- A TİLLA Y ARGICI* Özet: Tasavvuf saf olmak, güzel ahlaka sahip

advertisement
II. ABBAS İ DÖNEMİNDE T ASA VVUF ŞAiRLERİ VE
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER
ATİLLA YARGICI*
Özet: Tasavvuf saf olmak, güzel ahlaka sahip olmak, kamil
insan olmak gibi anlamlara gelmektedir. Bu çalışmada
tasavvufun tarihçesi, bazı tasavvuf terimleri, IL Abbas!
Döneminde Tasavvuf Şairleri ele alınmış ve şiirlerinden
örnekler verilmiştir.
Anahtar Kelimeier: Tasavvuf, ahlak, vecd, nefıs, Allah,
visal, fırak, aşk, sevgi, ölü.
yakinlık, uzaklık,
.
.
Sufism Poets in the Second Abhasid Period and Sonıe
Examples of Tlıeir Poems
Summary: Sutism means being purity, good morality, being
perfect man. İn this article, we took up history of sufısm, so me
sutism terms, examples of sufıs poets in the Second Abbas id
Period. Beside we gave examples about poems of those poets.
Keywords: Sufısm, morality, ectasy, flesh, The God, closness,
remoteness, union, separation, passion, love, dead.
* Araş. Gör. Dr., Harran Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Doğu Dilleri
ve
Edebiyatları
Bölümü
NÜSHA, YIL: VI, SA YI: 21, BAHAR 2006
31
II. ABBASİ DÖNEMİNDE T ASAVVUF ŞAİRLERİ
A. Tasavvufun Anlam Çerçevesi ve Tarihçesi
Tasavvuf, Allah'ın alılakı ile alılaklarunak, güzel alılak ile alılaklamp
kötü alılaktan vazgeçmek, Hakka bağlılık/ gerçekleri almak, malılukatın
elinde olan şeylere gönül bağlaınaınak,2 zamanın en uygun vaktinde kulun
her an Hak. ile meşgul olması3 gibi anlanılara gelınektedir. Bunun yanında,
sof(yün) giymek, saf olmak, ilk safta bııluniDak, suffe ashabı gibi yaşamak,
kimseden incinmernek, kimseyi incitmemek, nefsinde f'ani, hak ile baki
4
olınak, kamil insan olmak ınfu:lftlarında k'Ullanılınaktadır.
H.İkinci asırda zühde sarılwlara '·sufl" deniliyordu. Çünkü bu zalıidler
yün giy.ıneye çok rağbet gösteriyorlardı. 5 Sufl Iakabını taşıdıklarında şüphe
olmayan Ebil Haşim es-Sufi (H. 153.), Rabiatü'l-Adeviyye (H. 135) ve Şakik
el Belhl (H. 153) hep aynı devıin insanlarıdır. BaŞta Basra olmak üzere isianı
aleminin muhtelif yerlerinde gruplar halinde görülen bu insaııların meslek ve
meşreplerine ad bulmak ihtiyacı hissedilmiş ve sufiliklerinden illıam alınarak,
'·tasavvuf" kelimesi seçilıniştir. Tasavvuf kelimesinin Astıab-ı Suffa, Benıı
Sufe, · Safevi, Yunanca hikmet ınanasma gelen soplıia kelimelerinden
doğduğu ileri sürülmüş, ancak "suf' yani "yün" üzerinde daha fazla
durulmuştur. 6
Suf ismi Hz. Muhanımed döneminde yoktu. Bu kelime tablin döneminde
söylenmeye başlandı. İslamiyet ilk zamanlarında netisierini riyazet ve
zahidliğe vakfedenlere '·zahid, abid" gibi isimler veriliyordu. Daha sonralan
7
ise, zahidfuıe hayata sulilk etıniş kimselere "sufi" dendi.
Tasavvufun gayesi ahiakın kemal mertebesine varmak için, her hususta
Hz. Muhammed'in gittiği yoldan gitmek ve nılıun, cismin üzerine
galibiyetini tenıin için alınan tedbirlerdir. 8
Tasavvufun konusunu, nefsiııi bilmek, kalbirıi bilmek, nefsini
temizlemek. kalbini temizlemek, mükaşefe, müşil.lıede, mal<anılar, kurb,
nısul(visıil), fena, baka, sekr, işaret ve illıam gibi kavranılar oluşturmaktadır."
B. Tasavvuf Şairleri
1-Hiiseyin b. Mansur el Hallıi.c
Hüseyin Mansur b. Hallac'ıı:ı, M. 857 yılında Horasan'da, Merv'de,
Nisabur'da, Rey veya Cibal'de dünyaya geiıniş olabileceği rivayet
edilmektedir. 10 Genç yaşında sufllerden Sehl Tüsteri ile Amr Mekki'nirı
yanlannda kendisiılİ tasavvufa -verdi, pek sıkı ve şiddetli bir itikiif hayatına
kapandı ki bu hayat bir müddet sonra vaaz ve irşad seyahatleri ile fasılalam
uğnunıştır. Üçüncü haccı sırasında (H. 288) Arafat'ta vakfede iken,
kendisiniri teziii edilmesini ve nefsine azap olunmasını halktan alenen talep
etmişti. Daha sonra Bağdat'a giderek şehir sokak ve pazarlarında şeriat
alıkanuna göre kesilen hayvanlar gibi, kurban edilerek bütün Müslümanlar
narnma canını feda etmek istediğini söyleiniş ve oraya yerleşıniştir. El
Mansur camiinin içinde cemaate hitap ederek, "Allalı benim kanını sizlere
32
NÜSHA, YIL: VI, SAYl: 21, BAHAR 2006
ATİLLA YARGICI
helal etti, beni katlediniz, beni öldünnek Müslümanlara
şekliııde sözler söylediği rivayet olunmuştur. 11
faız olmuştur''
Bir gün de, "Ben Hakkım" demiştir. Bir başka seferde, "Bu cübbede Hak
diyerek, zahiren dine uygun olmayan sözler söylemiştir. Hallacın bu
ve benzeri sözleri zamanındaki insanlan iki gruba ayırmıştır. Bazılan onu
tekfır ederken, bir kısnu da onun büyük bir insan olduğunu söylemişlerdir. 12
Mutasavvıflann bir kısnu da onu kendilerinden saymamaktadırlar. · Anecik
oriu Rabbam bir alim, Nebi ve sıddiklerden sonra gelen "muvahhid" olarak
vasıflandıranlar da olmuştur. 13 Onun kMir olmadığını söyleyenler, Hallac'ın
bu sözlerinin şiddetli muhabbetten ve vecdden kaynaklandığını ifade
etmektedirler.
vardır''
Hallac ilk döneınlerinde zaiıid ve sufı idi. Birçok kerametleri vardı. Yaz
meyvelerini kışın, kış meyvelerini yazın keramet olarak çıkanyar halka
yediriyor, elini havaya kaldınp indirdiğinde avucunun içinde, "Allah birdir"
yazan paralar bulunduğu görülüyordu. İnsana ne yaptıklarını, evde ne yiyip
içtiklerini, içinden geçirdiklerini haber veriyordu. Bu sebeple ona ·'Hallac"
isminin verildiği söylenmektedir. 14
Etrafında toplanan insanlardan bir kısnu Allalı'ın onda hulul ettiğine
inanmaya başlamışlardı. Bazı insanlar ise onun "veli" bir k"lll olduğunu, bir
kısımlan da "silıirbaz" olduğunu ileri sürüyorlardı. 15
H.309 (.M. 992) yılında ayaklan ve elleri kesilerek öldürülen Hallac'a
yöneltilen suçlama onun Allah olduğunu ve İslam'ın mürnin için faız kıldığı
ibadetlerden muaf olduğunu söylediği iddiası ise de, onun işkence ve
idanunda siyasi fitnenin kesin arnil olduğu da bildirilmektedir.
Hüseyin b. Mansur el Hallac, üzerinde
çeşitli
spekülasyonlar yafılan bir
6
Onun
mutasavvıf olmasının yanında, aynı zamanda bir tasavvnf şairidir.
şiirleri
tas(!vvu:fla ilgili
olduğundan
derin
milııiilar taşımaktadır. Hallac'ın
inceleyebildiğinıiz şiirleri arasında tasavvufı.ın dışında
hlciv, medih, gazel
gibi her Iiangi bir şiir türüne rastlanmamıştır. O şiiri duygu ve düşüncelerinin
bir aracı olarak kullanmıştır.
İbn-i Nedim, onun "Şia"ya mensup olduğunu söylemektedir. 17 Üçüncü
Mekke ziyaretinden sonra Hallac, tamamen değişmiş olarak Bağdat'a döndü.
Bu değişl!lede onun Allalı ile aynılaşma duygusu daha da pekişmiş gibidir ki,
Allalı ile daha yakın şahsi ülfet:: ginniştir. Ayne'l-cem' adı verilen bu bensen arasındaki şahsi ünsiyet halinde sufınin bütün fiillerine, düşüncelerine ve
emellerine Allah tamamen ·sirayet etmiştir. Fakat ona göre, bu ittihad
Bestaınl'nin görüşünde olduğu gibi, zatın bütünüyle ifnası ya da iptaliyle
sonuçlanmaz, bilakis onun yükselmesi ve sevgiliyle ittisali ile sonuçlanır. 18
NüSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006
33
II. ABBASİ DÖNEMİNDE TASAVVUF ŞAiRLERİ
Hüseyin b. Mansur el Hallac'ın Tasavvufla İlgili Şürlerinden Örnelder.
Hallac dünya, hulul, vecd gibi hususlarda değişik kaynaklarda beyitlerine
rastlannıaktadır.
Dünya ile ilgili bir şiirinde Hallac şunları söyler:
"Mugalata yapıyor dünya hep bana/ Bilmiyor muşnın gibi sanki halini./
beni Allah 1 Ben de helaline de dedim illallah.
sakındırdı lıaraınından
Buldwn kıvranırken ilıtiyaçtan onu/ bağışladun lezzetini dünyaya." 1!i
Şairin bu mısralannda tasavvufun ileri bir boyutunu görüyoruz. O da
·'helallerden de uzak kalma" diişüncesldir. Bu düŞüncenin İslam inancında
"ifraf' bir durwn olduğwıu söylemek mümkündür.
Bir başka beytinde ise dalıa da ileri gider ve
..Yok ihtiyacım dünyaya da benim.
20
dünyayı çok. "
şöyle
der:
yok./Ulaştım
her
şeye,
terk edip
Şairin burada tasavvufi bir tabir olan .. vasl"ı kulla..11dığını görüyoruz.
Vas!. Gaib olan Allalı 'a ulaşma, sevgiliye kavuşma, ona enne, onunla olma
1
anlamlarına gelmektedir? İnsanın Allah'la vuslata enncsi tasavvı.ı:fta bir
mertebedir. O mertebeye ulaşan bir kimsenin, Allah'ın dışındaki şeylere
hiçbir kıymet vennediği anlaşılmaktadır. Halbuki tasavvufi bir gözle değil de
nomıal bir gözle baktığıl1llzda insanın hem hayatını devam ettirmek, hem de
ahireli kazanmak için dilnya:,ra muhtaç olduğu aniaşılınaktadır.
Bu
Hallac, tasavvuftaki hulul nazariyesine
sebep olan bir şiirinde şöyle der:
inannıakla itlıaın edilınektedir.
itlıanıa
"Severim ben birini; severim kendimi;/ İki ruhuz biz, lıulul eden bir
bedene/. Beni gördüğünde, görürsün sen hep O'nu/ O'nu gördüğünde de
görürsün hep beni. " 22
Hulıll, bir şeyin diğer bir şeye ginnesi aıılal1lllla gelınektedir. Tasavvufta
bu kavram, Allah 'ın bazı eşyaya veya kişilere girmesi inancı manasında
kullanılmaktadır. 23
Hulıll
konusunda Hallac şu beyitleri de söylemiştir:
'·Hani aınber ıniskte olur ya!Ruhumda sen
suya,/ ruhun bana siner öylece"
varsın
öylece
IHaııi
siner ya
şarap
Hallac, vecd ile ilgili de
şunları
söyler:
"istemem sevap için seni 1 Ya Rab ver azabıru bana././Tattun ben bütün
tezzetleri N ecd ile azabın dışında." 24
Şairiİı burada zikrettiği vecd, kasıt ve zorlama olmaksızın tasav-vuf
yolunda giden bir kimseye gelen ve kalbine tesadüf eden, onu kendinden
5
geçiren bir durumdur? Şairin bu beyitleri, manevi olarak kendisinden geçtiği
34
NÜSHA, YIL: VI, SAYl: 21, BAHAR2006
ATILLAYARGICI
bir zamanda söylediği anlaşılmaktadır. Yoksa nonnal düşünebilen bir insanın
Allah'riı azabıru istemesi mümkün değildir.
·
. 2.
Ebu'I-Kasım
el Kuşeyri
Abdiiikerim b. Havazin b. Abdilmelik b. Tallm Ebu'I-Kasım el
H. 376'da ·Nişapur civanndaki Ustuva mahallinde dünyaya
7
geldiği ve H. 465'de26 yahud 416'da vefat ettiği bildirilmektedir?
Kuşeyri'nin
• Arapların büyük Kuşeyr kabilesinden olduğundan dolayı bu lakabı alan
el Kuşeyri, küçük yaşlarda Arapça öğrendi ve edebiyat tahsili
gördü. Daha sonra Ebfı Ali Hasan Ali ed-Dalıhak'a intisab ederek tarikata
girdi. Hocasının tavsiyesi ile devrin önemli aJ.imlerinden fıkıh, kelam, hadis,
tefsir, şiir, kitabet, tasavvufve edebiyat gibi ilinıleri öğrenen el Kl.İşeyri, kısa
zamanda tasavvu:fta en yüksek bir üstat mevkiine ulaştı. Edebiyat ve hitabet
konusunda onun yüksek meziyetlerini öven bir zatm, "iblis onun vaaz ve
8
nasihat meclisinde bulunsa idi, muhakkak tövbe ederdi" demiştir?
Ebu'I-Kasım
Bütün kaynaklann bildirdiğine göre, Kuşeyri, ilim ve tasawuf sahasında
eide ettiği meziyetlerin dışında, cesaretli olmak, iyi bir binici olmak, çok iyi
silah kullanmak, Arapça çok iyi şiir nazmetmek ve nesir yazmak gibi şahsi
meziyetlere sahipti.
·
Selçuklu devletinin kuruluşu ve İran'ı istilası sırasında Nişapur'da
bulunan Kuşeyri, Bu devletin kurucu olan Tuğrul Beyle birçok defalar
görüşmüş, ona nasihat etmiş, ancak onun döneminde veziri Amir el Mülk el
Kunduıi'nin siyasi ilitiraslan ve hükümdan kışkırıması ile hapse atılmıştı.
· Hapisten kurtulduktan sonra Hacca gitmiş, Sultan Alparslan'ın hükümdar
olmasın'dan sonra da tekrar memleketine dönmüş, ömrünü hadis yazdırıp
eserlerini okutınakla geçirrniştir. Altı oğlu olan Kuşeyri'nin 13 eserinin
bulunduğu, küçük risaleleri ile birlikte kütüphanelerde 20 'ye yakın eserinin
9
mevcut olduğu bildiriirııeh.-tedir?
Kuşeyri, tasavvııf tarihi bakımından birinci derecede önemli olan
isimlerden birisidir. Onun tasawuf arilayışı şu şekilde ifade edilebilir:
Oldukça mistik, ama daha çok dogmatik. .Azam1 derecede sufi lakin daha
fazla müteşerri ... Mümkün olduğu kadar batınİ bilgilere aşina olan bir arif,
ama daha çok zahiri ilimiere vakıf bir a.Iim... Onun ri salesi sayesinde zahirbatın, şeriat-hakikat, tasavvufve nakil barışmış ve kucaklaşmıştı. 30
Kuşeyri'nin Tasavvufla ilr,ıili Şiirlerinden Örnekler:
Kuşeyıi'nin şiirlerinde Hallac'ın şiirlerinde olduğu gibi vecd halinde
söylenen anlaşılınası zor ifadeler görülmez. Onun
ifadelerle nazmedilmiştir.
şiirleri
sade ve
anlaşılır
Nefis ile alakalı olarak şöyle der:
"Alıkoyman
nefsini kötülüklerden /daha hayırlıdır senin için, sabret/
Masiva sevgisiyle olmak imtihan/ancak getirir sana hakaret, zillet/
l'I'ÜSHA, YJL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006
35
II. ABBASİDÖNEMİNDE T ASAVVUF ŞAiRLERİ
Sakın oıilardan, sakın sen, an Allah'ı/.
Daha evla, daha büyüktür sevabı." 31
Şaire göre insanın Allalı'a isyan etmemesi ancak nefsiııe sahip olmakla
mümkündür. Nefse sahip olmak da sabırla gerçekleşir. Bu yüzden nefse
değil, Allah'a itaat etmek gerekir. Allah'ın vereceği ecir, insanın isyan ile
aldığı lezzetten büyüktür.
Kuşeyri,
uzun emeller ile alakalı olarak da, "Uzun emel besleyen,
ona. Teselli olmak için bakar tadına./ Ben o teselliııiıı ömı.iimde
bakmadım tadına. "32
ulaşamaz
Kuşeyrl, sahip olduğu
nusralarla terennüm eder:
arzulannın çoğunun
da gelip geçici
olduğunu şu
33
'·Erdiııı vuslatına nelerin, nelerin,/Şimşek gibi çakıp geçti emellerim."
Tasavvuftaki visal ve hicran kavramlarını da şu şekilde dile getirir:
Kızı~ boynunda gerdanlık gibi,/ Uçtu gitti, güzel ''isal günlerim.
Hemen arilindan visal
günlerim."34
.
geceleriniıılgeldi,
beyaz
kıl
gibi,
illeran
Kuşeyri bu beyitlerinde visal gecelerini, genç kızların boyunlanndaki
gerdanlığın güzelliğine, hicraıı, firak günlerini ise, örgülü siyah saçların
arasında çirkin görünen beyaz kıllara benzetir. Yani Allalı'a illaşmak
inci
güzeldir,
aına
ondan ayrı olmak pek çirkindir.
3. Ebu Bekir eş-Şibli
Ebu Bekir eş-Şibli, H. 247'de (M. 861) senesrnde Bağdat'ta veya
Samarra'da36 doğmuş, H. 334 (M. 945)'de Bağdat'ta vefat etmiştir.
Kendisine Cafer b. Yunu~ 7 veya Dulaf b. 'Cahdar denildiği de
38
kaydedilmektedir. Aslen Horasanlı olan bu zata "Şibli" denmesinin de,
sınalesinin Horasan'da "Şible" köyünden olmasından kaynaklandığı ifade
edilmektedir. 39
35
Önce memurluk yapan Şibli, sonra Havrü'n-Nessac'dan tövbe alnuş ve
sufiliğe adım atmıştır. 40 Zengiıı arkadaşl~dan ve makaın sahiplerinden
41
uzaklaşan
ve fakirlerle dostluk kuran Şibll, sorıra toplumun ileri
gelenleririden olmuştur. Cüneyd-i Bağdadi onun için, "Şibli onların tacıdır"
42
demiştir. Şibll, tövbeden sotıFa Cüneyd'in halkasına dill:ıil olmuş ve ondan
çok istifade etmiştir. 43
Şibil fakih bir iliimdi Yirmi sene hadis yazdığı, hatta İmam Malik' in
Muvatta isimli hadis kitabıru ezbere bildiği nakledilmekı.edir44 • Şibli eser
bırakınadı ise de, onun ifrat olan sözleri, telmihleri, gariplikleri, uykuya mani
oLııak için gözlerine tuz serpmek gibi sıhhate zararlı hareketleri, şataha dair
klasik mecmualarda muhafaza edilnıiştir. 45
36
:NÜSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR2006
ATiLLAYARGICI
Maliki mezhebine mensup olan46 Şibli'ye göre tasavvuf veya sofiyye,
Allah'a yönelmek ve O'na yaklaşmak demektir. Bu da onun şehvetlerinden,
nefsin kötü arzulanndan kaçınıp, şahsiyetini Rabbam ahlak havuzunda
47
eritmesini, hevasını şeriata tabi kılınasını gerektirmektedii. Tasavvufun
başının marifetullah, sonun ise tevhid olduğunu bildiren Şibli, "İnsan sadık
tevhide ulaşırsa bütün kötü arzularından uzaklaşır'~ demektedir. 48 ·
• "Bu alem benim hatırınıa gelmiyor. Alemin yaratıcısı hatırında olan bir
kimsenin hatırına alem nasıl gelir?" diyen Şibli, bu sözleriyle valıdet-i vücıld
49
görüşünü benimsediğini ortaya koymuştur.
Şibli'nin Tasavvufla İlgili Şiirlerinden Örnelder:
Şibli,
vecd ile ilgili beyitlerinde ancak '<vecd ile ayakta
kalabildiğini"
bildirir:
"Vecdsiz ölürdüm hasretinden ben./ Basardı kalbinıi lıafakanlar../
Gösterince vecd seni bende,/ her mekanda seni gördüm ben de. " 50
Şibli'ye Allalı'ın
ve
mekandan münezzeh olduğu halde, her mekanda hazır
fikrini v:eren, onun vecd halidir. O Allalı'ın kendi içinde de
hissetmektedir.
nazır olduğu
varlığım
Kurb Aliah'a yakın olma, bu' d ise ondan uzak kalma halidir. Kıırbda ilk
derece, Allalı'ın itaatine yakın olmak ve bütün zaman boyunca ona ibadet
vasfı ile vasıflanmaktır. Bu'd ise Allah;ın emirlerine mulıalefet etmekle
kirlenmek, O'na karşı itaatli olma halinden uzaklaşmaktır. 51
Şibli
bu konuda bir beytinde şöyle der:
"Bu'duna sabredemez senin,/ adetindendir hep kurb O'nun.''52
Visal ve hicran konusııııda ise şöyle der:
"Alıştırdınız beni visale, ne hoş,/ attınız beni hicrana, ne zor." 53
Burada şair, zahiren şeyhine visal ve ondan hicranı zikretınekte, ama asıl
olarcik Allah'a visal ve ondan ayrı kalmayı kastetınektedir.
·
Şair aşk
ile ilgili de şöyle der:
"Aşığım ben
kime doğru." 5"1
insanların
gözünde,
doğru,/Kimse
bilmez ki, benim
Zühd ve tasavvuf anlayış) nda aşk, ilalıi bir anlam taşır. Bu sebeple
bu beyitlerde kendisinin hak aşığı olduğunu dile getirir.
Allah adına olmayan sevgilerin
terennüm eder:
"Çür(imüş
gün."ss
nasıl bo~a gideceğini
ise
şu
aşkım
Şibli,
beytiyle
kemiklerim dirilir bir günl Boşa gider hep sevgileriniz o
.
NÜSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006
37
II. ABBASİ DÖNEMİNDE TASAWUF ŞAiRLERİ
Şair bu
hatırlatıyor.
beytinde, Allah için olmayan sevgiterin nasıl havada
kalacağuu
Ölmeden evvel ölmek sımnı ise şu şekilde dile getirir:
"Diri zaruıedersin beni sen, ölüyüm ben, ölü./ Ağlar bir yanım öbiir
hicrandan ötürü."
yanıma,
Burada
şairin,
kendisini hayatta iken ölü
faız ettiği
ye nefsin kötü
aızularmdan böylece uzak kalmaya çalıştığı anlaşılmaktadır.
Şairlerin şiirleri ile ilgili daha fazla örnekler vermek mümkündür. Ama
biz bir makale çerçevesinde bu kadarla iktifa ediyoruz.
Sonuç: II. _Abbasi Döneminde tasavvuf şiirleriyle ön plana çıkan üç
şahsiyet
tasavvufun ön gördüğü ahlakı yaşayan
Hallac ve Şibli'nin ise çoğu şiirlerini
manevi sarhoşluk ya da vecd halinde söyledikleri anlaşılmaktadır. Bu yüzden
ancak tasavvufla ilgilenenlerin anlayabileceği kurb, bu'd, visal, firak, hicran,
hulul gibi terinıleri sıkça kullandıklan görülmektedir. Mutasavvıf şairlerin,
tasavvuf şiirlerinin dışında hiciv, medih, fahr, mersiye gibi şiir örneklerine
rastlanmaınıştır. Şairterin kendi ifadelerinden, tasavvuftiı en yüksek mertebe
olan vahdet-i vücud mertebesine ulaştıklan ve şiirlerine de bu anlayıŞl
gözükmektedir. Bu
şairler
insanlardır. Kuşeyrinin bazı şiirlerini,
yansıttıklan anlaşılmaktadır.
MelunetAli Ayni, İslam TasawzifTarihi, İstanbul, 1985, ı>.4.
Mahir İz,.Tasawzif, İstanbul, ı969, s.29.
3
lz, a.g.e.. s.38. ·
4
Süleyman, illudağ TasavvufTerimleri Sözliiğü, İstanbul, 1991, s. 470.
5
Yaşar Nuri öztürk, Kzır'an ve Sünnete Göre Tasawıif, İstanbul, 1993, s. I 1.
6
Öztürk, a.g.e.• s.l3-ı5.
7
İz, Tasawuf, s.83-84.
R İz, a.g.e., s. 72-74.
9 .
•
Iz, a.g.e., s. 72. __
10
Ebu'l-Ferec Muhanuned b.İshak b. Muhanuned b. Nedim, Fihrist, s.269, Beyrut,
1
2
tıırihsiz.
11
Lois Massignon, "Hallac'', MEB İslam Ansiklopedisi V;I, ı 68.
12
İbn-i Esir, el Kamil, VIII, 76.
13
İbn-i Kesir, el Bidaye, }.1, 132.
14
İbn-i Kesir, el Bidaye, XI, 133.
15
İbn-i Esir. el Kamil, VIII, 126.
16
Aiuned El lskenderi vd., el Mzifassalfl Tarihi '!-Edebi '1-Arabi, Darü'l-İhyai ve' l-
Dl üm, Beyrut,1994,s. 234.
İbn-i Nedim, Fihrist, s. 270.
Fahri, İslam Felsefesi Tan1ıi, s.22 ı.
19
İbn-i Kesir, ei Bidaye, XI, ı34.
20
İbn-i Kesir, a.g.e., XI, ı36.
21
Uludağ, TasawzifTerimleri Sözlüğü, s.5ı2.
22
İbn-i Hallikan, Vefavdtı1'l-A 'yan, Beyrut, tarihsiz, III, 14 ı.
17
18
Louis Massignon, ,;Hulul", MEB İslam Ansiklopedisi, İstanbul, ı 950, V/I, 584585.
23
38
NÜSHA, YIL: VI, SAYI: 21, BAHAR 2006
ATiLLAYARGICI
ı4 İbn-i Kesir, a.g.e., XI, 134.
ıs Alıdülkerim b. Hevazin EI Kuşeyıi, Kuşeyri Risalesi, (tre. Süleyman illudağ)
İstanbul, 1981,189-190.
ı6 İbn-i Hallikan, Vefeydt, m, 207.
ı1 İbn-i Esir, el Kamil, IX, 327.
ıs Ahmet Ateş, "Kıışeyrf", MEB, İslamAnsiklopedisi, VI, 1035-1038; İbn-i Hallikan,
Vefoydt, III, 205-206.,
ı9 AhmetAteş, "Kuşeyri", İslamAnsiklopedisi, 1036.
30
El Kuşeyıi, Kıışeyri Risalesi, (tre. illudağ), s. 20-21.
3
ı Muhammed b. Şak:ir El Kutüb!, Feviitü'l-Vefeyiit, Beyrut, tarihsiz, s.31 I.
32
ibn-i Hallikan, Ve.faydt, m, 207.; İbn-i Kesir, Bidtiye, XII; 107.
33
İbn-i Hallikan, a.g.e., III, 207.; İbn-i Kesir, a.g.e., 107.
34
EI Kütübi, Fevdtı7 '/- Vefaydt, II, 312.
35
Lois Massinnon, "Şib li", EB İslam Ansiklopedisi, XI, 317.
36
İbn-i Kesir, el Bidaye, Xl, 214-215.
37
, Ebu'I-Felah Abdi'I-Hay b. el İmadEl Hanbeli, Şeza.nitil 'z-Zelıeb, yayın yeri yok,
1979, II, 338.; Hatib Ebfi Bekir Ahmed b. Ali el Bağdadl, Tarih-u Bağdat, Beyrut,
tarihsiz, XII, 389.
38
İbn-i Ke:ıir, el Bidaye, XI, 214.
3
~ İbn-i Kebir, a.g..e., XI, 214.
40
İbn-i Hallikan, Vefaydt, II, 251-252.(Hayrü'n-Nessac, 120 sene yaşamış bir sufi
şeyhidir. Asıl adı Muhammed. b. İsmaildir. ''Korku Allah'ın kırbaeıdır. Onuııla kötü
ahlaka alışmış nefislerimizi hizaya getiririz." Sözü meşlıurdur.Bkz. el Kuşeyıi, erRisaletii '1-Kuşeyriye, Kalıire, tarihsiz, s. 35.)
·
~ı Alıdulhalim Mahmud, EbiiBekir eş-Şibl~ Kalıire, tarihsiz, s. 29-30.
4
ıLois Massignon, "Şib li". MEB İslam ansiklopedisi, XI, 316.; İbn-i Kesir, el Bidaye,
XI, 215.
43
Alıdulhalim Mahmud, eş Şibl~ s. 31-33.
44
EI Hanbeli , Şezanitü 'z-Zeheb, IL 338.
_
4
s Lois Mosignon, "Şib/i", MEB İslam Ansiklopedesi, XI, 317.
46
İbn-i Hallikan, Vefayat, II, 273.;el Kuşeyrl, Risale, s. 26.
47
Malımud, eş-Şibl~ s.36.
48
Malımuc~ a.g.e.,s.41.
Mahmud, a.g.e., s. 58.(Vahdct-i vüeud, 'Bir bilme, Allah'tan başka varlık
olmadığının idrak ve şuurunda olmıı' şeklinde tarifedilmek.'tedir.) illudağ, Tasavvıif
Terinıleri Sözlüğü, s. 507.
so El Bağdadi, Tarihu'l-Bağdat, XIV, 390.
sı El Kuşeyıi, Kıışeyti Risalesi, (illudağ), s. 213-214.
sı İbn-i Hailikan, Vefaydt, II, 275.; El Bağdadi, Tarilııı'l-Bağdat, XIV, 392.
SJ İbn-i Hallikan, a.g.e., II, 273.; İbn-i Kesir, el Bidaye, XI; 216.
54
İbn-i Hallikan, ·a.g.e., II, 275.
ss El Bağdadl, Tari/ııı'l-Bağdat, XIV, 391.
49
NOSHA, YIL: VI, SAYI: 2 I, BAHAR 2006
39
Download