ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK http//www.emu.edu.tr/tbgokturk 3.2 TÜRK EKONOMİSİNİN YENİDEN YAPILANMASI Ekonominin Tanımı: İhtiyaçların karşılanması için üretim gerekir. Üretim faaliyeti "ekonomik" bir olaydır. Üretimin düzenlenmesi, üretilen maddelerin dağıtılması faaliyeti ekonomik olaylardır.Üretilen maddelere de ekonomide "mal" adı verilmektedir. Ekonomik Sistemler: Ekonomi alanı, bilim konusu edilmeye başladıkça devlet düzeni ile üretim ve diğer ekonomik olaylar arasında bir ilişki kurulması gereğini ileri süren veya böyle bir ilişkinin gereksizliğine inanan bilim adamları çıkmıştır. Böylece temel ekonomi doktrinleri doğmaya başladı. Bu öğretilere 20. yy'a kadar resmen kayıtsız kalan devletler, aslında bilinç altında bazı kurallara uymuşlardır. Liberal Ekonomik Sistemler Liberal Ekonomi, ilk çağdan beri uygulanması en yaygın olan sistemdir. Tabii ki, liberal ekonominin kuralları o zamanlar bilinmiyordu. Bu alanda en önemli araştırmayı Adam Smith (1723-1890) gerçekleştirmiştir. Ona göre, ekonomik olaylar, doğa olayları gibi kendi kendine gelişir ve işler. Bu olaylara devletin karışmaması gerekir. Devlet yalnızca yurttaşların güvenliğini ve ekonomi dışı gereksinimlerini karşılamalıdır. Bu görüşler liberal ekonomi sisteminin temeli olmuştur. Liberal ekonomik öğretinin 19. yy'da Batı ülkelerinde uygulanmaya geçirilmesi sonucunda büyük ilerlemeler görülmüştür. Bireylerin her türlü ekonomik girişimde özgür bırakılmaları özellikle sanayi kesimini çok ilerletti. Ama bu ekonomik patlama bazı sakıncaları da birlikte getirdi. Girişimci başarı kazandıkça kârı ve sermayesi artıyordu. Onun karşısında ise tek sermayesi emeği olan ve sayıları gittikçe artan bir işçi yığını bulunuyordu, işçilerin varlığı pek çok toplumsal sorunun doğmasına yol açtı. En önemli sorun, emek karşılığının nasıl ödeneceği idi. Sosyalist Ekonomik Sistemler Girişimci işçiden güçlü durumdaydı. Bu dengesizlik, bazı bilginleri yeni bir ekonomik sistem aramaya götürmüştür. Bu amaçla üretimin araçlarının bireylerin değil, toplumun elinde olması düşüncesinden hareketle "sosyalist" ekonomi sistemi doğmuştur. Nasıl liberal ekonominin kökeninde siyasal eşitlik ve özgürlük bulunuyorsa, sosyalist ekonominin temeli de Karl Marx (1818-1883) tarafından geliştirilen dünya görüşüne dayanmaktadır. Bu sistem 19. yy'da Fransa'daki bazı denemeler sonunda, 1917'de Rusya'da çıkan ihtilalle yerleştirilmeye çalışıldı. Karma Ekonomik Sistemler Liberal sistemdeki geniş serbestlik, başıboşluğa yol açınca devlet müdahalesine gerek duyulmuştur. Böylece, devletin gerektiği zaman ekonomik olayları doğrudan doğruya denetlemesinin doğru bir tutum olduğu anlaşıldı. Diğer yandan, sosyalist sistemlerde de bütün üretimin devlet tarafından planlanıp gerçekleştirilmesi de büyük sorunlar doğurmuştur. Karma Ekonomik Sistemler Kalkınmak zorunda olan ülkeler bu iki modelden birincisini seçerken aldıklarını kendi yapılarına uydurmaya çalışmışlardır. Bu iş genellikle, benimsenen sistemin sakıncalarını diğer sistemlerden de elverişli kurallar olarak giderme yoluyla oluyor ve böylece karma sistemler doğuyordu. İşte, 20. yy'da karma sistemi kendine özgü yollarla kurup geliştiren ilk devletlerden biri Türkiye Cumhuriyeti'dir. CUMHURİYETİN KURULUŞ YILLARINDA EKONOMİK VE MALİ DURUM TBMM kurulur kurulmaz, en ağır ortam içinde ilk önce maliyeye çeki düzen vermeye, devlet gelirlerini arttırmaya koyulmuştur. Yeni Türk Devleti'nin kurulduğu günün ertesinde, 24 Nisan 1920'de belirlenen yasa ile hayvan vergisi dört katına çıkarılmıştır. Meclis bu dönemde hem gelirleri arttırmayı, hem de tasarrufa çok büyük önem vermiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik ve mali durum, kaynak gereksinimini zorunlu kılıyordu. Yapılan yatırımların gelire dönüşmesi de yıllar alacaktı. Türkiye İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923) Türk tarihinde ekonomik sorunların çok ayrıntılı bir biçimde ve toplumdaki belli başlı kesimlerin temsilcileri tarafından tartışılıp görüşüldüğü ilk toplantı İzmir'de toplanan Türkiye İktisat Kongresi'dir. Atatürk kongrede şu açıklamaları yapmıştır: "Siyasal zaferler ne kadar büyük olursa olsun, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazlarsa, meydana gelen zaferler kalıcı olmaz, az zamanda yok olur..." Türkiye İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923) Ekonomi demek herşey demektir. Yaşamak için, mutlu olmak için, insanlığın varlığı için ne gerekli ise onların hepsi demektir. Yurdumuz da bir tarım ülkesi olduğundan bu alanda güçlendirici, üretimi arttırıcı önlemler alınmalı, ama sanayi de ihmal edilmemeli, dışarıya muhtaç olmamak için ne gerekiyorsa yapılmalıdır. Türkiye İktisat Kongresi (17 Şubat-4 Mart 1923) Atatürk, ekonomik yaşamın "çiftçi, sanayici, işçi, tacir" dörtlüsüne dayandığını belirtir ve kongrede şu açıklamayı yapar: "Gerçekten memleketin ve ulusun ihtiyacına uyan esaslı program üzerinde bütün ulusun birlik ve ahenk içinde çalışması lazımdır. Bence, yeni devletimizin, yeni hükümetimizin bütün esasları ekonomik programdan çıkarılmalıdır.” Alınan temel ilke şudur. Ekonomik bağımsızlığın her kesimin mensupları tarafından titizlikle korunacağına and içilmiştir (Misak-ı İktisadi). Böylece "Ulusal ekonomi ilkesine" gidiş gerçekleşme yoluna girmiştir. Aşar Vergisi'nin Kaldırılması: 1925'de köylüden alınan aşar vergisi kaldırılmıştır. Devlet çok yoksul olmasına rağmen büyük bir gelirden vazgeçmeyi göze almıştır. (Onda bir vergisi) Sanayileşme Yolunda Atılan Adımlar: Sanayinin yurtta oluşturulması olanağı çok sınırlıydı. Bunun nedenlerini belirtecek olursak: - Yurtta, sermaye birikimi yoktu ve uzun bir süre de olması beklenemezdi. - Ne devlette ne de özel kesimde sanayinin kurulmasını üstlenecek girişimciler vardı. - Sanayi işletmelerinde çalışabilecek yetenekli uzmanlar, kaliteli işçiler mevcut değildi. Sanayileşme Yolunda Atılan Adımlar Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayi gelişmesinde umutlar özel girişimcilere bağlanmıştı. Bu amaçla 1925'de kurulan "Türkiye Sanayi ve Maden Bankası" önemlidir. Bu banka madenleri işletmeyi ve sanayi kuruluşlarının yapımına katılmayı amaçlamıştı. Sanayileşme Yolunda Atılan Adımlar Öte yandan aynı yıl çıkartılan bir yasa ile şeker sanayisinin kurulmasına geçilmesi yönünde çalışmalar yapılıyordu. Böylece devlet kredisi ile özel kişiler 1926'da Türkiye'nin ilk iki şeker fabrikasını açabildiler. Uşak ve Alpullu Şeker Fabrikaları. Sanayileşme Yolunda Atılan Adımlar Ama bu tür girişimlerin sayısı çok azdı. Bunun üzerine 1927'de yeni bir özendirme yolu denendi. Teşvik-i Sanayi Kanunu (Sanayiyi Özendirme Yasası) çıkartıldı (28 Mayıs 1928). Bu yasa sanayi işletmeleri kurmak isteyenlere büyük kolaylıklar tanımıştır. Ancak yeterince gelişme sağlanamamıştır. Ulaştırma İşlerinde Gelişmeler Cumhuriyetin ilk yıllarında bütün dünyadaki en üstün kara ulaştırması demiryolu ile yapılıyordu. Bu amaçla daha 1924 yılının başında kabul edilen yasalarla demiryollarının yapımına girişilmiştir. Daha 1930 yılına gelindiği sırada pek çok demiryolu hattının yapımı bitmişti. Köy ve kasaba yollarının yapımı için bütçede para olmadığında yurttaşa yol yapma yükümlülüğü getirilmiştir. (Yol Mükellefiyatı Kanunu 19 Ocak 1925). Para ve Bütçe Politikası Cumhuriyetin ilk dönemlerinde hükümetler serbest bir para siyaseti izlemişlerdir. Türk lirasının, altın ve dövizin yurt dışına çıkarılması sınırlandırılmıştı. Devletin para işlerini düzenleyecek bir organı yoktu. Ama emisyona (para basımına) başvurmada çok titiz davranıldığı için Türk parası değerli idi ve değerini uzun süre korumuştur. Para ve Bütçe Politikası İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar Türkiye sürekli ve ağır bir enflasyon görmedi. Bu arada, devletin kurucu kadrosu, daha TBMM hükümeti çalışmaya başladığı günlerden beri hiçbir zaman enflasyonist bir para siyaseti izlemedi. Savaş esnasında bir liraya bile muhtaç bulunulduğu zamanlarda dahi emisyona gidilmedi. Atatürk 1924'de Türkiye İş Bankası'nı kurdurarak kredi piyasasının canlanmasında ilk adımı atmıştır. 1926'da kurulan Emlak ve Eytam Bankası özellikle konut kredisi verme yolunda büyük hizmette bulunmuştur. EKONOMİ ALANINDA BAĞIMSIZLIK İLKESİNİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ Ekonomik bağımsızlık ilkesinin bir sonucu olarak 1926'da çıkarılan bir yasa ile "Kabotaj Kanunu" Türk karasularında yalnız Türk gemilerinin yolcu ve yük taşıyabileceği kabul edildi. (19 Nisan 1926). - Devletçi Ekonomi Rejimine Geçiş - Ekonomi Kesiminde Yenilik: Devletçilik ilkesinin uygulanılması - Devletçilik rejimine geçişin iki nedeni vardır: Birincisi, bütün özendirmelelere rağmen sanayi işletmeleri kuracak özel girişim sahiplerinin bir türlü ortaya çıkmamasıdır. EKONOMİ ALANINDA BAĞIMSIZLIK İLKESİNİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ Toplumun gereksinimleri günden güne artarken, sanayi alanındaki hareketsizlik ekonomik yaşamı durgunlaştırıyor, gelişme ve ilerleme sağlanamıyordu. İkinci neden dışarıdan kaynaklanan ve Türkiye'ye bütün şiddetiyle yansıyan büyük bir olaydan doğuyordu. 1930 yılına gelindiğinde sadece Türkiye'de değil bütün dünya ekonomisinde büyük bir durgunluk başladı. Bunun da nedeni 1929'da ABD'de çıkan ve bütün dünyaya sıçrayan büyük bir ekonomik bunalımdır. EKONOMİ ALANINDA BAĞIMSIZLIK İLKESİNİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ 1929 bunalımı sonucu, tarımsal ürünlerimizin fiyatı dış pazarlar iyice azaldığı için çok ucuzladı. Böylece özel girişimcilerin başlatmak istedikleri ufak çaplı sanayi yatırımları da yapılamadı. İşte bu nedenlerden ötürü Cumhuriyet hükümeti, o güne kadar izlenilen yoldan ayrılmaya karar verdi. Temel sanayinin mutlaka, zaman geçirilmeden kurulması gerekiyordu. EKONOMİ ALANINDA BAĞIMSIZLIK İLKESİNİN GERÇEKLEŞTİRİLMESİ Bu işin gerçekleşmesi için para piyasasında da devlet üstünlüğü kurulmalıydı. Özel girişim sahipleri ise kendilerine bırakılan alanlarda çalışacaklardı. Böylece kendine özgü bir devletçilik anlayışı doğuyordu. Bu zorunluluklar 1930'dan sonra devletçikarma ekonomi sistemine geçmeyi gerekli kılmıştır. Devletçi Ekonomik Rejimin Uygulanması Ekonomik devletçilik, sanayi, tarım, para ve-bütçe alanlarında uygulandı. Sanayi Alanında Uygulama: 1930-31 yıllarında temel sanayinin devlet tarafından kurulması ve işletilmesi yolunda kesin karara varılmıştır. Devletin bu konuda nasıl çalışacağı da belli bir plana bağlanmak istenmiştir. Bu amaçla 1932 yılının sonuna doğru beş yıllık bir sanayi planı hazırlanmaya başlanmıştır. 1933 yılı ortalarında devlet "Sümerbank" adlı ekonomi işletmesini kurdu. 1935'de maden işleriyle uğraşacak bir kurum olarak Etibank kurulmuştur. Devletçi Ekonomik Rejimin Uygulanması 1934'de Türk tarihinde ilk kez planlı ekonomi dönemi açıldı. 1936'da İkinci beş yıllık planın hazırlanmasına girişilmiştir. 1939'da İkinci Dünya Savaşı'nın çıkması nedeniyle bu yeni plan uygulanamamıştır. 1950 yılından sonra uygulanan piyasa ekonomisi ile Türkiye tekrar dışarıdan borç almaya başlamıştır. Tarım Alanında Uygulama Köylüye bol ve ucuz kredi verilmesi, aşar vergisinin kaldırılması, tarım yaşamıyla ilgili teknolojik yardımların yapılması için ülke çapında kuruluşlar oluşturulması, kooperatifleştirme çalışmaları tarımsal alanda gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Para, Kredi ve Bütçe Konusunda Uygulamalar 1930 yılı ortalarında Türk ekonomisinin para işlerini düzenlemek üzere Merkez Bankası kurulmuştur. Böylece, Türk parası üzerinde tam bir devlet denetimi oluşmuştur. Bunun yanısıra, Türk ekonomisinde çok önemli rolü olan esnaf kuruluşlarının, orta sınıf tüccarın geliştirilmesi amacıyla kredi kurumları çoğaltılmış ve genişletilmiştir. Esnafa kredi verecek Halk Bankası'nın açılması (1938) bu dönemin önemli faaliyetlerindendir. ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILAP TARİHİ TURGAY BÜLENT GÖKTÜRK 3.2 http//www.emu.edu.tr/tbgokturk