bölüm anlatım bozuklukları

advertisement
BÖLÜM 8
ANLATIM BOZUKLUKLARI
Genel
 Uyum Kusurları
 Şekil ve Söz Dizimi ile İlgili Diğer Kusurlar
 Anlam Kusurları
 Türkçe Üzerine Notlar
Anlatm Bozukluklar-VIII
SEKİZİNCİ BÖLÜM
ANLATIM BOZUKLUKLARI
1. Genel
Anlatm bozukluğu, bir dilsel birimin, ana dili konuşurlarnca, o dile ait kusursuz
yapda bir öge olarak değerlendirilmemesidir.1 Kusursuz bir anlatm için dil bilgisel ve anlamsal kabul edilebilirlik ön koşuldur. Dil bilgisi bakmndan doğru bir
anlatm, anlamca ‘doğru’ olmayabilir veya anlamca doğru bir anlatm, dil bilgisi
bakmndan ‘yanlş’ kabul edilebilir.
Anlatm bozukluklarn kesin çizgilerle ayrmak, snflandrmak mümkün değildir.
Bazen, ses ya da şekil düzeyindeki bir yanlşlk, anlamn tümce düzeyinde bozulmasna yol açabilir. Bir sözün fonetik veya morfolojik yapsnda yaplan büyük yanlşlklara barbarizm ad verilir.
Aşağdaki snflandrma ve örneklerin amac, anlatm bozukluklarn pratik olarak
ortaya koymak ve yaygn yanlşlar, bu örnekler çerçevesinde somutlaştrmaktr.2
Yazl iletişimin başars ve güvenirliğindeki önemli etkenlerden biri de metnin dil
ve yazm hatalarndan arndrlmasdr. Dil ve yazm hatalar mesajn aktarmnda
zafiyetlere yol açabilmekte, hedef kitlede güven kaybna neden olabilmektedir.
Bu nedenle metin yazarnn, yaz dilinde standartlaşmann bir arac olmak üzere
yazm kurallarna uymas, yazm klavuzundan yararlanmay bir alşkanlk hâline
getirmesi şarttr. Kuşkusuz bu tek başna yeterli değildir; metinlerin mümkün olduğunca ayn uzmanlk alanna mensup farkl kişilerce ve değişik zamanlarda
okunarak düzeltilmesi gerekmektedir. Anlam konusunda tereddüt ortaya çkan
sözcükler mutlak surette genel sözlüklerden ya da alana ilişkin özel sözlüklerden
yararlanlarak kontrol edilmelidir.
1
Konuyla ve örneklerle ilgili olarak bk. Aksoy 1990; Özdemir 1983; Zülfikar 1977;
ÖSS ve ÖYS sorular ve hazrlk testleri; Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, YÖK
Yay., Ankara 1995; Türk Dili ve Kompozisyon Bilgileri, Yarg Yay, Ankara 2003.
Aksoy, anlatm bozukluklarn Türkçe Yanlşlar ve Osmanlca Yanlşlar olmak üzere
iki bölümde değerlendirmiştir. Aksoy, Türkçe yanlşlarn ‘yaplar yanlş olan sözcükler, birbiriyle karştrlan sözcükler, okuma-yazma-söyleme yanlşlar, yazm yanlşlar, yanlş anlamla kullanlan sözcükler, gereksiz sözcükler, yinelemeler, gereksiz yardmc eylemler, çelişen sözler, tamlama yanlşlar, özne yanlşlar, tümleç yanlşlar,
yüklem yanlşlar, yanlş yerde bulunan sözcükler, çeviri kokan sözcükler, bozuk
anlatmlar, atasözlerinde yanlşlar ve deyimlerde yanlşlar’ olmak üzere on sekiz bölümde ele almştr. Bu konuyla ilgili olarak batda ‘Common Mistakes in English’
türünde pek çok yapt bulunmasna karşlk, şu ana değin anlatm bozukluklar ile
ilgili kapsaml ve bilimsel bir çalşma yaplmamştr.
2
Bu bölüm geleneksel ve ayarlayc dil bilgisi anlayş ve öğretim ortamna yönelik
pratik amaçlarla hazrlanmştr.
- 463 -
Çağdaş Türk Dili
Çağdaş Türk Dili
464
Dilsel işlevin en üst düzeyde gerçekleştiği yasalardan, doğrudan halkla iletişimini
sağlayan en küçük birime değin tüm kamu kurum ve kuruluşlarnn mesaj vatandaşa hatasz olarak aktarma zorunluluğu vardr. Nitekim tüketici haklarnn
korunduğu modern ekonomilerde firmalarn bask yanlşlar vb. hatalardan kaynaklanan tüketici mağduriyetlerinde, sorumluluklar üstlendikleri görülebilmektedir. Kamu bu duyarlğ göstermek zorundadr. Gelişmiş ülkelerde, özellikle
akademik iletişimde ve yaymda hata pay sfra yakndr.
2. Uyum Kusurlar1
Bu tür kusurlar genellikle, anlatmda sözcükler ya da tümceler arasndaki uyumu
bozmasna karşlk, anlam farkllaşmas ya da kaybna yol açmaz.
a. Kakofoni/Tenafür
Kakofoni (cacophony/euphony) sözcük ya da sözcük grubundaki seslerin, söyleyişte birbirleriyle uyuşmamas, kulağa hoş gelmeyen bir izlenim yaratmasdr.
Örneğin, *Kandillili, Kadirlili vb. kullanmlar hoşa gider değildir. Bunun en
önemli nedeni, Türkçe ses dizgesi içinde tekrar seslerin, eklerin kakofonik olarak
alglanmasdr. Kakofoni, bir bakma, ‘msrada ayn harf ya da hecenin tekrarlanş’, ‘yarm kafiye’ anlamlarndaki aliterasyon (< Fr. allitération) ve asonans (<
Fr. assonance)n karştdr.
Yalnzca ayn ses ya da ses gruplarnn tekrar, kakofoniye yol açmaz. Ünsüzlerin
oluşma noktalar ayn ya da birbirine çok yakn sözcüklerde de kakofoni söz konusu olabilir. Örneğin aşç sözcüğünde, diş-diş eti ünsüzleri /ş/ ve /ç/, art arda
gelmelerinin yol açtğ söyleyiş zorluğunu ortadan kaldrmak üzere, başkalaşrlar
ve ortaya ahç sözcüğü çkar. Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kş köşesi; ortada dolu
beş su şişesi, şemsi paşa pasajnda sesi büzüşesiceler, bir dalda bir kartal, dal
tartar kartal kalkar vb. tekerlemeler ve yanltmacalar işlevlerini, özellikle ünsüzlerin kakofonik olarak kullanlmasna borçludur.2 Aşağda kimi kakofoni örnekleri
sralanmştr:
*olaslkl
*aşç
*Krklarelili
*ufakçk
*önceliklilik
*Maltepelili
*biçimselleştirilebilirlik
*minikçik
*bu biçim söyleyiş içinde
*başlayaym
*sorulan sorularn sonunda
*koşullaştrlmşlk
ufak + çk
> ufack,
diyeyim
> diyem (diy.),
başlayaym
> başlaym,
durur
> -DIr vb.
b. Zincirlenme
Zincirlenme, sözcük grubunda veya tümcede ayn eklerin zincirleme olarak birbirine bağlanmasdr.
1
Türkçede genel anlatm bozukluklar ile ilgili olarak bk. Korkmaz, Ercilasun 2003, s.
285-296.
2
Çocuklar arasnda söylenen yanltmacalar tenafürün (kakofoni) en aşr örnekleridir
bk. Ercilasun 1995.
- 452 -
Anlatm Bozukluklar-VIII
c. Tekrar Sklğ
Tekrar sklğ, bir anlatm biriminde, ayn sözcüğün ya da ayn kökten türeyen
sözcüklerin birlikte kullanlmasyla ortaya çkan uyumsuzluktur:
*Olaylarn oluşturduğu olumsuz havann ve gergin atmosferin olanaklarn elverdiği ölçüde yumuşatlmas.
*TRT programlarndaki türk dili eğitimine ilişkin programlar arasnda
öğretmenlere yönelik programlar da yer almaldr.
Bu örneklerde ayn sözcüklerin sklkla kullanm tekrar sklğna yol açmştr.
VIII
Anlatım Bozuklukları
*Pamukkale ÜniversitesiNİN Eğitim FakültesiNİN Türkçe Eğitimi BölümüNÜN
öğrencileri ifadesinde -nIn ekinin tekrarlanmas, bir uyum kusurudur. Bu tür
tamlamalarda yani kurum ve kuruluş adlarnda genellikle tamlayan eki kullanlmaz.
Tekrar sklğn önlemek için tümce içinde ayn sözcüğün hatta türevlerinin el
verdiği ölçüde bir kez kullanlmasna çalşlmaldr.
ç. Deyim ve Atasözlerindeki Yanlşlklar
Deyim ve atasözleri klişeleşmiş anlatmlardr; bu klişeleri oluşturan hiçbir sözcük,
herhangi bir şekilde başka bir sözcükle değiştirilemez, sözcüklerin sras bozulamaz. Deyim ve atasözlerinin yanlş yerde, yanlş bağlamlarda kullanlmas da, bir
anlatm bozukluğudur.
*Gündüzü geceye katmak
*Kaş yarp göz çkarmak
*Eski camlar bardak oldu.
*Yaptğ yanna kalmak
*Sora sora Irak bulunur
*Yaptğn yanna brakmamak
*Eski defterleri yoklamak
>
>
>
>
>
>
>
Geceyi gündüze katmak
Baş yarp göz çkarmak
Eski çamlar bardak oldu
Ettiği yanna (kâr) kalmak
Sora sora Bağdat bulunur
Ettiğini yanna brakmamak
Eski defterleri karştrmak
d. Garabet /Tuhaflk
Garabet, alşlmamş olan veya herkesçe bilinmeyen ya da yabanc kökenli sözcüklerin kullanlmasdr. Bilimsel, hukukî, adlî vb. çeşitli nedenlerle, kullanm
sklğ çok düşük olan sözcükler bir zorunluluğun sonucunda kullanlabilir.
Bilgi (information) sözcüğü, İngilizce knowledge, information sözcükleri arasndaki ayrm göstermemektedir. Özel durumlarda enformasyon sözcüğünün kullanm garabet değildir; ancak buna benzer zorunluluklarn bulunmadğ kullanmlarda garabetten söz edilebilir.
Yabanc kökenli sözcüklerin özgün yazmlaryla alnmas da bu türden bir yazl
anlatm kusurudur. Toplumu oluşturan birey ve gruplarn dil bilgileri ve söz varlklar arasnda ayrmlar vardr. Eğitim düzeyi yükseldikçe söz varlğ da genişler,
tersine, eğitim düzeyi düştükçe, söz varlğ da buna koşut olarak azalr.
Çeşitli bilim ve sanat alanlarna özgü terimler de söz varlğnn bir başka boyutunu oluşturur. Dikkat edilmesi gereken nokta, konuşur ya da dili kullanan kitlenin
dil bilgisi düzeyinin ve zamann ölçüt olarak alnmasdr; ancak bu ölçüte uymayan sözcükler garabet örneği olarak kabul edilebilir. Aşağda konu ile ilgili kimi
örnekler yer almaktadr:
- 453 -
465
Çağdaş Türk Dili
Çağdaş Türk Dili
akağn-iyi niyet
alnaç-cephe
au pair-bakc (kz)
dokunca-zarar
jenerasyon-kuşak
kurtak-montaj
müverrih-tarihçi
özdeksel-maddî
snop-züppe
vertikal-şakulî-düşey
aktöre-ahlâk
ascl-çkarc
betik-kitap
eslâha-silâhlar
klgsal-pratik
müdde-i umumî-savc
nihaî-sonuncul
pâtisserie-pastahane
süel-askerî
vetire-süreç
Bu örnekler hemen hemen tüm eğitim düzeyleri için, kullanm sklğ sfra yakn
Türkçe ya da yabanc kökenli sözcüklerdir.
Kavramlar birden çok sözcük ile karşlanabilir. Kavram gösteren sözcüklerin kullanm sklğ ‘tuhaflk’ belirleyen en önemli ölçüttür. Aşağdaki sözcük çiftleri
yaklaşk ayn anlamlar vermekte ve birbirine yakn sklkta kullanlmaktadr. Bu
çiftleri oluşturan sözcüklerden herhangi birinin kullanlmas, anlamda ve anlatmda sorun yaratmaz. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, seçilen sözcüklerin alndğ diller arasndaki tutarllktr. hayat ve doğa (Arapça + Türkçe),
millî prodüktivite (Arapça + Franszca), cep to cep (Arapça + İngilizce + Arapça
= Türkçe) (!) örneklerinde bu tutarlğn bulunmadğ söylenebilir.
466
Birbirine yakn sklkta kullanlan kimi eş anlaml sözcükler şu şekildedir:
adale-kas alet-araç
bunalm-kriz
dş alm-ithalât
dş satm-ihracat
doğa-tabiat
fert-birey
hayat-yaşam
iktisat-ekonomi
ilke-prensip
kriter-ölçüt
mizah-gülmece
rakam-say
sanayi-endüstri
seviye-düzey
snaî-endüstriyel
siyaset-politika
sun’î-yapay
şart-koşul
toplumsal-sosyal
Kimi durumlarda eş anlaml sözcüklerden birinin kullanm sklğ azalabilir. Konuşurun dünya görüşü ve yetiştiği çevre, sözcük tercihini ortaya koyabilir. Bu
durumda, garabetin hangi ölçüte göre belirlenmesi gerektiği önem kazanr, ancak ’tuhaflk’ kesin olarak belirleyebilecek somut bir ölçüt yoktur.
Aşağdaki sözcük çiftlerinden birinci sradakiler, kullanm sklğ azalan ya da
azalma sürecinde bulunanlar; ikinci sradakiler ise, daha sklkla kullanlan sözcükleri göstermektedir:
amelî-pratik
hikmetitabiiye-fizik
idarehane-büro-ofis
kâtip/kâtibe
kumandan-komutan
maişet-geçim
efkârumumiye-kamuoyu
içtimaî-toplumsal
istihsal-üretim
sekreterkompüter-bilgisayar
mahrukat-yakt
mihver-eksen
- 466 -
Anlatm Bozukluklar-VIII
mükâleme-diyalog
seciye-karakter
uzuv-organ
zabit-subay
Eski bir sözcüğün yerini yeni karşlğnn almasna yabanc  paraplasm
ad verilir: Elektronik beyin yerine bilgisayar sözcüğünün kullanlmas gibi.
Toplumsal, teknolojik, kültürel vb. değişimler sonucu ana dili konuşurlarnn
düşünceleri, değerleri ksmen ya da bütünüyle değişebilir; yeni durumlar yeni
kabuller ve değerler dünyas ortaya çkabilir. Hatta ayn dili konuşan topluluk
eskiye ilişkin inanç, kültür dizgesi yerine yeni bir inanç ve kültür dizgesini benimser. Bu durumda genellikle yeni inanç ve kültür dizgesinin simgesi prestijli dilin
sözcükleri dile dolmaya başlar. Türk dilleri için Budist dönem, İslâmlğn kabulü,
Tanzimat, Türkistan’da Rus hâkimiyeti, Cumhuriyet, İkinci Dünya Savaş sonras
Amerikan yaşam biçiminin yaygnlaşmas bu tür süreçlerin dönüm noktalardr.
VIII
Anlatım Bozuklukları
möble-mobilya
neşir-yayn
tekaüt-emekli
vasat-ortam
e. Söyleyiş Kusurlar
Söyleyiş, konuşma seslerinin boğumlanma biçimidir. Sözcüklerin sözlü anlatmda, ölçünlü dil dşndaki söyleyiş (telâffuz), vurgulama, durgu-durak, ulama ve
tonlama kusurlardr. Aşağda söyleyiş kusurlar ünlüler ve ünsüzlerde örneklerle
gösterilmiştir. Hiç kuşkusuz, bu tür yanlşlar çok kategorik olarak bütünüyle birbirinden ayrmak mümkün değildir.
(1) Ünlüler
Sözlü anlatmda yaygn söyleyiş hatalarndan biri, yabanc kökenli sözcüklerdeki
ünlü uzunluklarn doğru seslendirememektir. Türkçe kökenli sözcüklerde aslî
uzun ünlü yoktur. Bu nedenle bir iki istisnaî durumun dşnda, Türkçe kökenli
sözcüklerdeki ünlüleri uzun söylemek, bir söyleyiş kusurudur. Özellikle Arapça
ve Farsçadan alnan sözcüklerde ise çok sayda uzun ünlü bulunur. Ünlülerle
ilgili söyleyiş yanlşlarndan kurtulabilmenin yollarndan biri, uzun ünlü ya da
ünlülerin hangi hecede bulunduğunu bilmektir.
Bu konudaki yaygn diğer yanlş da, sözcüklerde yer alan aslî ünlü yerine ona
yakn başka bir ünlü kullanmaktr. Örneğin doküman sözcüğünün Türkçe dökmek ile hiçbir ilgisi yoktur. Doküman Franszcadan alnmştr. Yabanc sözcüklerdeki ünlüleri, nitelik ve nicelik bakmndan Türkçenin ölçünlü ses dizgesine
göre söylemek gerekir. Sözcüklerin ölçünlü dile uygun şekilde söylenmesine İngilizce yaznda orthoepy ad verilir. Bunun için, bilim çevrelerince ortak kabul
görecek ölçünlü söyleyiş sözlüğü oluşturulmal; Türkçe Sözlük'e ve Yaz Klavuzu'na bakma alşkanlğ kazanlmaldr.
Osmanlca kökenli sözcüklerin kapal son hecesindeki aslî uzun ünlüler genel
olarak söyleyişte ksalr. Ancak, bu tür sözcüklerin, ünlü ile başlayan bir ek almas durumunda, son hecedeki ksa söylenen ünlü, aslî şekline dönebilir yani uzayabilir. Örneğin, inklâp sözcüğünün son hecesindeki ksa söylenen /a/, inklâb
örneğinde olduğu gibi uzayabilir.
(2) Ünsüzler
Türkçe kökenli sözcüklerin söylenişinde yanlş yapma ihtimali, yabanc kökenli
sözcüklere oranla son derece azdr. Yabanc kökenli sözcüklerin önemli bir bölümü Türkçenin ses dizgesine uymadğndan, bunlarn söylenişinde kimi sorun- 455 -
467
Çağdaş Türk Dili
Çağdaş Türk Dili
468
lar ortaya çkar. Bu sorunlarn başnda anlam fark yaratan kaln k (ķ), ince k;
kaln l (ł), ince l; kaln g (γ), ince g karştlklar yer alr. Örneğin sol ‘sağ’n karşt’
sözcüğünde l kaln, sol ‘bir nota’ sözcüğünde ise l incedir. Ayn şekilde kar ‘yağş
türü’ sözcüğünde k kaln; kâr ‘fayda, yarar’ sözcüğünde ise k, incedir. Bu tür
sözcüklerin söylenişinin sözlüklerden yararlanma, Türk dilinin seçkin konuşurlarn dinleme vb. yollarla öğrenilmesi gerekir.
3. İİİİİİİİİİĞ
a. Biçim Bilgisi Kusurlar
(1) Türetme ve Birleştirme Kusurlar
Türetme ve birleştirme kusurlar, ölçünlü dilde bulunmayan sözcük ve eklerin
kullanlmasdr.1 Yabanc sözcüklerle Türkçe eklerin ya da Arapça, Farsça sözcüklerle Franszca, İngilizce sözcüklerin birleştirilmesiyle oluşturulan sözcükler de
bu grup içinde değerlendirilebilir. Ancak dilde ‘doğru’ ya da ‘yanlş’ belirleyen
ölçülerden ikisi, yaygnlk ve zamandr. Dil kurallarna aykr biçimde üretilen
kimi sözcükler, sonradan yaygn kullanm alan bulmalar ve bu kullanmn, zamann süzgecinden geçmesi sonucu dile yerleşebilir. Uygar, toplum, saptamak
vb. bu tür sözcüklere örnek olarak sralanabilir. MTT’de bu tür, başka art zamanl örnekler de vardr:
altunî, Bektaşî, kurşunî, gümüşî örneklerinde Türkçe kökenli sözcükler
Arapça kökenli nispet eki –î;
otlakye, elâstikiyet, variyet örneklerinde Türkçe kökenli sözcükler Arapça
kökenli –iye(t) eki bulunmaktadr.
gelişat, gidişat örneklerinde de Arapça -at eki vardr.
çaydanlk srasyla, Çince çay kökü, Farsça -dan (krş. şam-dan ‘mumluk’)
eki ve Türkçe ayn anlam ve işlevdeki -lk eklerinin birleşmesiyle türetilmiştir.
kardeşane Türkçe kardeş ve Farsça -ane’den
işgüzar, Türkçe iş ve Farsça güzar’dan
emektar, Türkçe emek ve Farsça -dar’dan
kuşbaz, Türkçe kuş ve Farsça baz’dan
yemekhane, Türkçe yemek ve Farsça hane’den
beyzade, Türkçe bey ve Farsça zade’den
resm-i geçit, Türkçe geçit, Arapça resm ve Farsça –i’den
hâlbuki, Arapça hâl, Türkçe bu ve Farsça ki sözcüklerinden oluşmuştur.
Esnaf, akraba, evrak, ukalâ, evlât, ulema, efkâr, eşkya, aza, hademe, talebe vb.
Arapça kökenli sözcükler çoğul olduklar hâlde, Türkçe çoğul eki -lAr ile birlikte
kullanlabilmektedirler.
1
Yeni sözcük türetme (neologism) bilimsel yol ve yöntemlerle yaplmadğnda, ortaya
dilin doğasna aykr örnekler çkabilir. Türkçede bu türlü sözcükler vardr ve bu sözcükler yaygn kullanm alan bulmuştur. Sözcük türetmenin temel koşullar ihtiyaç,
dilin ses, biçim, söz dizimi ve anlam dizgesine uygunluktur. Bu koşullardan birine ya
da hepsine uymayan sözcük, doğru kabul edilemez. Yukardaki örneklerde bu tür
neologism’lere yer verilmemiştir. Dilin söz varlğ, dil dizgesini bozan patolojik neolojizmlerle doldurulmamaldr.
- 456 -
Anlatm Bozukluklar-VIII
1
Dil bilgisi kurallarna aykr olarak oluşturulan bağml, ilginç vb. kimi neologism’ler,
dilde yaygn kullanm alan bulabilir.
2
Dil Devrimiyle türetilen sözcüklerin en tutunanlarndan biridir; aydnlardan halka
yaylmş, cemiyet’i unutturmuştur.
Bilindiği gibi, -m eki, alm, satm, ölüm, kalm, yudum, içim örneklerinde olduğu
gibi, eylemden ad türetir. Bu ekin bağlandğ eylem taban, topla- olmaldr. Çünkü
dilimizde toplumak diye bir eylem yoktur. Bu durumda sözcüğün doğru biçimi toplam olmak gerekir; böyle bir sözcük de türetilmiştir (‘yekûn’ anlamnda). Ancak burada, sözcüğün hiç yadrganmamş ve çok benimsenmiş olduğu gerçeği de gözden
uzak tutulmamaldr. İş bununla da kalmamş, toplumcu, toplumculuk, toplumsal,
toplumbilim gibi, bundan türeme ögeler de iyice benimsenmiştir. Toplum sözcüğü
toplumun mal olmuştur (Aksan 1976: 51-52).
- 457 -
VIII
Anlatım Bozuklukları
Benzer biçimde, dokunmatik, ykamatik, psikodilbilim, final-four’a kalmak vb.
örneklerde, Türkçe isim ya da eylem kökleri herhangi bir kurala bağl olmakszn
Franszca, İngilizce ek ya da sözcüklerle birleştirilebilmektedir.
Bu tür yanlşlara Osmanlca döneminde de rastlamak mümkündü. Arapçada
salâhiyet, felâket, nezaket, mefkûre, peş sözcükleri yoktur. Bu sözcükler,
Arapça köklerden çeşitli kurallarla türetilmiş ve yalnz Osmanlcada kullanlr.
Ayn şekilde Farsça kökenli nazik, peşin sözcükleri, Arapça kurallara göre nezaket, peşin-at, peşin-en biçimlerine dönüştürülmüştür (Levend 1973: 7).
Arapça/Farsça kökenli sözcüklerle, Türkçe ya da Franszca/İngilizce sözcüklerin
bir araya getirilmesiyle yanlş biçimde oluşturulan gayripratik, gayrisosyal, can ü
baş, öz be öz gibi örnekler de vardr (Aksoy 1980:185-249).
Sonuç olarak, bu tür sözcüklere çok kuralc yaklaşmak, sorunun çözümüne yardmc olmamaktadr. Çünkü şu ya da bu şekilde, ‘fiilî bir durum’ söz konusudur
ve bunlar dilimizde yaygn biçimde kullanlmaktadr. Dil-birey-toplum-kültür
ilişkisi bileşik kaplar’a benzemektedir.
Aşağda kimi dil bilgisi yanlşlar sralanmştr:1
*alkoyulmak
> alkonulmak
*-araktan
> -arak
*arttrmak
> artrmak
*ayryeten
> ayrca
*baktmak
> baktrmak
*bank
>bankas
*bölgevî
> bölgesel
*döndermek
> döndürmek
*görükmek
> gözükmek
*icat olmak
> icat olunmak
*ihsas ettirmek
> ihsas etmek
*ilginç
> ilgi çekici
*istihbaratlar
> istihbarat
*koyuluvermek
> koyuverilmek
*önemiyet
> ehemmiyet, önem
*resmî geçit
> resmigeçit
*sor-ur
> sor-ar
*toplum
> toplam2
*yakinen
> yakndan
*yaynlamak
> yaymlamak
469
Çağdaş Türk Dili
Çağdaş Türk Dili
470
(2) Aykr Yardmc Eylemler
Yardmc eylemleri (etmek, olmak, almak) birbirlerinin yerine veya gereksiz olarak kullanmak da bir anlatm kusurudur. Son dönemlerde yapmak ve etmek
arasndaki anlam fark ortadan kalkmş, snrl saydaki örnek dşnda, aslnda
tarihsel olarak herhangi bir şekilde yardmc eylem niteliği bulunmayan yapyardmc eylemi genelleşmiş, yaygnlaşmştr.1 Nitekim Anadolu ağzlarnda ve
diğer Türk yaz dillerinde ve lehçelerinde yap- yardmc eylem değildir. Ayrca,
bat dillerinin etkisiyle al- eylemi de banyo almak, duş almak, çay almak vb. örneklerde olduğu gibi, yardmc eylem niteliği kazanmştr. Hatta yakn bir zamana değin az da olsa görülen, bugün kullanmdan düşen tren almak (trenle seyahat etmek), vapur almak (vapurla seyahat etmek) gibi örnekler ortaya çkmştr:
*akşam yapmak / akşam etmek
*ayar yapmak / ayar etmek
*başvuru yapmak / müracaat etmek
*bekleme yapmak / beklemek
*çay almak / çay içmek
*çocuk yapmak / çocuk sahibi olmak
*etki etmek / etkilemek / tesir etmek
*film yapmak / film çevirmek
*gazete yapmak/gazete çkarmak
*ihsas ettirmek / ihsas etmek
*iptal olmak(iptal edilmek / olunmak
*kayt etmek / kaydedilmek
*Kzlay yapmak / Kzlay’da gezmek
*kuşku etmek/ kuşkulanmak / şüphe etmek
*muhalefet yapmak / muhalefet etmek
*müzakere yapmak / müzakere etmek
*neden olmak / yol açmak
*şark yapmak /şark bestelemek
*tayin olmak / tayin edilmek/tayin olunmak
*tren almak / trene binmek
*umut etmek / ümit etmek, ummak
*yapmadğn brakmamak, etmediğini brakmamak
*yenilgi almak / yenilmek
(3) Tamlama Kusurlar
Tamlama kusuru, tamlayan öge ile tamlanan öge arasndaki uyumsuzluk veya
bu ögelerden birinin, gerektiği hâlde, tamlamann birleşiminde yer almamas ya
da yanlş yerde bulunmasdr.
*dünya, ulusal ve yerel televizyonlar
*fen ve sosyal bilimler
*kültürel ve sanat etkinlikleri
1
Türkçenin asl yardmc eylemi et-’tir. yap- sonradan, yardmc eylem işlevi kazanmştr. yap-, Türkiye Türkçesinin dşndaki Türk yaz dili ve lehçelerinde yap-, jap-,
cap- vb. biçimleri ve ‘örtmek, kapatmak’ anlamlaryla kullanlmaktadr. Tarihsel kaynaklarda da yap- eylemi bu anlamyla bulunur.
- 470 -
Anlatm Bozukluklar-VIII
b. Söz Dizimi Kusurlar
(1) Sra Yanlş
Sra yanlş, bir sözcüğün, bulunmas gereken yerden başka bir yerde bulunmasdr. Sözlü anlatmda, günlük dilde ve edebî ürünlerde söz dizimsel yap esnektir; ancak, bu esneklik işlevseldir. Tümce ögelerinin ve ögeleri oluşturan sözcüklerin sralamasndaki ‘sapma’lar, vurgu, tonlama vb. yollarla telâfi edilebilir ve
iletilmek istenen mesajda herhangi bir kayp ortaya çkmayabilir. Hatta, sözcük
gruplarn oluşturan sözcüklerin srasnda ya da özne-nesne-yüklem dizilişlerinde
farkl bir vurgulama yaplmak istenmiş olabilir. Örneğin, yaylmş düşman birlikleri ile düşmann yaylmş birlikleri ifadeleri arasnda, sözcüklerin srasndaki
farkllklardan kaynaklanan anlam inceliğine dikkat edilmesi gerekir. Bunun gibi
özel durumlarn dşnda, yazl kaynaklardaki söz dizimsel oynamalar, kusur olarak değerlendirilebilir.
*Japon başbakan bir hafta içinde petrol üreten dört Orta Doğu ülkesini ziyaret
edecek.
*Cesetler çok denizde kaldklar için şişmiş.
Birinci tümcede, ‘bir hafta içinde’ zarf tümleci, ‘üreten‘ sfat-fiiline ait olduğu
izlenimi veriyor, oysa ‘bir hafta içinde’, cümlede yüklem görevinde bulunan ‘ziyaret edecek’ eyleminin zarf tümlecidir.
İkinci tümcede ‘çok’ zarfnn, bir ad olan ‘deniz’den değil, yüklemden önce gelmesi gerekiyor.
(2) Tümce Ögeleri Arasndaki Uyumsuzluk
Tümce ögeleri arasndaki uyumsuzluk, tümce ögelerinin, birbirleriyle gramerce
ve/veya anlamca uyumlu olmamasdr. Tümce düzeyindeki uyumsuzluklar, yüklemle diğer ögelerin ilişkilerine bağldr.
Bir tümcedeki yüklem doğru ve yerinde kullanlmş ise, diğer ögelerin de, asl
öge olan yüklemle uyumlu olmas gerekir, tümcede öznenin dşnda kalan her
birim doğrudan eylemle ilgilidir. Bu ögeler yüklemi zaman, koşul, durum, yer
vb. bakmlardan tümlemektedir. Doğal olarak özne - tümleç ve yüklem arasnda
tam bir uyum olmaldr. Aksi takdirde özne–yüklem, tümleç–yüklem, nesne–
yüklem vb. uyumsuzluklar ortaya çkabilir.
*Onlar, seni sever, takdir eder ve sayg duyarlar.
ortak özne
ortak nesne
yüklemler
Onlar,
seni
sever
(1’inci tümce)
takdir eder
(2’nci tümce)
*sayg duyarlar (3’üncü tümce)
- 471 -
Anlatım Bozuklukları
VIII
*özel ve devlet okullar
*özel ve kamu kuruluşlar
*sosyal, siyasal ve ekonomi sorunlar
Yukardaki örneklerde koyu yazlan tamlamalarn tamlayanlar iki ayr ögeden
oluşmaktadr. Ancak bu ögelerden biri ad (fen, devlet, ekonomi, sanat, kamu,
dünya), diğeri sfattr (sosyal, özel, siyasal, özel, kültürel, ulusal). Tamlayanlar
arasnda uyum bulunmamas bir kusurdur.
471
Çağdaş Türk Dili
Çağdaş Türk Dili
472
Örnekteki üç tümce; bir ortak özne, bir ortak nesne ve üç yüklemden oluşmaktadr. 1’inci ve 2’nci tümcelerde anlamca ve dizilişçe herhangi bir sorun yoktur.
Çünkü 1 ve 2 numaral tümcelerin yüklemleri geçişlidir ve belirtili nesne ile
uyumludur. Ancak 3’üncü tümcenin yüklemi duy-, geçişsizdir; nesne değil, yaklaşma durumu eki ister. Hâlbuki bu bağml sral tümcede, yaklaşma durumu eki
almş bir öge yoktur. seni nesnesi, sayg duyarm yüklemine bağlanamayacağna
göre, tümcede yüklem-nesne uyumsuzluğunun bulunduğu söylenebilir
4. ANLAM KUSURLARI1
Anlam kusuru; sözcük grubu, tümce gibi anlatm birimlerinde uyumu bozan, anlam ve iletilmek istenen mesajn alglanmasn zorlaştran ya da ortadan kaldran
kusurdur; genellikle, sözcüklerin anlamlarn yeterince bilmemekten kaynaklanr.
Fazlalk; bir anlatm biriminde, herhangi bir ek, sözcük ya da sözcük grubunun
gereksiz olarak yer almasdr. Ancak yinelenen sözcüklerde dikkat edilmesi gereken nokta, ikileme ile fazlalk arasndaki ayrmdr.2 Fazlalğn en önemli nedeni,
sözcük bilgisindeki yetersizliktir. Özellikle yabanc kökenli sözcüklerin anlamlarnn iyice bilinemediği durumlarda, anlatlmak isteneni daha belirgin duruma
getirebilmek üzere, Türkçe kökenli sözcükler de kullanlr.
Aşağdaki örneklerde fazlalk olarak değerlendirilen ögelerin üstü çizilmiş veya
eğik çizgi ile seçenekler birbirinden ayrlmştr:
*güç (ve)/ müşkül
* güzergâh üzeri
* haksz iftira
* haksz itham
* ilâ /(ile) arasnda
* ilk acemilik
* iyi meziyet
* karşlkl yazşmak
* ksaltarak özetlemek
* KPDS snav
* kulağna alçak sesle fsldamak
* law (light antitank weapon) silah
* meselâ/ bir misal/ örneğin
1
Örnekler için bk. Korkmaz vd. 1995, 2003.
İkileme (hendiadyoin) genellikle anlam bakmndan eş, yakn ya da karşt iki sözcüğün
(delik deşik, iyi kötü vb.) yan yana gelmesiyle ortaya çkan sözcük grubudur. İkilemeler
Türkçenin en eski ögelerinden biridir. Özellikle Eski Uygur Türkçesi ikilemeler bakmndan çok zengindir. Kimi sözcüklerin Türk dili ve kültür yaşam içinde oynadğ rolün aydnlatlabilmesinde, ikilemeler büyük önem taşmaktadr. Örneğin, yorgun argn ikilemesinde yer alan argn, yorgun sözcüğünün yardmyla kolayca aydnlatlabilir. Buna göre,
ikilemelerde eş ya da karşt anlaml sözcükler yer alabildiğine ve ikilemedeki sözcükler tür
bakmndan benzer olduğuna göre, bu iki sözcük arasnda koşutluk vardr: yorgun; yor‘Yorgun duruma getirmek’ eylemine -gn ekinin getirilmesiyle oluşturulmuştur. Ayn şekilde, argn da ayn ya da yakn anlaml *ar- eyleminden türemiş olmaldr. Nitekim bu
sözcüğün Anadolu ağzlarnda ve başka Türk dil ve lehçelerinde yer aldğ görülecektir.
Anadolu ağzlarnda bu kökten türeyen ‘zayf, çelimsiz’ anlamnda ark sözcüğü vardr.
2
- 460 -
Anlatm Bozukluklar-VIII
- 461 -
VIII
Anlatım Bozuklukları
* olanak( ve/) imkân
* oldukça /çok
* ön cepheden çekilmiş fotoğraf
* öss snav
* ösym merkezi
* sabah saat 07.45
* sağlkl (ve)/ shhatli
* samimi (ve)/ içten
* sayg (ve)/ hürmet
* sebepten/ dolay
* şart (ve)/ koşul
* şerefli (ve)/ onurlu
* taşt arac
* teşekkür ederim/ sağ olun
* Türkçe dili / lisan
* türkuaz renkli
* uygun (ve)/ müsait
* yalnzca/sadece
* yan profil
* yaya yürümek
* yazl metin
Aslnda her anlatm bozukluğunda mantk ilkelerine aykr bir durum söz konusudur. Gramerce doğru kimi tümcelerin dikkatle değerlendirilmesi durumunda
dahi kullanlan sözcüklerin anlamlarnn tam olarak bilinmediği, bunun da anlatm bozukluklarna yol açtğ görülecektir.
Sözcüklerin anlamlarna, anlam inceliklerine dikkat edilerek kullanlmas gerekir.
Örneğin sayesinde, sebebiyle, yüzünden sözcükleri temelde ayn anlamda görünmesine karşlk, ilki olumlu, ikincisi nötr ve üçüncüsü olumsuz durum ve koşullar
belirtmede kullanlr. İletişimde mesajn en az kaypla alcya aktarlabilmesi için
sözcüklerin anlamlarna ve bağlama uygun olarak kullanlmas gerekir. Anlam
konusunda tereddüde düşülen sözcüklerde mutlaka sözlüğe müracaat edilmelidir.
*Yazcdan beş sayfa çkş çkt ald.
*Düşüncelerini komutana söyledi arz etti.
*Dört yllk öğrenim sürecini süresini bugün tamamlad.
*Savc, sanğn suçlu olduğunu savundu ileri sürdü (iddia etti).
*Bu büyük apartmanlar, birbirine çok yaklaşk yakn yaplmş.
*Yoksulluğun etken etkin olduğu ülkelerde suç oran yüksektir.
*Son derece disiplinli ve sistemli çalşmas, snf doğrudan geçmesine yol
açt geçmesini sağlad.
*Gerekli tedbirler alnmadğ takdirde, hastalğa yakalanma şans ihtimali
çok yüksektir.
473
Download