ÖKLİD DIŞI GEOMETRİLER Rönesans sonrası Avrupa'da, Kopernik'le başlayan, Kepler, Galileo ve Newton'la 17. yüzyılda doruğuna ulaşan bilimsel devrim, kökleri Helenistik döneme uzanan bir olaydır. O dönemin seçkin bilginlerinden Aristarkus, güneş-merkezli astronomi düşüncesinde Kopernik'i öncelemişti; Arşimet yaklaşık iki bin yıl sonra gelen Galileo'ya esin kaynağı olmuştu; Öklid çağlar boyu yalnız matematik dünyasının değil, matematikle yakından ilgilenen hemen herkesin gözünde özenilen, yetkin bir örnekti. Öklid, M.Ö. 300 sıralarında yazdığı 13 ciltlik yapıtıyla ünlüdür. Bu yapıt, geometriyi (dolayısıyla matematiği) ispat bağlamında aksiyomatik bir dizge olarak işleyen, ilk kapsamlı çalışmadır. 19. yüzyıl sonlarına gelinceye kadar alanında tek ders kitabı olarak akademik çevrelerde okunan, okutulan Elementler'in, kimi yetersizliklerine karşın, değerini bugün de sürdürdüğü söylenebilir . (Öklid) Egeli matematikçi Öklid'in kişisel yaşamı, aile çevresi, matematik dışı uğraş veya meraklarına ilişkin hemen hiçbir şey bilinmemektedir. Bilinen tek şey; Iskenderiye Kraliyet Enstitüsü'nde dönemin en saygın öğretmeni; alanında yüzyıllar boyu eşsiz kalan bir ders kitabının yazarı olmasıdır. Eğitimini Atina'da Platon'un ünlü akademisinde tamamladığı sanılmaktadır. O akademi ki giriş kapısında, ''Geometriyi bilmeyen hiç kimse bu kapıdan içeri alınmaz!'' levhası asılıydı. Öklid'in bilimsel kişiliği, unutulmayan iki sözünde yansımaktadır: Dönemin kralı I. Ptolemy, okumada güçlük çektiği Elementler'in yazarına, "Geometriyi kestirmeden öğrenmenin yolu yok mu?'' diye sorduğunda, Öklid "Özür dilerim, ama geometriye giden bir kral yolu yoktur'' der. Bir gün dersini bitirdiğinde öğrencilerinden biri yaklaşır, ''Hocam, verdiğiniz ispatlar çok güzel; ama pratikte bunlar neye yarar?'' diye sorduğunda, Öklid kapıda bekleyen kölesini çağırır, "Bu delikanlıya 5-10 kuruş ver, vaktinin boşa gitmediğini görsün!'' demekle yetinir . Yunanca bir sözcük olan geometri, anlam olarak yerin ölçülmesi demektir. Geometri çok eski çağlardan bu yana vardı. Ancak bu bilgiye geometri adı ilk kez eski Yunanlılarca verilmiş olup, ondan sonra aksiomlara dayalı bir bilgi haline gelerek, halen de kullanılmaktadır. Euclides’in M.Ö. 300 yılında yazdığı “Elementler, Grekçe Στοιχεῖα” adlı 13 ciltten oluşan kitap, geometrinin sistemli bir bilgi haline gelmesine öncülük etmiştir. Herkesin bildiği gibi, bizlere de eğitimimiz boyunca öğretilen geometri, Euclid’ in ortaya koyduğu bu düzlem geometridir. Euclid düzlem geometrisinde temel elemanlar noktalar ile doğrulardır. Ne var ki, içinde yaşadığımız doğadaki hiç bir yüzey bir düzlem olmadığı gibi, çizgiler de Euclid’ in tanımını yaptığı doğru niteliğinde olmayıp eğriler biçimindedir. Aksiyom ispata gerek olmayan temel gerçekler anlamını taşır. Postulat'ın aksiyomdan farkı ise aksiyomlar tüm bilimler için geçerli iken postulat'lar özel bir bilim dalı için geçerlidir. İyi bir bilimsel çalışma ne kadar az aksiyom'a ihtiyaç duyduğuna göre belirlenir. Günümüz dünyasında aralarında postulatla fark gözetilmeksizin hepsine aksiyom denmektedir. Aksiyometik sistem içinde yazılan kitaplar da, öncelikle aksiyom ve tanımları verilir, ardından da her bir problemin ispatları verilerek çözülür. İspatı verilmeyen bir çözüm yöntemi başka bir problemin çözümünde kullanılmaz. Öklid 13 ciltten oluşan Elementeler'inde toplam 5 postulat kullanmıştır. Bu postulatlar: 1. 2. 3. 4. 5. Herhangi iki nokta arasına bir doğru çizilebilir. Bir doğru sonsuza kadar uzatılabilir. Çember bir merkez ve bir uzaklıkla tanımlanır. Tüm dik açılar eşittir. Başka iki doğruyu kesen bir doğru, bu iki doğru ile aynı tarafta, toplamları 180 o den küçük açılar oluşturursa, iki doğru bu açıların bulunduğu tarafta kesişirler. Öklid geometrisi düzlemlerde ve Dünya yüzeyi gibi eğik olmakla birlikte eğikliğin göz ardı edilebileceği küçük ölçeklerde doğru işlemekle birlikte, gerçek hayatta karşılaşılan geometri problemleri aslında Öklid dışı geometrinin konusunu oluşturuyorlar. Öklit bu aksiyomları ile geometriyi kendi içinde çelişkisiz ve tutarlı bir bilim durumuna getirmiştir. Bilimdeki gelişmeler ve dünyanın düz olduğu görüşünün çok gerilerde kalması öklit geometrisinin sınırlarının zorlanmasına yol açtı. Fizikçiler artık küresel bir dünyadan bahsediyordu ve matematiğin buna uyum sağlaması gerekiyordu. Bu ihtiyaç öklit dışı geometrilerin ortaya çıkmasına yol açtı. Yukarıdaki aksiyomları okuduğunuz anda hemen farkına varıyorsunuz, Paralellik Aksiyomu olarak anılan 5. postulat diğerlerine pek de benzemiyor... Ki Öklid'de bu aksiyomdan pek hoşnut kalmamış ve ilk 28 ispatta kullanmamıştır. Aslında bugün okullarımız da okutulan ve Playfair aksiyomu olarak anılan çözüm hemen bir yüzyıl sonra Proclus tarafından verilmiştir : "Bir doğrunun dışındaki bir noktadan kendisine ancak bir paralel çizilebilir." 5. postulanın kabul edilebilir bir tanımı yapılmış olasına rağmen matematikçiler bu konu üzerinde çalışmaya devam etmişler. Ömer Hayyam ile Tûsî’nin Euclid’in paralel doğru teorisiyle ilgili beşinci postulatın incelenmesi yeni bir devrin başladığını gösterir. Ömer Hayyâm’ın Fî Şerhi mâ Eşkale min Müsaderat Kitabı Euclid (Euclid Elemanlarının Zorluğu Üzerine) adlı yapıtı bir anlamda Euclid dışı geometrilere açılan ilk kapıdır. Bu Müslüman geometri alimleri ile kitapları, Rönesanstan sonra Avrupa’da yetişenlere rehberlik ettiler. Batıda geometrinin gelişmesi, doğu ile aralarındaki bağın yeniden kurulması, ancak Rönesansla olanak kazandı. Euclid’in paraleller postulatının ilk eleştirmenleri, bu postulatın doğruluğundan değil, açık bir noktanın olmayışından şüphelendiler. Bu nedenle postulatı bir tarafa bırakarak, açıklığı olan başka bir postulatı ortaya koymaya çalıştılar. Aynı problemi 13. yüzyılda İranlı Matematikçi Nasireddin Tusi de yeniden ele aldı. On sekizinci asırda paraleller postulatı üstüne Avrupa’da Papaz Sacheri, Legender, Lambert gibi matematikçiler de uğraştı. Bilim tarihinde bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da bir birinden bağımsız eş zamanlı çalışmalar gerçekleşmiş. Janos Bolyai, Macar matematikçi Farkas Bolyai'nin oğlu. Asıl mesleği askerlik. Bu konu üzerindeki çalışmalarını babasının kitabında ek olarak yayınlatmış ve ünlü matematikçi Gauss'un arkadaşı olan babasından makalesini Gauss'a göstermesini rica etmiştir. Gauss'un buna cevabı ise bu konuda kendisinin bunu önceden ispatladığı fakat yayınlamadığıdır. Bunu öğrenen Janos Bolyai kırılmış ve matematiği bırakmıştır. Gerçekten de Gauss bunu ispatlaya bilmek için üç dağın zirvesinin oluşturduğu üçgenin iç açılarını ölçerek toplamayı denemiştir. Lobachevsky ise Kazan'da kendi haline bir matematik öğretmeni iken yaptığı çalışmaları küçük bir broşür olarak yayınlamıştır. 19. asırda Alman Matematikçi Gauss tarafından çeşitli çalışmalar yapıldı. Bu araştırmalardaki başarısızlık, bu postulatın “kabul edilebilir” özellikteki açık önermelerden faydalanarak ispat edilemeyeceği düşüncesini ortaya koydu. Çok geçmeden bu düşünce Janos Bolyai (1832) de, Nikolai Ivanovch Lobachevsky (1855) de “paraleller postulatı” yerine “Lobacevski postulatı” nı (Bir doğruya bir doğru dışındaki her noktadan iki paralel çizilebileceğini kabul eden postulat) koyarak, yeni bir geometri kurulabileceğinin farkına vardılar. Böyece “Hiperbolik Geometri” denilen yeni bir geometrinin temelleri atılmış oldu. Karl Friedrich Gauss da bu alanda çalıştı, ancak çalışmalarını gizli tuttu. Sonrasında Eugenio Beltrami modeller sağladı, bu modelleri kullanarak eğer Euclid Geometrisi tutarlıysa hiperbolik geometrinin de tutarlı olduğunu kanıtladı. Daha sonra Georg Friedrich Bernhard Riemann paralelliğini kabul etmeyen “Eliptik Geometri”nin temellerini attı. Hiperbolik geometri Öklid geometrisinden bir aksiomla ayrılır. Öklit'in paralellik aksiomunun tersini doğru olarak kabul eden geometride bir doğrunun dışındaki bir noktadan birden çok (sonsuz) tane paralel doğru geçebilir. Ayrıca bir üçgenin iç açıları toplamı her zaman iki tane dik açıdan küçüktür. Hiperbolik geometride (Lobachevsky, Bolyai, Gauss geometrileri) geometrik resimlerin, traktrice ya da traktrix denen bir hiperbolün 360 derece dönmesinden elde edlen, borozana benzeyen bir yapının dış yüzüne çizildiği varsayılır. Böylece geometrik resimler içbükey bir düzleme çizilmiş olurlar. Burada geometrik yapıların, söz gelimi bir üçgenin kenarları içe dönük eğriler biçiminde görünürler. Buna bağlı olarak üçgenin iç açıları, Euclid üçgeninkinden daha dardır. Buna bağlı olarak hiperbolik geometrideki üçgenlerin iç açılarının toplamı 180 dereceden daha ufaktır. Buna karşılık eliptik geometride (Riemann eometrisi) resimlerin, br elipsoidin ya da bir kürenin dış yüzüne çizildiği kabul edilir. Bu durumda çizilen üçgenin kenarları dışa dönük eğrilerden oluşur. Bu yüzden bu üçgenin iç açıları Euclid üçgeninkinden büyük olacağından, eliptik geometride bir üçgenin iç açıları toplamı 180 dereceden daha büyüktür. (hiperbolik geometri örnekleri) Örnek vermek gerekirse: Newyork ile Madrid arasındaki en kısa mesafeyi nasıl gösterirsiniz? Öklitçi düşünce tarzına göre harita üzerinde Madrid ve Newyork arasında düz bir çizgi çizersiniz. Bir uçakla bu çizgi üzerinde yol alırsanız 3707 mil yol gidersiniz. Ancak büyük çember boyunca uçarsanız yani kuzeydoğuya yönelip, sonra yavaş yavaş güneydoğuya yönelirseniz kat ettiğiniz mesafe 3605 mil olacaktır. Bu yolun yerküreyi düz gösteren harita üzerindeki görüntüsü aldatıcıdır. (eliptik geometri örneği) Dünya gibi cisimler külteçekimi denilen kuvvet yüzünden çok eğrilmiş uzayda, jeodezik denilen, doğru çizgiye en yakın yolu izlediklerinden eğik yörüngeler üzerinde hareket ederler. En ünlü jeodezi Gauss’undur. Gauss’tan önce Euler, Lagrange ve Monge bazı eğrisel yüzeyleri incelemişlerdi. Fakat, Gauss daha genel olarak incelemiş ve diferansiyel geometrinin birinci büyük devresi böylece doğmuştu. (Bernhard Riemann) İkinci devre 1854 yılında Riemann geometrisi ile olmuştur. 1854’te G.F.Bernhard Riemann, Öklit’in 5. aksiyomunun tersini kabul ederek: “Bir noktadan dışındaki bir doğruya hiçbir paralel doğru çizilemez” şeklinde ve “bir doğru parçası doğrusal bir çizgi üzerinde sürekli uzatılabilir” aksiyomunu da “bir doğru sınırsızdır ama sonsuz değildir” (yani doğrunun başlangıç ve bitiş noktaları yoktur ama uzunluğu sonsuzdur) şeklinde değiştirdi. Böylece küresel ya da Eliptik Geometri’yi kurdu. B.Riemann’ın aksiyomları tüm doğruların büyük çemberler olduğu kürenin yüzeyindeki geometride gerçekleşebilir (Büyük çember: merkezi kürenin merkezi olan kürenin yüzeyindeki bir çemberdir. Küresel geometrideki doğrular iki noktada kesişen büyük çemberlerdir. Bu yüzden hiçbir doğru paralel değildir). B.Riemann’ın kurduğu bu eliptik geometri geliştirdiği n-boyutlu eğri uzun kavramı ve bulduğu “iki nokta arasındaki uzaklığı tanımlamanın bir geometri kurmak için yeterli olduğu” gerçeği yeni bir dönüm noktası olmuştur. 20. yy’ın başında A.Einstein’in geliştirdiği genel görelilik kuramı ile Riemann geometrisi arasındaki uyum, başlangıçta yararsız bulunan Öklit dışı geometrilerin üstünlüğünün ilk adımını oluşturdu. Analiz ve diferensiyel geometri dalında bilime çok önemli katkıları olan Alman matematikçi Riemann’ın bilime bu katkıları daha sonra geliştirilen rölativite teorisinin geliştirilmesinde de önemli rol oynamıştır. Riemann’ın Öklit dışı geometrinin üzerine yaptığı çalışmalar için Einstein 60 yıl sonra şöyle diyecekti: “Bu yoruma çok önem veriyorum, bundan haberim olmasaydı görelilik kuramını hiçbir zaman geliştiremeyecektim.” Düz ayna anlayışı üzerine kurulmuş Öklit geometrisi Einstein’a kadar fizikçilerin kullandığı matematiğin temelini oluşturmuştur. Einstein ile Riemann’ın eliptik geometrisinin ön plana çıktığı görülmektedir. Euclid dışı geometrilerin gelişiminin fizik için çok önemli olduğu, yirminci yüzyılda kanıtlanmıştır. Işık hızının sınırının belirli olmasına karşın, hiperbolik geometrinin kullanılması bazı hız artışlarını gerekli kılmıştır. Einstein’ nin görecelik (relativity) kuramı uzayı genellikle düz olarak tanımlar (Euclidian görüş), Fakat uzay, maddenin bulunduğu (galaksiler, nebulalar) kıyı kesimlerinde eliptiktir (Euclid- dışı görüş). Demek ki evren bir elipsoidin dış çeperinde yerleşmiş olarak bulunmaktadır. Uzayın sürekli olarak genişliyor olması yüzünden [Hubble Sabiti ], maddenin bulunmadığı uzay bölgesi (elipsoidin iç kesimi) hiperbolik model kullanılarak tanımlanabilir. Eğimin nokta nokta değiştiği kıyı kesiminde Riemann geometrisi geçerlidir. Hubble Sabiti, Edwin Hubble'ın keşfiyle ortaya çıkan, onun adıyla anılan kozmolojik bir sabittir. Hubble Sabitinin değeri Megaparsek başına 3,26 milyon ışık yılıdır. Galaksileri gözlemleyen Edwin Hubble, onların ışıklarının kırmızıya kayma oranlarından hızları ile dünyaya olan uzaklıklarını hesaplamıştır. Bu hızların uzaklıklarına oranının hep sabit olduğunu görmüştür. İşte bu sabit Hubble Sabitidir. Bu oranın sabitliğinden yola çıkılarak evrenin homojen olup genişlediği, çünkü ancak homojense sabit bir genişleme oranı olduğu modeli ortaya atılmıştır. Bugün bu tez büyük ölçüde bilim adamlarınca kabul edilen evren modelidir. Kaynakçalar: http://www.deu.edu.tr/UploadedFiles/Birimler/18280/36-39_pdf.pdf http://huygun.blogspot.com/2005/02/klid-d-geometri.html http://www.genbilim.com/content/view/4672/37/ http://www.ozkanserdar.com/index.php?view=article&catid=31%3Agenel&id=75%3 Aeuclid&format=pdf&option=com_content http://www.genbilim.com/index.php?option=com_content&task=view&id=6508