Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (ANGİNA PEKTORİS) Bornova - İZMİR EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ HALK KİTAPLARI SAĞLIK SERİSİ 11 Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (ANGİNA PEKTORİS) Editör Prof. Dr. İnan SOYDAN Prof. Dr. Cahide SOYDAŞ ÇINAR Kalp Krizi Geçirenler İçin Editör Prof. Dr. İnan SOYDAN Prof. Dr. Cahide SOYDAŞ ÇINAR Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları Editör Prof. Dr. İnan SOYDAN Prof. Dr. Cahide SOYDAŞ ÇINAR Şubat 2012, Birinci baskı ISBN: 978-975-483-936-4 © Bu kitabın tüm yayın hakları Ege Üniversitesi’ne aittir. Kitabın tamamı ya da hiçbir bölümü yazarının önceden yazılı izni olmadan elektronik, optik, mekanik ya da diğer yollarla kaydedilemez, basılamaz, çoğaltılamaz. Ancak kaynak olarak gösterilebilir. Proje Üst Yöneticileri Ege Üniversitesi Rektörü: Prof. Dr. Candeğer Yılmaz EÜ Tıp Fakültesi Dekanı: Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu Yayın Yönetmenleri: Prof. Dr. Ayşenur Oktay, Prof. Dr. Tahir Yağdı Yayın Alt Kurulu Başkanı: Prof. Dr. Ufuk Çağırıcı Sağlık Kitapları Serisi Çalışma Grubu: Prof. Dr. Elvan Erhan, Prof. Dr. Mehtap Çınar, Prof. Dr. Alpaslan Çakan Dil Editörü: Prof. Dr. Metin Ekici Koordinasyon: EÜ Tıp Fakültesi Yayın Bürosu Kapak İllüstrasyonu: Merve Evren Sayfa Tasarım: Hülya Sezgin Fotoğraf: BİTAM Basım Yeri: Ege Üniversitesi Basımevi Bornova, İZMİR Tel: 0 232 388 10 22 e-posta: [email protected] Değerli Okuyucumuz; Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi; 2011 yılının sonu itibariyle 472 öğretim üyesi, 582 araştırma görevlisi, 1970 tıp öğrencisi ile yaklaşık 2000 yataklı hastanede eğitim, öğretim ve araştırma yapmakta ve sağlık hizmeti vermektedir. Bu dönemde yaklaşık 950.000 ayaktan ve 54.000 yatan hasta, 2300 doğum 80.000 acil servis hizmeti vermesi onu ülkemizin en büyük sağlık kurumlarından birisi yapmaktadır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin en önemli vizyon ve misyonunu toplumsal sorumluluk bilinci oluşturmaktadır. Bu bilinçle çalışan Ege Tıp topluma nitelikli ve kaliteli sağlık hizmeti vermekte; “Toplum Sağlığı Hizmeti”ni diğer tüm görevlerinin üzerinde tutmaktadır. Ege Tıp Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Bilim Dalı, Türkiye’de bir ilk olarak ve 9 yıldır “Sağlık Halk Kongresi” düzenleyerek toplum sağlığı için hizmet anlayışını gerçek bir bilgilendirme, uygulama ve deneyim paylaşımı şeklinde sürdürmektedir. Bilimsel araştırmalarla elde edilen bilgilerin kalıcılığı ve yaşama geçirilmesi; bunların başvuru kaynağı belgelere dönüştürülmesi ile sağlanır. “Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” bu anlayışımızın bir ürünüdür. Bu seride yayınlanan kitaplarımızın önemi ve farkındalık yaratacak temel özelliği; ülkemizin önceliğinde olan güncel sağlık konuları yanında; güncelliğini yitirmiş olsalar bile, ciddi bir sağlık sorunu olduğunu düşündüğümüz konuları da ele almış olmalarındadır. “Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” yazarlarının tümü Ege Tıp Fakültesi’nde görev yapan ve konusunda III uzman öğretim üyeleridir. Serideki kitapların konu seçimleri ve içeriklerinin hazırlanmasında birden çok bilim insanının görüşlerinin yansıtılması sağlanmıştır. Seride yayınlanan kitaplardaki grafik ve fotoğraflar çoğunlukla kurumumuzun ürünüdür. Serimizin dil editörü her kitabı sadelik ve anlaşılabilirlik yönünden incelemektedir. Neden böyle bir seriye gereksinim duyulmuştur? Sağlık konularında dolaşımda olan, kolay ulaşılan ve günlük yaşamda kullanılan bilgilerin çoğunun gerçek bilimsel bilgi olup olmadığı kaygısı, bilim insanları olarak bizleri daha da sorumlu davranmaya ve güven sarsılmasına neden olan özensizliklerden uzak durmaya sevk etmektedir. Birçok konuda doğru ve güvenilir bilginin üretimi ve yayılması üniversitelerin öncelikli görevleri arasındadır. Bu anlayıştan hareketle, “Ege Tıp Halk Kitapları Sağlık Serisi” yazarı olan her öğretim üyemiz, sadece uzmanı olduğu konuda kitap yazmıştır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi bu kitaplara adını, deneyimini ve saygınlığını koymuştur. Her bir yayın özenle gözden geçirilmiştir. Ülkemiz için özgün sayılabilecek böylesine kapsamlı bir seride, yine de gözden kaçırdığımız hata ve eksiklikler olabilir. Bunlar için, her zaman olduğu gibi, okuyucumuzun engin hoşgörüsüne sığınıyoruz. Katkıda bulunanlara minnet duygularımızı sunuyoruz. Saygılarımızla... Prof. Dr. Kamil Kumanlıoğlu Prof. Dr. Candeğer YILMAZ Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı IV Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İnan SOYDAN Tıp eğitimini, 1962-1968 yıllarında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görmüş, 1977 yılında doçent, 1988 yılında ise profesör olmuştur. Kliniksel Vektörkardiyografi, Klinikte Aritmiler ve Tedavileri, Klinikte Elektrokardiyografi gibi kitapları, birçok bilimsel kitapta yazdığı bölümler ve 150’nin üzerinde bilimsel makalesi vardır. Özellikle "Hipertansiyon" ve "Kan Yağları" alanında çalışan Prof. Dr. İnan Soydan; Türk Kardiyoloji Derneği’nin Lipid Çalışma Grubu 1990’lı yıllarda ilk kurulduğunda, önce başkan yardımcısı daha sonra başkan olarak görev yapmıştır. 2000 ile 2008 yılları arasında Dahili Bilimler Bölüm Başkanı olarak çalışan Prof. Dr. Soydan, halen EÜ Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı olup, 2005-2011 yılları arasında Tıp Fakültemizi Ege Üniversitesi senatosunda, temsil etmiştir. V Prof. Dr.Cahide SOYDAŞ ÇINAR 1955 yılında doğmuştur.1978 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. 1983 yılına kadar Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalında Dahiliye İhtisasını yapmış ve mecburi hizmetini tamamlayarak 1986–1989 yılları arasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında Kardiyoloji İhtisası alarak görev yapmış, 1989–1990 yılları arasında da Hollanda'nın Nijmegen Radboud Ziekenheus Üniversitesinde Ekokardiyografi üzerine çalışmalar yapmıştır. 1990 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında Uzman; 1992 yılında Doçent ve 2000 yılında da Profesör ünvanını almıştır. Halen Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalında görevine devam eden SOYDAŞ ÇINAR, evlidir. VI İÇİNDEKİLER Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris) Giriş 1 1. ANGİNA VE KALP KRİZİ.....................................................3 2. İLAÇ TEDAVİSİ....................................................................6 3. GİRİŞİMSEL TEDAVİ...........................................................9 4. CERRAHİ TEDAVİ.............................................................13 5. HASTALIĞINIZ İÇİN NELER YAPABİLİRSİNİZ?.................13 6. ANGİNA PEKTORİS...........................................................19 Kalp Krizi Geçirenler İçin Giriş 23 1. YERLİ, YERSİZ ENDİŞELERİNİZ........................................25 2. KİTABIMIZA İLİŞKİN SÖZLÜK...........................................52 3. MEMLEKETİM...................................................................59 Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları Giriş 63 1. TARİHÇE...........................................................................65 2. ASPİRİN NASIL YARARLI OLMAKTADIR?.........................67 3. ASPİRİN VE KALP HASTALIĞI...........................................70 4. ASPİRİN VE İNME..............................................................72 5. NE YAPMALISINIZ.............................................................74 Bu kitabın hazırlanmasında Amerikan Kalp Derneği'nin ilgili kılavuzu temel alınmıştır. Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris) GİRİŞ Göğsünüzde hissettiğiniz ağrı (tam olarak ne olduğunu tanımlayamadığınız, ama sizi rahatsız eden duygu)’ya doktorunuz “Angina Pektoris” veya kısaca “Angina” tanısı koyduğunda, kafanız bir miktar karışmış olabilir. Acaba “Angina” veya “Angina Pektoris” ne anlama gelmektedir ve nasıl bir hastalıktır? Bu kitap “angina pektoris”e ilişkin olarak aklınıza takılabilecek tüm soruları yanıtlamak ve bu konuda sizi aydınlatmak için hazırlanmıştır. Hastalığınızın niçin ortaya çıktığını ve nasıl bir hastalık olduğunu iyice kavrayarak, doktorunuzla daha verimli bir işbirliğine girebilecek, böylece daha aktif ve sağlıklı bir yaşam sürdürme olanağını, bulabileceksiniz. “Angina Pektoris”in Türkçedeki tam karşılığı (angina=ağrı, pektoris=göğse ait) “göğüs ağrısı” dır. Aslında “angina pektoris”in kendisi bir hastalık değil, bir hastalık belirtisidir. Örneğin “ateş” de bir hastalık olmayıp, çeşitli hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan bir belirtidir. Angina; kalp kasının, ihtiyaç duyduğu kanı ve dolayısıyla oksijeni, alamadığı durumlarda ortaya çıkar. Anginayı sıklıkla fiziksel bir etkinlik (koşma, yokuş veya merdiven çıkma gibi) ya da heyecan verici bir stres anında (büyük bir üzüntü veya kızgınlık sırasında olduğu gibi) hissetmenizin nedeni budur. Çünkü böyle durumlarda kalbimiz hızlanıp kan basıncımız (tansiyonumuz) yükseldiği için, kalbimizin kana (oksijene) olan ihtiyacı artar. İşte, böyle bir durumda, kalbimize temiz kan getiren atardamarlarımız (yani koroner damarlarımız) zaten anlamlı bir biçimde daralmış ise, kanlanma ihtiyacı artmış olan kalp kasımıza yeterince kan taşıyamayacakları için, kalp kasımızın, iyi kanlanamayan bölgesi kansız kalır ve bu durum da, ağrıya angina pektoris veya göğüs ağrısı neden olur. Ancak, göğsümüzde hissettiğimiz her 1 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 ağrı kalp kasımızın kansız kalmasından kaynaklanmaz. Başka kalp hastalıklarına ve kalp-dışı hastalıklara bağlı göğüs ağrıları da vardır, fakat onlara “Angina Pektoris” (göğüste duyulsalar bile) adı verilmez. Dolayısıyla, “Angina Pektoris’in göğüste duyulan herhangi bir ağrı olmayıp, kesinlikle kalp kasının kansız (oksijensiz) kalmasıyla ortaya çıkan bir göğüs ağrısı olduğunu bir kez daha vurgulamak isteriz. Öte yandan, göğüs ağrısı anlamına gelmesine karşın, ille ağrı şeklinde hissedilmesi de gerekmez, göğüste (örneğin bir sıkışma hissi gibi) rahatsız edici değişik duygular şeklinde de algılanabilir. Angina veya "angina pektoris" yineleyen bir rahatsızlık hissidir. Genellikle birkaç dakikadan uzun sürmez. Sıklıkla, halkımızın “iman tahtası!” adını verdiği, göğüsün ön ortasında bulunan kemiğimizin -ki göğüs kafesimizi oluşturan kemiklerimizin sağlı-sollu gelip yapıştıkları ve tıbbi olarak “sternum” adı verilen kemiktir- arkasında hissedilir. Bu nedenle, erkeklerin taktıkları “kravat”ın kapladığı alanın arkasında yer aldığı da söylenebilir. Daha önce de vurguladığımız gibi, her zaman ağrı şeklinde duyulması gerekmeyip bazı hastalar tarafından, yine aynı bölgede duyulan bir ağırlık, sıkışma, dolgunluk, rahatsız edici bir basınç veya sıkışma hissi şeklinde algılanabilir. Bu ağrı veya rahatsızlık hissi, bazen bir veya iki kola veya sırta, alt çeneye ya da mideye yayılabilir. Keza, omuzlarda, kollarda veya el bileklerinde bir uyuşmaya da neden olabilir. 2 Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris) 1. ANGINA VE KALP KRIZI Hem angina ve hem de kalp krizi, kalp kasına gelen kanın yetersiz kalmasıyla ortaya çıkarsa da aralarında önemli bir fark vardır. Anginada, özellikle kalbin fazla çalışması gereken bir anda, örneğin ağır bir yemek sonrası, yorucu bir egzersiz veya aşırı bir heyecan anı gibi kalp kasına gelen kanın azalması söz konusudur. Geçici olarak oluşan bu durum, yani kan akımındaki azalma göğüsteki sıkıntıya neden olur. Kalp krizinde ise, koroner damarın tıkanmasıyla, kalp kasının bir bölümüne giden kan akımının tümüyle kesilmesi söz konusudur (Şekil-1). (Koroner damarlar kalp kasına oksijenlenmiş temiz kan taşırlar). Sonuçta ortaya çıkan göğüs ağrısı, genellikle daha şiddetli olur ve daha uzun sürer. Şekil-1. Koroner arterin içinde, kalp krizine neden olan pıhtı 3 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 Angina krizleri kalp kasında kalıcı bir hasar yapmazlar. Bununla birlikte, anginaya yol açan nedenler, kalıcı bir hasarla sonuçlanan, bir kalp krizine de neden olabilir. Anginası olan bazı insanlar hiç kalp krizi geçirmemiş iken, diğer bazıları, ancak bir kalp krizinden sonra anginadan yakınmaya başlarlar. Bedenimizin Kendisini Kurtarma Çabası Bir koroner atardamarımız kısmen tıkanınca, bedenimizin, o bölgedeki kalp kasımıza giden kanı arttırmanın bir çaresi vardır. Kısmi tıkanmadan etkilenen alana daha çok kan gönderebilmek için yakın çevredeki atardamarlar genişleyebilir ve çok küçük damarsal dallar oluşur. Bu küçük damarların kan dolaşımını üstlenmesine; "kollateral dolaşım" yardımcı, ikincil veya dolaylı dolaşım -yani tıkanıklığın çevresinden dolanan- adı verilir (Şekil-2). Şekil-2. Normal Koroner Arter Bir Koroner Arterdeki Kısmi Tıkanma Kollateral Dolaşım 4 Koroner Arter Hastalığına Bağlı Göğüs Ağrısı (Angina Pektoris) Eğer kollateral dolaşım iyi gelişirse angina şeklindeki yakınmalar azalabilir, hatta yok olabilir. Böylece, kalp kasına fazladan gönderilen bu kan akımı bir kalp krizini önlemeye yarayabilir. Hatta, önleyemese bile, sonuçta kalpte oluşacak kalıcı hasarın daha az olmasını sağlayabilir. Anginanın Nedeni Nedir? Angina ve kalp krizinin temelinde yatan neden aynıdır; damar sertliği, yani tıbbi adıyla "ateroskleroz". Bu durum, kolesterol gibi yağlı maddelerin koroner damarların duvarında birikintiler oluşturup damarın iç boşluğunu daraltmasıyla karakterlidir. Damar sertliği, genellikle, yaşamın erken dönemlerinde, gençlikte başlar. Orta yaş dönemine ulaşmış kişilerin çoğunda ve değişik derecelerde, yani az ya da çok damar sertliği gelişimi vardır. Angina Nasıl Tanımlanır? Doktorunuz, genellikle yakınmalarınızı anlattığınızda "angina"nızı teşhis edebilecektir. Anginalı bir hastanın fiziksel incelenmesi ve istirahat elektrokardiyogramı (EKG)’si tamamen normal sonuç verebilir. Bu nedenle doktorunuz, kalbinizin kan ve oksijen gereksinimini arttırmak için bir egzersiz testi isteyebilecektir. Eğer kalbiniz yeterince oksijen alamıyorsa, egzersiz testi sırasında yazdırılan bir EKG bunu gösterebilir. Bazen, hastanın yakınma ve öyküsünün dinlenmesi, fiziksel olarak dikkatle incelenmesi ve bir egzersiz testinin yapılmasına karşın anginayı teşhis etmek güç olabilir. Böyle durumlarda, yani tüm bunlardan sonra doktorunuz hala anginanızın olabileceği kuşkusunu duyuyorsa, doktorunuz sizden bir talyum vb. stres testi yaptırmanızı 5 Kalp Krizi Geçirenler İçin Kalp Krizi Geçirenler İçin GİRİŞ Bir kalp krizi geçirdiniz ve artık iyileşmektesiniz. Olasılıkla, gerek sizin gerekse yakınlarınızın aklında, bu konuya ilişkin olarak, yanıtlanmayı bekleyen birçok soru vardır. İşte bu kitapçığı, bu soruları yanıtlayıp sizleri aydınlatmak ve rahatlatmak için hazırladık. Bu kitapçığı okuyarak, başınızdan geçen olayın ne olduğunu, niçin olduğunu ve bundan sonra sağlığınızı nasıl koruyabileceğinizi öğreneceksiniz. Biliyoruz ki, bir konuya ilişkin ne kadar çok şey bilirsek, o konuda kendimizi o ölçüde rahatlamış ve huzurlu hissederiz. Çünkü aklımıza takılan ve bizi huzursuz eden sorular kalmamış veya çok azalmıştır. Öncelikle kalp krizi, tıbbi terimle “miyokart infarktüsü"nün ne olduğunu tanımlamakla işe başlayalım. Kalp krizi; kalbin kas dokusunun değişik genişlikteki (küçük veya yaygın) bir alanının kansız kalması sonucu canlılığını yitirmesi, yani ölmesi ve bu nedenle artık iş görememesi, yani kasılamaması, anlamına gelir. Kalbin görevi, kasılarak doku ve organlarımıza kan ve dolayısıyla oksijen ve besleyici maddeler göndermek olduğuna göre, kalp krizi geçiren bir kişinin kalbi, geçirilen infarktüsün büyüklüğüne göre, bu görevi yerine getirmede az veya çok geri kalacaktır. Çünkü, kalbin belli bir bölümü artık kasılamadığı için, kalbin “kan pompalama işlevi”ne katılamamaktadır. Dolayısıyla, ölen bölge, yani infarktüs çok küçük olduğunda, hasta bunun etkilerini hiç hissetmeyebilir. Buna karşılık, daha büyük olduğunda günlük yaşamda kendisini sıkıntıya sokan sorunlarla, örneğin nefes darlığı gibi karşılaşabilir ve hatta çok büyük infarktüsler hastanın yaşamını kaybetmesine yol açabilir. Yani, aynı trafik 23 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 kazalarındakine benzer bir durum söz konusudur; hiç kimsenin burnunun bile kanamadığı kazalar yanında, hafif veya ağır yaralıların olduğu, hatta ölümle sonuçlanan kazalar da vardır. Bu yüzden, aynı nedenle ortaya çıkmış olsalar bile, ciddiyet dereceleri farklı olduğu için, nasıl ki her trafik kazası aynı sonla bitmiyorsa, her kalp krizinin aynı sonla biteceğini düşünmek de yanlıştır. Bir uçta çok hafif atlatılan durumlar, diğer uçta ise çok ağır seyredebilen örnekler vardır. Yeri gelmişken, bu kitabın sonuna, doktor ve hemşirenizden duyabileceğiniz ve bilmenizde yarar gördüğümüz tıbbi sözcüklere ilişkin bir sözlük eklediğimizi belirtmek isteriz. O bölüme bakarak bu sözcüklerin anlamını öğrenebilirsiniz. 24 Kalp Krizi Geçirenler İçin 1. YERLİ, YERSİZ ENDİŞELERİNİZ! Kim ne derse desin, kalp krizi geçirmek, insanın ruhsal durumu üzerinde ciddi etkiler yapan korkutucu bir olaydır. Yaşamının tehdit edilmesi, herkes için korku vericidir. Dolayısıyla, doktorunuzun “artık her şey yolunda, giderek iyileşiyorsunuz” dediği anda bile, hala bir ölçüde endişeli olmanız, insani ve anlaşılabilir bir durumdur, ancak durumu çok da abartmamanız gerekir. Başınızdan geçenlerden sonra bir ölçüde endişeli olmanız normaldir. Fakat her yaranın zamanla iyileşmesi gibi kalbinizin de her geçen gün iyileştiğini unutmayın. Geçen her gün sizi tehlikeden biraz daha uzaklaştırmakta, giderek daha güçlenmekte ve daha hareketli hale gelmektesiniz. Yani kötü günler geride kalmaktadır. Unutmayınız ki, dünyada bu hastalığı geçiren tek kişi siz değilsiniz. Yalnızca bizim ülkemizde bile, her yıl binlerce insan kalp krizi geçirmektedir. Bu insanların büyük çoğunluğu yeniden işlerine dönebilmekte ve yaşamın tadını çıkarmaya devam etmektedirler. Yine bu insanların arasında, çok önemli mevkilerde çalışıp, büyük şirketleri yöneten iş adamlarının, hatta ülkelerin yönetiminde söz sahibi olan devlet adamlarının bulunduğunu unutmayın. Öte yandan, tek başınıza bırakılmış da değilsiniz. Tıbbın bütün olanakları, yatmakta olduğunuz hastanenin tüm imkanları, doktorlar, hemşireler ve tüm tıbbi personel sizi iyileştirmek için arkanızda ve hizmetinizdedir. Onlar ki, normal yaşama döndürdükleri her hasta için ayrı bir insani ve mesleki haz duyarlar. Sonuç olarak, iyileşeceğiniz ve yeniden iyi günlerinize dönebileceğiniz konusunda bir kuşku taşımanız yersizdir. Oysa, iyimser olmak için her türlü gerekçeye sahipsiniz!. 25 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 Yanlış Bir Şey Yapmamıştım, Niçin Kalp Krizi Geçirdim? Şekil-1. Normal Arter Dış Tabaka Orta Tabaka İç Tabaka Endotel Aterosklerotik Arter Ölü Doku Trombüs Kanama Kalsifikasyon Lipidler Bazı hastalar kendilerini kalp krizine kadar getiren süreçteki yanlışlarını, sigara, boğaza düşkünlük, hareketsizlik, şekerine, kolesterolüne, tansiyonuna dikkat etmemek vb. gibi kabul eder ve “benim başıma bu işin geleceği belli idi” itirafında bulunurlar. Bazı hastaların ise kendileri olmasa da; eşleri, çocukları ya da arkadaşları “perşembenin gelişi çarşambadan belliydi” derler! Ancak, bir grup hasta vardır ki, bu işin nasıl olduğunu anlamak ve kabul etmekte zorlanırlar. Kalp krizinin ortaya çıkışını kolaylaştıran durumlar, aşırı heyecan, aşırı yorgunluk ve aşırı yemek gibi, varsa da, kalp krizi geçirmek için ille de bu durumların bulunması gerekmez. Kalp krizi herhangi bir anda, örneğin işte iken veya tatilde iken, istirahat sırasında veya bedenen yorucu bir egzersiz sırasında, mutluyken veya çok üzüntülü iken ortaya çıkabilir. Hatta kalp krizinin, genellikle öyle 26 Kalp Krizi Geçirenler İçin olmakla birlikte, ille de şişman, yüksek tansiyonlu, kolesterolü yüksek ve sigara içen kişilerde olması da gerekmez. Bunlar olmadan da, daha seyrek olmakla birlikte, bir insanı kalp krizine götüren koşullar oluşabilir. Kalp krizi çok ani biçimde ortaya çıkarsa da, hastalığın o noktaya gelmesi için birçok yılın geçmesi gerekir. Yani, kalp krizi, ortaya çıktığı gün oluşmuş bir hastalık değil, yıllardan beri, belirti vererek veya sinsi biçimde, devam eden bir hastalık sürecinin sonunda ortaya çıkmış bir sonuçtur. İşte, kalp krizi ile sonuçlanan bu hastalığa tıp dilinde "ateroskleroz" veya "koroner sklerozu" adı verilir. Ateroskleroz, atardamarların; koroner skleroz ise kalp kasını besleyen ve koroner arter adı verilen atardamarların duvarlarında kalınlaşmaya yol açarak “lümen” denilen iç boşluklarını daraltan ve bu yüzden kanın ve dolayısıyla kanın taşıdığı oksijen ve besinlerin akışını güçleştiren ve dilimizde “damar sertliği” olarak bilinen durumdur. Damar duvarında kalınlaşmaya yol açan olayın temelinde ise bu bölgelerdeki yağ (kolesterol) birikimi yatar ki, kanda kolesterolün yükselmesinden korkmamız bundan kaynaklanır. Ateroskleroz yalnızca kalbi besleyen koroner damarlarda değil, diğer birçok atardamarda da, örneğin beyin, böbrek ve bacak damarlarında gelişebilir. Yıllar içinde yavaş gelişen ve karmaşık bir süreçtir. Birçok bilim adamı, ilk olarak, atardamarın iç yüzüne bakan koruyucu örtü tabakasının hasara uğramasıyla başladığına inanır. Bu tabaka hasarlanınca, kandaki yağlar, kolesterol ve diğer bazı maddeler yavaş yavaş atardamarın duvarında birikmeye başlar. Bu ise atardamarın duvarında, damarın iç boşluğuna doğru çıkıntıların oluşmasına neden olur ve sonuçta damar boşluğu, olayın şiddetine göre, değişik derecelerde daralma gösterir. Sonuçta damar 27 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 hem daraldığı hem de sertleştiği için, içinden geçen kan akımına karşı direnç göstermeye başlar. Zaten daralmış olan böyle bir atardamarın duvarında bir kanama olduğunda, oluşan kan pıhtısı (trombüs denir) damarın kanalını tıkayabilir ve kanın kalp kasına ulaşmasını engeller (Şekil-2). Kalp krizine yol açan durum budur. Kalp kasını besleyen atardamar yani koroner damarda gelişen bu olaya, tıbbi olarak “koroner tromboz” veya “koroner tıkanma” adı verilir. Buna bağlı olarak, kalp kasının artık kanlanamaması sonucu ortaya çıkan hasara, yani kalp kasının ölümüne ise “miyokart infarktüsü” adı verilir. Şekil-2. Bir kan pıhtısı koroner arteri tıkayarak kan akımını engelleyebilir. Ani Kalp Ölümü Ne Demektir? Hasara uğramış bir kalpte anormal bir elektriksel etkinlik görülebilir. Bu durum kalbin normal biçimde atmasını engelleyebilir ve buna bağlı olarak ani kalp ölümü ortaya çıkabilir. 28 Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları GİRİŞ Yapılan bilimsel araştırmalar, aspirinin, her yıl, yüksek düzeyde kalp krizi veya inme (felç) geçirme tehlikesini taşıyan binlerce insanın yaşamını kurtardığını göstermektedir. Aspirin, yalnızca bu hastalıkları geçirmemiş olanları korumakla kalmamakta, daha önce kalp krizi veya inme geçiren hastaların, aynı durumları bir daha yaşamamalarına da yardımcı olabilmektedir. O nedenle, birçok tıbbi dernek, bu ilaçtan yarar görebilecek hastalarına aspirin önermeleri için doktorları uyarmaktadır. Ne var ki, aspirin tamamen risksiz bir ilaç olmadığı için, bu ilacı kullanmanın yarar ve tehlikelerini doktorunuzla tartışmanız gerekir. Aspirin kullanmaya karar verirken hesaba katılması gereken durumlar şunlardır: • Mide-bağırsak sisteminin kanamaları ve diğer hastalıkları. • Kanama ile seyreden diğer sorunlar. • Peptik ülser (mide veya oniki parmak bağırsağı ülseri). • Karaciğer veya böbrek hastalığı. • Aspirin alerjisi. • Alkol içme alışkanlığı. 63 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 64 Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları 1. TARİHÇE Her ne kadar tıp tarihçileri 1897 yılını "Aspirin"in doğum yılı olarak gösterirlerse de, insanlık tarihinin en iyi bilinen ve en yaygın olarak kullanılan ilacı olan aspirinin öyküsü, aslında 3.500 yıl önce başlamıştır. Milattan önce ikinci yüzyılın ortalarına ait 877 tıbbi reçeteden oluşan "Ebers papirus"unda romatizma ve sırt ağrısı için kurutulmuş mersin ağacı yapraklarından infüzyon yapılması önerilmektedir. Yaklaşık bin yıl sonra, günümüz doktorlarının babası sayılan Hippokrat, ateş, ağrı ve ayrıca çalışmaktan kaynaklanan ağrılar için söğüt ağacı kabuğundan ekstre edilen suyu reçetelemiştir. Bu suda bulunan ve ağrıyı hafifleten madde, bugünkü adıyla "salisilik asit"tir. Bu maddenin adı, Latince söğüt anlamına gelen “salix” sözcüğünden türetilmiştir. Eskiden Mısırlıların ağrıyı gidermek için kullandıkları mersin ağacı yapraklarında da salisilik asitin bulunduğu, artık kesin olarak bilinmektedir. Bugün bilinen şekliyle aspirin (asetil salisilik asit); ilk olarak 10 ağustos 1897’de Bayer’in kimyagerlerinden Dr. Felix Hoffmann tarafından üretilmiştir. Uzun yıllar hangi yoldan etkili olduğu bilinmediği için “hiç kimsenin anlamadığı harika ilaç” olarak nitelenen aspirinin etki mekanizması, 1971 yılında saygın bir bilimsel dergi olan “Nature”da yayınlanmıştır. Aspirinin etki mekanizmasını bulma onuru, bir İngiliz bilim adamı olan ve Londra’daki Kraliyet Cerrahi Okulunda ders verip araştırmalar yöneten Sir John R. Vane’e nasip olmuş, aspirinin "prostaglandin sentezini" inhibe ederek etkili olduğunu bulan Vane, bu başarısı ile, 1982 Nobel Tıp Ödülünü kazanmıştır. 65 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 Daha önce toz halinde satılmakta olan Aspirin ilk olarak 1900 yılında tablet olarak üretilmeye ve yanda görülen kutular içinde satılmaya başlandı. Bugün bilinen şekliyle aspirin yanda görülen kutular içinde satılmaktadır. 66 Aspirin / Kalp ve Damar Hastalıkları 2. ASPIRIN NASIL YARARLI OLMAKTADIR? Birçok insanda, özellikle yaşlılarda, damar sertliği (ateroskleroz) vardır. Bu hastalıkta yağlı maddeler, kolesterol, hücre atıkları, kalsiyum (bir çeşit kireç) ve diğer birçok maddenin, atardamarların iç yüzünü döşeyen tabakada birikmesi söz konusudur. Bu birikim sonucunda, atardamarın duvarında, damarın iç boşluğuna doğru oluşan ve onu değişik derecelerde daraltan çıkıntıya "plak" adı verilir. Bu değişiklikler, genellikle büyük ve orta çaptaki atardamarları etkiler. Zaman içinde plaklar, atardamarın içinden geçen kan akımını önemli derecede azaltmaya yetecek bir büyüklüğe ulaşabilir. Bununla birlikte en büyük sorun, plağın yırtılmaya çok duyarlı olması ve yırtılıp kanamasıyla ortaya çıkar. Çünkü, yırtılan plaklar kan akımını tamamen engelleyebilen kan pıhtılarının oluşmasına neden olmaktadır. Bazen de, oluşan kan pıhtısı, bulunduğu yeri tıkamaya fırsat bulamadan, yerinden koparak ayrılır ve kan dolaşımı ile bedenimizin başka bir yerindeki atardamara gidip, damarı tıkayarak o bölgeye ilişkin sorunlara yol açar. Örneğin, kalbi besleyen koroner damarlara gidip tıkarsa kalp krizine neden olur, beyine giden bir damara gidip tıkadığında ise inmeye (felç) yol açar. Aspirin, kanda "trombosit" adı verilen hücrelerin birbirlerine yapışmasını engelleyerek, kalp krizlerini önler. “Trombositler”in birbirlerine yapışması, kanın pıhtılaşması sürecindeki ilk basamaklardan birisi olduğu için, aspirin, kan pıhtılarının oluşması ve atardamarları tıkaması olasılığını azaltmış olur. 67 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 Üstteki resimde görüldüğü gibi, bir damar herhangi bir nedenle (örneğin; bıçakla kesilmek gibi) yırtılırsa yaralanan alanda toplanan trombosit adlı hücreler birbirlerine yapışıp bir tıkaç oluşturarak deliği kapatırlar. Daha sonra sağlam bir kan pıhtısının oluşmasıyla kanama tamamen önlenmiş olur. Bu örnekte, trombositlerin oluşturduğu tıkaç kanamayı önleyerek lehimize sonuçlar sağlamaktadır. Ancak, kalp krizi ve kansızlığa bağlı (iskemik) inme’de bu tıkaç damarın iç boşluğunu tıkadığı için kan akımını önlemekte ve bizim için zararlı sonuçlara yol açmaktadır. 68 EÜ Tıp Fakültesi Halk Kitapları Sağlık Serisi ~ 11 Not: 80 Yayımlanmış Kitaplarımız Hipertansiyon Osteoporoz (Kemik Erimesi) Düşmeler ve Önlenmesi Obezite Meme Kanseri Cerrahisine Bağlı Lenfödem Yayımlanmış Kitaplarımız Kan Yağları ve Kalbimiz Her Yaş İçin Spor ve Sağlık Diyabetik Ayak Sağlıklı Beslenme Herediter Anjioödem Yayımlanmış Kitaplarımız Göğüs Ağrısı, Kalp Krizi, Aspirin Kullanımı Yayıma Hazırlanan Kitaplarımız Varis Kanın Pıhtılaşmasını Önleyen İlaçlar ve Kalbiniz, Atriyal Fibrilasyonlu Yaşam Kalp Yetersizliği ile Yaşamak, Kalp Pili İle Yaşamak, Kalp İlaçlarını Nasıl Kullanalım Kalp Hastalığında Cinsel Hayat/Şeker Hastalığı/İnme Teşhis ve Ameliyatsız Tedavi Koroner Arter Baypas Ameliyatınız, Kalp Kapağı Ameliyatınız