dış politika - Tarih - Tarih Öğretmenlerine Kaynak

advertisement
Ü
N İ TE
4
DIŞ POLİTİKA
KONULAR :
A.DEVLETLERİN DIŞ POLİTİKA AMAÇLARI
1. Güvenlik
2. Refah
3. Saygınlık
4. Özerklik
B.DIŞ POLİTİKAYI BELİRLEYEN TEMEL ETKENLER
1. Güç
2. Ekonomik Etkenler
3. Coğrafi Etkenler
4. Devletlerin Yönetim Şekli
5. Dış Politikada Karar Vericiler
6. Uluslararası Hukuk
7. Ulusal ve Dünya Kamuoyu
C. DEVLETLERİN DIŞ POLİTİKADA KULLANDIKLARI ARAÇLAR
1. Diplomasi
2. Savaş
3. Ekonomik Yardım ve Yaptırımlar
4. Propaganda
BU ÜNİTE SONUNDA AŞAĞIDAKİLERİ YAPABİLİRSİNİZ.
1. Devletlerin uluslararası alanda izlediği politikaların amaçlarını açıklayabilirsiniz.
2. Devletlerin dış politikada kullandıkları araçları tanıyabilirsiniz.
3. Dış politikayı belirleyen temel aktörleri belirtebilirsiniz.
4. Uluslararası ilişkileri etkileyen siyasi faktörleri açıklayabilirsiniz.
5. Ülkelerin coğrafi özelliklerinin (fiziki, beşerî, ekonomik) uluslararası ilişkileri nasıl etkilediğini ve
şekillendirdiğini açıklayabilirsiniz.
6. Ekonomik gücün uluslararası ilişkilerdeki etkisini açıklayabilirsiniz.
7. Kültürel değerlerin ve yargıların dış politika kararlarını etkilediğini açıklayabilirsiniz.
8. Devletlerin gücünün pek çok faktöre bağlı olduğunu örneklerle açıklayabilirsiniz.
9. İç kamuoyu ve dünya kamuoyunun dış politikayı nasıl etkilediğini açıklayabilirsiniz.
10. Kamuoyu oluşturmada etkin olan faktörleri açıklayabilirsiniz.
52
Ü
A. DEVLETLERİN DIŞ POLİTİKA AMAÇLARI
HAZIRLIK ÇALIŞMASI
1. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı'nın (UNDP), 2013 yılında yayınladığı Dünyada İnsani Gelişme Endeksi verilerini www.undp.org.tr adresinden dünyanın ilk 10 ülkesinin isimlerini bulunuz.
2. Birleşmiş Milletler Kalkınma Endeksi’ne göre bir refah toplumunda olması gereken özellikler nelerdir? Araştırınız.
ANAHTAR SÖZCÜKLER
bağımlılık, iktisadi kalkınma, özerklik, tehdit
Dış politika, bir devletin uluslararası alanda gerçekleştirmek istediği hedeflerine yönelik geliştirdiği
planlar bütünü olup ülkenin sınırlarını aşan siyasi, ekonomik, hukuki vb. faaliyetlerini kapsamaktadır.
Dış politikanın belirlenmesinde ulusal çıkarlar ön planda tutulur. Ancak bilim insanları, devletlerin ulusal
çıkarlarını nasıl tanımladıklarına dair farklı fikirler ileri sürmüşlerdir. 1. Ünite'de gördüğümüz uluslararası
ilişkiler kuramlarından realizm, dış politikayı belirleyen yegâne unsurun, ülkenin güvenliği şeklinde tanımlanan ulusal çıkar olduğunu iddia ederken çoğulcu kurama göre bu süreçte pek çok başka unsur da
rol oynamaktadır. Çoğulcu kurama göre dış politikanın belirlenmesinde devletlerin iç politikalarının yanı
sıra başka devletlerin girişimleri ve davranışları da etkilidir.
Hangi unsurlardan etkilenirse etkilensin bütün devletlerin dış politikalarında gerçekleştirmeye
çalıştıkları bazı temel amaçlar vardır. Devletlerin dış politika amaçlarını dört başlık altında toplamak
mümkündür:
• Güvenlik
• Refah
• Saygınlık
• Özerklik
1. Güvenlik Amacı
Uluslararası alanda devletleri dış tehditlere karşı koruyacak bir üst yapının olmadığını ve bu olguya uluslararası ilişkiler disiplininde anarşi adı verildiğini daha önce açıklamıştık. Kendilerini koruyacak merkezî bir otoritenin olmaması gerçeği karşısında devletlerin tek seçeneği bulunmaktadır; kendi
kendinin güvenliğini sağlamak. Bir başka ifadeyle devletlerin dış tehditlere karşı korunma konusunda
güvenebileceği tek güç, kendi askerî kaynaklarıdır. Bu çerçevede herhangi bir devlet için en önemli
dış politika amaçlarından biri, ülkenin güvenliği olmaktadır. Yani devletler, diğer uluslararası aktörlerle
ilişkilerine dair kararlarını alırlarken bu hareketin, ülkenin güvenliğine sağlayacağı katkı ya da tehditleri
dikkate alırlar.
Güvenliğe yönelik klasik tehditler iki grupta sınıflandırılabilir: Toprak bütünlüğüne yönelik tehditler ve ideolojik tehditler. Toprağa yönelik tehditler daha çok askerî içeriklidir. Burada, bir devletin başka
bir ülkenin topraklarına, kara sularına ya da hava sahasına yönelik iddia ya da müdahalelerinden, kısacası egemenliğinin ihlalinden söz ediyoruz. Güvenlik tehditleri fikirlere ya da ideolojilere de yönelik
olabilmektedir. İdeolojik tehditler ise devletlerin yönetim şekillerine yönelik dışarıdan algıladıkları tehditlerdir. Bir devlet başka bir devlete kendi yönetim biçimini, değerlerini, iktisadi yapılanmasını ya da
ideolojisini dayatmaya çalışıyorsa bu, ideolojik bir tehdittir.
Burada sözünü ettiğimiz bir devletin toprak bütünlüğü ya da rejimine yönelik klasik tehditlere
ek olarak zamanla bütün insanlığa yönelik yeni tür tehditler de ortaya çıkmıştır. İlk olarak tahrip gücü
yüksek nükleer silahlar gibi kitle imha silahlarının geliştirilmesi ve bunları elinde bulunduran devletlerin
sayısının artması bütün insanlığın güvenlik sorunu hâline gelmiştir. Askerî tehditlere ek olarak yoksulluk, doğal felaketler ve çevre felaketleri, büyük kitle göçleri, hızla yayılan hastalıklar ve benzeri küresel
güvenlik tehditleri 6. Ünite'de ayrıntılarıyla işlenecektir.
53
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Devletlerin dış politikalarında, ülke güvenliğinin kesin sınırlarını belirlemek oldukça güçtür. Devletler yukarıda açıkladığımız tehditlerden kaçınmak için çeşitli güvenlik politikaları geliştirirler. Yalnızcılık
(izolasyon), bu stratejilerden birincisidir. Yalnızcılık politikası izleyen devletler, genellikle küçük (zayıf)
güçte olup kendilerini, uluslararası alanda gerçekleşen olay ve sorunlardan yalıtmaya çalışırlar. Uluslararası ilişkilere mümkün olan en az oranda katılarak, diğer aktörlerle en alt düzeyde ilişkiler kurarak ve
askerî taahhütlerden kaçınarak dikkat çekmemeye çalışırlar. Eğer bir büyük güç, yalnızcılık politikası
izliyorsa bu devlet çok geniş askerî ve iktisadi kaynaklara sahip olduğundan kendi kendine yeterli olacaktır.
İkinci güvenlik stratejisi tarafsızlık politikası izlemektir. Tarafsızlık politikası bir devletin, diğer devletler arasında çıkmış olan bir çatışmada kendisini fiilen ve hukuken çatışma dışında tutması anlamına
gelmektedir. Tarafsızlık statüsü daimî olabildiği gibi sadece belli bir çatışma için de olabilir. Tarafsızlık
statüsü oluştuğunda bu devletin, çatışan taraflar karşısında bazı hak ve yükümlülükleri ortaya çıkmaktadır. Tarafsız devlet, herhangi bir savaşan aktöre yardımdan kaçınmakla yükümlü iken saldırıya uğramama hakkına sahiptir.
Birleşmiş Milletler Barış gücü askerleri
Devletlerin güvenliklerini sağlamak için en sık başvurdukları strateji, ikili ya da çok taraflı ittifaklar
kurmaktır. Askerî güçlerini birleştirerek devletler zaafiyetlerini azalttıkları gibi kendilerine yönelik tehditleri de azaltmış olurlar. Askerî ittifaklar ortak bir güvenlik tehdidi algısına sahip devletler arasında bir
anlaşma ile kurulur ve teknik iş birliği, ortak askerî kaynak planlaması, tatbikatlar, saldırı anında ortak
savunma gibi konuları içerebilir. Ülkenin güvenliği, belirgin bir tehdit altında olmasa bile devletler ya
kendi başlarına ya da başka ülkelerle çeşitli ittifaklar kurar ve askerî bakımdan güçlerini artırarak güvenliklerini sağlamaya çalışırlar.
2. Refah Amacı
İnsanlarının sosyal ve ekonomik refah seviyesini yükseltmek, her devletin arzu ettiği bir durumdur. II. Dünya Savaşı sonrası modernleşme süreciyle birlikte ekonomik gelişme ve refah kavramları
önemini artırmıştır. Devletlerin dış politika amaçları arasına güvenliğin yanı sıra genel refahı artırmak ve
ekonomik gelişmeyi sağlamak da girmiştir. Özellikle günümüz koşullarında toplumların refahı sadece iç
kaynaklara dayalı olarak gerçekleştirilemez. Bu nedenle devletler, refahlarını dış ilişkilerini kullanarak
artırmaya çalışırlar. Serbest ticaret antlaşmaları, uluslararası ticarette korumacı politikalar ve ekonomik
iş birlikleri, hep refah amacına yönelik izlenen politikalardır.
ETKİNLİK
Sınıfta gönüllü öğrencilerden temsilî olarak bakanlar kurulu oluşturulur. Bu temsilciler, alanlarıyla ilgili
olarak “Ülkenizin refahını artırmak için öncelikle neler yapılmalıdır? Niçin?” sorularına cevap ararlar.
Verilen cevaplar sınıfça değerlendirilir.
54
Ü
Daha önce belirttiğimiz gibi ülkeler, iktisadi refahlarını ve verimliliklerini artırabilmek için diğer
uluslararası aktörlerle ticari ilişkiler kurarlar. Her ülkenin sahip olduğu iktisadi kaynaklar birbirinden farklı
türde ve miktarda olduğu için bazı kaynaklarda diğer ülkelere göre daha avantajlıdır. Bir başka ifadeyle
her ülke farklı kaynaklara, iklime, coğrafyaya ve insan kaynağına sahip olduğundan, bazı ürünleri diğerlerine göre daha ucuza imal eder. İşte toplumlar bu ürettikleri ürünler karşılığında kendilerinde olmayan
ya da pahalıya imal ettikleri ürünleri diğer ülkelerden almaktadırlar. Devletler, sözünü ettiğimiz bu tarz ticari ilişkilerinde kendi ulusal çıkarlarını azami şekilde koruyacak kurallar uygulamaktadırlar. Kimi zaman
iş birliği yaparak kimi zaman da tek taraflı hareket ederek kendi ülkelerinin refahını artırmak amacı, dış
politika karar vericilerinin dikkate aldığı önemli etkenlerden biridir.
3. Saygınlık Amacı
Devletlerin dış politika amaçlarından biri de uluslararası alandaki diğer aktörlerin nezdinde saygınlıklarını artırmaktır. Buna göre uluslararası toplumun davranış kurallarına gönüllü olarak uyduğunda
ya da ülkenin askerî ve/veya iktisadi kaynaklarını diğerlerinden daha fazla artırdığında ya da toplumsal
ve kültürel değerleri diğer aktörler tarafından beğenildiğinde bir devletin saygınlık kazandığını söyleyebiliriz. Uluslararası saygınlığın artması, uzun bir süreç olup zamanla bir ülkenin dış politika hedeflerinin
gerçekleşmesini kolaylaştırmaktadır. Ancak sadece askerî veya ekonomik bir güce dayanarak “emretme” şeklinde ortaya çıkan uygulamalar, saygınlık uyandırmazken saygın bir aktör/ülke müzakerelerde
daha ikna edici olabilmektedir.
Saygınlık kazanmak için ülkeler bazen geçmişte olduğu gibi gösterişli diplomatik törenler, askerî
tatbikatlar düzenlemekte veya nükleer denemeler yapmaktadırlar. Günümüzde devletler, saygınlıklarını
artırmak için uluslararası iş birliği ve dayanışma girişimlerinde bulunmakta, yardım kampanyalarına karşılıksız öncülük etmekte veya katılmakta; bilim, sanat, edebiyat, spor vb. alanlarda gösterdikleri başarılarla dikkat çekmeye çalışmaktadırlar.
ETKİNLİK
Devletler, dünya çapında yapılan spor karşılaşmalarına ev sahipliği yapmak için yarışırlar. Bu turnuvaları düzenlemek, devletler için prestij kaynağıdır.
Aşağıdaki spor etkinliklerine ev sahipliği yapmak için ilgili düzenleme kuruluna başvuran ve kazanan
ülkelerin isimlerini bulunuz
Yıl
YAZ
OLİMPİYATLARI
2016
DÜNYA FUTBOL
KUPASI
2018
Başvuran Ülkeler
Kazanan Ülke
Bilgi Kutusu
EXPO NEDİR?
EXPO, ev sahipliği yapan ülkeye saygınlık kazandıran önemli uluslararası etkinliklerden biridir. Uluslararası Sergiler Bürosu (BİE) tarafından düzenlenen EXPO, uluslararası platformda Dünya Fuarı (World Fair)
olarak adlandırılmaktadır. İlk dünya fuarı, 1851’de Londra’da düzenlenmiş ve kente ünlü Kristal Palas
kazandırılmıştır. Eyfel Kulesi, EXPO’da demir unsurunun inşaatlarda kullanılmasına yönelik tanıtımın bir
sonucu olarak yapılmıştır.
Bu fuarlara katılan ülkeler, sergiledikleri ürünler ve yaptıkları tanıtım faaliyetleri ile kültürel, tarihsel varlıklarını da ön plana çıkarmaktadırlar. Beş yılda bir düzenlenen EXPO’lar en az üç, en çok altı ay süreyle
açık kalmakta, dünyanın dört bir yanından gelen on milyonlarca ziyaretçiye tanıtım yapılmakta, önemli
ölçüde döviz kazanılmaktadır. BİE’ye 98 ülke üyedir. Türkiye, BİE’ye 2004 yılında üye olmuştur.
55
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Son olarak bazı ülkelerin uluslararası saygınlıklarının artmasında askerî, siyasi ve ekonomik güçlerinin yanı sıra yetiştirdikleri dünya çapındaki önemli şahsiyetler de etkili olmaktadır. Siyasette istisnai
başarılara imza atmış liderlerin ülkeleri de saygı görmektedir.
Atatürk
(Türkiye)
Mahatma Gandhi
(Hindistan)
Olof Palme
(İsveç)
Nelson Mandela
(Güney Afrika)
4. Özerklik Amacı
Uluslararası ilişkilerde ortaya çıkan karşılıklı bağımlılık durumundan dolayı hiçbir aktör tam olarak
bağımsız olamaz. Bu nedenle devlet ve devlet olmayan aktörler, diğer aktörlerden mümkün olduğunca
özerk hareket edebilmeyi amaçlar. Özerklik, bir ülkenin sınırları içinde bir bölgenin merkezî otoriteden
sınırlı özgürlüğü anlamında da kullanılmaktadır. Ancak bu tanım, bir dış politika amacı olarak özerklikten
farklı bir anlam taşımaktadır.
Söz konusu aktör devletse devletin iç politikada ya da uluslararası alanda kararlarını mümkün
olduğunca kendi önceliklerine göre alıp uygulaması önemlidir. Bir devlet, diğer uluslararası aktörlere bağımlılığını azalttığı ölçüde özerktir. Diğer ülkeler veya birtakım uluslararası şirketlerle ilişkileri dolayısıyla
siyasi, askerî veya ekonomik bağımlılığı çok olan bir ülkenin özerk davranabilmesi mümkün değildir.
Ancak güçlü, egemen ve ulusal devletlerin diğerlerine göre daha özerk olabileceğini söyleyebiliriz.
Uluslararası örgütlerin özerkliği ise oldukça tartışmalı bir konudur. Uluslararası ilişkileri realist
bakış açısıyla açıklayan bilim insanlarına göre uluslararası örgütlerin, kendilerini kuran üye devletlerden
özerk bir hareket sahası yoktur. Öte yandan çoğulcu kuramcılara göre uluslararası örgütler kendilerini
kuran devletlerden bir dereceye kadar bağımsız hareket edebilmektedir. Elbette uluslararası örgütlerin kendi işleyiş kurallarını üye devletlere rağmen değiştirmeleri mümkün olamaz. Sadece kurucu üye
devletlerin gönüllü olarak tanıdığı oranda ve belli konularda özerklikten bahsedebiliriz. Bu tür özerkliğe
sahip örgüte örnek olarak Avrupa Birliğini verebiliriz.
AB kurumları, sınırları açık bir biçimde belirlenmiş konularda üye devletlerden özerk davranabilmektedir. Burada
vurgulanması gereken, bütün üye devletlerin AB kurumlarına bu özerkliği gönüllü olarak tanımalarıdır.
56
Ü
Devletler, sınırlı kaynaklara sahiptirler ve dış politika amaçlarının hepsini gerçekleştirme
imkânına sahip değildirler. Her devlet, öncelikli amaçlarını ve imkânlarıyla gerçekleştirebileceği hedeflerini belirlemek durumundadır. Kimi zaman bir dış politika kararı alınırken bu dört temel amacın birbiriyle çeliştiği durumlar ortaya çıkabilmektedir. Karar vericiler, bu tür durumlarda ulusal çıkarlarına göre
çelişen amaçlardan birini tercih etmek durumunda kalabilirler. Örneğin, bir devlet, savaş kurallarını ihlal
edecek bir biçimde davranarak güvenlik amacını gerçekleştirirken, diğer uluslararası aktörlerin gözünde
saygınlığını yitirebilir.
B. DIŞ POLİTİKAYI BELİRLEYEN TEMEL ETKENLER
HAZIRLIK ÇALIŞMASI
1. Uluslararası ilişkilerde, ülkelerin yönetim şekilleri dış politikalarını nasıl etkiler? Örnek veriniz.
2. Ülkelerin gelişmesi ile coğrafi konumu arasındaki ilişkiyi açıklayınız.
3. Güçlü ülkeyi oluşturan etkenler nelerdir?
ANAHTAR SÖZCÜKLER
coğrafi konum, demokrasi, ekonomik kaynaklar, hükûmet, medya, güç, askerî kaynaklar
Her devlet, dış politika kararlarını alırken öncelikle yukarıdaki bölümde açıklanan temel dış politika amaçlarını dikkate alır. Ancak karar verme sürecinde belirleyici rol oynayabilecek pek çok başka etken de vardır. Bu bölümde, dış politika kararlarının verilme sürecinde etkili olduğu sıklıkla gözlemlenmiş
etkenler ele alınacaktır. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
1. Güç
2. Ekonomik Etkenler
3. Coğrafi Etkenler
4. Devletlerin Yönetim Şekli
5. Dış Politikada Karar Vericiler
6. Uluslararası Hukuk
7. Ulusal ve Dünya Kamuoyu
Uluslararası sistemde bütün devletlerde görülen ortak özellik, devletlerin varlıklarını devam ettirme arzuları ve buna uygun dış politikaları uygulamalarıdır. Devletlerin dış politikalarında, yönetimin
şekilleri, ekonomik potansiyelleri, coğrafi özellekleri, dünya kamuoyunun, uluslararası aktörlerin ve uluslararası hukuk kurallarının etkisi önemlidir. Dış politikayı belirleyen yukarıdaki etkenlerden bazen biri ön
plana çıkmakta ve dış politikada olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurabilmektedir.
1. Güç
Dış politika karar verme sürecinde dikkate alınan en önemli etken güçtür. Bir ülkede izlenen dış
politika, o ülkenin gücünü yansıtmaktadır.
Gücü, bilim insanları çok çeşitli yönleriyle ele almışlar ve tanımlamaya çalışmışlardır. Yukarıdaki tanımlardan yola çıkacak olursak ortak noktalar “sahip olma, etkileme ve kontrol”dür. Yani belirli
özelliklere sahip olmak, var olan bu özellikleri kullanabilmek ve uluslararası sorunlarda kontrolü elde
tutabilmek önemlidir.
Devletlerin gücü, zamanla değişen somut ve soyut unsurlardan oluşur. Buradaki somut olmaktan
kasıt ölçülebilir olmaktır. Örneğin, nüfus unsuru kolayca ölçülebilirken ulusal moral unsurunun değerlendirilmesi zordur.
57
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Bilgi Kutusu
“Güç” kavramını kim, nasıl tanımladı?
• Güç, bir aktörün diğerlerine, normal olarak yapmayacakları bir şeyi yaptırabilme yeteneğidir.
Robert Keohane ve Joseph Nye (Robert Kohen ve Jozef Ni)
• Çatışmalarda üstün gelme ve engelleri aşma yeteneğidir. Karl Deutsch (Karl Doyç)
• Güç, uluslararası politika açısından temel öneme sahiptir. Çünkü güç büyüklük, büyüklük etki ve
etki de diğer ülkeleri etkilemektir. Michael Sullivan (Maykıl Salıvın)
• İnsanın diğer insanların düşünce ve eylemleri üzerindeki kontrolü. Hans Morgenthau (Hans
Morgentau)
• Bir yandan kaynaklar, diğer yandan sonuçlar üzerindeki kontrol. James Lee Ray (Ceyms Li Rey)
• Uluslararası alanda bir aktörün maddi ve manevi olmayan kaynak ve kıymetleri, uluslararası
olayların sonuçlarını kendi istediği yönde etkilemede kullanma yeteneği. Walter Jones (Voltır
Cons)
“Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politika ve Dış Politika Analizi, s. 135-136.”
Somut unsurlar çoğunlukla durağan bir güç ifade ederken soyut unsurlar gücün değişkenliğine
işaret eder. Sahip olunan kaynaklar, gücün durağan tanımı ile ilgilidir. Yani bir ülkenin gücü, sahip olduğu
askerî, ekonomik ve toplumsal kaynakların toplamıdır. Öte yandan gücün değişken tanımı, devletlerin
etkileme ve kontrol etme becerisi ile ilgilidir.
Gücün değişkenliği, devletlerin sahip oldukları kaynakları uygun ortam ve zamanda kullanmasıyla
ortaya çıkar. Örneğin, 1965-1975 Vietnam Savaşı’nda ABD, askerî, ekonomik ve toplumsal kaynaklar
açısından çok daha üstünken Vietnam’ın coğrafi şartları, bu ülke lehine bir durum oluşturmuştur. ABD
tankları, Vietnam ormanlarında, belirlenen savaş stratejisine uygun hareket edememiş ve ABD ordusu
başarısız olmuştur.
Vietnam Savaşı, Nisan 1968
58
Somut (ölçülebilir) unsurlar arasında askerî kaynaklar başta gelir. Askerî gücün kapasitesi, silahlı kuvvetlerin
sahip olduğu personel, silah donanımı, personelin eğitim
düzeyi ve askerî harcamalar ile ilgilidir. “Büyük güç” olmak,
askerî ve ekonomik bir güce sahip olmakla mümkündür.
Diğer gruptaki imkân ve avantajlar, büyük güç olmaya
yardımcı olmaktadır ancak kendi başlarına yeterli değildir.
Bazı bilim insanları, askerî güç yanında ekonomik gücün
de önemini vurgulamışlardır. Kenneth Waltz (Kenıt Valtz),
“Güçlü devletler askerî kuvvetleri ile her şeyi yapamazlar… Fakat bu devletler, askerî anlamda güçsüz devletlerin yapamadıklarını yapma imkânına sahiptirler.” derken,
gücün askerî olmayan unsurlarına vurgu yapmaktadır.
Askerî gücün etkisi, eskiye göre nispeten azalmasına rağmen önemi hâlâ devam etmektedir.
Buna göre güç, kullanılabilme ve diğer ülkeler üzerinde etkide bulunabilme ile ilgilidir. Bir devletin siyasi,
askerî veya başka nedenlerle var olan gücünü kullanamaması, güç olarak tanımlanamaz. Gücün kullanılabilir olması, duruma göre değişiklik gösterebilir. Yani güç bazen göreceli bir kavramdır. Örneğin, bir A ülkesinin kendisinden
daha güçlü bir B ülkesine karşı güç kullanma ihtimali çok
düşük iken kendisinden daha zayıf komşu ülkeye bu gücünü kullanabilme ihtimali yüksektir. Güç için bir devletin
karşısında mutlaka bir başka devletin olması gerekir. Aralarında hiçbir ilişki olmayan devletlerin güçlerini birbirlerine
karşı kullanma ihtimali de olmaz. Gücün bir de algılanma
şekli vardır. Bir ülkenin var olan güç kapasitesinin ne kadarının kullanılabileceği ve mevcut güç verilerinin ne kadarının doğru olduğu iyi bilinemediği zamanlarda abartılı
algılamalar ortaya çıkabilmektedir. Özellikle savaşlarda,
karşı ülkeyi yanıltmak için yanlış bilgilendirmeler veya yönlendirmeler yapılmaktadır.
2. Ekonomik Etkenler
Devletlerin güçleri,
askerî güçleriyle de ilgilidir.
Ekonomik gücün önemli unsurları, ülkenin toplam
geliri ve kişi başına düşen millî gelirdir. Ekonomik güç,
bazen endüstriyel güç ile aynı anlamda kullanılır. Verimlilik de burada önemlidir. Sonuç itibarıyla ekonomik güç ile
askerî güç birleştirilemediği takdirde istenilen sonuç elde
edilemez. Ülkeler arasında askerî gücün birbirine yakın
olduğu durumlarda bir çatışma söz konusu olursa çatışmanın sonucunu belirleyecek diğer faktörler arasında ekonomik gücün özel bir önemi vardır.
Nüfusun öncelikle toplam miktarı önemlidir. Tek başına fazla bir şey ifade etmezse de nüfus, güçlü olmanın
şartlarından biridir. Bunun yanında, çalışan nüfusun toplam nüfus içindeki payı ve genel eğitim düzeyi de bu kapasiteyi etkiler. Başlıca ekonomik etkenler, tarım, sanayi,
ulaşım, ticaret, madenler ve enerji gibi kaynaklardır. Özellikle mevcut doğal kaynakların değerlendirilmesi, ülkelerin
uluslararasında söz sahibi olmasıyla doğrudan ilişkilidir.
Geçmişte gelişmiş bazı ülkelerin, kaynaklara ulaşabilmek
için denizaşırı sömürgecilik politikaları izledikleri görülmüştür.
59
Buson Limanı, Güney Kore
Ü
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Tarım: Bazı ülkelerin yeterli miktarda kuru ve sulu tarım alanlarına sahip olmaları ve buralarda modern tarım metotlarını uygulamaları, bu imkânların olmadığı ülkelere karşı ekonomik bir üstünlük sağlama nedenidir. Tarım ürünlerinde dışa bağımlı ülkeler, özellikle kıtlık,
çatışma, savaş gibi gelişmelerde çok zor durumlara düşmektedirler.
Günümüzde dünyanın stratejik ürün grubu ya da temel gıda ürünleri
olarak kabul edilen hububatın üretim miktarı, ülkeler için önemlidir.
Başlıca hububat ürünleri buğday, çeltik ve mısırdır. İngiltere, Almanya ve Japonya, bu ihtiyaçlarının çoğunu dışarıdan karşılıyorken ABD
ve Rusya, kendilerine bu konuda yetmektedir. Tarım ürünlerinin savaşlar sırasında stratejik önemi daha da artmaktadır. Çünkü bu sırada tarım hasadı yapılamayabilir ve tarım alanları tahrip olabilir. Yeterli
stoklar yoksa insanlar, açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalırlar. XIII.
yüzyılda Anadolu’yu istila ve talan eden Moğollar da yıllarca süren
kıtlığa neden olmuştur.
Bilgi Kutusu
“Siyasi, askerî zaferler ne
kadar büyük olursa olsun,
ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa meydana
gelen zaferler, devamlı olmaz ve az zamanda söner.”
Mustafa Kemal Atatürk
“www.atam.gov.tr”
Maden ve Enerji Kaynakları: Devletler dış politika kararlarını
verirlerken sahip oldukları (ya da ihtiyaç duydukları) enerji kaynaklarına özellikle dikkat ederler. Dünyada maden ve enerji kaynakları
düzenli bir dağılım göstermez. Bunlar kömür, petrol, doğal gaz, jeotermal kaynaklar, uranyum, toryum gibi yer altı kaynakları ile hidrolik, odun, tezek, rüzgâr, gelgit, güneş gibi yer üstü kaynaklarıdır. Bir
devletin diğer devletlerden daha güçlü olabilmesi için bilim, teknik,
sanayi gibi alanlarda önde olması gerekir. Ülke ekonomilerinin ve
özellikle sanayilerinin gelişmesinde temel kaynak enerjidir. Enerjinin
de en önemli ham maddesi madenlerdir.
Turizm: Dış politikayı etkileyen ekonomik etkenlerden biri de
turizmdir. Turizm, son zamanlarda ülkeler için hem bir rekabet ortamı, hem tanıtım aracı hem de önemli bir gelir kaynağı olmuştur.
Bugün turizm faaliyetleri daha da çeşitlenmiş ve ülkelerin refah düzeylerini artırmıştır. Bu nedenle dış politika kararı alınırken bu etken
de dikkate alınabilir.
Aşağıdaki haritada, dünyanın önemli ticaret yolları, kanalları ve boğazları görülmektedir. Uluslararası ticarette en ucuz ulaşım
yolunun deniz yolu olması, denize kıyısı olan ülkeler için büyük bir
avantajdır.
Rüzgâr enerjisi
ETKİNLİK
Bir ülkenin ihtiyaç duyduğu malların tamamını üretebilmesi mümkün müdür?
Tartışınız.
Büyük deniz yolları, boğazlar ve
okyanuslar arası kanallar
Deniz yolları (Kalınlıklar trafiğin büyüklüğüyle orantılıdır.)
Boğaz
Okyanuslar arası kanal
Merkezî bölgeler
Deniz kıyısı
Denize kıyısı olmayan yerler
Afrika’nın gelişmemiş bölgeleri
Başlıca işlek limanlar
“TÜSİAD Yayınları, Coğrafya 2002, s. 61’den yararlanılmıştır.”
60
Ü
3. Coğrafi Etkenler
Ülkeler, bulundukları coğrafi konumun kendilerine sağladığı fiziki avantajların ve sahip oldukları beşerî ve ekonomik potansiyele göre
hareket ederler.
Coğrafi özellikler, ülkelerin siyasi, askerî ve ekonomik yönden gelişmelerini ve bulundukları coğrafyada etkili olmalarını da sağlamıştır.
Verimli tarım alanları, boğazlar, önemli ticaret yolları, su kaynakları, yer
altı zenginlik kaynakları, tarih boyunca ülkelere avantajlar sağlamıştır.
Pek çok savaş da bu avantajlara sahip olanlarla bunları ele geçirmeye
çalışanlar arasında olmuştur.
Dış politikayı etkileyen coğrafi etkenlerden fiziki etkenler, kolay
kolay değişkenlik göstermez yani süreklidir. Başlıca fiziki etkenler şunlardır:
• Coğrafi Konum
“Ülkelerin politikaları
coğrafyalarındandır.”
Napolyon Bonapart
• Ülkelerin alan, biçim ve sınırları
• Yer şekilleri ve iklim
• Sular
Coğrafi Konum: Bir ülkenin dünya üzerindeki yeri, yüz ölçümü, iklimi, denizlere göre durumu,
varsa önemli su yolları, arazi yapısı, yer altı ve yer üstü kaynakları gibi coğrafi özellikleri, o ülkenin
gelişimini ve politikalarını etkilemektedir. Alman
jeopolitik uzmanı Ratzel’e göre bir devletin ulusBilgi Kutusu
lararası ilişkilerde etkili olabilmesi, geniş bir alaBir ülkenin, dünyada veya bölgesindeki güç merna ve hâkim bir mevkiye sahip olmasına bağlıdır.
kezlerine göre durumu ve dünyanın siyasi yapılanÜlke alanlarının genişliği, savunma için olumsuz
masında yeri demek olan jeopolitik konum, coğrafbir durum gibi görülse de bu durumun avantajları
yanın politikaya verdiği yöndür.
daha fazladır.
Uluslararası ilişkilerde alanı küçük olan
ülkeler genellikle önemli bir etkiye sahip olamamaktadırlar. Güçlü ülkelerin alanları genellikle büyüktür fakat tek başına alan genişliği bir şey ifade
etmemektedir.
Bir ülkenin jeopolitiğini, değişmeyen unsurlar (konumu, şekli, fiziki özellikleri vb), değişen unsurlar
(ekonomik, politik, askerî vb. değerler) ve zaman,
birbirlerini etkileyerek şekillendirir.
Sınırlar, uluslararası ilişkilerde çok tartışılan konulardan biridir. Sınır belirlemede doğal (su bölümü çizgileri, akarsular vb.) ve siyasal unsurlar esas alınır. Toprağın çok verimsiz olduğu yerlerde genellikle düz sınır çizgileri yaygındır. Eski sömürge ülkelerinde ve Afrika’da siyasi olarak çizilen bu tür sınırlara çok rastlanır. Ülke sınırlarının uzunluğu, komşularının olması veya olmaması, komşularının çokluğu
ve uluslararası ilişkileri etkilemektedir. İngiltere, Japonya gibi ülkelerin hiç karasal komşusu yokken,
Portekiz ve Danimarka’nın birer komşusu, Rusya Federasyonu’nun ise 12 komşusu vardır.
Yer Şekilleri ve İklim: Bir ülkenin yer şekilleri (yükseltisi, dağların ne şekilde uzandığı vb.) kültürel,
ekonomik, askerî durumunu ve geleceğini etkileETKİNLİK
mektedir. Geniş düzlüklere sahip Polonya ile Himalaya Dağları üzerindeki Nepal’in durumu aynı
değildir. Polonya, yer şekillerinin düzlük olması İklimin ve iklim çeşitliliğinin ülkelerin kalkınması
sebebiyle Almanya veya Rusya tarafından kolay- (siyasi ve ekonomik bir güç oluşturması) açısınca işgale uğramıştır. Nepal ise Hindistan’ın çok dan önemini sınıfta tartışınız.
güçlü olduğu dönemlerde bile topoğrafik şartların
olumlu etkisiyle kendini korumuştur.
İklim, dış politikayı etkileyen coğrafi etkenler içinde, uluslararası ilişkileri dolaylı olarak etkileyen
unsurdur. İklim sonucu gelişen doğal bitki örtüsü de savunmada bir avantaj sağlamaktadır.
61
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Nüfus, bir ülkenin askerî ve ekonomik kaynaklarının en temel ögesi olduğundan dış politika karar
alma sürecinde etkili bir faktördür.
Güçlü ülkeler için nüfuslarının çokluğu kadar gelecekte bu nüfusun alacağı seyir de önemlidir.
Nüfusun azalması, gelişmiş ve güçlü devletlerin önemli sorunlarındandır. Almanya, azalan nüfusunu göç
alarak takviye etmektedir.
Dünya nüfusu hızla artmaktadır
ETKİNLİK
Aşağıdaki tabloyu inceleyiniz.
Sadece nüfus ve nüfus artış hızının bir güç oluşturmak için yeterli olup olmadığına, buradaki ülkelerden örnekler veriniz.
2012 yılında dünyada nüfusu çok fazla olan
ülkeler, nüfus artış oranları ve 2030'da tahmini ülke nüfusları
Sıra
Ülkeler
2012 Yılı
Nüfus (milyon)
2010-15
Artış oranı (‰)
Sıra
Ülkeler
2030 Yılı Tah.
Nüfus (milyon)
1
Çin
1,354
0,4
1
Hindistan
1,524
2
Hindistan
1,258
1,3
2
Çin
1,393
3
ABD
316
0,9
3
ABD
362
4
Endonezya
245
1,0
4
Endonezya
280
5
Brezilya
198
0,8
5
Nijerya
258
6
Pakistan
180
1,8
6
Pakistan
234
7
Nijerya
167
2,5
7
Brezilya
221
8
Bangledeş
152
1,3
8
Bangledeş
182
9
Rusya
143
-0,1
9
Rusya
136
10
Japonya
126
-0,1
10
Meksika
135
19
Türkiye
75
1,1
17
Türkiye
87
7,052
1,2
Dünya Topl.
62
Dünya Topl.
8,321
http://www.tr.undp.org
Ü
4. Devletlerin Yönetim Şekli
Dış politikanın belirlenmesinde önemli etkenlerden biri de devletin yönetim şeklidir.
Devletin üç temel görevi olan yasama, yürütme ve yargı erklerinin kimler tarafından yürütüldüğü önemlidir. Demokratik sistemlerde (temsilî demokrasiler) bu erkler, birbirinden bağımsız ve birbirini
denetleyecek konumdadır. Sistem, halkın seçtiği temsilciler vasıtasıyla yürütülür. Temel hak ve hürriyetlerin bulunduğu, çok partili, serbest seçimlerin yapıldığı ve halka karşı kendini sorumlu hisseden bir
yönetim anlayışı vardır. İktidarda bulunan yönetim, dış politikada kararlarını alırken halkın görüşlerini
dikkate alır, ulusal çıkarları gözetir. Ulusal çıkarlar ile halkın talepleri arasında bir denge kurmaya çalışır.
Demokratik olmayan sistemler ise askerî otoriter rejimler ile geleneksel monarşilerdir. Ülkenin dış
politika dâhil bütün kararları baskıcı bir kişi ya da grup tarafından alınır ve halkın, karar alma sürecine
katılımı söz konusu değildir. Bu tür yönetimler, ülkelerinin uluslararası kuruluşlarda yer almasını pek
istemez ve genellikle dışarıya kapalı bir yönetim anlayışı mevcuttur
ETKİNLİK
Demokratik olan ve olmayan ülkelerde kararların nasıl alındığını canlandırmak için sınıf iki gruba
ayrılır. Birinci grup, demokratik bir ülkede dış politika konusunda nasıl karar alındığını, örnek bir olay
ile canlandırır. İkinci grup da demokratik olmayan bir ülkede dış politikada nasıl karar alındığını örnek
bir olay ile canlandırır.
İki farklı yönetim şeklinin temel özellikleri maddeler hâlinde tahtaya yazılır. Ortak ve ayrılan özellikler
hep birlikte belirlenir.
5. Dış Politikada Karar Vericiler
Dış politikada liderlerin kişilik özellikleri, psikolojik durumları, hayat görüşleri de oldukça etkili
olabilmektedir. Bu nedenle bir ülkenin dış politikasını anlamak için o ülkede bu kararları kimlerin verdiğinin belirlenmesi gerekmektedir. Devletlerin yönetimiyle ilgili olarak dış politikanın belirlenmesinde bazı
farklılıklar olsa da dış politika karar vericileri genelde şunlardır:
1. Hükûmet (başbakan, dışişleri bakanlığı ve bakanlar):
Hükûmet yani bakanlar kurulu özellikle de dışişleri bakanı dış politika konularında nihai kararı
veren yetkililerdir.
2. Cumhurbaşkanlığı-devlet başkanlığı:
Cumhurbaşkanlığı'nın (devlet başkanlığı) dış politikada oynadığı rol, ülkeden ülkeye değişiklik
gösterebilir. Örneğin, devlet başkanının kral ya da kraliçe olduğu ülkelerde (Japonya, İngiltere, İsveç
gibi) dış politika açısından genellikle sembolik bir temsil söz konusudur. Bu kişilerin görev ve yetkileri
sınırlıdır.
Başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinin bulunduğu ülkelerde (ABD, Rusya ve Fransa gibi) devlet başkanlarının yetkileri hükûmet içinde daha belirleyici ve etkilidir. Devlet başkanının bütün yürütmeyi elinde tuttuğu otoriter siyasi rejimlerde ise dış politika, tamamen bu başkan tarafından belirlenir.
Hükûmetin görevi, verilen kararları uygulamaktır.
3. Meclis (dış ilişkiler komisyonu, meclis başkanlığı):
Dış politikada karar alıcı
olarak meclislerin etkili olması, ülkedeki rejimle yani ülkenin demokratik
olup olmamasıyla ilgilidir. Demokratik yönetimlerde meclisler, yabancı
askerî güç kabulü veya dışarıya
asker gönderilmesi gibi konularda
yetkilidir.
TBMM Genel Kurulu
63
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Meclislerin dış politikadaki görevlerinden biri de uluslararası antlaşmaları onaylama ve bu
antlaşmaların gerektirdiği iç hukuk düzenlemelerini yapmaktır. Meclisin antlaşma metnini değiştirme
hakkı yoktur; ya metni onaylar ya da antlaşmayı yeniden görüşmesi için hükûmete geri gönderir. Milletvekilleri mecliste yazılı-sözlü soru önergesi ve gensoru gibi müdahale araçlarını kullanabilirler. Ayrıca
parlamenter sistemlerde bulunan dış ilişkiler komisyonlarında görev alarak denetim yapabilirler ve ülke
dış politikalarının belirlenmesinde katkıda bulunabilirler.
4. Askerî ve sivil bürokrasi (savunma bakanlığı, genelkurmay başkanlığı, dışişleri bakanlığı bürokratları):
Askerî ve sivil bürokratlar, dış politika karar alım sürecinde karar vericilere topladıkları bilgileri
sunarak sürece etkide bulunurlar. Dış politikanın genel çerçevesi hükûmet tarafından belirlense de sivil
bürokrasi içinde yer alan diplomatlar gündelik ve rutin dış politika konularında kararlar alabilirler.
6. Uluslararası Hukuk
Dış politikayı belirleyen temel etkenlerden biri de uluslararası hukuktur. Devletler
hukuku olarak da bilinen uluslararası hukukun anlamı, tarihsel gelişimi, genel özellikleri
ve oluşturan temel kaynaklar, kitabımızın 1.
Ünitesi'nde ele alınmıştı.
Bilgi Kutusu
Birleşmiş
Milletler’in
başlıca yargı organı Uluslararası Adalet Divanı’dır.
Merkezî
Hollanda’nın
Lahey kentinde olan
mahkemenin
üyeleri
BM Genel Kurulu ve BM
Güvenlik Konseyi tarafından değişik ülkelerden
seçilmektedir.
Devletler, genellikle karşılıklı bağlayıcılık ilkesi çerçevesinde uluslararası kurallara
uymayı tercih etmektedirler. Bu ilke haklara,
egemenliklere saygı gösterme ve iç işlerine
karışmamadan başlamak üzere seyahat özgürlüğü ve ekonomik ilişkilere kadar pek çok
alandaki ilişkileri düzenlemektedir. Devletlerin
La Haye (Lahey)
katıldıkları uluslararası antlaşmalara devletler
Adalet Divanı
hukukuna göre uyma zorunluluğu yoktur; devletler gönüllü olarak uyarlar. Buna uluslararasında “ahde vefa” denilmektedir. Buna göre dış politika kararlarını alırken devletler, daha önce imza koydukları uluslararası anlaşmaları ve uluslararası toplumun
teamüllerini dikkate alırlar.
7. Ulusal ve Dünya Kamuoyu
Devletlerin dış politikasını etkileyen etkenlerden biri de ulusal ve dünya kamuoyudur. Kamuoyu,
bir konuyla ilgili halkın genel düşüncesi ve kabulleridir. Ulusal kamuoyunun, dış politika yapım ve uygulama sürecine etkisi, halkın isteklerinin karar alıcılar tarafından dikkate alınması anlamına gelmektedir.
Dış politikada kamuoyu, ancak XX. yüzyılda gündeme gelmiş, siyasal katılımın artması ve ülkelerin
demokratikleşmesi ile gelişmiştir. Demokratik olmayan bir ülkede dış politika konularında etkili bir kamuoyundan bahsedilemez. Demokratik ülkelerde halk, izlenen yanlış politikalara tepkilerini seçimlerde
oylarıyla veya diğer zamanlarda sivil toplum örgütleri vb. yoluyla gösterebilmektedirler.
Kamuoyunun, demokratik ülkelerde bile dış politikaya ilgisizliğini de göz ardı etmemek gerekir.
Ancak, gündelik hayatı etkileyen uluslararası olaylarda dış politikayla ilgilenme ve bilgilenme artmakta,
konunun çeşitli yönleriyle tartışılması gündeme gelmekte, konu irdelenmekte ve çatışmadan iş birliğine
doğru yönelmeler olmaktadır. Ani gelişen olaylarda ise kamuoyunun oluşması zaman alacağından risk,
tamamen karar alıcıların üzerinde olmaktadır.
Kamuoyu oluşumunun ilk basamağı fikirlerin özgürce açıklanabilmesidir. İkinci basamakta bu fikirlerin açıklanıp başkalarına iletilebilmesi gelir. Edinilen bilgi ve fikirler, üçüncü basamakta algılanarak
yorumlanır. Genellikle fikirlerin iletilmesinde medyadan faydalanılır.
Kamuoyu tepkisi, karar vericileri özellikle dış politika konusunda olumlu veya olumsuz etkilemektedir. Dünyada yıllardır çözülemeyen dış sorunların önemli sebeplerinden biri de kamuoyu tepkisidir.
Bilim insanları, dış politikayla ilgili kamuoyu oluşumunda başlıca üç temel grup olduğunu ortaya
koymuşlardır. Bunlar pasif halk, aktif halk ve kamuoyu oluşturan halktır.
64
Ü
“Pasif halk” ya da “genel halk yığını”, dış politikaya pek ilgi duymayan ve bilgisi olmayan kişilerden
oluşur. Bu kitle, bazı özel durumlarda beklenmedik tepkiler verebilir ve nadiren siyasi süreci etkileyebilir.
“Aktif halk”, bir toplum içinde dış olaylara ilgi duyan kişilerden oluşur. Gelişmiş ülkelerde, belli bir
mesleği olan, eğitimli, şehirde yaşayanlar arasında daha yaygın olan insanlardan oluşur. Bu kesim, halk
içinde küçük bir azınlığı oluştursa da medyayı ve dış olayları takip eder, yorumları ile çevrelerini etkiler.
“Aktif halk”, ülkede kamuoyu oluşturma sürecinde, doğrudan veya dolaylı etkili olduğundan, kamuoyu
oluşturanlar tarafından önemsenir. Halka ulaşmanın yollarından biri de bu kitle ile iş birliği yapmaktır.
“Kamuoyu oluşturan halk”a ise “seçkinler”,“ulusal liderler” veya “ kamuoyu eliti” gibi isimler verilmektedir. Sınırlı sayıdaki insanlardan olmasına rağmen bu kitlenin kamuoyunun oluşturulmasında ve
harekete geçirilmesinde önemli rolü bulunmaktadır. Kısacası ulusal kamuoyu, dış politika konularında
karar vericileri etkilemektedir. Bir ülkenin dış politikasına dünya kamuoyunun etkisi ise sınırlı olmaktadır.
Dış politika karar vericileri, yalnızca kendi halklarından değil, diğer ülke halklarından da etkilenebilir. Dost ülkelerin halklarının görüşü daha önemlidir. Dünya kamuoyu, değişik ülke insanlarının kimi temel uluslararası sorunlarda düşünce birliği içinde olmaları durumudur. Dünyada insanların önemli ortak
noktalarından biri, tartışmasız savaş karşıtlığıdır. Ayrıca küresel ısınma ve çevre konularında da dünya
kamuoyu oluştuğunu söyleyebiliriz.
C. DEVLETLERİN DIŞ POLİTİKADA KULLANDIKLARI ARAÇLAR
HAZIRLIK ÇALIŞMASI
1. Büyükelçilikte kimler çalışır?
2. Ekonomik yardım alan ülkelere örnekler veriniz.
ANAHTAR SÖZCÜKLER
askerî güç, caydırma, dış yardım, müzakere, tırmanma
Devletler, dış politikadaki amaçlarına ulaşmak için bazı stratejileri takip ederler ve aşağıdaki dış
politika araçlarından yararlanırlar:
• Diplomasi
• Savaş
• Ekonomik yardım ve yaptırımlar
• Propaganda
1. Diplomasi
Devletin dış ilişkilerinde aldığı kararları uygulamak için
Bilgi Kutusu
kullandığı yöntemlerin başında diplomasi gelir. Diplomasi, bir
başka dış politika aracı olan savaşlar sırasında dahi kullanıDiplomasi, barışçı ve daha az masraflı
olması özelliğiyle uluslararası sorunlan en temel iletişim aracıdır. Bir dış politika aracı olarak diplarda çok tercih edilen yöntemlerden
lomasinin özü, uluslararası aktörler arasında iletişim kurmak
biridir.
ve birbiriyle bağdaşmayan çıkarların ortak noktasını müzakereler yoluyla bulmaktır.
Daha önce devletlerin anarşik olduğu, yani devletler üstü merkezî bir otoritenin bulunmadığı,
uluslararası sistemde birbirleriyle iş birliği yaparak da çıkarlarını gerçekleştirmeye çalıştıklarından söz
etmiştik. Uluslararası alandaki iş birliğinin en önemli göstergesi ve uluslararası toplumun simgesi olan
diplomasi, uluslararası aktörlerin şiddet kullanmadan kurdukları iletişim ve bu iletişim esnasında uydukları kurallar bütünü olarak tanımlanabilir.
Ülkeler, dış politika hedeflerine ulaşmak için birbirlerine karşı çeşitli siyasi etkileme yöntem ve
tekniklerini kullanırlar. Devletlerin diğer devletleri ikna etme becerisi gücü ile ilişkilidir. Burada güçten,
sadece askerî ve iktisadi maddi kaynaklar değil, kültürel ve sosyal birikimler de kastedilmektedir. Diplomatik ilişkiler, devleti temsil eden bireyler tarafından gerçekleştirildiğinden, bu bireylerin kişisel yetenek
ve özellikleri, diplomaside çok önemlidir.
65
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Diplomat, ülkesi dışında ülkesinin ulusal çıkarlarını ve bulunduğu ülkedeki vatandaşlarının hak
ve hukukunu korumak ve temsil etmek ile görevlendirilmiş kişidir. Devletler, uluslararası ilişkilerin müzakerelerle yürütülüp yönetilmesini, genellikle resmî görevlileri olan “diplomatlar” aracılığıyla yaparlar.
Diplomatlar, bireysel değerlendirmeleri doğrultusunda değil, hükûmetlerin belirlemiş olduğu dış politika
hedef ve stratejileri doğrultusunda hareket ederler.
Diplomasi kuralları, karşılıklılık (mütekabiliyet) ilkesine dayanır. Bir başka ifadeyle iki ülkenin
birbirilerine atadıkları diplomatların hak ve yükümlülükleri eşittir. 1815 ve 1961 tarihlerinde Viyana’da
düzenlenen iki kongreyle yazılı hâle getirilen ve uluslararası hukuk kapsamına alınan bu kuralların başında diplomatın dokunulmazlığı gelir yani diplomatlar atandıkları ülkenin iç hukuk kurallarından muaftır.
Diplomatik dokunulmazlıklar kişi, bina, haberleşme ve arşiv dokunulmazlıklarını kapsar. Diplomatların
yargı, vergi ve gümrük muaflıkları vardır. Ayrıca özel konutlarına dokunulamaz ve seyahat serbestlikleri
engellenemez, büyükelçiliğe ya da konsolosluğa ait taşınmazlara ev sahibi ülkenin kolluk kuvvetleri
müdahale edemez.
Bir diplomat herhangi bir suç işlediğinde ev sahibi ülkenin yapabileceği uygulamalar sınırlıdır; ya diplomatın ülkesinden yargılama izni istenir ya da diplomatın geri çekilmesi
talep edilir. Ayrıca ev sahibi ülke yabancı diplomatı persona non grata (istenmeyen kişi)
ilan edebilir ve ilgili ülkeden diplomatını geri
çekmesini isteyebilir. Bu durumda karşı ülkenin, diplomatını geri çekmesi gerekir. Böyle
bir gelişme yaşandığında genelde diğer ülke
de misillemede bulunmaktadır.
Diplomasiye dair benimsenen üçüncü
bir kural da protokoldür. Diplomatik protokol
uluslararası tören, toplantı ya da konferanslar sırasında uyulması gereken kurallar bütünüdür. 1815 Viyana Kongresi’nde belirlenen
prokol kurallarına göre bir ülkede görev yapan diplomatik temsilciler üçe ayrılmaktadır:
Büyükelçiler ve nuncio adı verilen Papalık
temsilcileri, devlet başkanlarının yanına gönderilen orta elçiler ve maslahatgüzarlar. Bu sıralama 1961 yılında Birleşmiş Milletler tarafından toplanan Diplomatik İlişki ve Bağışıklıklar
Hakkında Konferans’ta benzer kategori kabul
edildiğinden günümüzde de geçerlidir.
Diplomatların atanma işlemleri ülkelerin
anayasası ile ilgili olup ülkeden ülkeye değişmektedir. Ayrıca bu durum atama yapılan ülke
için de önem taşıdığından ilgili ülkeden agreman (uygundur görüşü) istenmesi yerleşik bir
anlayış olarak kabul edilmiştir. Agreman, atanacak görevlinin persona grata (istenen kişi)
olduğunu gösteren bir muvafakatnamedir.
Sonraki zamanlarda istenmeyen bazı sıkıntıların doğmasını engellemek amacıyla her ülkenin böyle bir hakkı bulunmaktadır. Bir ülkeye atanan diplomatik temsilci, önce selefinin
(önceki görevli) dönmesini bekler, sonra kendi
devlet başkanından aldığı güven mektubunu
gideceği devletin başkanına sunar.
Diplomatik görüşmeler
ETKİNLİK
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığında diplomat
olarak görev almak için gereken şartlar nelerdir?
Araştırınız.
Bilgi Kutusu
Bir ülkede görevli diplomatların hepsine birden corp
diplomatique (kordiplomatik) denmektedir. Bir ülkede
en uzun süre ikamet eden diplomata doyen veya duayen denmekte ve bu kişiler diplomatik protokolde en
önde yer almaktadır.
ETKİNLİK
1. Büyükelçilik ve konsolosluklar ülkelerin hangi
kentlerinde açılır?
2. Büyükelçi ve konsolosların görevlerini karşılaştırarak sınıf panosuna asınız.
66
Ü
Büyükelçiler, bir devletin başka bir devletteki en üst düzey temsilcisidir. Vatandaşı oldukları devleti ve devlet başkanını temsil ederler. Bulunduğu ülkede büyükelçiliğe bağlı bütün birimlerin amiridir.
Başlıca görevleri, ülkesini her konuda temsil etmek, elçiliğin bütün harcamalarını, konsolos ve ataşeler
tarafından yazılan haftalık ekonomik, siyasi raporları kontrol etmek, onaylamak ve takip etmektir.
Konsoloslar ise görev yaptıkları ülkede bulunan kendi ülkelerinin vatandaşlarının hak ve çıkarlarını korumaya yönelik çalışmalar yapan memurlardır. Konsolosların devleti siyasi temsil anlamında
yetkileri yoktur; diğer temsil yetkileri ise sınırlıdır. Konsolosluğun hangi şehir veya şehirlerde açılacağına, hangi şartlarda görev yapacağına ülkeler anlaşarak karar verir. İki tür konsolos vardır. Birincisi
meslekten konsolos olanlar (devletin resmî memuru), ikincisi fahri konsoloslardır. Fahri konsolosların,
temsil ettiği ülkenin vatandaşı olma zorunluluğu yoktur.
Diplomatların ülkelerini temsil etmede
başlıca görevleri şunlardır:
• Görevli oldukları ülkelerde yaşayan
vatandaşlarının hak ve çıkarlarını koruma,
• Sembolik temsil,
• Bilgi toplama,
• Diplomatik mesaj iletme,
• Dış politika oluşumunda karar alıcılara yardımcı olma.
Diplomaside ülkeler arasındaki iletişimin en klasik yöntemi görüşmelerdir. Görüşmeler ikili, çok taraflı, kamuoyuna açık veya
kapalı, gizli, üst veya alt düzeyde olabilir. Bazı
görüşmeler “iyi niyet” girişimleri olarak tanımlanan görüş alışverişinde bulunmak veya birbirlerine danışma biçimindedir. Bu tür görüşmelerin sonuç bildirisinde genellikle uzlaşılan
konulara yer verilir.
Taraflar bazen görüşmelerin bir sonuç
Holbein’in “Elçiler” tablosu, 1533
vermeyeceğini düşünmelerine rağmen çözümü engelleyen taraf olmadıklarını göstermek ve kendi görüşlerini dünya kamuoyuna duyurmak için
görüşmelere katılmaktadırlar. Örneğin, Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği’nin silahsızlanma görüşmelerine katılmaları gibi.
Görüşmeler başlamadan önce gündem belirlenir. Sorunsuz ülkelerin gündemleri kolaylıkla belirlenirken sorunlu ülkeler arasında sıkıntılar yaşanmakta ve bu konuda ön şartlar ileri sürülmekte, hatta görüşme gerçekleşmemektedir. Gündem belirleme yanında, görüşme yeri, katılımcılar, sorunlara yaklaşım
tarzları ve görüşme ön hazırlığı da önemlidir. Görüşmeler sırasında, ikna, vaat, oldubittiye getirme veya
yeni çözüm önerileri sunma gibi taktikler uygulanmaktadır. Ülkelerin birbirleri hakkındaki önyargıları ve
görüşmelerde kullanılan üslup da görüşmeleri etkilemektedir.
Diplomatlar ikna edici olabilmek için diğer tarafa çoğu zaman baskıcı yöntemler kullanmadan
karşılıklı yarar sağlama amacıyla önerilerini kabul ettirmeye ve ortak bir paydaya ulaşmaya çalışırlar.
Ancak bazı durumlarda müzakerelerde şiddet içermeyen baskı unsurları da kullanılabilmektedir.
Bilgi Kutusu
Nota: Bir ülkenin sorun yaşadığı bir ülkeye (hedef ülke) önemli taleplerini diplomatik temsilciler yoluyla
ilettiği resmi belgedir. Bu diplomatik belge tek başına bir devlet tarafından hedef ülkeye verilebildiği gibi
birkaç devlet tarafından ortak olarak da verilebilir.
Ultimatom: Uluslararası bir çatışmanın taraflarından birinin diğerine ilettiği ve mutlaka yerine getirilmesini istediği taleplerinin belirtildiği diplomatik mesaj biçimidir. Ultimatom genellikle savaş öncesi söylenen son söz niteliğindedir. Hedef devlete, belli bir zamana kadar ultimatomu veren devletin taleplerini
yerine getirmemesinin ağır sonuçları olacağı açıkça belirtilir.
67
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
İki devletin birbirine elçi göndermesiyle başlayan diplomasinin zamanla pek çok farklı biçimleri ortaya
çıkmıştır. Diplomasi, görüşmelere katılan devlet sayısına göre ikili ve çok taraflı şeklinde sınıflandırılabilir.
Çok taraflı diplomasi, parlamenter diplomasi ve konferans diplomasisi adlarıyla da anılmaktadır.
Çok taraflı diplomasi üç ya da daha fazla sayıda devletin bir araya gelerek aralarındaki sorunları
müzakereler yoluyla çözme girişimlerine verilen isim olup konferans diplomasisi, parlamenter diplomasi,
hükûmetler arası örgütler gibi farklı biçimlerde gerçekleşmektedir. Konferans diplomasisi genellikle büyük
güçler ile çatışmanın tarafı olan devletlerin, belirli bir sorunu çözmek için kısa bir süreliğine bir araya geldiği
toplantılardır. Bu tür toplantılara verilebilecek en iyi örnek, 1648 Vestfelya Kongresi’dir. Bu tarihten sonra sıklıkla rastlanan konferans diplomasisi özellikle uluslararası kriz dönemlerinde ya da savaş sonrası dönemlerde görülmektedir. Ancak konferans diplomasisi zamanla önemini yitirmiştir. Özellikle II. Dünya Savaşı’ndan
sonraki dönemde geçici konferans diplomasisi yerine kalıcı çok taraflı diplomasi girişimleri de önem kazanmıştır. Kalıcı çok taraflı diplomasi, devletlerin düzenli olarak bir araya geldikleri uluslararası toplantılardır ve
bunlara "uluslararası hükûmetler arası örgüt" adı verilmektedir. Hatta Birleşmiş Milletler ile bağlı kuruluşlarında görevli, sayıları on binleri bulan üye devletlerin daimî temsilcilerinin kendi aralarında yaptıkları görüşmeler
de "sessiz diplomasi" adı verilen yeni bir diplomasi türünü ortaya çıkarmıştır. Bu konu 5. Ünite'de ayrıntılarıyla
işlenecektir.
Giderek artan bir şekilde yaygınlaşan bir diplomasi tekniği de mekik diplomasisidir. Arabuluculuk adıyla da anılan mekik diplomasisinde ülkeler arasındaki sorunları çözmek veya daha kötü hâle gelmesini engellemek için ara bulucu bir ülke veya uluslararası bir kuruluş iki ülkeyi sık sık ziyaret ederek görüşmeler
yapmakta, aralarında âdeta mekik dokumakta, bazen kendi tekliflerini de ortaya koyarak soruna çözüm bulmaya çalışmaktadır. Önemli olan çatışan tarafların arabuluculuğu kabul etmeleridir. Bu nedenle arabuluculuğun başarılı olabilmesi için bu rolü oynayacak aktörün çatışmanın tarafları olan aktörlerce saygı görmesi ve
tarafsız kabul edilmesi önemlidir. Çok çeşitli şekillerde yapılabilen arabuluculuk devletler ya da uluslararası
örgütler tarafından yapılabilmektedir. Devletler arasında genellikle büyük güçler, uluslararası örgütler arasında da genellikle Birleşmiş Milletler pek çok uluslararası çatışmaya arabuluculuk yapmaktadır. Özellikle
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği, uluslararası toplum tarafından saygı gören bir aktör olması sebebiyle
sık sık arabulucu rolünü üstlenmektedir.
Bilgi Kutusu
PİNPON DİPLOMASİSİ
Japonya’nın Nagoya şehrinde 6 Nisan 1971’de Dünya Ping
Pong Şampiyonası yapılıyordu. Burada ABD’li sporcu Glenn
Cowan (Glen Kavn) ile Çinli Zhuang Zedong (Huan Sedung)
arasında bir dostluk oluştu ve bu dostluk basına yansıdı.
1919’dan beri iki ülke arasında soğuk bir savaş hüküm sürüyor ve iki ülke birbirini tanımıyordu. Başkan Mao ve Başbakan
Çu En Lay, (Çu En Ley) ABD ping pong takımını Çin’e davet
ettiler. ABD takımı ve yöneticileri Çin’i gezdiler ve bu şekilde
ilk resmî temas başladı. Ardından süreç devlet başkanlarının görüşmeleri ile devam etti. Birtakım görüşmeler sonucu
ABD-Çin arasında en önemli sorun olan Tayvan için bir ara
çözüm bulundu.
Mao Zedong (Mao Sedung) ve
Richard Nixon (Riçhırt Niksın),1972
İkili diplomatik görüşmelerde bazı değişiklikler gözlemlenmektedir. Özellikle IXX. ve XX. yüzyıllarda yaşanan ulaşım ve iletişim alanlarında teknolojik gelişmeler diplomatlara ek olarak devlet ve hükûmet
yetkililerinin de diplomatik görüşmelerde önemli rol oynamasıyla sonuçlanmıştır. Bu çerçevede zirve
diplomasisi, telefon diplomasisi gibi farklı türler ortaya çıkmıştır. Hem zirve hem de telefon diplomasisinde devlet ve hükûmet yetkilileri sorunları birbirleriyle doğrudan iletişim kurarak çözmeye çalışmaktadır.
Dışişleri bakanı, başbakan ya da devlet başkanı gibi ülkelerin üst düzey karar alıcılarının bir araya
gelerek yaptıkları "zirve diplomasisi"nin avantajı, görüşülen konu üzerinde en yetkili kişileri bir araya getirmesi ve sonuca daha erken ulaşmayı sağlamasıdır. Hatta bu tür gelişmelerin diplomatların etkinliğini
kısmen azalttığı iddia edilmektedir. Ancak müzakere konusunda uzmanlaşmış diplomatların birikimi ve
becerileri ile uluslararası ilişkilerin günlük işlerinin dış işleri bürokratlarınca yürütüldüğü inkâr edilemez
bir gerçektir.
68
Ü
2. Savaş
İki ya da daha çok devletin silahlı kuvvetleri arasında gerçekleşen mücadeleye savaş adı verilmektedir ve önemli dış politika araçlarından biridir. Bu, sınırlı bir müdahale olabileceği gibi doğrudan
savaş açma da olabilir. Savaş, devletlerin birbirlerine fiziksel güç ve şiddet uygulaması olup sorunların
çözümünde zaman zaman başvurulan bir yöntem olagelmiştir. Savaş, doğrudan insan hayatını ilgilendirdiğinden çok tartışılmıştır. Tartışma daha çok "savaşın kaçınılmaz olduğu"nu savunanlarla "savaşın
önlenebileceği"ni savunanlar arasında olmaktadır.
Her savaş kendine özgü olsa da savaşların ortak özelliği devletler tarafından gerçekleştirilen ve
bir ülkenin sınırlarını aşan örgütlü şiddet unsuru içermesidir. Bir başka ifadeyle herhangi bir çatışmanın
savaş olarak adlandırılabilmesi için bir devletin silahlı kuvvetlerinin ülkenin sınırlarının ötesinde şiddet
uygulaması gerekmektedir.
Elbette savaşta başarılı olabilmenin en önemli ölçütü, sahip olunan askerî kaynaklardır. Bir devletin askerî kaynaklarının ordusu ile silahlarının toplamı olduğu, yukarıda anlatılan güç bölümünde
açıklanmıştı. Savaşlar sırasında yalnızca devletin askerî kaynaklarının çokluğu değil, aynı zamanda
bunların savaş ortamına uygunluğu da önemlidir. Bu konuda verilebilecek en iyi örnek, 1965-1975 ABDVietnam Savaşı olup daha önce açıklanmıştı.
İnsanların savaşma nedenleri, uluslararası ilişkilerle ilgilenen sosyal bilimcilerin araştırdıkları konulardan biridir. Bilim insanları, savaşların ortaya çıkış nedenlerini uluslararası sistemden kaynaklananlar nedenlerle, devletlerin ve liderlerin nitelikleriyle ilgili nedenler olarak sınıflandırmaktadırlar.
İlk olarak uluslararası sistemin anarşik yapısının önemli savaş nedenlerinden biri olduğu iddia
edilmektedir. Buna göre devletlerin birbirlerine şiddet uygulamalarını engelleyecek ya da saldırganı cezalandıracak devletler üstü merkezî bir otoritenin yokluğunda şiddete başvurmanın önünde bir engel
bulunmamaktadır. Dolayısıyla devletler, herhangi bir uluslararası sorunu savaşla çözmek istediklerinde
bir engellemeyle karşılaşmamaktadırlar. İkinci olarak dünya üzerindeki kaynaklar ülkeler arasında dengeli bir dağılım göstermemektedir. Bu da belirli kaynaklara ihtiyaç duyan devletlerin söz konusu kaynağa
sahip olan devletlere saldırmaları olasılığını güçlendirmektedir. Bu kaynaklardan petrol ve doğal gaz gibi
enerji kaynakları, XX. yüzyıldaki savaşların önemli bir nedeni iken giderek azalan su kaynakları, gelecek
yüzyılın savaş nedenleri arasında gösterilmektedir.
İkinci grup nedenler devletlerin yönetim özellikleri ya da liderleri ile ilgilidir. Buna göre bazı devletler uluslararası sorunlarını diğerlerine göre daha fazla şiddet yoluyla çözme eğilimindedir. Militarist, yani
sorunların çözümünde orduya ve askerî yöntemlere aşırı önem veren ve ordularının gücüne güvenerek
yayılmacı politikalar izleyen devletler, pek çok savaşın başlamasına neden olmuştur. Ayrıca baskıcı
yönetimler demokrasi ile yönetilen ülkelere göre daha saldırgan bir tutum izlemektedirler. Son olarak
bazı liderlerin kişilik özellikleri, savaşların çıkmasına neden olabilmektedir. Bazı liderler başka bir ülkeye
savaş açma konusunda daha fazla risk alırken diğerleri daha temkinlidir.
Devletler, aralarındaki bu örgütlü şiddet uygulamalarına da bazı kurallar getirmişlerdir. Uluslararası hukukun bir alt dalı
olan savaş hukuku, savaşın resmen ilanından bitirilmesine kadar olan süreçte tarafların uyması gereken hukuki kurallarla teamülleri incelemektedir. Savaşan devletler karşı
tarafın sivil halkının can ve mal güvenliğine
saygı göstermekle ve düşman tarafın eline
düşen savaş esirlerine insanca davranmakla yükümlüdür. Devletlerin gönüllü olarak
uydukları bu kuralların bağlayıcı özelliği son
derece sınırlıdır. Savaş sırasında uluslararası hukuka aykırı davranan devletin savaş
sonrasında tazminat vermesi durumuna sık
rastlansa da savaş suçlularının yargılanarak
cezalandırılması nadir görülen bir durumdur.
Almanya’nın Dresden şehri,1945
69
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Zamanla devletlere ek olarak devlet olmaBilgi Kutusu
yan aktörlerin de sınır aşan örgütlü şiddet kullanmaya başlamasıyla başka çatışma türleri de göz- II. Dünya Savaşı’ndan Günümüze;
lemlenmektedir. Ancak bunlar devletler arasında
• Savaştan etkilenen insan sayısı artmıştır.
gerçekleşmediğinden uluslararası hukuk kuralları• Savaşlar, daha çok Üçüncü Dünya
na uygun olarak gerçekleşmemektedir. Devlet olÜlkeleri'nde görülmektedir.
mayan aktörlerin dâhil olduğu sınıraşan ve şiddet
• Ölümler daha çok sivillerde olmaktadır. XX.
içeren çatışmaların başında gerilla savaşları ve
yüzyılda savaşlarda % 90 sivil kayıp vardır.
terörizm gelmektedir. Gerillalar genelde bir siyasal
Sivil kayıpların artmasının nedenlerinden biamaç uğruna vurkaç tekniğini kullanarak işgal güçrisi de savaşların çoğunun iç savaş olmasıdır.
lerine karşı ya da kendi ülkelerinin ordusuna karşı
“Şükrü Hatun, Savaş ve Çocuklar, s.23-33’ten
silahlı mücadele verirler. Vietkong’un Vietnam’daki
özetlenmiştir.”
ABD ordusuna karşı ya da Afgan gerillaların Afganistan’daki Sovyetler Birliği güçlerine karşı yürüttükleri mücadele, gerilla savaşına verilebilecek
örneklerdir. Öte yandan sivil halk arasında dehşet saçarak siyasal amaçlarına ulaşmaya çalışmaya
terörizm adı verilmektedir. Bu konu, 6. Ünite'de küresel terörizm başlığı altında incelenecektir.
Bir başka önemli değişiklik de savaşlarda kullanılan silahlarla ilgilidir. Tarih boyunca tahrip gücü
yüksek silahların üretilmesi, devletlerin önemli önceliklerinden biri olmuştur. XX. yüzyılda silah sanayiinde yaşanan gelişmelerle kitle imha silahları üretilmeye başlanmış ve bunlar giderek yaygınlaşmıştır. Kitle imha silahları arasında nükleer silahlar önemli bir yer tutmakla birlikte kimyasal ve biyolojik silahlar da
hızla yaygınlaşmaktadır. Bu yeni tip silahların dışında kalan geleneksel silahlara (top, tank, uçaksavar,
vb.) konvansiyonel askerî güç adı verilmektedir. Dünyadaki ülkelerin büyük çoğunluğu konvansiyonel
silahlara sahiptir.
Tahmin edileceği gibi savaş konusu, özellikle de büyük güçler arasında gerçekleşmiş olan
savaşlar, uluslararası ilişkiler disiplininde önemli
bir yer tutmaktadır. Prusyalı bir general ve askerî
kuramcı olan Carl von Clausewitz (Karl fon Klausvits) savaş konusunu sistematik bir biçimde inceleyen ilk bilim insanıdır. Clausewitz’ten bu yana bu
konuya odaklanmış bilim insanları, savaşları farklı
şekillerde sınıflandırmışlardır.
Bilgi Kutusu
Diplomasinin bittiği yerde
savaş başlar mı?
Clausewitz: “Savaş, politikanın başka araçlarla (şiddet araçlarıyla) devamıdır.” diyerek diplomasinin
sınırlarının daha geniş olduğunu ifade etmektedir.
Savaşları kendi aralarında “sınırsız savaşlar
(topyekûn savaş)” ve “sınırlı savaşlar” diye ikiye
“Mehmet Gönlübol, Ulusayırmak mümkündür. Sınırsız savaşlar, bir devletin
lararası Politika, s. 398.”
bütün imkânlarını seferber ederek katıldığı savaş
türüdür. Örnek olarak I. ve II. Dünya savaşları veya Türk Kurtuluş Savaşı verilebilir. Sınırlı savaş ise
silahlı çatışmaların yer, zaman ve silah bakımından sınırlılığını ifade eden bir kavramdır. Eski çağlarda
ulaşım araçlarının hızları ve sayıları sınırlıydı. Silahların tahrip gücü düşüktü. Bu nedenlerle savaşlar
sınırlı bir özellik gösteriyordu. Günümüzde ise savaşların sınırlı olmasının nedeni ekonomik, kültürel ve
sosyal ilişkilerin karşılıklı gelişmesi yani karşılıklı bağımlılık ve tahrip gücü yüksek silahların caydırıcı
rolüdür.
Kamboçya’da savaşın acı yüzü
70
Ü
Bilgi Kutusu
İç Savaş: Bir devletin ordusuyla kendi sınırları içindeki silahlanmış gruplarla giriştiği şiddet eylemleridir.
Söz konusu silahlı gruplar bağımsızlık mücadelesi veren ayrılıkçı güçler olabildiği gibi yönetim şeklini değiştirmek amacıyla çatışanlar da olabilmektedir.
Soğuk Savaş: II. Dünya Savaşı sonrasından 1990 yılına kadar süren “Batı” ile “Doğu” arasındaki siyasi ve
ideolojik çekişmeyi ifade eden bir kavramı olup ABD ve SSCB liderliğindeki kapitalist ve sosyalist kamp
arasındaki sürekli gerginlik ve sınırlı çatışma biçimini ifade eder. Soğuk Savaş terimi, ilk kez 1947 yılında
ABD’li Bernard Baruch (Bernard Baruc) tarafından kullanılmıştır.
Savaşlar, yayıldıkları alan bakımından “genel savaşlar” ve “bölgesel savaşlar” diye ikiye ayrılır.
Genel savaşlar, dünyanın geniş bir bölümünü ya da tümünü kapsayan savaşlardır. I. ve II. Dünya savaşları buna örnektir. Bölgesel savaşlar ise belli bir bölge ya da yörede yapılan savaşlardır. Yaygın bir
savaş türüdür. 1948 Arap-İsrail Savaşı buna örnek verilebilir. Nükleer savaş tehlikesi süper devletleri
karşı karşıya getirmeyi şimdilik engellese de bölgesel savaşlar yer yer devam etmektedir. Savaşlarda
temel özellik, üstün bir silah gücü ile karşı tarafa can ve mal kaybı verdirebilmektir.
SAVAŞLAR BAZI ÖZELLİKLERİ BAKIMINDAN SINIFLANDIRILABİLİR
GENEL OLARAK
ŞİDDET DERECELERİ
BAKIMINDAN
YAYILDIKLARI ALAN
BAKIMINDAN
Sınırsız savaş
Soğuk savaş
Genel savaş
Sınırlı savaş
Savaş benzeri
Bölgesel savaş
Sınırlı çatışma
Topyekûn savaş
ETKİNLİK
Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihada sulh” özdeyişini ülke ve dünya barışı açısından değerlendiriniz.
3. Ekonomik Yardım ve Yaptırımlar
Ülkeler, ihtiyaçlarının hepsini kendi başlarına karşılayamazlar. Bazı ülkeler ihtiyacı olan gıda maddelerinin bir kısmını üretebilmekte, bazıları ham madde veya enerjisini dışarıdan almakta, bazıları da
sanayi mallarına ve teknoloji ürünlerine ihtiyaç duymaktadır. Ülkeler arasında her geçen gün ekonomik
ilişkiler artmakta olup karşılıklı ekonomik, kültürel, siyasi ilişkiler ile birbirine bağımlılık süreci bir ölçüde
savaş riskini azaltmakta ve dolaylı olarak da güvenliği artırmaktadır.
Uluslararası ticareti hızlandıran geBilgi Kutusu
lişmelerden biri 1991 yılında Sovyetler
Bir
ülkenin
ikili
ilişkilerindeki
bağımlılığı ve pazarlık
Birliği’nin parçalanması süreci sonunda Doğu
gücü, sattığı mal çeşitlerinin ve alıcı ülke sayısının fazBloku'nun dağılması olmuştur. Bununla beralalığı ile doğru orantılıdır. Gelişmiş ülkeler, çok ve çeşitli
ber kapalı ekonomiler rekabete açılmış, ticari
mal üretip bunları birçok ülkeye satabildiklerinden pave ekonomik ilişkiler gelişmiştir. Bu ülkelerzarlık yapabilme ve bağımsız hareket edebilme gücüne
de daha önce ekonomi tamamen merkezî
sahiptirler.
hükûmetin elinde iken 1991 yılından itibaren
serbest piyasa ekonomisine geçiş ile dünya ekonomisi yeni bir hareketlilik kazanmıştır. Herhangi bir
sorunu askerî yöntemlerle çözmenin maliyeti yüksek olduğundan, günümüz dünyasında özellikle gelişmiş ülkeler, iktisadi yardım ve yaptırım gibi yöntemlere ağırlık vermektedirler. Artık dış politika araçları
arasında ekonomik yöntemlerin ağırlığı gittikçe artmaktadır. İktisadi yöntemler, dış yardım ve ekonomik
yaptırımlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
71
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Dış yardımlar, bir uluslararası aktörden diğerine yapılan mal, hizmet ya da sermaye aktarımı
olarak tanımlanabilir. Yardımı yapan aktör genellikle ekonomileri gelişmiş olan ülkeler ya da bu ülkelerin
üyesi oldukları uluslararası hükûmetler arası örgütler olup bağışçı adıyla anılmaktadır. Yardımı alan aktörler ise savaştan yeni çıkmış ekonomileri zarar görmüş ya da gelişmekte olan ülkelerdir.
Dış yardım yapan aktöre göre ikiye; yardımın niteliğine göre ise dörde ayrılır. Dış yardım bağışçı
bir ülke ise "iki taraflı dış yardım"; uluslararası örgüt ise "çok taraflı dış yardım" adını alır. Mal, hizmet ya
da sermaye şeklinde olabilen dış yardımlar genelde dört bölümde incelenmektedir:
Askerî Yardımlar: Silah, teknolojik destek, askerî personelin eğitimi şeklinde olabilmektedir. Çok
eski yardım türlerindendir. Geçmiş yüzyılda Fransa ve İngiltere tarafından müttefiklerini güçlendirmek
için uygulanmıştır. II. Dünya Savaşı sonrası ABD ve SSCB yine müttefiklerini güçlendirmek ve kendi
güvenliklerini sağlama almak için askerî yardımlarda bulunmuştur. Bazen ittifak dışındaki bağlantısız
ülkelere de siyasi çıkarlar için yardımlar yapılmıştır. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin prestijlerini yükseltmek için bu ülkelere modern silahlar ve savaş uçakları verir. Bu silahlara sahip olan ülkeler
de modern bir askerî güce kavuştuklarına inanırlar. Bu yardımların kontrolü, gelişmiş ülkeler için kolay
olmaktadır.
Hibeler ve Krediler: Kalkınma kredisi olarak da bilinen hibe ve krediler, ekonomik yardımların
içinde en önemli pay kredilere aittir. Ayrıca hibe (bağış) şeklinde yapılan yardımlar da vardır. Hibelerin
geri ödenmesi söz konusu değildir. Ancak bu tür yardımların uluslararası alandaki payı oldukça düşüktür.
Gelişmekte olan ülkeler, aldıkları dış sermayenin ekonomik kalkınma üzerinde olumlu etki yapabilmesi için alınan kredinin, üretim ve istihdamı artırıcı yönde kullanılması gerekmektedir.
Teknik Yardımlar: Bu tür yardımlar genelde bilgi paylaşımı ve teknoloji transferi şeklinde gerçekleşir. Az gelişmiş ülkelerin elemanlarının eğitimi ve projelere danışmanlık hizmeti gibi konularda olup
maliyetleri düşüktür. Bu yardımlar ayrıca BM çatısı altında bulunan çeşitli uzmanlık kuruluşları tarafından tarım, eğitim, halk sağlığı gibi konularda verilmektedir.
İnsani Yardımlar: Dış yardımlar içinde en az yer tutan yardım türüdür ve siyasal amaç taşımaz.
Genellikle hibe şeklinde verilir. Bu yardımlar daha çok deprem, sel, açlık, kuraklık ve salgın hastalık gibi
durumlarda yapılır.
ETKİNLİK
Uluslararası ilişkilerde insani yükümlülükleri yerine getirmek için yapılan yardımlara, ülkemizden ve
dünyadan örnekler veriniz.
Dış yardımda bulunan ülkeler yardımları belirli amaçlar için vermekte, dış yardım alan ülkeler
de bu yardımı bazen sınırlı da olsa belirli amaçlar için kullanmaktadır. Yani karşılıklı bir etkileşim söz
konusudur.
Yardımda bulunan ülkelerin amaçları incelendiğinde şunlar göze çarpmaktadır:
• İnsani yükümlülükleri yerine getirme,
• Ekonomik kazanç beklentisi,
• Ulusal güvenliğini sağlama alma,
• Saygınlığı artırma,
• Yardım alan ülkede siyasi istikrar sağlama,
• Yardım alan ülkenin iç ve dış politikasını kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme ve
• İttifak üyesi olmayan bir ülkeyi kendine yaklaştırma.
Devletler arası yardımlar ile bazen yukarıdaki amaçların birden fazlası aynı anda gerçekleşebilmektedir. Yardım programları konusunda ülkelerin bakış ve beklentileri farklı olabilmektedir. İtalya ve
Japonya’nın ekonomik kazanç sağlama; Almanya ve Kanada’nın insani amaç ve ekonomik kazanç;
Fransa’nın itibar ve güç gösterisi; İngiltere’nin İngiliz gelenek ve kültürünü yayma beklentisi, öncelikli
amaçları olarak görülmektedir.
72
Ü
Ülkeler dış yardımları, şu amaçlar için almaktadır:
• Kalkınma projelerini gerçekleştirmek,
• Dış borç geri ödemelerinde zorlanmamak,
• İç istikrarı sağlamak,
• Silahlı kuvvetlerini modernize etmek,
• Ulusal dış güvenliğini sağlamak.
Ülkeler daha çok kalkınma projeleri için dış yardım almaktadır. Ancak yerli sermaye ve yetişmiş
elemanlar yeterli değilse bu yardımlar pek yararlı olmamaktadır. Japonya, Tayvan gibi çok az ülke bundan yarar sağlamıştır.
Günümüzde az gelişmiş ülkeler, ihtiyaçları olan kredi veya yardımları alabilmek için gelişmiş ülkelere ya da uluslararası kuruluşlara (IMF veya Dünya Bankası gibi) başvurmaktadır. Bu da ülkeleri tek
taraflı bağımlılığa götürmektedir. Bu bağımlılık, kredi
veren ya da yardımda bulunan ülkelere, bu ilişkiyi
başka amaçlara yönlendirme imkânı sunmaktadır.
Dünyada yapılan dış yardımlara şu örnekler verilebilir: Sovyetler Birliği, Asya, Afrika ve Latin
Amerika’da birçok ülkeye siyasal amaçlı ekonomik
yardımlar yapmış, ayrıca Mısır’da Nil üzerindeki Assuan Barajı’nın yapımına destek olmuştur. Çin daha
çok Asya ve Afrika ülkelerine yardımda bulunmuş,
Balkanlar’da Arnavutluk ile ilgilenmiş, sınır komşusu
Hindistan’a karşı Pakistan’ı desteklemiştir. Bunların
yanında bazı Batılı ülkelerin (İngiltere, Fransa, Belçika, Hollanda, Portekiz) eski sömürgeleri olan ülkelerle daha çok ilgilendikleri ve bu ülkelere ekonomik
yardımlarda bulundukları görülmektedir. Portekiz,
eski sömürgeleri olan Angola ve Mozambik’e yardımlarda öncelik vermektedir.
Dünyanın büyük barajlarından olan Mısır’daki
Assuan (Asvan) Barajı 1970 yılında
Nil nehri üzerinde yapılmıştır.
Dış yardımlar, yardımda bulunan ülkelere genellikle saygınlık sağlamakta ve o ülkelere karşı ilgiyi artırmaktadır. Örneğin, gelişmiş bir ülkede eğitim
almış olan bir gencin, kendi ülkesinde yönetici konumuna geldiğinde dış ilişkilerde eğitim aldığı ülke
eksenli bir eğilim sergilediği görülmektedir. Gelişmiş
ülkeler hedef ülkelere bazen kısa, bazen uzun vadeli ekonomik yardım programları uygularlar. Örneğin,
ABD 1941 yılından sonra Ödünç Verme ve Kiralama
Yasası’nı, 1947’de Marshall Yardımları’nı uygulamaya koymuş; Sovyetler Birliği, doğrudan yardım yerine kalkınma ve proje yardımlarına ağırlık vermiştir.
1960 sonrası baş gösteren ekonomik krizler,
yardım alan ülke sayısını artırmış ve gelişmiş ülkeler, tek taraflı yardımlardan amaçladıkları sonuçları
yeterince alamamışlardır. Dış yardım alan ülkeler de
tek taraflı bağımlılığa sıcak bakmadıklarından, bu
sefer çok taraflı yardım yapan kuruluşlar, ön plana
çıkmışlardır. Bu kuruluşların başında BM (Birleşmiş
Milletler), AB (Avrupa Birliği), IMF (Uluslararası Para
Fonu) ve Asya Kalkınma Bankası gelmektedir.
73
ABD ve Sovyetler Birliği, II. Dünya Savaşı
sonrasında Avrupa devletlerini kendi saflarına
çekmek için sıkı bir mücadeleye girişmişlerdi.
“www.johndclare.net/cold”
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
Uluslararası aktörler, iktisadi yöntemleri hedef ülkeleri cezalandırma için de kullanabilirler. Bunlara ekonomik yaptırımlar adı verilmektedir. Ekonomik yaptırımları iki grupta inceleyebiliriz:
Birinci grup yaptırımlar; gümrük tarifeleri, kotalar, aşırı fiyat artırma, aşırı fiyat düşürme gibi pasif ama uyarıcı nitelikli yaptırımlardır. Gelişmiş ülkeler, ihracat ya da ithalatta diğer ülkelere karşı bazı
malların gümrük tarifelerinde değişiklik yapabilmekte, belli mallara kota uygulayabildikleri gibi fiyatlar
üzerinde de istedikleri yönde ayar yapabilmektedir. Bazen de gelişmiş ülke, ihracat yaptığı ülkeye şartlı
satış yapmaktadır.
İkinci grup yaptırımlar; siyasal niteliğin ağır bastığı daha aktif bir yaptırım aşaması olan kara listeye alma, boykot ve ambargo ile hedef ülkeyi ekonomik abluka altına alan yaptırımlardır. Gelişmiş ülkeler
bu tür yaptırımlarla hedef ülkede bir siyasal davranış değişikliği gerçekleştirmeye çalışır. Örneğin, ABD,
Castro Küba’sına; Stalin döneminde SSCB, Yugoslavya’ya ekonomik yaptırımlar uygulamasına rağmen
bu ülke liderleri görevlerinde kalmışlardır. Yaptırımlar başarısız gibi görünse de o ülkeleri sarsmıştır.
1970’li yıllarda Arap ülkelerinin İsrail’i destekleyen ABD üzerinde baskı uygulamak için petrol üretimini kısmaları ABD’yi (yeterli üretimi olduğu için) değil, daha çok Avrupa’yı etkilemiştir. Çünkü Avrupa
ülkeleri, petrol ihtiyacının % 90’ını Arap ülkelerinden karşılamaktadır. Sonuçta Avrupa ülkeleri, BM’de
İsrail’e karşı alınacak kararlarda Arap ülkeleriyle ters düşmemeye daha fazla dikkat etmektedir.
Ambargo: Ekonomik yaptırım tekniklerinden en sık kullanılanı ambargodur. Ambargo yaptırımı
uygulayan aktörün kendi ürettiği mal ve hizmetlerden hedef ülkeyi mahrum bırakması anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle ambargo, bu yöntemi uygulayan uluslararası aktörün, hedef ülkeyi, ihtiyacı olan
ve almak istediği mal ve hizmetleri satmayarak cezalandırmasıdır.
Boykot: Bir ülkenin diğer bir ülkeden aldığı bazı mallara, hizmetlere ya da bunların hepsine
kapılarını kapatmasıdır. 1931’de Çin’in, Mançurya’nın Japonya tarafından işgali üzerine bu ülke mallarına; Arap ülkelerinin, Filistin topraklarını işgali nedeniyle İsrail mallarına karşı boykot uygulaması örnek
verilebilir.
Kara Listeye Alma: Bir devletin ekonomik ilişkiye girmeyeceği kişi ve kuruluşların listesini açıklaması durumudur. Hedef ülkenin ticari olarak yalnızlaştırılması amaçlanan bu yöntemde ambargo uygulayan bir ülke hedef ülke ile ticaret yapan üçüncü ülkelerin firmalarını kara listeye alarak kendi pazarında
faaliyet göstermelerini engeller.
Gümrük vergisi miktarı anlamına gelen tarifeler
yapabileceklerini belirten kotalar da uluslararası
ilişkilerde sıklıkla kullanılan tekniklerdir. Uluslararası
aktörler, dış yardımda bulunmak istedikleri ülkelerden
kendi pazarlarına gelecek ithalata uygulayacakları
tarifeleri azaltırlarken, kotaları artırırlar. Eğer ekonomik yaptırım uygulanacaksa ithalata uygulanan
vergiler artırılır ya da kotalar azaltılır.
ile başka ülkelerin firmalarının ne miktarda satış
Bilgi Kutusu
Tarife, kota uygulamaları bir ülke ekonomisini
destekleme şeklinde olabileceği gibi yaptırım
şeklinde de olabilir.
4. Propaganda
Devletlerin dış politikada kullandıkları araçlarından biri de propagandadır. Bir devletin bakış
açısını, ideolojisini ya da davranışını başka ülkelere
benimsetme amacıyla bilinçli olarak seçilmiş bilgi
ve olguları kitle iletişim araçlarını kullanarak düzenli
bir biçimde kendi sınırları dışında yayma çabasına
uluslararası propaganda adı verilmektedir. Daha
geniş anlamda “Bir milletin veya onun bir grubunun
akıl, duygu ve faaliyetlerini önceden tasarlanmış
hedefler doğrultusunda sistematik bir şekilde etkilemeye yönelik bir çalışmadır.” denebilir. Propaganda
yapmaktaki amaç, sempati kazanmak ve böylece
istenen eylemin gerçekleşmesini sağlamaktır.
74
I. Dünya Savaşı sırasında İttifak Devletleri
tarafından kullanılan bir propaganda afişi
Ü
Propagandada diğer ülkelerin halklarını kendi çıkarlarına uygun bir biçimde etkilemek amaçlanır.
Bu nedenle propaganda, diğer ülkeler tarafından pek hoş karşılanmaz.
Uluslararası ilişkilerde yakın tarihe kadar bazı istisnalar hariç propaganda, etkin bir rol oynamamıştır. Dış politika araçlarından biri olan savaşa destek olması amacıyla ortaya çıkarılmış bir yöntemdir.
Sistematik olarak I. ve II. Dünya savaşlarına katılan güçlü devletler tarafından daha çok propaganda
afişleri şeklinde kullanılmıştır.
Propaganda, II. Dünya Savaşı sonrası, diplomasi kadar önem kazanmış ve Soğuk Savaş yıllarının vazgeçilmez bir parçası hâline gelmiştir. ABD ve Sovyetler Birliği, müttefiklerini kaybetmemek, yeni
müttefikler kazanmak için blok dışındaki ülkeleri etkilemeye çalışmıştır. Gelişmiş ülkeler propagandaya
daha çok kaynak aktarabilirken diğer ülkeler bu rekabette geri kalmıştır. İletişim teknolojilerindeki hızlı
gelişmeyle birlikte propaganda faaliyetleri, doğrudan propaganda yerine dolaylı propaganda şekline
dönüşmüştür.
Uluslararası propagandayı diğer iletişim faaliyetlerinden ayıran en önemli özellik, propaganda
yapıcısının bazı sözel ya da görsel simgeleri kullanarak hedef ülkenin halkını etkilemeye çalışmasıdır.
Propagandada farklı teknikler kullanılabilir: Örneğin, bir ülkeye ya da liderine isim takmak kızıllar ya
da kapitalist klik gibi. Soğuk Savaş Dönemi'nde Batılı ülkelerin kendilerine "özgür dünya" demesi gibi
övgü dolu genelleme yapmak. Uluslararası propaganda faaliyetleri açık ve doğrudan yapılabileceği gibi
gizlice ve dolaylı bir biçimde de yapılabilir. Bu faaliyetler arasında radyo yayını olarak Amerika’nın Sesi
Radyosu örnek verilebilir. Bu radyo, her ülkeye kendi diliyle yayın yapmaktadır.
Devletlerin dış politika amaçlarını gerçekleştirmede propaganda tek başına etkili olamaz. Bu aracın diplomatik, askerî ve iktisadi dış politika araçlarıyla desteklenmesi gerekmektedir.
İngiltere’nin yayılmacı
politikasını eleştiren
I. Dünya Savaşı yıllarına ait bir
Alman propaganda afişi
Hollanda’nın Doğu Hint
Adaları’nı özgürlüğe teşvik
eden bir propaganda afişi,
1944
ABD’nin kullandığı propaganda posteri (ABD ordusu asker
toplamaya çalışıyor.)
ETKİNLİK
II. Dünya Savaşı döneminde sinemanın propaganda aracı olarak kullanılmasına örnekler bularak
sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız.
75
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
4 8 ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki soruları cevaplayınız.
1.Ülkelerin uluslararası ilişkilerde birbirlerine bağımlı olmalarının nedenlerini açıklayınız.
2.Devletlerin dış politika araçları nelerdir?
3.Diplomatik temsilcilerin başlıca görevleri nelerdir?
4.ABD’nin II. Dünya Savaşı sonrası yoksul Afrika ülkelerine değil de İspanya, Yunanistan, Türkiye, Malta, Güney Kore gibi ülkelere dış yardım yapması nasıl açıklanabilir?
5.Bir ülkenin denize kıyısı olmasının ne gibi olumlu sonuçları olabilir? Örnekler veriniz.
6.Dünyada kamuoyu tepkisine rağmen çözülemeyen bir dış soruna örnek veriniz.
B. Aşağıdaki ifadelerin başına, doğru ise D, yanlış ise Y harfi koyunuz.
1.(
2.(
3.(
4.(
5.(
6.(
7.(
8.(
)
)
)
)
)
)
)
)
Ülkelerin dış politikalarındaki birinci amaç, kendi varlıklarını korumaktır.
Bir ülkenin tam bağımsız ve refah içinde olabilmesi için sınırların kapatılması gerekir.
Sanat ve sanatçılara değer vermek, ülkelerin saygınlığını artırır.
Refah seviyesi yüksek ülkelerin güvenlik kaygısı yoktur.
Atanan diplomatik temsilci önce selefinin dönmesini bekler.
Fahri konsolosların mutlaka o ülkenin vatandaşı olmaları gerekir.
Propaganda, savaş dâhil her alanda ve her zaman yapılabilecek bir faaliyettir.
Demokratik olmayan ülkelerde kamuoyu etkisi fazladır.
Pasif halk
Boykot
Propaganda
Coğrafi konum
Monarşi
Ambargo
Diplomatlık
Kordiplomatik
C. Yukarıdaki tabloda yer alan kavramlardan her biri, aşağıdaki boşluklara yazılan açıklamalardan birine karşılık gelmektedir.
Bu doğrultuda, aşağıdaki boşlukları doldurarak yukarıdaki kavramlarla eşleştiriniz.
1.Ataşeler …………………… mesleğine ilk atanan kişilerdir.
2.Diplomaside, bir ülkede bulunan diplomatik temsilcilerin hepsine birden ……………………….
adı verilmektedir.
3.Bir milletin veya onun bir grubunun akıl, duygu ve faaliyetlerini önceden tasarlanmış hedefler
doğrultusunda sistematik bir şekilde etkileme şekline …………………… adı verilir.
4.1980’de ABD, Sovyetler Birliği’ne tahıl satışını yasaklamıştır. Dış ticarete ilişkin yaptırımlardan
biri olan bu uygulamaya ………………… adı verilir.
5.Siyasi otoritenin miras yoluyla geldiği ve bütün yetkilerin bir kişide toplandığı devlet düzeni
veya rejime ………………….. adı verilir.
6.Bir ülkenin dünya üzerinde nerede bulunduğunu açıklamaya …………………… adı verilir.
7.Kamuoyu odakları içinde dış politika ile ilginin en az olduğu kesime …………… adı verilir.
8.Bir ülkenin diğer bir ülkeden aldığı bazı mallara, hizmetlere ya da bunların tamamına kapılarını
kapatması durumuna ……………………………. denir.
76
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi, dış politika amaçlarından biri değildir?
A) Saygınlık
B) Refah
C) Adalet
D) Güvenlik
E) Özerklik
2. Aşağıdakilerden hangisi, bir ülkenin saygınlığını artıracak bir faaliyet olamaz?
A) Bilimsel faaliyetlere ağırlık vermek
B) Sportif başarılar elde etmek
C) Sağlıkla ilgili yeni buluşlar yapmak
D) İnsan haklarına saygılı olmak
E) Sorunlarını askerî güç kullanarak çözmek
3. Uluslararası ilişkilerde diplomasinin zorlandığı durumlarda bazı ekonomik yaptırımlar gündeme gelmektedir.
Aşağıda verilenlerden hangisi, bu yaptırım şekillerinden biri değildir?
A) Ambargo
B) Boykot
C) Diplomatik ilişkilerin kesilmesi
D) Kota uygulaması
E) Abluka
4. Diplomatların görev yaptıkları ülkelerde birtakım ayrıcalıkları vardır.
Aşağıdakilerden hangisi, bir diplomat için bu ayrıcalıklardan sayılmaz?
A) Ticari faaliyet serbestliği
B) Kişi dokunulmazlığı
C) Haberleşme dokunulmazlığı
D) Yargı muaflığı
E) Seyahat serbestliği
5. Kamuoyu tepkisi, karar vericilerin hareket kabiliyetini genellikle sınırlandırır. Bu durum, bazen
dış ülkelere karşı avantajlar da sağlar.
Aşağıdakilerden hangisi, karar vericilerin bu avantajını ifade eden bir söz olabilir?
A) Ekonomik olarak zararlı çıkarız.
B) Bu konuda halkımı ikna edemem.
C) Gücümüz buna yetmez.
D) Haklı olduğumuz konuda taviz veremeyiz.
E) Bu konu bizim kırmızı çizgimizdir.
77
Ü
N İT
4
E
DIŞ POLİTİKA
Ü
4
E
N İT
DIŞ POLİTİKA
BULMACA
1
3
2
4
5
7
6
8
9
10
11
12
13
Soldan Sağa:
2.Belirli özelliklere sahip olma, var olan bu özellikleri kullanabilme, olabilecek uluslararası sorunlarda veya bazı durumlarda kontrolü elde tutabilme özelliği.
3.Mekik diplomasisini çok iyi uygulayanlardan biri olan ABD’li eski dış işleri bakanı.
5.Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı.
6.Okul.
8.Bir düşünceyi yaygınlaştırmak ve halkın dikkatini o düşünce etrafında toplamak ve yoğunlaştımak.
10.Kordiplomatikte kıdemlilik bakımından başta gelen diplomat.
13.Bir devletin başka bir devlete verdiği ve hiçbir tartışma veya karşı koymaya yer bırakmaksızın, tanıdığı sürede isteklerinin yerine getirilmesini istediği nota.
Yukarıdan Aşağıya:
1.Bir elçinin, gittiği yerin devlet başkanına sunmak amacıyla kendi devlet başkanından aldığı
belge, itimat mektubu.
3.Yabancı ülkelerde, orada bulunan yurttaşlarının haklarını koruyan, bağlı bulunduğu hükûmete
siyasal ve ticari bilgileri veren dış işleri görevlisi.
4.Bir devlet için dış politikanın en önemli amacı.
7.Planlı olarak inandırma etkinliği.
9.Gerçek anlamda diplomasinin başladığı ve âdeta bir “elçilik okulu” olarak kabul edilen İtalyan
şehri.
11. Geçmişte ABD ile SSCB arasında füze krizinin çıktığı Orta Amerika ülkesi.
12.Uluslararası Para Fonu.
78
Download