Pinus sylvestris L. - Orman Genel Müdürlüğü

advertisement
T.C.
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
PROJE SONUÇ RAPORU
Sarıçam (Pinus sylvestris L.)’ın Bazı Orijinlerinin Kuraklık
Stresine Morfolojik ve Fizyolojik Tepkileri
Morphological and Physiological Responses of Some Pinus
sylvestris L. Provenances Under Drought Stress
ANK–034 1625/2010–2013
Hacer SEMERCİ
Dr. Akkın SEMERCİ
Yrd. Doç. Dr. Nuran ÇİÇEK
Belma ÇALIŞKAN
Prof. Dr. Yasemin EKMEKÇİ
ORMAN AĞAÇLARI VE TOHUMLARI ISLAH ARAŞTIRMA
ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ
KASIM/2013
ANKARA-TÜRKİYE
i
ÖNSÖZ
Bugün yaşanmakta olan hızlı iklim değişikliğine her sektör uyum
sağlayabilmek için kendi çalışma konularına uygun uyum faaliyetlerinde
bulunmaktadır. Ormancılık sektörü de yasal, teknik ve idari birtakım
çalışmalar ile iklim değişikliğinin bir yandan olumsuz etkilerini azaltmaya
çalışırken bir yandan da değişikliğe uyum sağlayabilmek için çaba
göstermektedir. Yeni ormanlar kurulurken lokal tohum kaynaklarının
kullanılması önerisi bugün, hızlı iklim değişikliğinden dolayı herzaman
kabul gören bir düşünce olmaktan çıkmıştır. İklim değişikliğine uyum için
lokal tür veya orijinlerin yerine, oluşan yeni iklim koşullarına uyabilecek tür
veya orijinlerin taşınması bugün üzerinde yoğun olarak çalışılan bir konudur.
Bu proje, iklim değişikliğinin ülkemiz için en önemli sonucu olan
kuraklığa orijinlerin verdiği tepkileri ortaya koymak ve kuraklığa dayanıklı
sarıçam orijinlerini belirlemek üzere yapılmıştır.
Bu araştırma projesinde kullanılan fidanların yetiştirilmesi
aşamasında emeği geçen Orman Mühendisi Ümmiye AYDIN başta olmak
üzere Kızılcahamam fidanlığı çalışanlarına; bitki besin maddesi analizlerini
yapan Orman Toprak ve Ekoloji Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’ne, bu
metnin hazırlanması sırasında eleştirileri ve önerileriyle de katkı sağlayan
Enstitü Müdürü Dr. Ş. Teoman GÜNER’e; ve çalışmada varyans analizlerini
yapan Ordu Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yeliz
KAŞKO ARICI’ya teşekkür ederiz.
Çalışmamızın sonuçlarnın, kurak koşulların hakim olduğu alanlarda
ormancılık çalışmaları için yoğun çaba harcayan uygulamacılara ve
ağaçlarda kurağa dayanıklılık konusunda gelecekte yapılacak araştırma
çalışmalarına yardımcı olmasını dileriz.
Hacer SEMERCİ
ANKARA, 2013
Dr. Akkın SEMERCİ
Belma ÇALIŞKAN
Yrd. Doç. Dr. Nuran ÇİÇEK
Prof. Dr. Yasemin EKMEKÇİ
i
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ…………………………………………………………………....
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………
ŞEKİLLER VE ÇİZELGELER DİZİNİ………………………………….
ÖZ…………………………………………………………………………
ABSTRACT ……………………………………………………………...
1.GİRİŞ……………………………………………………………………
2. LİTERATÜR ÖZETİ
3.MATERYAL VE YÖNTEM…………………………………………....
3.1. Materyal…………………………………………………………….
3.2. Yöntem……………………………………………………………...
3.2.1. Deneme Deseninin Oluşturulması……………………………
3.2.2. Fidanlara Su Stresi Uygulanması……………………………
3.2.3. Su Stresinin Orijinlerin Morfolojik Özelliklerine
Etkisini Belirlemede Kulanılan Yöntemler………………………...
3.2.4. Su Stresinin Orijinlerin Fizyolojik Özelliklerine Etkisini
Belirlemede Kulanılan Yöntemler…………………………………
3.2.5. Elde Edilen Verileri Değerlendirme Yöntemi
4.BULGULAR VE TARTIŞMA………………………………………….
4.1. Su Stresi ve Orijinin Fidanların Morfolojik Özelliklerine Etkisi…..
4.1.1.Yaşama Yüzdesine Etkisi…………………………………….
4.1.2. Büyümeye Etkisi…………………………………………….
4.2. Su Stresi ve Orijinin Fidanların Fizyolojik Özelliklerine Etkisi…...
4.2.1. Bitki Besin Maddesi Miktarına Etkisi……………………….
4.2.2. Klorofil ve Karotenoid Miktarına Etkisi…………………….
4.2.3. Klorofil Fluoresans Miktarına Etkisi ………………………
5. SONUÇ VE ÖNERİLER ………………………………………………
ÖZET………………………………………………………………………
SUMMARY……………………………………………………………….
KAYNAKÇA………………………………………………………….......
ii
i
ii
iii
iv
v
1
9
13
13
15
15
16
16
16
18
19
19
19
23
25
25
29
30
33
35
36
37
ŞEKİLLER VE ÇİZELGELER DİZİNİ
Sayfa
Şekiller
Şekil 1.1.
Şekil 1. 2.
Şekil 3. 1.
Şekil 3. 2.
Şekil 4. 1.
Şekil 4. 2.
Şekil 4. 3.
Şekil 4. 4.
Şekil 4. 5.
Şekil 4. 6.
Şekil 4. 7.
Şekil 4. 8.
Sarıçam’ın bugünkü yayılışı………………….
Türkiye’de 1950-2010 yılları arasında afete
neden olan kuraklık olaylarının sayısı……….
Kullanılan orijinlerin haritadaki dağılımı……..
1
4
14
Denemenin dizaynı……………………………..
Yüksek su stresi uygulanan işlemde orijinlerin
yaşama başarısı
Yüksek su stresi uygulanan işlemde yaşama
yüzdesi ve enlem için regresyon
Yüksek su stresi uygulanan işlemde orijinlerin
fidan boyları
Yüksek su stresi uygulanan işlemde orijinlerin
ortalama kök boğazı çapları
. Enlem ile yapraktaki besin elementi arasındaki
iilişki
Orijinlerin kontrol ve yüksek su stresi
grubundaki Çinko miktarları
Kontrol ve yüksek su stresi gruplarında
Fotosistem II’nin maksimum fotokimyasal
aktivitesi
Kontrol ve yüksek su stresi gruplarında
performans indeksleri
15
Orijinlerin fizyografik bilgileri
Ölçülen bitki besin maddesi miktarları (Min:
minumum, Max: maksimum X: ortalama,) ile
Bergman
ve
Güner’in
çalışmalarındaki
miktarlar
Bitki besin maddesi için varyans analizi
sonuçları
13
21
23
24
25
28
29
31
32
Çizelgeler
Çizelge 3.1.
Çizelge 4.1.
Çizelge 4.2.
iii
26
27
ÖZ
Su stresi bitki gelişimini, büyümesini ve yaşama başarısını azaltan
en önemli çevresel faktördür. Bu çalışma, su stresinin sarıçamın 15 orijinine
etkilerini incelemek için yapılmıştır.
Orijinlere ait 2+0 yaşlı fidanların kuraklığa karşı dayanıklılıklarını
belirlemek için bir vejetasyon süresince fidanlara iki sulama rejimi (düşük su
stresi ve yüksek su stresi) uygulanmıştır. Uygulanan sulama rejimi ile
fidanların şafak öncesi su potansiyelinin: kontrolde (düşük su stresi) – 4 bar,
yüksek su stresi işleminde – 12 bar civarında olması sağlanmıştır. Deneme
sonunda fidanlarda; yaşama yüzdesi, büyüme, bitki besin elementi miktarı,
klorofil a fluoresans, klorofil içerikleri ve karotenoid miktarı ölçülmüştür.
Kontrol (% 98,7) ve yüksek su stresi (% 48,9) işlemlerinde yaşama
yüzdesi bakımından önemli farklar bulunmuştur. Yüksek su stresi uygulanan
işlemde orijinler arasında yaşama yüzdesi bakımından önemli farklılıklar
bulunmuştur. Yüksek su stresi işleminde, Sarıkamış ve Kayseri-Pınarbaşı
orijinleri diğer orijinlerden daha yüksek yaşama yüzdesine sahiptir. Kontrol
ve yüksek su stresi işlemlerinde, orijinler arasında büyüme bakımından
önemli farklılıklar vardır. Sulama rejimi, Ca, Mg, Mn ve Cu miktarı üzerinde
etkilidir. Farklı orijinlerde klorofil a, b, a+b ve toplam karotenoid miktarı
bakımından tür içi genetik farklılıklar vardır. Tüm orijinlerin Fotosentetik
performans indeksi (PI abs) yüksek su stresi altında azalmıştır.
Kuraklık sarıçam fidanlarında yaşama yüzdesi bakımından
belirleyici bir faktördür. Bu çalışmanın sonuçları göstermiştir ki Güney
orijinleri Kuzey orijinlerinden kurağa daha dayanıklıdır. Bu çalışmada,
Sarıkamış ve Kayseri–Pınarbaşı orijinleri daha yüksek yaşama yüzdesine
sahip olup, kuraklığa bu çalışmada kullanılan diğer orijinlerden daha
dayanıklıdır.
Anahtar kelimeler: Pinus sylvestris, Sarıçam, kurağa dayanıklılık,
klorofil fluoresans.
iv
ABSTRACT
Water stress is one of the most important environmental factor that
reduce survival, growth and development of seedlings. This study was
conducted to examine the effects of water stress in 15 Pinus sylvestris L.
provenances.
To assess drought tolerance of provenances 2+0 years old seedlings
were subjected to two irrigation regimes (low water stress and heigh water
stress) through one vegetation period. As a result of applied irrigation
regimes to seedlings, predawn water potential of seedlings were maintained
around - 4 bar in control treatment (low water stress) and - 12 bar in heigh
water stress treatment. Seedling survival, growth, nutrient content,
chlorophyll a fluorescence, chlorophyll content and total carotenoid were
measured at the end of experiment.
There were clear survival differences among between control
(98.7 %) and heigh water stress (48.9%) treatments. Significant survival
variation among the provenance were found under heighwater stress
conditions. Sarıkamıs and Pınarbası provenances have heigher survival than
other origins in heigh water stress treatment. There were significant
differences among various provenances in terms of their growth under heigh
water stress and control treatment. Irrigation treatment had significant effect
on Ca, Mg, Mn and Cu. Intraspecific genetic differences exist in chlrophyll
a, b, a+b and total carotenoid among diverse origins. Photosyntetic
Performance Index (PIabs) decresaed under heigh water stress for all
provanences.
Drought was found to be a determining factor for seedling survival
in Scots pine. Results of this study revealed that Southern provenaces were
more drought tolerant than Northern provenances. Sarıkamıs and KayseriPınarbası origins with heigher survival rate are more drought tolerant than
other origins used in this study.
Key Words: Pinus sylvestris, Scots pine, drought tolerance,
clorophyll fluorescence.
v
1. GİRİŞ
Sarıçam (Pinus sylvestris L.) en geniş yayılışı olan konifer türüdür
(BORATYNSKI 1991). Tür, Norveç sahillerinde 70o kuzey enlemine kadar
çıkarken, güneyde İspanya Sierra nevada’ya 37o kuzey enlemine kadar
inmektedir. Boylam olarak ise İspanya’da 8o Batı boylamından Sibirya’da
141o Doğu boylamına kadar olan 14.000 km uzunluğundaki bir alanda
yayılış göstermektedir (Şekil 1.1). Bu denli geniş yayılış alanına sahip
olması türün farklı iklim ve toprak tiplerine uyum sağlamasını gerektirmiş ve
sarıçam populasyonları çok farklı lokal alanlara adapte olabilmiştir.
Şekil 1.1. Sarıçam’ın bugünkü yayılışı, Lejand: 1) Türün ana yayılış
alanı 2) İzole meşcereleri 3) Kuzey kutup dairesi
Figure 1.1. Distrubution of Pinus sylvestris L., Legend:1) Distrubution of
species 2) Isolated stands 3) Polar circle
Sarıçam meşcereleri, Avrupa ormanlarının büyük bir kısmını
oluşturmaktadır. Örneğin Finlandiya ormanlarının % 65’ini, İngiltere’de
koru ormanlarının % 20’sini ve Fransa’daki koru ormanlarının % 9’unu, bu
tür oluşturmaktadır. Türkiye’de ise 1.479.648 ha’ı normal, 728.588 ha’ı
bozuk olmak üzere toplam 2.208.236 ha sarıçam ormanı bulunmaktadır.
Yani Türkiye ormanlarının yaklaşık % 7’sini sarıçam oluşturmaktadır (OGM
2012).
1
Sarıçam ekolojik ve ekonomik açılardan çok kıymetli bir ağaç
türüdür. Ekolojik açıdan tüm Kuzey Avrupa’da yayılış gösteren tek ağaç
türüdür. Birçok ekosistemde örneğin Akdeniz’deki dağlık ormanlarda,
Sibirya’daki Taiga ormanlarında, İskoçya’daki Kaledonya ormanlarında
birçok liken, yosun, mantar ve böcek türünün yaşam alanını oluşturur.
Sarıçam ormanlarının korunması demek NATURA 2000 içerisinde
tanımlanan, en az 64 adet habitatın korunması anlamına gelmektedir.
Ekonomik açıdan ise bu tür, tüm Avrupa Birliği ülkelerinde yayılmakta ve
bu ülkelerin ticari orman alanının yaklaşık % 20’sini kapsamaktadır.
Özellikle Kuzey ülkelerinin kereste üretiminin önemli kısmını
oluşturmaktadır. Sarıçam bu ekolojik ve ekonomik öneminden dolayı 2002
ve 2011 yılları arasında, üzerinde en fazla araştırma çalışması yapılan ağaç
türü olmuş ve 12000’den fazla yayın yapılmıştır (MATIAS ve JUMP 2012).
Sarıçam Güney Avrupa’da 500 m’den başlar ve 2600 m yükseltiye
kadar çıkar (ATALAY ve EFE 2012). Ülkemizde ise Karadeniz Bölgesi’nde
deniz kenarına kadar inmekte (Sürmene-Çamburnu), Doğu Anadolu’da
2700 m yükseltide (Sarıkamış-Ziyarettepe) normal kapalı meşcereler
oluşturmaktadır (AKSOY 1994).
İklim açısından sarıçam, yıllık ortalama sıcaklığın 2-8 oC ve yıllık
ortalama yağışın 500 mm’nin üzerinde olduğu nemli ılıman bölgeler ile kış
aylarında sıcaklığın -10 oC’nin altına kadar düştüğü, yazın 30 oC’ye
yaklaştığı, yıllık ortalama yağışın 400 mm’ye kadar indiği karasal yarı kurak
iklimden; kuzeyde subpolar (kutup altı) iklime kadar olan bölgelerde yetişir.
Başka bir ifade ile sarıçam, ılıman-nemli iklimle, çok soğuk iklimlerde
yetiştiği özellikle yüksek enlemlerde sıcaklığın -60 oC’ye kadar düştüğü
yerlerde görülür (ATALAY ve EFE 2012). NILSSON ve WALFRIDSSON
(1995) görsel olarak yaptıkları zarar tespitleri ile 17 yaşındaki sarıçam
klonlarında ibrelerin –70 ile –80 oC soğuklara dayanabildiklerini
belirtmişlerdir. REPO ve arkadaşları (1996) ise 25 yaşlı sarıçamlardan
aldıkları ibreleri iklim dolabında dondurarak yaptıkları laboratuvar
çalışmalarında, türün –60 ile –70 oC düşük sıcaklıklara kadar zarar görmeden
dayanabildiğini belirtmişlerdir.
Sarıçam Rusya’nın iç bölgelerinde 250 mm yağış alan yerde bile
yayılış gösterebilmiştir (CREGG ve ZHANG 2001). Ülkemizde ise saf
sarıçam ormanlarının yayılış gösterdiği alanlarda yıllık ortalama yağış daima
400 mm’nin üzerindedir. Genellikle Sarıçam, yıllık ortalama yağışın 500
mm’nin üzerinde olduğu Karadeniz ardındaki depresyonların yüksek
kesimleri ile Kuzeydoğu Anadolu ve Kuzey Anadolu kıyı dağlarının güney
yamaçlarında yaygınlaşır. Buradan da sarıçamın yarıkurak/yarı nemli ve
nemli alanlara kadar yayılış gösterdiği anlaşılmaktadır. Optimum sarıçam
2
meşcereleri yağışın 600 mm’yi aştığı Anadolu’nun kuzey kesiminde görülür
(ATALAY ve EFE 2012).
Sarıçam’ın yetiştiği ortamlarda, yıllık yağışın 400-600 mm olduğu,
kurak devrenin temmuz ve ağustos’ta bulunduğu, kuraklığa dayanıklı olup
fazla yağış istemediği belirtilmekte ise de; Karadeniz makro iklim tipi’nde
628-1371 mm, İç Anadolu Step makro iklim tipi’nde 500-878 mm ve Doğu
Anadolu makro iklim tipi’nde ise 556-620 mm yıllık ortalama yağış
görüldüğü tespit edilmiştir. Bu değerlere göre, Batı Karadeniz yöresinde
yağışların mevsimsel değişmesine bağlı olarak az veya çok bir yaz kuraklığı
bulunmaktadır. Yıllık ortalama sıcaklığın çok düşük olmasına rağmen,
yağışların çoğunun yaz başına ve yaza isabet etmesi sebebiyle, Doğu
Anadolu’da yağışların yeterli düzeyde olduğu kabul edilmektedir. Zira bu
yörede vejetasyon süresinin sınırını, birinci derecede sıcaklık, diğer
yörelerde ise, yağış çizmektedir (ÇEPEL ve ark. 1977).
Türkiye’de sarıçam, nemli-ılıman denizel iklimle yarıkurak karasal
iklim arasındaki geçiş kuşağında yetişmekte olup saf ve karışık ormanlar
halinde görülür. Başka bir ifadeyle ülkemizde nemli ve yarı nemli
koşullardan yarıkurak iklim koşullarına kadar olan alanlarda yetişir.
Ülkemizde sarıçam’ın yetiştiği alanların karasal kesimlerinde ekstrem
sıcaklıklar, ortalama bir değer olarak -40 oC ile 40 oC arasında değişim
gösterir (ATALAY ve EFE 2012).
Sarıçamın kuzeydeki yayılışını sınırlayan birinci faktör düşük
sıcaklık, güneydeki yayılışını sınırlayan birinci faktör ise yüksek sıcaklık ile
yaz kuraklığı kombinasyonudur (CARLISLE ve BROWN 1968; CASTRO
ve ark. 2004: MENDOZA ve ark. 2009). MAGNANI ve arkadaşları (2009)
sarıçam’ın Avrupa’da yayılış gösterdiği alanlarda yaptıkları çalışmalarda
büyümenin % 50 oranında düşük sıcaklıklar ve % 37 oranında su stresi
nedeniyle azaldığını belirlemişlerdir.
Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2007 yılında
yayınlanan İklim Değişikliği Dördüncü Değerlendirme Raporu’nda somut
tespitlerle iklim değişikliği konusu netleştirilmiştir. İklim Değişikliği
Dördüncü Değerlendirme Raporu, şu an Dünya’nın karşı karşıya kaldığı bu
görülmemiş hızdaki ve küresel ölçekteki ısınmanın ve dolayısıyla ortaya
çıkan küresel iklim değişikliğinin büyük ölçüde insan kaynaklı olduğu
konusunda herhangi bir şüpheye yer bırakmamıştır. 2007 yılındaki dördüncü
raporda, IPCC’nin 2001 yılında yayınlanan “İklim Değişikliği Üçüncü
Değerlendirme Raporu”ndan bu yana aşırı hava olaylarının 21. yüzyılda
daha sık, daha yaygın ve/veya daha yoğun olarak arttığına dair daha
güvenilir bulgular ortaya konulmuştur. Son yıllarda artan aşırı hava
olaylarının can, mal, çevre, tabii ve doğal kaynaklar, iş ve hizmet sürekliliği
3
için oluşturduğu risklerin önümüzdeki yıllarda çok daha fazla olabileceği
konusunda büyük endişeler duyulmaktadır. Bu nedenle IPCC, 2012 yılında
kısa adı SREX olan “İklim Değişikliğine Uyumu Geliştirmek için Aşırı
Olayların Riskini ve Afetleri Yönetmek” adlı özel bir rapor yayınlamıştır
(IPCC 2012). Bu raporda aşırı hava olayları üzerine yapılan çalışmalar
genellikle 1950 yılından başlayan zaman serileri ve afet kayıtlarına dayalı
olarak yapılmakta ve özellikle aşırı hava olaylarında 1979 yılından sonra
görülen değişiklikler üzerinde durulmaktadır. Örneğin, şiddetli yağış
olaylarının pek çok bölgede sellere yol açarak arttığı, tropikal fırtınalarda
(neden oldukları can ve mal kayıplarında yıldan yıla farklılık göstermekle
birlikte) 1970’lerden bu yana önemli artışlar olduğuna dair bulguların
varlığına işaret edilmektedir (KADIOĞLU 2012).
Yeryüzünün ortalama sıcaklığı 1900 yılından bu yana 0,8 0C
artmıştır (HANSEN ve ark. 2006). İklim değişikliği senaryoları 2100 yılına
kadar; İrlanda ve İngiltere’de 2 ºC, Orta Avrupa’da 3 oC ve Akdeniz’de
4-5 oC’lik sıcaklık artışlarını öngörmektedir (CHRISTENSEN ve ark. 2007).
Türkiye için de durum Akdeniz’den pek farklı değildir. Son 50 yıllık yağış
ve sıcaklık analizleri kuraklık olaylarının şiddetinin ve sıklığının arttığını
göstermiştir (TÜRKEŞ ve ERLAT 2003). Meteoroloji Genel
Müdürlüğü’nün yapmış olduğu afet değerlendirmelerinde, Türkiye’deki
kuraklık afetinde son on yılda önemli bir artış olduğu (Şekil 1.2)
belirtilmiştir (KADIOĞLU 2012). Ülkemizdeki bitki örtüsü de bu
kuraklıktan olumsuz etkilenmektedir.
Şekil 1.2. Türkiye’de 1950-2010 yılları arasında afete neden olan
kuraklık olaylarının sayısı
Figure 1.2. Numbers of drought events caused disaster between 1950 and
2010.
4
ÖNDER ve ark. (2009) iklim değişikliğinin Türkiye’de kuraklık ve bitki
örtüsü üzerine etkisini belirlemek amacıyla yaptıkları çalışmalarında 2070’li
yıllarda, günümüze kıyasla ülkenin farklı bölgelerinde, 2,8–5,5 0C’lik bir
sıcaklık artışı olabileceğini tahmin etmektedirler. Sıcaklıktaki bu artış,
atmosferde daha yüksek bir buharlaştırma talebine yol acabilecektir
(ortalama olarak Akdeniz kıyı bölgelerinde % 18.4, Karadeniz kıyı şeridinde
% 22,2 ve tüm ülkede % 17,8). Böylece, Kuzey-Doğu bölgesi hariç tüm
Türkiye için kuraklıkta bir artış öngörülmektedir. Yağışın günümüzden
Akdeniz Bölgesi’nde % 29,6 daha az olacağı, Karadeniz kıyısı boyunca
yağışta % 22’ye ulaşan oranlarda bir artış olacağı öngörülmektedir. Bu
iklimle ilgili tahminden hareketle Karadeniz’deki karışık ormanlarda
yapraklı türlerin kuraklık nedeniyle yok olabileceği ve bu ormanların ibreli
ormanlar haline dönüşebileceği öngörüsünde bulunmuşlardır.
Genel olarak kuraklık “yeryüzündeki çeşitli sistemlerce kullanılan
doğal su varlığının, belli bir zaman sürecinde ve bölgesel ölçekte
ortalamanın altında gerçekleşmesi sonucu ortaya çıkan su açığıdır” şeklinde
tanımlanmaktadır (TÜRKEŞ 1990). Kuraklık farklı bilim dallarınca farklı
şekillerde tanımlanmakla birlikte, bugün başlıca dört farklı şekilde
tanımlanmaktadır. Bunlar: meteorolojik kuraklık, tarımsal kuraklık,
hidrolojik ve sosyo-ekonomik kuraklıktır. Bunlardan tarımsal kuraklık
tanımı, bitki ile uğraşan tarım ve ormancıları daha çok ilgilendirmektedir.
Toprakta bitkinin ihtiyacını karşılayacak miktarda su bulunmaması olarak
tanımlanan tarımsal kuraklık, fazla nem kaybı ve su kaynaklarında kıtlık
oluştuğu zaman meydana gelir. Kuraklık ve su stresi kelimeleri, yaygın
olarak birbirleriyle eş anlamlı kullanılmaktadır. Dünya üzerinde
kullanılabilir alanların % 28’lik kısmında kuraklık etkilidir (KRAMER ve
BOYER 1995). Türkiye’de kurak ve yarı kurak alan miktarı 51 milyon
hektardır. Yani, Türkiye’nin % 37,3’ünde yarı kurak iklim şartları hüküm
sürmektedir (KADIOĞLU 2012). Bu nedenle ülkenin ormancılığının büyük
oranda kurak mıntıka ormancılığı olduğu söylenebilir.
Küresel iklim değişikliği ve artan sıcaklıklar Dünya’nın hemen
hemen her yerinde gözlenmektedir. Buna bağlı olarak son on yılda
Avrupa’da pek çok kurak periyotlar meydana gelmiştir (REBETEZ ve ark.
2006). DELLA-MARTA ve ark. (2007) yaptıkları çalışmada; Batı
Avrupa’da meydana gelen sıcak hava dalgalarının, küresel ısınmanın bir
kanıtı olduğunu ve hatta bu sıcak hava dalgalarının 1950’lerin başından bu
yana devam etmiş olabileceğini belirtmişlerdir. Batı Avrupa’da da 2003
yılında meydana gelen şiddetli kuraklık, küresel ısınma kaynaklı oluşan
sıcak hava dalgalarının tahrip edici etkisi sonucunda meydana gelmiştir
(BREDA 2006; DELLA-MARTA 2007). BRIFFA ve ark. (2009)’nın yaptığı
5
çalışmada ise 1961 ve 1990 yılları arasındaki aylık sıcaklık ortalamaları
değerlendirilmiş, yazın meydana gelen kuraklık ve kuraklığa eğilimlerin en
büyük nedeni olarak sıcaklıklardaki artış gösterilmiştir. Sıcaklıktaki artış,
bitkilerde evapotranspirasyonu arttırmaktadır. Kurak periyoda gelindiğinde
yıllık yağışın azalmasıyla birlikte yüksek sıcaklık bitkilerde yaşamı
zorlaştırmaktadır (BENISTON ve ark. 2007; PLANTON ve ark. 2008).
Kurak dönemler, ağaçların büyümelerini yavaşlatmakta, ileri dönemlerde de
kurumalarına neden olmaktadır (BIGLER ve ark. 2006; REBETEZ ve
DOBERTIN 2004). İklim değişikliği, özellikle kuzey yarım kürede giderek
artan kuraklık olaylarına neden olmaktadır. Bunun sonucunda bölgesel
olarak ağaç ölümleri meydana gelmekte, ormanların depoladığı karbon
miktarını da azalmaktadır. Özellikle yarı kurak alanlarda ve Akdeniz
ikliminin görüldüğü yerlerde yapılan pek çok çalışma; uzun dönemde
vejetasyon kompozisyonunun değiştiğini, bitkilerin kuruduğunu ve alandan
tamamen kalktığını, çap artımında azalmalar olduğunu, ağaçlarda yaprak
dökülmesinin arttığını göstermektedir (ALLEN 2010; VAN MANTGEM
2009).
Son on yılda, Akdeniz havzası’nda ve Güney Avrupa’da meydana
gelen iklim olayları ve bunla ilgili olarak yapılan bir dizi araştırma
çalışmaları, daha önce görülmemiş sıcak hava dalgaları ve buna bağlı çok
önemli
kuraklık
etkilerinin
meydana
geldiğini
göstermiştir
(LUTERBACHER ve ark. 2004; BRIFFA ve ark. 2009). Yapılan
araştırmaların sonucu olarak; Sarıçam’da, Kuzey Avrupa’da çok belirgin
kuraklık kaynaklı ağaç ölümleri görülmese de, Güney Avrupa’da pek çok
şiddetli kuraklık olayları ve buna bağlı olarak da sarıçam türünde kurumalar
olduğu görülmüştür. İtalya’da 1980’li yıllarda Aosta vadisi’nde sarıçamlarda
kurumalar olduğu, kuraklığın tetikleyici faktör veya en azından ana
faktörlerden biri olduğu belirtilmiştir. İspanya’nın kuzeydoğusunda 19941998 yılları arasındaki kurak yıllarda % 20’ye varan ağaç ölümleri
görüldüğü bildirilmiştir (GIUGGIOLA ve ark. 2010). REBETEZ VE
DOBBERTIN (2004) İsviçre Valais’deki uzun dönemli gözlem alanlarında
Mart 1996 ve Haziran 2002 yılları arasında Sarıçam’da % 43 oranında
kuruma gözlemlemişlerdir. Türkiye’de de diğer ülkelerde olduğu gibi
Yozgat civarlarında kuraklık kaynaklı Sarıçam kurumaları tespit edilmiş,
sarıçamın kuruyarak uzaklaştığı alanlara kurağa daha fazla dayanıklılık
gösteren meşe ve ardıç’ların işgal ettiği belirlenmiştir. (SEMERCİ ve ark.
2006; ALLEN ve ark. 2010).
QUINTERO ve WIENS (2013) bugünkü hızlı küresel iklim
değişikliği koşullarına birçok canlının uyum sağlamasının mümkün
olmadığını belirtmişlerdir. Bu bilim adamlarına göre türlerin değişen iklim
6
koşullarına adapte olabilmesi için ortalama sıcaklık artışının bir milyon yılda
1 0C’yi geçmemesi gerektiğini ifade etmektedirler. Bilim adamları
önümüzdeki 100 yıllık periyodda iklimin, IPCC’nin tespitlerindeki hızda
değişmesi durumunda, birçok türün yok olacağını belirtmiştir.
Soğuk ve kurak iklimin etkili olduğu buzul döneminde
(Günümüzden 20 bin yıl önce başlayıp günümüzden 13 bin yıl öncesine
kadar devam eden süre) sarıçam’ın yayılış alanları güneye, Türkiye ve
İspanya’ya doğru genişlemiştir. Buzul döneminin ardından gelen,
günümüzdekine benzer iklim koşullarının hüküm sürmeye başladığı 10 bin
yıl önce yani Halosen döneminde ise tür Kuzeye ve yüksek alanlara
çekilmeye başlamıştır (ATALAY ve EFE 2012). Bu kuzeye çekilmenin hızı
yılda yaklaşık 400 m olmuştur (SAVOLAINEN 2011). 1935 ile 1995 yılları
arasında ise sarıçam ormanlarının Finlandiya’da 6 km yani yılda ortalama
100 m kuzeye göç ettiği belirlenmiştir (SAVOLAINEN ve ark. 2007). Fakat
bugünkü insan kaynaklı iklim değişikliğine sarıçamın ayak uydurabilmesi
için yılda 1000 m’den daha hızlı bir göç hızına sahip olması gerekmektedir
(MALCOLM ve ark. 2002). Sarıçamın gelecek 100 yıl içinde genetik
yapısında çok az bir değişim olacağı bu nedenle hızla değişen iklim
koşullarına uyumun zor olduğu, güneyde yayılış gösteren sarıçamların bu
periyodda azalacağı öngörülmektedir. (SAVOLAINEN ve ark. 2007). Hızlı
iklim değişikliği ve ağaçların hayat döngülerinin uzun olması nedeniyle
değişen iklim koşullarına adaptasyonu oldukça sınırlıdır. Modelleme
çalışmaları göstermiştir ki ibrelilerin, gelecek yüzyılda olması beklenen
iklim koşullarına adapte olabilmesi için yüzyıllık sürede 12 generasyon
yenilenmesine ihtiyaç olduğunu belirtmişlerdir (REHFELD ve ark. 2002).
Buradan hareketle gelecekte iklim değişikliğinin hızının azaltılması ya da
türün “insan destekli göç şeklinde” güney enlemlerden kuzey enlemlere
doğru taşınması gerekecektir. Aksi takdirde bu göç hızını yakalayamaz ise
güney populasyonlarının kuruması nedeniyle bu populasyonların sahip
olduğu gen havuzu kaybolabilir.
İklim bu hızla ve bu şekilde değişir ise orman ekosisteminin bu
günkü yapısı, dağılışı ve genetik çeşitliliği etkilenecektir. Daha sıcak bir
iklim, otlak alanlarının genişlemesine ormanların kuzeye doğru kaymasına
neden olacaktır. Boreal orman kuşağı daralacak ve yüksek rakımlarda bazı
türler kaybolacaktır. Birçok güney populasyonu veya düşük rakımlı
populasyonlar daralabilir veya yok olabilir. Lokal tohum kaynakları
kullanılarak doğal veya yapay gençleştirme yapma imkânı kalmayacak fakat
bu alanlara dışarıdan getirilen orijinler belki yaşayabileceklerdir
(MORGENSTERN 1996). Bu nedenle iklim değişikliğinin getirdiği yeni
çevresel koşullar altında doğal gençleştirme veya yapay gençleştirme
7
çalışmaları yaparken başarılı olabilmek için lokal tohum kaynaklarının
yerine, kurağa daha dayanıklı yeni orijinlerin kullanılması gerekebilir.
Kurağa dayanıklı orijinlerin seçilmesinde ise orijin denemeleri ve kontrollü
ortamda yapılan kurağa dayanıklılık denemeleri kıymetli bilgiler
sağlamaktadır.
8
2. LİTERATÜR ÖZETİ
Sarıçam dünya üzerinde geniş yayılışı olan çam türlerinden biridir.
Ülkemizde de 1.239.578 ha. alanı bulunmaktadır (ANONİM, 2006).
Kuzeyde; İskoçya, Norveç ve Finlandiya’nın kuzeyinde 70. enlem
derecelerine kadar olan yerlerde yayılırken, güneydeki yayılışı 370 N İspanya
ve 380 N Türkiye’dedir (BORATYNSKI, 1991). Türkiye’nin doğusunda
2700 metreye kadar çıkmaktadır (ELİÇİN, 1972). Karadeniz Bölgesi’nin
etkisinde olan yerlerde 700 m yüksekliğe kadar çıkabilirken, nisbeten kurak
bölgelere geçiş yerlerinde 1400 m.’den başlayarak orman sınırına kadar
yükselmektedir (GÖKMEN, 1970). Dünya üzerinde çok geniş bir yayılış
göstermesi çeşitli varyasyonların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
DJAVANSHIR ve REID (1975), FALLERI (1994) ve BOYDAK ve ark.
(2003), Sarıçam’da orijinler arasında su eksikliğine tepki bakımından
coğrafik varyasyonlar olduğunu ortaya koymuşlardır. TİLKİ (2005)’nin
Sarıçam tohumlarında polietilen glikolde (PEG) çimlendirme yöntemiyle
yaptığı kuraklık stresi çalışmasında, Türkiye’den 6 adet orijin kullanmış,
Akdağmadeni-Çulhalı ve Yahyalı (Kayseri)-Pınarbaşı orijinlerini kurağa
Akyazı-Dokurcun, Artvin-Merkez, Kütahya-S. Pınar, Kastamonu-Daday
orijinlerinden daha dayanıklı bulmuştur. Yapılan bir diğer çalışmada da
Kuzey’den (600 N Rusya) Güney’e (400 N Türkiye) Sarıçam orijinleri
örneklenmiş ve orijinler boy büyümesi bakımından karşılaştırıldığında
merkez ve kuzey orijinlerinin Türkiye ve Yugoslavya orijinlerinden daha
fazla boy büyümesi yaptığı ortaya konulmuştur (OLEKSYN ve ark., 1998).
Bunu da, kurak bölgelerdeki yoğun doğal seleksiyon nedeniyle Türkiye ve
Yugoslavya’daki populasyonların kendileşme çöküşüne bağlamışlardır.
Dünya üzerinde iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden biri
sıcaklık artışıdır. Bu sıcaklık artışı da evapotranspirasyonu arttırmaktadır.
2000–2100 yılları arasındaki dönemde küresel ısınmanın, özellikle Kuzey
enlemlerinde kışın yaklaşık 5 ile 6 0C, yazın ise 2 ile 4.5 0C derece sıcaklığı
arttıracağı öngörülmektedir (ANONİM, 2000; RAISANEN, 2000; BREDA
ve ark., 2006; ÇOLAK ve ROTHERHAM, 2006). Küresel ısınmanın
olumsuz etkilerinden biri olan ağaç kurumalarının Sarıçam’da da başladığı
literatürde belirtilmektedir. Örneğin, 1995 yılında İsviçre’de Avrupa
Alpleri’nde yayılan Sarıçam populasyonlarında meydana gelen toplu
ölümlerin de iklim değişikliğine bağlı olarak gelişen kuraklıktan
kaynaklandığı ortaya konulmuştur (REBETEZ ve DOBBERTIN, 2004).
Dünyadan 12 Sarıçam orijininin kullanılarak yapılan su stresi çalışmasında:
Ukrayna, Kazakistan ve Rusya’dan Sarıçam orijinleri kuraklık bakımından
karşılaştırılmış ve kuraklık koşulları altında yaşama başarısı bakımından
orijinler arasında bir varyasyon olduğunu belirlenmiştir. Kazakistan ve
9
Rusya’nın iç kesimlerinden gelen orijinlerin Avrupa kökenli olanlarına
kıyasla, kurağa daha dayanıklı olup daha yavaş büyüdüğünü ortaya
konulmuştur (CREGG ve ZHANG, 2001). Bu araştırma projesi ile benzer
yöntem kullanılarak Anadolu karaçamı’nın 11 adet orijininin kuraklığa
dayanıklılığının karşılaştırıldığı bir araştırma yapılmıştır. Anadolu
karaçamı’nda yapılan bu araştırma sonucunda, su stresi koşulları altında
yaşama yüzdesi ve boy artım yüzdesi bakımından orijinler arasında önemli
varyasyonlar olduğu belirlenmiştir. Orta ve şiddetli düzeydeki su stresi
koşullarında Mustafa Kemal Paşa, Tavşanlı, Yılanlı ve Afyon orijinlerinin,
çalışmada kullanılan diğer orijinlere kıyasla daha yüksek yaşama başarısı
gösterdikleri belirlenmiştir. (SEMERCİ ve ark., 2008).
İklim değişikliğiyle artan ortalama sıcaklık nedeniyle bazı ağaç
türlerinin yayılış alanını daha kuzeye doğru genişlediği buna karşın
güneydeki yayılış alanın ise daraldığı belirtilmektedir. Örneğin 1935 ile
1995 yılları arasında Pinus sylvestris L. ormanlarının Finlandiya’da 6 km
daha kuzeye genişlediği ifade edilmektedir. Sarıçam’ın gelecek 100 yıl
içinde genetik yapısında çok az bir değişim olacağı, güneyde yayılış gösteren
Sarıçam’ların bu periyotta azalacağı öngörülmektedir. Güneyden gelen polen
göçünün artacağı ve bunun da kuraklık stresine adaptasyonu arttıracağı
öngörülmektedir (SAVOLAINEN ve ark. 2007).
ANONİM, 2000. Land use, land use change and forestry. IPCC
special report. In: Watson, R. T., Noble, I. R., Bolin, B., Ravindranath, N.
H., Verardo, D. J., eds. Chambridge University Press. Cambridge, pp. 377.
ANONİM, 2006. Orman Varlığımız, Orman Genel Müdürlüğü
Yayınları, Ankara.
ANONİM, 2008. FAO Working Paper FBS/9E.
BREDA, N., HUC, R., GRANIER, A., DREYER, E., 2006.
Temperate forest trees and stands under severe drought: a review of
ecophysiological responses, adaptation processes and long-term
consequences
BORATYNSKI, A., 1991. Range of natural distribution. In:
Giertych, M., Matyas, C., eds. Genetics of Scots pine. Developments in plant
genetics and breeding. Elsevier, Amsterdam, pp. 19–30.
BOYDAK, M., DİRİK, H., TİLKİ, F., ÇALIKOĞLU, M., 2003.
Effect of water stres on germination in six provenances of Pinus brutia seeds
from different bioclimatic zones in Turkey. Turk. J. Agric. For. 27: 91–97.
CREGG, B.M., ZHANG, J. W., 2001. Physiology and morphology
of Pinus sylvestris seedlings from diverse sources under cyclic drought stres.
Forest Ecology and Management, 154: 131–139.
10
ÇOLAK, A. H., ROTHERHAM, I. D., 2006. A review of the
forest vegetation of Turkey: Its status past and present and its future
conservation. Biology and Environment vol 106B, No: 3, 343–354.
DJAVANSHIR, K., REID, C. C. P., 1975. Effects of moisture stres
on germination and radicle development of Pinus elderica Medw. And Pinus
ponderosa. Can. J. For. Res. 5: 80–83.
ELİÇİN, G., 1972. Türkiye Sarıçam’larında (Pinus sylvestris L.)
morfogenetik araştırmalar. I.U. Orm. Fak. İstanbul, Yayın no: 1662/80.
FALLERI, E., 1994. Effect of water stresson germination in six
provenances of Pinus pinaster Ait. Seed Sci. Technol. 22: 591–599.
FLINT, H. L., BOYCE, B. K., BEATTIE, D. J. 1967. Index of
Injury- a Useful Expression of Freezing Injury to Plant Tissues as
Determined by The Electrolytic Method, Canadian J. Plant Sci., 47, 229–
230.
GLERUM, C. 1985. Frost Hardiness of Coniferous Seedlings:
Principles and Applications, Proceedings: Evaluating Seedling Quality:
Principles, Procedures and Predictive Abilities of Major Tests. Duryea, M.
L. (eds.), Oregon State University, ISBN 0–87437–000–0, Corvallis.
GÖKMEN, H., 1970. Açıktohumlular (Gymnospermae).Alkan
Matbaası, s. 265.
KACAR, B., 1972. Bitki ve Toprağın Kimyasal Analizleri: II, Bitki
Analizleri,Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları, Z. F. Yayın
No:453, Uygulama Kılavuzu: 155, Ankara, s. 646.
MOORE, B.A., ALLARD, G.B., 2008. Forest Health Biosecurity
Working Papers. Climate change impacts on forest health.
OLEKSYN, J., TJOELKER, M.G., REICH, P. B., 1998.
Adaptation to Changing Environment in Scots pine populations across a
Latitudinal Gradient. Silva Fennica 32(2).
ÖNDER, D., AYDIN, M., BERBEROĞLU, S., ÖNDER, S.,
YANO, T., 2009. The use of aridity index to assess implications of climatic
change for land cover in Turkey. Turk. J. Agric. For. 33: 305–314.
PRZYBYLSKI, T., GIERTYCH, M., BIALOBOK, S., 1976.
Genetics of Scots pine (Pinus sylvestris L.) Ann. Forestales 7/3, pp. 105.
RAISANEN, J., 2000. CO2- induced climate change in northern
europe: comparison of 12 CMIP2 experiments. Reports meteorology and
climatology no:87. Swedish Instıtue of
Meteorology and Hydrology, pp.59.
REBETEZ, M., DOBBERTIN, M., 2004. Climate change may
already threaten Scots pine stands in the Swiss Alps. Theor. Appl. Climatol.
DOI 10.1007/s00704–004–0058–3.
11
SAVOLAINEN, O., BOKMA, F., KNURR, T., WACHOWIAK,
W., KARKKAMEN, K., PHYAJARVI, T., 2007. Climate change and
forest genetic diversity: Implication for sustainable forest management in
europe. Koskela, J:, Buck, A., Teissierdu, C. E.. Biodiversity International,
Rome, Italy, 2007, 19–30.
SEMERCİ, H., ÖZTÜRK, H., SEMERCİ, A. İZBIRAK, A.,
EKMEKÇİ, Y., 2008. Değişik Islah Zonlarından Örneklenen Anadolu
Karaçamı (Pinus nigra Arnold. subsp. nigra var. caramanica) Orijinlerinin
Dona ve Kuraklığa Dayanıklılıklarının Belirlenmesi. Orman Ağaçları ve
Tohumları Islah Araştırma Müdürlüğü Teknik Bülteni No: 21, Ankara, s. 64.
STRASSER, B. J., STRASSER, R. J., 1995. Measuring fast
fluorescence transients to address environmental questions: The JIP test. In:
Mathis P (ed) Photosynthesis: from Light to Biosphere. Kluwer Academic,
Dordrecht pp 977–980.
STRASSER, R. J., SRIVASTAVA, A., TSIMILLI–MICHAEL,
M., 2000. The fluorescence transient as a tool to characterize and screen
photosynthetic samples. In: Yunus M, Pathre U and Mohanty P (eds)
Probing Photosynthesis: Mechanism, Regulation and Adaptation. Taylor and
Francis, London pp 443–480.
STRASSER, R. J., TSIMILLI–MICHAEL, M., SRIVASTAVA,
A., 2004. Analysis of the chlorophyll a fluorescence transient. In:
Papageorgiou G and Govindjee (eds) Chlorophyll a Fluorescence–a
Signature of Photosynthesis. Kluwer Academic Publishers, the Netherlands
pp 321–362.
TİLKİ, F., 2005. Seed germination and radicle development in six
provenance of Pinus sylvestris L. Under water stres. Israel J. of Plant Sci.
Vol 53: 29–33.
TOTH, S. Z., SCHANSKER, G., KISSIMON, J., KOVACS, L.,
GARAB, G., STRASSER, R. J., 2005. Biophysical studies of photosystem
II-related recovery processes after a heat pulse in barley seedlings (Hordeum
vulgare L.). J. Plant Physiol., 162, 181–194.
ÜRGENÇ, S., 1986. Ağaçlandırma Tekniği, İ. Ü. Orman Fak.
Yayın No: 375, İstanbul, s. 526.
VILALTA, J. M., PINOL, J., 2002. Drought-induced mortality and
hydraulic architecture in pine populations of the NE Iberian Peninsula.
Forest Ecology and management 161: 247–256.
LICHTENTHALER, H. K., 1987. Chlorophylls and carotenoids:
pigments of photosynthetic biomembranes. Methods Enzymology, 148, 350–
382.
12
3.MATERYAL VE YÖNTEM
3. 1. Materyal
Çalışmada sarıçamın doğal yayılış alanındaki çeşitli ülkeler ve
Türkiye’den örneklenen 15 sarıçam (Pinus sylvestris L.) orijini
kullanılmıştır. Bu orijinlerin ülkeleri coğrafi koordinatları ve yükseltileri
Çizelge 2.1.’de, haritadaki dağılımları ise Şekil 2.1.’de verilmiştir.
Çizelge 3.1. Orijinlerin fizyografik bilgileri
Table 3.1. Some physiographic attributes of provenances
Orj.
No.
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
Ülkesi
Orijin Adı
Enlem
Boylam
İngiltere
Almanya
Almanya
Romanya
Fransa
Türkiye
Türkiye
Türkiye
Türkiye
İspanya
Türkiye
Türkiye
Türkiye
İspanya
Türkiye
psySTN4-01SI
Waldsieversdorf
Eich-Bergen
Brasov
PSY-Ventoux
Vezirköprü-Kunduz
Ilgaz-Yenice
Koyulhisar-Sisorta
Sarıkamış-Sarıkamış
Montes universales
Çatacık-Değirmendere
Kayseri -Pınarbaşı
Akdağmadeni-Çulhalı
Sierra penibeticas-nevada
Çamlıdere-Benliyayla
57 12 N
52 32 N
50 31 N
46 01 N
44 10 N
41 09 N
41 01 N
40 23 N
40 18 N
40 05 N
39 58 N
38 43 N
39 30 N
37 00 N
40 31 N
3 37 W
14 03 E
12 27 E
25 14 E
05 13 E
35 01 E
33 49 E
37 56 E
42 37 E
1 25 W
31 07 E
36 13 E
35 52 E
3 30 W
32 08 E
13
Rakım
(m)
360
75
650
550
1121
1200
1500
1950
2350
1342
1550
1840
1750
1700
1550
4
14
6
5
7
8
13
0
17
0
Şekil 3.1. Kullanılan orijinlerin haritadaki dağılımı
Figure 3.1. The distribution of provenances on the map
9 11 12
10
16
14 18 15
0 0
Denemelerde kullanılan Türkiye orijinli tohumlar Ağaçlandırma
Genel Müdürlüğü stoklarından, yabancı ülkelere ait tohumlar ise yayılış
gösterdikleri ülkelerden orijin belgeleri ile birlikte temin edilmiştir.
Tohumlar 2009 yılının Mayıs ayında, Kızılcahamam Orman
Fidanlığı’nda klasik tüplere ekilmiştir. Başlangıçta her bir tüpe 3 adet tohum
ekilmiştir. Tohumlar çimlendikten sonra her bir tüpte sadece tek bir fidan
kalacak şekilde, diğerleri kesilerek tekleme işlemi yapılmıştır.
3. 2. Yöntem
3.2.1.
Deneme Deseninin Oluşturulması
Kızılcahamam Orman Fidanlığı’nda yetiştirilen 2+0 yaşlı fidanlar
Nisan 2011’de İç Anadolu Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü sera bahçesine
getirilmiştir. Burada su stresinin uygulanacağı beton zemin üzerine, deneme
desenine uygun olarak vejetasyon başlamadan önce yerleştirilmiştir. Tüplü
2+0 yaşındaki sarıçam fidanları Rastlantı Parsellerinde Faktöriyel Deneme
Deseni’nde sera bahçesine sıralanmıştır (Şekil 2.2). Her iki işlem grubunda
(kontrol ve yüksek su stresi) toplam 2440 adet fidan ile deneme kurulmuştur.
Şekil 3. 2. Denemenin dizaynı
Figure 3. 2. Experimental design
15
3.2.2.
Fidanlara Su Stresi Uygulanması
Çalışmada fidanların bir kısmı 3-5 günde bir sulanarak fidanlardaki
sabaha karşı ölçülen su stresinin 4 bar civarında (düşük su stresi) olması,
ikinci gurup fidanlarda ise 10-12 günde bir yapılan sulamalarla fidanların su
stresinin 12 bar civarında (yüksek su stresi) olması sağlanmıştır. Uygulanan
sulama rejimleri sırasında fidanlarda oluşan su stresi düzeyini belirlemek
için 15 günlük aralarla basınç odası cihazı kullanılarak sabaha karşı bitki su
gerilimi ölçümleri yapılmıştır. Fidanlara su stresi uygulaması mayıs ayından
ağustos ayına kadar 4 ay süre ile devam etmiştir.
3.2.3.
Su Stresinin Orijinlerin Morfolojik Özelliklerine Etkisi
Bir vejetasyon süresince uygulanan sulama rejimi ardından kontrol
(düşük su stresi) ve yüksek su stresi gruplarındaki fidanlarda fidan boyu
(cm) ve kök boğazı çapı (mm) ölçümleri yapılmış aynı zamanda kuruyan
fidanlar sayılmıştır. Kuruyan fidanların sayısından yaşama yüzdesi
belirlenmiştir.
3.2.4.
Su Stresinin Orijinlerin Fizyolojik Özelliklerine Etkisi
Uygulanan su stresinin kullanılan orijinlerin fizyolojik özelliklerine
etkisini belirlemek üzere: Klorofil a fluoresans, klorofil a ve b, klorofil a+b
ile toplam karotenoid miktarı ve bitki besin elementi içeriği parametreleri
ölçülmüştür.
Bitkilerde kuraklığın etkilediği en önemli mekanizmalardan biri de
fotosentezdir. Kurak şartlarda fotosentetik etkinliği devam ettirebilme
kabiliyeti bitkilerin kuraklığa dayanmasında önemli etkenlerden birisidir.
Bitkiler kuraklıkta transpirasyonla su kaybını önlemek için stomalarını hızla
kapatarak, yaprağa giren CO2’i sınırlandırmaktadır (CHAVES 1991;
CORNIC 2000). Bununla birlikte, kurak şartlarda fotosentez hızının
azalması bazı biyokimyasal olaylarla gerçekleştiği birçok araştırmacı
tarafından ortaya konulmuştur (LAUER ve BOYER 1992). Özellikle
PSII’nin PSI’den su noksanlığına karşı daha hassas olduğu bildirilmektedir.
Canlı yapraklarda, klorofil a fluoresansı, PSII’nin fotokimyasal aktivitesini
ölçmek için kullanılan kolay ve güvenilir bir yöntemdir (RIZZA ve ark.
2001; CORREIA ve ark. 2005). Bitki canlılığı performans indeks, PIabs, ile
karakterize edilebilmektedir (STRASSER ve ark. 2000, STRASSER ve ark.
1999; TSIMILLI-MICHAEL ve ark. 2000). PIabs, hem PSI hem de PSII’nin
işlevselliklerini ifade eder ve stres koşulları altında bitki performansının o
andaki durumu hakkında nicel bilgi verir (STRASSER ve ark. 2004). Bu
amaçla bu proje kapsamında, su stresinin ülkemizde ve dünyada doğal
16
yayılış gösteren Sarıçam’ın 15 orijinine etkileri fotosentetik parametreler
kullanılarak da incelenmiştir.
Klorofil a fluoresans ölçümleri, Taşınabilir Fluorometre Cihazı
(HandyPEA, Hansatech Ltd.) kullanılarak ağustos ayı başında yapılmıştır.
Sarıçam fidanlarının kontrol ve yüksek su stresi gruplarına ait fidanların
yaprakları 30 dakika karanlığa adapte edildikten sonra ölçümler yapılmıştır.
Ölçümler, 3 adet düzenli ışık yayan diodun ürettiği bir saniyelik tek güçlü
ışık pulsu (3000 µmol m-2 s-1, tüm Fotosistem II (PS II) reaksiyon
merkezlerinin kapanması için yeterli olan eksitasyon şiddeti) ile yaprak
alanında gerçekleştirilmiştir. Performans indeksi (PI) gibi bitkilerin durumu
ile canlılığı hakkında yararlı ve kantitatif bilgi veren birçok fluoresans
parametresi STRASSER ve ark. (2000, 2004)’e göre hesaplanmıştır. Klorofil
fluoresans ölçümlerinde stres koşulları altındaki bitkilerde fotosentetik
aktivitenin belirlenmesinde kullanılan diğer bir ölçütde Fv/FM’dir. Fv/FM,
Fotosistem II de absorblanan ışığın maksimum verimidir ve normal koşullar
altındaki bir bitkide 0,832 ± 0,004 olarak ölçülür. Bu değer stres
koşullarında azalmakta ve tamamen kurumuş bitkide sıfır olmaktadır
(MOHAMMED ve ark. 1995; REIGOSA ve WEISS 2001).
Klorofil bitkilerde önemli rol oynayan yeşil bir moleküldür. Bu
moleküller güneş ışığını emer, bu enerjiyi su ve karbondioksitten
karbonhidrat sentezlemek için kullanırlar. Bitkilerde fotosentezde ışık
yakalayıcı olarak çalışan ve en fazla bilinen pigmentler klorofil a ve klorofil
b’dir. Kuraklık bitkilerde fotosentez ve klorofil içeriğini etkileyen
faktörlerden biridir. Genel olarak kuraklık koşullarında klorofil miktarı,
sentezlenememekten veya parçalanmasından dolayı azalmaktadır.
Karotenoidler ise kuraklığın olumsuz etkilerine bitkinin karşı
koyabilmesinde önemli rol oynarlar. Klorofil a ve b, klorofil a+b ile toplam
karotenoid miktarı (g.ta-1) LICHTENTHALER (1987)’a göre belirlenmiştir.
Buna göre kontrol ve yüksek su stresi gruplarından alınan yapraklar küçük
parçalara ayrılmış ardından havanda ezilmiş ve asetonda bekletilmiştir. Daha
sonra santirfüj edilen örneklerin spektrofotometrede her parametre için farklı
dalga boylarında okumaları yapılmıştır. Bu yapılan okumalar formüllere
konularak klorofil a ve b, klorofil a+b ile toplam karotenoid miktarları
hesaplanmıştır.
Bir vejetasyon dönemi yapılan yüksek su stresi uygulamasından
sonra alınan ibre örneklerinde; N, P, K+, Ca++, Mg++, Na+, Fe++, Mn++, Zn++,
Cu++ elementlerinin analizi yapılmıştır. Azot (N) Kjeldahl metoduna göre
Kjeltec Auto 1030 Analyzer cihazında; nitrik-perklorik asit ile yaş yakılan
ibre örneklerinde fosfor (P) vanadamolibdofosforik sarı renk metoduyla,
SHIMADZU UV-1800 spectrophotometer cihazında; sodyum (Na+) ve
17
potasyum (K+) içerikleri, Jenway PFP 7 flame photometer cihazında;
kalsiyum (Ca++), magnezyun (Mg++), demir (Fe++), bakır (Cu++), çinko (Zn++)
ve mangan (Mn++) içerikleri ise SHIMADZU AA-6601 F atomic absorption
spectrometer cihazında ölçülmüştür (KACAR, 1972).
3.2.5.
Elde Edilen Verileri Değerlendirme Yöntemi
Tüm ölçülen parametreler iki yönlü varyans analizi ile (two-way
ANOVA) analiz edilmiştir. Verilerin normal dağılıma uygunluğu
Kolmogorov-Simirnov testiyle ve varyansların homojenliği ise Levene testi
ile kontrol edilmiştir. Varyans analizi sonucunda farklı ortalamaların
belirlenmesi için % 5 önem düzeyinde Tukey çoklu karşılaştırma testi
kullanılmıştır. Varyans analizleri Minitab 16, Tukey testleri ise MSTAT
paket programları kullanılarak yapılmıştır. Yaşama yüzdesi verileri varyans
analizinin
önşartlarını
yerine
getirmek
amacıyla
Arcsinüs√P
transformasyonuna tabi tutulmuştur. Analizler transforme veriler üzerinde
yapılmış, sonuçları ise orijinal gözlemler üzerinden verilmiştir.
18
4. BULGULAR ve TARTIŞMA
4.1. Su Stresi ve Orijinin Fidanların Morfolojik Özelliklerine
Etkisi
4.1.1. Yaşama Yüzdesine Etkisi
Ağaç türleri yayılış alanlarında karşılaştıkları farklı toprak ve
yetişme ortamlarının etkisi ile farklı morfolojik, fizyolojik ve genetik
özelliklere sahip populasyonlar oluşmaktadır. IŞIK (1986) populasyonlar
arasındaki genetik çesitliliğin, yetişme ortamı koşullarının getirdigi
seleksiyon basıncından kaynaklandığını ifade etmektedir. Çünkü denizden
uzaklık ve yükseklik arttıkça, sıcaklık ve büyüme süresi azalmaktadır. Erken
ve geç donlar yüksek zonlarda, kuraklık ise alçak zonlarda ortama uyum
sağlayamayan genotipleri elimine etmekte ve yetişme ortamında sadece
büyüme süresi kısa, gelişme döneminde görülen donlara veya alçak zonda
kuraklığa dayanıklı genotipler kalmaktadır. Sarıçam türünde de tür içi
populasyonlar arasında morfolojik, genetik ve fizyolojik farklılıklar
belirgindir. PERKS ve MCKAY (1997), İsveç ve İngiltere’den toplanan 6
adet sarıçam orijini arasındaki morfolojik ve fizyolojik farkları ortaya
koymak üzere yaptıkları çalışmanın sonucunda; orijinler arasında belirgin
morfolojik farklar olduğunu ve İsveç orijinli fidanların İngiltere orijininden
dona daha dayanıklı olduğunu belirlemişlerdir. Ülkemizde yapılan
çalışmalarda da sarıçamın tür içi populasyonlar bakımından morfolojik
farklar gösterdiği belirlenmiştir (AYAN ve ark. 2005; TURNA ve ark. 2009;
SEVİK ve ark. 2010). Ağaç türlerinin populasyonları arasındaki morfolojik
ve fizyolojik farklılıklar, bu populasyonların çevresel koşullara verdikleri
cevapların, dolayısıyla da yaşama ve büyüme başarılarının farklı olmasına
neden olmaktadır. Bu nedenle farklı çevre koşullarına uygun orijinlerin
bulunması için orijin denemeleri ile sera ve laboratuvar çalışmaları
yapılmaktadır.
İşlem gruplarından kontrolde (sık sulanan veya düşük su stresi
uygulanan) yaşama yüzdesi ortalama % 98,7 iken, yüksek su stresi
uygulanan grupta yaşama yüzdesi ortalama % 48,9 olmuştur. Kontrol
grubundaki orijinler arasında yaşama yüzdesi bakımından sayısal olarak fark
görünse bile yapılan Tukey testi sonucunda orijinler arasında istatistiki
anlamda bir fark olmadığı belirlenmiştir. Yani orijinlerin, su eksikliği
çekmeyecek şekilde sulanmaları durumunda, yaşama başarıları arasında fark
bulunamamıştır. Kontrol grubundaki fidanların neredeyse tümünün yaşaması
buna karşın yüksek su stresi koşullarında ise fidanların yaklaşık yarısının
19
kurumuş olması, sarıçam türünde kuraklığın kurumalarda çok önemli bir
neden olduğunu göstermektedir. Nitekim İspanya’da görülen yoğun sarıçam
kurumalarına şiddetli kuraklığın neden olduğu, İsviçre’de de kuraklığın
sarıçam kurumalarındaki ana faktör olduğu belirlenmiştir (BOGINO ve ark.
2009). Türkiye’de de Yozgat yöresinde sarıçamlarda görülen kurumaların,
yörede birkaç yıl arka arkaya yaşanan kuraklıktan kaynaklandığını
belirtmişlerdir (ÇELİK ve ark. 2002).
Bu çalışmada yaşama yüzdesi için yapılan varyans analizi
sonucunda orijin ve işlem etkileşiminin önemli olduğu (p<0.05)
bulunmuştur. Kontrol (düşük su stresi uygulaması) grubunda 4-İngiltere, 6Almanya (Eich-Bergen) ve 9-Vezirköprü-Kunduz orijinleri sırasıyla % 84,0,
98,0 ve 98,8 yaşama başarısı gösterirken diğer tüm orijinler % 100 yaşama
başarısı göstermişlerdir. Fakat orijinler arası fark önemsiz bulunmuştur.
Yüksek su stresi uygulanan gruptaki orijinlerin yaşama başarısı en
az % 12 ve en fazla % 69,7 olmuştur. Yüksek su stresi uygulanan grup için
yapılan Tukey testi sonucunda oluşan homojen gruplar, orijinlerin yaşama
yüzdeleri ve standart sapmaları Şekil 3.1’de verilmiştir. Buna göre kuraklık
koşullarında gösterdikleri % 69,7 ve % 67,9’luk yüksek yaşama yüzdeleri ile
12-Sarıkamış ve 15-Kayseri-Pınarbaşı orijinleri istatistiksel olarak aynı
homojen grupta olup bu iki orijin kurağa en dayanıklı orijinler olarak
belirlenmiştir. Buna karşın 4-İngiltere orijini ise % 12’lik yaşama başarısıyla
kurağa en dayanıksız orijin olmuştur (Şekil 3.1).
20
Şekil 4.1. Yüksek su stresi uygulanan işlemde orijinlerin yaşama
başarısı
Figure 4.1. Survival rate of provanances in heigh water stress treatment
Çalışmamızda orijinler arasında, yüksek su stresi koşullarında,
yaşama bakımından farklar bulunması beklenen bir sonuçtur. Sarıçam ile
ilgili yapılan orijin denemelerinde arazide tutma ve büyüme başarısı
bakımından orijinler arasında farklar olduğu önceki birçok yayında da
belirlenmiştir. ALIA ve ark. (2001) İspanya’da 16 adet İspanyol ve 6 adet
Alman orijini kullanarak kurulmuş olan orijin denemelerinin 5. yıl
sonundaki boy, çap, sürgün sayısı ve 4. yıl sonundaki yaşama yüzdesini
değerlendirmişlerdir. Değerlendirme sonunda orijinler arasında yaşama
yüzdesi ve boy bakımından fark bulunurken, yan sürgün ve çap bakımından
fark bulunamamıştır. GÖKDEMİR ve ark. (2012) Türkiye’deki sarıçam
orijin denemeleri’nin 20. yıl sonuçlarını değerlendirdikleri çalışmalarında,
11 deneme alanından Yazıçay, Eflani, Kökez, Eskipazar, Sarıalan ve
21
Meryemana deneme alanlarında orijinler arasında yaşama yüzdesi
bakımından anlamlı fark bulunurken, geri kalan 5 deneme sahasında anlamlı
fark bulunamamıştır. Bu iki çalışmada da orijinler arasında yaşama yüzdesi
bakımından fark bulunmuş olması, yapılan bu çalışmada yüksek su stresi
uygulanan gruptaki orijinler arasında yaşama yüzdesi bakımından fark
olması ile uyuşmaktadır.
Yapılan bu çalışmada yüksek su stresi uygulanması ile 12-Sarıkamış
ve 15-Kayseri-Pınarbaşı orijinlerinin diğer orijinlerden kurağa daha
dayanıklı bulunmuş olması, TİLKİ (2005) ve GÖKDEMİR ve ark. (2012)
tarafından yapılan önceki iki çalışma ile paralellik göstermektedir. TİLKİ
(2005), PEG kullanarak oluşturduğu farklı su stresi düzeylerinde 6 adet
sarıçam orijinini çimlendirerek yaptığı çalışma sonucunda Kayseri-Pınarbaşı
orijinli tohumların su stresinde diğerlerine kıyasla daha yüksek çimlenme
oranı gösterdiği dolayısıyla da bu orijinin kurağa daha dayanıklı olduğunu
tespit etmiştir. Türkiye’deki orijin denemeleri’nin 20. yıl ara sonuçlarında İç
Anadolu’ya geçiş bölgesi olan Yazıçay’daki deneme alanında en yüksek
yaşama başarısını Sarıkamış (% 81) orijininin gösterdiği belirlenmiştir
(GÖKDEMİR ve ark. 2012). İç Anadolu’ya geçiş zonunda arazide kurulan
,rijin denemesi sonucunda ve saksı denemeleriyle 2 yaşındaki fidanlara
yüksek su stresi uygulayarak yapılan bu çalışmanın sonuçlarında, Sarıkamış
orijininin en yüksek yaşama başarısını göstermiş olması bu orijinin kurağa
dayanıklılık bakımından umut vaad eden bir orijin olduğunu göstermektedir.
Zira İç Anadolu’ya geçiş zonunda bitkinin yaşamasını ve gelişmesini
etkileyen en önemli faktör su stresidir.
Orijinlerin yüksek su stresi altında gösterdikleri yaşama başarısı ile
geldikleri yerlerin enlemeleri arasındaki ilişkiyi araştırmak üzere yapılan
korelasyon analizi sonucunda orijinin geldiği enlem ile orijinin yaşama
başarısı arasında kuvvetli negatif (r = - 0,92) ilişki bulunmuştur (Şekil 3.2).
22
Şekil 4.2. Yüksek su stresi uygulanan işlemde yaşama yüzdesi ve enlem
için regresyon
Figure 4.2. Regression of survival on latitude of provenances in high water
stress treatment.
4.1.2. Büyümeye Etkisi
Bu çalışmada fidan boyu ve kök boğazı çapı için yapılan varyans
analizi sonucunda orijin ve işlem etkileşiminin önemli olduğu (p<0,01)
bulunmuştur. Yüksek su stresi uygulanan grupta orijinlerin fidan boy
ortalamaları 29,79 cm ile 42,39 cm arasındadır. Yapılan Tukey testi sonucu
oluşan homojen gruplar Şekil 3.3’deki grafikte verilmiştir. Buna göre 16Akdağmadeni-Çulhalı en uzun boylu orijin olurken, 4-İngiltere orijinli
fidanlar ise en kısa fidanlar olmuşlardır. Türkiye’ye ait orijinlerden ise 15Kayseri-Pınarbaşı orijininin en kısa boylu orijin olduğu görülmüştür. 15Kayseri-Pınarbaşı orijininin yüksek su stresi koşullarında yaşama başarısı
bakımından en başarılı orijin olması ancak büyüme bakımından yavaş
büyüyen orijin olması bu orjinin kuraklığa dayanıklılığında bir adaptasyon
başarısı olarak değerlendirilebilinir. Kurağa dayanıklı orijinlerin genelde
yavaş büyüyen orijinler olduğu genel bilgisine uygundur.
23
Şekil 4.3. Yüksek su stresi uygulanan işlemde orijinlerin fidan boyları
Figure 4.3. Seedling height of provanances in heigh water stress treatment
Kontrol grubunda orijinlerin ortalama kök boğazı çapları 4.56 mm
ile 8.26 mm arasındadır. Kontrol grubu için yapılan Tukey testi sonuçları
burada verilmemiş olup orijinler arasında çap bakımından farklar olduğu
bilgisi verilerek yetinilmiştir. Yüksek su stresi uygulanan grupta orijinlerin
ortalama kök boğazı çapları 4.85 mm ile 6.82 mm arasındadır. Bir
vejetasyon dönemi sonunda yüksek su stresi uygulanan grupta fidanların kök
boğazı çapları için yapılan Tukey testi sonucu oluşan homojen gruplar şekil
3.4’de verilmiştir. Kök boğazı çapı bakımından 9-Vezirköprü-Kunduz orijini
en kalın çaplı olurken 4-İngiltere ve 12-Sarıkamış orijinleri en ince çaplı
orijinler olmuştur. 4-İngiltere orijini hernekadar en kısa ve en ince çaplı
orijin olmuş olsa da yüksek su stresi koşullarında yaşama yüzdesi
bakımından kötü bir başarı göstermiştir. Bu nedenle 4-İngiltere orijini hariç
tutulursa 12-Sarıkamış orijininin şiddetli kuraklık (yüksek su stresi)
koşullarında yavaş büyüdüğü ancak iyi bir yaşama yüzdesi gösterdiğinden
24
dolayı kurağa dayanıklı orijinlerin genelde yavaş büyüdüğü bu çalışma
sonucu ile ortaya konulmuştur.
Şekil 4.4. Yüksek su stresi uygulanan işlemde orijinlerin ortalama kök
boğazı çapları
Figure 4.4. Seedling root collar diameter of provanances in heigh water
stress treatment
4.2. Su Stresi ve Orijinin Fidanların Fizyolojik Özelliklerine
Etkisi
4.2.1. Bitki Besin Maddesi Miktarına Etkisi
Çalışmamızda sarıçamın 3 yaşındaki ibrlerinde ölçülen bitki besin
maddesi miktarlarının, su stresi ve orijin ayırımı yapılmaksızın, aritmetik
ortalamaları (X), minimun ve maksimumları Çizelge 3.1’ de verilmiştir.
Yine bu çizelgede BERGMANN (1992)’ın iki yaşındaki sarıçam ibrelerinde
25
yeterli olarak belirttiği aralıklar ile GÜNER (2006)’in sarıçamda 3 yaşlı
ibrelerde ölçmüş olduğu miktar aralıkları da verilmiştir.
Çizelge 4.1. Ölçülen bitki besin maddesi miktarları (Min: minumum,
Max: maksimum, X: ortalama) ile Bergmann ve Güner’in
çalışmalarındaki miktarlar
Table 4.1. The measured amount of plant nutrients (Min: minumum, Max:
maximum, X: average) with amount of Bergmann and Güner studies.
Besin
Maddeleri
N (%)
P (ppm)
K (ppm)
Ca (ppm)
Mg (ppm)
Na (ppm)
Fe (ppm)
Mn (ppm)
Zn (ppm)
Cu (ppm)
Min.
0,95
940,00
5440,00
3130,00
1000,00
212,00
58,00
43,00
27,50
4,50
Max.
2,03
3635,00
10500,00
7915,00
1520,00
432,00
480,00
222,00
66,00
31,50
X
1,41
1497,61
7761,72
5091,39
1260,50
284,34
105,87
110,07
38,33
9,47
Bergmann
(1992)
1,40-1,70
1400-3000
4000-8000
2500-6000
1000-2000
50-500
20-70
4-10
Güner
(2006)
0,83-1,03
783-1200
3800-4900
300-5900
1000-1400
60-137
201-259
440-708
56-74
0,5-1,8
Bu çalışmada ölçülen besin maddesi miktarlarının aritmetik
ortalamaları BERGMAN (1992)’ın çalışmasında belirtilen yeterli olarak
nitelen aralıkta yer almaktadır (Çizelge 3.1). GÜNER (2006)’in çalışması ile
kıyaslandığında ise çalışmamızda ölçülen azot (N), fosfor (P), potasyum (K),
kalsiyum (Ca), sodyum (Na) elementlerinin daha fazla, demir (Fe) ve
mangan (Mn) elementlerinin ise daha az oldukları görülmektedir. Bu
durumun, araştırmalara konu fidanların/ağaçların gelişim çağı arasındaki
farklılıktan kaynaklandığı düşünülmektedir. Çünkü orman ağaçlarının farklı
gelişim çağlarındaki beslenme düzeylerinin farklı olduğu bilinmektedir.
İşlem ve orijin faktörlerinin 3 yaşındaki sarıçam ibrelerindeki besin
maddesi miktarına etkisini belirlemek üzere yapılan varyans analizinin
sonuçlarının özetleri çizelge 3.2.’de verilmiştir.
İşlemin 3 yaşlı ibrelerdeki kalsiyum (Ca), magnezyum (Mg),
mangan (Mn) ve bakır (Cu) elementi miktarlarına istatistiksel olarak anlamlı
etkisinin olduğu belirlenmiştir (Çizelge 3. 2). Uygulanan işlemlerden yüksek
su stresi veya diğer bir deyişle kuraklık, sarıçamın 3 yaşlı yapraklarındaki
26
Ca, Mg ve Cu miktarlarını (istatistiksel olarak anlamlı) azaltırken, aksine Mn
miktarını arttırmıştır.
Çizelge 4.2. Bitki besin maddesi için varyans analizi sonuçları
Table 4.2. Results of analysis of variance for plant nutrients
Varyasyon Kaynağı N P
K
Bitki Besin Maddeleri
Ca Mg Na Fe Mn Zn
Cu
İşlem (İ)
*
*
**
**
Orijin (O)
** ** ** **
*
İxO
*
**
*
* p<0.05 önem düzeyinde anlamlı, ** p<0.01 olasılık düzeyinde anlamlı
Ca miktarı kontrol grubunda 5247 ppm iken kuraklık grubunda 4936
ppm’e düşmüştür. Mg miktarı kontrol grubunda 1284, kuraklık grubunda
1237 ppm’dir. Cu ise kontrolde 12,6 ppm iken kuraklık koşullarında %50
oranında azalarak stress işleminde 6,3 ppm’e düşmüştür. Buradan hareketle
sarıçamda uygulanmış olan yüksek su stresinin diğer bir deyişle kuraklığın,
yapraktaki Ca, Mg ve Cu miktarlarını istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde
azalttığı söylenebilir. Bu tespiti destekler şekilde, HU ve SCHMIDHALTER
(2005) çalışmalarında Ca’nın, bitkinin birçok çevresel stres koşullarına
cevap verebilmesi ve bu koşullar altında yaşayabilmesi için gerekli birçok
fizyolojik sürecin düzenlenmesinde hayati bir rolü olduğunu belirtmekte; Ca
ve Mg alımının ve yapraklardaki miktarının kuraklık koşullarında azaldığını
ifade etmektedirler.
Varyans analizi sonucunda orijin faktörünün ibrelerdeki P, K, Ca,
Mg ve Fe miktarlarına istatistiksel olarak anlamlı etkisinin olduğu
belirlenmiştir (Çizelge 3. 2). Çalışmamızda yüksek su stresi ve kontrol
işlemlerinde ayrı ayrı olmak üzere, orijinlerde ölçülen bitki besin maddesi
miktarları ile orijinlerin enlem dereceleri arasında yapılan korelasyon analizi
sonucunda anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Buna göre kontrol grubundaki
orijinlerde Ca ve Zn miktarı güneyden kuzeye gidildikçe artmaktadır.
Kuraklık grubunda ise güneyden kuzeye gidildikçe Na miktarı azalmakta;
Fe, Zn ve Cu miktarı artmaktadır (Şekil 3.4). OLEKSYN ve ark. (2002)
Polonya’da kurulmuş olan sarıçam orijin denemesinde yaptıkları çalışmada
kullanılan orijinler arasında içerdikleri bitki besin maddesi bakımından
anlamlı farklar bulmuşlardır ve bunun nedenini orijinler arasındaki genetik
farklılık olarak açıklamışlardır. Yazarlar kuzey enlemlerden gelen orijinlerin
(60o ile 56o kuzey enlemleri arasından) güneyden gelen (56o ile 49o kuzey
27
enlemleri arasından) orijinlere kıyasla daha yüksek konsantrasyonda N, P,
Mg, Ca, Cu, Zn, Na ve Pb içerdiklerini ancak daha düşük konsantrasyonda K
içerdiğini belirtmiştir.
Enlem
Enlem
Şekil 4.5. Enlem ile yapraktaki besin elementi arasındaki ilişki
Figure 4.5. Relationship between latitude and needle
28
Varyans analizine göre N, Na ve Cu elementleri için işlem ile orijin
etkileşimi anlamlı bulunmuştur (Çizelge 3. 2). N için yapılan Tukey sıralama
testinde kontrol grubunda orijinler arasında anlamlı farklar bulunurken
kuraklık uygulamasındaki orijinler arasında anlamlı fark olmadığı
görülmüştür. Yapılan Tukey sıralama testinde kontrol grubunda orijinler
arasında Na bakımından anlamlı fark olmadığı ancak kuraklık koşullarında
orijinler arasında fark olduğu görülmüştür. Zn bakımından ise hem kontrol
grubunda hem de stres grubunda yapılan Tukey sıralama testi ile orijinler
arasında anlamlı farklar olduğu görülmüştür (Şekil 3.6).
Şekil 4.6. Orijinlerin kontrol ve yüksek su stresi grubundaki Çinko
miktarları
Figure 4.6. Zinc content of control and high water stress groups
4.2.2. Klorofil ve Karotenoid Miktarına Etkisi
Yapılan varyans analizi sonucunda, klorofil a, b, a+b ve karotenoid
miktarları için orijin x işlem etkileşimi istatistiksel olarak önemli (p<0.01)
bulunmuştur. İki faktörü olan bu faktöriyel denemede etkileşimin önemli
olması uygulamada, bir faktörün esas etkileri yerine, o faktöre ait seviyelerin
diğer faktörün her seviyesi içindeki basit etkilerini dikkate almayı gerektirir
(DÜZGÜNEŞ ve ark. 1987). Bu nedenle her orijin için işlemlerin (kontrol ve
29
stres) içerdikleri pigment miktarı karşılaştırılmıştır. Bu karşılaştırma sonucu
su stresi bazı orijinlerde, pigment ve karotenoid miktarını arttırırken,
bazılarında azaltmış bazılarında ise değiştirmemiştir. Bu nedenle su stresi
koşullarında sarıçam orijinlerinde klorofil a, b, a+b ve karotenoid
miktarlarındaki değişimin bu çalışmada önemli olmadığı saptanmıştır. Bu
çalışmanın sonucunun aksine pamuk, ayçiçeği ve ayı üzümü’nde kuraklık
stresinde klorofil içeriğinin azaldığı belirtilmektedir (JALEEL ve ark. 2009).
Yine zeytinde 3 farklı düzeyde su stresi uygulanarak yapılan kuraklık
çalışmasında, artan su stresinin klorofil a ve a+b miktarını azalttığı
görülmüştür (KHALEGHI ve ark. 2012). Mısır bitkisinin 2 çeşidinde PEG
6000 kullanılarak 4 farklı düzeydeki su stresi uygulaması sonrasında klorofil
a, b ve total içeriğinin anlamlı düzeyde azaldığı fakat karotenoid miktarının
arttığı belirlenmiştir (MOHAMMADKHANI ve HEIDARI 2007).
4.2.3. Klorofil Fluoresans Miktarına Etkisi
Yapılan varyans analizi sonucunda, ölçülen FV/FM için orijin x işlem
etkileşimi istatistiksel olarak önemli (p<0.01) bulunmuştur. Yüksek su stresi
uygulaması, 10-Ilgaz-Yenice, 12-Sarıkamış, 13-İspanya (MontesUniversales), 14-Çatacık-Değirmendere, 17-İspanya (Sierra penibeticasnevada) orijinleri hariç, diğer tüm orijinlerin Fotosistem II (PSII)’nin
maksimum fotokimyasal aktivitesinin kontrollerine göre önemli düzeyde
(p<0.01) azalmasına neden olmuştur (Şekil 3.7). Diğer beş orijinin
maksimum fotokimyasal aktivitesindeki azalmalar istatistiksel olarak önemli
bulunmamıştır. Kontrol (4 bar) grubunda FV /FM orijinlere göre değişmekle
birlikte 0,81 ile 0,84 arasında değerler almıştır. Yüksek su stresi (12 bar)
uygulanan işlemde ise 0,79 ile 0,83 arasında değerler ölçülmüştür. Bu
nedenle bu değerler birbirine oldukça yakın olup sulamanın uygulanan
yüksek su stresinin fidanların fotosentetik verimliliklerinde neredeyse bir
zarara neden olmadığı söylenebilir. Genel olarak yeterli düzeydeki su stresi
bitkinin fotosentetik verimliliğine etki etmekte ve FV /FM değerinin düştüğü
görülmektedir. Fakat bu çalışmada uygulanan 12 bar’lık su stresinin
fotosentetik verimliliği düşürmeye yetecek yükseklikte bir su stresi düzeyi
olmadığı sonucuna varılabilir. Fotosentetik pigment (Klorofil a, b, a+b)
miktarındaki değişiminde önemli olmaması bu sonucu desteklemektedir.
Benzer şekilde Avrupa ladini (Picea abies) türünde yapılan çalışmada da 0
ile 25 bar arasında su stresi uygulanmış ve FV /FM değerinin ancak 20 bar ve
üzeri su stresinde 0,83 değerinden daha düşük değerler almaya başladığı
görülmüştür. Buradan hareketle Avrupa ladini’nde su stresinin ancak çok
şiddetli olması durumunda yani neredeyse fidanlar kurumak üzere iken
30
FV/FM değerinin düşmeye başladığı belirtilmiştir (DITMAROVA ve ark.
2009).
Şekil 4.7. Kontrol ve yüksek su stresi gruplarında Fotosistem II’nin
maksimum fotokimyasal aktivitesi
Figure 4.7. Values of maximum quantum yield of photosystem II at control
and high water stress group
Yapılan varyans analizi sonucunda, ölçülen performans indeksi (PIabs)
için orijin x işlem etkileşimi istatistiksel olarak önemli (p<0.01)
bulunmuştur. Ölçülen bu parametre kontrol grubunda orijinlere göre
değişmekle birlikte 82,6 ile 61,9 arasında ölçülmüştür. Yüksek su
stresi işleminde ise 44,2 ile 68,6 arasında ölçülmüştür. Tüm orijinlerin
performans indeksi (PIabs) yüksek su stresi koşullarında kontrollerine
göre anlamlı düzeyde (p<0.01) azalmıştır (Şekil 3.8). Genel olarak
çalışmada kullanılan güney orijinlerin, yüksek su stresi uygulaması
31
altında Performans indeksini daha az oranda azalttıkları Şekil 3.8’den
anlaşılmaktadır. Bu nedenle güney orijinlerinin Fotosentetik
performans bakımından kuzey orijinlerinden su stresine daha
dayanıklı olduğu söylenebilir.
Şekil 4.8. Kontrol ve yüksek su stresi gruplarında performans indeksleri
Figure 4.8. Values performance index at control and high water stress group
32
5. SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışmada yüksek su stresi uygulanan işlem grubunda yaşama
yüzdesi ortalama % 48,9 iken, düşük su stresi (kontrol) uygulanan işlem
grubunda yaşama yüzdesi ortalama % 98,7 olmuştur. Yani yüksek su stresi
yaşama başarısını % 50 oranında azaltmıştır. Orijinlerin su eksikliği
çekmeyecek şekilde sulanmaları durumunda yaşama başarıları arasında fark
bulunmazken, yüksek su stresi koşullarında fidanların yarısının kurumuş
olması, sarıçam türünde, kuraklığın kurumalarda çok önemli bir neden
olduğunu göstermektedir. Bu nedenle iklim değişikliğinin getirdiği yeni
çevresel koşullar altında (güney populasyonlar veya düşük rakımlı
populasyonlar daralabilir veya yok olabilir) doğal gençleştirme veya yapay
gençleştirme çalışmaları yaparken başarılı olabilmek için lokal tohum
kaynaklarının yerine, kurağa daha dayanıklı yeni orijinlerin kullanılması
gerekebilir. Bu nedenle sarıçamda kuraklığa dayanıklılığı arttıracak teknik
yöntemler (ağaç ıslahı, toprak işleme yöntemi, meşcere bakımı vb.)
konusunda iklim değişikliğine uyum çalışmalarına ağırlık verilmelidir.
Yüksek su stresinde yaşama başarısı bakımından en başarılı orijinler,
% 69,7’lik yaşama yüzdesi ile 12-Sarıkamış ve % 67,9’luk yaşama yüzdesi
ile 15-Kayseri-Pınarbaşı orijinleridir. Özellikle Kayseri yarıkurak bölgede
olup kuraklığın olumsuz etkilerinin sıkça görüldüğü bir alandır. İklim
değişkliğinden yüksek sıcaklık ve artan kuraklık şeklinde en fazla
etkilenecek alan Akdeniz Havzası olacağından Kayseri, Yozgat civarındaki
orijinlerin gen havuzunu koruyarak gelecekte de bu genetik çeşitlilikten
yararlanabilmek için, bu iki orijinin özellikle ex-situ koruma yapılması
faydalı olacaktır. In-situ koruma da yapılabilir ancak yayılış gösterdiği
alanda kuraklıktan zarar görme ihtimali vardır. 2013 yılı itibarıyle
sarıçamda: Sarıkamış-Sarıkamış orijinli 5.5 ha’lık ve Sarıkamış-Karakurt
(Çıplakdağ) orijinli 6,5 ha’lık 2 adet Tohum bahçesi bulunmaktadır. KayseriPınarbaşı orijini ile Kayseri’ye kıyasla daha rutubetli bir yörede ex-situ
koruma alanları tesis edilmesi önerilebilir.
Orijinlerin yüksek su stresi altında gösterdikleri yaşama başarısı ile
geldikleri yerlerin enlemleri arasında kuvvetli negatif (r = - 0,92) ilişki
bulunmuş ve bir regresyon denklemi elde edilmiştir. Bu denklem
kullanılarak çalışmada kullanılan orijinler haricindeki başkaca orijinlerin
yetiştikleri yerin enlem dereceleri kullanılarak yüksek su stresinde
gösterecekleri yaklaşık yaşama başarısı önceden tahmin edilebilir.
Her orijin için işlemlerin (kontrol ve yüksek su stresi uygulaması)
içerdikleri pigment miktarı kıyaslanmıştır. Kıyaslama sonucu su stresi bazı
orijinlerde, pigment ve karotenoid miktarını arttırırken, bazılarında azaltmış
33
bazılarında ise değiştirmemiştir. Bu nedenle sarıçam’da klorofil a, b, a+b ve
karotenoid
miktarlarının
kurağa
dayanıklılığın
belirlenmesinde
kullanılabilecek iyi göstergelerden olmadığı sonucuna varılmıştır.
Kontrol (4 bar) grubunda Fotosentetik verimlilik (FV /FM) orijinlere
göre değişmekle birlikte 0,81 ile 0,84 arasında değerler almıştır. Yüksek su
stresi (12 bar) uygulanan işlemde ise 0,79 ile 0,83 arasında değerler
ölçülmüştür. Bu nedenle bu değerler birbirine oldukça yakın olup sulamanın
uygulanan yüksek su stresinin, fidanların fotosentetik verimliliklerinde
neredeyse bir zarara neden olmadığı söylenebilir. Oysaki yüksek su stresi
yaşama yüzdesini yarıya indirecek kadar da etkili olmuştur. Bu nedenle tek
başına FV /FM parametresinin sarıçam orijinlerinin kurağa dayanıklılığın
kıyaslanmasında yeterli olmadığı söylenebilir.
Yapılan varyans analizi sonucunda işlem, orijin ve işlem x orijin
etkileşiminin ibrelerdeki bitki besin maddesi miktarına etkili olduğu
belirlenmiştir. İşlemin, Ca, Mg, Mn ve Cu elementi miktarlarına istatistiksel
olarak anlamlı etkisinin olduğu; Orijinin P, K, kalsiyum, Mg ve Fe
miktarlarına istatistiksel olarak anlamlı etkisinin olduğu; İşlem ile orijin
etkileşiminin ise N, Na ve Cu elementleri için anlamlı etkisinin olduğu
belirlenmiştir. Bitki besin elementlerinin belirlenmesinin kuraklıkta tek
başına yeterli ve güvenilir olamayacağı söylenebilir.
34
ÖZET
Bu çalışmada Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya ve
Romanya’dan 15 sarıçam orijini kullanılmıştır. Orijinlerin kurağa
dayanıklılıkları karşılaştırılmıştır.
Bir vejetasyon süresince fidanlara iki sulama rejimi (düşük su stresi
ve yüksek su stresi) uygulanmıştır. Uygulanan sulama rejimi ile fidanların
şafak öncesi su potansiyelinin: kontrolde (düşük su stresi) – 4 bar, yüksek su
stresi işleminde – 12 bar civarında olması sağlanmıştır. Deneme sonunda
fidanlarda; yaşama yüzdesi, büyüme, bitki besin miktarı, klorofil a
fluoresans, klorofil içeriği ve karotenoid miktarı ölçülmüştür.
Düşük su stresinde yaşama yüzdesi % 98,7 iken, yüksek su stresinde
% 48,9’dur. Orijinler arasında yaşama yüzdesi bakımından önemli
farklılıklar bulunmuştur. En başarılı orijinler, 12-Sarıkamış (% 69,7) ve 15Kayseri-Pınarbaşı (% 67,9)’dır. Enlem ve yaşama yüzdeleri arasında yapılan
Korelasyon analizi aralarında negatif kuvvetli bir korelasyon olduğunu
göstermiştir. Kontrol ve yüksek su stresi işlemlerinde, orijinler arasında
büyüme bakımından önemli farklılıklar vardır. Yüksek su stresinde
fidanların ortalama boyları 29,7 – 42,3 cm arasında değişmektedir. Buna
bağlı olarak en uzun boylu fidanlar 16-Akdağmadeni-Çulhalı orijini, en kısa
boylu fidanlar ise 4-İngiltere orijinidir. Türkiye orijinleri içinde en kısa
boylu fidanlar 12-Kayseri-Pınarbaşı orijinidir. 12-Kayseri-Pınarbaşı
orijininin en başarılı orijin olup ancak yavaş büyümesi kuraklık bakımından
dikkat çekicidir. Bu bulgu kurağa dayanıklı orijinlerin seçiminde
değerlendirilebilir.
Sulama rejimi, kalsiyum, magnezyum, Mangan ve Bakır üzerine
etkilidir. Klorofil a, b, a+b ve toplam karotenoid bakımından orijinler
arasında tür içi genetik farklılıklar vardır. Tüm orijinlerin yüksek su stresi
altında Fotosentetik Performans İndeksleri (PI abs) azalmıştır.
Bu çalışmanın sonuçları göstermiştir ki güney orijinleri kuzey
orijinlerinden kurağa daha dayanıklıdır. Bu çalışmada, Sarıkamış ve
Kayseri–Pınarbaşı orijinleri daha yüksek yaşama yüzdesine sahip olup,
kuraklığa diğer orijinlerden daha dayanıklıdır. Bu nedenle bu iki orijinin exsitu korunması faydalı olacaktır.
35
SUMMARY
Fifteen Scots pine provenances were used in this study from Turkey,
England, Germany, France, Spain and Romania. Drought resistance of
provenances are compared.
Two irrigation regimes (low water stress and heigh water stress)
through one vegetation period were applied on seedlings. Predawn water
potential of seedlings were maintained around - 4 bar in control treatment
(low water stress) and - 12 bar in heigh water stress treatment. Seedling
survival, growth, nutrient content, chlorophyll a fluorescence, chlorophyll
content and total carotenoid were measured at the end of experiment.
While survival rate was 98.7 % at low water stress treatment, 48.9 %
was at heigh water stress treatment. Significant survival variation among the
provenance were found. Most successful provenances were 12-Sarıkamıs
(69.7 %) and 15-Kayseri-Pınarbası (67.9 %). Result of correlation analysis
shown that there were strong negative corelation (r = - 0,92) between
survival and latitude. There were significant differences among various
provenances in terms of their growth under heigh water stress and control
treatment. Average of height of seedlings were 29.79 cm and 42.39 cm at
heigh water stress treatment. Accordingly the tallest seedlings were 16Akdagmadeni-Culhalı and the shortest seedlings were 4-England
provenances. Within Turkish provenances, the shortest seedlings were 12Kayseri-Pınarbası provenance. In regard to drought, Kayseri-Pınarbası
provenance is remarkeble to be the most succesfull provenance but being
slow growing. This finding is evaluable at select of drought resistant
provenances.
Irrigation treatment had significant effect on Ca, Mg, Mn and Cu.
Intraspecific genetic differences exist in chlrophyll a, b, a+b and total
carotenoid among diverse provenances. Photosyntetic Performance Index (PI
abs) decresaed under heigh water stress for all provanences.
Results of this study revealed that Southern provenaces were more
drought tolerant than Northern provenances. Sarıkamıs and KayseriPınarbası origins with heigher survival rate are more drought tolerant than
other provenances used in this study.
36
KAYNAKÇA
AKSOY, C., 1994. Sarıçam El Kitabı, Sarıçamın Ekolojisi,
Ormancılık Araştırma Enstitüsü Yayını, Muhtelif yayınlar serisi: 67,
s.39-67 Ankara.
ALIA, R., MORO-SERRANO, J., NATIVOL, E., 2001.
Genetic Variability of Scots pine (Pinus sylvestris) Provenances in
Spain: Growth Traits and Survival, Silva Fennica 35(1): 27-38.
ALLEN, C.D. ve ark., 2010. A Global Overview of
Drought and Heat-Induced Tree Mortality Reveals Emerging
Climate Change Risks for Forest, For. Ecol. Manag. 259: 660-684.
ATALAY, İ., EFE, R., 2012. Ecology of Scots pine (Pinus
sylvestris var. sylvestris) Ormanlarının Ekolojisi ve Tohum Nakli
Açısından Bölgelere Ayrılması, Orman ağaçları ve tohumları ıslah
araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Çeşitli Yayınlar serisi No: 5,
Ankara, s. 320.
AYAN, S., ŞEVİK, H., BİLİR, N., 2005. Grouping of
Scots Pine (Pinus sylvestris L.) Seed Stands Populations in Western
Blacksea Region of Turkey by Seedling Morphological Distance,
Pakistan Journal of Biological Sci. 4 (11): 1548-1552.
BENISTON, M., STEPHENSON, D:B.,CHRISTENSEN,
O.B. FERRO, C., FREI, C., GOYETTE, S., HALSNAES, K.,
HOLT, T., JYLHA, K., KOFFİ, B., PALUTİKOF, J., SCHOLL,
R., SEMLER, T., WOTH, K. 2007. Future extreme events in
European climate: an exploration of regional climate model
projections. Climatic Change, 81: 71–95, - doi: 10.1007/s10584–
006–922-z.
BERGMANN, W. 1992. Colour Atlas Nutritional Disorders
of Plants, Gustav Fischer, New York-USA.
BIGLER, C., BRAKER, O. U., BUGMANN, H.,
DOBBERTIN, M., RIGLING, A. 2006. Drought as an Inciting
Mortality Factor in Scots Pine Stands of the Valais, Switzerland,
Ecosystems, 9: 330-343, – doi: 10.1007/s10021-005-0126-2.
BREDA, N., HUC, R., GRANIER, A., DREYER, E.,
2006. Temperate Forest Trees and Stands Under Severe Drought: a
Review of Ecophysiological Responses, Adaptation Processes and
Long-term Consequences.
BRIFFA, K.R., VAN DER SCHRIER, G., JONES, P.D.,
2009. Wet and Dry Summers in Europe Since 1750: Evidence for
Increasing Drought, Int. J. Climatol 29: 1894–1905.
37
BOGINO, S., NIETO, M. J.F., BRAVO, F., 2009. Climate
Effect on Radial Growth of Pinus sylvestris at Its Southern and
Western Distribution Limits, Silva Fennica 43 (4): 609-623.
BORATYNSKI, A., 1991. Range and natural distribution,
In: Giertych, M., Matyas, C. (eds), Genetics of Scots pine, Elsevier,
Amsterdam, pp, 19-30.
CARLISLE, A., BROWN, A. H. F., 1968. Pinus sylvestris,
Journal of Ecology 56, 269-307.
CASTRO, J., ZAMORA, R., HODAR, J. A., GOMEZ, J.
M., 2004. Seedling establihment of a boreal tree species (Pinus
sylvestris) at its southern most distribution limit : consequences of
being in a marginal Mediterranean habitat, Journal of Ecology 92,
266-277.
CHRISTENSEN, J. H., HEWITSON, B., BUSUIOC, A.,
CHEN, A., GAO, X., HELD, I., JONES, R., KOLLI, R. K..,
KWON, W-T., LAPRISE, R., RUEDA, V. M., MEARNS, L.,
MENENDEZ, C. G., RAISENEN, J., RINKE, A., SARR, A.,
WHETTON, P., REGIONAL CLIMATE PROJECTIONS,
CLIMATE CHANGE 2007. The Physical Science Basis to the
Fourth Assessment Report of the Intergovernmental Panel on
Climate Change. Solomon, S., Qin, D., Manning, M., Chen, Z.,
Marquis, M., Averyt, K. B., Tignor, M., Miller, H. L. (eds.),
Contribution of Working Group I.,Cambridge University Press,
Cambridge, United Kingdom/New York, 847-940.
CREG, B. M., ZHANG, J. W., 2001. Physiology and
Morphology of Pinus sylvestris Seedlings from Diverse Sources
Under Cyclic drought Stress, Forest Ecology and Management, 154 ,
131-139.
ÇELİK, O., SEMERCİ, A., ŞANLI, B., BELİNDİR, B.,
GEDİK, Ö., 2002. Ankara Çevresinde Görülen Kurumaların
Nedenleri, Orman Mühendisliği Dergisi, Mayıs 2002, Yıl: 39,Sayı: 5
ÇEPEL, N., DÜNDAR, M., GÜNEL, A., 1977.
Türkiye’nin Önemli Yetişme Bölgelerinde Saf Sarıçam
Ormanlarının Gelişimi ile Bazı Edafik ve Fizyografik Etkenler
Arasındaki İlişkiler, Tübitak Tarım ve Ormancılık Araştırma Grubu.
Proje No: TOAG, s. 154.
38
DELLA-MARTA,
P.,
HAYLOCK,
M.R.,
LUTERBACHER, J., WANNER, H., 2007. Doubled Length of
Western European Summer Heat Waves since 1880, Journal of
Geophys Res. 112: D15103.
DITMAROVA, L., KURJAK, D., PALMROTH, S.,
KMET, J., STRELCOVA, K., 2009. Physiology responses of
Norway spruce (Picea abies) seedlings to drought stress, Tree
physiolgy 30, 205-213.
DÜZGÜNEŞ, O., KESİCİ, T., KAVUNCU, O., GÜRBÜZ
F., 1987. Araştırma ve Deneme Metodları (İstatistik Metodları),
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Yayınları: 1021, Ders Kitabı:
295, Ankara.
GIUGGIOLA, A., KUSTER, T. M., SAHA, S. 2010.
Drought-induced mortality of Scots pines at the southern limits of its
distribution in Europe: causes and consequences, iForest –
Biogeosciences and Forestry, 3: 95-97, - doi: 10.3832/ifor0542-003.
GÖKDEMİR, Ş., TOSUN, S., ÖZPAY PALAZOĞLU,
Z., ARSLAN, M., SERİN, M., ŞENEL, M., ERDEM, M.,
ÖNCÜL, Ö., GERÇEK, V., ÇOLAK, N., FEVZİOĞLU, F.,
2012. Türkiye’de Sarıçam (Pinus sylvestris L.) Orijin Denemeleri
Yirminci Yıl Ara Sonuçları, İç Anadolu Ormancılık Araştırma
Enstitüsü Müd.Teknik Bülten No:297, Ankara.
GÜNER, Ş. T.,2006. Türkmen Dağı (Eskişehir, Kütahya)
Sarıçam (Pinus sylvestris ssp. hamata) Ormanlarının Yükseltiye
Bağlı Büyüme Beslenme İlişkilerinin Belirlenmesi, Doktora Tezi,
Anadolu Üniversitesi Biyoloji Bölümü, 298s.
HANSEN, J., RUEDY, R., SATO, M., LO, K. 2006. GISS
Surface Temperature Analysis, Global Temperature Trends: 2005
Summation, NASA Goddard Institute for Space Studies and
Coumbia University Earth Institute, New York, NY 10025, USA.
HU, Y., SCHMIDHALTER, U., 2005. Drought and
salinity: A comparison of their effects on mineral nutrition of
Plants. J. Plant Nutr. Soil Sci. 2005, 168, 541–549.
IPCC, 2001. Climate change 2001: The scientific Basis. In:
“Contribution of Working Group I to the Third Assessment Report
of the IPCC” (Houghton, J. T., Ding, Y., Griggs, D. J., Noguer, M.,
van der Linden P. J., Dai, X., Manskell, K., Johnson, C. A., eds.),
University Pres, Cambridge, UK, pp. 881.
39
IPCC, 2007. Climate change 2007: Impacts, adaptation and
vulnerability. In: “Contribution of Working Group II to the Fourth
Assessment Report of the IPCC” (Parry, M., Canziani, O., Palutikof,
J., van der Linden P. Hanson, C., eds.), University Pres, Cambridge,
UK.
IPCC, 2012. Summary for Policymakers. In: Managing the
Risks of Extreme Events and Disasters to Advance Climate Change
Adaptation [Field, C.B., V. Barros, T.F. Stocker, D. Qin, D.J.
Dokken, K.L. Ebi, M.D. Mastrandrea, K.J. Mach, G.-K. Plattner,
S.K. Allen, M. Tignor, and P.M. Midgley (eds.)]. A Special Report
of Working Groups I and II of the Intergovernmental Panel on
Climate Change. Cambridge University Press, Cambridge, UK, and
New York, NY, USA, pp. 3-21.
IŞIK, K., 1986. Altitudinal Variation in Pinus brutia Ten.
Seed and Seedling Characteristics, Silvae Genetica, 35, 2/3, 58-67.
JALEEL, C. A., MANIVANNAN, P., WAHID, A.,
FAROOQ, AL-JUBURI, H. J., SOMASUNDARAM, R.,
PANNEERSELVAM, R., 2009. Drought Stress in Plants: A
Review on Morphological Characteristics and Pigments
Composition, Int. J. Agric. Biol., 11: 100-105.
KADIOĞLU, M., 2012. Türkiye’de İklim Değişikliği Risk
Yönetimi, Turkiye’nin İklim Değişikliği II. Ulusal Bildiriminin
Hazırlanması Projesi Yayını, s. 172.
KACAR, B., 1972. Bitki ve toprağın kimyasal analizleri: II,
bitki analizleri, Ankara Üniversitesi, Ziraat Fakültesi Yayınları, Z. F.
Yayın No: 453, Uygulama Kılavuzu: 155, Ankara, s. 646.
KHALEGHI, E., ARZANI, K., MOALLEMI N.,
BARZEGAR, M., 2012. Evaluation of Chlorophyll Content and
Chlorophyll Fluorescence Parameters and Relationships between
Chlorophyll a, b and Chlorophyll Content Index under Water Stress
in Olea europaea cv. Dezful C, World Academy of Science,
Engineering and Technology 68,1154-1157.
KRAMER; P. J., BOYER, J. S. 1995. Water Relations of
Plants and Soils, Academic Press, Toronto, 495p.
LICHTENTHALER,H. K., 1987. (34) Chlorophylls and
carotenoids: Pigments of photosynthetic biomembranes, Methods in
Enzymology, Volume 148, Issue null, Pages 350-382.
40
LUTERBACHER, J., DIETRICH, D., XOPLAKI, E.,
GROSJEAN, M., WANNER, H., 2004. European Seasonal and
Annual Temperature Varıabilıty, Trends and Extremes Since 11500,
Science 303: 1499-1503.
MAGNANI, F.,NOLE, A., RIPULLONE, F., GRACE, J.,
2009. growt pattern of Pinus sylvestris across europe: a functional
analysis using the hydrall model, iForest 2: 162-171.
MALCOLM, J. R., MARKHAM, A., NEILSON, R. P.,
GARACI, M., 2002. Estimated migration rates under scenarios of
global climate change, Journal of Biogeography, 29: 853-849.
MATIAS, L., JUMP, A. S., 2012. Interactions between
growth, demography and biotic interactions in determining species
range limits in a warming World: The case of Pinus sylvestris,
Forest Ecology and Management 282, 10-22.
MENDOZA, I., GOMEZ-APARICIO, L., ZAMORA, R.,
MATIAS L., 2009. Recruitment limitation of forest communities in
a degraded Mediterranean landscape, J. Veg. Sci. 20, 367-376.
MOHAMMED, G. H., BINDER, W. D., GILLIES, S. L.
1995. Chlorophyll Fluorescence: Applications and Instrumentation,
Scand. J. For. Res., 10, 383-410.
MOHAMMADKHANI, N., HEIDARI, R., 2007. Effects
of Water Stress on Respiration, Photosynthetic Pigments and Water
Content in Two Maize Cultivars, Pakistan Journal of Biological
Sciences 10 (22): 4022-4028.
MORGENSTERN, K. E., 1996. Geographic Variation in
Forest Trees: Genetic Basis and Application of Knowledge in
Silviculture, UBC Press, 209 p.
NILSSON , J. E., E WALFRIDSSON, E. A., 1995.
Phenological variation among plus-tree clones of Pnius sylvestris
(L.) clones in northern Sweden. Silvae Genetica. 44, 20- 28.
OLEKSYN, J., REICH, P. B., ZYTKOWIAK, R.,
KAROLEWSKI, P., TJOELKER, M. G., 2002. Needle nutrients
in geographically diverse Pinus sylvestris L. Populations, Ann. For.
Sci. 59, 1-18.
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ, 2012. Türkiye Orman
Varlığı-2012, Orman İdaresi ve Planlama Dairesi Başkanlığı Yayın
No: 85, Envanter Serisi No: 12, Ankara.
41
ÖNDER, D., AYDIN, M., BERBEROĞLU, S., ÖNDER,
S., YANO, T. 2009. The Use of Aridity Index to Assessment
Implications of Climatic Change for Land Cover in Turkey, Turk. J.
Agric. For., 33, pp. 305-314.
PERKS, M. P., MCKAY, H. M., 1997. Morphological and
Physiologcal Differences in Scots Pine Seedlings of Six Seed
Origins, Forestry Vol:70, No:3, 223-232.
PLANTON, S., DEQUE, M., CHAUVIN, F., TERRAY,
L. 2008. Expected impacts of climate change on extreme climate
events, Comptes Rendus Geoscience, 340 : 564-574, - doi :
10.1016/j.crte.2008.07.009.
QUINTERO, I., WIENS, J. J., 2013. Rates of projected
climate change dramatically exceed past rates of climatic niche
evolution among vertebrate species, Ecology Letters, volume 16,
Issue 8, 1095-1103.
REBETEZ, M., DOBBERTIN, M. 2004. Climate change
may already threaten Scots pine stands in the Swiss Alps,
Theoretical and Applied Climatology 79: 1-9, - doi:
10.1007/s00704-004-0058-3.
REBETEZ, M., MAYER, H., DUPONT, O.,
SCHINDLER, D.,GARTNER, K., KROP, JP., MENZEL, A.
2006. Heat and Drought 2003 in Europe: a climate synthesis,
Annals of Forest Science 63: 569-577, doi: 10.1051/forest: 2006043.
REIGOSA, M.J. WEISS, O., 2001. Fluorescence
techniques. Handbook of Plant Ecophysiology Techniques. Roger,
M. J. R. (ed.). Kluwer Academic Publishers, Dordrecht, The
Netherlands, 155-171.
REHFELD, G. H. TCHEBAKOVA, N. M.,
PARFENOVA, Y.I., WYKOFF, W. R., KUZMINA, N. A.,
MILYUTIN, L. I., 2002. Intraspecific Responses to Climate in
Pinus sylvestris, Global Change Biology, 8: 912-929.
REPO, T., HANNINEN, H. VE KELLOMAKI, S., 1996.
The effects of long-term elevation of air temperature and CO2 on the
frost hardiness of Scots pine, Plant Cell Environment, 19: 209- 216.
SAVOLAINEN, O., BOKMA, F., KNURR, T.,
WACHOWIAK, W., KARKKAMEN, K., PHYAJARVI, T.,
2007. Climate change and forest genetic diversity: Implication for
sustainable forest management in Europe. Koskela, J., Buck, A.,
Teissierdu, C. E., Biodiversity International, Rome, Italy, 19-30.
42
SAVOLAINEN, O.,KUJALA, S. T., SOKOL, C.,
PYHAJARVI , T., AVIA, K., KNÜRR, T., KARKKAINEN, K.,
HICKS, S., 2011. Adaptive potential of northernmost tree
populations to climate change, with emphasis on Scots pine (P.
sylvestris . L.), Journal of Heredity 102, 526-536.
SEMERCİ A., ÇELİK, O., ŞANLI, B., ŞAHİN, Ö.,
ECZACIBAŞI, B., ARGUN, N., 2006: İç Anadolu Bölgesinde Son
Beş Yılda İncelenen Bazı Ağaç Kurumalarının Nedenlerinin
İrdelenmesi ve Çözüm Önerileri (Examination of Drought Induced
Tree Mortality in Central Anatolia During Five Years Period (20022005): Causes and Solutions), Türkiye’de Yarı Kurak Bölgelerde
Yapılan Ağaçlandırma ve Erozyon Kontrolü Uygulamalarının
Değerlendirilmesi Çalıştayı, I. Cilt, 7-10 Kasım 2006, Ürgüp, Sayfa
42-53.
SEVİK, H., AYAN, S., TURNA İ., YAHYAOĞLU, Z.,
2010. Genetic Diversity Among populations in Scots pine (P.
sylvestris . L.) Seed Stands of Western Black Sea Region in Turkey,
African Journal of Biotechnology Vol. 9 (43), pp. 7266-7272.
STRASSER, R. J., SRIVASTAVA, A., TSIMILLI–
MICHAEL, M., 2000. The Fluorescence Transient As A Tool To
Characterize And Screen Photosynthetic Samples, In: Yunus M,
Pathre U and Mohanty P (Eds.) Probing Photosynthesis: Mechanism,
Regulation and Adaptation, Taylor and Francis, London, 443-480.
STRASSER, R. J., TSIMILLI–MICHAEL, M.,
SRIVASTAVA, A., 2004. Analysis of the chlorophyll a
fluorescence transient, In: Papageorgiou G and Govindjee (Eds.)
Chlorophyll a Fluorescence-a Signature of Photosynthesis, Kluwer
Academic Publishers, the Netherlands, 321-362.
TİLKİ, F., 2005. Seed Germination and Radicle
Development in Six Provenances of Pinus sylvestris L. Under Water
Stress, Israel Journal of Plant Sciences Vol 53, pp. 29-33.
TURNA, İ., GÜNEY, D., 2009. Altitudinal variation of
some morphological characters of Scots pine (Pinus sylvestris L.) in
Turkey, African Journal of Biotechnology Vol. 8 (2), pp. 202-208.
TÜRKEŞ, M. 1990. Türkiye’de Kurak Bölgeler ve Önemli
Kurak Yıllar, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Coğrafya
Enstitüsü, Doktora Tezi, 195s.
TÜRKEŞ, M., ERLAT, E. 2003. Precipitation changes and
variability in Turkey linked to the North Atlantic oscillationduring
the period 1930-2000, Int. J. Climatol., 23: 1771-1796.
43
VAN MANTGEM, P.J., ve ark., 2009. Widespread
Increase of Tree Mortality Rates in The Western United States,
Science 323: 521-524.
44
Download