Süleyman Ateş`in Görüşleri Bağlamında Kur`an Kıssaları

advertisement
ARAŞTIRMA VE İNCELEME
Süleyman Ateş’in Görüşleri Bağlamında
Kur’an Kıssaları
Dr. Ahmet YAZICIa
a
Aşıkkutlu Eğitim Merkezi,
Samsun
Geliş Tarihi/Received: 27.02.2012
Kabul Tarihi/Accepted: 09.04.2012
Yazışma Adresi/Correspondence:
Dr. Ahmet YAZICI
Aşıkkutlu Eğitim Merkezi,
Mimar Sinan Mahallesi
Atatürk Bulvarı No: 59
19 Mayıs, Samsun,
TÜRKİYE/TURKEY
[email protected]
ÖZET Bu çalışmamızda Kur’an’ın üslup özelliklerinden birisi olan ve aynı zamanda Kur’an’da önemli bir yekûn tutan kıssa anlatımı hakkında özet bir bilgi verip son zamanlarda oldukça revaçta olan
kıssaların tarihsel gerçekliği ile alakalı tartışmalara temas edeceğiz. Bu arada böyle bir anlayışın ortaya çıkmasına zemin hazırlayan etkenleri de ortaya koymaya çalışacağız. Ardından Süleyman Ateş
tarafından kaleme alınan Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri adlı eserde müellifin kıssaların tarihsel gerçekliğine yaklaşımını inceleyeceğiz.
Anahtar Kelimeler: Kur’an, Kur’an kıssaları, tarihsel gerçeklik
ABSTRACT In this study, firstly we will summarize the narrative style of Quranic stories which is
one of the important features of Quranic language and, has also a great amount in the content of
Quran. Then we will consider the contemporary discussions about historical reality of stories in
the Quran. In doing so, we will try to reveal the motives behind these discussions. Then we will analyze the approach of Suleyman Ates to the reality of Quranic stories in the framework of his work
Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri which is written by him in a modern and contemporary approach.
Key Words: Quran; Quranic stories; historical reality
Journal of Islamic Research 2011;22(2):106-17
ur’an’ın muhataplarını aciz bırakan özelliklerinden biri, onda zikri
geçen kıssalardır.1 Kur’an’ın insanlık tarihi boyunca devam eden
Hak-Batıl mücadelesinde meydana gelen ibretlik olayları kendine
has üslubuyla muhataplarına aktarması, onlar üzerinde derin tesirler bırakmış ve “cahiliyye toplumu” nitelemesiyle bilinen Arapları yirmi üç yıl-
Copyright © 2011 by İslâmî Araştırmalar
106
1
Kur’an Kıssaları hakkında geniş bilgi için bkz: İdris Şengül, Kur'an Kıssaları Üzerine, İzmir: Işık Yayınları, 1994;
M. Sait Şimşek, Kur'an Kıssalarına Giriş, İstanbul: Yöneliş Yayınları, 1993; Suat Yıldırım, “Kur’an-ı Kerim’de Kıssalar”, Ankara Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisi, 3, 1979, Fasikül 1–2, ss. 37–63; Tahsin Görgün, “Kur’an
Kıssalarının Neliği? (Mahiyeti) Üzerine”, IV. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, Ankara: Fecr Yayınevi, 1998,
ss. 19-40.
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
lık bir zaman diliminde medeniyet tarihinin örnek
toplumu haline getirmiştir.
Geçmiş milletlere ve peygamberlere dair pek
çok bilgi içeren kıssalar, Kur’an’da önemli yekûn
tutmakta2 ve onun evrensel mesajının daha derin
ve geniş bir etki oluşturmasında dinamik bir rol oynamaktadır. Bu durumun farkında olan İslam alimleri,
gerek
Ulûmu’l-Kur’ân
kitaplarının
“Kasasu’l-Kur’an” başlığı altında, gerek tefsirlerde
ilgili kıssanın geçtiği ayetler bağlamında ve gerekse
Kur’an kıssalarının tamamı veya herhangi birisi
hakkında kaleme alınan müstakil eserlerde kıssaları tahlil etmiş, yorumlamış ve onlardan alınması
gereken ibretleri maddeler halinde zikretmişlerdir.
Kur’an’da ibret ve öğüt amacıyla zikredilen
kıssaların çoğu kez tarih ve belirli mekân unsurlarından hâli olması, onların hem ilk hem de daha
sonraki muhataplar nezdinde canlı bir şekilde tasvir edilip yorumlanmasını temin etmiştir. Ancak
Kur’an kıssalarının pozitif değer ifade eden bu özelliği, klasik dönemde “israiliyyat”, modern dönemde
“edebi tenkit metodu” gibi harici/dış kaynaklı unsurlarla ilişkilendirilerek Kur’an’ın bütünlüğünü
zedeleyici farklı anlayışlara temel kılınmıştır. Bu
sebeple biz, çalışmamızda kıssalar hakkında kısaca
bilgi verip modern dönemde batı menşeli edebi
tenkit metoduyla hareket edilerek Kur’an’ı yorumlamanın doğuracağı sonuçları ve bu dönemde ülkemizde kıssalar hakkında yapılan yorumları
Süleyman Ateş örneğinde tahlil etmeye çalışacağız.
KISSA KAVRAMININ ETİMOLOJİK
TAHLİLİ VE KISSA ÇEŞİTLERİ
Sözlükte; bir kimsenin izini sürüp ardınca gitmek,
birine bir haber bildirmek, anlatmak, haber verKıssaların Kur’an genelinde ne kadar yer tuttuğu konusunda farklı görüşler
mevcuttur. Taberî’ye göre Kur’an’ın üçte biri, Reşid Rıza’ya göre ise Kur’an’ın
dörtte üçü kıssalardan oluşmaktadır. (Yıldırım, a.g.m., s. 37). İdris Şengül’e
göre ise Hz. Peygamber dönemindeki bazı olayların eklenmesiyle birlikte
kıssalar Kur’an’ın yarısını oluşturmaktadır. (Şengül, a.g.e., ss. 26–27).
Mehmet Nuri Güler’e göre Kur’an’da kıssalarla alakalı ayetlerin sayısı
1651’dir ve bu yaklaşık olarak Kur’an’ın dörtte birine tekabül etmektedir.
(Mehmet Nuri Güler, “Kıssa ve Hukuk,” IV. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, Ankara: Fecr Yayınevi, 1998, s. 114)
3 Hüseyin b. Muhammed Rağıb el-Isfahânî, Müfredâtu Elfâzi’l-Kur’ân, Şam:
Dâru’l-Kalem, 2002, k-s-s maddesi; Ebul-Fazl Cemâluddîn Muhammed b.
Mükerrem İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, Beyrut: Daru'l-Kütübi'l-İlmiyye,
2009, k-s-s maddesi; Muhammed b. Ya‘kûb Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsu’l-Muhît,
Beyrut: y.y, 2005, k-s-s maddesi; Muhammed b. Ebî Bekir b. Abdilkâdir erRâzî, Muhtâru’s-Sıhâh, Beyrut: el-Mektebetü’l-Asriyye, 1997, k-s-s maddesi.
2
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
Ahmet YAZICI
mek3 anlamlarına gelen kıssa kelimesi, bir kimseye
yahut bir şeye ait hadiselerin adım adım takip edilerek anlatılması veya bu niteliği taşıyan olayın
ifade edilmesidir.
Kelimenin etimolojik anlamı, kıssada anlatılan
olayın önemli, doğru ve gerçekçi olması niteliklerini ön plana çıkarmaktadır. Kıssanın hikâyeden
farkı da bu nitelikleri ihtiva etmesi dolayısıyladır.
Çünkü asıl anlamı “nakil” olan hikâye; gerçekçi,
hayalî, önemli-önemsiz her tür olayı kapsar.
Kur’an’da yer alan kıssaların hikâye olarak adlandırılmaması da bu ayrıma dayanır. Zira Kur’an kıssaları ibret alınacak olan, tarihî doğruluk ve
gerçeklik niteliği taşıyan olaylardır.4
Kur’an Kıssaları denilince akla ilk olarak geçmiş Peygamberler ve ümmetleri hakkında anlatılanlar gelmektedir. Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de kıssa
formatında anlatılan bir kısım olayları da kıssa olarak değerlendirmek mümkündür. Bu açıdan yaklaştığımızda muhtevaları ve gerçekleşme zamanları
itibariyle Kur’an’daki kıssaları ikiye ayırabiliriz.
1. TARİHÎ KISSALAR
Âdem’in yaratılışı ve dünyaya inişi, İblis, Habil ve
Kabil kardeşler, Nûh Tufanı, Hûd ve Ad kavminin
başına gelenler, Salih ve Semud kavminin başına
gelenler, Lût kavminin tuttuğu sapık yol, İbrahim’in tevhid mücadelesi, İsmâil’in teslimiyeti,
İshak, Ya’kub ve Yûsuf kıssası, Hz. Şu’ayb, Mûsâ ve
kardeşi Harun’un firavunla mücadelesi ve İsrailoğulları, Musa ile Hızır kıssası, Dâvûd, Süleyman ve
Belkıs, Eyyûb’ün sabrı ve tevekkülü, Yûnus’un tevbesi, Zekeriyyâ, Yahya, Meryem ve Îsâ, hakkında
anlatılanlar Kuranda ifade edilen tarihî kıssalardır.
Bunlardan özellikle Yûsuf, Âdem, Mûsâ ve İsa’ya
ait olanlar Kur’an’da geniş yer tutarlar.
2. KUR’AN’IN NÜZULÜ SIRASINDA
MEYDANA GELEN OLAYLAR:
Kur’an’da bahsi geçen bazı olaylar kıssa formatında
anlatılmıştır: İsrâ, Hicret, Ahzâb, Bedir, Uhud,
Hendek, Huneyn, Hamrâü’l-esed, Tebük seferi,
Bey’atü’r-Rıdvân ve Hudeybiye Antlaşması gibi.5
İdris Şengül, “Kıssa”, İslam Ansiklopedisi, c. XXV, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, Ankara, 2002, ss. 498–499.
5 Şengül, a.g.md, s. 499.
4
107
Ahmet YAZICI
Muhtevaları açısından iki kısımda değerlendirdiğimiz kıssaların Kur’an’ın nüzulü esnasında meydana gelenlerinin gerçek olduğunda herhangi bir görüş ayrılığı söz konusu değildir. Ancak
tarihî kıssalar diye nitelendirdiğimiz, geçmiş milletler ve Peygamberlerin hallerinden bahseden
Kur’an kıssalarının tarihen gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda farklı görüşler ortaya konulmuştur.
Bize göre Kur’an’da yer alan tarihsel kıssaların
hepsi tarihsel bir ortamda ve gerçek şahıslar etrafında cereyan etmiştir. İleride de beyan edeceğimiz
üzere bizzat vahiy bunu tespit etmektedir. Ancak
Kur’an kıssalarındaki vurgunun tarihsel ortam ve
kişilerden ziyade ibret ve öğüt odaklı olması, son
zamanlarda, kıssalarının asıl amacının insanları hidayete erdirmek olduğu, bu nedenle tarihsel olarak
gerçek olmalarının zorunlu olmadığı görüşünün
ortaya atılmasına sebep olmuştur. Çalışmamızın bu
kısmında Mısırlı araştırmacı Muhammed Ahmed
Halefullah tarafından temellendirilip savunulan ve
Müslümanların gündeminin önemli tartışma konularından biri olan bu konu hakkında bilgi vermek istiyoruz.
KISSALARDA GERÇEKLİK PROBLEMİ:
HALEFULLAH, BULTMANN VE
DEMİTOLOJİZASYON
Dini tebliğ açısından önemli bir fonksiyon icra
eden geçmiş ümmetlere dair kıssa anlatımı, ilk defa
Kur’an’da kullanılan bir uslüp değildir. Tevrat ve
İncil’de de bu anlatım türü mevcuttur. Ancak aralarında hem zaman hem de mevsukiyet açısından
bariz farklar bulunan Kur’an ile Tevrat ve İncillerin, ihtiva ettiği kıssalarda da esaslı farklar mevcuttur. Örneğin Kitab-ı Mukaddes kıssalarında
mitolojik tasvirler ve tarihi bilgiler oldukça fazla
yer tutarken, Kur’an kıssalarında kıssanın mahiyeti
ile alakalı kâfi miktarda bilgi verilip temel amaç
olan ibret ve hidayet vurgusu ön planda tutulmuştur. Kitab-ı Mukaddes kıssalarında bunaltıcı tekrarlara ve çelişkili ifadelere çokça rastlanırken
Kur’an kıssaları için böyle bir durum söz konusu
108
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
değildir.6 Her ne kadar Kur’an kıssalarının bazı yerlerde tekraren anlatımı varsa da bunun salt bir tekrar değil, bağlam açısından kıssanın farklı bir
boyutuna vurgu olduğu anlaşılmaktadır.7
Semavi kitaplarda yer alan kıssa anlatımlarının, güncel bir şekilde yorumlanıp muhataplara aktarılması ve onlarda zihni ve ameli değişimler
gerçekleştirmesi, ilahi mesajın amaçları açısından
önem arz etmektedir. Bu vesileyle gerek Kur’an
müfessirleri gerekse Musevi ve Hıristiyan teologlar bu amacın gerçekleşmesi noktasında hummalı
bir gayretin içerisinde olmuşlardır. Ancak Kur’an
ve Kitab-ı Mukaddes kıssaları arasında esasta farlılıkların olması, bu gayretin farklı mecralarda gerçekleşmesine sebep olmuştur.
Örneğin Kitab-ı Mukaddes’in muhtevasında
mitolojilerin8 varlığı yadsınamaz bir gerçektir. Bu
durumun farkında olan Hıristiyan teologlar, erken
dönemlerden itibaren metafizik âleme hitap eden
bu unsurların nasıl anlaşılması gerektiği noktasında
farklı yorum metodolojileri geliştirmişlerdir.9
Kitab-ı Mukaddes yorumunda alegorizm (remiz ve
kinayeli anlatım) ve sembolizmi (simgesel ve mecazi anlatım) ön plana çıkaran İskenderiye ekolü
ile literalizm ve tarihsel yorumu benimseyen Antakya ekolü erken dönem yorumculuğunda iki
önemli merkez konumundadır.10
Kur’an kıssaları ile Kitab-ı Mukaddes kıssalarına karşılaştırmalı yaklaşım
için bkz: Yaşar Kurt, Kur’an ile Tevrat’ın Kıssalar Yönünden Mukayesesi,
Samsun 1991, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi); Mustafa Ünver, “Yusuf Kıssası Açısından Ahd-i Atîk ve Kur’an-ı Kerîm’e Karşılaştırmalı Bir Bakış,”
Diyanet İlmi Dergi, 37, 2, 2001, ss. 73–108; Kemal Polat, “Lût Kıssasına Kitabı Mukaddes ve Kur’ân Perspektifinden Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım,” Atatürk
Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, 24, 2005, ss. 147–165.
7
Kur’an kıssaları ile Tevrat ve İncil kıssaları arasındaki zaman farkını ve mevsukiyet olgusunu göz önünde bulundurmadan Tevrat ve İncil kıssalarını
referans alarak Kur’an kıssaları hakkında yorum yapmak isabetli bir yaklaşım
tarzı değildir. Bu konuda ayrıntılı bilgi için bkz: Şinasi Gündüz, “Kur’an Kıssalarının Kaynağı Eski Ahit mi? Yapı, Muhteva ve Kaynak Açısından Torah
Kıssaları,” IV. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, Ankara: Fecr Yayınevi,
1998, ss. 41–75.
8
Yunancada söz, öykü anlamına gelen mitos (mythos), ilkel insan topluluklarının evreni, yeryüzünü ve tabiat olaylarını kişileştirerek yorumlama ve
henüz sırrını çözemedikleri yaşamla ilgili her türlü oluşumu anlamlı bir
biçimde açıklama gereksiniminden doğmuş öykülerdir. Eski çağ insanlarında
doğa güçlerinin fizik ve etik etkilerini yansıtan mitoslar, dinlerin de
başlangıcıdırlar. İlkel insanın fizik atılımlarına ek olarak metafizik ve
psikolojik davranış ile yer yer tarihsel ve sosyolojik unsurları da içerirler.
(Gülgün Köroğlu, http://turkinst.org/tr/dosyalar/mitoloji/index.htm)
9
Kitab-ı Mukaddes tenkitleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: Sadık Kılıç,
Mitoloji, Kitab-ı Mukaddes ve Kur’an’ı Kerim, İzmir: Nil Yayınları, 1993, ss.
86–94; Şehmus Demir, Mitoloji, Kur’an Kıssaları ve Tarihi Gerçeklik, İstanbul: Beyan Yayınları, 2003, ss. 41–53; Gündüz, a.g.m., ss. 57–60.
10
Gündüz, a.g.m., s. 44.
6
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
Aydınlanma dönemine gelince, pozitivist rasyonalist bir dünya görüşü etrafında şekillenen batı
toplumunda Kitab-ı Mukaddes tenkidi, öncesine
kıyasla giderek artan bir ivme kazanmıştır. Tarihsellik, hermenötik ve demitolojizasyon gibi yeni
tenkit ve yorumlama metodlarının da literatüre
girdiği bu hareketli ortam, neticede Hıristiyanlığın
en üst kurulu nazarında ma’kes bulmuş ve II. Vatikan Konsili’nde (1962-1965) “Eski Ahit metinlerinde otantik olmayan bazı unsurların yer almış
olabileceğinin” belirtilmesi ihtiyacı hâsıl olmuştur.11
Batıda dinsel metinlere karşı oluşan tepkisellik
karşısında Hıristiyan teologlar, modern batı aklı ile
çelişen dinsel metinleri yeniden inanç objesi haline
getirmenin gayreti içerisinde olmuşlar ve bu
amaçla farklı yorum metodolojileri geliştirmişlerdir. Bu noktada Alman Teolog Bultmann (ö. 1976)12
tarafından geliştirilen demitolojizasyon metodu,
hem Batı hem de İslam dünyasına etkileri açısından önem arz etmektedir.
Batı dünyasında Yeni Ahit eleştirmeni olarak
büyük bir üne sahip olan Rudolf Bultmann,13 1941
yılında yayınladığı “New Testament and Mythology” adlı makale ile Hıristiyan ilahiyatında yeni
bir tartışmanın muharriki olmuştur. Bultmann,
makalesinde İncil hakkında şu yargıda bulunmaktadır: 1. İncil her zaman olduğu gibi bugün de otantiktir yani orijinal ve gerçektir; 2. İncil’de karakter
bakımından mitolojik, modern insanın asla benimsemeyeceği ve özel olarak Hıristiyanlıkla da ilgisi
bulunmayan ilk yüzyılın dünya görüşü yer almaktadır.14
İşte Demitolojizasyon-Entmythologisierungdemythologization tekniği, Bultmann’ın ikinci yargıyı birincisiyle uzlaştırma çabasının sonucunda
ortaya çıkmıştır.
11 Maurice Bucaille, Tevrat, İnciller, Kur’an’ı Kerim ve Bilim, Çev. Suat
Yıldırım, İzmir: Işık Yayınları, 2005, ss. 84–85.
12
Alman İlahiyatının önemli simalarından biri olan Rudolf Bultmann 1884
yılında Almanya’nın Wiefelste şehrinde dünyaya gelmiştir. Öğrenciliğinin
ardından çeşitli üniversitelerde öğretim üyeliği yapan Bultmann, demitolojizasyon tekniği ile adından oldukça söz ettirmiştir. 1976’da Marburg’ta
ölmüştür. (Bultmann’ın hayatı hakkında geniş bilgi için bkz: Ian Henderson,
“Rudolf Bultmann,” Çev: Mehmet Dağ, AÜİFD, 1987, c. XXIX, ss. 145–158.)
13
Ian Henderson, a.g.m., s. 171.
14
Ian Henderson, a.g.m., ss. 169–170.
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
Ahmet YAZICI
Demitolojizasyon tekniğini geliştirirken İncilin otantikliğinden asla taviz vermeyen Bultmann,
zaruri olarak İncillerde mitolojinin varlığını kabul
etmek zorunda kalmıştır. Ancak o, mitolojiler karşısında ayıklayıcı ve reddedici bir tepki yerine onlarda daha derin bir boyut görmeye çalışır. Bu
bağlamda mitolojiyi aşkınlığın insan yaşamına girişi
şeklinde tarif ederek, tarihsel gerçekliği olan olaylar şeklinde değerlendirilmelerinin yanlışlığına
vurgu yapar. Ona göre mitolojiler kendi sınırlı çerçeveleri içinde düşünülmemesi gereken, literal anlamından ziyade bize ilettikleri mesajın kavranması
gereken tasvirlerdir.15 İşte Bultmann’ın teolojisinde
mitolojiden arındırma anlamına gelen demitolojizasyon bu açıdan kritik bir öneme sahiptir. Kesinlikle metinlerde ayıklama yapmayı amaçlamayan
demitolojizasyon, aşkın varlık alanının çözümlenebilecek şifreleri gibi kabul edilen mitolojik tasvir ve anlatımların dünyanın modern görünümü
ölçü alınarak anlaşılmasında bir netleştirici işlevi
görmektedir.16
Şüphesiz demitolojizasyon tekniği isim olarak
ilk defa Bultmann tarafından kullanılmakla birlikte, özü itibarıyla daha eskilere gitmektedir. Nitekim bu durumu bizzat Bultmann da dile getirmiş,
“Existence and Faith” adlı eserinde Pavlus ve Yuhanna’nın demitolojizasyonu kullandıklarını ima
eden ifadeler kullanmıştır.17 Yine İskenderiye ekolünün en önemli temsilcisi olan Origen, başta İnciller olmak üzere kutsal kitaplarda, dinsel mesaj
açısından gerçek olmakla birlikte, tarihsel açıdan
gerçek olmayan bazı kıssaların olabileceğini, bunların tarihsellik ifade eden yönlerinden ziyade gerçek anlamlarını (mesajlarını) kavramanın önemli
olduğunu savunarak demitolojizasyon tekniğini
uygulamıştır.18
İslam tarihini incelediğimizde gerek Kur’an-ı
Kerim’in tamamı gerek bir cüzü ve gerekse de kıssalar hakkında batıda geliştiği şekliyle herhangi bir
tenkit metoduna rastlanmamaktadır. Bunun sebepleri arasında Kur’an’ın subut ve vurud açısın-
Kılıç, a.g.e., ss. 94–95.
Kılıç, a.g.e., s. 96.
Bkz. Bultmann, Existence and Faith, çev. S. Odgen, London, 1973, s. 234.
18
Gündüz, a.g.m., s. 59.
15
16
17
109
Ahmet YAZICI
dan otantik yani orijinal/gerçek olması ve mitolojik
unsurlardan ari olması gösterilebilir. Ancak Batıda
Kitab-ı Mukaddes üzerine geliştirilen tenkit metodlarının 19. ve 20. yüzyıllarda oryantalistler tarafından
Kur’an
üzerinde
uygulanmaya
çalışılması19 bu minvalde bazı görüşlerin serdedilmesine sebep olmuştur.
Mesela kıssalar konusunda doktora tezi hazırlayan Halefullah’ın batı menşeli edebi metot üzere
bir okuma yapması ve neticede oryantalistlerin görüşlerinden etkilenerek Kur’an’da yer alan bazı kıssaların gerçek olmayabileceği şeklinde cumhura
muhalif bir görüş serdetmesi burada zikredilebilir.
İslam tarihini incelediğimizde kıssaların gerçekte yaşanmamış olduğuna dair bir görüşe rastlamamaktayız. İlk defa 1947 yılında Muhammed
Ahmed Halefullah tarafından hazırlanan el-Fennu’l-Kasâsîyyu fi’l-Kur’ani’l-Kerîm adlı tezde bu
minvalde bir görüş sarih20 bir şekilde dillendirilmiştir. Tabi böyle uç bir görüşü ortaya koyan müellif ciddi anlamda tepki almış ve eleştirilmiştir.21
Çalışmamızdaki amacımız Halefullah eleştirisi olmadığı için bu eleştirilere temas etmeyeceğiz.22
Ancak kendisinin de bizzat kitabının önsözünde
belirttiği gibi onu bu anlayışa sevk eden unsurlar
üzerinde durmak istiyoruz.
Halefullah, Türkçeye de tercüme edilen23 eserinin girişinde kendisini kıssalar konusunu araştırmaya iten sebepleri zikretmiş ve araştırma
esnasında takip ettiği metot hakkında bilgiler vermiştir. Özetle onu böyle bir araştırmaya sevk eden
ve neticede Kur’an’da mitoloji olduğu kanaatine
götüren amiller şunlardır:
1. Din ve tefsir bilginlerinin Kur’an kıssalarına
Gündüz, a.g.m., s. 44.
Bu ifade kasıtlı ve bilinçli bir kullanımın ürünüdür. Çünkü Halefullah, eserinin birçok yerinde Muhammed Abduh’un ve Muhammed İkbal’in kendisinden önce bu meyanda yorumlarda bulunduğunu zikretmektedir.
21
Muhammed Ahmed Halefullah’ın Kur’an kıssalarının tarihen vuku bulmadığını ihtiva eden bu tezi jüri tarafından hem usûl hem de muhteva açısından reddedilmiş, danışman Emin el-Hûlî’nin lisansüstü programları elinden
alınmış, Muhammed Ahmed Halefullah ise üniversiteden uzaklaştırılmıştır.
Daha sonra görüşlerini biraz yumuşatan Halefullah, Nâsır döneminde eserini
basabilmiştir. Eserin orjinal adı “el-Fennu’l-Kasâsîyyu fi’l-Kur’ani’lKerîm”dir.
22
Halefullah’ın görüşünün eleştirisi ve kıssaların gerçekliğinin zarureti
hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: İdris Şengül, “Kur’an Kıssalarının Tarihi
Değeri”, IV. Kur’an Haftası Kur’an Sempozyumu, Ankara: Fecr Yayınevi,
1998, ss. 174–183.
19
20
110
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
“dini” veya “edebi” metinler olarak değil de “tarihsel” belgeler olarak yaklaşmaları.
2. Kur’an-ı Kerim’deki kıssa bütünlüğünün
peygamberlerin kişiliklerine değil de dini konular
ile kıssaların sosyal ve ahlaki hedeflerine bağlı olması.
3. Kur’an’ın –önemsiz birkaç durum istisna
edilirse- kıssalarda tarihsel verilere yönelmeyip tarihsel unsurları zaman ve mekândan müphem kılması.
4. Âlimlerin kıssalardaki olaylar ve şahıslar
gibi tarihsel metinler üzerinde yoğunlaşıp kıssaların olağanüstü edebi bir tasvir ile anlatıldığı gerçeğini göz ardı etmeleri.
5. Kur’an’ın üslûbundan, kıssaların bina edildiği terkip ve sanatları kavramaktan ve nitekim
Kur’an’daki kıssa öğelerini anlamaktan bihaber
olan oryantalistlerin, Kur’an-ı Hz. Muhammed’e
başkasının öğrettiği, Kur’an’da tarihsel yönden hatalar bulunduğu gibi görüşler serdetmeleri.24
Zikrettiğimiz maddeler muvacehesinde,
Kur’an’daki kıssaları usulcülerin, dilci ve edebiyatçıların yöntemine göre ele alarak incelemeye çalışacağını ifade eden müellif, bu şekilde kıssalar
hakkındaki düğümlerin çözüleceğini, problemlerin
ortadan kalkacağını, dinsiz ve misyonerlerin sızdığı
bu kapının bir daha açılmamak üzere kapanacağını
umut ettiğini belirtmektedir.25
Bu bağlamda müellif, çalışmasında Kur’ân’daki
kıssaları “tarihsel kıssalar”, “dramatik/temsîlî kıssalar” ve “mitolojik/ustûrî kıssalar” olmak üzere üç
kısma ayırır:
1. TARİHSEL KISSALAR
Hûd, Nûh, Lût, Musa gibi kıssaları “tarihsel kıssalar” bağlamında değerlendiren müellif, bu kıssaların tarihen vuku bulduklarını, ancak Kur’an’da
muhatabın duygularını etkileyecek bir edebi ya da
duygusal esasa göre düzenlendiklerini ifade eder.26
Kur’ân’da Anlatım Sanatı: el-Fennu’l-Kasâsî, Çev: Şaban Karataş, Ankara:
Ankara Okulu Yayınları, 2002.
24
Muhammed Ahmed Halefullah, el-Fennu’l-Kasâsîyyu fi’l-Kur’ani’l-Kerîm,
Beyrut: Sina̒ li’n-Neşr, 1999, ss. 36–37.
25
Halefullah, a.g.e., s. 37.
26
Halefullah, a.g.e., s. 186.
23
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
2. DRAMATİK/TEMSİLİ KISSALAR
Müellif bu tür kıssaların, tarihsel karakter ve gerçeklik özelliklerini göremediğimiz kıssalar olmakla
birlikte, gerçek olmayan bir kahraman etrafında
dönen olayları veya gerçek olan bir kahraman etrafında dönen gerçek olmayan olayları yansıtabileceğini söylemektedir. Hz. Davud’un huzurunda
davalaşan iki kişinin kıssasını, Yasin 13-27. ayetlerde geçen şehir halkına gönderilen elçilerin kıssasını, Bakara 259’da anlatılan çatıları çökmüş bir
kasabaya uğrayan kişinin kıssasını, Hz. İbrahim’in
Allah’tan ölüleri nasıl dirilttiğini görmeyi murat ettiği kıssayı, Habil-Kabil ve Adem-İblis kıssasını bu
bağlamda değerlendiren müellif, Kur’an’da bu tür
temsili kıssaların yer almasını ise doğal muhatap
olan Arapların dil/edebiyatlarında kurgusal anlatım tarzına olan ihtiyaç olarak açıklar.27
3. MİTOLOJİK/USTÛRÎ KISSALAR
Kur’an’da mitoloji bulunmasını sakıncalı görmediğini ve bunun da Kur’an ayetlerine muhalif olmadığını belirten müellif, bu yargısına mitolojiyle
ilişkilendirdiği “esâtîr” kelimesinin geçtiği dokuz
ayetin28 tahlilini yaparak ulaşmaktadır. Bu ayetlerin
hepsinin Mekkî olduğunu, Kur’an’a “esâtîr” diyenlerin çoğunluğunun öldükten sonra dirilmeyi ve ahiret hayatını kabul etmeyen müşrikler olduğunu ve
bu söylediklerine samimi olarak inandıklarını kaydeden müellif buradan şu sonuca varmaktadır: Daha
önce herhangi bir ilahi kültüre muhatap olmayan
Mekkeli müşriklerin Kur’an’a karşı çıkışlarının sebebi, Kur’an’da mitoloji olduğuna ve dolayısıyla Hz.
Muhammed tarafından uydurulduğuna dair derin
kuşkularıydı. Medeni ayetlerde “esâtîr” kavramının
kullanılmaması da bu varsayımı doğrulamaktadır.
Çünkü Ehl-i Kitap kültüründen etkilenen Medineliler, eski kitaplardaki mitolojik unsurlara yabancı
değillerdi ve dolayısıyla böyle bir itiraz vuku bulmamıştı. Diğer yandan “esâtîr” kavramının geçtiği
ayetler incelendiğinde, Kur’an’ın kendisi, muhtevasında mitoloji olmadığını nefyetmemiş, bilakis bu
mitolojinin Allah’a değil de Hz. Muhammed’e ait olduğu isnadını reddetmiştir.29
Halefullah, a.g.e., ss. 186–198.
En‘âm 6/25; Enfâl 8/31; Nahl 16/24; Mü’minûn 23/83; Furkan 25/5; Neml
27/68; Ahkâf 46/17; Kalem 68/15; Mutaffifîn 83/13.
29
Halefullah, a.g.e., ss. 198–209.
27
28
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
Ahmet YAZICI
Halefullah’ın mitolojik/ustûrî kıssalar hakkında verdiği bilgiler ve yaptığı tahliller hakkında
bazı tetkiklerde bulunmak istiyoruz. Öncelikle esâtîrkavramının geçtiği ayetlerin hepsi Halefullah’ın
da belirttiği gibi Mekke’de inmiştir. Aynı şekilde
Medine döneminde Kur’an’da esatir yer aldığına
dair bir itiraz da söz konusu değildir. Dolayısıyla
Kur’an hakkında esatir ithamında bulunanların sadece Mekkeli müşrikler olduğu doğrudur. Buraya
kadar müellifle aynı kanaati paylaşmaktayız. Ancak
bu aşamadan sonra görüş ayrılığımız ortaya çıkmaktadır. Şöyle ki müellif, ahirete inanmayan ve
daha önce herhangi bir ilahi kültüre muhatap olmayan müşriklerin bu iddialarında samimi olduklarını, bu sebeple böyle bir ithama kalkıştıklarını,
medenî ayetlerde “esâtîr” kavramının yer almamasının da onların bu varsayımını doğruladığını iddia
etmektedir. Halefullah’ın varsayımlara dayanan bu
iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü atalarının
dinine körü körüne bağlı olan ve İslam’ı kabule yanaşmayan Mekkeli müşriklerin Kur’an karşısındaki
acziyetlerini bertaraf etmek için takip ettikleri metotlar esatir ithamıyla sınırlı değildir. Allah Resulü’nü mecnun,30 iftiracı,31 sâhir,32 şair33 gibi
ithamlarla karalamaya çalışan Mekkeli müşrikler
Kur’an’ı da iftira, sihir, esatir, şiir gibi vasıflarla muattal kılmaya çalışmışlardır. Bu olguyu görmezden
gelerek Halefullah’ın kanaatini değerlendirmek
ciddi yanlışları beraberinde getirecektir. Diğer yandan medenî ayetlerde “esâtîr” kavramının yer almamasından hareketle çıkarımlarda bulunmak,
nuzül ortamının şartlarını bütünüyle göz ardı etmektir. Yine Kur’an’ın kendisinin muhtevasında
mitoloji olmadığını nefyetmediğini, bilakis bu mitolojinin Allah’a değil de Hz. Muhammed’e ait olduğu isnadını reddettiğini söylemek de Kur’an’ın
bütünlüğünü ve Hz. Peygamberin keyfiyetini göz
ardı eden maksatlı ve aşırı bir yorumdur.
Tahlil ve tenkidinde bulunmuş olduğumuz çıkarımlarla Kur’an’da mitoloji olabileceği kanaatine
ulaşan Halefullah, vardığı neticenin pratik faydası
sadedinde şunları söylemektedir:
Kalem, 68/2.
Hûd, 11/13.
32 Yunus, 10/12.
33 Yâsin, 36/69.
30
31
111
Ahmet YAZICI
“Eğer müşrikler Kur’an’da “esâtîr” var demişlerse, biz de deriz ki, bunun Kur’an’a bir zararı yoktur. Asıl zarar siz muhataplaradır. Çünkü Kur’an’ın
maksatlarını anlayamadınız ve bu yolda yürümekten geri kaldınız. Oryantalistler, Kehf süresindeki
Ashab-ı Kehf ve Musa kıssalarının bazı mitolojiler
üzerine kurulduğunu söylemişlerse34 biz de bunun
Kur’an’a bir zararı olmadığını, çünkü bu
yol(usul)’un evrensel edebiyatın ve büyük dinlerin
(kutsal kitapların)’ın yolu olduğunu, Yüce Kitabımızın bu alanda bir çizgi çizmiş olmasının, birtakım kurallar koymasının ve bu konuda emsallerini
geride bırakmış olmasının bizim için övünç kaynağı olduğunu söyleriz”35
Halefullah’ın görüşü hakkında verdiğimiz bu
malumattan sonra denilebilir ki, Müellifin, kıssalar
hakkındaki düğümleri çözmek ve problemleri ortadan kaldırmak amacıyla başladığı bu çalışma, hedeflenen neticeyi vermemiştir.36 Halefullah’ın
vardığı sonuç da cevaptan ziyade, karşı tarafın iddiasını kabul etmek olmuştur. Ancak bu durum
Halefullah’ın çalışmasında takip ettiği metodun zaruri bir sonucudur. Çünkü birilerine cevap vermek
amacıyla kaleme alınan bir çalışmada karşı tarafın
metoduyla hareket etmek, mağlubiyeti peşinen
kabul etmektir. Halefullah’ın Kur’an’da mitoloji
vardır şeklinde ulaştığı sonuç da bu durumu teyid
etmektedir. Onun kıssa uslübunun Kur’an’da diğer
ilahi kitaplardan daha üst düzeyde kullanıldığını
söyleyerek galip edası takınması da bu gerçeği değiştirmemektedir.
Halefullah’ın böyle bir kanaate varmasının
arka planında oryantalizmin37 etkili olduğunu söylemek mümkündür. Özellikle Kitab-ı Mukaddes’e
34 Dairetu’l-Mearifi’l-İslamiyye Ansiklopedisinin Ashab-ı Kehf ve İlyas maddelerine bakınız. (Bu dipnot Halefullah’a aittir.)
35 Halefullah, a.g.e., ss. 209.
36 Halefullah’ı böyle bir görüşe götüren temel faktör, kıssalara edebi açıdan
yaklaşmasıdır. Müellifin eserinde takip ettiği edebi metot ise batılıların kutsal metinlere uyguladıkları edebi metot ile ayniyet arz etmektedir. Müellifin
kendisi de eserinin giriş kısmında bizzat bu hususa temas etmektedir. (Halefullah, a.g.e., s. 37–39.)
37
Din, dil, bilim, düşünce, sanat, tarih gibi alanlarda Doğu dünyasını inceleyen ve Doğu hakkında değer yargıları üreten batı kaynaklı kurumsal
faaliyetlerin genel adı olan oryantalizm, akademik bir disiplin olarak oluşumunu 19. yüzyılda tamamlamıştır. Bu alanda çalışan akademisyenlere oryantalist denilir. Ülkemizde, oryantalistler için şarkiyatçı ve müsteşrik kelimeleri
de kullanılmaktadır. (Yücel Bulut, “Oryantalizm”, Türkiye Diyanet Vakfı
İslam Ansiklopedisi, c. XXXIII, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul,
2007, s. 428.)
112
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
yönelik tahlil ve tenkit metotlarının, oryantalistler
vasıtasıyla 18. ve 19 yüzyıllarda yoğun bir şekilde
Kur’an üzerinde uygulanmaya çalışılması38 ve akabinde İslam tarihinin hiçbir döneminde tartışma
konusu dahi edilmeyen böyle bir iddianın ortaya
çıkması bu yargıyı desteklemektedir.
Halefullah’ın ve Bultmann’ın kıssaların tarihsel gerçekliğine yaklaşımlarına dair bilgilerden
sonra denebilir ki her iki müellif de esasta aynı şeyleri söylemektedir. Ancak her iki müellifin çıkış
noktalarında farklılık göze çarpmaktadır. Bultmann’ı demitolojizasyon tekniğini geliştirmeye
iten amil, mitolojilerle dolu İncilleri yeniden modern batılı insanın inanç objesi haline getirme çabasıdır. Dolayısıyla Bultmann’ın demitolojizasyonu
içsel bir olguya verilen tepkinin ifadesidir. Fakat
Halefullah için böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü Halefullah’ın çalışması, daha ziyade batıda revaç bulan edebi metoda göre Kur’an
kıssalarını ele almayı ve oryantalistlerin kıssalar
üzerinden Kur’an’a yönelttikleri eleştirilere cevap
vermeyi amaçlamaktadır. Bu nedenle de Halefullah’ın çıkış noktası Bultmann’a kıyasla dış unsurlara dayanmaktadır.
Modern dönemde kıssalar hakkında ortaya
konan bu görüşün (demitolojizasyon) şüphesiz Batı’da ve İslam dünyasında birçok yansımaları olmuştur. Biz de ülkemizde modern dönemde kaleme
alınan Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri adlı eserinde
Süleyman Ateş’in meseleye yaklaşımını irdelemek
istiyoruz.
SÜLEYMAN ATEŞ’İN39 KISSALARLA
İLGİLİ DEĞERLENDİRMELERİ
Ateş, tefsirinde Kur’an kıssalarına geniş yer ayırmıştır. Ona göre Kur’an kıssalarının asıl amacı, belli
bir toplumun hayat öyküsünü anlatmak değil, bilakis öteki peygamberlerin kavimlerinde bulunan
Gündüz, a.g.m., s. 44.
1933 yılında Elazığ’da dünyaya gelen Süleyman Ateş, 1960 yılında Ankara
Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun olmuştur. 1968 yılında doktor,
1973 yılında doçent ve 1979 yılında Profesör olan Ateş, bir dönem Diyanet
İşleri Başkanlığı da yapmıştır. Yurt dışında ve içinde farklı üniversitelerde
öğretim üyeliği yapan müellifin telif, tercüme ve sadeleştirme olmak üzere
yetmişe yakın eseri mevcuttur. (Ateş’in hayatı hakkında ayrıntılı bilgi için
bkz: Süleyman Ateş, Bir Ömür Böyle Geçti 1–2, İstanbul: Yeni ufuklar
Neşriyat, ts.)
38
39
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
Hz. sa kıssasının anlatıldı ı ayetlerin ardından gelen ve kıssanın gerçekli ini
bilinçli bir kullanım yoktur. Nitekim Ate’in kıssa kelimesinin geçti i ayetlere verdi i
Al-i mran suresinin 62. ayetine u manayı vermitir: “ te (Îsâ hakkındaki) gerçek
rden bunu anlamak mümkündür.
44
ATEŞ’İN176.
GÖRÜŞLERİ
KUR’AN
KISSALARI
Ahmet YAZICI
budur.”SÜLEYMAN
A’raf suresi
ayetiBAĞLAMINDA
“Bu kıssayı
anlat,
belki düünür(öüt alır)lar.”
Ate, Hz. sa kıssasının anlatıldı ı ayetlerin ardından gelen ve kıssanın gerçekli ini
“Biz,
kıssa3.tarzında
önüne kıssa
bu Kur’ân’ı
vahyetmekle sana kıssaların en
cüme edenolumsuz
müellif, vasıflarını,
Yusuf suresi
ayeti degözler
aynı ekilde
kelimesini
tercüme
ayan Al-i mran
62. ayetineisyan
u manayı
vermitir:
te (Îsâ anlatıyoruz.”
hakkındaki) gerçek
serip, suresinin
diğer peygamberlere
edenlerin
helak “ güzelini
eale yansıtmıtır:
“Biz,
bu Kur'ân'ı
vahyetmekle
sana kıssaların en güzelini
oldukları
gibisuresi
müşriklerin
de helak
olacaklarını
A’raf
176. ayeti
“Bu kıssayı
anlat, belki düünür(öüt
alır)lar.”
öykü)44 budur.”
Yusuf suresinin
111. ayetine Ateş’in verdiği
vurgulamaktır.40 Kıssalar hakkında verdiği bilgileri
”
“Elbette onların hikâyelemeal
ise
şu
şekildedir:
e tercüme sürekli
eden müellif,
Yusuf suresi 3. ayeti de aynı ekilde kıssa kelimesini tercüme
Tevrat metinleriyle mukayese eden Ateş,
rinde “Elbette
akıl sâhipleri
için ibret vardır. Bu (Kur’ân),
suresinin 111. ayetine Ate’in verdi i meal ise u ekildedir:
onların
yeri geldiğinde “Biz,
Tevrat’tan
uzun alıntılarda
bulun- sana kıssaların en güzelini
n meale yansıtmıtır:
bu Kur'ân'ı
vahyetmekle
uydurulacak bir söz değildir.” Bu ayet, Hz. Yusuf
41
muştur.için
de akıl sâhipleri
ibret vardır. Bu (Kur'ân), uydurulacakkıssasının
bir söz deildir.”
Bu
anlatıldığı Yusuf suresinin son ayetidir.
oruz.”
tefsirinde,
Kur’an’daki
kıssaların,
nüzul Ate
Ateşayetteki
ayetteki “
Yusuf kıssasınınAteş,
anlatıldı
ı Yusuf
suresinin
son ayetidir.
" kasasihim” ibaresini “hiYusuf suresinin
111.
ayetine
Ate’in
verdi
i
meal
“Elbette onların
döneminde halk arasında anlatılanlara uygunise
ol-u ekildedir:
kâye” kelimesiyle tercüme ederek, sure boyunca
” ibaresini “hikâye”
kelimesiyle
tercümeonların
ederek,
sure boyunca ayrıntılı bir ekilde
vurgular,
aksi takdirde
bilmedikayrıntılı
şekilde
anlatılan
erinde akılduğunu
sâhipleri
için ibret
vardır. Bu
(Kur'ân),
uydurulacak
birbirsöz
deildir.”
Bubu kıssayı hikâye olaleri olayları
yahut
bildiklerinin tersine
olan olayları
u kıssayı hikâye
olarak
nitelendirmitir.
Ate’in
Kasas suresi
25. ayete verdiAteş’in
i
rak nitelendirmiştir.
Kasas suresi 25. ayete
Hz. Yusuf kabul
kıssasının
anlatıldı ısavunur.
Yusuf 42suresinin
sonbeayetidir. Ate ayetteki “
"
etmeyeceklerini
Burada şunu
verdiği mealde de buna benzer bir kullanım mevbuna benzerlirtelim
bir kullanım
mevcuttur.
O,
Hz. Musa
ile Hz. u’ayb
arasında geçen
ki nüzulkelimesiyle
döneminde tercüme
Araplarınederek,
bildikleri
ihim” ibaresini “hikâye”
sure boyunca
ayrıntılı
birile
ekilde
cuttur. O,
Hz. Musa
Hz. Şu’ayb arasında geçen
kıssalar
büyük
ölçüde
Ehl-i
Kitap’tan
duydukları
haber veren ayete öyle mana vermektedir. “Derken o iki kızdan
biri utana
utanaayete şöyle mana vermekdiyalogları
haber veren
an bu kıssayı
hikâye olarak
nitelendirmitir.
Ate’inileKasas suresi 25. ayete verdi i
ile sınırlıydı.
Bu nedenle
Ateş, Kur’an kıssaları
tedir.
“Derken oücretini
iki kızdan biri utana utana yürüona geldi: nüzul
"Babam
seni
çaırıyor,
bizim
için
(hayvanları)
sulamanın
kıssalarının
büyük
öl- ile Hz.
de buna benzerdönemindeki
bir kullanımTevrat
mevcuttur.
O, Hz.
Musa
arasında
geçen
yereku’ayb
ona geldi:
“Babam
seni çağırıyor, bizim için
benzer olduklarını
savunur.
Günümüzdeki
edi. (Mûsâ),çüde
o (kızların
babaları)na
gelip (baından
geçen) (hayvanları)
hikâyeyi anlatınca
o:
sulamanın
ücretini verecek,” dedi.
gları haber Tevrat
veren ile
ayete
öyle mana vermektedir. “Derken o iki kızdan biri
utana utana
Kur’an kıssaları arasındaki büyük fark(Mûsâ),
o
(kızların
babaları)na
gelip (başından
zâlim kavimden kurtuldun" dedi.” Gerek ayetin mefhumundan gerek siyak ve
ları da"Babam
Tevrat’ın seni
Hz. Peygamber
rek ona geldi:
çaırıyor,döneminden
bizim için gü(hayvanları)
sulamanın
ücretini
geçen) hikâyeyi anlatınca o: “Korkma, o zâlim kakadar
tahrif edildiğini
ileri “
çok net birnümüze
ekilde gelinceye
gerçek oldu
u anlaılan
bu ayetteki
” kelimesini
Ate
Gerek ayetin mefhuvimden
kurtuldun”
dedi.” o:
k," dedi. (Mûsâ),
o
(kızların
babaları)na
gelip
(baından
geçen)
hikâyeyi
anlatınca
43
sürerek açıklamaya çalışır.
mundan gerek siyak ve sibakından çok net bir
kelimesi ile karılamıtır.
ma, o zâlim kavimden
kurtuldun"
dedi.” tahlilinde
Gerek ayetin
gerek
siyak anlaşılan
ve
Kıssa kelimesinin
etimolojik
kıssa- mefhumundan
şekilde gerçek
olduğu
bu ayetteki
-hikâye kavramlarının
kullanımı
konusunda
net“hikâye”
bir ayrımda bulunmayan Ate,
hikâye
ayrımını
vermiş
ve
“kıssa”
yerine
kelimesini
Ateş
yine
hikâye
kelimesi
dan çok net bir ekilde gerçek oldu u anlaılan bu ayetteki “
” kelimesini Ate
kavramının
kullanılmasının
uygun
olmadığını
söyıssaların tarihsel gerçekli i hakkında herhangi bir bilgi vermemektedir.
ile karşılamıştır. Ancak
kâye kelimesi
ile karılamıtır.
lemiştik.
Görebildiğimiz kadarıyla Ateş, tefsirinde
Kıssa-hikâye
kavramlarının
kullanımı konuazlar ve Kur’an-ı
Kerimden Cevaplar etimolojik
adlı eserinde kıssaların tarihsel
gerçekli
i
kıssa
ve hikâye kavramlarının
Kıssa-hikâye
kavramlarının
kullanımı konusundatahlillenet bir ayrımda
bulunmayan
Ate,
sunda net bir ayrımda bulunmayan Ateş, tefsirinde
rinden yola çıkılarak takip edilen bilinçli bir kullanları söylemektedir:
kıssaların
tarihsel gerçekliği
hakkında herhangi bir
de kıssaların
i hakkında
bir bilgi
vermemektedir.
Ancak
nım tarihsel
yoktur. gerçekli
Nitekim Ateş’in
kıssa herhangi
kelimesinin
Kur’an’ın irad etti i kıssalara o gün: “Bunlar, bir takım masallardan baka
bir vermemektedir.
ey de ildir”
bilgi
Ancak İslam’a İtirazlar ve
ayetlereKerimden
verdiği meallerden
a tirazlar geçtiği
ve Kur’an-ı
Cevaplarbunu
adlı anlamak
eserinde kıssaların
tarihsel gerçekli
i
Kur’an-ı
r olmutu. Bugün
de “Bunların tarihi hakikatlerle ilgisi yoktur, bunlar
ö ütKerimden
vermek Cevaplar adlı eserinde kıssalamümkündür.
rın tarihsel gerçekliği hakkında şunları söylemekda unları söylemektedir:
Ateş,zamanda
Hz. İsa kıssasının
anlatıldığı
ayetlerin ar-de savundu
, VI, 440–441. (Aynı
Ate, bu görüü
zzet Derveze’nin
unu nakleder. Ate,
tedir:
irad etti
i kıssalara
o gün:
“Bunlar, birvurgulayan
takım masallardan
baka bir ey de ildir”
5.) Kur’an’ın
dından
gelen
ve kıssanın
gerçekliğini
Kur’an’ın
ettiği kıssalara o gün: “Bunlar,
erisindeki
“öykü”
ifadesisuresinin
Ate’in
tefsirinde
i mealde
bulunmamaktadır.
Buöifade
Ate’in
iyenler olmutu.
Bugün
de
“Bunların
tarihiverdi
hakikatlerle
ilgisi
yoktur, bunlar
ütirad
vermek
Al-i İmran
62. ayetine
şu
manayı
vermişha sonra yayımlanan metinli mealinde yer almaktadır. (Süleyman 44Ate, bir
Kur’an’ı
Kerim
ve Yücebaşka bir şey değildir” ditakım
masallardan
tir: “İşte (Îsâ hakkındaki) gerçek kıssa (öykü)
ul:
Yeni VI,
Ufuklar
Neriyat, ts.)zamanda Ate, bu görüü zzet Derveze’nin yenler
olmuştu.
Bugün de
“Bunların tarihi hakiTefsir,
440–441.
de savundu
unu nakleder.
Ate,
budur.” (Aynı
A’raf suresi 176. ayeti “Bu kıssayı anlat,
V, 415.)
katlerle
ilgisi
yoktur,
bunlar
öğüt vermek
belki
düşünür(öğüt
alır)lar.”
şeklindeverdi
tercüme
eden bulunmamaktadır. Bu ifade Ate’in
tez içerisindeki
“öykü”
ifadesi Ate’in
tefsirinde
i mealde
maksadıyla söylenmiştir. Yoksa bunların vakıaya
müellif,
Yusufmetinli
suresimealinde
3. ayeti yer
de aynı
şekilde(Süleyman
kıssa
en daha sonra
yayımlanan
almaktadır.
Ate, Kur’an’ı Kerim ve Yüce
uyup uymadığına bakılmamıştır” şeklinde yorumstanbul: Yenikelimesini
Ufuklar Neriyat,
ts.) etmeden meale yansıtmıştır:
tercüme
Süleyman Ateş, “Kıssa”, Kur’an Ansiklopedisi, c. XI, ss. 414–415.
Ateş, Süleyman, Yüce Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, İstanbul: Yeni ufuklar
Neşriyat, 1988, III, 181–193, 361, 404; IV, 310, 385, 388, 413.
42
Ateş, Tefsir, V, 33.
43
Ateş, Tefsir, VI, 440–441. (Aynı zamanda Ateş, bu görüşü İzzet Derveze’nin
de savunduğunu nakleder. Ateş, Tefsir, IV, 415.)
44 Parantez içerisindeki “öykü” ifadesi Ateş’in tefsirinde verdiği mealde bulunmamaktadır. Bu ifade Ateş’in tefsirinden daha sonra yayımlanan metinli
mealinde yer almaktadır. (Süleyman Ateş, Kur’an’ı Kerim ve Yüce Meali, İstanbul: Yeni Ufuklar Neşriyat, ts.)
40
41
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
layanlar da var. Bu demektir ki Hz. Peygamber çevresinden duyup da şuuraltında yerleşen olayları
anlatmıştır. Ne duymuşsa, o duyduklarını kendi uslubu içerisinde ifade etmiştir. Bir takım aydınlarımızın da kafasına takılan bu düşünce, esas itibarıyla
Caetani, Goldziher, v.s. gibi müsteşriklerin fikridir.
Ve bu düşünce herhalde vahyi kavrayamamaktan
doğuyor.
113
Ahmet YAZICI
Kur’an’ın her harfi, her kelimesi lafzıyla, manasıyla kâmilen Allah sözüdür. Allah’ın yanlış bilgi
vermesine imkân ve ihtimal yoktur. O baştanbaşa
hakikat doludur.45
Ateş’in bu ifadelerinden onun kıssaların gerçekliği noktasında klasik müfessirler tarafından benimsenen anlayışı kabul ettiğini söyleyebiliriz.
Özellikle karşıt görüş sahiplerini isim vererek zikretmesi ve onları bu anlayışa götüren etkenden
bahsetmesi, onun bu konuda bir rezervi olduğunu
da ortaya koymaktadır. Ancak Ateş’in tefsirinde
kıssaların tarihsel gerçekliği hakkında yaptığı yorumların yukarıda zikredilen görüşü ile tam bir
uyum içerisinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu meyanda onun şu ifadeleri oldukça dikkat çekicidir.
“Unutmamak gerekir ki, bu hikâye (Hz. İbrahim kıssası), orijinal Kur’an vahyi değil, ibret için,
bilinen bir kıssanın vahyen anlatılmasıdır. Bu tür
anlatımlarda önemli olan, hikâyenin tarihi vukuundan ziyade, Peygamber zamanında yayılmış ve
halkın vakıaya inanmış olmasıdır. İşte Kur’an-ı
Kerîm, onların inandığı bir olayı anlatarak onları
ataları İbrahim’in tevhîd yoluna girmeye çağırmıştır. Eğer Kur’an, İbrahim kıssasını, onların bildiğinden başka türlü anlatsa, mesela Ka’be’yi
İbrahim’in yapmadığını söyleseydi, çok büyük itirazlar olurdu. Hele bilhassa o zaman Medine ve civarında yaşayan Yahudiler de İbrahim’in Mekke’ye
geldiğini söylüyorlardı. Bu hikâye böyle yerleşmiş,
gerek Araplar, gerek Yahudiler o zaman bu inançta
birleşmişlerdi. Esasen itikada dayanan bir mesele
olmadığından Kur’an, kıssayı onların bildiği şekilde
anlatarak puta tapanları, İbrahim’in tevhid yoluna
çağırmıştır.”46
Ateş’in bu yorumlarından kıssaların tarihsel
gerçekliğini kabul ettiğini veya reddettiğini net bir
şekilde ortaya koymak mümkün gözükmemektedir. Ancak O’nun sürekli kıssaların Hz. Peygamber
zamanında yayılmış ve halkın vakıaya inanmış olmasının gerekliliğinden bahsetmesi, vahyin yerden
45 Ateş, İslam’a İtirazlar ve Kur’an-ı Kerimden Cevaplar, Yeni Ufuklar
Neşriyat, ts, 433-435. (Bu eser Ateş’in ilk kaleme aldığı eserlerdendir. 1960’lı
yıllarda kaleme alınan bu eser, 1988 yılında basılmaya başlanan tefsirinden
takriben otuz yıl öncesine tekabül etmektedir.)
46 Ateş, Tefsir, V, 33.
114
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
münbit olduğuna dair bir kuvvetli bir ima içermektedir. Aynı şekilde “Esasen itikada dayanan bir
mesele olmadığından Kur’an, kıssayı onların bildiği
şekilde anlatarak puta tapanları, İbrahim’in tevhid
yoluna çağırmıştır” türünden bir ifade kullanması
tek amacı halkı din konusunda aydınlatmak olan
bir tefsir için ciddi sakıncalar içermektedir. Diğer
yandan Ateş’in bir köşe yazısında, kendisine,
Kur’an’daki kıssalarla eski destanlar arasında benzerlik olduğu ve bunu nasıl anlamak gerektiği hakkında bir soru soran okuyucusuna verdiği şu cevap
onun bu meseledeki görüşünün çok net olmadığını
ortaya koymaktadır.
“Kur’ân’da anlatılan peygamber öyküleri, tarihi birer vaka olmaktan çok model hikâyelerle insanlara tevhidi anlatmak ve güzel ahlak yolunu
gösterme amacına yöneliktir. O öyküler birer tevhit sembolü, birer ahlak semineridir. Nuh Tufanı
da vardır. Belki bir tane değil, birçok tufan olmuştur. Hâlâ da olmuyor mu? Pekâlâ, birkaç yıl önce
Endonezya’daki tsunami olayı Nuh tufanından geri
mi kalır? Kur’ân’dan tufanın bölgesel olduğu anlaşılır. Bunun da garipsenecek veya efsaneye mal edilecek bir yanı yok.”47
Görüldüğü gibi Ateş, bu cevabında Kur’an kıssaları hakkında “öykü” kelimesini kullanmakta ve
kıssaları tarihsel gerçeklikten öte model hikâye olarak değerlendirmektedir. Müellifin burada kıssalar
hakkında kullandığı “model hikâye” tabiri, sözlükte, “aynısı yapılmak üzere örnek alınan şey”48
yani numune-i imtisal anlamına gelen model kelimesi ile, “olmuş veya olması mümkün olayları yazılı veya sözlü olarak anlatma, nakletme“49
anlamına gelen hikâye kelimesinden oluşan bir terkiptir. Bu terkip ise -Ateş’in kullandığı siyakta- tevhidi anlatmak ve güzel ahlak yolunu göstermek gibi
somut maksatları gerçekleştirmede kullanılan temsili anlatılar manasına gelmektedir ki bu, Kur’an
kıssaları için iddialı bir kullanımdır.
http://haber.gazetevatan.com/Haber/301676/1/Gundem-24.04.2010.
D. Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, İstanbul: Pınar yayınları, 2005,
s. 912.
49 Doğan, a.g.e., s. 556.
47
48
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
SÜLEYMAN ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ BAĞLAMINDA KUR’AN KISSALARI
Ateş, kıssaların gerçekliği hakkındaki en net
ifadelerini, Firavun’un yakın adamlarından
Hâmân50 hakkında yaptığı yorumlarda serdetmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de altı âyette51 Firavun’la birlikte zikredilen Hâmân’ın Fars Kralı Ahaşveroşun
veziri olduğuna dair bilgiler Tevrat’ın Ester kitabında yer almaktadır.52 Bazı şarkiyatçılar, Ahd-i
Atîk’te anlatılan olayları ve şahısları gerçek kabul
ederek Kur’an’ın yanlış bilgi verdiğini ve Pers kralının veziri olan Hâmân’ı Firavun’un veziri olarak
göstermekle bu iki olayı ve dönemi birbirine karıştırdığını iddia etmektedirler.53 Ancak Mısır hiyeroglif yazısının çözülüp, eski Mısır yazıtlarında
“Hâmân” isminin bulunmasıyla oryantalistlerin bu
iddiası çürütülmüştür. Eski Mısır yazıtlarına dayanılarak hazırlanan “Yeni Krallıktaki Kişiler” sözlüğünde Hâmân’dan “Taş ocaklarında çalışanların
şefi” olarak bahsedilmektedir.54 Ateş’in bu konuya
temas ettiği Kasas süresinde ve Kur’an Ansiklopedisi adlı eserinin “Hâmân” maddesinde konuyla ilgili açıklamaları şu şekildedir:
“Ayette Hâmân’ın Fir’avn’ın veziri olarak gösterilmesi, bazı kimselerin itirazına neden olmuştur.
Çünkü Tevrat’a göre Hâmân, milattan önce beşinci
yüzyılda Fars kralı bulunan Ahaşveroş’un veziridir.
Yahudilerin düşmanı olan bu adam, ülkedeki bütün
Yahudileri öldürtmek için Kraldan emir çıkartmış,
fakat bir Yahudi olan kraliçe Ester, hünerle Yahudileri ölüm hükmünden kurtarıp onları öldürtmek
isteyen Hâmân’ı astırmıştır. Hâmân Yahudi liderlerinden Mordeka’yı asmak için elli arşın yüksekliğinde bir darağacı yaptırmış, fakat kraliçe Ester’in
Krala ve Hâmân’a verdiği bir ziyafet sonunda Hâmân’ın Yahudilere yapmak istediği zulmü Krala
anlatması üzerine Kral Hâmân’ı o darağacına astırmıştır.
50 Kur’an’da Firavun ile birlikte altı ayette geçen bu ifade için bkz: Şaban
Kuzgun, "Hâmân”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c. IV, Türkiye
Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 1997, ss. 436–437.
51
Kasas, 28/6, 8, 38; Ankebût 29/39; Gâfir 40/24, 36.
52
Ester: 3–7. Bablar.
53
J. Eisenberg, “Hâmân”, MEB. İslam Ansiklopedisi, c. V/I, MEB Devlet Kitapları, Eskişehir, 2001, s. 178; Kuzgun, a.g.md., s. 436.
54 01.07.2007 tarihli Zaman gazetesinden naklen: Hermann Ranke, Die Ägyptischen Personennamen, Verzeichnis der Namen, Verlag Von J. J. Augustin
in Glückstadt, Band I, 1935, Band II, 1952. (http://www.zaman.com.tr/haber.
do?haberno=595189); Kuzgun, a.g.md., s. 437.
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
Ahmet YAZICI
Gerek Ester Kitabına, gerek başka Yahûdî kaynaklarına göre Hâmân, Mısır Firavn’ının değil, Fars
Kralının veziridir ve Mûsâ döneminden hayli sonra
yaşamıştır.
Bizim kanaatimize göre mutlaka Hz. Peygamber döneminde, Yahûdîler arasında Hâmân’ı Firavun dönemi vezirlerinden gösteren anekdot vardı.
Aksi takdirde bu âyetleri duyan Kitap ehli, buna
itiraz ederler, Hâmân’ın Firavun ile ilgisi bulunmadığını söylerlerdi. Böyle bir itiraz söz konusu olmamıştır.
Kur’ân-ı Kerîm de öğüt amacıyla, çevrede anlatılan bir şeyi zikretmiştir. Kur’ân’ın amacı, tarih
anlatmak değil, bilinen şeylerin Kur’ân çağrısıyla
ilgili olan çekici bir yanını anımsatıp öğüt vermektir.”55
Ateş, kıssaların tarihsel gerçekliği ile ilgili görüşlerini ortaya koyan bu ifadeleriyle, Kur’an-ı Kerim’in altı ayetinde haber verilen bir olayı, tahrif
edilmiş olduğunda icma edilen Tevrat metinleriyle
karşılaştırmakta ve Tevrat’taki bilgilerin doğruluğundan hareketle kıssaların tarihsel açıdan gerçek
olmayabileceği şeklinde anlaşılabilecek ifadeler
kullanmaktadır. Onu bu yorumlarda bulunmaya
sevkeden amillerin başında ise özellikle kıssalar konusunda vahyin yerden münbit olduğu üzere
yorum geliştirmesi ve bu yorumlarında tamamen
hidayet eksenli hareket ederek tarihsel gerçekliği
göz ardı etmesidir.
KISSALARIN GERÇEKLİĞİNE DELALET
EDEN AYETLER VE ATEŞ’İN
BU AYETLERE YORUMLARI
Kur’an’da zikri geçen kıssaların gerçek olaylar olduğuna dair en büyük delil, yine bizzat Kur’an’da
geçen ayetlerdir. Yüce Allah Kur’an’ın birçok ayetinde bazen müstakil bir kıssa hakkında, bazen
bütün kıssalar hakkında bazen de Hz. Peygambere,
“Meryem’e hangisi kefil olacak diye (kur’a) oklarını atarlarken sen onların yanında değildin; birbirleriyle çekiştikleri zaman da sen onların yanında
değildin”56 tarzı ifadelerle hitap ederek kıssaların
55
56
Ateş, Tefsir, VI, 44; VIII, 81.
Âl-i İmrân 3/44.
115
nitelendirmi ve onun gerçekli ine vurguda bulunmutur. Süleyman Ate bu ayette de meal
’ın birçok ayetinde bazen müstakil bir kıssa
ayeti kerimede de Allah Teâlâ Hz. Mûsâ ile Firavun’un kıssasını “
ına ve
dair
açıklama
ile yetinmi, kıssaların gerçek olaylar olup olmadı
nitelendirmi
onunherhangi
gerçekli inebir
vurguda
bulunmutur. Süleyman Ate
de Hz. Peygambere,
“Meryem’e
hangisi kefil
64
YAZICI
Ahmetyapmamıtır.
rın yanında deildin; birbirleriyle çekitikleri
SÜLEYMAN
ATEŞ’İN
GÖRÜŞLERİ
BAĞLAMINDA
ile yetinmi,
kıssaların
gerçek
olaylarKUR’AN
olup KISSALARI
olmadı ına
yapmamıtır.
dair herh
gerçekte yaşanmış
dair beyanAncakAllah
Kur’an’da
bütünhakkında
kıssaların gerKıssalarınolaylar
gerçekliolduğuna
ine dair verdi
imiz her üçyapmıştır.
ayette de Yüce
ilgili kıssa
ine dair
verdi imiz
üç ayette de Yüce Allah
Kıssaların
gerçekli
bulunmuştur.
çekliğine
delalet
eden
ayetler
de her
mevcuttur.
ı ifadelerlelarda
hitap
ederek
kıssaların
gerçekte
“hakk” kelimesini kullanmı ve gerçekli ine vurgu yapmıtır. Ancak Kur’an’da bütün
ve gerçekli
ine vurgu
yapmıtır. Anca
“hakk” Teâlâ’nın
kelimesini Hz.
kullanmı
Allah’u
Peygamber’e
şu hitabı
bütün
Yüce Allah, Hz. İsa’nın ölümü, ref‘i, kâfirlerin
mutur.
kıssaların gerçekli ine delalet eden ayetler de mevcuttur.
Allah’u
Teâlâ’nın
Hz.
Peygamber’e
Kur’an
kıssalarının
gerçek
olduğuna
kıssaların
gerçekli
ine
delalet
eden
ayetler
de
mevcuttur.
Allah’u Teâlâ’n
elinden kurtuluşu ve Hz. Âdem’in yaratılışıyla benâfirlerin elinden
kurtuluu
Hz. ayetlerin
Âdem’in57 gerçek
işaret
etmektedir:
u hitabı
bütünve
Kur’an
kıssalarının
oldu una
etmektedir:
01 "$ gerçek
!oldu
23 ,una iaret etmektedir: 0
u iaret
hitabı
bütün
Kur’an kıssalarının
zerliğini
haber
veren
ardından
7
64
, @AB
$ ,!
C D7+ 5
haberlerinden,
0 14
,56%+ 789: ; $<.
* ,!“İşte
“
C(İsa
D7
+sa
5
0 14
,56%ger+ 789: ; "$7#<$ %.
= *
>*3?“Peygamberlerin
ardından "
7#$
%= >
*3?, @
AB $ te
( hakkında)
“Peygamber
çek kıssa budur” buyurmakta ve bütün bu anlatıherve
eyi
sanakalbini
anlatıyoruz.
senin kalbini
salamlatıracak
“Peygamberlerin
haberlerinden,
senin
sağ- Bunda da san
senin kalbini salamlatıracak her eyi sana anlatıyoruz.
Bunda
da
sana hak
inananlar
65
lanların gerçek58olduğunu ifade etmektedir. Müellif
için
öüt
ve
Bu ayetiBunda
kerimede
lamlaştıracak
heribret
şeyigelmitir.”
sana anlatıyoruz.
da bütün Kur’a
65
akkında) gerçek kıssa
budur”
buyurmakta
bütün bu anlatılanların
gerçek
oldubirunu
ifade
birayet
öüt
ve ibretveherhangi
gelmitir.”
Bu ayeti
kerimede
bütün
Kur’an kıssaları “hakk”
Ateşiçin
ise bu
bağlamında
bir açıklama
sana
hak venitelenmi
inananlarveiçin
bir öğüt
ve ibretyer
gelmişkıssaların
Kur’an’da
alma gerekçesinin H
kelimesiyle
tmektedir. Müellif
Ate ise
bu ayet
ba lamında herhangi
bir açıklama yapmamı,
meali ile
59
yapmamış,
meali
ile yetinmiştir.
65
kelimesiyle
nitelenmi
ve kıssaların
Kur’an’da yer
alma
gerekçesinin
Hz.
Peygamber
için
tir.”
Bu
ayeti
kerimede
bütün
Kur’an
kıssaları
teselli, muhataplar için ise ö üt ve ibret oldu u belirtilmitir. Ate
58
59
58
etinmitir.
ında) gerçek kıssa
budur”
buyurmakta
ve öbütün
anlatılanların
gerçekkelimesiyle
oldu Ate
unu ifade
Kıssaların
gerçekliğine
yapan
diğer
bir
nitelenmiş
ve kıssaların
teselli,
muhataplar
içinvurgu
ise
üt vebu
ibret
oldu u“hakk”
belirtilmitir.
bu
ayetin tefsirinde
Kıssaların
gerçekli
ine
vurgu
yapan
di
er
bir
ayet
ise
Ashâb-ı
Kehf
kıssasının
ayet ise Ashâb-ı Kehf kıssasının anlatıldığı ayetleKur’an’da yer alma gerekçesinin Hz. Peygamber
ektedir. Müellif Ate ise bu ayet ba lamında herhangi bir açıklama yapmamı, meali ile
nlatıldı ı59ayetlerin
akabindeYüce
Yüce Allah’ın
Allah’ın ! " “Biz,için
onların
kıssasını
rin60 60akabinde
teselli,
muhataplar için ise öğüt ve ibret olduğu
nmitir.
61
Âl-i mrân 3/62. Ateş bu ayetin tefsirinde Kur’an’daki
ana gerçek olarak
anlatıyoruz”
Allah,
buanlatıyoayette Ashâb-ıbelirtilmiştir.
“Biz, onların
kıssasınıbuyru
sana udur.
gerçek
olarak
59 Kehf kıssasını
58
60
Kıssaların
gerçekli
ine vurgu
yapan
divurgu
erAshâb-ı
bir
ayet
Ashâb-ı
kıssasının
Peygamber
kıssalarının
Hz. Muhammed’in gön61
Kehf
bu ine
ayette
Kehfise Ate
hakk”
olarakruz”
nitelendirmekte
ve Allah,
gerçekli
yapmaktadır.
ise18/9–12.
buKehf
ayet
58 buyruğudur.
61
Âl-i mrân 3/62.
Ate, Tefsir, II, 55–56.
lünü
güçlendirmek,
inananlara da öğüt vermek ve
60
59
62
kıssasını
“hakk”
olarak
nitelendirmekte
tıldı
ı ayetlerin
akabinde
Yüce
Allah’ın
ve
gerçek 62
! "
Ate,
“Biz,
onların
kıssasını
Ate,
Tefsir,
II, 55–56.
Tefsir,
V, 289–294.
a lamında
meal
ile60yetinmi,
müstakil
bir
açıklamayapmamıtır.
63
ibret
olmak
Kasas
28/3. için anlatıldığına değinmiş, gerçeklik
Kehf
18/9–12.
liğine
vurgu
yapmaktadır.
Ateşkıssalarının
ise bu ayet Hz.
bağla64
Peygamber
gönlünü
güçlendirmek,
da gerçekli
61
Ate,
Tefsir,
VI,
(Ate
tefsirinde
tartımalıinananlara
bir konu olan kıssaların
Hz. Mûsâ
ile61Kur’an’daki
Firavun’un
kıssasının
detaylı
bir ekilde
ı Kasas
suresinin
ilk437.kıssasını
66
buyru
udur.
Allah,anlatıldı
bu Muhammed’in
ayette
Ashâb-ı
Kehf
gerçek
olarak
anlatıyoruz”
Kehf 18/13.
i ile
Kehf 18/13.
konusuna
yetinip tefsir değinmemiştir.
etmemesi eletirilebilir olmakla birlikte, onun tefsir
mında
62 meal ile yetinmiş, müstakil bir açıklama
66metodu açısından ba
Ate,
Tefsir,
V,
289–294.
ö üt vermek
ve
ibret
içinvurgu
anlatıldı
ınadelalet
de deinmi,
konusuna
dei metot,
inmemitir.
ildir.
Çünkü
tefsirinde
takip etti
birkaç ayeti birlikte
verip genel
yetlerinde
yer alan
u
uolmak
da kıssaların
gerçekli
ine
eden
digerçeklik
er Ate’in
bir
62
63Yüce Allah’ın
Kur’an’daki
Peygamber
kıssalarının
Hz.
Muhammed’in
gönlünü
gü
kk”
olarak
nitelendirmekte
vebuyru
gerçekli
ine
yapmaktadır.
Ate
ise
bu
ayet
yapmamıştır.
Yusuf
suresi
111.
ayeti
kerime
Kur’an
kıssaKasas 28/3.
Kur’an’daki
Peygamber
kıssalarının
Hz.
ayetler
bu ba lamda
tefsir
edilmi,
gerçekli
e dairde
müstakil
birMuhammed’in
vurgu
yapılmamıtır.) gö
65
yeti kerimedir: 64
#$ %Ate,
& '( Tefsir,
)
VI,
*437.
+ , -(Ate
.$ tefsirinde
"$ tartımalı
/ “Sana,
inanan
bir
toplum
için
kıssaların
i ileolduğuna
ayetleri
meal
ile
Hûd
62 olan
larının
hepsinin
gerçek
delalet
etmektedir.
Yusuf
suresi bir
111.
ayeti kerime
de
Kur’an
kıssalarının
hepsinin
gerçek
oldu
una
delalet
öbir
ütkonu
vermek
ve11/120.
ibretgerçekli
olmak
içinalakalı
anlatıldı
ına
de
inmi, gerçeklik ko
amında meal ileHz.
yetinmi,
müstakil
açıklama
yapmamıtır.
Mûsâ
ile
Firavun’un
kıssasının
detaylı
bir
yetinip tefsir etmemesi eletirilebilir olmakla birlikte, onun tefsir
açısından
bakıldı
ındaiçin
bu bir
nakısa
ö üt metodu
vermek
ve ibret
olmak
anlatıldı
ına de inmi, ge
63
Görüldübirlikte
ü gibiverip
bu genel tefsir yapmaktır ki ilgili
Mûsâ ile Firavun’un
haberinden
birAte’in
bölümü
gerçek olarak
okuyacaız.”
de
ildir.
Çünkü
tefsirinde
takip
etti
i
metot,
birkaç
şekilde
anlatıldığı
Kasas
suresinin
ilk
ayetlerinde
etmektedir. kıssasının
)<3 <7HI , detaylı
8&G& " J7
&7GI "anlatıldı
K
,Yusuf
>*ayeti
/ H& Lsuresi
GM
111.
3suresinin
$NOayeti
Dkerime
ilk
,E @F* de
Kur’an
D7+kıssalarının
3G Hz. Mûsâ ile ayetler
Firavun’un
bir
ekilde
ı;&7Kasas
hepsini
bu
ba
lamda
tefsir
edilmi,
gerçekli
e
dair
müstakil
bir
vurgu
yapılmamıtır.)
yeti kerimedeyer
dealan
Allah
Teâlâ
Hz. Mûsâ
ile Firavun’un
kıssasını
Yusufile
suresi 111.
ayeti kerime
de Kur’an kıssalarını
Yüce
Allah’ın
şu buyruğu
da kıssaların
ger- “hakk” kelimesi
65
11/120.
onların
akıl
sahipleri
için Iibret
vardır.
Hûd
gerçekli
#$ %delalet
& '(Peygamber
ine
LAeden
= Mvurguda
P , diğer
buyru
>LGkıssalarının
bulunmutur.
,bir
'0uDayeti
Q “Elbette
lerinde
yerKur’an’daki
alan
Yüce
Allah’ın
u
da
kıssaların
gerçekli
ine
di er bir
etmektedir.
)<delalet
3 gönlünü
<de
7Hmeal
Ieden
, )<83&Ggüçlendirmek,
"
K
,>
*/ IH&"
LK;da
&7
Bu
G, M
>
*/3H
$;N&7OGM
çekliğine
kerimedir:
itelendirmi
ve
onun
Süleyman
Atekıssalarında
buetmektedir.
ayette
Hz.
Muhammed’in
<& 7" HJ7
I , 8
&G
& &7"G
J7inananlara
&7G
& L
3
deildir.
Ancak
öncekini
ie kerimedir:
#$ (Kur’ân
%& '(gerçek
)
ve
dolayısıyla
*+ , olup
-.bu
$olmadı
bilgiler)
"$ ına
uydurulacak
#herhangi
inanan
bir
toplum
için kendinden
66
yetinmi, kıssaların
olaylar
bir P
açıklama
kıssalarında
akıl sahi
/
$“Sana,
%& '(inmi,
LAbir
&söz
ö üt vermek
ve ibret
olmak için
anlatıldıdair
ına
de
deonların
inmemitir.
“Elbette
onların
kıssalarında
#=$ M
%gerçeklik
, '(>L
GLA,= M'0PDkonusuna
, Q >L“Elbette
G , '0DQ
“Elbette
onların
64“Sana, inanan bir toplum için Mûsâ ile Firavun’un
67
63
apmamıtır.
eyingerçek
açıklaması
inananlar
için
bir kılavuz
ve rahmettir.”
Görüldü
ü deildir. A
â ile Firavun’undorulanması,
haberinden birher
bölümü
olarakve(Kur’ân
okuyacaız.”
Görüldü
ü gibi
bu uydurulacak
ve
dolayısıyla
bu
bilgiler)
bir söz
kıssalarında
akıl
sahipleri
vardır.
(Kur’ân
vehepsinin
dolayısıyla
buiçin
bilgiler)
haberinden
bölümü
olarak de
okuyacaYusuf bir
suresi
111. gerçek
ayeti kerime
Kur’an kıssalarının
gerçek
olduibret
unauydurulacak
delaletBu bir söz d
Kıssalarınde
gerçekli
ine
dair
verdi
imiz herKur’an’da
üçileayette
de zikri
Yüce Allah
ilgili
kıssa
hakkında
i kerimede
Hz.
Firavun’un
kıssasını
“hakk”
kelimesi
gibi
buTeâlâ
ayeti
kerimede
geçen
kıssalarda
sahipleri
ibretler
oldu için
u ve
(Kur’ân
ve akıl
dolayısıyla
buileiçin
bilgiler)
uydurulacak
bir
her
eyin
açıklaması
ve
inananlar
bir kılavuz
dorulanması,
ğız.”63Allah
Görüldüğü
gibi
buMûsâ
ayeti kerimede
de Allah
dorulanması,
her
eyin
açıklaması
ve
inananlar
için birve
etmektedir.
)
<
3
<
7
H
I
,
8
&
G
&
"
J7
&7
G
I
"
K
,
>
*
/
H
&
L
;
&7
G
M
3
$
N
O
D
E
,
@
F
*
D7
+
3
G
söz
değildir.
Ancak
kendinden
öncekini
doğrulanhakk”
kelimesini
kullanmı
ve
gerçekli
ine
vurgu
yapmıtır.
Ancak
Kur’an’da
bütün
Hz.
Mûsâ ile
Firavun’un
ke-ı beyanAte
endirmi veTeâlâ
onun
gerçekli
ine
vurguda kıssasını
bulunmutur.
Süleyman
bu ayette
deBu
meal
bir söz “hakk”
olmadı
edilmektedir.
ayetin
tefsirinde
Ate, akıl sahipl
Kur’an’da
uydurulmu
gibi
bu ayeti
kerimede
Kur’an’da
zikri
geçen
kıssalarda
ması,
her
şeyin
açıklaması
ve
inananlar
için
gibi
bu
ayeti
kerimede
Kur’an’da
zikri
geçen
ıssaların gerçekli
ine
delalet
eden
ayetler
de
mevcuttur.
Allah’u
Teâlâ’nın
Hz.
Peygamber’e
limesi
ile
nitelendirmiş
ve
onun
gerçekliğine
vur kıssaların
#$ %& '( LAgerçek
= MP , >LG , '0DQ olup
“Elbette
onların
kıssalarında
akılbirsahipleri
için ibret vardır. bir
Bukı-kıssalarda a
67
yetinmi, olmadı
ına
dair hayatları
herhangi
açıklama
Kur’an’da eskiolaylar
Peygamberlerin
ve milletlerin
hakkında
anlatılanların
hikâye
olmak
lavuz
ve
rahmettir.”
Görüldüğü
gibi
bu
ayeti
bir
söz
olmadı
ı
beyan
B
Kur’an’da
uydurulmu
bulunmuştur.
Süleyman
Ateş
bu etmektedir:
ayette de 01 Kur’an’da
u hitabı bütünguda
Kur’an
kıssalarının gerçek
oldu una
iaret
"$ ! 2uydurulmu
3 ,
bir söz olmadı
ıedilmektedir.
beyan edilme
64(Kur’ân ve dolayısıyla bu bilgiler) uydurulacak bir
68
söz
deildir.
Ancak
kendinden
öncekini
kerimede Kur’an’da zikri geçen kıssalarda akıl samamıtır. meal için
de il, ibret
için anlatıldı
ını ifade
etmektedir.
olup
olKur’an’da
eski
Peygamberlerin
ve milletlerin
hayatları hayatları
hakkında ha
an
haberlerinden,
7#$ %= >*3?, @AB
$ ,ile
!
yetinmiş,
C D7+ 5
0 kıssaların
14
,56%+ 78gerçek
9: ; $<olaylar
.
* “Peygamberlerin
Kur’an’da
eski Peygamberlerin
67ve milletlerin
hipleri
ibretler
ve Kur’an’da
uydurul64
madığına dair herhangi
bir açıklama
yapmamıştır.
Görüldü
ü
dorulanması,
her eyin
açıklaması
ve inananlar için
biriçin
kılavuz
ve olduğu
rahmettir.”
68
enin
kalbini salamlatıracak
her verdi
eyi sana
anlatıyoruz.
Bunda
daYüce
sana
hak
ve
inananlar
Kıssaların
gerçekli ine
dair
imiz
her üç ayette
Allah
ilgili
kıssa
hakkında
ibret
için
anlatıldı
ını
ifade
etmektedir.
için
de il,
Kur’an’da
Yüce
Allah’ın
Hz. de
Muhammed’e
geçmi
kıssalar
hakkındaki
hitapları
da 68
muş
bir
söz
edilmektedir.
Bu ayetin
il, olmadığı
ibret
içinbeyan
anlatıldı
ını ifade
etmektedir.
için
de
Kıssaların gerçekliğine
dair verdiğimiz her üç
65
ayeti
kerimede
zikribütün
geçen
kıssalarda
akıl
sahipleri
içineski
ibretler
oldu u ve ve
çin bir
öütgibi
ve bu
ibret
gelmitir.”
Bu Kur’an’da
ayeti ine
kerimede
Kur’an
kıssaları
“hakk”
tefsirinde
Ateş,
Kur’an’da
Peygamberlerin
kk”
kelimesini
kullanmı
veAllah
gerçekli
vurgu
yapmıtır.
Ancak
bütün
ine
u ikiKur’an’da
ayeti
bu
duruma
örnek
verebiliriz:geçmi
? Kur’an’da
Yüce
Allah’ın
Hz.
Muhammed’e
kıssala
ayettekıssaların
de Yücegerçekli
ilgilidelalet
kıssa etmektedir.
hakkında “Mesela
Kur’an’da
Yüce
Allah’ın
Hz.
Muhammed’e
geçm
milletlerin
hayatları
hakkında
anlatılanların
hikâye
elimesiyle nitelenmi
ve
kıssaların
Kur’an’da
yer
alma
gerekçesinin
Hz.
Peygamber
için
Kur’an’da
uydurulmu
bir
söz
olmadı
ı
beyan
edilmektedir.
Bu
ayetin
tefsirinde
Ate,
hakk”
aların gerçekli
ine
de
mevcuttur.
Peygamber’e
kelimesini
delalet
=
/ T& ?eden
kullanmış
& G ayetler
9
#3 $ve
, Ugerçekliğine
& *$ < H K& &! Allah’u
vurgu
kıssaların
$ Teâlâ’nın
olmak
gerçekli
& ? için
&Hz.
G ine
9
değil,
#3 delalet
$, ibret
N etmektedir.
için
8 7Manlatıldığını
RS Mesela
0 1 "ifade
$ u“(Ey
iki
et-ayeti
eselli, muhataplar için ise ö üt ve ibret oldu u belirtilmitir. Ate bu ayetin
tefsirinde
kıssaların
gerçekli ine delalet etmektedir. Mesela
ubu
ikidur
ay
eski
Peygamberlerin
ve
milletlerin
hayatları
hakkında
anlatılanların
hikâye
olmak
68$
itabı bütünKur’an’da
Kur’an
kıssalarının
gerçek
oldu
una
iaret
etmektedir:
0
1
"
!
2
3
,
mektedir.
Muhammed), bunlar sana vahyettiimiz,
gayb
(senin
idrak
alanının
dıında
kalan)
=
/ T& ?
& G/
T 9
& #?3 $ ,& G U& 9
&! & $ ? & #?3 $ ,& G N 9
*$#3 < H$K,& U& *&! $< H$K&
& G
9
68 =
il,
ibret
için
anlatıldı
ını
ifade
etmektedir.
3/55–61.
Kur’an’da
Yüce
Allah’ın
Hz.
Muhammed’e
%=
>*3?, @Aiçin
B
Âl-i
$de
,İmrân
!
C
D7
+
5
0
1
4
,
5
6
%
+
7
8
9
:
;
$
<
.
*
“Peygamberlerin
haberlerinden,
haberlerindendir.
Meryem’e
hangisi
kefil
olacak
diye
(kur’a)
oklarını
atarlarken
sen
onların
Muhammed),
bunlar sana
vahyettiimiz,
gayb (senin
idrak
Âl-i İmrân 3/62.
Muhammed),
bunlar
sana vahyettiimiz,
geçmiş
kıssalar
hakkındaki
hitapları
dagayb (senin
Ateş, Tefsir, II, 55–56.
69
n kalbini salamlatıracak
her
eyi
sana
anlatıyoruz.
Bunda
da
sana
hak
ve
inananlar
çekitikleri
zaman
da senMeryem’e
onların
deildin”
; "diye
$ da
?(kur’a) oklar
yanında
deildin;
Kur’an’da
Yüce birbirleriyle
Allah’ın Hz.
Muhammed’e
geçmi
kıssalaryanında
hakkındaki
hitapları
Kehf 18/9–12.
haberlerindendir.
hangisi
olacak
kıssaların
gerçekliğine
delaletkefil
etmektedir.
Mesela
Âl-i mrân 3/62.
haberlerindendir.
Meryem’e
hangisi
kefil
olacak
diye (kur
Kehf 18/13.
65
Ate,
55–56.
bir Tefsir,
öüt II,
ve
ibret
gelmitir.”
Bu
ayeti
kerimede
bütün
Kur’an
kıssaları
“hakk”
Ateş,
Tefsir,
V,
289–294.
,
*
K
=
&
,
*
$
1
V
=
4
?
&
G
9
#
3
$
,
8
7
M
R
S
0
1
“(Ey
Muhammed)
bu
(anlatılanlar),
şu
iki
ayeti
bu
duruma
örnek
verebiliriz:
kıssaların
gerçekli
ine
delalet
etmektedir.
Mesela
u
iki
ayeti
bu
duruma
örnek
verebiliriz:
?
birbirleriyle
çekitikleri
zaman dazaman
sen onların
yanında deildin;
Kehf 18/9–12. Kasas 28/3.
birbirleriyle
çekitikleri
da senyao
yanında deildin;
Kehf 18/13.nitelenmi
Ateş, sana
Tefsir,
437. (Ateş tefsirinde
tartışmalı
bir
konu
olan
kıssaların
mesiyle
veVI,vahyettiimiz
kıssaların
Kur’an’da
yer
alma
gerekçesinin
Hz.
Peygamber
için
tuzak
sen “(Ey Muh
gerçekliği
289–294.
=
/ T&ile ?alakalı
&ayetleri
G 9
#meal
3 $ile, yetinip
Ugayb
& *$ tefsir
< Hhaberlerindendir.
K&etmemesi
&! eleştirilebilir
$ *
K=&&Onlar
,
* K&*G=kararlarını
#3 $, Nverip
8 7M
RS kurarlarken
0#8317M$,"$
“(Ey
,
?,
$
&19
Ate, Tefsir, V,
Hûd
V,=4*?$1
& VG =
49
#?3 $,&G
9
R
S
8 70M1
RS 01 “
Kasas
28/3.
11/120.
70
olmakla
birlikte,
onun
tefsir
metodu
açısından
bakıldığında
bu
bir
nakısa
li, muhataplar için
ise yanlarına
ö üt ve ibret
oldu u Görüldü
belirtilmitir.
Ate
bu
ayetin
tefsirinde
onların
deildin”.
ü
gibi
her
iki
ayet
de
kıssaların
gerçekli
ine
delalet
Ateş,
Tefsir,
IV,
350.
Ate, Tefsir, VI,
437.
(Ate
tefsirinde
tartımalı
bir
konu
olan
kıssaların
gerçekli
i
ile
alakalı
ayetleri
meal
ile
değildir.
Çünkü
Ateş’in
tefsirinde
takip
ettiği
metot,
birkaç
ayeti
birlikte
gayb
haberlerindendir.
Onlar
kararlarını
ver
sana
vahyettiimiz
Muhammed), bunlar sana vahyettiimiz, gayb sana
(senin
idrak alanının
dıında kalan) Onlar kararl
gayb haberlerindendir.
vahyettiimiz
12/111.
verip genel
tefsir yapmaktır
ilgili ayetler
bağlamda
tefsir
edilmiş, bakıldı Yûsuf
etinip tefsir etmemesi
eletirilebilir
olmaklakibirlikte,
onunbutefsir
metodu
açısından
ında bu
bir nakısa
70
etmektedir.
Çünkü
her
iki
ayette
Hz.
Peygamberin
zikredilen
olaylar
yaanırken
Ateş,
Tefsir, ki
IV,
420. kıssalardaki
gerçekliğe
dair müstakil
vurgu
yapılmamıştır.)
e ildir. Çünkühaberlerindendir.
Ate’in
tefsirinde
takipbiretti
i metot,
birkaç
ayeti
birlikte
verip
genel tefsir
yapmaktır
ilgili
Görüldü
gibi
herü iki
onların
yanlarına
deildin”.
70 ü sen
Meryem’e
hangisi
kefil
olacak
diye
(kur’a)
oklarını
atarlarken
onların
onların
yanlarına
deildin”.
Görüldü
gibiayet
herde
ikikıss
aye
yetler bu ba lamda tefsir edilmi, gerçekli e dair müstakil bir vurgu yapılmamıtır.)
Ate
her her
iki ikiayeti
deHz.
tefsir
etmi
ancak
orada olmadı ı bildirilmektedir. Süleyman
Hûd 11/120.
69
etmektedir.
Çünkü
ayette
Peygamberin
zikredilen
kıssa
yanında deildin; birbirleriyle çekitikleri zaman da
sen onların
yanında
deildin”
; Peygamberin
"$ ?
etmektedir.
Çünkü
her Journal
iki
ayette
zikred
of IslamicHz.
Research
2011;22(2)
116
71
açıklamalarında
kıssaların
gerçekli
i
konusuna
temas
etmemitir.
orada
olmadı
ı
bildirilmektedir.
Süleyman
Ate
her
iki
i mrân 3/62.
,*K =& , *$1V= 4? & G 9
#3 $,
8 7MRS orada
01 “(Ey
Muhammed)
bu (anlatılanlar),
olmadı
ı bildirilmektedir.
Süleyman Ate ayeti
her
e, Tefsir, II, 55–56.
71
Sonuç
konusuna
temas
açıklamalarında
kıssaların
gerçekli
hf 18/9–12. sana vahyettiimiz gayb haberlerindendir.
Onlaraçıklamalarında
kararlarını
verip
tuzakigerçekli
kurarlarken
senetmemitir.
kıssaların
i konusuna
temas etme
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
dı
ı beyan
edilmektedir.
ayetin tefsirinde
Ate,
Kur’an’da
eski Bu
Peygamberlerin
ve milletlerin
hayatları hakkında anlatılanların hikâye olmak
ifade
etmektedir.
r’an’da
Peygamberlerin
ve anlatıldı
milletlerin
hakkında68bir
anlatılanların
hikâye
olmakedilmektedir. Bu ayetin t
Kur’an’da
uydurulmu
söz olmadı
ı beyan
letlerin eski
hayatları
hakkında
hikâye
için
de
il, ibret anlatılanların
için
ınıhayatları
ifadeolmak
etmektedir.
Hz. Muhammed’e geçmi kıssalar hakkındaki hitapları da
68
Kur’an’da
eski Peygamberlerin ve milletlerin hayatları hakkında
anlatılanları
de il, ibret68
için anlatıldı
ını ifade
etmektedir.
ATEŞ’İN GÖRÜŞLERİ
BAĞLAMINDA
KUR’AN KISSALARI
Ahmet YAZICI
SÜLEYMAN
tmektedir.
Yüce
Allah’ın
Muhammed’e
geçmi kıssalar hakkındaki hitapları
da
mektedir. Mesela uKur’an’da
iki ayeti bu
duruma
örnekHz.
verebiliriz:
? 68
için de
il, ibretdaiçin
anlatıldı
ını
ifade
etmektedir.
kıssalarına
edebi
yaklaşan
Yüce
kıssalar
hitapları
daHalefullah,
Muhammed’e
kıssalar
hakkındaki
hitapları
delalet
u ikihakkındaki
ayeti
buaçıdan
duruma
örnek
verebiliriz:kıssa
? Kur’an’da
&! $ kıssaların
geçmi
& ? Allah’ın
&gerçekli
G 9
#3 $Hz.
,ine
NMuhammed’e
8 7Metmektedir.
R
S 0 1geçmi
"Mesela
$ “(Ey
ların gerçek amacının muhatapları hidayete ulaş-
saların
gerçekli
bu
? S geçmi
Allah’ın
Muhammed’e
hakkında
ir. Mesela
u
iki
ayeti
? kalan)
=
ine
/ T&delalet
(senin
?bu
&duruma
G etmektedir.
idrak
9
#3 $örnek
, alanının
U& *Mesela
$ verebiliriz:
< H K&Kur’an’da
dıında
u
&! iki
$ayeti
Yüce
tırmak
& duruma
? & Golduğunu,
örnek
9
#Hz.
3 $,verebiliriz:
bunu
N 8 7da
Men
R
beliğ
0 1bir
"
$kıssalar
“(Ey
hyettiimiz,
gayb
üslup
ile
“(Ey Muhammed), bunlar sana vahyettiğimiz, gayb
kıssaların
tarihgisi
&olacak
#3& G
$9
H K
&87&!Msana
R
$ kıssaların
0vahyettiimiz,
1 & "?gerçekli
& G onların
9
#3ine
gayb
$,gerçekleştirdiğini,
N (senin
8 7etmektedir.
M R
S bunun
0 1alanının
"ötesinde
$ “(Ey
delalet
Mesela
u dıında
iki
ayeti bu
duruma örnek
$ /T
&kefil
?
& G?
Muhammed),
9
, #3U& *$$ , < Nbunlar
S $ sen
“(Ey
idrak
kalan)
(senin diye
idrak(kur’a)
alanınınoklarını
dışında atarlarken
kalan) haberlerinsel gerçekliğinin zorunlu olmadığını iddia etmek
kefil
=hangisi
deildin”
/ Tolacak
& ?kalan)
(senin
69
& Gdiye
"#$3 idrak
U& *alanının
$ (kur’a)
< H K& &!oklarını
dıında
$ atarlarken
& ? & G sen
9
#3onların
$, N 8 7M RS
hammed),
bunlar
sana
vahyettiimiz,
gayb
kalan)
dendir.
hangisi
imiz, gayb
(senin
idrak
alanının
dıında
haberlerindendir.
Meryem’e
kefil
;
olacak
9
$
tedir.
?, diye
ekitikleri
zaman
daMeryem’e
sen
onların
yanında
Halefullah’ın
İslam
dünyasında lehte
ve
(kur’a) oklarını atarlarken sen onların
69 idrak
Meryem’e
hangisi
kefilMuhammed),
olacak
(kur’a)
oklarını
atarlarken
sen onların
aleyhte
tartışmanın
muharriki
olan
bunlar
sana
vahyettiimiz,
gayb
(senin
efil
diye
(kur’a)
atarlarken
sendiye
onların
; bu
"$ ka
? alanının
birbirleriyle
çekitikleri
zaman
da senbirçok
onların
yanında
deildin”
3erlerindendir.
$,olacak
8 7yanında
Myanında
R
S 0deildin;
1 oklarını
“(Ey
Muhammed)
(anlatılanlar),
değildin;
birbirleriyle buçekiştikleri
naatine,
Batı’da
kutsal
metinlere
uygulanan
edebi
69
6969
kefil olacak
(kur’a) oklarını atarlar
ındazaman
deildin;
birbirleriyle
deildin”
; "$ diye
bu
? (anlatılanlar),
zaman
değildin”
$ 8?onların
leri
da
Onlar
,*sen
K =da
& onların
kararlarını
sen
,onların
*$yanında
1çekitikleri
Vyanında
= verip
4?deildin”
haberlerindendir.
tuzak
& zaman
G 9
#3kurarlarken
;$da
,"
sen
7MMeryem’e
sen
RS yanında
01 hangisi
“(Ey
Muhammed)
erindendir.
tenkit metodunu kullanarak ulaşması ve vardığı so-
K
=& 8 7M,
üR
*gibi
“(Ey
iki
? ayet
&Muhammed)
G 9
de
#3 kıssaların
$gayb
,
bu
yanında
8 7M(anlatılanlar),
RSdeildin;
01ine
“(Ey
Muhammed)
bu
(anlatılanlar),
birbirleriyle
çekitikleri
zaman
sen
onlarınsen
yanında dei
nucun
Alman
Teolog
demitolojizasS$
sana
101Vher
=4vahyettiimiz
haberlerindendir.
Onlar
kararlarını
veripBultmann’ın
tuzakda
kurarlarken
Görüldü
gerçekli
delalet
yon tekniği ile esasta aynı olması, bu görüşün
kurarlarken
,*70KOnlar
=olaylar
& ,kararlarını
yaanırken
*sen
$ü1gibi
V= 4her
?verip
iki
& G ayet
9
#3 de
$,kurarlarken
kıssaların
8 7MRgerçekli
sen
S 01 “(Ey
Muhammed) bu
andir.
vahyettiimiz
gayb
haberlerindendir.
tuzak
Onlaronların
kararlarını
veripkıssalardaki
tuzak yanlarına
deildin”.
Görüldü
ine delalet
Hz.
Peygamberin
zikredilen
ortaya çıkmasında bir takım harici unsurların et-
70 bu (anlatılanlar), sana vahyetti“(Ey Muhammed)
üsana
gibi
her
iki
ayet degayb
kıssaların
gerçekli
ine Onlar
delalet
yanlarına
vahyettiimiz
haberlerindendir.
kararlarını
verip tuzak k
kili
olduğunu
ortaya
koymaktadır.
üarın
gibi
heretmektedir.
ikideildin”.
ayet her
de Çünkü
kıssaların
ine
delalet
her gerçekli
ikide
ayette
Hz.etmi
Peygamberin
zikredilen
kıssalardaki
olaylar
yaanırken
r. üSüleyman
ikiGörüldü
ayeti
tefsir
ğimizAte
gayb haberlerindendir.
Onlar
kararlarınıancak
70
kıssaların
gerçekliğine
yaklaşı71
onlarınyanlarına
yanlarına
üyaanırken
gibi
iki etmi
ayet de
kıssaların gerç
ektedir.
Çünkü
herolmadı
iki
ayette
Hz.
Peygamberin
zikredilen
kıssalardaki
olaylar
verip
tuzak
kurarlarken
sen
onların
de- deildin”.
eygamberin
zikredilen
kıssalardaki
olaylar
yaanırken
orada
ı bildirilmektedir.
Süleyman
Ate Çalışmamızda
her Görüldü
iki
ayeti
de her
tefsir
ancak
kli
i konusuna
temas
etmemitir.
mını tahlil ettiğimiz Süleyman Ateş’e gelince, bu
ğildin”.
Görüldüğü gibiSüleyman
her iki
ayetAte
de kıssaların
71
da
olmadı
ı bildirilmektedir.
her ikiher
ayeti
de tefsir
etmi ancakzikredilen kıssalardaki ola
etmektedir.
Çünkü
iki ayette
Hz. Peygamberin
eyman
Ateaçıklamalarında
her iki ayetikıssaların
de tefsir
etmi i ancak
gerçekli
konusuna
temas
etmemitir.
konuda
şunları söylemek mümkündür. Müellif tef70
gerçekliğine delalet etmektedir. Çünkü her iki
71
71
sirinden
daha önce
kaleme Ate
aldığı İslam’a
orada temas
olmadı
ı bildirilmektedir.
Süleyman
her ikiİtirazlar
ayeti de tefsi
klamalarında
kıssaların
gerçekli
i konusuna
etmemitir.
onusuna
temas
etmemitir.
ayette
Hz.
Peygamberin
zikredilen
kıssalardaki
Sonuç
sel gerçeklik hakkında aktardı ımız bu bilgilerden sonra
ve
Kur’an-ı
Kerimden
Cevaplar
adlı
eserinde,
kıs71
olaylar yaşanırken orada olmadığı
bildirilmektedir.
açıklamalarında
kıssaların
gerçekli
i konusuna
temas
etmemitir.
Sonuç
Kur’an
kıssaları
ve
tarihsel
gerçeklik
hakkında
aktardı
ımız
bu
bilgilerden
sonra
pları için irad yollarından olan ve daha ziyade ibret ve ö ütsaların gerçekliği konusunda müstakil bir başlık
Süleyman Ateş her iki ayeti de tefsir etmiş ancak
açarak
temas
etmiş
ve kıssaların
tarihsel
Kur’an
kıssaları
veki,
tarihsel
gerçeklik
hakkında
aktardı
ımızmeseleye
bu olan
bilgilerden
sonra
Sonuç
açıklamalarında
kıssaların
gerçekliği
konusuna
rçeklik
hakkında
aktardı
ımız bu
bilgilerden
sonra
diyebiliriz
Kur’an’ın
muhatapları
için irad
yollarından
ve daha
ziyade
ibret ve
ö üt
, slam
tarihi
boyunca
müfessirler
tarafından
gerçek
olaylar
açıdan gerçek olduğunu savunmuştur. Tefsirinde
temas etmemiştir.71
Kur’an
kıssaları
ve daha
tarihsel
gerçeklik
hakkında
aktardı
ımız bu bi
ebiliriz
ki,
Kur’an’ın
muhatapları
için
irad
yollarından
olan
ve
ziyade
ibretbirvebaşlık
ö ütaçmamış
in irad
yollarından
olan
ve
ziyade
ibret
ve öbir
üt ihtilaf
amaçlı
zikredilen
kıssalar,
slam
tarihi
boyunca
müfessirler
gerçek
olaylar
ıtır.
Yakın
dönemeolarak
kadar
dadaha
bu konuda
herhangi
ise bu konuda
müstakiltarafından
ve
konu
hakkındaki
muhtelif
ayetlerin
tefsiaçlı
olarak
zikredilen
slam
tarihi
boyunca
müfessirler
tarafından
gerçek
olaylar
diyebiliriz
ki,
Kur’an’ın
muhatapları
için
irad
yollarından
ve daha ziyad
m
boyunca
tarafından
gerçek
olaylar
olarakmüfessirler
algılanmı
ve
yorumlanmıtır.
Yakın
döneme
kadar yorumlarını
da bu
konuda
herhangi
birolan
ihtilaf
SONUÇ
k tarihi
istisnası
yukarıda
dakıssalar,
de indi
imiz
Halefullah’tır.
Konuyu
rinde zikretmiştir.
amaçlı
olarak
zikredilen
kıssalar,
slamimiz
tarihi
boyunca müfessirler
rak algılanmı
ve kıssaları
yorumlanmıtır.
Yakın
döneme
kadar
da bu konuda
birHalefullah’tır.
ihtilaf
Kur’an
ve konuda
tarihsel
gerçeklik
hakkında
ak-yukarıda
Yakın
döneme
kadar
da ildir.
bu
herhangi
bir
ihtilaf
mevcut
de
Bu durumun
ilk
istisnası
da de herhangi
indi
Konuyu tarafından
Tefsirinde
kıssalardaki
hidayet
vurgusuna
en
tardığımız bu bilgilerden sonra diyebiliriz ki,
vcut
de ildir. Bu
durumun
ilk istisnası
yukarıda
da de ve
indi
imiz
Halefullah’tır.
Konuyu
olarak
algılanmı
yorumlanmıtır.
Yakın
döneme
kadar
da bu konuda herh
nası yukarıda
da
de
indi
imiz
Halefullah’tır.
Konuyu
üst
düzeyde
vurgu
yapmaya
çalışan
Ateş,
yorumun
Kur’an’ın muhatapları için irşad yollarından olan
selameti açısından
elzem
olan delalet
keyfiyetini
mevcut
de zikrediildir. Bu durumun
ilk istisnası
yukarıda
da de
indi imiz Haleful
Ate, ziyade
Tefsir, ibret
IV, 350.
ve66 daha
ve öğüt amaçlı
olarak
67
göz
ardı
etmiş
ve
zaman
zaman
kıssaların
tarihsel
Yûsuf
12/111.
len
kıssalar,
İslam
tarihi
boyunca
müfessirler
tarate, Tefsir, IV,68350.
Ate, Tefsir, IV, 420.
açıdan gerçek olmayabileceği vehmini uyandıracak
gerçek olaylar olarak algılanmış ve
69
ûsuf 12/111. fından
Âl-i mrân 3/44.
66
ifadeler kullanmıştır. Dolayısıyla daha önce kaleme
Ate,
Tefsir,
IV,
350.
70420.
te, Tefsir, IV,
yorumlanmıştır.
kadar da bu koYûsuf 12/102. Yakın döneme
67
Yûsuf
12/111.
aldığı bir eserinde kesin şekilde karşı çıktığı bir me71
l-i mrân 3/44.
nuda
herhangi
ihtilaf IV,
mevcut
değildir. Bu duAte,
Tefsir, bir
II, 43–44;
416–417.
68
Ate, Tefsir, IV, 420. selede sarih ifadeler kullanmayarak yanlış anlaşılûsuf 12/102.
69 da değindiğimiz
rumun ilk istisnası yukarıda
Âl-i mrân 3/44.
te, Tefsir, II, 43–44; IV, 416–417.
malara meydan verecek bir üslup kullanmış ve
70
Halefullah’tır. Konuyu ele aldığı
eserinde,
Kur’an
Yûsuf
12/102.
71
görüşlerinin
Ate, Tefsir, II, 43–44; IV, 416–417. bütünlüğü açısından çelişkiye düşmüştür. Aynı şekilde bu durum halkı dini konularda
Âl-i İmrân 3/44.
aydınlatmak amacıyla kaleme alınmış bir tefsir için
Yûsuf 12/102.
önemli bir nakısadır.
Ateş, Tefsir, II, 43–44; IV, 416–417.
69
70
71
Journal of Islamic Research 2011;22(2)
117
Download