EDİTÖR`den Merhaba Diyalog Dostları! Yeni bir diyalog sayımızda

advertisement
EDİTÖR’den
Merhaba Diyalog Dostları!
Yeni bir diyalog sayımızda sizlerle buluşmanın sevinci içerisindeyiz. 2008
yılına damgasını vuran olaylar nedir diye
sorduğumuzda hemen herkesin ifade
edebileceği ilk kelime “Küresel Finans Krizi” olacaktır, herhalde!...
Azerbaycan ve Türkiye ekonomilerine katkıda bulunan siz değerli
işadamlarımızın bu krizi de fırsata dönüştüreceğinize inancımız tamdır.
Peki, “Nedir Krizi fırsata dönüştürmek?”diye düşünürsek,
karşımıza şu cevaplar çıkmaktadır;
-Kriz döneminde en doğal şey olan harcama sıkıntılarının yapılması
fakat tamamen kabuğa çekilerek krizin daha da derinleşmesine fırsat
vermeme,
-Krizde kalifiye eleman bulma şansının daha yüksek olduğunu
dikkate alarak şirket içi personel düzenlemesine ve eğitimine dikkat
etme,
-Yeni yatırımlar yapmak ve mevcut teknolojilerimizi yenilemenin bu
dönemde daha ekonomik olacağını unutmamak,
-Eğitime, insana ve teknolojiye yapacağınız yatırımlar inanıyoruz ki
kriz sonrası sizlere çok büyük katma değer sağlayacaktır.
Kısaca değinmeğe çalıştığım bu cevaplarla ilgili daha geniş bilgilere dergimizi dikkatle okuyunca ulaşacaksınız.
Genel başlıklarla şöyle bir göz atarsak bu sayımıza
2008 yılı Azerbaycan ve Türkiye Ekonomileri’ne genel bakışa,
Kapak konumuz olan, Azerbaycan ve Türkiye’nin aynı duygu ve
düşüncelerini dünyaya ilan ettiği “Dünya Ekonomik Formuna”,
2009 Yılına yine savaşla giren “Filistin Sorununa”,
Türkiyede “ÖZÜR DİLEME” kampanyası adı altında ısıtılan ve
her iki vatanımızın da üzerinde baskı unsuru olarak kullanılıan “Ermeni Sorununa” bilmisel olarak yaklaşmaya çalıştık.
Ayrıca 18 Mart’ta sadece Türk Milletinin değil, bütün dünyanın
kaderini değiştiren ve tarihe sığmayan “Çanakkale Destanını”
sizlere sözün bittiği yerde dilimizin döndüğünce aktarmayı kendimize
görev addettik.
Ve yine Kültür - Sanat, Eğitim, Tarih, Bilim - Teknoloji, Sağlık, Spor,
Kadın - Aile, Mizah - Eğlence, Söyleşi ve Makalelerimizle dopdolu bir
eser sizlere sunmaya çalıştık.
Dergimizim sonunda, 14.Dönem’inde görev yaptığımız
TÜSİAB faaliyetlerini sizlere kısaca aktarmaya ve paylaşmaya
özen gösterdik.
Sizleri Dergimizle başbaşa bırakırken, çalışma hayatınızda sağlık,
huzur ve başarılar dileriz.
Kazanma, yaşama ve yaşatma zevkini her gün yaşamanız dileğile...
Yasin GÖRAL
Genel Sekreter
İÇİNDEKİLER
Editör
03
Başkan’dan mesaj06
TÜSİAB 15. Dönem Genel Kurluluna Giderken
Küresel Kriz Sorunu ve İki Kardeş Ülke Realitesi
Azerbaycan
2008 Yılı Azerbaycan!
08
Türkiye
Türkiye Ekonomisinin 2008 Yılı Nasıl
Geçti
2009`dan Neler Bekleniyor?
10
Kapak Konusu
DAVOS`dan Dünyaya Mesaj!
12
Söyleşi
TRT - Bakü Temsilcisi Sayın Muhsin
Yıldırım ile Konuştuk.
16
Söyleşi
Güven M.Güven SİKA
18
Makale
Dr.Reha Yılmaz
Yeni Paradigma: İş Etiği ve
Türk Kültüründe İş Ahlakı
21
Dünya
2008 Yılı Dünya Ekonomisi
30
4
34
Türk Dünyası
Dilde, Fikirde, İşte Birlik!
Biz Nene Hatun
Torunuyuz!...
MAKALE
36
Selçuk Düzgün
24
40
44
Filistin Dosyası
Eğitim ve Ekonomi
Özgüveninizi Kaybetmeyin!
Yaşam
Yaşamın Yüz Altın Kuralı
48
Bilim - Teknoloji
60
64
ÖZEL
DOSYA
14. Dönem TÜSİAB Raporu Özet
Kültür - Sanat
Mehmet Akif Ersoy
46
50
Çanakkale Destanı
Orta Asya ve Kafkaslar
68
52
Tarih ve Ekonomi
Ekonomik ve Ticari Olarak İlkkez
Geçekleştirilen Buluşlar
Sağlık
Ekonomik Kriz
Ruh Sağlığını Tehtit Ediyor
54
Kadın ve Aile
2008 Yılının Defilesi
56
Mizah - Eğlence
58
Spor
5
BAŞKAN’DAN MESAJ
TÜSİAB 15.Dönem Genel Kurluluna Giderken
Küresel Kriz Sorunu ve İki Kardeş Ülke Realitesi
Değerli TÜSİAB
üyeleri,aziz
dostlar,sevgili
okurlarımız!
Azerbaycan bizim
sadece üzerinde ticaret yaptığımız bir
ülke değil, aynı zamanda tarih, dil,
din bağımız olan
dost ve kardeş ülkemizdir. Bizler bu dost ve kardeşlik
anlayışında 25-26 Şubat 1992 tarihinde Dağlık
Karabağ’ın Hocalı kentinde, kadın çocuk demeden
yapılan insanlık dışı katliamları onyedinci
yıldönümünde bir kez daha derin acı ve üzüntü ile
hatırlıyoruz. Sizlerinde bildiği gibi, bundan birkaç ay
önce Türkiye’de (sözüm ona) bir gurup “aydın”
çıkarak kendi namlarına Ermenilerden “özür”
dileme kampanyası başlattı!..Bizler gençlik yıllarımızda Hocalı Katliamlarına şahit olduk. Aslında
sadece bu katliamlara bizler değil, tüm dünya şahit
olmuştu. Fakat, başta “medeni batı!” olmak üzere
yine aynı dünya katliam Türk Milletine yapılınca çifte
standartlı yaklaşmış, kılını bile kıpırdatmamıştı.
O acı günlerinde Azerbaycan yanında
TÜRKİYE`den başka dost bulamamıştır.
Bugün halen Azerbaycan’ın topraklarının
yaklaşık beşte biri Ermeni işgali altındadır.
Ermenistan Uluslararası hukuku hiçe sayarak yerlerinden yurtlarından Azerbaycanlı kardeşlerimizi
mahrum ederek Dağlık Karabağı işgal etmiştir. İnsanlık değerlerini ayaklar altına alan ve uluslararası
hukuka meydan okuyan Ermenistan politikaları bu
kadar yakın tarihte gözler önündeyken, “ÖZÜR”
dileme kampanyasını başlatanlara karşı tepkisiz kalmak mümkün mü?
Elbette ki değil, tepki koyup, kınayacağız. Bu bizim
sadece davamızda haklı olmamızdan kaynaklanmıyor,
Türk milletine mensup olma şuuruyla, ona hizmet
etme gayemizle hayatımıza yön vermemizin de
gereğidir.
En son Dünya Ekonomi Formu görüşmelerinde
Cumhurbaşkanımız Sayın İlham Aliyev “Biz
sadece Ermenistan’ın uluslararası hukuka, BM Güvenlik konseyinin kararlarlarına uymasını ve ordusunu
topraklarımızdan çıkarmasını talep ediyoruz” diyerek
6
tüm dünyaya davamızdaki haklılılığımızı bildirmiş,
Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı sayın Tayip
Erdoğan`da “Dağlık Karabağ konusunda biz hiçbir
zaman Azerbaycan`ı yalnız bırakmayız “ diyerek tüm
dünyaya iki ülke kardeşliğini ve birlikte hareket etme
kararlılığını bir kez daha vurgulamıştır.
Evet bizde yineleriz ki; Türkiye ile Azerbaycan
arasında sarsılmaz temellere dayanan
dostluk ve kardeşlik ilişkileri ve işbirliği “bir
millet, iki devlet” anlayışına uygun olarak
ebediyete kadar gelişerek sürecektir ve biz
bu uğurda canımızla, kanımızla ve malımızla mücadelemize devam edeceğiz.
Bu mücadelemize ışık tutan, azmimizi kamçılayan
yine Mart ayı içerisinde yad edeceğimiz ÇANAKKALE
savaşları ve onun bize kazandırdığı ruhtur.
Şair M.Akif Bu savaşı tarif ederken
“Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...
Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?
`Gömelim gel seni tarihe`desem, sığmazsın.”
diye o şanlı savaşın azametini haykırıyor yüreyimize.
Bu vesile ile Türk Milletinin şanlı tarihinde , Hocalı
katliamlarında ve Ermeni işgalinde şahadet şerbetini
içen şehitlerimizin aziz hatıralarını önünde eğiliyor,
Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum.
Ruhları şad, mekânları cennet olsun.
Değerli TÜSİAB üyeleri, aziz dostlar, sevgili okurlarımız!
Bu ay içerisinde HOCALI ve ÇANAKKALE
anılacak, anlatılacak ve yad edilecek...
Yerimiz, görevimiz ne olursa olsun dünyada yaşanan oyunları görmeli, tarihimizden ders alarak
acılarımızı unutmamalıyız.
Bilmeliyiz ki; Unutmak Yok olmaktır! Unutmayacağız! Ama aynı acıları bir daha yaşamamak
için güçlü olacağız, güçlü olmak için de daha çok
çalışacağız.
Ve yine bilmeliyiz ki; çağımızda güçlü olmanın
en önemli temel taşı Ekonomik başarı ve
istikrardır. Dünya artık küresel bir sermaye tarafından yönetilen haritalarda birbirinden ayrı imiş gibi
görünen ama gerçekte birisinde en ufak ekonomik
dalgalanmada hepsinin etkilendiği bir bütün haline
gelmiştir. Bu bütünde en ufak bir hareketlenme insanlığı tümden etkilemektedir. Ben dünyada yaşanılan şu
anki savaş ve kaosları değerlendirirken bu pencereden bakılmasını daha doğru bulmaktayım.
Bu pencereden bakılırsa dünyanın bu günkü kaynayan kazanına önümüze çıkacak en reel gerçek
2008 de başlayan Ekonomik krizdir ve bu krizin
2009`a taşınmış olduğu gerçeğidir.
Dilerseniz 2008 EKONOMİK KRİZ`ini
şöyle bir hatırlayalım ve 2009`a bakış ufkumuz genişlesin;
Bu kriz ABD’de başlayan mortgage krizi ile
başladı, önce gelişmiş ülkelerdeki finans piyasalarını
çalkaladı, borsalarda 2006 yılına göre, 25 trilyon
doları aşkın kayıplar yaşandı, Lehman Brothers başta
olmak üzere dev bankalar iflas etti, ABD’de yatırım
bankacılığı tarihe karıştı. Başta ABD, Almanya, İngiltere, Fransa, Japonya, İrlanda tarafından olmak
üzere 6 trilyon doları aşkın ekonomik paketler açıklanmasına karşın durulmayan finansal kriz, çok
sürmeden reel sektöre de yansıdı, başta otomotiv sektörü olmak üzere birçok şirket derin mali krize girdi,
milyonlarca kişi işini kaybetti. Kriz gelişmekte olan
ülkeleri de derinden sarsmaya başladı. Gelişmiş İzlanda’nın yanı sıra gelişmekte olan Macaristan,
Ukrayna, Pakistan gibi ülkeler Uluslararası Para Fonu
(IMF) desteğine muhtaç kaldı. Gelişmekte olan ülkeler
ise IMF ile görüşmeye başladı.
Rusya, Brezilya, Çin, Hindistan gibi dev gelişmekte
olan ülkeler her ne kadar büyük döviz rezervleri nedeniyle göreli olarak krizden az etkilenseler de
büyüme hızlarında keskin düşüşler oldu. Hatta Rusya,
durgunluğa girdi.
Sonuçta; Mortgage ABD ürünü olmasına rağmen
önce Asya ve Avrupa borsa ve bankalarını salladı.
Neden? Çünkü mortgage kredilerini ABD kendi
vatandaşlarına bu Asya ve Avrupa bankaları eli ile
verdi. Küresel sermayenin şimdilerde toplandığı bir yer
daha var İngiltere. ABD ise küresel sermayenin kendi
ülkesinden gitmesine ya da kendisine yeni yerler bulmasına izin vermez ve vermemek için de çabalar
durur. Yani kendi çıkarına her şeyi uygular. O zaman
bize düşen görev ülke çıkarımızın gerektiği şekilde
çalışmak, adımlar atmaktır.
Değerli TÜSİAB üyeleri, aziz dostlar,
sevgili okurlarımız!
Dünyada başlayan bu kriz maalesef Başta
Türkiye`miz olmak üzere Azerbaycan`da da etkisini
göstermeye başlamıştır. Bir çok şirketimiz işçi çıkarmalara başlamış, sıkıntılara düşmüştür.
Ama şunu açıkça söylemek gerekir ki; Küresel ol-
masına rağmen bu krizden en az etkilenecek olan
ülke yine Azerbaycan olacaktır.
Dünya bir nefrete sürüklense de, ekonomik
bunalımlar baş gösterse de, Türkiye - Azerbaycan
arasındaki dostluk, kardeşlik ilişkileri ekonomik, sosyal
ve kültürel sahada oldukça gurur verici düzeylere
gelmesi Küresel Krizin ülkemizi fazla etkilememesinin
önemli nedenidir.
Son bir yıla baktığımızda, Türkiye`nin Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül, Başbakanı Sayın Tayip
Erdoğan birçok kez Azerbaycan’ı ziyaret etmiş ve
yeniden Cumhurbaşkanı seçilen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ilk ziyaretini Türkiye’ye yaparak
bu ilişkinin ne kadar güçlü temeller üzerine inşa
edildiğini tüm dünyaya göstermişlerdir.
Bunun dışında Türkiye Cumhuriyetinden onlarca
üst düzey yetkili ve Türk Silahlı Kuvvetleri de ülkemizi
en üst düzeyde ziyaret etmiştir.
Türk Dünyası Kurultayından tutun, Enerji Kongresine kadar birçok ekonomik ve sosyal önemli anlaşmaların altına imza atılmıştır. Yine iki ülke dışişleri
çalışmaları “Dağlık Karabağ” sorununun halli
yolunda önemli gelişmeler kat etmiştir.
Biz TÜSİAB olarak bütün bu güzel gelişmelere
katkıda bulunmak için elimizden geleni yapacağımızı
bir kez daha yinelerken,Türkiye’den İş adamlarımızı
Azerbaycan’a yatırım yapmaya davet ediyoruz. Çünkü
İki ülke arasındaki bu kardeşlik ilişkisi iş dünyasına da
olumlu yansımış ve dünyanın geçirdiği küresel krizden
çıkış yolu olarak bize yeni ufuklar açmıştır.
Değerli TÜSİAB Üyeleri, aziz dostlar!
TÜSİAB 15.Dönem yeni yönetimi için 15
Mart 2009’da Genel Kurul yapacaktır.
Her şeyden önce cemiyetimizin kuruşundan bu
güne kadar Genel Başkanlık makamından tutun,
mutfak elemanlarına kadar, TÜSİAB`in başarısı için
katkıda bulunan herkesi bir kez daha sevgi saygı ve
hürmetle sunar, başta 14. Dönem Yönetim Kurulu
olmak üzere bütün ekip arkadaşlarıma TÜSİAB `ın
başarısı için gösterdikleri qayret ve çalışmalardan
dolayı teşekkür ederim.
Tabi ki; TÜSİAB`ın asıl kaynağı ve varlık sebebi
olan üyelerimize, cemiyetimize verdikleri maddi ve
manevi desteklerinden dolayı şükranlarımı bir borç
bilir, sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Seçilecek olan 15. Dönem Başkan ve Yönetim Kuruluna da sağlık, huzur ve başarılar diliyorum.
Yavuz Keleş
Yönetim Kurulu Başkanı
7
AZERBAYCAN
2008 YILI AZERBAYCAN!
Ocak
5-7 Ocak Bakü’ye yılın en şiddetli karı yağdı.
10-12 Ocak ABD Kongresi Temsilciler Meclisi’nin
Azerbaycan Dostluk Grubunun Eş Başkanı Bill Şuster
başkanlığındaki heyet Azerbaycan’a ziyarette bulundu.
15-17 Ocak ABD Senatosu Uluslararası İlişkiler
Komitesi üyesi Senatör Richard Lugar temaslarda bulunmak üzere Azerbaycan’a geldi.
17-18 Ocak AGİT MİNSK Grubu Eş Başkanları
Azerbaycan’ı ziyarette bulundu.
22-26 Ocak Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Davos’u
ziyaret etti.
Şubat
4- Şubat AKPM Raporcuları Andres Herkel ve
Yuliya Jivkova Azerbaycan’ı ziyaret ettiler.
AB üçlüğü Piter Semnebi, AB Dönem Başkanı Dimitri Rupel ve AB Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı
Benita Ferrero Valdner, Azerbaycan’a geldiler.
6- Şubat ABD Devlet Bakanı’nın Eğitim Müşaviri
Forsel Bakü’ye geldi.
14- Şubat ABD Dışişleri Terörle Mücadele Koordinatör Başyardımcısı Frank Urbanic Bakü’ye geldi.
19-20 Şubat Senatör Sem Braunbek Azerbaycan’ı
ziyaret etti.
20- Şubat Cumhurbaşkanı İlham Aliyev MDB Devlet Başkanlarının Meksika’daki gayri- formal samitine
katıldı.
25- Şubat İlham Aliyev, ABD Dışişleri Bakanlığı
Avrasya Bölgesi’nden sorumlu Enerji Koordinatörü
Steven Mann’la görüştü.
Mart
14- Mart BM Genel Asamblesi NyuYork’ta yapılan
62. toplantısında “Azerbaycan’ın işgal olunmuş arazilerinin durumu” hakkında kararname kabul etti. ABD,
Fransa, Rusya ve Hindistan kararnamenin kabul
edilmesinin aleyhine oy kullandılar.
Nisan
2- Nisan İlham Aliyev NATO’nun zirve törenlerine
katılmak için Buhareste gitti.
16-17 Nisan Bakü’de GUAM Dışişleri Bakanlarının
konferansı yapıldı.
Mayıs
14-15 Mayıs Duma Başkanı Boris Grızlov, Azerbaycan’ı ziyaret etti.
19-20 Mayıs Türkmenistan Cumhurbaşkanı Kurbangulu Berdimuhammedov Azerbaycan’a geldi.
21- Mayıs Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham
Aliyev Kiyev’de yapılan enerji kongresine katıldı.
Haziran
4- Haziran T.C. Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan, Azerbaycan Cumhurbaşkanı
İlham Aliyev’le Nahçıvan’da biraraya
geldi.
6- Haziran Sank Petersburg’da MDB Devlet
Başkanlarının zirve toplantısından sonra İlham
Aliyev’le Serj Sarkisyan ikili görüşme yaptılar.
16-19 Haziran T.C. Büyük Millet Meclisi Başkanı
S. Köksal Toptan, Azerbaycan’a geldi.
26- Haziran On altı yıllık bir aradan sonra
Bakü’de askeri geçit gösterisi düzenlendi.
30- Haziran Ukrayna Cumhurbaşkanı Yuşçenko
Bakü’ye geldi.
Temmuz
4-Temmuz Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri
Medvedev Azerbaycan’a ilk resmi ziyaretini yaptı. İki
ülke arasında 5 devletlerarası anlaşma, aynı zamanda
“Dostluk, Strateji Ortaklık Beyannamesi” imzalandı.
24- Temmuz Azerbaycan, Türkiye ve
Gürcistan Cumhurbaşkanları Kars’da
Bakü- Tiflis- Kars Demir yolu Hattı’nın
temel atma törenine katıldılar.
29- Temmuz ABD Kongresi’ne bağlı Helsinki
8
Komisyonu Azerbaycan’la ilgili dinlemeler yaptı.
Ağustos
17- Ağustos Ebubekir Camii’sine yapılan bombalı
saldırıda 3 kişi hayatını kaybetti, 11 kişi yaralandı.
20- Ağustos Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan Bakü’ye resmi ziyaret yaptı.
Eylül
3- Eylül ABD Başkan Yardımcısı Dik Çeyni Azerbaycan’ı ziyaret etti.
10- Eylül Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
Bakü’ye resmi ziyarete geldi.
12- Eylül Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Kerimov Azerbaycan’ı ziyaret etti.
15- Eylül İlham Aliyev resmi ziyaret için Moskova’ya gitti.
26- Eylül NyuYork’ta Azerbaycan, Ermenistan ve
Türkiye Dışişleri Bakanları üçlü görüşme yaptılar.
Azerbaycan Kadınlarının 3.Kurultay toplantısı
yapıldı.
Ekim
15- Ekim İlham Aliyev tekrar Cumhurbaşkanı seçildi.
29- Kasım Azerbaycan, Türkiye ve Türkmenistan,
Türkmenbaşı şehrinde devlet başkanları düzeyinde
bir araya geldiler.
14- Kasım Bakü’de IV. Uluslararası Enerji Zirvesi yapıldı.
Aralık
1- Aralık Dışişleri Bakanı Ali Babacan Azerbaycan’a geldi.
3- Aralık Dış Ticaretten Sorumlu Devlet
Bakanı Kürşad Tüzmen çeşitli sektörlerden
toplam 135 kişilik işadamı heyetiyle Azerbaycan’ı ziyarette bulundu.
20- Ekim Dünyaca ünlü Azerbaycan sanatçısı
Müslüm Magomayev vefat etti.
Kasım
2- Kasım Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya
Cumhurbaşkanları Moskova’da biraraya geldiler.
Görüşün sonucu olarak Cumhurbaşkanları tarafından Moskova Beyannamesi imzalandı.
5- Kasım İlham Aliyev resmi ziyaret için Türkiye’ye
gitti.
10- Kasım Millet Meclisi Azerbaycan askerlerinin
Irak’tan çekilmesi kararını aldı.
28- Kasım Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Aşkabat’ı
ziyaret etti. İki ülke arasında 4 devletlerarası anlaşma imzalandı.
13- Kasım Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül, Bakü’de düzenlenecek IV.Uluslararası
Enerji Zirvesi’ne katılmak için Azerbaycan’a geldi.
17- Aralık Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi
Azerbaycanda azınlıkların korunmasına ait karar
kabul etti.
22- Aralık Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral
Hasan Iğsız, Azerbaycan’ı ziyaret etti.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, 2009 yılını Azerbaycan’da “Çocuk yılı” ilan etti.
Kaynak: Zaman Online.TÜSİAB-Bülten
9
TÜRKİYE
Türkiye Ekonomisinin 2008 Yılı Nasıl Geçti,
2009'dan Neler Bekleniyor?
Bu yıl ciroda yüzde 9, metrekarede yüzde
17 civarı büyüme gösteren perakende sektörü için 2008, umut veren yatırımlarla
başladı, büyümeyle devam etti, ekonomik
durgunlukla sonlandı. 2008 nasıl geçirdi
hep birlikte hatırlarken, sektör aktörlerinin
2009 beklentilerine birlikte bakalım
Türkiye’nin son yıllarda en hızlı büyüyen sektörlerinden perakende, 2008 yılında metrekarede yüzde
17, ciroda ise yüzde 8–9 civarında büyüme gösterdi
ancak bu rakamlar, hem geçen yılın hem de beklenenin altında kaldı. 2008'in gündem konularından
biri de perakendeciler ve alışveriş merkezleri arasındaki “kira”sürtüşmeleri oldu. Ertelenen, iptal edilen ve
bekletilen yatırımlarla birlikte perakende sektörünün
2009'u büyümesini sindirmesi ön görülüyor.
Perakende Türkiye’nin son yıllarda en hızlı
büyüdüğü sektörlerden biri oldu. Özellikle alışveriş
merkezi yatırımlarıyla perakende sektörü kayıt altına
alınırken, yerli markalar görülmemiş büyüme oranları
yakaladı. Aynı rüzgâr gıdadan elektroniğe, mobilyadan hazır giyime yabancıların da Türkiye’ye
gelmesini sağladı. 2007 yılı sonunda toplam 150 milyar dolarlık cirosuyla perakende; enerji, eğitim ve
sağlığın ardından Türkiye’de dördüncü büyük sektör
oldu. 2008 yılında ise 70 milyar’ı organize olmak
üzere sektör, 165 milyar dolar büyüklüğe ulaşmış olacak. 2007’de metrekarede yüzde 27 büyüyen organ-
10
ize perakende sektörü 2008 yılında kasım ayı sonuna
kadar yüzde 17 büyüme oranına ulaştı. Geçen yıl sektörün cirosu yüzde 13 civarında büyürken, bu yıl
hedeflediği yüzde 10 büyüme hedefini tutturamadı.
Yılın yüzde 8-9 civarında bir büyüme ile kapanması
bekleniyor. Ciro artışının, metrekare artışının gerisinde
kalması, sektörün en büyük problemlerinden biri
olarak anılıyor. Sektör cirosunun 2010’da 199 milyar
doları aşacağı tahmin ediliyor.
Kira: Ciro mu? Metrekare mi?
2008 yılında sektöre perakendeciler ile alışveriş
merkezleri (AVM) arasındaki kavgalar damgasını
vurdu. Hem yerli hem yabancı markalar üyesi oldukları dernekler aracılığıyla kiralar başta olmak üzere
pek çok maliyet kalemiyle ilgili olarak sıkı pazarlıklara
girişirken, kimi zaman restleşmeler kimi zaman da
kepenk kapatma eylemleri yapıldı. Kiranın bu kadar
çok tartışılmasının nedenleri arasında küresel krizle
daha çok hissedilen durgunluk, ani bir şekilde yükselen dolar ve Euro sayılıyor. Cirodan kira ödenmesi,
reklam desteği verilmesi ve genel giderlerin içeriğine
ilişkin düzenlemeler yapılması ise pek çok perakendeci tarafından dile getirilen talepler oldu.
Piyasadaki durgunluk nedeniyle yapılan promosyonlar
2008’i ’indirimler yılı’ yaptı. Markalar, indirimle
satışlarını koruyabildi. İngiltere, İspanya ve Fransa gibi
ülkelerde de erken indirimler yapıldı.
Yatırım yorgunluğu
Son 4 yılda hem markalar hem de AVM’ler hız
kesmeden büyürken, 2008, rekabetin zirve yaptığı yıl
oldu. 2008 yılında ’yatırım yorgunluğu’ hissedildiği
açıkça ifade edilirken, 2009’da perakende de
bugüne kadar yapılan yatırımların sindirileceği, biraz
nefes alınacağı görüşü ağırlık kazanıyor.
“Tüketici, 2009'da kral olacak”
Alışveriş Merkezleri ve Perakendeciler Derneği
(AMPD) Başkanı Nurşin Oral, şu değerlendirmeyi
yaptı: 2008 inişli çıkışlı geçti, ciro artışı büyümenin
arkasında kaldı.
2009’da yeni dinamikler, yeni gerçekler olacak.
Son 3 yıldır yaşanan yoğun yatırımlar 2009’da
sindirilecek.
Taşların yerinden oynadığı dünya finans sisteminin
yeniden inşasına tanıklık edeceğiz.
Yeni yatırımlar için taşların yerine oturması bek-
lenecek. Perakendeciler ve AVM’ler 3 noktaya (sürdürülebilirlik, optimizasyon, transformasyon) odaklanacak.
Tüketici güveni dünyada da hiç olmadığı
kadar düşük seviyelere indi. 2009 ’seçici
satınalma yılı’ olacak. Bol seçenek ve uygun
fiyatla tüketici kral olacak.
2008 Yeni açılan AVM yılı oldu
2008 yeni açılan alışveriş merkezleri yılı
oldu. Türkiye toplamında 4.8 milyon metrekare AVM alana ulaşıldı. İnşaatı devam
eden 2.8 milyon metrekare büyüklüğündeki
AVM yatırımının ise yüzde 45’i İstanbul,
kalanı Anadolu’da devam ediyor. 2008
yılının özellikle son 3 ayında, planlanan veya
inşasına başlanacak AVM yatırımları
Türkiye’de de hissedilen ekonomik kriz nedeniyle askıya alındı. Bazılarının açılış tarihleri ertelenirken, bazı AVM ya-tırımları başka projelere
dönüştürüldü. Yatırımların geri dönüş sürelerinin uzaması da yatırımcıları etkiliyor.
Rekabet sertleşiyor
GFK’nın yaptığı araştırmaya göre 2007’de yüzde
14 artışla 7.3 milyar Euro’ya ulaşan Türk elektronik
perakende sektörü 2008’i 6.6 milyar Euro ile (700
milyon Euro kayıpla) kapatacak. Sektör 2008’de hem
fiyat hem de ciroda yüzde 12 gerileme yaşadı. Electro
World Genel Müdürü Bahadır Özbek, 2009’da
tüketicinin bütçesini daha dikkatli yöneteceğini, tüm
zamanların en ağır rekabetinin yaşanacağını söyledi.
Teknosa Genel Müdürü Mehmet Nane ise, teknoloji
pazarının yüzde 90’ının klasik bayiler elinde bulunduğunu, genç ve teknolojiyi takip eden genç kitle nedeniyle organize perakendeye yatırım yapılması
gerektiğini söyledi.
Hızlı tüketime kriz henüz dokunmadı
P&G Türkiye CEO’su Saffet Karpat, krize rağmen
2008’de hızlı tüketim sektöründe henüz büyük bir
kayıp yaşanmadığını belirterek şu değerlendirmeyi
yaptı: “İlk 10 ayda pazar adetsel bazda, önceki yıla
oranla az da olsa büyüdü. Küresel ve yerel krizin etkisiyle tüketimde küçülme doğal bir sonuç. Ancak öncelikli ev, otomobil, beyaz ve kahverengi eşya gibi
yüksek harcama kalemleri etkilerniyor. Hızlı tüketim
ürünlerinde tüketici daha bilinçli alışveriş yapacak,
parasının karşılığını alacağı ürünleri tercih edecektir.
2009’un ilk altı ayında pazardaki büyüme yavaşlar.
2008’de ürün grubuna göre yüzde 10-15 büyüyen
sektörümüz, 2009’da tek rakamlı büyür.”
Gıdanın büyüklüğü 85 milyar dolar
Migros Türk Genel Müdürü Özgür Tort, gıda pera-
kende sektörüne ilişkin şunları söyledi: “Türkiye’de
gıda perakende sektörünün hacmi 85 milyar dolar.
2008 küresel mali sarsıntıların yaşandığı, dünyadaki
ekonomik yapıların tartışıldığı bir yıl oldu. Türkiye’de
de özellikle krizin çok fazla hissedildiği pazarlara ihracat yapan, ticari ilişki içinde olan şirketler bu dalganın
etkisini hissetmeye başladı. Böyle bir dönemde Türkiye
perspektifinde organize perakende sektörünün genel
ekonomiye katkısı her zamankinden çok daha önemli
olacak. Herkesin bu dönemde talebi canlı tutmaya,
istihdamı arttırmaya ve diğer maliyetlerini azaltmaya
ihtiyacı var.”
Türkiye, Avrupa’nın en büyük 7’nci
dünyanın 10’uncu perakende pazarı
Cushman&Wakefield’in raporuna göre Türk perakende sektörü Avrupa’da 7’inci, dünyada ise 10’uncu
büyüklükte.
Deloitte’un yayınladığı Perakendenin Küresel Güçleri
2008 raporunda ise Türkiye gıda harcamalarında
Avrupa’nın en büyük 5’inci, gıda dışı harcamalarda
ise 8’inci büyük pazarı.
2007 yılı sonunda 179 olan AVM sayısı, Kasım
2008’de 225’e ulaştı.
Türkiye’de 2010’da 350 civarında AVM olacağı
öngörülüyor. Her bir AVM bin - 4 bin arasında istihdam yaratıyor. Kasım 2008’e kadar organize parakende toplam 17 milyon 500 bin metrekarelik hizmet
alanına ulaştı. Organize perakende de 400 bin kişi
istihdam ediliyor.
Bu incelemelerimizden sonra 2009’un Türkiye’ye
hayırlara vesile olmasını diler, ekonomik sorunlarda
her türlü ülkemizi fedakerları olduğumuzu yineleriz.
Demet Cengiz Bilgin
11
KAPAK
KONUSU
DAVOS’dan DÜNYAYA
MESAJ!
İlham Aliyev:
“Biz sadece Ermenistanın uluslararası
hukuka, BM Güvenlik Konseyinin kararlarına uymasını ve ordusunu topraklarımızdan çıkarmasını talep ediyoruz.”
Tayip Erdoğan:
“Dağlık Karabağ konusunda biz hiçbir
zaman Azerbaycan'ı yalnız bırakmayız.”
Cumhurbaşkanı İlham Aliyevin Davos`ta
da Gündemi Karabağ idi!
Davos`ta Azerbaycan tarafının önemle üzerinde
durduğu konuların biri de Ermenistan-Azerbaycan,
Yukarı Karabağ sorunun gündeme taşınması olmuştur.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev bu konuya hem Davosta
yapılan toplantılarda, hem de dünyanın önde gelen
basın-yayın kuruluşlarına verdiği demeçlerde değinmiştir. Karabağ sorunun müzakeresile bağlı ilginç
gelişme ise “Büyük oyun tekrarlanıyor” konulu özel
toplantıda yaşanmıştır. Ermenistan Cumhurbaşkanı
Serj Sarkisyan önceden bu toplantıya katılma kararı
alsa da Azerbaycan devlet başkanı İlham Aliyev ve
Türkiye Başbakanı Recep Tayyib Erdoğa’nın toplantıda iştirakı onun kararını değişmesine ve yerine gec
de olsa, Dışişleri Bakanı Edward Nalbatyan göndermesine sebep olmuştur.
Karabağ sorunun çözümü için yapılan görüşmelerde haksız oldukları devalarca kanıtlanan ve işgalcı
politikaları yüzünden ülkelerini bölgesel projeleri
dışında bırakan Ermenistan Cumhurbaşkanları genelde böyle durumlarda kaçma yolunu seçmişler. Hatırlanırsa bu başarısız taktiğin temelleri 2006 yılı
ocağında Fransada AGİT-in Minsk Grubu Eşbaşkanlarının katılımı ile Azerbaycan ve Ermenistan Cumhurbaşkanları görüşmesinde atılmıştı. O zaman da
Ermenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan
görüşmeni doğal ihtiyaç nedeniye yarıda kesmiş ve
sonra o zamankı Savunma Bakanı Serj Sarkisyanın
yakınını ölmesini bahane ederek Fransadan ayrılmıştı.
Bu kez ise Serj Sarkisyan Azerbaycan ve Türkiye yetkilileri ile yüzleşmekten çekindiği için Edward Nalbatyanı öne sürmüştür. Fakat“Büyük oyun
tekrarlanıyor” konulu özel toplantıda Cumhurbaşkanı
İlham Aliyev bir daha açık şekilde Ermenistanın işğal
siyasetini davam ettirdiği sürece bu ülkeyle hiçbir işbirliği yapılmayacağını belirtti. Cumhurbaşkanı İlham
12
Aliyev: “Eğer haritaya baksanız karbohidrogen kaynaklarının Azerbaycan’dan Batıya
sevk edilmesinin en kısa yolu olarak Ermenistanı görürsünüz. Fakat bu, sadece
haritada böyledir. Toprağın üzerinde
dayandığınızda ise bunun ne kadar zorlu ve
uzun bir yol olduğunu göreceksiniz. Bizim
topraklarımız ermeni işğalinde olduğu
sürece bu ülkelyle her hangi bir işbirliği söz
konusu olamaz. Biz sadece Ermenistan’ın
uluslararası hukuka, BM Güvenlik Konseyinin kararlarına uymasını ve ordusunu
topraklarımızdan çıkarmasını talep ediyoruz. Bundan sonra barış sağlana bilir,
ulaşım temin edilir ve ülkeler bir birilerininin imkanlarından faydalana bilir ”diye
konuştu. Davos forumu çerçivesinde Türkiye`nin sorunun çözümü ile ilgili her zaman Azerbaycan’ın
yanında olacağını bir kez daha üst düzey yetkililerce
beyan edilmiştir. Başbakan Erdoğan, “Benim Sarkisyan ile yapacağım görüşmenin öncesinde
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev
kardeşimle görüşmem çok çok önemli,
doğal. Onunla yapacağım görüşme bir
yerde Sarkisyan ile yapacağım görüşmenin
çerçevesini oluşturacak. Dağlık Karabağ
konusunda biz hiçbir zaman Azerbaycan'ı
yalnız bırakmayız. Yani konularımız bir
yerde Azerbaycan ile ilintili, bağlantılı. Burada da Ermenistan'ın gerekli anlayışı
göstermesi lazım” dedi. Bütün bunlar Davos forumunun Ermenistan’dan farklı olarak Azerbaycan için
yeterince verimli olduğunun göstergesi. Ayni zamanda, bu forum Azerbaycanın Batılı devletler için ne
kadar önemli bir ülkeye dönşdüğünün kanıtlamakta.
Azerbaycan artık sadece Güney Kafkasyada değil,
büyük bir coğrafi mekanda söz sahibi oluyor.
DAVOS veya Dünya Ekonomi Forumu!
Davos;Dünya ekonomik forumunun düzenlendiği
İsviçre`nin kenti.
Dünya Ekonomi Forumu; Microsoft, Monsanto, Nike, General Motors ve yakın zamana kadar
Enron gibi [şirketleri de içeren] dünyanın en büyük şirketlerinden gelen 1.000’e yakın temsilciden oluşan
özel üyelere sahip bir örgüttür. Esas olarak 1971’de
Avrupa Yönetim Forumu [ing. European Management
Forum] olarak kurulan İsviçre merkezli grup, giderek
küresel gündemi belirleyen ana [örgüt] ve şirketler
küreselleşmesinin önde gelen taraftarı oldu. Bu yıla
gelinceye kadar, örgüt yıllık toplantılarını İsviçre’nin
dağlık dinlenme merkezi Davos’ta düzenliyor.
28 Ocak-1 Şubat 2009 arasında İsviçre’nin Davos
kasabasında 33.sü yapılan ve “son 40 yılın en önemli
ekonomik zirvesi” olarak nitelendirilen Forumda, Azerbaycan’ı Cumhumurbaşkanı İlham Aliyev Türkiye’yi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığındaki
heyetler temsil etti.
Ayrıca çok sayıda iş
adamı, akademisyen
ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi de
Davos Zirvesi’nde yer
aldı.
Rekor düzeyde
devlet başkanı katıldı.
96 ülkeden, 2 bin 500
katılımcının yer alacağı
Davos Zirvesi’nde, ilk kez rekor
düzey olarak kabul edilen 41 devlet
ve hükümet başkanı katıldı.
Dünya ekonomisinin en büyük ikinci ekonomik
krizinin yaşandığı bu dönemde, dünyanın önde gelen
ekonomist, iş adamı, medya temsilcisi ve sivil toplum
kuruluşu yetkilisi, krizden çıkış ve kriz sonrası dünya
konusunda ortak akıl arayışı gerçekleştirmeye
çalıştılar.
Mevcut küresel ekonomik krizden nasıl çıkılabileceği ve yeni ekonomik düzenin ne olması gerektiğinin
ana konu olarak konuşulduğu Zirvede, küresel mali
sistemin yeniden istikrara kavuşturulması ve ekonomik
büyümenin yeniden canlandırılması konusu da ayrıntılı
olarak tartışıldı.
Zirvede, kriz sonrası dünyasının yeni değerleri ve li-
derlik biçimleri ile bilim, teknoloji ve yenilikçi gelecek
dalga ekonomik büyüme modelleri de ele alındı.
Bu yıl 33.cüsü düzenlenen zirvede Dünya Ekonomik
Forumu küresel ekonomik sistemin yeniden inşası
konuşuldu ama zirveye damgasını vuran gelişme ise
Türkiye Cumhuriyeti`nin Başbakanı Tayyip Erdoğan`ın
İsrail Cumhurbaşkanı ve programın modöretörüne
gösterdiği tepkiydi.
“DAVOS BENİM İÇİN BİTMİŞTİR!”
diyerek salonu terk eden Başbakan Tayip Erdoğan
daha sonra basına şu açıklamaları yaptı;
YUMUŞAK BAŞLIYIM AMA UYSAL KOYUN
DEĞİLİM
Erdoğan, oturumu terk edip, Sarkisyan ile görüştükten sonra, toplantıyı neden terk ettiğine dair bir basın
toplantısı düzenledi. Erdoğan, açıklamasında şunları
kaydetti: “Uluslararası alanda özgür bir
tartışma ortamı sunan Davos’a her
zaman olduğu gibi barışçı ve
yapıcı olarak, uluslararası
işbirliğine katkı sağlamak
için geldim.
Nitekim, Davos çerçevesinde yürütülen
etkinlikler kapsamında
düşüncelerimizi vurguladık.
Bu kapsamda
ortadoğu barış süreci,
İsrail-Filistin, İsrail-Suriye, konuları hakkında
açıklamalarda bu lunduk.
Son bir ay zarfında yaşanan insanlık trajedisini, Gazze’de
yaşanan trajediyi ve krizle ilgili gözlemlerimizi Davos ruhuna uygun bir şekilde açık yüreklilikle paylaştık. Konuşmamda özellikle
altını çizerek barış mesajlarını ön plana çıkardım.
Herhangi bir şekilde ne İsrail halkını, ne Cumhurbaşkanı Peres’i ne de Musevi halkını hedef almadım.
Aksine bugün öğlen panelde de akşam yapılan panelde de antiseminizmin bir insanlık suçu olduğu anlattım.
Tabii usul açısından bir şeyi hatırlatmak zorundayım; Bugün öğlen katıldığım panel 14:30`da başlaması gerekirken sadece ben ve Aliyev geldi. Yaklaşık
40 dakika bekledik, başka kimse gelmemişti. Panel
yöneticisi de beklemeyelim dedi ve 14:55 de panele
başladık. Akşamki panele gelince, Ban-Ki Mun sekiz
13
dakika konuştu. Ben 12 dakika konuştum. Sayın Amr
Musa 12.dakikaya gelince konuşmasını kesti. Buna
mükabil, İsrail Cumhurbaşkanı’nın 25 dakika
boyunca zaman zaman toplantı usul ve adabına aksi
halde zaman zaman bana direkt hitap ederek tartışma
ortamının dışına taşan bir tavır sergiledi.
Uluslararası kurallara göre objektif tutum
sergilemesi gereken toplantı yöneticisi ise ben de dahil
olarak diğer konuşmacılara söz hakkı vermeden
toplantıyı bitirmek istedi.
Müdahale ederek söz aldığımda da görüşlerimi
ifade etmeme imkan tanımadı ve toplantı modöretörüne karşı bir tepki ortaya koydum. Bitmek
üzere olan toplantıyı da terk ettim.
Bunu özellikle sizlere açıklamak istedim ki, çünkü
burada da hedef saptırılabilir.
Yumuşak başlıyım, ama uysal koyun değilim. Çok
teşekkür ederim…“
Davos’taki kriz dünya basınında
Başbakan Tayip Erdoğan’ın İsrail’in
Gazze saldırılarını güçlü bir şekilde
eleştirmesi karşısında dünya basınından
farklı yorumlar geldi.
ABD’de yayımlanan New York Times gazetesi,
Davos’ta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail
Cumhurbaşkanı Şimon Peres arasında tartışma yaşanması ve Erdoğan’ın oturum yöneticisini protesto ederek paneli terk etmesiyle ilgili gelişmeyi, “İsrail ile
Orta Doğu barış sürecinde anahtar rol oynayan Müslüman müttefiki arasındaki ilişkileri karıştırdığı” yorumuyla verdi.
Gazete, Başbakan Erdoğan’ın İsrail’in Gazze
saldırılarını güçlü bir şekilde eleştirmiş olsa da Türkiye
ile İsrail’in uzun yıllardır yakın diplomatik ilişkileri
olduğunu ve Hamas ile teması olan Türkiye’nin İsrail,
Suriye, Lübnan ve Filistinliler arasında arabuluculukta
giderek büyüyen bir rol oynadığını yazdı.
Ekonomi çevrelerinin gazetesi Wall Street
Journal,konuylailgilihaberinde,
Türkiye’nin bölgede İsrail ile normal ticari
ve siyasi ilişkileri olan birkaç Müslüman
ülkeden biri olduğunu yazdı.
Sivil toplum kuruluşu Uluslararası Kriz Grubunun
Türkiye temsilcisi Hugh Pope’un düşüncelerine de yer
veren gazete, Pope’a göre Türkiye’nin son dönemde
“bölgede kendi konumunu sınırlayan eski
geleneksel ilişkilerine karşı daha az bağımlılık hissettiğini, özellikle Başbakan Erdoğan’ın kişisel olarak Gazze’de olanlara
endişelendiğini, Erdoğan’ın 2004’te yine
Gazze’de çıkan çatışmalar ve 2006’da İsrail’in Lübnan’a girişinde de sesli olarak
düşüncelerini dile getirdiğini” yazdı.
Başbakan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Şimon
Peres arasında yaşanan gerginliğe internet sayfasında
geniş yer veren Avusturya devlet televizyonu ORF,
“Başbakan Erdoğan’ın Davos’taki gerginliğin ardından ülkesinde puan topladığı” yorumunda bulundu.
Avusturya’da yayımlanan günlük gazeteler de
Davos’taki gelişmeleri uluslararası ajansların geçtiği
haberlerden yorumsuz olarak sayfalarına taşıdı.
Alman özel televizyon kanalı “N24”, İstanbul ve İsrail muhabirlerine bağlanarak, son gelişmeleri aktardı.
Haberde, Erdoğan’ın Türkiye’ye dönüşünde bir halk
kahramanı gibi karşılandığı, konuşmasında Gazze
savaşına karşı olmasına rağmen İsrail ve Yahudi karşıtı
olmadığını söylediği belirtildi.
Televizyon kanalının İstanbul muhabiri, Türkiye ile
İsrail arasındaki ilişkilerin yeniden düzelmeye
başladığını belirterek, her iki liderin de birbirine saygı
duyduklarını ifade ettiklerini söyledi.
Diğer birçok Alman televizyon kanalı da benzer
haberler yayınladı.
Bu arada, El Cezire televizyonunun internet
sitesinde okuyucuların Başbakan Erdoğan’a destek
veren yorumları da yer aldı.
Afganistan’dan Zamir Ahmed, “İnsan yüreği
taşıyan herkesin, İsrail’in Gazze toprağını
almak için masum çocuklarla kadınları
öldürmesini telin etmesi doğaldır” dedi.
Tayland’dan “Truthslinger: Hakikat Sapancısı”
adıyla mektup gönderen kişi, Erdoğan’a gerekli yanıt
süresini tanımayan David Ignatius’un Amerikan medyasında “etkili bir Yahudi” olduğu görüşünü dile getirdi.
Kanada’dan “Mike J” adıyla mektup gönderen kişi
ise şu yorumda bulundu:
“Bravo Sayın Erdoğan’a. İsrail’e en sert
çıkışları, Türkiye, Venezuela, Bolivya ve İran
gibi Arap olmayan ülkelerin yapması ilginçtir. Arap ülkeleri ise çoğunlukla sessiz
kalmışlardır. Onların yoz rejimlerine ‘şükürler olsun’. Hakikaten çok acı. Hiç şaşmamak
gerek. Onun için Batı dünyası o Arap
ülkelerini çiğneyip geçiyor.” dedi.
Hazırlayan: Rövşen Ganiyev
14
SÖYLEŞİ
TRT-BAKÜ Temsilcisi
Sayın Muhsin YILDIRIM ile Konuşduk
“…Azerbaycan’la Türkiye arasındaki yoğun diplomatik, ekonomik ve kültürel faaliyetler her geçen gün
çoğalarak devam etmektedir. Göreve başladığım günden buyana Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül 3
defa Azerbaycan’ı ziyaret etmiştir. Yine bu süre
içerisinde Başbakanımız 3 defa, değişik bakanlarımız
ve üst düzey devlet adamlarımız ise yaklaşık 30 defa
resmi toplantılara katılmışlardır. Bu iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerdeki önemi ortaya koyan bir
tablodur.”
Türkiye'nin kamu yayıncılığı yapmakla görevlendirilen tek yayın kuruluşu olan TRT açık, dinamik, üretken ve en önemlisi Cumhuriyet ilkelerine bağlı, tarafsız yayıncılığı hedef edinmiş, Türkiye Cumhuriyetinin milli bir kuruluşudur. Gerçekleştirdiği ulusal, uluslararası ve uydu yayıncılığı ile dünyanın sayılı yayın
kuruluşları arasında yer alan TRT, bu güçü ile Türk
Dünyası coğrafyalarında başka bir önem kazanmaktadır. İşte TRT`nin bu önemini bildiğimiz için TRT`nin
Bakü Temsilcisi Sayın Muhsin Yıldırım Bey`le Diyalog
Dergisi için bir söyleşi yaptık, bu söyleşiyi sizlerle de
paylaşmak istedik.
Diyalog: Muhsin Bey bize öncelikle kendinizden
bahseder misiniz?
Muhsin Yıldırım: Elbette,1959 yılında Ankara
Kazan ilçesi Fethiye Köyünde doğdum. 1986 yılında
TRT’nin açtığı genel sınavı kazanarak Prodüktör
olarak göreve başladım. 2004 yılına kadar Müzik-Eğlence ve Magazin programları hazırladım. 2004
yılında İstanbul’da yapılan Eurovision Şarkı Yarışması
Avrupa Finalinin yapımcılığını üslendim. Haziran
2004’de Ankara Televizyonu Müdür Yardımcılığı
görevine, Mart 2005 tarihide de Ankara Televizyon
Müdürü görevine atandım. Mayıs 2007 tarihinden
itibaren Televizyon Dairesi Başkanlığı görevini
vekâleten üslendim. 5 Kasım 2007 tarihinde ise
TRT’nin Bakü temsilciliğine Temsilci olarak tayin
edildim. Bir yılı aşkın süredir Bakü’de görev yapıyorum.
Diyalog: TRT`nin Azerbaycan`daki tarihi geçmişi
ve bugünki hizmet anlayışından kısaca bahseder
misiniz?
Muhsin Yıldırım: TRT Azerbaycan bürosu 2
Haziran 2001 tarihinde hizmete açılmıştır. Hali
hazırda 5`i Türkiye’den, 4`ü Azerbaycan’dan olmak
üzere 9 personelle hizmet vermektedir. Büromuz
16
hizmete başladığı tarihten itibaren Azerbaycan ile
Türkiye arasında “Biz bir Millet İki Devletiz”
ilkesine samimiyetle inanarak iletişim hizmeti vermektedir. Azerbaycan ve Türkiye tarih, dil, din, kültür ve
soy birliğine sahip iki devlettir. Sözde değil özde
kardeştir. Çalışanlarımızın tamamı bu bilinç içerisinde,
Türkiye’yi ve Azerbaycan’ı temsil ettiklerinin farkında
olarak görev yapmaktadır.
Azerbaycan müstakilliği kazandığı günden beri
Türkiye ile yoğun işbirliği içindedir. Bu işbirliği her
geçen gün her alanda artarak devam etmektedir.
Dolayısıyla büromuzun faaliyetleri de aynı paralellikte
artmaktadır.
Büromuz bir yandan Azerbaycan’daki gündemi
takip ederek sıcağı sıcağına günlük haber hazırlarken,
diğer yandan da Azerbaycan’ın tarihi, kültürü ve
sanatına ilişkin haftalık 30 dakika süreli programlar
hazırlamaktadır. Şüphesiz ki iki kardeş ülke halklarının
birbirinden haberdar olması ve birlerini daha yakından tanımaları ve ülkelerimizin bu günü ve yarını için
çok önemlidir. Aramızda zaten var olan kardeşliğin
temellerinin sağlamlaştırılması bizim birbirimize olan
yakınlığımızı daha da artıracaktır. TRT’nin Azerbaycan’daki varlığının amacı, sadece bir haber-program
bürosu olmanın ötesinde işte bu kardeşliğe de katkı
sağlamak, bir kültür ve iletişim köprüsü olmaktır.
Göreve başladığım günden beri gördüğüm, bizim bu
düşüncelerimize Azerbaycan Devleti yetkilileri ve Azerbaycanlı kardeşlerimiz de aynı duygularla ve
samimiyetle karşılık vermektedir.
Önce de ifade ettiğin gibi Azerbaycan’la Türkiye
arasındaki yoğun diplomatik, ekonomik ve kültürel
faaliyetler her geçen gün çoğalarak devam etmektedir. Göreve başladığım günden buyana Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül 3 defa Azerbaycan’ı
ziyaret etmiştir. Yine bu süre içerisinde Başbakanımız
3 defa, değişik bakanlarımız ve üst düzey devlet
adamlarımız ise yaklaşık 30 defa resmi toplantılara
katılmışlardır. Bu iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerdeki önemi ortaya koyan bir tablodur. Bu süreçte
büromuz TRT Televizyonu ve Radyolarına 950
civarında haber geçmiştir, bu büromuzun haber
yoğunluğunu göstermesi açısından önemli bir
rakamdır. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı, BaküTiflis-Erzurum Doğalgaz Hattı ve Bakü-Tiflis-Kars
Demiryolu Hattı bölgedeki işbirliğini daha da artıracağından TRT’nin hem önemi hem de iş yoğunluğu
artarak devam edecektir.
Diyalog: Bizi biraz TRT `nin Türk Dünyasındaki
çalışmaları ile ilgili bilgilendirir misiniz?
Muhsin Yıldırım: TRT’nin; Bakü bürosu yanı sıra
Türkmenistan - Aşkabat ve Özbekistan - Taşkent’te de
büroları mevcuttur. Bu bürolardan ilgili ülkeler ile
diğer kardeş ülkeler olan Kazakistan ve Kırgızistan’la
da ilgili programlar hazırlanmaktadır. Biz Bakü Bürosu
olarak geçmiş süreçte Azerbaycan’ı tarihi, kültürü,
sanatı ve sosyal hayatını öncelikle Türkiye ve Türk
Dünyasına ve de bütün dünyaya tanıtabilmek
amacıyla; siyaset, fikir ve sanat adamlarını konu
edildiği 40 adet ‘Portreler’, Azerbaycan ve Türk
Dünyasının başka yerlerinin ortak kültürünü ortaya
koyan bir anlayışla Azerbaycan’daki kültür sanat
faaliyetlerini, sanatçılarını, önemli olayları, Türk
Dünyasının bütününü ilgilendiren yayınları, yıldönümlerini, Azerbaycan’ın şehirlerini, tarihi yerlerini ve bölgeninkültürelbirikiminikonuedinen
‘Kafkaslardan Esen Yeller’ adlı programları
hazırladık. Bu programların yapımları devam etmekte
ve yeni bölümleri hazırlanmaktadır. Ayrıca Azerbaycan
ve Türk tarihi açısında çok büyük öneme sahip olan
‘Kafkas İslam Ordusu’ ‘1918 Azerbaycan
Halk Cumhuriyeti’ , ’20 Yanvar Katliamı’,
‘Hocalı Katliamı’ ve ‘Karabağ’ la ilgili özel programlar hazırlanmıştır. Her yıl dönümünde de bilhassa
katliamları bütün dünyanın kamuoyuna duyurabilmek
amacıyla yeniden bu tür programlar hazırlanacaktır.
Bunlar bir yayın kuruluşunun görevi olduğu kadar
kardeşliğin de gereğidir. Mart 2009 tarihinden
itibaren TRT-İnt ve TRT -Türk yayın içeriklerini yeniden
düzenleyerek Türk Dünyasına ilişkin haber ve programlara daha fazla yer verecektir. Bu durum bizim
daha çok haber ve program üretmemizi sağlayacaktır.
Bu çalışmalara ek olarak önemli günlerde Az Tv ve
İçtimai Televizyon kanallarıyla da ortak yayınlar
gerçekleştirmeyiz. Göreve başladığım günden bu
yana İçtimai Televizyon ile 2 defa 31 Aralık Dünya
Azerbaycanlılar Hemreylik Günü ve 1 defa 8 Mart
Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle ortak yayın, Az
Tv ile 21 Mart Nevruz Bayramı ve Bakü’de yapılan
Türk Kurultayını ortak yayınladık. Bu ortak yayınlar
gerek kurumlarımız gerekse devletlerimiz arasında
yayıncılık alanında işbirliği heyecanını ve daha fazla
ortak yayın hatta ortak yapım arzusunu teşvik etmektedir. İnşallah gelecekte ortak yayın ve yapımlarımızı
daha sık gerçekleştireceğiz.
Diyalog: Azerbaycan`daki basın hakkında
düşünceleriniz nedir? Azerbaycan basınının uluslararası basındaki yeri nedir?
Muhsin Yıldırım: Azerbaycan’da çok zengin ve
çok canlı bir yayın hayatı var. Günlük gazetelerin yanı
sıra çok sayıda haftalık ve aylık gazete - dergi yayını
mevcut. Gerek ulusal gerek bölgesel radyo ve televizyon kanalları yayın yapmaktadır. Azerbaycan radyo
ve televizyon yayıncılığında Asya Yayın Birliği ABU ve
Avrupa Yayın Birliği EBU üyesidir.
Diyalog: Son olarak TÜSİAB Cemiyetine
bakışınızı bizlere samimiyetle değerlendir misiniz?
Muhsin Yıldırım: Gönlüm her zaman başka
ülkelerde yaşayan, görev yapan veya çalışan her Türk
vatandaşının hem ülkemizi layıkıyla temsil etmesini
hem de başarılı olmasını arzu ediyor. İnanın her
başarılı vatandaşımız beni gururlandırıyor, göğsüm
kabarıyor. Bu bağlamda ben başta TÜSİAB olmak
üzere Azerbaycan’da faaliyet gösteren bütün iş
adamalarımızı ve TÜSİAB Başkanı Sayın Yavuz
Keleş’i kutluyorum. TÜSİAB sadece Azerbaycan ve
Türkiye ekonomilerine katkı sağlamakla kalmıyor,
gerek üyeleri arasındaki dayanışma ve işbirliği gerekse
sosyal faaliyetleri, kültür-sanat etkinlikleri ile de örnek
bir sivil toplum kuruşu görevini yerine getiriyor. İnşallah TRT İnt ve TRT Türk kanalları yeni yapılarıyla
yayına geçtiğinde biz de bütün iş adamlarımızın
faaliyetlerini ve kültür sanat etkinliklerini hem Azerbaycan’a hem Türkiye’ye daha fazla duyuracağız.
Diyalog: Muhsin Bey sizi ve TRT Bakü Temsilciliğini hizmetlerinizden dolayı tebrik ederken, bize bu
sohbet imkanını verdiğiniz için teşekkürlerimizi sunar,
çalışma hayatınızda başarılar dileriz
Muhsin Yıldırım: Bu sohbeti benimle paylaştığınız için şahsım ve kurumum adına bende size
teşekkür ediyorum. Başta TÜSİAB ailesi olmak üzere
bütün vatandaşlarımıza ve Azerbaycanlı kardeşlerimize saygılar sunuyorum.
Hazırlayan: Pervin Muradova
17
SÖYLEŞİ
Güven M. Güven-SİKA
“...bu ülke her şeyden önce Haydar Aliyev gibi değişen
dünya şartlarını iyi okuyan ve bu şartlara göre ülke
sorunlarını çıkış yönlerini iyi etüt eden, eşine az rastlanır bir lidere borçludur. Yine aynı lide-rin pınarından
ruhunu alan şimdiki Cumhurbaşkanı-mıza çok şey
borçludur.”
“Öğretme yerine öğrenmeyi teşvik edici bir bilgi çağı.”
“...Azerbaycan ekonomide, bilimde, sanatta en kısa
zamanda dünya ülkeleriyle yarışır hale gelecektir.”
“Bir rüzgârdır işte beni bu coğrafyalara
atan” diyerek başlıyor Güven Bey bizle sohbetine…
Biraz kendisinden bahsetmesini rica ediyoruz, babacan, dostane ve bir o kadar da alçak görüşlü tavrı ile
“geldik gidiyoruz işte” der gibi özetliyor hayatını.
__2 Haziran 1950 ile başlayan hayat serüvenim,
eğitim sürecini Kadıköy Maarif kolejinden, İşletme
fakültesine taşıyarak tamamlandı. Derken iş hayatı ve
ilk iş deneyimim uzun yıllarca yaptığım reklâmcılık
alanında geçti. Kaderin bir vesilesi ile de geldim işte
Azerbaycan’a, inşaat sektöründe yapı kimyasallıları
alanında çalışıp gidiyoruz…
__Çalışıp gidiyoruz demesine bakmayın! Bir
Avrupa şirketi olan İsviçre’nin dünya
çapında bir kuruluşu olan SİKA firmasının
Azerbaycan genel müdürlüğünü yapıyor.
İsterseniz kısaca tanıyalım SİKA`yı.
Sika, 1910 yılında İsviçre’de kurulmuş, dünya çapın-
18
daki üretim ve satış ağıyla yapı ve endüstri kollarında,
özel kimyasallar konusunda faaliyet gösteren büyük
bir gruptur.
70 ülkedeki 10000 civarında çalışanı vardır. SİKA,
müşterileriyle yakın temas kurabilen yapısı, kalite politikaları, çevre ve iş güvenliği konularındaki hassasiyetiyle, faaliyette bulunduğu tüm pazarlarda lider
konumunda büyük bir kuruluştur. Kalite Politikasını
müşteri memnuniyetini en üst düzeyde gerçekleştirmek
ve sürekliliğini sağlamak maksadıyla toplam kalite'yi
hedefleyen SIKA ve bu amaca ulaşmak için:
•Gücünün kaynağının insan olduğu bilinciyle çalışanlarını değişim ve yenilik için araştırmacı ve katılımcı olmaları yönünde motivasyon ;
•Müşterinin ihtiyaçlarına ve isteklerine cevap verecek
ürünleri araştırır, mevcut olanları geliştirir ve verimi arttırmak için bireysel başarının katkılarını da kullanarak
takım çalışmasını ön plana çıkaran bir anlayış;
•İnsan hayatının, çevrenin ve doğal kaynakların korunması ve güvenliği için azami özeni gösteren bir yapı
üzerine oturtturmuştur.
Merkezi İsviçre’ye bağlı bir kuruluş olan SİKA aynı
zamanda Azerbaycanda TÜSİAB’ın bir üyesidir.
Avrupa’dan ülkemize bilgi, bilim taşıdığına
inandığımız bu firmanın genel müdürü ile sohbeti de
biz arşivlerimizde yer tutacak bir kaynak olarak görüyoruz.
___Ve soruyoruz Güven Bey`e! 1999`da
başlayan Azerbaycan iş hayatından bu
güne Ülkemizin gelişim süreci hakkında ki
gözlemlerini? Gözlerinde bir çocuğun delikanlılığa geçiş serüvenini özetleyen bir
tebessüm var, o tebessümle anlatıyor:
___ Benim için en çarpıcı gelişme nedir çocuklar
biliyor musunuz! Bugün Fantan civarlarında yürüyüş
yaptığınızda göreceksiniz ki artık eskisi kadar RUSÇA
konuşan yok. Bu millet gelişimini öz
diliyle birlikte sürüklemiş durumda. Artık herkes genellikle
Azerice konuşuyor. Artık o
zamanki trafik rahatlığı
yok, hızla gelişmişte
olan bir ekonomi gözler önünde. Artık
eskisi kadar gaz, su
kesilmiyor, iletişim
sorunu çok azaldıhatta yok, hangi
sektörde ne arıyorsanız çok rahat bulabiliyorsunuz…Bu
gelişmeler herkesçe
biliniyor, izleniyor diyebilirsiniz ama ben size şunu
derim ben bu gelişimi
görmedim, yaşadım.. Bu çilelerle
kurulmuş devletin çocukluktan delikanlılığa
geçişine bir anlamda tarihe tanıklık ettim… Elbette
bunun sebepleri, sonuçları vardır. Bugün dünya
ülkelerinin en şaşırtıcı büyümesini sağlayan bu ülke
her şeyden önce Haydar Aliyev gibi değişen
dünya şartlarını iyi okuyan ve bu şartlara
göre ülke sorunlarını çıkış yönlerini iyi etüt
eden, eşine az rastlanır bir lidere borçludur.
Yine aynı liderin pınarından ruhunu alan
şimdiki Cumhurbaşkanımıza çok şey
borçludur. Bakın çocuklar Tarih ancak ve ancak
asırlar sonra doğru anlaşılan bir olgudur, tarihi yakın
geçmiş ile değerlendirmek ise sosyolojik bir bakış
açısıdır. Geçmiş, bugün ve gelecek arasında köprüleri
iyi kurarak çağı okumak lazım. Azerbaycan kendisi ile
aynı kaderi paylaşmış bölgesindeki diğer ülkeler gibi
“ACEMİLİKLER” yapmamış. Lideri, hükümeti ve
Türkiye ile anlamlı ilişkilerinden dolayı bölgesinde kimliğini ortaya koymuş gücünü kanıtlamış istikrarlı bir
ülke konumundadır. Ve bu çok kısa zamanda imkânsız
denilecek şartlarda başarılmıştır. Azerbaycan, Türkiye
ve bu coğrafyadaki gerçekleri daha iyi anlamamız için
evvela Haydar Aliyev`i ve onun izleyicisi olarak da
İlham Aliyev`in siyasetini iyi analiz etmeli, ve doğru
değerlendirmeliyiz.
__Kesiyoruz sözü balla ve soruyoruz, öyle
güzel tablo çizdiniz ki! Hiç mi sorun yok?
Var elbet diyor!
__ Elbette var! Hiç sorunu olmayan (özellikle bugün-
lerde) tek bir ülke gösterebilir misiniz?
Örneğin bizim karşılaştığımız en
büyük sorun tüm kaynaklarımızın verimli kullanamamaktır. En başta “İnsan
Kaynakları.” Peki
nedir bu İnsan Kaynağı dediğimiz şey?
Siz eğer bir kurum
kuruluş, şirketseniz
İNSAN MERKEZLİ iş
yapıyorsunuz demektir! Öyle ise kurumsal bir şirket
olarak hedeflerinize
uygun, donanımlı ve
doğru elamanları seçmeniz lazım. Bakınız rekabet
öyle bir aşamada ki artık her
türlü teknik araç gereç, para ile alınabiliyor, önemli olan bu rekabette size
üstünlük sağlayabilecek kaliteli insan kaynaklarını
bulup yönlendirebilmektir. Şimdi Azerbaycan’da rekabetçi piyasanın gerektirdiği yetişmiş insan kaynağında
sorun var. İşte bunu düşünmek bu konu üzerinde
çözüm üretmek lazımdır. Azerbaycan’ın bir petrol
ülkesi olması ve yetenekli liderlerin olması bu tablonun
hep güzel gideceği anlamına gelmez. Petrol bir gün
bitecek, asıl olan şey ÇAĞI OKUMAKTIR. Ben bu
nedenle çağa BİLGİ ÇAĞI adını koydum. Özetle ise
bilgiler paylaşılmalı, yeni kuşaklara aktarılmalı, kaliteli
kuşaklar yetiştirilerek uygarlık denilen olguya hızla
ulaşılmalı.
__Nasıl bir BİLGİ ÇAĞI ve yeni kuşakları
nasıl eğitmeli?
__Öğretme yerine öğrenmeyi teşvik edici bir
bilgi çağı. Bakınız; EINSTEIN’ın bilgi yüklemeye
dayanan ezberci eğitim yüzünden okul ve eğitimle
arası hiç iyi olmamıştı. Öğretmenleri nazarında derslere ilgisiz ve tembel bir öğrenciydi. Daha sonra kendisi bu durumu “öğrenmemi engelleyen tek
şey aldığım eğitim olmuştur.” sözleri ile dile getirecektir. `Öğretme’ insan fıtratına güvensizliğin neticesidir. “Onu öyle değil böyle yap!” anlayışına
dayanan bu yapı, yeteneği körelten bir davranıştır. Evet
biz bu güne kadar öğretelim diye bakmışız olaya, bilgiyi paylaşma yolunu seçmemişiz. İşte yanlışta buradan başlıyor. ‘Öğretmek’ söylemek ve bilgi
aktarmaktır. ‘Öğrenmek’ davranış değişikliği ve
19
performans iyileşmesidir. Öğretiriz, öğretelim derken, kendi ayakları üzerinde durmayı öğre-nemeyen kendisini değerli
hissetmeyen ve özgüveni olmayan bir kişilik
gurubu ortaya çıkmıştır…İşte insan kaynaklı sıkıntı dediğimiz temel sonunda bu.
Biz bir şeyi öğreteceksek bence iş başında
ve davranış biçimlerini değiştirecek güçte
vermeliyiz. Bilgi saklanacak bir mal
değildir, biz bu malı aktardıkça, paylaştıkça
anlam kazanır ve paylaştıkça zenginleşir.
__ Bu çizdiğiniz tabloyu yakalamış
veya bu tabloya en yakın model
sizce var mı, varsa neresi?
__ Hemen söyleyeyim Avrupa Birliği. AB
kim ne derse desin şu an dünya oluşumları
içinde bir uygarlık, hizmet, bilim çağını
yakalamış en güzel örnektir. Benim AB`ye bakış açım
bu. Adamlar İnsan Kaynaklı bakıyorlar olaya. Hak ve
hürriyetler insana göre, hizmet anlayışı insana göre en
önemlisi ciddi bir eğitim ve kültürleşme süreci var. AB
kriterleri dediğimiz kriterler aslında çağdaşlık kriterleri
olarak algılamak gerekir. Azerbaycan`ın bu açıdan
şanslı olduğunu düşünebiliriz; bilgiyi kısa zamanda
alma ve hayata uygulamada çok başarılıdırlar. Size
en başta beni en çok sevindiren olayın Azerbaycan’da
en olumlu bulduğum şeyin artık herkesin sokakta Azerbaycan’ca konuşuyor olmasıdır dedim, ama hemen
her Azerbaycanlı en az iki dil bildiği için yeni bir dili
yeni bir medeniyeti öğrenmekte zorluk çekmiyorlar.
Ben bunu görüyorum ve gördüklerimle inaçla söylüyorum ki; Azerbaycan ekonomide, bilimde, sanatta en
kısa zamanda dünya ülkeleriyle yarışır hale gelecektir.
20
__ Bu derin bilgilendirici sohbetten dolayı
teşekkür ediyor ve son olarak soruyoruz;
Peki, siz aynı zamanda TÜSİAB `da yönetim
kurulundasınız, TÜSİAB şu anda yukarda
çizdiğiniz bilgi ve eğitim kalitesinin neresindedir? TÜSİAB`da görev yapmak nasıl
bir gerçek?
TÜSİAB, iş başı eğitim bağlamında, yani şirket
çalışanlarına yönelik, bilgi ve yetenekleri artırıcı kurs
veya seminerlere öncelik ve ağırlık vererek, güdümlü
ekonomiden rekabetçi ekonomiye geçiş sürecinde
gerekli insan kaynaklarının yaratılmasında son derece
kilit bir rol üstlenmiştir. TÜSİAB gerek bizim görev yaptığımız dönemde gerek gelecek dönemlerde bu
konuya verdiği üstünlük derecesinde ekonomiye ve
üyelerine son derece yararlı bir hizmet görmüş olacaktır. Üniversiteler ve şirket yöneticileriyle işbirliği halinde oluşacak bu
eğitim programları gerek şirket
ekonomileriningerekülke
ekonomisinin hedeflere ulaşmasında
tartışmasız çok önemli rol oynayacaktır. TÜSİAB’ın bu yöndeki çalışmalarını yürekten desteklemekteyim,
ancak itiraf etmeliyim ki bu çalışmalar
yeterli değildir, yoğunluğu ve kapsamı
hızla artmalı ve genişlemelidir. Ben de
siz değerli Diyalog çalışanlarını çalışmalarınızdan dolayı tebrik ediyorum,
güzel bir yayın anlayışınız var,
başarılar diliyorum.
Hazırlayan: Selcuk Düzgün
MAKALE
YENİ PARADİGMA: İŞ ETİĞİ VE TÜRK
KÜLTÜRÜNDE İŞ AHLAKI
Dr. Reha Yılmaz
İş Etiği
İş etiği, iş dünyasındaki mal ve hizmet üretim ve
tüketim sürecindeki doğrular ve yanlışları ifade eder.
Neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusu ahlaki bir
konudur. İş dünyasında doğru davranışlar ve eylemler
olacağı gibi, yanlış davranışlar ve eylemler de bulunmaktadır.
İş etiği bugün üç önemli kültürün omuzlarında yükselmiştir. Japon, Protestan ve Ahilik iş ahlakı kuralları
bugün iş dünyasında ortaya çıkan ahlak ve etik sorunların önlenmesinde de önemli roller üstlenebilirler.
Özellikle yüzlerce yıl ticaret hayatını düzenleyen Türk
çalışma ahlak kuralları bu açıdan önemli vazifeler
üstlenebilecek güce sahiptir.
İş etiği genellikle özel teşebbüslerin mal ve hizmet
üretiminde ve satışında ahlaki davranmalarının önemi
üzerinde durmaktadır. İş etiği aynı zamanda “şirket
etiği”, “firma etiği” “işletme etiği”, “ticaret etiği” ve
saire adlar ile de tanımlanmaktadır. Şüphesiz, “esnaf
etiği”, “üretici etiği”, “işveren etiği” ve benzeri tanımlamaları da iş etiği içerisinde değerlendirmek
mümkündür.
İşletmelerde etik sorunlar özellikle insan kaynakları
yönetimi ile ilgili konularda sıkça ortaya çıkmaktadır.
Seminerlerde karşılaştığım sorular arasında;
“Bir grup içindeki bir birime ikramiye vererek diğer
birimleri göz ardı etmek etik midir? Terfi ve ödüllendirme sistemlerinin tek bir yetkilinin tekelinde
bırakılması doğru bir uygulama mıdır? Yöneticinin
söyledikleri ile yaptıklarının birbirini tutmaması ne
kadar etikdir? Geniş imkanlar vermeme rağmen
işçimin beni düşünmememsi doğru mudur? Soruları
çok sayıda. Bu da gerek işçiler gerekse patronlar
tarafından iş etiği konusunda ciddi sıkıntıların
olduğunu gösteriyor.
Yıllardır yapılan işçi anketlerinden elde edilen bilgiler gösteriyor ki, işçilerin büyük çoğunluğu işyerlerinde etik olmayan kurallarla karşı karşıya kalıyor.
Bu da işçinin işyerine olan katkısını düşürüyor. Bu nedenle kurumlar daha fazla verimlilik için, çalışanların
güvenini ve istikrarını garanti altına alabilecek bazı
tedbirlere yöneltiyor. Ancak yüksek harcamalara rağmen bunda istenilen neticelere de ulaşmak mümkün
olmuyor. Aslında hemen kapımızın önünde bulunan,
pek de dikkat etmediğimiz iş etiği bu sorunların
çözülmesinde en etkili ve kalıcı çözümü verebilecektir.
Özellikle insan kaynakları yönetimi açısından etik
değerler üzerine eğilme ve bu alanla ilgili çalışmalar
yapmak kurumun geleceği için kalıcı yatırım olacaktır.
Peki bunu nasıl yapabiliriz? Çok derinliğine girmeden
bunlardan bazılarını burada sıralamak mümkündür:
- Öncelikle eleman seçme ve yerleştirme sürecinde
adayların etik değerlere bağlılığını değerlendirmelidir.
- Kariyer planlamasında belirli basamaklara
ulaşmanın ön koşulu olarak etik değerlere bağlılık ve
kanıtlanmış etik davranışlar görülmelidir.
- Eğitim ve geliştirme etkinliklerinde etik değerler
sürekli vurgulanmalıdır.
- Organizasyon içinde her türlü iletişim araçları
ile çalışanlara etik kurallara uygun davranmanın,
açıklık ve dürüstlüğün yararlarını vurgulayan mesajlar
verilmelidir.
- İnsan Kaynakları Yönetimi de işe alma, terfi,
ödüllendirme, ücretlendirme, performans ölçme,
eğitim gibi kararlarında ve uygulamalarında etik kurallara uygun davranmalıdır.
- Tüm yöneticilerin ve çalışanların özel hayatlarına, kişisel haklarına, özgürlüklerine, kişiliklerine
saygılı davranmalıdır. Bu anlayışı tüm organizasyon
çapında yerleştirmelidir.
- Organizasyonda etik olmayan davranışların
belirlenmesi, nedenlerinin ortaya çıkarılması, sorumlularının bulunması ve neden olduğu sorunlarla ilgilenilmesi konusunda sorumluluk üstlenilmelidir.
- Performans yönetimi sürecinde, hedeflerin,
performans standartlarının, yetkinliklerin ve değerleme
21
kriterlerinin etik değerler içermesini sağlamalıdır.
İş Etiğine Özen Kârlılığı Artırıyor
İngiliz İş Etiği Enstitüsü tarafından yayınlanan bir
araştırma iş etiği ilkelerine göre iş yapan şirketlerin
kazançlı çıktığını kanıtlıyor. Etik kodları olan ve olmayan şirketler kıyaslanarak, etik değerleri ilke edinen
kurumların diğerlerinden çok daha iyi yönetildiği ve
daha kârlı olduğu gösteriliyor.
1997-2001 arasında, etik ilkelere bağlılığını ilan
eden ve böyle bir taahhüdü olmayan yaklaşık 100 şirket izlendi ve yukarıdaki göstergeler doğrultusunda
karşılaştırıldı. Etik politikalara sahip şirketlerin dört
göstergeden en az üçü üzerinden üstün bir başarı gösterdiği saptandı. “En Beğenilen Şirketler” sıralamasında da etik kurallara sahip şirketlerin en ön
sıralarda yer aldığı görüldü.
Aslında iş etiğinin şirketlere daha fazla
kazandırdığını görebilmek için bu kadar uzun süreyi
kapsayan geniş çaplı bir araştırmaya gerek yoktur.
Çünkü günümüzde eski paradigma kazanç için her
yol mübahtır anlayışından, müşteri memnuniyeti
velinimetimizdir anlayışının yoğurduğu yeni paradigmaya geçilmiştir. Müşteri memnun eden en önemli
husus ise “güvenilirlik”tir. “İş etiği” semineri verdiğim
bir şirketin pazarlama sorumlusuna: “Sence şirketin
adına müşterilerine neyi teklif edebilirsin?” diye sorduğumda aldığım cevap çok manidardı. O hiç düşünmeden güvenilirlilik diyerek, iş dünyasında ortaya
çıkan yeni durumu kısaca özetlemişti.
Etik kurallara uygun iş yapan şirketlerin risk yönetimi, yönetim kalitesi, ürün ve hizmet kalitesi, finansal yapı açısından başarılı oldukları
görülmektedir. Bu şirketlerin hisse senetlerinin dört
yıllık sürede daha istikrarlı olduğu gözlenmiş, 19972001 yılları arasında, etik değerlere bağlı şirketler,
diğerlerinden yüzde 18 daha fazla kâr elde etmişlerdir. Kârlılık, sadece iyi yönetimin değil, aynı
zamanda iş paydaşları, tüketiciler ve piyasadaki
nitelikli iş gücü tarafından tercih edilmenin de bir
sonucudur.
Türk Kültüründe İş Ahlakı Geleneği
Ahilik, 13. ile 19. yüzyıllar arasında, Anadolu başta
olmak üzere Balkanlardan Kırım'a uzanan bir
coğrafyada egemen olmuş ekonomik, sosyal ve
kültürel bir kurumdur. Divan-ı Lûgatit Türk’e göre, “eli
açık, cömert, yiğit” anlamına gelen “akı” kelimesinden türemiştir. Azerbaycan’dan Anadolu'ya gelmiş bir
halk bilgini olan Ahi Evran bu teşkilatın kurucusudur.
Ahilik, işi kutsal, çalışmayı ibadet sayan, karşılıklı işbirliği ve sosyal dayanışmaya dayalı, kaliteyi ve müşteri
hizmetini ilke edinmiş, mesleki gelişmeyi sürekli
eğitimle pekiştiren bir ahlâk anlayışını temsil eder.
Ahilik kurallarının dercedildiği bir dükkan
lavhasında:
“Doğru olsan ok gibi, elden atarlar seni
Eğri olsan yay gibi, elde tutarlar seni
Menzil alır doğru ok, elde kalır eğri yay”
şeklinde ifade edilen kurallar işyerlerinde ahlak kurallarına uymanın aynı zamanda işçilerinde hayrına olacağını ifade etmektedir.
Her işyerinin duvarına asılan, yukarıdakine benzer
levhalar, 124 maddelik Altın Kuralda ifadesini bulan
Ahilik ahlakını yansıtır. Ahi birlikleri, zaman zaman
üretim sınırlamaları getirerek emeğin değerini bulmasını ve narh sistemi (satış fiyatının idarece saptanması) ve standartlaşmayla tüketicinin korunmasını
sağlamıştır. Meslek ahlâkına uygun tutum ve
davranışlar denetlenir, kurallara uymayanlara yaptırımlar uygulanırdı.
Esnafta her şeyden önce doğruluk aranırdı. Hileli,
çürük iş yapmak, belirlenen fiyatın üstünde mal satmak, başkasının malını taklit etmek büyük suç
sayılırdı. Kalitesiz mal üreten, tüketiciyi aldatan, yüksek
fiyatla mal satan esnaf ve sanatkar birlikten ihraç
Ahiliğin 124 Altın Kuralı’ndan örnekler
* İyi karakterli ve güzel ahlâklı olmak
* Komşularıyla dayanışma içinde olmak
* İşinde ve hayatında doğru, güvenilir olmak
* İçten, gönülden ve güler yüzlü hizmet vermek
* Ahdinde, sözünde vefalı olmak
* Başkasının malına hıyanet etmemek
* Sözünü bilmek, söylediğini tartmak
* Sabır ehli olmak
* Hizmette ayrım yapmamak
* Cömert, ikram ve kerem sahibi olmak
22
* Güler yüzlü, tatlı dilli olmak
* Öfkesine hakim olmak
* Hataları yüze vurmamak
* Sır saklamak
* Tevazu sahibi olmak
* İçi, dışı, özü, sözü bir olmak
* Hiç kimseyi azarlamamak
* Kötü söz ve hareketlerden sakınmak
* Dedikoduyu terk etmek
* Hizmetindekileri korumak ve gözetmek
edilir, iş yeri kapatılırdı. Böylelerine “yolsuz” denir,
piyasadan hammadde alamaz, kimse ona mal satmaz, o malını kimseye satamazdı. Kahvelere kabul
edilmez, cemiyet toplantılarına giremezdi.
Denizli Babadağ Çarşısı’nda yer alan bir başka levhada ifade edilen:
“İnsanları ayırma ha! Hepsine adil ver
hakkın
Hayırlıdan ayrılma ha! Her şeyin
gerçeğini söyle.
Etrafına dostluk saç ha! Eser kalır, sen
gidersin.
İyi belle unutma ha! Önce hizmet sonra
sensin.” Esaslar müşteriye hizmetin her şeyden
önemli olduğunu ortaya koyarak bir bakıma yeni paradigmanın esaslarını belirlemiştir.
Ahiliğin piri Ahi Evran, ayakkabıcılar çarşısından
geçerken ayakkabıları inceler, hileli gördüklerini kesip
dama atar, dükkân kapatılarak ustanın peştamalı
kapının kilidine bağlanırdı. Böyle bir olayda haber
esnaf arasında hızla yayılır, “filanca ustanın pabucu
dama atıldı” denirdi. Usta utancından insan içine
çıkamaz, kimsenin yüzüne bakamaz, bazen de terk-i
diyar etmek zorunda kalırdı. Sattığı süte su katan
sütçünün kuyuya basıldığı, bozuk kantar kullananın
ibret-i alem için çarşı-pazar dolaştırıldığı, ekşi pekmez
satanın pekmezinin başına geçirildiği bilinmektedir.
Ahi teşkilatında kalite anlayışı, müşteriyi merkez
alan üretim ve her kademede eğitim anlayışından
geçmektedir. Ustaların yapacağı üretim belirli kurallara bağlandığı gibi, ürünün kalite ve standardının
düşeceği, kontrolün güçleşeceği kaygısıyla, çırak
sayısı da sınırlanmıştı. Ahlak, usul ve erkana ait bilgiler
kitap haline getirilmesine rağmen, üretime veya
sanata ait teknik bilgiler yazılı hale getirilmemişti.
Usta, sanatın inceliklerini ve sırlarını aşama aşama
çırak ve kalfalarına öğretirken onların ahlaken de
yetişmesi için gayret gösterirdi. Ahlâken yetersiz olanlara mesleğin tüm sırları öğretilmezdi. Bu sebeple Ahi
teşkilatında keseri eline alan marangoz, malayı iyi
tutan sıvacı, makası alan terzi olamazdı. Ürünlerin üzerine kazınan çentikler, ustanın “alamet-i farikası” yani
amblemi, o ürünün kalite belgesi, aynı zamanda onu
yapan ustanın, çalışanların ve işyerinin şerefiydi.
18. yüzyıldan itibaren Ahi birlikleri önce loncalara
dönüşen, daha sonra da Batıdan esen sanayileşme
rüzgarına dayanamayarak çöken Ahilik teşkilatı
evrensel iş prensipleriyle yeniden çalışma hayatına kan
verebilir ve temiz bir çalışma ortamı sağlayabilir. Türk
Medeniyetinin dünyaya en büyük hediyelerinden biri
olan bu altın kurallar sistemi böylelikle yeniden
çalışma hayatına ilişkin problemlere derman olabilir.
KAYNAKÇA
1. Arıkan, S. 1993. “Personel yönetiminde İş Etiği”, H.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 13,
Ankara.
2. Baltaş, Acar, Değişimin İçinden Geleceğe Doğru Ekip Çalışması ve Liderlik,
Remzi Kitabevi, 2.Basım, 2001, s.9.
3. Barutçugil, İ. 2004. Stratejik İnsan
Kaynakları Yönetimi, Kariyer Yayınları,
1. Baskı, İstanbul.
4. Bingöl, D. 2004. İnsan Kaynakları
Yönetimi, Beta Yayınları, 5. Baskı, İstanbul.
5. Bradburn, R. 2001. “ Understanding
Business Ethics, Second Edition, London and
New York.
6. Bratton, J. Jeffrey, G. 2000. Human
Resource Management, Theory and Practice,
7. Çekiç, E. 2005. İnsan Kaynaklarında
Etik Değerler, www.insankaynakları.com,
8. Ferrell, O. Friedrich J. Ferrell L. 2005
Business Ethics, Sixh Edition, Hougton Miffin
Company, Boston, New York.
9. Öner, A. “İş Etiği”, www.insankaynakları.com, 24.07.2005
10. Siebens, Herman, Care for Ouality,
Business Ethics, (Temmuz 98), Vol. 7, No.3,
s.150-162.
11. Tierney, Elizabeth P İş Ahlakı, Rota.,
Yayınları, İstanbul, 1997.
12. Türkdoğan, Orhan, İşçi kültürünün
yükselişi: İş ahlakı, Timaş yayınları, İstanbul, 1998.
13. Velasquez, Manuel, G. Business
Ethics, Concepts and Cases, 4. Ed., PrenticeHall, 1998, s. 35.
14. Verschoor, C. C. 1998 “A study of the
link between a corporation's financial performance and its commitment to ethics”,
Journal of Business Ethics 17(13): 15091516.
15. Weiss, W., Business Ethics, A Stakeholder and Issues Management Approach,
2. Ed., The Dryden Press, 1998, s. 7.
16. Yüksel, Ö. 2003. İnsan Kaynakları
Yönetimi, Gazi Kitapevi, 3. Baskı, Ankara.
23
MAKALE
Biz Nene Hatun Torunuyuz, Sorarız ve Sorgularız!
Türkiye’de şu an 390 bin Ermeni var!
Peki, Ermenistan’da kaç Türk var ?
Mustafa Kemal Atatürk; “Binlerce çaresiz ve suçsuz ana ve çocukları
işkenceyle öldürmüşlerdi. Tarihte benzeri görülmemiş olan bu vahşeti yapan Ermenilerdi” s.260-261, Nutuk.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 31 Mart soykırımıyla ilgili: “Ne kadar ağır olsa da, biz soykırım faktörlerinden faydalanarak başka halklara düşmanlık ve nefret aşılamak niyetinde değiliz”
Abdülhamit Han “Hiçbir namuslu Ermeni, padişahına kasteden eli bombalı
ırktaşına ‘şanlı avcı’ diyecek kadar hayâsız olmamıştır.”
Selçuk DÜZGÜN
Önce bir dip not verelim ‘NENE HATUN’
Kimdir? diye.
Erzurum’da doğdu. 98 yıl Erzurum’da yaşadıktan
sonra yine Erzurum’da, zatürre hastalığından hayata
vedâ etti. Ölümünden üç ay önce Türk Kadınlar Birliği tarafından yılın annesi seçilmişti.
Tarihimizde 93 Harbi olarak anılan 1877 – 1878
Osmanlı - Rus Savaşı sırasında, Erzurum’daki Aziziye
Tabyası’nın savunulmasında kahramanca çalıştı.
Adını bu şekilde tarihe yazdırdı. Mücadeleye, küçük
yaştaki oğlunu ve kızını evde bırakarak katılmıştı. O
sıralarda 20 yaşlarında genç bir gelindi!
Gelelim konumuza!
Türkiye’de bir kısım `aydın` çıktı ve “1915’te Osmanlı Ermelileri’nin maruz kaldığı ‘Büyük Felaket’e
duyarsız kalınmasını, bunun inkâr edilmesini vicdanım kabul etmiyor. Bu adaletsizliği reddediyor,
kendi payıma Ermeni kardeşlerimin duygu ve
acılarını paylaşıyor, onlardan özür diliyorum” dedi.
Kedisine bu “aydın” sıfatı takanların aslında kim
olduklarını anlayabilmemiz için aşağıdaki hikâyemizi okuyup iyice anlamamız gerekir!...
“Olay Çanakkale Savaşı sırasında gerçekleşiyor.
Savaştan sonra seyyar çadır hastanesinde ölen şehitleri toplu mezara taşıyan sıhhiye erleri, akşam
olduğu zaman yorgunluktan bitkin halde getiriyorlarmış.
O hastanedeki subay rütbeli bir doktor, sık sık
sıhhiye erlerine “ Alın bunu da gömün. Buda ölmüş
“ diye emir veriyormuş.
Sıhhiye erleri sedye içinde gömmeye götürdükleri,
doktorun ölü dediği bir yaralının kımıldadığını
görünce, biri diğerine “hemşerim, bu ölü değil, vallah yaşıyor, geri götürelim, ömrü varsa iyi olur yaşar”
der.
Diğeri çekingen bir tavırla cevap verir:”Sen dok-
24
tor kadar mı bileceksin? Geçen gün de bir yaralıyı
böyle geri götürdük de doktor bizi azarlayarak, ‘siz
benim kadar mı bileceksiniz’ demişti, unuttun mu?”
Sedyedeki yaralı asker fısıltı halinde zorla konuşarak “Ben yaşıyorum kardeşler.
Beni çukura atmayın. Çoluğum çocuğum var, günahtır” diyordu.
Toplu mezarın başında bu konuşmaları duyan
alaya yeni gelmiş genç bir subay doktor suretle duruma müdahale eder ve derhal yaralı askeri çadır
hastanesine götürerek müdahaleyi yapar.
Asker zaman içinde iyi olur. Tekrar cepheye dönmek istese bile hava değişimi verirler, Memleketine
gönderirler. Fakat işin asıl feci yönü bu olaydan
sonra meydana çıkar. Birliğe yeni gelen o genç doktorun içine bir şüphe düşer.
Çeşitli yönlerden süratle araştırma yapar. Anlar ki,
pek çok iyi olacak yaralı veya baygın askerlerin
gömülmesini emreden doktor iyi niyetli değildir.
Genç subay bu olayı delilleriyle üst subayına aktarır. Olaya derhal el koyan birlik komutanı, o doktoru tutuklatır. Soruşturma sırasında ifadesine başvurulan sıhhiye erlerinden biri şöyle der:
—Komutanım, biz birçok yaralı baygın askerin
yaşadığını söylediğimiz zaman doktor bizi azarlıyor,
tehdit ediyor, şöyle diyordu:” Siz bir doktor kadar mı
bilirsiniz?” Yapılan son araştırmalarda ise o doktorun
Rum kökenli dönme olduğu anlaşılır.
Yüzlerce askerimizin ölümünü gerçekleştiren bu
doktor, idam edilmeden önce şunları söyler: “ Doktor
Vasili olarak görevimi yaptım, çok mutluyum.” Sözleri
yarıda kalır. Daha fazla konuşturulmadan infaz
edilmiştir.”
Yıl 1840!...
Henüz ortada hiçbir sebep yokken Maraş’ta, bir
dağın tepesine kurulmuş bir Türk karakoluna yörede
gizlice örgütlenmiş olan beşbin dolayında silahlı Ermeni bir gece ansızın gizlice bastı. Dörtyüz dolayında
Türk askeri ile subayının kulaklarını, burnunu keserek
!... Sonra yavaş yavaş işkencelerle öldürdüler!...
Yıl 1870!....
Kafkasya ile Gürcistan’da silahlandırılan Ermeniler Türk Kökenli köylere saldırdılar. Buradaki sayıca
Türk nüfusunun azalması o dönem başlamaktadır.
1878-1879 Yılları!..
“93 Harbi” diye nitelendirilen bu savaşlarda bölgeyi çok iyi tanıdıkları için Ruslara kılavuzluk edenler
yine cephe gerisindeki Ermenilerdi ve köyleri basıp
katliamları yapan yine onlardı...
1905
Küçük Ergeş Beğ`in savunduğu Andican`ı tutuşturarak yirmibin Özbek Türk`ünü öldürenler yine Ermenilerdi...
1913,1915 ve sonrası Anadolu Türkü için
en kanlı yıllar!
Van-Erciş-Cavuşoğlu Katliamı, Kars-Subatan
Toplu Mezar Kazısı, Van-Zeve Toplu Mezar Kazısı,
Erzurum-Dumlu Katliamı, Iğdır Oba Köyü Katliamı
gibi bir çok kanlı olay...
Bu katliamların hepsini tek tek anlatmaktan ziyadeNene Hatun torunu
olduğum için bir tarihi kazı kanıtı ile örnek
vereyim Erzurum-Dumlu katliamından.
Bölgedeincelemelerde bulunmuş olan Arkeolog
Prof. Dr. Cevat
Başaran, olayla ilgili
olarak şunları yazmaktadır:
“Yabancı basının
da katıldığı, ErzurumYeşilyayla
Köyü’ndekitoplu
mezar kazısı 7 Ekim
1988tarihinde
gerçekleştirilmiştir.
1918Mart’ında
meydana geldiğini
KâzımKarabekir
Paşa’nın hatıralarından öğrendiğimiz
Yeşilyayla katliâmında, çevreden toplanan yaşlı erkek, kadın ve çocuklar
bir mereğe (samanlık) doldurularak üzerlerine ateş
açılmıştır.
Kazı alanında ay-yıldız süslü tütün tabakası,
Kur’an-ı Kerim sayfaları, mermi kovanları, yarıyanık
ahşap direk parçaları, uzun saç
örgüleri, ipekli elbise parçaları ve
küçük giysi düğmeleri bulunmuştur.
Toplu mezardan 100’e yakın
iskelet çıkarılmıştır.
Kazıda ortaya çıkan malzemeler
Erzurum Müzesi’nde sergilenmektedir.”
Ve bir yaşanmış hakikat, VanZeve katliamından bir canlı
tanık
AYŞE SEVİMLİ
Baba Adı: Derviş
Anne Adı: Hayriye
Doğum Yeri: Van-Zeve (Zaviye)
Doğum Tarihi: 1897
Köylüler Ermenilerin geleceğini duyunca, ellerinden geldiği kadar tedbir aldılar. Tepelere hep
mevziler kazdılar. Hükümet de silah verdi. Yedi köyün
ahalisi bizim köye doldu. Köyde insandan, arabadan
adım atacak yer kalmamıştı. Bir sabah Ermenilerin
gelmekte olduklarını haber verdiler. Erkekler
mevzilere koştu. Savaşmaya başladılar. Bizimkilere
ne cephane ne silah yardımı yok. Nihayet Ermeniler
köye girdiler.
Mevzilerde şehit olanlar oldu. Diğerlerini evlere
doldurup gazyağı döküp ateşe verdiler. Aşağılarda
bir samanlık vardı. Biz oraya saklandık. Ben bir
sepetin altına girdim. Ermeniler buldukları herkesi
öldürdüler. Samanlığa da ateş ettiler, annemin
leçeğine geldi, yaktı, kendisine bir şey olmadı. Pek
kurtulan olmadı. İki kadın daha kurtuldu. Bizden
önce Bardakçı’ya gitmişler. Biz gece yarısı dışarıya
çıktık, ya Rabbi kimseye gösterme, kan, ateş, inlemeler, feryatlar göğe yükseliyordu. Birisinin yanlarında butlarına cepler açıp nişanlar çizdiklerini
söyleyip eziyet ettiklerini gördüm. Bu Seyyad Onbaşı
idi. Bardakçı’ya yaklaştığımızda, derenin öbür
tarafında Mehmet`gilin evinin orada yeşilliğin üzerinde beş erkeği kollarından birbirlerine bağlamış,
kurşun sıkıyorlardı. Onlar yere yıkılınca defalarca
süngüleyerek öldürdüler. (Allah`ım sen gösterme bir
daha).
Annem para, ziynet eşyası nesi var, nesi yoksa onlara verdi. Bize bir şey yapmamaları için. Sonra bizi
Van’a getirdiler. O arada ellerindeki esirlere akla
gelmeyen işkenceler ettiler. Dört ay bir kışlada kaldık.
Sonra muhacir olduk. 1918 Nisan’ına kadar
muhacir kaldık.
25
Yakın tarihimizde Türkiye Cumhuriyeti
Diplomatları Ermeni Terör Örgütü ASALA
tarafından hunharca katledildi
İşte Şehit Diplomatlarımız!
binlerce Türkü katletti, yüz binlercesini de zorunlu
göçe tabi tuttu. “Taşnaklar” 19. yüzyılın ‘sonlarında
Ermenistan’da yaratılmış “Taşnaksütyun” partisi
üyeleriydi. Katillerden ve cellâtlardan oluşan Ermeni
çetesi Taşnaksütyun’un amacı Azerbaycan’da,
Gürcistan’ın Tiflis, Borcalı, Ahilkelek kentlerinde
yaşayan Türkleri katlederek, yalnız Ermenilerin yaşayacağı Büyük Ermenistan Devletini kurmaktı.
31 Mart’ta başlayarak, 3 gün boyunca devam
eden katliamda 15 bin Azeri öldürüldü. “İslamiye”,
“Açık söz”, “Kaspi” gazetelerinin matbaaları, camiler,
milli tiyatro binaları, okullar, hastaneler yakıldı. Ölen
insanların birbirinin üzerine yığıldığını ve köpeklerin,
ölülerin üzerine saldırarak parçaladıklarını gösteren
fotoğraflar, arşiv belgeleri katliamı bütün çıplaklığıyla
günümüze yansıtmaktaydı.
Hep saldırıya uğrayan, kesilen, öldürülen Azerbaycanlı Türkler olmuşlardı. Ama bütün bunlara rağmen Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 31
Mart soykırımıyla ilgili: “Ne kadar ağır olsa da,
biz soykırım faktörlerinden faydalanarak
başka halklara düşmanlık ve nefret aşılamak niyetinde değiliz” açıklaması yapmıştı.
Evet, işte Türk’e yakışan da bu, Türk’ü büyük kılan
da bu: affetmek, bağışlayabilmek... Bunun için
Türk’ten korkuluyor. Korkansa saldırır. Korkan kurnaz, hilekâr ve kişiliksiz olur.
Tarih yeniden tekerrür etti
1992 HOCALI KATLİAMLARIYLA…
Karabağ’da 26 Şubat Hocalı soykırımında 613
Ruhları Şad, Mekânları Cennet olsun!
Azerbaycan Katliamları!
31 Mart 1918, Azerbaycan tarihine siyah harflerle
yazıldı. Bu tarihte Bakü, Gence, Küba, Şamahı,
Lenkaran, İran’da Azerbaycan Türklerinin yaşadığı
Hoy, Urmiye, Salas şehirlerine giren “Taşnaklar” yüz
kişiye vahşice kıyıldı. 1000 kişi aldıkları gülle
yaralarından sakatlandı. 106 kadın, 63 çocuk, 70
yaşlı insan öldürüldü. 8 aile tamamen mahvedildi,
25 çocuk her iki ebeveynini, 130 çocuk ise ebeveynlerinden birini kaybetti. Facia baş verdiği gece 1275
kişi esir alındı. 150’sinin talihi hâlâ belli değil. Ve
bütün bunlar bir gecede yapılmıştı.
Ermenistan-Rus askeri kuvvetlerinin Azerbaycan
26
Cumhuriyeti’ne tecavüzü sonucunda 10 il, toprak
larımızın yüzde 20’si, 700 kadar kasaba işgal edildi.
24 bin Azeri öldürüldü, 4 bin esir götürüldü.
Esirlerin çoğu çocuklar, yaşlılar ve kadınlardı.
Kayıp insan sayısı 4965. Bugüne kadar 1325 kişi
azad edilmiş, onlardan 312’si kadın 125’i çocuktu.
1994 senesinde Ermenistan’da Azerbaycanlı esirlerin bulunduğu 6 esir kampının olduğu açıklandı.
- Vardenis çocuk kampı 250 kişi
- Razdan çocuk kampı 180 kişi
- Hankendi çocuk kampı 180 kişi
- Geçaşen kadın kampı 320 kişi
- Cermuk kadın kampı 250 kişi
- Kelbecer kadın kampı 150 kişi.
İşgal altındaki topraklarımız: 1991 Kasım-Aralık
Hocavent ili (nüfus 9874 kişi) 26 Şubat 1992 Hocalı
ili (nüfus 11356 kişi) 8 Mayıs 1992 Şuşa (nüfus
23156 kişi) 18 Mayıs 1992 Laçın (nüfus 60698 kişi)
23 Temmuz 1993 Ağdam (nüfus 158000 kişi) 18
Ağustos 1993 Cebrayıl (nüfus 57125 kişi) 23 Ağustos 1993 Fuzuli (nüfus 98600 kişi) 31 Ağustos 1993
Kubatlı (nüfus 30678 kişi) 25 Ekim 1993 Zengilan
(nüfus 34924 kişi)
Bunlar yeter mi? Elbette yetmez!
Diyelim ki; Bu kadar olay tarihi şartlardan
savaş,tecrit vs.. lerle olan olaylar olsun, peki ya Ermeni Terör Örgütü ASALA tarafından şehit edilen onlarca Türk Diplomatlarına nasıl bir açıklama
getirmek gerekir?
İŞTE BİZİM GERÇEĞİMİZ BU!
İŞTE EN YAKIN TARİHİN HAKİKATİ!
Şimdi gelelim şu bizim meşhur `ÖZÜR
DİLEME` kampanyasına!
Yukarıda kısaca belgelerle ve tanıklarla anlatmaya çalıştığım hakikatler doğrultusunda, çoğunluğunu gazeteci ve sanatçıların oluşturduğu 300
kadar Ermeni’nin Sn. Cumhurbaşkanı Gül’e mektup
yazarak “Ermeni soykırımı yalanı” adına Türk mil-
letinden özür dilemesini istemeleri tarih ve hukuk
adına bir cinayettir.
Anayasalarında, “ Türkiye’nin toprak bütünlüğünü
tanımayan” Ermeni Devleti’nin 300 kadar vatandaşının Sn. Cumhurbaşkanımızın şahsında Türk milletinden istedikleri “ ÖZÜR DİLEME” cinnetliğine
bizim bazı yazar –çizerlerimizin “ihanetten beter” bir
şekilde “şanlı avcı” mukallitleri olarak alkış tutmalarını ben şaşırtıcı bulmamaktayım. Çünkü bu
tipler tarihte hep vardı ve bu millet var olduğu sürece
de hep var olacaklar.
Bakınız Tarihten bir gerçek olay anlatayım size;
Doğu Anadolu’da bağımsız bir Ermenistan devleti
kurmaya çalışan Ermeni komitacıları, karşılarında en
büyük engel olarak gördükleri Sultan 2. Abdülhamit’i ortadan kaldırmak için planlar yapıyorlardı.
Hedefe ulaşmak için, Avrupa ve Rusya’daki uluslararası anarşistlerle ilişki kurmuşlar, onlardan
gerekli yardım ve desteği sağlamışlardı.
Bu iş için özel olarak İstanbul’a gelenlerden biri
de Belçikalı ünlü anarşist Edvard Jorris’ti.
Hazırlanan plana göre, Yıldız Camisi önünde
bomba patlatılıp Abdülhamit öldürüldükten sonra,
Galata Köprüsü, Tünel, yabancı banka ve kurumlar
havaya uçurulacak, yabancı devletlerin işe karışmaları sağlanacaktı.
Gerçek adı Kristofor Mikaelyan olan, fakat
Samuel Fayn takma adıyle dolaşan bir Ermeni,
Viyana’da özel bir fayton yaptırmış ve bunu parçalar
halinde İstanbul’a sokmuştu.
Ve beklenen gün gelmişti...
21 Temmuz 1905 Cuma günü, üzerine 80 kilodan fazla patlayıcı madde yerleştirilmiş olan fayton,
namaz kılmak için Yıldız Camisi’ne gelen Abdülhamit’in arabasının yanına bırakıldı.
Abdülhamit, caminin kapısından çıkıp dört at
koşulu arabasına doğru yönelince Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Robina, aralarında ‘cehennemmakinesi’
diye adlandırdıkları
bombadüzeneğini
harekete geçirdiler.
Ancak, yolu üzerindeŞeyhülislâm
Cemalettin Efendi ile
konuşmaya dalan Abdülhamit, iki dakika
gecikince ölümden
kurtuldu.
Saldırıda 26 kişi
Abdulhamit Han’aöldü, 58 kişi yarala
suikast
27
Abdulhamit Han, Cuma selamlığında
Abdülhamit’in Ermeniler tarafından öldürülememesi,
bazılarını oldukça fazla üzmüştü.
Tevfik Fikret, üzüntüsünü “Bir Lâhza-i Ta’ahhur” adlı şiirinde şöyle dışa vuruyordu:
“Ey şanlı avcı, damını bihûde kurmadın.
Attın fakat yazık ki, yazıklar ki, vurmadın.”
Abdülhamit ise bu mısraların sahibine, şu cümleyle karşılık veriyordu:
-“Hiçbir namuslu Ermeni, padişahına
kasteden eli bombalı ırktaşına ‘şanlı avcı’
diyecek kadar hayâsız olmamıştır.”
Şimdi bir kez daha düşünün kim kimden özür
dilemeli?
Yıllarca gölgesinde yaşadıkları imparatorluğun
savaşa girmesini fırsat bilip Rus ordusuna ‘gönüllü
asker’ olarak yazılan, bir gün önce ekmeğini yiyip,
suyunu içtikleri komşularını bir gün sonra, erkekkadın, yaşlı-çocuk demeden hunharca katleden,
‘hamile’ kadınların karınlarını deşen, ‘bebekleri’ diri
diri tandırlarda kızartanlar mı?
Yoksa, Doğu ve Güneydoğu’da gerçekleşen
katliamların ardından, taşkınlıkları önlemek için ‘tedbir’ ve ‘koruma’ amaçlı ‘tehcir’ kararı alanlar mı?
Arkalarına aldıkları Amerikan, İngiliz ve Fransız
emperyalizminin desteğiyle Osmanlı hükümetine
baskı yapıp Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey, Urfa
Mutasarrıfı Nusret Bey, Diyarbakır Valisi Reşit Bey
hakkında idam kararı çıkarıp, Talat ve Cemal Paşa’yı
arkadan kurşunlayanlar mı?
‘ASALA’ adından bir ‘terör örgütü’ kurup, hiçbir
suçu ve günahı olmayan Türk hariciyesine mensup
diplomatları kalleşçe şehit edenler mi?
Yoksa, ‘öksüz’ ve ‘yetim’ kalan Ermeni çocuklarını
himayelerine alıp, ‘devletin en itibarlı’ eğitim kurumlarına yerleştirenler mi?
28
Karabağ’da, Hocalı’da düzenledikleri baskınlar
ile ‘binlerce’ insanın ölmesine, ‘bir milyondan fazla’
insanın ‘kaçkın’ kalmasına sebep olanlar mı?
Yoksa, ‘açlık’ tehlikesi ile karşı karşıya kaldıklarında, kendilerine ‘ilk yardım elini’ uzatanlar mı?
‘Ev sahibini’ bastıran ‘hırsız’ misali, dünyanın dört
bir yanında ‘para ile satın aldıkları’ işbirlikçiler vasıtasıyla ‘soykırımı tanıma’ kararı aldıranlar mı?
Yoksa, “Gelin tarihçilerden oluşan bir komisyon
kuralım, arşivleri açalım” çağrısı yapanlar mı?
Türk devletinin ‘sınırlarını’ tanımayıp, tarihte kalan
bir meseleyi ‘kan davası’ haline getirenler mi?
Yoksa, ‘yeni bir sayfa’ açmak isteyenler mi?
Şimdi dönün en baştaki hikâyemize ve
ÖZÜR DİLEYEN sözde `aydın` ların aslında
“ Doktor Vasili “ nin Ermeni versiyonları olduklarını anlayın artık.
Yedi düvele karşı savaşırken yüz binlerce şehit vermiş ceddim, savaşacak kimse kalmayınca kadını,
çoluk çocuğu ile vermiştir istiklal mücadelesini.
İşte bu mcadelenin en önemlisi mimarlarında
olan Nene Hatun`dur ve ben bir Nene Hatun torunu
olarak sorarım şimdi;
Türkiye’de şu an 390 bin Ermeni var
Peki, Ermenistan’da kaç Türk var?
KAYNAKÇA:
-Nutuk s.260-261
-Kırzıoğlu, Prof. Dr. M. Fahrettin, Kars İli ve
Çevresinde Ermeni Mezalimi (1918-1920), KÖKSAV
Yayınları, Ankara 1999.
-Dr.Mürtaza Hasanoğlu
-Aslan, Doç. Dr. Yasin, Ermenistan Tarihi Yol
Ayrımında, Ankara 1997.
-Ermeni Alimleri ve Feryat Koparan Taşlar (Rusça)
1902, s 80-123
-Azerbaycan Sovyet Ansiklopedisi IV, sayfa 81-82,
Azerbaycan Gazetesi, 11 Mart 1994.
-Turan Ajansi, 4 Aralık 1993.
-İsrafil Kumbasar Yeniçağ-Aralık 2008
-Osmanlıdan Günümüze Ermeni Sorunu, Yeni
Türkiye Yayınları, Ankara 2000
-Şimşir, Bilal, Şehit Diplomatlarımız, Bilgi Yayınevi,
Ankara 2000, 2 Cilt.
-Arkeolog Prof. Dr. Cevat Başaran
-Ayşe Kerimova Günen / 6 nisan 2008 Milli
Çözüm Dergisi
-www.ermenisorunu.gen.tr
-www.devletarsivleri.gov.tr
-www.kultur.gov.tr
-www.canakkalesehitleri.org
DÜNYA
2008 YILI DÜNYA EKONOMİSİ
ABD'de mortgage piyasasından başlayan ve dünyayı saran küresel kriz 2008 yılına
damga vurdu. Birçok banka tarihe karıştı, büyük ekonomiler durgunluğa girdi.
İşte Önemli saydığımız Ekonomide yılın
gelişmeleri:
2 OCAK: - ABD’de hafif türü ham petrol fiyatları
tarihinde ilk kez 100 doları gördü.
11 OCAK: - Yunan Eurobank EFG Grubu tarafından Mart 2007’de yüzde 70’i satın alınan Tekfenbank’ın adı Eurobank Tekfen olarak değiştirildi.
18 OCAK: - ABD Başkanı George W. Bush, ülke
ekonomisini tehdit eden durgunluk tehdidiyle mücadele için halka 145 milyar dolar aktarılmasını
öngören yeni bir paket açıkladı. Bush, ABD’nın yıllık
gayri safi yurtiçi hasılasının (GSYH), yaklaşık yüzde 1’i
anlamına gelen bu projenin işe yaraması için, acilen
harekete geçirilmesi gerektiğini söyledi.
21 OCAK: - Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları, dünyanın en büyük petrol tüketicisi konumunda
olan ABD’de durgunluk endişelerinin artması nedeniyle 90 doların altında indi.
5 ŞUBAT: - Nabucco Uluslararası Gaz Boru Hattı
Şirketine 6. ortak olarak Alman RWE Şirketi katıldı.
13 ŞUBAT: - ABD’de mortgage kredisi başvuruları, önemli düzeyde düşüş gösterdi.
25 ŞUBAT: - Şekerbank, 243 milyon 793 bin
215,60 YTL’lik tahsili gecikmiş alacak portföyünü, açık
artırmada en yüksek teklifi veren Lehman Brothers’a
61 milyon YTL’ye satılmasına karar verildiğini bildirdi.
3 MART: - Uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatı yeni bir rekor kırdı. ABD hafif ham petrolünün varili
103,77 dolara çıktı.
13 MART: - ABD altın vadeli işlemlerinde, altının
ons fiyatı 1000 dolara çıktı. Altının ons fiyatının 1000
dolara çıkmasında, ABD ekonomisiyle ilgili kaygılar,
doların düşmeye devam etmesi ve ham petrol fiyatlarının yükselmesi etkili oldu.
5 NİSAN: - Dünyanın en büyük yazılım firması Microsoft, iki patent hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle Alcatel-Lucent firmasına 367 milyon dolar tazminat
ödemeye mahkum edildi.
7 NİSAN: - İngiltere’nin bankacılık devi HSBC,
370 bin müşterisinin bilgilerini içeren bilgisayar disketini kaybetti.
30
11 NİSAN: - Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütüne (FAO) göre dünya piyasalarında son 1 yılda
yüzde 68 oranında artan kaliteli pirincin fiyatı, üç ayda
yüzde 130’a varan oranlarda artış gösterdi.
14 NİSAN: - Son 3 yılda ikiye katlanan gıda fiyatlarının yarattığı kriz Mısır, Filipinler gibi ülkelerde peş
peşe ayaklanmalara yol açtı.
- BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, dünyadaki
gıda krizinin acil boyutlara ulaştığını ve dünya
genelinde yoksullukla mücadelede son dönemde kat
edilen mesafeyi tehdit ettiğini belirtti.
16 NİSAN: - Uluslararası piyasalarda, ABD’de
enflasyonun beklentilerin altında olması ve yeni konut
inşaatlarındaki düşüşün ABD Merkez Bankasının faizleri düşüreceği beklentisini desteklemesi nedeniyle
euro, dolar karşısında yeni bir rekor kırdı.
22 NİSAN: - Euro, dolar karşısında yeni bir rekor
kırarak, 1,60 dolar bariyerini aştı.
29 NİSAN: - Deutsche Bank, küresel finans krizinin bankaya maliyetinin artmasıyla 5 yıldan bu yana
ilk kez çeyrek dönem zararı açıkladı ve vergi öncesi
254 milyon euro zarar ettiğini bildirdi.
5 MAYIS: - Avrupa Birliği, Türkiye, Irak ve Maşrık
Arap ülkeleri (Mısır, Ürdün, Lübnan ve Suriye) Arap
doğalgaz boru hattının hızla Türkiye, Irak ve (Nabucco
ve diğer boru hatlarıyla) AB’ye bağlanması konusunda
uzlaştı.
21 MAYIS: - Uluslararası Borsalar Örgütüne üye
51 borsa içinde İMKB, yüzde 72 ile dolar bazında
Brezilya’dan sonra en yüksek getiriyi sağlayan ikinci
borsa oldu.
4 HAZİRAN: - ABD’de mortgage kredisi başvuruları son 6 yılın en düşük seviyesine indi.
14 HAZİRAN: - G-8 ülkelerinin maliye bakanları, yüksek petrol ve gıda fiyatlarının istikrara kavuşmasına yardımcı olmak için petrol üreticisi ülkelere
üretimi artırmaları çağrısında bulundu.
16 HAZİRAN: - Avrupa Birliği’nde ortak para
kullanan 15 ülkenin dahil olduğu Euro Bölgesi’nde
ortalama enflasyon, mayıs ayında yüzde 3,7 ile 16 yıllık tarihinin en yüksek düzeyine çıktı.
4 TEMMUZ: - G-8 Zirvesi öncesi Dünya Bankası
bir rapor yayımlayarak, yükselen gıda ve petrol fiyatları nedeniyle dünyanın tehlikeli bir döneme girdiğini
duyurdu.
14 TEMMUZ: - Mortgage krizi sonrasında büyük
yara alan ABD’nin en büyük konut finansman şirketleri
Fannie Mae ve Freddie Mac için büyük bir kurtarma
operasyonu başlatıldı.
15 TEMMUZ: - Euro, ABD Doları karşısında rekor
düzeyde yükseldi. Avrupa para piyasasında euro,
1,6038 dolar düzeyinden işlem görerek, tüm zamanların en yüksek düzeyine ulaştı.
24 TEMMUZ: - ABD’de mortgage mağduru 400
bin ev sahibini icraya düşmekten ve 2 mortgage
devini (Fannie Mae ve Freddie Mac) çöküşten kurtarmayı amaçlayan tasarı, ABD Temsilciler Meclisi’nden
geçti.
26 TEMMUZ: - ABD’de kredi krizi nedeniyle 2
bankaya daha el konuldu. First National Bank of Nevada ve First Heritage Bank of Newport Beach’in de
eklenmesiyle bu yıl el konulan banka sayısı 7’ye çıktı.
28 TEMMUZ: - Rusya’nın petrol şirketi OAO
Lukoil, Aytemiz Petrol bünyesindeki petrol dağıtım şirketi AKPET’in tamamını 500 milyon doların üzerinde
bir fiyatla satın aldı.
1 AĞUSTOS: - ABD’de işsizlik son dört yılın en
yüksek düzeyine ulaştı. Temmuz ayı itibarıyla istihdamda 51 bin kişilik azalma oldu ve Temmuzda yıllık
işsizlik yüzde 5,7 oranında gerçekleşti.
27 AĞUSTOS: - TC Merkez Bankası Başkanı
Durmuş Yılmaz, 1 Ocak 2009 tarihinden itibaren
paradan "yeni" ibaresinin kaldırılacağını ve yeniden
"Türk Lirası"na geçileceğini bildirdi.
5 EYLÜL: - ABD’de işsizlik oranı, son 5 yılın en
yüksek düzeyine ulaştı.
7 EYLÜL: - ABD yönetimi, geçen yıl patlak veren
mortgage krizinden çok kötü etkilenen, 5 trilyon doları
aşkın kredi büyüklüğüne sahip dev mortgage şirketleri
Fannie Mae ve Freddie Mac’in denetimine, daha
büyük bir krizin çıkmaması amacıyla el konulduğunu
duyurdu. Şirketlerin denetimi Federal İskan Dairesine
geçti.
8 EYLÜL: - ABD’de mortgage devleri Fannie Mae
ve Freddie Mac’a el konmasının ülkedeki konut
piyasasını istikrara kavuşturacağı ve dünya mali
piyasalarını teşvik
15 EYLÜL: - ABD’nin dördüncü büyük yatırım
bankası durumundaki Lehman Brothers, kredi krizi nedeniyle girdiği zor durumdan kurtulamayarak iflas
başvurusunda bulundu.
16 EYLÜL: - Moskova borsası, ABD piyasalarından gelen olumsuz haberler yüzünden yüzde 16’dan
fazla değer kaybedince işlemler bir saatliğine durduruldu.
17 EYLÜL: - Amerikan Merkez Bankası, ABD’nin
ünlü sigorta şirketi AIG’ye 85 milyar dolar para aktardı ve şirketin hisselerinin yüzde 80’ini denetim altına aldı.
18 EYLÜL: - ABD, Avrupa, İngiltere, İsviçre, Japonya ve Kanada merkez bankaları kısa vadede
piyasaları 250 milyar dolar fonlayacaklarını açıkladı.
19 EYLÜL: - ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC)
mali kuruluşların açığa satışını 2 Ekim tarihine kadar
yasakladı. Gerekirse yasak 10 gün daha uzatılacak.
Karar borsalarında büyük artışlar sağladı.
21 EYLÜL: - ABD Başkanı Bush, mali sistemi düzeltmek için gerekli 700 milyar dolarlık kurtarma
paketini Kongreye gönderdi.
23 EYLÜL: - Irak, dünyanın en büyük petrol şirketlerinden biri olan Royal Dutch/Shell petrol şirketiyle 4
milyar dolarlık doğal gaz anlaşması imzaladı.
26 EYLÜL: - Amerikan Merkez Bankası piyasalara
30 milyar dolar verdi. Avrupa Merkez Bankası 35, İngiltere Merkez Bankası 30, İsviçre Merkez Bankası 9
milyar dolar vereceğini açıkladı.
27 EYLÜL: - Washington Mutual, JPMorgan’ın
satın almadığı bölümler için iflas başvurusunda bulundu.
29 EYLÜL: - ABD’de Temsilciler Meclisi, 700 milyar dolarlık finans sektörünü kurtarma paketini 205’e
karşı 228 oyla reddetti.
30 EYLÜL: - Sermaye sıkıntısı çeken Dexia’ya
Belçika ve Fransa 3’er milyar Euro aktarma
konusunda anlaşırken, Lüksemburg da 376 milyon
Euro katkıda bulunma kararı aldı.
1 EKİM: - İngiltere’de üretim son 17 yılın en düşük
düzeyine geriledi.
2 EKİM: - ABD’de Senato 700 milyar dolarlık kurtarma paketini 25’e karşı 74 oyla kabul etti, paketi
150 milyar dolarlık artışla 850 milyar dolara çıkardı.
150 milyar dolar vergi indirimleri içeriyor.
3 EKİM: - ABD Temsilciler Meclisinde daha önce
reddedilen 700 milyar dolar tutarındaki kurtarma
paketi ikinci denemede 171’e karşı 263 oyla kabul
edildi. Bush, paketi hemen onayladı.
6 EKİM: - Almanya’da bir araya gelen hükümet,
Merkez Bankası ve banka yöneticileri, 50 milyar Euro’luk yeni bir destek paketi üzerinde anlaşmaya vardı.
31
- Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick, artık işe
yaramayan G-7’nin 7 gelişmekte olan ülkeyle (Çin,
Hindistan, Brezilya, Rusya, Meksika, Suudi Arabistan
ve Güney Afrika Cumhuriyeti) genişletilerek yeni bir
grubun oluşturulması düşüncesini ortaya attı.
7 EKİM: - Arap ülkelerindeki borsalar rekor oranlarda düştü.
9 EKİM: - TC Merkez Bankası, Döviz ve Efektif
Piyasaları döviz depo piyasasındaki aracılık faaliyetlerine yeniden başlanmasına karar verdi.
10 EKİM: - IMF-Dünya Bankası toplantıları Washington’da başladı.
11 EKİM - G-7 liderleri finans krizine karşı 5
maddelik acil ve olağanüstü eylemler öngören planı
benimsedi. Planın G-20 liderlerine de sunulması
kararlaştırıldı.
12 EKİM: - G-20 toplantısı ABD Başkanı George
W. Bush başkanlığında Washington’da yapıldı.
13 EKİM: - 2008 Nobel Ekonomi Ödülünü ABD’li Paul Krugman aldı.
14 EKİM: - ABD, küresel finans krizi nedeniyle
bankacılık sisteminde yaşanan güven bunalımını
aşmak için 250 milyar dolarlık yeni bir plan açıkladı.
7 büyük bankaya hisse karşılığı kullandırılacak.
16 EKİM: - Global piyasalar hedge fonların
(serbest fonlar) batacağı söylentisiyle sarsıldı. Dolar
1,50 YTL’nin üzerine çıktı, Euro 2 YTL’yi aştı. Faizler
yüzde 21’lerin üzerinde işlem gördü. Hedge fon korkusuyla Asya ve Avrupa borsalarında da sert düşüşler
yaşandı. İMKB yüzde 6,26 değer kaybetti.
19 EKİM: - Güney Kore, bankalara sermaye
desteği ve devlet garantisi olarak 130 milyar dolar
vermeyi kararlaştırdı.
20 EKİM: - Hollanda, ING Bank’a 10 milyar Euro
karşılığında bankaya yüzde 8,5 oranında ortak olacak.
21 EKİM: - Amerikan Merkez Bankası, para
piyasasındaki yatırım fonlarının elindeki senetlerden
alarak, bu fonlara likidite sağlamaya karar verdi.
22 EKİM: - ABD Merkez Bankası, finans
piyasalarındaki yangını söndürmek için 540 milyar
dolarlık bir paket daha açıklandı.
23 EKİM: - Çin, ASEAN’a üye 10 ülke ile Çin,
Japonya ve Güney Kore’den oluşan mekanizma
çerçevesinde ortak döviz rezervi oluşturulmasına
destek verdi.
24 EKİM: - OPEC, Viyana’da yaptığı olağanüstü
toplantıda, 1 Kasım’dan geçerli olmak üzere üretim
kotasını 28,8 milyon varilden 27,3 milyon varile in-
32
dirdi
25 EKİM: - Dünya borsalarında son 24 günde 10
trilyon dolar eridi.
26 EKİM: - Dünya Bankası, yoksul ülkelere verdiği
kredi miktarını 2 kat artırma kararı aldı.
27 EKİM: - Belçika, KBC Bankasını 3,5 milyar
Euro aktararak kurtarma kararı aldı.
28 EKİM: - General Motors (GM) ve Chrysler şirketinin sahibi yatırım şirketi Cerberus, GM ve
Chrysler’ın birleşmesi için hükümetten 10 milyar Euro
yardım istedi.
29 EKİM: - Çin Merkez Bankası, 6 hafta içinde 3.
kez faiz oranlarını 27 baz puan indirdi. Böylece, yıllık
borçlanma maliyeti yüzde 6,93’den yüzde 6,66’ya,
yıllık mevduat faiz oranı da yüzde 3,87’den yüzde
3,60’a çekildi.
30 EKİM: - Fed, küresel kredi krizini dindirmeye
yardımcı olmak için Brezilya, Meksika, Güney Kore ve
Singapur ile de swap hattı (döviz takası) açtı.
31 EKİM: - Japonya Merkez Bankası, yüzde 0,5
olan gösterge faiz oranını yüzde 0,3’e indirdi. Böylece
Merkez Bankası 2001 yılından bu yana ilk kez faizleri
indirmiş oldu.
3 KASIM: - Güney Kore’de hükümetin ekonomik
durgunluğa karşı 11 milyar dolar tutarında yeni bir
plan açıklaması, bu ülkede endeksin yüzde 2,5
oranında artmasına neden oldu.
4 KASIM: - ABD sandığa gidip yeni başkan olarak Barack Obama’yı belirlerken, uluslararası borsalar da yükselişe geçti. İMKB de yüzde 4,84 yükseldi.
7 KASIM: - Küresel finansal sistemin tamirinde AB
ortak pozisyonunu belirlemek için Dönem Başkanı
Fransa’nın önerisiyle toplanan AB liderleri, 5 maddelik
önlem paketi üzerinde anlaştı.
9 KASIM: - Sao Paulo’da yapılan Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler (G-20) toplantısında, mali krizle
mücadelede koordinasyon içinde hareket edilmesi
gerektiği konusunda fikir birliğine varıldı.
10 KASIM: - Alman Posta İdaresi, ABD’deki ekspres postacılık hizmetinde (DHL) çalışan yaklaşık 14
bin 900 kişinin işine son verileceğini açıkladı.
12 KASIM: - Kanada Maliye Bakanı Jim Flaherty,
ülke bankalarından 41 milyar dolarlık mortgage kredisi satın alınacağını bildirdi.
15 KASIM: - İran’ın döviz rezervlerinin önemli bir
kısmını altına çevirdiği bildirildi. 120 milyar dolarlık
uluslararası rezervlerin ne kadarlık kısmının altına
çevrildiği konusunda ise ayrıntı verilmedi.
17 KASIM: - Japonya ekonomisi Temmuz-Eylül
döneminde yüzde 0,1 daralarak 2001 yılından bu
yana ilk kez “teknik durgunluğa” girdi.
18 KASIM: - Belçikalı bira üreticisi InBev’in,
ABD’li rakibi Anheuser-Busch’u 52 milyar dolara satın
almasıyla ilgili anlaşma tamamlandı.
19 KASIM: - Rusya Devlet Başkanı Dimitriy
Medvedev, küresel ekonomik krizin başladığı gibi
aniden sona erebileceğini belirterek, Rusya’nın
ekonomik krizle mücadele için 200 milyar dolarlık bir
kaynak ayırdığını söyledi.
24 KASIM: - ABD hükümeti, Citigroup’u kurtarma planını açıkladı. Citigroup, ABD Hazinesi, Fed ve
Federal Mevduat Sigorta Fonu (FDIC) ile yaptığı anlaşma sonucu 40 milyar dolar değerinde sermaye
desteği alacak
25 KASIM: - Dünya Bankası’na göre, Çin’in
büyümesi küresel finansal krizin etkisiyle gelecek yıl
yüzde 7,5’e düşecek.
28 KASIM: - İngiliz Hükümeti, RBS Bankasının
(The Royal Bank of Scotland) çoğunluk hissesini satın
alacağını açıkladı.
1 ARALIK: - Küresel finans krizi nedeniyle 35 ülke
ve AB’nin açıkladığı önlem paketlerinin büyüklüğünün
6,2 trilyon doları bulduğu belirtildi.
3 ARALIK: - ABD’de otomobil satışları Kasım
ayında yüzde 37 azalarak, son 26 yılın en düşük seviyesine kadar geriledi.
4 ARALIK: - Euro Bölgesi ve AB, yılın üçüncü
çeyreğinde binde 2 küçülerek ekonominin durgunluğa
girdiğini doğruladı.
5 ARALIK: - Uluslararası piyasalarda ham petrol
fiyatları 40,5 dolarla son 4 yılın en düşük seviyesine
indi.
9 ARALIK: - Japon ekonomisi derin durgunluğa
girdi. Japonya’nın, Temmuz-Eylül döneminde, yıllık
bazda yüzde 1,8 oranında küçüldüğü bildirildi.
10 ARALIK: - Çin’in ihracatı küresel ekonomik
krizin talebi zayıflatması üzerine son 7 yılda ilk kez
düştü. Dünyanın dördüncü büyük ekonomisi Çin’in
gümrükler kurumu, ihracatın kasım ayında geçen yılın
aynı dönemine göre yüzde 2,2 ve ithalatın yüzde 17,9
düştüğünü açıkladı.
11 ARALIK: - New York Savcılığı ve Amerikan
Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Nasdaq eski patronu, Wall Street’in yatırım danışmanı olan Bernard
Madoff’un 50 milyar doları bulan yolsuzluk nedeniyle
tutuklandığını açıkladı.
15 ARALIK: - İrlanda, bankalara 10 milyar Euro’ya kadar sermaye desteği sağlayacağını duyurdu.
16 ARALIK: - ABD Merkez Bankası (Fed) yüzde 1
olan gösterge faiz oranını yüzde 0,25’e indirdi.
19 ARALIK: - Küresel kriz nedeniyle zor durumdaki ABD’li otomotiv şirketleri General Motors ve
Chrysler’e 17.4 milyar dolarlık kredi desteği verilecek.
20 ARALIK: - Belçika’da, küresel mali krizde iflas
sınırına gelen bankacılık devi Fortis’in kurtarılma
sürecini başarısız yönetmek ve yargıya müdahale etmekle suçlanan başbakan Yves Leterme, istifa kararı
aldı.
21 ARALIK: - Kanada Başbakanı Stephen Harper, Kanada’nın Ontario eyaletinde üretim yapan
Amerikan otomobil şirketlerine 3,3 milyar dolar kredi
yardımı yapılacağını açıkladı.
22 ARALIK: - Çin Merkez Bankası, beşinci faiz
indirimini gerçekleştirdi ve bir yıllık kredi ve mevduat
faizlerini 27 baz puan indirdi.
26 ARALIK: - Japonya bakanlar kurulu resesyonu
hafifletmek için 54 milyar dolarlık bir ekonomik paketi
daha onayladı. Bu, hükümetin hazırladığı bütçe dışı
ikinci ekonomi teşvik paketi oldu.
30 ARALIK: - Rus hükümetinin küresel ekonomik
krize karşı, gelecek yıl için aldığı önlem paketleri
çerçevesinde, şu ana kadar 5 trilyon 323 milyar ruble
(177 milyar dolar) ayırdığı, krizin artması halinde
gelecek yıl da 10 trilyon ruble (340 milyar dolar) daha
ayırmaya hazır olduğu bildirildi.
Kaynak: Dünya Bülteni
33
TÜRK DÜNYASI
DİLDE, FİKİRDE, İŞDE BİRLİK!
Türk Dil Kurumu, yeni yılı 24 Türk Lehçesiyle kutladı. TDK, resmi internet sitesi aracılığı ile yeni yılı,
Türkiye Türkçesi de dahil, Doğu Avrupa’dan Sibirya
ve Çin’in batısına dek geniş bir alanda ana dil olarak
kullanılan tüm Türk lehçeleri ile kutladı.
TDK, 24 lehçede “Yeni yılınız kutlu olsun!” ifadesini
şöyle yazıya döktü:
Türkiye Türkçesi: Yeni yılınız kutlu olsun!
Azerbaycan Türkçesi: Yeni iliniz mübarek olsun!
Altay Türkçesi: Slerdi cangı cılla utkup turum!
Başkırt Türkçesi: Hizzi yangı yıl menen kotlayım!
Çuvaş Türkçesi: Sene sul yaçepe salamlatap!
Füyu Kırgızcası: Naa cılıngar guttug bolsun!
Gagauz Türkçesi: Yeni yılınızı kutlerim!
Hakas Türkçesi: Naa çılnang alğıstapçam sirerni!
Karaçay-Malkar Türkçesi: Cangı cılığıznı
alğışlayma!
Karakalpak Türkçesi: Canga cılıngız kuttı bolsın!
Karay/Karaim Türkçesi: Sizni yanhı yıl bıla
kutleymın!
Kazak Türkçesi: Janga jılıngız kuttı bolsın! veya
Janga jılıngız ben!
Kırım Türkçesi: Yangı ılıngız kaırlı (veya
mubarek) olsun!
Kırgız Türkçesi: Cangı cılıngız kuttu bolsun!
Kumuk Türkçesi: Yangı yılıgız kutlu bolsun!
Nogay Türkçesi: Yanga yılıngız men!
Özbek Türkçesi: Yengi yılıngız mübarek bolsun!
Sarı Uygurca Türkçesi: Ak éy yahşi mo!
Şor Türkçesi: Naa çıl çakşı polzun!
Tatar Türkçesi: Sezne yanga yıl belen tebrik
item!
Tuva Türkçesi: Caa çıl-bile bayır çedirip or men!
Türkmen Türkçesi: Teze yılınızı gutlayaarın!
(Irak Türkmenleri) Yengi iliyiz (iliwiz) mubarak olsun!
Uygur Türkçesi: Yengi yılıngızğa mübarek bolsun!
Yakut Türkçesi: Ehigini şanga sılınan eğerdeliibin!
34
Türk Birliği için ilk adım
‘Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi
Parlamento Başkanları Konferansı’ Dolma Bahçe
Sarayı’nda yapıldı. Konferasta, imzalanan anlaşma ile
Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesi
kurulması kararlaştırıldı.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah
Gül, Azerbaycan Milli Meclis Başkanı Oktay Esedov,
Kırgızistan Meclis Başkanı Aytıbay Tagaev ve Kazakistan Parlamentosu Senato Başkan Yardımcısı
Mukhammed Kopeyev ile bir araya geldi.
İSTİHBARAT SERVİSİ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk dili konuşan
ülkelerin içinde bulunduğu bölgenin büyük bir
ekonomik zenginlik potansiyeline sahip olmanın yanı
sıra bazı tehditlerle de karşı karşıya olduğunu belirterek, “Bu tehditlere karşı beraber dayanışma içinde mücadele etmemiz gerektiğine
inanıyoruz” dedi. Gül, Dolmabahçe Sarayı’nda
gerçekleştirilen “Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi Parlamento Başkanları Konferansı”nın açılışında yaptığı konuşmada, bugün tarihi
bir anın yaşandığını ve hissettiği sevinç, heyecan ve
gururu katılımcıların da paylaştığından şüphe duymadığını kaydetti.
ASAMBLE KARARI
Cumhurbaşkanı Gül, bugün imzalanacak anlaşma
ile hayata geçirilecek Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenterler Asamblesinin kuruluş çalışmasında yer alan
herkese teşekkür ve takdirlerini iletiğini ifade ederek,
“Bu, belki gecikmiş bir adımdır. Bu halklarımızı bir-
birine daha da yakınlaştıracak bir projedir” diye
konuştu.
DAİMİ SEKRETERYA
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk Dili Konuşan
Ülkeler Zirveleri ile ilgili olarak gündemde bulunan
diğer bir projenin “Daimi Sekreterya” tesisine ilişkin
olduğunu da dile getirerek, bu kararı hayata geçirmek
üzere Türkiye’de önemli adımlar attıklarını söyledi.
AKSAKALLAR KURULU
Nursultan Nazarbayev ayrıca tecrübeleri ile yol
gösterecek bir “Aksakallar Kurulu” oluşturulmasını önerdiğini anımsatan Gül, önce Nazarbayev’in, ardından da Türkiye’nin bu kurulda yer alacak temsilcilerini
belirlediklerini, diğer kardeş ülkelerin de temsilcilerini
belirlemelerinin ardından çalışmalara başlanacağını
kaydetti.
Dünya barışına katkı sağlayacak
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Türk dili konuşan
ülkeler arasındaki ilişkilerin daha da geliştirilmesinin
hem bölge, hem de dünya barışına katkı sağlayacağını bildirdi. Köksal Toptan, amaçlarının, “bundan
sonraki süreçte bu toplantıları daha da genişleterek,
başka kardeş ülkelerde de yapmak ve böylece daha
çok bir araya gelerek daha çok kaynaşmak olduğunu”
belirtti. Toptan, misafirleri, Türk tarihinde önemli yere
sahip Dolmabahçe Sarayı’nda ağırlamaktan mutluluk
duyduğunu söyledi.
Avrupada Türkler!
Britanya’daki Türki toplum sivil toplum
kuruluş temsilcilerinin oluşturduğu Britanya
Türk Dünyası Kültürel Forumu (Turkic
Forum) ilk toplantısında Nevruz Kutlama
Komitesi seçildi...
Britanya Türk Dünyası Kültürel Forumu (Turkic
Forum) ilk toplantısında Türkiye ve KKTC kökenli
Türkleri Türkleri İngiltere Türk Dernekleri Federasyonu,
Kıbrıslı Türk Dernekleri Konseyi, Genç Türkler,
Anadolu Kültür Merkezi ve Ambargod! temsil etti.
Ayrıca toplantıda Azerbaycan, İran (Azerbaycan ve
TÜrkmenler), Bulgaristan, Batı Trakya, Türkmenisten,
Kırgızistan, Irak Türkmen sivil toplum örgütü temsilcileri yer aldı.
Türk Dünyası Mekke’de
Buluştu
Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu Mekke’de Kosova’dan Kabardin-Balkar ve
Kırgızistan’a kadar Türk coğrafyasından gelen temsilcilerle bir araya geldiler
Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bu tür
toplantılarda, hac ve dini hizmetlerin daha iyi nasıl
yapılacağı konusunda karşılıklı bilgi alışverişinde bulunduklarını belirtti.
Ali Bardakoğlu, toplantılarda, problemlerin ortaya
konduğunu ve çözüm yollarının arandığını söyledi.
Bardakoğlu Mekke’de Türk Dünyası temsilcilerini bir araya getirdi
Daha önce İstanbul’da yapılan 6’ncı Avrasya İslam
Şurası’nda, dini konularda kitap eksikliğinden söz
edildiğini belirten Bardakoğlu, bu toplulukların anlayacağı dillerde hac ilmihali bastırdıklarını kaydetti.
Bardakoğlu, bunların ve çocuklar için hazırlanan
dini içerikli kitapların ücretsiz olarak dağıtılacağını belirtti.
Toplantıda söz alan diğer konuşmacılar da Diyanet
İşleri Başkanlığı’nın, özellikle hac konusundaki tecrübelerinden faydalanmak istediklerini dile getirdi.
İskeçe Müftüsü Ahmet Mete ise, Yunanistan
hükümetinin, müftü seçiminde ve hac konusunda
sürekli zorluklar çıkardığını anlattı.
Mekke’de bulunan Diyanet İşleri Ataşeliği’ndeki
toplantıya, Batı Trakya, Türkmenistan, Tataristan,
Kırgızistan, Kazakistan, Kosova, Dağıstan, KabardinBalkar, Rusya Federasyonu, Tataristan, Bosna-Hersek,
Bulgaristan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden
temsilciler katıldı
Kaynak: Türk Dünyası-Ay gazete
35
ORTA ASYA VE KAFKASLAR
ORTA ASYA
VE KAFKASLAR
RUSYA-UKRAYNA KRİZİ AB`yi SARSTI!
Gazprom Ukrayna’dan gazın metreküpü için istediği fiyatı 450 dolara çıkardı. Rusya Ukrayna’ya
verdiği doğalgazı kesti.
Moskova ve Kiev arasında bu yıl da patlak veren
gaz krizi Avrupa’ya sıçradı.
Ukrayna üzerinden Avrupa’ya taşınan gaz hacminde
düşüş yaşanıyor.
Rusya’dan ithal ettiği gazın bir kısmını Ukrayna üzerinden alan Türkiye’nin gaz miktarında az da olsa
düşüş var.
Türkiye Enerji Bakanlığı yetkilileri, Batı hattından
gelen gaz azalınca Mavi akımdan gelen gaz miktarının 35 milyon metreküpten 41 milyon metreküpe
çıkarıldığını söyledi.
Şu ana kadar kesintiden Romanya, Bulgaristan,
Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Yunanistan
da etkilendi.
Krize taraf ülkeler birbirini suçluyor. Rusya
Ukrayna’yı Avrupa’ya gönderilen doğalgazı çalmakla
itham ediyor. Ukrayna ise Rusya’nın Avrupa’ya doğalgaz akışını kasten kestiğini öne sürüyor.
Kriz kısa zamanda çözülecek gibi de görünmüyor.
Taraflar ne geri adım atıyor ne de müzakere masasına
yanaşıyor. Gazprom Kiev’i masaya oturtmanın
peşinde.
Bunun için Ukrayna’dan metreküp başına istediği
gaz fiyatını 418 dolardan 450 dolara çıkardı. Bu
Kiev’in istediği rakamın neredeyse iki katı.
İki ülkenin krizi Stokholm’deki uluslararası ticari anlaşmazlıklara bakan Tahkim Mahkemesi’ne götürmesi
olası.
36
Rusya ve Ukrayna arasındaki gaz krizi ilk değil.
Rusya Ocak 2006’da da Ukrayna’ya doğalgazı
kesmiş, Ukrayna Avrupa’ya giden Rus doğalgazına el
koymuştu.
2007’de de Ukrayna’nın gazı kesmesi gündeme
gelmiş, son anda Rusya ile anlaşma sağlanmıştı.
Son krizden muaf olamayan Avrupa endişeli.
Avrupa Birliği (AB), doğalgaz tüketiminin yüzde
40’ını Rusya’dan sağlıyor. Bunun yüzde 80’i Ukrayna
üzerinden geçen boru hatlarıyla taşınıyor.
Rusya ve Ukrayna arasında bitmeyen krizlerin
AB’nin enerji seçeneklerini çeşitlendirme kararını hızlandırması olası.
Hazar doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya
taşımayı hedefleyen Nabucco projesi de bu kapsamda öne çıkıyor.
Nabucco nedir?
Nabucco, Türkiye’den AB ülkelerine doğalgaz taşımak amacıyla yapılması düşünülen uzun geçişli bir
boru hattı taşımacılığı projesi.
Bu proje, Avrupa’nın en büyük doğalgaz tedarikçisi
konumundaki Rusya’dan yapılan sevkiyata alternatif
olması amacıyla daha çok ABD ve AB tarafından
destekleniyor.
2007 yılının ortalarında Rusya’nın, Orta Asya’daki,
hattın büyük doğalgaz tedarikçileri olan ülkelerle
(Kazakistan, Türkmenistan) büyük miktarlarda doğalgaz alım sözleşmeleri imzalayacağını duyurması ile
zayıflayan Nabucco projesi, Alman RWE firmasının
Şubat 2008’de Nabucco Şirketi’ne eşit ortak olmasıyla yeniden güç kazandı.
Toplam uzunluğunun 3 bin 300 kilometre olması
öngörülen proje 2002 yılında BOTAŞ tarafından
başlatıldı. Türkiye’den çıktıktan sonra terminal ülke
Avusturya’ya kadar sırasıyla Bulgaristan, Romanya ve
Macaristan’dan geçecek boru hattına bu ülkelerin enerji şirketleri de eşit oranda ortak oldu.
Nabucco Projesi, 2010’da başlanması durumunda
2013 yılında tamamlanacak.
İlk yıllarında 4.5 - 13 milyar arasında taşınması
düşünülen doğalgazın hatta yeterli gaz sağlanması
durumunda 2020 yıllarında tam kapasitesine
ulaşarak 25.5 - 31 milyar metreküpe ulaşacağı
öngörülüyor.
Nabucco Projesi’nin önemi giderek artıyor.
Bu dönemde doğalgaz taşımayı hedefleyen
Nabucco Projesi önem kazandı.
Hazar doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya
taşımayı hedefleyen Nabucco projesi de bu karmaşada öne çıkıyor. Nabucco, Türkiye’den AB
ülkelerine doğalgaz taşımak amacıyla yapılması
düşünülen uzun geçişli bir boru hattı taşımacılığı projesi. Bu proje, Avrupa’nın en büyük doğalgaz
tedarikçisi konumundaki Rusya’dan yapılan sevkıyata
alternatif olması amacıyla daha çok ABD ve AB
tarafından destekleniyor. 2007 yılının ortalarında
Rusya’nın, Orta Asya’daki, hattın büyük doğalgaz
tedarikçileri olan ülkelerle (Kazakistan, Türkmenistan)
büyük miktarlarda doğalgaz alım sözleşmeleri imzalayacağını duyurması ile zayıflayan Nabucco projesi,
Alman RWE firmasının Şubat 2008’de Nabucco Şirketi’ne eşit ortak olmasıyla yeniden güç kazandı.
Toplam uzunluğunun 3 bin 300 kilometre olması
öngörülen proje 2002 yılında BOTAŞ tarafından
başlatıldı.
AB’nin enerji seçeneklerini çeşitlendirme kararını hızlandırması olası görünüyor. Kullandıkları doğalgazın
beşte birini Ukrayna üzerinden temin eden Avrupalı
enerji şirketleri kuruluşları, doğalgaz kesintisine karşı
birkaç günlük rezervleri bulunduğunu belirtmişlerdi.
Rusya, Ukrayna’yı Avrupa ülkelerine aktarması
gereken gazdan, kendi ihtiyacı için yüzde 6 oranında
kısıntı yapmakla suçluyor.
ORTA ASYA ÜLKELERİNİN KRİZİ AŞMA
ÇABALARI
Küresel finans krizinin yayılmasıyla birlikte, Orta
Asya ülkeleri de giderek ciddileşen sıkıntılarla
karşılaşıyor. Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra
kendi koşullarına göre farklı gelişme modelleri benimseyen Orta Asya ülkeleri, finans krizine karşı tek
başlarına çözüm aramanın yanı sıra, birlik içinde
hareket etme-ye de önem vermeye başladı.
Orta Asya bölgesinin en büyük ekonomisine sahip
olan Kazakistan, son yıllarda hızlı bir büyüme gösterdi.
2004’ten bu yana uluslararası finans piyasalarından
yüklü miktarda kredi alan Kazakistan bankaları, finans
kriziyle birlikte uluslararası sermayenin hızla çekilmesi
nedeniyle ödeme güçlerini yitirdi, ülkedeki tüketim
piyasası da durgunluğa girdi. Buna karşı Kazakistan
hükümeti bir dizi önlem aldı. Önce yıllık mali bütçeden bankalara 4 milyar dolar para desteği sağlayan
Kazakistan hükümeti, 20 Ekim günü de ülke
ekonomisini canlandırmak için bu yılın sonuna kadar
15 milyar dolar harcamayı kararlaştırdı. 25 Kasım
günü ise önümüzdeki üç yılı kapsayan ve toplam tutarı
18 milyar doları aşan krizle mücadele paketi açıklandı.
Avrupa endişeli Putin’den ses yok!
Nabucco Projesi’ne karşı çıkan ve doğalgazın
OPEC’i toplantıların ‘Ucuz doğalgaz dönemi bitti’
diye herkesi şoke eden Rusya Başbaşkanı Vladimir
Putin dünyayı karıştıran bu karmaşaya ilişkin sessiz
kalıyor. Son krizden muaf olamayan Avrupa ise
endişeli. Rusya ve Ukrayna arasında bitmeyen krizlerin
37
Bunun yanı sıra Kazakistan hükümeti, finans krizinin
ülke ekonomisi üzerindeki etkilerini hafifletmek için dış
sermaye arayışlarına da girdi. Kazakis-tan Devlet
Başkanı Nursultan Nazarbayev, bu ayın başlarında
düzenlenen Yabancı Yatırımcılar Konseyi toplantısında,
zengin petrol, doğal gaz ve renkli metal kaynaklarına
sahip olduklarına işaret ederek, daha fazla yabancı
yatırım beklediklerini kaydetti.
Kazakistan’ın güney komşusu Özbekistan ise,
ekonomik gelişmeyi hızlandırmak için serbest bölge
kurma yoluna girdi. Özbekistan Devlet Başkanı İslam
Kerimov tarafından kısa süre önce imzalanan kararnamede, ülkenin ilk serbest bölgesinin kuzeydeki
Navoi ilinde kurulması öngörüldü. Finans krizine karşı
alınan önlemlerin önemli bir parçasını oluşturan bu
uygulama, reel ekonomiye destek vererek ihracatı
artırmayı; yabancı sermaye çekmeyi; yüksek ve yeni
teknolojiyi geliştirmeyi; sanayi, ulaştırma ve altyapı inşasını hızlandırmayı ve uluslararası piyasanın
ihtiyaçlarına göre üretim yapmayı amaçlıyor.
Sanayi üretimi bu yılın Ocak-Eylül ayları arasındaki
dönemde yüzde 8.6 oranında büyüyen Kırgızistan,
gerek finans krizinin derinleşmesi, gerekse kış aylarında enerji talebindeki artışlar nedeniyle ciddi sıkıntılarla karşı karşıya. Kırgızistan hükümeti, elektrik
tedarikine yönelik kısıtlamaları Şubat ayına kadar
sürdürme kararı aldı. Özbekistan’dan doğal gaz alma
konusunda sürdürülen görüşmelerde de henüz ilerleme kaydedilemedi. Ancak bütün bu sıkıntılara karşı
Kırgızistan Başbakanı İgor Çudinov, ülke ekonomisinin
geleceğine halen güven besliyor. Çudinov, kısa süre
önce yaptığı konuşmada, ülke ekonomisinin tamamen
hükümetin kontrolünde olduğunu belirterek, finans
krizinin ülkesine ciddi bir zarar vermediğini ifade etti.
Tacikistan ise, dış müteahhitliğe bağımlı bir Orta
Asya ülkesi. Yapılan istatistikler, Rusya’da işçi olarak
çalışan Taciklerin sayısının 1 milyon dolayında
olduğunu gösteriyor. Dış müteahhitlik hizmetlerinden
elde edilen gelir geçen yıl 1 milyar 800 milyon doları
bularak Tacikistan’ın mali bütçesinin iki katını buldu.
Yurtdışında çalışan işçilerin gönderdikleri paralar, milli
gelirin yaklaşık üçte ikisini oluşturdu. Uzmanlar, küresel finans krizi nedeniyle yurtdışında çalışan Tacik işçilerin geri döneceğini ve dış müteahhitlik
hizmetlerinden elde edilen gelirin hızla düşeceğini tahmin ediyor. Yurtdışındaki işçilerin Kasım ayında Tacikistan’a gönderdiği para miktarında görülen yüzde 15
ile 25’lik düşüş, bu tahmini doğruladı. Buna karşın
Tacikistan hükümeti, yurda dönen işçilere iş bulmak
için çözüm arayışında.
Orta Asya ülkeleri finans krizine karşı tek
38
başlarına mücadeleyi sürdürmenin yanı
sıra, Bağımsız Devletler Topluluğu çatısı altındaki işbirliğini de yoğunlaştırıyor. Rusya,
Kazakistan, Ermenistan, Kırgızistan ve
Tacikistan devlet başkanlarının katılımıyla
19-21 Aralık günleri arasında Kazakistan’da yapılan gayri resmi zirve toplantısında, bölgesel işbirliği ve finans krizine
karşı sıkıntıların ortaklaşa aşılması konuları geniş kapsamlı bir biçimde ele alınarak, toplam tutarı 10 milyar doları
bulacak bir Krizle Mücadele Fonu oluşturulmasına karar verildi.
RUSYA-MOLDOVA DOĞALGAZ GÖRÜŞMELERİ
Doğalgaz ihtiyacının tamamını Rusya’dan
karşılayan Moldova doğalgaz bağımlılığından kurtulmaya çalışıyor.
Ülkede oluşan doğalgaz krizine alternatif arayan
Moldova Ekonomi ve Ticaret Bakanı Fyodr Kopaç,
Nabucco projesinde yer almayı düşündüklerini açıkladı.
Nabucco projesi ile Türkiye, Bulgaristan, Romanya,
Macaristan ve Avusturya’ya doğalgaz götürülmesi
öngörülüyor. Diğer Avrupa ülkeleri de Azerbaycan ve
Orta Asya doğalgazını taşıyacak projeye katılmak için
çalışmalar yapıyor.
Boru hattının inşasına 2009’da başlanılacak olan
Nabucco projesinin toplam değerinin 5 milyar doları
bulacağı düşünülüyor.
Moldova da Romanya ile komşu olduğu için projeye katılma şansı yüksek. Bu konuda Bükreş’ten
destek almayı planlayan Moldova Dışişleri Bakanı Andrey Stratan 22 Ocak`ta resmi bir ziyaret yapacağı
Romanya`da konuyu görüşecek.
Kaynak:
Orta Doğu ve Kafkasya internet haberleri
KÜLTÜR SANAT
MEHMET AKİF ERSOY
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem,
Gelenin keyfi için geçmişe asla sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı hatta boğarım,
Boğamazsam hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam
Hele hak namına ölsem haksızlığa tapamam.
Yumuşak başlı isem kim demiş uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim,
Adam aldırma da git, diyemem aldırırım
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.
Mehmet Akif ERSOY
Mehmet Akif Ersoy Dosyası
Mehmet Akif denince aklımıza İstiklal Marşı gelir
hemen! Oysa ondaki denizin derinine indikçe engin
dehlizleri keşfederiz.
Doğumu ve Ailesi
Mehmet Âkif Ersoy 1873 yılının Aralık ayında, İstanbul’un Fatih ilçesinin Sarıgüzel semtinde doğmuştur.
Mehmet Âkif’in babası Mehmet Tâhir Efendi’dir
(doğ.1826/öl.1888). Bir medrese hocası olan babası
ona doğum tarihini ebced yöntemiyle hesaplayarak
ulaştığı Ragıf adını verdi. Annesi Emine Şerife Hanım’dır
(doğ.1836/öl.1926).
Âkif’in Nuriye adında bir kız kardeşi olmuştur.
Öğretmenliği
Öğretmenlik hayatına 1906’da Halkalı Baytar Mektebi’ne “kitâbet-i resmiye” (resmî yazışma usûlü) dersi
muallimliği ile başladı. 1908’den sonra ise Edebiyat
Fakültesi ile Dârü’l-Hilâfe Medresesi’nde “Osmanlı Edebiyatı” müderrisliğinde bulundu.
Darü’l-Hikmetü’l İslâmiyye Âzâlığı
Mütareke devrinde, Darü’l-Hikmetü’l İslâmiyye’de
üye ve başkâtip (genel sekreter) olarak çalıştı (Ağustos
1918 – Nisan 1920) ve bu kuruluşun yayın organı olan
Cerîde-i İlmiyye’yi idare etti.Mehmet Âkif’in Burdur’dan
mebus seçilmesine, Mustafa Kemal Paşa’nın Âkif Bey’i
istemesi sebep olmuştur. Ankara’ya 24 Nisan’da gelmiş
olan Âkif Bey’in seçilmesi, Paşa’nın 29 Nisan 1920 tarihli bir telgrafı ile Burdur’un bağlı bulunduğu Konya
vilâyetinin vali vekili ve kolordu kumandanı olan Albay
Fahreddin (Altay) Bey’e bildirilmiştir. Burada yapılan
seçim sonucunda en fazla oyu Âkif Bey almıştır.
Bu sırada Sebîlü’r-reşad’ın üç sayısı da Kastamonu’da yayınlanmış ve kendisinin çok önemli olan
konuşmalarının bulunduğu bu dergi sayıları, binlerce
nüsha bastırılarak Anadolu’ya ve cephelere dağıtılmış;
camilerde, derneklerde ve askerî birliklerde okutulmuş-
40
tur. Mehmet Âkif’in bu konuşmaları, İstiklal Savaşı’mızın
niçin, nasıl ve hangi amaçlarla yapıldığını, ilk defa ve
içinde yaşayarak anlatan en önemli ve çok kıymetli, tarihî belgelerdir.
İstiklâl Savaşı kazanıldıktan sonra İstanbul’a döndü.
Mehmet Âkif, 1923 ve 1924 yıllarının kış aylarını
Kahire’de geçirdikten sonra, Türkiye’deki siyasî
gelişmeler yüzünden, 1925 yılı sonundan itibaren
temelli olarak Mısır’a gitti ve 17 Haziran 1936 tarihine
kadar, on buçuk sene orada kaldı ve Mısır’da Kahire
Üniversitesi’nde Türkçe öğretmenliği görevi yaptı.
(1929-1936).
Evliliği
Yirmi beş yaşında iken İsmet Hanım’la evlenen
Mehmet Âkif’in üç kızı (Cemile, Feride, Suad) ve iki oğlu
(Emin, Tahir) toplamda beş çocuğu dünyaya gelmiştir.
Hastalığı, Ölümü ve Mezarı
Âkif Bey, son üç yılında Kahire Üniversitesi’nde
Türkçe öğretmenliği yapmıştır. Ancak Mısır’da “siroz”
hastalığına tutulmuş ve durumu ağırlaşınca, 17 Haziran
1936’da İstanbul’a dönmüştür.
İstanbul’da tedavi olmuşsa da iyileşememiş 27 Aralık
1936 tarihinde saat 19.45’te Beyoğlu’ndaki Mısır
Apartmanı’nda ebediyete intikal etmiştir.
Yayınlamış eserleri
Şairin Safahat adı altında toplanan şiirleri şu 8 kitaptan oluşmuştur:
1.Kitap: Safahat (1911)
2.Kitap: Süleymaniye Kürsüsünde (1912)
3. Kitap: Hakkın Sesleri (1913)
4. Kitap: Fatih Kürsüsünde (1914)
5. Kitap: Hatıralar (1917)
6. Kitap: Asım (1924)
7. Kitap: Gölgeler (1943)
8. “Son Safahat”
9. Safahat (Toplu Basım)
Akif`in öğütleri, beklentiler, vasiyeti;
Akif’in İdeal Gençliği
Akif’in bir gençlik ideali vardır ve bu ideal Sahafat’ın
altıncı kitabı olan “Asım” da dirilmiştir. Şaire göre Türk
gençliği Asım’ın neslinden gelir. Akif, Asım’da Türk
gençliğinin vasıflarını, beden ve ruh yapısı, ilim, tahsil ve
terbiyesi, çalışkanlık, ümit ve azim, dindarlık, vatan sevgisi
ve ahlak ile çizmiştir. Âkif’e göre, bilgisiz ahlak, miskinlik
ve zayıflığa; ahlaksız bilgi ise, milletlerin ruhunun zehirlenmesine sebep olur.
Akif’te Milliyetçilik
Vatanın ve Milletin birliğini korumak ( Milliyetçilik )
Müslümanlık, fertler arasında ırk, dil, renk... farkı
gözetmediğinden; Âkif’in “gençliği”, her türlü tefrikadan
arınmış olacaktır. Ona gore bir milletin, farklı ırklardan
meydana gelmesi, ideal birliği sağlanması halinde,
tehlike teşkil etmez.
Sen! Ben! Desin efrad, aradan vahdeti kaldır, Milletler
için işte kıyâmet o zamandır.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu
vurdukça yürekler, onu top sindiremez!
Akif’te Medeniyet Bilinci
“Akif e göre, medeniyetin gerçek kaynağı Müslüman
Doğu’dur. Ona medenî üstünlüğünü kaybettiren sebepler,
asırlardır süren “dinî taassub, cehalet, sebatsızlık, tembellik ve kendine güvensizlik”tir. Yoksa, İslâm dini ilerlemeğe
asla engel değildir. Bu bakımdan, bir an önce bu kötü
vasıflardan kurtulmak ve Batı’yı örnek tutarak aradaki
medeniyet mesafesini kapatmak gerekir. Bunun için de
İslâm dinini asırların üzerine yığdığı tozlardan sıyırmak,
onu kuruluşu devrindeki gerçek esaslarına ve yapıcı
gücüne yeniden kavuşturmak şarttır. İslâm Birliği, ancak
bu yoldan gidilmek suretiyle gerçekleşebilir. Şiirlerinde,
İstiklâl Savaşı’nın sonuna kadar, aralıksız olarak, hep bu
tema üzerinde durur.”
“Türkiye’deki milliyetçilik hareketi de, I. Dünya Savaşı
yıllarında zaman zaman İslâm Birliği’ni desteklemekle beraber, genellikle, ona muhalif kaldı. Birinci Dünya
Savaşı’nın başlarında imparatorluğun diğer Müslüman
unsurları arasında da başlayan milliyetçilik hareketleri, bu
savaşın sonunda gerçekleşerek, Âkif’i hayâl kırıklığına
uğrattılar. Onun için en öldürücü darbe ise, Türkiye
Cumhuriyeti’nin tamamıyle lâik bir şekilde kurulması
oldu. Halbuki, “İslâm dünyasının son dayanağı” olan
Türkiye, idealist Akif`in de son ümidi idi. Bundan sonra
şair, günden güne korkunç bir şekilde büyüyen bir
psikolojik çöküntüye düşer ve bu ruh hali içinde, edebî
hayatının dördüncü ve sonuncu dönemine girer. Çok verimsiz olan bu dönemde şair, kendisini zaman zaman
sarsan psikolojik krizler arasında, bazen mizahî şiirler bile
yazar.”
“Siyasî bakımdan “ümmetçi” olmasına karşılık, duygu-
ları bakımından “halkçı” ve “milliyetçi” olan Akif, bu şahsiyeti ile, edebî hayatının ikinci ve üçüncü dönemlerinde,
Mehmet Emin Yurdakul gibi, karşımıza tam anlamıyla
“sosyal hizmet yanlısı” bir şair olarak çıkar. Onun sanatını
sosyal hizmete vermesinde, elbette ki edebiyat anlayışının
da hissesi büyüktür. Gerçekten, ona göre edebiyat,
“halkın manevî ve ahlâkî eğitiminde en çok tesiri olabilen
müessese”dir. Bu bakımdan, “sanat için sanat” yapmak
yersizdir. Yine Akif e göre, “her edebiyatın vatanı vardır,
her edebiyat mahallîdir” ve “her memleketin büyük halk
kütlesine” hitab eder. İslâm dünyasının geri kalış sebeplerinden biri de, İslâm ülkelerindeki edebiyatların halka
değil, sadece aydınlara hitab etmesidir. Halk için ve
halkın hayatını veren bir edebiyat yaratmak, Akif’in edebî
eserinin en kalın çizgisidir.”
İstiklal Marşı
1913’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. 1’inci
Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan
Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya’daki Müslüman
tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin’e gönderildi.
Daha sonra Arabistan ve Lübnan’a gitti. Batı uygarlığının
koşullarına ve Doğu-Batı çelişkisine tanık oldu. İstanbul’a
dönüşünde Dâr-ül-Hikmet-i İslâmiye adlı kuruluşun
başkâtipliğine atandı. İzmir’in işgalinden sonra
Anadolu’da başlayan kurtuluş hareketine destek verdi.
Balıkesir’de yaptığı konuşma, İstanbul hükümetini endişelendirdi, görevinden alındı. Ama o mücadalesini
sürdürdü. Camilerde yaptığı konuşmaların metinleri
çoğaltılarak bütün yurda dağıtıldı. Ankara hükümetinin
kurulması üzerine Burdur mebusu olarak Büyük Millet
Meclisi’ne girdi. O sırada İstiklal Marşı için açılan yarışmaya katılan 724 eserin hiçbiri beğenilmemişti. Maarif
vekilinin isteği üzerine 1921’de “İstiklal Marşı”nı yazdı.
Metin, 12 Mart 1921’de Büyük Millet Meclis’inde kabul
edildi. Mehmet Akif, ödül olarak kendisine verilen 500 lirayı Necati Doğru’nun da dediği üzre, “İstiklal Marşı’nın
dizelerini yazdığında kendisine ödül olarak verilen ve o
dönemde İstanbul Boğazı’nda dört yalı alacak kadar çok
yüksek bir para olan beş yüz lirayı çocuk esirgeme kurumu’na bağışladı. Bütün serveti... Yelek cebinde öldü...
Yelek cebindeki parası ancak kefen almaya” yetti.
Akif’in Vasiyeti
Yabancı sesleri geldikçe reh-güzârımdan,
Hep inkisâr-ı emel taştı, rûh-i zârımdan.
Vatan-cüda olayım sînesinde İslâm’ın!
Bu âkıbet, ne elîm intikamı eyyâmın!
Benim ki yaşlıyım artık
düşük kolum, kanadım;
Bu intikamı çalışsın da alsın evladım.
Hazırlayan: Aytekin Novruzova
41
Türkiye ve Azerbaycan Milli Marşları
Akif`ten bahs etmişken,Türkiye Cumhuriyetinin MİLLİ MARŞI ve Azerbaycan
Cumhuriyetinin MİLLİ MARŞINI O`nun anısına sizlerle paylaşmaktan onur duyarız.
Istiklal Marşı
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!'
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?
Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hak'kın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.
Azerbaycan Marşı
Azərbaycan! Azərbaycan!
Ey qəhrəman övladın şanlı Vətəni!
Səndən ötrü can verməyə cümlə hazırız!
Səndən ötrü qan tökməyə cümlə qadiriz!
Üç rəngli bayrağınla məsud yaşa!
Minlərlə can qurban oldu,
Sinən hərbə meydan oldu!
Hüququndan keçən əsgər!
Hərə bir qəhrəman oldu!
Sən olasan gülüstan,
Sənə hər an can qurban!
Sənə min bir məhəbbət
Sinəmdə tutmuş məkan!
Namusunu hifz etməyə,
Bayrağını yüksəltməyə,
Cümlə gənclər müştaqdır!
Şanlı Vətən! Şanlı Vətən!
Azərbaycan! Azərbaycan!
Ahmed CAVAD
“BİZ BİR MİLLET İKİ DEVLETİZ!”
Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hak'ka tapan, milletimin istiklâl!
Mehmet Akif ERSOY
42
EĞİTİM VE EKONOMİ
EKO - EĞİTİM
ÖZGÜVENİNİZİ KAYBETMEYİN!
Önemli bir savaş
sırasında Japon
bir komutan askerlerinin sayısının
düşmanlarınkine
kıyasla çok daha
az olmasına rağmensaldırıya
geçmeyekarar
verir. Ordusunun
kazanacağına
olan güveni tamdır. Ancak, askerleri zafer konusunda oldukça kaygılıdır. Savaş
alanına doğru ilerlerken, yol kenarındaki bir tapınakta durup hep birlikte dua ederler. Daha sonra
komutan cebinden bozuk para çıkararak “Şimdi
yazı-tura atacağız. Eğer tura gelirse, biz kazanacağız, ama eğer yazı gelirse kaybedeceğiz, kaderimiz
böylece ortaya çıkacak” der.
Bozuk parayı havaya atar
ve herkes sabırsızca paranın
yere düşmesini bekler. Tura
gelmiştir. Askerler çok sevinirler; kendilerine olan
güvenlerini toplamışlardır.
Bu coşkuyla düşmana saldırır ve savaşı kazanırlar. Bir
süre sonra yüzbaşı komutanının yanına gelerek onun
kehanetini takdir edercesine,
“Kimse kaderi değiştiremez”
der. Bunun üzerine “Haklısın” der komutan, iki tarafı
da “tura” olan parayı göstererek...!!
Hepimiz hikayede yazdığı
gibi zor durumlarla karşı
karşıya kalmışızdır. Çoğu
zaman karar vermek ve
harekete geçmek için bazı yönlendirilmelere ihtiyaç
duymuş ve sanki içimizde bizi biz yapan ve harekete
geçmemize yardımcı olacak o gücü hissetmekte zorlanmışızdır.
Şu bir gerçek ki hayatta elde ettiğimiz başarıların hiçbiri tesadüfler sonucu kazanılmamıştır. Yani
burada önemli olan nokta bizim başarılı olmak ve
kazanmak için kadercilik oyunu oynamayıp bu kaderi oluşturabilmemiz için bir ön hazırlık yapmamız,
çabalamamız, başarma içgüdüsüyle harekete
geçmemizdir. Bazen, sanki bir şeyler sesimizi keser;
beğenilmemek korkusu, dışlanma kaygısı, süregelen
44
düzene boyun eğmişlik ya da yoğun bir yetersizlik
hissi, vs. gibi olumsuz öngörüler duygu ve düşüncelerimizi pek az açmamıza ya da hiç açmamamıza neden olur.
Bütün bunların yanı sıra kendi olumsuz varsayımlarımızla beslediğimiz “yıkıcı” düşünce yapılarımızı
yenmek için bazı “onarıcı” teknikler de var:
Güçlü yönlerimizi belirlemek ve onların üstünde
daha çok durmak: Denediğimiz her yeni şey için
kendinize şans tanımalıyız. Önemli olan elde edilen
sonuç değil, bu yolda harcanan çabalardır. Bu yüzden kendimizi takdir etmeyi bilmeliyiz.
Risk almak: Her yeni deneyime yeni bir öğrenme
fırsatı olarak bakabilmek. Asıl olan kazanmak yahut
kaybetmek değil! Ancak bu şekilde yeni fırsatlarla
karşılaşabiliriz ve kendimizi olduğumuz gibi kabul
edebiliriz. Aksi taktirde, her fırsat açılmamış bir kutu
olarak içimizde kalacak; dolayısıyla doğrudan
başarısızlıkla sonuçlanıp, kişisel gelişimi-mizi engelleyecektir.
İç konuşma yapmak: İç
konuşma yaparak olumsuz
varsayımlarımızla başa çıkabiliriz. Kendimize haksızlık
ettiğimiz bu durumlarda,
“dur bakalım, o kadar da
değil” diyerek daha olumlu
varsayımlarüretmeliyiz.
Örneğin, herhangi bir şeyin
mükemmel olmasını beklediğimiz bir durumda,
herşeyi mükemmel yapamayacağımızı, önemli olanın elimizden geldiği kadarını en iyi şekilde yapmaya çalışmak olduğunu
kendimize hatırlamak harika bir fikirdir.
Kişisel değerlendirme
yapmak: Kendimizi her şeyden ve herkesten bağımsız
olarak değerlendirebilmek... İçsel olarak kendimiz
kendi davranışımız hakkında ne düşünüyoruz? Bu
tarz bir bakış açısı içsel olarak daha güçlü hissetmemizi sağlayacak ve kişisel gücümüzü başkalarının
ellerine teslim et memizi engelleyecektir.
Kendini sevmek: İnsanlar kendilerini sevdiklerinde
hem duygusal hem de fiziksel olarak kendilerini
güvende hissederler ve kendileriyle barışık yaşarlar.
Sonuç olarak ; Özgüven için başınızı kaldırıp
biraz dik durmanız ve geleceğe güvenle pozitif bir
şekilde bakmanız hayatınıza yeni bir ufuk kazandıracaktır.
ÖZGÜVEN TESTİ
Cevaplarınızı bir kâğıda not ediniz. Testi bitirdikten
sonra sonucu kontrol ediniz
1. İş ya da üniversite için yaptığınız üç başvurunuz reddedilirse kendi yeteneğinizden şüphe eder
misiniz?
a) Evet b) Hayır
2. Büyük kalabalıklar kafanızı karıştırıyor ya da
sizi korkutuyor mu?
a) Evet b) Hayır
3. Şu anda dolabınız eski püskü kıyafetlerle mi
dolu?
a) Evet b) Hayır
4. Kendinize sürekli aynada bakar mısınız?
a) Evet b) Hayır
5. Yürürken ya da birini beklerken vücudunuzun duruşu dik mi?
a) Evet b) Hayır
6. Çoğu zaman insanların sizin hakkınızda dedikodu yaptığını düşünür müsünüz?
a) Evet b) Hayır
7. Güvenlik kuvvetlerinden biri size yaklaştığında kalbiniz daha hızlı atmaya başlar mı?
a) Evet b) Hayır
8. Lokanta otobüs ya da caddedeki yabancılar
arasında size birinin dikkatle baktığını ya da size
kahkaha attığını hissediyor musunuz?
a) Evet b) Hayır
9. Tanımadığınız bir ülkeye bilet kazansanız ya
da size böyle bir bilet verilse, yalnız gitmekten korkar
mısınız?
a) Evet b) Hayır
10. Sevdiğiniz kişiye aşkınızı ilan edebileceğinizi düşünüyor musunuz?
a) Evet b) Hayır
11. Çoğu zaman kötü rüyalar görür müsünüz?
a) Evet b) Hayır
12. Bir sorun gözüktüğünde çoğu zaman onu
kendi kendinize çözer misiniz?
a) Evet b) Hayır
13. Acil durumlar o “kara gün” için biriktirmiş
olduğunuz paranız var mı?
a) Evet b) Hayır
14. Ebeveynlerinizin sizi sevdiğini hissediyormusunuz?
a) Evet b) Hayır
15. Her gün yeni bir şey öğrenmeniz gerektiğine inanıyor musunuz?
a) Evet b) Hayır
16. Satın aldığınız ucuz bir şeyi geri vermektense
zarara katlanarak kullanmayı mı tercih edersiniz?
a) Evet b) Hayır
17. Çabalarınızın çoğu zaman başarısızlıkla
sonuçlandığını hissediyor musunuz?
a) Evet b) Hayır
18. İnsanlar çoğu zaman sizden öğüt istiyor
mu?a) Evet b) Hayır
Özgüven Testi Cevaplar
Eğer verdiğiniz cevap aşağıdaki cevaplarla aynıysa
her bir cevap için 2 puan verin
1. Hayır10. Evet
2. Hayır11. Hayır
3. Hayır12. Evet
4. Hayır13. Evet
5. Evet14. Evet
6. Hayır15. Evet
7. Hayır16. Hayır
8. Hayır17. Hayır
9. Hayır18. Evet
Özgüven Testi Puanlaması
35 - 44 : Bu aralıkta kendine güven konusunda
sorun yok. İnsanlar önderlik ve ilham için size güveniyorlar. Muhtemelen, yine de, bazı kesim sizin kendini
beğenmiş ve ezici olduğunu düşünüyor. Doğru söylemek gerekirse enaniyetiniz (egonuz) epey fazla. Siz de
şahsi olarak sizi öldürmeyen şeyin sizi güçlendireceğini düşünüyorsunuz. Ancak ünlü mütefekkir
Goethe’nin ifadeleriyle “İstenilen herşeyi yapmak için
insan kendini olduğundan daha iyi görmelidir”
20 - 36 : Bu ortalama bir aralık ve özgüven
konusunda güçlü ve zayıf yönleri olan bir insanı işaret
ediyor. Bu test yoluyla korkularınızı saptayabilir, onların geçerliliğini değerlendirebilir ve isterseniz onları
düzeltebilirsiniz. Hayır, cevaplarınıza tekrar bakıp üzerinde düşünün lütfen.
6 - 18 : Korkak ve kendine güvenmeyen,
etrafındakilerin önderlik ve rehberliğine ihtiyaç duyan
birisiniz. Hayatı güzel yaşamak için biraz desteğe ihtiyacınız olduğu muhakkak. Bilmemek sizi bıktırmasın.
Öğrenmenin sihirli kapıları her zaman ardına kadar
açık.
0 - 4 : Bu oldukça nadir alınan bir puandır
ancak bu aralığa düşerseniz, bu bilgili bir kişiden belki
bir psikiyatr, doktor yada bir din görevlisinden yardım
almanız gerektiği anlamına gelir. Hayat sizin için
korku ve endişe dolu olmalı.
Alıntı ,Psik. Dan. Selçuk Arıcı
45
YAŞAM
Yaşamın Yüz Altın Kuralı
01. Ufak şeyleri dert etmeyin.
02. Kusursuz olamayacağınızı kabullenin.
03. Rahat ve ılımlı insanların çok başarılı olamayacakları düşüncesini bir yana bırakın.
04. Olumlu ve olumsuz düşünce kartopunun çığ gibi
büyüme etkisini göz önüne alın.
05. Sevgi kapasitenizi geliştirin.
06. Unutmayın: Öldüğünüz zaman yapılacak işler listeniz hâlâ dolu olacaktır.
07. Kimsenin sözünü kesmeyin, cümlesini siz
bitirmeyin.
08. Birisine bir iyilik yapın ve kimseye bundan bahsetmeyin.
09. Bırakın ilgiyi başkaları toplasın.
10. İçinde bulunduğunuz ânı yaşamayı öğrenin.
11. Sizden başka herkesin bilgili olduğunu düşünün.
12. Sabır geliştirme egzersizleri yapın.
13. Sevgi elini önce siz uzatın.
14. Kendinize sorun: Bir yıl sonra bunun bir önemi
olacak mı?
15. Gerçeği kabul edin: Hayat âdil değildir.
16. Arada sırada canınızın sıkılması yararlıdır: Bırakın
canınız sıkılsın.
17. Strese dayanma gücünüzü azaltın.
18. Haftada bir kez yürekten gelen bir mektup yazın.
19. Sık tekrar edin: Hayat acil bir durum değildir.
20. Zihninizde özel bir bölüm açın.
21. Her gün bir dakikanızı, minnettar olduğunuz birini
düşünmek için harcayın.
22. Tanımadığınız insanların gözlerine bakın ve
gülümseyerek merhaba deyin.
23. Her gün kendinize biraz sessiz zaman ayırın.
24. Yaşamınızdaki insanları minik çocuklar ve yüz
46
yaşında ihtiyarlar olarak düşünün.
25. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin.
26. Daha iyi bir dinleyici olun.
27. Savaşlarınızı akıllıca seçin.
28. Çöpü çıkarma sırasının kimde olduğunu hatırlamıyorsanız gidip siz çıkarın.
29. Eleştirme isteğinizi bastırın.
30. Daha ılımlı bir sürücü olun.
31. Unutmayın: İnsanı edindiği huylar oluşturur.
32. Bilmemenin verdiği rahatlığı duyun.
33. İpin ucunu biraz bırakın.
34. Bir bitki yetiştirin.
35. Yoga (ya da jimnastiğe) başlayın.
36. Erken kalkmaya alışın.
37. En inatla savunduğunuz beş iddianızı sıralayın ve
bu konularda yumuşamaya çalışın.
38. Planlarınızda esnek olun.
39. Konuşmadan önce derin bir soluk alın.
40. Suçluluğu değil masumiyeti görmeye çalışın.
41. Sırf gırgır olsun diye, size yöneltilen eleştiriyi kabul
edin. Göreceksiniz canınız yanmayacak.
42. Kendi görüşlerinizden tamamen farklı makale ve
kitaplar okuyun ve bir şeyler öğrenmeye çalışın.
43. Zihninizi sessizleştirin.
44. Birisi size topu atarsa, bunu tutmak zorunda
değilsiniz.
45. Olumsuz düşüncelerinize yüz vermemeye çalışın.
46. Öfkeniz kabarmaya başladığı zaman ona kadar
sayın.
47. Sorunlarınızı öğretmeniniz olarak görün.
48. Biraz yüzünüz gülsün.
49. Bu da geçer.
50. Gevşeyin!
51. Bugününüzü son gününüzmüş gibi yaşayın. Öyle
olabilir.
52. İç dünyanız için zaman ayırın.
53. Olağan şeylerdeki olağanüstülüğü arayın.
54. Kendi işinize bakın, kendinizi başkasının yerine
koymayın.
55. Hayatı olduğu gibi kabul edin.
56. Yüreğinizin sezgisine güvenin.
57. Bırakın çoğu zaman başkaları haklı olsun.
58. Daha sabırlı olun.
59. Kendi cenazenize katıldığınızı farz edin.
60. Önce karşınızdaki kişiyi anlamayı hedefleyin.
61. Ruh durumunuzu dikkate alın: Moralinizin bozuk
olduğu zamanlar sizi yanıltmasın.
62. Hayat bir sınavdır. Altı üstü bir sınav.
63. Herkesin onayını alamayacağınızı unutmayın.
Övgü ve yergi aynı şeydir.
64. Rasgele iyilikler yapın.
65. Bir davranışın ardındakini görmeye çalışın.
66. Gönlü bol olmayı haklı olmaya yeğleyin.
67. Bugün üç kişiye onları ne çok sevdiğinizi söyleyin.
68. Alçak gönüllü olmaya çalışın.
69. Kışa hazırlık (eksikleri gedikleri kapatma) telaşından kaçının.
70. Her gün birkaç dakikanızı sevecek birini düşünmeye ayırın.
71. Antropolog olun: Ön yargınızdan uzak, başka insanların yaşam ve davranış tercihlerini inceleyin.
72. Herkesin farklı olabileceği gerçeğini anlayın ve
saygı gösterin.
73. Kendinize bir kamusal yardım konusu seçin.
74. Her gün en az bir kişiye beğendiğiniz bir özelliğini
söyleyin.
75. Sınırlarınızı öne sürmeyin, yoksa sınırlı olursunuz.
76. Gördüğünüz her şeyde tanrının parmak izi vardır.
77. Başkalarının fikirlerinde biraz olsun doğruluk payı
arayın.
78. Bardağın (ve başka her şeyin de) kırılmış
olduğunu varsayın:
Her şeyin bir başlangıcı ve bir sonu vardır.
79. Bu ifadeyi iyi anlayın: Nereye giderseniz siz
oradasınız.
80. Kendinizi iyi hissettiğiniz zaman şükredin, kötü hissettiğiniz zaman ılımlı olun.
81. Postayla evlat edinin. Bir vakıf yoluyla bir çocuğa
yardım edin
82. Yaşamı melodram olarak görmeyin.
83. Aynı anda birkaç şey yapmaya kalkmayın.
84. Fırtınanın Gözü nde (karmaşanın ortasındaki
sükûnet noktasında) bulunmaya çalışın.
85. Sahip olmak istediğiniz şeyleri değil, elde etmiş
olduklarınızı düşünün.
86. Dostlarınızdan ve ailenizden bir şeyler öğrenmeye
açık olun.
87. Bulunduğunuz konumdan mutlu olmaya bakın.
88. Hizmet vermeyi yaşamınızın değişmez bir parçası
haline getirin.
89. Bir iyilik yapın ve karşılığını ne isteyin, ne de bekleyin.
90. Varlığınızı bir bütün olarak kabullenin.
91. Başkalarını suçlamayı bırakın.
92. Yardım etmeye çalışırken önceliğinizi küçük
şeylere verin.
93. Unutmayın: Bundan yüz yıl sonra dünyada bambaşka insanlar olacak.
94. Sorunlarınıza olan bakışınızı değiştirin.
95. Bir tartışmaya girecek olursanız, kendi görüşünüzü
savunmadan önce karşı tarafın savını anlamaya
çalışın.
96. “Anlamlı başarı”nın tanımını bir kez daha yapın.
97. Duygularınıza kulak verin; size bir şey söylemeye
çalışıyorlar.
98. Yaşamınızı sevgiyle doldurun.
99. Kendi düşüncelerinizin gücünü bilin.
100. “Daha fazlası daha iyidir” diye düşünmekten
vazgeçin.
Hazırlayan: Pervin Muradova
47
BİLİM - TEKNOLOJİ
BİLİM - TEKNOLOJİ
2008 Yılı Bilimsel Gelişmeleri
2008 yılında çevre, tıp, teknoloji, uzay,
biyoloji ve diğer alanlarda ne tür
gelişmeler yaşandığına bir göz atalım.
İklim değişikliği ve
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’ndan genomlara,fosillereve
doğurganlığakadar,
keşiflerle dolu bir yılı
daha geride bıraktık.
Ocak ayında, Londra Jeolojik Derneği üyeleri, dünya
üzerindeki insanın etkisini yansıtmak için dünyanın
“Antropocene” adı verilen yeni bir çağa girdiğini öne
sürüyorlar. (Resim: iStockphoto)
Küresel ısınmaya
karşı savaşta biri gümüş
kurşun gibi yetişen biofuel üretimi vardı. Gıda
fiyatlarının artışında ABD
ve Avrupa Birliği ülkelerinde biofuele dönülmesinin gıda fiyatlarında büyük bir artışa neden
olacağı konusunda kaygılar bulunuyor. (Resim: İStockphoto)
2008 kanguruların,
mağara adamlarının ve
yünlü mamutların genom dizisinin ortaya
çıkarıldığı yıl oldu. Gagalı memelilerin genomları Mayıs ayında ortaya
çıkarıldı, memelilerdeki cins belirlemesinin 160 milyon yıldan daha önce değiştiği düşünülüyor. (Resim:
Ian Elton/Healesville Sanctuary)
Mayıs ayında Avustralyalı araştırmacılar,
tüm canlı türleri arasında en yaşlı anneye ait
fosili keşfettiler. 380 milyon yıllık fosilde, bir em-
48
briyoya göbek bağıyla bağlı anne balığın 25 cm
uzunluğundaki kalıntısı var. (Resim: Museum Victoria)
Bazı uzmanlar genetik ve epigenetik defektlerin riski konusunda
endişeleniyor. Doğumda
belirlenemeyen otizm ve
kısırlık gibi koşullar IVF
prosedürlerindeki kusurlu
sperm kullanımı artışıyla yükselebilir. (Resim: İStockphoto)
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi
(NASA) yetkilileri, Mars’ın
Kuzey Kutbu’nda donmuş su bulduklarını
söylediler. Mars’taki suya
Phoenix uzay aracının
robot eliyle ilk kez dokunuldu ve tahlil edildi.
(Resim:NASA/JPL/Univeristy of Arizona/Texas A&M
University)
Birçokarkeolog
geçmiş dönemlere ait
harikaları bulmak için
dünya etrafında seyahat
ederken,Avustralyalı
araştırma grubu Afganistan’daki hisarı bulmak
için Google Earth’ü kullandı. (Resim: Google Earth)
Eylül ayında ilk ışının
yayılmasıyla Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nın dünyanın sonunu getireceği
korkuları sona erdi. Çarpıştırıcının elektrik bağlantılarından
kaynaklanan arıza nedeniyle deney durduruldu. Yeni deneyin 2009 yılı ortalarında yapılabileceği umuluyor. (Resim: Christian
Hartmann/Reuters)
Çok fazla güneş ışığının cilt kanserine yol açtığı
biliniyordu, fakat eksikliği
de erkeklerde kısırlığa yol
açıyor. Avustralyalı araştırmacılar, D vitamini eksikliğini önlemek için sabah 10-15 dk güneşlenmenin
faydalı olacağını belirtiyorlar. (Resim: İStockphoto)
Kaliforniyalı araştırmacılar, saniyede 3 santimetre hızla soyulan
selobantın röntgen ışını
olarak bilinen X-ray (Xışını) üretebildiğini ortaya
çıkardı. Bilim insanları, X
ışınlarını ortaya çıkaran
etkenin ne olduğunun anlaşılması durumunda,
günümüzde röntgen çekimi için kullanılan ve tıp
görevlilerini büyük tehlike altına sokan nükleer
teknolojiler ile gerçekleştirilen işlemlerin daha tehlikesiz şekilde yapılması amacıyla tek-niğin geliştirilebileceğini açıkladılar. (Resim: Carlos Camara, Juan
Escobar and Seth Putterman)
Mehmetçik Artık Siperden Vuracak
Askeri operasyonlarda
yaşanan sorunları incelemeye alan ASELSAN,
hedef olmadan ateş etmeyi sağlayan sistemi
üretti.
Cihaz sayesinde asker, dürbünden bakar gibi cihazın gördüğünü görüyor ama karşı tarafa
görülmüyor. Modern periskop görevi gören cihaz,
ASELSAN üretimi Piton gece görüş cihazına takılıyor.
Pitonun elde ettiği görüntü bir kablo ile askerin başındaki ekrana aktarılıyor. Ekran basit bir sistem ile
kafaya oturtuluyor. Asker bu sayede hem yürüyüş
sırasında gece görüş cihazı kullanmıyor hem de çok
daha kolay ateşe hazır hale geliyor. Çatışma olduğu
zaman ise asker sipere yatarak önce kendini korumaya alıyor, sonra tüfeğinin üzerindeki gece görüş cihazı ile etrafını kontrol ediyor. Cihaz sayesinde hedefi
gören ama kendi hedef olmayan asker, vurulma riski
yaşamadan çatışmaya giriyor.
Bazıları denizlerde
başka canlı kalmadığını
tartışırken, Kasım ayındaki
Deniz Canlıları Sayımı’nın
sonverilerinegöre,
düşündüğümüzden çok
daha fazla türün olduğu
belirtiliyor. Listede dev istiridyeler, Antarktika ahtapotları ve behemot bakterisi bulunuyor. (Resim: M.
Rauschert)
2008 yılının başında,
Amerikalı araştırmacılar
bir bakterinin ilk sentetik
genomunu (bir organizmanın kromozomlarında
bulunan genetik şifrelerin
tamamını simgeleyen terim) yarattı. Bu, araştırmacılara kromozomlarındaki
hasarı onarmak için doğal biçimde hücrelerden faydalanılan bir süreç olan ve “benzeşik yeniden bağdaştırma” denilen süreci kullanarak sentetik genom
yaratma olanağı verdi. (Resim: iStockphoto
Hedefi tanıyan ‘ateş’ diyecek
Gece görüş cihazından elde edilen görüntünün
başka yere aktarılması pek çok yeni uygulamanın da
önünü açacak. Cihaz keskin nişancı tüfeğine takılırsa
hedefi tanıyan bir kişi tetiği sıkmadan vurulacak kişiyi
gösterebilecek. Cihazdan elde edilen görüntü, gelişen
teknolojiyle ilerde kayıt edilebilecek. Görüntü, operasyon merkezinden harekat merkezine aktarılırsa
geleceğin pek çok bilim kurgu filmleri gerçek olacak.
Çatışmayı askerin gözünden anında izlemek dahi
mümkün olacak
Kaynak: Zaman Online
49
TARİH VE EKONOMİ
EKONOMİK VE TİCARİ OLARAK
İLK KEZ GERÇEKLEŞTİRİLEN BULUŞLAR
İLK EHLİYET
14 Ağustos 1893
tarihinde Paris Emniyet Müdürlüğü, bir
kararname yayınladı:
“Hiçbir motorlu araç,
sahibinin başvurusu
üzerine tarafımızdan
verilecek sürücü belgesi olmadan kullanılamaz.
Sürücülerin hataları nedeniyle, söz konusu belgeleri iptal etme hakkına her zaman sahibiz” bu
duyuru üzerine, araba sahipleri, Paris Emniyet
Müdürlüğü’ne başvurdular. 1 Kasım 1899’a
kadar Paris bölgesinde 1795 kişiye sürücü belgesi
verilmişti.
İLK KAHVE VE NESCAFE
Kahveyi ve yararlarını ilk belirleyen kişi,
Ünlü Türk bilgini İbni
Sina’dır. İbni Sina,
M.S. 1000 yılında
kahveyi keşfetti ve ona
Bunc adını verdi.
Buisim Etopya’da hala kullanılır. Bugün Avrupa ve
Amerika’da yaygın bir biçimde kullanılan Nescafe
sekiz yıllık bir araştırmadan sonra ilk kez 1938
yılında isviçre’de Vevey kentinde Nestle tesislerinde hazırlandı.
İLK BLUCİNLER (BLUE JEANS)
1850 yılında Bavyera’dan ABD’ye göçeden Levi Strauss tarafından yapıldı. Altına
hücumdöneminde
SanFrancisco’ya
geldiğindeyanında
çadır ve branda bezi yapmak üzere getirdiği bir
miktar kumaş vardı. O sırada karşısına çıkan bir
madenci, normal pantolonların, madenlerde
çabuk eskiyip yırtıldığını söyleyince, Strauss’ın
50
kafasında şimşik çaktı ve elindeki kalın kumaştan
dayanıklı pantolon yapmaya karar verdi. Bu ilk
blucinler, düzinesi 13.5dolardan satışa çıkarıldı.
İLK HAYAT SİGORTASI ŞİRKETİ
Londra’daSir
Thomas Allen tarafından 1706 yılında,
“Amicable Society for
a Perpetual Assurance
Office” adı altında
faaliyetegeçi-rildi.
Sigortalanacak kişinin 15 yaşından küçük 45
yaşından büyük olmaması gerekiyordu.
İLK MARGARİN
Pantenti, 15 Temmuz1869günü
Paris’teHippolyte
Mege-Mouriesadlı
Fransıztarafından
alındı. Aynı yıl, III.
Napolyon,donanmada tereyağı yerine kullanılmak üzere bir başka
madde geliştirilmesi için yarışma açmıştı. MegeMouries, bu yarışmaya katılan tek kişi oldu ve
kralın koyduğu ödülü de aldı.
İLK DOLMUŞ SEFERİ
Şehirlerarasıilk
dolmuş seferi, 1898
yılının Ağustos ayında,
London Motor Van
and Wagon Co. Şirketi tarafından ClactonileLondra
arasında başladı. Şirket, her Cuma Clacton’dan
Londra‘ya 4 araç kaldırıyordu. 70 millik mesafe
5.5 saatte katediliyordu. ABD’de ilk dolmuş seferleri ise, 1899 yılında Nassau County Motor
Coach Co. tarafından başladı. Seferler, Long İsland’ın banliyöleri arasında yapılıyordu.
İLK PLAKA
Paris şehri Emniyet
Müdürlüğü’nün 14
Ağustos 1893 günü
yayınladığı talimatnamede şu satırlar
vardı:”Her motorlu
aracın üzerinde, görünebilir büyüklükte
bir metal plaka olacaktır. Bu plaka üzerinde, araç
sahibinin adı, adresi ve ruhsat numarası yazacaktır. Aracın sol tarafına takılacak olan bu plaka
hiçbir biçimde gizlenmeyecektir”. 30 Eylül 1901
tarihinden itibaren bu kural tüm Fransada geçerli
oldu. Saatte 30 km yapabilen her aracın bu
plakayı takması istendi.
İLK ÇEK
Hamiline yazılmış
ilk çek, 22 Nisan
1659 günü, Londra’da Nicholas Vanacker’a ödendi. 10
pound değerindeki
bu çeki ödeyen banka, Clayton and Morris’ti. El yazısıyla yazılmış olan çekin aslı, 1976
yılı Aralık ayında Londra’da Sotheby’s müzayede
salonunda yapılan açık arttırmada1300 pounda
satıldı.
İLK NAYLON
Amerikan kimya
şirketi E.İ. Du Pont
De Neumors’da, Dr.
Wallace Carothers
başkanlığındabir
araştırma ekibi tarafından uzun çalışmalar sonunda ilk
naylon üretildi ve 16 Şubat 1937’de patenti
alındı. Ticari olarak üretilen ilk naylon ürün ise,
diş fırçası kılıdır. İlk naylon iplik de, aynı şirketin
Seaford fabrikasında 15 Aralık 1939’da üretilmiş
ve çorap yapımında kullanılmıştır. Naylon bu gün
hayatımızın her alanında etkilemektedir.
İLK PLASTİK
Parkesin adıyla,
nitroselüloz, kafur ve
alkolün karışımıyla
Birmingham kentinde
Alexander Parkes tarafından yapıldı. Üretimine ise Londra’da,
1866 yılında Parkes
tarafından başlandı. Bulucusuna göre, bu ilk
plastik, gerçekten harika bir maddeydi.
İLK CİPS PATATES
1853 yılında, New
York’taki Moon Lake
HouseOteli’nin
Kızıldereli aşçısı George Crum tarafından hazırlandı. Bir
akşam, otelin restorantına yemeğe gelen müşterilerden biri, Crum’dan Fransızların ünlü
patates tavasından daha ince bir patates yemeği
istedi.
İLK TELEFON
Konuşmaları
açıkça aktaran ilk
telefon aleti, Charles
Sumner Tainter ve
Alexander Graham
Bell tarafından geliştirilen Radyofon adlı
aygıttır. İki bilim adamı, bu aygıtla ilk başarılı denemeyi 15 Şubat
1880 günü gerçekleştirdi. Verici, Washington’da
13. Cadde’deki Franklin School’un tepesine konmuştu. Tainter, ahizeyi eline alarak konuşmaya
başladı çok heyecanlıydı, titrek bir sesle: ”Bay
Bell... Bay Bell... Bay Bell...Beni duyabiliyorsanız,
Lütfen pencerenin önüne gelip şapkanızı sallayın”. Az sonra Bell, 14. Cadde’de bulunan laboratuarının penceresine geldi. Elinde şapka vardı.
Bir an durdu, sonra sallamaya başladı.
Kaynak: www.buluslar.com
51
SAĞLIK
EKONOMİK KRİZ RUH SAĞLIĞINI TEHDİT EDİYOR
Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri Uzman Dr.
Halis Ulaş, dünya genelinde yaşanan ekonomik krizin, ruh
sağlığını tehdit ettiğini belirterek, “İşini kaybedenlerde, çalışan
bireylere göre 2 kat daha fazla depresyon gözlenmektedir”
dedi.
Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri
Uzman Dr. Halis Ulaş, ekonomik krizin, hem işverenlerde hem çalışanlarda hem de işsizlerde ruhsal
problemlere yol açabileceğini söyledi.
1980 sonrasında dünya genelinde birçok ülkede ekonomik krizler yaşandığını anımsatan Ulaş,
1992-1993’de Avrupa Para krizi, 1994-1995’te
Latin Amerika krizi, 1997-1998’de Güney Doğu
Asya krizi, 1998’de Rusya krizi, 1999’da Brezilya ve
2002’de Arjantin krizleri olduğunu, Türkiye’de de
özellikle 1980, 1994, 2001 ve 2004 ekonomik krizlerinin ülke ekonomisini ve özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük kesimleri olumsuz etkilediğini
bildirdi.
Ulaş, Güney Doğu Asya krizinin ardından Kore,
Tayvan ve Endonezya’da, Türkiye’de de 2001 krizi
sonrasında işsizlik ve yoksulluk oranlarında artış saptandığını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Dünya Bankasının 2003 yılı raporlarına göre
Türkiye’de 2000’in 3. çeyreğinde işsizlik oranı yüzde 5.63 iken, 2002’nin 1. çeyreğinde bu oran yüzde 11.76’ya yükselmiştir. İşsizliğin artışına paralel
olarak 2001 krizi sonrasında kişi başına düşen gelir de önemli ölçüde azalmıştır. 2000’de kişi başına
düşen Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 3 bin 95 ABD
doları iken, 2001’de 2 bin 261 ABD dolarına gerilemiştir.”
KRİZİN TOPLUM SAĞLIĞINA ETKİSİ
Bugüne kadar gerçekleştirilen bazı araştırmaların, işsizlik ve yoksulluğun fiziksel hastalıklar, bedensel yakınmalar, stres bozuklukları, depresyon,
umutsuzluk, içe kapanma, öz saygı yitimi, bunaltı
bozuklukları ve davranış bozuklukları gibi ruh sağlığı sorunlarına yol açtığını anlatan Halis Ulaş,
1987-1996 yılları arasında işsizlik ve ruh sağlığı
arasındaki ilişkiyi araştıran 16 çalışmanın 14’ünde,
52
işsizliğin psikolojik iyilik halini olumsuz etkilediğinin
saptandığını söyledi. Ulaş, şunları söyledi:
“İşini kaybedenlerde, çalışan bireylere göre 2 kat
daha fazla depresyon gözlenmektedir. Kayıt dışı
çalışmanın, ruh sağlığı üzerine etkisi ile ilişkili ye-terli
çalışma bulunmamaktadır. Oysa işsizlik artışı kayıt
dışı çalışma oranlarını artırmaktadır. Kayıt dışı çalışmanın ruh sağlığı üzerine etkisini inceleyen bir
araştırmada, güvenceli çalışanlar, kayıt dışı çalı-şanlar ve işsizler sık ruhsal bozukluklar açısından değerlendirilmişler. Hem kayıt dışı çalışan işçilerde hem de
işsizlerde sık ruhsal bozukluk oranı güven-celi
çalışan işçilere göre 2 kat daha fazla saptanmıştır.
Yani ruh sağlığı sorunlarına sadece işsizlik değil
güvencesiz çalışma da neden olabilmektdir.”
İŞSİZLİK VE İNTİHAR
Türkiye Psikiyatri Derneği Dış İlişkiler Sekreteri
Uzman Dr. Halis Ulaş, intiharlarla ilişkili sosyal faktörler arasında işsizlik ve sosyo-ekonomik düzeyin
önemli bir yer tuttuğunu bildirdi.
İşsizlik ve intihar arasındaki nedensel ilişkiyi
araştıran bir çalışmada, “İşsiz olan bireylerin çalışanlara göre intihara bağlı ölümlerinin 2-3 kat arttığının” tespit edildiğini ifade eden Ulaş, şöyle devam etti:
“İntiharın ekonomik krizle ilişkisinin ele alındığı bir
araştırmaya göre, 1997 Güney Doğu Asya krizi sonrasında Kore’de intihar oranları yüzde 63 ora-nında
artmıştır. Aynı çalışmada, intihar oranlarının sosyoekonomik düzeyi düşük insanlarda daha fazla
görüldüğü belirtilmektedir. Benzer şekilde kriz sonrası
intihar oranları 1999’da Tayvan tarihindeki en yüksek orana ulaşmıştır. Ülkemizde yapılan ça-lışmada
da diğer ülkelerdeki araştırma sonuçlarına uygunluk
gösteren, düşük sosyo-ekonomik düzeyli kesimlerde
intiharların daha sık görüldüğünü destekleyen ger--
SANMA Kİ DERT SADECE SENDE VAR..
SENDEKİ DERDİ NİMET SAYANLAR DA VAR..
çek bulgular elde edilmiştir. Farklı bir çalışmada ise
hastaların sağlık güvencelerinin olmaması ile intihar
arasında bir ilişki saptanmıştır.”
YOKSULLUK VE ŞİZOFRENİ
Ulaş, ruhsal sorunlara sahip olmanın, işsizlik ve
yoksullukla ilişkili olduğunu vurgulayarak, “Dünya
Sağlık Örgütü 2001 verilerine göre Etiyopya, Finlandiya, Almanya, Hollanda, ABD ve Zimbabwe’de
gelir düzeyi düşük olan bireylerde yüksek gelir düzeyine sahip olanlara göre 1.5-2 kat daha fazla depresyon gözlenmektedir” diye konuştu.
Yapılan çalışmalara göre, ABD’de 16-54 yaş arasındaki 6 milyon işçinin ruh sağlığı sorunlarına bağlı
olarak ya işini kaybettiğini ya iş arayamayacak durumda olduğunu bildiren Halis Ulaş, “İngiltere’de son
20 yıl içinde şizofreni hastalarında istihdam oranları
yüzde 10-20 arasında değişmektedir” dedi.
ÖNEMLİ ÖNERİLER
* Depresyon geçiren kişi çoğu zaman işlerini doğru
planlayamaz. Bundan dolayı işlerinizi bir gün önceden
planlayarak stresinizi azaltabilirsiniz. Yapmanız
gereken işlerin listesini hazırlayın. Bütün günü planlamak mümkün değilse, günü sabah, öğle, ak-şam şeklinde parçalar halinde planlayın. * Sabah saatlerinde
az efor gerektiren işler yapmaya çalışın. * Genel bir isteksizliğiniz varsa bile, zevk alarak yaptığınız işleri
tespit edin ve bunlara öncelik verin.
* Sizi zorlayan veya rahatsız eden işlerden bir süre
uzak durmaya çalışın. * Hobilerinize yönelin. Yeni hobiler edinmeye çalışın. * Olumsuz düşüncelerinizi
tarafsız değerlendirmeye çalışın ve gerçeğe ne kadar
uyduklarını sınayın.
Hazırlayan: Şahin Tağıyev
demek ki neymiş :
derdimi dinledim, derdimden iğrendim...
Onun derdini gördüm, derdime imrendim...
Bardağın her zaman dolu tarafını görün lütfen…
53
KADIN VE AİLE
2008 Yılınının Defilesi
Yaşamı Zevkli Kılan Sihirli Bir Aynada
Moda!
Moda denilince öncelikle akla New York, Paris
gelir dünyada. Türkiye’de ise modanın merkezi İstanbul. Fakat Ankara’da moda üretiyor, uyguluyor,
sergiliyor. Başkentin moda üretim odaklarından biri,
1970’den beri atölyesini geliştirerek sürdüren
kreatör Ahmet Özceyhan Azerbaycanda “Modern
Çizgilerde Anadolu Motifleri” defilesi gerçekleştirdi.
Moda Dünyasında kendine has çizgileriyle
tanınan Ankaralı Kreatör Ahmet
Özceyhan’ın geleneksel Türk
motiflerini ön planda tuttuğu Anatolia adlı
koleksiyonu, iki ayrı
defile ile tanıtıldı.
TÜSİAB Kadın
Kolu Komisyonu
ve T.C. Bakü
Büyükelçisi Hulusi Kılıç’ın eşi
Günay Kılıç’ın
beraber gerçekleştirtiği “Modern
Çizgilerde
Anadolu Motifleri”
adlıdefilede60
parçadan oluşan koleksiyon sergilendi. T.C. Bakü
Büyükelçiliği Kültür Merkezi’nde ve
Bakü Eğlence Merkezi’nin “Eliza” salonunda
gerçekleşen defileye, çok sayıda yabancı büyükelçi,
milletvekilleri, devlet sanatçıları, işadamları ve eşlerinin de aralarında bulunduğu seçkin davetliler
katıldı.
Programın açılış konuşmasını yapan Sayın Günay
Kılıç, misafirlere hoşgeldiniz deyerek, Kretaör Ahmet
Özceyhan’ı katılımcılara tanıttı. 189 sayılı orta okulun “Tebessüm” çocuk tiyatrosunun çocuk folklor
ekibi sahne alarak oyunlarıyla misafirleri selamladılar. Daha sonra Bakü’de yapılan en kapsamlı
ve görkemli defile gerçekleşti. 14 Azerbaycanlı
mankenin sergilediyi geleneksel Türk motiflerinden
oluşan kolleksiyon, misafirlerin büyük beğenisi ile
54
karşılandı. Bu kolleksiyonun hazırlanmasında Ahmet
Bey’in eşi İnci Özceyhan ve oğlu Davuthan Özceyhan’ın katkıları büyüktür.
Program, 149 sayılı Ağdam göçkünleri ortaokuluna yardım amaçlı piyango çekilişi ile devam etti.
Defileye davetli olarak katılan Azerbaycan Opera
Sanatçısı Fidan Hacıyeva, bir kaç şarkıyla davetlilerin
gönlünü okşadı. Program sonunda davetliler, TRT
ses sanatçılarının seslendirdiği Türk Halk ve Türk
Sanat musikisine eşlik ederek eğlendiler.
Programın gerçekleşmesinde katkıda bulunan ana sponsorlar;Tekfen, TIKA,
TRT,THY, Park İnn, Bakü Eğlence Merkezi yetkilileri ve
Beyhan Müdüroğlu’na,
sponsorlar;DHT
Holding, CocaColaBottlers
Ltd.,Simsel
Reklam ve Azersun Holding
yetkililerine;
piyango çekilişinde hediye
olrak katkıda bulunanAh-met
Özceyhan’a, THY,
Vakko, Omsan Lojistik,
Journey, Pierre CardınMonica Ricci, Fomara Electric,
Ela Photo, Aselsan, Jumbo, Sultan’s
Restoran, Sun Rise Otel, Yapı Kredi Bank-Azerbaycan, Cafe Mozart, Santa Monica, Bakü Eğlence
Merkezi ve Nil Kırtasiye yetkililerine sonsuz teşekkürlerimizi sunar, işlerinde başarılar dileriz.
Defilenin gerçekleşmesinde büyük emek sarf
eden T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç’ın eşi
Günay Kılıç’a, Kadın Kolu Komisyonu Başkanl
Aysel Avcuoğlu ve TÜSİAB Kadın Kolu Komisyonu
üyeleri Meltem Özoral, Safiye Bakır, Fatma
Babürşah, Gülmahis Civelek, Tülay
Sezmener, Havva B. Arıtman hanımefendilere
sonsuz teşekkürlerimizi sunar, faaliyetlerinde
başarılar dileriz.
Hazırlayan: Mesheti Halilova
55
MİZAH-EĞLENCE
Hazırlayan: Samed Hacıyev
Dünyanın en zor mesleği; Ev Hanımlığı!
Krizin fıkrası
Adam “patronun odasına”girmiş: Maaşıma zam istiyorum...
Peşimde 3 büyük şirket var.
Patron “hangi firmalar”diye sormuş.
Adam: Elektrik idaresi... Su idaresi... Doğalgaz
idaresi
MUHASEBECİ
Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist
aynı işe başvururlar. Görüşmeci matematikçiye
sorar: “iki kere iki kaç eder?”.
Matematikçi cevap verir: “Dört!”.
Görüşmeci sorar:”Kesin dört mü?
Matematikçi kendinden emin cevaplar: “Evet, kesin
dört!”Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer.
Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir.
Ekonomist yanıtlar: “Ortalama dört eder, yüzde 10
aşağıya veya yukarı oynayabilir, ama ortalama dört
eder!”.Ekonomistte de çıkar, muhasebeci odaya
girer, aynı soru ona da sorulur.
56
Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları
indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar: “Kaç etsin
istersiniz?
PARASI OLAN KADINLA EVLEN!
Adam basit bir hastalık olduğunu düşündüğü bir rahatsızlık için doktora gitmiş ve birden çok ağır hasta
olduğunu, hastalığının tedavisi olmadığını ve sadece
altı ay ömrü kaldığını öğrenivermiş. Üzüntü içinde
doktora ‘Yapabileceğim bir şey var mı?’ diye sormuş, doktor da ‘Tabii demiş, ekonomist genç bir
bayan bul, onunla evlen ve bir Brezilya gezisine çık!’
Adam heyecanla bu benim ömrümü uzatır mı?’ diye
sormuş ama doktorun cevabı da şaşırtıcı olmuş.
‘Hayır, uzatmaz ama iktisatçı o kadar can sıkıcı olur
ki, sanki daha uzun zaman geçmiş gibi hisseder,
kendini daha çok yaşamış gibi sanırsın!’
Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
Kavak Ağacı ile Kabak
Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy
göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına
sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve
güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve
neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün
dayanamayıp sormuş kavağa: Sen kaç ayda bu hale
geldin ağaç? On yılda, demiş kavak.On yılda mı?
Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.Ben
neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim
bak!Doğru, demiş kavak.Günler günleri kovalamış
ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak
üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar
arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş
endişeyle kavağa:
Neler oluyor bana ağaç?
Ölüyorsun, demiş kavak.
Niçin?
Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye
çalıştığın için.
EN AKILLI ADAM
Bir keşiş dünyanın en akilli adamını bulmak için diyar
diyar geziyormuş sıra nasreddin hocanın köyüne
gelmiş ve köylülere sormuş.
Sizin köyün en akilli adamı kim?
demiş. Köylülerde: nasreddin hoca demiş.
ERZURUMLU KADIN LAFIYLA İŞ YAPMAZ!
Erzurum havaalanında yolcular uçağa binmişler.
Kapılar kapanmış ve hostes “Sayın yolcular”demiş:
— Lütfen kemerlerinizi bağlayınız.
Kimse bağlamamış. Hostes “durumu”pilota anlatmış. Pilot, mikrofonu eline almış:
— Hele dadaşlar, kemerlerinizi bağlayın da
havalanah.
Herkes bir anda kemerlerini bağlamış. Hostesin
şaşkınlığını gören pilot şöyle demiş:
— Erzurumlu,kadın lafiyla iş yapmaz.
Sigaraya, içkiye HAYIR!
Bunun üzerine keşiş köy meydanında hoca ile
görüşmeye başlamış ve eline bir çomak
almış yere bir daire çizmiş nasreddin hoca da çomakla daireyi ortadan ikiye bölmüş keşiş bir doğru
daha çizerek daireyi dörde bölmüş hocada dörde
bölünmüş dairenin üç dilimine çarpı işareti koymuş
keşiş elleriyle aşağıdan yukarıya doğru hareket yapmış hocada yukarıdan aşağıya yapmış ve kesiş
büyük bir hayranlıkla hocayı tebrik etmiş.
Olup bitenden bir şey anlamayan halk keşişe ne
olduğunu sormuş kesisde : Bu adam gerçekten
dünyanın en akilli adamı yere dünya çizdim
o ortadan ekvator geçer dedi ben dünyayı dörde
böldüm o da dört de üçü sudur dedi ben yerden
buharlaşma sonucunda ne olur dedim o da yağmur
yağar dedi.
Bu sefer hocaya neler olduğunu sorar halk hoca da:
Bu adam oburun biri yere bir tepsi baklava çizdi ben
de yarısı benim dedim daha sonra tepsiyi dörde
böldü o zaman dört de üçü benim dedim o da tepsi
altından ateşi hafif hafif almalı dedi ben de üstüne
fındık fıstık eklersek daha iyi olur dedim.
57
SPOR
SPOR
EKONOMİK KRİZ SPORU NASIL ETKİLER?
Amerika’dan başlayan ve dalga dalga yayılan
küresel krizin dörtbir yanımızı sardığı bu günlerde
spor endüstrisi de krizin etkilerini yakınında hissetmeye başladı.
İngiltere Premier Liginden, NBA’ye, golften NFL’e
pek çok sporun ve takımın sponsorluğunu yapan firmalar küresel kriz nedeniyle yıllardır sürdürdükleri
sponsorlukları bitirmek üzereler. Özellikle finans kuruluşlarının sponsor olduğu takımları ki buna İngiltere Premier Ligi’ndeki pek çok takım dahil önümüzdeki yıl büyük sıkıntılar bekliyor. Aynı durum
oyuncular için de geçerli. İflasın eşiğindeki Amerikan
otomotiv devi Genaral Motors Tiger Woods ile
gerçekleştirdiği 5 senelik sponsorluk anlaşmasına
son verdi. Atp tenis liginin sponsoru Mercedes ve
Davis Cup’ın sponsoru AIG’de kriz nedeniyle sponsorluktan çekilen diğer büyük firmalar. Tenisin iki
büyük organizasyonun şu an için sponsorsuz olması
her sene ödül miktarı artılan turnuvaları nasıl etkileyecek göreceğiz.
Uzmanlar krizin derinleşmesiyle spor endüstirisinin
5 yıl içinde bambaşka bir görünüm edenibileceğini
tahmin ediyor. Aslında spor endüstrisi eğlence sektörüyle birlikte durgunluğa ve ekonomik dalgalanmaya en dayanıklı iki sektörden biriydi. Ama bu
seferki kriz hem büyük sponsor firmaların çöküşüne
hem de alım gücünün azalmasına yol açtıtığı için
spor endüstrisi de zarardan payını alıyor.
Spor endüstrisinde krizle birlikte ibresi eksiye
dönecek pek çok kalem var. Bunlar sporcu ücretlerindeki abartılı rakamlar, lisanslı ürün gelirleri, maç
günü hasılatları ve geliri az olan sporların (voleybol,
atletizim ve pek çok spor dalındaki bayan ligleri)
gelirleri. Özellikle yeni yeni çıkışa geçen bayan
liglerinin ve diğer sporların tekrar darboğaza girecek
olması çok üzücü.
Bununla beraber kriz bazı alanlardaki uçurumu
kapatabilir. Özellikle yıldız oyuncu ücretleri ve golf
gibi gereğinden fazla gelir elde eden sporlara harcanan paralar gibi.
Görünen o ki; kriz sporu bir süre sıkıntıya sokacak
ve herkesin dudağını uçuklatan paralar bir süreliğine
normal seviyelerine dönecek. Ama sporun psikolojik
etkisini düşünürsek sıkıntılı zamanlarda yaratacağı
fayda ile yinede spor gözden hiç düşmeyecek.
AZERBAYCAN’DA FUTBOL ATEŞİ
Türkiye Futbol Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih
Terim, “Birgün Azerbaycan Milli Takımı veya bir Azeri
kulübünün başına geçer misiniz?” sorusuna, “Eger
kısmetse, Azerbaycanda çalışırım” dedi!
Galatasaray’da uzun süre birlikte çalıştığı altyapı
hocası Ali Yavaş’ın şu anda Azerbaycan’da görev
yaptığını hatırlatan Terim, “Demek ki Azerbaycanlı
kardeşlerimiz de bizim tecrübelerimizden faydalanmaya karar verdiler. Son 15 yılda Türk futbolu çok
büyük gelişme gösterdi. Bunda futbola yapılan
yatırımın büyük payı oldu. Artık gençlerimize geniş
imkanlar sağlıyoruz” dedi. Alt yapının önemini anlatan Terim, Azerbaycan futbolunun gelişmesi için
58
zamana ihtiyacı olduğunu dile getirdi.
Azarbaycan ile oynadığımız milli maçlar sonrasında edindiği izlenimleri de aktaran Fatih Terim,
“Futbolcularınız güçlü ve mücadeleci. Ancak
teknikleri Avrupa seviyesinde değil. Bunun da nedeni
liginizin seviyesi. Eğer o artarsa futbolcuların da
teknik kalitesi artar. Bu da Milli Takıma yansır. Bunun
için de güzel sahalara sahip olmanız gerekiyor.” diye
konuştu.
Azerbaycan’a gittiğinde gezmeye fazla fırsat bulamadığını ama Azerbaycan halkının hem kendisine
hem de futbolculara gösterdiği yoğun ilgiyi unutmadığını söyleyen Terim, Avrupa Şampiyonası finallerinde sadece Türkiye değil Türki cumhuriyetler
adına da mücadele ettiklerini belirtti. Türk
coğrafyasından pek çok tebrik mesajı aldıklarını
ifade eden tecrübeli hoca, tüm Müslüman kardeşlerimizin kalbi bizimleydi, hatta Romanya, Bulgaristan, Yunanistan gibi komşularımız da bizi
desteklediler” diye konuştu.
Yoğun maç programından bulunan ilk fırsatta
Azerbaycan’ı İstanbul’da ağırlamak istediklerini de
sözlerine ekleyen Terim, Türk kulüplerinin Azerbaycanlı futbolculara fazla ilgi göstermemesinin nedeni
konusunda açıklama yapmaktan kaçındı ve “Bunu
kulüp yöneticilerine sormanız gerekir” dedi.
Terim “Bir gün Azerbaycan Milli Takımı veya bir
Azeri kulübünün başına geçer misiniz?” sorusuna ise
“Futbol sürprizlerle doludur, kısmetse olur” yanıtını
verdi.
SPOR VE EKSERSİZ
En uygun tercihler ise yürüyüş,
koşu ve bisiklete binmek... Egzersiz
yapmadan istediğim form düzeyine
ulaşırım derseniz büyük bir yanılgıya düşebilir ve sağlık sorunları
yaşabilirsiniz. Ekonomik kriz ortamının da yaşandığı şu günlerde
‘stres’ aşırı yeme ihtiyacı neden
oluyor. Bir de üstüne düzensiz
beslenme ve hareketsizlik eklenince aşırı kilolar sorun teşkil ediyor.
Ayrıca kış döneminde hastalıklarından korunmak için vücudumuzun direncini artırmalı ve günlük
sıvı alımına dikkat etmelisiniz. Kış
aylarında terleme daha az oluyor.
Bu nedenle susama hissimiz azalıyor. Bu yüzden metabolizmanız
yavaşlayabiliyor. Böyle bir sorunla karşılaşmamak
için günde 2 litre su tüketin. Egzersiz öncesi ve sonrası da içerisinde çeşitli B2, B3, B6 vitaminleri ile
kalsiyum, potasyum, magnezyum ve polifenol olan
sıvılar almaya özen gösterin.
Sağlıklı serinlik için
Ülker AR-GE ekibi ve yurt dışından AR-GE danışmanları ile birlikte 1,5 yıl sonucunda geliştirilen Maltana piyasaya sunuldu. Türkiye’de üretilen tek meyve
aromalı malt içeceği olma özelliğini taşıyan Maltana
egzersiz yapanlara da tavsiye ediliyor. B2, B3, B6 vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, magnezyum ve polifenol içeren Maltana Türk tüketicilerinin de damak
tadına uygun. Ananas, armut ve şeftali aromalı çeşitleri bulunan içecek uzmanlar tarafından gençler,
kadınlar ve emziren annelere de öneriliyor.
Ağrıları azaltmak için
Bu hafta uygulayacağımız egzersiz hareketi üst
vücut bölgesine yönelik olacak. Gün içinde üst vücut
bölgesinde yaşayabileceğiniz ağrıları bu egzersizle
en aza indirgeyebilirsiniz. İlk olarak kollarınız
başınızın üstünde olsun. Avuç içlerinizle birbirine
bakacak biçimde yukarı doğru germe yapmaya
başlayın. Kolay bir şekilde germe yaparken nefes
alıp vermeyi ihmal etmeyin. Bu hareketi 10 saniye
uygulayın. Kolarınız, omuzlarınız ve göğüs
kafesinizde germeyi hissedeceksiniz. Rahatlamak ve
üstünüzdeki gerilimi atmak için her zaman uygulayabileceğiniz kolay bir egzersiz hareketi...
Hazırlayan: Samir Esedov
59
FİLİSTİN DOSYASI
FİLİSTİN YİNE KAN AĞLIYOR!
İttihatçılar, Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudiler için bir vatan-ı kavmî kabul ve
tasdik etmediğim için ısrar ve tehdit ettiler. Kat’iyen kabul etmedim. Bilâhare 150 milyon altun İngiliz lirası vereceklerini vaad ettiler. ‘Değil 150 milyon İngiliz lirası, dünya
dolusu altun verseniz bu tekliflerinizi kat’iyen kabul etmem!’ diyerek reddettim. Sonra
hal’imde ittifak ettiler ve beni Selânik’e göndereceklerini bildirdiler. Bu son tekliflerini
kabul ve Allah Teâlâya hamd ettim ki; Devlet-i Osmaniyye ve âlem-i İslâma ebedî bir
leke olacak olan tekliflerini, yani Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de Yahudi devleti kurulmasını kabul etmedim. İşte bundan sonra olan oldu…“
Dünya 2009`a KANLI bir savaşla girdi.
İsrail Filistin’e yine vurmaya başladı ve 22 gün
boyunca ölüm yağdırdığı Gazze’de ateşkes ilan
edildikten sonra vahşetin boyutları kısaca şuydu; İsrail
Gazze’de adeta taş taş üstünde bırakmadı.
Hamas’ın Başbakanı İsmail Haniye, Filistinlilerin,
Gazze’de “büyük bir zafer kazandığını” söyledi.
Haniye, İsrail’in tek taraflı ateşkes ilan etmesinden
sonra televizyondan yaptığı ilk açıklamasında, “Allah,
bir fraksiyon ya da bir partiye değil, bizlere, halkın
tamamına büyük bir zafer bahşetti” ifadesini kullandı.
Haniye, “İsrail ordusunun saldırılarını durdurduk ve
düşman hiçbir hedefine ulaşamadı” dedi.
Ama! İsrail’in Gazze Şeridi’ne havadan ve karadan
22 gün süren saldırılarında en az bin 300 kişi öldü,
binlerce insan yaralandı.
Öte yandan Hamas’a bağlı trafik polisleri ateşkesin
ardından bugün yeniden Gazze şehrinde göreve
başladı. Bununla Hamas’ın mevcudiyeti, İsrail’in 3
hafta süren tahrip edici saldırılarından sonra ilk kez
sokaklarda görüldü.
Tüm bunlar olduktan sonra,İsrail ordusu, Gazze
Şeridi’ne üç hafta süren saldırılarını sona erdirmesinin
ardından askerlerini Gazze’den çekmeye başladığını bildirdi.
Ne güzel bir özet değil mi?
Aslında bu özet ne ilk kez yapılıyor,
nede son olacak!
Dilerseniz İsrail tarafından,
insanlık dışı bir saldırıya
maruz kalan Filistin’in tarihini
merak edenler için kısa bir
bilgi vermek istedik sayın
okurlar...
Filistin topraklarının en önemli
cazibesi tarihteki rolü ve statüsünden
ileri gelmektedir. Filistin’in vahye
dayanan bütün dinlerde özel bir
60
önemi ve yeri vardır. Bu da birçok peygamberin orada
yaşamış veya hayatının bir bölümünü orada geçirmiş
ve Yüce Allah’ın bu toprakları kutsal kıldığını bildirmiş
olmasından ileri gelmektedir.
Hz. Ömer döneminde fethedilen Kudüs`ün ve
çevresi 1099’a kadar sürekli Müslümanların
hâkimiyetinde kaldı. O tarihte haçlı ordularının kırk
gün süren şiddetli kuşatmaları sonunda bu kutsal
belde onların eline geçti. Haçlılar Kudüs’ü işgal ettikten sonra bir hafta süreyle şehirde katliam gerçekleştirdiler. Bu katliamda Müslümanlardan yetmiş bin
kişi öldürüldü. Katliam sonucu meydana gelen kan
gölünde haçlıların atlarının topuklarına kadar
gömüldüğü bu katliama şahit olmuş kumandanların
hatıralarında geçmektedir. Haçlı işgali seksen sekiz yıl
sürdü. Bu işgale 1187 yılında Salahuddini Eyyubi son
verdi.
Yavuz Sultan Selim’in 1516’da gerçekleştirdiği
Mısır seferi sonrasında Kudüs ve Filistin Osmanlı devletine bağlandı. 1918 İngiliz işgaline kadar da Osmanlı yönetiminde kaldı.
Yahudilerin belli bir toprak parçası üzerinde bir
araya getirilmeleri ve bir devlete kavuşturulmaları
amacıyla Avrupa’da 1897’de
örgütlü Siyonizm hareketi ortaya
çıktı. Bu hareket Yahudi halkının bir
araya getirileceği toprak olarak da
Filistin’i seçti.
Siyonist örgüt mensupları Filistin’den bir miktar toprak elde edebilmek için ilk önce Osmanlı Devleti
nezdinde girişimlerde bulundular.
Bu amaçla Osmanlıların bütün dış borçlarını ödemeyi
taahhüt ettiler. Ancak zamanın Osmanlı padişahı Sultan II. Abdülhamit onların isteklerini reddederek Filistin’den bir karış toprak dahi veremeyeceğini bildirdi.
Bu olayı Sultan II. Abdülhamit şöyle anlatmaktadır
“…İttihatçılar, Arazi-i Mukaddese ve Filistin’de
Yahudiler için bir vatan-ı kavmî kabul ve tasdik
etmediğim için ısrar ve tehdit ettiler. Kat’iyen kabul
etmedim. Bilâhare 150 milyon altun İngiliz lirası vereceklerini vaad ettiler. ‘Değil 150 milyon İngiliz lirası,
dünya dolusu altun verseniz bu tekliflerinizi kat’iyen
kabul etmem!’ diyerek reddettim. Sonra hal’imde ittifak ettiler ve beni Selânik’e göndereceklerini
bildirdiler. Bu son tekliflerini kabul ve Allah Teâlâya
hamd ettim ki; Devlet-i Osmaniyye ve âlem-i İslâma
ebedî bir leke olacak olan tekliflerini, yani Arazi-i
Mukaddese ve Filistin’de Yahudi devleti kurulmasını
kabul etmedim. İşte bundan sonra olan oldu…”
Osmanlı Devleti’nden bir şey koparamayan Siyonistler bu kez, İngilizlerle ve diğer Batı ülkeleriyle işbirliğine gitmeyi kararlaştırdılar. Osmanlı Devleti’ni
yıkmak veya zayıflatmak için her fırsatı değerlendiren
bu ülkeler Siyonistlerin kendilerine yanaşmalarını da
iyi bir fırsat olarak görüp değerlendirdiler. Bu işbirliğinden sonra 1916 yılında İngiltere, Fransa ve Rusya
arasında Sykes-Picot Anlaşması imzalandı.
1922’de Milletler Cemiyeti’nin kararıyla Filistin, İn-
giltere’nin himayesine verildi..
İsrail’in kuruluşunun hemen
ardından 1948’de ilk Arap- İsrail
Savaşı olarak nitelendirilen savaş
çıktı. Ne yazık ki bu savaşta komşu
Arap ülkelerinin olaylara müdahalesi Filistinliler açısından hiçbir
yarar getirmemiş, aksine birtakım
siyasi oyunlarla İsrail işgalinin
genişlemesine sebep olmuştur.
İsrail işgaline karşı Filistin’de örgütsel mücadele de
verilmiştir. Bu amaçla muhtelif örgütler ortaya çıktı.
Bunların başında geleni de Yasir Arafat’ın liderliğindeki Filistin Ulusal Kurtuluş Hareketi (el-Fetih) idi.FKÖ
çatısı altında toplanan örgütlerin mücadeleleri genellikle Filistin’in dışından olmuştur. Bu mücadelede önce
Ürdün merkez alındı. Ancak Kara Eylül Hareketi
olarak tarihe geçen ve Ürdün askeri birlikleriyle Filistinli gerillalar arasında gerçekleşen çatışmalardan
sonra söz konusu örgütler Lübnan’a taşınmak zorunda
bırakıldı. 1982’de Lübnan’ın İsrail tarafından işgal
edilmesinden sonra da bu örgütler Tunus’a taşındı.
FKÖ’nün Tunus’a taşınmaya zorlanması sonucunda Filistinli örgütlerin mücadelesinden kurtulduğunu düşünen İsrail, 1987’de bizzat Filistin’in
içinde baş gösteren intifada hareketiyle karşı karşıya
geldi. Bu hareket çok kısa zamanda Filistin’in her
tarafına yayıldı. Ayrıca bu harekette HAMAS (Filistin
İslâmi Direniş Hareketi) öne çıktı.
Bunun neticesinde 1991’de Madrid süreci veya
“Ortadoğu barışı” adı verilen bir süreç başlatıldı.
Yapılan görüşmeler neticesinde 1993’te FKÖ tarafından desteklenen bir grupla İsrail arasında Oslo İlkeler
Anlaşması adı verilen bir temel anlaşma imzalandı.
1994’te Kahire Anlaşması veya Gazze-Eriha Anlaşması adı verilen ilk uygulama anlaşması imzalandı.
61
Israilli çocuk: Babam dediki; Siz araplar şeytansınız, teroristsiniz, hayvansınız!!
Filistinli çocuk: Babam bana hiç birşey
demedi, sizinkiler öldürmüş!!
Bu anlaşmaya bağlı olarak Gazze ile Batı Yaka’nın
Eriha kasabasında bir özerk yönetim oluşturuldu. Sonradan imzalanan anlaşmalarla Batı Yaka’da özerk
yönetimin kontrolüne verilen şehir merkezlerinin sayısı
sekize çıkarıldı. Ancak bu anlaşmalar Filistin meselesinin gerçek bir çözüme kavuşturulmasını sağlayamadı.
28 Eylül 2000’de, o zaman muhalefette olan Likud
Partisi’nin lideri Ariel Şaron’un Mescidi Aksa’ya girmeye kalkışması Filistin halkının geniş çaplı bir tepkisine
yol açtı. İşte bu olaydan sonra da Aksa İntifadası adı
verilen yeni bir halk hareketi başladı. Bu hareketle
başlayan olaylar henüz durulmuş değildir.
Bu olayların durulması için başta Yol Haritası planı
olmak üzere muhtelif anlaşma planları gündeme getirildi. Ancak uygulamaya konması konusunda herhangi bir başarı elde edilmiş değildir. 2006 yılında
özerk yönetim bölgesinde gerçekleştirilen genel
seçimlerde Filistin halkının büyük çoğunluğu Hamas
adaylarını destekledi. Bunun üzerine özerk yönetim
hükümetini oluşturma görevi bu harekete verildi.
Fakat İsrail ve ABD bu duruma tepki göstererek Filistin
halkına uluslar arası ekonomik ambargo uygulanmasını istediler. ABD’nin baskılarıyla uygulanan bu
ambargo hâlen devam etmekte ve Filistin halkının
ekonomik yönden ciddi sıkıntılarla karşı karşıya
kalmasına sebep olmaktadır.
Filistin topraklarında bir asra yakın zamandır
devam eden büyük bir dram yaşanıyor. Bu dramdan
birinci derecede ve en ağır şekilde etkilenenler tabii
ki Filistinlilerdir. Bunca zamandır, tüm ümmetin birlikte
sahip çıkması gereken topraklardaki Müslüman varlığının sürmesi, Müslümanların oralardaki haklarının
62
korunması için her türlü fedakârlığa katlanan bu insanlar çeşitli iftiralara da maruz kaldılar.
Bu iftiraların başında ise o insanların topraklarını
kendi elleriyle sattıkları ve maruz kaldıkları belaların
başlarına bu yüzden geldiği iddiası yer almaktadır.
Oysa bu iddiayı kullanarak o insanların mağduriyetlerine sessiz kalınmasını teşvik edenler çok ciddi bir
hatanın yanı sıra büyük bir çelişkiye düştüklerinin
farkında değillerdi.
Yahudilerin toprak sahibi olmalarına birinci derecede İngiliz işgalciler sebep olmuşlardır ki onların da
bu konuda başvurdukları en yaygın metot ağır vergi
uygulamasıydı. İngiliz işgalciler Filistinlilerin mülklerine
oldukça ağır vergiler koyuyor, bu vergileri ödeyemeyenlerin de mülklerine el koyuyor, sonra buraları
ya Yahudilere bağışlıyor ya da sembolik fiyatlarla
satıyorlardı. Fakat ne yazık ki göçmen Yahudiler buraları bizzat Filistinlilerden satın aldıklarını ileri sürerek
dünya kamuoyunu özellikle de Müslüman kamuoyunu
yanıltmış, Müslüman kamuoyu da bu tarihi yalana
inanarak Filistin halkını suçlu çıkarma kolaycılığına
sapmıştır.
Yahudilerin toprak sahibi olmalarına ikinci derecede yardımcı olanlar da Filistin vatanına ve halkına
haksızlık eden emlakçilerdir. O zamanki göç işini organize eden örgütler kendilerine aracılık etmeleri için
ihanet içindeki emlakçilerle işbirliği yapıyor, onlar da
satılık arazilere hemen talip oluyorlardı. Arazi sahipleri
çoğu zaman herhangi bir Yahudi’ye satılmaması
şartıyla verdikleri halde bazen bu anlaşmayı bozarak
bazen ikinci bir aracı devreye sokup önce ona naylon
satış yapmak sonra da asıl talip olan Yahudi’ye satmak suretiyle işi yürütüyorlardı.
Bu şekilde Yahudilerin mülk sahibi olmalarına sebep
olan emlakçilerden bazıları Filistinliler tarafından
cezalandırılmış, bazıları da Filistin topraklarından kaçmak zorunda kalmışlardır.
Osmanlı devletinde ilk Yahudi lobisini oluşturan
Yusuf Nassi’nin Kanuni’yle iyi ilişkilerinden dolayı Kanuni ona Taberiye gölü civarında bazı arazileri
bağışlamıştı. İşte bu olayla başlayan mülk edinme çabalarıyla 1918’de Filistin’in işgaline kadar geçen süre
içinde toplam 650 bin dönüm arazi edinmişlerdir. Bu
arazinin önemli bir kısmının Yahudiler tarafından mülk
edinilmesinde de İttihat ve Terakki yönetiminin
sağladığı kolaylıkların ve bazı arazilerin o dönemde
Yahudilere devlet eliyle bağışlanmasının önemli rolü
vardır.
300 bin dönümünü İngiliz işgal yönetimi onlara
bağışlamıştır.200bin dönümünü
yine bu yönetim, Yahudilere
göstermelik bir şekilde parayla
satmıştır. Gerek bağışlanan ve
gerekse satılan arazilere de
zikrettiğimiz vergi oyunuyla el
konulmuştu ve satış işlemi de
sembolik paralarla gerçekleşti.
600 bin dönümünü de kendileri Filistin dışından olan, Lübnan ve Suriye’de ikamet edip
Filistin’de mülk edinmiş bazı
Arapkökenlilerdensatın
almışlardır.
Buraya kadarki kısımda Filistinlilerin herhangi bir müdahalesinin olmadığını görüyoruz.
Yani Yahudilerin 1948’e kadar
edindikleri arazilerin 8’de
7’sinde Filistinlilerin müdahalesi
söz konusu değildir.
250 bin dönüm araziyi de Filistinlilerden satın almışlardır. Yani Filistinlilerden satın
aldıkları toplam arazi miktarı Yahudilerin 1948’e
kadar tedarik ettikleri tüm arazi miktarının sekizde
birine, tüm Filistin topraklarının ise % 0,9’una (binde
9’una) tekabül ediyordu. Bu satış işleminde de
yukarıda sözünü ettiğimiz emlakçilerin önemli rolü olmuştur. Arazilerini satanlar da halktan çok şiddetli tepkilerle karşı karşıya kaldıklarından Filistin’i terk etmek
zorunda kalmışlardı.
Şimdi satılan arazilerin tüm topraklara oranıyla onları satanların genel nüfusa oranlarını denk kabul ederek düşünelim: Bir halk hakkında hüküm verirken %
0,9’un tavrına göre mi yoksa % 99,1’in tavrına göre
mi hüküm verilir?
Filistin halkının en az % 99’u göçmen Yahudilere
arazi satmama konusundaki kararlılıklarını korumuşlardır.
Eğer Yahudi göçmenlerin, Yahudi göçünü teşvik
eden örgütlerin bütün teşviklerine, cazibeli fiyat tekliflerine rağmen 30 yıl içinde satılan toplam arazi miktarı binde dokuzda kalmışsa bu, Filistin halkının bu
konudaki dayanışmasını, kararlılığını ve üstün mücadele azmini gösterir. Ama ne yazık ki Filistin halkı
bütün bu kararlılığına rağmen iftiraya uğramıştır. Bu,
tıpkı iffetini koruma konusunda oldukça dikkatli bir insana fuhuş iftirasında bulunulması gibidir.İsrail’in
1948’den sonra Filistinlilerden gayrimenkul edinme
işi ise tamamen işgal, gasp ve göçe zorlama yoluyla
olmuştur.
İşte şu anda hergün birçok kadın, çocuk ve masum
insanının, hunharca öldürüldüğü Filistin halkının tarihi... Tarih tekerrürden ibaret derler ama, Filistin’in tarihi tekerrür kavramıyla anlatılmayacak kadar çok
tekerrür eden katliam ve gözyaşlarıyla dolu...
Daha ne kadar tekrar edecek ve sonu nereye varacak bilemiyoruz.
Dileğimiz bir an önce barışın gelmesi ve masum insanların artık ölmemesi.
Hazırlayan: Reşad Caferov
63
Çanakkale Destanı
91. Yılında Çanakkale Şehitlerini
Rahmetle ve Minnetle Anıyoruz
"Ben size taarruzu emretmiyorum,
ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar
geçecek zaman zarfında yerimize başka
kuvvetler gelir, başka komutanlar hakim
olabilir."
Mustafa Kemal,
25 Nisan 1915, Conkbayırı
"Benimle beraber burada muharebe
eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek
yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizinsonsuzakadarmahrum
kalmasına sebep olacağını hepinize
hatırlatırım.
Mustafa Kemal,
3 Mayıs 1915, Arıburnu
M.K.Atatürk anlatıyor:
10 Ağustos 1915. Conkbayırı'nı almak ve bütün boğaza hakim olmak için İngilizler
20.000 kişilik bir kuvvetle günlerce kazdıkları siperlere yerleşmişler, hücum anını bekliyorlardı. Gecenin karanlığı tamamen kalkmış, tan ağarmak üzereydi. 8. Tümen komutanı
ve diğer subaylarımı çağırdım.
Mutlaka düşmanı mağlup edeceğimize inanıyorum. Ancak siz acele etmeyin, evvela ben
ileri gideyim, size ben kırbacımla işaret verdiğim zaman hep birlikte atılırsınız. Bu durumdan askerlerini de haberdar etmelerini istedim. Hücum baskın tarzında olacaktı.
Sakin adımlarla ve süzülerek düşmana 20 ? 30 metre yaklaştım. Binlerce askerin bulunduğu Conkbayırı'nda çıt çıkmıyordu. Dudaklar sessizce bu sıcak gecede dua ediyordu. Kontrol ettim. Kırbacımı başımın üstünde kaldırıp çevirdim ve birden aşağı indirdim. Saat
04.30'da kıyametler kopmuştu. İngilizler neye uğradıklarını şaşırmıştı. Allah Allah sesleri
bütün cephelerde, karanlıkta gökleri yırtıyordu.
Her taraf duman içinde ve heyecan her yere hakim olmuştu. Düşmanın topçu ateşi gülleleri büyük çukurlar açıyor, her tarafa şarapnel ve kurşun yağıyordu. Büyük bir şarapnel
parçası tam kalbimin üzerine çarptı, sarsıldım, elimi göğsüme götürdüm, kan akmıyordu.
Olayı Yarbay Servet Bey'den başka kimse görmemişti. Ona parmağımla susmasını emrettim. Çünkü vurulduğumun duyulması cephelerde panik yaratabilirdi. Kalbimin üzerinde
cebimde bulunan saat paramparça olmuştu. O gün akşama kadar birliklerin başında
daha hırslı olarak çarpıştım. Yalnız bu şarapnel vücudumda, kalbimin üzerinde aylarca
gitmeyen derin bir kan lekesi bırakmıştı.
Aynı gün gece, yani 10 Ağustos günü, beni mutlak ölümden kurtaran ve parçalanan
saatimi Ordu Komutanı Liman von Sanders Paşaya hatıra olarak verdim. Çok şaşırmış,
heyecanlanmıştı. Kendileri de altın cep saatini bana hediye ettiler.
Bu hücumlarda İngilizler binlerce ölü bırakarak tamamen geri çekildi ve Çanakkale'nin
geçilemeyeceğini iyice anlamış oldular.
Mustafa Kemal
64
65
Dönmeyi Düşünmediler...
BU YAZIYI OKURKEN LÜTFEN OTURUN VE DERİN BİR NEFES ALIN!...
İlhan Bardakçı Mevki: Kudüs.Mekan: Mescid ül Aksa Tarih: 21 Mayıs 1972 Cuma
Ben ve gazeteci arkadaşım rahmetli Said Terzioğlu, İsrail dışişleri rehberlerinin yardımı ile bu mübarek
makamı dolaşıyoruz. Kudüs Kapalı Çarşısında rüzgar gibi dolanan entarili kahvecilerin elindeki askılara çarpmadan biraz yürüdünüz mü, önünüze çıkan kapı sizi Mescid ül Aksanın önüne kavuşturur. Mirac mucizesinin
soluklanıldığı ilk kıblemize yani... hemen oracıkta, ilk avlu vardır ki, hala bizim lakabımızla anılır:”12 bin şamdanlı avlu" derler oraya. Yavuz Selim 30 Aralık 1517 Salı günü Kudüs'ü devlete katmıştır da ortalık kararmıştır.
Yatsı namazını o avluda kılar. Kendisi ve bütün orda beraber. Şamdanları yakarlar. Tam 12 bin şamdan.. O
isim oradan kalmadır. Sekiz on basamaklı geniş merdiveni adımladınız mı, o mukaddes Mescidin bağdaş kurduğu ikinci avluya ulaşırsınız. Onu merdivenin başında gördüm. İki metreye yakın bir boy. İskeletleşmiş vücudu
üzerinde bir garip giysi. Palto? Hayır, kaput, pardösü veya kaftan? Değil. Öyle bir şey işte. Başındaki kalpak
mı, takkemi, fes mi? Hiçbirisi değil. Oraya dimdik, dikilmiş. Yüzüne baktım da, ürktüm. Hasadı yeni kaldırılmış
kıraç toprak gibi. Yüz binlerce çizgi, karışık ve kavruk bir deri kalıntısı. Yanımda bizim eski vatandaşımız İstanbullu Yusuf'a sordum: "Kim bu adam?" dedim.
Lakaydi ile omuz silkti.” Bilmem, diye cevap verdi. Bir meczub işte. Ben bildim bileli, yıllardır burada dururmuş. Çakılı gibi hala duruyor ya.... Kimseye bir şey sormaz. kimseye bakmaz, kimseyi görmez".
Nasıl, neden, niçin hala bilmiyorum. Yanına vardım. Türkçe” Selamunalekkum baba". dedim.
Torbalanmış gözkapaklarının ardın sürtülenmiş gibi jiletle çizilmişçesine donuk gözlerini araladı. Yüzü gerildi.
Bana, bizim o canım Anadolu Türkçe’mizle cevap verdi: -"Aleykumüsselam oğul....
Donakaldım. Ellerine sarıldım, öptüm öptüm...
-Kimsin sen, Baba? dedim..Anlattı ki, bende size anlatacağım.
Ama evvela biliniz. O canım Devlet çökerken, biz Kudüs'ü 401 yıl 3 ay 6 günlük bir hakimiyetten sonra bırakırız.
Günlerden 9 Aralık 1917 Pazar günüdür. tutmaya imkan yok. Ordu bozulmuş, çekiliyor. Devlet, zevalin
kapısında. İngiliz girinceye kadar geçen zaman içinde yağmalanmasın diye oraya bir ardçı bölük bırakırız.
Adet odur ki kendi zapteden galip, asayiş görevi yapan yenik ordu askerlerine esir muamelesi yapmaz.
Anlattı, dedim ya. Gerisini tamamlayayım.
-Ben, dedi. Kudüs'ü kaybettiğimiz gün buraya bırakılan ardçı bölüğünden...
Sustu. Sonra, elindeki silahın namlusuna sürdüğü fişekleri ateşler gibi zımbaladı.
-Ben, O gün buraya bırakılmış 20. Kolordu 36. tabur 8.Bölük 11. Ağır Makineli Tüfek Takım Komutanı Onbaşı
Hasan'ım.
Yarabbi!... Baktım, bir minare şerefesi gibi gergin omuzları üzerindeki başı, öpülesi sancak gibiydi.
Ellerine bir kere daha uzandım. Gürler gibi mırıldandı:
-Sana, bir emanetim var oğul. nice yıldır saklarım. Emaneti yerine teslim eden mi?
-Elbette dedim, buyur hele...
Konuştu: Memlekete avdetinde yolun Tokat Sancağına düşerse... Git, burayı bana emanet eden kumandanım
Kolağası (Önyüzbaşı) Musa Efendiyi bul. Ellerinden benim içi öp. Ona de ki...
Sonra, kumandanı olduğu takımın makinelisi gibi gürledi:
"O'na de ki, gönül komasın. ”11. MAKİNALI TAKIM KOMUTANI IĞDIRLI ONBAŞI HASAN. O
GÜNDEN BU YANA, BIRAKTIĞIN YERDE NÖBETİNİN BAŞINDADIR. TEKMİLİM TAMAMDIR
KUMANDANIM!” dedi dersin. Öyle yazdım. Sonra yine dineldi. Taş kesildi. Bir kez daha baktım. Kapalı gözleri ardından, dört bin yıllık Peygamber Ocağı ordumuzun serhat nöbetçisi gibiydi. Ufukları gözlüyordu. Nöbetinin başında idi. 57 yıl kendisini unutuşumuzdaki nadanlığımıza rağmen devletine küsmemişti.
Şimdi diyeceksiniz ki”bu yazının Çanakkale Savaşları ile ne ilgisi var?”
Düşünün bulacaksınız!...
Bütün Şehitlerimizin Ruhları Şad, Mekanları Cennet Olsun!
66
ÇANAKKALE!...
SÖZÜN BİTTİĞİ YER
Yıl: 1917, Yer: Çanakkale
43-ncü Alay, 1-nci P.TB 1-nci Bölük
Yemek Listesi!
GÜNSABAH
15 Haziran üzüm hoşafı
26 Haziranyok
18 Temmuz üzüm hoşafı
8 ağustos Yarım ekmek
ÖĞLEN
yok
yok
yok
yok
AKŞAM
yağlı buğday çorbası
üzüm hoşafı
yok
şekersiz üzüm hoşafı
Not: 21 temmuz 1917'den itibaren başlayarak ordu emriyle ekmek istihkakı 500
grama indirilmiştir çünkü un ve ekmek kalmamıştır....
EKMEK
tam
tam
yarım
yok
TÜSİAB ÖZET
KISACA 14. DÖNEM TÜSİAB FAALİYET RAPORU
2008 MART
TÜSİAB`ın 14. Yönetim Kurulu ilk toplantısını 06.03.2008 – Perşembe
günü yaparak göreve başladı.
14.Yönetim Kurlu ilk resmi ziyaretini Yavuz Keleş başkanlığında T.C. Bakü
Büyükelçisi Sn. Hulusi Kılıç’ı makamında ziyaret ederek yaptılar. Bir hafta sonra T.C. Bakü Büyükelçisi Sn. Hulusi Kılıç TÜSİAB’a iadei ziyarette bulundu ve TÜSİAB Yönetim Kurlu sayın
elçinin ziyareti anısına bir plaket verdi.
Mart ayı içerisinde TÜSİAB`ı T.C. Eğitim Müşaviri Selahattin Dikmen, Bakü
Türk Anadolu Lisesi müdürü Cahit Altınçiçek, Bakü Türk İlk Öğretim müdürü
Atilla Mutlu, Tömer Kurs müdürü Mustafa Çelik, Kafkas Üniversitesi rektörü
Ahmet Saniç ve Heyeti, İstanbul`dan işadamları ve ATİB gibi kurum kuruluşlar TÜSİAB`ı ziyaret ettiler.
TÜSİAB Başkanı Yavuz Keleş İktisadi İnkişaf Bakanlığı’nın düzenlediği
“Tüketici Haklarının korunması” adlı konferansa konuşmacı olarak katıldı.
TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Kelleş HAZAR TV `nin DOST MECLİSİ
programına katıldı. TÜSİAB Hizmet, Sanayi, İnşaat ve Hizmet sektörleri
14.dönem ilk toplantılarını yaparak yeni sektör başkalarını seçti. Kadın Kolu
Komisyonları toplantısını yapıldı ve ilk ziyaretlerini . T.C. Bakü Büyükelçisi Sn.
Hulusi Kılıç Beyin eşleri Günay Kılıç hanımefendiye yaptılar. Bu ay içerisinde
mali müşavirlik, hukuk ve halkla ilişkiler servislerimiz yeni üyelerimize ulaşarak
sorunları ve beklentileri konusunda çalışmalar yaptılar.
TÜSİAB web sayfamızla ilgili yeni çalışmalar yapılarak, günlük güncellenmesi devam ettirildi. Kurumlara ve iş dünyasına, elektronik posta aracılığı ile
8 konuda 2400 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı ve çalışma
izinleri konusunda TÜSİAB Üyelerine hizmet verilmeye başlandı. 237 sayılı Bülten basımı ve dağıtımı yapıldı.TÜSİAB Vize – Oturum
servisinde 135 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardımcı olundu. Mart
ayı içerisinde 995 adet resmi yazı gönderildi, 24 adet resmi yazı alındı ve
üyelerimize 29 değişik konularda 183 faks çekildi.
2008 NİSAN
Nisan ayı Yönetim Kurlu toplantısı için iki kez bir araya gelen TÜSİAB`
sosyal ve kültürel hizmetlere 19 MAYİS Etkinliklerine öncülük etme ve BÜLTEN
adlı yayın organının 15 günde bir DİYALOG dergicinin de faliyete gecmesi
kararı aldı. İnşaşat sektörü ve Kadın Kolu Komisyonlarının sektörel çalışmaları
yanı sıra şirket kurma ve vize-oturum işlemlerımiz hiz kazanmış, halkla ilişkiler
servisimiz sürekli üyelerimizi gezerek sorunları yerinde dinleme imkanıyle
merkezimize aktarmıştır. TÜSİAB Üyelerine daha iyi hizmet verebilmek için
yeni binasına taşındı.
T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik ile
üyelerimizin sorunları hakkında görüşüldü.
Türk Dünyasının unutulmaz fikir adamı CENGİZ AYTMATOV ile görüşüldü.
Bu ay içerisinde Vize – Oturum servisimiz 210 işadamının pasaport ve vize
işlemlerine yardımcı olmuş, içerisinde 770 adet resmi yazı gönderilmiş ve 7
adet resmi yazı alınmış ve üyelerimize 38 değişik konuda 461 faks çekilerek
bilgilendirme yapılmıştır. Ayni zamanda yeni personelin kaynaşması ve
yapılan hizmetleri değerlendirip, planlama yapa bilmesi için haftalık toplantılar yapılmasına karar verilmiştir
68
MAYIS-2008
TÜSİAB Yönetim Kurulu, Mayıs ayında da iki kez toplandı. Yönetim Kurlu
Başkanı Yavuz Keleş Azerbaycan Cumhuriyetinin kuruluş günü münasebeti ile
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev tarafından verilen yemekli toplantıya katıldı. T.C
Büyükelçisi sayın Hulusi Kılıç TÜSİAB Yönetim Kurlu üyelerini makamından
kabul ederek fikir telakisinde bulundu.19 Mayıs Etkinliklerine tüm TÜSİAB
üyeleri katıldı.
Bu ay içerisinde T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç Bey`le üye ziyaretleri yapılmaya başlandı. Bu çerçevede bir ay içerisinde 17 üyemize
iş yerleri ziyareti yapılmış üyelerimizin edilmiş sorunları masaya büyükelçimizle birlikte yatırılmıştır. Daha sonra Yönetim Kurulu üyelerimiz tarafından 13
üyemiz ziyaret edilerek sorunlar paylaşılmıştır. Ahiska Türklerine 3 adet fotokopi makinesi yardımı yapıldı. Çeşitli sosyal ve kültürel etkinliklerde yer alan
TÜSİAB, çeşitli kurum kuruluş ve şahıslara bu ay çeşitli yardımlarda bulunmuştur.Yine bu ay içerisinde Türkiye’den kurumumuzu ziyaret eden Türk İş
adamlarına ve Almanya, Fransa’dan gelen iş adamlarımıza Azerbaycan
ekonomisi hakkında brifinkler verildi. Çeşitli sosyal kurum ve kuruluşların organizasyonlarına iştirak edilerek TÜSİAB`ın katkıları bildirildi. Üyelerimizin
çalışma –vıze-oturum konularındaki sıkıntılarını önlemek için Azerbaycan devlet yetkilileri ile ikili görüşmeler yapıldı. Yine bu ay içerisinde Mali müşavirlik
servisince 35 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet
kurumuna sunulmuş, hazır olan 21 çalışma izni üyelerimize iletilmiş, Üyelik ve
Halkla ilişkiler servisince 281 iş yeri ziyareti gerçekleştirilmiş ve üyelerimizin
problemleri dinlenilerek yardımcı olununmuş, Vize – Oturum servisinde 314
işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım edilmiştir. Ayrı yeten 699 adet
resmi yazı gönderildi, 7 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 30 değişik
konuda 422 faks çekildi.
HAZİRAN -2008
Haziran ayı içerisinde Türkiye Cumhuriyetinin Azerbaycan’a bakan düzeyindeki temaslarına bizzat bakanların kendileri ile görüşülerek sorunlarımızı aktarma ve çözüm arama imkanını bulduk.
İlk önce TBMM Başkanı Sn. Köksal Toptan`la , Azerbaycan’a
resmi ziyareti esnasında T.C. Bakü Büyükelçiliğinde TÜSİAB
üyeleri olarak görüştük sorunlarımızı aktardık.
Daha sonra T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanı Sn. Faruk Nafiz
Özak ve Van Milletvekili Sn. İkram Dinçer, TÜSİAB’ı ziyaret ettiler. Ziyaret sonunda Sn. Faruk N. Özak’a plaket takdim edildi
ve Sayın Bakan, TÜSİAB Şeref defterini imzaladı.
Askeri Ateşimiz de TÜSİAB`ı ziyaret edenler arasındaydı. Azerbaycan Türk
Silahlı Kuvvetler Ataşesi ve Askeri İşbirliği Koordinasyon Kurulu Başkanı Tuğgeneral Fahri Kır Paşa, TÜSİAB’ı ziyaret etti. Ziyaret sonunda Sn. Tuğgeneral
Fahri Kır’a plaket takdim edildi ve Sayın Paşa, TÜSİAB Şeref Defterini imzaladı.
T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç, TÜSİAB inşaat ve dayanıklı tüketim
malzemeleri sektörü üyeleri ile sektörel problemler ve öneriler konusunda
Büyükelçilik Konferans salonunda toplantı yaptı.
TÜSİAB Kadın Kolu Komisyonu organizesi ve Sayın Ülkü
Akyüz’ün (US Group) sponsorluğu ile Merdekan Atçılık
Kulübünde “1. Uçurtma Şenliyi ” düzenledi. Sektörel bazdada ziyaretler TÜSİAB`a yoğundu; MÜSİAD Erzurum Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı
Dursun Yılmaz başkanlığındaki 12 kişilik heyet, Türkiye’nin Bursa, İnegöl,
69
Samsun, Kütahya ve İstanbul, Florya şehirlerinden toplam 64 işadamı, Doğusan A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Munir Cizreli, Rusya Federasyonu
ile Türkiye İş ve Dostluk Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve İş Konseyi Koordinatörü İsmail Kangül, İMAGO MMC Genel Müdürü Cumali Çek bunlardan
bir kaçıydı. Yine sektörel bazda farklı zamanlarda gelen yaklaşık 40 iş
adamımıza Azerbaycan`da ticaret hakkında brifinklar verildi. Çocuk günü
dolayısı ile 3 cocuk yurduna çeşitli yardımlar yapıldı.
Kurumsal alandan ise başta TİKA olmak üzere, birçok sivil toplum örgütü,
üniversite yetkilileri TÜSİAB`i ziyaretlerini artırarak fikir alış verişinde bulundular. Aylık yönetim kurlu ve haftalık personel toplantıları devam ederken,
üyelerimize yönelik hizmette ; 20 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 30 çalışma izni üyelerimize iletilmiş, Üyelik ve Halkla İlişkiler servisince 255 iş yeri ziyareti
gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olunulmuş,
Vize – Oturum servisinde 210 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım
edilmiştir. 50 adet resmi yazının gönderildiği, 2 adet resmi yazı alındığı ve
üyelerimize 17 değişik konuda 1254 faks çekildiği nisan ayında iki üniversite
öğrencisine de eğitim bursu verilmiştir.
TEMMUZ-2008
Bu ayda Yönetim kurlulu toplantılarının ana gündemini Bakü-Ceyhan-Tiflis
Demiryolu hattı açılışı ile ilgiliydi. Bu bağlamda TÜSİAB Yönetim Kurulu
Başkanı Yavuz Keleş, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu Hattı açılışı ile ilgili
TRT Bakü Temsilciliğine röportaj verdi ve açılış merasimi günü
canlı telefon bağlantısıyla TRT İnt,’de yayımlanan programa
katılarak “Hafte İçi” gazetesine bir röportaj verdi.
Yine yönetim kurlu başkanı Yavuz Keleş Azerbaycan’a yeni atanmış Pakistan
Bakü Büyükelçisi Sayın Abdül Hamit Bey’i makamında ziyarette bulunarak
hayırlı olsun dileklerini iletti.
Üye ziyaretlerimiz devam ederken T.C. Bakü Büyükelçisi
Sayın Hulusi Kılıç, TÜSİAB üyesi ACAR Group’un Azerbaycan
Distribütörlüğünü aldığı Kayalar Çelik Mutfak Malzemeleri
mağazasının açılışını yaptılar. TÜSİAB`a ziyaretlerin yine bolca olduğu
bu ayda Türkiye’den Azerbaycan’a yatırım için gelen yaklaşık 25 işadamına
Azerbaycan’da iş hayatı konusunda bilgilendirme toplantıları yapıldı.
TÜSİAB ve Azerbaycan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
Baş Meşgullük İdaresi’nin TÜSİAB üye şirketleri için düzenlediği
“Devlet Meşgullük Hizmeti teşkilatlarının faaliyetinde sosyal
tarafların rolü” konusundaki yuvarlak masa toplantısı gerçekleştirerek üyelerimize hizmet konusunda yeni bir adım atmış
oldu. “Bülten” yayın organımızın 241.sayısının basıma verildiği bu ayda;
TÜSİAB Hukuk Müşavirliği’nin yardımı ile 2 adet şirket kuruluşuna yardımcı olundu. Hukuk Müşavirliği servisince üye şirketlerin çalışmalarına müşavirlik
konusunda yardımlarda bulunuldu, Mali müşavirlik servisince 27 üyemizin
çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş,
hazır olan 7 çalışma izni üyelerimize iletilmiştir. ı. Ayrıca şirketlerin vergi organları ile ilgili işlemlerine yardım edildi, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 165
iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı
olundu. Üye aidatlarının tahsili için çalışmalar yapıldı, Vize – Oturum
servisinde 171 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım edildi.Sosyal
yardımlarımızın da yapıldığı bu ayda, 14 adet resmi yazı gönderildi, 2 adet
resmi yazı alındı ve üyelerimize 10 değişik konuda 621 faks çekilmiştir.
70
AĞUSTOS –2008
Bu ayın gündemini “TÜSİAB İş Merkezi” oluşturdu bu
çerçevede T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç, Yönetim Kurulu
Başkanı Yavuz Keleş ve “TÜSİAB İş Merkezi” İnşaat Komisyonu
üyeleri tarafından makamında ziyaret edildi .Daha sonra Bakü
Şehir İcra Hakimiyeti Başçısı Hacıbala Abutalıbov, “TÜSİAB İş
Merkezi” inşaatı çerçevesinde T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç,
Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş, İstişare Kurulu üyesi
N.Kemal Yazıcıoğlu ve Genel Sekreter Yasin Göral tarafından
makamında ziyaret edildi.
30 Ağusatos Zafer bayramı törenlerine TÜSİAB olarak tam kadro kaşınıldı.
Çeşitli sosyal etkinliklere iştirak eden TÜSİAB başkanı Yavuz Keleş İktisadi
İnkişaf Bakanlığı’nın “Sahibkarlık” dergisinden röportaj verdi ve makamında
başta, T.C. Bakü Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri Muzaffer Şahin, T.C.
Bakü Büyükelçiliği Kültür ve Turizm Müşaviri Melda Araz ve yardımcısı Nizami
Zöhrabi olmak üzere bir çok konuğu kabul etti.
Azerbaycan İktisadi İnkişaf Nazırlığı yanında Tüketim Pazarına Nezaret
üzere Devlet Hizmeti’nin gerçekleştirdiği “Biyogüvenlik-Günün Zarureti”
konusundaki ilmi pratik seminere, TÜSİAB Yönetim Kurulu üyelerinden Murat
Ş.Bakır, Muhammed Güven, Genel Sekreter Yasin Göral, TÜSİAB üye şirketlerinden Oğuz Aldemir (Coca-Cola Bottlers Ltr.), Fahreddin Can (Can Pa
MMC), Alper Yaycılı (Veyseloğlu Yaycılı Qardaşlar MMC), Fikret İbrahimov
(Ramse MMC- Dimes) ve Ahmet Yiğit (MalİK Ltd.) iştirak ettiler.
TÜSİAB ve Azerbaycan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Baş Meşgullük İdaresi’nin TÜSİAB üye şirketleri için düzenlediği “Devlet Meşgullük Hizmeti
teşkilatlarının faaliyetinde sosyal tarafların rolü” konusundaki yuvarlak masa
toplantısı gerçekleştirildi. Yine bu ayda, 242 ve 243 sayılı Bültenimiz basımı
yapılarak Azerbaycan ve Türkiye Protokolüne, üyelerimize ve işadamlarına
gönderildi.
Türkiye’den farklı zamanlara da gelen İş damlarına birfinklare devam edilerek üyelerimize yönelik hizmette ; 27 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları
hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 7 çalışma izni
üyelerimize iletilmiş,2 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş, Üyelik ve
Halkla ilişkiler servisince 165 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin
problemleri dinlenilerek, Vize – Oturum servisinde 171 işadamının pasaport
ve vize işlemleri yerine getirilmiştir.
13 adet resmi yazı gönderildi, 9 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 9
değişik konuda 164 faks çekildiği bu ayda TÜSİAB web sayfası için yeniliklere
karar verilmiştir.
EYLÜL-2008
Eylül ayı içerisinde de Türkiye Cumhuriyetinden bakan düzeyinde Azerbaycan’a ziyaretler oldu. Bu ziyaretler çerçevesinden T.C. Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahin, T.C. Bakü Büyükelçiliğinde TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz
Keleş başkanlığında Yönetim Kurulu üyeleri ve Türk işadamları ile görüştü.
T.C.Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın T.C. Enerji Bakanı Sayın Hilmi
Güler’in onuruna verdiği yemeğe, TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkan vekili Tarık
Atamer başkanlığında Yönetim Kurulu üyeleri katıldı. TÜSİAB`a ziyaretler
yoğundu bunlardan öne çıkanlar ise KKTC Azerbaycan Temsilcisi Sayın Zeki
Gazioğlu, T.C. Başbakanlık Gümrükler Muhafaza Genel Müdürü Neşet Akkaç
ve T.C. Başbakanlık Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı Sezai Uçarmak, Azerbaycan Ekoloji ve Doğal Kaynaklar Bakanı Hüseyn Bağırov’u,
71
Türkiye Maden Teknik Enstitüsü’nden gelen heyetle beraber TİKA Bakü Koordinatörü Ebubekir Çelik beyler oldu. Ramazan ayı münasebeti ile iftar yemekleri verildi ve verilen yemeklere TÜSİAB olarak iştirak edildi.Bir çok açılış ve
organizasyona katınıldı.TÜSİAB`da bayramlaşma yapıldı.
TÜSİAB, Ramazan Bayramı dolayısıyla, Karabağ Muharebesi
Alilleri, Veteranları ve Şehit Aileleri İçtimai Birliyi Hatai rayon
Şubesi, Hatai Rayon Ahalinin Sosyal Müdafaası Merkezi, Azerbaycan Respublikası Şehit Ailelerine “Kaygı Cemiyeti”, Azerbaycan Respublikası Alil Kadınlar Cemiyeti ve Azerbaycan
Aliller Cemiyeti Hatai Şubesi’nden yazılı oalarak ve TÜSİAB’a
ferdi olarak yardım için müracaat eden 600’ün üzerinde ihtiyaç
sahibi ailelere yardım paketi dağıttı.
Polat Yol İnşaat Limited’in sahibi Sayın Aydın Polat TÜSİAB’a
Renault markalı bir araba hediye etmiştir.
Türkiye’den Azerbaycan yatırım için gelen İş adamlarımıza birifinklere
devam edildi. Eylül ayı içerisinde üye ziyaretlerimize devam edilerek; 5 adet
şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 11 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 7 çalışma izni
üyelerimize iletilmiştir, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 273 iş yeri ziyareti
gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olundu, Vize
– Oturum servisinde 125 işadamının pasaport ve vize işlemlerine yardım
edildi. 10 konuda 2251 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı.
107 adet resmi yazı gönderildi, 9 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 22
değişik konuda 598 faks çekildi.
244 ve 245 sayılı Bültenimiz basımı yapılarak Azerbaycan ve Türkiye Protokolüne, üyelerimize ve işadamlarına gönderildi.
EKİM2008
Cumhurbaşkanı Sn. İlham Aliyev’in yeniden Azerbaycan
Cumhurbaşkanı seçilmesi sebebiyle Haydar Aliyev Sarayı’nda
yapılan yemin törenine, TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz
Keleş katıldı. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş,
Hazar Tv’de düzenlenen Seçim Değerlendirme konulu canlı
yayın programına konuşmacı olarak katıldı
Türkiye Cumhuriyetinin 85.yıl dönümü törenlerine her TÜSİAB olarak
safhada iştirak edildi Aktütün Jandarma Sınır Bölüğüne yapılan saldırı
dolayısıyla üzüntülerini sert bir dille bildiren TÜSİAB TSK Ataşesi, Askeri İşb. ve
Koor. Krl Bşk. Tuğgeneral Fahri Kır’a, taziye mektubu gönderildi.
T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’la beraber TÜSİAB Yönetim Kurulu
Üyeleri ziyaretlerine devam edildi. THY Azerbaycan Temsilcisi İbrahim Aslan,
THY Azerbaycan Temsilcisi Nejdet Şark, TRT Bakü Temsilcisi Muhsin Yıldırım,
T.C. Bakü Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Selahattin Dikmen ve bu göreve yeni
atanan Halis Mutlu, Türk Dünyası İşletmeler Fakültesi Dekanı İsmail Tatlıoğlu
ve Türkiye pop sanatçısı Sinan Özen, gibi bir çok konuk TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş’i makamında ziyaret etti. T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın
Hulusi Kılıç’la beraber TÜSİAB Yönetim Kurulu başkanı Azerbaycan Nakliyat
Bakanı Ziya Memmedov beyi ziyarete bulundular.
Yine Türkiye’den Azerbaycan`a yatırım için gelen Türk- İş adamlarına
brigfingler verildi.
Bu ay içerisinde 246 sayılı Bültenimiz basımı yapılarak Azerbaycan ve
Türkiye Protokolüne, üyelerimize ve işadamlarına gönderildi. TÜSİAB Hukuk
Müşavirliği şirket kuruluşlarına devam etti. Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince
72
279 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek
yardımcı olundu. Vize – Oturum servisinde 82 işadamının pasaport ve vize
işlemlerine yardım edildi. Kurumlara ve iş dünyasına, elektronik posta aracılığı
ile 2 konuda 280 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı. 52 adet
resmi yazı gönderildi, 7 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 8 değişik konuda
355 faks çekildi.
KASIM –2008
Yönetim Kurlu aylık olağan toplantılarını yaptı ve yeni kararlar aldı. Secimler sonucu göreve atana bakanlara tebrik yazıları yazıldı.
10 Kasım Atatürk`ü anma törenler TC Bakü Büyükelçiliğinde yapıldı ve
TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri,
düzenlenen 10 Kasım Atatürk’ü Anma Törenine iştirak etti.
KKTC nin 25. yılı törenlerine TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı
Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, 15 Kasım 2008 tarihinde Bakü Eğlence Merkezi’nde Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 25. yıldönümü münasebetiyle
düzenlenen resepsiyona katıldı.
TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Genel Sekreter Yasin
Göral, Hazar Üniversitesi’nin düzenlediği “İlim ve Sanat Meclisi“ adlı konferansa katıldılar.
TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Genel Sekreter Yasin
Göral, Azerbaycan Cumhurbaşkanı yanında Sivil Toplum Kuruluşlarına Devlet
Desteği Komitesi ve Azerbaycanlıların ve diğer Türk Dilli Halklarının İşbirliği
Merkezi(ATXEM)‘nin desteği ile düzenlenen Azerbaycan Türkiye Uluslararası
Akademik Tıp Toplantısına iştirak etti.
TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri,
T.C.Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın açılışını yaptığı “Millenium Mebel”
mağazasının açılış törenine katıldı.
TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri,
T.C.Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın açılışını yaptığı Norm Elektromekanik şirketinin yeni Show Room’unun açılış törenine katıldı.
TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri,
TÜSİAB üyesi AKABE İnşaat şirketinin “Euro Ceramic” mağazasının açılış törenine katıldı.
TÜSİAB Kadın Kolu Komisyonu üyeleri ve TC. Bakü
Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç’ın eşi Günay Kılıç’ın beraber
düzenlediği “Modern Çizgilerde Anadolu Motifleri” adlı defile,
27 Kasım 2008 tarihinde TC. Bakü Büyükelçiliği Konferans Salonu’nda, 28 Kasım 2008 tarihinde ise Bakü Eğlence Merkezi’nin Eliza Salonu’nda gerçekleştirildi.
Bu ayda yine; 6 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 13 üyemizin
çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş,
hazır olan 7 çalışma izni üyelerimize iletilmiş, Üyelik ve Halkla ilişkiler servisince 287 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek
yardımcı olunmuş, Vize – Oturum servisince işadamlarından 123’nün vize ve
100’nün oturum işlemlerine yardım edilmiştir.
Ayrıca ,elektronik posta aracılığı ile 8 konuda 2010 adet e-mail gönderilerek bilgi transferleri yapıldı.
40 adet resmi yazı gönderildi, 13 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 10
değişik konuda 117 faks çekilmiştir.
73
ARALIK-2008
TÜSİAB Yönetim Kurulunca alınan karara göre Azerbaycan basınında
“Asıl özür dilemesi ve hesab vermesi gereken Ermenilerdir”
başlıklı Basın Bildirisi yayımlandı ve TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz
Keleş bu Basın Bildirisi ile ilgili Hazar TV’ye ve Yeni Azerbaycan Gazetesine
röportaj verdi.
TÜSİAB Genel Sekreteri Yasin Göral, ekonomik krizle ilgili İTV’ye repörtaj
verdi TÜSİAB Yönetim Kurulu üyeleri, Fahri Hıyaban’da düzenlenen 12 Aralık
Umummilli lider Haydar Aliyev’i anma törenine iştirak ettiler. TÜSİAB Yönetim
Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu üyeleri, 04 Aralık 2008 tarihinde Mert Petrol sahibi Ercan Turan’ın Umummilli lider Haydar Aliyev’in rahmete intikalinin 5. yıldönümü anısına düzenlediği yemekli toplantıya iştirak
ettiler. TÜSİAB Başkan Yardımcısı Murat Ş.Bakır ve Genel Sekreter Yasin
Göral, 29 Aralık 2008, Pazartesi günü TÜSİAB üye şirketlerinden Özkaya
Group’un umummilli lider Haydar Aliyev’in vefatının 5. yıldönümü dolayısıyla
düzenlemiş olduğu “Haydar Aliyev ve Azerbaycan” adlı resim yarışmasının
Atatürk Merkezi’nde yapılan ödül törenine katıldılar. Ülkemizde “Azerbaycan
Türkiye İş Forumu” düzenlendi ve TÜSİAB bu formun her aşamasında bulunarak sorunları dile getirdi.Bu süreçte Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen,
TÜSİAB üyeleri ile T.C. Bakü Büyükelçiliği’nde görüştü. TÜSİAB
Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş görüşte, Türk işadamlarının karşılaştıkları problemlerle ilgili konuşma yaptı.
Problemler ve çözüm yolları konusunda fikir alış verişinde bulunuldu. TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Keleş ve Yönetim Kurulu
üyeleri, 05 Aralık 2008 tarihinde T.C. Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen’in
açılışını yaptığı “Alfemo” mağazasının açılış törenine katıldılar.
TÜSİAB Yönetim Kurulu üyeleri, 09 Aralık 2008 tarihinde T.C. Bakü
Büyükelçiliğinde düzenlenen Kurban Bayramı bayramlaşma törenine iştirak
ettiler. T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç ve TÜSİAB Yönetim Kurulu
Başkanı Yavuz Keleş, Emilio Guido mağazasının açılışını yaptılar.
TÜSİAB Başkan Yardımcısı Murat Ş.Bakır ve Genel Sekreter Yasin Göral, 29
Aralık 2008, Pazartesi günü TÜSİAB üye şirketlerinden Özkaya Group’un
umummilli lider Haydar Aliyev’in vefatının 5. yıldönümü dolayısıyla düzenlemiş olduğu “Haydar Aliyev ve Azerbaycan” adlı resim yarışmasının Atatürk
Merkezi’nde yapılan ödül törenine katıldılar.
Üye ziyaretlerimizi bolca olduğu bu ayda ; 25 sayılı “Diyalog” dergimizin
ve 249 sayılı Bülten’in dağıtımı yapıldı. TÜSİAB Hukuk Müşavirliği’nin yardımı
ile 5 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 7 üyemizin çalışma izniyle
ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan
7çalışma izni üyelerimize iletilmiştir. 3 askerlik ve 5 VÖEN işlemi tamamlanmıştır. Bilgi almak isteyen üyelerimize bilgi transferleri yapılmıştır. Üyelik ve
Halkla İlişkiler servisince 270 iş yeri ziyareti gerçekleştirildi ve üyelerimizin
problemleri dinlenilerek yardımcı olunmuştur. Vize – Oturum servisince
işadamlarından 111’nin vize ve 102’sinin oturum işlemlerine yardım
edilmiştir.
OCAK-2009
Yeni yıla TÜSİAB Eğitim Seminerleri ile başladı bu bağlamda , Kafkas
Üniversitesi Daimi İnkişaf ve Karyera Planlama Merkezinin birlikte düzenlediği
“Satışda mükemmel müşteri memnuniyeti” konusunda, üye şirketlerimizin personeline TÜSİAB toplantı salonunda seminer verildi.
74
T.C. Bakü Büyükelçisi Sayın Hulusi Kılıç ve TÜSİAB Yönetim Kurulu Başkanı
Yavuz Keleş başkanlığında Yönetim Kurulu üyeleri , üye ziyaretlerimize devam
ettiler. TÜSİAB Yönetim Kurulu üyeleri, Azersun Holding Başkanı Abdolbari
Goozal’a kardeşi Muhammed Goozal’ın vefatından dolayı taziye ziyaretinde
bulundular. TÜSİAB Genel Sekreteri Yasin Göral, www.abc.az internet haber
sitesinden Arzu Yagubova’ya röportaj verdi
TÜSİAB Genel Sekreteri Yasin Göral, Üniversite öğrencilerinin vize sorunları
ile ilgili bilgi alış verişinde bulunmak üzere Eğitim Müşaviri Halis Koyuncuoğlu
Bey’i makamında ziyaret etti ve sorunları dile getirdi. Birkaç üniversite örencisi
ve halka sosyal durumları incelendirten sonra yardım yapıldı. Ofis personeline
yemek,anadolu lisesi fotokopi makinesi yardımı yapıldı.
Yine ocak ayında 8 adet şirket kuruluşuna yardımcı olunmuş ve 12 üyemizin çalışma izniyle ilgili evrakları hazırlanmış ve ilgili devlet kurumuna sunulmuş, hazır olan 12 çalışma izni üyelerimize iletilmiştir. 3 askerlik ve 2 VÖEN
işlemi tamamlanmıştır. Üyelik ve Halkla İlişkiler servisince 277 iş yeri ziyareti
gerçekleştirildi ve üyelerimizin problemleri dinlenilerek yardımcı olunmuştur.
Vize – Oturum servisince işadamlarından 78’nin vize ve 130’nun oturum
işlemlerine yardım edilmiştir. Elektronik posta aracılığı ile 10 konuda 2162 adet e-mail gönderilerek bilgi
transferleri yapılmış 8 adet resmi yazı gönderildi, 2 adet resmi yazı alındı ve üyelerimize 5 değişik konuda 339
faks çekilmiştir.
SONUÇ:
2008`in Mart ayında Yavuz Keleş başkanlığında göreve başlayan 14. TÜSİAB dönem yönetim kurlu Başta
büyükelçimiz sayın Hulusu Kılıç bey olmak üzere T.C. Bakü Büyükelçiliği ile büyük bir koordinasyon içerisinde
çalışmalarını yürütmüş, üyelerimizin sorunlarını T.C. devletinin üst düzey yetkilileri ile paylaşa bilme , çözüm
arama imkanları bulmuştur. Bu çalışmalar sonucunda TBMM Başkanı sayın Köksal Toptan, T.C. Ekonomi
Bakanı sayın Kürşad Tüzmen, T.C. Bayındırlık ve İskan bakanı Sayın Faruk Nafiz Ozak, T.C. Adalet Bakanı
sayın Mehmet Alı Şahin, T.C. Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanı sayın Faruk Çelik`ile bire bir görüşülmüş üyelerimizin sıkıntıları masaya yatırılmıştır.
TÜSİAB Binası Projesi hayata geçirilmiş, başta Azerbaycan Valisi Hacıbala Abutalıbov olmak üzere Azerbaycan devlet yetkilileri, T.C. Büyükelçiliği ile resmi görüşmeler oturumlar yapılmıştır.
14 Yönetim Kurlu toplantısı, 7 Sektörel toplantı, 45 personel toplantısı yapan TÜSİAB`ın çalışma istatlklerı
kısaca şöyledir; Resmi makamlara ziyaretlerimiz 15, sosyal olarak 11 ziyaretimiz olmuştur. TÜSİAB`a resmi
olarak 27, sosyal olarak 56 ziyaret yapılmıştır. Üyelerimizin sorunlarını kendi işyerlerinde öğrenmek amacı
ile düzenlediğimiz `Üye Ziyareti Programı` çerçevesinde T.C. Bakü Büyükelçisi Hulusi Kılıç Bey`le 20 üyemizi
ziyaret etmişiz, Yönetim Kurulu üyelerimizle 19 üyemizi. Büyükelçimizle 5 yeni üyemizin açılışını yapmışız. Yine
Üyelerle İlişkiler bazında Üye özlük masamız bu süre sarfında 2252 kez olmakla üyemizi ziyaret etmiştir. Üye
sorunlarımızın başta vize-oturum, şirket kurma olmak üzere giderilmesi için Azerbaycan devlet makamları ile
10’nu aşkın Resmi görüşme yapılmış, 2767 adet Resmi yazı gönderilmiş, 97 resmi yazı alınmış, üyelerimize 185
değişik konuda 4661 faks çekilmiş ve 111 değişik konuda 21735 e-mail gönderilmiştir.
Bu bağlamda üyemizle ilgili 1928 vize, 332 oturum , 106 çalışma izni,6 askerlik ve 7 VÖEN işlemleri
halledilmiş, 40 Şirket kurulumu yapılmıştır.Bu dönem çerçevesinde TÜSİAB 8 kez görsel ve yazılı basında çıkmıştır. Dönem içerisinde TÜSİAB olarak 26 sosyal ve kültürel hizmetinde bulunmuş, başta resmi oranizasyonlar
ve resepsiyonlar olmak üzere 50 değişik oraganizasyonda iştirak edilmiştir. Kadın Kollarımız dönem içerisinde
19 faliyyette bulunmuştur.14. dönem içerisinde TÜSİAB olarak 603 ihtiyaç sahibine yardım etmişiz 4
öğrencimize eğitim bursu sağlamışız ve 3 eğitim semineri düzenlemişiz. 15 günde bir Üyelerimize yönelik
çıkardığımız “BÜLTEN“ ve 3 ayda bir Azerbaycan İş Dünyasına yönelik çıkardığımız `DİYALOG` dergileri
yayımlanmış şimdiye kadar yaklaşık 9750 Adet basılarak, her çıkan sayımız 500-ü aşkın devlet yetkilisi,
kurum-kuruluş ve üyelerimize ücretsiz ulaştırılmıştır. İnternet sitemiz yenilenmiştir.
TÜSİAB çalışmalarına katkıda bulunan üyelerimize, bizden desteğini esirgemeyen T.C.
Bakü Büyükelçiliği ve Azerbaycan devletimize sonsuz teşekkürlerimizi bildiririz.
75
Düzeltme: Diyalog dergisinin 25. Sayısında, sayfa 22’de Azer Türk Bank Yönetim Kurulu Başkanı olarak
tanıttığımız Mehmet Sami Acarözmen Yönetim Kurulu Başkanı değil, Azer Türk Bank Genel Müdürüdür.
Özür diler, Azer Türk Bank ve Sayın Mehmet Sami Acarözmen’e çalışma hayatlarında başarılar dileriz.
Download