Kişisel PDF Dosyası

advertisement
LAKTİK ASİT BAKTERİLERİ
Laktik asit bakterileri fermentasyon sonucu temel ürün olarak laktik asit
oluşturan mikroorganizmalardır. Bu bakteriler, genellikle spor oluşturmayan
ve
gıda
fermentasyonlarında
güvenli
bir
şekilde
kullanılan
mikroorganizmaları kapsamakla birlikte, patojen olanlarına ya da spor
oluşturanlarına da rastlanmaktadır. Diğer taraftan, metabolizması
bakımından farklılık gösteren bifidobakteriler gibi mikroorganizmalar da bu
bakteriler içerisinde yer almaktadır. Bu nedenle, laktik asit bakterilerinin
tanımlanmasında evrensel olarak kabul gören bir terim mevcut değildir.
Klasifikasyonları
Mikroorganizmaların isimlendirilmesi ve klasifikasyonu, Uluslararası
Mikrobiyoloji Toplulukları Birliği (International Union of Microbiological
Societies)’nin gözetiminde faaliyet gösteren taksonomi komitelerinin önerileri
doğrultusunda yürütülmektedir. Bakteriler arasındaki genetik akrabalıkları
doğru bir şekilde yansıtan yeni ve güçlü kanıtlar elde edildikçe bakterinin
dahil edildiği tür ve resmi tanımlamalar değişikliğe uğramaktadır.
Bakterilerin teşhisi ve sınıflandırılması, uzunca bir süre fenotip olarak ifade
edilen gözlemlenebilir özelliklerine (morfolojik, fizyolojik ve biyokimyasal
özellikler) göre yapılabilmiştir. Buna göre, birbirine çok benzer özellikler
gösteren bakterilerin aynı türden olduğu kabul edilmekte, benzer özellikler
gösteren türler de aynı cins içerisinde toplanmaktadır. Bazı durumlarda,
türler alt türlere (kısaca subsp. veya ssp.) bölünmektedir. Türlerin resmi
olarak isimlendirilmesi, esasen bitkiler ve hayvanların isimlendirilmesi için
geliştirilen Latin binomiyal sistemine göre yapılmaktadır. Örneğin,
Lactococcus lactis, Lactococcus cinsine ait bir tür, Lactococcus lactis subsp
cremoris ise Lactococcus lactis’in alt türüdür.
Fenotipik çalışmaların moleküler düzeye (hücre duvarının kompozisyonu,
serolojik teknikler, elektroforetik teknikler) yayılması ve DNA analiz
tekniklerinin geliştirilmesi (DNA hibridizasyonu ve DNA sekansının
karşılaştırılması), mikroorganizmalar arasındaki benzerlik ve farklılıkların
daha güvenilir biçimde ortaya konulmasını mümkün kılmıştır. Günümüzde,
DNA hibridizasyon çalışmaları iki bakterinin aynı türe ait olup olmadığına
dair en fazla kabul gören bir ölçüt sayılmaktadır. Fenotipik özellikler konusu
önemini korumakla birlikte, bu özelliklere göre genetik akrabalıklar her
zaman doğru bir şekilde ortaya konulamamaktadır.
1
Günümüzde canlı organizmalar 3 üst alem içerisinde toplanmıştır:
- Ökarya (Eucarya)
- Arkaya (Archaea)
- Öbakteri veya bakteri (Eubacteria)
Hücre nükleusu içerisinde kromozom taşıyan, bitkiler, hayvanlar ve
fungusları içine alan canlılar (ökaryotlar) ökarya olarak sınıflandırılmıştır.
Topluca bakteri olarak ifade edilen prokaryot organizmalar da arkaya ve
öbakteri olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır.
Filogenetik (Bir türün veya yüksek taksonomik grupların soy gelişimi ve
evrim geçmişi) ifadeyle, laktik asit bakterileri olarak adlandırılabilecek belirli
bir bakteri grubu mevcut değildir. Laktik asit bakterileri, gram-pozitif
öbakterilerin (Firmicute) G + C (Guanin + Sitozin) yüzdesi düşük olan alt
bölümünde yer alırlar. Bunların DNA moleküllerinde, Guanin ve Sitozin
bazlarının toplamı yaklaşık %53’ün altındadır. Bu alt bölüm, bazen,
klostridiyal alt bölüm olarak da ifade edilmekte olup, burada yer alan
bakterilerin hepsi laktik asit bakterileri değildir. Bacillus, Listeria,
Staphylococcus cinsi bakteriler de bu alt bölümde yer alırlar.
Bifidobacterium, Brevibacterium, Micrococcus ve Propionibacterium cinsi
mikroorganizmalar da süt fermentasyonlarında yer alan diğer gram-pozitif
bakterilerdir. Ancak, biyokimyasal özellikleri yönünden laktik asit bakterileri
arasında sayılmazlar, ayrıca filogenetik olarak da laktik asit bakterileri ile
yakınlıkları yoktur. Bu bakteriler aktinobakteri (actinomycete) alt bölümü
içerisinde yüksek G + C oranına sahip bakterilerdir.
Laktik asit bakterileri, Lactobacillus, Lactococcus, Leuconostoc,
Enterococcus, Streptococcus ve Pediococcus cinslerini içine almaktadır.
2.1.1. Lactobacillus cinsi süt asidi bakterileri
Laktobasiller gram-pozitif, katalaz-negatif, spor oluşturmayan çubuk biçimli
bakterilerdir. Çubuklar çok uzun ve çok narin incelikte olabileceği gibi, çok
kısa, kokobasil şeklinde de olabilir. Zincir formlarına genellikle logaritmik
gelişme döneminin geç evresinde rastlanır.
Süt asidi bakterilerinin büyük bir kısmı Lactobacillus cinsine dahildir.
Günümüze kadar, 80’den fazla tür ve alt türün tanımlaması yapılmış olup,
yeni bilgiler doğrultusunda taksonomileri gözden geçirilmektedir.
Laktobasiller, toprak, bitki ve hayvanların dahil olduğu geniş bir çevrede
bulunan bakterilerdir. Fermente olabilen şekerler, vitaminler, hidrolize protein
ürünleri, kofaktörler ve oksijen içeriği düşük ortamlar bu cinse dahil
mikroorganizmaların doğal yaşam alanlarıdır. İnsanlar ve hayvanlarda, ağız
2
boşluğu, bağırsak ve vajinada; gübrede; toprakta ve bitkilerde bu
mikroorganizmalara rastlanır. Fermentasyon teknolojisinde (örn., silaj yemi,
et, yoğurt, peynir, turşu, unlu mamüller) istenen, ancak gıdalarda bozulmaya
neden olan mikroorganizmalardır. Süt endüstrisinde yalnızca birkaç türü
starter kültür olarak kullanılmaktadır.
Beslenme istekleri karmaşıktır. Amino asitlerine, peptitlere, vitaminlere,
fermente olabilir karbonhidratlara, yağ asitlerine ve esterlerine, çeşitli tuzlara,
nükleik asitlere ve türevlerine gereksinim duyarlar.
Lactobacillus cinsi laktik asit bakterileri, çok heterojen bir cins olma özelliği
taşımaktadır. DNA baz kompozisyonunda G+C % mol oranı % 32-55 gibi
geniş bir aralıkta değişim göstermektedir. Teşhislerinde yararlanılan fenotipik
özelliklerine göre iki, üç ya da dört grup altında toplanmışlardır.
Fermentasyon özelliklerine göre, aşağıdaki üç alt gruba bölünmüşlerdir:
 Homofermentatif laktobasiller: Bu grupta yer alan türler, hegsoz
şekerlerini Embden-Meyerhof glikolitik yoluna göre parçalar ve yalnızca
ya da baskın olarak laktik asit oluştururlar. Pentozları ve glukonatı
fermente etmezler. Türlerden bazıları peynir, yoğurt ve probiyotik
içeceklerde starter külütü olarak kullanılan önemli bakterilerdir.
 Fakültatif heterofermentatif laktobasiller: Hegsozları Embden-Meyerhof
yoluna göre, pentozlar ve diğer bazı substratları ise fosfoketolaz enzim
aktivitesine dayalı metabolik yola göre parçalarlar. Sonuçta, laktik asitin
yanı sıra tipik olarak asetik asit ve etanol oluştururlar. Birkaç türü,
geleneksel fermente ürünlerin ve silaj yemlerinin üretiminde kullanılır.
 Obligat heterofermentatif laktobasiller: Bunlar, şekerleri yalnızca
fosfoketolaza dayalı metabolik yola göre parçalar, laktik asit ve önemli
miktarda asetik asit ve/veya etanol ve CO2 oluştururlar. Bozukluk etmeni
bakteriler olarak kabul edilirler. Gastrointestinal sistemde bulunurlar.
Ayrıca, olgun peynirin de dahil olduğu değişik gıdalarda bu
mikroorganizmalara rastlanabilir.
Aşağıdaki çizelgede fermentasyon yollarına göre süt ürünlerinde rastlanan
laktobasiller gösterilmiştir.
3
Çizelge. Fermentasyon yollarına göre laktobasil sınıfları
Homofermentatif
Heterofermentatif
Lb. acidophilus
Lb. helveticus
Lb. delbrueckii subsp. bulgaricus
Lb. delbrueckii subsp. lactis
Lb. delbrueckii subsp. delbrueckii
Fakültatif
Lb. casei
Lb. paracasei
Lb. plantarum
Lb. rhamnosus
Lb. coryneformis
Lb. curvatum
Obligat
Lb. brevis
Lb. reuteri
Lb. fermentum
Lb. bifermentans
Lb. kefiri
Lb. buchneri
Kaynak: Curry and Crow, 2010.
Filogenetik olarak, Lactobacillus cinsi bakterilerin, aşağıda gösterilen
genellikle 3 büyük grubu olduğu kabul edilmektedir:
a) Lactobacillus casei – Pediococcus grubu. Homofermentatif, fakültatif
heterofermentatif ve obligat heterofermentatif türleri içine almaktadır.
Homofermentatif
Lb.salivarius
Pc.damnosus
Fakültatif heterofermentatif
Lb.casei
Lb.paracasei
Lb.plantarum
Lb.rhamnosus
Lb.sake
Pc.acidilactici
Obligat heterofermentatif
Lb.fermentum
Lb.kefiri
Lb.sanfranciscens
Lb.hilgardii
b) Lactobacillus delbrueckii grubu. Bu gruptaki tüm türler homofermentatiftir.
Önceden Lb.acidophilus’un alt türleri olan Lb.johnsonii, Lb.amylovorus,
Lb.crispatus, Lb.gallinarum ve Lb.gasseri günümüzde ayrı tür statüsü
kazanmıştır. Grubun tipik üyeleri aşağıda verilmiştir.
Lb.delbrueckii
Lb.delbrueckii subsp delbrueckii
Lb.delbrueckii subsp bulgaricus
Lb.helveticus
Lb.acidophilus
c) Leuconostoc grubu. Lactobacillus cinsi içerisinde bir iki türün filogenetik
olarak, laktobasillerden ziyade Leuconostoc cinsine daha fazla benzerlik
gösterdiği belirlenmiştir. Bu grupta yer alan laktobasiller obligat
heterofermentatif (örn.; Lb. fructosus) özellikte olup, karışık hücre
morfolojisi sergileyen filogenetik gruba diğer bir örnektir.
- Laktobasillerin starter kültür olarak kullanımı
Laktobasiller, laktozun hızlı bir şekilde laktik asite dönüşmesi için süte
yüksek oranda aşılanırlar. Bunun sonucu, ortamın pH değerini düşürerek
4
istenmeyen bakterilerin gelişimini baskılar ya da onları öldürürler. Ayrıca,
fermente ürünlerde jel oluşumu sağlarlar.
Süt ürünlerinde starter kültür olarak kullanılacak Lactobacillus cinsi
bakterilerin seçiminde dikkate alınan faktörler şunlardır:
- Bakterinin türü ve suşu
- İnokülüm miktarı
- Diğer bakterilerin varlığı ve sayısı
- Süt türü
- Sütün bileşimi
- Sütün ısıl işleme tabi tutulması
- Katkı maddelerinin varlığı
- Fermentasyon koşulları
Bazı durumlarda, laktobasillerin gelişimi ve son üründe asit oluşumu
engellenebilir. Starter kültür aktivitesini olumsuz yönde etkileyen bu faktörler
aşağıdaki gibidir:
 Bakteriyofajlar. Laktobasillere özgü bakteriyofajlar sütün fermentasyonu
sırasında pıhtılaşmayı yavaşlatırlar.
 Sütün doğal inhibitörleri (örneğin laktoperoksidaz sistemi).
 Yüksek somatik hücre sayısı.
 Antibiyotik ve temizlik maddesi kalıntıları.
 Mikroorganizmalar tarafından üretilen ya da süte dışarıdan ilave edilen
hidrojen peroksit.
 Isıl işlem uygulamasının tetiklediği inhibitörler.
Starter kültür kombinasyonları oluşturulurken, laktobasillerle diğer bakteriler
arasındaki rekabetin göz önüne alınması önemli bir husustur, çünkü farklı
bakteri türlerine ait birkaç suş diğer starter bakterilerinin faaliyetini
engelleyen bakteriyosinler üretebilir.
Fermente ürünlerde, esasen Lb.delbrueckii subsp. bulgaricus starter kültür
olarak Streptococcus thermophilus ile birlikte kullanılır. İnokülüm miktarı
üretilecek ürüne göre değişebilir. Bulk starter kültürün %3 oranında
aşılanması ile 40-45°C’de 3 saat içerisinde pH değeri 4-4.5’e düşebilir. Her
iki mikroorganizma ürettikleri bileşikler yardımıyla birbirlerinin gelişimine
katkıda bulunurlar.
5
Fermente ürünlerde starter kültür olarak yararlanılan diğer laktobasiller
şunlardır:
Lb. paracasei subsp. paracasei
Lb.acidophilus
Lb.rhamnosus
Lb. plantarum
Lb.reuteri
Lb. paracasei biovar shirota
Bu bakterilerin fermente ürünlerdeki işlevleri şunlardır:
Yavaş hızda asitlik gelişimi sağlamak,
Asetaldehit, diasetil gibi aroma maddelerini üretmek,
Sağlık açısından yarayışlı özellikler sergilemek,
Ekzopolisakkarit üretim yeteneğine bağlı olarak tekstür geliştirici madde
işlevi görmek,
 Bakteriyosin üretim yeteneğine bağlı olarak koruyucu katkı maddesi gibi
davranmak.




Peynirde starter kültür olarak kullanılan başlıca laktobasil türleri
Lb.delbrueckii subsp. bulgaricus, Lb. delbrueckii subsp. lactis ve
Lb.helveticus’dur. Bu bakteriler Mozzarella, Parmigiano ve İsviçre peynirleri
gibi pıhtısı haşlanan (45-60°C’de) peynirlerde asitlik gelişimi sağlamak
amacıyla, genellikle Sc.thermophilus ile bir arada kullanılmaktadır. Termofilik
özellikteki bu laktobasiller haşlama sıcaklıklarında canlılıklarını korur ve
soğumakta olan pıhtıda asit üretmeye devam ederler. Termofilik laktobasilin
türü ve suşu, inokülasyon oranı ve starter kültür içerisindeki oranı, sütün
peynir mayası ile pıhtılaşma döneminde pH değerinin kontrolü açısından
önemli noktalardır. Starter kültür içerisinde yer alan Sc.thermophilus
tarafından üretilen galaktoz, bu mikroorganizma tarafından fermente
edilemediği için, peynir kitlesinde birikerek esmerleşmeye yol açabilir. Bu tip
peynirlerde Lb.helveticus suşları ile Lb.delbrueckii subsp. lactis’in bazı
suşları, galaktozu kullanmak suretiyle bu kusurun önlenmesini sağlarlar.
Laktobasillerin birçoğu peynirde, özellikle olgunlaşma döneminde aroma
oluşumuna katkıda bulunurlar. Termofilik laktobasillerin belirli suşları pıhtının
asidifikasyonu sırasında ekzopolisakkarit üretir ve pıhtıda tutulan nem
oranını artırarak peynir tekstürünü etkilerler.
Laktobasiller, peynir üretiminde yardımcı kültür (adjunct culture) olarak da
ortama ilave edilirler. Bu durumda, asit üretimi ortama aşılanan diğer bakteri
kültürleri tarafından gerçekleştirilir. Laktobasillerin yardımcı kültür olarak
kullanımının nedeni, peynirde olgunlaşmaya katkıda bulunmaktır.
6
- Laktobasillerin asitlik ve tat gelişimine ilişkin rolleri
Sütteki laktoz, laktobasillerin hızlı bir gelişme göstermesi ve asit üretmesi
açısından yararlanabilecekleri tek karbonhidrat kaynağıdır. Laktozun
laktobasiller tarafından fermentasyonu sonucu oluşan laktik asit, asetik asit,
etanol gibi temel ürünler, asetaldehit, diasetil gibi minör bileşiklerle birlikte
süt ürünlerinin tadına katkıda bulunurlar. Laktobasiller tarafından laktozun
hangi yola göre kullanılacağı konusunda belirleyici faktörler şunlardır:
- Bakterinin türü ya da suşu
- Bakterinin transport sistemi
- Bakterinin β-galaktozidaz ve β-fosfogalaktozidaz enzim aktivitesi
- Sütün galaktoz içeriği
Laktozun fermentasyonunda esas olarak 3 muhtemel yol mevcuttur:
1. Laktozun hücre içine taşınması laktobasillerin birçoğunda permeaz
enzimi yardımıyla gerçekleşir, daha sonra laktoz β-galaktozidaz
enzimiyle glikoz ve galaktoza parçalar. Parçalanma ürünleri olan glikoz
ve galaktoz, ya Embden-Meyerhof yoluna (glikolitik yol) göre kullanılıp
başlıca fermentasyon ürünü olarak laktik asit üretilir, ya da 6fosfoglukonat yoluna göre laktik asit, karbondioksit, asetat ve/veya etanol
oluşturulur.
2. Bazı laktobasiller (örneğin, Lb.delbrueckii subsp. bulgaricus suşları)
Sc.thermophilus’unkine benzer transport sistemine sahiptir. Bu
bakterilerde, laktoz hücre içerisine antiport sistemi yoluyla taşınır ve
β-galaktozidaz enzimi tarafından parçalanır, fakat oluşan parçalanma
ürünlerinden sadece glikoz metabolizmada kullanılır, galaktoz ise hücre
dışına atılır.
3. Lb.paracasei suşlarından bazılarında laktoz hücre içerisine laktoz-6fosfat halinde taşınır. Laktoz-6-fosfat, β-galaktozidaz enzimi tarafından
glikoz ve galaktoz-6-fosfata parçalanır. Galaktoz-6-fosfat, tagatoz-6fosfat yoluna göre metabolizmada kullanılır ve Embden-Meyerhof
yolunun ortasındaki bir basamakta glikozla birleşerek laktik asit üretilir.
Laktobasiller süt yağı, kazein, amino asitler, serbest yağ asitleri ve sitrat gibi
süt bileşenlerini kullanmak suretiyle de tat oluşturabilirler. Süt ürünlerinde
laktobasillerin faaliyeti sonucu tat oluşumu sağlayan reaksiyonlar aşağıdaki
gibidir:
 Kazeinin modifikasyonu: Laktobasiller, tür ve suşlara göre değişmek
üzere, proteinaz ve peptidaz enzim enzim aktivitesine sahip
bulunmaktadır. Proteinaz ve peptidaz enzimlerinin ortak etkisiyle oluşan
bileşikler peynirde ve fermente ürünlerde tat oluşumuna katkıda
bulunmaktadır.
7
 Amino asit fermentasyonları: Laktobasiller amino asitleri kullanarak süt
ürünlerinde tat değişimlerine katkıda bulunabilmektedir. Örneğin, treonin
amino asidi Lb. delbrueckii subsp. bulgaricus tarafından kullanılarak
yoğurtta asetaldehit oluşmaktadır. Arjinin, aspartik asit, glutamik asit,
serin, kükürtlü ve uzun zincirli amino asitler ve aromatik amino asitler
laktobasiller tarafından metabolik faaliyetlerde kullanılan diğer amino
asitlerdir. Aromatik amino asitlerin laktobasiller tarafından katabolize
edilmesiyle parakresol, indol ve skatol gibi istenmeyen tat bileşikleri ile
triptamin ve tiramin gibi zararlı biyojenik aminler oluşmaktadır.
 Yağın
modifikasyonu:
Laktobasiller,
sütteki
digliseridleri
ve
monogliseridleri
parçalayabilen
esteraz
enzimlerine
sahiptir.
Laktobasillerin lipolitik aktivitesine bağlı olarak serbest yağ asitleri
düzeyindeki artış, bazı süt ürünlerinde tat gelişimine katkıda
bulunmaktadır. Laktobasiller yağ asitleri ve alkolden esterler
oluşturabilmektedir.
2.1.1.1. Lactobacillus helveticus
Lb.helveticus gram-pozitif, katalaz-negatif, spor oluşturmayan termofilik
laktobasil türüdür. Çubuk biçiminde olup, çapı 0.5-1.1 µm arasında değişir.
Önceleri Thermobacterium helveticus olarak bilinen bu bakteri ekşi süt,
peynir gibi kaynaklardan izole edilir.
Lb.helveticus suşları filogenetik olarak, diğer termofilik laktobasillerle
(Lb.delbrueckii grubu) akraba değildir, fakat Lb.acidophilus ile aralarında
%13-44 arasında değişen oranda DNA homologluğu bulunmaktadır.
Lb.helveticus ve Lb. delbrueckii subsp.bulgaricus’un bazı suşları pratikte,
starter kültür olarak benzerlik göstermekle birlikte, genetik özellikleri
bakımından birbirlerinden kesinlikle ayırtedilebilirler. Genel olarak,
Lb. helveticus galaktoz-pozitif (galaktozu enerji kaynağı olarak kullanabilen)
termofilik laktobasildir, D(-) ve L(+) laktik asit üretir ve yapısında
metakromatik (bazı bazik boyalarla boyanabilen) granüller mevcut değildir.
Lb.delbrueckii subsp. bulgaricus ise, galaktoz-negatif (galaktozu fermente
edemeyen) laktobasildir, yalnızca D(-) laktik asit oluşturur ve metakromatik
granüllere sahiptir.
Lb.helveticus 15ºC’de gelişmez, fakat 45ºC’de iyi gelişir. Suşlarının çoğu
50-52ºC’de maksimum düzeyde gelişme gösterir. Niyasin, riboflavin,
kalsiyum pantotenat ve piridoksin veya piridoksal gelişmeleri için zorunlu
faktörlerdir. Lb.helveticus suşları arjininden amonyak oluşturmazlar.
Lb.helveticus süt proteinleri ve peptitler üzerinde diğer laktobasillere göre
daha genel bir aktivite sergileyen proteolitik enzimlere sahiptir. Proteinaz ve
8
peptidaz aktivitesi suşlara göre farklılık gösterir.
Lb.helveticus, İsviçre ve İtalyan tipi peynirlerde (pıhtısı 45-60ºC’de haşlanan)
tercih edilen bir laktobasil türüdür. Peynirde tat gelişimine katkıda bulunur.
Genellikle Streptococcus thermophilus ile birlikte kullanılır. Bakteri türleri tek
tek ya da karışık kültür halinde süte aşılanabilir. Starter kültürdeki bakteri
suşları ve bakterilerin birbirlerine oranı belirlenirken, ortak gelişim ve
ortamda inhibitörlerin mevcudiyeti dikkate alınmalıdır. Böylece, pıhtıda
bulunması istenen uygun bir oran sağlanmış olur. Üretilecek peynir tipine ve
yapım gereksinimlerine göre, starter kültürde mevcut bakterilerin farklı
oranlarından yararlanılabilir. Termofilik laktobasillerin geleneksel olarak yer
almadığı peynirlerde, bu bakteri, yardımcı (adjunct) kültür olarak yaygın
biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Yoğurt ve yoğurt benzeri ürünlerde,
Lb.delbrueckii grubuna dahil bakteriler kadar sıklıkla kullanılmaz.
2.1.1.2. Lactobacillus casei grubu
Lb.casei, 1916 yılında Orla-Jensen tarafından Streptobacterium casei olarak
adlandırılan bir bakteridir. İlk olarak peynirden izole edilmekle birlikte,
doğada geniş bir dağılım göstermektedir. Çürümekte olan bitkisel
materyaller, silaj yemleri, insanların bağırsağı, ağız boşluğu ve vajinası,
lağım suları, ve çeşitli süt ürünleri bu bakterilerin bulunabileceği ortamlardır.
Asidurik özelliğe sahip olmaları nedeniyle bitkisel ve hayvansal kökenli
fermente ürünlerin birçoğunda bu grup üyelerine rastlanabilir.
Bu grubun sütte bulunan iki öenmli türü Lb.casei subsp paracasei (önceden
Lb.casei) ve Lb.rhamnosus (önceden Lb.casei subsp. rhamnosus)’dur.
- Lb.casei grubunun genel özellikleri
Lb.casei grubunda yer alan bakteriler, spor oluşturmayan, hareketsiz, grampozitif, katalaz-negatif çubuk biçiminde mikroorganizmalardır. Gelişme
ortamlarında tek, çift veya zincir oluşturmuş halde bulunurlar.
9
Zengin olmayan besi yerlerinde geliştirdikleri koloniler derin ve pürüzsüzdür.
Mercimek veya baklava şeklindeki kolonilerin rengi beyazdan çok açık sarıya
kadar değişim gösterir.
DNA zincirinde G + C % mol oranı % 45-47 arasında değişim gösterir.
Bütün türler fakültatif heterofermentatiftir, son ürün olarak laktik asit
oluştururlar. Glikozdan gaz oluşturmazlar. Glikozun kısıtlı miktarda
bulunduğu koşullarda, laktik asite ilaveten asetik asit, formik asit ve etanol
oluştururlar. Pentozları laktik asit ve asetik asite dönüştürürler. Laktik asitin
genellikle L(+) izomerini üretirler, ancak bazı Lb.paracasei suşları rasemik
formda [(L(+) ve D(-) izomerlerini eşit miktarda içeren] laktik asit
oluşturabilirler.
Bütün türler 15ºC’de, hatta 6ºC gibi düşük sıcaklıklarda gelişebilir.
Gelişmeleri için, riboflavin, folik asit, kalsiyum pantotenat ve niyasine mutlak
gereksinim duyarlar, bazı suşları piridoksal fosfat ve piridoksamine ihtiyaç
gösterebilirler. Arjininden amonyak oluşturmazlar.
Bu gruptaki bakteriler, aminopeptidaz, dipeptidaz ve tripeptidaz ve
endopeptidaz enzim aktivitesine sahiptir. Esterolitik aktiviteleri, genellikle
düşük düzeydedir.
- Lb.casei grubundaki üyelerin ayırtedici özellikleri
Lb.casei
Burada yer alan birkaç suş, laktoz ve sakarozu fermente edemez ve bu
özellikleri nedeniyle diğer grup üyelerinden ayrılırlar. 10°C’de gelişebilir,
45°C’de gelişemezler. Lb.paracasei ile bu özellikleri bakımından benzerlik
gösterirler. Lb.rhamnosus’dan 45°C’de gelişememeleri ile ayırtedilirler.
10
Lb.paracasei subsp. paracasei
Önceden Lb.casei olarak bilinen bakterilerin çoğunluğu Lb.paracasei subsp.
paracasei olarak yeniden sınıflamaya tabi tutulmuştur. 10°C’de gelişebilir,
45°C’de gelişemezler. Bu bakımdan Lb.casei ve Lb.paracasei subsp.
tolerans ile benzerlik gösterirler. Ramnozu fermente edemezler. Birkaç suşu
L(+) ve D(-) laktat dehidrogenaz enzim aktivitesine sahiptir, bu nedenle
rasemik laktik asit üretirler.
Lb.rhamnosus
Ramnozu fermente ederek asit üretebilir ve 45°C’de gelişebilir. Bu özellikleri
ile Lb.paracasei subsp. paracasei’den ayrılır. Tüm suşları 15°C’de, çoğu suş
da 10°C’de gelişir.
Lb.paracasei subsp. tolerans
Ayırtedici özelliği 72°C’de 40 saniye süreyle uygulanan ısıl işlemde
canlılığını korumasıdır. 10°C’de gelişebilir, 45°C’de gelişemez. Gruptaki
diğer bakterilerden daha az sayıda karbonhidratı fermente eder.
- Lb. casei grubunun fermente ürünlerde kullanımı
Lb.rhamnosus ve Lb.paracasei, ekzopolisakkarit, bakteriyosin ya da aroma
maddeleri oluşturmaları nedeniyle fermente ürünlerin üretiminde kullanılan
starter kültür kombinasyonlarında yer alırlar. Genel olarak, sütte yavaş bir
asitlik gelişimini sağladıkları için, probiyotik fermente ürünlerde
kullanılabilirler.
- Peynirde Lb. casei grubu
Lb.paracasei ve Lb.rhamnosus ya non-starter (kontaminant) laktik asit
bakterileri olarak ya da yardımcı kültür halinde peynirde bulunabilirler.
Non-starter laktik asit bakterileri olarak Lb.casei grubu
Lb.casei grubunda yer alan bakteriler, non-starter laktik asit bakterileri
olarak, peynir tadının oluşmasına katkıda bulunabilir, kusurlara yol açabilir,
ya da hiçbir etki yaratmayabilirler. Bu etkiler, bakteri suşuna, hücre
yoğunluğuna ve peynire ilişkin faktörlere bağlı olarak değişim gösterir.
Laktobasiller çiğ sütün genel kontaminantları olmakla birlikte, floranın çok az
bir kısmını oluştururlar. Bulk halindeki sütte sayıları birkaç adetle birkaç bin
arasında değişim gösterir. Çiğ sütten üretilen peynirlerde laktobasillerin
11
bulunması doğaldır. Pastörize sütten üretilen peynirlerde ise, laktobasillerin
peynir sütündeki varlıkları, mevcut suşların ısıl işleme karşı duyarlığına ve
pastörizasyondan sonraki olası kontaminasyona bağlı olarak değişir.
Örneğin, Lb.paracasei subsp. tolerans, pastörizasyonda canlılığını korur.
Lb.paracasei ve Lb.rhamnosus’un ısıya karşı direnci ise suşlara göre
değişim gösterir. Peynir sütünün, pastörizasyon sonrası bu bakterilerle
kontaminasyonuna neden olabilen kaynaklar şunlardır:
- Peyniraltı suyu (Peynir sütüne ya da telemeye karışması)
- Starter kültür (Kontaminasyona uğramış olması)
- Pıhtının işlenme şekli (mekanizasyon yerine elle işleme)
- Peynir üretiminde kullanılan alet-ekipmanlar (peynir teknesi, peyniraltı
suyunun süzülmesinde yararlanılan kaplar, peynir kalıpları, baskı aletleri,
taşıyıcı bantlar)
- Hava
- Yıkama suyu
- Salamura
- Lb.casei grubunun yardımcı kültür olarak kullanımı
Yardımcı kültürler peynirde asit üretimine önemli bir katkısı bulunmayan,
fakat olgunlaşmayı hızlandırılan kültürlerdir. Bu kültürler, ısı şoku,
dondurulma, püskürterek kurutma ya da dondurarak kurutma teknikleri
yardımıyla inaktif hale getirilebilir. Böylece, peynirde gelişme gösteremez,
enzim kaynağı olarak görev yaparlar.
Lb.paracasei ve Lb.rhamnosus’un seçilmiş suşları düşük yoğunlukta
(genellikle 104-106 kob/ml) peynir sütüne ilave edilerek yardımcı kültür
halinde kullanılabilir. Peynirin olgunlaşma döneminde, sayıca artış gösterir
(107-108 kob/g) ve bu sayıyı belirli bir süre korurlar.
Non-starter laktik asit bakteri sayısı düşük olan süt kullanıldığı, peynir
çeşidine uygun yardımcı kültür seçildiği ve hijyenik koşullara uyulduğu
takdirde, yardımcı kültürler, peynirde tesadüfi olarak bulunan non-starter
laktik asit bakteri populasyonunun baskın hale gelmesini sağlarlar. Böylece,
peynirin olgunlaşması hızlı ve kontrollü koşullarda gerçekleşerek peynirin
kendine özgü tadı oluşur.
Bazı yardımcı kültürler, bakteriyosin üretmeleri nedeniyle, istenmeyen
mikroorganizmaların, örn.; Clostridium sp., mayalar, diğer laktobasiller veya
patojenlerin peynirde gelişmesini engellemek amacıyla kullanılırlar.
Probiyotik özelliğe sahip bazı suşlar, peynirde tat ve yapı kusurlarına yol
açmadan gelişir ve sayılarını yüksek düzeyde korurlar. Böylece, peynirin
değişik özelliklere sahip olmasını mümkün kılarlar.
12
Lb.casei grubunun peynirde gelişimini etkileyen faktörler
Peynirin pH değeri, tuz içeriği ve redoks potansiyeli bu grupta yer alan
suşların çoğunun gelişimine uygundur. Bu nedenle, sayıları <10 kob/g
7
8
düzeyinden 10 -10 kob/g’a kadar ulaşabilir. Bu sayı, daha sonra, suşlara ve
olgunlaşma sıcaklığına göre değişmek üzere azalır.
Lb.casei grubunun peynirde gelişme hızını etkileyen en önemli parametre
olgunlaşma sıcaklığıdır. Lb.paracasei’nin birçok suşu 4°C’de peynirde gelişir,
Fakat Lb.rhamnosus genellikle 10°C’nin altındaki sıcaklıklarda gelişmez.
Peynir yüksek sıcaklıklarda olgunlaştırıldığında, bakteri sayısının
maksimuma erişmesi için gerekli olan süre kısalır, fakat ölüm oranı da artış
gösterir.
Peynirin tuz oranı, Lb.casei gelişimi üzerinde suşlara bağlı olarak etki
gösterir. Bu gruptaki birçok suş %4-6 nemde-tuz oranından etkilenmez,
ancak bu oran diğer non-starter laktik asit bakteri türlerinin gelişimini önemli
ölçüde yavaşlatır. Lb.casei’nin bazı suşları, %10’dan daha yüksek nemdetuz oranında gelişebilirler.
Lb.helveticus ve Lb.rhamnosus’un çoğu suşu, en az bir tane serin tipi
proteinaz enzimine sahiptir. Peynirin tuz oranı ve pH değeri proteinazlar
üzerinde önemli bir engelleyici etkiye sahip değildir. Lb.casei grubunda yer
alan bazı bakteri suşları, proteolitik enzim sistemlerinin dengeli olmaması
nedeniyle, peynirde acı tat kusuruna yol açarlar.
Lb.casei grubu, peynirde sitrat, laktat ve aminoasitler gibi diğer
substratlardan yararlanarak olgunlaşmayı etkileyen ürünler oluştururlar.
- Lactobacillus acidophilus
Çubuk şeklinde olup, uçları yuvarlaktır. Eni 0.6-0.9 µm, boyu 1.6-6.0 µm
arasında değişir. Kısa zincirler oluşturabilir.
13
Gram pozitif, hareketsizdir, kamçısı bulunmayan bir bakteridir.
Genç kültürleri boyandığında tekdüze görünüştedir, ancak yaşlı kültürlerinde
hücre içinde çoğunlukla tesbih taneleri veya bipolar görünümlü granüller
bulunur.
Tipik pigment oluşturmayan koloniler pürüzlü olup, koloni kenarları
saçaklıdır, filamentlerin sarmaşık gibi karışık ve kıvrımlı koloni
kenarları oluşturduğu dikkati çeker.
Homofermentatif olan L.acidophilus DL-laktik asit üretir.
Arjininden amonyak oluşturamaz.
Sütte %0.3-1.9 arasında değişen düzeyde laktik asit üretir, oluşan laktik
asit miktarına bağlı olarak sütün koagülasyon süresi de farklılık
gösterir.
Hücre duvarının peptidoglikan yapısı L-lisin, D-aspartat tipindedir. Hücre
duvarında genellikle taykoik asit bulunmaz, ancak çok az miktarda
gliserotaykoik aside rastlanır.
L.acidophilus suşlarının antijenleri farklı olduğundan ve bu bakterilerin
spesifik bir grup antijeni bulunmadığından serolojik grubu belirlenememiştir.
Gelişimi için asetik asit, riboflavin, kalsiyum pantotenat, niyasin ve folik asite
gereksinim duyar, mutant tipleri deoksirobozitlere de ihtiyaç gösterir.
14
Optimum gelişme sıcaklığı 35-38ºC arasında değişir, genellikle 45ºC’de
hatta 48ºC’de üreyebilir, 15ºC’de gelişemez, 22ºC’de de gelişme
göstermez.
pH 5.5-6.0’da en iyi şekilde ürer.
Çocukların, yetişkinlerin ve süt, süt şekeri, dekstrin içeren besinlerle
beslenenlerin bağırsaklarında görülen bir bakteridir.
Özellikle iyileştirici etkisi olan asidofiluslu sütün hazırlanmasında
kullanılır.
- Lactobacillus plantarum
Düzgün çubuk şeklindeki bu bakterilerin eni 0.9-1.2 µm, boyu 3.8 µm’dir.
Tek, çift veya kısa zincirler halinde bulunabilir.
Genellikle kamçısızdır, ancak hareketli bir bakteridir. Diğer taraftan peritrik
kamçılı olanları da saptanmıştır.
L.plantarum’un anaerob koşullarda üreyen kolonileri 3 mm çapında,
kalkık, yuvarlak, düzgün ve yoğun görünümlüdür. Kolonilerin rengi
beyaz, açık sarı, bazen de koyu sarı olabilir.
Bazı suşları arabinozu, bazıları da arabinoz ve ksilozu fermente edebildikleri
için ayrı bir türmüş gibi değerlendirilir ve Lactobacillus arabinosus ve
Lactobacillus pentosus isimlerini alırlar.
15
Glukonat içeren besiyerinde fazla miktarda karbondioksit çıkararak ürer.
Riboz ve diğer pentozları 1 mol laktik asit ve 1 mol asetik asit oluşturacak
şekilde katabolize eder. DL-laktik asit üretir.
Bu bakteri FDF yolunu kullanabildiği gibi HMF yolu aktivitesine de sahiptir.
Nitratları genellikle indirgeyemez, arjininden amonyak oluşturamaz.
Sütte %0.3-1.2 arasında değişen miktarda laktik asit oluşturur ve sütü
pıhtılaştırır.
Hücre duvarı peptidoglikan yapısı m-diamino pimelik asit tipindedir.
Serolojik D grubuna girer, bu özelliği ile L.casei’den kolaylıkla ayrılabilir.
Optimum gelişme sıcaklığı 30-35ºC’dir, 15ºC’de gelişebilir, fakat çoğunlukla
45ºC’de gelişemez.
Mutlak gereksinim duyduğu vitaminler kalsiyum pantotenat ve niyasindir.
Sütten, peynirden izole edilebildiği gibi silo yemlerinden, fermente
olmuş bitkilerden, turşudan, salamura sularından, bozulmuş domates
ürünlerinden, ekşi hamur, inek gübresi, insan ağzı ve sindirim
sisteminden ve ayrıca insan fekalinden izole edilebilir.
2.1.2. Streptococcus cinsi süt asidi bakterileri
Streptokoklar, gelişme ortamlarında yuvarlak ya da oval hücreler şeklinde,
ikili ya da zincir oluşturmuş halde bulunurlar. Bu cinse dahil bakteriler
piyogenik
(Streptococcus
pyogenes,
Streptococcus
agalactiae,
Streptococcus dysgalactiae, Streptococcus pneumonia) ve oral streptokoklar
(Sc.salivarius, Sc.mutans) olmak üzere iki grup altında toplanmıştır.
Birçoğu omurgalı canlının ağız boşluğunda ve solunum yollarında bulunurlar.
Bazıları diş çürüklerine neden olan bakterilerdir. Bazıları da solunum yolları
enfeksiyonları, endokardit gibi hastalıklara yol açan patojenlerdir.
Bu cins içerisinde yalnızca Streptococcus thermophilus, starter kültür olarak
kullanılan türdür.
- Streptococcus thermophilus
Gram-pozitif, hareketsiz, yuvarlak veya oval biçimli bir bakteridir. İkili ve
zincir oluşturmuş halde bulunur. Zincirler bazen çok uzun olabilir.
16
Filogenetik olarak, Sc.thermophilus oral streptokok grubunda yer alır.
Herhangi bir sistematik gruplandırmaya uymayan bir bakteridir. DNA-DNA
hibridizasyon tekniği ile elde edilen bulgulara göre, Streptococcus salivarius
ile yakın akraba olduğu belirlendikten sonra bu bakterinin alt türü olarak
sınıflandırılmıştır. Ancak, daha detaylı DNA hibridizasyon çalışmaları sonucu
yeniden ayrı bir tür olduğu kabul edilmiştir.
Sc.thermophilus, homofermentatif süt asidi bakterisidir, laktozu EM yoluna
göre fermente ederek L(+) laktik asit oluşturur. Laktoz, antiport sistemi ile
hücre içine taşınır, β-galaktozidaz enzimi tarafından parçalanır ve açığa
çıkan monosakkaritlerden yalnızca glikoz kullanılarak L(+) laktik asit üretilir.
Böylece, 1 mol laktozun fermentasyonu sonucu 2 mol laktik asit ve 1 mol
galaktoz meydana gelir. Sc.thermophilus suşları galaktoz-negatif (Gal-)
oldukları için, laktozun fermentasyonu sırasında galaktozdan yararlanmazlar
ya da çok azını kullanırlar.
Gelişimi, 40-45°C’de optimum düzeydedir, en düşük gelişme sıcaklığı
20-25°C’dir, 47-50°C’nin üzerinde gelişme gösteremez.
Sc.thermophilus suşları gelişmeleri için serbest amino asitlere (glutamik asit,
histidin, metiyonin, sistein, valin, lösin, izolösin, triptofan, arjinin ve tirozin)
gereksinim duyarlar. Hidrolize protein içeren besi ortamlarında iyi bir gelişme
gösterirler. Çiğ sütteki azot miktarı, iyi bir gelişme gösterebilmeleri açısından,
genellikle yeterli değildir. Yoğurt üretiminde, serum proteinlerinin yeterli
düzeyde denatürasyonunu sağlayacak ısıl işlem uygulanması ya da
bakterinin uygun Lactobacillus kültürü ile birlikte kullanılması daha iyi
gelişmesini sağlar. Yağsız süttozundan hazırlanan sterilize rekonstitüe sütte
hızlı bir şekilde gelişerek sıkı bir pıhtı oluşturur.
17
Aminopeptidaz, dipeptidaz, tripeptidaz ve endopeptidaz enzimleri
Sc.thermophilus’un sahip olduğu proteolitik enzimlerdir. Diğer laktik starter
kültürlere kıyasla Sc.thermophilus daha kısıtlı bir proteolitik sisteme sahiptir.
Bu nedenle, daha yüksek proteolitik aktiviteye sahip olan Lactobacillus türleri
ile birlikte kullanımı genel bir uygulamadır.
Sc.thermophilus herhangi bir probiyotik aktiviteye sahip değildir. Bu durum,
Streptococcus türlerinin safra tuzlarına karşı tolerans gösterememesi ve
bunun sonucunda bağırsakta varlıklarını koruyamaması ya da
gelişememesinden ileri gelmektedir.
Sc.thermophilus süt üretim alanlarına çok iyi adapte olmuş bir bakteridir.
Yabani türleri yalnızca sütten izole edilebilir. Çiğ sütte düşük sayıda bulunur.
Plakalı pastörizatörün rejeneratif bölmesinde biyofilm halinde gelişme
göstererek, istenmeyen bir şekilde, pastörize sütte çiğ süttekinden daha
yüksek sayıda bakteri bulunmasına yol açabilir.
- Süt ürünlerindeki önemi
Starter kültür olarak kullanımı
Streptococcus thermophilus ile laktobasiller arasındaki simbiyotik ilişki uzun
yıllar boyunca fermente ürünlerin ve Emmental ve Mozzarella gibi İsviçre ve
İtalyan peynirlerinin yapımına olanak tanımıştır. Termofilik bir bakteri olan
Sc.thermophilus bir veya birkaç termofil laktobasil türü ile bir arada
kullanıldığında, türlerin tek başlarına kullanımına göre, daha hızlı gelişme
sağlandığı ve daha fazla asit ve aroma oluştuğu gözlenmiştir. Çünkü,
Lactobacillus proteinazlarının kazeini parçalaması sonucu açığa çıkan
ürünler streptokokların gelişimini teşvik ederken, streptokokların oluşturduğu
formik asit ve karbondioksit de Lactobacillus gelişimini teşvik etmektedir.
Yoğurt üretiminde Sc.thermophilus geleneksel olarak Lactobacillus
delbrueckii subsp. bulgaricus ile birlikte kullanılır. Laktik asitle birlikte, lipidler,
laktoz ve proteinlerin termal parçalanma ürünleri olan karbonil bileşikleri ve
diğer bileşikler yoğurdun tipik aromasını oluştururlar.
Peynir üretiminde, asitlik gelişiminden başlangıçta büyük ölçüde
Sc.thermophilus sorumludur. Laktozun parçalanması ile açığa çıkan
galaktoz Sc.thermophilus tarafından kullanılamadığı için, hücre dışına taşınır
ve pıhtıda toplanır. Termofilik laktobasiller (Lb.helveticus ve Lb.delbrueckii
subsp. lactis) galaktozu kullanmak suretiyle sayılarını artırır ve optimum
koşullarda peynir üretimine olanak tanırlar. Peynirdeki Lactobacillus suşları
galaktozdan yararlanamazlarsa, istenen nitelikte peynir elde edilemeyebilir.
18
Sc.thermophilus hızlı yöntemle Cheddar peyniri üretiminde laktokoklarla
birlikte kullanılır. Starter kültürün gelişimi, yüksek haşlama sıcaklığı
uygulanmak suretiyle hızlandırılır. Pıhtıdaki galaktozun uzaklaştırılmasında,
non-starter floradan ya da Lactobacillus yardımcı kültüründen yararlanılır.
Galaktozun mevcudiyeti, pizza ya da eritme peyniri gibi ürünlerde
kullanılmak
üzere
ısıtılan
peynirin
renginin
önemli
düzeyde
kahverengileşmesine yol açar.
Ekzoselülar polisakkarit üretimi
Genel olarak, Sc.thermophilus’un bazı suşları, diğer süt asidi bakterilerinde
olduğu gibi, ekzoselülar polisakkaritler üretirler. “Ropy” olarak adlandırılan bu
suşlar, stabilizer kullanımına izin verilmeyen ülkelerde yoğurdun
viskozitesinin artırılması ve yapısının iyileştirilmesi açısından yararlı
görülmektedir. Ancak, polisakkarit üretimi büyük ölçüde inkübasyon
sıcaklığına bağlı olarak değişmekte, Sc.thermophilus kültürleri polisakkarit
üretimi bakımından stabil bir durum göstermemekte ve üretilen
polisakkaritler arasında bileşim yönünden farklılıklar bulunmaktadır.
Bakterinin polisakkarit üretim yeteneğinin stabil olmaması, kısmen,
ekzopolisakkariti parçalayabilen glikohidrolazların bulunmasından ileri
gelebilmektedir. Polisakkaritlerin bileşimi konusunda yürütülen bir çalışmada,
Sc.thermophilus’un bir suşunun ürettiği polimerin 2:1:1 oranında galaktoz,
glikoz ve N-asetil galaktozaminlerden ibaret olduğu ortaya konulmuştur.
Diğer taraftan, üretilen polimer düzeyi ile ürünün viskozitesi arasında her
zaman doğrusal bir ilişki bulunmadığı belirtilmektedir. Bu durum, yapısal
değişimlerden ve/veya düşük pH değerlerinde polisakkaritlerin presipite
kazeinlerle interaksiyona girmesinden kaynaklanabilmektedir.
Antibiyotik testlerinde kullanımı
Mastitis tedavisinde antibiyotiklerin kullanımı, sütün antibiyotik kalıntıları ile
kontaminasyonuna yol açabilir. Hem toplum sağlığını hem de starter kültür
gelişimini olumsuz yönde etkilemesi açısından bu kalıntıların sütte
bulunması istenmeyen bir durumdur. Sc.thermophilus’un antibiyotiklerle
inhibisyon özelliği, uzun yıllar boyunca sütte penisilin kalıntılarının varlığının
ortaya konulmasında belirteç görevi görmüştür. Günümüzde, çok düşük
düzeydeki antibiyotik kalıntılarını belirlemek amacıyla indikatör bakteriler
olarak daha düşük Bacillus stearothermophilus ya da Geobacillus’dan
yararlanılmaktadır.
Biyofilm oluşturma özelliği
Biyofilmler, ekstraselülar polimerik salgıları yardımıyla süt işleme
ekipmanlarının yüzeylerine tutunarak burada gelişen mikrobiyel hücre
kümeleridir. Biyofilm içerisindeki bakterilerin elemine edilmesi, serbest halde
19
yaşayan hücrelerden daha güçtür. Ekipmanın yüzeyine biyofilm halinde
yerleşen bakteri hücreleri daha sonra ekipmanın tamamına dağılabilir ve süt
ürünleri için önemli bir kontaminasyon kaynağı haline gelir.
Süt
işletmelerinde
biyofilm
sorununun
sıklıkla
pastörizatörlerde
Sc.thermophilus gelişiminden kaynaklandığı belirtilmektedir. Pastörizatörün
soğutma bölmesindeki (30-50°C arasındaki sıcaklık) paslanmaz çelik
7
2
yüzeyde 10 kob/cm düzeyinde bakteri bulunması 7-8 saatlik bir üretim
6
faaliyetinden sonra pastörizatörü terk eden sütte 10 kob/ml düzeyinde
Sc.thermophilus bulunmasına yol açabilir. Sütün yüksek sayıda
Sc.thermophilus ile kontaminasyona uğraması, Cheddar ve Gouda gibi
peynirlerde kullanılması durumunda son ürün kalitesini olumsuz yönde
etkileyebilir.
2.1.3. Lactococcus cinsi süt asidi bakterileri
Lactococcus cinsi mikroorganizmalar, yuvarlak ya da oval biçimli
bakterilerdir. Tek, çift ya da zincir oluşturmuş halde bulunurlar. Gram-pozitif,
hareketsiz, spor oluşturmayan, fakültatif anaerop mikroorganizmalardır.
10°C’de gelişebilir, 45°C’de gelişemezler. Glikozun fermentasyonu sonucu
predominant olarak L(+) laktik asit oluştururlar.
Süt üretim ve işleme alanları bu bakterilerin doğada en fazla bulundukları
alanlardır. Hayvansal kaynaklardan ve süt üretim alanlarından izole edilirler.
Laktokoklar, mezofilik karakterde bakterilerdir. Fermente süt ürünlerinin
üretiminde asit oluşumu sağlamak üzere starter kültür olarak kullanılırlar.
Ekşi krema, laktik kültürle olgunlaştırılan kremadan üretilen tereyağı,
Cottage ve Quark gibi taze peynirler, Camembert, Brie, Roquefort gibi
yumuşak ya da Gouda, Edam, Cheddar gibi sert peynirler, laktik asit kazeini,
ve diğer spesifik fermente ürünler bu bakterilerin kullanımıyla üretilen süt
ürünlerine örnek olarak gösterilebilir.
Lactococcus cinsi süt asidi bakterileri, laktik asit üretimleri ile sütün
fermentasyonunu sağlamanın yanı sıra, bu yolla elde edilen ürünlerin tat ve
yapı özelliklerinin oluşumuna katkıda bulunmak ve istenmeyen
mikroorganizmaların gelişimini engellemek gibi görevleri de yerine getirirler.
Klasifikasyonları
Sütün ekşimesine sebep olan bakteri, ilk kez 1873 yılında Joseph Lister
tarafından izole edilmiş ve önce Bacterium lactis, daha sonra Streptococcus
lactis olarak adlandırılmıştır. Orla-Jensen, 1919 yılında, mezofilik
karakterdeki bu bakterileri Streptococcus lactis ve Streptococcus cremoris
olmak üzere iki türe ayırmıştır. Bu türler, 1933 yılında Lancefield tarafından
20
önerilen serolojik tiplendirmeye göre, N grubu bakterilere dahil edilmiştir. Bu
tiplendirme ile, iki bakterinin, A, B, ve C grubundaki patojen streptokoklarla,
D grubundaki enterokoklardan ayrımı sağlanmıştır. 1985 yılında Schleifer, 3
grubu resmi olarak farklı cinslere ayırmış ve laktik streptokoklara
Lactococcus adı verilmiştir. Bu cins içerisinde yer alan 5 tür arasında süt
fermentasyonları açısından önem taşıyan tür Lc.lactis’dir.
Ek bilgi: Seroloji, antijenlerle antikorlar arasındaki reaksiyonlarla
ilgilenen, vücut sıvılarındaki özellikle de kan serumundaki antikorların
ve diğer immünolojik unsurların ölçümü ve tanımlanması ile uğraşan
bir bilim dalıdır. Antikorlar, mikrobiyel enfeksiyonlara, yabancı
proteinlere (örn., uygun olmayan kan nakli durumunda) ya da bir
bireyin kendi proteinlerine (otoimmün hastalıklarda) karşı bir tepkinin
ortaya konulmasını gerektiren durumlarda oluşurlar. Bir enfeksiyonun,
romatizmal rahatsızlığın ve kan grubunun teşhisi gibi durumlarda
serolojik testlerden yararlanılır. Antikorların tayinine dayalı olan
serolojik testler şunlardır: ELISA, agglutinasyon, presipitasyon,
komplement fiksasyon ve floresen antikorları. Serolojik testlerde,
antijen adı verilen, hücreden arındırılmış haldeki spesifik polisakkaritler
kullanılmaktadır. Antikorlarla antijenler arasındaki reaksiyon spesifik
bir reaksiyon olup, mikroorganizmaların identifikasyonlarında
yararlanılan testler arasındadır. Antikorlarla antijenler arasındaki
reaksiyon spesifik bir reaksiyon olup, mikroorganizmaların
identifikasyonlarında yararlanılan testler arasındadır.
Lactococcus lactis’in, Lc.lactis subsp. lactis ve Lc.lactis subsp. cremoris
olmak üzere 2 genotipi (genotip: kişiye kalıtımla aktarılan, ancak fiziksel
olarak gözlenmesi şart olmayan, organizmanın toplam genetik özellikleridir);
organizmanın genetik özelliklerinin toplamıdır) bulunmaktadır.
Lactis ve cremoris alt türleri gelişme sıcaklıklarına ve tuza karşı
dayanımlarına göre birbirlerinden ayırtedilebilmektedir. Lc.lactis subsp lactis
suşları genel olarak daha yüksek sıcaklıklarda gelişebilmekte, %4’lük tuz
oranını tolere edebilmekte ve arjininden amonyak oluşturabilmektedir.
Lc.lactis subsp cremoris suşları ise %2’lik tuz oranına dayanım
gösterebilmekte, arjinini kullanamamakta, ve lactis’e kıyasla daha az
biyokimyasal aktiviteye sahip bulunmaktadır. Ayrıca, starter kültür olarak
peynirde daha az acılaşmaya ve diğer tat kusurlarına yol açmaktadır.
Laktokokların sitratı fermente edebilen suşları, önceleri Lc.lactis subsp. lactis
biovar diacetilactis adıyla taksonomik sınıflandırmaya tabi tutulurken, daha
sonra lactis’in alt türü olarak kabul edilmiştir. Bununla birlikte, bu suşlar,
günümüzde halen, önceki isimleri ile anılmakta ya da sitratı-kullanabilen
Lc.lactis olarak belirtilmektedir.
21
Metabolik özellikleri
Laktokoklar, homofermentatif süt asidi bakterileridir, laktozun fermentasyonu
sonucu temel ürün olarak L(+) laktik asit oluştururlar. Laktik asit oluşumunun
başlıca etkisi sütün pH değerinin hızla düşmesidir. Laktik asit, ayrıca,
fermente ürünlerin temel aroma unsuru olması açısından önem taşımaktadır.
Bu cinse dahil bakteriler, tipik olarak %0.8 dolayında laktik asit oluşturur ve
22°C’de bir gece süreyle inkübasyon sonunda pH değerini 4.6’ya kadar
düşürürler. Canlı hücre sayısı bu koşullarda 109 kob/ml düzeyine kadar
çıkabilir, ancak, düşük pH değerlerinde inkübasyon süresinin uzamasıyla
birlikte canlılık oranı hızla azalma gösterir.
Fermentasyon sırasında, laktoz, fosfotransferaz sistemi yardımıyla laktoz-6fosfat halinde hücre içine taşınır. Hücre içinde, laktoz-6-fosfat, fosfo-βgalaktozidaz enzimi tarafından glikoz ve galatoz-6-fosfata parçalanır. Glikoz
EM yoluna göre, kullanılarak L(+) laktik asit üretilir. Galatoz-6-fosfat ise,
belirli bir noktaya kadar tagatoz-6-fosfat yolunun 3 enzimi tarafından
metabolize edilir, daha sonra EM yoluna dahil olur ve son ürün olarak L(+)
laktik asit üretilir.
Sütte az miktarda, yaklaşık %0.2 oranında sitrat mevcuttur. Lc.lactis’in belirli
suşları, sitratı kullanarak diasetil üretirler. Diasetil, ekşi kremanın ve kültür
kullanılarak üretilen tereyağının tat ve aromasına önemli katkıda bulunan bir
bileşiktir. Sitrat fermentasyonu sonucu oluşan diasetil miktarı en fazla 5 ppm
kadardır. Bunun nedeni, diasetilin α-asetolaktat dekarboksilaz enzim
aktivitesine bağlı olarak kısa sürede asetoine dönüşmesidir. Sitratın
fermentasyonu sırasında karbondioksit de oluşur. Karbondioksit, Hollandatipi peynirlerde istenen göz oluşumunu sağlar.
Diasetil oluşumunda aşağıdaki biyokimyasal yol izlenir:
-
Sitrat permeaz enzimi yardımıyla sitratın hücre içine taşınması
Sitrat liyaz enzimi tarafından sitratın asetat ve okzaloasetata parçalanması
Okzaloasetatın dekarboksilasyonu ile prüvat oluşması
Prüvatın fazlasının α-asetolaktata dönüşmesi
α-asetolaktattan diasetil ve asetoin oluşması
Laktococcus cinsi süt asidi bakterileri, gelişmeleri için, suşlara göre
değişmek üzere, 14 farklı amino asidine ihtiyaç duyarlar. Süt serbest amino
asitler bakımından nisbeten zayıf bir kaynak olmakla birlikte, kazeinlerin
yapısında laktokokların gelişimi için gerekli amino asitler yüksek miktarda
bulunur. Bu nedenle, laktokokların sütte gelişmeleri, proteinleri parçalayan
proteolitik enzim sistemlerine bağlı bulunur. Laktokokların proteolitik
enzimleri 3 grupta toplanır:
22
a) Kazeinleri (αs1-, β-, κ-) peptitlere parçalayan proteinaz
b) Parçalanma ürünlerini hücre membranından geçiren taşıyıcı enzimler
c) Peptitleri daha küçük peptitler ve serbest amino asitlere parçalayan
endopeptidaz ve amino peptidazlar
Laktokokların lipolitik aktiviteleri düşük düzeyde olmakla birlikte, kısa zincirli
yağ asitlerinden serbest yağ asitleri oluşumunda yer alarak peynirde aroma
gelişimine katkıda bulunurlar.
Lc.lactis’in birçok suşu antimikrobiyel bileşikler üretir. Bakteriyosin olarak
tanımlanan bu bileşiklerin çoğu yalnızca yakın akraba oldukları laktokok
suşları üzerinde bakterisit aktivite gösterir. Ancak, nisin ve laktisin 3147 gibi
bakteriyosinler, gram-pozitif bakterileri de kapsayan geniş bir antibakteriyel
etki spektrumuna sahiptir. Bunlar, gıdaların korunmasında doğal koruyucu
inhibitörler olarak kullanılmaktadır. Karışık veya çok suşlu starter
sistemlerinde bakteriyosin üretim yeteneği istenen bir nitelik değildir, çünkü
fermentasyon sırasında starter kültürdeki bakteri dengesi bozulabilmektedir.
Lc.lactis’in bazı suşları ekzopolisakkarit üretmektedir. Ekzopolisakkarit
üretimi fermente süt ürünlerinin yapı ve tat özelliklerinin iyileştirilmesi
bakımından önemli bir noktadır.
2.1.4. Enterococcus cinsi süt asidi bakterileri
Enterokoklar gram-pozitif, tipik olarak yuvarlak veya oval biçimli bakterilerdir.
Genellikle hareketsiz bakterilerdir, ancak hareketli olan türlerine de sıklıkla
rastlanır.
Serolojik olarak D grubunda yer alırlar. Tür isimleri bu bakterilerin bağırsak
kökenli olduğunu ifade etmektedir. İlk kez insan bağırsağından izole
edilmişlerdir. İnsanların ve monogastrik hayvanların bağırsakları, yeşil
bitkiler, süt ve toprak dahil değişik ortamlarda yaşarlar.
Bu grubun başlıca üyeleri şunlardır:
Enterococcus faecalis (eski adı Streptococcus faecalis)
Enterococcus faecium ( “ “ Streptococcus faecium)
Enterococcus durans
23
Enterococcus faecalis
Enterococcus faecium
Ec. faecalis ve Ec.faecium’un diğer gram pozitif-bakterilerden farklılığı
katalaz-negatif olmaları, 10°C ve 45°C’de gelişebilmeleri, 9.6 pH değerinde
%6.5 tuz içeren ortamda gelişebilmeleri ve 60°C’deki ısıl işlem
uygulamalarında canlılıklarını koruyabilmeleridir. Spor oluşturmayan
bakteriler
arasında
ısıya
karşı
en
fazla
tolerans
gösteren
mikroorganizmalardır.
Ek bilgi: Katalaz enzimi, oksijeni kullanarak solunum (respirasyon)
yapan
bakteriler
tarafından
salgılanır
ve
onları
oksijen
metabolizmasının toksik yan ürünlerine karşı korur. Katalaz pozitif
bakteriler, son elektron akseptörü olarak oksijeni kullanıp solunum
yapabilme yeteneğine sahip olmakla birlikte, zorunlu aerop ve fakültatif
anaerop bakterilerden oluşurlar. Katalaz negatif bakteriler, anaerop
olabilirler ya da yalnızca fermentasyona yol açan, oksijeni kullanarak
solunum yapamayan fakültatif anaerop bakterilerden oluşurlar (örn.
Streptokoklar). Solunum, oksijen varlığında glikozun CO 2 ve suya
dönüşmesi sonucu fazla miktarda ATP’nin açığa çıktığı bir süreçtir. Bu
süreç, krebs siklüsü, elektron transport zinciri ve oksidatif
fosforilasyondan ibarettir.
- Enterokokların süt teknolojisindeki önemi
Enterokoklar, süt teknolojisinde hem yararlı hem de bozukluk etmeni olabilen
mikroorganizmalardır. Süt ürünlerinde istenen tat artışı sağlamaları,
bakteriyosin üretmeleri ve probiyotik olarak faaliyet göstermeleri bakımından
yararlı, ürünlerde bozulmaya yol açmaları nedeniyle de istenmeyen
bakteriler olarak görülürler.
Doğal olarak bulundukları birçok ortamdan birisi çiğ süttür. Enterokokların bir
kısmı pastörizasyon uygulamasıyla inaktif hale getirilmekle birlikte, bazıları
24
canlılıklarını koruyabilirler. Dolayısıyla, çiğ süte enterokokların bulaşması ve
sütün işlenmesi sırasında canlılığın korunması süt ürünlerinde bu bakterilerin
bulunmasına yol açar. Bu nedenle, enterokoklar esas olarak üretim hijyenini
ya da kalitesini ortaya koyan indikatör mikroorganizmalardır. Peynir gibi tuz
içeren ürünlerde canlı kalabildikleri için, enterokok grubu mikroorganizma
sayısının hijyenik kalite göstergesi olarak koliform grubu mikroorganizma
sayısından daha güvenilir olduğu kabul edilmektedir. Peynirde enterokok
sayısı peynir çeşidine ve üretim mevsimine bağlı olarak değişim
göstermektedir. Çoğu peynirde enterokok mevcut değildir, ancak tamamen
olgunlaşmış bazı peynirlerde predominant bir durum gösterebilirler. Bu
durum, peynirin üretimi ve olgunlaştırması sırasında uygulanan koşullarda
enterokokların canlılıklarını koruyabilme ve gelişebilme yeteneklerine bağlı
olarak değişmektedir. Enterokoklar geniş bir sıcaklık aralığında gelişebilir,
tuza karşı yüksek bir tolerans gösterir, asit üretebilir ve kazeinin
parçalanmasında yer alan proteolitik enzimleri salgılalarlar. Bu özellikleri de
peynirde varlıklarını korumalarını sağlamaktadır. Farklı peynir pıhtıları ile
yapılan çalışmalar, enterokok sayısının 104-106 kob/g arasında,
olgunlaşmasını tamamlamış peynirlerde de 105-107 kob/g arasında
değiştiğini ortaya koymuştur.
- Tat üzerine etkileri
Enterokokların belirli suşları, bazı peynirlerin olgunlaşması ve aromasının
gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Bu özellikleri nedeniyle, belirli starter
kültürlerinde belirli enterokok suşlarına (örn.; Enterococcus faecium K77D
suşu) yer verilmekte, özellikle Avrupa’nın güneyindeki bazı bölgelerde çiğ ya
da pastörize sütten üretilen çeşitli peynirlerde (örn., Fontina peyniri)
enterokokların bulunması ve gelişimi fazlaca arzu edilmektedir. Enterokoklar
diğer laktik asit bakterilerinden daha yüksek proteolitik aktiviteye sahip
bulunmakta, bu da peynir olgunlaşması açısından önemli bir faktör olarak
kabul edilmektedir. Diğer taraftan, enterokoklar salgıladıkları esteraz
enzimleri yardımıyla süt yağını parçalamakta ve bu yolla da olgunlaşmaya
katkıda bulunmaktadır. Bunlara ek olarak, enterokoklar asetaldehit, diasetil,
asetoin gibi tipik aroma maddeleri oluşturmakta ve peynir aromasının
gelişimine katkı sağlamaktadır.
- Bakteriyosin üretimleri
Bakteriyosinler, Listeria ve Clostridium türleri dahil, bakterilere karşı aktivite
gösteren, ısıya dayanıklı, küçük non-lantibiyoktiklerdir. Enterokokların, diğer
laktik asit bakterilerinin çoğunun ürettiği antimikrobiyel peptitlerden daha
çeşitli antimikrobiyel peptitler ürettikleri ortaya konulmuştur.
Süt işletmelerinde Listeria gibi patojenlerin kontrolünde öncelikle hijyenik
önlemlerin alınması gerekmektedir. Enterokokların, Listeria türlerine karşı
25
sekonder koruyucu madde olarak kullanılabileceği açıklanmaktadır.
Özellikle, yumuşak tipteki bazı peynirlerde, pH değerinin kabuk kısmında
belirli bir düzeye kadar artışı ile Li.monocytogenes’in gelişiminin belirli ölçüde
kontrol altına alınabildiği bu konuda yürütülen çalışmalarda ortaya
konulmuştur.
Enterokoklar, Cl tyrobutyricum’a karşı aktivite göstermeleri nedeniyle,
ambalajlı peynirlerde söz konusu bakteriden kaynaklanan şişme kusurunun
önlenmesinde potansiyel bir kullanım alanına sahip bulunmaktadır.
Silaj üretiminde, fermentasyon işleminin başlangıcında enterokoklar ortamda
aktif durumda bulunmakta ve gram-negatif bakterilerin gelişimini engelleyici
bir etki göstermektedir. Böylece, fermentasyonun devamını sağlayan
laktobasiller için uygun bir ortam yaratılmış olmaktadır.
- Probiyotik etkileri
Hem Ec.faecium hem de Ec.faecalis probiyotik olarak kullanılmaktadır.
Örneğin; Ec.faecium SF68 suşunun diyare tedavisinde kullanılabileceği
belirtilmektedir. Bu etkinin, bağırsakta komensal olarak faaliyet
göstermesinden ve latent (lag) fazı ile logaritmik çoğalma fazının kısa (20
dk.) olmasından ileri gelebileceği belirtilmektedir. Söz konusu suşun, düşük
pH değerlerinde canlılığını koruması, safra tuzlarına karşı duyarsız olması
ve bireylerde herhangi bir yan etkiye yol açmadan yüksek düzeyde tolere
edilebilmesi avantajlı yönlerini oluşturmaktadır. Ayrıca, antibiyotiklere karşı
kısmen direnç göstermekte ve E.coli, Salmonella, Shigella ve Enterobacter
türlerinin gelişimini in vitro koşullarda önlemektedir. Klinik çalışmalarda,
iyileşme periyodunu önemli düzeyde kısalttığı belirlendiği için, diyare
tedavisinde antibiyotiklerin yerine kullanılabileceği bildirilmektedir.
- Bozukluk etmeni olarak rolleri
Bazı peynirlerde, yüksek düzeyde enterokok kontaminasyonu, duyusal
özelliklerin bozulmasına yol açabilmektedir. Örneğin, geleneksel yolla
üretilen İspanyol mavi peynirinde yapı, tat, koku ve görünüş kusurlarının 1 x
105 kob/g düzeyindeki enterokok sayısı ile bağlantılı olduğu ortaya
konulmuştur.
- Patojeniteleri ve antibiyotik dirençleri
Ec. faecalis ve Ec. faecium’un, doğrulanmamakla birlikte, gıda kökenli
rahatsızlıklara
sebep
olan
mikroorganizmalar
olmalarından
şüphelenilmektedir. Hastane enfeksiyonları; endokarditis ve bakteriyemi
(bakterilerin veya bakteri toksinlerinin dolaşım sistemine geçmesiyle oluşan
ateş ve titremenin eşlik ettiği klinik tablo) gibi süperenfeksiyonlar; yeni
26
doğanlarda meydana gelen enfeksiyonlar; idrar yolları, merkezi sinir sistemi,
intra-abdomen ve leğen kemiği enfeksiyonlarında bu bakteriler teşhis
edilmiş, ancak, patojeniteleri kanıtlanmamıştır. Enterokokal enfeksiyonların
büyük bir kısmının bağırsak kaynaklı olduğu düşünülmektedir.
Antibiyotiklere özellikle de vankomisine karşı dirençli olmaları,
enterokoklardan ileri gelen enfeksiyonların tedavisini güçleştirmektedir. Bu
durum, büyük ölçüde, enterokokların diğer bakterilerden direnç genlerini elde
etmelerinden ileri gelmektedir.
Enterokoklar,
spesifik ekstraselülar matriks proteinlerine kolaylıkla
bağlanabilmeleri ve ayrıca hidrofobik interaksiyonlara girmeleri sayesinde
konakçı dokulara etkili bir şekilde yerleşmektedir.
Gerek Ec. faecalis, gerekse Ec. faecium’un patojenik potansiyele sahip
olabileceği belirtilmektedir. Bu nedenle, her iki bakteriye de gıdalarda
bulunması istenmeyen mikroorganizmalar gözüyle bakılmakta ve patojenik
suşlarının gıdalar yoluyla taşınabileceği ve hastalığa yol açabileceği
konusunda şüpheler bulunmaktadır. Gıda zincirinden kaynaklanan
enterokokal enfeksiyonların ortaya çıktığı durumlarda, özellikle antibiyotik
kullanılan hayvanlardan elde edilen ürünlerde vankomisine dirençli suşlara
rastlanabileceği açıklanmaktadır.
Ec.faecalis’in Ec.faecium’dan daha fazla patojenik potansiyele sahip olduğu
düşünülmektedir. Bunun nedeni, enterokokal enfeksiyonların %80’den
fazlasının Ec.faecalis’le bağlantılı bir durum göstermesidir. Bununla birlikte,
insanlarda meydana gelen hastalıklarda enterokokların bulunma sıklığı ile
gıdalarda enterokokların bulunma sıklığı arasında doğrusal bir ilişki olmadığı
belirtilmektedir.
2.1.5. Leuconostoc cinsi süt asidi bakterileri
Leuconostoc cinsi içerisinde tanımlanmış 11 tür yer almaktadır. Aşağıdaki
çizelgede izole edildikleri kaynaklara göre Leuconostoc türlerine yer
verilmiştir. Taksonomik revizyonlarda, Ln.cremoris, Ln.dextranicum ve
Ln.mesenteroides, Ln.mesenteroides’in alt türleri olarak sınıflandırılmıştır.
Önceleri Ln.oenos ve Ln.paramesenteroides olarak bilinen türler de
günümüzde sırasıyla, Oenococcus oeni ve Weissella paramesenteroides
adlarıyla yeni bir sınıflandırmaya tabi tutulmuştur.
27
Çizelge. Leuconostoc cinsi mikroorganizma türleri ve alt türleri
Tür
Leuconostoc mesenteroides
subsp. mesenteroides
subsp. dextranicum
subsp. cremoris
Leuconostoc lactis
Leuconostoc argentinum
Leuconostoc carnosum
Leuconostoc gelidum
Leuconostoc fallax
Leuconostoc citreum
Leuconostoc pseudomesenteroides
Birincil kaynağı
Bitkiler/çiğ süt peynirleri/etler
Bitkiler/çiğ süt peynirleri
Süt ürünleri
Süt ürünleri
Çiğ süt
Dondurulmuş etler
Dondurulmuş etler
Mayonez , ekşi krema
İnsan klinik kaynakları
İnsan klinik kaynakları
Bu bakteriler doğada yeşil bitkilerin yaprakları, tohumları, meyveleri ve
çiçeklerinde yerleşik bir durum gösterirler. Tereyağı, ekşi krema, Gouda ve
Edam peyniri gibi süt ürünlerinin, et ürünlerinin ve turşuların üretiminde
önem taşıyan bakterilerdir.
Süt ürünlerinde genellikle iki tür mevcuttur:
a. Ln.lactis
b. Ln.mesenteroides (subsp.mesenteroides,
subsp. dextranicum)
subsp.
cremoris
ve
Ln.mesenteroides karışık suşlu mezofilik starter kültürlerden ve fermente
ürünlerden en sık izole edilen türdür.
- Genel özellikleri
Leuconostoc cinsi bakteriler gram-pozitif, katalaz-negatif, fakültatif anaerop,
hareketsiz bakterilerdir.
Hücreleri tek boyutlu bölünme gösterir. Genellikle çift veya zinci oluşturmuş
halde bulunurlar. Oluşturdukları koloniler genellikle 1 mm çapında veya daha
küçük, yuvarlak şekilli ve grimsi beyaz renktedir.
Optimum gelişme sıcaklıkları 20-30ºC arasındadır.
Patojen özellik göstermezler.
Kemoorganotrofturlar. Karmaşık büyüme faktörlerine ve çeşitli amino asitlere
gereksinim duyarlar. Bütün türleri ve alt türleri üreme için nikotinik asit,
tiyamin, pantotenik asit ve biyotine ihtiyaç duyarlar. Kobalamin ve
paraaminobenzoik asit üremeleri için mutlak gerekli değildir.
28
Sitokromları (oksijenin var olduğu ortamlarda yaşayan canlılarda bulunan ve
hücre solunumunda kullanılan bir pigment) yoktur.
Arjinini hidrolize edemez ve sütü ender olarak pıhtılaştırırlar. Bu özellikler
Leuconostoc cinsinin saptanması açısından önem taşımaktadır.
İndol oluşturmaz, nitratı indirgeyemez ve hemoliz yapmazlar.
DNA molekülünde % G + C oranı Leuconostoc lactis’de 43-44, diğer türlerde
38-42 arasında değişir.
29
Çizelge. Leuconostoc cinsi mikroorganizmaların özellikleri
Özellikleri
Ln.lactis
Ln.mesenteroides
subsp. cremoris
Hücre şekli
Arjininden amonyak üretimi
Sitrat metabolizması
Şeker fermentasyonu
Laktat izomeri
Şekerlerin kullanımı:
Glikoz
Galaktoz
Laktoz
Mannoz
Rafinoz
Mannitol
Arabinoz
Gelişme
10ºC’de
45 ºC’de
%6.5 NaCl’de
pH 4.8’de
Sütte laktat üretimi
Sütte litmusun indirgenmesi
Katalaz
Vankomisin direnci
Sakarozdan dekstran üretimi
Bakteriyosin üretimi
Ln.mesenteroides
subsp. mesenteroides
Ln.mesenteroides
subsp. dextranicum
Kok
+
Heterolaktik
D(-)
Kok
+
Heterolaktik
D(-)
Kok
+
Heterolaktik
D(-)
Kok
+
Heterolaktik
D(-)
+
+
+
±
±
-
+
+
+
-
+
+
+
Tanımlanmamış
+
+
+
+
Tanımlanmamış
+
<%0.5
+
Tanımlanmamış
+
%0.2
+
Tanımlanmamış
+
+
Tanımlanmamış
+
+
+
Kaynak: Liu and Holland, 2009
+ pozitif reaksiyon; - negatif reaksiyon; ± değişken reaksiyon; heterolaktik fermentasyon: düşük miktarda laktik asit üretimi
30
+
Tanımlanmamış
+
+
Tanımlanmamış
- Biyokimyasal özellikleri
Sitratın fermentasyonu
Sitrat, birkaç Leuconostoc türü tarafından metabolik faaliyetlerde
kullanılabilir. Ancak, sitrat tek başına enerji kaynağı olarak kullanılmaz,
ayrıca fermente olabilir bir şekere de ihtiyaç duyulur.
Sitratın kullanımında Lc.lactis subsp lactis biovar diacetilactis tarafından
kullanılan biyokimyasal yolun aynısı izlenir. Sitrat fermentasyonu sonucu
oluşan diasetil bazı süt ürünlerinde önemli uçucu aroma maddesidir.
Ayrıca, fermentasyon ürünlerinden olan karbondioksit bazı peynirlerde
göz oluşumundan, fermente ürünlerde de gaz kabarcıklarının
çıkmasıyla kendini belli eden köpürmeden sorumludur.
Birincil fermentasyonları
Bu mikroorganizmalar heterofermentatiftir, yani glikoz ve galaktoz gibi
hegzos şekerlerini fosfoketolaz yoluna göre katabolize eder ve son
ürün olarak D-laktik asit, etanol ve karbondioksit oluştururlar.
Glikoz (galaktoz)
D-laktik asit + etanol + CO2 + 1 ATP
Ortamda asetaldehit ve pürüvat gibi dış elektron akseptörlerinin bulunması
halinde, etanol yerine asetik asit oluşur ve 1 ATP daha üretilir.
Leuconostoc’lar laktozu esas olarak β-galaktozidaz enzimi yardımıyla
parçalarlar. Laktozun hücre içine iletiminde permeaz enzimi yardımcı
olur. Hücre içerisinde laktoz β-galaktozidaz tarafından glikoz ve
galaktoza parçalanır. Glikoz fosforilize edilir ve fosfoketolaz yoluna
göre metabolizmada kullanılır. Galaktoz ise, fosforilizasyona uğrar ve
galaktoz-1-fosfat meydana gelir, bu bileşik daha sonra glikoz-1-fosfata
dönüşür ve glikozda olduğu şekilde metabolize edilir.
Leuconostoc’lar pentoz şekerlerini (riboz, arabinoz, ksiloz) hegsoz
monofosfat (pentoz fosfat) (HMF) yoluna göre metabolize ederler.
Bunun sonucunda 1 mol laktat, 1 mol asetat ve 2 mol ATP oluşur,
etanol ve karbondioksit meydana gelmez.
Bu metabolik faaliyetlere ilaveten, Leuconostoc mesenteroides subsp
mesenteroides ve subsp dextranicum suşlarının sakarozdan dekstran
üretebildikleri bilinmektedir. Fakat, süt ürünlerinde bu özelliğe
rastlanmamıştır.
31
Leuconostoc’ların genellikle proteolitik ve lipolitik aktiviteye sahip
olmadıkları kabul edilmektedir. Bununla birlikte, intraselülar (yalnızca
üretildiği hücre içerisinde aktiviteye sahip) ve hücre duvarıyla bağlantılı
proteolitik, peptidolitik, esterolitik ve lipolitik aktiviteler gösterirler.
İntraselülar esteraz ve lipaz aktiviteleri laktokoklarınkine benzer ve daha
ziyade kısa zincirli yağ asitlerinin esterlerini parçalamaya yöneliktir.
İntraselülar proteinaz ve peptidaz aktiviteleri laktokoklarınkinden çok düşük
düzeydedir. Bu özellikleri nedeniyle, Leuconostoc’lar süt proteinlerini ve
süt yağını sınırlı düzeyde parçalayabilirler.
İkincil fermentasyonları
Sitratın parçalanması sırasında Leuconostoc mesenteroides subsp.
mesenteroides tarafından amino asitler de sentezlenmektedir. Sitratın
parçalanma ürünlerinden olan okzaloasetat transaminasyon yoluyla
aspartata dönüşebilmektedir. Ayrıca, bu transaminasyon reaksiyonu
sırasında α-ketoasitlerden glutamat ve lösin gibi diğer amino asitler de
sentezlenebilmektedir.
Asetaldehit, taze peynir, fermente krema ve fermente süt ürünlerinde
laktokok ve laktobasil gibi starter kültürleri tarafından üretilen başlıca
aroma maddesidir. Fakat, asetaldehitin aşırı miktarda oluşumu bu
ürünlerde “yeşil elma benzeri” olarak adlandırılan bir tat kusuruna yol
açmaktadır. Leuconostoc’lar asetaldehiti kullanarak onu etanole
indirgemekte ya da asetik asite oksitleyebilmektedir.
Bu bakteriler şekerlerin fermentasyonu sırasında oksijeni elektron akseptörü
olarak kullanabilmektedir, bunun sonucunda fazla miktarda asetik asit ve
ATP, az miktarda da etanol oluşmaktadır.
Starter kültür olarak kullanımları
Leuconostoc cinsi mikroorganizmalardan süt teknolojisinde genellikle
aroma üreticisi mikroorganizmalar olarak yararlanılır. Bunlar, asitlik
gelişimi sağlayan mezofilik Lactococcus lactis subsp. lactis ve/veya
Lc lactis subsp. cremoris bakterilerinin tek veya karışık suşları ile
kombine hale getirilerek kullanılırlar. Mezofilik starter kültür olarak
aşağıdaki süt ürünlerinde kullanılırlar:
32
 Peynir (Cottage ve krem peynirleri, mavi damarlı peynirler, Feta,
Gouda, Edam ve Havarti peynirleri, Quark). Gouda, Edam ve mavi
damarlı peynirlerde göz oluşumunu sağlamak amacıyla kullanılırlar.
 Olgun krema
 Fermente ürünler (fermente yayıkaltı, fermente krema ve İskandinav
tipi fermente ürünler)
 Kefir
Karışık suşlu mezofilik kültürler geleneksel olarak 4 gruba ayrılır:
1. D kültürleri. Aroma üreticisi olarak kullanılan, yalnızca, sitratı
kullanan Lc lactis subsp lactis biovar diacetilactis’in bulunduğu
kültürlerdir.
2. L kültürleri. Önceden B kültürleri olarak adlandırılan kültürlerdir.
Aroma üreticisi olarak yalnızca sitratı kullanan Leuconostoc’ların
bulunduğu kültürlerdir.
3. DL kültürleri. Önceden BL olarak bilinen kültürlerdir, Hem D hem de
L kültürlerini bulundururlar.
4. O kültürleri. Önceden N kültürleri olarak bilinen kültürler olup, aroma
üreticisi mikroorganizma bulundurmazlar.
Mezofilik kültürlerde, Leuconostoc cinsi bakteriler toplam floranın
%1-10’nu oluştururlar.
- Leuconostoc mesenteroides subsp mesenteroides
Kökeni süt ve mamülleridir.
Hücreleri yuvarlaktır, hücrenin iki tarafı dış bükey biçimlidir. Hücre boyutları
0.5-0.7 veya 0.7-1.2 µm arasındadır. Çift ve kısa zincir oluşturur.
Tipik özelliklerinden birisi sakarozdan mukoz madde olarak dekstran
üretmesidir. Ancak üretilen dekstran miktarı çok azdır.
33
(A)
(B)
(A) Leu.mesenteroides ssp mesenteroides’in mikroskobik görünümü
(B) Katı besiyerinde Leu.mesenteroides ssp mesenteroides kolonileri
Glikozu hegzos-mono-fosfat (HMF) yoluna göre katabolize ederek
D-laktik asit, etanol ve karbondioksit oluşturur.
Bu bakteride 1-6 früktozdifosfat enzimi yoktur, fosfoketolaz enzimi önem
taşır.
Bazı suşları aerop koşullarda oksijeni kullanarak glikozdan laktik asit, asetik
asit ve karbondioksit oluşturur.
Gelişimi için az sayıda amino asidine gereksinim duyar, fakat bütün suşları
valin ve glutamik asite mutlak gereksinim gösterir.
Optimum gelişme sıcaklığı 20-30ºC arasındadır, 10-37ºC arasında
gelişebilir.
Isıya karşı direnci mukoz madde oluşturma yeteneğine bağlı bir durum
gösterir. Mukoz oluşturan suşları 80-85ºC’deki sıcaklığa dayanıklıdır,
mukoz oluşturmayanlar 55ºC’de 30 dakikalık ısıtma işlemine
dayanamazlar.
2.1.5. Pediococcus cinsi
Filogenetik olarak, laktobasillerle birlikte gruplandırılmışlardır. Doğada, daha
ziyade bitkilerde yaşarlar. Asma gibi bitkilerin yaprağında, ekşi kremalarda,
silajda, zeytinde ve birada bu bakterilere rastlanabilir. Bu geniş yaşam alanı
34
nedeniyle, Pediococcus cinsi bakteriler farklı ortamlara ve ekstrem yaşam
koşullarına kendilerini kolayca adapte edebilirler.
Gram-pozitif, katalaz-negatif, hareketsiz bakterilerdir. İki boyutlu olarak
bölündükleri için çift halde veya tetrat formunda bulunurlar. Pediococcus
cinsi bakterilerde zincir formlarına rastlanmaz. Bu morfolojik yapı
pediyokokların zincir oluşturan koklardan ayrımını sağlayan bir özelliktir.
Homofermentatif yolla DL-laktik asit üretirler.
Glikozu katabolize ederek asit üretir, fakat gaz oluşturmazlar. Bu yönleri ile
Leuconostoc cinsi mikroorganizmalardan ayrılırlar.
Bu cinse giren mikroorganizmalar şunlardır:
Pediococcus cerevisiae
Pediococcus acidilactic
Pediococcus pentosaceus
Pediococcus halophilus
Pediococcus urinae-equii
Pediyokokların bazı suşları antimikrobiyel özelliklere sahip olduğu için,
fermente ürünlerde bu bakterilere yer verilmektedir. Bakteriyosin üretme
yeteneğine sahip bakterilerdir. Pediyosin olarak adlandırılan bu madde ticari
olarak piyasada bulunmakta ve gıdaların güvenli hale getirilmesinde,
özellikle
Listeria
sp.
gelişiminin
kontrol
altına
alınmasında
kullanılabilmektedir.
35
2.1.6. Süt asidi bakterileri dışında laktozu fermente eden diğer
bakteriler
- Bifidobacterium cinsi bakteriler
Bu cinse dahil türler, önceleri laktobasiller içerisinde sınıflandırılmış,
günümüzde Actinomycetaceae familyasına dahil edilmiştir. Başlıca yaşam
alanları insanlar ve hayvanların bağırsağıdır. En az 32 tür ve alt türün
tanımlaması yapılmıştır. Süt teknolojisi açısından önem taşıyan tür
Bifidobacterium bifidum’dur.
Anaerop karakterde bakterilerdir. Gram-pozitif reaksiyon vermekle birlikte,
kültürün yaşına bağlı olarak gram reaksiyonu değişiklik gösterir. Çubuk
şeklindeki bakterilerin görünüşü de değişken olabilir. Anaerop koşullarda
gelişen yüzey kolonileri yuvarlak, konveks biçimli olup beyaz, opak,
pürüzsüz, düz ve mukoid yapıda olabilir.
Optimum gelişme sıcaklıkları 36-38ºC’dir, 20ºC ve 45ºC’de gelişemezler. pH
değeri 6-7 arasında olan ortamlarda gelişirler, ortamın pH değeri 5.5’in altına
düştüğü zaman gelişme frenlenir.
Bifidobacterium cinsi bakteriler karbonhidratları fermente etmek suretiyle
laktik ve asetik asit üretirler. Suşlarının birçoğu, ticari ürünlerde probiyotik
kültür olarak kullanılır.
36
Download