Ana Rapora İlişkin Ön Çalışma-SPK-1

advertisement
Başbakanlık
Sermaye Piyasası Kurulu
Kurumsal Yatırımcılar Dairesi
İSTANBUL FİNANS MERKEZİ
ÜRÜN VE HİZMETLER ÇALIŞMA GRUBU
KURUMSAL YATIRIMCILAR RAPORU
1. GİRİŞ
Bu raporun konusunu İstanbul Finans Merkezi Finansal Ürün ve Hizmetler Çalışma
Grubu tarafından 06.02.2009 tarihinde yapılan ilk toplantıda belirtilen görüşler kapsamında
Kurumsal Yatırımcılar Dairesi’nin görev alanına giren yatırım fonları, yatırım ortaklıkları,
portföy yönetim şirketleri ve konut finansmanına ilişkin Kurulumuz düzenlemelerinin global
ve bölgesel finans merkezlerinin düzenlemeleri ile karşılaştırılması ve sermaye piyasalarının
rekabet edebilirlik düzeyin artırılmasına yönelik düzenleme önerilerinin sunulması
oluşturmaktadır.
Kurulumuzca yürütülen düzenleme çalışmalarında Avrupa Birliği Direktifleri ile ABD
düzenlemeleri takip edilmekle birlikte, bu çalışma kapsamında Dubai, İspanya, Fransa,
İngiltere ve Almanya örnekleri de incelenmiştir.
2. MEVCUT DURUM
Türk sermaye piyasasında A-Tipi ve B-Tipi olmak üzere iki tür yatırım fonu
bulunmaktadır. Bunlardan portföy değerinin en az yüzde 25’i hisse senedinden oluşan fonlar
A-Tipi, kalanlar ise B-Tipi yatırım fonları olarak nitelendirilmektedir. Bu iki ana grup, fon
portföyündeki finansal enstrümanlara bağlı olarak 12 alt gruba ayrılmıştır. Bunlar; Tahvil ve
Bono Fonu, Hisse Senedi Fonu, Sektör Fonu, İştirak Fonu, Grup Fonu, Yabancı Menkul
Kıymetler Fonu, Altın Fonu, Kıymetli Madenler Fonu, Değişken Fon, Karma Fon, Likit Fon,
Endeks Fon ve Fon Sepeti’dir. 2007 yılı sonu itibariyle 294 adet fon işlem görmekte olup, bu
fonların toplam değerinin Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) oranı % 3.43’tür. Bu oran
halihazırda
finans
merkezi
olarak
nitelendirilen
veya
olmaya
aday
ülkelerle
karşılaştırıldığında oldukça düşüktür.
Tablo-1 Çeşitli Ülkelerde Yatırım Fonları (2007)
ÜLKE
Fon Sayıları
Fon Toplam Değerleri ( $ ml)
GSYİH ( $ ml )
Fon Toplam Değ. /GSYİH
(%)
Çek Cumhuriyeti
66
7.595
174.999
4,34
Fransa
8243
1.989.690
2.593.779
76,71
Almanya
1462
372.072
3.320.913
11,20
Hong Kong SAR
1162
818.421
207.171
395,05
Lüksemburg
8782
2.685.065
49.531
5420,98
Polonya
188
45.542
422.090
10,79
Rusya
533
7.175
1.289.535
0,56
Türkiye
294
22.609
659.276
3,43
Birleşik Krallık
2057
944.536
2.804.437
33,68
ABD
8029
12.021.027
13.807.550
87,06
Kaynak: ICI, IMF
2
2008 yılında Seri VII No: 10 sayılı Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliği’nde
yapılan değişiklik ile Fon Sepeti, Koruma Amaçlı Fon, Garantili Fon ve Serbest Yatırım
Fonları ülkemiz sermaye piyasalarına kazandırılmıştır. 2008 yılı sonu itibariyle 354 adet fon
işlem görmekte olup, bu fonların toplam değeri 23.691.804.947 TL’dir.
Türkiye’de menkul kıymet yatırım ortaklığı, gayrimenkul yatırım ortaklığı ve girişim
sermayesi yatırım ortaklığı olmak üzere 3 tür yatırım ortaklığı faaliyet göstermektedir. 2008
yılı sonu itibariyle halka açık 34 adet menkul kıymet yatırım ortaklığı, 14 adet gayrimenkul
yatırım ortaklığı ve 2 adet girişim sermayesi yatırım ortaklığı bulunmakta olup, bu
ortaklıkların toplam piyasa değeri 2.132.493.988 TL ve net aktif değeri 784.966.866 TL’dir.
Gayrimenkul yatırım ortaklığının bir türü olan Altyapı Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı’na
(AGYO) ilişkin Tebliğ yayımlanmış olup, henüz kurulan bir AGYO bulunmamaktadır.
Portföy yönetimi alanında 24 adet şirket faaliyet göstermektedir.
2.1 Avrupa Birliği Düzenlemeleri
Avrupa Birliği’nin “Devredilebilir Menkul Kıymetlere Yatırım Yapan Kollektif
Yatırım Kuruluşlarına (KYK) ilişkin Kanun, Düzenleme ve İdari Hükümlerin Koordinasyonu
Hakkında Konsey Direktifi ile ülkemizdeki mevcut düzenlemeler arasında temel farklılıklar
şu şekilde sıralanabilir;
 Direktifte yatırım fonlarının fon yönetim şirketleri tarafından kurulması ve
yönetilmesi esası yer almaktadır. Fon yönetim şirketleri tarafından sunulacak hizmetler
yatırım portföylerinin yönetimi, yatırım danışmanlığı ile kolektif yatırım kuruluşlarının
(KYK) paylarına ilişkin idare hizmeti ile sınırlandırılmıştır. Ülkemiz mevzuatında ise ayrı bir
fon yönetim şirketi öngörülmemiş, kurucu olarak banka, aracı kurum, sigorta şirketleri ve
sandıklar sayılmıştır.
 Ülkemiz mevzuatında, yatırım fonları portföylerinde yer alan varlıkların
korunmasından ve saklanmasından kurucu sorumlu tutulmuş, ayrı bir portföy saklama
kuruluşu öngörülmemiştir. Direktif’de ise KYK’ların paylarının satışı, ihracı, geri alımı, itfası
ve iptali vb hizmetlerin bağımsız bir portföy saklama kuruluşuna verilmesi ve bu varlıkların
bu kurumlar nezdinde saklanması zorunlu tutulmuştur.
 Direktif kapsamında düzenlenen yatırım fonları, istedikleri kadar yeni pay ihraç
edebilen ve kendi paylarını geri satın alabilen açık uçlu yatırım fonlarıdır. Ülkemizde ise
yatırım fonlarının tutar artırımının Kurulumuz iznine tabi olması bu fonların yarı açık uçlu
olarak tanımlanmasına neden olmaktadır.
3
 Direktifte düzenlenen kolektif yatırım modellerinden sadece sözleşmeye dayalı
kolektif yatırım kuruluşlarının ülkemizde karşılığı bulunmakta; diğer iki modeli oluşturan
trust hukukuna göre kurulan yatırım kuruluşları ve şirket tipi açık uçlu kolektif yatırım
şirketleri ülkemiz mevzuatında yer almamaktadır.
 Direktif kapsamında KYK’lar menkul kıymetlere, diğer KYK’ların katılma
belgelerine, banka mevduatlarına, tezgah üstü piyasalarda işlem görenler dahil finansal türev
ürünlere ve para piyasası araçlarına yatırım yapabilmekte iken, ülkemizde Direktifte
belirtilenlerden farklı olarak vadeli mevduata yatırım yapılamazken altın ve diğer kıymetli
madenler portföye alınabilmektedir.
2.2 Dubai Internetional Financial Center (DIFC) Düzenlemeleri
Ülkemizde faaliyet gösteren fon türlerinden farklı olarak DIFC mevzuatında “İslami
fonlar, besleyici fonlar, girişim sermayesi fonları ve gayrimenkul yatırım fonları”
düzenlenmiştir.
Dubai sermaye piyasasında halka açık ve özel fon olmak üzere iki tür yatırım fonu
bulunmakta olup, bu fonlar anonim şirket, adi şirket ve mevzuatımızda da yer alan yatırım
ortaklığı şeklinde yapılanmaktadır. Özel fonlarda katılımcı sayısı 100 kişi ile sınırlandırılmış
olup, payların satışı özel kişilere tahsisli olarak yapılmaktadır. Halka açık fonlarda ise
katılımcı sayısı sınırı bulunmamakta ve özel fonlara göre daha detaylı düzenlemelere tabi
tutulmaktadır.
DIFC düzenlemeleri çerçevesinde özel fonlar düzenleyici otoriteye sadece
bildirimde bulunmak suretiyle kurulurken, halka açık fonların ülkemizde olduğu gibi kayıt
altına alındığı ancak bu prosedürün oldukça basitleştirildiği görülmektedir. Düzenleyici
otorite izahname ve içtüzük standardı belirlemekte, fon kuruluş başvurularında bu standarda
uyulduğunu tevsik edici hukuki görüş bulunmasını yeterli görmekte ve söz konusu belgelerde
yer alan bilgilerin doğruluğundan sorumlu olmadığına dair bir sorumsuzluk kaydı
düşmektedir. Adi şirket ve anonim şirket şeklinde kurulan fonların fonun idari işlerini
yürütecek ve saklamasından da sorumlu olacak yöneticisinin yetki belgesi sahibi olması
gerekmekte iken yatırım ortaklığı olarak kurulanlarda ise hem yönetici hem de saklamacının
yetkilendirilmiş olması şartı aranmaktadır. Kolektif yatırım kuruluşlarının dışarıdan hizmet
alım prosedürleri ve hizmet alım sözleşmesinde bulunması gereken unsurlar ayrıntılı bir
şekilde düzenlenmiş olup, hizmet sağlayıcısının Kurulumuzun muadili olan Dubai Financial
Services Agency standartlarını taşıyor olması gerekmektedir.
4
Yabancı yatırım fonları düzenleyici otorite tarafından tanınmış (designated) ve
tanınmamış (non-designated) olmak üzere 2 şekilde sınıflandırılmış olup, tanınmış yabancı
yatırım fonlarının tanınan başka bir ülke otoritesinden faaliyet izni almış olması yeterli iken,
tanınmamış yabancı yatırım fonlarının kredi derecelendirme kuruluşlarından yatırım
yapılabilir seviyesinde kredi notu alması gerekmektedir.
2.3 Gayrimenkul Yatırım Fonu’na ilişkin düzenlemeler
Sermaye Piyasası Kanunu’nun 37. maddesinde “Bu Kanun hükümleri uyarınca
halktan katılma belgeleri karşılığında toplanan paralarla, belge sahipleri hesabına, riskin
dağıtılması ilkesi ve inançlı mülkiyet esaslarına göre sermaye piyasası araçları, gayrimenkul,
altın ve diğer kıymetli madenler portföyü işletmek amacıyla kurulan mal varlığına Yatırım
Fonu adı verilir.” hükmü yer almakta olup, gayrimenkul yatırım fonları (GYF) için
Kurulumuzun herhangi bir alt düzenlemesi bulunmamaktadır. Bu kapsamda, mevcut durum
itibariyle GYF’lerin kurulup faaliyette bulunmaları mümkün bulunmamaktadır.
Almanya ve Slovakya mevzuatında açık uçlu ve kapalı uçlu olmak üzere 2 tür GYF
düzenlenmiştir. Açık uçlu fonlar piyasada daha aktif rol oynamaktadır. Bu fonlar,
yatırımcıların sermaye katılımları ile oluşturulmuş olan ve yönetici şirketin varlıklarından ayrı
tutulan bir varlık havuzu niteliğinde olup, tüzel kişiliğe sahip değildir. Kurucu şirket
tarafından kurulup, kamu otoritelerince gözetlenmekte ve denetlenmekte olan bu fonların
katılma belgelerinin (paylarının) arkasında doğrudan gayrimenkuller ve likit varlıklar
bulunmaktadır. Sözkonusu fonların hangi varlıklara yatırım yapabileceği fon içtüzüğüyle
belirlenmiştir. Bu fonların katılma belgelerinin ikincil bir piyasası bulunmamakta, alım satım
ilişkisi ancak fon kurucusu ve yatırımcı arasında kurulabilmektedir. Açık uçlu GYF’ler (diğer
yatırım fonları gibi) kurumlar vergisinden muaf tutulmakta iken, bireysel fon katılma belgesi
sahibi ise kar payları, faiz ödemeleri ve fonun varlıklarından kaynaklanan kira gelirleri
üzerinden gelir vergisi ödemek zorundadır.
Kore ve Hindistan’da da Almanya örneğine benzer şekilde GYF’lerin şirket şeklinde
ya da inançlı mülkiyet (trust) şeklinde yapılandığı görülmektedir.
2.4 Girişim Sermayesi Yatırım Fonu’na ilişkin düzenlemeler
Girişim (risk) sermayesi yatırım fonları (GSYF) SPKn 39 uncu maddesinde “diğer
sermaye piyasası kurumu” olarak tanımlanmakla birlikte bu fonlara ilişkin alt düzenleme
henüz hazırlanmamıştır.
5
Kurulumuz tarafından girişim sermayesine yönelik yapılan düzenlemelerin temelinde,
KOBİ’lerin sermaye piyasaları aracılığı ile finansmanı yatmaktadır. Mevcut durumda
KOBİ’lerin finansmanı için mevzuatımız uyarınca uygulamada olan tek model Girişim
Sermayesi Yatırım Ortaklığı (GSYO) modelidir. 2006–2007 döneminde Türkiye’deki girişim
sermayesi sektörüne yapılan yatırımların yaklaşık %90’ını Türkiye dışında kurulu fonlar
tarafından gerçekleştirilmiştir.
Yabancı yatırımcılarla birlikte hareket edilmesi ve yurtdışındaki fonların ülkemize
çekilebilmesi amacıyla GSYO modelinin geliştirilmesine yönelik çalışmalar gerçekleştirilmiş
olup, 21.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına İlişkin
Esaslar Tebliği’nde (Tebliğ) yapılan değişiklik ile GSYO’ların faaliyet alanlarının
genişletilmesi sağlanmıştır. Mevcut durumda ülkemizde 2’si halka açık olmak üzere 3 adet
GSYO bulunmakta olup, toplam çıkarılmış sermaye tutarları 44,3 milyon TL’dir.
Fransa’da en yaygın girişim sermayesi fon yapısı FCPR’dir (Fonds Commun de
Placement à Risques). FCPR organizasyonundaki temel iki kurum fon yönetim şirketi ve
saklamacı kuruluşudur. FCPR’ler payları halka veya sadece nitelikli yatırımcılara arz edilmek
üzere kurulabilirler.
İngiltere’de kullanılan ve ülkemiz mevzuatına en yakın yapı Risk Sermayesi Yatırım
Ortaklığı (The Venture Capital Trust- VCT) modelidir. Risk sermayesi yatırım ortaklıkları
yatırım türleri ve yatırım yapılabilecek şirketler açısından sınırlandırılmakla birlikte bireysel
yatırımcılarına vergiden istisna olan gelir ve sermaye kazancı sağlayan bir yatırım ortaklığı
türüdür.
Lüksemburg’da düzenlemeye tabi girişim sermayesi fonlarını kolektif yatırım
kuruluşları (Undertakings for Collective Investments - UCI) ve risk sermayesi şirketi
(SICAR- Société d’Invetissement en Capital á Risque) olarak iki başlıkta sınıflandırmak
mümkündür. UCI’lerin ise FCP (tüzel kişiliği olmayan yapı), SICAV (değişken sermayeli
yatırım ortaklığı) ve SICAF (sabit sermayeli yatırım ortaklığı) şeklinde yapılandırıldığı
görülmektedir. UCI şeklinde yapılandırılan fonların halka veya sadece kurumsal yatırımcılara
arz edilmesi mümkündür. UCI yapılarının temel niteliği bu fon yapılarının farklı varlık
havuzlarına sahip alt fonlardan oluşabilmeleri ve her bir alt fonunda ayrı katılma payı/ hisse
senedi sınıfları ihraç edebilmeleridir. Bununla birlikte UCI yapılarına uygulanan düzenleme
kısıtlamaları bu yapıların çekiciliğini azaltmaktadır. Bu noktada 15 Haziran 2004 tarihli
SICAR Kanunu ile özel iştirak ve risk sermayesi kavramları “risk sermayesi” ana başlığı
altında yeniden tanımlanmıştır. SICAR düzenlemesi ile Avrupa Birliği Komisyonunun
Avrupa Birliği dahilindeki girişim sermayesi yatırımlarının geliştirilmesine ilişkin 1998 tarihli
6
önerisinin ardından gerçek anlamda uluslararası bir risk sermayesi yatırım şirketinin
yapılandırılması amaçlanmıştır. Belirli bir seviyedeki düzenlemenin bir pazarlama avantajı
yaratacağından hareketle SICAR yapıları Lüksemburg finansal otoritesinin (Commission de
Surveillance du Secteur Financier – CSSF)
onayına ve gözetimine tabi olarak
düzenlenmişlerdir. Bununla birlikte SICAR düzenlemesi ile başvuru ve gözetim
yükümlülükleri UCI düzenlemelerine göre hafifletilmiştir.
İspanya’da girişim sermayesi alanında yatırım ortaklığı ve fon modellerinin
kullanıldığı görülmektedir. Yatırım ortaklıklarının ülkemizdeki uygulamaya benzer şekilde
halka pay satışı söz konusu olduğunda genel prosedür (common regime) izlenirken sadece
nitelikli yatırımcılara pay satışında ise basitleştirilmiş prosedür (simplified regime)
uygulandığı görülmektedir. Ülkemizdeki yapıya benzer olarak portföyün yatırım ortaklığının
kendisi tarafından yönetilmesi veya bir yönetim şirketi belirlenmesi söz konusu
olabilmektedir. Mevzuatımızda girişim sermayesi yatırımlarının toplam yatırımlara oranının
en az %50 olması gerekirken, İspanya düzenlemelerinde bu oran %60’tır. İspanya’da yatırım
ortaklıkları tek bir girişim şirketinin menkul kıymetlerine portföylerinin %20 sine kadar, diğer
girişim sermayesi ortaklıklarının paylarına ise portföylerinin %10’una kadar yatırım
yapabilmektedir. Ülkemizde buna ilişkin bir oran belirlenmediğinden ülkemiz düzenlemesinin
daha esnek olduğunu söylemek mümkündür.
2.5 Konut Finansmanı Sistemine ilişkin düzenlemeler
2.5.1. İpotek Finansmanı Kuruluşları
Konut finansmanı sisteminin kurulmasına yönelik olarak hazırlanan 5582 sayılı
Kanun’un Kurulumuza verdiği yetkiye dayanılarak, konut kredilerinin ikincil piyasalarının
düzenlenebilmesi amacıyla, İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler, İpoteğe Dayalı Menkul
Kıymetler ve Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlere ilişkin düzenlemeler yayımlanmıştır.
Kanun uyarınca söz konusu araçların ihracı için temel fonksiyon üstlenecek İpotek
Finansmanı Kuruluşlarına (İFK) ilişkin esasların da belirlenmesi gerekmektedir. İFK'ler,
konut kredisi veren kuruluşlara çeşitli yollarla fon sağlayan kuruluşlardır. İhtiyaç duyduğu
fonlamayı, menkul kıymet çıkararak sermaye piyasasından sağlayan bu kuruluşlar, gelişmiş
ve gelişmekte olan ülkelerde konut finansmanı sistemine sermaye piyasalarından fon
sağlanmasına öncülük etmişlerdir. Bu konuda, ABD, Fransa, Hong Kong, Malezya,
Kolombiya, Güney Kore, Mısır, Ürdün gibi pek çok örnek mevcut bulunmaktadır. İFK’ler iki
ana iş kolunda faaliyet göstermekte olup, bunlar likidite ve menkul kıymetleştirme
faaliyetidir.
7
2.5.2. İpotek Teminatlı Menkul Kıymetler ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler
Seri: III, No: 33 Sayılı “İpotek Teminatlı Menkul Kıymetlere İlişkin Esaslar Hakkında
Tebliğ ve Seri:III, No:34 sayılı “Konut Finansmanı Fonlarına ve İpoteğe Dayalı Menkul
Kıymetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ”in ilgili hükümleri uyarınca ihraç edilecek ipotek
teminatlı menkul kıymetlerin ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin Kurul kaydına alınması
mecburidir.
Yurtdışı örneklerine bakıldığında İTMK ve İDMK benzeri araçların, yatırımcıların
talepleri doğrultusunda ve talep edilen niteliklere uygun olarak sipariş üzerine yapılandırıldığı
ve ihraç edildiği, bu tür bir araca talebin oluştuğu zaman ile yapılandırma arasında geçen
sürecin son derece kısa olduğu görülmektedir. SPKn’nda İDMK’ları ihraç edecek kurumların
konut finansmanı fonları (KFF) olarak belirlenmesi ve ihraçtan önce kayda alma zorunluluğu
bulunması nedeniyle, Kurulca yapılacak incelemenin süresine bağlı olarak ilk ihraçlarda
başvuru ile ihraç arasında belli bir süre geçmesi söz konusu olacaktır. Yurtdışı
uygulamalarında “trust” adı verilen yapı ülkemizde halen menkul kıymet yatırım fonlarında
uygulandığından, KFF’ler, yasal statü olarak tüzel kişiliği olmayan menkul kıymet yatırım
fonlarına benzer bir şekilde tasarlanmıştır. Yurtdışında ise alacakların özel amaçlı şirketlere
(SPV) aktarımı usulü geçerli olup, SPV’lerin tüzel kişiliği bulunduğu ancak normal
şirketlerden farklı olarak sadece belirlenen alacakları devralıp İDMK ihracı amacıyla kurulan
yapılar olduğu görülmektedir.
2.5.3. Gayrimenkul Değerlemesi
Konut finansmanı sistemine ilişkin düzenlemeler kapsamında gayrimenkule dayalı
finansal araçlar tanımlanmış, sözkonusu araçların dayanağını teşkil eden gayrimenkullerin
değerlemesi önemli hale gelmiştir.
Başta İngiltere ve ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerde gayrimenkul değerleme,
altyapısının oluşturulduğu, meslek kuruluşları tarafından gerek meslek etiği, gerekse meslek
kurallarının, mesleğe giriş ve meslekte kalış şartlarının belirlendiği, mesleğe giriş koşullarının
oldukça yüksek tutulduğu, kişilerin imza yetkili kılındığı, kural ve meslek etiğine aykırı
davranışta bulunan üyelerin derhal meslekten men edildikleri, raporlamanın usul ve
yöntemlerinin bir standarda bağlandığı önemli bir meslek dalıdır. İngiltere’de, gayrimenkul
eksperi yetiştiren ve lisanslayan resmi meslek örgütü, Yeminli Varlık Değerleme Eksperleri
Enstitüsü (Royal Institution of Chartered Surveyors - RICS) iken ABD’de Senato tarafından
kurulmuş bulunan Appraisal Foundation’a bağlı olarak faalite gösteren Appraisal Institute’dir.
8
Ülkemizde mevzuatında ise gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve hisse senetleri borsada
işlem gören halka açık şirketlerin sermaye piyasası mevzuatı uyarınca gayrimenkul
değerlemesi yaptırması zorunlu hallerine, sözkonusu değerlemeyi yapacak uzmanlara ve
değerleme şirketlerine ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Ancak, gayrimenkul değerlemesinin
her alanında düzenlemeler yapacak ABD benzeri bir yapı bulunmamaktadır. Her ne kadar
Sermaye Piyasası Kurulu'nun görevi gayrimenkul ve emlak piyasası alanında geniş kapsamlı,
mesleki bir düzenleme yapmak değilse de, sermaye piyasası alanı ile sınırlı olarak değerleme
mesleğine ilişkin altyapının Türkiye'de oluşturulabilmesini teminen Türkiye Değerleme
Uzmanları Birliği’nin kuruluşuna ilişkin olarak Kurulumuz nezdinde yürütülen çalışmalar
devam etmektedir.
3. HEDEF
Yapılması öngörülen değişiklikler ile piyasa şartlarına çok daha hızlı bir şekilde
adapte olabilen yatırım kuruluşlarının oluşması, yabancı yatırımcıların tanıdık olduğu bir
yapının getirilmesi, çıkar çatışmalarının engellendiği, yatırımcıların daha iyi korunduğu,
katılımcıların genişlediği ve aynı zamanda rekabetin arttığı bir piyasanın yaratılabilmesi
hedeflenmektedir.
4. ÖNCELİK VE EYLEM
AB Direktiflerine uyumlu bir yapının kurulabilmesini teminen öncelikle Sermaye
Piyasası Kanunu’nda (SPKn) değişiklik yapılarak;
 Yatırım fonu kurma yetkisinin, yeni bir sermaye piyasası kurumu olarak
tanımlanacak “Fon Yönetim Şirketleri’ne verilmesi,
 Yatırım fonları tarafından ihraç edilecek katılma paylarının Kurulumuza
kaydettirilme zorunluluğundan muaf tutulması, izahnamelerinin Kurula kaydettirilmesinin
yeterli kabul edilmesi ve ihraç edilebilecek pay tutarına limit konmaması,
 Yatırım fonlarının banka mevduatı da dahil olmak üzere diğer yatırım araçlarına
yatırım yapabilmelerine imkan sağlanması ve altın ve kıymetli madenlere ilişkin UCIT dışı
bir düzenleme yapılması,
 Değişken sermayeli yatırım ortaklığı (DSYO) olarak ifade edilen şirket tipi kollektif
yatırım modelinin hayata geçirilmesine imkan tanınması
9
 Yatırım fonları, değişken sermayeli yatırım ortaklıkları ve yatırım ortaklıklarının
portföylerinde yer alan saklamaya konu olabilecek varlıklara portföy saklama hizmeti sunacak
kuruluşlara ilişkin esasların belirlenmesi
gerekmektedir.
Sermaye Piyasası Kanunu’nun 37. maddesinin üçüncü fıkrasında “Yatırım fonu ve
yatırım ortaklığı portföylerinde bulunan taşınmazlarda, taşınmaza dayalı senetlerin tescil,
şerh ve diğer tapu işlemlerinin yerine getirilmesine ilişkin esaslar, Tapu ve Kadastro Genel
Müdürlüğü’nün bağlı olduğu bakanlık tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenir”
denilmektedir. Henüz anılan hüküm uyarınca yayınlanmış herhangi bir yönetmelik
bulunmamaktadır. Sermaye piyasası mevzuatına göre kurulan yatırım fonlarının tüzel kişiliği
yoktur. Bu durum gayrimenkul mülkiyet hakkının ve diğer hakların tescil, şerh vb.
işlemlerinde kurucu ve/veya kurucu tarafından yetkilendirilmiş (tapuya şerh edilmesi
kaydıyla) saklayıcı adına işlemlerin gerçekleştirilmesine yönelik düzenleme yapılmasını
gerektirmekte olup, ancak sözkonusu düzenlemeyi müteakip GYF’lere ilişkin değerleme ve
fiyat tespiti, katılma payı geri dönüşlerinde finansman, yatırım sınırlamaları, katılma
belgelerinin alım satım esasları, saklayıcı kuruluş ve yönetici kuruluş konularını içeren bir
düzenleme yapılması mümkün olacaktır.
Girişim sermayesi sektörünün geliştiği ülke uygulamalarının incelenmesi neticesinde,
girişim sermayesi yatırımlarının temelde bir yönetim şirketi tarafından yönlendirildiği, girişim
sermayesi yatırımcılarının ise yönetim şirketi ile sözleşmeye bağlı ilişki kuran nitelikli
yatırımcılar olduğu anlaşılmıştır. İngiltere ve kıta Avrupa’sında mevzuatımızda yer alan
girişim sermayesi yatırım ortaklıklarına benzer yapılara rastlanmakla beraber temel
yapılanmanın halka açılmaksızın nitelikli yatırımcılardan fon temin eden yönetim şirketleri
olduğu görülmektedir. Bu çerçevede, GSYF’lere ilişkin olarak bir alt düzenleme yapılması
gerekmektedir. Ancak girişim sermayesi yatırımlarının gelişmesinde sadece sermaye piyasası
mevzuatında yapılan düzenlemelerin yeterli olmadığı açıktır. Özellikle girişim sermayesi
yatırımlarının yurtdışında vergi mevzuatı ile düzenleniyor olduğu gerçeği vergi düzenlemeleri ile
desteklenmemiş girişim sermayesi modellerinin istenilen amaca ulaşamayacağını göstermektedir.
Kayıtlı sermayeli olarak kurulan ve mevzuat gereği yatırımlarının en az %50’sini girişim
sermayesi yatırımlarına yönlendirmek zorunda olan GSYO’ların portföy işletmeciliğinden
doğan kazançları Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 5/1-(d-3) maddesi uyarınca kurumlar
vergisinden istisna edilmiş ve bu kazançlar üzerinden yapılacak gelir vergisi tevkifat oranı da
% 0 olarak belirlenmiştir. Girişim sermayesinin geliştiği ülkelerdeki örneklerde de “back-end
incentives” olarak ifade edilen bu teşvik yönteminin uygulama alanı bulduğu; ancak aynı
10
zamanda “front-end incentives” olarak tanımlanan ve GSYO’lara yapılan yatırımın belirli
bir miktarının yatırım yapan kişi veya kurumun vergi matrahından düşürülebilmesi şeklindeki
düzenlemelerin de sistemde önemli bir teşvik unsuru olarak yer aldığı görülmektedir.
Konut finansmanı sistemine ilişkin olarak Kurulumuz tarafından hazırlanan İFK
düzenleme taslağının BDDK’nın uygun görüşü alınmak suretiyle onaylanması ve
yayımlanması gerekmektedir. Ayrıca, TCMB’nin zorunlu karşılıklar mevzuatında bankaların
karşılık ayırırken İFK’dan temin edecekleri borçlanmaları indirim kalemi olarak dikkate
alması yönünde bir düzenleme yapılması, BDDK’nin sermaye yeterliliği, karşılıklar, likidite
yükümlülüğü düzenlemelerinde ve vergi mevzuatında bir takım teşvikler sağlanmasında fayda
görülmektedir.
Özel amaçlı şirket (SPV) yapısının, Türk Ticaret Kanunu’nda, anonim şirketlerin tabi
olduğu genel kurul, yönetim kurulu vb düzenlemelerden muaf tutulmak suretiyle
tanımlanması ve tanımlanacak bu yapılar aracılığıyla ihraç edilecek İDMK’ların SPKn
hükümlerine tabi olmaksızın ve kayda alma zorunluluğu bulunmaksızın ihraç edilmesi
gerektiği düşünülmektedir.
Konut finansmanı sistemine ilişkin düzenlemeler kapsamında gayrimenkule dayalı
finansal araçlar tanımlanmış, sözkonusu araçların dayanağını teşkil eden gayrimenkullerin
değerlemesi önemli bir konu haline gelmiştir. Sermaye piyasası mevzuatı uyarınca yapılan
gayrimenkul değerlemeleri Kurulumuz düzenlemelerine tabi olup, sözkonusu değerlemeler
tüm gayrimenkul değerleme işlemlerinin yaklaşık %3’ü olduğu göz önüne alındığında,
değerleme mesleğinin tamamına yakın bir bölümünün hiçbir düzenlemeye tabi bulunmadığı
anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, ülkemizde değerleme mesleğinin gelişebilmesini teminen
ABD örneğinde olduğu gibi değerlemenin her alanını kapsayan düzenlemeler yapacak bir
yapılanmanın
ilgili
olduğu
bakanlık
bünyesinde
oluşturulmasının
uygun
olacağı
düşünülmektedir.
5. SONUÇ
AB Direktifleri ile mevzuatımız arasındaki farklılıkların giderilmesi amacıyla,
SPKn’da yapılacak değişiklik ile yatırım fonlarının açık uçlu hale getirilmesi, değişken
sermayeli yatırım ortaklıklarının kurulması, kuruculara ilişkin kurum bazlı sınırlamaların
kaldırılması, yönetici şirket ve saklayıcı kurumun sorumluluklarının ayrıntılı olarak
belirlenmesi yönünde değişikliklerin yapılması gerekmektedir.
Sermaye Piyasası Kanunu’nun 37. maddesinde yatırım fonlarının gayrimenkule
yatırım yapabileceği düzenlenmiş olmakla birlikte GYF’ler için Kurulumuzun herhangi bir alt
11
düzenlemesi bulunmamaktadır. Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün bağlı olduğu
Bayındırlık Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelik ile fonları gayrimenkul mülkiyeti
sorununun çözülmesinin ardından sektörden bu yönde talep gelmesi halinde ülkemizde de
GYF’lerin kuruluşuna imkan tanınacaktır.
Sermaye piyasası mevzuatında tanımlanan girişim sermayesi yatırım modeli olan
girişim sermayesi yatırım ortaklıkları sermayelerinin muayyen olması, temettü dağıtma,
çağrıda bulunma zorunluluğu, özel durumların kamuya açıklanması gibi yükümlülükler ve
likiditasyon gibi sorunlarla karşı karşıyadır. Girişim sermayesi yatırım fonlarına ilişkin bir
düzenleme yapılarak girişim sermayesi yatırımlarının finansmanının daha geniş bir tabana
yayılması ve kaynak ihtiyacı içerisinde olan KOBİ’lere sermaye piyasası aracılığı ile kaynak
aktarılması, yapılacak düzenlemede global modelin örnek alınmasıyla ülkemizdeki yerel
kaynakların yanı sıra, yurtdışındaki girişim sermayesi yatırımcılarının da ülkemize
çekilebileceği düşünülmektedir. Bununla birlikte, “front-end incentives” olarak tanımlanan
ve yapılan yatırımın belirli bir miktarının yatırım yapan kişi veya kurumun vergi matrahından
düşürülebilmesi şeklindeki vergi teşviklerinin de hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Konut finansmanı sistemine kapsamında finans sektörü ve kamu ortaklığıyla
kurulması öngörülen İFK, ölçek ekonomisinin avantajlarından yararlanabildiği ölçüde ülke
ekonomisi ve sermaye piyasası açısından büyük faydalar sağlayabilecektir. İFK’in hayata
geçirilmesi hedefi, Kurulumuzun sermaye piyasasının geliştirilmesi işlevi ile doğrudan
bağlantılıdır. İFK ile konut finansmanı kanunu fiilen hayata geçirilebilmiş olacak, ayrıca özel
sektör borçlanma araçlarının da İFK menkul kıymetleri ile önü açılmış olacaktır.
Özel amaçlı şirket (SPV) yapısının, Türk Ticaret Kanunu’nda, anonim şirketlerin tabi
olduğu genel kurul, yönetim kurulu vb düzenlemelerden muaf tutulmak suretiyle
tanımlanması ve tanımlanacak bu yapılar aracılığıyla ihraç edilecek İDMK’ların SPKn
hükümlerine tabi olmaksızın ve kayda alma zorunluluğu bulunmaksızın ihraç edilmesi
gerektiği düşünülmektedir.
Ülkemizde değerleme mesleğinin gelişebilmesini teminen ABD örneğinde olduğu gibi
değerlemenin her alanını kapsayan düzenlemeler yapacak bir yapılanmanın ilgili olduğu
bakanlık bünyesinde oluşturulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
12
Download