile birlikte yeni muhasebe sisteminin anlatan kitaplar ve bu sistemi
uygulayacak muhasebecilerin yetiştirilmesi önem arz eder. Yeni muhasebe sistemi ilk
defa Kanunname-i Ticaret ile Osmanlı toplumunun gündemine girmekle birlikte, bu
318
Kenanoğlu, M. M., "Age", s. 77
Oktay, Güvemli, Aytulun, Arif, Şişman, Bülent, "Türkiye’de Muhasebe Mesleğinin Gelişmesi ve İlk
Meslek Örgütlenmesi: Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği-1942” MUFİTAD Derg. Sayı 4, Yıl Ocak
2013, s. 23
319
320
Eldem, Edhem, "135 Yıllık Bir Hazine Osmanlı Bankası Arşivinde Tarihten İzler", Osmanlı Bankası,
Baskı Yılı 1997, s. 27
321
http://www.iett.gov.tr/tr/main/pages/kisa-tarihce/31
322
Oktay, G., “Age", Cilt 3, s. 238-239
77
sistemi anlatan ilk eser XIX. yüzyıl başlarında İzmir’de Ermenice olarak yazılmış bir
kitaptır.323
Osmanlı muhasebe sisteminde görülen bu modern yönelimlerin performansı dönemin
iktisadi ve ticari performansına paralel bir değişim göstermiştir. Bu değişim, Osmanlı
muhasebe sisteminin, dönemin Batı'da var olan muhasebe sistemine entegrasyonu şeklinde olmuştur. Bu entegrasyon, muhasebe işlemlerinin yazımı ve raporlanması açısından olmuş, kullanılan dil, literatür ve kavramsal çerçeve ise Osmanlı muhasebe kültürü
içerisinden üretilmiştir. Kanaatimizce yapılmaya çalışılan, Osmanlı modernleşmesinin
diğer alanlarında olduğu gibi, kendi kültür ve değerleri ile uyumlulaşmış bir muhasebe
kültürü ve literatürü oluşturmaktı.
Bu yeni sistemi anlatan muhasebe ders kitapları ticaret kanununun kabulü ile zorunluluk arz etmiş olmasına rağmen, ilk Osmanlıca kitaplar 1860'lı yılların sonuna doğru
tercüme şeklinde yazılmaya başlanmıştır. Yazılan bu ilk kitaplar tercüme olmakla birlikte, kitapların üzerinde müterciminin ismine yer verilmiş, yazarları hakkında hiç bir
bilgiye yer verilmemiştir. Bu nedenle bu eserler mütercimlerinin ismi ile anılmaktadır.
Bu alanda yazılan eserler 1880'li yılların başından itibaren hızla artmıştır. Bu artışta
devletin çift girişli muhasebe kayıt sistemini 1879 yılında zorunlu kılmasının etkili olduğunu düşünebiliriz.324 Kitapların ekseriyeti tercüme nitelikli olup Fransız muhasebe
kültürünün ürettiği eserlerdir.
1860'lardan itibaren açılan okulların müfredatlarında en çok yer verilen dersler
"Ulum-i İktisat - İktisat İlmi" ve "Usul-i Defteri - Muhasebe Usulü" dersleridir. Bu
okulların müfredatları Osmanlı bürokratik elitlerinin bu konuya verdikleri önemin açık
işaretidir. Bu dönemde açılan okullardan birisi de Hamidiye Ticaret Mekteb-i Alisi'dir.
Yeni usul muhasebe sisteminin eğitimini vermek üzere 1883 yılında açılan bu mektebin
müfredatının temelini hesap ve ticaret dersleri oluşturmaktadır.325 Devlette ve özel kesimde görev alacak muhasebe personeli yetiştirmek üzere kurulun bu okulun ders programı Fransa’dan alınmıştır. Bu okulların mezunları muhasebe mesleğinin ilk temsilcileri
olmuştur.326
323
Oktay. G., Aytulun, A., Şişman, B., “Agm", s. 22
Oktay. G., Aytulun, A., Şişman, B., “Agm”, s. 24
325
Çakır, C., "Türkiye'de İktisat Tarihi Çalışmalarının Tarihi Üzerine...", TALİD, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 2003
326
Oktay, G., Aytulun, A., Şişman, B., “Agm”, s. 25
324
78
3.6.5. Modern Muhasebe Sisteminin Özellikleri
Modernleşme bağlamında başlayan muhasebe sisteminde iki usulün uygulaması vardır. Birincisi sade usul diye isimlendirilen; basit, yalın usul diyebileceğimiz usul ve
buna mukabil diğeri ise usul-i muzaaf (iki kat, kat kat, çift girişli usul) diye isimlendirilen usuldür. Sade usulde defter yazılırken her bir maddeye sadece bir alacaklı veya verecekli yazılır. Yani işlem deftere ya borçlu veya alacaklı olarak yazılır. Bunun için bir
karşı hesap, her borçlu hesap için bir alacaklı veya her alacaklı hesap için bir borçlu
hesap kullanılmaz. Usul-i muzaaf olarak isimlendirilen ikinci usulde ise her bir maddede her alacaklı hesabın karşısında bir borçlu hesap kullanılır.327
Bu muhasebe usulünün usul-i muzaaf olarak isimlendirilmesini sebebi olarak yazılması gereken kayıtların mükerrer, her alacaklı hesap için bir borçlu hesap, olarak kaydedilmesidir. Bu usulde olaylar ilgili hesaba yazıldığı zaman diğer tarafa, karşı hesap
olarak, yazılması gereken hesaba ulaşılır. Bu durumda her bir ticari muamele için bir
alacaklı ve bir verecekli ayrı ayrı gösterilir ve birine borç yazılan şey diğerine alacak
yazılır. Her iki tarafa yani borç ve alacaklı tarafa yazılmış olan meblağların yekünleri
eşit almak zorundadır ve bir hesaptan ayrılan, yani çıkan tutar diğer hesapta bulunmak
zorundadır. Bu nedenle bu muhasebe usulünde hiç bir şey kayıp olmaz.328
Fardis, eserinde bu usulün orijinal yanını "tacir asla kendisinden bahsetmeyip
muzaaf usulü üzere küşad ettiği hesapları onunda bir şahs-ı zi-ruh* mesabesinde ad
iderek yekdiğerine mesala mal kasaya veyahut kasa mala alacaklı ve borçludur diye
yazar ve bunları yekdiğeriyle tekabül ettirir"329 şeklinde tarif eder. Bu muhasebe sisteminde tacirin kişisel varlığından hiç bahsedilmez. Alacaklı veya borçlu tacir değilmiş
de, onun yerine adeta bir kişi, canlı gibi, işlemlerin kaydedildiği hesaplardan bahsedilir
ve alacaklı veya borçlunun hesaplar olduğu ortaya konur. O, bu sistemin anlaşılmasının
bazı güçlüklerinden söz ederek330 bu muhasebe usulünü ayrıntılı olarak anlatır.
Bu güçlükler şu şekilde anlatılır; bu usulde her borçlu hesabın yanında bir de alacaklı
hesabın olduğu ve yine her alacaklı hesabın yanında bir de borçlu hesabın bulunmasının
327
Fardis, "Usûl-i Defteri", Mekteb-i Sanayi Matbaasında Tab Olunmuştur, Baskı Yılı 15 Kanun-i Sâni
1286/1870 veya 1869, s. 2
328
Fardis, "Age", s. 5-6
*Şahs-ı zi-ruh: Canlı bir kişi
329
Fardis, "Age", s. 6
330
Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", Osmanlıcaya Tercüme Eden: Alay Katibi Muhyiddin,
Dersaadet Mahmut Bey Matbaası, 2 Tabı, Baskı Yılı 1303, s. 7; Fardis, "Age", s. 6
79
zorunlu olduğu, aksi halde yapılan muhasebe kaydının batıl, yanlış olacağını ortaya koyar. Yine hala mevcut uygulamada tacir, ticari muamelelerin bizzat tasarruf edeni olduğu ve bu durum da usul-i muzaaf muhasebe sistemi açısından olmayan bir durumdur.
Yani bir tacir sahip olduğu bir malı satıp bedelini aldığı halde, sattığı malı gibi değeri
karşılığında aldığı tutar da kendisinin olacağından, ticari muamelelerin asıl alacaklı veya borçlunun tacirin kendisi olduğundan usul-i muzaaf muhasebe sistemine zıt ve eksik
olur.331
Tacir, yukarıda zikredilen muhasebe usulünü terk etmekle, ticari muamelelerinin tamamının oluşmasının sebebi olduğu halde, bozuk ve karışık olan ticari muamelelerini
defterinde toplulaştırılmış olarak diğer işlemlerle münasebetini ve emtiasını, nakit akçesini, alacak ve borç senetlerini, güncel durumunu, kar ve zararını ortaya çıkarmaya ve
hakkıyla bilmeye muhtaç olup, zihninde var olan karmaşık sorunlarını def ve ıslah etmek, genel ticari işlerini idrakini dışarıdan yapma yollarını edinmek için her bir ticari
muameleyi ayrı ayrı birer şahıs olarak varsayıp hesabını ona göre yürütmeye bağlı olacağı bildirilir.332
Bu muhasebe sisteminde tacirin tüm işleri yevmiye defterine, çalışmanın ilerleyen
bölümlerinde açılanacağı üzere, hesap olarak kaydedilir. Tüm hesaplar sanki bir canlı
gibi tasavvur edilerek alacaklı ve borçlu olarak muhasebeleştirilir. Tacir yevmiye defterini yazarken ticari muamelelerinde kullandığı hesaplar genellikle altı kısım olarak tasnif edilmiştir. Bunlar; nakit, emtia, bedeli ödenecek senetler, bedeli tahsil edilecek senetler, kar ve zarar ile sermaye hesaplarıdır. Yevmiye defteri yazılırken bu hesapların
her biri için bu isimlerde bir hesap açılarak muhasebe işlemleri gerçekleştirilir. Bu hesapların her birini bir canlı kişi gibi değerlendirildikten sonra (falan verecek falana gibi)
kasa verecek emtiaya, emtia verecek kasaya, bedeli tahsil edilecek alacak senedi verecek kasaya gibi isimlerle kayıt edilir. Böylece manevi bir şahıs gibi tacirin yerine konulan bu altı hesap tacirin kendisi gibi alır ve verir, alacaklı olur, borçlu olur.333
Bu yolla kabul etmek lazım gelir ki ticari muamelelerde tacire itibar edilmeyip yalnız
gerçek bir şahıs veya şahıs muamelesi yapılan hesaplar arasında nakledilen veya deği-
331
Fardis, "Age", s. 6
Fardis, "Age", s. 7
333
Fardis, "Age", s. 7; Albert Manilier, "Age", s. 8-9
332
80
şen olayların hangisi olduğunu bilmek için zikredilen muamelenin neticeleri araştırılır.334
Bu usulde bir kıymet zikredilen hesapların birinden diğerine nakledileceğinden, zikredilen bu kıymetler bir şahıs veya onun parçasından, bilinen şeyden, verilip, diğer şahsa veya şeyde kabul edilir.335
Gerçekleşen her bir ticari muamelede bir artış ve azalış mevcuttur. Ticari işlemin
gerçekleşebilmesi için bir artış ve azalışın gerçekleşmesi gerekir. Bundan dolayı gerçekleşen tüm ticari muameleler şahıslar nezdinde bir intikal olduğundan her bir ticari muamele bir vericiyle ve bir alıcıyı, bir alıcıyı yahut bir alacaklıyı veya bir borçluyu gerektirir. Ancak bu hesapların temsil ettiği kişilerin bir hakiki şahıs veya şahıs muamelesi
yapılan hesap olup olmadığını bilmenin önemi yoktur.336
Fardis, eserinde bunun nasıl yapılacağını aşağıdaki örneklerle açıklar.
"Evvela Mustafaya üç ay va'de ile 100 kıyye şekeri 500 kuruşa sattım."
"Saniyen Yusufun hesabına olarak Ahmede 10 fıçı bal 2.500 kuruşa sattım."
"Salisen Yakubun hesabına olarak bir ayda tediye olunmak üzere Hüseyin gelip benden nakde 2.000 kuruş aldı."
"İşte bu misallerde satan ve alan ve parayı verenin kim olduğunu aramaksızın yalnız
eşhas-ı maneviye ve hakikiyeden kimin alıp kimin verdiği ve kıymeti ne suretle tahvil ve
intikal ettiğini sual ederek bu tarikiyle asıl alacaklı ve verecekli kim olduğu malum olunur."
"Şöyle ki birinci misalde intikal etmiş olan kıymet meta olup eczasından ma'dud olduğu emtiadan i'ta olunmuştur ve bu meta'ı Mustafa ahz ve kıymet-i mutekabilesini
vermeksizin hıfz eylemiştir. Şu halde Mustafa borçlu ve emtia alacaklıdır."
"İkinci misalde kezalik intikal eyleyen kıymet meta olup eczasından ma'dud bulunduğu emtiadan verilmiştir ve birinin vasıtasıyla Yusufdan ahz olunmuştur. Yusuf borçlu ve
emtia alacaklıdır.
334
Fardis, "Age", s. 8
Fardis, "Age", s. 8
336
Fardis, "Age", s. 8
335
81
"Üçüncü misalde intikal eden kıymet para olup kasanın havi olduğu paradan verilmiş ve bir şahsın vasıtasıyla Yakupdan ahz olunmuşdur. Yakup borçlu ve kasa alacaklıdır."337
Bu üç örnek aşağıdaki şekilde muhasebeleştirilmiştir.
Tablo: 3.8: Usûl-i Muzaaf'a uygun muhasebe kaydı örneği (Orijinali Ek-5)
Mustafa verecek emtia-i umumiyeye
‫غ‬
500
Kendisine furuht olunan 100 kıyye şekerden dolayı
500
Yusuf verecek emtia-i umumiye
‫غ‬
2.500
Kendisine furuht olunan 10 fıçı baldan dolayı
2.500
Yakup verecek kasaya
Kendisine nakden olmakdır akçe verilmesinden dolayı
‫غ‬
2.000
2.000
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 9
Usul-i muzaaf olarak isimlendirilen ve yukarıda izah etmeye çalıştığımız usulde kullanılan defterler, müsvedde defteri, yevmiye defteri ve defteri kebir, isimleriyle anılmakta olup aşağıda ayrıntılı olarak açıklanacaktır. Yine tacir ihtiyaca bağlı olarak bu
muhasebe sistemini tamamlayıcı defterler olarak, kasa defteri, senedat-ı nakdiyenin
vadelirini gösterir defter, mağaza defteri, alış defteri, satış defteri, senedat-ı nakdiyenin
istinsah defteri, mektup istinsah defteri ve müfredat defteri, gibi isimler altında defterler
tutarlar.
3.6.6. Kullanılan Defterler ve Muhasebe Usulü
Ancak biz modernleşen Osmanlı muhasebe sistemini, Meclis-i Kebir Maarif Daire-i
Aliyesi Azasından Fardis338 tarafından tercüme edilen ve 15 Kanun-i Sâni 1286/18691870 tarihinde Mekteb-i Sanayi Matbaasında basılan "Usul-i Defteri" isimli eser, Fransız Albert Manilier'in 1880 miladi senesinde neşrettiği ve Alay Katibi Muhyiddin tara337
Fardis, "Age", s. 8-9
Fardis Efendi; 1282/1865 tarihinde Maarif Umumiye Nezaretine bağlı olmak üzere kurulan "Telif ve
Tercüme Cemiyeti" nin Fransızca Katibi Tercüme Odası hulefasındandır. Bu cemiyet Batıda telif edilen
eserlerin Türkçeye kazandırmaktır. İskit, Server R., "Türkiye'de Neşriyat Hareketleri Tarihine Bir Bakış",
İstanbul Devlet Basımevi, Baskı Yılı 1939, s. 60-62
338
82
fından tercüme edilen ve 1303 senesinde Dersaadet'te Mahmut Bey matbaasında 2. bakısı yapılan "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid" isimli eser, İstanbul'da basılan Umum
Mekteb-i Rüşdiye-i Askeri Alay Katibi Ahmed Ziya tarafından hazırlanan ve 1300 yılında Arapyan Matbaasında basılan "Muhtasar Usul-i Defteri" isimli eser, Mehmet Eşref tarafından yazılan ve Hicri 1308 senesinde İstanbul Mahmut Bey Matbaasında basılan "Ameli ve Nazari Muhtasar Usûl-i Defteri" isimli eser, Mekteb-i Askeriye-i Şahane
Muhasebat Müfettişi Mekteb-i Fünun Mülükane Muhasibe Memuri Alay Emini Ahmet
Ziya tarafından yazılan
ve 1312 yılında basılan "Fenni Usul-i Defter-i Askeriye-
Müsvedde Defteri" isimli eser, Mehmet Münif tarafından hazırlanan ve baskı tarihi bilinmeyen ancak kitapta bulunan örnek işlemlerinde 1286 yılının kullanılması nedeni ile
bu yıllar veya sonrasında basıldığını düşündüğümüz "Fenn-i Defteri" isimli eser,
Mekteb-i İdadi Harbiye-i Şahane Muallimlerinden Ahmed Ziyaeddin tarafından yazılan
ve 1321 senesinde basılan "Fenn-i Defteri" isimli eser ve İbü'r Rıza Mehmet Fuad tarafından yazılan ve 1323 senesinde Dersaadet'te Mahmut Bey matbaasında basılan "Usûl-i
Defteri Ticari Mali" eseri bağlamında açıklayacağız. Bu kapsamda modernleşen Osmanlı muhasebe sistemini, kullanılan defterler, bu defterlerin yazım tekniği ve birbirleri
arasındaki ilişkiyi ortaya koyacağız.
3.6.6.1. Kullanılan Defterler
Bu muhasebe sisteminde kullanılan defterlerin neler olduğu farklı kaynaklarda farklı
isimlerle anılmakla birlikte birbirini tamamlar veya açıklar biçimdedir. Bir tacirin kullandığı ticari defterleri genel olarak iki kısma ayırabiliriz.
1. Tutulması zorunlu defterler
2. Tutulması ihtiyari defterler.
3.6.6.1.1. Tacirin Tutacağız Zorunlu Defterler
Tacirin kullanacağı zorunlu defterler ilk defa 1850 tarihli Kanunnâme-i Ticaret'te sayılmıştır. Bu defterlerin tutulma biçimleri, hukuki değerleri ve ihtilaf ortaya çıktığı zaman ibraz mecburiyet gibi hususlar Kanunnâmenin 3-9 maddelerinde şüpheye imkan
vermeyecek şekilde açıklanmıştır339. Bu defterler;
339
Gürzumar, F., Gürzumar, T., "Age", s. 5
83
1. Jurnal defteri ki diğer adıyla yevmiye defteri, (Kanunnâme-i Ticaret Madde: 3):
Yevmiye defteri; tacirin mal alışları, satışları, masrafları, alacak ve borçlarını günü gününe ve tarih sırası ile kaydedildiği defterdir.
2. Mektup defteri ki diğer adıyla kopya defteri, (Kanunnâme-i Ticaret Madde: 3): Bu
deftere tüccar ortaklarına ve adamlarına gönderdiği tüm ticari mektuplarını ve yazacağı
diğer evraklarını tarih ve sıra numarası vererek ve tarih ve sırasıyla kaydetmek üzere
tutacağı defterdir.
3. Muvazene defteri ki diğer adıyla bilanço defteri (Kanunname-i Ticaret Madde 4):
Bu defter, tüccarın bir senenin nihayetinde muhasebe sonuçlarını bir bütün olarak görmelerine imkan veren bilgilerin yazıldığı defterdir. Tüccar bu deftere sene sonundaki
alacak ve borçları ile diğer mevcutlarının ayrıntılı olarak kaydeder.340
3.6.6.1.2. Tacirin Tutacağı İhtiyari Defterler
Tacir zorunlu defterleri ile birlikte işletmesinin ihtiyaçları kapsamında ihtiyari olarak
başla defterler de tutabilir. Yine tutulan bu defterler mahkemelerde sahibinin lehine veya aleyhine delil olarak kullanılabilecektir.341 Bu defterlerin bazısı ve kullanılma biçimi
aşağıdaki gibidir.
1. Kasa Defteri (Sandık Defteri): Tacirin nakden tahsil veya tediye ettiği meblağların
kayıt edildiği defterdir.
2. Defter-i Kebir: Bu deftere yevmiye defterine tarih sırasıyla yazılmış olan işlemler
sırasıyla aktarılarak kayıt edilir. Tacir muamelede bulunduğu tüm kişiler adına veya
sanki bir kişi gibi addettiği şahs-i maneviler adına bir hesap açar ve onlarla olan cari
hesaplarını kaydeder. Tacir açtığı her hesap için iki sahibe ayırır ve sol taraftaki sahifeye borçlarını (deyn) ve sağ taraftaki sahifeye de alacaklarını (matlubatını) kaydeder.
3. Müsvedde Defteri (El Defteri): Tacir bu deftere her türlü işlemini sonra yevmiye
defterine aktarılmak üzere kaydeder. Bu defteri tutmanın iki faydası vardır.
Birincisi; muameleler bu deftere oldukça açık bir şekilde not edilmesi nedeni ile istenildiği zaman ayrıntı için bu deftere bakılabileceğinden, yevmiye defterine mümkün
olduğunca az kelime ile kaydedilmesine imkan verir.
340
Abdurrahman Adil, "İcmal-i Ahkam'dan Hukuki Ticaret", Dersaadet, Baskı Yılı 1311, s. 4; Ahmed
Raşid, "Hukuk-i Ticaret Birinci Kitap", Dersaadet Ticaret Odası Gazetesi Matbaasında Tab Olunmuştur,
Baskı Yılı 1311, s. 204-209
341
Ahmed Raşid, "Age", s. 232;
84
İkincisi; yevmiye defteri yazılırken kazınmış, çizilmiş ve bozulmuş olarak kayıt yapılması yasak olduğu için342 kayıtların önce müsvedde defterine kaydedilmesi buradan
yevmiye defterine aktarılması bu hataların önlenmesini sağlar.
4. Emtia ve Eşya Defteri: Tacir bu deftere mağazasına giren ve çıkan malları kaydettiği defterdir. Bu defterin fabrikalar tarafından tutulması özellikle önemli olduğu açıktır.
Bu defter tacire işletmesindeki stok durumunu izlenmesine imkan verir.
5. Fatura Defteri: Tacir, satın aldığı ve sattığı malların maliyetinin ne kadar olduğunu
veya bu malların kaça satıldığını, gönderdiği veya kendisine gönderilen faturaların kaydedildiği defterdir. Bu defter, tacire alış ve satışlarının fiyatlarını takip etme imkanı verir.
6. Poliçe Defteri: Tacir bu deftere aldığı ve verdiği, ciro ettiği, tahsil ettiği poliçeleri
ve diğer alacak ve borç senetlerini kaydeder ve kendisine bunları izleme imkanı veren
defterdir.343
Tacir bu defterlerden başka işletmenin ihtiyaçlarını dikkate alarak, senedat-ı
nakdiyenin vadelerini müş'ir (haber veren, bildiren) defter, mağaza defteri, alış defteri,
satış defteri, senedat-ı nakdiyenin istinsah defteri, mektup istinsah defteri, müfredat (basit şeyler, toptan alınan şeylerin ayrıntıları, dökümü) defteri, lüzumuna göre sair defterler.344
Osmanlı ticaret kanunu ve ticaret hukukunu konu alan kitaplar yukarıda zikredilen
zorunlu ve ihtiyari defterleri konu edinmesine rağmen bu defterlerin nasıl tutulacağını,
yazım tekniklerini, rapor biçimlerini konu alan muhasebe kitaplarında ise müsvedde
defteri veyahut el defteri, yevmiye defteri veyahut jurnal defteri ve defter-i kebir345 defterlerini öne çıkararak muhasebe usulümü açıklamışlardır. Yapılan çalışmaların tamamı
bu üç defter arasındaki ilişki ve bunların sonuçlarının raporlanmasına hasredilmiştir.
Bununla beraber defter sonuçlarının raporlandığı muvazene defterine (bilanço defteri)
de muhasebe kitaplarındaki anlatılan monografilerin sonunda yer verilmiştir. Buna rağmen muvazene defteri işletmenin dönem sonu diyebileceğimiz sonuçlarının raporlandığı
342
Kanunnâme-i Ticaret Madde: 5
Ahmed Raşid, "Age", s. 230-1
344
Fardis, "Age", s. 10
345
Fardis, "Age", s. 2; Ahmed Ziya, "Muhtasar Usul-i Defteri", Matbaa-i Aramyan, Baskı Yılı 1300, s. 5;
Mehmet Münif, "Fenn-i Defteri"; eser el yazmasıdır. Kitapta verilen örneklerde kullanılan bilgilerde 1286
yılının kullanılması eserin 1286 ve sonrası bir tarihte yazıldığını göstermektedir, s. 5; Albert Manilier,
"Age", s. 23
343
85
defter olması nedeni ile muhasebe ile doğrudan ilgilidir. Bu defterin nasıl tutulacağı
bilhassa ilk dönem yazılan muhasebe kitaplarında ayrıntılı olarak konu edilmemiştir.
Tacirin tutması zorunlu olan mektup defteri (kopya defteri) ise bu anlatımda ya sadece
ismi zikredilmiş yada hiç konu edilmemiştir.
Bu nedenle modernleşme ile uygulamaya konulan yeni muhasebe sistemi hakkında
yapacağımız açıklamalar ve bu defterlerin yazımı, aralarındaki ilişki müsvedde defteri,
yevmiye defteri ve defter-i kebir bağlamında olacaktır.
3.6.6.2. Kullanılan Belgeler
Dönemin yürürlükte olan Ticaret kanununda, ticaret hukuku kitaplarında ve muhasebe kitaplarında yevmiye defterine kaydedilecek muhasebe işlemlerinin hangi belgeler
ile tevsik edileceğine dair açık bir bilgi yoktur. Buna rağmen Kanunname-i Ticaretin 69.
maddesinde muhasebe belgesi olarak nitelendirebileceğimiz bazı bilgilere yer verilmiştir. Bu maddede günümüzde kullanılan "fatura" kavramı da ilk defa zikredilmiştir.346 Bu
bilgiler kara ve deniz yolu ile eşya nakline ilişkin sorumlulukların anlatıldığı ve bunun
kanıtlanması için hangi belgelerin kanıt olarak kullanılacağı bağlamında zikredilmiştir.
Buna göre kanıt olarak zikredilen belgeler;
1. Senedi resmiye,
2. Senedi adiye,
3. Pusula,
4. Fatura,
5. Mektup,
6. Defatir-i ticariye,
7. İkame-i şuhud ile ispat gibi belgelerdir.347
Bu belgelerden, ticari defterler ve şahit ifadesi gibi ispatlayıcı belgeler muhasebe
belgesi olarak nitelendirilemeyeceği açıktır. Bununla beraber senedi resmiye, senedi
adiye, pusula, mektup ve fatura gibi belgelerin muhasebeye dayanak teşkil eden belge
olarak değerlendirebileceği açıktır. Ancak bu belgelerden senedi resmiye, senedi adiye,
pusula ve mektup her ne kadar yevmiye defterinde kayda konu belge niteliğinde olsalar
346
Gürzumar, F., Gürzumar, T., "Age", s. 55
Ahmed Raşid Paşa, "Age", s. 629; Mehmet Hikmet, "Kavaid-i Muamelat-ı Ticariye ve Usul-i Hesabatı Defteriye", s. 40
347
86
da sadece fatura, ticaret metaı malı temsil eden, mal niteliği, işlemin tarafları, miktar ve
tutarına ilişkin bilgiler veren bir belge niteliğindedir.
Fatura, mala ilişkin veya bir tür mal ve eşya taşımak için tutulan hatırlatıcı not kağıdı
niteliğinde düzenlenen bir belge olup her tacir bu belgeyi düzenler. Genellikle, bunun
için özel bastırılmış kağıtlar üzerine yazılır, yazılan bu belgelerin baş tarafında ticarethane ve ticaretin nev'ine dair bilgilere yer verilir. Yine faturaya, eşyanın satıldığı yer ile
teslim tarihi, alıcı bayi veya müşterinin adı ve şöhreti, ikametgahı, gönderildiği yer ve
kimin emri ve hesabına gönderildiği, zarar ve ziyanın kime ait olacağı, ödemenin ve
hesabın kapatılmasının şartları, mala ait marka ve numara bilgisi, malın cinsi ve miktarı
ile fiyat ve iskonto gibi şartlar ve bilgilere yer verilir.348 Bu bilgileri ihtiva eden bir belgenin bugün tüccarın kullandığı faturanın ihtiva ettiği bilgileri içerdiği görülür. Tanımlanan bu faturadaki bilgiler, bugün kullanılan "irsaliye" belgesindeki bilgilerin bir kısmını da ihtiva ettiği görülür. Bunlara ilave olarak, fatura, teslimatı yapılan mala ilişkin
ödeme bilgileri de ihtiva eder. Bu nitelikleri dikkate alındığı zaman fatura bir çeşit mal
satış sözleşmesi niteliği de taşır.
İncelenen muhasebe kitapları ile ticaret hukuku kitaplarında faturanın şekline ilişkin
herhangi bir fatura örneği bilgisine ulaşılamadı. Bununla beraber bir tür satış sözleşme
niteliğinde olan faturanın tablo bilgisi ile metin bilgisi aşağıdaki gibidir.
Tablo: 3.9: Örnek Fatura Tablosu
Tarihi Tes-
2.125
lim
Ücreti Nak-
Konya
liye
Efendi Ağa
Mahali Na-
Emin
kil
Nakliyenin
1.886 Hayri
İsmi
Mürsel Eliy-
le
41 Çuval Kahve
Nukilet
55
Eşya
Adedi
Cinsi Eşya
Numarası
Cinsi Kap
Marka
Huk
7 Ağustos 1312
Kaynak: Mehmet Hikmet, "Kavaid-i Muamelat-ı Ticariye ve Usûl-i Hesabat-ı Defteriye", s. 40
"Balada cinsi miktarı merkum kahve bin üç yüz on iki senesi ağustosunun yirmi birinci gününe kadar Konya'da tüccar Arifzade Sabir Efendi'ye teslim olunmak üzere
Dersaadette asma altında Cabbar Efendi yediyle tarafıma teslim olunup ücreti nakliyesi
348
Mehmet Hikmet, "Age", s. 42-43
87
evvelen ikibin yüz yirmi beş kuruş dahi eşyayı kamilen mahalline teslim eylediğimde ahz
ve kabz eylemek esna-i rahda (yolda) hiç bir elem ve arıza vukuu bulmadığı halde bir
güne zayiat ve telifat olur ise tarafımdan tazmin ve tesviye olunacağı gibi vakit mezküra
kadar eşyayı mahalline yetiştirip teslim edemediğimden dolayı da ücreti nakliyeyi de ...
mahrum kalacağımı kabul ve taahhüt şartıyla işbu senedim muma ileyh i'ta kılındı.
Fi 7 Teşrini Evvel 308
Büyük Handa mukim
Emanetçi Veli"349
3.6.6.3. Kullanılan Hesaplar
Çalışmamıza konu çift girişli muhasebe sisteminin önemi, her bir muamelenin eş
zamanlı olarak çift yönlü kaydedilmiş olmasıdır. Bu usulde her bir işlemin iki tarafının
olduğu ve bunlardan birinin veren diğerinin de alan taraf olduğudur. Bu usulüm temelini
oluşturan esas kuralın dikkat çeken noktası şudur ki, tacir bu usulde asla kendinden bahsetmez. Açılmış olan hesaplar sanki bir canlı varlık gibi kabul edilir. Böylece bu hesapların alacaklı ve verecekli olduğu kabul edilir.350
Hesapların tasnifi, fenn-i ticaret uzmanı yazarlarca ittifak edilmiş bir tasnif değildir.
Bazı yazarlar bu hesapları "hesabat-ı ticariye ve hesabat-ı sermaye" isimleri ile iki kısma ayırdıktan sonra bu ayrımı da aşağıdaki gibi tasnif ederler.351
Tablo: 3.10: Usûl-i Muzaaf'a uygun hesap tasnif tablosu (Orijinali Ek-6)
Hesabat-ı Ticariye Hesapları
Hesabat-ı Sermaye Hesapları
Emtia-i umumiye
Sermaye
Sandık
Kar ve zarar
Bedeli tahsil olunacak senedat
Masarifat-ı umumiye
Bedeli tediye olunacak senedat
Muvazene-i ithalat
Mefruşat
Muvazene-i ihracat
Matlubat ve deyunat
Kaynak: Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 8
349
Mehmet Hikmet, "Age", s. 40-41
Fardis, "Age", s. 6
351
Albert Manilier, "Age", s. 8
350
88
Bazı yazarlar da tasniflendirmelerini ticaretin kuralları bağlamında yapmaktadırlar.
Ticaretin alacak ve verecek vasıtaları esası ile tasnif yapmakta ve bunu da nakit, emtia,
bedeli tahsil olunacak senet ve bedeli ödenecek senet işlemleri ile ortaya koymaktadır.
Bu tasnifte ticaretin temel amacının kar etmek olduğu gerçeğinden hareketle beşinci bir
işlem tipi olarak kar ve zarar hesabını da tasnife dahil ederler.352
Bazı yazarlar da defter tutulmasında arzu edilen sonuca ulaşmak için Şevket Efendi,
Salih Efendi, Hasan Efendi gibi şahsa mahsus hesaplar ile emtia, eşya, sermaye gibi
ticari nesnelere mahsus hesaplar açmanın muhasebenin düzeni açısından gerekli olması
nedeniyle hesapları genel olarak hususiye, umumiye ve şahsiye isimleri ile üç kısma
ayırmışlardır. Bu tasnif Tablo:3.10'daki gibidir.353
Tablo:3.11: Usûl-i Muzaaf'a uygun hesap tasnif tablosu (Orijinali Ek-7)
Hesabat-ı Hususuiye
Hesabat-ı Umumiye
Hesabat-ı Şahsiye
Sermaye Hesabı
Emtia Hesabı
Alacaklı ve verecekli
Kar ve Zarar Hesabı
Sandık Hesabı (Kasa)
kişilere adlarına açılan
Masarif-i Umumiye Hesabı
Bedeli Tahsil Olunacak Senedat Hesabı
hesaplar ile Umumi
Masarif-i Beytiye Hesabı
Bedeli Tediye Olunacak Senedat Hesabı
hesapların alt hesapları
Mefruşat Hesabı
Kaynak: Albert Manilir, "İlaveli Usul-i Defter-i Cedid", s. 9 Tablodaki "Hesabat-ı Şahsiye" kısmı tarafımızdan ilave edilmiştir.
Yine Mehmet Eşref "Amali Nazari Muhtasar Usûl-i Defteri" isimli muhasebe kitabında ve İbnü'r Rıza Mehmet Fuad "Usûl-i Defter-i Ticari Mali" isimli muhasebe kitabında "hesab-ı hususiye, hesab-ı umumiye ve hesab-ı şahsiye" şeklindeki üçlü tasnife
yer vermişler ve bu tasnif bağlamında alt hesapları, küçük farklarla birlikte, aynı şekilde
açıklamışlardır. Yapılan bu çalışmalar çift girişli muhasebe sisteminin çalışabilmesi için
gerekli olan hesapların nasıl tasnif edilip raporlanacağı noktasında odaklanmaktadır. Bu
anlamda yapılan bu çalışmaları bir bilanço oluşturma, tanımlama, bilanço raporu oluşturma çalışmalarıdır.
Yukarıdaki tablo (Tablo:3.9) incelendiği zaman görülür ki hesaplar hesab-ı ticariye
ve hesab-ı sermaye olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. Hesab-ı ticariye hesapları ince352
353
Albert Manilier, "Age", s. 8-9
Albert Manilier, "Age", s. 9
89
lendiği zaman, bugünkü anlamda, bir bilançonun varlıkları ve yabancı kaynaklarından
oluşan hesap kalemlerinden oluştuğu görülür. Yine hesab-ı sermaye hesapları incelendiği zaman da, bugünkü anlamda, bir bilançonun öz kaynak hesaplarından oluştuğu görülür. Bu hesap kalemleri arasında görülen masarif-i umumiye gibi hesapların bulunması, bu hesapların da öz sermayenin oluşmasında etkin olan bir hesap olmasıdır. Bu hesabın neticeleri de, aşağıda hesapların netleştirilip kapatılması ile ilgili açıklamalarda da
görüleceği gibi, kar ve ziyan hesabı ile tesviye edilerek kapatılmaktadır. Böylece masarif-i umumiye hesabının hesabı sermaye grubu içerisinde kar ve zarar hesabına devredilerek çıkarıldığı görülecektir.
Tablo:3.10 bağlamında yapılan tasnif incelendiğinde hesab-ı hususiye, hesab-ı umumiye ve hesab-ı şahsiye isimleriyle yer aldığını görürüz. Burada isimlendirmenin biraz
farklılaştığı ve tabloya hesab-ı şahsiye adıyla üçüncü bir kalemin girdiği görülür. Bu
tablodaki tasnif incelendiğinde bir önceki tablodaki tasnifi çağrıştıran bir yaklaşımın
olduğunu görürüz. Önceki tabloda yer verilmeyen hesab-ı şahsiye grubunda, tacirin
senede bağlanmamış olan alacak ve borçlarına, yapılan raporlamada yer verildiği görülür. Yine bu hesap grubu içinde umumi hesapların altıdaki hususi hesaplar da sayılır.
Örneğin; emtia-i umumiye hesabının altında bal hesabı, şeker hesabı gibi hesaplar da
hesab-ı şahsiye grubu içerisinde sayılır.
3.6.6.3.1. Sermaye Hesabı
Dönemin muhasebe kitaplarında sermaye hesabı, genellikle tacirin işletmesine tahsis
ettiği varlıkların değerinin toplamından oluştuğu şeklinde açıklanmıştır. Buna göre, bir
tacirin sermayesini teşkil eden varlıklar; mağazasındaki emtia, kasasındaki nakit, alacak
senetleri, eşya ve demirbaşlar, ticarethanesinde kullandığı aletler, sahip olduğu menkul
ve gayrimenkulleridir. Yine tacire, bir sene içerisinde resmi dairelerden ayrılan kaynaklar da tacirin sermayesini oluşturmaktadır. Bununla birlikte tacirin kendisine ait olan
han, hamam, dükkan, çiftlik gibi varlıklarından elde ettiği, ticareti ile birlikte olmayan
varlıklarından, gelirleri de sermayenin bir parçası olabilir. Ancak tacir bu gibi gelir kaynaklarını, yıl sonunda yapılacak kesin bilançoda ne kadar kaynak açığı veya fazlası olduğuna karar verebilmek için, kendisine ait olup da ticaretine kaynak olarak koyduğu
90
gelirlerine mahsus olmak üzere, "varidat-ı gayri mukarrer" (kararlaştırılmamış gelirler)
adıyla bir hesap açarak muhasebeleştirir.354
Albert Manilier eserinde, sermaye ile ilgili açıklamasında tüccarın borçlarına yer
vermemiştir. Kanaatimizce açıklamalarını bir tanım olarak vermesi nedeni ile sermaye
kavramını, işletmenin "net varlıkları" olarak dikkate almış olmalıdır. Burada işletmenin
varlıkları sermaye hesabının matlubu karşılığında zimmet, yine işletmenin borçları sermaye hesabının zimmeti karşılığında matlup yazılarak muhasebeleştirilir. 355 Bu yaklaşımın müsvedde defteri ile ilgili uygulamasına Tablo:3.11'de ve yevmiye defteri ile uygulamasının varlıklar kısmına Tablo:3.14 ve kaynaklar ile ilgili kısmına ise Tablo:3.15'de yer verilmiştir.
Yine Albert Manilier eserinde tüccarın doğrudan sermaye olarak tahsis ettiği varlıklardan başka, yıl içerisinde tüccar tarafından işletmeye konulan varlıkları da doğrudan
sermaye olarak dikkate almasa da, bilançosundaki bu tür işlemleri de sermayenin bir
unsuru olarak görmektedir. Bu yaklaşım günümüzün muhasebe anlayışında "ortaklar
cari hesabı" olarak isimlendirdiğimiz hesabı anımsatmaktadır. Bu yaklaşımda ortaklardan alacak ve borçların işletme için gerçek bir borç ve alacağı ifade etmediği gerekçesi
ile "ortaklar cari hesabının" bakiyesinin sermayenin bir unsuru olarak değerlendirildiği
kanaatindeyiz.
Tacirin ticarete başladığı zaman sermaye olarak tahsis ettiği meblağ, emtia ve bunun
gibi elden çıkarılabilir nitelikteki mal ve maddelerin kıymeti sermaye hesabının matlup
sayfasına yazılır. Tacirin bir sene boyunca masarif-i umumiye ve masarif-i beytiye olarak yapmış olduğu harcamalar da sermayesinde bir aşınma, azalışa sebep olması nedeniyle sermaye hesabının zimmet sahifesine kaydedilir. Böylece, bu hesabın zimmet sayfası toplamının matlup sayfası toplamından fazla olması, tacirin iflas etmiş olduğunu,
matlup sayfası toplamının zimmet sayfası toplamından fazla olması da tacirin bu fazlalık kadar sermaye sahibi olmuş olduğu anlaşılır.356
Sermaye hesabına bu yaklaşım, bu çalışmanın, "3.6.6.5.2.6. Kar ve Ziyan Hesabının
Tesviyesi" başlıklı kısmında açıklandığı gibi kar ve zararın sermayenin bir parçası olarak görülmesinden dolayıdır. Dönemin yazılan tüm muhasebe kitaplarında kayıtlı, sabit
354
Albert Manilier, "Age", s. 16-17
Fardis, "Age", s. 68
356
İbnu'r Rıza Mehmet Fuad, "Usûl-i Defter-i Ticari Mali", Dersaadet Mahmut Bey Matbaası, Baskı Yılı
1323, s. 10-11
355
91
bir sermaye tutarından söz edilmez. İşletmenin sermayesi dönem içerisindeki faaliyetlerin neticesine göre artıp azalabilmektedir. Bu yaklaşım, "günümüz gelir vergisi kanununda öz kaynak karşılaştırması ile kar zarar hesaplanması" yaklaşımını anımsatmaktadır.
3.6.6.3.2. Kar ve Zarar Hesabı
Bu hesap, tacirin bir yıl boyunca yapmış olduğu ticari faaliyette ortaya çıkan kar veya zararın izlendiği hesaptır. Dönemin tüm muhasebe kitaplarında bu hesapla ilgili yapılan anlatımda işletmenin her türlü gelir ve gideri bu hesap vasıtası ile tesviye edilerek
kapatılmıştır. Hesabın defter-i kebir levhasının zimmet ve matlup toplamlarının karşılaştırılması, bu hesaba kar zarar tablosu hüviyeti kazandırmaktadır.
Tacirin, gider ve maliyet nitelikli harcamaları bu hesabın zimmetine, gelir nitelikli işlem tutarları da bu hesabın matlubuna kaydedilmektedir. Bu hesabın matlup toplamının
zimmet toplamından fazla olması, tacirin kar elde ettiğini, zimmet toplamının matlup
toplamından fazla olması da tacirin zarar ettiğini gösterir.
Tacirin ticari muamelelerinden elde ettiği her nevi kar ve zarar sene sonuna kadar bu
hesaba kaydedilir. Sene sonunda bu hesaptaki tutarlar, sermaye hesabı ile tesviye edilip
bilançoya aktarılır ve hesap kapatılır. Bu yaklaşım, kar zarar hesabının bir bilanço hesabı olmadığını ortaya koyar. Bu işlem yapılırken emtia hesabının tesviyesi, masarif-i
umumiye ve masarif-i beytiye hesaplarının tesviyesi, mefruşat ve iş aletlerinde ortaya
çıkan aşınma tutarlarının tesviyesi, gayrimenkuller de ortaya çıkan kıymet artışı ile
aşınması da yine bu hesap ile tesviyesi yapılarak kapatılır.357
3.6.6.3.3. Masarif-i Umumiye Hesabı
Bu hesap, tacirin ticari faaliyetini sürdürebilmek için, ticarethanesinde istihdam ettiği
işçi ve katipleri için yaptığı ücret ödemeleri, ticarethanesi için yapmış olduğu kira ödemeleri, kazancına uygun yapmış olduğu vergi ödemeleri gibi masraflarının izlendiği
hesaptır. Harcama yapıldıkça bu hesaba zimmet kasa hesabına matlup yazılarak muhasebeleştirilir. Yıl sonunda da kar ve zarar hesabı ile tesviye edilerek kapatılır.358 Bu hesapta tacirin ticaretini yaptığı emtia nedeniyle yapmış olduğu harcamalar ve satışını
357
Mehmet Eşref, "Amali ve Nazari Muhtasar Usûl-i Defteri", Mahmut Bey Matbaası, Baskı Yılı 1307 s.
4; Albert Manilier, "Age", s. 17-18; İbnu'r Rıza Mehmet Fuad, "Age", s. 10; Ahmed Ziya, "Age", s. 7;
358
Albert Manilier; "Age", Shf:18
92
yaptığı mal maliyetleri takip edilmez. Bu gibi harcamalar emtia hesabında muhasebeleştirilir.
3.6.6.3.4. Masafir-i Beytiye Hesabı
Bu hesaba tacirin geçimi için yiyecek ve içecekler için yapılan ödemeleri, ev hizmetleri için istihdam ettiği çalışanlarına yapılan ücret ödemeleri, ikamet ettiği evinin kirası,
evi için yaptığı tamirat ve bakım onarım giderleri gibi ticaretiyle doğrudan ilgisi olmayan ve tacirin bizzat şahsına ait harcamaların kaydedilip izlediği hesaptır. Albert
Manilier bu hesabın tesviyesinin, masarif-i umumiye hesabına alacak ve kasa hesabına
borçlu yazılarak tesviye edileceğini ifade eder.359 Bu yaklaşım, kasa hesabının tacirin
ticari defterinde gerçeği gereği gibi yansıtmayacağı sonucunu çıkarır. Kanaatimce bu
hesaba kaydedilen giderler için yapılan ödemelerin bir kasa ödemesi olarak kabul edilmemesi durumu söz konusudur. Bu yaklaşım henüz etkin bir bilanço düşüncesinin ortaya çıkmadığını düşündürmektedir.
3.6.6.3.5. Emtia Hesabı
Bu hesap, tacirin işyerine giren emtianın tutarının, emtia satın almak için yapılan
nakliye, komisyon gibi giderlerin, alıcıya yapılan satış tutarının ve satış iskontosu ve
satıcının yaptığı alış iskontosu tutarlarının muhasebeleştirildiği hesaptır.
Emtia hesabına bu tür alış ve maliyet nitelikli harcamalar zimmet, satılan emtia ile
gelir nitelikli her türlü iskonto tutarları da matlup yazılarak muhasebeleştirilir. Tacirin
ticaret yaptığı sürece ticarethanesinde bir miktar emtianın kalacağı tabiidir. Bu nedenle
bu hesabın defter-i kebir levhasının matlup sayfasındaki tutar, zimmet sayfasındaki tutardan tenzil edildiği zaman ticarethanesindeki emtia kadar eşya bulunması gerekir. Bu
nedenle yapılan tenzilat neticesi ile ticarethanede bulunan mal mevcudu arasındaki fark
da tacirin ticari muamelelerinden elde ettiği karı gösterir.360
Emtia hesabı, tüccarın defterinde emtia tutarının tamamını ifade etmekle birlikte ticarethanede birden fazla cins emtianın ticaretinin yapılması halinde, bunların her birinden
ne kadar alınmış, ne kadar satılmış, ne kadar kar veya zarar edilmiş olduğunun güvenilir
bir şekilde anlaşılabilmesi için, tüccarın ihtiyaçları çerçevesinde her bir cins emtia için
359
360
Albert Manilier, "Age", s. 18
Ahmed Ziya, "Age", s. 6; Mehmet Eşref, "Age", s. 4; İbnu'r Rıza Mehmet Fuad, "Age", s. 9
93
bir emtia hesabının açılması gerekir. Açılan bu hesap, hesabat-ı şahsiye türünden bir
hesap olacaktır.
Tacirin mal satışı tüccara yaptığı tenzilat, müşteri için yaptığı bir hak terkini olup
terk olunan miktar tacir için zarardır. Bu nedenle, yapılan tenzilat tutarı müşteri hesabının verecek sahifesi karşılığında kar ve zarar hesabının zimmetine yazılır. Yine tacir,
mal satın aldığı zaman kendisine yapılan tenzilat kardır. Bu nedenle, yapılan tenzilat
tutarı kar ve zarar hesabının matlubu karşılığında mal aldığı cari hesabının zimmetine
yazılır.361
3.6.6.3.6. Sandık (Kasa) Hesabı
Tacirin satmış olduğu emtia için nakit olarak aldığı meblağ ile "bedeli tahsil olunacak sened" için yaptığı tahsilat meblağı sandık hesabına zimmet, satın aldığı mal, yapmış olduğu masraf, almış olduğu mefruşat veya tediye ettiği "bedeli tediye olunacak
sened" tediye olunması halinde de sandık hesabına matlup yazılır. Sandık hesabının
defter-i kebir levhasının zimmet toplamı sandığa giren nakit toplamını, matlup toplamı
da sandıktan çıkan nakit toplamını gösterir.362 Bu hesabın zimmeti ile matlubu eşit veya
zimmeti matlubundan fazla olur. Zimmet ile matlup toplamları müsavi ise kasada nakit
para kalmadığı, zimmet toplamının fazla olması da fazla tutar kadar kasa da nakit para
olduğu anlamına gelir. Sandık hesabının matlup toplamı zimmet toplamından hiç bir
zaman fazla olamaz. Böyle olması hali işlem hatasının varlığına işaret eder.
3.6.6.3.7. Bedeli Tahsil Olunacak Senedat Hesabı
Bu hesap, tacirin veresiye yaptığı satışları için aldığı senet, bono, borçluya çektiği
poliçe, tahvil gibi ticari senedat-ı nakdiyenin kaydedildiği muhasebe hesabıdır. Tacir
sattığı emtia karşılığı aldığı bu tür senedin bedelini bu hesabın zimmetine, bu senedin
bedeline mahsuben aldığı tutarı da bu hesabın matlubuna kaydeder. Bu hesabın zimmeti
ile matlubu eşit veya zimmeti matlubundan fazla olur. Bu nedenle, bu hesabın zimmeti
matlubuna eşit olur ise bu durumda tahsil edilecek senet alacağı kalmadığı anlamına
361
362
Albert Manilier, "Age", s. 18-19
Ahmed Ziya, "Age", s. 7; Mehmet Eşref, "Age", s. 4; Albert Manilier, "Age", s. 20
94
gelir, zimmeti matlubundan fazla olur ise bu durumda da henüz tahsilatı gerçekleşmemiş senetli alacağın olduğu anlamına gelir.363
Bu tür senetlerin tahsil olunması veya bir başkasına verilmesi halinde bu hesabın
matlubu karşılığında, bir başkasına verildiği durumda verildiği tarafın cari hesabına,
eğer nakden tahsil edilmiş ise sandık hesabına zimmet kaydedilir. Bu tür senetler ihtiyaç
nedeniyle kırdırılır (iskonto) ise bu iskonto tutarı zarar demek olacağı için kar ve zarar
hesabına zimmet kaydedilir. Yine bu tür evraklar alındıkça sırasıyla üzerine bir kayıt
numara verilir. Çeşitli şekillerde elden çıkarıldığı zaman, hangi senedin elden çıkarıldığını bilmek için matlup olarak yazıldığında işlemin açıklamasına kayıt numarası kaydedilir.364
3.6.6.3.8. Bedeli Tediye Olunacak Senedat Hesabı
Bu hesap, tacirin satın aldığı emtianın bedelini nakit olarak ödemeyip onun yerine
ileri bir vadede ödemek üzere senet, tacire çekilen poliçe, bono, tahvil gibi evrak verirse, vermiş olduğu bu tür evrakların kaydedildiği hesaptır. Tacir verdiği bu tür evrakları
bu hesaba matlup, bu evrakları verdiği alacaklısının cari hesabına da zimmet kaydederek alacaklısına olan borcunu tesviye eder. Yine vermiş olduğu bu evraklar için yapmış
olduğu ödeme tutarlarını da bu hesaba zimmet, ödemeyi nakit olarak yaptığı için de
sandık hesabına matlup kaydeder. Bu hesabın defter-i kebir levhasında zimmet toplamı
ile matlup toplamı eşit olur ise tacirin bu tür evrak borcunun olmadığını, matlup sayfasının zimmet sayfasından fazla olması halinde ise fazla tutar kadar tacirin bu tür evrak
borcunun olduğunu gösterir.365
Bu hesabın defter-i kebir levhasının zimmet sayfasına tacir tarafından verilen bu tür
senetlerin bedeli ödendikçe, matlup sayfasına da bu tür evraklar tacir tarafından borçlarına karşılık verildikçe yazılır.
3.6.6.3.9. Demirbaş ve Mefruşat Hesabı
Bu hesaba, tacirin yazıhanesinde kullandığı masa, sandalye, kasa, kantar ve benzeri
eşyanın tutarının kaydedildiği hesaptır. Bu tür eşya satın alındıkça bu hesaba zimmet,
bedeli nakit ödenmesi halinde sandık hesabına, senet, poliçe veya tahvil gibi evrak ve363
İbnu'r Rıza Mehmet Fuad, "Age", s. 10; Ahmed Ziya, "Age", s. 7; Mehmet Eşref, "Age", s. 4; Albert
Manilier, "Age", s. 20
364
Albert Manilier, "Age", s. 20-21
365
İbnu'r Rıza Mehmet Fuad, "Age", s. 9; Ahmed Ziya, "Age", s. 7; Mehmet Eşref, "Age", s. 4
95
rilmesi halinde bedeli tediye olunacak senedat hesabına verecek yazılır. Bu tür eşyanın
zaman içerisinde eskime veya yıpranma nedeniyle kıymetlerinde meydana, %5 nispetinde veya eşyanın durumuna göre daha fazla bir nispette, gelen azalışlar ile zayi olan
eşyaların tutarları kar zarar hesabının zimmeti karşılığında matlup olarak yazılır.366
3.6.6.3.10. Hesabat-ı Şahsiye
Bu hesap, tacirin veresiye olarak emtia sattığı veya veresiye olarak emtia aldığı kişiler adına açmak zorunda olduğu hesaplar ile "emtia-i umumiye, masarif-i umumiye" gibi
umumi hesapların detayı, ticareti yapılan mal cinslerine göre açılan hesaplar, masraf
türlerine göre açılacak hesaplar, gibi (nesneler ile soyut nesne ve varlıklar için açılan)
hesaplar da hesabat-ı şahsiye olarak isimlendirilir.
Hesabat-ı şahsiyeden emtiaya ilişkin olanları ile ilgili olarak iki tür işlem yapılır. Birincisi emtia satışları için kullanılan hesabat-ı şahsiye ki her emtia satışında bu hesaba
zimmet kaydedilir. İkincisi ise emtia alışları için kullanılan hesabat-ı şahsiye ki her emtia alışında bu hesaba matlup kaydedilir.
Bu hesaplarla ilgili olarak muhasebe kaydı yapılırken emtianın niteliğine göre hesap
açılması halinde de yine aynı şekilde muhasebeleştirilir.
Emtia satışı nedeniyle açılan hesab-ı şahsiyeye, satılan emtia tutarı zimmet, bu hesaptan yapılan tahsilatlar ise matlup yazılır. Yine bu cari hesaplar üzerinden yapılan
satış iskontoları tacir için zarar niteliğinde olduğundan kar ve zarar hesabının zimmeti
karşılığında bu hesaba matlup kaydedilir. Yine bu cari hesaplar üzerinden hesaplanan
faizler de kar niteliğinde olduğundan kar zarar hesabının matlubu karşılığında bu cari
hesaplara zimmet kaydedilir.
Emtia, masraflar veya ticarethane için alınan alet edevat gibi alışlar nedeniyle açılan
hesab-ı şahsiyeye, satın alınan emtia tutarları bu hesabın matlubu karşılığında emtia-i
şahsiye hesabının zimmetine kaydedilir. Yine bu cari hesaplar üzerinden yapılan alış
iskontoları tacir için kar niteliğinde olduğundan kar zarar hesabının matlubu karşılığında ilgili cari hesabın zimmetine kaydedilir. Yine bu cari hesaplar için hesaplanan faizler
tacir için zarar niteliğinde olduğundan kar zarar hesabının zimmeti karşılığında ilgili
cari hesabın matlubuna kaydedilir.367
366
367
İbnu'r Rıza Mehmet Fuad, "Age", s. 11; Albert Manilier, "Age", s. 22
Albert Manilier, "Age", s. 22-23
96
3.6.6.4 Müsvedde Defteri veya El Defteri
Müsvedde defteri Osmanlı ticaret hukukuna göre tutulması zorunlu olmayıp tacirin
ihtiyacına göre tutması önerilen defterlerdendir. Bu defterin içeriği ve yazılırken hangi
bilgilere yer verileceği, şekli gibi hususlar muhasebe kitaplarında anlatılmıştır.
Fardis Efendi "Usul-i Defteri" isimli eserinde müsvedde defterini şöyle tarif eder:
"yevmiye defterinin mehaz (kaynak) ve esası olmak üzere tutulup derunine her gün
vaki olan muamelat-ı cariye yekdiğerine karıştırılmayarak ve numara ve tarihleri gösterilerek başka başka muvazzahan (izahlı olarak) kayıt ve işaret olunur."368
"Müsvedde defteri şol defterdir ki derunine hangi neviden olur ise olsun her gün vaki
olan bilcümle muamelat-ı ticariye vaktiyle ve sırasıyla kayıt olunur"369
Ahmet Ziya'da "Muhtasar Usul-i Defteri" isimli eserinde müsvedde defterinin şöyle
tarih eder: "Müsvedde defteri yevmiye defterinin müsveddesinden ibaret olduğundan
buna yevmiyeye geçecek muamelat-ı ticariye mufassalan (uzun uzun) ve hey'et-i
umumiyesiyle (tamamı) tahrir olunur"370
Mehmed Eşref'te "Amali ve Nazari Muhtasar Usûl-i Defteri" isimli muhasebe kitabında, "İşbu deftere para ve kuruşlu bir kavlini havi olup gerek alınan ve gerek verilen
ve sair keffe-i vukuat rüzmere yekdiğeri altında mufassalen yazılıp beher kelemde soldan ve sağdan defterin merkez vasatına garib ve orta yeri açık düzce bir hat çekilerek
mezkür hattın ortasında kalacak mahal-i fasılaya o muamelenin vuku tarihi terkim olunur"371 diyerek müsvedde defteri yazılırken hangi bilgilere yer verileceği hakkında bilgi
verir.
Bu açıklamalarda göstermektedir ki müsvedde defteri, yevmiye defterine yazılan bilgilere kaynaklık eden bir defter. Bu nedenle de her ne kadar ticaret kanunu gibi kanun
metinleri zorunlu kılmasa da tüccarın ticari muamelelerinin sonuçlarının sıhhati açısında
muhasebenin temel defterlerinden olup tutulması zorunludur372. Bu deftere, tacir her
gün gerçekleşen her türlü cari işlemlerini birbiri ile karışmayacak şekilde tarih ve numara koyarak kaydeder. Defterdeki bilgiler daha sonra yevmiye defterine aktarılır. Defterin
kullanılış birimi ve içerdiği bilgiler incelendiğinde bu defterin yevmiye defterine kay368
Fardis, "Age", s. 2
Fardis, "Age", s. 10
370
Ahmed Ziya, "Age", s. 5
371
Mehmed Eşref, "Age", s. 7
372
Albert Manilier, "Age", s. 23
369
97
dedilen muamelelerin referansı niteliğinde olduğu görülür. Bu defterin tutulmasının
temel nedenlerinden biri, gerçekleşen ticari muamelelere çok ayrıntılı olarak yer verebilmesidir. Yevmiye defterine ayrıntılı olarak yazılamayan ticari işlemler bu deftere
oldukça ayrıntılı, mala ilişkin olarak; malın cinsi, miktarı, ambalaj biçimi, rengi, birim
fiyatı, toplam tutarı, satış şartları olarak; nasıl alındığı, kimden alındığı, ödemesinin
nasıl yapılacağı, alınan veya verilen poliçelerin vadeleri, tutarları, borçlusu, ciro edeni,
kim tarafından verildiği gibi bilgilere ve yapmış olduğu sözleşmelere yer verme imkanı
vardır. Bir diğer nedeni de yevmiye defterinde tahrifat olarak anlaşılabilecek kazıntı,
çizilmiş, bozuk yazılı işlemlere yer vermenin yasak olmasıdır. İşlemler tarih ve gerçekleşme sırasına göre önce müsvedde defterine ayrıntılı olarak yazılır, buradan da özenle
aynı sıraya göre yevmiye defterine nakledilir. Böylece yevmiye defterinin itina ile yazılması sağlanmış olur.373 Eğer tüccar yevmiye defterine yazılması gereken ticari muamelelerinin eksiksiz, düzgün olarak, olay ve tarih sırası ile yazabileceğini, hatadan beri
bir şekilde ticari muamele gerçekleşir gerçekleşmez yazabileceğine inanıyorsa müsvedde defterini tutmayabilir.
Müsvedde defterinde mala ilişkin verilen ayrıntılı bilgiler yevmiye defterine kaynaklık eden günümüzün fatura gibi bazı belgelerin henüz ticari yaşamda etkin bir şekilde
yer bulmamış olması nedeniyledir. Müsvedde defterine, fatura kavramının ticari yaşama
yeni girmeye başladığı bir dönemde, bir çeşit muhasebe belgesi/evrakı niteliği taşıyan
bir defterdir denebilir. Çünkü hemen-hemen dönemin yazılan tüm muhasebe kitaplarında yer alan anlatımlarda muhasebe belgelerinden bahsedilmemiş, verilen örneklerde
satın aldığı veya sattığı malın miktarı, birim fiyatı ve ambalaj bilgisine yer verilmiştir.
Malı temsil eden herhangi bir belge zikredilmemiştir.
Fatura sözcüğü Osmanlı ticari yaşamına 1850 tarihli Kanunname-i Ticaret ile girmiştir. Bu sözcük dilimize İtalyancadan geçen Latince kökenli bir sözcük olarak 1850'li
yıllardan buyana kullanılmakla374 birlikte satılan bir malı temsil etmek üzere, günümüzdeki anlamını ne zaman kazandığı bilgisine ulaşılamamıştır. Bu nedenle bu bilgileri,
bugün kullanılan faturalardaki bilgileri, içerecek şekilde günlük olarak müsvedde defteri
373
Ahmed Raşid, "Age", s. 231-1; Fardis, "Age", s. 11
Fatura sözcüğü; "imalat, yapım, imalatçının yapılan işin ayrıntısını gösterdiği belge" anlamında; S.
Nişanyan, "Age", s. 181; "Fatura: numune, örnek, kumaş örnekleri mecmua; faturasını gönderdi: iştira
olunan bir mal için fabrikanın gönderdiği fiyat cetveli; kaime: Gümrük dairesi fatura ister; mal fatura =
manifatura" Şemseddin Sami, "Age", s. 338,
374
98
tutulmuş olup bu defterdeki bilgilerde yevmiye defterine kaynaklık etmiş olduğu kanaatindeyiz.
Müsvedde defterinin yeni muhasebe sistemindeki önemi yapılacak muhasebe işlemlerinin doğruluğu ve içerdiği bilgilerin güvenilirliği açısından oldukça önemli olduğu
açıktır. Müsvedde defterinin eksik veya hatalı yazılması, bu defterdeki bilgilere bağlı
olarak diğer defterlerin de hatalı olacağı için tacirin işlemlerinin tüm sonuçlarını etkileyecektir.375 Bu deftere ticari işlemler gerçekleştikçe kaydedilir. Ticari işlemlerin kaydının unutulmaması veya tekrarlı yazılmaması için bu defterin yazımından sorumlu bir
kişinin görevlendirilmesi bu nedenle önerilir.376
Bu defter yazılırken her bir maddede satılan veya alınan malın nevi, cinsi; yerine göre rengini, ambalaj biçimi; uzunluğu ve numarası hakkında bilgiler ile malı satan veya
alan kişinin ismi, namı ve ikametgahı gibi bilgilere yer verilir. Eğer deftere yazılan bilgiler tahsilat ve ödeme ile ilgili ise ödeme aracının türü, tarihi, imza sahibi, ciro edene
ve kimin adına düzenlendiğine ilişkin bilgiler bu deftere inandırıcı olacak şekilde ve
özenle yazılır.377
Müsvedde defterinin şekli yevmiye defterine benzemekle birlikte bazı farklar mevcuttur. Müsvedde defterinin şekli şöyledir: "sağdan itibaren evvelen târice bir para veya santim ve bunun yanına genişçe bir kuruş hanesi çizilir ki içerilerine maddelerinin
hizasında olarak para ve kuruş derç olunur. Ve kuruş hanesinin solunda ise defterin
cildine kadar en geniş bir muamele hanesi kalarak bunun derunine her nasıl olur ise
olsun her türlü ahz ve i'ta mufasallan yazılıp fakat her iki madde arasına bir düz hat
çekilerek bu hattın ortasına bırakılacak boşluğa tarih vazı' olunur"378 denilerek defterin
şekli anlatılır. Bu anlatıma göre müsvedde defteri üç sütundan oluşmaktadır. Sağdaki
ince sütuna para379 veya santim380 yazılmak üzere, onun yanına daha genişçe bir sütuna
ise ticari muamelenin kuruş381 olarak tutarı yazılmak üzere, onun da soluna defterin
cildine kadar olan genişçe bir kısmına ise yapılan alışveriş ayrıntılı olarak yazılır. Art
375
Fardis, "Age", s. 11
Fardis, "Age", s. 11
377
Fardis, "Age", s. 11-12
378
Ahmed Ziya, "Age", s. 8
379
Para: Osmanlı kuruşunun kırkta biri (40 para = 1 kuruş); Şemseddin Sami, "Age", s. 967
380
Santim: Osmanlı kuruşunun yüzde biri, (100 santim = 1 kuruş), yine (2,5 santim = 1 para), Şemseddin
Sami, "Age", s. 1042
381
Kuruş: Kırk paradan mürekkep liranın yüzde biri kıymetinde Osmanlı sikkesi (1 lira = 100 para =
4.000 para), Şemseddin Sami, "Age", s. 697
376
99
arta yazılan ticari muameleleri bir birinden ayırmak üzere bir hat çizilir ve bu hattın
ortasına da işlemin tarihi yazılır. Bir günde yazılan birden fazla işlem varsa müteakip
işlemlerin tarih kısmına "keza" ifadesi yazılır.
Müsvedde defterinin şekli ve yazımına ilişkin usul zaman içerisinde farklılaşma göstermiştir. Burada farklı yıllarda hazırlanan muhasebe kitaplarından aktaracağımız örnekler ile müsvedde defterinin yazımında tarihi süreç içerisinde ortaya çıkan değişimi izleme imkanı bulacağız.
Fardis Efendinin "Usûl-i Defteri" İsimli Eseri:
Müsvedde defteri ile ilgili ilk çalışmalar 15 Kânuni Sâni 1286/1870 tarihinde hazırlanan "Usûl-i Defteri" isimli eserinde yer almıştır. Bu kitapta yer alan örnek çalışmalar
açılış fişi niteliğinde olan bir kayıt ve işletmenin günlük olağan işlemlerine ilişkin kayıtlardır.
Tacir müsvedde defterinin ilk işlemi olarak bir açılış işlemi oluşturur. Bu işlem defterin ilk işlemidir. Tacir bunun için senenin başında elindeki mevcutlarını ve yükümlülüklerinin bir listesini yaparak bir hulasa defteri oluşturur. Bu defterin içeriği müsvedde
defterine yazılır. Bu işlem tacirin işlemlerinin usul-i muzaafa (çift girişli kayıt) tatbik
edilebilmesi için gereklidir. Tacir, açılış fişi niteliğinde olan bu işlemini mevcut ve
matlubatı karşılığında sermaye hesabına teslim, yine yükümlülükleri karşılığında da
sermaye hesabına borç kaydederek oluşturur.382
Müsvedde defterinin ilk işlemi olan bu işlemin örneği aşağıdaki gibidir.
382
Fardis, "Age", s. 68
100
Tablo: 3.12: Müsvedde defteri örneği - Açılış Hulasa Defteri Oluşturma
(Orijinali Ek-8)
Para
Kuruş
Para
Kuruş
Nu-
mara
-------- Fi 1 Kanûn-i Sani Sene 1285 -----------Hulâsa Defteri (*)
1
Âmil (yani bilcümle mevcudat ve matlubatı)
Kıyemi Nakdiye (Nakdi Değerler)
Nukudi Akçe ve Banka Kavaime Bedeli
753.626
10
Emtia
Sabun (Sandık:10, Beher Sandık:100, Ceman: 1.000, Fi Beher
Kıymesi:10 Osmani)
Bal (Varil:1, ...... 20, Fi Beher Kıymesi:15)
Mai Çuka (.....:2, Beher Metre:20, Ceman Metre:40, Fi Beher Metresi: 100)
Zeytin Yağı (Varil:10, Beher Varil:100, Cem'an:1.000, Fi Beher
Kıyme:10)
10.000
300
4.000
10.000
24.300
Odada ve Mağazada ve Oda Mevcud Esas Mefruşat ve Edevat-ı
50.000
Sairesinin Kıymeti ve Bahası
Ceza-i Dinde Mevcut Senedat-ı Nakdiye
Fi 20 Mayıs Sene 1285 Tarihinde Benim Emrime Tediye Olunmak
Üzere Fi 8 Kânûn-i Evvel ... Tarihiyle Şevket Efendinin Verdiği
100.000
Tahvil
Fi 14 Kânûn-i Sâni .... Tarihinde Benim Emrime Tediye Olunmak
Üzere Fi 1 Kânûn-i Evvel Tarihli Kemal Efendinin İmza Eylediği
2.041
80
14.151
10
25.031
10
Tahvil
Fi 15 Mayıs ... Tarihinde Benim Emrime Tediye Olunmak Üzere Fi 1
Kânûn-i Evvel Tarihiyle Şafak Efendinin Verdiği Tahvil
Fi 30 Kânûn-i Sâni ... Taeihinde Benim Emrime Tediye Olunmak
Üzere 30 Kânûn-i Evvel Tarihinde Mehmet Efendinin İmza Eylediği
141.224
Tahvil
Verecekliler
Ferhat Efendinin Deyni
250.000
Sahife-i Atiyeye Nakl Olunmuştur
250.000
969.150
10
Nakli Yekün
250.000
969.150
10
Sinan Efendinin Deyni
53.676
Mehmet Efendinin Deyni
17.401
Süleyman Efendinin Deyni
43.100
364.177
10
101
10
Bilcümle Matlubat ve Mevcudatın Yekünü
Keza
1.333.327
20
Mamul (Yani Deyn)
Tedavülde Olan Senedat-ı Nakdiye
1
Fi 30 Nisan Sene 1285 Tarihinde Murat Efendinin Emrine Tediye
olunmak Üzere Fi 1 Kânûn-i Evvel ... Tarihinde Verdiğim Tahvil
Fi 30 Mayıs ... Tarihinde Ali Efendinin Emrine Tediye Olunmak
Üzere Fi 15 Teşrîni Sâni ... Tarihinde Verdiğim Tahvil
Fi 7 Şubat ... Tarihinde Osman Efendinin Emrine Tediye Olunmak
Üzere Fi 15 Kânûn-i Evvel ... Tarihli Verdiğim Tahvil
10.000
23.625
50.000
83.725
Alacaklılar
Mehmet Efendinin Matlubu
22.626
Kasım Efendinin Matlubu
38.170
Hasan Efendinin Matlubu
32.936
Cafer Efendinin Matlubu
16.035
Deyn Yekünü
10
20
109.767
30
193.492
30
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 68-70
* İşbu mahalde bir tacirin usul-i muzaafaa defteri üzere müretteb olmayan (düzenlenmemiş) defterlerini usul-i mezküreye tatbikan tertip ve tanzim eylediği veyahut bir
tacire veya diğer bir tacire ve yine tabi olup umur-i ticariyesi ona ihale olunduğu farz
olunup ol veçhile işbu kitabın kısmı evvelinde beyan olunan kavaide tatbikan tacir
mezküren bilcümle mevcudat ve matlubatı ve zimematına (borçlarına) şamil bir hulasa
defterini tanzim ederek mevcudat ve matlubatını sermayeye teslim (alacak), zimematını
sermayeye zimmet (borç) kayıt eyledik. 383
Yukarıdaki örnek kayıtta tacir işletmesinde var olan nakit, alacak, alacak senetleri,
mal ve demirbaş gibi varlıklarını (amil), yine işletmesinin borç senetleri olarak ve satıcılarına karşı yükümlülüklerini (mamul) listeler ve bunu varlıklar (amil) ve kaynaklar
(mamul) olarak listeler. Yapılan bu listeleme bir çeşit basit bilanço veya envanter defteri
özelliğini taşır.
Açılış fişi niteliğindeki bu kayıttan sonra tacir günlük işlemlerinin kayıt etmeye devam eder. Müsvedde defterinin nasıl yazıldığına ilişkin ayrıntılı örnek çalışma aşağıdaki
383
Fardis, "Age", s. 68-70
102
gibidir. Bu çalışma, Fardis Efendinin "Usûl-i Defteri" isimli muhasebe kitabının 70-83
sayfaları arasında anlatılan örnekler içerisinden seçilen kısmın transkrip edilmesinden
oluşmaktadır.
Tablo: 3.13: Müsvedde defteri günlük işlemler kaydı (Orijinali Ek-9)
1.250
(Varil: 1, ....: 100, Fi Beher Kıymesi:12, Cem'an Osmani)
----------- Fi 3 Keza -----------------3
Samsun'da Mukim Hasan Efendiden İştira Olunan Bal (Fıçı:1) Osmani
50.000
----------- Fi 4 Keza -----------------------4
Selanik'de Mukim Said Efendiye Peşin Akçe İle Furuht Olunan Bir Fıçı Balın Osmani
6.000
------------- Fi 5 Keza ----------------Edirne'de Mukim Kemal Efendiden Peşin Akçe İle İştira Olunan Şeker
5
10.000
(Sandık: 10, Beheri: 200, Cem'an: 2.000, Fi Beher-i Kıymesi: 5)
------------ 6 Kânûn-i Sâni Sene 1285 -----------Fi 20 Haziran ... Tarihinde Benim Emrime Tediye olunmak Üzere Edirne'de Mukim
6
Mehmet Efendinin Verdiği Tahvile Mukabil Muma İleyh Furuht Olunan Şeker (Sandık:2,
3.000
Beheri:200, Cem'an:400, Beher Kıymesi: 7) Cem'an Osmani
--------------- Fi 7 Keza ----------------Fi 30 Şubat ... Tarihinde Erzurum'da Mukim Sinan Efendinin Emrine Tediye olunmak
7
Üzere Bugünkü Tarihle Verdiğim Tahvile Mukabil Olarak Muma İleyhden İştira Olunan
3.000
Fransız Çukası (.... :2, Metre:30, FiBeher Metresi Osmani:100)
------------ Fi 8 Keza ----------Samsun'da Mukim Simon Efendiden İştira Olunan Bal (Fıçı:5, Fi Beher Fıçı:4.000,
8
Cem'an Osmani:20.000) İşbu Meblağa Mahsuben Muma İleyh İ'ta Eylediğim Fi 30 Nisan
20.000
... Tarihinde Kendi Emrine Tediye olunmak Üzere Bugünkü Tarihle Verilen 15.000 Kuruşluk Tahvil, 1.500 Nakden, 3.500 Muma İleyh Baki Kalan Deyn
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 71-72
Tüccar yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi işletmesinde vuku bulan işlemlerini
oluş sırasına göre ve sıra numarası vererek kaydeder. Bu deftere kayır yapılırken borçlu
hesap veya alacaklı hesap gibi ayrımlara yer verilmeden, gerçekleşen işlemin mahiyeti
etraflıca açık bir şekilde kayıt edilir ve muhasebeci bu bilgilere göre, ileride de anlatılacağı gibi, bu kayıttan borçlu hesabı ve alacaklı hesabı tespit ederek işlemleri yevmiye
defterine aktarır.
103
Para
İzmir'de Mukim Cafer Efendiye Furuht Olunan Zeytin Yağı
2
Kuruş
Numara
-------- Fi 2 Kanûn-i Sani Sene 1285 ------------
Ahmed Ziya'nın "Muhtasar Usûl-i Defterî" İsimli Eseri:
Müsvedde defteri ile ilgili bilgilerin yer aldığı bir diğer çalışma 1300/1884 senesinde
hazırlanan "Muhtasar Usûl-i Defteri" isimli eserdir. Ahmed Ziya bu eserinde müsvedde
defterinin şeklini ve nasıl yazılacağını etraflıca tarif ettikten sonra aşağıdaki örnekle bu
yazımı gösterir.384
Tablo:3.14: Müsvedde Defteri Günlük İşlemler Kaydı
----------------- 5 Ağustos Sene 1298/1882 ----------------Bir kıyyesi 3 kuruştan 100 kıyye zeytin mübaya' olunarak bedeli nakden tediye olunmuştur.
Kuruş
Para
300
00
Kaynak: Ahmed Ziya, "Muhtasar Usûl-i Defteri", s. 12
3.6.6.5. Jurnal veya Yevmiye Defteri;
Yevmiye defteri tacirin mal alışları ve satışları, masrafları, alacak ve borçları gibi her
türlü işlemlerini hesaplar üzerinden kaydettiğii defterdir. Bu defter tüccarın kanunen
tutması zorunlu olduğu en temel defterdir. Bu defterin mahiyeti hakkında Osmanlı ticaret hukukunda ve muhasebe kitaplarındaki anlatımlar aşağıdaki gibidir.
"Her bir tacir gün be gün ve madde be madde deyûn ve zimem ve matlubâtını sebt ve
kaydeylemek içün jurnal ta'bir olunan yevmiye defterini tutmağa mecbur olup ticarete
dair kâffe-i muamelâtını ve mubâyaa eylediği poliçeyi veyahut kenduye çekilip kabul
eylediği ve zahriyye vaz'iyle nakl-i havale ettiğini alel'ıtlak ahz ve i'tasını sebt ve
mesârifât-ı beytiyyesini dahi mâh be mâh bir kalem olarak defter-i mezkûre tahrir eyleye. (Kânunname-i Ticaret Madde:3)"385
Yine dönemin ticaret hukuku kitaplarında "Yevmiye defteri tüccar tarafından tutulması mecburi defterlerin en mecburisi olup namından dahi anlaşılacağı üzere muamelatı rûz-merrenin kaydına mahsus bir defterdir."386 şeklinde anlatılır.
Fardis Efendi "Usul-i Defterî" isimli muhasebe kitabında yevmiye defterinden şöyle
bahseder: "Yevmiye defteri kavanin-i ticaret ahkamınca tacire lazım ve la-büd bir defter
olup havi olduğu evrakın keffesi mahkem-i ticaret tarafından rakam vazıh keşidesi ve384
Ahmed Ziya, "Age", s. 12
Gürzumar, F., Gürzumar T., "Age", s. 45
386
Ahmed Raşid, "Age", s. 204-5
385
104
yahut mührü mahsusa vazı'yla temhir ve tasdik olunup derunine tacirin hangi nev'iden
olur ise olsun rüz-merre vukubulan bil cümle muamelat-ı ticariyesinin aralarında açık
mahal ve hakk ve silinti olmaksızın kayıt ve işaret olunması iktiza eder."
"Mezkür yevmiye defteri müsvedde defterinin suret-i mübeyyizasıdır."387
Bu deftere, yukarıda da açıklandığı gibi müsvedde defterine günlük olarak kaydedilen her muamele açık seçik hatadan ari olarak kaydedilir.
Ahmet Ziya "Muhtasar Usûl-i Defteri" isimli muhasebe kitabında yevmiye defterinin
tarifini kanunname-i ticarete atıfla yapar. Buna ilave olarak, "yevmiye defteri müsveddenin muhtasar bir kopyası olup fakat defâtir kanuniyeden olduğundan yazıları haksız ve
noksansız ve çiziksiz ve ilavesiz ve zeylsiz olarak yazılmış olacaktır"388 denerek defterin
nasıl yazılacağını ilave olarak anlatır.
Albert Manilier "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid" isimli muhasebe kitabında yevmiye
defteri hakkında, "Bu defter yevmiye defteri tesmiye olunduğu gibi sadece olarak (yevmiye) dahi denilir. Bu deftere tacirin keffe-i deyun ve matlubatını ve şeriklerinden ve
sair tarafından ahz ve kabul ettiği her nev'i emtia ve akçe ve evrak-ı nukudiye-i
ticariyeyi ve evrak-ı mezküreden birine icra ettiği ciro muamelatını ve her ne nam ile
olur ise olsun vuku bulan keffe-i ahz ve i'tasının yekünini dahi mah bi-mah ara edeceği
gibi tacirin masarif-i umumiyesi ve beytiyesi yekünü dahi mah bi-mah gösterir."389 şeklinde bilgiler vererek bu deftere tacirin ne tür işlemlerinin yazılacağını bağlamında izah
eder.
Ahmet Ziyaeddin "Fenn-i Defteri" isimli muhasebe kitabında ise yevmiye defterinin
şeklini anlatır ve defter yazılırken nasıl bir usul takip edileceğini, defterin üzerindeki
hangi bilgilerin ne anlama geldiğini ve bunların nasıl bir kalemle yazılacağını tarif eder.
Açıklamalarında defterin muhtevasına yer vermez. 390
Yukarıdaki kanuni hükümler ve muhasebe kitaplarında yapılan tanım ve tarifler
yevmiye defterinin tüccar için önemini ortaya koymaktadır. Bu defterin üzerinde hiç bir
tahrifata yer verilmemesi, deftere yazılan işlemlerin/bilgilerin önemini gösterir. Tacir bu
defteri günlük olarak tutacak ve defteri yazarken yazım merasimlerine uyması gereke387
Fardis, "Age", s. 12
Ahmed Ziya, "Age", s. 5
389
Albert Manilier, "Age", s. 26-27
390
Ahmed Ziyaeddin, "Fenn-i Defteri", Mekteb-i Harbiye-i Şahane Matbaasında Tab Olunmuştur, 4.
Baskı, Baskı Yılı 1321, s. 8-9;
388
105
cektir. Yevmiye defterinin üzerinde yer verilen bilgilerin ve işaretlerin hepsinin bir anlamı olup, ister ihtiyari isterse zorunlu olsun, tüccarın tuttuğu diğer defterlerle olan bağlantısına işaret eder.
Yevmiye defterinin şekil ve yazım biçimini aşağıdaki örneklerde gözlenebilir. Burada ilk yazılan muhasebe kitaplarından alacağımız bazı örnekler ile yevmiye defterinin
yazımı örneklendirilecektir.
Fardis Efendinin "Usûl-i Defteri" İsimli Eseri:
Yevmiye defteri ile ilgili ilk çalışmalar Fardis Efendi tarafından 1286/1870 yılında
hazırlanan "Usûl-i Defteri" isimli eserde yer almıştır. Bu kitapta yer alan örnek çalışmalar açılış fişi niteliğinde olan bir kayıt ve işletmenin günlük olağan işlemlerine ilişkin
kayıtlardır.
Yevmiye defteri iki usulde tutulabilir. Bunlardan birincisi sade usul, diğeri de muzaaf
usuldür. Sade usulde defter tutma bugün kullanılan yevmiye defteri veya muhasebe usulünü çağrıştırabilecek her hangi bir yönü olmadığı için burada yer verilmeyecektir. Ancak; Ahmet Ziyaeddin "Fenn-i Defteri" isimli kitabında sade usulü "basit usul" olarak
isimlendirerek bu defter için şu açıklamayı yapar. "Adi tüccarlar meyanında ameli bir
surette tutulan bir usuldür. Her bir tüccar muamelatının doğru olması veyahut doğruya
garip bulunması için alıp sattığını yazmalı ve kanuna tabiiyyeti içun vücudun elzem
olan muntazam defterlere malik bulunmalıdır. Fakat adi tüccarlar meyanında tutulan
defterler basit usul ile olup vazıh bir surette sürat-i mümkine ile beyan ma'lumat etmezler."391 O, bu tanımla sade usulde tutulan defterin yeterince açıklık içermediğini, bu
nedenle de defter üzerinden istenen bilgilere çabuklukla ulaşılamayacağını ifade eder.
Bu defter günümüzde ikinci sınıf tüccarların günlük olarak tutmuş olduğu işletme defterini anımsatmaktadır. Bu nedenle aktaracağımız örnek çalışmalar bugün kullanılan usul
olan çift girişli muhasebe usulüne kaynaklık teşkil eden muzaaf usul bağlamında anlatılacaktır.
Bu defter açılış maddesi niteliğinde olan aşağıdaki işlemle başlamaktadır.392
Usûl-i Muzaafa üzere yevmiye defteri fi 1 Kânnun-i Sani Sene 1285 tarihinde başlanılmış yevmiye defteri.
Tacirin mevcutların açılış işlemi olarak muhasebeleştirilmesi
391
392
Ahmed Ziyaeddin, "Age", s. 7;
Fardis, "Age", s. 86-88
106
Tablo: 3.15: Yevmiye Defteri (Açılış İşlemi) Hulasa Defterinden-Varlıklar
(Orijinali-10)
10
Esas-ı mezkürenin takdir olunan bahaları
50.000
Para
Para
753.626
Kuruş
Kuruş
Mad. No
Kebir No
Kasa
753.626,10
Kıyem nakdiyemden dolayı
Emtia-i Umumiye 24.300
Emtiadan ibaret olan kıyemden dolayı
Esas-ı beyti 50.000
Açıklama
1.333.327
20
------- Fi 1 Kânun-i Sâni Sene 1285 ---1
Zirdekiler Sermayeye 1.333.327,20
Bugünkü tarihle tanzim ve tastir olunmuş halasa defterim
mucibince bilcümle mevcudat ve matlubatımın miktarından dolayı
Bedeli tahsil olunacak senedat-ı nakdiye 141.224
Burca zir cezai deynde mevcud senedat nakdiyemin bedelinden dolayı.
Fi 20 Mayıs ... tarihinde benim emrime tediye olunmak
üzere fi 8 Kânuni Evvel ... tarihinde Şevket Efendi'nin
imza eylediği 1 numaralı tahvil ... 100.000
Fi 14 Kânun-i Sâni .. tarihinde benim emrime tediye
olunmak üzere Kamil Efendinin fi 1 Teşrîn-i Sâni .. tarihiyle verdiği 2 numaralı tahvil bedeli . 2.041,20
Fi 15 Mayıs ... tarihinde benim emrime tediye olunmak
üzere Şafak Efendi'nin Fi 1 Kânun-i Evvel ... tarihiyle
verdiği 3 numaralı tahvil bedeli ... 14.151,10
Fi 2 Kânun-i Sâni . tarihinde benim emrime tediye olunmak üzere fi 2 Kânun-i Sâni ... tarihli Mehmet Efendi'nin
imza eylediği 3 numaralı tahvil bedeli ... 25.031,10
Ferhad Efendi
250.000
Mumaileyh zimmetinde olan matlubatım
Sinan Efendi 52.676,10
Kezalik
Mehmet Efendi 17.401
Kezalik
Süleyman Efendi 43.100
Kezalik
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 86-87
107
24.300
141.224
250.000
52.676
10
17.401
43.100
Tacirin kaynaklarının açılış fişi olarak muhasebeleştirilmesi
Tablo: 3.16: Yevmiye Defteri (Açılış İşlemi) Hulasa Defterinden-Kaynaklar
(Orijinali Ek-10)
------- Fi 1 Kânun-i Sâni Sene 1285 --Sermaye Zirdekilere 193.393,30
Bugünkü tarihle tanzim olunan halasa defterimin
deyün cihetinde mukayıt olan mebaligadan dolayı
Bedeli tediye olunacak senedat Nakdiyeye
83.625
Borca zir tdavülde olan senedat-ı nakdiyem içün
Fi 3 Nisan ... tarihinde Murat Efendinin emrine
tediye olunmak üzere fi 20 Kanun-i Sani ... tarihinde imza olunan 1 numaralı tahvilimin bedeli ...
10.000
Fi 20 Mayıs ... tarihinde Ali Efendinin emrine
tediye olunmak üzere fi 19 Teşrin-i Sani ... tarihli
tarafımdan imza olunan 2 numaralı tahvilimin
bedeli ... 23.625
Fi 7 Şubat ... tarihinde Osman Efendinin emrine
83.625
tediye olunmak üzere fi 15 Kanun-i Evvel ... tarihli tarafımdan imza olunan 3 numaralı tahvilimin bedeli ... 50.000
Mahmut Efendiye
22.626,10
22.626
10
Muma ileyhe olan deynim
Kasım Efendiye 38.170
38.170
Muma ileyhe olan deynim
Hasan Efendiye 32.936,20
32.936
20
Muma ileyhe olan deynim
Cafer Efendiye 16.035
16.035
193.392
Muma ileyhe olan deynim
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 87-88
Yukarıdaki örnek bir açılış maddesi niteliğinde olup iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda "Zirdekiler (aşağıdakiler) Sermayeye" denilerek 1.333.327,20 Osmani
tutarındaki işletme varlıkları (medyun) karşılığına sermaye (deyn) konularak muhasebeleştirilmiştir. Bugünün ifadesiyle buradaki kalemlere (varlıklar) borç, sermaye hesabına
108
30
da alacak yazılmıştır. İkinci kısımda ise "Sermaye Zirdekilere" denilerek sermaye
(medyun) karşılığında işletme kaynakları (deyn) konularak muhasebeleştirilmektedir.
Bugünün ifadesiyle sermaye hesabına borç, kaynak kalemleri hesabına da alacak yazılmıştır.
Bu anlatım bir işletmenin açılış bilançosunun nasıl oluşturulacağını da tanımlamaktadır. Yani İşletme varlıkları sermaye karşılığında borç, işletme kaynakları da sermaye
karşılığında alacak yazılarak aradaki farkın işletme sermayesi olarak muhasebeleştirilmesi sağlanmış olmaktadır.
Aşağıda Fardis Efendinin eserinde alınan farklı işlem tiplerine ilişkin günlük işlem
örnekleri yer almaktadır. Örneğin;
"Fi 2 Kanun-i Sani 1285 Tarihinde Samsunda mukim Cafer Efendiye 1.250 Osmaniye furuht (satılan) olunan 1 varil zeytin yağından dolayı" işleminin muhasebe kaydı
aşağıdaki gibidir.
Tablo: 3.17: Yevmiye Defteri (Kredili Satış İşlemi) Örneği (Orijinali Ek-11)
------- Fi 2 Kânun-i Sâni Sene 1285 ---
2
Samsunda Mukim Cafer Efendi Emtia-i Umumiyeye (‫ )غ‬1.250
1.250
00
Muma ileyhe furuht olunan zeytin yağından dolayı
Beher kıymesi
fi
----
varil
12
20
100
1
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 88
Bu yevmiye kaydında parası tahsil edilmeden mal satıldığı için "Samsun'da Mukim
Cafer Efendi" cari hesabı medyun (borç), bir varil zeytin yağı satışı yapıldığı için "Emtia-i Umumiye" hesabına deyn (alacak) yazılarak muhasebeleştirilmiştir.
"Fi 3 Kanun-i Sani 1285 Tarihinde Samsunda mukim Cafer Efendiden 50.000 Osmani karşılığında iştira (satın alınan) olunan 1 fıçı baldan dolayı" işleminin muhasebe
kaydı aşağıdaki gibidir.
Tablo: 3.18: Yevmiye Defteri (Kredili Alış İşlemi) Örneği
3
------------- Fi 3 Keza --------------Emtia-i Umumiye Samsunda Mukim Hasan Efendiye (‫ )غ‬50.000
Muma ileyhe iştira olunan bir fıçı baldan dolayı
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 88
109
50.000
00
Bu yevmiye kaydında parası ödenmeden mal alışı olduğu için "Emtia-i Umumiye"
hesabına medyun (borç), mal bedeli ödenmediği için de "Samsunda Mukim Hasan
Efendi" cari hesabı ise deyn (alacak) yazılarak muhasebeleştirilmiştir. Burada yevmiye
maddesindeki keza ifadesi yevmiye tarihindeki ay ve yılın bir önceki yevmiye maddesinin tarihindeki ay ve yıl ile aynı olduğunu ifade etmek için kullanılmaktadır.
"Fi 3 Kanun-i Sani 1285 Tarihinde Selanikte mukim Said Efendiye 60.000 Osmani
karşılığında peşin akçe ile furuht (satılan) olunan 1 fıçı baldan dolayı" işleminin muhasebe kaydı aşağıdaki gibidir.
Tablo: 3.19: Yevmiye Defteri (Peşin Satış İşlemi) Örneği
4
-------------- Keza ----------------Kasa Emtia-i Umumiyeye (‫ )غ‬60.000
60.000
Selanikte mukim Said Efendiye peşin akçe ile furuht olunan bir fıçı
baldan dolayı
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 88
Bu yevmiye kaydında peşin olarak bir fıçı bal satılmıştır. Peşin satıldığı için "Kasa"
hesabına medyun (borç), "Emtia-i Umumiye" hesabına ise deyn (alacak) yazılarak muhasebeleştirilmiştir. Burada da yevmiye maddesinin tarihi bir önceki yevmiye maddesinin tarihi ile aynı olduğunu ifade etmek için keza ifade kullanılmıştır.393
Ahmed Ziya'nın "Muhtasar Usûl-i Defterî" İsimli Eseri:
Yevmiye defteri ile ilgili bir diğer örnek çalışma Ahmed Ziya'nın "Muhtasar Usûl-i
Defterî" isimli eserindendir. Yazar yevmiye defterinin yazımını müsvedde defterinden
yapılacak aktarımın nasıl yapılacağını anlatarak başlıyor. O bu anlatımını "Bir kıyyesi 3
kuruştan 100 kıyye zeytin mübayağa olunarak bedeli nakden tediye olunmuştur" şeklindeki bir müsvedde defteri örneği üzerinden yapar. Bunu müsvedde defteri örneğini
yevmiye defterine aktarırken medyun (borçlu) ile deynin (alacaklı) kim olduğunu bulmak en önemli husustur. Bunun için sorular sorar. Kim aldı, emtiayı umumiye aldı, emtia medyun; kim verdi, kasa verdi, kasa deyn'dir. Yazar bunu; "Burada görülür ki 100
kıyye yağ alınmıştır bu da emtia aldığından demek olur ki emtia aldı. Medyun. Ve bedelini ise nakden tediye ettiğimizden ve nakit dahi kasaya mutaallik bulunduğundan bu
393
Fardis, "Age", s. 88
110
00
halde kasa deyn olup yevmiyeye tahrir için her ne kadar "emtiai umumiye medyun kasa
deyn" diye yazmak icap eder ise de tahrirde ihtisar aranıldığından "emtiayı umumiye
kasaya" diye yazmak ve sonra muhtasar tafsilat göstermek iktiza eder"394 şeklinde anlatır. Bu işlemin muhasebe kaydı aşağıdaki şekildedir.395
Tablo: 3.20: Yevmiye Defteri (Peşin Alış İşlemi) Örneği
Defteri
Kebir No
------------------ 15 Ağustos 98 ----------------------- (B) ----Emtia-i Umumiye Kasaya
(S)
Bir kıyyesi 3 kuruştan 100 kıyye zeytin bedeli (İşbu maddede (B) yev-
(A)
miye sıra numarasını, (S) medyunun defter-i kebir levha numarasını,
Para
Kuruş
300
00
(A) deynin levha numarasını gösterir.)
Kaynak: Ahmed Ziya, "Muhtasar Usûl-i Defteri", s. 13
Yukarıdaki örnekte görüldüğü gibi yevmiye defterinin şekli üzerinde bazı harflerle
simgelenen işaretler bulunmaktadır. Burada (B) harfi yevmiye numarası, (S) harfi ise
borçlu hesap defter-i kebir sayfa numarasını ve (A) harfi ise alacaklı hesap defter-i kebir
sayfa numarasını gösterir. Bu harfler, yevmiye defterinin sistemli bir şekilde yazılması
gerektiğini, bu defterin diğer defterlerle (defter-i kebir) bağlantısını ortaya koyan işaretler olduğunu gösterir.
Albert Manilier'in "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid" İsimli Eseri:
Yevmiye defteri ile ilgili bir diğer eser de "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid" isimli eserdir. Yazar eserinin "yevmiye defteri" ile ilgili kısmında defterin tarifini yaptıktan sonra
defter hakkında teknik bilgiler vermektedir. Albert Manilier'in eserini diğer yazarların
çalışmalarından farklı kılan yevmiye defterinin şekil olarak farklı bir yazım şeklini/raporlama şeklini anlatmış olmasıdır.
Bu defter yazılırken ticari muamelelerin nasıl yazılacağı hakkında bilgiler verir. Bununla ilgili olarak yazar bir defter şekli üzerinden sütunların hangi bilgileri ihtiva ettiğini açıklar. Şöyle ki;
394
395
Ahmed Ziya, "Age", s. 12
Ahmed Ziya, "Age", s. 13
111
Tablo: 3.21: Albert Manilier Anlatımına Göre Yevmiye Defteri Şablonu
(Orijinali Ek-13)
Sayfa : 1
1
1
2
3
4
4
5
6
6
Kaynak: Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 27
Yevmiye defteri yukarıdaki şekle göre tanzim edilir. Her bir yevmiye maddesi diğerinden ayırt edilebilmesi için iki yevmiye maddesi arasına bir hat çizilir ve bu hattın
izahat kısmına tekabül eden kısmının ortasına bir boşluk bırakılır. Bu boşluğa da yevmiye maddesinin tarihi yazılır. Yevmiye defterinin bir sayfasında, aynı tarihli birden
fazla işlemin olması durumunda, bırakılan boşluğa tarih yazılmayarak "aynı tarih" anlamında "keza" (
) sözcüğü yazılır. Yukarıdaki tabloda sırayla numara verilmiş olan
kısımlara ise şu bilgiler yazılır. 1 rakamı ile gösterilen sütunlara kaydı yapılan muamelenin kuruş ve para olarak tutarı, 2 rakamı ile gösterilen sütuna bu muamelenin ait olduğu verecekli hesabın defter-i kebir sayfa numarası, 3 rakamıyla gösterilen genişçe alana
ise kaydı yapılan muhasebe işleminin açıklaması, 4 rakamıyla gösterilen sütunlara ise
muamelenin para ve kuruş olarak tutarı, 5 rakamıyla gösterilen sütuna alacaklı hesabın
defter-i kebir sayfa numarası, 6 rakamıyla gösterilen sütunlara ise muamelenin para ve
kuruş olarak yekün tutarı yazılır.396
Albert Manilier, ekseriyetle yazılan muhasebe kitaplarında 1 rakamı ile gösterilen sütunların iptal edilerek muhasebeleştirme yapıldığını ifade eder. Yapılan bu işlemin
yevmiye defterinin doğru bir şekilde yazılmasını güçleştirdiği gerekçesi ile eleştiri.
Çünkü normalde bu sütunlar varken her günlük işlemin sonunda veya sayfa sonunda
işlemlerin eşit olarak devam ettiği görülebilirken bu sütunlar olmadan yapılan işlemlerde ise yapılan hatalar ancak ay sonunda yapılan ay mizanı çalışması ile görülebilmektedir. Bu nedenle, yapılan bu hatanın düzeltilmesi, yevmiye defterinin bir çok yerinde
düzeltmeyi gerektireceği için uygulanan yöntemin düzenli bir muhasebe yapılmasına
396
Albert Manilier, "Age", s. 27-28
112
imkan vermeyeceği düşüncesindedir. Yevmiye defterinin borç ve alacak yekünlerinin
eşit olması yapılan işlemlerde hatanın olmadığı, fakat fark olması halinde de yapılan
işlemlerde hatanın olduğuna işaret eder.397
Usul-i muzaafda yevmiye defteri yazılırken hangi tip hesabın önce yazılacağı önemlidir. Bu sistemde yevmiye kaydı yapılırken verecekli hesap önce, alacaklı hesap sonra
yazılmalıdır.398
Yukarıda anlatıldığı tarzda yevmiye defteri yazımını Albert Manilier'in eserinden
alacağımız aşağıdaki örnekle gösterelim. Bu örnekteki ilk iki işlem bir hulasa defterinin
oluşturulması, bir nevi açılış fişi veya bilanço işlemidir. Örneğin:
"1297 senesi kanun-i sanisinin birinci günü Derseadet tüccarından Rıza Efendi namında farz olunan bir tacirin evvela mevcüdat ve deyünatını mebni bir hulasa yapılması
lazım gelir.
Mevcudat
kuruş para
Emtia-i Umumiye Bedeli
20.000
Nakit
8.547 20
15 Şubat 97 Vademle Selanik Üzerine Sent 1
3.250
Mefruşat ve Alet Edevat Ticariye Bedeli
1.745
33.542 20
Deyunat
kuruş para
15 Mart 1298 Bilet
6.000
Bu verilerden hareketle oluşturulacak olan tüccardan Rıza Efendinin hulasa defteri
aşağıdaki yevmiye kaydında gösterildiği gibidir.
Mevcudatı - Varlıkları
397
398
Albert Manilier, "Age", s. 28
Albert Manilier, "Age", s. 29
113
Tablo: 3.22: Albert Manilier Anlatımına Göre Yazılmış Yevmiye DefteriVarlık (Orijinal Ek-14)
Sayfa:1
1 Kanun-i Sani 97
Zirdekiler Boçludur Sermayeye
Sermaye olarak vazığ olunmuşdur
Dakik
Numara Çuval Beheri
100 100 200-1
20.000
20.000
Sandık
8.547
20
Nakit
8.547
20
Bedeli Tahsil
Olunacak Senedat
3.250
3.250
15 Şubat 97 Selanik Üzerine
1.745
Mefruşat
Mağaza için vazig olunan eşya
33.542
20
1.745
33.542
20
33.542
Kaynak: Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 30
Deyunatı - Borçları (Kaynakları)
Tablo: 3.23: Albert Manilier Anlatımına Göre Yazılmış Yevmiye Defteri Kaynak (Orijinali Ek-15)
Sayfa:1
2 Kanun-i Sani 97
Sermaye Bedeli Tediye Olunacak
Senedata
Deynimden dolayı. 15 Mart 98 tarihinde tediye olunmak üzere Selanikte
Hasan Efendiye
6.000
Bilet Numara
1
6.000
6.000
6.000
Kaynak: Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 31
114
6.000
20
Yine Rıza Efendi mağazasındaki emtiadan peşin akçe ile Hasan Efendi namında birine beheri 230 kuruş olmak üzere 50 çuval Selanik çukası satmış olduğu fazr edilerek
yevmiye kaydı aşağıdaki gibidir.
Tablo: 3.24: Albert Manilier'in Anlatımına Göre Peşin Emtia Satışı Yevmiye Kaydı (Orijinali Ek-16)
Sayfa:1
5 Kanun-i Sani 97
Sandık Emtia-i Umumiyeye
Peşin akçe ile hasan efendiye satılmıştır.
Beher Çuval
Selanik Dakik 230
50
Numara
50-1
15.000
15.000
15.000
15.000
15.000
Kaynak: Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 32
Bu örnekte, satış yapıldığı için nakit alındı, kasa aldık bu nedenle sandık hesabı
medyun (zimmet), emtia hesabı verdi bu nedenle de emtia hesabı deyn (matlup) olarak
yazılır. "Sandık Emtia-i Umumiyeye" şeklinde muhasebeleştirilir.
Modernleşme ile uygulamasına başlanan yeni muhasebe usulüne göre tutulmuş
1323/1907 yılına ait orijinal bir yevmiye defteri örneği sayfasına ekler içerisinde (Ek17) yer verilmiştir.
Bu yevmiye defteri örneği incelendiği zaman günümüz yevmiye defterinden farklı
olmadığı görülür. Ancak alfabe kullanımı ve yazımı sağdan sola olması nedeni ile bazı
farklılıklar içerir. Yevmiye defteri beş sütundan oluşmaktadır. Birinci sütunda "hesap
numarası", ikinci sütunda "madde numarası", üçüncü sütunda "muamelat", dördüncü
sütunda "matlub" ve beşinci sütunda da "zimmet" bilgisine yer verilmiştir. Yevmiye
defter yazılırken ana tanımlar koyu ve kalın bir kalemle yazılır. Bu defterin her sayfanın
ilk işlemi olarak, "nakli yekün" yazılarak karşısına bir önceki sayfadan nakledilen tutarlar, son işlemi olarak da "yekün" yazılarak bir sonraki sayfaya nakledilecek, önceki sayfadan nakledilen tutarı da içerecek şekilde, sayfanın toplam tutar yazılır. Muamelat sü-
115
tununun ortasına gelecek şekilde yevmiye kaydının tarihi yine aynı satırda olmak şartıyla madde numarası sütununa da o yevmiye numarasının kaçıncı yevmiye olduğunu gösterir yevmiye madde numarası koyu ve kalın bir kalemle yazılır. Hesap numarası sütununa yevmiye kaydında yer verilen hesapların defteri kebirde kayıtlı olduğu sayfa numarası açık ve ince bir kalemle yazılır. Muamelat kısmına yevmiye kaydına ilişkin hesap isimleri ve bu hesaba konu işlemlere ilişkin açıklamalara yer verilir. Yevmiye kaydı
yazılırken hesap isimleri kalın ve koyu bir kalemle, hesaplara kaydı yapılan muamelenin açıklamaları ise ince bir kalemle ve açık olarak yazılır. Burada ilk yazılan hesap
zimmet (borç), ikinci yazılan hesap da matlup (alacak) hesabıdır. Yevmiye kaydı yazılırken yazım disiplini açısından daima borç ve alacak sırasına riayet edilir ve yazım merasimlerine uyulur. Zimmet ve matlup sütunları da kendi içinde kuruş ve para olmak
üzere ikişer sütuna ayrılır. Zimmet sütununa borçlu hesap tutarı kuruş ve para olarak,
matlup sütununa da alacaklı hesabın tutarı kuruş ve para olarak yazılır. Defterin son
sayfasında ilgili makamlarca defterin kapanış tasdikine ilişkin mühür ve tasdiki gerçekleştiren kişi ve makama ait bilgilere yer verilir. Böylece deftere sonradan işlem ilave
edilmesinin önü kapatılmış olur. Bu örnekler yevmiye defterinin her sayfasına sayfa sıra
numarasının verildiğini ancak defterin yapraklarının tasdikine ilişkin bir bilgiye defterin
sayfalarında yer verilmediği görülür.399
Bu defterde uygulanan yazım merasimlerinin, çift girişli muhasebe sistemine ait ilk
uygulamaların anlatıldı kitaplardaki yazım merasimlerinden farklılaştığı görülmektedir.
İlk anlatımlar "Kasa Emtia-i Umumiyeye", "Zirdekiler Kasaya" veya "Emtia-i Umumiye
Zirdekilere" gibi ifadelerle yazılan yevmiye defterinde birinci sözcük borçlu hesabı,
ikinci sözcük alacaklı hesabı ifade etmekte iken (Tablo:3.15, Tablo:3.16 ve Tablo:3.17),
ilerleyen zamanlarda yazılan defterlerde ise borç ve alacak satırlarının farklılaştığı ve
birinci satırın borçlu hesap, ikinci satırında alacaklı hesap olarak yazıldığı görülür (Ek17). Yine borç ve alacak tutarlarının yazımı da farklılaşmıştır. İlk uygulamalarda borçlu
ve alacaklı hesap tek satır yazıldığı gibi, bu hesaplara ilişkin tutarlarda bunu karşısına
tek satır olarak yazılmakta iken ilerleyen zamanlardaki uygulamalarda borçlu ve alacaklı hesabın farklı satırlara yazdıkları gibi bunların tutarlarını da yine hesapların karşısına
yazılarak tek rakam yerine iki rakam yazımına başlanmıştır.
399
B.O.A. Fon Kodu: T...d..., Defter No:294
116
Bu bilgiler muhasebe uygulamalarının dinamik olduğunu, tarihi süreç içerisinde sürekli değiştiğini ortaya koymaktadır.
3.6.6.6. Defter-i Kebir veya Muhasebat-ı Cariye Defteri
Defter-i kebir defteri, Osmanlı Ticaret Kanununa göre tutulması zorunlu olan defterler arasında sayılmamış olup tutulması ihtiyari olan bir defterdir. 400 Ancak bu defter
modernleşme ile birlikte geçiş yaptığı usûl-i muzaaf (çift girişli) muhasebe sistemi için
temel defterlerdendir.401 Bu deftere, yevmiye defterine günlük olarak yazılmış olan işlemler aktarılır.
Dönemin ilk muhasebe kitaplarının yazarlarından Fardis Efendi yazdığı "Usul-i Defteri" isimli muhasebe kitabında bu defteri şöyle tarif eder. "Defter-i kebir tacirin kendi
makamına kaim şahs-ı itibari olunan muhasebat-ı umumiye ve cariyesini havi olduğundan maada tacirin ahz ve i'ta eylediği bilcümle zevatın muhasebat-ı cariyelerine şamil
olduğu cihetle buna muhasebat-ı cariye defteri dahi tabir olunabilir ise de defter-i kebir tabiri daha muhtasar olduğundan..."
"Defter-i kebirde mukayyet bilcümle mevad (madde) yevmiye defterinden hulasa
vechile menkul olup yevmiye defterinde usûl-i muzaafa vechile her bir muamele-i
kuyudiye için bir alacaklı ile bir verecekli gösterildiği misillü defter-i kebirde dahi her
bir madde ayrı ayrı hem alacaklının hem vereceklinin hesabına kayıt ve terkim olunmak
lazımdır."402
Defter-i kebir defteri, tüccarın şahsı yerine ikame edilen, temsili hesaplar üzerinden
tüccarın, bilcümle tüccar ile yaptığı, aldığı ve verdiği, işlemlerinin kendileri adlarına
açacakları bir cari hesap ile kaydettikleri defterdir. Fardis Efendi, bu nedenle bu defterin
cari hesap defteri olarak da isimlendirildiğini ifade eder. Defter-i kebirde kayıtlı tüm
işlemler yevmiye defterinden aktarılan işlemler olduğu, bu nedenle yevmiye defterinde
her bir kayıt için var olan bir alacaklı ve bir de borçlu hesap için defter-i kebire bir hesap açılarak kaydedildiğini ifade eder.
Ahmed Ziya da "Muhtasar Usûl-i Defteri" isimli yazdığı muhasebe kitabında bu defter ile ilgili şu bilgilere yer verir. "Yevmiyede münderiç muamelatı kendi hesaplarına
400
Ahmed Raşid, "Age", s. 229-230
Ahmed Ziya, "Age", s. 5
402
Fardis, "Age", s. 29
401
117
tevzii edilmiş olarak havi bulunur"403 denilerek, yevmiye defterine sistemli olarak yazılan bilgilerin bu deftere, ilgili cari hesaplarına veya defteri kebir hesaplarına dağıtımı
yapılarak yazıldığı bir defter olarak tanımlanır.
Bu defter yazılırken, yevmiye defterindeki alacaklı ve borçlu olarak yazılan her hesap, şahs-ı hakiki veya şahs-ı manevi, için ayrı ayrı hesap açılır. Açılan hesaplar zimmet
ve teslimat veya verecek ve alacak olmak üzere iki kısma ayrılmış olarak, her hesap için
defteri kebirde karşılıklı olmak üzere iki sayfa tahsis edilir. Açılan her hesaba ahz (kabul) eylediği her türlü kıymeti zimmet (verecek) ve i'ta eylediği her türlü kıymet de teslimat (alacak) kaydedilir. Böylece bir tacir, ticari ilişkide bulunduğu kişilerin durumu
hakkında bilgi almak istediği zaman, kendileri için açılmış olan hesapların zimmet ve
teslimatı toplamlarını yek diğeri ile mukayese ederek ne kadar alacaklı veya verecekli
olduğu hususunda hemen bilgi sahibi olur.404
Defter-i kebirin tüm sayfaları numaralı olup karşılıklı sahifelere aynı numara, ancak
yaprak çevrildikten sonra müteselsil sıra numarası verilir. Bu defterde her bir hesap için
bir isim verilir ve isim olarak da hangi kişiye, menkule veya gayrimenkule ait ise onun
ismi yazılır. Defterin sol sayfasının soluna zimmet veya verecek, sağ sayfasının sağ tarafına ise teslimat veya alacak yazılır. İlk dönemde yazılan eserlerde defter-i kebirin
şeklide etraflıca tarif edilmiş ve defterin sayfaları kaç sütün olduğu, hangi sütunlara
hangi bilgilerin yazılacağı, işlemlerin nasıl bir kalemle yazılacağı, hesap isimlerinin
altının nasıl çizileceği gibi bilgilere yer verilmiştir.405
Yevmiye defteri yazılırken, açılış maddesinde olduğu gibi, zirdekiler (aşağıdakiler)
sermayeye veya sermaye zirdekilere (aşağıdakiler) yine emtia-i umumiye zirdekilere,
zirdekiler kasaya şeklinde yevmiye maddeleri olabilir. Bu, birden fazla verecekli hesabın bir alacaklı hesap, yine birden fazla alacaklı hesabın bir verecekli hesap karşılığında
muhasebeleştirilmesi durumudur. Zirdekiler olarak ifade edilen ve altında yazılı olan
hesapların tutarlar ilgili hesapların defter-i kebir sayfalarına yazılarak nakledilir.406
Yazım işlemi yapılırken borçlu ve alacaklı hesapların isimlerinin yazılı olduğu satırın
hizasına bir hat çizilip bu hattın üstüne verecekli hesabın (borçlu hesap) defter-i kebir
sayfa numarası, çizilen hattın altına da deyn hesabın (alacaklı hesabın) defter-i kebir
403
Ahmed Ziya, "Age", s. 6
Fardis, "Age", s. 29-30; Albert Manilier, "Age", s. 41
405
Fardis, "Age", s. 30; Ahmed Ziya, "Age", s. 35; Albert Manilier, "Age", s. 41
406
Fardis, "Age", s. 31-32
404
118
sayfa numarası yazılır (3/5 gibi). Eğer yevmiye maddesi yukarıda örneklendiği, zirdekiler kasaya, gibi çok borçlu ve bir alacaklıyı içeriyorsa çizilen hattın üstü boş bırakılıp
çizilen hattın altına alacaklı hesabın defter-i kebir sayfa numarası yazılır ( . / 8 gibi).
Yevmiye maddesi, kasa zirdekilere, gibi bir borçlu ve birden çok alacaklı hesabı içeriyorsa, çizilen hattın üstüne borçlu hesabın defteri kebir sayfa numarası yazılır ve çizilen
hattın altı boş bırakılır ( 8 / . gibi). Bu yazımda boş bırakma bir nokta işareti ile yapılır.
Zirdekiler ifadesi ile işaret edilen ve ilgili yevmiye maddesinde isimleri, işlem mahiyeti
ve karşılarında tutarları yazılı olan hesaplar defter-i kebire aktarılırken ilgili hesabın
yevmiye defterindeki isminin başına defter-i kebir sayfa numarası yazılır.407
Defter-i kebirin şekli aşağıdaki gibidir.
Tablo: 3.25: Defter-i Kebir Levha Örneği
Sayfa No:1
Sayfa No:1
Hesabın Adı
Verecek
A
B
C
D
E
F
G
Alacak
H
I
J
K
Kaynak: Bu tablo Fardis'in "Usûl-i Defteri" isimli eserinin 114 ve 115. sayfasında yer alan bilgilere
göre tarafımızdan hazırlanmıştır.
Bu tabloda A sütununa hesabın verecekli işlemlerinin tarihi, B sütununa hesabın verecekli işlemlerinin açıklaması, C sütununa hesabın verecekli işlemlerinin yevmiye defteri sahife numarası, D sütununa hesabın verecekli işlemlerin yevmiye madde numaraları, E sütununa hesabın verecekli işlemlerinin kuruş olarak tutarı ve F sütununa ise hesabın verecekli işlemlerinin para olarak tutarı yazılır. Tablonun G, H, I, J, K ve L sütunlarına da hesabın verecekli kısmında açıklanan işlem tipleri hesabın alacaklı kısımları için
yine aynı sıra ile yazılır.408
Defteri kebir yazılırken de yevmiye defterinde olduğu gibi, kazıntı ve silintiye yer
verilmemesi gerekir. Defter-i kebirde yapılan yazım hatalarının düzeltilmesi de yine
407
408
Fardis, "Age", s. 33
Fardis, "Age", s. 115
119
L
belirlenmiş kurallar içerisinde yapılabilmektedir. Sehven yapılan yazım hataların da
düzeltilmesi belirli prosedürler çerçevesinde yapılmaktadır. En çok yapılan hata tipleri
olarak alacak yazılması gerekirken verecek veya verecek yazılması gerekirken alacak
yazılması sayılabilir. Yine defter yazılırken satırlar arasında boş alan bırakılmaması ve
son işlemden sonra defterin sayfasının kapatılması gerekir. Yapılan hatanın düzeltilmesi
şöyle yapılır. Eğer bir işlem verecek yazılması gerekirken alacak yazılmış ise, hatalı
olarak yazılan satırın üzerinde hiç bir kazıntı ve silinti yapılmaz. Hatalı işlemin yanına,
görülür bir yerine sehven hatalı yazıldığına dair bir işaret konur. Alacak yazılan işlemin
iptali için tersini, yani aynı işlem verecekli olarak yazılır, yazılan bu işlem hatalı yazılan
işlemi iptal eder. Bunun da yanına iptal için olduğuna dair bir işaret konur. Doğru işlem
olarak üçüncü defa doğrusu yazılır. Eğer hata yevmiye defterinde yapılmış ise yevmiye
defterinin düzeltilmesi kuralları çerçevesinde düzeltmesi yapılır ve her iki işlem de defter-i kebire aynen aktarılır.409
Aşağıda defter-i kebir defterinin yazım şeklini ortaya koymak için Fardis Efendi'nin
eserinden alınmış örneğe, transkrip ederek yer verilmiştir. Örneğimiz bir gerçek kişinin
defter-i kebir defterindeki cari hesabıdır. Bunu yaparken de defterin alacak ve verecek
sayfaları ayrı ayrı yazılarak gösterilmiştir. Bu örneklerde sütun başlıkları tarafımızdan
yazılmış olup, eserin başka kısımlarındaki açıklamalarda anlatılmakla birlikte kitaptaki
örneklerin aslında yer verilmemiştir.
Defter-i kebirin alacak kısmı.
409
Fardis, "Age", s. 34
120
Tablo: 3.26: Yazılmış Defter-i Kebir Levha Örneği (Alacak Kısmı) (Orijinali
Ek-18)
Sayfa No: 1
Edirne'de Mukim Ferhad Efendi
Alacak
Yvm.
Açıklama
Tarih
Sayfa
No
Yvm.
No
Para
Kuruş
Bedeli Tediye Olunacak Senedat-ı
Nakidye
19 Kanun-i
Sani
Fi 30 Nisan ... tarihinde benim emrime
9
5
100.000
00
15
15
15.000
00
115.000
00
155.000
00
270.000
00
tediye olunmak üzere muma ileyhin verdiği
9 numaralı tahvil
Cağfer Efendiden
8 Şubat
Hesabıma mahsup olunmak üzere muma
ileyhin verdiği poliçe
Mizan-ı Hariciyeden
1 Mart
34
15
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defteri", s. 114
Defter-i kebirin verecek kısmı.
Tablo: 3.27: Yazılmış Defter-i Kebir Levha Örneği (Verecek Kısmı) (Orijinali Ek-19)
Sayfa No: 1
Edirne'de Mukim Ferhad Efendi
Verecek
Yvm.
Tarih
Açıklama
Sayfa
No
1 Kanun-i
Sani
4 Şubat
1 Mart
Yvm.
No
Para
Kuruş
Sermayeye
Bugünkü tarihli tanzim olunan hulasa defte-
2
11
250.000
00
20.000
00
270.000
00
155.000
00
ri mucibince muma ileyhin deyni
Hesabat-ı Müteaddideye
20 Sandık şekerden dolayı
Mizan-ı Dahiliye
Müceddiden zimmetine kayıt olunan
Kaynak: Fardis, "Usûl-i Defter", s. 115
121
13
24
15
Yukarıda anlatıldığı gibi yevmiye defterindeki her hesap için defter-i kebir de açılan
hesapların mizan olarak isimlendirilen tasnifli bir tablosu çıkarılır.
3.6.6.7. Mizan410
Mizan, yevmiye defterine kaydedilen işlemlerin yevmiye defterindeki hesapları adına
defteri kebirdeki cari hesaplarının zimmet ve matlubunun veya verecek ve alacaklarının
toplamlarının tasnifli bir şekilde raporlandığı defterdir. Yevmiye defteri yazılırken borç
ve alacak hesaplarının eşit olması nedeni ile mizanın da borç ve alacak toplamları eşit
olur.
Fardis Efendi "Usul-i Defteri" isimli muhasebe kitabında mizanı şöyle anlatır:
"Mizan muvazene tabir olunan keyfiyet bir muamele-i hesabiyedir ki onun vasıtasıyla
tacir amil ve mamulünü yani bilcümle mevcudat ve matlubat ve zimmetinin miktar ve
derecesini anlar."
"Mizan iki nev'i olup biri her ayda tanzim olunan ay mizanı ki defter mizanı dahi
tesmiye olunabilir ve diğeri muhasebatın mizan-ı umumiyesidir."411
Ahmet Ziya'da "Muhtasar Usul-i Defteri" isimli muhasebe kitabında mizanın tanımını vermeyip daha çok onun teknik özelliklerini vererek anlatmıştır. Buna göre: "Burada görülüyor ki yevmiyede bir madde olarak muharrer ... kuruşluk bir muamele defter-i kebirde bir hesaba zimmet diğer hesaba matlup kayıt ... olunabilir... Demek oluyor
ki yevmiye de muharrer mebaliğ defter-i kebirde iki defa kayıt olunarak bu halde yevmiye sütunlarının cem'an yekünleri ile defter-i kebir levhalarının zimmet ve matlup
yekünleri yani üç yekün birbirine musavi olacaktır, işte bu tesviye defterine mizan ve
muvazenesinden ibaret olup eğer bir veya ikisi diğerine ve alel husus yevmiyenin sahih
bulunan yekününe müsavi olmaz ise tahrirde hata vaki olduğu anlaşılıp bunda ne yüzden ve ne suretle vaki olduğunu aramak vacibe-i zimmettir.412
Ahmet Ziya burada bir mizanın teknik özelliklerinin neler olduğunu, yevmiye defteri, defter-i kebir ve mizan defterinin ilişkisinin nasıl olduğunu, yapılan muhasebenin
doğruluğunu veya yanlışlığının bu üç defterin toplam tutarların birbirine işit olup ol-
410
Mizan: Vezin aleti, terazi, ölçü aleti, ölçek; Şemseddin Sami; "Age", s. 812; F. Devellioğlu, "Age", s.
655
411
Fardis, "Age", s. 36
412
Ahmed Ziya, "Age", s. 38
122
mamasına göre ölçüldüğünü ortaya koyar. Buna göre yevmiye defterinin son toplamı ile
defter-i kebir levhalarının zimmet ve matlup toplamlarının eşit olması gerekir.
Ahmet Ziya bizlere yapılan bu muhasebenin doğruluğunun denetlenebilmesi için bir
cetvele ihtiyaç olduğunu ifade ederek aşağıdaki mizan cetvelinin şeklini verir ve bu cetvelin mahiyetini anlatır.
Tablo: 3.28: Mizan Örneği Şablonu
..... 12 Senesinin .............. Ayına Mahsus Muvazenedir
F
E
D
C
B
A
Kaynak: Ahmed Ziya, "Muhtasar Usûl-i Defteri", s. 38
Hazırlanan bu mizanın başına gün ay ve yılını içerecek şekilde tarihini yazdıktan
sonra defter-i kebirin açılıp, sırasıyla defterde yer alan cari hesapların mizana aktarılması gerektiği bilgisini verir. Buna göre A sütununa hesabın defter-i kebirdeki levha numarası (sayfa numarası) yazılır, B sütununa hesabın ismi yazılır, C sütununa bu hesabın
zimmet tutarını toplam olarak yazılır, defter-i kebirde cari hesabın zimmet sütunun altına bir çizgi çekilerek aynı toplam defter-i kebire de yazılır, D sütununa bu hesabın matlup tutarı toplam olarak yazılır, defter-i kebirde cari hesabın matlup sütunun altına bir
çizgi çekilerek aynı toplam defter-i kebire de yazılır, eğer bakılan hesabın zimmeti matlubundan fazla ise arasındaki fark E sütununa yazılır ve eğer matlup zimmetinden fazla
ise fark F sütununa yazılır. Defter-i kebirde açılmış tüm cari hesap sonuçları aynı şekilde mizan cetveline aktarılır ve C, D, E ve F sütun toplamları cetvelin altına yazılır. C ve
D sütun toplamları ile yevmiye defterinin nihai sütun toplamı birbirine eşit olması gerekir. Bu eşitlik yapılan kayıtların doğruluğunu teyit eder. Aynı şekilde E ve F sütunlarının toplamı da birbirine eşit olması gerekir. Çünkü bu hesaplardan birinin alacağını
mutlaka diğerinin verecek olduğundan bu sütunlarında eşit olması gerekir.413
413
Ahmed Ziya, "Age", s. 38-39; Fardis, "Age", s. 36-38
123
3.6.6.7.1. Aylık Mizan
Aylık mizan işletmenin, muhasebe işlemlerinin doğruluğunun aylık olarak kontrol
etmek için çıkarılır. Aylık mizan yevmiye defterindeki işlemlerin defter-i kebire doğru
bir şekilde aktarılıp aktarılmadığını kontrol imkanı veren bir işlemdir. İşletmenin muhasebe işlemlerinin sıhhat ve salimen devam edip etmediğini anlamak için aylık mizan
çıkarılır. Yukarıda da izah edildiği gibi mizanın zimmet ve matlup toplamları ile yevmiye defterinin toplamının eşit olması gerekir. Bu üç toplam eğer eşit değil ise bu tutarların birisinde hata var demektir. Böylece her ay tertip ve tanzim olunan aylık mizan ile
işletmenin muhasebesi kontrol edilir. Hazırlanan bu mizan düzenli olarak bir deftere
yazılır. Aylık mizanda görülen hatanın kolay bulunabilmesi için şöyle bir yol izlenir.
Yevmiye defterinin toplamı ile aylık mizanın zimmet ve matlup toplamları eşit olması
gerekir. Bu üç tutar eşit değil ise tutarların yevmiye defterinden defter-i kebire doğru
aktarılıp aktarılmadığı ve defter-i kebirde hesapların zimmet ve matlup toplamlarının
doğru yapılıp yapılmadığı kontrol edilir ve her kontrol işleminde kontrol edilen işlemin
yanına kontrol edildiğini gösterir bir işaret konur. Eğer aylık mizanda iki tutar eşit ve
üçüncüsü farklı ise farklı olan tutarı oluşturan kalemler üzerinde hata aranması gerekir.
Yine üç tutarda birbirinden farklı ise hatanın o ayın tüm işlemleri üzerinde aranması
gerekir.414
Aylık mizanın önemi işlemlerdeki hataların zamanında öngörülüp tespit edilebilmesine imkan vermesi açısındandır. Böylece muhasebe işlemleri her ay kontrol edilerek
sürdürülmesi sağlanmış olmaktadır. Aksi halde hatanın bir yıllık işlem içerisinde aranması gerekir. Ay mizanının bir değer faydası da tacirin alacak ve borcunu takibinde
muhataplarına ne dereceye kadar güvenebileceğine de açıklık getirir.
3.6.6.7.2. Genel Mizan veya Muhasebatın Mizan-ı Umumiyesi
Genel mizan içeriği tüccarın varlık ve bu varlığının kaynaklarını doğru ve kesin bir
şekilde ortaya koymak için hazırlanır. Bu nedenle bu mizana kesin mizan da diyebiliriz.
Yine bu mizan, bugün bilanço diyebileceğimiz hulasa defterinin hazırlanmasına da kaynaklık etmektedir.415
414
415
Fardis, "Age", s. 38
Fardis, "Age", s. 39
124
Yine genel mizan üzerinde yapılan ve bugün envanter çalışması olarak isimlendirebileceğimiz değerleme ve sayım sonuçlarının muhasebeleştirilmesi neticesinde kesin mizana ulaşılabilmektedir. Burada bu çalışmaların nasıl yapıldığına dair bilgiler verilecektir.
Burada yapılan çalışmalar değerleme ve envanter çalışmaları olmaktadır. Yevmiye
defterinden defter-i kebire aktarılan tutarların netleştirilmesi bu çalışmanın konusudur.
Defter-i kebire aktarılan tutarların bazı muhasebe işlemleri ile kesinleştirilmesi ve bu
tutarların eşitlenmesi gerekmektedir. Bu işlemler burada bir hesabı kapatmak olarak
ifade etmekteyiz. Bir hesabın kapatılması bu hesabın zimmet ve matlubunun eşitlenmesi
demektir.
Bu işlemler yapılırken bazı hesaplar açısından hesapların zimmet ve matluplarındaki
tutarların doğru olduğunun denetlenmesi ve zimmet veya matlup tespit edilmesi yeterli
iken bazı hesaplarda bunu yapmak yeterli değildir. Örneğin; kasa, emtia-i umumiye,
tahsil olunacak senedat-ı nakdiye, emlak ve ev eşyalarının mizanını yapmak için tutarların kontrol edilmesi yeterli değildir. Bu hesaplar için mizanın yapılabilmesi için bugün
envanter çalışması dediğimiz çalışmanın yapılması gerekir. Mesela kasa hesabından
muhtelif kişilere yapılması gereken ödemeler yapılmış ama küsuratları kasada kalmış
olabilir, kasa fazlası veya noksanlığı diye ifade edebileceğimiz işlemler olabilir. Yine
emtia-i umumiye hesabının zimmetine kaydedilmiş emtiadan bir kısmı satılmış olabilir,
stoktaki malın değerinin muhasebeleştirilmesi yapılması gerekir. Yine tahsil olunacak
senedat-ı nakdiye hesabındaki küsurat farklarından kaynaklanan farklar olabilir, bunların muhasebeleştirilmesi gerekir. Yine esas-ı beyt-i hesabına kaydedilen mefruşat ve
demirbaşların bir miktarı kırılmış, eskimiş olduğu için tükenmiş olabilir, kalanları halen
bulunduğu için bunların muhasebeleştirilmesi gerekir. Yine emlak hesabında bulunan
emlakin kıymetinde düşme veya artma olabilir, bu nedenle bu azalış ve artışın da muhasebeleştirilmesi gerekir. Bu hesaplar ile ilgili muvazene işlemi yapılmadan önce kesin
olmayan mizan hazırlanıp tacirin tüm varlıkları defter-i kebirden aktarılarak kayıtlı değerleri üzerinden yazılır, ancak emtia ve esas-ı beyt-i emlakı gibi kıymetlerin ise değişime açık olan değerleri cari değerleri üzerinden kaydedilir.416
Mizan tanzim olunduktan sonra zimmet ve matluplarındaki kayıtlı hesapların meblağlarının oluşturulup netleştirilince bu hesaplar kar ve zarar, sermaye ve mizan-ı harici
ismiyle anılan hesaplar vasıtasıyla karşılaştırılıp eşitlenir.417 Modernleşme süreciyle
416
417
Fardis, "Age", s. 39-40
Fardis, "Age", s. 40
125
geçilen bu muhasebe sisteminin günümüz muhasebe sisteminden bazı farklılıklarının
olduğunun belirtmek gerekir. Şöyle ki; bu sitemde bir gelir tablosu yoktur. Sadece bir
bilanço kalemi olan kar ve zarar hesabı vardır. Burada bir gelir tablosu hesabı olan satışlar, satışların maliyeti, mal iadeleri ve ıskontoları gibi hesaplar yoktur. Bu nedenle emtia-i umumiye hesabının dönem sonu envanter işleminin muhasebeleştirilmesi önem arz
etmektedir. Yine yıpranma ve eskime payı olarak ortaya çıkan işlemlerin ve amortisman
hesabı gibi bir hesabın olmaması nedeni ile bu tür varlıklardaki değer aşınması ve değer
artışı gibi işlemlerin muhasebeleştirilmesi de önem arz etmektedir.
Emtia-i Umumiye Hesabının Netleştirilmesi
Emtia-i umumiye hesabının netleştirilmesi önem arz etmektedir. Çünkü hem satın
alınan, hem de satılan emtia tutarları emtia-i umumiye hesabında muhasebeleştirilmektedir. Emtia-i umumiye hesabındaki tutarların netleştirilmesi yapılırken bu hesabın
zimmetinde ve bir önceki yıldan mağazaya devreden emtia ile yılı içinde satın alınan bir
yıllık emtia tutarın toplamı, yıl içerisinde satışı yapılan ve emtia-i umumiye hesabının
matlubunda bulunan tutarların toplamı ve yıl sonunda mağazada bulunan emtia tutarının
birlikte değerlendirilmesi gerekir. İşletme bu alım satım faaliyetinde kar veya zarar edebilmektedir. Bu nedenle netleştirme yapılırken her iki duruma da dikkat etmek gerekir.
Emtia-i umumiye hesabının muvazenesi kar ve zarar olmak üzere iki duruma göre
ele alınır.
Konunun anlatımında Ahmet Ziya'nın "Muhtasar Usul-i Defteri" defteri isimli eserindeki tutarları örnek olarak kullanılmıştır.418
Örnek:1) Emtia-i umumiyeden kar olması hali. Emtia-i umumiye hesabının zimmeti
toplamı 10.000 kuruş, emtia-ı umumiye hesabının matlubunda yer alan ve satışlar nedeni ile yazılan tutar 8.000 kuruş ve yıl sonunda mağazada mevcut olan emtia tutarı ise
5.000 kuruş olsun.
418
Satılan eşyanın tutarı
:8.000 kuruş
Mağazada mevcut olan tahmini ve takdiri edilen emtianın kıymeti
:5.000 kuruş
Yekün Tutar
:13.000 kuruş
Emtia-i umumiye hesabının zimmeti
:10.000 kuruş
Zuhur eden (ortaya çıkan) kar
:3.000 kuruş
Ahmed Ziya, "Age", s. 47-49; Benzer örnek çalışmalar için Ahmed Ziyaeddin, "Age", s. 37
126
Bu işlemin muhasebe kaydı ise "emtia-i umumiye hesabının zimmetine ve kar ve ziyan hesabının matlubuna" şeklinde olup aşağıdaki gibidir.
Tablo:3.29: Emtia-i Umumiyenin Netleştirilmesi Kaydı - Kar Olması Durumunda
S
Emtia-i Umumiye Kar ve Ziyana
A
Emtia hesabının muvazenesi nedeniyle
3.000 kuruş
Kaynak: Ahmed Ziya, "Muhtasar Usûl-i Defteri",47 Tanımı Esas Alınarak Tarafımızdan Hazırlandı.
Örnek:2) Emtia-i umumiyeden ziyan olması hali. Emtia-i umumiye hesabının zimmeti toplamı 10.000 kuruş, emtia-ı umumiye hesabının matlubunda yer alan ve satışlar
nedeni ile yazılan tutar 3.000 kuruş ve yıl sonunda mağazada mevcut olan emtia tutarı
ise 5.000 kuruş olsun.
Satılan eşyanın tutarı
:3.000 kuruş
Mağazada mevcut olan tahmini ve takdiri edilen emtianın kıymeti
:5.000 kuruş
Yekün Tutar
:8.000 kuruş
Emtia-i umumiye hesabının zimmeti
:10.000 kuruş
Zuhur eden (ortaya çıkan) ziyan
:2.000 kuruş
Bu işlemin muhasebe kaydı ise "kar ve ziyan hesabının zimmetine ve emtia-i umumiye hesabının matlubuna" şeklinde olup aşağıdaki gibidir.
Tablo:3.30: Emtia-i Umumiyenin Netleştirilmesi Kaydı - Zarar Olması Durumunda
S
Kar ve Ziyan Emtia-i Umumiyeye
A
Emtia hesabının muvazenesi nedeniyle
2.000 kuruş
Kaynak: Ahmed Ziya, "Muhtarasar Usûl-i Defteri",47 Tanımı Esas Alınarak Tarafımızdan Hazırlandı.
Masraflar Hesabının Netleştirilmesi
Tüccarın bir yıl boyunca yapmış olduğu masraflar "masarifat-ı mumuiye" isimli bir
hesaptan ile yevmiye defterinde muhasebeleştirirler. Bu hesapta muhasebeleştirilen
tutarlar daha sonra defter-i kebir hesabına aktarılır. Defter-i kebir hesabının zimmet ve
127
matlup hesapları toplamları alınır. Zimmet toplamı farkı olan tutar "kar zarar hesabı"
ile tesviye edilerek kapatılır.419
Bu işlemin muhasebe kaydı ise "Kar ve ziyan hesabının zimmetine ve masarifat-ı
umumiye hesabının matlubuna" şeklinde olup aşağıdaki şekildeki gibidir.
Tablo:3.31: Masarifat-ı Umumiyenin Kar Zarara Devriyle Netleştirme
S
Kar ve Ziyan Masarifat-ı Umumiyeye
A
Masarifat-ı umumiye hesabının muvazenesi nedeniyle
XXX kuruş
Kaynak: Ahmed Ziya, "Muhtarasar Usûl-i Defteri",48 Tanımı Esas Alınarak Tarafımızdan Hazırlandı.
Alacakların Netleştirilmesi
Tüccar belirli bir tarih itibari ile hazırlamış olduğu kesin olmayan mizanında yer alan
alacaklarını da kontrol eder. Alacaklarının içerisinde tahsili mümkün olmayan olanlarını
tespit eder. Bu tür alacaklarını da "kar ve ziyan hesabı" ile tesviye edilerek kapatır.420
Bu işlemin muhasebe kaydı ise "Kar ve ziyan hesabının zimmetine ve ilgili borçlu
cari hesabın matlubuna" şeklinde olup aşağıdaki şekildeki gibidir.
Tablo:3.32: Alacaklar Hesabının Netleştirilmesi
S
Kar ve Ziyan Alanyada Mukim Hüseyin Efendiye
A
Alanyada mukim Hüseyin Efendi umumiye hesabının muvazenesi nedeniy-
XXX kuruş
le
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Esâs-ı Beytiye (Mefruşat) Hesabının Netleştirilmesi
Tüccarın ticarethanesinde kullandığı eşyanın, zaman içinde eskime, kırılma, kaybolma gibi sebeplerle sayısında azalma ve değerinde aşınma meydana gelmektedir. Bu
azalma ve aşınma tacir için zarar niteliğindedir. Bu tür aşınma ve azalmalar "kar ve ziyan hesabı" ile tesviye edilerek kapatılır.421
419
Ahmed Ziya, "Age", s. 49
Ahmed Ziya, "Age", s. 49
421
Ahmed Ziya, "Age", s. 49; Fardis, "Age", s. 43
420
128
Örneğin; tüccarın "esâs-ı beytiye" hesabının zimmeti 30.000 kuruş, matlubu 3.000
kuruş ve takdir edilen değeri ise 25.000 kuruştur. Buna ilişkin tablo aşağıdaki gibidir.
Tablo:3.33: Esâs-ı Beytiye Hesabında Kar Zarar Hesaplama
Zimmet
Takdir Edilen Değeri
Matlup
30.000 kuruş
3.000 kuruş
Ziyan
25.000 kuruş
2.000 kuruş
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Bu işlemin muhasebe kaydı ise "Kar ve ziyan hesabının zimmetine ve Esâs-ı Beytiye
hesabının matlubuna" şeklinde olup aşağıdaki şekildeki gibidir.
Tablo:3.34: Esâs-ı Beytiyenin Netleştirilmesi
S
Kar ve Ziyan Esâs-ı Beytiyeye
A
Esâs-ı Beytiye hesabının muvazenesi nedeniyle
2.000 kuruş
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Emlak Hesabının Netleştirilmesi
Tüccarın sahip olduğu emlakın değerinde zaman içinde farklılaşma olabilmektedir.
Bu gibi durumlarda tacirin sahip olduğu emlakın değerinin artması veya azalması yine
kar ve ziyan hesabı ile tesviye edilerek kapatılır.
Örneğin; tüccarın "emlak" hesabının zimmeti 60.000 kuruş, matlubu 15.000 kuruş ve
takdir edilen değeri ise 55.000 kuruştur. Buna ilişkin tablo aşağıdaki gibidir.
Tablo:3.35: Emlak Hesabında Kar Zarar Hesaplama
Zimmet
Takdir Edilen Değeri
Matlup
60.000 kuruş
15.000 kuruş
55.000 kuruş
Kar
10.000 kuruş
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Bu işlemin muhasebe kaydı ise "Emlak hesabını zimmetine ve kar ve ziyan hesabının
matlubuna" şeklinde olup aşağıdaki şekildeki gibidir.
129
Tablo:3.36: Emlak Hesabının Netleştirilmesi
S
Emlak Kar ve Ziyana
A
Emlak hesabının muvazenesi nedeniyle
10.000 kuruş
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Kar ve Ziyan Hesabının Tesviyesi
Tacir genel mizanındaki hesaplarının bakiyelerini netleştirmesinin sonucunda oluşan
lehe veya aleyhe farkları "kar ve ziyan" hesabının zimmeti veya matlubu ile netleştirerek tesviye eder. Böylece kar ve ziyan hesabının neticesi tüccarın o dönemdeki kar veya
ziyanını gösterir. Yıl sonunda kar ve ziyan hesabının matlubu zimmetinden fazla ise
kar, matlubu zimmetinden az ise ziyan var demektir. Bu hesap sermaye" hesabı ile tesviye edilerek kapatılır. Sermaye hesabındaki azalma ve artış kar ve ziyan hesabının
sermaye hesabının bir unsuru olmasındandır.422
Bu işlemin muhasebe kaydı ise kar olması durumunda "Kar ve ziyan hesabının zimmetine ve Sermaye hesabının matlubuna" ve ziyan olması durumunda ise "sermaye
hesabının zimmetine ve kar ve ziyan hesabının matlubuna" şeklinde olup aşağıdaki şekildeki gibidir.
Kar olması durumunda kar ve ziyan hesabının tesviye edilip kapatılması.
Tablo:3.37: Kar ve Ziyan Hesabının Tesviyesi - Kar Olması Durumunda
S
Kar ve Ziyan Sermayeye
A
Kar eden tacirin Kar ve Ziyan hesabının muvazenesi nedeniyle
XXX kuruş
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Ziyan olması durumunda kar ve ziyan hesabının tesviye edilip kapatılması.
Tablo:3.38: Kar ve Ziyan Hesabının Tesviyesi - Ziyan Olması Durumunda
S
Sermaye Kar ve Ziyana
A
Ziyan eden tacirin Kar ve Ziyan hesabının muvazenesi nedeniyle
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
422
Ahmed Ziya, "Age", s. 51; Fardis, "Age", s. 45
130
XXX kuruş
Tüccar genel mizanındaki hesapları, yukarıdaki örneklerinde görüldüğü gibi, var olan
fili durum ile veya takdir edilen değerleri ile defter-i kebirden aktarılan genel mizanındaki tutarları arasında farkların bulunduğunu tespit ettiğinde bu farkları "kar ve ziyan"
hesabının zimmet veya matlubu ile tesviye ederek kapatır.
3.6.6.8. Envanter veya Bilanço Defteri
Ticaret kanunun 4. maddesi her tüccarın kanunun 3. maddesinde sayılan defterlerinden başka bir defter daha tutmayı emreder. Envanter ismiyle anılan bu deftere tacir belirli bir zamandaki emtia, menkul eşya (demirbaş), gayrimenkul, borç, alacaklarını ihtiva eden genel durumunu toplu olarak yazar. Tacir defter-i kebirdeki tutarlarının kontrolünü yapar, tutarların doğruluğundan emin olduktan sonra envanter defterini yazar.423
Tacir her zaman defter-i kebir defterindeki bilgilere ihtiyacı vardır. Çünkü defteri
kebir sonuçları tacirin ilgili hesabın o an itibari ile mevcut durumunu ortaya koyar. Bu
nedenle yevmiye defterindeki işlemler zaman geçirilmeksizin defteri kebire geçirilir.
İşte tacir bu defterdeki tutarları toplayarak envanter veya bilanço diye isimlendirilen
tablo oluşturur. Tacirin bu tabloyu hazırlamaktan, işletmenin ziyana uğraması ihtimalinden dolayı, vazgeçemez. Çünkü bu tablo tacir için işletmenin bir zamandaki potansiyelini ortaya koyar.424
Dönemin yazılan muhasebe kitaplarında bu tablo farklı isimlerde anılmakla birlikte
az çok şekilsel farkları içermekle birlikte aynı muhtevaya işaret edecek şekilde sunulmuştur. Bazı muhasebe kitapları ayrıntılı bilgi vermekle birlikte, birçoğu genel bir tanımın ötesine geçmemiştir. Yine dönemin kitaplarında işletmenin "kar zarar" durumunu
ortaya koyacak bir tablonun olmadığını görüyoruz. Bu tablodan elde edilebilecek bilgiler için, kar zarar hesabının defteri kebir levhasındaki bilgiler kullanılmaktadır. Bununla
ilgili istisnai bir çalışmaya Alber Manilier'in "İlaveli Usâl-i Defter-i Cedid" isimli muhasebe kitabında yer verilmiştir. Bu nedenle çalışmamızın bu bölümü ile ilgili olarak bu
eserdeki tabloların transkrip edilmiş örneğinden istifade edilmiştir. Bu kapsamda aşağıda "bilanço, hulasa, muvazene ve muvazene-i kar zarar defterlerine" - (tablolarına) yer
verilecektir.
423
424
Albert Manilier, "Age", s. 66; Ahmed Ziyaeddin, "Age", s. 24
İbnu'r Rıza Mehmet Fuad, "Age", s. 7-8
131
Bilanço iki kısımdan oluşur. Birinci kısımda (Tablo:2.38) "Keffe-i Mevcudat ve
Matlubatı" olarak isimlendirilen işletme varlıkların yer alır. Aşağıdaki tabloda görüleceği gibi bilançoda bir sistemli sınıflandırmanın varlığından söz edilemez. "Duran varlıklar ve Dönen Varlıklar" yine "likidite" gibi sınıflama bilgilerine yer verilmemiştir. Bu
tabloda tacirin finansal durumunun verimliliği, finansal riskleri vb. hususların hesaplanması öngörülmemiş olduğunu görüyoruz. Yine bu tablo günümüzün envanter defteri
ile bilançonun bir karışımı gibidir. Bazı varlıkların miktarına, bazılarının muhteviyatına
yer verilmesi bunu göstermektedir. Yine bu tabloda bazı hesaplama hataları olmasına
rağmen dunlar çalışmamızda düzeltilmemiştir. Tablonun orijinalindeki rakamlara sadık
kalınmıştır. Bizim açımızdan bilançonun örnek olması, şekli ve muhteviyatı hakkında
bir görüşe varmaktır.
İkinci kısımda (Tablo:2.39) "Keffe-i Duyunat" isimlendirilen işletme kaynaklarına
yer verilmiştir. Ancak ikinci tabloda incelendiğinde burada da bir sisteme yer verilmediği görülecektir. Bu tabloda günümüzün gibi genel bir tasnifin "Kısa Vadeli Yabancı
Kaynak, Uzun Vadeli Yabancı Kaynak ve Öz Kaynak" gibi bir tasnif olmadığı gibi "Yabancı Kaynak ve Öz Kaynak" genel bir tasnifin de olmadığı görülür. Tabloda sadece
"sermaye ve kar" gibi iki kalemin tablonun sonunda yer verilmiştir. Bu yerleştirme bilinçli bir uygulama olup olmadığı noktasında bir bilgiye ulaşamadık. Ancak dönemin
yazılan muhasebe kitapları incelendiği zaman bu tablolar hususunda bir birliğin de olmadığı görülür. Bazı kitaplardaki tablolarda kar hesabının da olmadığı görülür. Bu çalışmalarda kar hesabının da sermayenin bir parçası olduğundan hareketle bu hesabın da
sermaye hesabına nakledilerek tesviye edildiği görülür.
132
Tablo: 3.39: Muvazene-i Umumiye / Bilanço - Mevcudat (Orijinali Ek-20)
Muvazene-i Umumiye / Bilanço
Keffe-i Mevcudat ve Matlubat
Mağazada Mevcut Emtia
Çuval
İzmir Dakik
4
6.202
İstanbul Dakik
40
14.017
İtalyan Dakik
7
3.335
........... Dakik
6
3.951
Selanik Dakik
7
6.444
Sinop'da Hasro Efendi İle Müşterek Dakik
10
2.087
Samsun Dakik
90
13.600
Hucabin Dakik
6
3.030
171
52.667
Ceza Din Mevcut Banka Tahvilatı
20
20
52.667
Adet
Kredi Junral Bankası Tahvilatı
3
4.280
Kredi Mobiliye Bankası Tahvilatı
8
5.200
11
9.480
9.480
Nakit
Sandık-ı Kebirde Mevcut Nakit
16.803
Sandık-ı Sagirde Bulunan Nakit
106
17.909
20
20
17.909
20
Ceza Din Mevcut Bedeli Tahsil Olunacak Sened
Numarası
Vadesi
15 Mayıs 98 İzmir Üzerine
15
8.000
15
"
16
2.700
25
"
17
3.120
25
"
18
1.712
"
"
İstanbul Üzerine
"
"
15.532
Mefruşat-ı Müstamelin Kıymet-i Bakiyesi
15.532
603
95.191
Kaynak: Raporun Orijinali, Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 176
133
20
Tablo: 3.40: Muvazene-i Umumiye / Bilanço - Duyunat (Orijinali Ek-21)
Muvazene-i Umumiye / Bilanço
Keffe-i Duyunat
Numara 4, 5 Nisan 98 Samsundan Salih Emrine Senedat
5.995
Samsundan Salih Efendiye Bakiye Hesap
6.285
Sinopta Hasro Efendiye Bakiye Hesap
12.309
Tranzondan Besim Efendiye Bakiye Hesap
14.068
Masarif-i Umumiye Mağaza Kirası
1.000
39.657
39.657
Sermaye
50.000
Sırf Temettü
5.534
20
95.191
20
Kaynak: Raporun Orijinali, Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 177
Yapmış olduğumuz araştırma ve inceleme sonucunda, finansal tablo analizi diyebileceğimiz tek çalışma Albert Manilier'in "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid" isimli eserinde
tespit edebildik. Bu eserde yukarıda yer verdiğimiz bilançonun devamında, bilançonun
bir parçası olarak yer verilen "hulasa (özkaynak) ve muvazene (kaynak dağılımı)" tablolarıdır.
Hulasa tablosunda tacirin bir çeşit "öz kaynağı" hesaplamasının yapıldığını görüyoruz. Burada, öz kaynaklara bilançonun varlık tablosunun toplamından kaynak tablosundaki borçlarının toplamı düşülerek ulaşılıyor. Bu dönemde öz kaynaklarda ne kadar artış
olduğunu görmek için de toplam öz kaynaklardan bir önceki yılın öz kaynağı olan sermaye, çünkü kar zarar hesabı da daha sonra sermaye hesabına nakledilerek tesviye
edilmektedir, tutarı düşülerek ulaşılmaktadır.
Tablo: 3.41: Öz Kaynak Hesaplama Tablosu - Hulasa Tablosu (Orijinali Ek22)
Hulasa
Matlubatın
Yekün
Safisi
55.534
20
(Varlıklar Net Toplamı)
Sermaye
Yekün Keffei Mevcuat ve Matlubat (Var-
95.191
20
lıkların Toplamı)
Yekün Keffe-i Düyunat (Tüm Borçların
50.000
39.657
Toplamı)
Sırf Temettü (Net Kar)
5.534
20
55.534
Kaynak: Raporun Orijinali, Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 177
134
20
Muvazene tablosu, tacirin varlıları toplamının ne kadarının borçlanılarak, ne kadarının da kendi varlıkları ile karşılandığını, finanse edildiğini, gösteren bit tablodur.
Tablo: 3.42: Duyunat - Öz Kaynak Dağılımı Tablosu - Muvazene (Orijinali
Ek-23)
Muvazene
Yekün Keffe-i Düyunat
39.657
Sermaye ve Temettü
55.534
Yekün Keffe-i Mevcuat
20
95.191
20
95.191
20
Kaynak: Raporun Orijinali, Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 177
Bilanço olarak incelediğimiz bu üç tablonun, bilanço, hulasa ve muvazene, sonunda
bu tabloların tacir tarafından altına "İşbu bilanço defter-i mevcuduma mutabık olup sehv
hatadan selim olduğu tasdik olunur." ifadesi yazılarak tarih, isim ve imza konularak
tasdik edilir.
135
Tablo: 3.43: Muvazene-i Kar Zarar - Kar Zarar Tablosu (Orijinali Ek-24)
Muvazene-i Kar Zarar
Esami-i Hesabat
Zarar
Kar
Sansundan Salih Efendi İle Müşterek Dakikten Temettü ve Komisyon
656
Bedeli Tahsil Olunacak Senedat Temettü
17
Şakir Efedi Dakikinden Komisyondan Dolayı
20
600
Bedeli Tahsil Olunacak Senedatta Bırakılan Faiz
17
İzmir Dakikinden Temettü
596
İstanbul Dakikinden Temettü
195
İsmail Dakikinden Temettü
2.075
İtalyan Dakikinden Temettü
30
Bedeli Tediye Olunacak Senedat
5
Halep Dakikinden Dolayı Temettü
149
Rumeli Simendifer Tahvilatından
120
Selanik Dakikinden Dolayı
20
97
Hasro Efendi ile müşterek Dakikten Temettü
337
Samsun Dakikinden Temettü
4.180
Tayfun Dakikinden Temettü
95
Kredi Jurnal Tahvilatından
100
Kredi Mobiliye Tahvilatından Temettü
514
Kırmızın Dakikinden Temettü
20
20
2.150
Cemil Efendi Nezdindeki Dakikin Temettü
510
Hucadan Dakikinden Temettü
120
12.567
Para
Verilen Faizden Dolayı Zarar
131
Alınan Faizden Dolayı
105
Sırf Zarar
26
Kuruş
20
20
26
Pederine Hediye Olarak Verdiği Bir Çuval Dakik
505
Zandıkta Zuhur Eden Noksan
200
Şaban Efendi İle Müşterek Olan Dakik
20
85
Kalan Dakik
110
Kontuvar İskonto Bankası Tahvilatından
21
Müfruşat Müstamelden Tenzil Kıymeti
31
Masraf-i Umumiye Yekünü
6.054
Yekün
7.032
Sırf Kar
Kaynak: Raporun Orijinali, Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 177-178
136
20
7.032
20
5.534
20
Muvazene-i Kar Zarar tablosunda tacirin tüm gelir kaynakları sıralanmış olup bu gelir kaynaklarından bir yıl içerisinde ne kadar gelir elde ettiği bilgisine yer verilmiştir.
Yine muvazene-i kar zarar tablosunda tacirin tüm masraf kalemlerine sıralanmış olup bu
masraf kalemleri için ne kadar harcama yapıldığı bilgisine yer verilmiştir. Faiz gibi bazı
kalemlerde, hem gelir hem de gider olduğu gerekçesi ile bunlar arasında netleştirme
yapıldığını görüyoruz. Tablomuzda faiz giderinin faiz gelirinden fazla olması nedeni ile
masraf kalemleri içerisinde yer verilmiştir. Bu yaklaşım, eğer faiz geliri faiz giderinden
fazla olması durumunda net tutarın gelir kalemleri içerisinde yer verileceğini düşündürmektedir.
Yine bu tablo incelendiği zaman satışlar hesabı ve satışları maliyeti hesabı gibi hesap
kalemlerinin olmadığı görülecektir. Dönemin muhasebe uygulamalarında, kullanılan
hesaplar bölümünde açıklandığı üzere, satışlar hesabı ve satışların maliyeti hesabı gibi
hesaplar yoktur. Emtia hesabı ve emtia hesabının netleştirilmesi bölümlerinde izah edildiği gibi, dönemin muhasebe uygulamasında tacirin tüm emtia alışları alış tutarı ile ve
emtia satışları da satış tutarı ile "emtia-i umumiye hesabında" muhasebeleştirilmektedir.
Dönem sonunda mağazada bulunan mal tutarı ile "emtia-i umumiye hesabı" bakiyesi
arasındaki fark tutar da "emtia-i umumiye hesabını zimmeti karşılığında kar zarar hesabına alacak" yazılarak muhasebeleştirilmiştir. Bu nedenle muvazene-i kar zarar tablosundaki gelir kalemleri o ticari kalemden elde edilen brüt geliri ifade etmektedir.
Muvazene-i kar zarar tablosunun gelir kalemleri toplamı ile masraf kalemleri toplamı
arasındaki fark tacirin o yıl çerisinde elde ettiği kar veya zararı ortaya koyar. Bu tutar da
tacirin bilançosuna aktarılır.
3.6.6.9. Diğer Defterler
Çalışmamız bağlamından çift girişli muhasebe sistemi açısından zorunlu olan müsvedde defteri, yevmiye defteri, envanter (bilanço) defteri ile Kanunnname-i Ticaret açısından zorunlu olan yevmiye defteri, ve envanter defterinden yukarıda bahsedilmiştir.
Aşağıda çift girişli muhasebe açısından zorunlu olmayan defterlerden sandık (kasa) defteri ve emtia-i umumiyet (mağaza) defteri hakkında açıklamalarda bulunulacaktır. Ancak burada zikredilmeyen fatura defteri, matluk senedatı defteri, deyn senedatı defteri
gibi daha birçok defterden söz edilebilir. Bu defterler, tüccarın işlerini iyi bir şekilde
sevk ve idare edebilmesi açısından önemli olup çift girişli muhasebe usulü açısından ise
önemi yoktur. Bu nedenle de çalışmamıza konu edilmeyecektir.
137
3.6.6.9.1. Kasa Defteri
Kasa defteri, tacirin nakit varlıklarının kontrol ve takibi için kullanılan bir defterdir.
Bu defterin iki sayfası vardır ve sayfaları çift takip etmektedir. Bu deftere daima alınan
ve verilen nakitler Defterin sağ sayfasına zimmetler veya gelirler, sol sayfasına da verilen nakitleri ve yapılan masraf ödemlerinin kaydedilir. Yani kasaya nakit girdikçe sağ
sayfaya ve nakit çıktıkça sol sayfaya yazılır. Bu defterin sağ ve sol sayfa toplamları alınır sağ sayfadaki fazlalık da kasanın o günkü mevcudunun gösterir.425
Bununla beraber kasa defterinin yazımında iki yöntemin uygulandığı görülür. Bunlardan birincisi (Orijinali Ek-25) kasa defterinin alacak ve verecek sayfaları her ayın
sonunda toplanır ve ay sonunda tesviye edilerek kasa mevcudu alacak toplamının altına,
"mevcudu sandık olup mâ atiye devir olunan" yazılıp, karşısına masraf/alacak toplamının altına, kasa mevcudu yazılır ki böylece sayfa toplamları eşitlenir.
İkincisi (Orijinali Ek-26) ise defter-i kebir kasa hesabının sayfa kayıtlarının bir kopyası gibi yazılır ve alacak ve verece sayfa toplamları alınır ve tesviye edilerek kasa
mevcudu alacak sayfasının altına "hesab-ı cedidden mevcud sandık" ifadesi yazılıp,
karşısına masraf/alacak toplamının altına, kasa mevcudu yazılır ve böylece sayfa toplamları eşitlenir.426
Aşağıda kasa defteri örneği Albert Manilier'in "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid" isimli
eseri ile Ahmet Ziyaeddin'nin "Fenn-i Defteri" isimli eserindeki kasa defteri örnekleri
esas alınarak hazırlanmıştır.
425
426
Ahmed Ziyaeddin, "Age", s. 32
Albert Manilier, "Age", s. 186
138
Tablo: 3.44: Kasa Defteri Şablonu (Orijinali Ek-25)
Masraf /Alacak
İrad/Verecek
Kasa Defteri
Ziyaeddin, "Fenn-i Defteri", s. 32
3.6.6.9.2. Mağaza veya Emtia-i Umumiye Defteri
Bu defter, tacirin mağazasındaki mal mevcudunu izlemek için tutulur. Bir çeşit stok
takip defteridir denebilir. Bu defter sayesinde tacir mağazasında mala ilişkin gerçekleşen tüm, giren, çıkan ve kalan mal mevcudunu, olayları kontrol etme ve deftere her baktığında mağazasında bulunan mal mevcudunu görme imkanı bulur. Bu defter emtia-i
umumiye (mağaza) hesabının tafsilatlı bir kopyası gibidir. Her ticarethanede böyle bir
defter tutulur.
Emtia-i Umumiye (mağaza) defteri üç kısımdan oluşur. Tacir defterin birinci kısmına
mağazaya giren emtia, ikinci kısmına çıkan emtia ve üçüncü kısmına da mağaza mevcudunu kaydeder. Tacir bu defterin giriş kısmında malın giren miktarı, alış birim fiyatı
ve toplam giren tutarı, çıkış kısmında yine satılan malın miktarı satış fiyatı ve toplam
satış tutarı, kalan kısmında ise yine kalan mal miktarı, alış birim fiyatı ve mevcut malın
toplam fiyatı bilgilerine yer verilir.
Tacir bu defterin sağ sayfasına mağazaya girişi yapılan malın cinsine, tarihine, malın
miktar ve fiyatına ilişkin bilgilere, sol sayfasında ise çıkan ve kalan malın miktarı ve
fiyatına ilişkin bilgilere.427
427
Ahmed Ziyaeddin, "Age", s. 34
139
Kuruş
Para
Açıklama
Gün
Ay
Kuruş
Para
Açıklama
Gün
Ay
Kaynak: Raporun Orijinali, Albert Manilier, "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", s. 184-187 ve Ahmed
Aşağıda emtia-i umumiye (mağaza) defteri örneği Ahmet Ziyaeddin'nin "Fenn-i Defteri" isimli eserindeki "emtia defteri" örnekleri esas alınarak hazırlanmıştır.
Tablo: 3.45: Emtia-i Umumiye (Mağaza) Defteri (Orijinali Ek-27)
Emtia-i Umumiye (Mağaza) Defteri
Sıra No
Açıklama
Miktarı
İthalat (Gi- Tarih ve
ren)
Alış Fiyatı
Meveddin
Mecmuu
Santim
Frank
Kilo
Santim
Frank
Santim
Frank
Kilo
Santim
Frank
Kilo
Santim
Frank
140
Meblağı ve
Miktarı
Sıra No
Açıklama
Miktarı
Meblağ
Miktarı
Meblağı
İhracat (Çı- Tarih ve
kan)
Satış Fiyatı
Meveddin
Meblağı ve
Miktarı
Mağazada
Kalan
Kaynak:Ahmed Ziyaeddin, "Fenn-i Defteri, s. 33
BÖLÜM 4. DÖNEMLERARASI KARŞILAŞTIRMA
4.1. MUHASEBENİN KAVRAMLARI AÇISIDAN
Osmanlı muhasebe kültürünün ürettiği muhasebe dili tarihi süreç içerisinde içinden
geçtiği toplumların etkisini yansıtır. Bu bağlamda konuya bakıldığında Osmanlı muhasebe kültürünün dili, bugün Osmanlıca diye ifade ettiğimiz, imparatorluğun çök kültürlü
yapısının ürettiği dilin bir yansımasıdır diyebiliriz. Osmanlıda sanat dili olarak Farsça,
ilim ve bilim dili olarak da Arapçanın hakim olduğu, diğer dillerden etkilerin barındığı
bir dildir. Öyle bir kavramsal çerçeveden söz edebiliriz ki bazı kavramlar her iki kültür
dilinden etkiler içerir ki "sermaye" sözcüğü gibi, bazı kavramlar da tek bir dilin etkilerini içerir ki "envanter, muhasebe, mükellef, tahakkuk, tahsil, yevmiye, ruzmançe, bakiye" gibi.
Sermaye sözcüğü Farsça ve Arapça iki sözcüğün bileşeninden oluşmakta olup Osmanlıcanın genel yapısında olduğu gibi apayrı bir anlam muhtevası kazanarak günümüze gelmiş bir sözcüktür. "Ser", Farsça olup "baş" demektir, "Mai" Arapça olup "su" demektir. Bu iki sözcük birleşerek "Sermaye" sözcüğünü oluşturmuştur ki sanırım "suyun
göz" diye okuyabileceğimiz "ana varlık" anlamını kazanmıştır.
Yukarıda örneklerini verdiğimiz gibi Osmanlı muhasebe kültürü, etkisinde kaldığı
toplumların kültürel dilini kısmen dönüştürerek, kısmen de aynen alıp içselleştirilerek
oluşmuş bir kültürdür. Kavramsal çerçevesi de bu şekilde oluşmuştur. Modernleşme ile
birlikte iktisadi yaşama giren sözcükler Osmanlının kuruluş dönemindeki kadar esaslı
bir kültürel içselleştirme şeklinde olmamıştır. Daha çok kavramsal çerçeveyi yaşamakta
olduğu kültürel ve dilsel değerler çerçevesinde üretmiştir. Örneğin "Ekonomi" sözcüğü
yerine "İktisat" sözcüğünü, "çift giriş anlamında Duble Entre" sözcüğü yerine "Usûl-i
Muzaaf" sözcüğünü, "Bilanço" sözcüğü yerine "Muvazene" sözcüğünü, "Jurnal" sözcüğü yerine "Yevmiye" sözcüğünü üretmiştir. Bununla beraber "amortisman, bordro, fatura, envanter" gibi bazı sözcükleri de aynen kullanmıştır.
Burada verdiğimiz ve veremediğimiz bir çok sözcükte göstermektedir ki, modernleşme ile birlikte Osmanlı muhasebe dilinde esaslı bir değişim olmamış, muhasebenin
141
kavramsal çerçevesinde bir farklılaşma yaşanmamıştır. Bilakis Osmanlı ilim dili, yaşadığı bu dönüşümde kendi kültürel dokusuna uygun bir muhasebe dili üretebilmiştir.
4.2. KULLANILAN YAZI TİPİ AÇISINDAN
Osmanlı klasik döneminde kullanılan muhasebe yazım dili, İmparatorluğun kurumlarının tamamında kullanılan, kendine has ses fonetiğine uygun farklılıkların üretilerek
kullanıldığı Arap harfleridir. Ancak buna rağmen muhasebe yazı dili uzmanlarınca anlaşılabilecek olan, "siyakat" yazı dili diye isimlendirilen bir tür muhasebe dili kullanılmıştır. Bu dili Osmanlılar üretmemiş, kuruluş döneminde etkisi altında olduğu İlhanlı maliye sisteminden devraldığı bir dildir. Muhasebe işlerinde kullanılmıştır.
Bu dilin özelliği, maliye ve muhasebe işlerinde kullanılıyor olması yanında kullanılan rakamlar, çalışmamızın "3.3.2. Siyakat Yazı Sistemi" başlıklı bölümünde etraflıca
açıklandığı gibi, kısaltılmış, simgeleştirilmiş harfler olarak yazılmıştır. Burada anlatılmak istenen hesaplamaların ve aritmetik işlemlerin simgesel harflerle yapılmış olması
değildir. Deftere yazılmış olma biçimidir.
Osmanlı maliye ve muhasebe teşkilatı bu sistemi Tanzimat'tan sonrada kısa bir süre
kullanmıştır. Buna rağmen Tanzimat'tan sonra terk edilmiştir de denebilir. Bunun yerine
gündelik yaşamda öteden beri kullanılmakta olan yazı ve sayı sistemi ikame edilmiştir.
Modernleşme ile birlikte Osmanlı maliye muhasebe yazım sistemi teknik yapısını
terk etmiştir.
4.3. MUHASEBE BELGELERİ AÇISINDAN
Muhasebenin en temel girdisi, muhasebeye konu olan olay ise de asıl olan olayı temsil eden belgelerdir. Bu nedenle belgeye dayanmayan bir muhasebeden söz edilemez.
Bu noktada belki muhasebeye konu olay ve olayı temsil eden belgelerin nasıl üretildikleri ve onların niteliklerinde ortaya çıkan değişimlerden söz edilebilir.
Çalışmanın yukarıda ki kısımlarında açıklandığı gibi, arkeolojik bulguların da ortaya
koyduğu, özellikle Anadolu'da bulunan bulgular bu noktadadır, ilkel dönemlere ait en
temel bulgular ticari belgelere ilişkindir. Kadim dönemlerden beri yazılı olarak yürütülen bir ticaretin en temel aktörü olan tüccar ve onun sorumluluklarının Osmanlılarda
kayıtsız olması düşünülemez. Dönemin tüccarlarına ilişkin muhasebe belgelerinin günümüze kadar gelmemiş olması, onların ticaretlerinde kayıt tutmadıklarına işaret etmez.
142
Tacirin muhasebeye dayanak teşkil etmek üzere ürettiği belgeleri genellikle iki kısma
ayırmak gerekir. Birincisi, mal alım satımına ilişkin olup ticareti yapılan malın mahiyetine ve işlemin niteliğine ilişkin belgeler, ikincisi ise bu mala ilişkin yapmış olduğu işlemlerde hak ve sorumluluklarını kayıt altına alan belgelerdir.
Bu kapsamda, dönemin muhasebe belgeleri olarak karşımıza çıkan ve çalışmamızın
"3.3.8 Muhasebe Belgeleri" bölümünde detaylı olarak açıklandığı gibi "tezkirelerin,
temessüklerin, hüccetlerin, kaimelerin" hemen hemen tamamı devletin vergi alacağının
güvenliği için mültezimlerden alınan ve muhasebeyi ilgilendiren belgeler olarak karşımıza çıkar.
Osmanlıda tüccarı iki kısma ayırmak gerekir. Birincisi ister uzak mesafeli olsun, isterse küçük esnaf olsun, mal ve hizmet üreten ve bunu satan tüccar, ikincisi de devlete
hizmet üreten, vergi toplama hizmeti, mültezim gibi tüccarlar. Mültezimler, devlet adına
vergi toplayan, ki ekseriyetle ayni olan, sonra da ayni olarak topladığı bu vergileri pazarlayan kişilerdir. Bu tür kişiler vergisinin toplanmasından sorumlu olduğu bölgenin
ekonomik potansiyeli, bu faaliyetten elde edeceği gelir gibi verileri dikkate almadan
devlete hizmet vermek üzere teklif vermesi düşünülemez. Yine kendilerinin de bu faaliyetlerinden dolayı devlete hesap verdiği için bir muhasebe düzeninin ve bu muhasebeye
ilişkin bir kanıtlayıcı belge düzeninin olacağı açıktır. Bununla birlikte tacirin ülke içinde
ve ülke dışında mal sevkiyatları iç ve dış gümrüklere tabi olması, ödenen vergilerin de
taşınan mal üzerinden alınması, gümrüklerde ibraz edilmek üzere mala ilişkin de bir
belgenin üretildiğini düşündürür. Ancak bu tür belgelerin şekil ve muhtevalarına ilişkin
bilgilere sahip değiliz. Bununla beraber gümrüklerde yapılan işlemler ile ilgili olarak
tutulan defterlerde gümrüğe konu olan malı getiren tüccarın adı, malın cinsi, miktarı,
ambalaj biçimi, birim fiyatı, toplam tutarı, üzerinden alınan ithal ve ihraç vergisi miktarları bilgisine yer verilmiştir.428 Bu bilgiler de bize Osmanlı Devletinde mal hareketlerinin kayıt altında olduğunu gösterir.
Kanunname-i Ticaret'in 1850 yılında yayınlanmasından itibaren Osmanlı ticari yaşamında esaslı değişimin önü açılmış, bu kanunla birlikte muhasebe sisteminde de değişimin önü açılmıştır. Bu kanunda tacirin tanımı, ticari şirketlerin türleri, komisyoncu ve
malın nakliyesi hakkında düzenlemelerin yapılmış olmasına rağmen mal satışına ilişkin
428
Kütükoğlu, Mubahat, S., "Bursa Gümrük Defterleri", Belgeler TTK Derg., Cilt 23, Sayı 27, Yıl 2002
s. 5-115
143
her hangi bir tanıma ve belge türüne yer vermemiştir. Bu kanunun 62. maddesinde, sadece deniz ve kara yoluyla yapılacak mal nakliyesinde, tarihli olmak ve taşınan mala
ilişkin malın miktarı, cinsi, hangi renk olduğu ve kaç gün içerisinde teslim olunacağı,
gönderenin ve alıcısının bilgilerini de içeren bir "irsaliyye kaimesi"429 den söz edilmiştir.
Dönemin yazılan muhasebe kitaplarında ve ticaret hukukunda satılan ve alınan malın
hangi belge ile temsil edildiğine dair bir bilgiye yer verilmemiştir. Yine dönemin muhasebe kitaplarında mal alış ve satış işlemlerine ilişkin verilen örneklerde; "Fi 3 Kanun-i
Sani 1285 Tarihinde Selanikte mukim Said Efendiye 60.000 Osmani karşılığında peşin
akçe ile furuht (satılan) olunan 1 fıçı baldan dolayı" veya "Fi 3 Kanun-i Sani 1285 Tarihinde Samsunda mukim Cafer Efendiden 50.000 Osmani karşılığında iştira (satın alınan) olunan 1 fıçı baldan dolayı" gibi ifadelere yer verilmiştir. Burada yapılan işlemlerde "şu belge ile alınan mal" veya şu "belge ile satılan mal" gibi ifadelere rastlanılmamıştır. Bunanla birlikte satın alınan mal mukabili verilen ödeme belgesi veya satılan
mal için alınan ödeme belgeleri için "Fi 20 Haziran ... Tarihinde Benim Emrime Tediye
olunmak Üzere Edirne'de Mukim Mehmet Efendinin Verdiği Tahvile Mukabil Muma
İleyh Furuht Olunan Şeker" veya "Fi 30 Şubat ... Tarihinde Erzurum'da Mukim Sinan
Efendinin Emrine Tediye olunmak Üzere Bugünkü Tarihle Verdiğim Tahvile Mukabil
Olarak Muma İleyhden İştira Olunan Fransız Çukası" gibi ifadelerle ödeme belgesi ve
belgenin içeriğine ilişkin oldukça ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir.
Fatura kavramı ise dönemin tüccarlarınca kullanılmakta olup 1875'li yıllardan sonra
dilimize girmiştir. Ancak bu kavram bugünkü anlamını çok sonraları kazanmıştır. Döneminde malı temsil eden ve tüccarın borçlandığı meblağı gösteren bir muhasebe belgesi olmaktan ziyade, fabrika veya satıcı tarafından alıcıya satın alınan malların fiyatlarını
göstermek üzere gönderilen bir fiyat cetveli olarak kullanılmıştır.430
Dönemin muhasebe kitaplarında tutulması zorunlu olarak önerilen, yine dönemin yazılan ticaret hukuku kitaplarında tutulması ihtiyari olarak tanımlanan, ancak Kanunname-i Ticarette tutulması zorunlu defterler arasında sayılmayan "müsvedde defterinin"
içeriği, anlatılan fonksiyonu, temel muhasebe defteri olan "yevmiye defterine" kaydedi-
429
Kaime: Fatura, hazine-i maliyeden veya bir bankadan karşılığı temin olunarak tedavüle çıkarılan kağıt
ki akçe makamında alınıp verilir. Şemseddin Sami; "Age", s. 573
430
Şemseddin Sami; "Age" s. 338
144
lecek işlemlere kaynaklık etmesi nedeni ile en önemli muhasebe belgesi olarak düşünebiliriz. Çünkü tacirin muamelesini vuku buldukça anında yazması gerektiği bir defterdir.
Kanunname-i Ticaret, tacirin yaşamına "poliçe ve tahvil" gibi ödeme belgelerinin
muhasebe belgeleri arasına girmesi sağlamış olmasına rağmen, ticari mala ilişkin her
hangi bir belge tanımı yapmadan bırakmış olması, kadimden gelen uygulamanın devamına izin verdiğini göstermektedir. Kanunname-i Ticarette hüküm bulunmaz ise Hukuku-i Medeniyeye müracaat edileceği, çözüm bulunamaz ise tüccarlar arasında uygulanan
örf ve adete göre uygulamanın devam edeceğine431 vurgu yapılması, kadimden gelen
muhasebe belgelerinin de kullanılmaya devam ettiğini ortaya koyar.
4.4. MUHASEBE DEFTERLERİ AÇISINDAN
Muhasebe defterleri, muhasebenin temel girdisi olan belgelerin sistemli bir şekilde
yazıldığı dokümanlardır. Tacir bu defterlere tüm ticari muamelelerine ait belgeleri kaydeder. Ticari defterler tüccarın kullandığı muhasebe sisteminin muhtevası bağlamında
çeşitlilik gösterir. Tüccar ticaretinin niteliğini, ölçeğini de dikkate alarak seçtiği muhasebe sistemine bağlı olarak kullanacağı defterler belirlenir.
Osmanlı Devletinde uygulanan muhasebe sistemine bağlı olarak muhasebe defterleri
şekillenmiştir. Osmanlının kuruluşundan beri kullandığı muhasebe sistemi "minha ve
minzalika" sistemi ile "merdiban-ı paye" sistemidir. Kullanılan bu sistemlerdeki defterler, küçük bazı değişiklikler içermesine rağmen, İslam dünyasında kullanıla gelen, hemen hemen "usûl-i muzaaf" sisteminin uygulanmaya başlandığı döneme kadar kullanılmıştır.
Bu çalışmanın yukarıdaki kısımlarında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, bu sistem
içerisinde kullanılan muhasebe defterleri "ruznamçe defteri ki günlük işlemlerin yazıldığı defterdir, avârece defteri ki ruznamçe defterine yazılan bilgilerin sınıflanarak nakledildiği defterdir, vücub defteri ki avârece defterindeki bilgiler dikkate alınarak kişilere
ait gelir ve gider bilgilerin yazıldığı defterdir, mukarrer defteri ki bu deftere de bir yıllık
gerçekleşmiş gelir ve giderlerin kaydedildiği defterdir. Bu defterlerden başka bir de kasa defteri niteliğinde olan ve avârece defterindeki bilgiler kullanılarak yazılan ta'ric
431
Ahmet Raşid, "Age", s. 40
145
isimli defter kullanılır. Bu defter, yazılırken tahsil edilenler, yapılan ödemeler ve farklar
bilgisine yer verilir. Bu yazım biçimi bir çeşit cari hesap yazım biçimidir.
Osmanlıda kadimden beri kullanılan muhasebe usulünde hangi defterlerin kullanılacağına, nasıl bir yazım tekniği uygulanacağına dair hukuki metin niteliğinde yazılı emir
bulunmamakla birlikte, örf ve adet olarak, kadimden beri uygulanan yöntem kullanılmaya devam edilmiştir. Bununla birlikte Kanunname-i Ticaret tüccarın hangi defteri
yazacağını ve nasıl bir muhasebe tekniği ile yazacağını hüküm altına almıştır.
Bu kanun, tacirin tutacağı defterleri "yevmiye defteri, kopya defteri ve envanter defteri/yıllık bilanço defteri" olarak saymıştır. Bununla birlikte muhasebenin salimen yürütülebilmesi için tacirin "defter-i kebir, müsvedde defteri, kasa defteri, emtia defteri" gibi
başka defterleri de tuttuğu görülmektedir. Bu defterlerin tutulmasında bir zorunluluk
olamamakla beraber, dönemin muhasebe kitaplarında, muhasebenin salimen tamamlanabilmesi için tutulması gerekli defterler olarak anlatılmaktadır.
Bu bilgiler incelendiği zaman görülen, muhasebe için tutulan defterlerde bir değişikliğin olmadığıdır. Defterlere verilen isimlerdeki değişikliklerden başka esaslı bir defter
değişiminin olmadığı açıktır. Muhasebe belgelerinin düzenli yazıldığı "ruznameçe yevmiye defteri", bu defterlerdeki bilgilerin sistemli olarak aktarıldığı "avârece - defter-i
kebir defteri", bu defterlerdeki bilgilerin sonuçlarının sistemli olarak yazıldığı gelir ve
giderlerinin netleştirildiği "mukarrer - kar ve zarar defteri" isimli defterler bunu teyit
eder. Kullanılan defterlerin fonksiyonlarının birbirine çok yakın olduğunu görülür. Burada ortaya çıkan farklılık sadece üretilen muhasebe bilgilerinin yazım ve raporlama
şekli açısından olmuştur. Kadimden beri kullanıla gelen defterler, isimlerinde yapılan
bazı değişikliklerle, ta'ric - kasa, avârece - defter-i kebir, vücub - cari hesap gibi, Kanunname-i Ticaretten sonra da kullanılmaya devam etmiştir.
4.4. MUHASEBELEŞTİRME YÖNTEMLERİ AÇISINDAN
Osmanlı muhasebe sisteminde en temel değişim muhasebe belgelerinin yazım tekniğinde ve raporlanmasında olmuştur. Bu konudaki değişimi muhtevası ve boyutu çalışmanın yukarıdaki kısımlarında açıklanmış ve aşağıda da örnekleriyle ortaya konulmuştur. Buradaki açıklamalarımız kullanılan muhasebe defterlerinin tamamı açısından olmayıp, sadece günlük yazılan muhasebe defteri olan ruznemçe ve yevmiye defteri bağlamında olacaktır.
146
Osmanlı klasik döneminde birbirine benzeyen iki tip muhasebe sistemi uygulanmıştır. Ancak bu sistemlerin, yazım biçimi dediğimiz raporlama biçimi açısından, aynı bilgi
içeriğine, ayrıntıya sahip olmasına rağmen, muhasebenin tahrifata karşı güvenirliliği
açısından birbirinden farklıdır. Şöyle ki minha - mizalika sisteminde katip bir usulsüzlük yaptığı zaman o işlemle ilgili olarak bir çok rakamda kazıntı ve silinti yapmadan
hatayı gizleyemez. Bu nedenle daha yüksek bir güvenilirliğe sahiptir. Ancak diğer yöntem olan merdiban-ı paye sisteminde sadece bir rakam veya iki rakamda yapacağı değişiklikle hedefine ulaşabilir. Bu nedenle klasik dönemde minha - minzalika yöntemi uygulanmıştır.
Raporlama biçimi olarak minha - minzalike yöntemi yatay (Tablo:3.45), merdiban-ı
paye (Tablo:4.1) yöntemi ise dikey olarak raporlanmaktadır.
Minha - minzalike yöntemi, aşağıda örnekleriyle gösterileceği gibi, günümüz muhasebe sistemine oldukça benzemektedir.
Tablo 4.1: Minha ve Minzalike Uygulamalı Muhasebe Kaydı.
Olay meydana geldiği gibi yazıld.......................................................................................ı
Hoca İmadeddin hesabından
İsfahan
Amillerin (maliye memurları) hakları, kadı ve şeyhlerin maaşları, ücretler, din görevlileri ücretleri, bayındırlık işleri için önceden kararlaştırılmış ödemeler Hicri 10 Safer 760 (Miladi: 11.01.1359)
Gümüş Dinar
4.240 Dinar
Amillerin hakları.............(büyük ondan) kadı ve şeyhlerin ücretleri, ücretler
3.600 Dinar
Amillerin hakları..............(büyük bundan) kadı ve şeyhlerin ücretleri
3.000 Dinar
Amillerin hakları...............(büyük bundanın bir kısmı)
2.000 Dinar
Kadı ve şeyhlerin ücretleri ..... (büyük bundanın bir kısmı)
1.000 Dinar
Ücretler.................................. (büyük bundanın bir kısmı)
600 Dinar
Din görevlileri ücretleri ......... (büyük ondanın bir kısmı) ve bayındırlık işleri
640 Dinar
Din görevlilerinin ücretleri ... (büyük ondanın bir kısmının müfredatı
240 Dinar
Bayındırlık işleri........(büyük ondanın bir kısmının müfredatı)
400 Dinar
Kaynak:Abdullah Püser Mohammed b. Kiya el-Mazenderani, "Risale-i Felekiyye - Kitab-us Siyakat", s.183
Yukarıdaki örnekte kullanılan minha ve mizalike kavramları, minha-ondan,
minzalike-bundan, bu yöntemin temelini oluşturur. Bu kavramlar, yazılan muhasebe
kalemlerinin, bütünün hangi kısmı ile ilişkili olduğunu veya hangi kalemlerin bütünün
hangi parçasına atfedildiğini tanımlamak için kullanılır. Modern muhasebede kullanılan
alt hesap kavramını bu yöntemin bu yöntemin bir karşılığı olarak görebiliriz. Aşağıda,
yukarıdaki örneğin, modernleşme ile geçilen usûl-i muzaaf - çift girişli muhasebe yön-
147
teminin ilk uygulama örneklerine, sonrada günümüz muhasebe uygulamalarının örneklerine uyarlanmış hali verilecektir.
Klasik dönem muhasebe yöntemi olarak kullanılan merdiban-ı paye yöntemi ise
minha - minzalike yöntemine göre daha sade bir yöntemdir. Bu yöntemde, aşağıdaki
örnekte görüleceği üzere, ara sınıflamaların olmadığı, detayların bütünün doğrudan bir
parçası olarak yazıldığı, raporlamanın da yukarıdan aşağıya doğru olduğu görülür.
Tablo:4.2: Merdiban-ı Paye Uygulamalı Muhasebe Kaydı
Olay meydana geldiği gibi yazıld.......................................................................................ı
Hoca İmadeddin hesabından
İsfahan
Amillerin (maliye memurları) hakları, kadı ve şeyhlerin maaşları, ücretler, din görevlileri ücretleri, bayındırlık işleri için önceden kararlaştırılmış ödemeler Hicri 10 Safer 760 (Miladi: 11.01.1359).......................
4.240 Dinar
Amillerin Hakları
2.000 Dinar
Kadı ve Şeyhlerin
Ücretleri
1.000 Dinar
Ücretler
600 Dinar
Din Görevlilerinin
Ücretleri
240 Dinar
Bayındırlık
İşleri
400 Dinar
Kaynak:Abdullah Püser Mohammed b. Kiya el-MAzanderani, "Risale-i Felekiyye - Kitab-us Siyakat", s......
Yukarıdaki muhasebe kaydı, minha-minzalike yönteminde kullanılan örneğin uygulamasıdır. Burada da görüleceği gibi "minha-ondan, minzalike-bundan" gibi kavramlara
yer verilmemektedir. merdiban-ı paye ile minha-minzalike yöntemleri yukarıdaki örnekler bağlamında incelendiği zaman, merdiban-ı paye yönteminin dikey raporlandığı ve
"amillerin hakları, kadı ve şeyhlerin ücretleri, ücretler"; "din görevlilerin ücretleri ve
bayındırlık işleri" gibi ara sınıflamalara yer verilmediği görülür.
Aşağıda (Tablo:4.1), Tablo 3.45'deki örneğin yeni muhasebe sisteminin ilk uygulamasına uyarlanması olarak yer verilmiştir. Burada görüleceği gibi, "Zirdekiler, İsfahan'da Mukim Hoca İmadeddin'e" şeklinde bir hesap bilgisine yer verilmiştir. Bu dönemi muhasebe uygulamasında "aşağıdakiler Hoca İmadeddin'e" demek olup, aşağıdaki harcamaların Hoca İmadeddin tarafından yapıldığını ifade eder. Burada birinci sözcük borç/zimmet, ikinci sözcük ise alacak/matlup hesabı ifade eder. Bu uygulama, yukarıdaki örnekte yer verilen (Tablo:3.45) "Hoca İmadeddin İsfahan hesabının matlubu
karşılığında, zirdekilerin, yani amillerin (maliye memurları) hakları, kadı ve şeyhlerin
148
maaşları, ücretler, din görevlileri ücretleri, bayındırlık işleri için önceden kararlaştırılmış ödemeler hesaplarının zimmetine" kaydedileceğin ifade eder.
Bu işlemin uygulaması aşağıdaki gibidir.
Tablo: 4.3: Minha - Minzalika Usulünün Usûl-i Muzaafa Uygulanması Kaydı
3.600 Dinar
640 Dinar
4.240 Dinar
4.240 Dinar
4.240 Dinar
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Aşağıda, Tablo:4.2 örneğinde gösterilen minha - minzalike yöntemine göre yazılmış bir muhasebe kaydının, günümüz muhasebe sisteminde kullanılan kebir hesap ve
onun alt hesapları uygulamasındaki karşılığı gösterilmiştir. Burada Hoca İmadeddin'e
tahsis edilen gelirlerin onun tarafından nerelere harcandığını gösterilmektedir.
Tablo: 4.4: Minha - Minzalike Yönteminin Günümüz Muhasebe Uygulamasına Uyarlanması
Sadr-ül Hesap
320
770
770.01
770.01.01
Olay meydana geldiği gibi yazıld...........................................................................ı
Hoca İmadeddin hesabından
İsfahan
Amillerin (maliye memurları) hakları, kadı ve şeyhlerin maaşları, ücretler, din görevlileri
ücretleri, bayındırlık işleri için önceden kararlaştırılmış ödemeler Hicri 10 Safer 760
(Miladi: 11.01.1359)
Gümüş Dinar
4.240 Dinar
Amillerin hakları.............(büyük ondan) kadı ve şeyhlerin ücretleri,
3.600 Dinar
ücretler
Amillerin hakları..............(büyük bundan) kadı ve şeyhlerin ücretleri
3.000 Dinar
149
Para
Kuruş
--------- Fi 10 Sefer Sene760/11.01.1359 --------Zirdekiler İsfahan'da Mukim Hoca İmadeddin'e 4.240
Dinar
Amillerin (maliye memurları) hakları, kadı ve şeyhlerin maaşları, ücretler, din görevlileri ücretleri, bayındırlık işleri için
önceden kararlaştırılmış ödemeler.
Amillerin Hakları, Kadı ve Şeyhlerin Ücretleri ve Ücretleri 3.600 Dinar
Amillerin Hakları, Kadı ve Şeyhlerin Ücreti 3.000 Dinar
Amillerin Hakları 2.000 Dinar
Kadı ve Şeyhlerin Ücretleri 1.000 Dinar
Ücretler 600 Dinar
Din Görevlileri Ücretleri ve Bayındırlık İşleri 640 Dinar
Din Görevlilerinin Ücretleri 240 Dinar
Bayındırlık İşleri 400 Dinar
1
Para
Kuruş
Mad.
No
Açıklama
770.01.01.01
770.01.01.02
770.01.02
770.02
770.02.01
770.02.02
Amillerin hakları...............(büyük bundanın bir kısmı)
Kadı ve şeyhlerin ücretleri ..... (büyük bundanın bir kısmı)
Ücretler.................................. (büyük bundanın bir kısmı)
Din görevlileri ücretleri ......... (büyük ondanın bir kısmı) ve bayındırlık
işleri
Din görevlilerinin ücretleri ... (büyük ondanın bir kısmının müfredatı
Bayındırlık işleri........(büyük ondanın bir kısmının müfredatı)
2.000 Dinar
1.000 Dinar
600 Dinar
640 Dinar
240 Dinar
400 Dinar
Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı
Yukarıdaki tabloda, minha - minzalike yöntemine göre yapılan bir muhasebe kaydında minha - minzalike kavramlarının günümüz muhasebe sistemine göre sayısal hesap
kodlarına yer verilmiştir. Bu örneğin günümüz muhasebe usulüne göre muhasebeleştirilmesi ise aşağıdaki gibidir.
150
Tablo:4.5: Minha - Minzalike Yönteminin Günümüz Muhasebe Uygulamasına Uyarlanması
------------------------------------------ Hicri 10 Safer 760/Miladi 11.01.1359
----------------------------------
320.01 Hoca İmadüddin Hesabından (Gümüş para) ......................................... 4.240 Dinar
770 Maaşlar, ücretler, bayındırlık işleri ödemleri
4.240 Dinar
770.11 Amillerin Hakl. Kadı ve Şeyhlerin Ücreti, Ücretler (büyük ondan)
3.600 Dinar
770.11.01 Amil Hakl. Kadı ve Şeyh Ücretler (büyük bundan)
3.000 Dinar
770.11.01.01 Amillerin hakları (büyün bundan bir kısmı)
2.000 Dinar
770.11.01.02 Kadı ve şeyhlerin ücretleri (büyük bundanın bir kısmı)
1.000 Dinar
770.11.02 Ücretler
(büyük bundanın bir kısmı)
600 Dinar
770.22 Din Görevlilerinin Ücretleri ve Bayındırlık İşl. (büyük ondan bir kısmı)
640 Dinar
770.22.01 Din görevlileri ücretleri (büyük ondanın bir kısmının müfredatı)
240 Dinar
770.22.02 Bayındırlık işleri (büyün ondanın bir kısmının müfredatı)
400 Dinar
---------------------------------------------------------- / ---------------------------------------------------------------Kaynak: Tarafımızdan Hazırlandı.
Bu muhasebe kaydında yapılan harcamalar borç/zimmet kaydedilmiş olup harcamayı
ödeyen Hoca İmadeddin olduğu için de onun hesabına alacak/matlup kaydedilmiştir.
Hoca İmadeddin topladığı vergileri kendi hesabına tahsil ettiği için bu hesaba
borç/zimmet kaydederek hesabı kapatır.
Buraya kadar yapılan açıklamalar da göstermektedir ki modernleşme ile geçilen
usûl-i muzaaf-çift girişli kayıt yönteminin Osmanlı klasik döneminde uygulanan minhaminzalike yönteminden çok farklı bir yöntem değildir. Minha-minzalike yönteminde
ruznemçe defteri ile avârece defteri arasındaki ilişki ile usûl-i muzaaf yöntemindeki
yevmiye defteri ile defter-i kebir arasındaki ilişki birbirine oldukça benzemektedir. Sonuç hesapları anlamında mevcutların sayılması ve listelenmesi noktasında da klasik dönemde uygulanan muhasebe yöntemi ile usûl-i muzaaf yöntemini arasında da büyük
benzerlikler vardır. Klasik dönemin muhasebe uygulama örneklerinin genellikle devlet
kurumlarının veya bu kurumlara ait vakıfların hesaplarına ait olması, dönemin muhasebe sisteminde kar ve zarar gibi bir unsura yer verilmemsinin nedenidir. İki usul arasında
var olan bazı farklılıkların ise tarihi süreç içerisinde uygulanan muhasebe sistemine yapılan katkıların sonucu olduğunu söyleyebiliriz. Bu husus çalışmamızın mali tabloların
tarihi gelişimi bölümün ortaya konmuştur. İktisadi faaliyetteki çeşitlenme, finansal hizmetlerdeki gelişim yeni finansal tabloların ortaya çıkarmıştır.
151
SONUÇ
Toplumlar tarihi süreç içerisinde varlıklarını devam ettirirken zaman zaman krizler
yaşarlar. Krizlerin aşılabilmesi için yapılan çalışmalar ya var olan sistemin aksayan
yönlerini, Thomas S. Kuhn'un432 yama yapma olarak tanımladığı gibi, gözden geçirerek
sistemin sürdürülebilirliğini sağlamaya çalışırlar veya sistemin bir bütün olarak, yeniden
tanımlanması ve planlanması, yine Thomas S. Kuhn'un ifadesiyle, bir paradigma değişikliğine gidilerek krizden çıkmaya çalışılır. Osmanlı Devleti elitlerinin modernleşme
yönündeki kararlarını bu konsepte değerlendirebiliriz. Örneğin, Fatih Sultan Mehmet ile
başlayan değişim süreci, Osmanlı Devletinin kuruluş süreci ile oluşan sistemin ürettiği
krizin getirdiği bir sonuç olarak, yine III. Selim ile başlayan ve II Mahmut ile devam
eden modernleşme süreci de Kanuni Sultan Süleyman'dan sonra başlayan durağanlığın,
II. Viyana Kuşatması ile iyice görünür hale gelen krizlerin yama yaparak aşılamamasının getirdiği bir sonuçtur.
Osmanlı Devleti elitlerinin devletin içinde bulunduğu askeri ve mali sıkıntıların artık
geleneksel yapının ıslahı ile çözülemeyeceği, devletin askeri, iktisadi, siyasi (bürokratik) ve sosyal yapısının yeniden kurulması için vermiş oldukları karar, tarihimizde modernleşme olarak anılmaktadır. Bu süreç devletin geleneksel kurumlarının terk edilerek
yeni kurumlar ihdası şeklinde olmuştur. Tarihimizde, meşrutiyetin ilanı ile anayasal bir
siyasal sisteme geçilmesi, saltanatın kaldırılıp cumhuriyetin ilan edilmesi, çok partili
siyasal yaşama geçilmesi gibi değişimler hep var olan bir krizin aşılabilmesi için yaşanmıştır. Bu husus, bölgesel, kültürel, dini krizlerin aşılmasında da karşımıza çıkmaktadır. İslam coğrafyasında Ortadoğu'nun siyasi ve düşünsel parçalanmışlığı içerisinde
yaşanan kriz, doğudan gelen Selçuklu Türklerinin toparlayıcı etkisi ve Osmanlı Devletinin siyasal kudreti ile aşılmıştır. Yine Avrupa'nın ortaçağda İslam dünyası karşısında
yaşadığı kriz, Müslümanların ürettiği, tıbbi, zirai, felsefi, bilimsel, dini, coğrafi, edebi,
tarihi ve diğer her türden eserlerin Latinceye ve diğer Batı dilerine tercüme edilmesi ve
bu eserlerdeki bilgilerin içselleştirilmesi ve dönüştürülmesi ile aşılabilmiştir.
432
Thomas S. Kuhn, bu konudaki düşüncelerini "Bilimsel Devrimlerin Yapısı", Çev. Nilüfer Kuyaş, Alan
Yayıncılık, isimli eserinde ele almıştır.
152
Çalışmamızın birinci bölümünde etraflıca açıklamaya çalıştığımız gibi, günümüzde
cari olan muhasebe düşüncesi ve uygulama tekniklerinin, Avrupalılarca iddia edildiği
gibi, tek bir kültüre istinat ettirilemeyeceği açıktır. Avrupa toplumu 8. yüzyılda İspanya
(Endülüs) ve 9. yüzyılda Sicilya üzerinden gelen İslam'ın hem siyasi tesirine hem de
kültür ve medeniyetinin tesirine maruz kalmıştır. Avrupa toplumu karşı koyamadıkları
bu etkiye karşı, bu medeniyetin ürettiği tüm bilgileri 300 yıl boyunca kendi toplumlarına transfer etmişlerdir. Bologna, Padua, Toledo, Paris gibi şehirlerde bu kültür ve medeniyetin ürettiği bilgilerin öğretildiği üniversiteler açmışlardır.
Uzunca bir süre, muhasebe ile ilgili yazılan uygulama teknikleri matematik biliminin
bir parçası olarak ele alınmıştır. Bugün muhasebe tekniğinin kaynağı ve duayeni olarak
işaret edilen Luca Pacioli'nin eseri de bir matematik kitabıdır. O da muhasebe tekniğine
ilişkin konuları, yazmış olduğu matematik kitabının bir kısmı olarak ele almıştır. İslam
dünyasında yazılan ve elimizde nüshaları mevcut olan 1340 tarihli İmad es-Seravi'nin
Camiü'l Hesab ve 1363 tarihli Mazenderani'nin Risale-i Felekiye (Kitab-us Siyakat)
isimli eserleri, ilk müstakil eserlerdir. Bu eserler bu alanda Batı'ya da esin kaynağı olduğu açıktır. Pacioli'nin yaşadığı dönem Avrupa'da İslam kültür ve medeniyetine ait
eserlerin en etkili olduğu dönemdir. O yazmış olduğu ve muhasebe tekniği ile ilgili bir
bölüme de yer verdiği Summa Aritmatica isimli eserinde, eserini yazarken yer vermiş
olduğu bilgi kaynakları da bunu teyit eder. Bu bilgiler bugün cari olan ve Osmanlı Devletinin modernleşme ile uygulanmasına yer verdiği çift girişli muhasebe sisteminin de
kaynağının İslam dünyası olduğuna işaret eder. Avrupa'nın bu sistemin mucidi olmadığı, ancak yaşamış olduğu krizi aşmak için diğer bilimlerde olduğu gibi almış olduğu
muhasebe tekniği bilgisini de geliştirdiğinden söz edebiliriz.
Osmanlı Devletinde kullanılan muhasebe sistemi, İlhanlılar döneminde yazılan kitaplarda anlatılan minha-minzalike sistemidir. Bu sistemin öğretilmesine ve uygulanmasına
pratiklik kazandırılması için, kendisinden beklenen fonksiyon ve amaç farklılaşmamakla beraber, zaman zaman raporlama biçiminde değişiklik yaşanmıştır. Luca Pacioli'nin
eserinde önerdiği çift girişli muhasebe sistemi de minha-mizalike sisteminin biraz geliştirilmiş bir türevi olduğu kanaatindeyiz. Bu sistemde kullanılan defterlerin 10. yüzyılda
Abbasi vergi gelir defterlerinde kullanılmış olması bu sistemin tarihsel kökleri oldukça
eski olduğuna işaret eder.
153
Minha-minzalike sistemi, Osmanlı Devletinin ve devlet saraylarının, gelir ve giderlerinin muhasebeleştirilmesinde kullanılmıştır. Bu sistem 19. yüzyılın ikinci yarısından
itibaren kullanılmaya başlayan çift girişli muhasebe sistemi ile terk edilmiştir. Yukarıda
zikredilen kurumlarda zaman zaman merdiban-ı paye sistemi de uygulanmıştır. Bu sistemde kullanılan belgeler, günümüzde uygulandığı gibi sürekli üretilen belgeler türünden değildir. Belirli bir dönemi kapsayan etkinliklerin sonuçlarını tespit eden tutanak
niteliğindeki belgelerdir. Bu nedenle, uygulanan muhasebe sistemi ülke sathından gelen
bu nitelikteki belgelerin sistemli bir şekilde kayıt altına alınıp raporlanma etkinliğidir.
Bununla beraber Osmanlı toplumunun iktisadi etkinliğinde bu muhasebe yönteminin
hangi seviyede uygulandığına ilişkin bir bilgiye sahip değiliz. Çünkü dönemin iktisadi
faaliyetlerinin sonuçları üzerinde devletin gelir beklentisinin olmaması, Osmanlı tüccarının yapmış olduğu iktisadi etkinliğin sonuçları muhasebe açısından doğruluğu denetlenen bir konu olmamıştır. Bu nedenle dönemin tüccarlarının tuttuğu muhasebe defterlerinin mevcudiyetine dair bir bilgiye ulaşılmamıştır. Bu durum, tüccarın muhasebe yapmadığı anlamına gelmemelidir. Dönemin varlıklı elitlerince kurulan vakıfların gelir ve
giderlerinin kadılarca denetime açık olması nedeni ile Osmanlı arşivlerinde bu vakıflara
ait muhasebe defterlerinin varlığını biliyoruz. Bu defterlerin incelenmesi Osmanlı sivil
yaşamında uygulanan muhasebe sisteminin etkinlik düzeyinin anlaşılmasına büyük katkı sağlayacaktır.
Osmanlı Devleti 19. yüzyıl başlarında yaşamış olduğu bu krizi Batı kurum ve uygulamalarını referans alarak, kısmen orijinal metinler üreterek ve kısmen de aynen aktararak aşmaya çalışmıştır. Konumuz olan Osmanlı muhasebe sistemindeki değişim de bu
bağlamda yaşanan bir değişimdir. Bu dönemin muhasebe uygulamasının önceki dönemin uygulamasından ayıran en önemli özellik, Kanunname-i Ticaret ile birlikte tüzel
kişilik kavramının yaşamımıza girmesi, bu kanunla birlikte tüccarı defter tutmaya zorunlu kılması, aksi davranış için yaptırım öngörmesidir. Bir diğer ayırıcı özellik ise muhasebe sistemi açısından olup hesap kavramıdır. Muhasebe yapılırken tıpkı gerçek kişi
yanında tüzel kişi kavramının da yaşamımıza girdiği gibi, tacir için borçlu ve alacaklı
olarak şahısları değil onları temsil eden, tıpkı canlı bir varlık gibi varsayılan, hesapların
borçlu ve alacaklı olması, bunun yanında soyut ve somut nesnelerin dahi borçlu ve alacaklı olabilmesi halidir. Bu yönleri ile modernleşme ile başlayan muhasebe yöntemi
iktisadi yaşamımıza büyük katkılar sağlamıştır.
154
Osmanlı Devleti elitleri modernleşme sürecini yaşarken devletin iktisadi ve muhasebe sistemini de dönüşüme tabi tutmuşlardır. Her ne kadar Batı'dan buna ilişkin yaklaşım
ve yöntemler aktarılmış olda da Osmanlı aydını kendi literatürünü üretmeyi başarabilmiştir. Bugün kullandığımız iktisadi ve muhasebe kavramlarının birçoğu o dönemde
üretilmiş kavramlardır. "Ekonomi" yerine "iktisat" gibi kavramlar üretilirken, "fatura,
bilanço, amortisman" gibi kavramlar da aynen kullanılmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra yaşamımıza giren iktisadi ve muhasebe kavramlarına karşılık her hangi bir
kavram üretilememiştir. Batı kurumları ve onun kavramları aynen kullanılması yolu
tercih edilmiştir.
Bu değişim sürecinde, yeni uygulamaya geçilen muhasebe sistemi, Osmanlı muhasipleri için her ne kadar yabancısı olduğu bir muhasebe sistemi gibi görülse de bir çok
yönüyle geçmişten beri kullanılan muhasebe sistemini anımsattığı açıktır. Bu noktada
en temel sorun Osmanlı tüccarı içinde yaşanmıştır. Osmanlı Devletinin Batı ile girmiş
olduğu iktisadi entegrasyon, Osmanlı tüccarının Batı'lı tüccarlar ile olan ticari münasebetlerinde yaşanan artış, ticari ihtilafları da beraberinde getirmiştir. Bu değişim Osmanlı
tüccarının yaşamına muhasebe ve ona ilişkin bilgi ve belge üretme mecburiyetini getirmiştir. Bu alanda tüccarın eğitimi için birçok sivil cemiyet kurulmuş, devlet de toplumun eğitimi için seferber olmuştur. Açılan eğitim kurumlarında verilen en temel eğitimlerden biri de matematik ve okuma yazma eğitimi olması, açılan eğitim kurumlarının
öncelikle tüccarın en temel eksikliğini gidermeye yönelik olduğunu ortaya koyar.
Bu çalışmada da ortaya koymuştur ki muhasebe teknikleri ve mesleği dinamik bir
meslektir. Kadimden geleceğe doğrusal ve kümülatif bir seyir izler. Bugün itibari ile
uygulanan yöntem bir kültürün değil, kadimden beri insanlığın ürettiği bilgi birikiminin
kümülatif bir sonucudur. Bundan sonraki istikameti de bilginin ve tekniğin gelişimi,
iktisadi faaliyetlerin kompozisyonu ve bu faaliyetlerin sonuçlarından beklentiler bağlamında gelişerek değişecektir.
155
KAYNAKÇA
ARŞİV BELGELERİ
[1]
B.O.A. Fon Kodu: T...d..., Defter No:294
KİTAPLAR
[1]
ABDULLAH Püser Mohammed Bin Kiya El-Mazenderani, (Tarihsiz), "Risale-i
Felekiyye- (Kitab-us Siyakat)", "Tercüme Eden: İ. Otar; Editörler: O. Güvemli ve
C. Toraman, İSMMMO Yay.
[2]
ABDURRAHMAN Adil, (1311), "İcmal-i Ahkam'dan Hukuki Ticaret",
Dersaadet,
[3]
AHMED Raşid, (1311), "Hukuk-i Ticaret Birinci Kitap", Dersaadet Ticaret Odası
Gazetesi Matbaasında Tab Olunmuştur,
[4]
AHMED Ziya, (1300), "Muhtasar Usul-i Defteri", Matbaa-i Aramyan,
[5]
AHMED Ziyaeddin, (1321), "Fenn-i Defteri", Mekteb-i Harbiye-i Şahane Matbaasında Tab Olunmuştur, 4. Baskı,
[6]
ALBERT Manilier, (1303), "İlaveli Usûl-i Defter-i Cedid", "Osmanlıcaya Tercüme Eden: Alay Katibi Muhyiddin", Dersaadet Mahmut Bey Matbaası, 2 Tabı,
[7]
BAILLY, A., (Tarihsiz), "Bizans Tarihi", Cilt 2, "Çev. H. Şaman", Tercüman
1001 Temel Eser Serisi,
[8]
BAYKARA, T., (1992), "Osmanlılarda Medeniyet Kavramı ve Ondokuzuncu
Yüzyıla Dair Araştırmalar", Akademi Kitabevi,
[9]
BERGER, P. L., BERGER, B., KELLER, H., (1985), "Modernleşme ve Bilinç",
"Çev. C. Cerit", Pınar Yay.
[10] BROCKELMANN, C., (1992), "İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi", "Çev. N.
Çağatay", TTK Yay.
[11] COBB, S., (2006), "İslam'ın Medeniyete Katkıları", "Çev. C. Küçük", Profil Yay.
[12] CURTIN, P. D., (2008), "Kültürler Arası Ticaret", "Çev. Ş. Bıyıklı", Küre Yay.
156
[13] EISENSTADT, S. N., (2007), "Modernleşme: Başkaldırı ve Değişim", "Çev. U.
Coşkun", Doğu Batı Yay.
[14] ELDEM, E., (1997), "135 Yıllık Bir Hazine Osmanlı Bankası Arşivinde Tarihten
İzler", Osmanlı Bankası,
[15] ELİTAŞ, C., vd, (2008), "Osmanlı İmparatorluğu'nda 500 Yıl Boyunca Kullanılan Muhasebe Yöntemi:Merdiven Yöntemi", MBSGB Yay.
[16] FARDİS, "Usûl-i Defteri", Mekteb-i Sanayi Matbaasında Tab Olunmuştur; Baskı
Yılı: 15 Kanun-i Sâni 1286/1870 veya 1869;
[17] FRIEDMAN, M., (2011), "Kapitaliz ve Özgürlük", "Çev. D. Erberk ve N.
Himmetoğlu", Plato Yay.
[18] GENÇ, M., (2009), "Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi", Ötüken
Yay.
[19] GOLDZİHER, I., (1993), "Klasik Arap Literatürü", "Çev. A. Yüksel ve R. Er",
İmaj Yay.,
[20] GOODY, J., (2002), "Batıdaki Doğu", "Çev. B. M. Angılı ve İ. M. Bezgin", Dost
Kitabevi
[21] -----------, (2005), "Avrupa'da İslâm Damgası", "Çev. Ş. Yalçın", Etkileşim Yay.
[22] -----------, (2008), "Kapitalizm ve Modernlik", "Çev. İ. Durdu", Küre Yay.,
[23] -----------, (2012), "Tarih Hırsızlığı", "Çev. G. Ç. Güven", Türkiye İş Bankası
Kültür Yay.,
[24] -----------, (2015), "Rönesanslar", "Çev. B. Tırnakçı", Türkiye İş Bankası Kültür
Yay.,
[25] GÜRKAN, A., (1975), "İslam Kültürünün Garbı Medenileştirmesi", Nur Yay., 3.
Baskı,
[26] GÜRZUMAR, F., GÜRZUMAR, T., (1962) "Kanunname-i Ticaret ve Zeyilleri",
Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü;
[27] GÜVEMLİ, O., (Tarihsiz), "Türk Devletleri Muhasebe Tarihi, Osmanlı İmparatorluğuna Kadar", Cilt 1, MÖÜBDV Yay.
[28] ------------, (Tarihsiz), "Türk Devletleri Muhasebe Tarihi-Tanzimat'a Kadar", Cilt
2, Proje Danış A.Ş
[29] ------------, (Tarihsiz), "Türk Devletleri Muhasebe Tarihi-Tanzimat'tan Cumhuriyete Kadar", Cilt 3, İstanbul Yeminli Mali Müşavirler Odası Yay.
157
[30] HİÇŞAŞMAZ, M., (1958), "Muzaaf Muhasebe Usulünün Kurucusu Luca Paciolo
Eseri ve Tesirleri", AÜSBF Yay.
[31] HİTTİ, P. K., (2011), "Siyasi ve Kültürel İslam Tarihi", "Çev. S. Tuğ", MÜİFV
Yay.
[32] HODGSON, M. G. S., (2001), "Dünya Tarihini Yeniden Düşünmek", "Çev. A.
Kanlıdere ve A. Aydoğan", Yöneliş Yay.
[33] HOWARD, D., (2000), "Venice and The East: The İmpact of The İslamic World
on Venetian Architecture 1100-1500", Yale University Press, New Haven &
London
[34] HUNKE, S., (2008), "Batı'yı Aydınlatan Doğu Güneşi", "Çev. I. Soner", Kaynak
Yay.
[35] İBNU'R RIZA Mehmet Fuad, (1323), "Usûl-i Defter-i Ticari Mali", Dersaadet
Mahmut Bey Matbaası,
[36] İSKİT R. S., (1939), "Türkiye'de Neşriyat Hareketleri Tarihine Bir Bakış", İstanbul Devlet Basımevi,
[37] KARPAT, K. H., (2006), "Osmanlı'da Değişim, Modernleşme ve Uluslaşma",
"Çev. D. Özdemir", İmge Yay.
[38] KENANOĞLU, M. M., (2005), "Ticaret Kanunnâmesi ve Mecelle Işığında Osmanlı Ticaret Hukuku", Lotus Yay.
[39] KIZIL, A., (2006), "Genel Muhasebe Vergi Uygulamaları", Bahar Yay.,
[40] KÖPRÜLÜ, F., (2002), "Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri",
Kaynak Yay., 3. Baskı,
[41] MAHÇUPYAN, E., (2008), "Türkiye'yi Anlamak, Zihniyet, Değişim ve Kriz",
İletişim Yay.
[42] MASOOD, E., (2010), "İslam ve Bilim", "Çev. Ş. Timur", Picus Yay.,
[43] McEVEDY, C., (2004), "Ortaçağ Tarih Atlası", "Çev. A. Anadol", Sabancı Üniv.
Yay.
[44] McNEILL, W. H., (2003), "Dünya Tarihi", "Çev. A. Şenel", İmge Yay., 7. Baskı,
[45] MEHMED Eşref, (1307), "Amali ve Nazari Muhtasar Usûl-i Defteri", Mahmut
Bey Matbaası,
158
[46] MEHMED Münif, (Bilinmiyor), "Fenn-i Defteri", eser el yazmasıdır. Kitapta verilen örneklerde kullanılan bilgilerde 1286 yılının kullanılması eserin 1286 ve
sonrası bir tarihte yazıldığını göstermektedir.
[47] MEHMET Hikmet, (Bilinmiyor), "Kavaid-i Muamelat-ı Ticariye ve Usûl-i
Hesabat-ı Defteriye", Matbaa Bilgisine Kitapta Yer Verilmemiştir. Kitapta yer
verilen bazı örnek
bilgilerde 1313 yılının zikredilmesi kitabın bu tarihte veya
sonrası bir tarihte basıldığı düşüncesindeyiz.
[48] MEZ, Adam, (2000), "Onuncu Yüzyılda İslâm Medeniyeti; İslâm'ın Rönesansı",
"Çev. S. Şaban", İnsan Yay.,
[49] ÖZTÜRK, S., (2004), "Osmanlı Belgelerinde Siyakat Yazısı", BOADB Yayın
No:18,
[50] RONAN, C. A., (2003), "Bilim Tarihi: Dünya Kültürlerinde Bilimin Tarihi ve
Gelişimi", "Çev. E. İhsanoğlu ve F. Günergun", Tübitak Yay.
[51] SAĞLAM, M. H., (2011), "Osmanlı Devleti'nde Moratoryum 1875-1881 Rüsum-ı
Sitte'den Düyûn-ı Umumiyye'ye", Tarih Vakfı Yurt Yay., 2. Baskı,
[52] SAYIN, A. V., (2000), "Tarih-i Mâlî: Kuruluşundan Kanuni Döneminin Sonunna
Kadar
Osmanlı Maliye Tarihi (1299-1566)", T.C. MBAPKKB Yay.
No:2000/356,
[53] SERDAR, Z., (2001), "Thomas Kuhn ve Bilim Savaşları", "Çev. Ebru Kılıç",
Everest Yay.,
[54] SOMBART, W., (2008), "Burjuva; Modern Ekonomi Dönemine Ait İnsanın Ahlaki ve Entelektüel Tarihine Katkı", "Çev. O. Adanır", Doğu Batı Yay.
[55] SÜLEYMAN Sûdî, (2008), "Deter-i Muktesit" (Osmanlı Vergi Sistemi), "Yay.
Haz. M. A. Ünal", Fakülte Kitabevi,
[56] TABAKOĞLU, A., (1987), "İslam ve Ekonomik Hayat", DİB Yay.
[57] TANYAŞ, Ö. E., (2007), "Weber'de Kapitalizmin Ruhu ve İslam Üzerine Sosyolojik Bir Deneme" Kaknüs Yay.,
[58] TILLY, C., (2001), "Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu", "Çev. K.
Emiroğlu", İmge Yay.
[59] TUDELA'LI Benjamin ve RATİSBON'LU Petrachia, (2001), "Ortaçağ'da İki
Yahudi Seyyahın Avrupa, Asya ve Afrika Gözlemleri - Üç Kıtada Sosyal, Siyasi,
159
Ekonomik
İlişkiler Azınlıklar, Dini Kurumlar ve Haçlı Seferleri", "Çev. N.
Arslantaş", Kaknüs Yay.
[60] ÜLGENER, Sabri F., (2006), "Zihniyet ve Din, İslam Tasavvuf ve Çözülme Devri
İktisat Ahlakı", Derin Yay.,
[61] WEBER, M., (1993), "Sosyoloji Yazıları", "Çev. T. Parla", Hürriyet Vakfı Yay.,
3. Baskı,
[62] ZEHRA, M. E., (1986), "İslâm Hukuku Metodolojisi", "Çev. A. Şener", Fecr Yay.
MAKALELER
[1]
AKARLI, E. D., "1872-1916 Bütçeleri Işığında Osmanlı Maliyesinin Sıkıntıları",
Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in Anısına Armağan, Özel Sayı 1, İÜİFM, Baskı
Yılı 1982, s. 225-254
[2]
AKYILDIZ, A., "Tanzimat", TDVİA, Cilt 40, s. 1-10
[3]
AYDIN, C., "Ebü Kamil", TDVİA, Cilt 10, s. 174-174
[4]
-----------, "Ebû'l-Vefâ el-Bûzcânî", TDVİA, Cilt 10, s. 348-349
[5]
AYDIN, M. A., "Osmanlı Hukuku", Osmanlı Medeniyeti Siyaset-İktisat-Sanat,
Haz. C. Çakır, Klasik Yay. Baskı Yılı 2005, s. 171-224
[6]
BARKAN, Ö. L., "İstanbul Saraylarına ait Muhasebe Defterleri" Türk Tarihi
Belgeleri Derg., TTK, Cilt IX, Sayı 13, Yıl 1979, s. 1-71 ve 88-99
[7]
BAYRAKTAR, K., "Osmanlı Maliyesi Üzerine Yapılan Çalışmalar", TALİD,
Cild 1, Sayı 1, Yıl 2003, BSV Yay. s. 115-145
[8]
BEYDİLİ, K., "Mahmut II", TDVİA, Cilt 27, s. 352-357
[9]
BİLİCİ, F., "Fransa-Fransa'da İslam Araştırmaları", TDVİA, Cilt 13, s. 187-190
[10] BULUT, Y., "Oryantalizm", TDVİA, Cilt 33, s. 428-437
[11] BÜLBÜL, Y., "Klasik Dönem Osmanlı Muhasebe Sistemi"; DİAD, Yıl:1999/1, s.
151-182
[12] CEYLAN, E., "Dünya-Sistemi Teorisinin Osmanlı Tarih Çalışmalarına Yansımaları", TALİD, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 2003, BSV Yay. s. 81-95
[13] CEZAR, Y., "Tanzimat'da Mali Durum", Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in Anısına Armağan, Özel Sayı 2, İÜİFM, Baskı Yılı 1982, s. 291-242
[14] CİN, H., "Tanzimat Döneminde Osmanlı Hukuku ve Yargılama Usulleri", 150.
Yılında Tanzimat, Haz. H. D. Yıldız, Ankara 1992
160
[15] ÇAĞRICI, M., "Ticaret Ahlakı", TDVİA, Cilt 41, s. 144-147
[16] ÇAKIR, C., "Türkiye'de İktisat Tarihi Çalışmalarının Tarihi Üzerine Bir Deneme", TALİD, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 2003, BSV Yay. s. 7-63
[17] -----------, "Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Osmanlı İktisadi Düşüncesi", Osmanlı
Medeniyeti Siyaset-İktisat-Sanat, Haz. C. Çakır, Klasik Yay. Baskı Yılı 2005, s.
87-103
[18] ÇAM, E., "Türkiye'de Sanayileşmenin Siyasal Gelişme Üzerindeki Etkileri", Prof.
Dr. Cavit Orhan Tütengil'in Anısına Armağan, Özel Sayı 2, İÜİ FM, Baskı Yılı
1982, s. 431-451
[19] ÇETİNSAYA, G., "Din, Reform ve Statüko: II. Abdulhamid Dönemine Bir Bakış
(1876- 1909)", Osmanlı Medeniyeti Siyaset-İktisat-Sanat, Haz. C. Çakır, Klasik
Yay. Baskı Yılı 2005, s. 125-148
[20] DENİZ, F., "Osmanlı-Türkiye Batılılaşmasının Kararsızlığı: 'Köhne' Geçmiş,
'Şanlı' Gelecek", DİAD, Sayı 19, Yıl 2005, s. 61-115
[21] DİNÇER, Ö., "Koçibey Risalesi", Osmanlı Medeniyeti Siyaset-İktisat-Sanat, Haz.
C. Çakır, Klasik Yay. Baskı Yılı 2005, s. 259-277
[22] DOSAY, M., "Matametik Rönesansına İslam Dünyasının Etkisi", AÜDTCF Felsefe Bölümü Derg., Cilt 14, Yıl 1992, s. 147-153
[23] ERDEM, S., "Abakus", TDVİA, Cilt 1, s. 8-9
[24] FAZLIOĞLU, İ., "Cebir", TDVİA, Cilt 7, s. 195-201
[25] -----------, "Hesap-Osmanlılar'da Hesap", TDVİA, Cilt 17, s. 244-257
[26] -----------, "Osmanlı Klasik Muhasebe Matematik Eserleri Üzerine Bir Değerlendirme", TALİD, Cilt 1, Sayı 1, Yıl 2003, BSV Yay. s. 345-367
[27] GÖYÜNÇ, N., "İmâd Es-Serâvi ve Eseri", İÜEFTD, Cilt 15, Sayı 20, Yıl 1965, s.
73-86
[28] GÜNDÜZ, Ş., "Misyonerlik", TDVİA, Cilt 30, s. 193-199
[29] GÜRAN, T., "Tanzimat Döneminde Devlet Fabrikaları", 150. Yılında Tanzimat,
Haz: H. D. Yıldız, TTK. Yay, Ankara 1992, s. 235-257
[30] GÜVEMLİ, O., ARİF, A., BÜLENT, Ş., “Türkiye’de Muhasebe Mesleğinin Gelişmesi ve İlk
Meslek Örgütlenmesi: Türkiye Muhasebe Uzmanları Derneği-
1942” MUFİTAD Derg. Sayı 4, Yıl Ocak 2013.
[31] IŞILTAN, F., "Sicilya", MEBİA, Cilt 10, s. 589-596
161
[32] KAFADAR, C., "Venedik'te Ölüm (1575): Serenissima'da Ticaret Yapan Anadolulu Müslüman Tüccarlar", Kim Var İmiş Biz Burada Yoğ İken, Metis Yay. 4.
Baskı, Baskı Yılı 2012 (73-122)
[33] KAL'A, A., "Osmanlı Esnaf ve Sanayisi Üzerine Yapılan Çalışmalarla İlgili Genel Bir Değerlendirme" TALİD, Cild 1, Sayı 1, Yıl 2003 BSV Yay. s. 245-266
[34] KALLEK, C., "İslam Kamu Maliyesi Klasikleri: Emvâl ve Harâç Kitpları.", İslam
ve Klasik Haz: S. Erdem, M. C. Kaya, Klasik Yay. Baskı Yılı 2008, s. 95-107
[35] -----------, "Ticaret", TDVİA, Cilt 41, s. 134-144
[36] KARAL, E. Z., "Mahmut II", MEBİA, Cilt 7, s. 165-170
[37] KARDAŞ, C., "Değişim ve Süreklilik Üzerinden Kadim ve Modern Zihniyet Farkı", EskiYeni Üç Aylık Düşünce Derg. Sayı 17, Yıl 2010, s. 33-39
[38] KAYA, M., "Felsefe", TDVİA, Cilt 12, s. 311-319
[39] KENAN, S., "Üniversite", TDVİA, Cilt 42, s. 338-348
[40] KÜÇÜKALP, K., "Fazlur Rahman ve İslam Modernizmi", EskiYeni Üç Aylık
Düşünce Derg., Sayı 17 Yıl: 2010, s. 53-63
[41] KÜTÜKOĞLU, M. S., "Baltalimanı Muahadesi", TDVİA, Cilt 5, s. 38-40
[42] -----------, "Tanzimat Devrinde Yabancıların İktisadi Faaliyetleri", 150. Yılında
Tanzimat, Haz. H. D. Yıldız, Ankara 1992
[43] MARDİN, Şerif, "Türkiye'de İktisadi Düşüncenin Gelişmesi (1838-1918)", Siyasal ve Sosyal Bilimler, Makaleler 2, İletişim Yay, 1. Baskı, Baskı Yılı 1990, s.
45-98
[44] ÖKTEN, S., "İbnü'd Dâye", TDVİA, Cilt 21, s. 7-8
[45] ÖZAYDIN, A., "Bağdat-Kültür ve Medeniyet", TDVİA, Cilt 4, s. 437-441
[46] ÖZDEMİR, M., "Hammadiler", TDVİA, Cilt 15, s. 489-491
[47] -----------, "İspanya-İspanya'da İslam Araştırmaları", TDVİA, Cilt 23, s. 173-176
[48] ÖZTÜRK, S., "Türkiye'de Temettuat Çalışmaları", TALİD, Cilt 1, Sayı 1, Yıl
2003, BSV Yay. s. 287-304
[49] RUNCİMAN, S. S., "Avrupa Medeniyetinin Gelişmesin Üzerine İslami Tesirler",
İÜŞM, Yıl 1959, Sayı 3, s. 1-12
[50] SAHİLLİOĞLU, H., "Divan Rakamları", TDVİA, Cilt 9, 433-435
162
[51] SARIKAVAK, K., "Toledo, Bologna ve Padua Okullarının Düşünce Tarihindeki
Yeri", AKDTYK Atatürk Kültür Merkezi Erdem Derg. Cilt 14, Sayı 41, Yıl 2002,
s. 243-267
[52] SERİN, M., "Siyakat", TDVİA, Cilt 37, s. 291-292
[53] SUVEYSİ, M., "Hendese", TDVİA, Cilt 17, s. 196-199
[54] -----------, "Hesap", TDVİA, Cilt 17, s. 242-244
[55] ŞAKİROĞLU, M. H., "Sicilya", TDVİA, Cilt 37, s. 138-139
[56] ŞAKUL, K., "Nizâm-ı Cedid Düşüncesinde Batılılaşma ve İslami Modernleşme",
DİAD, 2005/2, Yıl 10, Sayı 19, s. 117-150
[57] ŞENER, A., "Tanzimat Dönemi Osmanlı Vergi Reformları", 150. Yılında Tanzimat, Haz. H. D. Yıldız, Ankara 1992
[58] ŞENTOP, M., "Tanzimat Dönemi Kanunlaştırma Faaliyetleri Literatürü",
TALİD, Cilt 3, Sayı 5, Yıl 2005, BSV Yay. s. 647-672
[59] TANYOL, C., "Tanzimat ve Getirdikleri", Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil'in Anısına Armağan, Özel Sayı 1, İÜİFM, Baskı Yılı 1982, s. 163-171
[60] ÜLGEN, P., "Geç Ortaçağ'da Avrupa'daki Üniversiteler ve Eğitim", MKÜSBE
Dergisi, Cilt: 7, Sayı: 14, Yıl: 2010
[61] YARAN, C. S., "Modernitenin İnsan Sevgisine Etkileri", EskiYeni Üç Aylık Düşünce Derg., Sayı: 17 Yıl: 2010, s. 11-18
[62] YAZICI, N., "Tanzimat Döneminde Ekonomi Basını: Takvim-i Ticaret", AÜİFD
Cilt 39 Sayı 1, Yıl 1999, s. 55-68
[63] YUVALI, A., "Osmanlı Müesseseleri Üzerindeki İlhanlı Tesiri", EÜSBED, Sayı
6, Yıl 1995
[64] YÜCEL, G., "Muhasebenin Çağlar Boyunca Gelişimi", T.C. İÜİFD, Prof. Dr.
Feridun Özgür'e armağan, Cilt:11, Sayı:1, Yıl Nisan 1982, s. 217-227
ANSİKLOPEDİ VE SÖZLÜKLER
[1]
DEVELLİOĞLU, F., (2008), "Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat", Aydın
Kitabevi,
[2]
KUR'AN-I KERİM Meali, "Haz. H. Altuntaş, M. Şahin", DİB Yay. 13. Baskı,
Bask Yılı: Ankara 2012
163
[3]
NİŞANYAN, S., (2009), "Sözlerin Soykütüğü: Çağdaş Türkçenin Etimolojik Sözlüğü", Everest Yay.
[4]
PENRICE, J., (2010), "Kur'an Sözlüğü", "Çev.: Ö. Aydın", İşaret Yay.
[5]
RAGIP el-İsfehani, (2007), "Müfredât: Kur'an Kavramları Sözlüğü" "Çev. ve
Not. Y. Türker", Pınar Yay. 1. Baskı,
[6]
SARI, M., (Tarihsiz), "El-Mevarid: Arapça-Türkçe Lûgat", İpek Yay.
[7]
ŞEMSEDDİN Sami, (2015), "Kamus-i Türki", "Haz. P. Yavuzarslan", TDK. Yayınları
TEZLER
[1]
GEDİKLİ, F., "16 ve 17 Asır Osmanlı Şer'iyye Sicillerinde Bulunan Mudarebe
Ortaklığı: Galata Örneği", Basılmamış Doktora Tezi, Yıl 1996
[2]
KIRTEKİN, A., "Tanzimat ve İktisadi Liberalizm", Yüksek Lisan Tezi, Yıl 2006;
[3]
TOPRAK, A., "Doğu-Batı Kültürel Etkileşiminde İpek Yolu (Başlangıçtan Göktürk Dönemi Sonuna Kadar)", Yüksek Lisan Tezi, Yıl 2008
ELEKTRONİK YAYINLAR
[1]
AZİMLİ,
M.,
"Sicilya'daki
İslam
Medeniyetinin
Avrupa'ya
Etkileri",
http://www.academia.edu/6651411;
[2]
CAN, A. V., "Luca Pacioli 'Muhasebenin Babası'mıdır?", Akademik Bakış Uluslararası Hakemli Sosyal Bilimler E-Dergisi,
http://www.akademikbakis.org/eskisite/12/acan.htm;
[3]
http://tr.wikipedia.org/wiki/Leonardo_Fibonacci
[4]
http://www.iett.gov.tr/tr/main/pages/kisa-tarihce/31
[5]
OTAR, İ., "Muhasebede 'Muzaaf Usukü' Pacioli'den Önce Var'mıydı?",
http://www.mufad.org/journal/attachments/article/541/11.pdf,
[6]
SEZGİN, F., "Dünya Bilim Tarihi Yeniden Yazılmalı" Röportaj: Turan Kışlakçı
http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/2005/eylul/26/d01.html
164
ÖZGEÇMİŞ
1969 yılında Antalya ilinin Alanya ilçesinde doğdum. İlkokulu Gündoğmuş Akyarı
Köyü İlkokulu'nda, Ortaokulu Alanya İmam Hatip Lisesi'nin orta kısmında, liseyi de
yine aynı okulun lise kısmında okudum. 1989 yılında başlayan üniversite eğitimimi
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden 1993 yılında
mezun olarak tamamladım. 1994 yılında stajyer olarak başlayan Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik mesleğine halen devam etmekteyim. Okan Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Muhasebe ve Denetim Programı'nda eğitimim devam etmektedir. Ayrıca
Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Felsefe Bölümü'nde son sınıf öğrencisiyim. Evliyim ve iki oğul babasıyım.
165
EKLER
166
Ek-1: İstanbul Sarayları muhasebe defterlerinden 16.11.1555-3.11.1556 dönemine ait defter örneği. s.1-71,
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
Ek-2: Tablo: 2.5'de özeti verilen muhasebe kaydının ayrıntısı. Rebi'il-evvel sene 894 ila Saferi'l-muzaffer sene
895 arası
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
Ek-3: Tablo: 2.6'nin ayrıntısı. Rebi'il-evvel sene 894 ila Saferi'l-muzaffer sene 895 arası "Erz-Pirinç
Muhasebesi"
249
Ek-4: Tablo: 2.7'nin ayrıntısı. Ra. s. 894 ila S.s. 895 arası "Ağnam - Küçükbaş Hayvan Muhasebesi"
250
Ek-5: Tablo:2.8'de transkiripine yer verilen tablonun orijinali
251
Ek-6: Tablo:2.9'de transkiripine yer verilen tablonun orijinali
252
Ek-7: Tablo:2.10'de transkripine yer verilen tablonun orijinali
253
Ek-8: Tablo:2.11'de transkripine yer verilen tablonun orijinali
254
255
256
Ek-9: Tablo:2.12'de transkiripine yer verilen tablonun orijinali
257
258
Ek-10: Tablo:2.14 ve 2.15'de transkripine yer verilen tablonun orijinali
259
260
Ek-11: Tablo: 2.16'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
261
Ek-12: Tablo: 2.17'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
Ek-12: Tablo: 2.18'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
Ek-13: Tablo: 2.20'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
262
Ek-14: Tablo: 2.21'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
263
Ek-15: Tablo: 2.22'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
Ek-16: Tablo: 2.23'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
264
Ek-17: O dönemde tutulmuş yevmiye defteri örneği
265
Ek-18: Tablo: 2.25'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
266
Ek-19: Tablo: 2.26'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
267
Ek-20: Tablo: 2.38'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
268
Ek-21: Tablo: 2.39'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
Ek-22: Tablo: 2.40'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
269
Ek-23: Tablo: 2.41'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
270
Ek-24: Tablo: 2.42'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
271
272
Ek-25: Tablo: 2.43'te Transkripine yer verilen tablonun orijinali
Ek-26: Kasa Defteri Örneği Orijinal Metni
273
Ek-27: Tablo 2.44'ün Transkrip Edilmiş Örneği
274
Download