PROF - Ankara Barosu

advertisement
ANKARA BAROSU
KADIN HAKLARI KURULU
JİNEKOLOJİK KANSERLERE
GENEL BAKIŞ
PROF. DR. ALİ AYHAN
ABEM
04.05.2007
1
PROF. DR. ALİ AYHAN : Şimdi, sevgili değerli hanımefendiler, gerçekten salonun boş
olması düşündürücü, bu bizden çok, bu organizasyonu yapan arkadaşlarımız için de geçerli
bir olay ama bizim için yine sizlerin kurduğu yasa doğrultusunda herhangi bir salonda, bizim
bazen talebelerde de olur bu gelmeme durumu, üç tane talebe olduğu zaman orada ders
anlatılır diye bir şey vardır, bizim burada maksadımız ders değil biz sohbet yapacağız, bu
sohbette sayın başkanın da öngörüsü doğrultusunda bu özellikle kadın üreme organları
kanserleri ile ilgili bazı slaytları beraber tartışacağız. Burada çok kalabalık olmadığı için de
her slaytta soru sorma ya da tartışma mümkündür. O yönden daha rahat olalım. Ve bir de ben
yine hakikaten bizi birkaç kere lütfedip arayan değerli dostumuza da huzurlarınızda teşekkür
ediyorum.
Devam edelim, bu gün hakikaten bizim üzerinde duracağımız konular; bu kadınlarda
en sık görülen rahim içi kanseri ve yine yumurtalık kanserleri, burada da gördüğünüz gibi
yumurtalık kanseri, rahim içi kanseri tabii şöyle bir de şuna bakalım geçtiğimizde acaba biz
genel anatomik olarak baktığımızda gerçi siz hepiniz adli tıpta kadın genital organlarını çok
iyi okuyorsunuz bizden daha iyi biliyorsunuz. Yumurtalık kanseri dediğimiz zaman olay
burada, rahim içi kanseri burada pembeye boyanmış, rahim ağzı kanseri dediğimiz zaman da
yine bu pelvis dediğimiz eskilerden hatırlarsanız, siz de hatırlayacaksınız yine her gün kendi
konularınızdan bilirsiniz. Bu kanserlerde acaba kim yapar, ne yapar, hangi sıklıkla görülür,
bunlar önlenebilir mi önlemez mi, nasıl öldürücülüğü nedir ne değildir, bunları hep beraber
görelim.
Şimdi, gördüğünüz gibi bir rahim içi kanseri açısından baktığımız zaman bir kadının
hayatı boyunca bu kansere yakalanma şansı % 2,6 ve bu kanserden ölüm şansı ise %0,5; yani
çoğunluğu tedavi edilebilen bir kanser bu. Yine rahim ağzı kanserine baktığımız zaman, bu
kanserin gerçekten yakalanma şansı bir kişinin hayatı boyunca %0,1 ve ölüm şansı da hemen
hemen daha düşük görülüyor. Yumurtalık kanseri dediğimiz olayda ise gördüğünüz gibi
hakikaten yakalanma riski de biraz yüksek olmakla birlikte diğer iki rakama göre yumurtalık
kanserleri oldukça öldürücü kanserler. Gördüğünüz gibi, rahim içi kanserlerinde 0,5, rahim
ağzı kanserlerinde 0,3 olan rakamın % 1 olduğunu görüyoruz. Şimdi acaba bu kanserlerin
gelişiminde cinselliğin bir rolü var mıdır?
Cinsellik açısından baktığımız zaman slaytta da izlediğiniz gibi, gerçekten
evlenmişlere göre evlenmemişlerde özellikle karşılaştırıldığında rahim içi kanserinin,
yumurtalık kanserinin evlenmemişlerde daha sık göründüğünü, buna karşın cinsel ilişkisi
olanlarda rahim ağzı kanserinin arttığını ve özellikle partner sayısı arttıkça, cinsel ilişki yaşı
bu menaj yani adet görme yaşına yaklaştıkça daha sık bu kanserin geliştiğini görüyoruz.
Bir başka önemli özellik acaba bu kanserlerin özellikle bu gebelik önleme ilaçları veya
gebelik önleme araçları ile bir ilişkisi var mı sorusunu sorduğumuz zaman; gördüğünüz gibi
özellikle rahim içi kanseri, yumurtalık kanserlerinde bu piyasada satılan gebelik önleyici
ilaçların koruyucu etkisi vardır. Örneğin beş yıl özellikle bu östrojen-progesteron dediğimiz
hormonları içeren kombine preperatlar kullanıldığı zaman bu kanserden gelişme %50 aşağı
çekilir. Rahim içi kanseri için de bu geçerlidir. Rahim ağzı kanserine baktığımız zaman en
basit şey bu prezervatif, kondom tipi koruyucular kullanıldığı zaman gerçekten bu kanser
önlenebilmekte, ancak bu kombine tip dediğimiz yani hem östrojen hem progesteron içeren
önleyicilere baktığımızda, beş yıl kullananlarda, diğer risk faktörleri varsa, bu preperatlar
rahim ağzı kanserini normal popülasyonun görülenin iki katı arttırabiliyor. Ancak dediğim
gibi en az beş yıl kullanılmış olması lazım.
Bir başka önemli özellik doğurganlık, doğum sayısı acaba rahim ağzı kanseri ya da
rahim içi kanseri ile ilişkilerine baktığımız zaman, bu slaytlarda belki pek göremiyorsunuz,
doğum sayısı arttıkça rahim içi kanseri azalır, doğum sayısı arttıkça, burada gördüğünüz gibi,
2
yumurtalık kanseri azalır; fakat buna karşın rahim ağzı kanserlerinde bir artış olur.
Dolayısıyla bir taraftan yararı olan bu olayın, öbür taraftan başka bir kansere zararı olduğunu
görüyoruz.
Acaba menopoz yaşı bazı hanımlar vardır ki, menopoza henüz, ben işte elli üç
yaşındayım, elli beş yaşındayım hala menopoza girmedim, bunun bir önemi var mıdır?
Gerçekten önemi vardır. 49 yaşında menopoza girenlerle 53 yaşında, 52 yaşında menopoza
girenler rahim içi kanseri açısından değerlendirildiğinde, ileride yaşta menopoza girenlerde
gerçekten rahim içi kanseri daha sık görülür. Diğer iki kanserin bu konuyla hiçbir ilişkisi yok.
Evet. Yine baktığımız zaman, özellikle post-menopozal dönemde, yani menopoza
girmiş hanımların kullandığı hormonlarla bu kanserlerle bir ilişkisi var mıdır? Gerçekten
rahim içi kanseri tek düze hormon kullanırsa yani östrojen dediğimiz hormonu tek düze
kullanırsa bu kanserde gerçekten bir artış olur ve yine tek düze östrojen kullanıldığı zaman
yumurtalık kanserinde de bir artış var. Fakat rahim ağzı kanserinde ise böyle bir artış söz
konusu değil. Ancak piyasada pazarlanan preperatlarda tek düze östrojen mevcut değildir,
daha çok östrojen artı progesteron dediğimiz hormon vardır. Dolayısıyla bu östrojenin
olumsuz etkisini, içerisinde olan progesteron engelleyebilmektedir.
Acaba aile öyküsünün bu kanser gelişimine bir etkisi mi vardır, şeklinde bir soruya
yönelik baktığımız zaman, bu rahim içi kanserlerinin kabaca %5’i genetik kökenli
kanserlerdir, yine yumurtalık kanserlerine baktığımız zaman %10’u bunun genetik kökenli
kanserdir. Fakat rahim ağzı kanserlerinde ise bu rakamların yok denecek kadar az olduğunu
görüyoruz. Burada özellikle kolon kanseriyle beraber rahim içi kanserinin hatta pankreas
kanserinin, çoklu kanserlerin bir arada olduğunu görebiliyoruz, bir genetik bozukluktan
kaynaklandığı gösterilmiş bir olay. Yine bu over kanseri, over kanserinin genetik kökenine
baktığımız zaman üç ayrı antite ile karşılaşıyoruz.
Bunlardan birisi, meme over kanseri olanlar, ikincisi tek başına over kanseri olanlar,
mesela annede var kızında olma riski yüksektir, teyze de var yine o ailenin diğer
jenerasyonunda görülme riski artmaktadır. Bunların tespit edilebilmesi mümkün müdür?
Bunları tespit etmek mümkündür. Bazı kromozomlarda, özellikle burada BRCA1 denilen
genler vardır. Bu genleri bugün tespit etmek mümkündür. Bizimde bu konuyla ilgili
Türkiye’de geniş bir çalışmamız var. Bu genin kötü şeklini taşıyanlarda %49 yumurtalık
kanseri %85 meme kanseri olur. O nedenle bunları önceden tespit edip, bu hastalarda kişilerde
yumurtalıkların alınması bir kurtuluş gibi görülür ve bugün ülkemizde bu uygulanmaktadır.
Meme ile ilgili de yine problemler bu noktada bakıldığı zaman koruyucu meme
cerrahisi denilen bir konsept yerleşmiştir. Bugün bu ülkemizde de Avrupa ülkelerinde de
yaygın olarak kullanılmaktadır. Bir başka önemli özellik hakikaten hanımlar her zaman için
güzelliği, narinliği severler. Bu kilo hikayesi. Kilo ne kadar fazla olursa bu hastalarda rahim
içi kanseri ve yumurtalık kanseri olma riski yüksektir. O nedenle boy kilo oranını iyi
muhafaza etmek gerekmektedir. Yine bu noktadan olmak üzere, özellikle bu rahim içi
kanserlerinde hayvansal yağ tüketimi ile rahim içi kanseri gelişimi arasında bir ilişki
kurulmuştur. Rahim ağzı kanseri açısından ise bazı yiyeceklerin mesela bu havuç tipi
yiyecekler ondan sonra folik asitli yiyecekler, bazı vitaminler, retinoik asit türevleri, A
vitamini gruplarının alınmasıyla bu kanserin gerçekten aşağı çekilebildiği bugün
gösterilmiştir.
En önemli özelliklerden birisi hakikaten sigara. Gerçekten sigara içmezseniz çok
şeyden korunmuş olursunuz. Sigara içmek de aslında bazen kaçınılmaz görünse de hiçbir
anlamı olmayan bir yaklaşımdır. Sigara bir kurtuluş değildir. Sigarayı onun için içiyoruz,
içkiyi onun için içiyoruz ki, içki kullananlarda da bu yumurtalık kanserlerinde artış
görülmüştür. O nedenle bu iki zararlıdan kaçınmak gerçekten bu kanser gelişiminde korunma
3
açısından iki önemli faktördür. Bir başka önemli özellik işte bazı yine seks ve cinsel geçişli
enfeksiyonlar vardır. Bunlar özellikle rahim ağzı kanseri, hazne kanseri, dış kısımda
görülebilen kanserlerden sorumlu tutulmaktadır. Az önce belirtmiş olduğumuz bu bariyer
dediğimiz prezervatif tipi kullanımıyla bu cinsellikle geçen bu tür enfeksiyonları önlemek
mümkündür. Yani bu da önleyici bir faktördür. Devam edelim.
Şimdi aslında bir kanserden kabaca bu, arzu ederseniz, geçmiş slaytlarla ilgi sormak
istediğiniz bir şey varsa sizi yanıtlayalım. Anlaşılmayan, buyurun.
KATILIMCI : Hocam şimdi bu rahim içi kanserinde rahim kalınlaşması kansere ne kadar
sebebiyet verir? Yoksa kanserin bir başlangıcı mıdır?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Rahim kalınlaşmasının değerlendirilmesi menopoz sonrası için
anlam ifade eder. Adet gören bir hastada adetinin durumuna göre, erken devresi, geç devresi,
yumurtlamaya yakın devrelerde rahim kalınlığı değişir. 15 mm’ye kadar çıkar. Menopozal
devrede de olsa bazı ilaçlarla mesela meme kanserli hastalar tamoksifen denilen bir ilaç alır.
Bunlarda rahim içi kalın olur. Bizim için önemli olan veya sizin sormakta anladığım şey olan
şu gerçekten menopoza girmiş bir kişide rahim içi kalınlığı 5 mm ve üzerinde olursa bu
normal olarak kabul edilmez, bu eşittir kanser anlamına de gelmez, hasta mutlaka
araştırılmalıdır anlamına gelir. Bu araştırılmada yapılacak şey de ışıklı bir aletle rahim içine
bakmak suretiyle bu kalınlığı yapan bir kolik dediğimiz basit bir ur mudur, gerçekten sizin
buyurduğunuz gibi kanser olabilir mi bu yönden araştırılır. Demek ki ilaç almayanlarda,
menopoz devresinde, 5mm ve üzerinde çift duvar kalınlığı görülen hastalar bir üst düzey
araştırmasına tabii tutulmalıdır. Bunun altında herhangi bir anormal hastalık olmasın veya
sizin buyurduğunuz gibi kanser olmasın, bu şekilde.
KATILIMCI : Bir de belki biraz erken olabilir de, bu göğüs meme kanserlerinde
kalsifikasyon birikmesi ne anlama geliyor, yine bir kanser başlangıcı olabilir mi?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Her evlenenlerde, her emzirenlerde az çok kalsifikasyon olur. Bu
kalsifikasyonların çeşitli tipleri vardır. Bunlar özellikle filmi çeken arkadaşlar tarafından
değerlendirilir. Şüpheli bir kalsifikasyon olduğu zaman, ultrasonik olarak ikinci bir
değerlendirmeye tabii tutulur. Eğer şüpheli bir şey olursa biyopsi alınır. Demek ki makro
kalsifikasyonların bir anlamı yoktur. Mikro kalsifikasyonlar, asimetrik görüntüler,
değerlendirilir. Bu da eşittir yüzde yüz oradaki görüntü kanser demek anlamına gelmez.
KATILIMCI : Teşekkür ederim
PROF. DR. ALİ AYHAN : Buyurun.
KATILIMCI : Hocam bizi aydınlattığınız için çok teşekkür ediyorum. Aktif kronik servisit
teşhisi rahim ağzı kanserinin ifadesi mi yoksa,
PROF. DR. ALİ AYHAN : Her hanım da olan bir olaydır, bunun kanserle bir ilişkisi yoktur.
KATILIMCI : Yoktur, Teşekkür ediyorum
PROF. DR. ALİ AYHAN : Patalogların en kaçamak yazdığı raporlardan birisidir.
PROF. DR. ALİ AYHAN : Evet, başka arkadaşlar. Yoksa devam edebiliriz. Her slaytta soru
sorabilirsiniz arkadaşlar. Evet. Şimdi arkadaşlar bir kanseri, bir olayı yok edebilmek için,
olayın etkenine yönelik çalışmak lazım. Örneğin bir kanserin biz etkenini biliyorsak, o etkenle
mücadele ettiğimiz zaman, mesela sıtma, bu memlekette bu yapılmış ve önlenmiştir, mesela
tüberküloz. Biz de kanserde böyle bir etken bulabilirsek ve bu etkene yönelik çalışma
yaparsak biz bu kanseri önleyebiliriz. Ve bugünkü temel amaç budur.
Peki, bu kadın kanserleri içerisinde bugün için böyle bir kanser var mıdır? Vardır. Bu
da rahim ağzı kanseridir. İkinci bir özellik, diyelim ki gerçekten etkeni bulamadık, o zaman ne
4
yapmak lazım, erken devrede yakalamak lazım, erken devrede yakalamak için sağlıklı
bireylerden smir tabiir ettiğimiz sürüntü alıp onu incelemek lazım. Bu şekilde yakaladığımız
zaman gerçekten herhangi bir şey görülmeden basit tedavi yapıp ve yüzde yüz hastaya kür
sağlama olanağınız her zaman için olacaktır. Bizim ülkemizde birinci ve ikinci yaklaşım yani
tarama artı aşı bugün için aktive olmuştur. Üçüncüsü zaten yaptığımız olay, Hakkari’de teşhis
konur, Ankara’da ameliyat olur, o hastanede radyoterapi yoksa, başka bir hastaneye gider,
orada bir şey yoksa kemoterapi araştırılır, hastada evinde neyi varsa, ev de satılır ondan sonra
yolarda geçen günler bir sürü olaylar, sonunda hasta topluma rehabilite edilemeden kaybedilir
veya bir kısım da rehabilite edilir ki, bizim bugün için Türkiye’de uğraştığımız olay bu.
Bunun gerekçesi de şu; ülkemizde ulusal bazda bir arama tarama sistemi mevcut değildir.
Demek ki bizim bugün için birinci yönde yani etkene yönelik yaklaşımımız olacaktır. Bunları
sizinle paylaşacağız.
Devam edelim. Şimdi hakikaten rahim ağzı kanseri açısından sigarayı içmek, iyi bir
şey değildir. Bunu hepiniz benden daha iyi biliyorsunuz. Prezervatif artık gelişmiş ülkelerde
bütün havaalanlarında, tuvaletlerde konulmuş, herkes alıyor. Bunu da bizim genelleştirmemiz
lazım. Bir başka önemli özellik her kültürün kendi boyutunda, kendi düşüncesinde bazı
olaylar olur. Tek eşlilik, bu çok önemli bir olay. Hakikaten bu tek eşlilik devam ediyorsa
edebilecekse bu genç yaşlarda başlamış ve süre gelen bir olay süreç olacaksa bunlarda da
gerçekten bu rahim ağzı kanserini görmek pek mümkün olmaz. Diyet, normal beslenen bizim
ülkemizde yeterince folik asit de alır, B vitamini de alır, havucunu da yer A vitamini de alır,
dolayısıyla o yönden de bir olumsuzluk söz konusu değil.
Bir de günümüzde dünyada ve ülkemizde popüler olan bir başka yaklaşım, aşılama
var. Gerçekten, devam eldim, bu aşı olayı bu kanseri meydana getiren HPV denilen bir ajan
vardır. Bu virüse karşı aşı geliştirilmiştir. Bu aşılardan birisi tedavi edici aşıdır, birisi önleyici
aşıdır. Şimdi ülkemizde pazarlanan önleyici aşıdır. Bu önleyici aşının burada detayını size
vermek istemiyorum, virüsün kapsülü vardır, oradan alınan proteinden çeşitli teknolojiler
kullanılarak yapılmış bir aşıdır. Bu aşı sıfırıncı ayda, iki ay sonra, altı ay sonra yapılmak
suretiyle bu kanserden rahim ağzı kanserinden daha doğrusu kişileri korumaktadır. Ne kadar
korumaktadır? %97, %100’ yakın korumaktadır. Hangisine karşı korumaktadır? Çünkü
bunların sayısı bu virüsün sayısı 100’ün üzerindedir. Bunların 13 tanesi bu rahim ağzı
kanserinde potent olan virüstür ve bunlardan en sık görülen ikisine karşı aşı geliştirilmiştir.
Bu ikisine karşı geliştirilen aşının bir kısmı da cross reaksiyon dediğimiz bir reaksiyonla aşağı
yukarı %80 bu kanseri önleyebilmektedir bu aşıyla.
Bu aşı, kime yapılmalıdır? Bugün dünyada kabul görmüş olan şekli, özellikle 9 yaş ile
26 yaş arasındaki hanımlara yapılmalıdır. Bizim ülkemizde bu yaş geçerli midir? Eğer
çocuklarınıza sahip olabiliyorsanız, cinsel birleşme yaşından önce yapılması idealdir.
Dolayısıyla bizde 9 yaşında çocuğa yapmanın bir anlamı yoktur gibi gelmekle birlikte,
üniversitelerimizde, böyle metropollerdeki liselerimizde, bu tür hayatın var olduğunu inkar
etmemek gerekir. Bu bir gerçektir. Bu yönden de olayları değerlendirmek lazımdır.
Bir başka önemli özellik, ben çocuğuma aşı yaptırmam, çünkü benim çocuğum
sokakta gezen bir çocuk mudur şeklinde ebeveynlerden gelen bazı tepkiler de vardır. Eğer,
hakikaten her şeyinize sahip olabilecekseniz, daha doğrusu affedersiniz, karşımda olduğunuz
için böyle konuşuyorum sahip olunacaksa, o zaman aşının ideal yapma zamanı evlenmeden
öncedir. Ama bu mümkün olmaz, bir gelişmiş bir ülkede olduğu gibi ise 9. yaştan itibaren bu
aşı yapılır.
Bu aşının tartışılan bir yönü şu : Acaba bunun uzun vadeli korunma şekli nedir? Uzun
vadeli korunma şeklini bilen kimse yoktur. Şu anda 5,5 yıllık süreçte effect etkin olduğu
gösterilmiştir ve bu meydana gelen antikor kitlelerinde bir azalma söz konusu değildir.
5
Dolayısıyla bu Hepatit B aşısında olduğu gibi bunun da ilk uygulamasının uzun süre
koruyacağı ve gerektiğinde rapel dediğimiz bir yenileme tekrarın yapılabileceği şeklinde ileri
sürülmekte.
Evet. Devam edelim, bu aşıların bir başka önemli özelliği daha vardır. Ülkemizde bu
genital siğil dediğimiz bir takım olaylar var. Bunlar da yine seksle geçen hastalıklardır.
Bunlarında yine etkeni bir HPV virüsüdür. Ülkemizde, şu anda pazarlanan bu aşının bu tür
olayları meydana getiren iki alt grubuna karşı da geliştirilmiş olması önemli bir olaydır.
Demek ki hem kanseri hem de bunları önleyecek nitelikte bir aşı bugün ülkemizde var.
Evet. Devam edelim. Şimdi rahim içi kanserin korunmasında az önce belirttiğim gibi
boy-kiloya dikkat etmek lazım, özellikle hayvansal yağ tüketimini minimuma indirmek lazım,
bir başka önemli özellik de tek düze östrojen kullanmamak lazım. Rahim yani uterus olduğu
sürece. Ve yine riskli ailelerin belirlenmesi. Kimdir riskli aile? Bir, gerçekten böyle 50
yaşının üzerinde henüz menopoza girmemiş kişiler, artı az önce bahsetmiş olduğum %5’e
uyan genetik taşıyıcı aile var mı? Bunların belirlenmesi ve ona yönelik çalışmalar yapılması
lazım.
Devam edelim. Yumurtalık kanseri için olaya baktığımız zaman, gerçekten en önemli
koruyuculuk gebelik önleme ilaçlarında görüyoruz. Gebelik önleme ilaçları verdiğimiz zaman
bu hastalara gençliğinde, gerçekten %50’ye kadar, beş yıllık süreçte kullanıldığı zaman kanser
riski aşağıya çekilebiliyor. Onun dışında özellikle, prezervatiflerdeki talk pudraların da çok
dikkatli kullanılması gerekmekte. Çünkü buradaki talktan yine bu genital yol kanalıyla
yumurtalığa ulaşabildiği bunların ve orada bir takım problemler çıkarabileceğini unutmamak
lazım. Dolayısıyla, bir başka aile planlaması yöntemi olan tüp ligasyonu dediğimiz bu
yumurta taşıyan yolların bağlanmasının, bu tür dıştan kontaminasyonların bulaşmasını
engelleyeceği için de bir koruyuculuğu olduğunu görebiliyoruz.
Bir başka önemli özellik az önce sizlere bahsetmiştim, demiştim ki; özellikle
yumurtalık kanserlerinin %10’unun genetik kökenli olduğunu ve bu genetik kökenlilerde
meme ile beraber olan bir takım BRCA1–2 genlerinden bahsetmiştim. İşte bu gen
taşıyıcılarda özellikle kırk yaş civarında yumurtalıkların alınması da bu kanseri minimuma
indirmektedir. Demek ki bu yönden de koruyuculuk var.
Şimdi aslında bu rahim ağzı kanseri ülkemizde ve yurt dışında oldukça önemli bir
sağlık sorunu. Nerelerde, gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerde. Gördüğünüz gibi senede
aşağı yukarı 510 binin üzerinde yeni kanser vakası teşhis edilmekte ve bunların da yine
gördüğünüz gibi 288 bini kaybedilmektedir. Yani yarıdan çoğu kaybedilmektedir. Bizim
amaçladığımız olay şu; biz kanseri şu hale geldikten sonra bakın rahim ağzında bu hale
geldikten sonra vereceğimiz hizmetlerin sınırlı olduğunu burada ifade etmek istiyorum. Ama
bu görülmeden yakalarsak arama dediğimiz sistemle o zaman biz bu hastalara %100 sağ
kalım verebiliyoruz. Devan edelim ve yine dünyada da baktığımız zaman benzer problemler
var. Nerede var? Daha çok gelişmekte ve gelişmemiş ülkelerde. Çünkü gelişmiş ülkelerde
ulusal bazda arama tarama yöntemleri olduğu için erken teşhis edilmekte ve uygun tedavi ile
%100 hastalara kür sağlanmakta. Bizim ülkemizde de yine İzmir bölgesi kökenli yapılan bir
çalışmada, bir yılda 1364 rahim ağzı kanseri ve bunların aynı yıl 726’sının öldüğünü
görüyoruz.
Yine bizim ülkemizde, özellikle bu Karadeniz bölgesi Çernobil olaylarıyla ilgili
konuları açıklığa kavuşturmak açısından on ilde yapılan bir çalışma var. On ilde yapılan
çalışmalarda şurada gördüğünüz gibi bütün kanserlerde meme kanseri ilk planda, ondan sonra
deri kanserleri var, mide kanseri derken şurada bu rahim ağzı kanserinin bizim ülkemizde
yani bu on ilde yapılan çalışmada çok yüksek olmadığını görüyoruz, rahim içi kanseri keza ve
yine yumurtalık kanseri, dört yüz küsur vaka. Acaba bu şunu getiriyor, acaba bizim ülkemizde
6
dışarıdakiler kadar sık görülen bir kanser değil mi bunlar? Ama bunu söyleyebilmek için
ulusal bazda daha geniş arama tarama yapılması gerekmekte, sözü şuraya getireceğim bu
illerden birisi Trabzon. Trabzon’da yapılan çalışmalarda gerçekten rahim ağzı kanserinin
diğer illere göre çok düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Yüz bin vakada, sadece 0,3 rahim ağzı
kanseri ki bu oldukça düşük bir rakam. Çernobil olayının açıklığa kavuşturulması açısından
böyle bir çalışma yapılmış.
Evet. Şimdi bu rahim ağzı kanserlerinde az önce belirttiğim gibi en önemli şeylerden
birisi, kız çocukları adete ne kadar yakın sekste bulunursa bu kansere yakalanma şansı o kadar
artar. Özellikle adetten bir yıl kadar sonra beraber olduğu zaman normal popülasyona göre 16
kat daha bu kanser artar. Çünkü bu devirde bu rahim ağzının gelişmesi henüz tamamen
olgunluğunu tamamlamamıştır. İkincisi, partner sayısı ne kadar artarsa. Bu da bu kanserin
gelişim döneminde rol oynayan bir faktör. Partnerinde yine bir problem varsa, bu da bu
kanserin artışında çok önemli bir faktör ki bugün bizim özellikle aşılar bazında olaya
baktığımız durum bu HPV virüsünün özelikle aşıların baz aldığı 16-18 tipi dediğimiz tiplerdir.
Tabii diğer işte sigaradan tutun da sosyo-ekonomik duruma kadar bu kanserin gelişiminde
etken faktörlerimiz var.
Burada çok basit bir olay mutlaka şurada gördüğünüz gibi bir HPV virüsü giriyor.
Neyle giriyor? Cinsel ilişkiyle giriyor. Girdikten sonra ne yapıyor burada kısa bir süre yani
kısa süre dediğimiz olay yukarıdaki slaytta gördüğünüz gibi erken enfeksiyon dediğimiz bir
devre var bu devre altı ay ile iki yıl arasında değişir. Bu süreç bittikten sonra ya hastalık
kendiliğinden elimine olur herhangi bir şey kullanmadan yok olur ya da şurada gördüğünüz
gibi metaplazik epitel dediğimiz değişik bir varyant ile ilerlemeye devam eder. Bu ilerlemede
en büyük katkı özellikle hastanın immune sistemi. İmmune sistemi ne kadar baskılanmış
olursa kanser gelişimi artmaya başlar. Ve yine şurada gördüğünüz gibi sigara vesaireler de
işin içine girdikten sonra gerçekten az önce ilk slaytta gördüğümüz gibi kanserli hasta size
gelmiş olur.
Bizim sizlere burada önereceğimiz olay bu. Detaylı anlatmak değil. Üç dakikanızı
ayırın diyoruz. Bir muayene olun. Burada gördüğünüz gibi bir smir aldırın. Bu smir uygun
şekilde ülkemizin her yerinde bakılabilen bir olaydır. En azından 21 yaşından itibaren bu işe
başlanmalı. 30 yaşına kadar yılda bir, 30 yaşından sonra 3 yada 4 kere üst üste negatif
olduktan sonra yani bir şey çıkmadıktan sonra 3-5 yıla kadar bunu uzatabiilirsiniz, 65 yaşına
kadar bu devam etsin deriz. Böylece erken teşhis olma olanağınız sağlanmış olur. Anormal bir
smir de olduğu zaman, bu da eşittir kanser anlamına gelmez. Bir üst araştırmayı gerektiren
durum anlamına gelir. Bu da şurada gördüğünüz gibi kolposkop dediğimiz bir büyüteçle
rahim ağzına bakarak ve biyopsi almak suretiyle gerçek teşhisi koyma olanağımız olur ve ona
yönelik tedavi yaparız.
Şurada gördüğünüz gibi eğer biz erken devrede yakalayabilirsek hasta %100 sağ
kalabilmektedir. İşine gücüne devam ettiği gibi hiç hastalık bilmem ne bir olay yok hepsini
yok edebiliyoruz. Eğer bundan biraz daha ileri, az önce gösterdiğim resimde olduğu gibi
olursa, beş yıllık yaşam süreci, bunlar da kabaca %92 civarındadır, ama akciğer metastazıyla
size gelmişse akciğere ulaşmışsa beş yıllık zamanı ne yaparsanız yapın %15’e çıkaramazsınız.
Bu da şunu gösteriyor, hanımların kendilerine üç dakika ayırmalarını. Hiç olmazsa senede üç
dakika ayırırsanız, bir muayene olursunuz bir smir aldırırsınız ve yine genç popülasyon için
de aşı yaptırmak suretiyle bu geleceğe yönelik daha iyi bir hayat vaat etmiş olursunuz
çocuklarınıza.
Şimdi bu rahim içi kanserinden de bir iki slayt göstereceğim sizlere Genellikle rahim
içi kanserleri gelişmiş ülkelerde sık görülen kanserlerdir ve en önemli özelliği de ileri yaşlarda
görülür. Şurada gördüğünüz gibi bir başka önemli özelliği de bu kanser yakalandığı zaman
7
oldukça erken evrede olur. Bu kanserin erken evrede yakalanmasındaki en büyük etken
özellikle menopoz sonrası kanamalardır. Menopoz sorası bazı hastalar vardır ki; işte ben de
pembe bir leke geldi işte ondan sonra kayboldu gibi kaçamak yanıtlar olur. Bunlar mutlaka
değerlendirilmelidir. Çünkü menopoz sonrası kanamaların en az %20’si kanser olur ve
bunların da aşağı yukarı %12-17’si rahim içi kanser olur. Bu bakımdan menopoz sonrası
kanama ilaçsız mutlaka hekime gidilip araştırılması gereken bir durumdur. Bu nedenledir ki,
bu kanserler eken devrede yakalanabilmektedir.
Şurada gördüğünüz gibi hakikaten çoğunluğu, %73’ü erken evrede yakalanmış ve
basit bir tedaviyle hakikaten bunlara kür temin edilmiş. Şu slaytta gördüğünüz gibi hakikaten
ne kadar erken evrede olursa o kadar beş yıllık yaşam verebiliyorsunuz. Henüz rahim
içerisindeki dokuda ise yani rahim duvarından girmemişse beş yıllık yaşam %91, tabii
ilerledikçe bu rakamların düştüğünü görüyoruz. Ama biz iddia ediyoruz ki toplumun
bilinçlenmesiyle, yine bu kanamanın ne anlama geldiğini bilmeden gelişi güzel ilaç almak
yerine hekime gitmek suretiyle erken evrede teşhis edilerek gerçekten bu kanserden ölümün
minimuma inebileceğini görüyoruz ve göstermek istiyoruz.
Burada size vereceğimiz somut mesaj; post-menoposal devrede, kanamanın miktarı
önemli değildir, mutlaka hekime gidilmelidir. Hanımefendinin sorduğu soru o veya bu şekilde
vajinal ultrason çekilmiş herhangi bir ilaç almayan hastada post-menoposal devrede
endometrium kalınlığı yani rahim içi kalınlığı 5 mm ve üzerindeyse mutlaka ve mutlaka
hekime gidilmelidir. Bu kanser için özellikle rahim ağzı kanserlerinde olduğu gibi bir arama
yöntemi bugün için mevcut değildir.
Diğer bir konu yumurtalık kanseri, hakikaten en öldürücü kanserdir. Bu kadın genital
organları içerisinde ikinci sırada bu kanser görülür. Genel vücut kanserlerinde gördüğünüz
gibi kabaca %4’ünü teşkil etmekte. Bu rakamlar bir yana ¾’ü ileri evrede, yani ne yaparsanız
yapın vereceğiniz hizmetin sınırlı olduğu bir devrede yakalanmakta, bunun gerekçesi de şu;
bu tür hastaların çoğu mide bağırsak problemleri nedeniyle dahiliye servislerinde yatan,
gastroentoloji kliniklerinde zamanını geçiren hastalardır. O bakımdan mutlaka midesinde
problemi olan bağırsağında problemi olan hastanın benim sorunum dahili sorun şeklinde değil
de bunu mutlaka bir kadın doğumcunun da görmesi gerektiği yönünde hem hekimin hem
toplumun bilinçlendirilmesinde yarar olduğunu vurgulamak istiyorum.
Bu kanserler çeşitlidir. Burada size detaylarını vermeyeceğim. Önemli olan sorun bu.
Erken evrede de bu kanser yakalanabilmekte ve erken evrede yakalandığı zaman, gerçekten
beş yıllık yaşam bunlarda da yüz güldürücü olabilmektedir. Dolayısıyla yine burada size
verebileceğimiz mesaj bu yönden de mutlaka ve mutlaka senede bir kere hiç olmazsa
muayene olmanın oldukça yararı olduğunu burada vurgulamak isterim.
Bakın bu hale gelmiş bir hastaya bizim yapacak fazla bir şeyimiz olmaz. Burada
resimler var, birkaç tane bakın burada da bütün karnı dolduran kitle, yine öyle. Öyle bir
durum gelir ki biz bu tümörü temizlemek için şurada gördüğünüz gibi kalın bağırsağını,
ondan sonra bütün rahimini de, yumurtalıklarını da, lenf bezlerini de tamamını çıkartmış
oluruz.
Bakın yine burada bütün karnı su dolmuş momentum dediğimiz yağ tamamen tümörle
dolmuş bir hasta. Yine bir başka benzer hasta. Bakın hiçbir tarafında bir şey olmayan sadece
dalağında atlamış, oraya metastaz yapmış olan bir hastamız. Bakın yine dalakta tümör. Bakın
bu hastada hem kalınbağırsağını tümör tutmuş, hem rahmini dolayısıyla kalınbağırsakla
beraber rahimin çıkarıldığı bir spesimen. Yine benzer bir hasta.
8
Şimdi bu kadar uğraşıyoruz. Bunlardan aldığımız sonuç ne? Şurada gördüğünüz gibi
erken devrede beş yıllık sağ kalım%88, ileri evrede bunun %38 olduğunu görüyoruz. Bu da
neyi gösteriyor. Mutlaka hekimle ilişkinin yılda bir yapılmasında yarar var.
Bir başka konu hakikaten bu dış kısımda görülen kanserler. Bunlarda o kadar az
görülen kanserler değildir. Bu kadın kanserleri içerisinde kabaca 4. sırada görülen
kanserlerdir. Yaşlı hastalarda daha sık görülen bir kanser türüdür bu. Burada da nasıl
geliştiğiyle ilgili.
Devam et, zaman almayalım. Burada da kırk yaşın altında bu kanserlerin görülme
sıklığı %16 ama diğerleri ileri yaşta. Yine bakın burada HPV karşınıza çıktı. Buradaki
kanserlerde de HPV önemli bir faktör. Yine burada karşınıza ne çıktı, sigara çıktı. Sigara da
önemli bir faktör. Yine karşınıza bir başka virüs çıktı. Hem sigara içen hem de virüs almış
hastalarda normal popülasyona göre 16 kat daha fazla bu kanseri görebiliyoruz.
Yine bize düşen nedir? 1. Bariyer kontraseptifleri kullan. 2. Sigarayı içme, şeklinde çevreye
bir mesaj verebilme. Tabii bu çok önemli. Bizim ülkemizde en çok atlanılan konulardan birisi
bu.
Her kaşıntısı olan hasta ben de mantar var mı. İşte doktoruma gittim mantar ilacı
aldım, eczacıya gittim mantar ilacı aldım, mantar hikayesi artık gidiyor. Her kaşıntısı olan
hastada, altında mutlaka ve mutlaka bir hastalık vardır. Bu araştırılmalıdır. Onun için ilkin
hekimin sitolojisi, yani sürüntü artı kolposkopi dediğimiz büyüteçle bakma olayları bunlar
mutlaka yapılmalıdır ki bu gerçeğe yönelik tedavi yapılmalıdır. Bizim aramızda meslektaşlar
arasında da olur, benim hanımda kaşıntı oldu bir mantar ilacı yazar mısın veya bir hormon
ilacı yazar mısın. Tamamen tutarsız yetersiz tedavi yaklaşımlarıdır. Dolayısıyla kaşıntısı olan
bir hastanın ne olduğunu bilmeden ilaç kullanmaması gerekir ve kullandırmamamız gerekir.
Bakın bu bir 18 yaşında çocuk. Bu çocuk bize geldiğinde, şurada beyaz olarak
gördüğünüz şeyler bu HPV ile ilgili bazı tümoral oluşumlar. Biz bu çocuğu daha detaylı
incelediğimiz zaman bunda bir immune yetersizlik olduğu ortaya çıktı. Ve ilgili bölüme
gönderdik. İlgili bölümden sonra Türkiye’nin her yerini dolaşmış iki yıl sonra bize geldi.
Devam edelim. Ve bu birazdan göstereceğim her tarafı tümör olarak geldi bu çocuğun.
Bakın burada da bir kitlesi var. Her kitle eşittir kanser anlamına gelmez. Çekinmeden bir an
evvel hekime gitmek lazım. Bu da basit bir tümöral kitle ama kötü kanser tipi olan bir olay
değil.
Bakın bu kadıncağız Rizeli, Rize’nin bir köyünden. Bu kadın gezmediği yer kalmamış.
Bütün İstanbul ondan sonra İzmir her yeri dolaşıyor. En sonunda bize geldi bu kadın. Bize
geldiği zaman buna bir ameliyat yaptık çok geniş. Belki sizin görmekten çekineceğiniz bir
ameliyattı. Birazdan göreceğiz. Bu da yine gerçekten melanom dediğimiz bir hastalık bu
bölgede. Bu da yine çeşitli yerlere gitmiş, en son bizim Hacettepe medikal onkolojiye gitmiş.
Medikal onkolojiden sonra ürolojiye gitmiş. Ürolojiden sonra bize gelen bir hasta.
Bu bir asker eşi. Bunlar şey olarak geçmiyor değil mi, sonra bizi deşifre ettiniz diye
mahkemeye vermezsiniz değil mi? Bu hastada aynı zamanda lösemisi olan bir hasta, 17 yıllık
lösemili bir hasta bu. Bakın bu Rizeliye yaptığımız ameliyat, Rizelinin ameliyatı bu.
Nereliydi bu, Ermenekli miydi, değil, Karamanlı bir hasta bu, Karaman’ın bir
köyünden. Bu hastada şu olay oldu. Bu hasta bizi mahkemeye verdi, 17 yıl sonra hastam
yürüyemiyor, ondan sonra işte cinsel ilişki olmuyor şeklinde. Bu gördüğünüz gibi bir kanser.
Ama bu ameliyatların kendisine özgü bazı komplikasyonları da var.
Devam edelim. Bu, Rizelinin kapatılmış şekli, o geniş defekti, bacağından aldığımız
bir adale ile şuradan aldık o adaleyi, ve oradaki defektif yeri kapattığımız bir hasta.
9
KATILIMCI : “Hocam yaşıyor mu hasta?”
PROF. DR. ALİ AYHAN : Rizeli iki buçuk ay sonra bir damar tıkanıklığıyla bize geri geldi.
Ve o yine düzeldi, bu beş yılın üzerinde bizim takibimizdeydi, herhangi bir sorunu yoktu.
Evet, devam edelim. Bu yine bir hasta. Burada da şöyle bir şey var. Tıpta da bazı
değişiklikler var. Bu değişiklikler şu : Acaba bu kadar geniş doku çıkarma yerine daha basit
doku çıkararak aynı hizmeti verebilir miyiz? Bu da o yönden değişik bir hastadan görüntü.
Devam edelim. Bakın bu hastanın deminkine göre geniş bir doku defekti yok ve
primer olarak yani normal kapanabiliyor. Bu medikal onkolojiye ürolojiden bize gelen
hastanın ameliyatı ile ilgili bir olay, bakın, çıkarılan yer. Yine burada da yine bir adale
kaydırdık. Bakın son şekli ameliyat sonrası. Bu bahsettiğim asker eşi, çıkarılan yeri, dokusu
ve buna Z-plast dediğimiz bir ameliyat.
Bu yine bir başka hasta. Bu Eskişehir’den gelen bir hastaydı. Evet, ben bunlar çok, söz
sizin. Evet, buyurun efendim. Mikrofon var herhalde orada.
KATILIMCI / AV. NEJLA KUBİLAY : Avukat Nejla Kubilay. Son zamanlarda bir aşı türü
çıktı, rahim ağzı aşısı diye, bu %100 koruma sağlıyor mu ve hangi yaş grupları arasında
yapılıyor?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Siz yoktunuz herhalde, dışarı çıkmıştınız.
KATILIMCI : “Yok ben geç geldim.”
PROF. DR. ALİ AYHAN : Bu aşıyı 9 ile 26 yaş arasında uyguluyoruz. Türkiye’de dörtlü
olarak şu anda pazarlanmakta, bugünkü bilgilerimizin ışığı altında %100’e yakın koruyuculuk
sağlamakta, ancak şöyle kendisine yönlendirilmiş genotipler için geçerli. Global olarak bir şey
verilirse, bu anda rahim ağzı kanserlerinin %75’i bu aşıyla önlenebilmekte. Ancak bu az önce
de arkadaşlarla tartıştığımızda, bu aşıların geçmişi 5–5,5 yıl. 10 yıl sonra ne olacağını 20 yıl
sonra ne olacağını bilmiyoruz, yeni bir aşı rapeli gerekir mi gerekmez mi onları bekliyoruz.
KATILIMCI : Yumurtalık kanserinin erken teşhisi mümkün mü?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Yumurtalık kanserinin erken teşhisi daha çok hastaya bağlı,
muntazam muayeneye gitmesi gerekir, şüpheli bir şeyde de görüntüleme yöntemlerinden
yararlanmak gerekir.
KATILIMCI : Oldu, Teşekkür ederim.
PROF. DR. ALİ AYHAN : Evet. Başka arkadaşlar sorunuz. Buyurun.
KATILIMCI : Rahim ve yumurtalıkların alınması, menopoz sonrası çözüm müdür? Teşekkür
ederim.
PROF. DR. ALİ AYHAN : Koruyucu olarak hiçbir ameliyat yapmıyoruz bu şekilde. Eğer bir
risk faktörünüz yoksa. Risk faktörü olarak da az önce belirttiğim gibi eğer hakikaten bu
genetik araştırması yapılmış bir genetik taşıyıcı olanlarda bunun yeri var o da menopoz
sonrası değil kırk yaş civarında yumurtalıkların alınması gerekir. Daha menopoza girmiş,
herhangi bir risk faktörü olmayan hastada ameliyat yapmanın bir anlamı yok. Her ameliyatta
kendisine göre bazı götürüleri vardır. O açıdan.
Buyurun.
KATILIMCI : Hocam şimdi bizim ülkemizde bir yenilik olunca, beraberinde spekülasyonları
da başlar. Rahim ağzı kanserinin aşısıyla ilgili spekülasyonları dinliyoruz televizyondan. İşte
yan etkileri konusunda, sizin ağzınızdan duymak istiyorum böyle bir şey var mı?
10
PROF. DR. ALİ AYHAN : Bu aşının hiçbir yan etkisi yoktur. Bir ila beş gün devam eden
hafif bir kızarıklık, ikincisi hafif o bölgede ağrı ve kendiliğinden bu kaybolmakta. Bir başka
kalıcı olarak da hafif bazen ateş çıkabilir ve bazen bir böyle halsizlik olabilir o nedenle hiçbir
olumsuz etkisini bugün söylemek mümkün değildir. Bunun içi boş bir aşıdır, dolayısıyla DNA
dediğimiz olay söz konusu değildir. Buna bağlı olarak başka bir enfeksiyon oluşması söz
konusu değildir ve yine buna bağlı olarak ileride kanser yapacak diye bir sorun söz konusu
değildir. Özetlersek, bunun şu andaki yan etkisi yok denecek kadar azdır, lokal geçici yan
etkilerdir.
KATILIMCI : Teşekkür ederim.
KATILIMCI : Hocam bu jinekolojik kanserlerde tedavi aşaması nasıl oluyor. Önce cerrahi
müdahale daha sonra tedavi mi oluyor, yoksa tedavi oluyor, olmazsa mı cerrahi müdahale
yapıyorsunuz. Teşekkür ederim.
PROF. DR. ALİ AYHAN : Şimdi bu hastalığın kökenine göre değişir. Özellikle yumurtalık
kanserlerinde mutlaka cerrahi, rahim içi kanserlerinde mutlaka cerrahi hangi evrede olursa
olsun. Sadece rahim ağzı kanserlerinde cerrahi ile radyoterapinin ekinliği erken evrelerde
birbirine yakındır. Dolayısıyla bazı hastalarda, genel durumu biraz kötü olan hastalarda
cerrahi yerine radyoterapi uygulanabilmektedir. Bu dolayısıyla, cerrahi bütün hastalıklarda
hemen hemen ilk başvurulacak tedavi yöntemidir, uygun olan dememizde yarar var, rahim
ağzı kanseri için. Diğerlerinde mutlaka ve mutlaka cerrahi. Onun sonucunda mesela cerrahi
yaparsınız. Bu lenf bezi dediğimiz tümörün yayılabileceği bazı bölgeler vardır. Oralarda böyle
bir yaygınlık olursa, yok edebilme açısından ek olarak kemoterapi, radyoterapi verilebilinir.
Ama primer olarak bu hastalarda diğer alternatifleri bu radyoterapi dediğimiz tedaviyi
vermiyoruz. Kemoterapiyi vermiyoruz. Kemoterapiyle ilgili yumurtalık kanserlerinde
araştırmalar var. Henüz bunlar standart tedavi yöntemi olmadığı için de bunu devreye
sokmuyoruz, araştırma bazında tedaviler. Daha çok Avrupa’da iki tane merkezde yürütülen
bir çalışma var, Amerika’da iki merkezde yürütülen yine bir çalışma var bu konuyla ilgili.
Bunlar tamamen berraklaşmadan bizim ülkemizde standart olmayan bir uygulama
yapılmamalı.
Buyurun lütfen.
KATILIMCI : Rahim ağzı kanserleriyle ilgili olaraktan aşılama ile ilgili 9 yaş 26 yaş
arasında yapılırsa ve cinsel ilişkiden önce yapılırsa etkisi olur…
PROF. DR. ALİ AYHAN : Temel felsefe cinsel ilişkiden önce yapılması. Bunun yaşı dersin
ki benim ailemde böyle bir şey olmaz, biz evlenmeden önce böyle bir şey olmayan bir aileyiz
dolayısıyla evlenmeden önce yaptırırsınız. İkincisi, eşi bilinen bir aile, böyle beş yıldızlı
otellere fazla gitmeyen bir kişi, o zaman da yine değişik versiyonlar tartışılabilinir. Ama olayı
garantiye almak açısından bizim ülkemizde kültürel boyuttan ele alındığı zaman evlilikten
önce yapılması uygun olabilir.
KATILIMCI : Peki, cinsel ilişkiden sonra veya 26 yaşından sonra önleyici tedbir olarak
yine aşı yine aynı etkileri gösterebilir mi? Veya başka bir önleyici tedbir var mı?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Sigara içmeyeceksiniz, bariyer kontraseptifi yani prezervatif
kullanacaksınız, ondan sonra aşı ileri yaş için de geçerli olabilir ama bu HPV virüsleri 30
yaşına kadar peak yapar ondan sonra azalır. Ancak ileri yaşta alınanlarda ise bu kalıcı
enfeksiyon kanser yapıcı enfeksiyon daha sık olur. Bu Türkiye’de şu anda pazarlanan değil,
bunun benzeri bir aşı var o da gelmek üzere Türkiye’ye. O aşı da ileri yaşlarda da uygulandığı
zaman onun da yararlı olduğu yönünde bilgiler var.
KATILIMCI : Teşekkür ederim.
11
KATILIMCI : Hocam. Bu menopozu takiben alınan östrojen hormonunun kanserde yan
etkisi olduğu veya tetikleyici olduğu konusunda çok değişik tartışmalar oldu. Son tespit nedir
acaba, tıbbi tespit hocam?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Şimdi bugün, bu konu hakikaten uzun zamandan beri tartışılan
bir konu yeni değil. Son zamanlarda böyle prospektif dediğimiz öne yönelik kontrollü
çalışmalar olmuştur. Bu çalışmalarda, uç nokta olarak meme kanseri, rahim içi kanseri ve
damar tıkanıklığı ele alınmıştır. Özellikle bu kombine ilaç dediğimiz, hem östrojen hem
progesteron içeren preparatlar, beş yılın üzerine geçtiği zaman, bu damar tıkanıklığı olabilme
riski, artı meme kanserinde çok minimal artma yönünde bir eğilim olduğu gözlenmiş. Buna
karşın tek düze östrojen kullananlarda meme kanserinde herhangi bir artış söz konusu
olmadığı, ama yine damar tıkanıklığının olabileceği. Bunlar göz önüne alındığında bugün için
bizim hekim olarak önerebileceğimiz olay şu : Eğer bir hastada hormon yetersizliğine bağlı
bulgular varsa, işte uyuyamama, hayat kalitesini bozan, alt kısımda kuruluk, uyuyamama,
terleme, vs. bunlara biz beş yıla kadar hormon verebiliyoruz. Ancak, oturmuş bir osteoporoz
tedavisinde ise uygun ilaçların tercih edilmesi daha yararlı olmakta hormon yerine.
Dolayısıyla dünle bugün arasındaki tek fark hayat boyu bu hormonu kullanın değil, uygun
olduğu zaman, endike olduğu zaman bu hormon kullanılabilir; ta ki bir meme kanseri öyküsü
olmasın, nedeni belli olmayan bir kanama olmasın, artı bu hastada aktif bir karaciğer hastalığı
olmasın. Bilmiyorum yanıt alabildiniz mi?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Evet, başka. Buyurun.
KATILIMCI : Kişisel sorulara izin var mı? İki yıl önce bir operasyon sonucu menopoza
girdim, yumurtalıklarım alındı. Bana divina isminde bir ilaç önermişti o zaman doktorum. İki
yıldır da hiçbir kontrole de gitmedim, kadınların malum korkuları yüzünden. Divina’yı
düzenli olarak almıyorum. Bunun bana götürüsü ne olacak?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Bu aslında divina’dan ziyade tek düze östrojen alın. O daha
uygun olur, ama 20 gün alıp da 10 gün almamanın bir zararı olmaz.
KATILIMCI : Hayır, ben 1 ay alıyorum mesela 4 ay almıyorum.
PROF. DR. ALİ AYHAN : Herhangi bir şikâyetiniz olmasa da almanıza da gerek yok.
Ancak, bu hormonlara bağlı iki önemli özellik var. Bir, yapısal bozukluklar var. Yapısal
bozuklukların engellenmesi açısından bu da alt kısımda kuruluklar olur, o yönden alınmasında
yarar var. Ama herhangi bir şikâyetiniz de yoksa bunu bitkisel östrojenlerden yararlanarak
önleyebilirsiniz. Örneğin, bu özellikle soya ürünleri soya sosu, soya filizi ve diğer ürünleri.
Ayrıca soya ürünlerinin bu G&C dükkânlarında tablet halinde satılan şekilleri de var. Yararı
tartışmalı olmakla birlikte, yani o yönden bitkisel yönden de yararlanabilerek bu eksiklikleri
giderebilirsiniz.
KATILIMCI : Evet, peki o östrojenleri almamanın az önce bahsettiğiniz konu dışında kişiye
bir etkisi var mı? Birdenbire çökme durumu söz konusu mu?
PROF. DR. ALİ AYHAN : Öyle bir şey yok hanımefendi, öyle bir şey olmaz.
KATILIMCI : Divina’yı almamanın kemikleri daha hızlı erittiği veya dışarıdan östrojen
almamanın.
PROF. DR. ALİ AYHAN : Kemik erimesi, çocukluğunuzdaki beslenme, ailenizden aldığınız
genetik yapı, triodinizden sürünalinize kadar bir sürü nedenlerle ilişkilidir. Bu menopozdaki
hormona bağlı kemik erimeleri oldukça cüzi bir kısmı oluşturur bunun. O yönden de bir
endişeniz olmasın. Sporunuzu yapın, günlük yiyeceklerinizi uygun bir şekilde alın. İlla
hormona bağımlılığın bir anlamı yok.
12
KATILIMCI : Teşekkür ederim.
PROF. DR. ALİ AYHAN : Evet, anladığım kadarıyla sorunuz yok. Biz teşekkür ederiz
zaman ayırdığınız için.
13
Download