Ben her dersin başında farklı iki atasözü,iki deyim veriyorum.Öğrenciler evde araştırıyor.Bir sonraki derste anlamlarını söylüyorlar.Böylelikle sözlük karıştırma alışkanlığı olmayan öğrenciler sözlükle haşir neşir oluyorlar hem de öğrencilerin özlü sözler hazinesi gelişiyor. malum çocuklar yazı dersini pek sevmez.İsteksizdir.Yeni yılda ve bayramlarda kart yapar içlerine el yazısıyla yazarız.Bu dersi aynı zamanda beğenilerini öğrenmek için kullanıyorum.Örneğin; en sevdiğiniz diziyi ve nedenlerini yazınız, en sevdiğiniz şarkıyı,fıkrayı... yazınız.Sonra söyletiyorum tabii.Bİr de küçük teybim var.MÜzik dinliyoruz.Zevkli hale getirmeye çalışıyorum. İşlediğimiz metinleri özümsemeleri, daha iyi kavramaları için işlediğiniz metnin yazarına ya da şairine mektup yazmalarını isteyebilirsiniz dersin sonunda. Örneğin Nasreddin Hoca'nın "Parayı Veren Düdüğü Çalar" adlı fıkrası ya da Sait Faik Abasıyanık'ın "Son Kuşlar" adlı öyküsünü okuduğumuzda bu konuyla ilgili günümüzden mektup yazmaları istenilmesi daha etkili oluyor.Çocukların hem analiz yetenekleri; hem de yazma, yorum yapabilme kabiliyetleri gelişmektedir. Belki herkesin yöntemi olabilir ama Türkçe dersinde çocuklara ara ara bilgisayardan skeç izlettiriyorum.Çocukların çok hoşuna gidiyor.Dersle ilgili görüşlerini yazdıklarında skeç izledikten sonra dersi daha iyi anladıklarını yazıyorlar.Bunlara fıkra ve kısa hikayeleri de katabiliriz ben ünsüz benzeşmesini anlatırken yumuşak ünsüzle sert ünsüzü birbirine aşık bir çifte benzetiyorum.Birbirine aşık;fakat farklı dünyaların harfleri onlar...Biri sert bir dünyaya diğeri yumuşak bir dünyaya ait.Sert ünsüz yumuşak bir dünyada barınamayacağını;ama eğer isterse yeteri kadar aşıksa yumuşak harfin onun yanına gelebileceğini söyler ve yumuşak ünsüz sertleşerek aşkına kavuşur...vee mutlu soon!! Dilbilgisini günlük yaşantımızdan örneklerle kavratmak çok daha kolay. Kavratılması zor konulardan biri olan edatlar... Edatları birer çöpçüye benzetebiliriz. Çöpçüler günlük hayatta çok önemsizmiş gibi görünürler. Onlara rastladığımızda önlerinde saygı ile eğilmeyiz.Fakat şöyle düşünelim; madem o kadar değersizdirler, onları hayatımızdan çıkaralım. Dünya ne hale gelir? Edatlar da bu şekildedir cümle içinde. Diğer kelimeler onu önemsiz gibi görürler; ama cümleden attığımızda anlam fena halde bozulur. Diğer kelimeler yana yakıla bizim edatı ararlar gelse de dirlik düzen içinde olalım diye. Tıpkı çöpçüleri hayatımızdan attığımızda perişan olmamız gibi. Kendimce uyguladığım bi oyun var olay yazılarını işlerken kullandığım. Çocukların dinleme becerilerini ve hafızalarını geliştirmek adına faydasına inandığım -belki herkesin yaptığı bir uygulamadır bilemiyorumteknik şu: Okuma çalışmasının ardından kitaplar kapattırılıp parça öğretmen tarafından okunur. Daha sonra öğrencilere parçanın başlığından, yazarına; olayın geçtiği zamandan yere ,kahramanlara kadar pek çok kesin cevabı olan ayrıntılar sorulur. 6. ve 7. sınıflarda büyük bir istekle ve zevkle oynadığımız bir oyun bu. Belki çok basit ama etkili. Ayrıca zannediyorum ki herkes zaten oto olarak kendince oyunlaştırıyordur derslerini . Bizim branş bir anlamda tiyatrocu olmayı gerektiriyor nasıl olsa. sınıfı gruplara ayırarak sessiz sinema tekniği ile atasözü ve deyimleri bulmalarını istiyorum. Bulunan her deyim veya atasözünün anlamı sözlükten okunur. Oyun ve tatlı rekabet çocuklara farkında olmadan inanılmaz zenginlikler katıyor. Eğitimde dramanın, oyunla öğretimin yerine ön yargıyla bakmamalı ve kesinlikle bu konuyu (darama)öğrencilerimizle birlikte uygulamalıyız. Dersiniz zevkle beklenen bir ders halini alıyor. Basit hatta çocukça göreceğiniz bu tekniklerin (sizin geliştirdikleriniz veya geliştirecekleriniz) inanılmaz bir katkısı oluyor. Öğrencilerime kendilerini derinden etkileyen acı veya tatlı bir anıyı yazılı olarak ifade etmelerini istedim. Yazdıklarını topladım ve tek tek okudum. Bazen güldüm, bazen de ağlamaklı oldum yazdıklarını okurken. Hepsi safi dünyalarının garazsız öykücükleriydi. Yazdıklarını tarayıcıda taradım ve projeksiyonla perdeye yansıttım. Tabii bunu yaparken müsadelerini aldım, zira anı biraz özeldi. Benim niyetim yapılan ifade bozukluklarını ve imla hatalarını göstermekti. Çok hoşlarına gitti, kimi hataları dikkatsizlikten yaptıklarınıi kimisini de gerçekten bilmedikleri için yaptıklarını söylediler. Az bir çabayla ve dikkatle ifade yeneklerinin çok daha mükemmel olabileceğinisöyledim. Çok hoşlarına gitti. Taradığım yazıları sizlerle de paylaşmayı düşünüyorum. Göndermeyi becerebilirsem tabii... Daha önce başka bir başlık altında-tam olarak hangi arkadaşın yazdığını hatırlamıyorum ama-kelime çalışmaları ile ilgili bir çalışma çok hoşuma gitmiş,uygulamış ve gayet güzel sonuçlar almıştım.Yöntem şöyle idi: İşlenecek olan metindeki kelimeler bir gün önceden metinden bulunuyor,bunların anlamları sınıfta bulunuyor,sonra bu kelimeler metindeki anlamlarıyla bir hikaye yazılarak bu hikayede kullanılıyordu.Çalışma çok zevkli oluyor.Daha sonra bunu anı,gezi yazısı,masal ve düşünce yazıları olarak geliştirdik ve hala kullanıyoruz.Bu sayede kelime çalışmaları monotonluktan kurtuldu. Diğer bir çalışmayı da olay yazıları için kullanıyorum.Bir hikaye veya roman metnini ödev olarak verip herkesin 5'er soru hazırlamasını istiyorum.Ertesi gün öğrencilerden birini kaldırarak sınıf arkadaşlarından birini zanlı olarak tahtaya kaldırmasını istiyorum.Tabi bunu metni bir iki kez sınıfta okuttuktan sonra yapıyorum.Öğrenci tahtaya kalkan arkadaşına metinle ilgili sorular soruyor.Cevaplayamadığı zaman suçlu ilan ediliyor.Buna hırsız-polis oyunu adını verdik.Tabi her öğrencinin hem polis hem de zanlı olmak gibi bir hakkı bulunduğu için en ilginç soruları hazırlıyor.Anlama-anlatım zevkli bir şekilde yapılabiliyor bu sayede Ben de dilbilgisi derslerinde kullandığım bir yöntemi sizlerle paylaşacağım. Öğrencilerle karton kutudan bir soru bankası yaptık. Her dersin başında geçen hafta işlediğimiz konuyla ilgili öğrenciler kağıtlara sorular hazırlıyorlar. Kağıtların arkasına isimlerini yazıyorlar. Sorularını sınıfa yöneltttikten sonra bu kutuya atıyorlar.Dönem sonunda bu kutuyu açıyoruz ve en çok soru hazırlayan kişiye sınıfça hediye alıyoruz. Böylelikle çocuklar hem soru hazırlama yöntemlerini öğrenmiş oluyor hem de geçen ders işlediklerini tekrar etme fırsatı buluyorlar. Arkadaşlar ben özellikle dersin son dakikalarında bir oyun oynatıyorum muhakkak çoğunuz biliyorsunuzdur: Tahtayı ikiye bölüyorum çizgiyle iki öğrenci belirliyorum genellikle rekabet olsun ve bir destekleme, sahiplenme olsun, ilgi çeksin diye bir kız bir de erkek öğrenci seçiyorum bilgi, zeka ,not gibi açılardan birbirine denk öğrenciler seçmeye dikkat ediyorum bazen de bu seçimi gruplara bırakıyorum. Sonra her iki tarafa da bir kelime yazıyorum örneğin:gazete. Her ikisinden de bu kelimenin harflerinden oluşan anlamlı yeni kelimeler yazmalarını istiyorum belirli bir süre veriyorum genelde bir dakika. Yazılan ve kabul gören kelime sayısına göre puanlandırıyorum.Kazanana ödül vermeme gerek kalmıyor onlar zaten kızları yenmiş olarak ya da kızlar için de erkekleri yenmiş olarak en büyük ödüllerini almış oluyor. Böylece hem kelime dağarcıkları gelişiyor hem de eğleniyorlar. Ayrıca isim türlerini öğetirken bir çocukluk oyunundan faydalandım bu da çok ilgilerini çekti.Biz çocukken "tuzluk" diyorduk ama başka bir ismi varmış galiba ben bilmiyorum. Hani bir kağıdı bükerdik keserdik biçerdik parmaklarımıza geçirince o kağıt açılıp kapanan bir hal alırdı. Meslekler filan yazardık karşımızdakinden bir sayı söylemesini isterdik bir de bölme göstermesini o bölme çift taraflı olurdu söylenen sayı kadar açıp kapatır gelen şeyi okurduk. Mesela çöpçü gelirse sen çöpçü olacaksın derdik. İşte ben bu meslekler yerine isimler yazdırdım. Bir öğrenci arakadaşının "tuzluk"undan bir bölme seçiyor sayı söylüyor çıkan kelimenin özeliklerini sıralıyor. Örneğin: hemşire çıktı diyelim. Tekil,cins,somt gibi... Umarım bu sonuncusunu iyi anlatabilmişimdir. hafta boyunca işlediğimiz konuyu tahtaya yazıyorum (örneğin makale). sonra anahtar kelimeyi yuvarlak içine alıp bir ok çıkarıyorum.okun ucuna konuyla ilşikili bir sözcük yazıyorum. sonra öğrencilere benden izin almadan kalkıp tahtayı doldurmalarını istiyorum.öğrenciler bu yönteme bayılıyorlar.zaten 5 dakika içinde tahtada yer kalmıyor. sonra tahtadakileri defterlerine yazmalarını istiyorum. faydasını gördüm... gerçekten çok merhaba arkadaşlar.Ben her dönem başında her öğrencime 10'ar artı veriyorum.sonra kıyafetten, ödev yapmamadan,geç gelmekten vs.artısını siliyorum öğrencimin.ya da atı alması için dönem boyunca fırsatlar sunuyorum.örneğin pano hazırlamak 3 artı, konu tarama testinde en çok doğru yapmak 3 artı, zor bir soruyu doğru cevaplamak 1 artı gibi.her artı 5 puan.yani 20 artısı olanın 1.ders içi performans notu 100 oluyor.7 artısı kalanın 35 gibi.20 artıyı geçenlere de diğer sözlüsüne 10 puan ekliyorum.artılarına o kadar sahip çıkıyorlar ki görmelisiniz.eksi almak itici geliyor öğrenciye.ama elindekini geri almak daha zor geliyor.derse doğal bağlanma oluyor.İnşallah kullananlara yarralı olur.selametle kalın...10 artı ben yüklemi mahallenin muhtarı yapıyorum. Adres doğru sorulduğunda muhtar herkesin evini bilir. Muhtara doğru soruyu sorarak özneye, nesneye kolayca ulaşabilirz. Bunun dışında Oktay Kaynarca'nın bir yarışması vardı, hatırlarsınız. İki haftada bir iki öğrenci tahtaya çıkarıyor. Ellerine 10 sözcükten oluşan kağıtlar veriyorum. Sözcükler Türkçe ile ilgili tabii. ( anı, uyak, ölçü, sıfat, dize, zamir, deyim...) Sonra bu sözcükleri kullanmadan karşı tarafa anlatmalarını istiyorum. Anlatmalrı için tanımlarını ya da işlevlerini bilmeleri gerekiyor. Çok güzel bir genel tekrar oluyor. Ayrıca eğlenceli. Adı şimdi aklıma geldi. Anlat Bakalım. ünlü ve ünsüz harfleri anlatırken kullandığım bir yöntemi paylaşmak istiyorum.Tahtaya önce harfleri okunuşlarına göre yazıyorum.Sonra tahtaya bir öğrenci çıkartıyorum.Diyelimki okulun bahçesine bir sahne kuruldu ve bu sahneye tahtaya çıkardığım öğrenci çıktı diyorum.Ne yapardınız diye soruyorum.Öğrenciler genellikle tepki vermezdik diyorlar.Sonra en sevdikleri şarkıcıyı belirliyorum.Peki aynı sahneye o şarkıcı çıksaydı ne yapardınız diye soruyorum.Onlar da alkışlardık diye cevap verdiklerinde konuya buradan giriş yapıyorum.İşte arkadaşınız ünsüz olduğu için tek başına ses çıkartamıyor ama ünlü olan sanatçı tek başına bile sahneye çıksa ses çıkıyor etraftan.Sonra bizim ünsüz öğrenciyle ünlü şarkıcıyı sahneye çıkardığımızda da etraftan ses geleceğini söylüyorum .Tıpkı ünsüz harflerin çıkabilmesi için ünlü harflere ihtiyaç duyduğu gibi... Uyguladığım ve faydasını fazlasıyla gördüğüm bir kaç yöntem de ben yazmak istedim. Her hafta ele aldığımız örnek okuma parçalarında karşılaşılan yeni söz ya da deyimlerin anlamları öğrenildikten sonra öğrencilerden bu söz ve ya deyimleri teker teker cümlede kullanmalarını istiyorum. Sonrada hep birlikte(ya da sadece öğretmen)haftanın en iyi cümlesini seçiyoruz. Seçilen bu cümleyi sınıf tahtasının en başına yazıyorum ve bir hafta boyunca orada kalmasını sağlıyorum. (bu yüzden tam gün eğitim yapan okullar için daha uygundur) Bu arada önceden belirlediğim bir öğrenciye de her hafta seçilen bu cümleleri bir not defterine geçme görevi veriyorum. Ardından yıl sonunda okul koridorlarından birinde belirlediğim bir panoda her sınıfın “En Güzel Cümlelerini “ sergiliyorum. Böylece öğrenci okuldan mezun olduktan sonra bile adının ve cümlelerinin koridorda sergilenmesinden gurur duyuyor. Bu yüzdende bu işi oldukça ciddiye alıyor. Ve inanın vecize olabilecek cümlelerle bile çıkabiliyor. Başka bir yöntem de şu: O hafta öğrenilmiş olan söz ve deyimlerden yedi sekiz tanesini ( bu sayı sınıf seviyesine göre arttırılabilir de azaltılabilir de) belirleyip, öğrencilerden bunarı tek bir cümlede -anlatım bozukluğuna düşmeden - kullanmalarını istiyorum. Ve ortaya çıkan cümleleri dinleyip hatalı olanları düzeltiyoruz. Sonuçta farkında olmadan fiilimsileri, bağlaçları ve edatları doğru bir şekilde kullanmayı öğrenmiş oluyorlar. Ayrıca, rastgele bir harf belirliyoruz. Edat ve bağlaçlar hariç tamamı bu harfle başlayan sözcük ve fiilleri kullanarak bir cümle kurmalarını istiyorum. En uzun ve anlamlı cümleyi kurabileni ödüllendiriyoruz. Böylece sözcük bilgisi de gelişmiş oluyor. Sözcükte görev konusunu ben de şu şekilde anlatıyorum:Hz. Âdem ile Hz. Havva yasak meyveyi yedikten sonra dünyaya sürgüne gönderildiler.Dünya o zamanlarda da dünyaydı-))Orada bulunan ne varsa hepsinin ismini Allah Hz. Âdem' e öğretti:ağaçlar,dağlar,kuşlar,denizler,ırmaklar,gökyüzü....Böylece çevrede gördüğümüz bütün varlıkları ve nesneleri tanımamıza yarayan kelimelerin isim olduğu belirtildi.Daha sonra Hz. Âdem ve Hz. Havva tabiat koşullarından dolayı barınma ihtiyacı hissettiler.Bir ev yaptılar.Ev sarıya boyanmıştı-))İlk defa bir kelime isimle beraber kullanılmıştı.İsimle beraber kullanılan,ismi niteleyen bu kelimeler sıfat oldu-))Hz. Âdem çevresine baktı, çevresindeki bütün varlıklar, kendisi dâhil olmak üzere, hareket ediyorlardı.Varlıkların yapmış olduğu bütün hareketlere fiil denildi))Hâbil ile Kâbil doğdu.Bunlar "iki kardeş" tiler. İsimleri etkilemeye devam eden kelimeler sayı şeklinde de oldu.Bunlar da sayı sıfatı oldular.Daha sonra aile genişledi.Artık isimler karıştırılmaya başlanmıştı"Bu işi 'O' yapar;'Sen'gel buraya!;'Oraya' 'buradan' gidilir..." gibi isimlerin yerine kullanılan kelimeler ortaya çıkmaya başladı.Bunlara da zamir dendi-))..... (Mutlaka dînî olarak yanlışlıklarım vardır(Allah affetsin); ama bu konuyu ben temel vermek açısından özellikle altıncı sınıflarda işliyorum ve çok da faydasını gördüm, görüyorum da.) NOT:Devamında diğer kelime türleriyle ilgili açıklamalar var -)Devamı size ait.Hangi şekilde devam ettireceğinize bağlı.-)) Saygılarımla... ir öğretmenimiz soru bankası demişti,çok hoş.Ben de aynı türden kelime bankası yaptırdım.Derslerde öğrendiğimiz kelimeyi kağıdın bir yüzüne; anlamını arka yüzüne yazdırıyorum. Aklımıza geldikçe kutudan çekilen kelimenin anlamını veya anlamı verilen kelimeyi buluyoruz. - Pek çok etkinlikle kullandığım bir hafıza oyunu: Örneğin konu isim türleri. Grup halinde oynanıyor.Ben bir isim türü seçiyorum.Mesela topluluk ismi. İlk öğrenci bir topluluk ismi söylüyor (takım) 2.öğrenci önce ilk öğrencinin söylediği kelimeyi; sonra kendi bulduğu kelimeyi söylüyor (takım, demet) 3.(takım ,demet ,orman).. Oyun böyle sürüp gidiyor. Dediğim gibi bunu pek çok dilbilgisi konusunda uyguluyorum. (İsim türleri,yapısına göre sözcükler; İş-oluş bildiren fiiller...) - İsim türleriyle ilgili bir de şu etkinliğimiz var: Hani küçükken çok oynardık İSİM-ŞEHİR-ARTİST... bu oyunu şöyle değiştirdik: öğrencieri gruplara ayırıyoruz; kağıda somut ,soyut,basit,özel.... gibi isim türlerini yazıyoruz. Verdiğim bir harfle tüm türlere uygun isimler buluyorlar. Azıcık zor olsun diye aynı kelimeyi iki defa yazamayacaklarını söylüyorum merhaba ben de yapım eki ve çekim eki konusunu anlatırken tahtaya göz- gözlük- gözlükçü- gözlergöze- gözden gibi kelimeler yazıyorum.sonra her sözcüğün altına bunun resmini yapmalarını istiyorum.büyük bir istekle çiziyorlar.bu resimlerden hangisinin kök halindeki sözcüğe göre değiştiğini soruyorum.gözlük ve gözlükçüde değişiklik olduğunu diğerlerinde gözün aynı kaldığını görüyorlar.böylelikle yapım ve çekim ekini anlamış oluyorlar. sözcük çalışmalarında da ayrı ayrı cümleler kurdurmayıp bütün sözcükleri bir paragraf içinde anlamlı olarak kullanmalarını istiyorum. GERÇEK MUTLULUK Emin ailesiyle birlikte bir dağ köyünde yaşarmış. Yoksul fakat huzurlu bir hayat sürerlermiş. Emin’in en sevdiği şey, canından çok sevdiği dedesinin çağlar aşan öğütlerini dinleyip onunla sohbet etmekmiş. Dedesi hayatta ne çok şey görmüş… Bir gün dedesi çok hastalanmış. Ölüm döşeğinde iken sevgili torununu yanına çağırmış. Ve: -Oğlum, hayatta çok şey gördüm ve şimdi de hayatımın sonuna geldim. Şimdi sana çok önemli birkaç şey söyleyeceğim. İyi dinlersen hayattan zevk alırsın. Biliyorsun köyde bana AYI AHMET derler. Sebebini bana hiç sordun mu? Nasıl soracaksın ki? Belki utandın, benim dedem ayı olamaz, dedin ve onlara hiç aldırmadın. Ama ben sana açıklayayım. Oğlum, biliyorsun ben çok sert ve KABA biriyim. Bizim zamanımızda “medeniyet” denilen şey yoktu. Atalarımızdan nasıl gördüysek öyle olduk. Atalarımız boşuna dememiş: ”Yedisinde ne ise yetmişinde de odur.” diye. Bu yaştan sonra nasıl değişebilirim ki? Sen incelmek uğruna maskara olan moruklara bakma evladım. Bu yaşa kadar KABA olan biri bundan sonra da KABA olur. İNCE ,zarif olan bundan sonra da İNCE olur. Hayatta, hatırladığımda çok üzüldüğüm bir hatıramı anlatayım sana. Orhan ve Kemal adında iki tane çocukluk arkadaşım vardı. Kemal öksüzdü. Bu yüzden kendisiyle kimse ilgilenmiyordu. Halbuki ne kadar da temiz kalpliydi… Orhan hayattaki asıl gayesini unutmuş, ne yaptığını bilmeyen, dolap beygiri gibi sürekli etrafında dönüp duran YUVARLAK bir hayat sürmüş ve bunun sonucunda ufku DARalmıştı. Hayatı perişan olmuştu. Orhan ise önce Kemal’e takılıp YUVARLAK bir hayat yaşamış, fakat daha sonra ailesinin de yardımıyla istikrarlı DÜZ bir yol seçmişti. Bunun sonucunda ufku GENİŞlemişti. Ben ise kabaydım fakat doğru bildiğim düz yolumdan hiç eğriye sapmadım. Küçüklüğümde DÜZ yoldan geldim, şimdi de DÜZ bildiğim yoldan gidiyorum. Sen sen ol sürekli düz yoldan git. Hayatta şunu da unutma oğlum. TEK kanatlı kuş nasıl uçamıyorsa, sadece bedeni için çalışan, ruhi yönünü ihmal eden adam da incelikten, zariflikten, düzgün bir hayat sürmekten anlamaz. Bu vasıfları onlarda arama. ELİN GAVURUnda da bu vasıfları arama. Kendi kültürünü kaybetmiş, başkalarına özenen; sözde bu kültürleri BİRLEŞtirmeye çalışan kişilerde de bunları arama. Boşuna kürek çekmiş olursun. Ha, oğlum şunu da unutma. Söylediğim bu güzel vasıflı insanların bulunduğu huzurlu toplumlara UYMAYANlar olabilir. Bunlar bir elin parmaklarını geçmez. Sen onlara benzeme. Dedesi her zaman torununa bir şey anlattığı zaman, torununun anlatılanlardan ne ders çıkardığını da sorarmış. Torununa dönerek sormuş: -Sevgili oğlum, tüm bu anlattıklarımdan ne ders çıkardın? TORUNU NE DERS ÇIKARMIŞ DERSİNİZ? 1.Yaşça BÜYÜK bir kişinin huyu değişmez. O zamana kadar KABA ise KABA devam eder ve öylece ölür. İNCE ise İNCE devam eder ve öylece ölür.(a,ı,o,u….a,ı,o,u / e,i,ö,ü……e,i,ö,ü) 2.Yaşça KÜÇÜK biri ise; a)DÜZgün bir hayat yaşamışsa yine yoluna DÜZ olarak devam eder.(a,ı,e,i……a,ı,e,i) b)YUVARLAK bir hayat yaşamışsa iki ihtimal vardır: *YUVARLAK bir hayat yaşadığından kendisine doğruyu gösteren birine rastlamazsa YUVARLAK devam eder ve ufku DARalır. (o,ö,u,ü…..u,ü) *YUVARLAK hayattan sonra iyi birine denk gelirse onu DÜZ yola götürür ve böylece ufku GENİŞler. (o,ö,u,ü…….a,e) -Tek kanatlı kuşta bu vasıfları aramayacağım.(Tek heceli kelime) -Elin gavurunda bunları aramayacağım. (Yabancı sözcüklerde) -Kendi kültürünü tam benimsememiş ve yabancı kültürlerle birleştirmeye çalışanlarda bu vasıfları aramayacağım. (Birleşik sözcüklerde) -Huzurlu topluma uymayanların sayısı bir elin parmağını geçmez. (Biraz geçmiş herhalde) (BÜYÜKKÜÇÜK ünlü uyumuna uymayan ekler) -ki -ken -yor -leyin -mtrak -daş Ben ekleri anlatırken şu yöntemi uyguluyorum: yapım eklerini insan organlarına, çekim eklerini de giyilen giysi ya da takılan takılara benzetiyorm. giysiyi ya da takıyı çıkarttığımızda biz de bir değişiklik olmaz ama bir organımız eksildiğinde ya da yeni bir organ eklendiğinde değişim olur.işte bu şekilde anlattığimda daha anlaşılır ve kalıcı oluyor Katkısı olanlara teşekkürler, arkdaşlar. Yöntemlerimi ben de paylaşmak istedim. 1-Her öğrencime ders içi performans notu olarak 100 veriyorum.Yapmadıkları her ödev için 5 puan geri alıyorum. 2-Kaynaştırma harfleri için tahtaya üç öğrenci çıkarıyorum.Kenarlardaki öğrencilerden biri ÜNLÜ bir tiyatrocu, diğeri ÜNLÜ bir şarkıcı oluyor ama bu iki ÜNLÜ birbirlerini tanımıyorlar.Tanışmalarını da ortadaki ÜNSÜZ menajer sağlıyor.El ele tutuşturup onları kaynaştırıyorum. 3-6.sınıf öğrencilerinden ünlü ve ünsüz harfleri karıştıranlar oluyor.Onlara ülkemizde ünlü insanlar mı çok, ünsüzler mi diye soruyorum.\"21 ünlümüz var, 8 ünsüzümüz var\" yanıtına son verdiriyorum. 4-Ulamayı anlatırken \"Öğretmenler, önce sessiz öğrencileri tanır, sonra seslileri(yaramazları) diyorum.(Tam tersi olsa da). Sözcüğün sonundaki sessizi(öğrenciyi)bulup daha sonra da diğer sözcüğün başındaki sesli öğrenciyi (yaramazı) buluyorlar.Karıştırmalarına engel oluyorum. Zarfları işleyeceğim vakit sınıfa bir adet mektup zarfı getiriyorum ve öğrencilerime:\"Çocuklar size mektup var,bunu yazan sizleri çok iyi tanıyor,ama içinizden bazıları onunla henüz tanışmamış.Kim olduğunu söylersem bazılarınız hemen hatırlayacaktır onu. Tek dileği sizin hiçbir zaman onu aklınızdan çıkarmamanız.\"Tabi çocuklar biraz daha merak ededursun ben de onlara mektubu yazanın düşüncelerini aktarıyorum:\"Çocuklar merhaba,aslında ben 1.sınıftan beri sizinleyim ve sizleri çok iyi tanıyorum.Keşke siz de beni unutmasanız!ben tek başıma dolaşmam hiçbir zaman.Benim en iyi arkadaşım fiildir.Ben fiil olmadan yaşayamam,tek başına kalırsam isimleşirim.Çok yardımseverim;bazen fiilin nasıl olduğunu,bazen miktarını,bazen ne zaman bir olayla karşılaştığını belirtmesinde yardımcı olurum.Eğer beni cümlede bulmak isterseniz mutlaka fiile soracaksınız.\" Öğrencilerime bunun zarf olduğunu(elimdeki zarfı da gösteririm çocuklara)belirtirim.Aslında derse girerken bu yıl öğrencilerime bu yöntemi geçen yılki sınıflarda uyguladığımı,seviyelerinin kendilerinden düşük olduğunu hatırlatırım ki biraz daha onure olsun çocuklar.Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla hesabı.Sonra da teker teker neler öğrendiniz der ve derse geçerim.Kolaylıkl hemen hemen bütün konlarda kullandığım ve sınıfta güzel bir rekabet ortamı oluşturan bir oyunum var. örneğin sözcük yapısı konusunu işlerken sınıfı gruplara ayırıyorum. ve bir harf söylüyorum. saatimle süre tutup o süre içinde o harfle başlayan basit türemiş ve bilşik kelimeler bulmalarını istiyorum.sürat ve doğru yapılması esastır. en çok sayıya ulaşan grubu ödüllendiriyorum. bunun içinde genellikle toptancıdan ucuza aldığım küçük hoby çikolataları kullanıyorum:) not: diğer konulara da uyarlanabilir. zamanım oldukça yazarım. başarılar. Cumay ikinci yöntemim büyük ünlü uyumunu anlatırken rap şekliden işliyorum dersi. daha etkili oluyor. örneğin:" kalınla başlar, kalında devam eder, buna büyük ünlü uyumu derler.Türkçenin güvenlik kapısı derler.ondan izinsiz geçemezler. buna büyük ünlü uyumu derler." -3. etkinliğim her hafta en çok yaramazlık yapam öğrenciye bir atasözü ya da deyimin ahikayesini araştırıp gelmesini ve sınıfta arkadaşlaraına anlatmasını söylüyorum. eğer iyi bir anlatım yaparsa + vererek ödüllendiriyorum. çok etkili oluyor. 6. sınıflarda ek-kök konusunu işlerken küçük küçük kağıtlara kökleri ve ekleri yazdım. Sınıfın önüne bir masa çekip, bu masanın üstüne bu kağıtları karışık olarak dizdim (karton kağıt). Öğrencileri tek tek kaldırıp bu kök ve eklerden kelimeler türetmelerini söyledim. Bir de saniye sınırı koyunca çok eğlendiler. Tavsiye ederim. Türkçenin sondan eklemeli bir dil olduğunu, eklerin tek başına anlamsız olduklarını vs. kavratmaya da yaradı. Yapım ekleri, çekim ekleri konusunu işlerken de bunu uygulayacağım. Fiilden isim yapma, fiilden fiil yapma, hal eki.. vb. birçok konuda güzel bir uygulama olur düşüncesindeyim. Biz sınıf olarak, sınıfta izinsiz konuşanlara, dersin düzenini bozanlara ilk olarak sarı kart gösteriyoruz. Sarı kart alan öğrenciyi tahtanın bir köşesine not alıyoruz. Eğer ders sonuna kadar hareketini tekrar etmezse sarı kartını 2. dersin bitiminde affediyoruz. Eğer hareketini devam ettirirse kırmızı kart veriyoruz ve tablomuza işliyoruz. Olumlu hareketlerde bulunan, derse katılan öğrencileri ise (+) vererek ödüllendiriyoruz. Yani bir nevi (+) (-) vermek gibi. Tabloyu da sınıfda görünür bir yere asabilirsiniz. Bunları da sene sonu toplayarak sınıf içi performanslarını etkileyeceğini ve bir sınav notu kadar etkili olacağını söylüyorum. Böylece sınıf içinde biraz daha dikkatli davranıyorlar. Cümlenin öğleri isimli bir ailemiz var. Bu ailemizde babanın adı yüklem. Yüklem yani baba evin direği. Evdeki her şey herkes ondan sorulur. Annemizin adı özne (her ne kadar öğrenciler karıştırıp özlem dese de..) evdeki bütün işi anne yapar. Özne cümlede işi yapan kişidir. Ailedeki çocuklar belirtili ve belirtisiz nesne.Belirtisiz nesne biraz yaramaz..görev, sorumluluk almaz(ek almaz) Bu ailenin oturduğu apartmanın adı dolaylı tümleç apartmanı(yer belirtir diye belirtiyoruz.) Bu ailenin yaşadığı zamana da zarf tamlayıcısı diyoruz. Ben kısaca böyle anlatıyorum akıllarında kalıyor.