Kronik Ağrı ve Hipnoz Tahir Özakkaş MD.,PhD Psikohipnoterapi Eğitim Ve Uygulama Merkezi İstanbul 2005 Tıbbi raporlar, hipnozun, kronik ağrıların azaltılmasında (Sacerdote, 1970), yanan hastaların ağrılarının azaltılmasında ,yanık dokunun alınması işlemlerinin kolaylaştırılmasında (Edwin, 1976; bkz. bu kitabın 19. bölümü) ve ölümcül hastalıklı (kanser) kişilerin ağrılarının kontrolünde yardımcı olarak (Domangue ve Margolis, 1983) kullanılmış olduğunu göstermektedir. Araştırmalar, ölümcül kanser hastalarının yüzde 50’sinde (Hilgard ve Hilgard, 1975) ve diş hastalarının yüzde 95’inde (J. Barber, 1977) ağrı kontrolüne destek olarak hipnoz tekniklerinin kullanılabileceğini göstermektedir. Amerika Ulusal Sağlık Teknolojileri Konferansı Enstitüsü (1995) tarafından, “davranışsal ve rahatlama yaklaşımlarının kronik ağrı ve uykusuzluk tedavisinde birleştirilmesi” ile ilgili yayınladığı yıllık faaliyet raporunda hipnozun “çok çeşitli kanser hastalıklarına haiz kronik ağrıların azaltılmasında....[ve] duyarlı bağırsak sendromu, ağızdaki enflamatuar durumlar, temporomandibular bozukluklar ve tansiyon kökenli baş ağrılarında”etkili olduğunun şiddetle altı çizilmiştir. Bu sonuçlara varmış olan araştırmaların çoğu Large (1994) ve Holroyd (1996) tarafından incelenmiştir. Melzack ve Perry (1975), kronik ağrı çeken hastalardan oluşturulmuş karma gruplarla yaptıkları araştırmalarda, hipnoz ve biyo-geri beslemenin beraber uygulanmasının ağrıların azaltılmasında, tek başlarına olduklarından daha etkili olduğunu bulmuşlardır (N=24). Elton, Burrows ve Stanley (1980) hipnozun davranışsal terapiden ve plasebo ilaç tedavisinden daha etkili olduğu sonucuna varmışlardır. James, Large ve Beale (1989) çoklu dayanak araştırmalarını kullanarak hipnoz statejilerini, beş kronik ağrı hastası üzerinde etkili bir şekilde kişiye özel kılmışlardır. Crasilneck (1979) bel ağrısı çekmekte olan, peş peşe 29 hastanın yüzde 80’ninin ayakta tedavisinde, 9 aya varan kişiye özel uygulanmış hipnozla, öznel ağrıların azaltılmasında yüzde 69 oranında olumlu sonuç rapor edildiğini ortaya koymuştur. Mc Cauley, Thelen, Frank, Willard ve Callen (1983) sırt ağrısı çeken hastalarda hipnoz ve rahatlatma terapilerinin birlikte olumlu sonuç verdiğini belirtmişlerdir. Ağrılı, duyarlı bağırsak sendromunda, hipnozun etkili olduğunu gösteren iki araştırma vardır. Whorwell, Prior ve Faragher (1984) hipnozun 30 hastada öznel ağrı ve karın şişliği şikayetlerini yardımcı psikoterapiye göre daha fazla azalttığını bulgulamıştır. Aynı araştırmacılar (Prior, Colgan ve Whorwell, 1990) daha sonra hipnozun ishale eğilimli 15 hastada rektal duyarlılığı azalttığını bulmuştur. Fiziksel terapi ile karşılaştırıldığında hipnoz, 40 fibromalji hastasında ağrıların azaltımında ve uykunun iyileştirilmesinde hassas noktalar haricinde etkili olmuştur (Haanen, Hoenderdos, van Romunde ve diğerleri, 1991). Hipnozla tedavi edilen hastaların yüzde 80’inde ilaç tedavisi gerekliliğinde azalma gözlemlenmiştir. Syrjala, Cummings ve Dolandson (1992) kemik iliği nakli görmüş 67 hastada hipnozun, bilişseldavranışsal terapiye göre, mide bulantısı ile kusmaya karşı ve uyuşturucu olarak kullanım haricinde ağrı azaltımında daha etkili olduğunu göstermiştir. Bu sonuç, hipnozun erken hamilelik, blumik ve kanser tedavisi kaynaklı kusma isteği de dahil olmak üzere birçok hasta topluluğunda mide bulantısı ve kusma tedavisinde çok etkili bir araç olduğuna dair geniş kabul görmüş, sistematik bilimsel gözleme dayanmayan raporlar ışığında biraz şaşırtıcıdır (Evans, 1991). Birçok araştırma, kronik baş ağrısı tedavisinde hipnozun önemli bir yeri olduğu göstermiştir. Olness, MacDonald ve Uden (1987) 28 çocuk migren hastasında hipnozun propranolol ve plasebo ilaç tedavisinden üstün olduğunu belirtmişlerdir. Cedercreutz (1976) 100 şiddetli migren hastasını hipnozla tedavi etmiştir. Hastaların, migren rahatsızlıkları 3 ay içinde azalan yüzde 55’lik kısmının çoğu, yüksek derecede hipnoz edilebilir durumdaydı. van Dyck, Zitman, Linssen ve Spinhoven, 1991; Spinhoven, Linnsen, van Dyck ve Zitman, 1992; Zitman, van Dyck, Spinhoven ve Linnsen, 1992) hipnozun ve kendi kendine hipnozun özellikle hipnotize edilebilirliği yüksek olanlarda, tansiyona bağlı baş ağrısının en az kişinin kendisini eğitmesi kadar ve kontrol gruplarına göre daha fazla azalttığını ortaya koymuştur Ağrı azaltımı, dikkatin ağrıdan uzak noktalara kaydırılması, dikkati başka tarafa çekme, hayal kurma, sözel yeniden etiketlendirme, rol yapma, atfetme, kaygı azaltımı, unutma ve inkar gibi kişiler arası süreçleri veya kendiliğinden oluşturulmuş bilişsel ve harekete geçirici stratejileri kapsar. Hipnoz daha genel, kişiye psikolojik, bilişsel ve psiko sosyal süreçleri değiştirme ve kendi isteğiyle farklı bilinç düzeylerine erişim sağlayan, bilişsel esneklik kabiliyeti veya değiştirme-geçiş mekanizmasını içerir (Evans 2000, 1991) Hipnotize edilebilirlik hayal kurmayı etkin bir şekilde kullanabilme, uyuklama, kolay uykuya dalma, bir filmde veya romanda kaybolmak gibi deneyimler yaşayabilme, görüşmelere geç kalma, hastaların, hipnozun kullanıldığı tedavi durumları dışında bile psikiyatrik (ve muhtemelen tıbbi) semptomlardan kurtulmasındaki kolaylık gibi birçok farklı ölçü sistemiyle paraleldir (Evans 1991, 2001). Hilgard”ın (1977) yeni çözülme kuramı dahilinde ağrı kontrolüne dair daha sonraki araştırmaları, özel olarak “gizli gözlemci” yöntemini kullanarak ağrı idrakinin farklı bilinç düzeylerinde yer aldığını belgelemiştir. Başka bilinç düzeylerinde (veya gözlemleyen ego düzeyinde) ağrılı uyarılmanın gerçek yoğunluğuna ilişkin oldukça güvenilir veriler mevcut olsa da bilinç düzeyinde ağrının en düşük oranda hissedilmesini olanaklı kılan çok sayıda bilişsel yol hipnoz altındaki deneğe açık olabilir. Kronik ağrıdan şikayetçi olan birçok hastada, ağrının şiddeti, lezyon veya yaranın derinliğiyle orantılı değildir. Psikolojik veya duygusal önemi, ağrının algılanan şiddetinin öncelikli belirleyicisi olabilmektedir. Şiddetli ağrının kontrolü (ölümcül kanser ağrılarının ve kronik geçici baş ağrısının bazı yönleri de dahil olmak üzere; Evans, 1989) kaygının doğrudan kontrolünü içerir. Hastalık veya yaranın, artan zararlı ağrıların şiddetine eşlik eden, kısa ve uzun dönem etkileri konusundaki artan kaygı genellikle ilaç, hipnoz veya kaygıyı azaltan, kişiyi rahatlatan ve dikkati yeniden odaklayan herhangi bir başka müdahale gibi uygun tedavilerle hafifletilmektedir (Evans, 1990b, 2001). Bazı zamanlarda acı, olumlu sonuçlarıyla desteklenirken, bazı olumsuz sonuçları, süregelen acının kendisi sayesinde görmezden gelinir. İyi şeyler her zaman hasta ağrı çekerken olur: (“Sırt ağrım sayesinde Pazar günü çim biçmek yerine futbol maçlarını izleyebiliyorum.”). Alternatif olarak, ağrı, kötü olayların gerçekleşmesini de engeller. (“Migrenim olduğu zaman eşimin hatalarıyla uğraşmaktan kurtuluyorum.”; “Canım yandığı zaman, yaramaz çocuklarım dışarıda oynuyor.”). Hipnoz stratejileri, kronik ağrı çeken hastalarda çok görülen ikincil kazanımlara dair konuları tehdit etmeyecek şekilde geliştirilmelidir. ÖZET Ağrının kontrolünde hipnozun özgün uygulamaları hastanın ağrısının geçmişi ve doğasına göre farklılık gösterecektir. Şiddetli ağrı, en iyi şekilde, kaygıyı azaltıcı stratejilerle kontrol edilebilir. Kronik ağrı zamanla ağrıyı çekenle dış dünya arasındaki etkileşimin kontrolü için bir silah haline gelir. Kişinin psikolojik çevresini etkin bir şekilde kontrol ederek, sorunla ilgilenen stratejiler gerektirir. Bu gibi durumlarda, ağrının hastanın ifadesiyle “canını yakmasına” rağmen, açık bir örgensel temeli olmayabilir. Kendini kontrol ve bilişsel iradeyi öğretmek için rahatlama,hayal kurma, ideomotor eylemler, ayrışım, kendini hipnotize etme gibi hipnoz stratejileri bulunmaktadır (Evans, 1989, 2001). Farklı türden inatçı ağrıları olan farklı hastalarda bu yaklaşımlardan hangisinin en çok faydalı olacağını değerlendirebilmek için daha fazla araştırma ve kontrollü klinik deneyler gerekli olacaktır. Fakat, her hasta kendine özgü bir şekilde ağrı çektiği için, klinik duyarlılık her zaman bu zorlu ve yanlış anlaşılan hastalar için ilke oluşturmadan daha önceliklidir.