Mycoplasma ve Ureaplasma Mycoplasmataceae ailesi Mycoplasma

advertisement
Mycoplasma ve Ureaplasma
Mycoplasmataceae ailesi Mycoplasma ve Ureaplasma cinslerini içerir. İnsanlarda hastalık yapan en
önemli tür Eaton etkeni olarak da tanımlanan Mycoplasma pneumoniae olup primer atipik pnömoni
etkenidir. M.hominis, M.genitalium ve Ureaplasma urealyticum insanlarda genitoüriner enfeksiyonlara
neden olurlar.
Morfoloji
Mycoplasma ve Ureaplasma 0,1-0,3 µm boyutları ile doğada bulunan en küçük serbest yaşayan
bakterilerdir. Hücre duvarları yoktur ve hücre membranlarının sterol içermektedir. Mycoplasma ve
Ureaplasma hücre duvarı olmadığı için hücre duvar sentezini engelleyen penisilin, sefalosporin,
vankomisin gibi antibiyotiklere doğal dirençlidirler. Mycoplasma ve Ureaplasma pleomorfik filamentler
şeklinde görülürler. Boyutları nedeniyle bakteri süzmek amacıyla kullanılan delik çapı 0.45 m
filtrelerden kolaylıkla geçebilirler. İkiye bölünerek çoğalmaları, hücre içermeyen yapay ortamlarda
üremeleri, DNA ve RNA içermeleri nedeniyle bakteri olarak tanımlanmaktadırlar.
Mycoplasma ve Ureaplasma
türleri fakültatif anaeropturlar. İstisnası zorunlu aerop olan
M.pneumoniae’dir. Bir çok mikoplazma suşu agar ve insan asit sıvısı veya hayvan serumu içeren kalp
infüzyon pepton buyyonda kolaylıkla ürer. Besiyeri 2-3 gün 37 0C’de inkübe edilirse, bulanıklık
vermeyen ama santrüfüjleme sonrası Giemsa ile boyanarak gösterilebilen bakteriler içerir. Katı
besiyerinde 2-6 günlük inkübasyon sonrası 20-500 m büyüklüğünde koloniler yaparlar. Granüler
yüzeyli, koyu merkezli koloniler besiyerinde küçük parçalar halinde kesilip taze besiyerine sürülerek
pasaj yapılır. Koloniler agar fiksasyon yöntemiyle boyanabilirler. Mycoplasma 1-6 saatlik ikiye
bölünmesi süresine sahip olup yavaş ürerler. Üreme sonucunda sahanda pişmiş yumurta
görünümü veren koloniler oluştururlar. M.pneumoniae kolonileri ise bu tanıma uymayan granüler
yapıda dut görünümünde koloniler yapar.
Mycoplasmataceae antijenik yapıları membran glikolipid ve proteinleridir. Bu antijenler insan ve
hayvan dokuları ile çapraz reaksiyon verirler.
Mycoplasma pneumoniae
Primer atipik pnömoni etkeni olan bakteri Eaton etkeni olarak da bilinmektedir. Akciğerde lobar
olmayan tutulum ile giden ve klasik mikrobiyolojik incelemeler ile bakteri saptanamayan pnömonilere
primer atipik pnömoni denilir. Etkenler aşağıda sıralanmıştır.
Primer Atipik Pnömoni Etkenleri

Adeno virus

CMV

İnfluenza virus

RSV




C.pneumophila
L.pneumoniae
M.pneumoniae
P.jiroveci
Morfoloji
Mycoplasmataceae ailesi üyelerinin genel özelliklerine sahiptir. Aerobik olarak üre, glukozu
fermente eder. Boyutları 10X200 nm olup küçük bir basildir. Kolonileri kobay ve civciv eritrositlerini
adsorbe eder. Salgıladığı hidrojen peroksit ile besiyerindeki eritrositleri hemoliz eder. Bölünme zamanı
altı saattir. Koloni görünümü diğerlerinden farklı olarak duta benzer.
Patogenez
Mycoplasma pneumoniae hücre dışı patojendir ve solunum yolları epitel hücrelerine, özel bir
terminal proteini ile yapışır. Bakterinin ucunda bulunan bir organeldeki özel protein olan yapışma
proteini P1 olarak isimlendirilir. Epitel hücresinin silyasında
ve eritrosit hücresinde bulunan
glikoprotein reseptöre tutunur. İlk olarak silia hareketleri durur ve daha sonra hücre harap olur. Üst
solunum yollarında bu epitel hücrelerinin harap olması sonucu üst solunum yollarının klerensi bozulur
ve mikropların alt solunum yollarına geçmesine yol açar. Bu nedenle M.pneumoniae enfeksiyonlarında
inatçı öksürük görülür. Bakterinin salgıladığı hidrojen peroksitin hücre hasarından sorumlu olduğu
düşünülmektedir. M.pneumoniae aynı zamanda süper antijen fonksiyonu gösterir, böylece enflamatuar
hücrelerin bölgeye gelmesine ve çeşitli sitokinleri salgılamalarına neden olur. Salgılanan başlıca
sitokinler; TNF-, IL-1 ve IL-6’dır.
Hastalık esnasında ortaya çıkan soğuk aglütininlerin bazı patolojilere neden
düşünülmektedir. Bunların arasında Raynoud fenomeni ve kronik böbrek yetmezliği vardır.
olduğu
Klinik
M.pneumonia’nın neden olduğu solunum yolu enfeksiyonları ÜSYE ve pnömoni şeklinde görülür.
Tüm dünyada ve her mevsimde görülebilirse de kışın ve sonbaharda daha fazla görülür. Hastalık
özellikle 5-20 yaş arasındaki okul çocuklarında görülür. Ancak her yaş grubu enfeksiyona hassastır.
Yenidoğanlarda ağır seyreder. Enfeksiyon nazal sekresyon ile yayılır. Bulaşma için aynı sınıfta veya
aynı evde bulunmak şeklinde yakın temas gereklidir. Atak hızı çocuklarda erişkinlere göre daha
yüksektir. Bu durum muhtemelen yetişkinlerin daha önce etkenle karşılaşmış olmasına bağlıdır.
Kuluçka dönemi ve bulaştırma süresinin uzunluğu nedeniyle sınıfta ve aile içinde aylarca devam eder.
Mycoplasma pneumoniae ÜSYE enfeksiyonu şeklinde başlar. Kuluçka dönemi 2-3 hafta olup daha
sonra ateş, baş ağrısı, halsizlik ve öksürük ile kendisini gösteren klinik tablo görülür. Enfeksiyon hızı
%50-90 arasında değişmektedir. Hastalarda görülen bu inatçı öksürük M.pneumonia açısından
uyarıcıdır. Bakterinin alınmasından 2-3 hafta sonra hafif ateş, halsizlik, baş ağrısı, kuru öksürük vardır.
Hastalarda görülen bu inatçı öksürük M.pneumonia açısından uyarıcıdır. Semptomlar bu şekilde iki
hafta kadar devam eder.
Hastaların %5-10’unda daha şiddetli hastalık şeklinde alt solunum yolu hastalıkları görülür. Alt
solunum yolu enfeksiyonu kendisini trakeobronşit veya pnömoni kliniğinde gösterir. Öksürük bazen
beyaz bazen kanlı balgam ile beraber olabilir. Ateş, göğüs ağrısı ve titreme diğer semptomlar
arasındadır. Boğazda LAP olmaksızın seyreden eksüdatif farenjit önemlidir. Plevral effüzyon hastaların
%5-20’sinde saptanır. Poliartralji görülebilir.
Radyolojide yamalı bronkopnömoni görülür ki bu klinik bulgulardan daha önemlidir. Kas ağrısı ve
GİS bulguları nadir görülür.
Özellikle gençler ve kadınlarda Eritema multiforme majör diğer adıyla Stevens-Johnson
Sendromu görülebilir. Diğer deri bulguları arasında eritema nodozum ve ürtiker sayılabilir.
M.pneumonia enfeksiyonlarında Raynoud fenomeni görülmektedir. Soğuk aglütininlerin varlığına
bağlanan tablo, orak hücre anemisi olan hastalarda daha ağır olmaktadır. Diğer komplikasyonlar
arasında kalp ritim bozuklukları, konjestif kalp yetmezliği, aseptik menenjit, meningoensefalit, GuillainBarre sendromu sayılabilir.
Hastalık, orak hücre anemisi olanlarda veya orak hücre ile ilgili hemoglobinopatisi olan hastalarda
çok daha ağır seyretmektedir.
Laboratuvar
Mikroskopi tanısal değer taşımaz. Hücre duvarı olmadığından kötü boyanırlar. M.pneumoniae
boğaz çalkantı suyu, balgam, bronş yıkama suyundan izole edilebilir.
Hastalarda kuru ve balgam çıkarmayan öksürük oluşmaktadır. Alınan örnekler sterol kaynağı
olarak serum, nükleik asit öncüsü olarak maya ekstresi, diğer bakterileri engellemesi açısından
penisilin, glukoz ve pH indikatörü içeren besiyerine ekilir. Bakterinin ikiye bölünme zamanı altı saat
olduğundan geç ürer. M.pneumoniae zorunlu aerop bakteridir.
Kültür sonucu enfeksiyon açısından son derece değerli olmasına karşılık çok hassas bir yöntem
olarak görülmemektedir. Çeşitli çalışmalara göre klinik ve serolojik olarak tanı konmuş olgularda %36
ile %64 kültür pozitifliği görülmüştür. Bakterinin besiyerinde üremesi glukozu metabolize etmesi
sonucu ortaya çıkan pH değişikliği ile takip edilmektedir. Bakterinin kültürünün yapılmasının zor olması
ve zaman alması nedeniyle bir çok laboratuvar tarafından rutin bir işlem olarak görülmez.
Serolojik testlerden en önemlisi olan kompleman birleşmesi testi ile antikorlar enfeksiyonun
başlamasından hemen sonra tespit edilebilir. Antikor dört haftada en yüksek seviyesine ulaşır ve 6-12
ay yüksekliği devam eder. Kompleman birleşmesi testinde dış membran glikolipidlerine karşı oluşan
antikorlar ölçülmektedir. Diğer mikoplazma enfeksiyonları, bazı bitki antijenlerinin varlığı, bakteriyal
menenjit, pankreatit ve sifiliz varlığında da test pozitif olarak görülebilir. Testin hassasiyetin yüksek
olmasına karşılık, özgüllüğünün düşük olması ve uygulama da bazı teknik zorluklar içermesi söz
konusudur.
Alternatif olarak EIA ve IF yöntemi ile IgG ve IgM sınıfına ait antikorlar ölçülebilir. Yüksek
derecede hassas olmalarına karşılık kompleman birleşmesi testinde karşımıza çıkan özgüllük problemi
devam etmektedir.
Balgam örneklerinde EIA yöntemi kullanılarak Mycoplasma pneumoniae antijenleri saptanabilir.
Mycoplasma pneumoniae enfeksiyonlarında ertitrosit I antijenlerine karşı IgM sınıfı antikorlar
gelişir. Oluşan antikorlar soğuk aglütininlerdir. M.pneumoniae enfeksiyonu geçiren ve semptomatik
hastaların %65’inde soğuk aglütininlere rastlanır. Bu test M.pneumoniae’ya özgül değildir. EBV,
CMV ve adenovirus solunum yolu enfeksiyonlarında da pozitif sonuç verir. Ancak antikor titresinin
1/128’in üstünde olması M.pneumoniae lehine yorumlanır.
Tedavi
Eritromisin, tetrasiklin, doksisiklin, florokinolonlar ve geniş spekturumlu makrolidler tedavide
kullanılmaktadır. M.pneumoniae enfeksiyonları yakın temas ile bulaşır. Bu nedenle hastanın izole
edilmesi bulaşma olasılığını azaltır. Ancak pratik olarak bu pek mümkün değildir. Uygun antibiyotik
tedavisi almasına rağmen hasta uzun süre bulaştırıcı olmaya devam eder.
Diğer Mycoplasma Türleri
Mycoplasma hominis pyonefritli hastaların %10’unun üst solunum yolunda saptanmıştır. Salpinjit
ve tuba-ovarian apse ile ilgisi olduğu düşünülmektedir. Abortus veya doğum sonrası ateşli hastalık
geçirenlerin %10’unun kanında bakteri izole edilmiştir. M.hominis fakültatif anaerop olup 1-4 hafta
içinde ürer. Arjinini metabolize etmesine karşılık glukozu etmez. M.hominis diğer mikoplazmalardan
farklı olarak eritromisine ve bazen de terasikline dirençlidir. M.hominis enfeksiyonlarında klindamisin
kullanılır.
Ureaplasma urealyticum erkeklerde uretrite neden olmaktadır. Yenidoğan pnömonisine neden
olduğu düşünülmektedir. Ureaplasma üremek için üreye gereksinim duyar. Ancak üreyi metabolize
etmesi sonucu ortaya çıkan alkalen ortama dayanıksızdır. Bu nedenle besiyeri üre içermeli ve iyi
tamponlanmış olmalıdır. Bu adıma dikkat edilmez ise izole edilen bakteri hızla ölür. Ureaplasma
urealyticum tetrasikline dirençlidir bu nedenle tedavide eritromisin kullanılır.
Mycoplasma genitalium ise nadir olarak erkeklerde üretrit; kadinlarda ise servisit, endometrit ve
salpinjit nedeni olduğu rapor edilmiştir.
Ureaplasma urealyticum ve Mycoplasma genitalium cinsel yol ile bulaşır. Cinsel aktiviteden
kaçınma veya güvenli ilişki ile bulaş olasılığı ortadan kaldırılır.
L formları
Hücre duvarı olmayan bakterilere L formları denilir. Ancak bu bakteriler membranlarında sterol
içermezler. Bazı L formları stabil olmasına karşılık bir kısmı uygun şartlar oluştuğu anda hücre duvarı
olan formlara dönerler.
L-formları kendiliğinden oluşabildiği gibi bakterinin lizozim veya penisillin gibi duvarı etkileyen bir
antibiyotikle muamele edilmesi sonucu oluşur. Eğer bu hücreler üreyebiliyor ve bölünebiliyor ise
L-formları adını alır. Gram-pozitif bakterinin lizozim ile muamelesi sonucu oluşan L-formuna
protoplast denir. Gram-negatif bakterinin lizozim ile muamelesi sonucu sferoplast oluşur. Sferoplast
duvar yapısı elemanları içerir.
L-formlarının gerek antibiyotik etkisi ile ve gerekse kendiliğinden oluşması sonucunda enfeksiyon
kronikleşir.
Download