Hipnoz ve Tarihçesi Kaynak

advertisement
HİPNOZ VE TARİHÇESİ
Tahir Özakkaş MD.,PhD
Psikiyatrist - Psikoterapist
Halk sağlığı Bilim Doktoru
2. Ulusal Hipnoz Kongresi Ekim 2005 İst.
HİPNOZ NEDİR?
• Zekâ, depresyon ve anksiyete
gibi birçok psikolojik olguda
olduğu gibi, hipnoz da öznel
deneyime, katılımcıların
anlatımlarına ve ‘hipnoz
durumuna’ eşlik eden olgulara
göre tanımlanır.
Hipnoz durumunun ayırıcı
özellikleri;
• dikkatin içteki bir odağa yeniden yönlendirilmesi,
• eleştirel düşünce, yargılama ve gerçeği
sınamanın azalmasında,
• zihnin ileriyi planlama fonksiyonunu askıya
alması,
• telkine yatkınlığının artması,
• imgelemenin artması veya fantastik
düşüncelere girmesi ve hipnotik rol davranışıdır.
İngiltere Tıp Cemiyetinin,, 1955’te ortaya koyduğu
aşağıdaki tanımdır (BMA, 1955, 1982):
• Hipnoz, süjede meydana gelen değiştirilmiş
algının geçici durumudur ki; olasılıkla birçok
değişik olgunun kendiliğinden veya sözel ve
diğer uyaranlara yanıt olarak başka biri
tarafından meydana getirilmesi halidir. Bu
olgular; bilinçte ve hafızada değişiklikler, telkine
yatkınlığın artması hali, süjenin normal zihinsel
durumuna yabancı olan cevap ve düşüncelerin
meydana çıkmasını içerir. Bunların dışındaki
anestezi, felç, kas sertliği, fizyol değişiklikler gibi
hipnotik olgular da hipnoz durumunda meydana
getirilebilir veya ortadan kaldırılabilir.
• Hipnozla ortaya çıkan olgular, mucizevî
tedavileri açıklamakta kullanılmıştır ki
bunlar, Orta Çağ’da kutsal heykellere,
şifalı pınarlara ve üstün seviyedeki kişilere
veya dini güçlerce yapılan "daha yüksek
bir güç karşısında teslim olma " olgusuna
bağlanmaktaydı.
• Hipnoz terimi, gözlemlenen
olguların, uykuya benzer bir
psikolojik durum sebebiyle ortaya
çıktığına inanan, Manchester’lı
hekim James Braid tarafından,
1841’de bulunmuştur.
• . 1880’lerde hipnozun Fransız nörolog
Charcot ile Breuer ve Freud tarafından
kullanımı geniş anlamıyla ‘histeri’ denilen
nevrotik bozuklukların tedavisinde
kullanımına kadar genişlemiştir. Freud
daha sonra hipnozun kullanımını,
psikanaliz tekniklerin lehine bırakmıştır.
(Sulloway, 1979).
• Yirminci yüzyılın başlarında,
psikolojide davranışçı
yaklaşımın gelişmesi, hipnoz
gibi içsel psikolojik süreçlere
olan ilginin geçici bir süre için
azalmasına yol açmıştır.
• Buna rağmen, anksiyetenin
davranışçı terapisinde, gevşemeyi
sağlamak için hipnoz kullanımı
çoğunlukla tanımlanmıştır.(Beck &
Emery, 1985; Clarke & Jackson,
1983; Marks, Gelder & Edwards,
1968; Rubin, 1972; Rossi, 1986).
• Hipnozla ortaya çıkan olgular, davranış
değişiklikleri meydana getirmek için de
kullanılmıştır (Hussain, 1964; Wolpe,
1958, 1973; Kroger& Fezler, 1976) ancak
hipnoz bileşeninin doğası her zaman
tartışılmamıştır.
• Hastanın bilişsel ve algısal süreçlerini
değiştirmeye odaklanmış olan bilişsel
terapilerin (Brewin, 1988) daha
sonraki yıllardaki gelişimi, hipnotik
duruma bilişsel olguların eşlik
etmesine rağmen, hipnoz kullanımını
tümüyle ihmal etmiştir.
ELEŞTİREL DÜŞÜNME, GERÇEKLİĞİ SINAMA VE
GERÇEKLİĞİ ÇARPITMA TOLERANSINDA AZALMA
• Malott, Bourg & Crawford (1989) hipnoza
girmiş süjelerin ikna edici konuşmalara
karşı daha az karşıt görüş ürettiklerini ve
ayrıca hipnozda olsun ya da olmasın
hipnoza yatkınlığı yüksek süjelerin
mesajlara karşı daha kabullenici
düşünceler ve olumlu tavır takındıklarını
deney yoluyla kanıtlamışlardır.
• Eleştirel düşünmenin ve ‘genellenmiş
gerçeklik yöneliminin’ askıya alınması
ile birlikte, terapist tarafından telkin
edilmiş algıdaki ve bilişteki gerçeklik
değişimini kabul etmeye karşı, hazır
olma durumu ortaya çıkmaktadır.
YÜKSELTİLEN İMAJİNASYON
CANLILIĞI YA DA GERÇEKLİĞİ
• İmgeleme gücünün ve fantezi üretiminin
arttırılmasının hipnoz prosedürünün bir
etkisi ve ayrıca hipnoz ve hipnoza
yatkınlığın temel bir özelliği olduğu öne
sürülmektedir (Sheehan, 1979; Lynn &
Rhue, 1987), ama yine de imgelemede
canlılık ve hipnoza yatkınlık arasındaki
ilintiler makuldür.
İSTEMDIŞI KAS, ORGAN VE
BEZELERDEKİ DEĞİŞİMLER
• Gelişmiş deneyler ve klinik bilgiler,
bilinçli kontrolün dışında olduğu
varsayılan birçok fizyolojik süreç ve
işlemin, hipnoz telkinlerine cevap
olarak değişiklik gösterebileceğini
kanıtlamıştır (Kiernan, Dane, Phillips
& Price, 1995).
ALGILARDA DEĞİŞİMLER
• Hipnozla birlikte bulunan pek çok olgu,
soyut ve hemen göze çarpmayan olgular
olup, bunların az bir kısmı yalnızca hipnoz
durumuna mahsustur. Duyudaki ve
özellikle acı duyumundaki değişimler,
uygun süjeler ve hipnoz teknikleri
kullanıldığı ve süje hipnoz altına
alınmadığı zamanlarda aynı oranda
gözlenmemiştir.
HAFIZANIN ÇARPITMALARI
• Telkine bağlı olarak ya da kendiliğinden meydana gelen
‘hipnoz sonrası hafıza kaybı’ hipnoz sürecinin olası bir
bileşenidir. Daha önceki, bilişsel görevdeki farklılıkların,
bu olgunun hipnoz durumunda, hafızaya kodlamadaki
değişikliklerden kaynaklandığını ileri sürüyor gibi olsa da;
hafıza bozulması ve güçlenmesi üzerine yapılmış
araştırmalar, bu farklılıkların hafıza kayıtlarının geri
çağrılmasından ziyade, onları kodlamadan
kaynaklandığını ileri sürer (Barnier & McConkey, 1992;
MeConkey, 1997).
BEKLENTİLERİN VE MOTİVASYONUN
YÜKSELTİLMESİ
• Genel olarak halk inanışlarında ve
beklentilerinde bulunan hipnozdaki ‘sihir’ dikkate
alındığında, klinisyen bu beklentileri ustaca
kullanarak hastanın motivasyonunu mümkün
olan en üst düzeye yükseltebilir ve tedaviye olan
direnci azaltabilir. Hipnotik telkine verilen
cevapların istemdışı doğasının deneyimlenmesi
ve klinik alanda kullanımının başarısı,
motivasyonu daha da güçlendirir.
İMGELEM DENEYİMLERİN
ARTTIRILMIŞ GERÇEKLİĞİ
• Pek çok psikoterapist imajinasyonu ve
fantezi kurmayı değişim sürecini
kolaylaştırmak için kullanır. Hipnozla
desteklenen terapilerde belirli süjeler,
imajinasyon ve hayal kurmaya gerçeğe
verdikleri tepki gibi tepki vermeye
diğerlerinden daha istekli ve hazır
olabilirler. Zira hipnoz işlemi, imajinasyonu
güçlendirmek için etkili bir yol sunmaktadır.
Download