ALTERNATİF ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI ÖNERİLERİ

advertisement
ALTERNATİF ÖZELLEŞTİRME UYGULAMALARI ÖNERİLERİ HAKKINDA
BİLGİ NOTU
2008 Küresel Finansal Krizi’nin ardından güvenilirliği sıkça sorgulanmaya başlanan
neo-liberal ekonomi politikalarının literatüre yerleştirdiği en önemli kavramlardan birisi
özelleştirmelerdir. Ancak görülmüştür ki, 2008 Krizi’nin ardından pek çok Batılı devlet
bırakınız özelleştirmeleri pek çok kurum ve şirkete el koyarak veya borçlarını ödeyerek
devletleştirmiştir.1 Batı bir yandan IMF ve Dünya Bankası aracılığı ile diğer ülkelere
“stabilize et, liberalize et, özelleştir.” Doktrinini dayatırken kendisi zor anlarda devletleştirme
politikasını hiç çekinmeden uygulamıştır. Bu durum özelleştirmeler üzerindeki tartışmaları
artırsa bile yine de pek çok haklı gerekçe özelleştirmelerin gerekliliğini ortadan
kaldırmamaktadır.
Bununla birlikte konu Türkiye açısından ele alındığında kullanılan özelleştirme
yöntemi oldukça önemli hale gelmektedir. Zira yerli sermayenin görece yetersiz olduğu,
yastık altı birikimlerin ekonomiye dahil edilemediği, toplam tasarruf miktarındaki düşüklük,
girişimcilik riski ve finans piyasalarının yeterince derin olmaması gibi sebeplerden öne
sürülerek genellikle “blok satış” yöntemi tercih edilmektedir. Her ne kadar özelleştirme
sonucunda satılan şirketlerde belirgin bir iyileşme gözlense de, esasen bu durumun kamu
tekelinin özel tekele devri algısı yarattığı da göz ardı edilmemelidir. Diğer yandan blok
satışların sermayenin tabana yayılmasının önüne geçtiği de görülmektedir. Borsa üzerinden
halka arzlarda ise en sık karşılaşılan durum, yabancı payının yüksekliği ve yine belirli gelir
gruplarının sermayeyi ele geçirmesidir. Kısaca açıklanmaya çalışılan bu nedenlerden ötürü,
Türkiye’nin kendine has bir özelleştirme modeli geliştirmesi giderek elzem hale gelmiştir.
O halde tek bir model yerine, satışa konu her bir işletmenin kendi dinamiklerini ve
özelliklerini göz önüne alan modeller geliştirmek, özelleştirmeleri daha verimli ve sermayeyi
tabana yayan fiili bir durum oluşturmak açısından önem kazanmaktadır.
1
Lüzumu halinde detaylı bir liste verilebilir.
1
Aşağıda farklı sektörlerde faaliyet gösteren işletmeler için alternatif özelleştirme
modelleri geliştirilmeye çalışılmıştır. Ancak unutulmalıdır ki, bu örnekler nihai bir teklif
değil, bir çatı önerisi olup, çeşitli yönlerden geliştirmeye müsaittir.
Örnek 1: Bir Şeker Fabrikası İçin Özelleştirme Modeli Önerisi
Aşamalar;
1. Fabrikanın kapasitesi ve değer tespitine ilişkin çalışma.
a. Özelleştirmelerde karşılaşılan en büyük sorunların başında düşük değer
tespitleri gelmektedir. Bu bakımdan söz konusu kurumun gerçek değerinin
bilinmesi başarı açısından büyük önem arz etmektedir. (Adapazarı Şeker
Fabrikası 2005 yılında sadece 45 milyon Dolara satılmıştır. Fabrikanın arazisi
parsellenip satılsa bile daha yüksek miktarda gelir elde edilebilirdi.)
2. Öncelikle pancar üreticileri kooperatiflerine yönelik teklif çağrısı.
a. Burada amaç, çiftçilerin sürekli alış veriş halinde oldukları fabrikayı
sahiplenmelerini sağlamaktır. Ayrıca pancar kooperatiflerinin üye sayıları
oldukça fazla olduğu için önemli ölçüde sermayenin tabana yayılması felsefesi
sağlanmış olacaktır.
b. Bu kooperatiflerin sermaye yetersizliği söz konusu olabilir. Bu noktada Ziraat
Bankası uygun koşullarda kredi sağlayabilir.
3. İşletmenin devri
a. Belirlenen
bedel
ve
ödeme
takvimi
çerçevesinde
işletmenin
devri
gerçekleştirilir.
b. Özelleştirmeye ait borç ödendikten sonra yine belirli bir takvimde şirketin
belirli bir hissesinin BİST’te halka açılması şartı koşulacaktır.
2
4. Belirli orandaki hissenin halka arzı.
a. Buradaki temel amaç, çiftçi kooperatifinin elindeki sınırlı sermayeye ek olarak,
şirketin yeni yatırımlarını finanse edecek sermayenin elde edilmesidir.
b. Böylelikle hem şirketin net piyasa değeri ortaya çıkacak hem de kooperatife
üye çiftçiler aynı zamanda bu kez şirketten hisse alarak, hem kooperatif
karından hem de hisse getirisinden faydalanma imkanı bulacaklardır.
5. Sürecin denetimi.
a. Bu sürece ilişkin olarak bir anti-tröst yasası yürürlüğe girmelidir. Böylelikle bir
kişinin şirket hisselerini belirli bir oranın üzerinde (örneğin %5-6) satın
almasının önüne geçilerek, sermayenin tabana yayılması süreci sekteye
uğratılmaz.
Bu modelin bir benzerinin Konya Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin özelleştirilmesinin
ardından başarılı ve verimli bir şekilde çalıştığı görülmektedir. Özelleştirme sürecinin
ardından Konya Şeker’in kat ettiği mesafe oldukça önemlidir. Ancak Konya Şeker örneği,
BİST üzerinden halka arz ile desteklenmediği için, sermayenin tabana yayılması süreci tam
olarak gerçekleştirilememiştir.
Örnek 2: Bir Termik Santral Özelleştirilmesi
Aşamalar:
1. Fabrikanın kapasitesi ve değer tespitine ilişkin çalışma.
a. En önemli konuların başında fabrikanın potansiyelini hesap ederek gerçek
değerinin belirlenmesidir.
3
2. Satışa hazırlık aşaması.
a. Öncelikle işletmenin, özelleştirme sürecinden önce kurulacak ve işletmenin
özelleştirilmesi sürecine nezaret edecek olan bir Vakıf fonuna (Buradan kasıt
Trust Fund’tır. Bu fonlar bir Yedi-Emin mantığı ile çalışacaktır.) devri
sağlanır.
b. Bu vakfın/fonun yöneticilerini devlet atayacaktır. Vakıf toplam hisselerin
yüzde 5’ini sürekli elinde tutacaktır.
c. İşletmenin hisseleri atomize edilir. (İşletmenin büyüklüğüne göre 10 milyon
veya 100 milyon hisse olabilir. Buradaki hisse/değer oranı teknik bir çalışma
ile hesaplanır ve buna ilişkin yöntemler mevcuttur.)
d. Atomize edilen payların yüzde 1-3’ü çalışanlara bedelsiz verilir. (Buradaki
amaç çalışanların sahiplenme duygusunu artırmak ve iş verimliliğini
artırmaktadır.)
3. Satış Aşaması;
a. Daha önceden pay edilen hisselere ilişkin olarak “temettü kuponları” ihraç
edilir. Bu kuponlar her bir yıl için toplamda 5 yıllık bir süreyi belirtir ve yıllara
göre eşit dağıtılır.
b. Bu kuponlar hedef gelir gruplarına satışa sunulur.
c. ÖNEMLİ = Bu temettü kuponlarının satışı sırasında bir yasal bir düzenleme
yapılacaktır. Herkes gelir vergisi matrahı oranınca kuponlara sahip olacaktır.
d. Temettü kuponları üzerinde yazılı değerlerden iskontolu bir şekilde satışa
çıkarılmalıdır. Bu şekilde kuponlara olan ilgi artacaktır.
e. Öngörülen süre içerisinde (en az 1 en çok 2 yıl) kuponların satışı
gerçekleştirilir.
4. Kupon ihracının ilk yılı;
a. Kuponların ihracının ardından ilk yıl sonunda, kupon sahipleri isterlerse şirket
için kurulan Vakfa/fona gelerek, temettülerini alırlar.
b. Bu sırada Vakıf/Fon şirketin BİST’e kote olmak çalışmasını tamamlar.
4
c. İsteyen kupon sahipleri, ellerindeki kuponların karşılığı kadar hisseyi
Vakıf/Fon’dan takas ederek hisse senedi sahibi olur.
d. Bu şekilde ilk yılın sonunda şirketin yaklaşık yüzde 20’si halka arz edilmiş
olacak ve hisseleri BİST’te işlem görmeye başlayacaktır.
e. Bu işlemler neticesinde ilk yıl sonunda şirketin hisse senetlerinin piyasa değeri
oluşmuş olacaktır.
f. Bu noktada bir anti-tröst uygulaması devreye girecek ve bir kişinin yüzde 5’in
üzerinde hisse alması engellencektir.
5. Kupon İhracının İkinci Yılı;
a. İkici yıl için vadesi gelen kupon sahipleri isterlerse temettü alacaklar, isterlerse
hisse senetleri alacaklardır. Ancak görece olarak hisse senetleri daha değerli
hale geleceği için genellikle hisse senedini tercih edeceklerdir.
b. Bu şekilde bir yüzde 20’lik pay daha BİST’te işlem görmeye başlayacaktır.
c. Kalan yıllar için de aynı işlem tekrarlanacak ve bu şekilde 5. Yılın sonunda
şirketin yüzde 95’ı halka arz edilmiş olacaktır. (Stratejik açıdan önemli görülen
işletmelerde bu oran düşük tutulabilir.)
d. Bu noktada bir anti-tröst uygulaması devreye sokulacak ve hisselerin
toplulaştırılması engellenecektir.
6. Sonuç;
a. Şirket önce sermayesi tabana yayılarak toplam 6 yılda tamamen halka arz
olmuş olacaktır.
b. Devletin düzenleyici ve denetleyici rolü kaybolmamış olacaktır.
c. Blok satışın getirdiği risklerden kaçınılmış olacaktır.
Yukarıda arz edilen model bir çatı niteliği taşımaktadır. Çatı uygun görüldüğü
takdirde gereken detaylı çalışmanın yapılması mümkündür. Bu süreçler blok satışlara oranla,
5
yönetilmesi ve denetimi zor süreçler olmakla birlikte, bizim gibi sermayenin derinleşmediği
ülkeler açısından önemli bir karma model olarak değerlendirilmelidir. Hatta bu model
özelleştirmeden daha ziyade “halklaştırma” olarak adlandırılabilir.
Bununla birlikte, stratejik açıdan önemli şirketlerin blok satışlarının her zaman başarı
ile sonuçlanmadığı dünyadaki örneklerden de görülmektedir. Örneğin İngiltere’de blok
şekilde satılan limanlar ve bazı havaalanları güvenlik endişesi ile yapılan yasal düzenlemeler
neticesinde başarılı olamamıştır.
Öte yandan BİST’in hali hazırda yüzde 64’ü yabancıların elindedir. Bunun da yüzde
70’i sadece 2300 kişiye aittir. Bu 2300 adet yatırımcı eğer bir fon şirketiyse teorik olarak tek
bir kişiye bile ait olabilir. Bu bakımdan sermayeyi tabana yaymadan yapılan halka arzlar da
oldukça risklidir.
6
Download