Geniç Açı 2016_Actual Medicine

advertisement
GENİŞ AÇI
Op.Dr. K . Hilmi OR
S erbest G öz Hekimi Nişantaşı, İstanbul
“Bilim ve Sanat” & “Felsefe ve Fotoğraf”
& Bir Resim Neler Anlatabilir?”
Yaşam! Yaşamı oluşturan ögeler. Düşüncelerimizin zaman
ve mekana göre değişmesi, aynı mekanda zaman göre, aynı
zamanda mekana göre farklı
olabilmesi. Yaşamın hem güzelliği, hem zorluğu. Bugün duyumsattıkları ile sanatı bilim ve
sembolizma bağlamında irdelemek istiyorum.
Bilim ve Sanat
Bilim ve sanat, sanki birbirine
zıt gibi gelen iki kavram değil
mi? Biri diğerini yapmaya ve
anlamaya engel gibi algılanır.
Sanatçının düş gücü ve ruhumuza hitap etmesi, bilim adamının ise gerçeklere dayanarak
beynimize hitap etmesi beklenir. Sınır o kadar kesin mi acaba?
Sanatçı –hangi sanat olursa olsun- bir duygu anlatmak veya
bir mesaj aktarmak durumundadır. Sanatçının aktarımda
kullandığı yöntemler hepsi bilimsel temelleri olan, doğru
kullanılması gereken obje veya
tekniklerdir. Sanatçı eğitimi sırasında önce zanaatı öğrenir.
Yani sanat üretiminin teknik
kısmını. Teknik beceride belli
bir aşamaya geldikten sonra,
bu beceriyi kullanarak kendi
Cilt: 24 Sayı: 6 2016
anlatımını ve aktarımını oluşturur. Yani bilim temelli bir sanat oluşumu vardır aslında.
Bilim adamı ise, sadece katı olarak mevcut bilimsel
temeller ile uğraşmaz. Evet, bilim adamı kendi konusu ile ilgili bilinen bilgileri öğrenmek, çalışmalarına temel almak zorundadır. Böylece -günümüzde kanıta dayalı bilim- adı da verilen aşamalı olarak kanıtlanan bilgiler silsilesi oluşur. Ancak sadece
böyle bir yaklaşım teknisyenlikten ileri geçemez.
Bilim adamının görevi bilgiyi öğrenmek ve aktarmak kadar yeni bilgiyi de oluşturmaktır. Yeni bilimsel bilgi oluşturulması için, o güne kadar sorulmamış yeni sorular sormak, bu sorulara yanıt bulmak için de o güne kadar bilinen teknikleri kullanmak ya da bilinmeyen yeni bir tekniği oluşturmak
gerekir. Nobel ödüllü bilim adamı Prof.Dr. Aziz
Sancar”ın “Gereği kadar öğrenin, aşırıya kaçmak
yaratıcılığı öldürüyor. Okumanın yanı sıra düşünmek için de kendinize zaman ayırın.” sözünü hiç
unutmamakta yarar var.
Düşünmek ve felsefe ilk bakışta sanki bilimle
uyumlu değil gibi gözüküyor. Acaba öyle mi?
Bilimsel bir teknik olmasına rağmen dışavurumu
sanat olabilen fotoğraf örneğinde bu konuyu inceleyelim.
Felsefe ve fotoğraf
Kitaplara, tartışmalara ve sanata konu olan bir ikili. Kafamızı günlük hayatın rutininden çıkarıp bir
bakmaya ne dersiniz?
Felsefede (yaşamın kendisinde de olan, içeriği birbirinin tam tersi olan atasözlerinin toplumda eş
zamanlı mevcut olması örneğinde görüldüğü,
hatta yaşandığı gibi) birbirine ters olan düşünceler
Actual
Medicine
vardır. Sonuçta çözüm üretme
bilimi değildir felsefe. Farklı
düşünce şekillerinin olabileceğini, bilimde araştırma yaparken sorunun nasıl sorulması
gerektiğini gösteren bir sosyal
bilimdir. Bilimsel araştırma yapabilmek için felsefe bilmek
gerektiğini belli deneyimlerden sonra anlayabiliyor birey.
Felsefenin sanat ile birleştiği
yer. Felsefe içeren sanat, sanat
felsefesi veya felsefik sanat.
Anlaması ve anlatması -en
azından benim için- zor. Tanımı fotoğraf özelinde naçizane
irdelemek istiyorum:
Üzerinde rahatça eleştiri yapılabilecek bir taslak olması için,
başkalarının düşüncelerini değil, kendi naçizane düşüncelerimi paylaşayım. Bu satırları
okuyan bireyler, benimkinden
çok daha iyi tanımlama ve yorumlar getireceklerdir diye düşünüyorum. Konu ile ilgilenenlerin ortak temelde tartışması
için her bireyin onaylayacağı
1. Felsefenin tanımı 2. Sanat fotoğrafının tanımı"nın yapılması
gerekiyor. Her ikisi de kendi
içinde farklı tanımları olabilen
çok değişkenli formüller gibi.
Bu nedenle burada çıkmaz so49
“Bilim ve Sanat” & “Felsefe ve Fotoğraf” & Bir Resim Neler Anlatabilir?”
Op.Dr. K. Hilmi OR
kağa girebiliriz. Ya da sonsuz
olasılığa açılıp kaybolabiliriz.
Bu nedenle her birimizin zihninde olan tanımları kendi
doğrularımız olarak kabul edip
devam edelim.
ma ve benzetme ile algılayabilir. Tümüyle yeni
olan herhangi bir bilgiyi önce öğrenmesi gerekir.
Ancak sanat eserleri bilginin öğrenildiği kaynaklardan değildir. Sanattan alınan keyif, bireyde var
olan bilgi ve birikimin eserin içeriğine yansıtılarak
duyumsama oluşturulmasıdır.
Her iki tanımın paralelinde,
sanat fotoğrafının oluşumunda içeriğinde felsefenin bulunduğu fotoğrafların çekilmesi
veya kurgulanması gerekir.
Sanat fotoğrafı, zaten bir duygu ve bir mesaj aktarır ve/veya paylaşır. (Bu nedenle sanatçının vermiş olduğu bir ismi de
vardır fotoğrafın. Bizi olası
başka konulara kaymamızdan
korur.) Bir fotoğraf mesaj/duygu paylaşmıyor ise, -bence- sanat fotoğrafı değildir. Felsefi
içeriğin duygu ve mesajlardan
(arındığı değil) ayrılabildiği sanat fotoğrafları -bence- felsefi
bir içeriği/arka planı olan fotoğraflardır.
Felsefe ise duygulanım ötesinde öğrenilmiş olan
düşünce biçimleridir. Bu nedenle izleyiciler olsun,
sanat eleştirmenleri olsun, küratörler olsun eserlerin içeriğinde kendi birikimlerini görürler aslında.
Ve bunun sanatçının eseri üretirken düş dünyasında oluşanla birebir örtüşmesi gerekmez.
Peki, fotoğraf sanat olarak felsefe içeriyor mu? Bilgi, duygu
ve anlatım içeriyor. Bunlar
yoksa zaten sanat fotoğrafı
olamıyor. Ama felsefe? İçeriyor
ise, sanatçı bu felsefeyi -izleyicinin de anlayabileceği şekildeeserine yansıtabilmiş mi? Görsel sanatın hangi dalı olursa olsun, sanatçı eserinin yanına
açıklamasını koymaz. Eserin ismi dışında izleyiciye tüyo verilmez. Sanat eserinin içeriği ile
konuşması gerekir. Eğer izleyici
eser tarafından hitap edilmediğini düşünüyor ise. (sanatçının
yerinde olmak istemeyiz bu
durumda).
Fotoğraftaki felsefeye başka bir
açıdan bakalım. Birey sadece
kendi belleğinde olanı anımsa50
Teknik bir gelişme olarak yaklaşık iki yüzyıl önce
bulunan fotoğraf, bugün sanat dalı olarak bize
farklı duyumlar yaşatabiliyor. Benzer bir görsel sanat olan resime bir örneği bana ulaşan özel bir örneği nedeniyle değinmek istiyorum.
“Bir resim neler anlatabilir”
İlk tanıtımı annesinin sosyal
medyadaki
paylaşımından
okuyalım:
“Bu resmi kızım yaptı, yaptığı
açıklamaya göre adını ben
koydum. Adı: "7 kişinin hayatı"
Sarılar başlangıç, siyahlar son,
renkliler yaşamları, O kadar
çok şey anlatıyor ki... Ne kadar ilginç bir kızım olduğu kesin sonuç...15 yaşında bir filozofla yaşıyormuşum gibi...”
Bazen birkaç çizgi, binlerce kelimenin anlatabildiğinden daha fazlasını anlatabiliyor, değil
mi? Ben bugünkü yazımda naçizane yorumumu paylaşmak
istiyorum:
Sarı olarak betimlenmiş beşiklerde yaşamın ilk dönemlerini
yaşıyoruz. Ressama göre yaşamın bitimini betimleyen siyah
ile betimlenmiş mezarlardan
büyükler. Doğum sonrasında
kendimizi bildiğimiz (başkaları
biliyor ama biz bilmiyoruz.
Yaşamın ilk beş yılında yaşanmış olanlar fizyolojik olarak
unutulur) farklı renkli dönem
geliyor. Bilincimiz “yaşama
başlayana kadar” siyah sondakine göre daha uzun, daha
önemli bir dönem geçiriyor.
Resim 1. Hatice İnan
Sosyal medya, olumsuz yönleri yanında hızlı ve
etkin paylaşımlara da neden oluyor. En güzel örneklerinden biri, Sayın Halide Savaş’ın sosyal
medyada paylaşmış olduğu resim. Anadolu Lisesi
2. sınıf öğrencisi olan kızı Hatice İnan resmetmiş.
Actual
Medicine
Sonrasında -bizim kültürümüzde- yas ile eşdeğer olan siyah
renkte betimlenmiş olan mezarlara doğru bir yol çiziyoruz
kendimize. Tüm yollar renkli.
Hepimizin kendi renkleri var.
Kendimiz mi karar veriyoruz
yaşamımızın rengine? Her zaman değil. Ama yine de bir
rengimiz var ve bu rengi yaşam
boyu
devam
ettiriyoruz.
Yolumuz boyunca hep aynı
Cilt: 24 Sayı: 6 2016
“Bilim ve Sanat” & “Felsefe ve Fotoğraf” & Bir Resim Neler Anlatabilir?”
Op.Dr. K. Hilmi OR
Resmin tümüne
baktığımızda yaşama
benzer şekilde
geliyoruz. Hatta
resimdeki gibi aynı
yerde yan yana bile
dünyaya gelebiliyor,
yaşamın ilk dönemini
beraber
yaşayabiliyoruz.
Ancak yaşam akışı
çok farklı şekillerde
olabiliyor.
Düzel ti yorum:
Oluyor. Yaşayan her
varlığı bekleyen doğal
son (ölüm) ise
hepimizin aynı şekilde
yaşam dönemimizi
bitiriyor. Doğum
sırasında ve
sonrasındaki kısa
süreli eşit
yoğunluktaki
renkler, ölüm
sonrasında –başka
renkte olmakla
birlikte- aynen var.
Yaşamı eşit yaşamasak
da doğumda ve
ölümde eşit oluyoruz.
Cilt: 24 Sayı: 6 2016
renkte kalmakla birlikte, rengimizin yoğunluğu artıp azalıyor. Kararlığımızın ve tarzımızın yoğunluğu birimimize ve deneyimimize göre artıp azalabiliyor. Rengimizi korumakta zorlandığımız dönemler de olabiliyor yaşamda. Ama yine de aynı renkle devam ediyoruz.
Resmin tümüne baktığımızda
Yolun bir diğer özelliği ise, genişleyip daralması.
Bazen rahat bir şekilde alınan ve akan yol, bazen
daralıyor. Geçiş sadece belli bir yerden yapılabiliyor. Yol rahat olabilir ama seçimler azalıyor.
Hatta bazen başka bir seçme şansı kalmayabiliyor.
Ancak yaşam akışı çok farklı
Yolların bir diğer özelliği ise, bazılarının çok fazla
ve keskin virajlar alması gerekirken, bazılarının
hafif hareketler ile yola devam edebilmesi.
Virajlar zor bir yaşamın işareti mi? Bence evet.
Peki. Ama fazla virajlı ve uzun yollar, aynı zamanda daha yoğun yaşanmış bir yaşama işaret
ediyor olabilirler mi? Uzun ya da uzun hissedilen
bir ömür doğal olarak daha fazla viraj gerektiriyor olabilir mi?
yaşama benzer şekilde geliyoruz. Hatta resimdeki gibi aynı
yerde yan yana bile dünyaya
gelebiliyor, yaşamın ilk dönemini beraber yaşayabiliyoruz.
şekillerde olabiliyor. Düzeltiyorum: Oluyor. Yaşayan her
varlığı bekleyen doğal son
(ölüm) ise hepimizin aynı şekilde yaşam dönemimizi bitiriyor. Doğum sırasında ve sonrasındaki kısa süreli eşit yoğunluktaki renkler, ölüm sonrasında -başka renkte olmakla birlikte- aynen var. Yaşamı eşit yaşamasak
da
doğumda
ve
ölümde eşit oluyoruz.
Sonuç
Yolların başka bir özelliği ise süreklilikleri ve yamaları. Evet, devam edebilmek için bazen yolumuza yama yapmak gerekiyor. Bazen yaşamımızdaki yolun dışına taşan aynı renkte ama farklı yoğunlukta işlemler ile yolun varlığını ve sürekliliği
sağlamak gerekmiyor mu? Hatta bu işlemler sadece virajlarda değil, akışın görece kolay olduğu düz
yollarda bile olabiliyor. Diğer bir deyişle, azalan
yaşam enerjimiz her zaman yolun zorluğuna bağlı değil. Yaşam enerjimiz normale dönünce de akışımız, renk yolumuz da düzeliyor. Yavaşlamaya,
ek emeğe, “yamalar”a gerek kalmıyor.
Hepimiz farklı renklerde yaşı-
Yaşamda hepimizin geçtiği rota farklı: Evet, rotalarımız arada kesişiyorlar ama farklı yönlerde devam ediyorlar. Hatta çok kısa süre ile paralel olduğunu düşünebiliyorsunuz ama hemen sonrasında her bir rota kendi yoluna gidiyor. Bazen rotalar birbirine değiyor. Üstelik ters yönde bir hareket ile. Kendimizi aynı yerden yola çıkmış olduğumuz bireyler ile tam ters yönde giderken bulabiliyoruz. Aynı yönden başlamış olan yollar bazen de -hemen yeniden ayrılmak şartı ile- kesişebiliyor. Ya da yaşam boyu hiçbirbirine yaklaşmamış iki yol, aynı yerde bitebiliyor.
li olsa da. Gidilen yol, gidile-
Actual
Medicine
yoruz yaşamımızı. Birey sayısı
kadar farklı renkler var. Bazılarımız aynı renkte yaşıyor gibi
olsalar da yaşamdaki rengin
tonu, tonların değişimi her bireyde çok farklı. Hatta renk tümüyle aynı olsa bile, geçilen
yol farklı. Yolun zorluğu, yama
gereksinimi farklı. Oluşan etki
ise, tümüyle farklı. Başlanan
yer ve varılacak yer baştan belcek yol farklı. Farklılıklarımız
var, olmalı da. Ancak başlangıcımızın aynı olduğunu ve sonumuzun aynı olacağını unutmamakta yarar var.
Son söz
Hem kendi rengimize, hem de
başkalarının farklı renklerinin
olmasına sahip çıkmalı ki, yaşam rengarenk olsun.
51
Download