TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ DOSAB Karanfil Sk. No:4/B 1624 Bursa / Turkey Tel: +90 224 261 10 20 | Fax: +90 224 261 60 62 [email protected] | www.nurelmedikal.com SPORCU SAĞLIĞI VE VACUMED - VACUSPORT Günümüzde sporcu sağlığı ile sakatlanmaların önlenmesi ve/veya hızlı tedavi edilmesi, maddi boyutu çok büyümüş olan spor sektöründe önemli yer teşkil etmektedir. Bunun için pek çok profesyonel spor klübü, yatırım yaptıkları oyunculardan en verimli şekilde faydalanmak için, sağlık ekiplerini ve donanımlarını üst düzeyde kurmak zorundadırlar. Vacumed - Vacusport, bilimsel olarak kanıtlanmış bir sporcu rejenerasyon cihazıdır. Yoğun antreman ve maç temposu içindeki oyuncunun, yorgunluğa bağlı sakatlanmalarında, vücutta biriken metabolit ve yıkım ürünleri önemli rol oynamaktadır. Vacumed - Vacusport ile bu yıkım ürünlerinin vücuttan çabuk atımı sağlanmakta, maç - antreman ve sık seyahat ile oluşan özellikle alt ekstremitedeki ödemin giderilmesi mümkün olmaktadır. Ayrıca özellikle adale sakatlığı yaşayan oyuncuda Vacumed Vacusport tedavisi ile iyileşme süreci hızlanarak, %30-40 erken sürede antremana dönüş görülebilmektedir. Ben Vacumed - Vacusport tedavisini kendi kliniğimde, sporcuların ödemin ön planda olduğu, adale ve eklem sakatlıklarının tedavisinde, ameliyat ettiğim hastaların ödem kontrolünde ve yaralanma olmaksızın belirli klüp sporcularının antreman ve maç sonrası rejenerasyonu için başarıyla kullanmaktayım. A Milli Erkek Basketbol Takımı doktoru olarak, Avrupa Şampiyonası hazırlık döneminde de, milli oyuncularımız da cihazı kullandı ve çok pozitif geri dönüşler aldık. Bu bilgiler ışığında, Vacumed - Vacusport'un her üst düzey profesyonel spor klübü bünyesinde, vazgeçilmez sağlık cihazı olarak bulundurulmasını tavsiye ediyorum. Prof. Dr. Tahsin Beyzadeoğlu Beyzadeoğlu Kliniği, İstanbul Türkiye A Milli Erkek Basketbol Takımı Doktoru SPORCU SAĞLIĞI VE VACUMED - VACUSPORT Dolaşım bozukluğuna bağlı hastalıklar, tüm toplumlarda, tüm cinslerde en yaygın hastalıklardandır. Günümüzde; fiziksel aktivitenin azalması, sigara tüketiminin artması, ortalama ömrün uzaması dolaşım kaynaklı hastalıkların sıklığını daha da artırmıştır. Orta ve ileri yaşlardaki insanların neredeyse %90 ında venöz sistem hastalığı, %20 sinde arterial sistem hastalığı vardır. Lenfatik dolaşım bozuklukları da oldukça yaygındır. Bu kadar sık görülmelerine karşılık dolaşım kaynaklı hastalıkların ideal tedavileri yoktur. Mevcut tedavi yöntemlerinin etkin ve yeterli olmaması, insanları yeni tedavi yöntemlerini araştırmaya itmiştir. Yeni bir tedavi yöntemi olan VACUMED 'i öncelikli olarak kan dolaşımını düzenlemek ve sirkülasyonu arttırmakla birlikte dolaşım bozukluğu kaynaklı hastalıkların tedavisinde başarıyla kullanmaktayız. Ayrıca ciddi bir durum olan kesin tedavisi olmayan lenfödemde hastayı tatmin edici sonuçlar almaktayız. VACUMED ile negatif basınç tedavisini diğer tedavilerden farklı kılan en önemli özelliği hem kan hem de lenf damarlarındaki sirkülasyonu arttırması ve damar jimnastiği yaptırmasıdır. Vacumed dolaşım sistemini her yönden destekleyen ikinci bir kalp gibi çalışır. Vacumed bu özelliğinin yanında postoperatif, posttravmatik hastaların tedavisinde ve rehabilitasyonunda oldukça değerlidir. VACUMED, ayrıca orta ve ileri yaş hastalarında dolaşım problemlerini engelleyerek bir antiaging yöntemi olarakda kullanılmaktadır. VACUMED ile kliniğimizde; dolaşım bozuklukları, varis, lenfödem ve daha bir çok hastalığın tedavisini başarılı bir şekilde kullanılmaktadır. Prof. Dr. Turan Uslu Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı VAKUMED TEDAVİSİ (ARALIKLI NEGATİF BASINÇLI VAKUM TEDAVİSİ) VACUMED vücudun alt yarısına uygulanan aralıklı negatif basınç yani vakum tedavisidir. Alman Havacılık ve Uzay Merkezinde Uzay Tıp Enstitüsünde geliştirilmiştir. Vacumed, alt ekstremite (bacaklar) ve vücudun alt yarısının, toplardamar (venöz), atardamar (arteriyel) ve lenf dolaşımındaki bozukluklardan kaynaklanan birçok sağlık probleminin tedavisinde kullanılan yeni bir tedavi yöntemidir. Bu cihazın üst ekstremiteye (omuz, kollar ve eller) uygulanan bir versiyonu da geliştirilmiştir (Vacumed ANS). Vacumed alt ekstremite ve vücudun alt yarısını destekleyen ikinci bir kalp gibi çalışır. Temiz kanı bacaklara ve ayaklara doğru çeker ve hemen ardından oksijeni azalmış ve metabolik atıklarla kirlenmiş kanı ve lenf sıvısını kalbe doğru pompalar. Bu uzay tedavisinin diğer bir katkısı da selülite sebep olan lenf dolaşımının atık ürünlerini vücuttan uzaklaştırmasıdır. Vacumed bir çeşit vakum tedavisidir. Ardışık ve aralıklı olarak negatif ve pozitif basınç uygulanarak, toplardamarlardan geriye kan akımı hızlandırılır (varis tedavisi için), atardamarlardaki kan akış hızı artırılır ve dokuların oksijenlenmesi artar (yara-kas dokusu iyileşmesi), hücreler arasında biriken sıvı damar sistemine yönlendirilerek ödem kontrolü ve kas yorgunluğunun en önemli sebebi olan laktik asitin atılımı sağlanır (doku rejenerasyonu). Özellikle lenfatik sıvının toplardamar sistemine drene olması ile lenfödem ciddi bir şekilde geriler. Vacumed; tedavisi oldukça zor olan dolaşım kaynaklı hastalıklarda çığır açmış yeni bir tedavi yöntemidir. Vakumed ile aralıklı negatif basınç tedavisi; - Pasif damar eğitimi, - Periferik kan dolaşımında belirgin artış, - Arterial tıkanmayla seyreden hastalıklarda yürüme mesafesinde artış, - Venöz dönüşü artırıcı, venöz stazı azaltıcı - Ağrı ve ödemi giderici - Lenfatik dolaşımı artırıcı ve lenfatik tıkanıklıkları kısmen de olsa açıcı etkisiyle; iç hastalıkları, anjioloji, fleboloji, kardiyoloji, deri hastalıkları, fizik tedavi ve rehabilitasyon, anti-aging, medikal estetik alanlarında başarıyla kullanılır. Vakumed tedavisinin kullanıldığı alanlar - Kronik venöz yetmezlik (varis) tedavisi - Venöz ülser (yara) tedavisi -Periferik arter hastalıkları (damar tıkanıklıkları) -Dolaşım bozukluklarının önlenmesi amacıyla - Diyabetik ayak ve diyabetik nöropati (ağrı, yanma, yara) tedavisi - Kapanmayan yaraların tedavisi -Lenfödem tedavisi -Alt ekstremitelerde şişlik, kaşıntı, konjesyon -Kırık ve spor yaralanmalarında tedavi ve rehabilitasyonu, -Posttrombotik sendrom (venöz tromboz sonrası) -Ödem kontrolü (dokuyu sıkılaştırma, toparlama, şekillendirme, selülit tedavisi) -Huzursuz bacak sendromu -Kronik yorgunluk tedavisi -Damar sertliğine bağlı erektil disfonksiyon (erkeklerde sertleşme sorunu) -Ameliyat sonrası ödem ve ağrı kontrolü -Ameliyat sonrası doku rejenerasyonunun hızlandırılması -Sporcularda rejenerasyon ve laktik asitin uzaklaştırılması -Selülit tedavisi -Kronik ağrı Vakumed tedavisi nasıl uygulanır? Vakumed ile aralıklı vakum tedavisi süresi 20-40 dakika kadar süren seanslar halinde yapılır. Seans sayısı hastalığa ve hastalık şiddetine göre değişmekle birlikte 10-20 arasında tutulur. Seanslar her gün veya gün aşırı uygulanabilir. Her bir kür ihtiyaca göre yıl içinde ve daha fazla aralıklarla tekrarlanabilir. Vacumed ile aralıklı vakum tedavisi hangi durumlarda uygulanmaz? Vacumed cihazıyla aralıklı vakum tedavisi güvenli bir tedavi yöntemidir. Vakumed tedavisinin uygulanmasının sakıncalı olduğu durumlar; -Akut toplardamar trombozu (derin ven trombozu), trombozdan sonra ortaya çıkan posttrombotik sendromun tedavisi için 8 hafta beklemek gerekir. -Tedavi bölgesinde yeni ortaya çıkmış enfeksiyonlar (akut enfeksiyonlar) -Gebelik -Yeni ortaya çıkmış karın duvarı ve kasık fıtıkları (akut herniler) VACUMED (aralıklı negatif basınçlı vakum tedavisi) nasıl ortaya çıktı? Alman Uzay Bilimleri ile birlikte geliştirilen VACUMED, vücudun alt yarısı için bir pompa gibi çalışır. Ardışık olarak aralıklı negatif basınç (vakum) ve normal atmosferik basınç uygulanması, damarlarda genişleme ve yeni damar oluşumu (neovaskülarizasyon, kapillarizasyon) meydana getirir. Böylelikle daha fazla oksijen ve besleyici maddeler dokulara ulaştırılır ve birçok faydalı sonuçlar verir. Vakumed ile aralıklı negatif basınç uygulaması, birçok insanın beklediği bir tedavi yöntemidir. VACUMED ile negatif basınç tedavisi, bacaklarda ve damarlardaki hastalıklara karşı mücadelede yeni yöntemlerden teknolojilerden birisidir. Nasıl Etki Eder? Astronotlar, yerçekiminin olmadığı uzay araçlarında sağlıklı kalabilmek için gövde alt kısımlarında arteriyal kan akışının devamını sağlamak için, gövde alt segmentleri negatif basınç cihazı (LBNPD) kullanmak zorundadırlar. NASA ve Alman Uzay Bilimleri bu alanda sayısız test yapmış ve aralıklı negatif basınç cihazının bacaklarda artmış perfüzyon ile etkili ve güçlü kapiller dilatasyon ve damarlanma (neovaskülarizasyon) sağladığı görülmüştür. Uzun süreli negatif basıncın herhangi bir yan etkisi görülmemiştir. Hatta bu yolla iskemik (oksijensiz kalmış) ve yetersiz beslenmiş dokular bile yeniden canlandırılmıştır. Bu cihazın amacı bacaklar ve damarsal hastalıklar için etkili bir tedavi sağlamaktır. LBNPD ‘nin uzay tıbbında kullanılmasına karşın, VACUMED ayarlanabilir zaman aralıklarıyla negatif basınç uygulamaları yapar. Birinci faz, alçak basınç fazında (negatif basınç), toplardamarlar oksijenden zengin kanla dolar. Oksijenden zengin kan, ulaştığı alanlarda pH değerini arttırır, bu şekilde zararlı asidik ortam faydalı alkali ortama dönüşür. Ortamın alkali hale gelmesi, oksijen seviyesinin yükselmesi ve damarların her iki yönden de genişlemesi iyileştirici bir etki yapar. Bu şekliyle diabetik hastalar ve bacaklardaki damar hastalıklarının tedavisinde mükemmel bir iyileşme imkanı sunar. Ayrıca, vücutta dokulardaki oksijen seviyesinin artması iyilik halini ve iyileşmeyi arttırır. Alt ekstremitelerdeki oksijen seviyesinin yükselmesi bütün vücudu olumlu etkiler. Bu durum tüm vücut için bir yenilenme ve gençleşme hissi verir. Vücutta pH dengesi, yumuşak dokuların yapı taşı olan kollajen liflerin sağlıklı bir şekilde üretilmesinin ön koşuludur. İkinci faz olan normal basınç fazında (atmosfer basıncı), kirli kan ve lenf sıvıları gövdeye doğru pompalanır. Bu da, karbondioksitin ve diğer atık maddelerin (laktik asid ve toksinler) uzaklaştırılmasını, venöz dolaşımın artmasını sağlar. VACUMED, gövde alt segmentleri için uygulanan bir negatif basınç cihazı olarak geliştirimiştir. Uzayda astronotlar tarafından kullanılmış ve selülitler, varisler, rejenerasyon yapıcı etkisi, kas yorgunluğunu giderici, lenfödem ve iyileşmeyen yaralar gibi birçok alt ekstremite problemindeki etkilerinden dolayı tıbbın kullanımına sunulmuştur. Dolaşım düzenleyici ve nöropatik problemlerdeki etkisi sebebiyle diyabet hastaları için etkili ve faydalı bir cihazdır. VACUMED’in kan ve lenf sıvısı akımının bacaklara doğru arttırması, uzvun amputasyona gitme riskini azaltır. VACUMED amputasyon kararı verilen hastaların bir kısmında amputasyonu önlemiştir. Dolaşım bozukluğu (arterial, venöz ve/veya lenfatik) çok kötü değilse uzuv kaybı genellikle önlenir. Lenfatik sistem vücudun " atıkları uzaklaştırma sistemi " dir. Selülit zayıf bağ dokusunun zayıflından ve lenfatik drenajın iyi olmamasından kaynaklanan bir tablodur. Vakumed ve benzeri eksternal lenf drenajını artıran sistemler selülit tedavisinde oldukça başarılıdır. Vakumed dolaşımı artırarak ve doku pH sını yükselterek kollajen sentezini de artırır. Fizyolojik ilkeler VACUMED tedavisi, negatif basıncın vücuttaki kesikli (aralıklı) etkisine dayanır. Fazları şu şekilde gerçekleşir: -Kapiller genişleme (kılcal damar dolaşımın artması) -Damarlaşma (neovaskülarizasyon) -Yüzeyde ve kas dokusunda beslenmenin artması (mikro beslenme ) Negatif basınç ile karşılaştırıldığında, normal basınç fazı (atmosfer basıncı) da şunları sağlar: -Artmış venöz dolaşım, -Aktive olmuş lenf sıvısı dolaşımı / lenf drenajı TEDAVİ UYGULAMALARI Kronik venöz yetmezlik (venöz ülserler ve varisler) Kronik venöz yetmezlik, bacaklardaki toplardamarların duvarlarının ve/veya kapaklarının düzgün çalışmayıp, kanın bacaklardan kalbe geri dönmesini zorlaştırdığında ortaya çıkar. Kronik venöz yetmezlik, toplardamarlarda birikmeye veya göllenmeye sebep olur. Post – Trombotik Sendrom Post trombotik sendrom, bacaklarda derin toplardamarlardaki venöz tromboz sonrası ortaya çıkan uzun dönem etkileri tarif eder. Damar duvarındaki yüksek basınç, normalde venöz kanın toplardamarlardan kalbe doğru pompalanması için çalışan kapakçıklara zarar verir. Zayıf kan akımı, ağrı, şişlik, bacak ülserleri gibi post trombotik sendrom semptomların ortaya çıkmasına sebep olur. Ödem Sıvı toplanması, sıvının toplandığı dokunun şişmesine sebep olur. Şişme, bir yaralanma sonucu vücudun belli bir bölgesinde olabileceği gibi, vücudun genelinde de olabilir. Ödem, kalp yetmezliği veya böbrek yetmezliği gibi sağlık sorunlarında genellikle ortaya çıkan bir durumdur. Ödem, aşağıdaki durumlara da sebep olur; -Cilt renginde solma -Gode bırakan ödem (bastırılınca iz kalması) -Ağrı ve hassasiyet -Eklem sertliği -Kilo alma veya kilo kaybı -Kan basıncı ve kalp atım sayısında artma Hangi Durumlar Ödeme Sebep Olur? Ödem genellikle altta yatan bir sağlık probleminin sonucudur. Aşağıdaki durumlarda ya da tedavilerinin sonucunda ortaya çıkabilir; -Hamilelik -Bökbrek hastalıkları -Kalp yetmezliği -Kronik akciğer hastalıkları -Tiroid hastalıkları -Karaciğer hastalıkları -Yetersiz baslenme -İlaçlar (kortikosteroidler, hipertansiyon ilaçları) -Doğum kontrol ilaçları Bacaklardaki ödemin sebepleri de kan pıhtıları, varisler, tümör ya da kistler olabilir. Karın organlarında tümor ve tümora benzer hastalıklar karın bölgesinden geçen venleri ve lenfatikleri sıkıştırarak ödeme sebep olabilir. Aynı zamanda uzun süreli hareketsizlik, oturarak va ayakta çalışma, sıcak hava, yüksek rakıma maruz kalma, cilt yanıkları durumlarında da gelişir. Ülserler ve İyileşmeyen Yaralar İyileşmeyen ya da kronik yaralar, 4 hafta içinde düzelme göstermeyen yada 8 hafta içerisinde iyileşmeyen yaralar olarak tarif edilir. Bunlar büyük ameliyat sonrası yaralar, tekrarlayan kazalara bağlı yaralar, damarsal kaynaklı ülserasyonlar ve diabetik ayak yaralarıdır. Eğer diyabet hastasıysanız, yaranın ne kadar zamandır olup olmadığı gözetilmeksizin, ayaklardaki herhangi bir ağrının varlığı durumunda mutlaka bir hekime görünülmelidir. Ameliyat Sonrası / Travma Sonrası Şişkinlik Ameliyatlar kontrollü travmalardır fakat sonuçta bir çeşit travmadır. Vücudumuz da travmaya karşı şişme ile cevap verir. Şişme, ameliyat başlar başlamaz ortaya çıkan uzun soluklu bir durumdur. Ameliyat sırasında veya hemen sonrasında zirveye ulaşmaz; aksine birkaç gün sonra artar ve yavaşça iyileşir. Kaynaklarda ameliyat sonrası 48-72 saatte maksimum geliştiğinden bahsedilmektedir. Periferik Arter Hastalığı - Bacaklar Periferik arter hastalığı, bacakları ve ayakları besleyen arterlerin daralması ve sertleşmesiyle sonuçlanan damar hastalığı durumudur. Daralan kan damarları, sinirleri ve dokuları zedeleyecek azalmış kan akımı ile sonuçlanır. Atheroskleroz ve şeker hastalığı periferik arter hastalığının en önemli sebepleridir. Kronik ağrı (bel, bacaklar, artritler, yaralar) Birçok insan altı aydan fazla süren kronik ağrılardan yakınır. Kronik ağrı hafif ya da şiddetli, aralıklı ya da sürekli devam eden, hayat kaltesini bozan ya da bazen ciddi engelliliklere yol açan ağrılardır. Kronik ağrı durumunda, ağrının sinyalleri sinir sistemi içerisinde haftalarca, aylarca hatta yıllarca kalabilir. Bu da insanda hem fiziksel hem de duygusal olarak büyük hasar bırakır. Kronik ağrı; travma, yaralanma veya enfeksiyondan ya da devam eden bir ağrıdan kaynaklanabilir. Bununla beraber bazı insanlar da herhangi bir yaralanma yada hasar olmaksızın kronik ağrı yaşarlar. Duygusal durumlar da ağrının kronikleşmesine ve şiddetli olmasına sebep olur. Anksiyete (kaygılı olma durumu) , stres, depresyon, asabiyet ve yorgunluk, kronik ağrı ile birbirini kompleks yollarla etkiler. Bu durum vücudun kendi doğal ağrı kesici maddelerinin miktarını azaltır; üstelik bazı olumsuz hisler de ağrı hissini arttıran maddelerin miktarını arttırabilir. Hatta bu durumda vücudun savunma mekanizmasını da tehlike altında olabilir. Sürekli ağrının bağışıklık sistemini bastırdığına dair önemli kanıtlar vardır. Beden ruh arasındaki bağın kronik ağrı ile ilişkili olmasından dolayı fiziksel tedavi kadar psikolojik duruma yönelik de etkili bir tedavi uygulanması gerekir. Diyabetik nöropati Bacaklardaki sinir hasarlarının sebep olabileceği ayaklardaki yanma hissi nöropati olarak adlandırılır. Birçok tıbbi durum ayak yanmasına sebep olabilir. Ancak pratikte ayak yanmasının en sık karşılaşılan sebebi diyabettir. Ayak yanması tedavileri daha fazla sinir hasarı oluşumunu önleme ve ağrıyı azaltmaya yöneliktir. Ayak yanmasının sebebi çoğunlukla nöropati ya da sinir hasarıdır. Nöropatinin Sebepleri, Diyabet, bacaklardaki nöropatinin en sık karşılaşılan sebebidir. Diğer birçok durum da nöropatiye bağlı ayaklardaki yanma hissine sebep olur. Bunlar: -Kronik böbrek hastalığı -Vitamin eksikliği (B12 ve B6) -Aşırı alkol -Tiroid hastalıkları (Hipotiroidi) -Lyme hastalığı -HIV/AIDS -Polinöropati -İlaç yan etkileri (kemoterapi ilaçları, aşırı B6 vitamini yüklenmesi, HIV ilaçları) -Ağır metal zehirlenmeleri -Vaskülit (Kan damarlarının enflamasyonu) -Sarkoidoz -Gullian Barre Sendromu -Arterial hastalıklar -Ödem ya da sıvı tutulumu -Hipertansiyon Nöropatinin yanında, ayaktaki enfeksiyon ve enflamasyon da ayakta yanma hissine sebep olur. Bu duruma da çoğunlukla ayaktaki mantarlar sebep olur. Periferik arter hastalığı da aynı zamanda ayak yanmasına sebep olur. Ayaklardaki zayıf kan dolaşımı, özellikle ağrı, karıncalaşma, yanmaya sebep olur. Diyabet ve Yara Kontrolü Diyabet, toplumun hemen her yaş grubunu etkileyen ciddi bir durumdur. Yapılan araştırmalara göre diyabet, yüzeydeki kan damarlarına zarar vererek zayıf dolaşım ile sonuçlanan bir durum ortaya çıkarır. Bu durum da kendini ağrılı yaralar, yavaş iyileşen yada hiç iyileşmeyen yaralar şeklinde kendini gösteren periferik damar hastalığına yol açar. Kan dolaşımı- hem yaşam hem he iyileşmevücutta hücrelerin besin ve oksijen ihtiyacını karşılamak için temel bir gerekliliktir. Diyabet aynı zamanda sinirleri besleyen vazo nervorum adlı kılcal damarlara zarar vererek diyabetik nöropatiye sebep olur. KRONİK VENÖZ YETMEZLİK VE İNTERMİTTANT NEGATİF BASINÇLI VAKUM TEDAVİSİ Kronik venöz yetmezlik nedir? İnsan vücudu, belirli bir aşamadan sonra yaşlılığa bağlı olarak artan oranlarda bazı değişikliklerle karşılaşmaktadır. Bu değişikliklerin en başında kan damarında meydana gelen değişiklikler gelir. Kan damarlarında yaşlılığa bağlı birçok olumsuz değişiklikler olmaktadır. İnsan sağlığı büyük ölçüde kan damarlarının sağlığı ile ilişkilidir. İnsan doğar doğmaz damarlarda değişiklikler oluşmaya başlar. Bu değişikliklerin bir kısmı ömür boyu tolere edilebilir sınırlarda kalır. Bir kısmı da felç, kalp krizi gibi hayati tehlikeleri de beraberinde bulundurur. Toplardamar yapısındaki olumsuz değişiklikler çok yaygın olmakla birlikte yaşamı atardamar hastalıklarına göre çok daha az etkiler. Ne kadar dikkat edilirse edilsin, orta ve ileri yaşlarda toplardamar kapakçık sisteminde bozulmalar, buna bağlı varis dediğimiz damarsal genişlemeler ve kıvrımlaşmalar olur. Bundan dolayı özellikle alt ekstremite ve bazı iç organlardaki venöz kan sağlıklı bir şekilde dolaşım sistemine dönemez. Çevresel bölgelerde staz, venöz yetmezlik dediğimiz göllenmeler olur. Bacaklarda şişlik, ağrı, dolgunluk, nahoş görünüm, kaşıntı, hatta venöz yaralar ortaya çıkar. Bu değişiklikler kronik (süreğen) venöz (toplardamar) yetmezlik olarak adlandırılır. Toplardamar yetmezliği (venöz yetmezlik) nasıl gelişir? Bacaklardaki ve alt karın bölgesindeki kirli kanı (oksijeni azalmış ve kullanılmış kan) kalbin sol kulakçığına getiren ve birbiri ile bağlantılı yüzeysel ve derin (adalelerin içinde atar damarlara paralel giden) olmak üzere iki toplardamar sistemi bulunur. Ayrıca yüzeysel ve derin toplardamarları birbirine bağlayan perforan toplardamarlar da vardır. Ayakta dururken toplardamarlar içinde kanın yerçekiminin etkisi ile aşağılara yani ayaklara geri akma eğilimi vardır. Toplardamarlarda bulunan kapakçıklar kirli kanın aşağıya kaçmasına engel olur, venöz kan kasların hareketi ile kalbe doğru yol alır. Toplardamarların içinde sadece bir yöne (kalbe doğru) açılan kapaklar bu geri akışa engel olurlar. Bu sayede yürürken baldırdaki adale pompası ile yukarı doğru gönderilen kan, toplardamarların kapakları ile yukarda tutulup aşağı geri akmaları engellenir. Ancak toplardamarlardaki kapaklar bozulduğunda kan tutulamayıp aşağı doğru akmaya ve böylece ayaklarda kanın sürekli birikmesine ve sonuçta da kronik venöz yetmezliğe sebep olur. Bu şekilde toplardamar kapak hastalığı kronik venöz yetmezliğin en önde gelen sebepleri arasındadır. Diğer bir sebep ise toplardamarlar içinde pıhtı oluşup (derin ven trombozu) damarların tıkanması ve buna bağlı olarak kapakçıklarının bozulmasıdır. Pıhtı zaman içinde kaybolsa bile –çoğu kez tam olarak kaybolmaz- damarın içinde engeller, darlıklar oluşmasına ve kapakçıkların bozulmasına sebep olur. Bu şekilde gelişen toplardamar tıkanıklığı sonucunda giderek artan bir şekilde bacaklardan dönmesi gereken toplardamar kanının akışı engellenip, damarların içinde kan göllenmeye ve toplardamar kan basıncı artmaya başlar. Toplardamarlardaki yüksek kan basıncı dokulara zarar verir toplardamar yetmezliği gelişir. Toplardamar yetmezliğinin daha önemsiz diğer bir sebepleri ise bacak kaslarındaki zayıflık, toplardamar ve atardamar arasında bağlantı oluşup kan akımının artması, toplardamarların çeşitli sebeplerle genişlemesi sayılabilir. Venöz yetmezlik belirtileri • • • • • Özellikle uzun süre ayakta kalındığında bacaklarda şişme Bacaklarda acı ve yorgunluk Yeni varis oluşumları Özellikle bilek hizasında bacakların derisinin renginin kırmızı-kahverengine dönmesi Derinin kösele gibi kalınlaşması • • Ayak ve bacak derisinde kaşıntı Bacaklarda yaraların (venöz ülser) oluşması. Bu yaraların geç ve zor iyileşmesi Sebepleri: Toplardamar yetmezliği (venöz yetmezlik) esas olarak toplardamarlar içindeki kan basıncının artmasıdır. Bu genel olarak derin ven trombozu gibi bacak toplardamarlarında pıhtının oluşması sonucu kapakların bozulması, kan akımının engellemesi yada toplardamarlarda kapakların çeşitli sebeplerle fonksiyonunu kaybetmeleri sonucunda ortaya çıkar. Toplardamar yetmezliği (venöz yetmezlik) risk faktörleri, • • • • • • • • • • Genetik yatkınlık, ailede ve akrabalarda venöz yetmezlik Geçirilmiş toplardamar tıkanıklığı (derin ven trombozu ya da tromboflebit) Obezite (şişmanlık) Gebelik sayısının fazla olması Hareketsiz yaşam şekli, Sigara Uzun süre ayakta durmayı ya da oturmayı gerektiren meslekler Yaşlılık Kadın cinsi (kadınlarda çok daha sık görülür) Pıhtı oluşumuna genetik yatkınlık Teşhis; Doktor tarafından hastanın şikayetlerinin dinlenmesi ve muayene ile sorun teşhis edilebilir. Ancak olayın sebebinin tam olarak bilinmesi tedaviyi planlamak açısından önemlidir. Bu sebeple teşhis ve tedaviyi planlamada kullanılan birçok tetkik vardır. Doppler Ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), venografi, damar içi ultrason (IVUS) bunların en önemlileridir. Kronik toplardamar yetmezliğinde tedavi Tedavide temel amaç kişinin günlük hayatını konforlu bir şekilde sürdürecek bir şekilde şikâyetlerin en aza indirilmesidir. Eğer kronik venöz yetmezliğin sebebi tam olarak tespit edilebilirse bunun tedavisi gerekir. Ancak sebebi tam olarak ortaya koymak çoğu zaman mümkün olmayabilir. Kronik venöz yetmezlik yüzeyel toplardamarlardaki kapak hastalığından kaynaklanıyor ise bu damarlar ortadan kaldırılarak tedavi edilebilir. Yüzeyel damar olarak en sık safen toplardamarı sorunludur. Bu damarın kapakçıkları bozulduğunda kalp ile ayak bileği arasındaki kan bacaklarda ve özellikle ayak bileğinde birikmeye başlar. Biriken ya da göllenen kanın oluşturduğu yüksek venöz kan basıncı dokulara zarar vermeye başlar. Temelde sorun varise benzemekle beraber, varistekinden daha ağır bir tablo söz konusudur. Böyle bir durumda kapakları bozuk olduğu için kanı aşağı kaçırmakta olan damarın yok edilmesi gereklidir. Bu sayede kan normal sağlıklı damarlardan yukarıya ulaşır ve ayaklarda göllenmez. Yetmezlikli safen toplardamarı ameliyatla (varis ameliyatı) çıkartılır ya da bir başka yöntemle kapatılır. Derin toplardamar yetmezliği; venöz yetmezlik derin toplardamarlardaki tıkanıklık ya da kapak hastalığından kaynaklanıyor ise bacaklarda çok daha yüksek kan basıncı ortaya çıkar. Bu durumda hasta ayakta kaldığında ve yürüdüğünde kan bacaklarda göllenir, dokulara zarar verir, başta ayak bileğinde yaralar dâhil birçok sorunun oluşumuna sebep olur. Derin venler çok daha fazla kanı aşağıdan yukarıya kalbe doğru taşıdığı için derin venöz yetmezlikler de stent kullanılması çok daha iyi bir tedavidir. Perforan damar yetmezlikleri; venöz yetmezliğin sebebi derin ve yüzeyel toplardamarlar arasında bağlantıyı sağlayan perforan damarlar ismi verilen özel bir damar grubunun yetmezliği olabilir. Perforan damar yetmezliği dışında bütün toplardamarların normal olduğu durumlarda perforan damarlar venlerin skleroterapi ile tıkanması veya stent benzeri tedaviler uygulanır. Destek tedavileri İster ameliyat uygulansın isterse uygulanmasın hastaların hemen tamamında elastik kompresyon tedavisi kullanılır. Bu tedavide bacakların elastik bandajla sarılması veya varis çorabı gibi dışarıdan bası sağlayan yöntemlerle toplardamarlar dışarıdan desteklenir. Varis çorapları sabah yataktan kalkmadan giyilir ve akşam yatınca çıkarılır. Birkaç ay içinde elastikiyetleri azalacağı için değiştirilmeleri gereklidir. Yaşam tarzındaki bazı değişiklikler: • • • • • • • • • • Kronik venöz yetmezlikli hastaların genellikle hayatlarında bazı değişiklikler yapmaları gerekmektedir. Bacakların yükseğe kaldırılması, oturmak ya da düz yatmak yerine yatarken bacakların yüksekte tutulması venöz dönüşü artırarak damar basıncını kısmen de olsa azaltır. Ayakta durmak ya da oturmak yerine yürümek ve otururken ayakların hareket ettirilmesi, Varis çoraplarının düzenli bir şekilde giyilmesi Düzenli ayak bileği egzersizlerinin yapılması Ayak bakımına dikkat edilmesi Kabızlıktan uzak durmak Kilo verilmesi Su içinde yürüme egzersizleri Sıcak uygulamalardan kaçınmak VARİS BELİRTİL LERİ NELERDİR Variste doktora ba aşvuru seb bebi, bacak ağrısı ve bacak b yüze eyinde mey ydana gelen n damar kalınlaş şmalarıdır. Bacakların yüzeylerin nde belirgin nleşen dam marlar gene elde kalınlaşmış ve kıvrımla aşmış mav vi renkte damarlardır d r. Bu duru um özellikle e kadınlard da rahatsız zlığa ve estetik endişelere sebep olmaktadır. Varisli kişilerde, sabah kalk ktığında diinlenen ba acakların günlük aktivitelerle artan ve akşam en belirgin hale ge elen, ağrı ve dolgunluk hissi,, bacakta şişme ve damar genişlem meleri ven nöz yetmez zlik belirtile eridir. Variisli hastala ar ayakların nı uzatarak k, hatta biraz y yukarı kalldırarak dinlendirdiklerinde şik kâyetlerinde e azalma ve bacaklarında rahatlam ma hissede erler. Özellikle e varisin errken dönem mlerinde yani, bacakta a belirgin va aris damarları olmadığ ğı ancak bacak içerisindeki i toplardam marın reflü (kaçak) ya apmaya ba aşladığı dön nemde, sıcaklık ve yanma hissi ile gece krampla arı öncü bellirtiler olara ak ortaya çıkabilir. Bu şikâ âyetlere za aman içeris sinde kasla arda uyuşm ma, karınca alanma hissi ve kaşın ntı eşlik eder. Bu kaşıntı ile erleyen varris sürecind de sürekli kaşımaya k ba ağlı dermattit (cilt raha atsızlığı) ve yara alara da yol açabilir. Şikâyette sebep olmadığı için n tedavi ed dilmeyen ve v iyice kallınlaşan varislerde, do olaşımın belirgin yavaşlama ası trombo oz (pıhtılaşm ma) riskini de artırır. Bu tür hastaların uçak veya araba seyahati, s h herhangi b başka rahatsızlık ned deniyle yatak istiraha atı gibi uzun süre harekettsiz kalmala arı veya ge ebelik gibi bacak b toplardamar dollaşımını yav vaşlatan bir sürece girmele eri pıhtılaşm ma riskini artırır, tromboz gelişim miyle birlikte e damar du uvarı ve çev vresinde iltihap oluşumu (tromboflebit) şikaye etlerin dah ha da arttmasına ne eden olur. Ayrıca tromboflebit geçire en varis ha astalarında öncelikle trromboflebittin tedavi e edilmesi gerrekir. YERÇEKİMİNE BAĞLI KAŞINTI, STAZ DERMATİTİ, VENÖZ DERMATİT Venöz ekzema olarak ta bilinmektedir. Oluşma sebebi alt ekstremitelerde toplardamar dolaşımındaki yetersizlikten kaynaklanan ödem, varis gelişimi, nadiren toplardamar içi pıhtı oluşumu ve toplardamar damar içindeki basıncın artmasına bağlıdır. Toplardamar sisteminde bozukluğa bağlı olarak damar kapakçıkları bozulur, kan aşağıdan yukarıya doğru çıkamaz bu hastalar genellikle yaşlı ya da ilave sağlık problemleri (diabet, obezite, kabızlık, hipertansiyon) olduğu için kasların pompalama fonksiyonu da yeterince iyi çalışamaz. Buna bağlı olarak kan alt ekstremitelerde toplanır. Venöz dolaşımın bozulması kılcal damar sistemini de bozar. Bacaklarda ağrı, kramplar, iyileşmeyen veya zor iyileşen yaralar, aşırı kaşıntı, ödem, deri renk değişiklikleri görülür. Bu değişimler kronik bir inflamasyona sebep olmaktadır. Kadınlarda daha sıktır. Genellikle bacağın alt kısmında özellikle ayak bileklerinde hızlı ve şiddetli bir şekilde başlar. Hastalığın ilk belirtisi bacaklarda özellikle ayak bileklerinde akşam saatlerinde artan ödemdir. Ödem ile birlikte bileklerde örümcek ağı görünümü ve genişlemiş damarsal yapılarda artma vardır. Toplardamar sisteminin yetersizliği zamanla deride kalıcı ödem ve renk değişimine sebep olur. Kaşıntı sık görülen bir şikâyettir. Zamanla kaşıntılı alanlarda kırmızı sızıntılı ve akıntılı yaralar ortaya çıkar. Tipik olarak hastalar başlangıçta sabahları daha iyidir, akşamları semptomlar artar. Ayakta durmak, kabızlık, ağırlık kaldırmak şikâyetleri artırır. Venöz egzama ayaklarda lipodermatoskleroz (LDS, deri altında sıvı birikimine bağlı sertlik, ödem) klinik tablosuna sebep olmaktadır. LDS daha sıklıkla kadınlarda, şişmanlarda, derin venöz sistem yetersizliklerinde ortaya çıkmaktadır. Bu akut ve kronik olarak seyretmektedir. Akut dönemde bacak alt kısmında ağrı, kırmızı, mor keskin sınırlı renk değişimi ile plaklar ortaya çıkmaktadır. Plaklarda ısı artışı olmaktadır. Deride renk değişimi, deri ve deri altı dokularda doku sertleşmesi gelişmektedir. Selülit ile karıştırılabilir. Tedavi Hastalığın tedavisinde öncelikle venöz yetmezliğin düzeltilmesi özellikle kompresyon tedavileri gelmektedir. Kaşıntıyı gidermeye yönelik tedaviler uygulanmalıdır. Ayağın her fırsatta yukarıda tutulması toplardamar içi basıncı azaltacaktır. Fazla kilolardan kurtulmak önemlidir. Pompalama fonksiyonu için mutlaka ayak egzersizleri yaptırılmalıdır. Venöz sistem damarlarını genişletici ilaçlar, diüretikler, enfeksiyon varsa antibiyotikler verilebilir. Su içi yürüme egzersizleri, yüzme bazı hastalarda işe yarar. Kabızlık varsa mutlaka tedavi edilmelidir. Vacumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Terapisi oldukça faydalıdır. VENÖZ STAZ Toplardamar sistemindeki bozukluk nedeniyle kirlenmiş kanın alt ekstremite ve vücudun diğer alt bölgelerinde birikmesine venöz staz denir. Venlerde kapakçık sisteminde bir bozukluk, venleri sıkıştıran bir lezyon ya da ven içinde trombüs adı verilen bir kan pıhtısı bu olaya sebep olabilir. Venöz staz bazen derin venlerde bazen de yüzeysel venlerde olur. Bir taraftaki toplardamar sisteminin bozulması diğer tarafı da (yüzeysel ve/veya derin) olumsuz etkiler. Toplardamar yaralanmaları, geçirilmiş cerrahi müdaheleler, kapakçık yetmezliği, venleri sıkıştıran tümor ve tümor metaztazları ve trombüsler venöz stazın en önemli sebepleridir. Hastanın bacaklarında, ayak bileklerinde ağrı ve şişlik vardır. Damaralarda kalınlaşmalar, kıvrımlaşmalar görülür. Hastalar alt ekstremitelerde dolgunluk, ağırlaşma, ağrı hisseder. Şikayetler yürümekle ve ayakta kalmakla artar dinlenmek ve uzanmakla azalır. Hastalık ilerledikçe ayaklar, ayak bilekleri ve bacaklar şişer, deride renk değişiklikleri bazen zor iyileşen yaralar açılır. Venöz kanın alt pelvic bölgede birikmesi karın ağrılarına sebep olabilir. Genellikle; sedanter yaşam, ayakta çalışma, dar elbiseler, sıkı kemerler, kötü ayakkabılar, kilo, sıcak uygulamalar venöz stazlı hastalarda şikayetleri daha da artırır. Ayağın yükseltilmesi, kompresyon çorapları, egzersizler en iyi tedavi yöntemleridir. Cerrahi müdahale gerekebilir. Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Tedavisi iyi bir alternatiftir Ameliyat geçiren hastalarda da vakumed tedavisi iyileşmeyi hızlandırır. ÖDEM Hücreler arası ortamda normalden fazla miktarda sıvı (kan plazması) toplanmasıdır. Kalp, damar ve böbrek hastalıklarının bir belirtisi olabildiği gibi bazı alerjik durumlarda ve travmalardan sonra görülebilir. Ameliyatlar sonucu ameliyat olunan bölgede de ödem görülebilir. Ödemin farklı tipleri bulunmaktadır. Ödem hastalığa göre vücudun belirli bölgelerinde olmaktadır. Tedavisinde öncelik hastalığı ve hastalığı meydana getiren etkenleri ortadan kaldırmaktır, daha sonra veya beraber ödem çözücü ilaçlar ve yöntemler kullanılmalıdır. Albumin seviyesinin düşük olduğu terminal dönem hastalıklarında da ödem görülebilir. Bazı sağlıklı insanlarda da iş gereği çok fazla ayak kalmaktan dolayı alt ekstremitelerde ödem görülebilir. Ödem kesinlikle bir hastalık değil bir veya daha fazla hastalığın, yaşam tarzının veya beslenme bozukluğunun bir sonucudur. Sıvı toplanması, sıvının toplandığı dokunun şişmesine sebep olur. Şişme, bir yaralanma sonucu vücudun belli bir bölgesinde olabileceği gibi, vücudun genelinde de olabilir. Ödem, kalp yetmezliği veya böbrek yetmezliği gibi sağlık sorunlarında genellikle ortaya çıkan bir durumdur. Ödem, aşağıdaki durumlara da sebep olur; -Cilt renginde solma -Gode bırakan ödem (bastırılınca iz kalması) -Ağrı ve hassasiyet -Eklem sertliği -Kilo alma veya kilo kaybı -Kan basıncı ve kalp atım sayısında artma Hangi Durumlar Ödeme Sebep Olur? Ödem genellikle altta yatan bir sağlık probleminin sonucudur. Aşağıdaki durumlarda ya da tedavilerinin sonucunda ortaya çıkabilir; -Hamilelik -Böbrek hastalıkları -Kalp yetmezliği -Kronik akciğer hastalıkları -Tiroid hastalıkları -Karaciğer hastalıkları -Yetersiz baslenme -İlaçlar (kortikosteroidler, hipertansiyon ilaçları) -Doğum kontrol ilaçları Bacaklardaki ödemin sebepleri de kan pıhtıları, varisler, tümör ya da kistler olabilir. Karın organlarında tümör ve tümöre benzer hastalıklar karın bölgesinden geçen venleri ve lenfatikleri sıkıştırarak ödeme sebep olabilir. Aynı zamanda uzun süreli hareketsizlik, oturarak veya ayakta çalışma, sıcak hava, yüksek rakıma maruz kalma, cilt yanıkları durumlarında da gelişir. Alt ekstremitelerde yerçekiminin etkisiyle olan ödem sabahları azalırken akşamları daha belirgin hale gelir. Vakumed tedavisi ekstraselüler alanda birikmiş sıvıyı dolaşıma katarak ödem tedavisine katkıda bulunur. POSTTROMBOTİK SENDROM (KRONİK TOPLARDAMAR TIKANIKLIKLAR) Posttrombotik sendrom ya da toplardamar tıkanıklığı, genel olarak toplardamarların pıhtı ile tıkanması, pıhtının zamanla damarları daraltması, toplardamar kapakçıklarının bozulması ya da toplardamarların dokular arasında sıkışması sonucunda venöz kanın (kirli kan) iletiminin engellenip venöz kanın bacaklarda birikmesine bağlı gelişen bir hastalıktır. Toplardamarlar içinde pıhtı oluştuğunda (Derin ven trombozu, DVT) kan akımı engellendiği için kan bacaklarda birikir ve bacak ağrılı, şiş, mor bir hale gelir. Toplardamarlarda pıhtı oluştuktan sonra, hastalık tedavi edilse bile pıhtı tam olarak kaybolmadığından damar normale dönmez. Bacaktaki kanın kalbe dönüşünde bir engel olduğu için zamanla kılcal damar çatlamaları, varisler, bacakta şişme ve yara oluşumu görülür. Bu tabloya venöz yetmezlik, venöz staz gibi isimler verilir. DVT geçiren hastaların %50 sinde 2 yıl içinde posttrombotik sendrom belirtileri başlar. Posttrombotik sendromda pıhtı damar içerisinde bir nedbe dokusuna dönüşmüş, kapaklar bozulmuş ve kan akışı engellenmiş ve venöz dönüş bozulmuştur. Toplardamar yetmezliğinde temelde olan olay toplardamarlar içinde biriken kanın bacak dokusuna zarar vermesidir. Toplardamar tıkanıklığının sebepleri nelerdir? Genetik olarak pıhtı oluşumuna yatkınlık, hareketsizlik ve eşlik eden diğer bazı hastalıklar sonucunda gelişebilir. Yıllar sonra gelişen toplardamar yetmezliği ise pıhtının ortadan kalkmayıp damarda kan akışına engel olması ya da pıhtının toplardamar kapakçıklarını tahrip edip kanın aşağıya doğru ters akımı sonucunda ortaya çıkar. Klasik olarak derin ven trombozunda (bacakta pıhtı) kullanılan ilaçlar pıhtının oluşumunu kısmen engeller ve oluşan pıhtıyı az bir miktarda (1/5) küçültür. Pıhtı hastaların büyük çoğunluğunda tam olarak erimez ve erimeyen bu pıhtı damarda darlık yapar. Yenişleyen yan yollar kısmen venöz dönüş sağlasa da alt ekstremitede venöz dolgunluk büyük ölçüde devam eder. Bu sebeple kronik toplardamar tıkanıklığının en önemli sebebi geçirilmiş derin ven trombozları ya da flebitlerdir. Benzer şekilde derin ven trombozu oluşturan hastalıklarda örneğin Behçet hastalığında toplardamar tıkanıklığı yaparak toplardamar yetmezliğine yol açabilir. Şikâyetler nelerdir? Toplardamar tıkanıklığının ilk aşaması olan pıhtı ile damarın tıkanması (DVT) bacakta ani başlayan şişlik, ağrı, morarma, bazen yürüyemeyecek kadar şiddetli acı ve ağırlık hissi ile başlar. Bu durumda en önemli sorun pıhtının kopup akciğerlere gidip akciğer damarlarını tıkamasıdır. Pulmoner (akciğer) emboli adı verilen bu durumda nefes darlığı, kanlı balgam çıkarma ve göğüs ağrısı olabilir. Daha ileri aşamaları ise öldürücü olabilir. Çoğu kez durum acildir ve hastalar birkaç gün içerisinde bir hastaneye başvururlar. Toplardamardaki pıhtı tedavi edilse de edilmese de şikâyetlerin hafiflemesi haftalar bazen aylar sürer. Ancak şikâyetlerde zamanla belirli bir düzeyde rahatlama olsa da genelde hastaların yarısında yıllar sonra şikâyetler ağırlaşabilir. Bu durumda bacakta özellikle uzun süre ayakta kalındığı durumlarda ortaya çıkan şişme, yorulma, ağrı, ağırlık hissi, baldırlarda varis oluşumu, özellikle ayak bileklerinde çok sayıda mavi mor kılcal damar varisleri, zamanla ayak bileğinde kahverengiye yakın koyulaşma, deride kalınlaşma ve kabalaşma oluşur. Bazı hastalar bir süre yürüdükten sonra bacaklarında başlayan ve ancak bacakları yukarıya kaldırarak dinlenmekle azalan şiddetli ağrı ve şişmeden yakınabilirler. Bacak önceleri akşamları şişiyor iken artık daha erken saatlerde de şişmeye başlar. Ayak bileği çevresinde yaralar açılıp, giderek genişler. Venöz ülser olarak nitelenen bu yaralar iltihaplanmadığı sürece ağrısız olup, aylarca iyileşmeden kalabilir. Bazen iyileşse bile kısa sürede tekrar oluşur. BACAK DAMAR TIKANIKLIĞI Periferik arter hastalıkları sık görülen hastalıklardır. Periferik arter hastalıklarında en önemli bulgu yürüme ile ortaya çıkan bacak ağrısıdır (vaskuler klaudikasyon). Tıkanıklık demek bacağa giden kan akımında azalma demektir. Başlangıçta istirahatte şikayeti olmayan hastanın hareketle ağrısının olmasına sebep olur. Bu durum istirahat sırasında kan akımının yeterli olmasına, fakat hareket esnasında kas dokusunun kan ihtiyacının artmasından dolayı dolaşımın yetersiz kalmasına bağlıdır. Genelde hastalarda birkaç dakikalık bir dinlenme sonrasında ağrı ortadan kalkar. Tıkanıklık kendi kendiliğinden düzelir mi? Bacaklardaki damar tıkanıklığı kendiliğinden ortadan kalkmaz, fakat zaman içerisinde yeni kılcal damarların ortaya çıkması ile (kollateral dolaşım) bacağa giden kan akımı kısmen artar. Ayrıca, zamanla bacak kasları da, kendilerini azalan bu kan akımına karşı adapte ederler. Genel anlamda iki üç aylık bir süre içerisinde ağrı şikayeti gerilemeye başlar. Nasıl fark edilir? Nabız muayenesi, doppler ultrasonografi ve gerekirse arteriografi oldukça iyi bilgi verir. Tedavi gerekli midir? Nasıl tedavi edilmelidir? Yürümeyle beraber ağrının ortaya çıkması iyi bir uyarıdır. Damarlarda bir problem olduğu hakkında fikir verir. Fakat siyatik sinir ağrısına bağlı bacak ağrılarından ayırt edilmesi gerekir. Hastalık kalp be beyin gibi hayati organların arterlerini de etkilemiş olabilir. Bu durumda mutlaka bir damar sağlığı ile ilgili bir hekimle görüşülmesi gerekir. Olay sadece yürümekle ortaya çıkan ağrı ile sınırlı ise ve zaman içerisinde artmıyor ise tansiyon, kilo, şeker ve kan yağlarının kontrolü gerekir. Diyabet, sigara, obezite, kötü beslenme gibi risk faktörleri tedavi ve rehabilite edilirse semptomlar kontrol altına alınabilir. İstirahat halinde bile ağrı varsa durum daha ciddidir. Başlangıçta damar genişletici ve kan akışkanlığını artırıcı ilaçlar verilir. Tüm bunlara cevap vermeyen vakalarda cerrahi tedavi düşünülebilir. Vacumed Aralıklı Negatif Basınçlı vakum tedavisi, tedavinin her aşamasında yardımcıdır. Fakat tedavi için öncelikle, sigara içiyor iseniz bırakmanız gerekir. Sigara içmeye devam eden bir hastanın tedaviden fayda görme şansı azdır. Bunun yanında tansiyon kontrolü, kan yağlarının belirli seviyelerin altında tutulması ve de varsa şeker kontrolü çoğu hasta için yeterlidir. Düzenli egzersiz zamanla yürüme mesafesinin artmasına katkıda bulunur. LİPOÖDEM, LENFÖDEM, LİPOLENFÖDEM Lipoödem nedir? Ağrılı yağlanma sendromu olarak da adlandırılan lipoödem, kalça, uyluk ve bacaklarda yağ ve sıvı birikmesine bağlı anormal, simetrik şişliktir. Şişlik ayak bileğine kadar inebilir ancak ayaklar hastalıktan korunmuştur. Uylukların dış tarafında aşırı yağlanmaya bağlı çıkıntılar bulunur. Lipoödemin derecesi hastadan hastaya farklılık gösterir. Bazı hastalarda çok hafif seyreden bu durum, bazı hastaların yürümesini engelleyecek kadar şiddetli olabilir. Bu genetik hastalık hemen daima kadınlarda görülür ve genellikle ergenlik döneminde ortaya çıkar. Bir ailenin birden fazla kadın ferdinde görülme riski oldukça yüksektir. Bu hastalığa hormon bozuklukları ve bazı kronik hastalıklar sebep olabilir. Lipoödemin lenfödemle ilgisi nedir? Lipoödem de, lenfödem de kolayca teşhis konulabilecek hastalıklardır. Ancak bu hastalıklarla ilgilenen hekim sayısı son derece az olduğundan bu hastalar doktor doktor gezmektedirler. Lipoödem lenfatik sistemin bir hastalığı değildir. Her iki hastalık da bacakların şişmesine sebep olduğundan lipoödeme genellikle yanlış olarak lenfödem tanısı konmaktadır. Tamamen farklı hastalıklar olmasına rağmen lipoödemin ilerleyen evrelerinde lenfödem de ortaya çıkabilir. Lipoödemi lenfödemden ayıran özellikler şöyle sıralanabilir: Lipoödem, aşırı yağlanma her iki bacağı eşit etkilediğinden simetriktir. Lenfödem simetrik değildir ve genellikle sadece bir tarafta görülür. Lipoödemde ayak bileği seviyesinde şişlik biter ve ayak etkilenmez. Lenfödemde ise ayaklar da etkilenir. Primer lenfödem genellikle ayaklardan başlar ve yukarıya doğru ilerler. Sekonder lenfödem ise uyluk bölgesinden başlayıp aşağıya ilerleyerek ayağı da tutar. Lipoödem, özellikle dokunulduğunda aşırı ağrıya sebep olabilir. Lenfödem de ağrıya yol açar, ancak bu kadar ciddi değildir. Lipoödem sıklıkla morarma ve deri altında kanamaya sebep olur. Lenfödemde bu bulgular görülmez. Lipoödemin belirtileri nelerdir? Lipoödemin erken evrelerinde vücudun üst tarafı ince olabilir. Üst kısım ince olmasına rağmen yağlar bel ile ayak bileği arasındaki bölgelerde birikirler. Kilo aldıkça kalça, uyluk ve bacak daha çok şişer. Ancak kilo vermeyle bu bölgelerdeki yağlanma azalmaz, kilo kaybı vücudun üst kısmından olur. Bacağın alt kısmında biriken yağ dokusu ayak bileğinden ayağa sarkan halka şeklinde bir şişliğe sebep olur. Bacaklarda öğleden sonraları artan şişlik gece uykuda azalır. Özellikle bacaklarda belirgin bir ağrı söz konusudur. Erken dönemlerde, yağ birikintilerinin sebep olduğu küçük nodüller oluşur. İleri dönemlerde, bu yağ birikintileri büyüyerek lobüllere, yani deriden yanlara sarkan büyük yağlı dokulara dönüşür. Lipoödemin tedavisi nasıldır? Bugün için lipoödemin ilaçla tedavisi mümkün değildir. Ancak hastalığın hormonal bir bozukluktan kaynaklandığı tespit edilirse, bu bozukluğun ilaçla tedavisi mümkün olabilir. Lenfödem tedavisinde uygulanan fizik tedavi yöntemleri, bandajlar ve bası giysileri lipoödemde çok az etkilidir. Fakat lipoödeme lenfödem de eşlik ediyorsa, lenfödemin söz konusu yöntemlerle tedavisinden faydalanılabilir. Aşırı kısıtlayıcı diyetlere başvurmadan sağlanacak kilo kontrolü, obeziteyle ilgili komplikasyonların önlenmesine katkıda bulunabilir. Yüzme ve suda yürüme gibi su egzersizleri, eklemlerin üzerindeki baskıyı azaltacağından ve hareketleri kolaylaştıracağından faydalıdır, Negatif basınçlı vakum tedavisi her iki hastalıkta da etkilidir. Lipo-lenfödemin tedavisi nasıl yapılır? Bir hastada lipoödem ve lenfödem birlikte bulunuyorsa, tedavi her iki durum göz önünde bulundurularak planlanmalı ve lenfödem tedavisi için kullanılan lenf drenaj masajları, bandajlar ve bası giysilerinin bu hastalarda ağrıya sebep olabileceği unutulmamalıdır. Bu sebeple masaj ve bandaj uygulamaları hastalara özel olarak çok hafif başlanmalı ve hastanın tolere edebildiği ölçüde yavaş yavaş artırılmalıdır. PERİFERİK DAMAR HASTALIKLARI Bacakların damar hastalığı atar damarların daralması veya tıkanması olup, en yaygın sebep ateroskleroz yani damar sertliğidir. Başlangıçta çoğu kez hiç bir belirti vermez. Genel olarak 50 yaş üzerindeki erkeklerin % 5-15 inde şikâyete yol açmayan damar hastalığı vardır. Bununla beraber bu sessiz damar hastalığı sıklıkla kalpte koroner damar hastalığı ve beyinde beyin damar hastalıkları ile birliktedir. Ancak aterosklerotik hastalıklar her bölgede herkeste aynı şiddette olmayabilir. Bacakların damar hastalığına bağlı en yaygın şikâyet yol yürümekle, koşmakla, merdiven çıkmakla baldırlara, uyluk çevresindeki ve kalçadaki adalelere gelen ve genellikle kramp şeklinde olan ağrıdır (klaudikasyo intermittant). Ağrının en önemli özelliği; yürümekle ortaya çıkması dinlenmekle 3-5 dakika içinde kendiliğinden geçmesidir. Ağrı hemen hemen her zaman aynı mesafede gelir. Ancak zamanla bu mesafe kısalabilir. Zamanla ağrı artık istirahatta bile ortaya çıkmaya başlar. Bir diğer önemli belirti ise ayakta ve parmaklarda iyileşmeyen yaralar ve gangrenlerdir. Hastanın değerlendirilmesi; Yaş, birlikte bulunan tıbbi problemler (travma hikayesi, vasküler ve ortopedik girişimler, önceki ve şimdiki ilaç tedavisi) cinsiyet ve ateroskleroz için risk faktörleri dahil genel bilgi alınmalıdır. Damarlarla ilgili tüm hastalıklarda olduğu gibi periferik damar hastalığının gelişiminde de sigara, diabetes mellitus, lipid bozuklukları, hipertansiyon, hiperhomosisteinüri ve fibrinojen düzeylerindeki yükseklik gibi sebepler hem hastalığın ortaya çıkmasında hem de ilerlemesinde önemli katkıda bulunurlar. Egzersizle başlayan ağrı (klaudikasyon), istirahat ağrısı ve cilt ülserleri tıkayıcı arter hastalıklarının alışılmış ortaya çıkış şikâyetleridir. Semptomların şiddeti hastadan hastaya değişir. Klaudikasyonun ortaya çıkacağı süre veya mesafe tahmin edilebilir ama yük arttıkça, hızlı yürümede, yokuş aşağı veya yukarı yürümede süre ve mesafe kısalır. Klaudikasyon mesafesi aniden kısalırsa akut bir tromboz veya embolik bir olaydan şüphelenilmelidir. Kladikasyon eklemlerden çok kas gruplarında oluşur. İstirahatle ortadan kalkar, pozisyondan bağımsızdır ve genelde 5-10 dk da görülür. Bu kriterlere uymayan durumlarda kas-iskelet sistemi veya sinir sistemi ile ilgili problemler düşünülmelidir. Aorta, radiyal, ulnar, subklaviyan, karotis, femoral, popliteal, posteror tibial ve dorsalis pedis arterleri elle muayene edilebilir ama dorsalis pedis arteri konjenital olarak bulunmayabilir. Temporal ve oksipital arterlere de ulaşabilir ve temporal arterit şüphesinde palpe edilmelidir. Nabız alınamayınca, Doppler ile gerçekten olup olmadığı, doku veya ödemle gizlenip gizlenmediği veya sadece elle saptanmayacak kadar derinde olup olmadığı tesbit edilmelidir. Tipik olarak arteriyel basınç 60 mmHg’ nın altında veya ayak bileği/brakiyal indeksi (ABI) 0.6’ nın altında ise, pedal nabızlar palpe edilemez. Femoral, iliyak, aortik, karotis ve subklaviyan bölgeler muayene edilmelidir. Anevrizmalar Arteriyel anevrizmalar ölüm ve sakatlığın sık rastlanan sebeplerindendir. Erken tesbit edildiği takdirde kesin onarım yapılabilir. En sık görülen üç anevrizma abdominal aorta, femoral ve popliteal anevrizmalardır. Femoral ve popliteal anevrizmlaların hemen tamamı abdominal aort anevrizlamaların ise %40-60’ ı muayene ile saptanabilir. Anevrizmalar pek çok yerde aynı anda oluşma eğilimindedir. Bu nedenle bir popliteal anevrizma bulununca; iliyak, femoral ve aortik anevrizmalar dikkatle araştırılmalıdır. Periferik arter hastalıklarında hastanın değerlendirilmesi; Nabızların değerlendirilmesi, arterial sistemin renkli doppler US ile değerlendirilmesi, deri ısısının termografi ile değerlendirilmesi, MR ve BT gibi ileri görüntüleme yöntemleri çoğu hasta için tanı koydurucudur. Tedavi Hafif vakalarda kanın akışkanlığını artırıcı ve damar genişletici ilaçlar Sigaranın kesinlikle bırakılması Beslenmenin düzenlenmesi (kilo kontrolü, omega 3 takviyesi, karbonhidrat ve yağların kısıtlanması) Egzersiz proğramlar Soğuktan ve olumsuz iklimlerden uzak durma Cerrahi tedavi yöntemleri (stent, by pass cerrahisi, amputasyonlar) Vakumed hastalığın her aşamasında yürüme mesafesini artıran bir yöntemdir. BACAKLARDA PERİFERİK ARTER HASTALIĞI (BACAK ATARDAMARLARINDA DARALMA) Periferik arter hastalığı, bacakları ve ayakları besleyen arterlerin daralması ve sertleşmesiyle sonuçlanan damar hastalığı durumudur. Daralan kan damarları, sinirleri ve dokuları oksijensiz ve besleyici maddelerden mahrum bırakır. Sebepleri Periferik arter hastalığı damar sertliği şeklinde başlar. Bu durum, damar duvarlarında yağ plaklarının oluşmasıyla ve damar duvarına kalsiyum çökmesiyle ortaya çıkar. Başlangıçta damar duvarında sertleşme damar esnekliğinde azalma vardır, daha sonra damar boşluğu içinde de yağ birikimleri olur. Bu yağ birikimleri de damarın daralmasına sebep olur. Damar duvarının sertleşmesi, gerekli olduğunda yüksek kan akımında damarın genişleyememesine sebep olur. Sonuçta, bacak kasları yoğun çalıştığı durumlarda yeterli kan ve oksijeni temin edemez. Zamanla da kaslar dinlenme durumundayken dahi yeterli kan ve oksijen temin edemez. Periferik arter hastalığı, 50 yaş üzeri erkeklerde sık görülen hastalıklardandır. Periferik arter hastalığı risk faktörleri; -Normal sınırında olmayan kolesterol -Diyabet -Kalp hastalıkları (Koroner arter hastalığı) -Yüksek tansiyon -Böbrek hastalıkları -Sigara -İnme (Serebrovasküler hastalıklar) Belirtileri Uyluk, baldır ve ayaklarda; ağrı, yorgunluk, yanma, ve huzursuzluk vardır. Bu belirtiler genellikle yürüyüş ya da egzersiz sırasında görülür ve dinlendikten birkaç dakika sonra azalır veya kaybolur. -İlk zamanlarda belirtiler sadece yokuşta, hızlı ya da uzun mesafe yürümede ortaya çıkar. -Daha sonra, belirtiler daha erken ve daha az egzersiz yapıldığında da ortaya çıkar. -Bacaklar ya da ayaklarda dinlenme anında dahi uyuşukluk hissi gelişir. Aynı zamanda dokunulduğunda soğukluk hissi olur ve cilt soluk görünebilir. Periferik arter hastalığı ilerlediği ve/veya şiddetlendiği zaman; -Cinsel güçsüzlük, -Ağrı ve gece krampları, -Ayaklarda ve parmaklarda ağrı ve karıncalaşma, kıyafetlerin dahi ağır gelmesi -Bacaklar kaldırıldığında yada yataktan sarkıtıldığında da şiddetli ağrı, -Cildin morarmış ve soluk görünmesi, -İyileşmeyen yaralar Tedavi; Hafif vakalarda kanın akışkanlığını artırıcı ve damar genişletici ilaçlar Sigaranın kesinlikle bırakılması Beslenmenin düzenlenmesi (kilo kontrolü, omega 3, karbonhidrat ve yağların kısıtlanması) Egzersiz programları Soğuktan ve olumsuz iklimlerden uzak durma Cerrahi tedavi yöntemleri (stent, by pass cerrahisi, amputasyonlar) Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Tedavsi, dolaşımın düzenlenmesi ve damar egzersiz eğitimi sağlanmasıyla hastalığın her aşamasında tedaviye katkıda bulunur. Semptomları azaltarak yürüme mesafesini artıran bir yöntemdir. AMELİYAT VE/VEYA TRAVMA SONRASI ŞİŞLİK/ÖDEM Ameliyatlar kontrollü travmalardır fakat sonuçta bir çeşit travmadır. Vücudumuz da travmaya karşı şişme ile cevap verir. Şişme, ameliyat başlar başlamaz ortaya çıkan uzun soluklu bir durumdur. Ameliyat sırasında veya hemen sonrasında zirveye ulaşmaz; aksine birkaç gün sonra artar ve yavaşça iyileşir. Kaynaklarda ameliyat sonrası 48-72 saatte maksimum geliştiğinden bahsedilmektedir. Vakumed ile aralıklı negatif basınçlı vakum tedavisi vücudun alt yarısında yapılan ameliyatlar sonrasında ödemi kontrol altına almak için güvenle kullanılmaktadır. Ödemin azaltılması ve kontrol altına alınmasıyla rahatlayan dokuda dolaşım daha iyi olur. Dokunun oksijenlenmesi ve besin maddelerinin ameliyatlı bölgeye daha düzenli ulaşmasıyla da doku yenilenmesi ve iyileşmesi de farkedilir derecede hızlanır. LENFÖDEM Lenfatik sistem nedir: Lenfatik sistem, kan damarları gibi tüm vücuda yayılmış, ancak çok daha ince bir dolaşım sistemidir. Lenfatik sistemin içinde, kan yerine renksiz berrak bir sıvı dolaşır. Dokulardaki fazla sıvı lenfatik sistem üzerinden toplardamarlara geri döner. Ayrıca lenfatik sistem bağışıklık cevabının önemli bir parçasıdır. Lenfödem nedir: Meme kanserinin cerrahi tedavisi sırasında tumor ile beraber koltukaltı lenf bezleri de çıkartılır. Lenfatik sistemin bütünlüğünün koltukaltında bozulması sonucu o taraf kolda bazen şişme görülebilir. Radyasyon tedavisi ve kemoterapi de koldaki bu şişmeyi tetikler. Kolda lenfatik dolaşım bozukluğuna bağlı ödem ve şişmeye lenfödem denir. Lenfödem, meme ameliyatını takiben erken dönemde olabildiği gibi aylar hatta yıllar sonra da ortaya çıkabilir. Kural olmamakla beraber, en sık görüldüğü dönem ameliyat sonrası 18-24 aylar arasındadır. Meme kanseri ameliyatı olan her kadında kolda lenfödem olmaz. Literatürde, meme ameliyatı olan her 4 kadından ancak birinde görüldüğü bildirilmektedir. Meme kanseri tedavisi görmüş hastalar arasında cilt bakımına dikkat eden ve düzenli egzersiz yapanlarda lenfödem görülme oranı çok düşüktür. Lenfödem teşhisi: Lenfödem teşhisi için özel bir teste ihtiyaç yoktur. Hastanın hikayesinin dikkatle dinlenmesi ve fizik muayene genellikle yeterlidir. Lenfödemin önemli bulgusu, etkilenen taraf kolda şişmedir. Şişme değişik boyutlarda olabilir. Bazı hastalarda etkilenen kol diğer kolun bir kaç katı boyutlara ulaşırken, bazı hastalarda iki kol arasındaki fark ancak ölçümle anlaşılacak kadar küçüktür. Lenfödem kolda şişme dışında hastalarda şu yakınmalara neden olur: etkilenen kolda dolgunluk ve sertleşme hissi, kolda ağrı veya acı duyulması, elde ve parmaklarda şişme. (yüzüklerin parmağa küçük gelmesi şeklinde ortaya çıkar), o taraf kolda güçsüzlük. Lenfödemi önlemek: Lenfödemin bilinen kesin bir tedavisi yoktur. Ancak olmasını engellemk, olduğunda da yakınmaları ortadan kaldırmak için alınacak önlemler vardır ve semptomatik tedaviler vardır. Lenfödemin önlenmesi ve kontrolü için şu hususlara dikkat etmek gerekir: Lenfödemin tedavisi; Lenfödeme sebep olan etkenleri tamamen ortadan kaldırmak bugün için mümkün değildir. Cerrahi olmayan tedavide (fizyoterapi) asıl amaç lenfödemin gelişmesini engellemek ve ortaya çıkmış olgularda da şişliğin daha fazla artmasının önüne geçebilmektir. Bu tedavi ile hastanın kolundaki rahatsızlık hissinin azaltılması, kolun hareketlerinin iyileştirilmesi ve psikolojik olumsuzlukların engellenmesi sağlanabilir. Hastaların büyük bir bölümü, cerrahi tedaviye gerek kalmadan hayatlarını devam ettirebilirler. Ancak lenfödem için gereken kompleks fizyoterapi yöntemi, bu konuda eğitim almış deneyimli fizyoterapistler tarafından yapılmalıdır. Ne yazık ki ülkemizde bu eğitimi almış fizyoterapist sayısı son derece azdır ve hastaların büyük şehirler dışında bu deneyimli fizyoterapistlere ulaşması genellikle mümkün olmamaktadır. Aralıklı negatif basınç yöntemi lenfödem tedavisinde diğer yöntemlere göre çok daha başarılı bir yöntemdir. ÜLSERLER VE İYİLEŞMEYEN YARALAR İyileşmeyen ya da kronik yaralar, 4 hafta içinde düzelme göstermeyen yada 8 hafta içerisinde iyileşmeyen yaralar olarak tarif edilir. Bunlar büyük ameliyat sonrası yaralar, tekrarlayan kazalara bağlı yaralar, damarsal kaynaklı ülserasyonlar ve diabetik ayak yaralarıdır. Eğer diyabet hastasıysanız, yaranın ne kadar zamandır olup olmadığı gözetilmeksizin, ayaklardaki herhangi bir ağrının varlığı durumunda mutlaka bir hekime başvurmanız gerekmektedir. İyileşmeyen yaralar hakkında bilinmesi gerekenler nelerdir? İyileşmeyen yaralar için enfeksiyon büyük bir risktir. Her birimiz, hergün stafilokok ve psödomonas gibi bakterilere maruz kalırız. Bu bakteriler derimizde ve yaşadığımız çevrede mevcuttur. Sağlıklı olduğumuzda ya da yaramız olmadığında bir sorun teşkil etmezler. Fakat açık yaralar enfeksiyon kapma ihtimalini arttırır ve bu ihtimal, vücudun bir uzvunu kaybetmek gibi büyük sağlık problemlerine dahi yol açabilir. Semptomlar İyileşmeyen bir yaranın olası bir enfeksiyon durumu ile ilgili sorularınız varsa, bu konu ile ilgili bir hekime danışmanız gerekecektir. Ancak ortak semptomlar şunlardır; -Ağrının artması, -Yara etrafında kızarıklık ve ısı artışı, -Yaradan akıntı gelmesi -Yaradan kötü koku yayılması. İyileşmeyen yaralar genellikle ayaklarda, ayak bileklerinde, topukta ve baldırda; yürüyemeyen kişilerde ise kalça, uyluk ve popo kısmında ortaya çıkar. Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Tedavsi kanlanmayı artırarak iyileşmeyen yaraların tedavisin bir umut oluşturur. PELVİK (ALT KARIN) KONJESYON SENDROMU Pelvik (alt karın) konjesyon (göllenme) sendromu nedir? Pelvik konjesyon sendromu (PKS); genellikle 20-45 yaş arası özellikle birden fazla gebelik geçirmiş kadınlarda görülen bir hastalıktır. Yumurtalık (over) toplardamarında kapak yetmezliğine ya da herhangi bir darlığa bağlı rahim çevresindeki toplardamarların genişlemesidir yani varisleşmesidir (varis genişlemiş toplardamar demektir). Pelvik konjesyon sendromu, özetle alt karın bölgesindeki toplardamarların genişlemesi ve buna bağlı basınç artışı ve ağrı olarak ortaya çıkan bir durumdur. Pelvik konjesyon sendromunda şikâyetler nelerdir? Çok sık karşılaşılan ancak gözden kaçan bir hastalıktır. Bunun sebebi karın ağrısının kadınlarda çok görülen bir semptom olması ve bir çok sebebe bağlı olarak ortaya çıkmasıdır. En önemli şikâyet alt karın bölgesinde altı aydan uzun süren ağrıdır. Ancak her karın ağrısı PKS değildir, her PKS da karın ağrısı olmaz. Ağrı keskin değildir, belirli bir ritmi de yoktur. Genellikle tam tanımlanamayan künt bir ağrı vardır. Genelde adet öncesi, uzun süre ayakta kalındığında, cinsel ilişki esnasında ya da sonrasında olur. Gebeliğin ileri dönemlerinde de ortaya çıkabilir Ağrı bazen kişinin günlük hayatını etkileyecek kadar rahatsız edici olabilir. Pelvik konjesyon sendromunda ne gibi belirtiler olur? • Dış genital bölge çevresinde şişlik, ödem • • • • • • • • • • Dış genital bölge, kalça, apış arası ve bacakların iç kısımlarında varisler Hemoroid ve diğer venöz yakınmalar Anormal adet kanaması Karın alt bölgelerine dokunulduğunda ağrı Ağrılı adet görme Cinsel ilişki esnasında ve sonrasında ağrı Vajinal akıntı Depresyon ve anksiyete Normalden fazla adet kanaması Uzun süre ayakta kalmakla artan ağrı Nasıl teşhis konulur? PKS’ unda teşhis koymak genellikle zordur. Alt karın bölgesinde ağrı şikayeti olan, varislerle ilgili şikayetleri olan hastalarda bu sendromun öncelikle akla gelmesi ve buna yönelik tetkiklerin yapılması önemlidir. Transvajinal ultrasonografi de varislerin görünmesi, tomografi yada venografide dolgun ve kıvrımlaşmış toplardamarların görülmesi, MR incelemede yine aynı şekilde genişlemiş toplardamarların görülmesi büyük ölçüde tanı koydurucudur. Tedavisi nedir? Yumurtalık toplardamarında (over veni) genişleme, buna bağlı varisler varsa ve bu varisler şikayete sebep oluyorsa tedavi gerekir. Kapak yetmezliği ve kaçağı olan bu damarın alınması ve ya invazif radyolojik yöntemlerle tıkanması iyi bir tedavi yöntemidir. Ayrıca uzun süre ayakta durmaktan kaçınma, kabızlık varsa tedavisi, ağrı kesici ve venler üzerine etkili ilaçlar semptomatik tedavi sağlayabilir. Vakumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum tedavisi iyi bir yardımcı tedavi yöntemidir. Diğer tedavi yöntemleri ile tedavi edilen hastalarda da faydalıdır. En uygun tedavi; kapak yetmezliği olan bu damarın kapatılması ve varislerin tedavi edilmesidir. Bu şekilde hastanın şikâyetleri de iyileşir. Bu damar ameliyatla da kapatılabilir. Ancak günümüzde basit bir anjiyografi yöntemi ile yapılan embolizasyon (tıkama) tedavisi son derece etkili ve tercih edilen yöntemdir. Anjiyografi toplardamara yapıldığı için de atardamar anjiyografisinden daha kolaydır. AYAK YANMASI SENDROMU (BURNİNG FEET SENDROMU; GRİERSON-GOPALAN SENDROMU) Ayak yanması sık rastlanan bir şikâyettir ve birçok sebebi vardır. Ayak yanması bazı kişilerde yaşam kalitesini bozacak derecede şiddetli olabilir. Orta ve ileri yaşlarda birçok insanın ortak sorunu olan ayak yanmalarının birçok sebebi olduğu gibi, bazen hiçbir sebep olmaksızın da ayaklarda yanma oluşabilir. Özellikle geceleri oluşan ayaklardaki yanma, uykunun bölünmesine sebep olarak kaliteli bir uyku uyunmasını engellemektedir. Kızarıklık olduğu duruma eritromelaljia ismi verilir. Bu durum bazıları tarafından bir rahatsızlık olarak görülmemekte, bazılarının ise hayatlarının kalitesini düşürecek seviyeye gelip büyük bir sorun olarak karşılarına çıkmaktadır. Bu hastalarda uykusuzluğa bağlı yorgunluk bitkinlik görülebilir. Yanma hissi ayakların tabanında hissedilen sıcaklık ve hassasiyet olarak tarif edilebilir. Çoğu kişilerde ayak tabanında görünmesine rağmen, bazı kişilerde yanma bileklere ve baldır bölgesine kadar uzanabilir. Ayak yanması postmenopozal kadınlarda daha fazla görülür. Genellikle 50 yaş üzerindeki kişilerde daha fazla görülür ancak, 25-45 yaş arasındaki kişileri de etkileyebilir. Ayak yanmasının sebepleri nelerdir? • • • Travmalar: Ayakların kazalara maruz kalması durumunda, ayak parmaklarında kırık oluşması halinde, ayakta yanma hissedilebilir. Bunun dışındaki travmalar fazla kilo nedeniyle ayaklara aşırı yük binmesi, şiddetli burkulma, ayağa uygun olmayan ayakkabılarla uzun yürüyüşler yapılması ya da koşma nedeniyle oluşabilir. Sinir sıkışması: Sinir sıkışması genellikle ayak parmaklarından üçüncü ve dördüncü parmak arasındaki bölgedeki sinirlerde oluşan doku büyümesidir. Doku büyümesi siniri rahatsız edince yanmaya sebep olur. Morton nöroması adı verilen bu hastalık dar ve yüksek topuklu ayakkabı giyenlerde sık görülür.Ayrıca, eldeki karpal tünel sendromunun bir benzeri olan ayak bileğindeki tarsal tünel sendromu ayaklarda yanmaya sebep olabilir. Ayaklarda sinir sıkışmasına sebep olan bir çok ağrılı durum vardır. Ayak mantarı: Ayaklarda oluşan mantar enfeksiyonları yanmaya sebep olabilir. Alerjik reaksiiyonlar; Ay yaklarda alerjiye nede en olan etke enler yüzün nden kaşınttı, sızla ama, ağrı ve v yanma oluşabilir. Alerjiye sebe ep olan etk kenler arasında çorapla ar, ayakkabılar, de eterjan ve sabunlar va ardır. Bunla ar tespit ed dilirse kullan nımının terk edilm mesi yanma sorununa a çare olaca aktır. • yabetik nö öropati; Ayak A yanm ması sendrromunun pratikte en sık karrşılaşılan Diy sebebidir. Diy yabetik nörropati ayak kta ve bac cakta olan sinirlerin hasar görrmesiyle oluş şur. Yüksek şeker se eviyeleri siinirleri bes sleyen çok ince kılcal damarlarra zarar vere erek sinirle erin de ha asar görme esine sebe ep olur. Geceleri G yay ygın şekild de ayak yanması sorun nu yaşanırr. Bunun dışında d aya aklarda uyuşma ve k karıncalanm ma hissi yanma şikaye etine eşlik edebilir. İlleri durumlarda ayak klarda derin n duyu kaybından dola ayı iyileşme eyen yarala ar, deformitteler görüle ebilir. • Aya ak yanması sendromu unun en önemli sebep plerden birii de psikollojik sorunlardır. Aile içi sorunlar, işle ilg gili problem mler ve maddi m sıkınttılar sonrası yaşanan n yoğun duy ygusallık ayak yanmas sını başlatan n sebeplerd den biri olabilir. • Huzursuz bacak sen ndromu ay yak yanmas sının sık ras stlana bir s sebebidir. Parkinson ve v diğer ek kstrapiramid dal sistem hastalıkları h ayak yanm masına sebe ep o olabilir. Burger hastalığı, tıkayıcı arter hastalıkları, rey ynaud sendromu ayak k sebep olab y yanmasına bilir. Alt eks stremitelerdeki venöz ve lenfatik k stazlar ay yak y yanmasının n sık rastlan nan sebeple erindendir. • Diğer yanm ma nedenleri; Kan dola aşımıyla ilgili sorunlarr kan damarlarını etkileyen bir unsurdu ur. Bunun sonucunda s ayakta yan nma hissi oluşur. Yanm ma hissi böbrek ve romatizma karaciğer hastalıkları, h al hastalıkla ar, topuk dikeni, planttar fasiit gib bi sağlık s sorunları ay yak yanması şeklinde kendini gö österebilir. Ayrıca A gene etik yatkınlık, B12 v vitamin eks sikliği, sigara ve alkol alışkanlığı,, obezite gibi durumlarda ayak kan k d dolaşımı bo ozularak ay yak yanmas sına sebep olabilir. Ayak yanması y na asıl tedavii edilir? olan kişilerrin tedavisi rahatsızlığ Ayaklarrında yanm ma ya da ateşlenme a ğın nedenine göre değişikllik gösterir.. • • • • • • • • İlk olarak ayakkabı, ayağın nefes almasına zemin hazırlayan bir yapıda ve rahat olmalıdır. Ayakların yoğun ısıya maruz kalmasına sebebiyet veren faaliyetlerden uzak durulmalıdır. Teri emecek yapıda olan pamuk çoraplar tercih edilmelidir. Banyoda ayaklar yıkandıktan sonra iyi bir şekilde kurulanmalıdır. Çok aşırı soğuk olmayan suda ayakları bir süre bekletmek geçici bir çözüm olabilir. Ayakları yüksekte tutmak, ayakları suda bekletmek gibi kısa süreli çözüm olabilir. Gün içinde ayakta geçirilen zamanı kısaltmak ya da ayakları uzatarak dinlendirmek ayak yanmasının azalmasında etkili olabilir. Sıcak ve soğuk su bulunan iki kovaya ayakların sırayla sokulması damar jimnastiği yaparak kısmi fayda sağlayabilir. Ayaklardaki yanma ve ateşlenme daha çok psikolojik rahatsızlıklar sonunda görüldüğü için asıl olarak bunu ortaya çıkaran durum tedavi edilmelidir. Sebebin tedavi edilmesi ayaktaki yanmanın azalmasını sağlayacaktır. Bunun yanında ayağın temizliğine dikkat edilmesi, ayakkabıların rahat olanlardan seçilmesi, terlemeyi önlemek için uygun çoraplar giyilmesi, ayakların rahat olması için gerekiyorsa özel tabanlık kullanılması faydalı olur. Eğer yanmayla birlikte ağrı oluyorsa, ağrı kesici ilaçlar kullanılabilir. Ayaktaki kan dolaşımını artırıcı ilaçlar, egzersizler yapılabilir. Biofeedback, ayak kasları arasındaki dengesizliğin tedavisi, ayak masajları tedavinin birer parçasıdır. Vacumed Aralıklı Negatif Basınç Vakum Tedavisi ,özellikle dolaşım bozukluğu ve bundan kaynaklı kaynaklı sorunları tedavi ederek, ayak yanması şikayetlerini tedavi eder. AYAK ÜŞÜMESİ Ayak üşümesi toplumda sık rastlanan bir şikâyettir. Hiçbir sebebe bağlı olmadığı gibi son derece ciddi hastalıkların bir belirtisi de olabilir. Tamamen psikolojik bir sebebe bağlı olma ihtimali de çok yüksektir. Genel olarak ayak üşümesinin sebepleri şu şekilde özetlenebilir: Kan Dolaşımı Bozukluğu Kan dolaşımı yetersizliği ayak üşümesi sebeplerinin başında gelir. Bazı durumlarda ayaklar kadar eller de kan dolaşımı yetersizliğinden etkilenir ve ayaklarla birlikte ellerde de üşüme olur. Hareketsiz hayat, sürekli oturarak çalışmak kan dolaşımını olumsuz etkiler. Fiziksel aktiviteler, spor, hareketli bir iş hayatı damar sağlığı üzerine olumlu etki ederek ayak üşümesini önler. Damar hastalıklarının yanı sıra kalbin pompalama fonksiyonunun yetersiz olması ve bununla beraber akciğerin kronik hastalıklarından dolayı kanın yeterince oksijenlenememesi de dolaşım bozuklukları ile aynı belirtilere yol açar. Hipotiroidi (Tiroid bezinin az çalışması) Tiroid bezinin az çalışmasına hipotiroidi denir ve oldukça yaygın bir hastalıktır. Halsizlik, saç dökülmesi, cilt kuruluğu, kilo artışı gibi belirtilerin yanı sıra el ve ayak üşümesi de hipotiroidi belirtileri arasındadır. Raynaud Hastalığı Raynaud hastalığında, soğuk hava veya stres sebebiyle kan damarlarında meydana gelen spazm (büzüşme) yüzünden, el ve ayaklara giden kan azalır. El ve ayak parmaklarının rengi solar veya kırmızı ya da maviye dönük bir renk alır. Damarlar açıldıktan sonra cildin rengi ve ısısı normale döner. Reynaud hastalığı çoğu zaman hiçbir sebebe bağlı olmazken nadir de olsa bağ dokusu hastalığının bir belirtisi olabilir. Torasik çıkış sendromlarında da benzer semptomlar görülebilir B12 Vitamini Eksikliği B12 vitamini eksikliğine bağlı anemi (kansızlık) sebebiyle halsizlik, nefes darlığı, baş dönmesi, solukluk, baş ağrısı ve el ve ayaklarda üşüme görülebilir. B12 vitamini eksikliği sinir sistemini etkileyerek denge kaybı, uyuşma, kaslarda güçsüzlük gibi şikayetlere sebep olabilir. Kötü beslenme, emilim bozukluğu, enfeksiyonlar, ilaçlar ve toksik maddeler B12 vitamini eksikliğine sebep olan durumların başında gelir. Fibromiyalji Sendromu Sabah tutukluğu, yorgunluk, bitkinlik, isteksizlik, dinlendirmeyen uyku, depresif belirtiler, yaygın kas iskelet sistemi ağrıları, libido kaybı gibi yakınmalarla karakterize olan fibromiyalji sendromunda, el ve ayak üşümeleri yada tam tersi olarak el ve ayak yanmaları görülebilir. Periferik Nöropati Sinir hasarından dolayı el ve ayaklarda uyuşma, karıncalanma, yanma hissi gibi belirtileri olan periferik nöropati; diyabet, toksinlere maruz kalma, enfeksiyon veya vitamin eksikliği gibi sebeplerden kaynaklanabilir. Pratikte periferik nöropatinin en sık rastlanan sebebi şeker hastalığıdır. Burada esas patoloji sinirlerin beslenmesini sağlayan damarlarda hasar olmasıdır. Periferik nöropatili hastalarda, ellerde özellikle de ayaklarda üşüme, yanma, karıncalanma yaygın bir şikâyettir. Periferik Arter Hastalığı (PAH) Periferik arter hastalığı, damarlarda kolesterol plaklarının birikmesi ve damar sertliği oluşması sonucu bacaklardaki damarların daralması ve tıkanması ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Sigara, genetik faktörler, kötü beslenme, obezite hastalığa sebep olan etmenlerin başında gelir. Bacaklara yeterince kan gitmemesi sonucu, vücudun geri kalanına kıyasla ayaklar daha soğuk olur. Bazen bir bacak diğerinde daha soğuk olur. Periferik arter hastalığında ayak üşümesinin yanı sıra hareketle kötüleşen bacak ağrıları, kramplar ve ayakta geç iyileşen yaralar, sık rastlanan diğer belirtilerdir. Ayak Üşümesinin Diğer Sebepleri Dolaşım problemlerine yol açan alkol, sigara, stres gibi etkenler, vücudun susuz kalması, çeşitli hormonal bozukluklar ve bazı ilaçlar ayak üşümesinde rol oynayabilir. Bazı insanlarda hiçbir sebep yokken de ayak üşümeleri olabilir. Nadir de olsa bazı doğumsal damar hastalıkları, damar anevrizmaları, arteriovenöz anomaliler, damarları sıkıştıran iyi huylu ya da kötü huylu kitleler, vibrasyona maruz kalma, bazı bağ dokusu hastalıkları ve vaskülitler de ayaklarda ve ellerde üşümelere sebep olabilirler. Ayak Üşümesi Nasıl Tedavi Edilmelidir? Tedavi, sebebe yönelik olmalıdır. Sigara ve alkol varsa bunların terk edilmesi, vazodilatatör ilaçlar viskoziteyi azaltan ilaçların kontrollü kullanımı, vitamin ve hormon eksikliği varsa bunların telafi edilmesi gerekir. Ayakların soğuktan korunması, sağlıklı çorap ve ayakkabıların giyilmesi, düzenli ayak bakımı ve kontrolünün yapılması sempomların azalmasına katkıda bulunur. Tüm bunların yanında diğer vasküler sistem hastalıklarında olduğu gibi eğer bir kontrendikasyon yoksa intermittant negatif basınçlı vakum tedavisi (VACUMED) rehabilitasyon ve tedaviye önemli katkılar yapar. Ayak üşümesinin en büyük sebeplerinden biri olan dolaşım bozukluğunu düzenlemekle beraber, damar eğitimi yaparak da semptomları uzun süreli en aza indirmeyi hedefler. SELÜLİT NEDİR? Selülit bir hastalık değildir. Selülit ciltaltında yağ toplanmasıdır. Selülite sebep olan yağ ciltaltı yağ dokusu bağ dokusunu iterek cildin buruş buruş ve pütürlü görünmesine sebep olmaktadır. Selülit insan sağlığı açısından zararlı bir şey değildir. Cildin aslında normal bir değişimidir. Fakat bunun yanında çoğu kişi selülitten olumsuz görüntüsü yüzünden kurtulmak istemektedir. Vücutta selülit olması kişinin kilolu olduğu anlamına gelmemektedir. Zayıf kişilerde bile selülit görülebilmektedir. Ancak vücut kitlesinin artması selülit için en önemli risk faktörüdür. Kilolu iseniz kilo vermek vücudunuzdaki selülitleri azaltmanıza yardımcı olur. Selülit genelde erkeklerden çok bayanlarda daha çok görülmektedir. Erkeklerin çoğu selüliti olsa bile bunu sorun etmez. Genetik faktörler ve kilo selülit için en önemli risk faktörleridir. Bunların dışında; - Kötü beslenme (sigara, kolalı içecekler, yağ ve karbonhidrat tüketimi) - Yanlış diyetler - Yavaş metabolizma (hipotiroidi, kabızlık ve 35 yaş üstü olmak) - Yetersiz fiziksel aktivite (sedanter yaşam tarzı) - Hormonsal değişiklikler (östrojen, progesteron, tiroid hormon dengesizlikleri) - Az su içme - Toplam vücut ağırlığındaki yağ oranı - Cilt tabakanızın kalınlığı ve cildinizin rengi (ince deri, açık ton) Selülit ten rengi koyu olan kişilerde daha az görülmektedir. Dolayısıyla koyu cilde sahip insanlar selülit açısından şanslıdırlar. Bacaklardaki ve kalçalardaki selülitlerden kurtulmak için piyasada çok çeşitli sayıda ürün ve tedaviler bulunmaktadır. Fakat bunlardan birçoğunun tam olarak işe yaradığını ve kalıcı olduğunu gösteren bilimsel delil yoktur. Selülit tedavilerinde kullanılan bazı ürünler şu şekildedir; Selülit kremleri; bu kremlerin yağı eritip cildi düzleştirdiği bilinmektedir. Selülit kremlerinin birçoğu astım tedavisi için geliştirilen reçeteli bir ilaç olan aminofil içermektedir. Dolayısıyla bu kremlerin selülite karşı iyi geldiği hakkında herhangi bir bilimsel kanıt bulunmamakla birlikte bazı durumlarda insanlara zararlı bile olabilmektedir. Bu selülit kremlerinin kan damarlarını daralttığı ve ciltteki suyu hareketlendirdiği için etkili olduğu sanılmaktadır. Fakat dolaşım problemi olan insanlar açısından sakıncalı olabilir. Ayrıca bazı insanlarda aminofil maddesi alerjik reaksiyonlara sebep olabilmektedir. Dolayısıyla selülit kremleri adı altında satılan kremlere dikkat edilmeli ve doktor kontrolü ile dikkatlice kullanılmalıdır. Liposuction; yağ aldırmak da denilen bu işlemde bazı yağlı dokulardan cerrahi yollarla yağ çekilmektedir. Liposuction işleminde aslında sadece cildin en derin tabakalarındaki yağ alınmakta, cildin hemen altında bulunan selülitli bölgeye herhangi bir uygulama yapılmamaktadır. Dolayısıyla uzmanlar selülitli cildi bulunan kişilerin liposuction yaptırmadan önce daha dikkatli olması gerektiğini savunurlar çünkü gamzeli cilt, yağ aldırma işleminden sonra daha kötü bir görüntüye neden olabilmektedir. Hamilelik ve menopoz gibi dönemlerde, hormonal seviyelerde meydana gelen iniş çıkışlar da diğer sorumlu faktörlerden. Araştırmacı bilim adamları, kadınların bu dönemlerde duygusal yönden oldukça hassaslaştığını, stresle başa çıkmanın ise, hormonal değişimleri en aza indireceğini söylüyorlar. Çünkü strese girdiğiniz anlarda, vücut savunma sisteminiz harekete geçiyor ve bazı hormonlar normalden fazla salgılanıyor. Vücudun su toplanma oranının artmasıyla, selülitlere zemin hazırlanmış oluyor. Kısacası, selülitlerinizden kalıcı olarak kurtulmak istiyorsanız, daha az stresli bir yaşama ve bazı alışkanlıklarınızı değiştirmeye ihtiyacınız var. Vakumed doku pH sını yükselterek kollajen sentezini uyarır. Arterial dolaşımı artırarak cilt ve cilt altı dokuların daha iyi beslenmesini sağlar. Venöz ve lenfatik sıvıyı ortamdan uzaklaştırır. Lymphatic system & physiological muscle pump The lymph fluid does not flow on its own! The lymph "... must be flowed!" The lymph system is activated by the physiological muscle pump. Not taken into consideration enough: the muscle pump needs the resistance of a firm connective tissue to function properly Muscle pump and connective tissue If the connective tissue is weak, the muscle pump does not function properly! In such case you can move as much as you like: waste products and lymph are not transported away and eliminated sufficiently... Reasons for weak connective tissue The reasons for a weak connective tissue can be a hormonal disposition, hormone preparations and above all modern nutrition and too much meat. Meat carries hormones ! The consequences of weak connective tissue Once the connective tissue is weak, once the muscle pump does not function sufficiently, once the lymph does not flow properly and waste is not transported away sufficiently , once the fat sells are bloated then help from outside is needed! Otherwise Cellulite may turn into a disease. HUZURSUZ BACAK SENDROMU Huzursuz bacak sendromu, her on kişiden birinde görülen bir rahatsızlıktır. Kişi bacaklarında huzursuzluk, içten kaşıntı, kaslarda çekilme hissettiğini söyler. Buna ilave olarak, yanma, elektriklenme, olabilir. Bunlar normalde herhangi bir zamanda olabilir, ancak uykuda daha sık olarak görülür. Hareketle huzursuzluk kaybolduğundan dolayı ayaklarını devamlı her zamankinden fazla olarak hareket ettirirler. Her iki cinste de eşit olarak ve oldukça sık görülür. Her yaşta görülmekle birlikte yaşlandıkça sıklığı ve şiddeti artar. Huzursuz bacak sendromu uykuyu böldüğü için uyku kalitesini bozar ve gündüzleri hastaların kendilerini yorgun ve bitkin hissetmelerine sebep olur. Şikâyetler nelerdir? Huzursuz bacak sendromunda hastanın uyluklarında, baldırlarında ya da ayaklarında bazen de kollarında huzursuzluk, ürperme, karıncalanma, gerginlik, yanma ya da ağrı şeklinde hisler olur. Bazen kişiler bu hisleri ayrıntılı olarak tanımlayabilirken bazen tam olarak tanımlayamazlar. Şikayetler uzanmış yatıyorken veya uzun süre bir yerde (arabada, uçakta, sinemada) otururken başlar, hareket etmekle azalır. Kişiler; bacaklarını germek, hareket ettirmek veya yürümek isterler. Semptomlar akşamları daha da kötüleşir. Özellikle geceleri iyice artar. Myoklonus ya da ekstremitelerin periyodik hareket etme hastalığı (PLMD) olarak bilinen ve istem dışı bacakların bükülüp gerilmesi hastalığı ile huzursuz bacak sendromu arasında bir benzerlik ve ilişki vardır. Gece uyku sırasında farkında olmaksızın yüzlerce kez bacakların hareket ettirilmesi, gerilmesi, tekmeler atılması hem hasta kişinin hem de yanında yatan kişinin rahatını bozar. Eğer hastada semptomlar şiddetli ise bu tekmeleri gündüzleri de engelleyemezler. Büyük oranda (%80) huzursuz bacak sendromlu hasta aynı zamanda periyodik hareket etme hastalığı hastasıdır. Yaşlılarda PLMD daha sıktır, uykuyu bozmayabilir. Huzursuz bacak sendromu ciddi sağlık sorunlarına yol açmasa da durum rahatsız edicidir. Şikayetlerin şiddeti değişkenlik gösterir bazen artar bazen de kaybolabilir. Hastalık çocukluk dahil her yaşta ortaya çıkabilmekte, ancak şikayetler yaşla birlikte artmaktadır. Çocukluk çağında büyüme ağrıları ile karıştırılabilir. Sebepleri nelerdir? Pek çok vakada neden tespit edilemez. Araştırmacılar hastalığın dopamin isimli beyin kimyasallarından olan ve kas kontrolünü sağlayan bir maddenin dengesizliğine bağlı olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Bazı ailelerde daha sık görülmesi genetik faktörlerle ilgili olabileceğini düşündürmektedir. Hastalığın ilgili olabileceği kromozom belirlenmiştir. Stres genelde hastalığın bulgularını azdırmaktadır. Hamilelik veya hormonal değişiklikler geçici olarak hastalığı kötüleştirmektedir. Bazen ilk kez hamilelikte özellikle de son aylarda gözlenmektedir. Ancak bulgular doğumdan sonra 1 ay içinde kaybolmaktadır. Periferal nöropati, demir eksikliği anemisi, böbrek yetmezliği, diabet, alkolizm, madde bağımlılıkları, paraneoplastik sendromlar, spinal stenoz, parkinsonun erken dönemleri huzursuz bacak sendromuna sebep olabilirler. Birincil huzursuz bacak sendromu Bu durum kalıtsal olma eğilimindedir ve merkezi sinir sistemini etkiler. Huzursuz bacak sendromuna sebep olabilecek stres ve yorgunluk dışında hiçbir sebep yoktur. Çoğu hastalar bu guruba girer. İkincil huzursuz bacak sendromu Bu durumda huzursuz bacak sendromuna yol açan altta yatan bir sağlık sorunu vardır; bu sorunlar şunlar olabilir; • B12 vitamini, demir, folat veya magnezyum eksikliği • Böbrek hastalıkları • Parkinson hastalığı • Tiroid hastalıkları • Romatoid artrit • Gebelik (hamilelik süresince geçici huzursuz bacak sendromu) • Anti-psikotik ilaçlar, antihistaminikler, antidepresanlar, beta-blokerler, gibi ilaçların kullanıması • Aşırı sigara ve alkol Teşhis; Hastaların bir kısmı bu hastalıktan dolayı hiç doktora gitmez, bazıları da gitse bile sinirlilik, stres, uyku bozukluğu ya da kas krampları gibi tanılar alırlar. Hastalığı teşhis ettirecek bir laboratuar bulgusu yoktur. Ailede benzer hastalıkların yaygın olması teşhis koydurucudur. Bu semptomlara sebep olacak başka hastalıklar için tetkik yapmak gerekebilir. Tedavi nasıl olmalıdır? Bazen altta yatan hastalığın (demir eksikliği, periferik nöropati vs) tedavi edilmesi hastaların şikâyetlerini azaltır. Başka bir hastalık olmaksızın huzursuz bacak sendromu varsa bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaçlar hastaya yardımcı olabilir. Parkinson hastalığı ilaçları: dopamin seviyesini etkileyerek fonksiyon gösteren parkinson ilaçları huzursuz bacak sendromunda bacakların hareketini azaltmada faydalıdır. Huzursuz bacak sendromlu hastalarda parkinson görülme riski diğer insanlarla aynıdır. Narkotik ilaçlar, kas gevşetici ilaçlar, antiepileptik ilaçlar, uyku ilaçları verilebilir. Fibromiyalji ile birlikte ise tedavi edilmesi gerekir. Bacaklara sıcak uygulama, konstrast banyolar, ödem tedavisi, masaj tedavisi dolaşımı artırarak semptomları azaltır. Hergün düzenli egzersiz yapılmalıdır. Gebeliğe bağlı huzursuz bacak sendromu varsa doğumdan sonra semptomlar genellikle kaybolur. Yatmadan önce kafein alınmamalıdır. Şikâyetlere sebep olabilecek alkol, sigara, uyuşturucu madde gibi alışkanlıklar terk edilmelidir. Kaslardaki spazmı gidererek, sinirlere ve damarlara baskıyı en aza indirmek için İMS tedavisi uygulanabilir. Vacumed Aralıklı Negatif Basınçlı Vakum Tedavisi birçok hastada oldukça iyi sonuçlar verir. POSTPOLİO SENDROMU (POLİO SONRASI SENDROMU) Postpolio sendromu (PPS) polio (çocuk felci) hastalarında, hastalığı geçirme tarihinden 10-40 yıl sonra görülen bir durumdur. PPS’nda kas güçsüzlüğünde artma, yorgunluk ve yutma güçlüğü vardır. Polio geçirenlerin %25’inde görülür. PPS’ da sebepler nelerdir? Tam olarak PPS’ unun sebebi anlaşılmış değildir. Poliovirüs enfeksiyonu kas hareketlerinden sorumlu sinir hücrelerini etkiler (motor sinir hücreleri). Bu durumda sinir hücreleri ölür veya zedelenir. Sağlam kalan sinir hücreleri yeni dallar verir. Bu yeni dallar sinirlerini kaybetmiş kasları sinirlendirir ve kasların tekrar fonksiyon görmesini sağlar. Araştırmalar, PPS’ da bu yeni dalların zayıfladığını söylemektedir. Bu durumda kas fonksiyonunu yeniden kaybeder. Belirtiler nelerdir? • • • • • • Yorgunluk Kas güçsüzlüğünde artma Yutma güçlüğü Kas atrofileri (kaslarda incelme) Eklem ağrısı Skolyoz (omurga eğriliği) gibi iskelet problemleri Nasıl teşhis edilir? Teşhis genellikle klinik gözleme göre konulur. • • • MR, CT, PET Kas biyopsileri BOS tetkiki Tedavi nasıldır? Bu hastalığı önlemenin ya da tedavi etmenin bir yolu yoktur. Physostigmin, Selegiline gibi ilaçlar denenmiştir. Bu ilaçların kısmen de olsa yararı vardır. Gidişat nasıldır? PPS çok yavaş ilerler. Hastalık ağırlaşmadan önce çok uzun zaman geçer. Genellikle hayatı tehdit edici değildir. Neler yapılabilir? • • • • • • • • Kuvvetlendirme, germe ve aerobik egzersizler yapmak Ağrılı aktivitelerden uzak durmak Enerji kullanımında dikkatli olmak Günlük dinlenme programları düzenlemek Sıcak ve soğuk uygulamalar, TENS Mobiliteye yardımcı cihazlar; Baston, kol değneği, tekerlekli sandalye, motorlu tekerlekli sandalye Bazen ventilatör gerekebilir. Yemek yediğiniz zaman küçük parçalar halinde yutmak ve yorgunken yemek yememek. Vakumed beslenmesi bozulmuş sinirlerin damarlarını genişleterek bu sinirlerin sağlıklı kalma süresini uzatır. VACUSPORT® VACUMED® VACUMED ANS® Hidayet TÜRKOĞLU - Türkiye Basketbol Federasyonu CEO Ersan İLYASOVA - Milli Takım Basketbolcusu Bobby DIXON - Milli Takım Basketbolcusu Luis NANI - Fenerbahçeli Futbolcu TÜRKİYE DİSTRİBÜTÖRÜ DOSAB Karanfil Sk. No:4/B 1624 Bursa / Turkey Tel: +90 224 261 10 20 | Fax: +90 224 261 60 62 [email protected] | www.nurelmedikal.com