weyergans - Nurel Medikal

advertisement
TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ
DOSAB Karanfil Sk. No:4/B 1624 Bursa / Turkey
Tel: +90 224 261 10 20 | Fax: +90 224 261 60 62
[email protected] | www.nurelmedikal.com
SPORCU SAĞLIĞI VE VACUMED - VACUSPORT
Günümüzde sporcu sağlığı ile sakatlanmaların önlenmesi ve/veya hızlı tedavi edilmesi, maddi boyutu çok
büyümüş olan spor sektöründe önemli yer teşkil etmektedir. Bunun için pek çok profesyonel spor klübü,
yatırım yaptıkları oyunculardan en verimli şekilde faydalanmak için, sağlık ekiplerini ve donanımlarını üst
düzeyde kurmak zorundadırlar. Vacumed - Vacusport, bilimsel olarak kanıtlanmış bir sporcu rejenerasyon
cihazıdır. Yoğun antreman ve maç temposu içindeki oyuncunun, yorgunluğa bağlı sakatlanmalarında, vücutta biriken metabolit ve yıkım ürünleri önemli rol oynamaktadır. Vacumed - Vacusport ile bu yıkım ürünlerinin
vücuttan çabuk atımı sağlanmakta, maç - antreman ve sık seyahat ile oluşan özellikle alt ekstremitedeki
ödemin giderilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca özellikle adale sakatlığı yaşayan oyuncuda Vacumed Vacusport tedavisi ile iyileşme süreci hızlanarak, %30-40 erken sürede antremana dönüş görülebilmektedir.
Ben Vacumed - Vacusport tedavisini kendi kliniğimde, sporcuların ödemin ön planda olduğu, adale ve eklem
sakatlıklarının tedavisinde, ameliyat ettiğim hastaların ödem kontrolünde ve yaralanma olmaksızın belirli
klüp sporcularının antreman ve maç sonrası rejenerasyonu için başarıyla kullanmaktayım. A Milli Erkek
Basketbol Takımı doktoru olarak, Avrupa Şampiyonası hazırlık döneminde de, milli oyuncularımız da cihazı
kullandı ve çok pozitif geri dönüşler aldık. Bu bilgiler ışığında, Vacumed - Vacusport'un her üst düzey profesyonel spor klübü bünyesinde, vazgeçilmez sağlık cihazı olarak bulundurulmasını tavsiye ediyorum.
Prof. Dr. Tahsin Beyzadeoğlu
Beyzadeoğlu Kliniği, İstanbul
Türkiye A Milli Erkek Basketbol Takımı Doktoru
SPORCU SAĞLIĞI VE VACUMED - VACUSPORT
Dolaşım bozukluğuna bağlı hastalıklar, tüm toplumlarda, tüm cinslerde en yaygın hastalıklardandır. Günümüzde; fiziksel aktivitenin azalması, sigara tüketiminin artması, ortalama ömrün uzaması dolaşım kaynaklı
hastalıkların sıklığını daha da artırmıştır. Orta ve ileri yaşlardaki insanların neredeyse %90 ında venöz sistem
hastalığı, %20 sinde arterial sistem hastalığı vardır. Lenfatik dolaşım bozuklukları da oldukça yaygındır. Bu
kadar sık görülmelerine karşılık dolaşım kaynaklı hastalıkların ideal tedavileri yoktur. Mevcut tedavi yöntemlerinin etkin ve yeterli olmaması, insanları yeni tedavi yöntemlerini araştırmaya itmiştir. Yeni bir tedavi yöntemi olan VACUMED 'i öncelikli olarak kan dolaşımını düzenlemek ve sirkülasyonu arttırmakla birlikte dolaşım
bozukluğu kaynaklı hastalıkların tedavisinde başarıyla kullanmaktayız. Ayrıca ciddi bir durum olan kesin
tedavisi olmayan lenfödemde hastayı tatmin edici sonuçlar almaktayız. VACUMED ile negatif basınç tedavisini diğer tedavilerden farklı kılan en önemli özelliği hem kan hem de lenf damarlarındaki sirkülasyonu arttırması ve damar jimnastiği yaptırmasıdır. Vacumed dolaşım sistemini her yönden destekleyen ikinci bir kalp
gibi çalışır. Vacumed bu özelliğinin yanında postoperatif, posttravmatik hastaların tedavisinde ve rehabilitasyonunda oldukça değerlidir. VACUMED, ayrıca orta ve ileri yaş hastalarında dolaşım problemlerini engelleyerek bir antiaging yöntemi olarakda kullanılmaktadır. VACUMED ile kliniğimizde; dolaşım bozuklukları, varis,
lenfödem ve daha bir çok hastalığın tedavisini başarılı bir şekilde kullanılmaktadır.
Prof. Dr. Turan Uslu
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı
VAKUMED TEDAVİSİ (ARALIKLI NEGATİF BASINÇLI VAKUM TEDAVİSİ)
VACUMED vücudun alt yarısına uygulanan aralıklı negatif basınç yani vakum tedavisidir.
Alman Havacılık ve Uzay Merkezinde Uzay Tıp Enstitüsünde geliştirilmiştir. Vacumed, alt
ekstremite (bacaklar) ve vücudun alt yarısının, toplardamar (venöz), atardamar
(arteriyel) ve lenf dolaşımındaki bozukluklardan kaynaklanan birçok sağlık probleminin
tedavisinde kullanılan yeni bir tedavi yöntemidir. Bu cihazın üst ekstremiteye (omuz,
kollar ve eller) uygulanan bir versiyonu da geliştirilmiştir (Vacumed ANS).
Vacumed alt ekstremite ve vücudun alt yarısını destekleyen ikinci bir kalp gibi çalışır.
Temiz kanı bacaklara ve ayaklara doğru çeker ve hemen ardından oksijeni azalmış ve
metabolik atıklarla kirlenmiş kanı ve lenf sıvısını kalbe doğru pompalar. Bu uzay
tedavisinin diğer bir katkısı da selülite sebep olan lenf dolaşımının atık ürünlerini vücuttan
uzaklaştırmasıdır.
Vacumed bir çeşit vakum tedavisidir. Ardışık ve aralıklı olarak negatif ve pozitif basınç
uygulanarak, toplardamarlardan geriye kan akımı hızlandırılır (varis tedavisi için),
atardamarlardaki kan akış hızı artırılır ve dokuların oksijenlenmesi artar (yara-kas dokusu
iyileşmesi), hücreler arasında biriken sıvı damar sistemine yönlendirilerek ödem kontrolü
ve kas yorgunluğunun en önemli sebebi olan laktik asitin atılımı sağlanır (doku
rejenerasyonu). Özellikle lenfatik sıvının toplardamar sistemine drene olması ile lenfödem
ciddi bir şekilde geriler. Vacumed; tedavisi oldukça zor olan dolaşım kaynaklı
hastalıklarda çığır açmış yeni bir tedavi yöntemidir.
Vakumed ile aralıklı negatif basınç tedavisi;
-
Pasif damar eğitimi,
-
Periferik kan dolaşımında belirgin artış,
-
Arterial tıkanmayla seyreden hastalıklarda yürüme mesafesinde artış,
-
Venöz dönüşü artırıcı, venöz stazı azaltıcı
-
Ağrı ve ödemi giderici
-
Lenfatik dolaşımı artırıcı ve lenfatik tıkanıklıkları kısmen de olsa açıcı etkisiyle; iç
hastalıkları, anjioloji, fleboloji, kardiyoloji, deri hastalıkları, fizik tedavi ve rehabilitasyon,
anti-aging, medikal estetik alanlarında başarıyla kullanılır.
Vakumed tedavisinin kullanıldığı alanlar
- Kronik venöz yetmezlik (varis) tedavisi
- Venöz ülser (yara) tedavisi
-Periferik arter hastalıkları (damar tıkanıklıkları)
-Dolaşım bozukluklarının önlenmesi amacıyla
- Diyabetik ayak ve diyabetik nöropati (ağrı, yanma, yara) tedavisi
- Kapanmayan yaraların tedavisi
-Lenfödem tedavisi
-Alt ekstremitelerde şişlik, kaşıntı, konjesyon
-Kırık ve spor yaralanmalarında tedavi ve rehabilitasyonu,
-Posttrombotik sendrom (venöz tromboz sonrası)
-Ödem kontrolü (dokuyu sıkılaştırma, toparlama, şekillendirme, selülit tedavisi)
-Huzursuz bacak sendromu
-Kronik yorgunluk tedavisi
-Damar sertliğine bağlı erektil disfonksiyon (erkeklerde sertleşme sorunu)
-Ameliyat sonrası ödem ve ağrı kontrolü
-Ameliyat sonrası doku rejenerasyonunun hızlandırılması
-Sporcularda rejenerasyon ve laktik asitin uzaklaştırılması
-Selülit tedavisi
-Kronik ağrı
Vakumed tedavisi nasıl uygulanır?
Vakumed ile aralıklı vakum tedavisi süresi 20-40 dakika kadar süren seanslar halinde
yapılır. Seans sayısı hastalığa ve hastalık şiddetine göre değişmekle birlikte 10-20
arasında tutulur. Seanslar her gün veya gün aşırı uygulanabilir. Her bir kür ihtiyaca göre
yıl içinde ve daha fazla aralıklarla tekrarlanabilir.
Vacumed ile aralıklı vakum tedavisi hangi durumlarda uygulanmaz?
Vacumed cihazıyla aralıklı vakum tedavisi güvenli bir tedavi yöntemidir. Vakumed
tedavisinin uygulanmasının sakıncalı olduğu durumlar;
-Akut toplardamar trombozu (derin ven trombozu), trombozdan sonra ortaya
çıkan posttrombotik sendromun tedavisi için 8 hafta beklemek gerekir.
-Tedavi bölgesinde yeni ortaya çıkmış enfeksiyonlar (akut enfeksiyonlar)
-Gebelik
-Yeni ortaya çıkmış karın duvarı ve kasık fıtıkları (akut herniler)
VACUMED (aralıklı negatif basınçlı vakum tedavisi) nasıl ortaya çıktı?
Alman Uzay Bilimleri ile birlikte geliştirilen VACUMED, vücudun alt yarısı için bir pompa gibi çalışır.
Ardışık olarak aralıklı negatif basınç (vakum) ve normal atmosferik basınç uygulanması, damarlarda
genişleme ve yeni damar oluşumu (neovaskülarizasyon, kapillarizasyon) meydana getirir. Böylelikle
daha fazla oksijen ve besleyici maddeler dokulara ulaştırılır ve birçok faydalı sonuçlar verir. Vakumed
ile aralıklı negatif basınç uygulaması, birçok insanın beklediği bir tedavi yöntemidir. VACUMED ile
negatif basınç tedavisi, bacaklarda ve damarlardaki hastalıklara karşı mücadelede yeni yöntemlerden
teknolojilerden birisidir.
Nasıl Etki Eder?
Astronotlar, yerçekiminin olmadığı uzay araçlarında sağlıklı kalabilmek için gövde alt kısımlarında
arteriyal kan akışının devamını sağlamak için, gövde alt segmentleri negatif basınç cihazı (LBNPD)
kullanmak zorundadırlar.
NASA ve Alman Uzay Bilimleri bu alanda sayısız test yapmış ve aralıklı negatif basınç cihazının
bacaklarda artmış perfüzyon ile etkili ve güçlü kapiller dilatasyon ve damarlanma
(neovaskülarizasyon) sağladığı görülmüştür. Uzun süreli negatif basıncın herhangi bir yan etkisi
görülmemiştir. Hatta bu yolla iskemik (oksijensiz kalmış) ve yetersiz beslenmiş dokular bile yeniden
canlandırılmıştır.
Bu cihazın amacı bacaklar ve damarsal hastalıklar için etkili bir tedavi sağlamaktır. LBNPD ‘nin
uzay tıbbında kullanılmasına karşın, VACUMED ayarlanabilir zaman aralıklarıyla negatif basınç
uygulamaları yapar.
Birinci faz, alçak basınç fazında (negatif basınç), toplardamarlar oksijenden zengin kanla
dolar. Oksijenden zengin kan, ulaştığı alanlarda pH değerini arttırır, bu şekilde zararlı asidik ortam
faydalı alkali ortama dönüşür. Ortamın alkali hale gelmesi, oksijen seviyesinin yükselmesi ve
damarların her iki yönden de genişlemesi iyileştirici bir etki yapar. Bu şekliyle diabetik hastalar ve
bacaklardaki damar hastalıklarının tedavisinde mükemmel bir iyileşme imkanı sunar. Ayrıca, vücutta
dokulardaki oksijen seviyesinin artması iyilik halini ve iyileşmeyi arttırır. Alt ekstremitelerdeki oksijen
seviyesinin yükselmesi bütün vücudu olumlu etkiler. Bu durum tüm vücut için bir yenilenme ve
gençleşme hissi verir. Vücutta pH dengesi, yumuşak dokuların yapı taşı olan kollajen liflerin sağlıklı
bir şekilde üretilmesinin ön koşuludur.
İkinci faz olan normal basınç fazında (atmosfer basıncı), kirli kan ve lenf sıvıları gövdeye
doğru pompalanır. Bu da, karbondioksitin ve diğer atık maddelerin (laktik asid ve toksinler)
uzaklaştırılmasını, venöz dolaşımın artmasını sağlar.
VACUMED, gövde alt segmentleri için uygulanan bir negatif basınç cihazı olarak geliştirimiştir.
Uzayda astronotlar tarafından kullanılmış ve selülitler, varisler, rejenerasyon yapıcı etkisi, kas
yorgunluğunu giderici, lenfödem ve iyileşmeyen yaralar gibi birçok alt ekstremite problemindeki
etkilerinden dolayı tıbbın kullanımına sunulmuştur. Dolaşım düzenleyici ve nöropatik problemlerdeki
etkisi sebebiyle diyabet hastaları için etkili ve faydalı bir cihazdır. VACUMED’in kan ve lenf sıvısı
akımının bacaklara doğru arttırması, uzvun amputasyona gitme riskini azaltır. VACUMED
amputasyon kararı verilen hastaların bir kısmında amputasyonu önlemiştir. Dolaşım bozukluğu
(arterial, venöz ve/veya lenfatik) çok kötü değilse uzuv kaybı genellikle önlenir.
Lenfatik sistem vücudun " atıkları uzaklaştırma sistemi " dir. Selülit zayıf bağ dokusunun
zayıflından ve lenfatik drenajın iyi olmamasından kaynaklanan bir tablodur. Vakumed ve
benzeri eksternal lenf drenajını artıran sistemler selülit tedavisinde oldukça başarılıdır.
Vakumed dolaşımı artırarak ve doku pH sını yükselterek kollajen sentezini de artırır.
Fizyolojik ilkeler
VACUMED tedavisi, negatif basıncın vücuttaki kesikli (aralıklı) etkisine dayanır. Fazları şu şekilde
gerçekleşir:
-Kapiller genişleme (kılcal damar dolaşımın artması)
-Damarlaşma (neovaskülarizasyon)
-Yüzeyde ve kas dokusunda beslenmenin artması (mikro beslenme )
Negatif basınç ile karşılaştırıldığında, normal basınç fazı (atmosfer basıncı) da şunları sağlar:
-Artmış venöz dolaşım,
-Aktive olmuş lenf sıvısı dolaşımı / lenf drenajı
TEDAVİ UYGULAMALARI
Kronik venöz yetmezlik (venöz ülserler ve varisler)
Kronik venöz yetmezlik, bacaklardaki toplardamarların duvarlarının ve/veya kapaklarının düzgün
çalışmayıp, kanın bacaklardan kalbe geri dönmesini zorlaştırdığında ortaya çıkar. Kronik venöz
yetmezlik, toplardamarlarda birikmeye veya göllenmeye sebep olur.
Post – Trombotik Sendrom
Post trombotik sendrom, bacaklarda derin toplardamarlardaki venöz tromboz sonrası ortaya çıkan
uzun dönem etkileri tarif eder. Damar duvarındaki yüksek basınç, normalde venöz kanın
toplardamarlardan kalbe doğru pompalanması için çalışan kapakçıklara zarar verir. Zayıf kan akımı,
ağrı, şişlik, bacak ülserleri gibi post trombotik sendrom semptomların ortaya çıkmasına sebep olur.
Ödem
Sıvı toplanması, sıvının toplandığı dokunun şişmesine sebep olur. Şişme, bir yaralanma sonucu
vücudun belli bir bölgesinde olabileceği gibi, vücudun genelinde de olabilir. Ödem, kalp yetmezliği
veya böbrek yetmezliği gibi sağlık sorunlarında genellikle ortaya çıkan bir durumdur. Ödem,
aşağıdaki durumlara da sebep olur;
-Cilt renginde solma
-Gode bırakan ödem (bastırılınca iz kalması)
-Ağrı ve hassasiyet
-Eklem sertliği
-Kilo alma veya kilo kaybı
-Kan basıncı ve kalp atım sayısında artma
Hangi Durumlar Ödeme Sebep Olur?
Ödem genellikle altta yatan bir sağlık probleminin sonucudur. Aşağıdaki durumlarda ya da
tedavilerinin sonucunda ortaya çıkabilir;
-Hamilelik
-Bökbrek hastalıkları
-Kalp yetmezliği
-Kronik akciğer hastalıkları
-Tiroid hastalıkları
-Karaciğer hastalıkları
-Yetersiz baslenme
-İlaçlar (kortikosteroidler, hipertansiyon ilaçları)
-Doğum kontrol ilaçları
Bacaklardaki ödemin sebepleri de kan pıhtıları, varisler, tümör ya da kistler olabilir. Karın
organlarında tümor ve tümora benzer hastalıklar karın bölgesinden geçen venleri ve lenfatikleri
sıkıştırarak ödeme sebep olabilir. Aynı zamanda uzun süreli hareketsizlik, oturarak va ayakta
çalışma, sıcak hava, yüksek rakıma maruz kalma, cilt yanıkları durumlarında da gelişir.
Ülserler ve İyileşmeyen Yaralar
İyileşmeyen ya da kronik yaralar, 4 hafta içinde düzelme göstermeyen yada 8 hafta içerisinde
iyileşmeyen yaralar olarak tarif edilir. Bunlar büyük ameliyat sonrası yaralar, tekrarlayan kazalara
bağlı yaralar, damarsal kaynaklı ülserasyonlar ve diabetik ayak yaralarıdır.
Eğer diyabet hastasıysanız, yaranın ne kadar zamandır olup olmadığı gözetilmeksizin, ayaklardaki
herhangi bir ağrının varlığı durumunda mutlaka bir hekime görünülmelidir.
Ameliyat Sonrası / Travma Sonrası Şişkinlik
Ameliyatlar kontrollü travmalardır fakat sonuçta bir çeşit travmadır. Vücudumuz da travmaya
karşı şişme ile cevap verir. Şişme, ameliyat başlar başlamaz ortaya çıkan uzun soluklu bir durumdur.
Ameliyat sırasında veya hemen sonrasında zirveye ulaşmaz; aksine birkaç gün sonra artar ve
yavaşça iyileşir. Kaynaklarda ameliyat sonrası 48-72 saatte maksimum geliştiğinden
bahsedilmektedir.
Periferik Arter Hastalığı - Bacaklar
Periferik arter hastalığı, bacakları ve ayakları besleyen arterlerin daralması ve sertleşmesiyle
sonuçlanan damar hastalığı durumudur. Daralan kan damarları, sinirleri ve dokuları zedeleyecek
azalmış kan akımı ile sonuçlanır. Atheroskleroz ve şeker hastalığı periferik arter hastalığının en
önemli sebepleridir.
Kronik ağrı (bel, bacaklar, artritler, yaralar)
Birçok insan altı aydan fazla süren kronik ağrılardan yakınır. Kronik ağrı hafif ya da şiddetli,
aralıklı ya da sürekli devam eden, hayat kaltesini bozan ya da bazen ciddi engelliliklere yol açan
ağrılardır.
Kronik ağrı durumunda, ağrının sinyalleri sinir sistemi içerisinde haftalarca, aylarca hatta yıllarca
kalabilir. Bu da insanda hem fiziksel hem de duygusal olarak büyük hasar bırakır.
Kronik ağrı; travma, yaralanma veya enfeksiyondan ya da devam eden bir ağrıdan
kaynaklanabilir. Bununla beraber bazı insanlar da herhangi bir yaralanma yada hasar olmaksızın
kronik ağrı yaşarlar.
Duygusal durumlar da ağrının kronikleşmesine ve şiddetli olmasına sebep olur. Anksiyete (kaygılı
olma durumu) , stres, depresyon, asabiyet ve yorgunluk, kronik ağrı ile birbirini kompleks yollarla
etkiler. Bu durum vücudun kendi doğal ağrı kesici maddelerinin miktarını azaltır; üstelik bazı
olumsuz hisler de ağrı hissini arttıran maddelerin miktarını arttırabilir. Hatta bu durumda vücudun
savunma mekanizmasını da tehlike altında olabilir. Sürekli ağrının bağışıklık sistemini bastırdığına
dair önemli kanıtlar vardır.
Beden ruh arasındaki bağın kronik ağrı ile ilişkili olmasından dolayı fiziksel tedavi kadar psikolojik
duruma yönelik de etkili bir tedavi uygulanması gerekir.
Diyabetik nöropati
Bacaklardaki sinir hasarlarının sebep olabileceği ayaklardaki yanma hissi nöropati olarak
adlandırılır. Birçok tıbbi durum ayak yanmasına sebep olabilir. Ancak pratikte ayak yanmasının en sık
karşılaşılan sebebi diyabettir. Ayak yanması tedavileri daha fazla sinir hasarı oluşumunu önleme ve
ağrıyı azaltmaya yöneliktir.
Ayak yanmasının sebebi çoğunlukla nöropati ya da sinir hasarıdır.
Nöropatinin Sebepleri,
Diyabet, bacaklardaki nöropatinin en sık karşılaşılan sebebidir. Diğer birçok durum da nöropatiye
bağlı ayaklardaki yanma hissine sebep olur.
Bunlar:
-Kronik böbrek hastalığı
-Vitamin eksikliği (B12 ve B6)
-Aşırı alkol
-Tiroid hastalıkları (Hipotiroidi)
-Lyme hastalığı
-HIV/AIDS
-Polinöropati
-İlaç yan etkileri (kemoterapi ilaçları, aşırı B6 vitamini yüklenmesi, HIV ilaçları)
-Ağır metal zehirlenmeleri
-Vaskülit (Kan damarlarının enflamasyonu)
-Sarkoidoz
-Gullian Barre Sendromu
-Arterial hastalıklar
-Ödem ya da sıvı tutulumu
-Hipertansiyon
Nöropatinin yanında, ayaktaki enfeksiyon ve enflamasyon da ayakta yanma hissine sebep olur. Bu
duruma da çoğunlukla ayaktaki mantarlar sebep olur.
Periferik arter hastalığı da aynı zamanda ayak yanmasına sebep olur. Ayaklardaki zayıf kan
dolaşımı, özellikle ağrı, karıncalaşma, yanmaya sebep olur.
Diyabet ve Yara Kontrolü
Diyabet, toplumun hemen her yaş grubunu etkileyen ciddi bir durumdur. Yapılan araştırmalara
göre diyabet, yüzeydeki kan damarlarına zarar vererek zayıf dolaşım ile sonuçlanan bir durum ortaya
çıkarır. Bu durum da kendini ağrılı yaralar, yavaş iyileşen yada hiç iyileşmeyen yaralar şeklinde
kendini gösteren periferik damar hastalığına yol açar. Kan dolaşımı- hem yaşam hem he iyileşmevücutta hücrelerin besin ve oksijen ihtiyacını karşılamak için temel bir gerekliliktir. Diyabet aynı
zamanda sinirleri besleyen vazo nervorum adlı kılcal damarlara zarar vererek diyabetik nöropatiye
sebep olur.
KRONİK VENÖZ YETMEZLİK VE İNTERMİTTANT NEGATİF BASINÇLI VAKUM
TEDAVİSİ
Kronik venöz yetmezlik nedir?
İnsan vücudu, belirli bir aşamadan sonra yaşlılığa bağlı olarak artan oranlarda bazı
değişikliklerle karşılaşmaktadır. Bu değişikliklerin en başında kan damarında meydana
gelen değişiklikler gelir. Kan damarlarında yaşlılığa bağlı birçok olumsuz değişiklikler
olmaktadır. İnsan sağlığı büyük ölçüde kan damarlarının sağlığı ile ilişkilidir. İnsan doğar
doğmaz damarlarda değişiklikler oluşmaya başlar. Bu değişikliklerin bir kısmı ömür boyu
tolere edilebilir sınırlarda kalır. Bir kısmı da felç, kalp krizi gibi hayati tehlikeleri de
beraberinde bulundurur. Toplardamar yapısındaki olumsuz değişiklikler çok yaygın
olmakla birlikte yaşamı atardamar hastalıklarına göre çok daha az etkiler. Ne kadar
dikkat edilirse edilsin, orta ve ileri yaşlarda toplardamar kapakçık sisteminde bozulmalar,
buna bağlı varis dediğimiz damarsal genişlemeler ve kıvrımlaşmalar olur. Bundan dolayı
özellikle alt ekstremite ve bazı iç organlardaki venöz kan sağlıklı bir şekilde dolaşım
sistemine dönemez. Çevresel bölgelerde staz, venöz yetmezlik dediğimiz göllenmeler
olur. Bacaklarda şişlik, ağrı, dolgunluk, nahoş görünüm, kaşıntı, hatta venöz yaralar
ortaya çıkar. Bu değişiklikler kronik (süreğen) venöz (toplardamar) yetmezlik olarak
adlandırılır.
Toplardamar yetmezliği (venöz yetmezlik) nasıl gelişir?
Bacaklardaki ve alt karın bölgesindeki kirli kanı (oksijeni azalmış ve kullanılmış kan)
kalbin sol kulakçığına getiren ve birbiri ile bağlantılı yüzeysel ve derin (adalelerin içinde
atar damarlara paralel giden) olmak üzere iki toplardamar sistemi bulunur. Ayrıca
yüzeysel ve derin toplardamarları birbirine bağlayan perforan toplardamarlar da vardır.
Ayakta dururken toplardamarlar içinde kanın yerçekiminin etkisi ile aşağılara yani
ayaklara geri akma eğilimi vardır. Toplardamarlarda bulunan kapakçıklar kirli kanın
aşağıya kaçmasına engel olur, venöz kan kasların hareketi ile kalbe doğru yol alır.
Toplardamarların içinde sadece bir yöne (kalbe doğru) açılan kapaklar bu geri akışa engel
olurlar. Bu sayede yürürken baldırdaki adale pompası ile yukarı doğru gönderilen kan,
toplardamarların kapakları ile yukarda tutulup aşağı geri akmaları engellenir.
Ancak toplardamarlardaki kapaklar bozulduğunda kan tutulamayıp aşağı doğru akmaya
ve böylece ayaklarda kanın sürekli birikmesine ve sonuçta da kronik venöz yetmezliğe
sebep olur. Bu şekilde toplardamar kapak hastalığı kronik venöz yetmezliğin en önde
gelen sebepleri arasındadır.
Diğer bir sebep ise toplardamarlar içinde pıhtı oluşup (derin ven trombozu) damarların
tıkanması ve buna bağlı olarak kapakçıklarının bozulmasıdır. Pıhtı zaman içinde kaybolsa
bile –çoğu kez tam olarak kaybolmaz- damarın içinde engeller, darlıklar oluşmasına ve
kapakçıkların bozulmasına sebep olur. Bu şekilde gelişen toplardamar tıkanıklığı
sonucunda giderek artan bir şekilde bacaklardan dönmesi gereken toplardamar kanının
akışı engellenip, damarların içinde kan göllenmeye ve toplardamar kan basıncı artmaya
başlar. Toplardamarlardaki yüksek kan basıncı dokulara zarar verir toplardamar
yetmezliği gelişir.
Toplardamar yetmezliğinin daha önemsiz diğer bir sebepleri ise bacak kaslarındaki
zayıflık, toplardamar ve atardamar arasında bağlantı oluşup kan akımının artması,
toplardamarların çeşitli sebeplerle genişlemesi sayılabilir.
Venöz yetmezlik belirtileri
•
•
•
•
•
Özellikle uzun süre ayakta kalındığında bacaklarda şişme
Bacaklarda acı ve yorgunluk
Yeni varis oluşumları
Özellikle bilek hizasında bacakların derisinin renginin kırmızı-kahverengine
dönmesi
Derinin kösele gibi kalınlaşması
•
•
Ayak ve bacak derisinde kaşıntı
Bacaklarda yaraların (venöz ülser) oluşması. Bu yaraların geç ve zor iyileşmesi
Sebepleri:
Toplardamar yetmezliği (venöz yetmezlik) esas olarak toplardamarlar içindeki kan
basıncının artmasıdır. Bu genel olarak derin ven trombozu gibi bacak toplardamarlarında
pıhtının oluşması sonucu kapakların bozulması, kan akımının engellemesi yada
toplardamarlarda kapakların çeşitli sebeplerle fonksiyonunu kaybetmeleri sonucunda
ortaya çıkar. Toplardamar yetmezliği (venöz yetmezlik) risk faktörleri,
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Genetik yatkınlık, ailede ve akrabalarda venöz yetmezlik
Geçirilmiş toplardamar tıkanıklığı (derin ven trombozu ya da tromboflebit)
Obezite (şişmanlık)
Gebelik sayısının fazla olması
Hareketsiz yaşam şekli,
Sigara
Uzun süre ayakta durmayı ya da oturmayı gerektiren meslekler
Yaşlılık
Kadın cinsi (kadınlarda çok daha sık görülür)
Pıhtı oluşumuna genetik yatkınlık
Teşhis;
Doktor tarafından hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ve muayene ile sorun teşhis
edilebilir. Ancak olayın sebebinin tam olarak bilinmesi tedaviyi planlamak açısından
önemlidir. Bu sebeple teşhis ve tedaviyi planlamada kullanılan birçok tetkik vardır.
Doppler Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR),
venografi, damar içi ultrason (IVUS) bunların en önemlileridir.
Kronik toplardamar yetmezliğinde tedavi
Tedavide temel amaç kişinin günlük hayatını konforlu bir şekilde sürdürecek bir şekilde
şikâyetlerin en aza indirilmesidir. Eğer kronik venöz yetmezliğin sebebi tam olarak tespit
edilebilirse bunun tedavisi gerekir. Ancak sebebi tam olarak ortaya koymak çoğu zaman
mümkün olmayabilir.
Kronik venöz yetmezlik yüzeyel toplardamarlardaki kapak hastalığından kaynaklanıyor ise
bu damarlar ortadan kaldırılarak tedavi edilebilir. Yüzeyel damar olarak en sık safen
toplardamarı sorunludur. Bu damarın kapakçıkları bozulduğunda kalp ile ayak bileği
arasındaki kan bacaklarda ve özellikle ayak bileğinde birikmeye başlar. Biriken ya da
göllenen kanın oluşturduğu yüksek venöz kan basıncı dokulara zarar vermeye başlar.
Temelde sorun varise benzemekle beraber, varistekinden daha ağır bir tablo söz
konusudur. Böyle bir durumda kapakları bozuk olduğu için kanı aşağı kaçırmakta olan
damarın yok edilmesi gereklidir. Bu sayede kan normal sağlıklı damarlardan yukarıya
ulaşır ve ayaklarda göllenmez. Yetmezlikli safen toplardamarı ameliyatla (varis ameliyatı)
çıkartılır ya da bir başka yöntemle kapatılır.
Derin toplardamar yetmezliği; venöz yetmezlik derin toplardamarlardaki tıkanıklık ya da
kapak hastalığından kaynaklanıyor ise bacaklarda çok daha yüksek kan basıncı ortaya
çıkar. Bu durumda hasta ayakta kaldığında ve yürüdüğünde kan bacaklarda göllenir,
dokulara zarar verir, başta ayak bileğinde yaralar dâhil birçok sorunun oluşumuna sebep
olur. Derin venler çok daha fazla kanı aşağıdan yukarıya kalbe doğru taşıdığı için derin
venöz yetmezlikler de stent kullanılması çok daha iyi bir tedavidir.
Perforan damar yetmezlikleri; venöz yetmezliğin sebebi derin ve yüzeyel toplardamarlar
arasında bağlantıyı sağlayan perforan damarlar ismi verilen özel bir damar grubunun
yetmezliği olabilir. Perforan damar yetmezliği dışında bütün toplardamarların normal
olduğu durumlarda perforan damarlar venlerin skleroterapi ile tıkanması veya stent
benzeri tedaviler uygulanır.
Destek tedavileri
İster ameliyat uygulansın isterse uygulanmasın hastaların hemen tamamında elastik
kompresyon tedavisi kullanılır. Bu tedavide bacakların elastik bandajla sarılması veya
varis çorabı gibi dışarıdan bası sağlayan yöntemlerle toplardamarlar dışarıdan desteklenir.
Varis çorapları sabah yataktan kalkmadan giyilir ve akşam yatınca çıkarılır. Birkaç ay
içinde elastikiyetleri azalacağı için değiştirilmeleri gereklidir.
Yaşam tarzındaki bazı değişiklikler:
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Kronik venöz yetmezlikli hastaların genellikle hayatlarında bazı değişiklikler
yapmaları gerekmektedir.
Bacakların yükseğe kaldırılması, oturmak ya da düz yatmak yerine yatarken
bacakların yüksekte tutulması venöz dönüşü artırarak damar basıncını kısmen de
olsa azaltır.
Ayakta durmak ya da oturmak yerine yürümek ve otururken ayakların hareket
ettirilmesi,
Varis çoraplarının düzenli bir şekilde giyilmesi
Düzenli ayak bileği egzersizlerinin yapılması
Ayak bakımına dikkat edilmesi
Kabızlıktan uzak durmak
Kilo verilmesi
Su içinde yürüme egzersizleri
Sıcak uygulamalardan kaçınmak
VARİS BELİRTİL
LERİ NELERDİR
Variste doktora ba
aşvuru seb
bebi, bacak ağrısı ve bacak
b
yüze
eyinde mey
ydana gelen
n damar
kalınlaş
şmalarıdır. Bacakların yüzeylerin
nde belirgin
nleşen dam
marlar gene
elde kalınlaşmış ve
kıvrımla
aşmış mav
vi renkte damarlardır
d
r. Bu duru
um özellikle
e kadınlard
da rahatsız
zlığa ve
estetik endişelere sebep olmaktadır.
Varisli kişilerde, sabah kalk
ktığında diinlenen ba
acakların günlük aktivitelerle artan ve
akşam en belirgin hale ge
elen, ağrı ve dolgunluk hissi,, bacakta şişme ve damar
genişlem
meleri ven
nöz yetmez
zlik belirtile
eridir. Variisli hastala
ar ayakların
nı uzatarak
k, hatta
biraz
y
yukarı
kalldırarak
dinlendirdiklerinde
şik
kâyetlerinde
e
azalma
ve
bacaklarında
rahatlam
ma hissede
erler.
Özellikle
e varisin errken dönem
mlerinde yani, bacakta
a belirgin va
aris damarları olmadığ
ğı ancak
bacak içerisindeki
i
toplardam
marın reflü (kaçak) ya
apmaya ba
aşladığı dön
nemde, sıcaklık ve
yanma hissi ile gece krampla
arı öncü bellirtiler olara
ak ortaya çıkabilir.
Bu şikâ
âyetlere za
aman içeris
sinde kasla
arda uyuşm
ma, karınca
alanma hissi ve kaşın
ntı eşlik
eder. Bu kaşıntı ile
erleyen varris sürecind
de sürekli kaşımaya
k
ba
ağlı dermattit (cilt raha
atsızlığı)
ve yara
alara da yol açabilir.
Şikâyette sebep olmadığı için
n tedavi ed
dilmeyen ve
v iyice kallınlaşan varislerde, do
olaşımın
belirgin yavaşlama
ası trombo
oz (pıhtılaşm
ma) riskini de artırır. Bu tür hastaların uçak veya
araba seyahati,
s
h
herhangi
b
başka
rahatsızlık ned
deniyle yatak istiraha
atı gibi uzun süre
harekettsiz kalmala
arı veya ge
ebelik gibi bacak
b
toplardamar dollaşımını yav
vaşlatan bir sürece
girmele
eri pıhtılaşm
ma riskini artırır, tromboz gelişim
miyle birlikte
e damar du
uvarı ve çev
vresinde
iltihap oluşumu (tromboflebit) şikaye
etlerin dah
ha da arttmasına ne
eden olur. Ayrıca
tromboflebit geçire
en varis ha
astalarında öncelikle trromboflebittin tedavi e
edilmesi gerrekir.
YERÇEKİMİNE BAĞLI KAŞINTI, STAZ DERMATİTİ, VENÖZ DERMATİT
Venöz ekzema olarak ta bilinmektedir. Oluşma sebebi alt ekstremitelerde toplardamar
dolaşımındaki yetersizlikten kaynaklanan ödem, varis gelişimi, nadiren toplardamar içi
pıhtı oluşumu ve toplardamar damar içindeki basıncın artmasına bağlıdır. Toplardamar
sisteminde bozukluğa bağlı olarak damar kapakçıkları bozulur, kan aşağıdan yukarıya
doğru çıkamaz bu hastalar genellikle yaşlı ya da ilave sağlık problemleri (diabet, obezite,
kabızlık, hipertansiyon) olduğu için kasların pompalama fonksiyonu da yeterince iyi
çalışamaz. Buna bağlı olarak kan alt ekstremitelerde toplanır. Venöz dolaşımın bozulması
kılcal damar sistemini de bozar. Bacaklarda ağrı, kramplar, iyileşmeyen veya zor iyileşen
yaralar, aşırı kaşıntı, ödem, deri renk değişiklikleri görülür. Bu değişimler kronik bir
inflamasyona sebep olmaktadır.
Kadınlarda daha sıktır. Genellikle bacağın alt kısmında özellikle ayak bileklerinde hızlı ve
şiddetli bir şekilde başlar.
Hastalığın ilk belirtisi bacaklarda özellikle ayak bileklerinde akşam saatlerinde artan
ödemdir. Ödem ile birlikte bileklerde örümcek ağı görünümü ve genişlemiş damarsal
yapılarda artma vardır. Toplardamar sisteminin yetersizliği zamanla deride kalıcı ödem ve
renk değişimine sebep olur. Kaşıntı sık görülen bir şikâyettir. Zamanla kaşıntılı alanlarda
kırmızı sızıntılı ve akıntılı yaralar ortaya çıkar. Tipik olarak hastalar başlangıçta sabahları
daha iyidir, akşamları semptomlar artar. Ayakta durmak, kabızlık, ağırlık kaldırmak
şikâyetleri artırır.
Venöz egzama ayaklarda lipodermatoskleroz (LDS, deri altında sıvı birikimine bağlı
sertlik, ödem) klinik tablosuna sebep olmaktadır. LDS daha sıklıkla kadınlarda,
şişmanlarda, derin venöz sistem yetersizliklerinde ortaya çıkmaktadır. Bu akut ve kronik
olarak seyretmektedir. Akut dönemde bacak alt kısmında ağrı, kırmızı, mor keskin sınırlı
renk değişimi ile plaklar ortaya çıkmaktadır. Plaklarda ısı artışı olmaktadır. Deride renk
değişimi, deri ve deri altı dokularda doku sertleşmesi gelişmektedir. Selülit ile
karıştırılabilir.
Tedavi
Hastalığın tedavisinde öncelikle venöz yetmezliğin düzeltilmesi özellikle kompresyon
tedavileri gelmektedir. Kaşıntıyı gidermeye yönelik tedaviler uygulanmalıdır.
Ayağın her fırsatta yukarıda tutulması toplardamar içi basıncı azaltacaktır.
Fazla kilolardan kurtulmak önemlidir.
Pompalama fonksiyonu için mutlaka ayak egzersizleri yaptırılmalıdır.
Venöz sistem damarlarını genişletici ilaçlar, diüretikler, enfeksiyon varsa antibiyotikler
verilebilir.
Su içi yürüme egzersizleri, yüzme bazı hastalarda işe yarar.
Kabızlık varsa mutlaka tedavi edilmelidir.
Vacumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Terapisi oldukça faydalıdır.
VENÖZ STAZ
Toplardamar sistemindeki bozukluk nedeniyle kirlenmiş kanın alt ekstremite ve vücudun
diğer alt bölgelerinde birikmesine venöz staz denir. Venlerde kapakçık sisteminde bir
bozukluk, venleri sıkıştıran bir lezyon ya da ven içinde trombüs adı verilen bir kan pıhtısı
bu olaya sebep olabilir. Venöz staz bazen derin venlerde bazen de yüzeysel venlerde olur.
Bir taraftaki toplardamar sisteminin bozulması diğer tarafı da (yüzeysel ve/veya derin)
olumsuz etkiler.
Toplardamar yaralanmaları, geçirilmiş cerrahi müdaheleler, kapakçık yetmezliği, venleri
sıkıştıran tümor ve tümor metaztazları ve trombüsler venöz stazın en önemli sebepleridir.
Hastanın bacaklarında, ayak bileklerinde ağrı ve şişlik vardır. Damaralarda kalınlaşmalar,
kıvrımlaşmalar görülür. Hastalar alt ekstremitelerde dolgunluk, ağırlaşma, ağrı hisseder.
Şikayetler yürümekle ve ayakta kalmakla artar dinlenmek ve uzanmakla azalır. Hastalık
ilerledikçe ayaklar, ayak bilekleri ve bacaklar şişer, deride renk değişiklikleri bazen zor
iyileşen yaralar açılır.
Venöz kanın alt pelvic bölgede birikmesi karın ağrılarına sebep olabilir. Genellikle;
sedanter yaşam, ayakta çalışma, dar elbiseler, sıkı kemerler, kötü ayakkabılar, kilo,
sıcak uygulamalar venöz stazlı hastalarda şikayetleri daha da artırır.
Ayağın yükseltilmesi, kompresyon çorapları, egzersizler en iyi tedavi yöntemleridir.
Cerrahi müdahale gerekebilir. Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Tedavisi iyi bir
alternatiftir Ameliyat geçiren hastalarda da vakumed tedavisi iyileşmeyi hızlandırır.
ÖDEM
Hücreler arası ortamda normalden fazla miktarda sıvı (kan plazması) toplanmasıdır. Kalp, damar
ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı alerjik durumlarda ve travmalardan sonra
görülebilir. Ameliyatlar sonucu ameliyat olunan bölgede de ödem görülebilir. Ödemin farklı tipleri
bulunmaktadır. Ödem hastalığa göre vücudun belirli bölgelerinde olmaktadır. Tedavisinde öncelik
hastalığı ve hastalığı meydana getiren etkenleri ortadan kaldırmaktır, daha sonra veya beraber ödem
çözücü ilaçlar ve yöntemler kullanılmalıdır. Albumin seviyesinin düşük olduğu terminal dönem
hastalıklarında da ödem görülebilir. Bazı sağlıklı insanlarda da iş gereği çok fazla ayak kalmaktan
dolayı alt ekstremitelerde ödem görülebilir. Ödem kesinlikle bir hastalık değil bir veya daha fazla
hastalığın, yaşam tarzının veya beslenme bozukluğunun bir sonucudur.
Sıvı toplanması, sıvının toplandığı dokunun şişmesine sebep olur. Şişme, bir yaralanma sonucu
vücudun belli bir bölgesinde olabileceği gibi, vücudun genelinde de olabilir. Ödem, kalp yetmezliği
veya böbrek yetmezliği gibi sağlık sorunlarında genellikle ortaya çıkan bir durumdur. Ödem,
aşağıdaki durumlara da sebep olur;
-Cilt renginde solma
-Gode bırakan ödem (bastırılınca iz kalması)
-Ağrı ve hassasiyet
-Eklem sertliği
-Kilo alma veya kilo kaybı
-Kan basıncı ve kalp atım sayısında artma
Hangi Durumlar Ödeme Sebep Olur?
Ödem genellikle altta yatan bir sağlık probleminin sonucudur. Aşağıdaki durumlarda ya da
tedavilerinin sonucunda ortaya çıkabilir;
-Hamilelik
-Böbrek hastalıkları
-Kalp yetmezliği
-Kronik akciğer hastalıkları
-Tiroid hastalıkları
-Karaciğer hastalıkları
-Yetersiz baslenme
-İlaçlar (kortikosteroidler, hipertansiyon ilaçları)
-Doğum kontrol ilaçları
Bacaklardaki ödemin sebepleri de kan pıhtıları, varisler, tümör ya da kistler olabilir. Karın
organlarında tümör ve tümöre benzer hastalıklar karın bölgesinden geçen venleri ve lenfatikleri
sıkıştırarak ödeme sebep olabilir. Aynı zamanda uzun süreli hareketsizlik, oturarak veya ayakta
çalışma, sıcak hava, yüksek rakıma maruz kalma, cilt yanıkları durumlarında da gelişir. Alt
ekstremitelerde yerçekiminin etkisiyle olan ödem sabahları azalırken akşamları daha belirgin hale
gelir.
Vakumed tedavisi ekstraselüler alanda birikmiş sıvıyı dolaşıma katarak ödem tedavisine katkıda
bulunur.
POSTTROMBOTİK SENDROM (KRONİK TOPLARDAMAR TIKANIKLIKLAR)
Posttrombotik sendrom ya da toplardamar tıkanıklığı, genel olarak toplardamarların pıhtı
ile tıkanması, pıhtının zamanla damarları daraltması, toplardamar kapakçıklarının
bozulması ya da toplardamarların dokular arasında sıkışması sonucunda venöz kanın (kirli
kan) iletiminin engellenip venöz kanın bacaklarda birikmesine bağlı gelişen bir hastalıktır.
Toplardamarlar içinde pıhtı oluştuğunda (Derin ven trombozu, DVT) kan akımı
engellendiği için kan bacaklarda birikir ve bacak ağrılı, şiş, mor bir hale gelir.
Toplardamarlarda pıhtı oluştuktan sonra, hastalık tedavi edilse bile pıhtı tam olarak
kaybolmadığından damar normale dönmez. Bacaktaki kanın kalbe dönüşünde bir engel
olduğu için zamanla kılcal damar çatlamaları, varisler, bacakta şişme ve yara oluşumu
görülür. Bu tabloya venöz yetmezlik, venöz staz gibi isimler verilir. DVT geçiren
hastaların %50 sinde 2 yıl içinde posttrombotik sendrom belirtileri başlar. Posttrombotik
sendromda pıhtı damar içerisinde bir nedbe dokusuna dönüşmüş, kapaklar bozulmuş ve
kan akışı engellenmiş ve venöz dönüş bozulmuştur. Toplardamar yetmezliğinde temelde
olan olay toplardamarlar içinde biriken kanın bacak dokusuna zarar vermesidir.
Toplardamar tıkanıklığının sebepleri nelerdir?
Genetik olarak pıhtı oluşumuna yatkınlık, hareketsizlik ve eşlik eden diğer bazı hastalıklar
sonucunda gelişebilir. Yıllar sonra gelişen toplardamar yetmezliği ise pıhtının ortadan
kalkmayıp damarda kan akışına engel olması ya da pıhtının toplardamar kapakçıklarını
tahrip edip kanın aşağıya doğru ters akımı sonucunda ortaya çıkar. Klasik olarak derin
ven trombozunda (bacakta pıhtı) kullanılan ilaçlar pıhtının oluşumunu kısmen engeller ve
oluşan pıhtıyı az bir miktarda (1/5) küçültür. Pıhtı hastaların büyük çoğunluğunda tam
olarak erimez ve erimeyen bu pıhtı damarda darlık yapar. Yenişleyen yan yollar kısmen
venöz dönüş sağlasa da alt ekstremitede venöz dolgunluk büyük ölçüde devam eder. Bu
sebeple kronik toplardamar tıkanıklığının en önemli sebebi geçirilmiş derin ven
trombozları ya da flebitlerdir. Benzer şekilde derin ven trombozu oluşturan hastalıklarda
örneğin Behçet hastalığında toplardamar tıkanıklığı yaparak toplardamar yetmezliğine yol
açabilir.
Şikâyetler nelerdir?
Toplardamar tıkanıklığının ilk aşaması olan pıhtı ile damarın tıkanması (DVT) bacakta ani
başlayan şişlik, ağrı, morarma, bazen yürüyemeyecek kadar şiddetli acı ve ağırlık hissi ile
başlar. Bu durumda en önemli sorun pıhtının kopup akciğerlere gidip akciğer damarlarını
tıkamasıdır. Pulmoner (akciğer) emboli adı verilen bu durumda nefes darlığı, kanlı balgam
çıkarma ve göğüs ağrısı olabilir. Daha ileri aşamaları ise öldürücü olabilir. Çoğu kez
durum acildir ve hastalar birkaç gün içerisinde bir hastaneye başvururlar.
Toplardamardaki pıhtı tedavi edilse de edilmese de şikâyetlerin hafiflemesi haftalar bazen
aylar sürer. Ancak şikâyetlerde zamanla belirli bir düzeyde rahatlama olsa da genelde
hastaların yarısında yıllar sonra şikâyetler ağırlaşabilir. Bu durumda bacakta özellikle
uzun süre ayakta kalındığı durumlarda ortaya çıkan şişme, yorulma, ağrı, ağırlık hissi,
baldırlarda varis oluşumu, özellikle ayak bileklerinde çok sayıda mavi mor kılcal damar
varisleri, zamanla ayak bileğinde kahverengiye yakın koyulaşma, deride kalınlaşma ve
kabalaşma oluşur. Bazı hastalar bir süre yürüdükten sonra bacaklarında başlayan ve
ancak bacakları yukarıya kaldırarak dinlenmekle azalan şiddetli ağrı ve şişmeden
yakınabilirler. Bacak önceleri akşamları şişiyor iken artık daha erken saatlerde de şişmeye
başlar. Ayak bileği çevresinde yaralar açılıp, giderek genişler. Venöz ülser olarak
nitelenen bu yaralar iltihaplanmadığı sürece ağrısız olup, aylarca iyileşmeden kalabilir.
Bazen iyileşse bile kısa sürede tekrar oluşur.
BACAK DAMAR TIKANIKLIĞI
Periferik arter hastalıkları sık görülen hastalıklardır. Periferik arter hastalıklarında en
önemli bulgu yürüme ile ortaya çıkan bacak ağrısıdır (vaskuler klaudikasyon). Tıkanıklık
demek bacağa giden kan akımında azalma demektir. Başlangıçta istirahatte şikayeti
olmayan hastanın hareketle ağrısının olmasına sebep olur. Bu durum istirahat sırasında
kan akımının yeterli olmasına, fakat hareket esnasında kas dokusunun kan ihtiyacının
artmasından dolayı dolaşımın yetersiz kalmasına bağlıdır. Genelde hastalarda birkaç
dakikalık bir dinlenme sonrasında ağrı ortadan kalkar.
Tıkanıklık kendi kendiliğinden düzelir mi?
Bacaklardaki damar tıkanıklığı kendiliğinden ortadan kalkmaz, fakat zaman içerisinde yeni
kılcal damarların ortaya çıkması ile (kollateral dolaşım) bacağa giden kan akımı kısmen
artar. Ayrıca, zamanla bacak kasları da, kendilerini azalan bu kan akımına karşı adapte
ederler. Genel anlamda iki üç aylık bir süre içerisinde ağrı şikayeti gerilemeye başlar.
Nasıl fark edilir?
Nabız muayenesi, doppler ultrasonografi ve gerekirse arteriografi oldukça iyi bilgi verir.
Tedavi gerekli midir? Nasıl tedavi edilmelidir?
Yürümeyle beraber ağrının ortaya çıkması iyi bir uyarıdır. Damarlarda bir problem olduğu
hakkında fikir verir. Fakat siyatik sinir ağrısına bağlı bacak ağrılarından ayırt edilmesi
gerekir. Hastalık kalp be beyin gibi hayati organların arterlerini de etkilemiş olabilir. Bu
durumda mutlaka bir damar sağlığı ile ilgili bir hekimle görüşülmesi gerekir. Olay sadece
yürümekle ortaya çıkan ağrı ile sınırlı ise ve zaman içerisinde artmıyor ise tansiyon, kilo,
şeker ve kan yağlarının kontrolü gerekir. Diyabet, sigara, obezite, kötü beslenme gibi risk
faktörleri tedavi ve rehabilite edilirse semptomlar kontrol altına alınabilir. İstirahat
halinde bile ağrı varsa durum daha ciddidir. Başlangıçta damar genişletici ve kan
akışkanlığını artırıcı ilaçlar verilir. Tüm bunlara cevap vermeyen vakalarda cerrahi tedavi
düşünülebilir. Vacumed Aralıklı Negatif Basınçlı vakum tedavisi, tedavinin her aşamasında
yardımcıdır. Fakat tedavi için öncelikle, sigara içiyor iseniz bırakmanız gerekir. Sigara
içmeye devam eden bir hastanın tedaviden fayda görme şansı azdır. Bunun yanında
tansiyon kontrolü, kan yağlarının belirli seviyelerin altında tutulması ve de varsa şeker
kontrolü çoğu hasta için yeterlidir. Düzenli egzersiz zamanla yürüme mesafesinin
artmasına katkıda bulunur.
LİPOÖDEM, LENFÖDEM, LİPOLENFÖDEM
Lipoödem nedir?
Ağrılı yağlanma sendromu olarak da adlandırılan lipoödem, kalça, uyluk ve bacaklarda
yağ ve sıvı birikmesine bağlı anormal, simetrik şişliktir. Şişlik ayak bileğine kadar inebilir
ancak ayaklar hastalıktan korunmuştur. Uylukların dış tarafında aşırı yağlanmaya bağlı
çıkıntılar bulunur.
Lipoödemin derecesi hastadan hastaya farklılık gösterir. Bazı hastalarda çok hafif
seyreden bu durum, bazı hastaların yürümesini engelleyecek kadar şiddetli olabilir. Bu
genetik hastalık hemen daima kadınlarda görülür ve genellikle ergenlik döneminde ortaya
çıkar. Bir ailenin birden fazla kadın ferdinde görülme riski oldukça yüksektir. Bu hastalığa
hormon bozuklukları ve bazı kronik hastalıklar sebep olabilir.
Lipoödemin lenfödemle ilgisi nedir?
Lipoödem de, lenfödem de kolayca teşhis konulabilecek hastalıklardır. Ancak bu
hastalıklarla ilgilenen hekim sayısı son derece az olduğundan bu hastalar doktor doktor
gezmektedirler. Lipoödem lenfatik sistemin bir hastalığı değildir. Her iki hastalık da
bacakların şişmesine sebep olduğundan lipoödeme genellikle yanlış olarak lenfödem tanısı
konmaktadır. Tamamen farklı hastalıklar olmasına rağmen lipoödemin ilerleyen
evrelerinde lenfödem de ortaya çıkabilir.
Lipoödemi lenfödemden ayıran özellikler şöyle sıralanabilir:
Lipoödem, aşırı yağlanma her iki bacağı eşit etkilediğinden simetriktir. Lenfödem simetrik
değildir ve genellikle sadece bir tarafta görülür.
Lipoödemde ayak bileği seviyesinde şişlik biter ve ayak etkilenmez. Lenfödemde ise
ayaklar da etkilenir. Primer lenfödem genellikle ayaklardan başlar ve yukarıya doğru
ilerler. Sekonder lenfödem ise uyluk bölgesinden başlayıp aşağıya ilerleyerek ayağı da
tutar.
Lipoödem, özellikle dokunulduğunda aşırı ağrıya sebep olabilir. Lenfödem de ağrıya yol
açar, ancak bu kadar ciddi değildir.
Lipoödem sıklıkla morarma ve deri altında kanamaya sebep olur. Lenfödemde bu bulgular
görülmez.
Lipoödemin belirtileri nelerdir?
Lipoödemin erken evrelerinde vücudun üst tarafı ince olabilir. Üst kısım ince olmasına
rağmen yağlar bel ile ayak bileği arasındaki bölgelerde birikirler. Kilo aldıkça kalça, uyluk
ve bacak daha çok şişer. Ancak kilo vermeyle bu bölgelerdeki yağlanma azalmaz, kilo
kaybı vücudun üst kısmından olur.
Bacağın alt kısmında biriken yağ dokusu ayak bileğinden ayağa sarkan halka şeklinde bir
şişliğe sebep olur.
Bacaklarda öğleden sonraları artan şişlik gece uykuda azalır. Özellikle bacaklarda belirgin
bir ağrı söz konusudur. Erken dönemlerde, yağ birikintilerinin sebep olduğu küçük
nodüller oluşur. İleri dönemlerde, bu yağ birikintileri büyüyerek lobüllere, yani deriden
yanlara sarkan büyük yağlı dokulara dönüşür.
Lipoödemin tedavisi nasıldır?
Bugün için lipoödemin ilaçla tedavisi mümkün değildir. Ancak hastalığın hormonal bir
bozukluktan kaynaklandığı tespit edilirse, bu bozukluğun ilaçla tedavisi mümkün olabilir.
Lenfödem tedavisinde uygulanan fizik tedavi yöntemleri, bandajlar ve bası giysileri
lipoödemde çok az etkilidir. Fakat lipoödeme lenfödem de eşlik ediyorsa, lenfödemin söz
konusu yöntemlerle tedavisinden faydalanılabilir.
Aşırı kısıtlayıcı diyetlere başvurmadan sağlanacak kilo kontrolü, obeziteyle ilgili
komplikasyonların önlenmesine katkıda bulunabilir.
Yüzme ve suda yürüme gibi su egzersizleri, eklemlerin üzerindeki baskıyı azaltacağından
ve hareketleri kolaylaştıracağından faydalıdır, Negatif basınçlı vakum tedavisi her iki
hastalıkta da etkilidir.
Lipo-lenfödemin tedavisi nasıl yapılır?
Bir hastada lipoödem ve lenfödem birlikte bulunuyorsa, tedavi her iki durum göz önünde
bulundurularak planlanmalı ve lenfödem tedavisi için kullanılan lenf drenaj masajları,
bandajlar ve bası giysilerinin bu hastalarda ağrıya sebep olabileceği unutulmamalıdır. Bu
sebeple masaj ve bandaj uygulamaları hastalara özel olarak çok hafif başlanmalı ve
hastanın tolere edebildiği ölçüde yavaş yavaş artırılmalıdır.
PERİFERİK DAMAR HASTALIKLARI
Bacakların damar hastalığı atar damarların daralması veya tıkanması olup, en yaygın
sebep ateroskleroz yani damar sertliğidir. Başlangıçta çoğu kez hiç bir belirti vermez.
Genel olarak 50 yaş üzerindeki erkeklerin % 5-15 inde şikâyete yol açmayan damar
hastalığı vardır. Bununla beraber bu sessiz damar hastalığı sıklıkla kalpte koroner damar
hastalığı ve beyinde beyin damar hastalıkları ile birliktedir. Ancak aterosklerotik
hastalıklar her bölgede herkeste aynı şiddette olmayabilir.
Bacakların damar hastalığına bağlı en yaygın şikâyet yol yürümekle, koşmakla, merdiven
çıkmakla baldırlara, uyluk çevresindeki ve kalçadaki adalelere gelen ve genellikle kramp
şeklinde olan ağrıdır (klaudikasyo intermittant). Ağrının en önemli özelliği; yürümekle
ortaya çıkması dinlenmekle 3-5 dakika içinde kendiliğinden geçmesidir.
Ağrı hemen hemen her zaman aynı mesafede gelir. Ancak zamanla bu mesafe kısalabilir.
Zamanla ağrı artık istirahatta bile ortaya çıkmaya başlar. Bir diğer önemli belirti ise
ayakta ve parmaklarda iyileşmeyen yaralar ve gangrenlerdir.
Hastanın değerlendirilmesi;
Yaş, birlikte bulunan tıbbi problemler (travma hikayesi, vasküler ve ortopedik girişimler,
önceki ve şimdiki ilaç tedavisi) cinsiyet ve ateroskleroz için risk faktörleri dahil genel bilgi
alınmalıdır.
Damarlarla ilgili tüm hastalıklarda olduğu gibi periferik damar hastalığının gelişiminde de
sigara, diabetes mellitus, lipid bozuklukları, hipertansiyon, hiperhomosisteinüri ve
fibrinojen düzeylerindeki yükseklik gibi sebepler hem hastalığın ortaya çıkmasında hem
de ilerlemesinde önemli katkıda bulunurlar.
Egzersizle başlayan ağrı (klaudikasyon), istirahat ağrısı ve cilt ülserleri tıkayıcı arter
hastalıklarının alışılmış ortaya çıkış şikâyetleridir. Semptomların şiddeti hastadan hastaya
değişir.
Klaudikasyonun ortaya çıkacağı süre veya mesafe tahmin edilebilir ama yük arttıkça, hızlı
yürümede, yokuş aşağı veya yukarı yürümede süre ve mesafe kısalır. Klaudikasyon
mesafesi aniden kısalırsa akut bir tromboz veya embolik bir olaydan şüphelenilmelidir.
Kladikasyon eklemlerden çok kas gruplarında oluşur. İstirahatle ortadan kalkar,
pozisyondan bağımsızdır ve genelde 5-10 dk da görülür. Bu kriterlere uymayan
durumlarda kas-iskelet sistemi veya sinir sistemi ile ilgili problemler düşünülmelidir.
Aorta, radiyal, ulnar, subklaviyan, karotis, femoral, popliteal, posteror tibial ve dorsalis
pedis arterleri elle muayene edilebilir ama dorsalis pedis arteri konjenital olarak
bulunmayabilir. Temporal ve oksipital arterlere de ulaşabilir ve temporal arterit
şüphesinde palpe edilmelidir.
Nabız alınamayınca, Doppler ile gerçekten olup olmadığı, doku veya ödemle gizlenip
gizlenmediği veya sadece elle saptanmayacak kadar derinde olup olmadığı tesbit
edilmelidir. Tipik olarak arteriyel basınç 60 mmHg’ nın altında veya ayak bileği/brakiyal
indeksi (ABI) 0.6’ nın altında ise, pedal nabızlar palpe edilemez. Femoral, iliyak, aortik,
karotis ve subklaviyan bölgeler muayene edilmelidir.
Anevrizmalar
Arteriyel anevrizmalar ölüm ve sakatlığın sık rastlanan sebeplerindendir. Erken tesbit
edildiği takdirde kesin onarım yapılabilir. En sık görülen üç anevrizma abdominal aorta,
femoral ve popliteal anevrizmalardır. Femoral ve popliteal anevrizmlaların hemen tamamı
abdominal aort anevrizlamaların ise %40-60’ ı muayene ile saptanabilir. Anevrizmalar
pek çok yerde aynı anda oluşma eğilimindedir. Bu nedenle bir popliteal anevrizma
bulununca; iliyak, femoral ve aortik anevrizmalar dikkatle araştırılmalıdır.
Periferik arter hastalıklarında hastanın değerlendirilmesi;
Nabızların değerlendirilmesi, arterial sistemin renkli doppler US ile değerlendirilmesi, deri
ısısının termografi ile değerlendirilmesi, MR ve BT gibi ileri görüntüleme yöntemleri çoğu
hasta için tanı koydurucudur.
Tedavi
Hafif vakalarda kanın akışkanlığını artırıcı ve damar genişletici ilaçlar
Sigaranın kesinlikle bırakılması
Beslenmenin düzenlenmesi (kilo kontrolü, omega 3 takviyesi, karbonhidrat ve yağların
kısıtlanması)
Egzersiz proğramlar
Soğuktan ve olumsuz iklimlerden uzak durma
Cerrahi tedavi yöntemleri (stent, by pass cerrahisi, amputasyonlar)
Vakumed hastalığın her aşamasında yürüme mesafesini artıran bir yöntemdir.
BACAKLARDA PERİFERİK ARTER HASTALIĞI (BACAK ATARDAMARLARINDA DARALMA)
Periferik arter hastalığı, bacakları ve ayakları besleyen arterlerin daralması ve sertleşmesiyle
sonuçlanan damar hastalığı durumudur. Daralan kan damarları, sinirleri ve dokuları oksijensiz ve
besleyici maddelerden mahrum bırakır.
Sebepleri
Periferik arter hastalığı damar sertliği şeklinde başlar. Bu durum, damar duvarlarında yağ
plaklarının oluşmasıyla ve damar duvarına kalsiyum çökmesiyle ortaya çıkar. Başlangıçta damar
duvarında sertleşme damar esnekliğinde azalma vardır, daha sonra damar boşluğu içinde de yağ
birikimleri olur. Bu yağ birikimleri de damarın daralmasına sebep olur. Damar duvarının sertleşmesi,
gerekli olduğunda yüksek kan akımında damarın genişleyememesine sebep olur. Sonuçta, bacak
kasları yoğun çalıştığı durumlarda yeterli kan ve oksijeni temin edemez. Zamanla da kaslar
dinlenme durumundayken dahi yeterli kan ve oksijen temin edemez.
Periferik arter hastalığı, 50 yaş üzeri erkeklerde sık görülen hastalıklardandır. Periferik arter
hastalığı risk faktörleri;
-Normal sınırında olmayan kolesterol
-Diyabet
-Kalp hastalıkları (Koroner arter hastalığı)
-Yüksek tansiyon
-Böbrek hastalıkları
-Sigara
-İnme (Serebrovasküler hastalıklar)
Belirtileri
Uyluk, baldır ve ayaklarda; ağrı, yorgunluk, yanma, ve huzursuzluk vardır. Bu belirtiler genellikle
yürüyüş ya da egzersiz sırasında görülür ve dinlendikten birkaç dakika sonra azalır veya kaybolur.
-İlk zamanlarda belirtiler sadece yokuşta, hızlı ya da uzun mesafe yürümede ortaya çıkar.
-Daha sonra, belirtiler daha erken ve daha az egzersiz yapıldığında da ortaya çıkar.
-Bacaklar ya da ayaklarda dinlenme anında dahi uyuşukluk hissi gelişir. Aynı zamanda
dokunulduğunda soğukluk hissi olur ve cilt soluk görünebilir.
Periferik arter hastalığı ilerlediği ve/veya şiddetlendiği zaman;
-Cinsel güçsüzlük,
-Ağrı ve gece krampları,
-Ayaklarda ve parmaklarda ağrı ve karıncalaşma, kıyafetlerin dahi ağır gelmesi
-Bacaklar kaldırıldığında yada yataktan sarkıtıldığında da şiddetli ağrı,
-Cildin morarmış ve soluk görünmesi,
-İyileşmeyen yaralar
Tedavi;
Hafif vakalarda kanın akışkanlığını artırıcı ve damar genişletici ilaçlar
Sigaranın kesinlikle bırakılması
Beslenmenin düzenlenmesi (kilo kontrolü, omega 3, karbonhidrat ve yağların kısıtlanması)
Egzersiz programları
Soğuktan ve olumsuz iklimlerden uzak durma
Cerrahi tedavi yöntemleri (stent, by pass cerrahisi, amputasyonlar)
Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Tedavsi, dolaşımın düzenlenmesi ve damar egzersiz
eğitimi sağlanmasıyla hastalığın her aşamasında tedaviye katkıda bulunur. Semptomları azaltarak
yürüme mesafesini artıran bir yöntemdir.
AMELİYAT VE/VEYA TRAVMA SONRASI ŞİŞLİK/ÖDEM
Ameliyatlar kontrollü travmalardır fakat sonuçta bir çeşit travmadır. Vücudumuz da travmaya
karşı şişme ile cevap verir. Şişme, ameliyat başlar başlamaz ortaya çıkan uzun soluklu bir durumdur.
Ameliyat sırasında veya hemen sonrasında zirveye ulaşmaz; aksine birkaç gün sonra artar ve
yavaşça iyileşir. Kaynaklarda ameliyat sonrası 48-72 saatte maksimum geliştiğinden
bahsedilmektedir.
Vakumed ile aralıklı negatif basınçlı vakum tedavisi vücudun alt yarısında yapılan ameliyatlar
sonrasında ödemi kontrol altına almak için güvenle kullanılmaktadır. Ödemin azaltılması ve kontrol
altına alınmasıyla rahatlayan dokuda dolaşım daha iyi olur. Dokunun oksijenlenmesi ve besin
maddelerinin ameliyatlı bölgeye daha düzenli ulaşmasıyla da doku yenilenmesi ve iyileşmesi de
farkedilir derecede hızlanır.
LENFÖDEM
Lenfatik sistem nedir: Lenfatik sistem, kan damarları gibi tüm vücuda yayılmış, ancak
çok daha ince bir dolaşım sistemidir. Lenfatik sistemin içinde, kan yerine renksiz berrak
bir sıvı dolaşır. Dokulardaki fazla sıvı lenfatik sistem üzerinden toplardamarlara geri
döner. Ayrıca lenfatik sistem bağışıklık cevabının önemli bir parçasıdır.
Lenfödem nedir: Meme kanserinin cerrahi tedavisi sırasında tumor ile beraber koltukaltı
lenf bezleri de çıkartılır. Lenfatik sistemin bütünlüğünün koltukaltında bozulması sonucu o
taraf kolda bazen şişme görülebilir. Radyasyon tedavisi ve kemoterapi de koldaki bu
şişmeyi tetikler. Kolda lenfatik dolaşım bozukluğuna bağlı ödem ve şişmeye lenfödem
denir.
Lenfödem, meme ameliyatını takiben erken dönemde olabildiği gibi aylar hatta yıllar
sonra da ortaya çıkabilir. Kural olmamakla beraber, en sık görüldüğü dönem ameliyat
sonrası 18-24 aylar arasındadır.
Meme kanseri ameliyatı olan her kadında kolda lenfödem olmaz. Literatürde, meme
ameliyatı olan her 4 kadından ancak birinde görüldüğü bildirilmektedir. Meme kanseri
tedavisi görmüş hastalar arasında cilt bakımına dikkat eden ve düzenli egzersiz
yapanlarda lenfödem görülme oranı çok düşüktür.
Lenfödem teşhisi: Lenfödem teşhisi için özel bir teste ihtiyaç yoktur. Hastanın
hikayesinin dikkatle dinlenmesi ve fizik muayene genellikle yeterlidir.
Lenfödemin önemli bulgusu, etkilenen taraf kolda şişmedir. Şişme değişik boyutlarda
olabilir. Bazı hastalarda etkilenen kol diğer kolun bir kaç katı boyutlara ulaşırken, bazı
hastalarda iki kol arasındaki fark ancak ölçümle anlaşılacak kadar küçüktür.
Lenfödem kolda şişme dışında hastalarda şu yakınmalara neden olur: etkilenen kolda
dolgunluk ve sertleşme hissi, kolda ağrı veya acı duyulması, elde ve parmaklarda şişme.
(yüzüklerin parmağa küçük gelmesi şeklinde ortaya çıkar), o taraf kolda güçsüzlük.
Lenfödemi önlemek: Lenfödemin bilinen kesin bir tedavisi yoktur. Ancak olmasını
engellemk, olduğunda da yakınmaları ortadan kaldırmak için alınacak önlemler vardır ve
semptomatik tedaviler vardır. Lenfödemin önlenmesi ve kontrolü için şu hususlara dikkat
etmek gerekir:
Lenfödemin tedavisi; Lenfödeme sebep olan etkenleri tamamen ortadan kaldırmak
bugün için mümkün değildir. Cerrahi olmayan tedavide (fizyoterapi) asıl amaç lenfödemin
gelişmesini engellemek ve ortaya çıkmış olgularda da şişliğin daha fazla artmasının önüne
geçebilmektir. Bu tedavi ile hastanın kolundaki rahatsızlık hissinin azaltılması, kolun
hareketlerinin iyileştirilmesi ve psikolojik olumsuzlukların engellenmesi sağlanabilir.
Hastaların büyük bir bölümü, cerrahi tedaviye gerek kalmadan hayatlarını devam
ettirebilirler. Ancak lenfödem için gereken kompleks fizyoterapi yöntemi, bu konuda
eğitim almış deneyimli fizyoterapistler tarafından yapılmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde bu
eğitimi almış fizyoterapist sayısı son derece azdır ve hastaların büyük şehirler dışında bu
deneyimli fizyoterapistlere ulaşması genellikle mümkün olmamaktadır. Aralıklı negatif
basınç yöntemi lenfödem tedavisinde diğer yöntemlere göre çok daha başarılı bir
yöntemdir.
ÜLSERLER VE İYİLEŞMEYEN YARALAR
İyileşmeyen ya da kronik yaralar, 4 hafta içinde düzelme göstermeyen yada 8 hafta içerisinde
iyileşmeyen yaralar olarak tarif edilir. Bunlar büyük ameliyat sonrası yaralar, tekrarlayan kazalara
bağlı yaralar, damarsal kaynaklı ülserasyonlar ve diabetik ayak yaralarıdır.
Eğer diyabet hastasıysanız, yaranın ne kadar zamandır olup olmadığı gözetilmeksizin, ayaklardaki
herhangi bir ağrının varlığı durumunda mutlaka bir hekime başvurmanız gerekmektedir.
İyileşmeyen yaralar hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir?
İyileşmeyen yaralar için enfeksiyon büyük bir risktir. Her birimiz, hergün stafilokok ve
psödomonas gibi bakterilere maruz kalırız. Bu bakteriler derimizde ve yaşadığımız çevrede
mevcuttur. Sağlıklı olduğumuzda ya da yaramız olmadığında bir sorun teşkil etmezler. Fakat açık
yaralar enfeksiyon kapma ihtimalini arttırır ve bu ihtimal, vücudun bir uzvunu kaybetmek gibi büyük
sağlık problemlerine dahi yol açabilir.
Semptomlar
İyileşmeyen bir yaranın olası bir enfeksiyon durumu ile ilgili sorularınız varsa, bu konu ile ilgili bir
hekime danışmanız gerekecektir. Ancak ortak semptomlar şunlardır;
-Ağrının artması,
-Yara etrafında kızarıklık ve ısı artışı,
-Yaradan akıntı gelmesi
-Yaradan kötü koku yayılması.
İyileşmeyen yaralar genellikle ayaklarda, ayak bileklerinde, topukta ve baldırda; yürüyemeyen
kişilerde ise kalça, uyluk ve popo kısmında ortaya çıkar. Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum
Tedavsi kanlanmayı artırarak iyileşmeyen yaraların tedavisin bir umut oluşturur.
PELVİK (ALT KARIN) KONJESYON SENDROMU
Pelvik (alt karın) konjesyon (göllenme) sendromu nedir?
Pelvik konjesyon sendromu (PKS); genellikle 20-45 yaş arası özellikle birden fazla
gebelik geçirmiş kadınlarda görülen bir hastalıktır. Yumurtalık (over) toplardamarında
kapak yetmezliğine ya da herhangi bir darlığa bağlı rahim çevresindeki toplardamarların
genişlemesidir yani varisleşmesidir (varis genişlemiş toplardamar demektir). Pelvik
konjesyon sendromu, özetle alt karın bölgesindeki toplardamarların genişlemesi ve buna
bağlı basınç artışı ve ağrı olarak ortaya çıkan bir durumdur.
Pelvik konjesyon sendromunda şikâyetler nelerdir?
Çok sık karşılaşılan ancak gözden kaçan bir hastalıktır. Bunun sebebi karın ağrısının
kadınlarda çok görülen bir semptom olması ve bir çok sebebe bağlı olarak ortaya
çıkmasıdır. En önemli şikâyet alt karın bölgesinde altı aydan uzun süren ağrıdır. Ancak
her karın ağrısı PKS değildir, her PKS da karın ağrısı olmaz. Ağrı keskin değildir, belirli bir
ritmi de yoktur. Genellikle tam tanımlanamayan künt bir ağrı vardır. Genelde adet öncesi,
uzun süre ayakta kalındığında, cinsel ilişki esnasında ya da sonrasında olur. Gebeliğin ileri
dönemlerinde de ortaya çıkabilir Ağrı bazen kişinin günlük hayatını etkileyecek kadar
rahatsız edici olabilir.
Pelvik konjesyon sendromunda ne gibi belirtiler olur?
•
Dış genital bölge çevresinde şişlik, ödem
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Dış genital bölge, kalça, apış arası ve bacakların iç kısımlarında varisler
Hemoroid ve diğer venöz yakınmalar
Anormal adet kanaması
Karın alt bölgelerine dokunulduğunda ağrı
Ağrılı adet görme
Cinsel ilişki esnasında ve sonrasında ağrı
Vajinal akıntı
Depresyon ve anksiyete
Normalden fazla adet kanaması
Uzun süre ayakta kalmakla artan ağrı
Nasıl teşhis konulur?
PKS’ unda teşhis koymak genellikle zordur. Alt karın bölgesinde ağrı şikayeti olan,
varislerle ilgili şikayetleri olan hastalarda bu sendromun öncelikle akla gelmesi ve buna
yönelik tetkiklerin yapılması önemlidir.
Transvajinal ultrasonografi de varislerin görünmesi, tomografi yada venografide dolgun
ve kıvrımlaşmış toplardamarların görülmesi, MR incelemede yine aynı şekilde genişlemiş
toplardamarların görülmesi büyük ölçüde tanı koydurucudur.
Tedavisi nedir?
Yumurtalık toplardamarında (over veni) genişleme, buna bağlı varisler varsa ve bu
varisler şikayete sebep oluyorsa tedavi gerekir.
Kapak yetmezliği ve kaçağı olan bu damarın alınması ve ya invazif radyolojik yöntemlerle
tıkanması iyi bir tedavi yöntemidir. Ayrıca uzun süre ayakta durmaktan kaçınma, kabızlık
varsa tedavisi, ağrı kesici ve venler üzerine etkili ilaçlar semptomatik tedavi sağlayabilir.
Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum tedavisi iyi bir yardımcı tedavi yöntemidir. Diğer
tedavi yöntemleri ile tedavi edilen hastalarda da faydalıdır.
En uygun tedavi; kapak yetmezliği olan bu damarın kapatılması ve varislerin tedavi
edilmesidir. Bu şekilde hastanın şikâyetleri de iyileşir. Bu damar ameliyatla da
kapatılabilir. Ancak günümüzde basit bir anjiyografi yöntemi ile yapılan embolizasyon
(tıkama) tedavisi son derece etkili ve tercih edilen yöntemdir. Anjiyografi toplardamara
yapıldığı için de atardamar anjiyografisinden daha kolaydır.
AYAK YANMASI SENDROMU (BURNİNG FEET SENDROMU; GRİERSON-GOPALAN
SENDROMU)
Ayak yanması sık rastlanan bir şikâyettir ve birçok sebebi vardır. Ayak yanması bazı
kişilerde yaşam kalitesini bozacak derecede şiddetli olabilir.
Orta ve ileri yaşlarda birçok insanın ortak sorunu olan ayak yanmalarının birçok sebebi
olduğu gibi, bazen hiçbir sebep olmaksızın da ayaklarda yanma oluşabilir. Özellikle
geceleri oluşan ayaklardaki yanma, uykunun bölünmesine sebep olarak kaliteli bir uyku
uyunmasını engellemektedir. Kızarıklık olduğu duruma eritromelaljia ismi verilir. Bu
durum bazıları tarafından bir rahatsızlık olarak görülmemekte, bazılarının ise hayatlarının
kalitesini düşürecek seviyeye gelip büyük bir sorun olarak karşılarına çıkmaktadır. Bu
hastalarda uykusuzluğa bağlı yorgunluk bitkinlik görülebilir.
Yanma hissi ayakların tabanında hissedilen sıcaklık ve hassasiyet olarak tarif edilebilir.
Çoğu kişilerde ayak tabanında görünmesine rağmen, bazı kişilerde yanma bileklere ve
baldır bölgesine kadar uzanabilir. Ayak yanması postmenopozal kadınlarda daha fazla
görülür. Genellikle 50 yaş üzerindeki kişilerde daha fazla görülür ancak, 25-45 yaş
arasındaki kişileri de etkileyebilir.
Ayak yanmasının sebepleri nelerdir?
•
•
•
Travmalar: Ayakların kazalara maruz kalması durumunda, ayak parmaklarında
kırık oluşması halinde, ayakta yanma hissedilebilir. Bunun dışındaki travmalar
fazla kilo nedeniyle ayaklara aşırı yük binmesi, şiddetli burkulma, ayağa uygun
olmayan ayakkabılarla uzun yürüyüşler yapılması ya da koşma nedeniyle
oluşabilir.
Sinir sıkışması: Sinir sıkışması genellikle ayak parmaklarından üçüncü ve
dördüncü parmak arasındaki bölgedeki sinirlerde oluşan doku büyümesidir. Doku
büyümesi siniri rahatsız edince yanmaya sebep olur. Morton nöroması adı verilen
bu hastalık dar ve yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde sık görülür.Ayrıca, eldeki
karpal tünel sendromunun bir benzeri olan ayak bileğindeki tarsal tünel sendromu
ayaklarda yanmaya sebep olabilir. Ayaklarda sinir sıkışmasına sebep olan bir çok
ağrılı durum vardır.
Ayak mantarı: Ayaklarda oluşan mantar enfeksiyonları yanmaya sebep olabilir.
Alerjik reaksiiyonlar; Ay
yaklarda alerjiye nede
en olan etke
enler yüzün
nden kaşınttı,
sızla
ama, ağrı ve
v yanma oluşabilir. Alerjiye sebe
ep olan etk
kenler arasında çorapla
ar,
ayakkabılar, de
eterjan ve sabunlar va
ardır. Bunla
ar tespit ed
dilirse kullan
nımının terk
edilm
mesi yanma sorununa
a çare olaca
aktır.
•
yabetik nö
öropati; Ayak
A
yanm
ması sendrromunun pratikte en sık karrşılaşılan
Diy
sebebidir. Diy
yabetik nörropati ayak
kta ve bac
cakta olan sinirlerin hasar görrmesiyle
oluş
şur. Yüksek şeker se
eviyeleri siinirleri bes
sleyen çok ince kılcal damarlarra zarar
vere
erek sinirle
erin de ha
asar görme
esine sebe
ep olur. Geceleri
G
yay
ygın şekild
de ayak
yanması sorun
nu yaşanırr. Bunun dışında
d
aya
aklarda uyuşma ve k
karıncalanm
ma hissi
yanma şikaye
etine eşlik edebilir. İlleri durumlarda ayak
klarda derin
n duyu kaybından
dola
ayı iyileşme
eyen yarala
ar, deformitteler görüle
ebilir.
•
Aya
ak yanması sendromu
unun en önemli sebep
plerden birii de psikollojik sorunlardır.
Aile içi sorunlar, işle ilg
gili problem
mler ve maddi
m
sıkınttılar sonrası yaşanan
n yoğun
duy
ygusallık ayak yanmas
sını başlatan
n sebeplerd
den biri olabilir.
•
Huzursuz bacak sen
ndromu ay
yak yanmas
sının sık ras
stlana bir s
sebebidir.
Parkinson ve
v diğer ek
kstrapiramid
dal sistem hastalıkları
h
ayak yanm
masına sebe
ep
o
olabilir.
Burger hastalığı, tıkayıcı arter hastalıkları, rey
ynaud sendromu ayak
k
sebep olab
y
yanmasına
bilir. Alt eks
stremitelerdeki venöz ve lenfatik
k stazlar ay
yak
y
yanmasının
n sık rastlan
nan sebeple
erindendir.
•
Diğer yanm
ma nedenleri; Kan dola
aşımıyla ilgili sorunlarr kan damarlarını etkileyen
bir unsurdu
ur. Bunun sonucunda
s
ayakta yan
nma hissi oluşur. Yanm
ma hissi böbrek ve
romatizma
karaciğer hastalıkları,
h
al hastalıkla
ar, topuk dikeni, planttar fasiit gib
bi sağlık
s
sorunları
ay
yak yanması şeklinde kendini gö
österebilir. Ayrıca
A
gene
etik yatkınlık, B12
v
vitamin
eks
sikliği, sigara ve alkol alışkanlığı,, obezite gibi durumlarda ayak kan
k
d
dolaşımı
bo
ozularak ay
yak yanmas
sına sebep olabilir.
Ayak yanması
y
na
asıl tedavii edilir?
olan kişilerrin tedavisi rahatsızlığ
Ayaklarrında yanm
ma ya da ateşlenme
a
ğın nedenine göre
değişikllik gösterir..
•
•
•
•
•
•
•
•
İlk olarak ayakkabı, ayağın nefes almasına zemin hazırlayan bir yapıda ve rahat
olmalıdır.
Ayakların yoğun ısıya maruz kalmasına sebebiyet veren faaliyetlerden uzak
durulmalıdır.
Teri emecek yapıda olan pamuk çoraplar tercih edilmelidir.
Banyoda ayaklar yıkandıktan sonra iyi bir şekilde kurulanmalıdır.
Çok aşırı soğuk olmayan suda ayakları bir süre bekletmek geçici bir çözüm olabilir.
Ayakları yüksekte tutmak, ayakları suda bekletmek gibi kısa süreli çözüm olabilir.
Gün içinde ayakta geçirilen zamanı kısaltmak ya da ayakları uzatarak dinlendirmek
ayak yanmasının azalmasında etkili olabilir.
Sıcak ve soğuk su bulunan iki kovaya ayakların sırayla sokulması damar jimnastiği
yaparak kısmi fayda sağlayabilir.
Ayaklardaki yanma ve ateşlenme daha çok psikolojik rahatsızlıklar sonunda görüldüğü
için asıl olarak bunu ortaya çıkaran durum tedavi edilmelidir. Sebebin tedavi edilmesi
ayaktaki yanmanın azalmasını sağlayacaktır. Bunun yanında ayağın temizliğine dikkat
edilmesi, ayakkabıların rahat olanlardan seçilmesi, terlemeyi önlemek için uygun çoraplar
giyilmesi, ayakların rahat olması için gerekiyorsa özel tabanlık kullanılması faydalı olur.
Eğer yanmayla birlikte ağrı oluyorsa, ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir. Ayaktaki kan
dolaşımını artırıcı ilaçlar, egzersizler yapılabilir. Biofeedback, ayak kasları arasındaki
dengesizliğin tedavisi, ayak masajları tedavinin birer parçasıdır.
Vacumed Aralıklı Negatif Basınç Vakum Tedavisi ,özellikle dolaşım bozukluğu ve bundan
kaynaklı kaynaklı sorunları tedavi ederek, ayak yanması şikayetlerini tedavi eder.
AYAK ÜŞÜMESİ
Ayak üşümesi toplumda sık rastlanan bir şikâyettir. Hiçbir sebebe bağlı olmadığı gibi son
derece ciddi hastalıkların bir belirtisi de olabilir. Tamamen psikolojik bir sebebe bağlı olma
ihtimali de çok yüksektir. Genel olarak ayak üşümesinin sebepleri şu şekilde özetlenebilir:
Kan Dolaşımı Bozukluğu
Kan dolaşımı yetersizliği ayak üşümesi sebeplerinin başında gelir. Bazı durumlarda
ayaklar kadar eller de kan dolaşımı yetersizliğinden etkilenir ve ayaklarla birlikte ellerde
de üşüme olur. Hareketsiz hayat, sürekli oturarak çalışmak kan dolaşımını olumsuz
etkiler. Fiziksel aktiviteler, spor, hareketli bir iş hayatı damar sağlığı üzerine olumlu etki
ederek ayak üşümesini önler. Damar hastalıklarının yanı sıra kalbin pompalama
fonksiyonunun yetersiz olması ve bununla beraber akciğerin kronik hastalıklarından
dolayı kanın yeterince oksijenlenememesi de dolaşım bozuklukları ile aynı belirtilere yol
açar.
Hipotiroidi (Tiroid bezinin az çalışması)
Tiroid bezinin az çalışmasına hipotiroidi denir ve oldukça yaygın bir hastalıktır. Halsizlik,
saç dökülmesi, cilt kuruluğu, kilo artışı gibi belirtilerin yanı sıra el ve ayak üşümesi de
hipotiroidi belirtileri arasındadır.
Raynaud Hastalığı
Raynaud hastalığında, soğuk hava veya stres sebebiyle kan damarlarında meydana gelen
spazm (büzüşme) yüzünden, el ve ayaklara giden kan azalır. El ve ayak parmaklarının
rengi solar veya kırmızı ya da maviye dönük bir renk alır. Damarlar açıldıktan sonra cildin
rengi ve ısısı normale döner. Reynaud hastalığı çoğu zaman hiçbir sebebe bağlı olmazken
nadir de olsa bağ dokusu hastalığının bir belirtisi olabilir. Torasik çıkış sendromlarında da
benzer semptomlar görülebilir
B12 Vitamini Eksikliği
B12 vitamini eksikliğine bağlı anemi (kansızlık) sebebiyle halsizlik, nefes darlığı, baş
dönmesi, solukluk, baş ağrısı ve el ve ayaklarda üşüme görülebilir. B12 vitamini eksikliği
sinir sistemini etkileyerek denge kaybı, uyuşma, kaslarda güçsüzlük gibi şikayetlere
sebep olabilir. Kötü beslenme, emilim bozukluğu, enfeksiyonlar, ilaçlar ve toksik
maddeler B12 vitamini eksikliğine sebep olan durumların başında gelir.
Fibromiyalji Sendromu
Sabah tutukluğu, yorgunluk, bitkinlik, isteksizlik, dinlendirmeyen uyku, depresif belirtiler,
yaygın kas iskelet sistemi ağrıları, libido kaybı gibi yakınmalarla karakterize olan
fibromiyalji sendromunda, el ve ayak üşümeleri yada tam tersi olarak el ve ayak
yanmaları görülebilir.
Periferik Nöropati
Sinir hasarından dolayı el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma hissi gibi belirtileri
olan periferik nöropati; diyabet, toksinlere maruz kalma, enfeksiyon veya vitamin
eksikliği gibi sebeplerden kaynaklanabilir. Pratikte periferik nöropatinin en sık rastlanan
sebebi şeker hastalığıdır. Burada esas patoloji sinirlerin beslenmesini sağlayan
damarlarda hasar olmasıdır. Periferik nöropatili hastalarda, ellerde özellikle de ayaklarda
üşüme, yanma, karıncalanma yaygın bir şikâyettir.
Periferik Arter Hastalığı (PAH)
Periferik arter hastalığı, damarlarda kolesterol plaklarının birikmesi ve damar sertliği
oluşması sonucu bacaklardaki damarların daralması ve tıkanması ile ortaya çıkan bir
hastalıktır. Sigara, genetik faktörler, kötü beslenme, obezite hastalığa sebep olan
etmenlerin başında gelir. Bacaklara yeterince kan gitmemesi sonucu, vücudun geri
kalanına kıyasla ayaklar daha soğuk olur. Bazen bir bacak diğerinde daha soğuk olur.
Periferik arter hastalığında ayak üşümesinin yanı sıra hareketle kötüleşen bacak ağrıları,
kramplar ve ayakta geç iyileşen yaralar, sık rastlanan diğer belirtilerdir.
Ayak Üşümesinin Diğer Sebepleri
Dolaşım problemlerine yol açan alkol, sigara, stres gibi etkenler, vücudun susuz kalması,
çeşitli hormonal bozukluklar ve bazı ilaçlar ayak üşümesinde rol oynayabilir. Bazı
insanlarda hiçbir sebep yokken de ayak üşümeleri olabilir. Nadir de olsa bazı doğumsal
damar hastalıkları, damar anevrizmaları, arteriovenöz anomaliler, damarları sıkıştıran iyi
huylu ya da kötü huylu kitleler, vibrasyona maruz kalma, bazı bağ dokusu hastalıkları ve
vaskülitler de ayaklarda ve ellerde üşümelere sebep olabilirler.
Ayak Üşümesi Nasıl Tedavi Edilmelidir?
Tedavi, sebebe yönelik olmalıdır. Sigara ve alkol varsa bunların terk edilmesi,
vazodilatatör ilaçlar viskoziteyi azaltan ilaçların kontrollü kullanımı, vitamin ve hormon
eksikliği varsa bunların telafi edilmesi gerekir. Ayakların soğuktan korunması, sağlıklı
çorap ve ayakkabıların giyilmesi, düzenli ayak bakımı ve kontrolünün yapılması
sempomların azalmasına katkıda bulunur. Tüm bunların yanında diğer vasküler sistem
hastalıklarında olduğu gibi eğer bir kontrendikasyon yoksa intermittant negatif basınçlı
vakum tedavisi (VACUMED) rehabilitasyon ve tedaviye önemli katkılar yapar.
Ayak üşümesinin en büyük sebeplerinden biri olan dolaşım bozukluğunu düzenlemekle
beraber, damar eğitimi yaparak da semptomları uzun süreli en aza indirmeyi hedefler.
SELÜLİT NEDİR?
Selülit bir hastalık değildir. Selülit ciltaltında yağ toplanmasıdır. Selülite sebep olan yağ
ciltaltı yağ dokusu bağ dokusunu iterek cildin buruş buruş ve pütürlü görünmesine sebep
olmaktadır. Selülit insan sağlığı açısından zararlı bir şey değildir. Cildin aslında normal bir
değişimidir. Fakat bunun yanında çoğu kişi selülitten olumsuz görüntüsü yüzünden
kurtulmak istemektedir.
Vücutta selülit olması kişinin kilolu olduğu anlamına gelmemektedir. Zayıf kişilerde bile
selülit görülebilmektedir. Ancak vücut kitlesinin artması selülit için en önemli risk
faktörüdür. Kilolu iseniz kilo vermek vücudunuzdaki selülitleri azaltmanıza yardımcı olur.
Selülit genelde erkeklerden çok bayanlarda daha çok görülmektedir. Erkeklerin çoğu
selüliti olsa bile bunu sorun etmez. Genetik faktörler ve kilo selülit için en önemli risk
faktörleridir. Bunların dışında;
- Kötü beslenme (sigara, kolalı içecekler, yağ ve karbonhidrat tüketimi)
- Yanlış diyetler
- Yavaş metabolizma (hipotiroidi, kabızlık ve 35 yaş üstü olmak)
- Yetersiz fiziksel aktivite (sedanter yaşam tarzı)
- Hormonsal değişiklikler (östrojen, progesteron, tiroid hormon dengesizlikleri)
- Az su içme
- Toplam vücut ağırlığındaki yağ oranı
- Cilt tabakanızın kalınlığı ve cildinizin rengi (ince deri, açık ton)
Selülit ten rengi koyu olan kişilerde daha az görülmektedir. Dolayısıyla koyu cilde sahip
insanlar selülit açısından şanslıdırlar.
Bacaklardaki ve kalçalardaki selülitlerden kurtulmak için piyasada çok çeşitli sayıda ürün
ve tedaviler bulunmaktadır. Fakat bunlardan birçoğunun tam olarak işe yaradığını ve
kalıcı olduğunu gösteren bilimsel delil yoktur. Selülit tedavilerinde kullanılan bazı ürünler
şu şekildedir;
Selülit kremleri; bu kremlerin yağı eritip cildi düzleştirdiği bilinmektedir. Selülit
kremlerinin birçoğu astım tedavisi için geliştirilen reçeteli bir ilaç olan aminofil
içermektedir. Dolayısıyla bu kremlerin selülite karşı iyi geldiği hakkında herhangi bir
bilimsel kanıt bulunmamakla birlikte bazı durumlarda insanlara zararlı bile olabilmektedir.
Bu selülit kremlerinin kan damarlarını daralttığı ve ciltteki suyu hareketlendirdiği için etkili
olduğu sanılmaktadır. Fakat dolaşım problemi olan insanlar açısından sakıncalı olabilir.
Ayrıca bazı insanlarda aminofil maddesi alerjik reaksiyonlara sebep olabilmektedir.
Dolayısıyla selülit kremleri adı altında satılan kremlere dikkat edilmeli ve doktor kontrolü
ile dikkatlice kullanılmalıdır.
Liposuction; yağ aldırmak da denilen bu işlemde bazı yağlı dokulardan cerrahi yollarla
yağ çekilmektedir. Liposuction işleminde aslında sadece cildin en derin tabakalarındaki
yağ alınmakta, cildin hemen altında bulunan selülitli bölgeye herhangi bir uygulama
yapılmamaktadır. Dolayısıyla uzmanlar selülitli cildi bulunan kişilerin liposuction
yaptırmadan önce daha dikkatli olması gerektiğini savunurlar çünkü gamzeli cilt, yağ
aldırma işleminden sonra daha kötü bir görüntüye neden olabilmektedir.
Hamilelik ve menopoz gibi dönemlerde, hormonal seviyelerde meydana gelen iniş çıkışlar
da diğer sorumlu faktörlerden. Araştırmacı bilim adamları, kadınların bu dönemlerde
duygusal yönden oldukça hassaslaştığını, stresle başa çıkmanın ise, hormonal değişimleri
en aza indireceğini söylüyorlar.
Çünkü strese girdiğiniz anlarda, vücut savunma sisteminiz harekete geçiyor ve bazı
hormonlar normalden fazla salgılanıyor. Vücudun su toplanma oranının artmasıyla,
selülitlere zemin hazırlanmış oluyor. Kısacası, selülitlerinizden kalıcı olarak kurtulmak
istiyorsanız, daha az stresli bir yaşama ve bazı alışkanlıklarınızı değiştirmeye ihtiyacınız
var.
Vakumed doku pH sını yükselterek kollajen sentezini uyarır. Arterial dolaşımı artırarak cilt
ve cilt altı dokuların daha iyi beslenmesini sağlar. Venöz ve lenfatik sıvıyı ortamdan
uzaklaştırır.
Lymphatic system & physiological
muscle pump
The lymph fluid does not flow on its own!
The lymph "... must be flowed!" The
lymph system is activated by the
physiological muscle pump. Not taken
into consideration enough: the muscle
pump needs the resistance of a firm
connective tissue to function properly
Muscle pump and connective tissue
If the connective tissue is weak, the
muscle pump does not function properly!
In such case you can move as much as
you like: waste products and lymph are
not transported away and eliminated
sufficiently...
Reasons for weak connective tissue
The reasons for a weak connective tissue
can be a hormonal disposition, hormone
preparations and above all modern
nutrition and too much meat. Meat
carries hormones !
The consequences of weak
connective tissue
Once the connective tissue is weak,
once the muscle pump does not function
sufficiently,
once the lymph does not flow properly
and waste is not transported away
sufficiently ,
once the fat sells are bloated
then help from outside is needed!
Otherwise Cellulite may turn into a
disease.
HUZURSUZ BACAK SENDROMU
Huzursuz bacak sendromu, her on kişiden birinde görülen bir rahatsızlıktır. Kişi
bacaklarında huzursuzluk, içten kaşıntı, kaslarda çekilme hissettiğini söyler. Buna ilave
olarak, yanma, elektriklenme, olabilir. Bunlar normalde herhangi bir zamanda olabilir,
ancak uykuda daha sık olarak görülür. Hareketle huzursuzluk kaybolduğundan dolayı
ayaklarını devamlı her zamankinden fazla olarak hareket ettirirler. Her iki cinste de eşit
olarak ve oldukça sık görülür. Her yaşta görülmekle birlikte yaşlandıkça sıklığı ve şiddeti
artar. Huzursuz bacak sendromu uykuyu böldüğü için uyku kalitesini bozar ve gündüzleri
hastaların kendilerini yorgun ve bitkin hissetmelerine sebep olur.
Şikâyetler nelerdir?
Huzursuz bacak sendromunda hastanın uyluklarında, baldırlarında ya da ayaklarında
bazen de kollarında huzursuzluk, ürperme, karıncalanma, gerginlik, yanma ya da ağrı
şeklinde hisler olur. Bazen kişiler bu hisleri ayrıntılı olarak tanımlayabilirken bazen tam
olarak tanımlayamazlar.
Şikayetler uzanmış yatıyorken veya uzun süre bir yerde (arabada, uçakta, sinemada)
otururken başlar, hareket etmekle azalır. Kişiler; bacaklarını germek, hareket ettirmek
veya yürümek isterler. Semptomlar akşamları daha da kötüleşir. Özellikle geceleri iyice
artar.
Myoklonus ya da ekstremitelerin periyodik hareket etme hastalığı (PLMD) olarak bilinen
ve istem dışı bacakların bükülüp gerilmesi hastalığı ile huzursuz bacak sendromu arasında
bir benzerlik ve ilişki vardır. Gece uyku sırasında farkında olmaksızın yüzlerce kez
bacakların hareket ettirilmesi, gerilmesi, tekmeler atılması hem hasta kişinin hem de
yanında yatan kişinin rahatını bozar. Eğer hastada semptomlar şiddetli ise bu tekmeleri
gündüzleri de engelleyemezler. Büyük oranda (%80) huzursuz bacak sendromlu hasta
aynı zamanda periyodik hareket etme hastalığı hastasıdır. Yaşlılarda PLMD daha sıktır,
uykuyu bozmayabilir.
Huzursuz bacak sendromu ciddi sağlık sorunlarına yol açmasa da durum rahatsız edicidir.
Şikayetlerin şiddeti değişkenlik gösterir bazen artar bazen de kaybolabilir. Hastalık
çocukluk dahil her yaşta ortaya çıkabilmekte, ancak şikayetler yaşla birlikte artmaktadır.
Çocukluk çağında büyüme ağrıları ile karıştırılabilir.
Sebepleri nelerdir?
Pek çok vakada neden tespit edilemez. Araştırmacılar hastalığın dopamin isimli beyin
kimyasallarından olan ve kas kontrolünü sağlayan bir maddenin dengesizliğine bağlı
olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bazı ailelerde daha sık görülmesi genetik faktörlerle ilgili
olabileceğini düşündürmektedir. Hastalığın ilgili olabileceği kromozom belirlenmiştir. Stres
genelde hastalığın bulgularını azdırmaktadır. Hamilelik veya hormonal değişiklikler geçici
olarak hastalığı kötüleştirmektedir. Bazen ilk kez hamilelikte özellikle de son aylarda
gözlenmektedir. Ancak bulgular doğumdan sonra 1 ay içinde kaybolmaktadır.
Periferal nöropati, demir eksikliği anemisi, böbrek yetmezliği, diabet, alkolizm, madde
bağımlılıkları, paraneoplastik sendromlar, spinal stenoz, parkinsonun erken dönemleri
huzursuz bacak sendromuna sebep olabilirler.
Birincil huzursuz bacak sendromu
Bu durum kalıtsal olma eğilimindedir ve merkezi sinir sistemini etkiler. Huzursuz bacak
sendromuna sebep olabilecek stres ve yorgunluk dışında hiçbir sebep yoktur. Çoğu
hastalar bu guruba girer.
İkincil huzursuz bacak sendromu
Bu durumda huzursuz bacak sendromuna yol açan altta yatan bir sağlık sorunu vardır;
bu sorunlar şunlar olabilir;
• B12 vitamini, demir, folat veya magnezyum eksikliği
• Böbrek hastalıkları
• Parkinson hastalığı
• Tiroid hastalıkları
• Romatoid artrit
• Gebelik (hamilelik süresince geçici huzursuz bacak sendromu)
• Anti-psikotik ilaçlar, antihistaminikler, antidepresanlar, beta-blokerler, gibi ilaçların
kullanıması
• Aşırı sigara ve alkol
Teşhis;
Hastaların bir kısmı bu hastalıktan dolayı hiç doktora gitmez, bazıları da gitse bile
sinirlilik, stres, uyku bozukluğu ya da kas krampları gibi tanılar alırlar. Hastalığı teşhis
ettirecek bir laboratuar bulgusu yoktur. Ailede benzer hastalıkların yaygın olması teşhis
koydurucudur. Bu semptomlara sebep olacak başka hastalıklar için tetkik yapmak
gerekebilir.
Tedavi nasıl olmalıdır?
Bazen altta yatan hastalığın (demir eksikliği, periferik nöropati vs) tedavi edilmesi
hastaların şikâyetlerini azaltır. Başka bir hastalık olmaksızın huzursuz bacak sendromu
varsa bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlar hastaya yardımcı olabilir.
Parkinson hastalığı ilaçları: dopamin seviyesini etkileyerek fonksiyon gösteren parkinson
ilaçları huzursuz bacak sendromunda bacakların hareketini azaltmada faydalıdır.
Huzursuz bacak sendromlu hastalarda parkinson görülme riski diğer insanlarla aynıdır.
Narkotik ilaçlar, kas gevşetici ilaçlar, antiepileptik ilaçlar, uyku ilaçları verilebilir.
Fibromiyalji ile birlikte ise tedavi edilmesi gerekir. Bacaklara sıcak uygulama, konstrast
banyolar, ödem tedavisi, masaj tedavisi dolaşımı artırarak semptomları azaltır. Hergün
düzenli egzersiz yapılmalıdır. Gebeliğe bağlı huzursuz bacak sendromu varsa doğumdan
sonra semptomlar genellikle kaybolur. Yatmadan önce kafein alınmamalıdır. Şikâyetlere
sebep olabilecek alkol, sigara, uyuşturucu madde gibi alışkanlıklar terk edilmelidir.
Kaslardaki spazmı gidererek, sinirlere ve damarlara baskıyı en aza indirmek için İMS
tedavisi uygulanabilir. Vacumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Tedavisi birçok hastada
oldukça iyi sonuçlar verir.
POSTPOLİO SENDROMU (POLİO SONRASI SENDROMU)
Postpolio sendromu (PPS) polio (çocuk felci) hastalarında, hastalığı geçirme tarihinden
10-40 yıl sonra görülen bir durumdur. PPS’nda kas güçsüzlüğünde artma, yorgunluk ve
yutma güçlüğü vardır. Polio geçirenlerin %25’inde görülür.
PPS’ da sebepler nelerdir?
Tam olarak PPS’ unun sebebi anlaşılmış değildir. Poliovirüs enfeksiyonu kas
hareketlerinden sorumlu sinir hücrelerini etkiler (motor sinir hücreleri). Bu durumda
sinir hücreleri ölür veya zedelenir. Sağlam kalan sinir hücreleri yeni dallar verir. Bu yeni
dallar sinirlerini kaybetmiş kasları sinirlendirir ve kasların tekrar fonksiyon görmesini
sağlar. Araştırmalar, PPS’ da bu yeni dalların zayıfladığını söylemektedir. Bu durumda
kas fonksiyonunu yeniden kaybeder.
Belirtiler nelerdir?
•
•
•
•
•
•
Yorgunluk
Kas güçsüzlüğünde artma
Yutma güçlüğü
Kas atrofileri (kaslarda incelme)
Eklem ağrısı
Skolyoz (omurga eğriliği) gibi iskelet problemleri
Nasıl teşhis edilir?
Teşhis genellikle klinik gözleme göre konulur.
•
•
•
MR, CT, PET
Kas biyopsileri
BOS tetkiki
Tedavi nasıldır?
Bu hastalığı önlemenin ya da tedavi etmenin bir yolu yoktur. Physostigmin, Selegiline
gibi ilaçlar denenmiştir. Bu ilaçların kısmen de olsa yararı vardır.
Gidişat nasıldır?
PPS çok yavaş ilerler. Hastalık ağırlaşmadan önce çok uzun zaman geçer. Genellikle
hayatı tehdit edici değildir.
Neler yapılabilir?
•
•
•
•
•
•
•
•
Kuvvetlendirme, germe ve aerobik egzersizler yapmak
Ağrılı aktivitelerden uzak durmak
Enerji kullanımında dikkatli olmak
Günlük dinlenme programları düzenlemek
Sıcak ve soğuk uygulamalar, TENS
Mobiliteye yardımcı cihazlar; Baston, kol değneği, tekerlekli sandalye, motorlu
tekerlekli sandalye
Bazen ventilatör gerekebilir.
Yemek yediğiniz zaman küçük parçalar halinde yutmak ve yorgunken yemek
yememek.
Vakumed beslenmesi bozulmuş sinirlerin damarlarını genişleterek bu sinirlerin sağlıklı
kalma süresini uzatır.
VACUSPORT®
VACUMED®
VACUMED ANS®
Hidayet TÜRKOĞLU - Türkiye Basketbol Federasyonu CEO
Ersan İLYASOVA - Milli Takım Basketbolcusu
Bobby DIXON - Milli Takım Basketbolcusu
Luis NANI - Fenerbahçeli Futbolcu
TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ
DOSAB Karanfil Sk. No:4/B 1624 Bursa / Turkey
Tel: +90 224 261 10 20 | Fax: +90 224 261 60 62
[email protected] | www.nurelmedikal.com
Download