İLETİŞİMİN TANIMI İletişim sürecinin birden fazla amacı ve işlevi olmakla birlikte en dar anlamda amacı "bilgilerin taşınmasıdır." (Doğan, 1999, s.223) İletişim bazen duymak, bazen görmek, bazen de dokunmaktır. (Andreas ve Faulkner, 2001, s.1) İletişim herkesin duyduğu, bildiği fakat çok az kişinin açıklayıcı tanım geliştirebildiği bir insan faaliyetidir. "İletişim yüz yüze konuşmadır, televizyondur, enformasyon yaymadır, saç biçimimizdir, ebedi eleştiridir... (Fiske, 2003, s.15) İletişim, kişiler ya da gruplar arasındaki ileti aktarımıdır. İletişimin bu tanımında sadece iletinin aktarımına vurgu yapılmıştır. Bilindiği gibi tek yönlü bilgi aktarımına Enformasyon adı verilir. Örneğin internet üzerinden bir bilgiyi okumak enformasyon edinimidir. Ancak bu bilgiye ilişkin yazan kişiye bir mesaj gönderme veya internet üzerinden e-mailleşmek ise iletişim sürecinin başladığını göstermektedir. Dolayısıyla enformasyon iletişime dönüşebilir ancak bu ileti aktarımının kişi için bir anlamı olmalıdır. İLETİŞİM AÇISINDAN ETKİLEŞİMİN BEŞ TEMEL DİNAMİĞİ 1) İletişim açısından hiçbir şey yapmamak dahi anlamlı bir mesaj oluşturabilir. Susmak bazen en iyi cevaptır. 2) İletişimin içerik ve ilişki düzeyleri vardır. Kişi müdüründen bir şey isterken farklı, aynı şeyi arkadaşından isterken farklı ifadeler kullanmaktadır. Her ikisinde de istenen şey aynı olsa da kullanılan cümleler yani içerik farklı olacaktır. 3) Mesaj alışverişindeki dizinsel yapı anlamı oluşturur. İfadelerimizde eylem bildiren fiile en yakın kelime vurgulanmak isteniyor anlamı vardır. 4) Mesajlar sözlü ve sözsüz olmak üzere iki tiptir. Mesajlarımızı alıcıya bazen sözsüz göndeririz. Yolcuya el sallanması "güle güle git" anlamı taşırken, kültürümüzde yolcu giderken bir kova su dökülmesi "yolun açık olsun" anlamı taşımaktadır. 5) İletişimi kuran kişiler arasında eşit veya eşit olmayan ilişki düzeyleri vardır. İki çocuğun birbiriyle olan iletişimi ile çocuğun annesiyle olan iletişimi arasında farklılıklar vardır. İLETİŞİM TÜRLERİ 1) KİŞİ İÇİ İLETİŞİM VE ÇATIŞMA Kişi içi iletişim kişinin kendi içerisinde geliştirdiği iletişimdir. Bir insanın düşünmesi duygulanması, kişisel ihtiyaçlarının farkına varması, rüya görerek kendi içinden mesajlar alması ya da kendine sorular sorarak bunlara cevaplar üretmesi bir iç iletişim olarak değerlendirilmektedir. Bu iletişimin temelinde psikolojik etmenler bulunmaktadır. İletişim, insanın var olduğu her yerde olan bir süreçtir ve iletişim önce insanın içinde başlar. Kişinin kendisiyle olan iletişimin sağlıklı olması durumunda çevresiyle olan iletişimi de sağlıklı olabilecektir. Kişi kendisiyle barışık bir ilişki içinde oldukça çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurabilecek, kendisini rahatlıkla eleştirebilecek, çevresinden kendisine gelebilecek eleştirilere sağlıklı bir biçimde karşılık verebilecek ve bu yönde kendisini geliştirebilecek, bu anlamda pozitif bir gelişim ve değişimden söz edilebilecektir. Bunun tersi durumlarda ise negatif bir iletişim yapısı ortaya çıkacak dolayısıyla insanlarla iletişememek gibi bir durum kendini gösterecektir. (Özgen, 2004). Kişi içi çatışmaların önemli bir kısmını oluşturan bilişsel çelişki konusunda Festinger'in (1957) tanınmış bir yaklaşımı vardır. Festinger'e göre kişiler sahip olduğu bilgiye/tutuma aykırı bir davranış sergilerse bilişsel çelişkiye düşer (rahatsız olur). Bu çelişkiden kurtulabilmek için ise şu üç yoldan birini izler: a) Davranışını değiştirir. b) Tutumunu değiştirir ya da yeni bilgiler edinerek o konudaki mevcut bilgisini değiştirir. c) Psikolojik savunma mekanizmalarından birisini kullanarak rahatsızlıktan kurtulmaya çalışır. (Mantığa bürüme, Suçu başkalarına yükleme, yüceltme, yerine koyma, yansıtma, düşlemdoyuma ulaşma, bastırma, geri çekilme, yadsıma vs.) Kişi içi iletişimin tarzını ve çatışma nedenlerini ise toplumsal veriler belirliyor denilebilir. Çünkü bireyin duyguları, heyecanları ve tutumları sosyalizasyon süreci içerisinde belirlenebiliyor denilebilir. Lacan'ın ayna teorisine göre (The mirror theory) kişilere kimlikler aileleri tarafından verilmektedir. Fakat aynı aile kişiyi topluma karşı yabancılaştırıyor olabilir. Dolayısıyla yabancılaşmanın başladığı noktada ise kişi kendi içerisinde bir çatışma yaşayacaktır. 2) KİŞİLER ARASI İLETİŞİM Kişinin karşısındaki kişiyle, grupla ya da toplulukla iletişime kişiler arası iletişim adı verilir. Bir iletişimin kişiler arası iletişim sayılabilmesi için Tubbs ve Moss'a göre şu üç ölçütün bulunması gerekmektedir. a) Kişiler arası iletişime katılanlar, belli bir yakınlık içerisinde yüzyüze olmalıdır. b) Katılımcılar arasında tek yönlü değil karşılıklı mesaj alışverişi olmalıdır. c) Söz konusu mesajlar sözlü ya da sözsüz biçimde olmalıdır. Bu tür mesajların dışındaki mesajların kullanıldığı iletişimler, örneğin yazışmalar kişiler arası iletişim sayılmaz. Kişiler arası iletişimde mesaj sözler, sözel olmayan davranışlar ve söz ötesi davranışlar olarak kodlanabilir. Düşüncelerimizi sözlerle iletirken duygularımızı daha çok sözel olmayan davranışlar ve söz ötesi davranışlarla iletiriz. Göz teması, fiziksel yakınlık, duruşlar, yüz ifadeleri sözel olmayan davranışlara örnek olarak verilebilir. Ses tonu, vurgulama ve susmalar ise söz ötesi davranışlara örnektirler. Mehrabian'ın 1971 yılında yapmış olduğu bir araştırmaya göre insanlar yüz yüze iletişimde, duygusal mesajların % 55'i sözel olmayan davranışlarla, % 38'i söz ötesi kavramlarla ancak % 7'si ise sözlerle ifade edilmektedir. Kişiler arası iletişimde iletişimin temel öğeleri: a) Kaynak (Gönderici): İletmek istediği bir iletisi olan, iletişimi başlatan kişiye kaynak ya da gönderici adı verilir. b) İleti (Mesaj): Göndericinin alıcıya iletmek istediği bilgiler duygular, düşünceler ve istekler iletileri oluşturur. İletiler sözlü olabileceği gibi sözel olmayan davranışlar ve söz ötesi kavramlarda olabilir. c) Kanal: Gönderici ile alıcı arasında yer alan, iletinin gönderilme ve alınma yollarıdır. İletişimde kanallar görsel, işitsel ve dokunsal olabilir. Örneğin tv hem görsel hem de işitsel bir iletişim kanalıdır. d) Alıcı (Hedef): Göndericinin bir iletiyi gönderdiği ve üzerinde bir etki yaratmak istediği kişi ya da gruptur. e) Geri bildirim ( Feedback, Yansıma, Dönüt): Alıcının iletiyi alarak değerlendirdiği ve yorumladığını gösteren alıcının göndericiye verdiği yanıtı oluşturur. f) Ortam (Context): İletişim sürecinin gerçekleştiği yerin ve zamanın özellikleri ortamı oluşturur. 3) ÖRGÜT İÇİ İLETİŞİM VE ÇATIŞMA Örgüt, içinde karmaşık işleri yapmak için bir araya gelen, yüz yüze ilişkilere olanak bırakmayacak kadar çok sayıda insanın bilinçli ve sistematik olarak, ortaklaşa kabul edilmiş amaçlara ulaşacak şekilde aralarında ilişkiler kurdukları bir düzendir (Türkmen, 1961, s. 21). Örgüt içi iletişim ise kurumun eylemlerini yerine getirecek veya kapsayacak şekilde örgüt üyeleri tarafından simgelerin üretimi, iletimi ve yorumudur (Mutlu, 2004, s. 33). Örgüt içi iletişim, hem yöneticilerin iş göreni etkilemesini hem de iş görenin yöneticiye yanıtını içeren çift yönlü bir iletişim süreci olarak gerçekleşir. Örgütün her kademesinde varlığını ve önemini kabul ettiren iletişim süreci, aynı zamanda örgütsel düzenin başarısını da yansıtır (Dağ, 2002, s.33) Örgütsel İletişimin Önündeki Engeller A) Örgütsel Engeller a) Yönetimde Aşırı Merkeziyetçilik: Her türlü kararın alınmasında yöneticilerin devreye girmesi, yönetilenler açısından güvensizliğe neden olabileceği gibi alınması gereken basit kararlar için bile üst makama sorulması iletişimi resmileştireceğinden dolayı iletişim çatışmalarına neden olabilir. b) Statü Farklılıkları: Daha çok yöneticiler ile çalışanlar arasında görülen bir iletişim engeli olan statü farklılıkları, örgütteki güç hiyerarşisinden kaynaklanır. Yöneticilerin, astlarına karşı takındıkları tavırlar, tutum ve davranışlar da iletişime en büyük engellerdendir. Astların işlerin iyi yürümediği için kendilerine yaptığı müracatları kötü karşılayan ve sinirlenen yöneticiler bu hareketleriyle ileride gerektiği zaman astlarının kendilerine müracaat etmelerini zorlaştırmış olurlar (Yıldırım, 2001, s.61). c) Yöneticiler ile yönetilenler arasındaki hiyerarşik fazlalık: Örgütlerdeki yönetim kademeleri arttıkça mesajın gecikmesi ve bozulması ihtimali de artar. B) Bireysel Engeller a) Süzgeçleme: Astlar yalnız üstlerinin hoşuna gideceği bilgileri vermek amacıyla mesajı süzerler ve bozarlar. b) Dürüstlük ve Güvenirlilik: İletişimde güvenirlilik çok önemlidir. Örgütlerde iletişimsizliğin en aza indirilmesi için bireyler arasında karşılıklı güven duygusunun geliştirilmesi gerekmektedir. Bu karşılıklı güven duygusunun temelinde ise iş hayatında dürüst olma yatmaktadır. c) Sır Saklamalar: Bazen yöneticiler bildiklerini astlarından gizlerler. İşletme sırlarının dışarıya verilmemesi çok önemli bir husus olmakla birlikte yönetici ve işçilerin işletmeye olan intibaklarını sağlayacak bilgilerin saklanmaması gerekir. d) Gürültü: İletilen mesajlardaki sapmalara gürültü adı verilir. Gürültü, kalabalık nedeniyle söylenilenlerin anlaşılmaması sonucu ortaya çıkan mekanik gürültü olabileceği gibi dinleyicilerin kafasının başka bir yerde olması gibi psikolojikte olabilir. e) Kültürel Farklılıklar: Etkili bir iletişimin olabilmesi için örgüt içinde yer alan insanların kültürel özelliklerinin iyi bilinmesi gerekir. Aynı olguya bir Fransızın yaklaşımı ile Bir Türk'ün yaklaşımı arasında farklılıklar olabilecektir. Bu yüzden kültürel farklılıkların dikkate alınmasında yarar olacaktır. f) Teknolojik Yetersizlik: Her meslek ve bilim kolu kendine has bir terminolojiye sahiptir. Örgüt içinde bulunan her insanın bu terminolojiye sahip olmadığının farkında olmamız gerekir. g) Seçici Algılama: "İnsanlar görmek istediklerini görürler" atasözünde de belirtildiği gibi birey yalnızca ilgi, ihtiyaç ve durumuna göre algılamak istediğini algılayacaktır. Buna algıda seçicilik adı verilir. 4) KİTLE İLETİŞİMİ Bir takım bilgilerin ve sembollerin bir takım merciler tarafından üretilerek geniş insan topluluklarına iletilmesi ve bu insanlar tarafından yorumlanması sürecine kitle iletişimi adı verilir. Kaynak ve hedef arasındaki iletişim kanallarına ise kitle iletişim araçları denir (Radyo, tv, gazete, dergi, internet, cd, sinemalar, videolar vb.). Kitle iletişim araçları sadece eğlendirmez aynı zamanda da gündelik yaşamımızda kullandığımız bilginin büyük bir kısmını sağlar ve bu bilgiyi biçimlendirir. ETKİN İLETİŞİMİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER a) Korkular b) Ön kabuller (Önyargılar) c) Duyarsızlık d) İsim Takmak e) Kararsızlık f) Alınganlık g) Ben merkezcilik İLETİŞİMİN TEMEL BECERİLERİ 1) KARŞIMIZDAKİNİ DİNLEMEK Yönetim bilim uzmanlarından Drucker "iletişimin önündeki en büyük engel söylenileni duyamamaktır" demiştir. Ailes tarafından yapılan bir araştırmaya göre insanlar bir gününün % 9'unu yazarak, % 16'sını okuyarak, % 30'unu konuşarak ve % 45'ini ise dinleyerek geçirmektedir. Maxwell ve Dorman (1968) karşımızdakini etkili dinlemek için 9 madde sıralamıştır. Bunlar: - Konuşmacıya bakın - Kimsenin sözünü bölmeyin - Anlamaya odaklanın - O andaki ihtiyacı saptayın - Duygularınızı gözden geçirin - Yargılarınızı askıya alın - Konuşulanı belli aralıklarla özetleyin - Açıklayıcı cevaplar almanızı kolaylaştıracak sorular sorun - Daima dinlemeye öncelik verin İletişim uzmanlarınca 6 çeşit dinlemenin olduğu saptanmıştır. Bunlar: 1) Görünüşte Dinlemek: Konuşmacıyı dinleyerek gözükmek aslında hiçbir şey dinlememektir. 2) Yüzeysel Dinleme: Bu tür dinleme özelliğine sahip kişiler konuşmacının kullandığı kelimelerin yüzeyinde kalırlar asla gerçek manaya ulaşamazlar. 3) Seçerek Dinleme: Bu tip dinleyiciler konuşmacının söylediklerinden sadece kendi ilgilendikleri kısma odaklanırlar, geri kalan kısmı fazla ilgi göstermezler. 4) Saplanmış Dinleme: Ne söylemek isterseniz isteyin bazı dinleyiciler her söylenilenden duygusal bir anlam çıkarırlar. Buda konuşmacının vermek istediği mesajın değil de dinleyicinin ruh haline göre başka bir şey anlamasına sebep olabilir. 5) Savunucu Dinleme: Ne duyarsa duysun kişi her söylenileni kendisine söylenmiş bir saldırı olarak algılar ve hemen karşı savunmaya geçer. 6) Tuzak kurucu Dinleme: Bu tür dinleyici konuşmacıyı hiç ses çıkarmadan büyük bir dikkatle dinler. Çünkü amacı konuşmacının açığını yakalayarak onu zor duruma düşürmektir. 2) KENDİMİZİ TANIMAK Mevlana'nın dediği gibi "Başkasını bilen bilgin, kendisini bilen bilgedir." Danny Cox ise "Eğer insan kendi günlük yaşamından bir seyir defteri tutarsa, geçmişte yaptıklarından kendisine dersler çıkarır ve her seferinde aynı yanlışı yapıp, farklı sonuç doğmasını beklemez" diyerek insanın kendisini tanımasını önemine vurgu yapmıştır. 3) KENDİNİ BAŞKALARINA AÇMAK Kendini başkalarına açmak, içinde bulunulan zaman süreci içerisinde, düşünce ve duyguları paylaşmak olarak anlaşılmalıdır. Kişiler birbirleriyle etkileşimde bulundukları sırada, bu etkileşimden doğan düşünce ve duyguları paylaşabilirlerse kendilerini açmış olurlar. İnsanlar kendilerini güven duydukları kişilere açarlar (Cüceoğlu, 1991, s. 118-119). 4) KENDİNİ DOĞRU İFADE ETMEK İletişimde önemli olan konulardan bir diğeri de, dili etkili bir biçimde kullanabilmektir. İfade yeteneği, ne anlatmak istediğini bilmek ve bunu en iyi şekilde ifade etmek iletişimde başarının en önemli anahtarıdır. İletişim kazalarının en önemli nedenlerinden bir tanesi de kendini doğru ifade etmede yaşanan sıkıntılardır. Günlük hayatta pek çok insan "Beni doğru anlamıyorlar" ifadesiyle anlaşılamamaktan yakınmamaktadır. Aslında "Beni doğru anlamıyorlar" cümlesinde bir savunma mekanizması olan suçu başkalarına yükleme vardır. Halbuki önceden neyi, nasıl söyleyeceğimizi hazırlasak ve ifade etmek istediklerimizi doğru ve anlaşılır bir dille, kısa ve öz bir şekilde muhataplarımıza anlatabilirsek, anlaşılamamak sorun olmaktan çıkabilir. İLETİŞİMİN PÜF NOKTALARI 1) BEDEN DİLİ Ferris ve Mahrebian 1967 yılında yaptıkları bir araştırma ile bir mesajın alıcıya % 7 söz, % 38 söz ötesi ve 55'lik en büyük kısmının da beden diliyle ulaştığını ortaya koymuşlardır. Beden dili yüz ifadeleri (mimikler), Jestler, Beden duruşu, Kişiler arası mesafe ve Giysilerden oluşmaktadır. a) Yüz İfadeleri (Mimikler): Yüzde dikkati çeken en önemli bölge gözlerdir. Gözün kendisi başlı başına bir mesaj kaynağıdır. İnsanlar duygularının çoğunu yüz ifadeleri ile anlatmaktadır. Korkular, sevinçler, hüzünler, kıskançlıklar, acılar, kederler gibi pek çok duygusal özelliğimiz yüz ifadeleri ile anlaşılabilir. b) Jestler: Duygularımızı ve düşüncelerimizi somutlaştırmak ve onları desteklemek için baş, kol, ayak vb. gibi beden hareketlerinden faydalanırız. Eller ve kollar jestlerin başlıca taşıyıcıları olmakla birlikte bu konuda baş jestleri de oldukça önemlidir. c) Beden Duruşu: İletişim anında beden duruşu değişik anlamlara gelebilmekte, karşıdaki kişi ya da kişiler değişik anlamlar verebilmektedir. Konuşma sırasında bireyin diğerine sırtını dönmesi, konuşmayı bırakması için bir uyarı anlamı taşırken, kişinin bacak bacak üstüne atması bir saygısızlık ya da hakaret unsuru taşıyabilmektedir. d) Kişiler Arası Mesafe: Kişiler arası mesafe önemini bilenler için kontrol edilebilir bir iletişim öğesidir. Bu nedenle hem yüz yüze ikili ilişkilerde hem de geniş bir mekan içinde toplulukla kurulan ilişkilerde mesafeyi bilinçli olarak kullanmak büyük faydalar sağlar. Kişinin diğer insanlarla arasına koyduğu mesafe onun diğer kişilere karşı duyduğu samimiyetin işaretidir. e) Giysiler: Toplumsal tabakalaşma ve farklılaşmanın olmadığı toplumlarda bile, en azından yaşa, cinsiyete, belli becerilere ve ayrıcalıklara göre insanlar değişik rolleri üstlendiklerinden giyim kuşam ve kullanılan aksesuarlarda bu ölçütlere göre biçim ve anlam taşır. 2) SESİN VE SÖZÜN ÖTESİ Bazı sözcükler, özellikle ses taklidi görevini üstlenmiştir. Örneğin, bam, pat, küt, çat, şangır şungur vs gibi. Bazı sözcükler ise evrensel bir anlam taşımaktadır. Örneğin, "Cık, cık" hoşnutsuzluk belirtirken, "Islık" beğenme, "Öff" kızgınlık, "Vaav" mükemmeliyet, "Böğ" iğrenme, "Of, Ah" acı çekme ve "Gülme" nükte ya da sevinç anlamları taşımaktadır. 3) SORU SORMAK-CEVAP VERMEK Sorulan sorunun kalitesi, kişinin sahip olduğu bilgi birikimi konusunda bize bazı ipuçları verir. Bir iletişim sürecinde hem iletişimi sürdürmek hem de iletişimi derinleştirmek için soru sormayı bilmek gerekmektedir. Soru sormak kadar iletişimi devam ettiren önemli bir diğer unsurda cevap vermektir. İçten samimi ve dürüstçe verilen cevaplarla, kaçamak veya yüzeysel verilen cevaplar hemen ayırt edilecektir. 4) KENDİNDEN EMİN KONUŞMAK Dale Carnagie'nin ifade ettiği gibi bir konuşmanın başlıca dört önemli unsuru vardır. İkna etmek ve harekete geçirmek, bilgilendirmek, etkilemek veya inandırmak ve eğlendirmektir. Bu bağlamda bir kişinin kendinden emin konuşabilmesi için ise çok iyi bir dinleme becerisinin ve kendini ifade yeteneğinin güçlü olması gerekir. 5) ELEŞTİRMEK Eleştiri denildiğinde aklımıza hemen olumsuz bir anlam gelmektedir. Eleştiri hem doğru özellikler hem de yanlış özellikler için yapılabilir. Her ne kadar kişiler arası iletişimde eleştirinin olumsuz bir yönü olduğu düşünülse de eleştiri bizi biz yapan, değerlerimizin farkına varmamızı sağlayan önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. 6) HAYIR DİYEBİLMEK Yaşamımızdaki herhangi bir sorumluluk ve sahiplenme duygusu bir "sınırlar" sorunudur. Sınır koyamama ve her şeye "Evet" deyip onlarca sorumluluk üstlenme ve sonrasında da üstesinden gelememe günümüz insanlarının karşılaştığı problemlerdendir. Cloud ve Townsend'e göre insanların "Hayır diyemeyişlerinin" en önemli nedeni ise karşımızdaki kişinin sınırlarını bilmemesi ya da bizim ona kendi sınırlarımızı anlatamamamızdan kaynaklanmaktadır. İLETİŞİMDE MEKAN KULLANIMI İnsanların karşılarındakiyle ilişkilerinde kendilerini en rahat hissettikleri beş tane alan vardır. 1. Özel alan (0-45 santim): Bu alan, aile fertlerine ve sevilen kişilere ayrılmıştır. Bu alan dâhilinde kucaklaşır, dokunur ve fısıldarız. Bu kadar yakın bir temas ancak ve sadece kişisel ilişkiler için uygundur. 2. Yakın kişisel alan (45-60 santim): Bu alan arkadaşlar ve tanıdıklarla güvenilir iş arkadaşları arasındaki etkileşim için kullanılır. 3. Uzak kişisel alan ( 60-120 santim): Bu alan, bir kol boyu mesafede tutmayı tercih ettiğimiz ilişkilere ayrılmıştır. Bu alanda ilgi kurar, ancak temas etmeyiz. 4. Sosyal alan (120 santim-3,5 metre): Günlük iş iletişiminde bulunulan kişilerin çoğunluğu için en uygun olan alan budur. Bu alan, iş ortamında yeni tanıştığımız kişilerle nispeten resmi sosyal ilişkiler içindir. 5. Kamusal alan (3,5 metreden fazla): Bu alan çoğunlukla konuşma yapmak için kullanılır. Pek azımız, tanımadığımız kişilerle çok yakın olmak zorunda kaldığımız durumlarda, örneğin kalabalık bir yeraltı treni (metro) ya da asansörde rahat edebiliriz. Böylesi durumlarda dosdoğru ileri bakar ve göz temasını engellemeye çalışırız. Yabancılar kişisel alanlarımızın sınırlarına yaklaşırsa genellikle kabul edilebilir bir mesafe oluşturmak için diğer tarafa eğilir veya ondan uzaklaşmaya çalışırız. EMPATİ Empati yeteneği, kişinin kendisini karşısındaki insanın yerine koyması ve iletişime bu yönde devam etmesi olarak tanımlanmaktadır. Empatide en önemli unsur karşımızdakini anlayabilmektir. Zaten empati karşımızdakini anlayabilmek için yapılır. Karşımızdakini anladığımızın karşı tarafa hissettirilmesi de empatinin diğer bir unsurudur. SEMPATİ Sempatinin kelime karşılığı "birisiyle birlikte acı çekmektir." Bir insana karşı sempati duymak ise o bireyin sahip olduğu duygulara, düşüncelere ve yaklaşımlara aynen sahip olmak veya onları benimsemektir. Fransızca sympathie (duygudaşlık, kanı kaynama, cana yakınlık). "bir insanın bir başkasına karşı duyduğu sevgi ve yakınlık" anlamında kullanılan sempati için dilimizde şu karşılıklar uygun düşmektedir: yakınlık, cana yakınlık, sevimlilik. örnek: Türk olduğumuzu söyleyince Macarların yakınlıklarını tebessümlerinden hissediyoruz. STRES VE RİSK YÖNETİMİ Stres günlük hayatımızda karşımıza çıkan ruhsal ve fiziksel gerginliktir. 1) Stresin Nedenleri A) Kişisel Nedenler - Rol belirsizliği ya da rol çatışması - Engelleme - Çalışma koşulları - İnsan ilişkileri - Yabancılaşma - Moral bozukluğu - Güvensizlik - Yetersiz kişisel enerji B) Mesleki Nedenler - Sorumlulukların yarattığı endişe - İş yükünün fazlalığı - Yapılan işin sıkıcılığı - İş yerindeki denetim zaafiyeti - Yetkinin sorumlulukları karşısında yetersiz kalınması - Ücret yetersizliği - Mevzuat karışıklığı - Astlarla/üstlerle anlaşamamak - Mesleki statünün düşüklüğü - Kurallara uyma zorunluluğu 2) Stresin Belirtileri A) Stresin Fiziksel Belirtileri - Tansiyon yükselmesi - Sindirim bozukluğu - Terleme - Nefes darlığı - Baş ağrısı - Aşırı yorgunluk hissi - Alerji - Mide bulantısı B) Stresin Psikolojik belirtileri - Gerginlik - Geçimsizlik - İşbirliğinden kaçma - Sürekli endişe - Yetersizlik duygusu - Yersiz telaş C) Stresin Davranışsal Belirtileri - Uykusuzluk ya da aşırı uyuma isteği - İştahsızlık - Aşırı yemek yeme - Sağlığa aşırı dikkat - Sigara ve alkol kullanımı - Aşırı hayal kurmak - Ölüm ve intihar fikrini sıklıkla tekrarlamak 3) Stresle Başa Çıkma Yolları - Stersi kabul etmek - Zamanımızı planlamak - Hayır diyebilmek - Kendimizi tanımak - Dost ve akraba ziyaretlerinde bulunmak - Temizliğimize dikkat etmek - Bedensel hareketler (Düzenli egzersiz yapmak) - Gevşeme ve masaj yaptırma - Solunum egzersizleri yapmak - Düzenli beslenme alışkanlığını edinmek - Sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılmak MOTİVASYON Motivasyon (Güdü) kişisel ihtiyaçlar, istekler ve dürtülerden kaynaklanır ve kişiye bir davranışta bulunma isteği verir. Açlık, susuzluk ve cinsellik gibi fizyolojik kökenli güdülere dürtü adı verilir. Başarma isteği, iyi bir geleceğe sahip olma gibi güdülere de ihtiyaç adı verilir. Motivasyonda önemli olan nokta ise şudur: Nasıl ki kendimizi belirli bir hedef doğrultusunda harekete geçiriyorsak bu motivasyonu da korumayı bilmemiz gerekir. Motivasyonu etkileyen unsurlar ise şöyle sıralanabilir: - Bireyin zeka düzeyi - Bireyin yetenekleri - Bireyin bilgi ve beceri düzeyi - Bireyin işe bakış açısı, yapmak istedikleri ve yapması gerekenler - İşin bireye sunacağı olanaklar, iş yerinde ilerleyebilme, sorumluluk ve tatmin edebilme ölçütü PROBLEM ÇÖZME İnsanlar yaşamları boyunca çözmeleri gereken binlerce problemle karşılaşırlar. Bireyin amacına ulaşmasını engelleyen, bir çözüm bulması gereken durumlara problem adı verilir. Problem çözmede karşılaşılan güçlükler: 1) Zeka: Problem çözme ile zeka düzeyi arasında doğrudan bir ilişki vardır. Zeka testlerinin temeli de bu nedenle problem çözmeye dayanır. 2) Güdülenme: Bireyin problemin çözümüne yönelik motive edilmiş olması o problemin çözümünde kişilere kolaylık sağlayacaktır. 3) Deneyim: Bir kişinin problem çözme konusunda deneyim sahibi olması ona benzer problemlerin çözümünde yardımcı olacaktır. 4) İşleve Takılma: Bazı konularda edinmiş deneyimler eğer bizde fikri sabit olmamıza yol açmışsa bu problemin çözümünde zorluk çıkaracaktır. 5) Zihinsel Kurgu: Kişilerin bir problemi çözme yöntemi, zihinsel kurguyla başlar. Doğru bir plana dayanan zihinsel kurgular problem çözümünde kolaylık sağlayacaktır. 6) Kullanılan Yaklaşım: Problem çözümünde iç görü ve deneme-yanılma yöntemleri kullanılmaktadır. Bir yaklaşımda ısrarcı olunması bazen problem çözümünü zorlaştırır. SEMBOL-AYİN ve MİT KAVRAMLARI • SEMBOLLER: Örgüt üyelerinin karmaşık fikirleri ve duygusal mesajları birbirine aktarılmasını sağlayan ve özel anlam taşıyan objeler, hareketler ve olaylardır. AYİNLER: Kültürel değerleri ve normları yerleştirmeye yönelik düzenli olarak yapılan hareketler ve törenlerdir. MİTLER: Açıklanması karmaşık ve zor olan aktiviteler ve olayları açıklamaya yardımcı olan masalımsı hikayelerdir. Manipülasyon Nedir? İnsanları kendi bilgileri dışında veya istemedikleri halde etkileme veya yönlendirme anlamına gelir. Bu etkileme ve yönlendirme sonucu insanlar davranış değişikliği ya da kanaat değişikliği gösterebilirler. Sosyopati Nedir? İnsanların çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eden, diğer insanların hakları ile ilgili daimî bir umursamazlık ve ihlâl seyridir. Psikopat Nedir? Psikopati, yalan söyleme, başkalarını sömürme, başı bozukluk, sorumsuzluk, kibir, düşük irade kontrolü ve empati ve pişmanlık-suçluluk duygularının yokluğuyla örneklenen en tehlikeli kişilik bozukluğudur. Entropi Nedir? Kainatta her şey, kendini minimum enerji ve maksimum düzensizliğe çekmek ister. Entropi düzensizliğin sistematiği olarak adlandırılır.