7 EKİM 2011 - Feyizler SOFRASI

advertisement
7 EKİM 2011
CUMA SOHBETİ
NİSA SURESİ 122-134
ÖVÜNENLER BÖLÜNENLERDİR
Kadın ana…Anadan gelen hakikatler inşallah gönüllerimize nüfuz eder. Yüce Allah
kadınların hukukuna dair olan ayetleri sıraladı. Cahiliye döneminde kadının adı yok. Daha
doğarken uğursuz bir varlık olarak kabul ediliyor o dönemde. Onlara(müşriklere)
düşünemediklerini düşündürdü Allah. Sinyal alamıyorlardı onlar.
Kâbe’nin içi de dışı da işgal altında idi. Şeytan uşaklarının işgali altındaydı. İçi de put
dolu idi. Madde de mana da tamamen pörsümüş ve şeytanlar tarafından kuşatılmıştı. Hem
Kâbe hem de kalp put dolu idi. Yüce Allah Peygamberini böylesine canileşen insanlara
gönderdi. Bu insanlara merhametten söz etmek ne kadar da zor. Onlar zaman zaman Allah’ı
hatırlarlardı ama rahmaniyetini ve rahimiyetini unutmuşlardı. Rahmansız bir yaşamları vardı.
“Allah” demekle iş bitmez. Allah hem zulcelaldir hem de zulikramdır. Zulikram ismi
Rahman ismi ile orantılıdır. Rahmet ortadan kalkınca kerem de ortadan kalkar. Zulcelalin
mazharı olmuş bir toplum yaşıyordu Mekke’de. Allah’ın “celal” isminin mazharı olmuş
kaskatı bir toplum. Allah o topluma analarından doğru giriş yaptı yani kadından doğru. Ki
kadın, daha baş gösterirken başı eziliyordu. Onlar nefisleri hesabına yaşayan bir toplumdu.
Gönül işi bitmişti. Onun için bütün habis huylar neşvü nema bulmuştu. Ahlak-ı habise üreten
bir hayat. Fakir fukara bu toplumda yer bulamıyordu. İşte Yüce Allah onlara bu sureyi
indirerek onların ana hatlarından birisinin bağlantısını tazeledi. Ana hattını devreye soktu. Ve
tıkanan damarı açtı. Hat açılınca canlandı, gözler bir başka parıltıya sahip oldu. Kafalarının
örümceği silinince gözleri güzel görmeye başladı.
Bu sure-i celile ana hattın tesisi ile ilgilidir. Onların nasıl bir yapısı olduğu ve
erkeklerle olan temasları. Kadın ile erkek conta-vida mesabesinde bir araya gelip yeryüzü
çatısının ayakta durmasını sağlayacak. Her aile, bir ikili vidadan oluşur. Her aile kâinatın bir
direğidir. Bu direkler sağlam olursa kâinat da sağlam olur. Bu direkler sağlam olmazsa ya
da yıkılırsa kâinat da yıkılır. Kıyametin ömrü insanların salahiyetine bağlıdır. “Allah
Allah” diyen var oldukça kıyamet kopmaz. Kıyamet insanlıktan çıkmış bir sürünün üzerine
kopacak. İnsanlığını kaybetmiş yaratıklar haline düşmedikçe insan, hayat devam edecek.
Biliyorsunuz yıkık dökük evlerde yaşayanlar da var. Şu anda dünyanın başında büyük bir
tehlike var. Aileler çöktükçe kâinat da çökmektedir. Erkek ve kadın arasındaki bağ ne kadar
uzaklaşır, bozulursa direkler o kadar yıkıma uğrar. Aile direğinin yıkımı demek kâinat
direğinin yıkılmasında rol almak demektir.
َ َ‫صيبَ َّن الَّذِين‬
Aile arasındaki zulüm bir fitnedir. “ ً ‫صة‬
َّ ‫ظلَ ُمواْ ِمن ُك ْم خَآ‬
ِ ُ ‫” َواتَّقُواْ فِتْنَةً الَّ ت‬
(Enfal/25) Yüce Allah “fitneden sakının” buyuruyor. O halde insanlar aile hayatındaki direği
َ
sarsmakla bilsin ki yaşamı ayakta tutan kâinat direklerine zarar verecektir. “ ‫سادُ فِي ْالبَ ِر‬
َ َ‫ظ َه َر ْالف‬
ْ َ‫سب‬
‫اس‬
ِ َّ‫ت أ َ ْيدِي الن‬
َ ‫( ” َو ْالبَحْ ِر بِ َما َك‬Rum/41) Bu fesat, sistemin bozulması demektir. Mümine
yakışan fitneden uzak kalmaktır. Fitne, fesat üretir. O yüzden Yüce Allah fitneyi daima
örtmek ister. “el-fitnetü naimetün ve men eykazahe leanehüllah” Fitne, Allah’ın haram
ettiği şeydir. Küfür, nifak bir fitnedir. Bunun sahibi fitnecidir. Fitne, öldürmekten daha
beterdir. “ ‫شد ُّ ِمنَ ْالقَتْ ِل‬
َ َ ‫( ” َو ْال ِفتْنَةُ أ‬Bakara/191)
Küfrün yeryüzünde kol gezmesi kâfirin öldürülmesinden daha beterdir. Büyük
âlimler mücadelelerini kâfirle değil kâfirin dayanakları ile yapmıştır. Onların beslendikleri
kaynakları kurutmuşlardır. Akıllı adam şahısla uğraşmaz. Onların kaynaklarına el atar.
Küfrün başını ezmedikçe, o küfrü oluşturan unsurların başını ezmediğin sürece kâfirler
olacaktır. Küfür bir virüstür.
Sebatı olmayan bir şeyin varlık manzumesi içinde yer alması söz konusu değildir. İşte
küfür kafası hep olmayacak şeylerle doludur. Müsbete karşı hep “la” dır. Negatife “evet”,
1
ُ ‫َوأ َ ْكث َ ُر‬
pozitife “hayır”. Bu mantığın, aklın virüs tarafından işgal edildiğini görüyoruz. ‫ه ُم‬
َ‫( ْال َكا ِف ُرون‬Nahl/83) Şükretmemek küfürdür. İnsanların çoğu kâfir olunca yeryüzünün ne kadar
tehlike altında olduğunu düşünün. Onların yaptığı günahlar yeryüzünü titretir. İşte o zaman
denge bozulur. Yüce Allah kâinatın kıyamını insan fiiline endekslemiştir. İnsanın güzel
fiilleri sayesinde kâinat sağlama alınmıştır. Bak ey insan! Rahat olmak istiyor musun?
Tehlikesiz yaşamak istiyor musun? Öyle ise Yüce Yaratıcının buyruklarını tut. Kâinatın
nizamını bozma.
İnsan iyi işler yaparsa işler yolunda olacak. Eğer onlar iman edip takva gösterselerdi,
ben altlarından ve üstlerinden onları rızıklandırırdım diyor Allah.
Kıyametin safhaları var. O birden olacak bir hadise değil. Dünya çok badireler
atlatacak. Kıyametin aşamaları, mukaddematı da kıyamet sayılır. Onlar çok kişinin başını
yiyecektir. Bunlar diğer bir açıdan kıyamet provalarıdır.
Biz insanlar mademki böyle bir denge unsuruyuz. Biz, pusulanın ibresinin yer aldığı
iğne gibiyiz. Senin sallanman yönü değiştirir. Bunu Muhterem Büyüğüm bir pergelle izah
ederdi. İnsan, pergelin oturan iğne ucu gibidir. Bu kâinatın düzeni insanın sağlam duruşuna
bağlıdır. Oynak hareket etmesi kâinatı da yerinden oynatır. İnsan basit bir şey değil; insan
bir alemdir. İnsanın içinde tüm âlemler mevcuttur. Hz. Ali Efendimiz, kâinattan büyüktür
insan demiştir. Biz kendimizi kâle almadık. Değer vermeyen değer bulamaz. Kendini hafife
alanın varacağı bir yer yoktur. Hafif olmayalım, basit olmayalım ki, sabun köpüğü gibi bir
varmış bir yokmuşa dönmeyelim. Su ol, köpük olma. Suyun geleceği, deryadır okyanustur. O,
büyüğün içinde büyük varlığa dönüşecektir. Hepimiz bu hakikat denizine akan bir nehrin
damlaları, katreleri gibiyiz. Ama akan bir damla. O kitleden o kütleden ayrılmayalım. Suyun
kütlesi, ehl-i sünnet ve’ l cemaattir.
Bu dünyada iki ana nehir gibi bir akış var. Küfür nehri, iman nehri. Birisi cennete
akar, havz-ı Kevser akar. O Kevser havuzunda içeceğiniz su, amellerinizin özüdür,
ihlâsınızdır. İhlâsınızın karşılığını orada içeceksiniz. Meşrep nedir? Meşrep insan gönlünün
aldığı feyiz kaynağıdır. Çünkü gönül feyizle beslenir. İnsan gönlünün feyiz aldığı kaynağa
biz meşrep diyoruz. “Maşraba” derler, insanın su içtiği kaba. Havz-ı kevserde amelinizin
karşılığını göreceksiniz. Amelin suyunu içeceksiniz.
Kadın, insan kelimesin yanında anılmazdı cahiliye döneminde. Muhammed(as)’den
önce. Bilgiye yer yoktu o dönemde. Bilgisizlik her tarafı kaplamıştı. Orada övünme vardı.
“ ‫( ” أ َ ْل َها ُك ُم الت َّ َكاث ُ ُر‬Tekasür/1) Tekasür (peltek), tekasür demektir, parçalara ayrılmaktır. Ne
kadar övünürsen o kadar bölünürsün. Hep “ben” demek karşıya bir kurşun sıkmaktır.
Övünmeyin ki, sonunda dövünmeyin.
Cahiliye döneminin o şekilde anılmasına sebep tekasürdür. Kabile kavgaları yüzünden
adamlar sıfırlandılar. Peygamberimizin gelmesi ile bu savaşlar bitti. Artık kabile türü bir
oluşum değil, inanç yönünde bir oluşum başlatıldı. Önceden birbirini yiyen kırık dökük
adamlar, peygambere saldırıda bir araya geldiler. Ama onların tükürükleri, onları
yapıştırmaya yetmedi. Sağlıklı bir adamın tükürüğü şifadır aslında.
Yüzü değiştirelim ama öz değişmesin. Aşka gelelim ama başka olmayalım. Aşk,
başkalaşım değildir, neşv ü nemadır. Aslı ile nesli birbirinden farklı ise, o tamamen başka bir
şeydir. Başkalaşım ile tekamül ayrı şeylerdir.
ٌ ‫س ُن دِينًا ِم َّم ْن أ َ ْسلَ َم َوجْ َههُ هلل َو ُه َو ُمحْ س‬
‫ِيم‬
َ ْ‫( َو َم ْن أَح‬Nisa/125)
َ ‫ِيم َحنِيفًا َوات َّ َخذَ اللُ إِب َْراه‬
َ ‫ِن واتَّبَ َع ِملَّةَ إِب َْراه‬
“ ً‫َخ ِليل‬
Müslüman bir kimsenin dininden daha güzel hangi din olabilir ki? Sözlük anlamı ile
teslim eden, yönelen. Neyi? Yüzünü teslim etmiş kimseden. Kime? Allah’a. Yüzden kasıt
zatıdır. Kulun yapacağı en mükemmel eylem sahibine canını teslim etmektir.
2
ٌ‫ت َرهِينَة‬
ْ ‫س َب‬
َ ‫ُك ُّل نَ ْف ٍس ِب َما َك‬
(Müddessir/38)
Müslüman olmak, nefsini Allah’a teslim etmektir. Allah’ın buyruğuna teslim bayrağı
çekmektir. İşte bunun adı İslam’dır. İslam, bir hareketin, yaşamın adıdır. İslam günbegün
birbirini takip eden bir silsilenin adıdır. Doğuştan ölüme kadar devam den bir akımın adıdır.
İslam saçının terkibatında da olmalı. Peygamber “saçımda da nur kıl ya rabbi”1 dedi. Demek
ki, her şeyin Müslüman olacak. İnsanların bazısı kenardan Allah’a kulluk eder. Merkeze
geleceksin. Müslümanlar nerede kümeleşti ise onların içinde yaşayacaksın. Aksi, kurtlara yem
olmak demektir. Merkeze gelin Allah’ın kulları!
Yüce Allah, bundan daha güzel bir pozisyon görmüyorum diyor. Bu ayetteki sorunun
cevabı “yoktur”dur.
َّ ‫عا ِإلَى‬
“ ِ‫الل‬
َ َ‫س ُن قَ ْو ًال ِم َّمن د‬
َ ْ‫( ” َو َم ْن أَح‬Fussilet/33)
Bu ayetler birbirine benzer.
“Namaza gelin” der, namaz kılar. “Yamuk olmayın” der, kendisi yamukluk yapmaz.
“ َ‫( ” َوقَا َل ِإنَّنِي ِمنَ ْال ُم ْس ِل ِمين‬Fussilet/33)
Sonra da “ben Müslümanlardan bir ferdim, ban dikmeyin gözünüzü” der.
Dikkatler üzerinde olan insanlar rahat olamazlar. Oğlum sakın, muşârun bi’l benân
olmayın demiş Ulular.(İmam-ı Gazzali)
“allahümme a’ti nefsi takvaha ve zekkiha ente hayrü men zekkaha ve ente
veliyyüha...”
Muhammed(as) böyle dua etmiş ve bize yol gösteriyor, bizim yolumuzu açıyor. Nefsi
temizlemeye insanoğlunun teknik cihazları işlemez. Bu aziz Kuran onun rehberidir. Buna
göre hareket ettin mi ne güzel büyür. “Ekber”in gölgesinde o nefis de büyükler sırasına katılır.
ْ ‫س ْال ُم‬
O nefis arınmış nefis. “ ُ ‫ط َمئِنَّة‬
ُ ‫( ” يَا أَيَّت ُ َها النَّ ْف‬Fecr/27)
Ey Ulular Ulusu! Beni nefsime havale etme. “ Allahümme la tekilni ila nefsi ” İşte,
bunu nazara alan kişi, Allah’a nefsini teslim ederse bunun göstergesi bu kitaba uymaktır. Bu
Kitap, mürşid-i hakikidir. Bu, tavizsiz kitaptır, talihsiz değil. Bunun tedavisi kesindir. Bu
yazıtlar Hakk’ın beyanıdır. O nefsi yaratanın beyanı. “Bu Kur’an, nefsi irşad için
gönderildi.”M.Feyzi Efendi. Bütün mürşitler bundan otlanır, buradan giyinir, buradan
kuşanır. Gerçek mürşitler, Kuran’dan telebbüs ederler. “men yetelebbesü biayatil kur’an”.
Sanki canlanmış da Kur’an olmuş.
Muhyiddin-i Arabi; ben Kur’an’ım demiş ya! Abdülvehhab Şarani; bu mecazi bir
sözdür, bu “ben Kuran ayetlerine büründüm” anlamına gelir demiştir.(Feyizler 2-Kuranı
Algılama)
“eslemtü nefsi ileyk” Biz nefsimize nasıl bir yular geçireceğimize hala karar
vermedik. Nefsimizi O’na teslim etmek, Kur’an’ın eğitimine “hazırım” demektir.
İnsan güzel bir elbise giyince onu nasıl koruyorsa güzel bir ameli de kirlerden
koruyacaksın. Güzel ahlak elbise gibidir.
Allah’a nefsini teslim edenden din yönüyle duruşu daha güzel olan var mıdır? O
muhsin olduğu halde bunu yapar. Allah’a, nefsi vermenin iyiliklerin en iyisi olduğunu bilerek
verir. Yüce Allah “ben nefsine talibim. Senin namına bunu yetiştiririm” der. Gavur “vermem”
der. Derken hayat süresi biter ve zorla alır. Böyle vermek çok kötü. Kahırla teslim etmek
1
Allahım! Kalbimde bir nûr,dilimde bir nûr kıl.Kulağımda bir nûr, gözümde bir nûr kıl.Üstümde bir nûr, altımda
bir nûr kıl. Sağımda bir nûr, solumda bir nûr kıl. Önümde bir nûr, arkamda bir nûr kıl.Nefsimde bir nûr kıl.
Benim için büyük bir nûr ve yüce bir nûr kıl.Bana bir nûr kıl.Beni bir nûr kıl. Allahım! Bana bir nûr ver.
Sinirlerimde bir nûr,etimde bir nûr,kanımda bir nûr kıl.Saçımda bir nûr, tenimde bir nûr kıl.”
3
kahra maruz bırakır insanı. “َ‫جنَّة‬
َ ‫س ُه ْم َوأ َ ْم َوالَ ُهم ِبأ َ َّن لَ ُه ُم ال‬
َ ُ‫” ِإ َّن اللَ ا ْشت ََرى ِمنَ ْال ُمؤْ ِمنِينَ أَنف‬
(Tevbe/111)
Nefsin üstadı Allah’tır. Nefsin gerçek sahibi de mürebbisi de Allah’tır. Ya
Rasülallah bu mükemmellik nasıl oluyor? “eddebeni rabbi feehsene te’dibi”
Hanif: Yüzü gerçeğe yönelik, arkası küfre dönük demektir. Her peygamber doğrudan
Allah’a bağlıdır. Hiçbir peygamber bir diğerine emir veremez. Kilise benim mabedim
değildir. İçinde put olan mabet, mabetlik özelliğini kaybetmiştir. ‫حد ًا‬
َ َ ‫َو َال يُ ْش ِر ْك بِ ِعبَادَةِ َربِ ِه أ‬
(Kehf/110) Burada İbrahim’in dinine uymaktan maksat, müşriklere ta’rizdir. Putperest
olmamaktır. İbrahim(as)’ın misyonu, putperest olmamaktır. “ َ‫سلِمين‬
ْ ‫س َّما ُك ُم ْال ُم‬
َ ‫( ” ُه َو‬Hacc/78)
Önemli olan manevi olmaktır. Çünkü madde bugün var yarın yok. Muhammed(as) bütün
enbiyanın atasıdır.
َ ‫اخ ْذنَا ِإن نَّسِينَا أ َ ْو أ َ ْخ‬
… ‫طأْنَا‬
ِ ‫َربَّنَا الَ ت ُ َؤ‬
Mehmet UZUN
Dilek UZUN
ÖNEMLİ BİR AÇIKLAMA
Burada siz değerli okurlara aktarılmaya çalışılan bu bilgiler, kıymetli hocamızın sohbeti
esnasında kaydedilmekte, dolayısıyla sohbet formuna uygun olarak, belirli bir konu etrafında
değil de, serbest çizgide şekillenmektedir. Burada yer alan yazılar, sohbetin birebir yazıya
geçirilmesinden ziyade, hitapta öne çıkan ve muhatapların akıl ve gönül dünyasında etki
uyandıran nitelikte cümlelerden seçilmektedir. Tabi ki, kaydedenin de bir beşer olduğu ve
hafıza-i beşerin nisyan ile ma’lûl olduğu gerçeği göz ardı edilmeden. Bundan ötürü,
kaydedilme esnasında sehven ortaya çıkabilecek hata ve kusurlardan “dinlenilen asıl sohbeti”
tenzih eder, “Feyzi” kaynağından yudumlamak isteyenleri, öncelikle sâhib-i sohbeti bizzat
dinlemeye ya da kayda alınan DVD’leri izlemeye, en önemlisi de nice emekler neticesinde
ortaya çıkan “Feyizler Külliyatını” dikkatlice okumaya teşvik ederiz.
Saygılarımızla…
27/ 02/ 2010
Mehmet UZUN
Dilek UZUN
Yer
: TÜRKAV Kastamonu Şubesi
Saat
: 19:30
Adres
: Honsalar Mh. Yakamercan Sk No: 1/A
(Eski Belediye Hizmet Binası) KASTAMONU
DVD ve Kitap İsteme Adresi : Kut-Bil Araştırma ve Dayanışma Derneği/ Kastamonu
Tel No
: (0366) 212 06 12
İletişim
: [email protected]
turkav37@mynet
4
Download