Ful Text - Tasavvuf Dergisi

advertisement
tasavvuf
İlmi ve Akademik Araştırma Dergisi
Ankara, 2000_
İçindekiler
İbadetlerin İç Anlamı 1 Mehmet DEMİRCİ
9
Hacı Bayram-ı
Vell and
His Contributions to Ottoman
State at Interregnum Period 1 Ethem CEBECİOGLU
33
Türk Edebiyatında Ml'yar Geleneği İçinde
Yiğitbaşı Ahmed ŞemsedQ.in Marmaravi'nin
Hurde-ı Tarikat'ı 1 Cemal KURNAZ-Mustafa TATCI-Halil ÇELTİK
43
Gülşeniliğ.e Dair Bir Eser: Naz1r İbriihim'in
Beyan-ı Tarikat-ı Gülşeni'si 1 Himmet
KONUR
65
A:.z1z Mahmud Huiliiyi'nin Belgıradlı
Ali Efendi'ye Gönderdiği Mektup 1 Cengiz GÜNDOGDU
81
Reenkarnasyon (TeııaSüh) Meselesi ve Mutasavvıfların .
Bu Konuya Bakışlarırun Değerlendirilmesi 1 Mustafa AŞIC.4R
85
A Comparision of The Usage
of Metaphor (lsti'are) In The
Islamic Philosophers and Mystics 1 Müfit Selim SARURAN
101
Son Dönem Tekke Mecmiiala.rından
Mehmed Salih Efendi'nin
Rehber-i Tekaya'sı 1 Mustafa AŞIC.4R
129
Yesevilik Kültürü ve "İiın1 Ateizm"/ Dosay KEN]ETAY
167
Ceride-i S~fiyye'den: SeJ.amet-i Kalbiyye 1
Mesnevfhan Ali Fuad (Haz: Halim GÜL)
179
Yeşilzade
Yesevilik Kültürü
ve "İlıni Ateizm"
Dosay KENJETAY
Arş. Gör., Ahmet Yesev! Ü.
Giriş
Türkler arasında İslam'ın yayılmasında en önemli unsurlardan birinin de tarikatlar olduğunda şüphe yoktur. 1 İşte, ilk Türk tarikatının temelini atan Ahmet Yesev!, kurduğu Yesevilik ile Türk milletinin manevi hayatında derin izler bırakan,
dikkate değer bir şahsiyettir. Yesevilik kültürünü, yani, Türk sı1fi geleneğini oluş­
turma bakırnından da Ahmet Yesevl'nin manevi faaliyeti ilk örnektir, önemi büyüktür. Bu yüzden, Fuat Köpriilü onu ilk mutasavvıf olarak nitelendirmiştir.
Burada "Yesevilik Kültürii" kavramının muhtevasından, "Türk Süfiliği" "Türkistan Süfi Taril\:atlan", "Türk Halk Müslümanlığı" veya genel olarak "Türk Müslümanlığı" anlaşılmalıdır. Böyle bir kanaate, Çarlık RusyaTürkologlan ve Oıyanta­
listleri'nin yaptığı çalışmalannda rastlamaktayız.
Türk kültürü, folklorü, inancı, dili, edebiyatı, mitolojisi, gelenek ve görenelderi üzerinde Çarlık Rusyası tarafından yoğun çalışmaların yapıldığı, bugün herkesin malümudur. Sovyet il\:tidan veya komünist rejim tarafından, bize karşı asirnilasyon, dinsizleştirme ve tüm kültürel değerlerimizden uzaldaştırma politikasında
bu "biril\:miş malzemelerin" çok: büyük payı olmuştur.
İşte, yazırnızda, bu "biril\:miş malzemeler" içerisindeki Yesevılik kültürünün
komünist rejimi tarafından nasıl kullanıldığını anlatacağız.
Türkistan'daki sı1fi gelenek, "tarikatlar, tasavvufi düşüncenin olgunlaşmasın­
dan sonra ortaya çıl\:mıştır "3 diyenierin yanı sıra, "İsHimiyet, taril1te ilk defa XII.
2
1 Nesiıni Yazıcı, "Hoca Ahmet Yesevi Döneminde Türk-İslanı Kültürünün Oluşum ve Gelişimi
Üzerine Bazı Düşünceler", Yeseuilik Bilgisi, haz. C. Kurnaz, M. isen, Ankara 1998, s. 69.
2 Kemal Eraslan, "Ahmet Yesevi", Erdem, Hoca Abmet Yeseui Özel Sayısı, c. 7, s. 21, 1995. s. 794.
3 Mustafa Kara, "Tarikatlar Dünyasına Genel Bakış", İsliim~vat, c. 2, s. 3, Temmuz-Eylül1999, s. 67.
168
tasa!'l'tlj
asırda istilacı
gayr-i müslimler (Doğu'da Karalutaylar, Batı'da Haçlılar) taralindan
tehdit edildiği zaman, tasavvuf, imanın müdafü rolünü üstlenmiş ve halka ait bir
kitle hareketi pozisyonuna bürünmüştür. İmana saldınnın (fiziki veya manevi)
başladığı, dış ve iç düşmanların (imana karşı) çoğaldığı sırada, bir şeyh etrafında
toplanan, hayatlarının her anını tanzim eden, mecburi kurallara bağlı ilk tarikatlar
işte, bu çağda ortaya çıkmışlardır'' diyenler de mevcuttur.
Gazzali'nin tasavvufun imanı savunma, konıma bakırnından Batınilik, kelam
ve felsefe metodlanndan üsti.in olduğu kanaatini, taşıdığı herkesin malümudur.
Bu iki husus, komünist rejim ideologlannın gözünden kaçmamıştır. Tasavvufi
düşünceyi, onun dayandığı ilke ve yöntemleri, kendi yararlan açısından kullanmada, tarihi "Diyalektik Maddeciliğin Marksist Yonımunu" benimsemişlerdir.
"I-Iiçbir şey yoktan var olmaz ... Dolayısıyla, biz elde var olan malzemelerden yeni
sosyalizm sistemini kuracağız" şeklinde, Lenin'in meşhur bir sözü vardı. İşte, komünist rejimde Ateizm, Marksist ve Leninist dünya görüşünün ayrılmaz bir parça5
sı olarak görülmüş ve "ilmi ateizm" adıyla takdim edilmiştir. "İlıni ateizm, kendini, teorik ve pratilc açılardan ateizmi yaymanın yöntemi, yani, bir anlamda onun
1
eğitim sistemi olarak görmüşti.ir. " '
Komünist rejim, ateist eğitim sistemini icad etmede, teorik ve pratik açıdan Yesevilik külti.irü "malzemelerinden" istifade etmiştir. Komünist rejim ateist Sovyet
doktrinlerini yayınada külti.irel değederimizi yani, Yesevılik külti.irünü h.'Ullanır­
ken, bunu kendilerine teorik ve pratil<: olarak nasıl zemin uydıırabilrnişlerdir? Nasıl bir metod kullanmışlardır? Çalışmamız, bu sonılar çerçevesinde teşeld<:i.il edecektir.
1
İlıni Ate:izı:ııin Dayandığı Teorik ve
Pratik "Zeminler"
Allah'ın varlığını,
maddi ilkelere indirgeyen materyalist monizm, ateizrnin felsefi dayanağı olmuştur.- Monizm, varlığı, film, nıh, madde vb. gibi tek bir illceye,
prensibe inçlirgeyen (irca eden) sistemlere denir. Monist sistemlerde olduğu gibi,
Panteizmde de Yaratan ile yaratılmış olanlar birleştirilıniş ve belli bir ill<:eye irca
edilmiştir. Mesela, bu i&e, materyalist sistemlerde atom, maddedir." Ateizmi Süleyman Hayri Bolay'ın ifadesiyle Ateizm'i tanıracak olursak: "Ateizm, tabiat olaylarının izahında hiçbir illet (neden) tanımaz. Alemde tek ve değişmez varlığı kabul eder. Bu varlık içkin (immanent) bir varlıktır. Panteizm de, ateist bir anlayış sa4 Alexandre Bennigsen; Chantal Lemercier-Quelguejay, Slifi ue Komiser (RII.~)'a'da ıvlılslilmaıı
Tarikat/an), Fransızca'dan Çev: Osman Türer, Ankara 1988, s. 16.
5 Aydın Topaloğlu, Ateizm Fe Eleştirisi, Ankara 1999, s. 13.
6 Aym esm; s. 158.
7 Süleyman Hayri Bolay, Felsefi Doktıinler Fe Teıimler Sözlilğı'i, Ankara 1996, s. 387.
8 Büsameddin Erdem. Pal1/eizm m Vabdet-i Vı'icud Mukayesesi, Ankara 1990. s. 3.
yeseui/ik kiilttln'i ue ''i/mf ateizın."
169
yıla bilir,
bu bakımdan."~ İ dealist bir düşüncenin ürünü olan irnmanent (içkin) kavsonralan daha çok materyalist ve bazı monist sistemlerin işine yaramıştır."'
Sovyet ideologları Ateizmin felsefi ontolojik dayanağı olarak Materyalizmi ve
materyalizmin kaynağı olarak da, Panteizmi göstermektedir. 11 Burada, Materyalizmin ortaçağda, "tabiat ile Allah'ın ezeliliği gibi" nominalizm şeklinde, panteist ve
zındık doktrirıler tarzında ve Rönesans devrinde de, çoğu zaman Panteizm ve hilozeizm formasında varlığını sürdürdüğüne dair bilgiler mevcuttur.
Aynı görüşü, Tanrı ve alem münasebeti açısından Büsameddin Erdem şöyle
izah etmektedir: "Panteist telakkinin iki şekli vardır: Birincisi, yalnız Allah hakikattir. İkincisi ise, yalnız alem hakikattir. Tann ve alem münasebetirıdek.i bu iki panteİst açıklamadan birincisi, teist bir açıklamaya, ikincisi ise, ateist bir açıldamaya
yönelmektedir. Birincisi, acosmisme büyük ölçüde metafizik, ikincisi pancasmisme ise tlzil<:çi-maddeci bir yaklaşırnclr. Cosmizme'de dini ve felsefi bir gizlilik yat1
maktadır. Pancosmizme'de ise açık bir materyalizm gizlerunektedir." !
Buradan da, Sovyet ideologlan Yesevi'nin tasavvufi düşüncesini pancosınisme
olarak değerlendirmişlerdir. Yesevilik kültürünü kullarunadaki "İlmi Ateizm"in
dayandığı teorik zemin, Panteizmdir. Daha doğrusu, Yesevilik sufi geleneğinin
esasını, Panteizrnle kasıtlı olarak özdeşleştirmişlerdir. Ancak, Sovyet id~ologları
bu "zemin"in sağlam olmadığını daha sonra anlamışlardır. Çünkü, bu bir kasıttı,
özellikle de siyaset ve ideolojinin gereğiydi.
Karl Marx doktrinleri ile Alımed Yesevi'nin hikınederihi bağdaştırmarun zor ol13
duğunu söyleyebilen İlı:nl Ateizm uzmanları da olmuştur. Ama, günümüzde bile
Panteizın ile Vahdet-i Vücud'u veya tasavvı.ıf ile mistisizmi aynı sayanlar mevcuttur. Buna birçok örnek vermek mümkündür. Yine, İslam tasavvufunda bazı düşü­
nürler için de, panteist terimi kullanılmıştır. Panteisderi, ateist görme eğilimi, bazen bu kişiler için de söz konusu olmuş ve bunların inançlarına kuşkı.ıyla bakumıştır. Ancak her şeye rağmen, Tanrı inancını reddetmedilderi için panteisderi ateist olarak görmek doğnı değildir.~<~ Dolayısıyla her ne kadar, İlmi Ateizm, tasavvufi düşünce ile panteizm arasındaki şekil ve ilke bakırnından bazı benzerilider görmesi sebebiyle bu yanlışa düşmüş olabilir dersek bile ve her ne kadar adı ilmi olsa da, "ilm! ateizm"in, bilim ve felsefe adına "ideolojik ve politik amaçlarla hedeflendiği1' açıl<: ve ortadadır.
ramı,
9 Bolay, Felsefi, s. 387.
1O Erdem. Paııteizm, s. 3.
11 Nurğaliyev R., "Materyalizııı Maddesi", Filoso.fyalık Sözdık, (Kazak Ensiklopedyası Bas Redaksiyası) Alıııall 1996, s. 260.
12 Erdem, a.g.e., s. 10.
13 Mambetaliyev S., Perefitki Nekotonb Musulmanski/ı Teçeıı~v u Kirgiz~vski ib İstorya, Frunze
1969, s. 39.
14 Affifı A., Mubyiddiıı İhmı '1 Arahi'niıı Tasauwif Felsefesi, çev: Mehmet Dağ, Ankara 1975, s. 36.
15 Topaloğlu, Ateizm, s. 14.
170
tasaı~'ıtf
Aslında,
Marksist ideolojinin ilirnle herhangi bir alakası yoktur. Çünkü komünist rejimdeki marksist öğreti, ilk başta düşünceyi ve felsefeyi bir yorum değil de,
dünyayı değiştirmek için bir eylem vasırası olarak görmüşveTann kavramına ideolojik ve pratik bir mahiyet yüldemiştir. Marksist ideolojideki Ateizm, İlmi Ateizmden ziyade, esası bakımından eklektik olan, felsefi ve teolojik olmayan (yani, teorik ateizm söz konusu değildir), ama resmi, politik, pratik ve ideolojik özellilder
16
taşıyan ateizmcijr.
Marksist ve leninist dogmasının aynlmaz bir parçası olarak ateizm, komünist rejim ideolojisinin dine karşı mücadelesinde, sürekli propaganda aracı olagelmiştir.
Stalin döneminde Ateizm resmi ve ideolojik hüviyet alırken, ondan sonraki
dönemde, dine karşı mücadelede "ilmi ateizm"in öne süriildüğü malümdur. 1- Aslında Marx ve onun yolundakilerin ortaya koyduğu doktrin şöyledir: "Din: toplumda insanlarm ezilmesi ve sömüriilmesi için bir araçtır. Onun için dinin kaldı­
rılması zaruridir. Çünkü, din bir uyı.ışt:ı.ırucu görevi yapmaktadır. Din ortadan kaldırıldıktan sonra, insana, en yüce değerin kendisi olduğu öğretilmeli ve böylece
18
özgürlüğe kavuşt:ı.ırulmalıdır. "
Marx, Ateizmin toplumsal ve ekonomik temelleri olduğunu iddia etmiş, ona siyas! bir boyut kazandırarak işçi sınıfının ideolojisi haline getirmiştir. Ona göre,
din toplumsal kaynaklıdır. Yani, din toplumdaki (zengin ve fakir) sınıfların mevcudiyetinden ortaya çıkmıştır. Toplumdaki sınıfı kaldırmalda Sosyalizmi gerçekleştirmek mümkündür. Sosyalizmi gerçekleştirmek ve Sovyet insanı -intemasyonel·bir tek insan- yetiştirmek için, milletleri dininden ayırmak zorunludur. Çünkü
milliyetçiliğin kaynağı olarak da dini görmüşlerdir. Bu hususa Gerhard von Mende şu şekilde bir açıldık getirmektedir: "Sovyetler Birliği'nde, İsliim'a karşı' çok sert
mücadele yapılıyor, bunun sebebi, İslam dini Türklerin milliyetçilik duygu ve düşüncelerinin bir parçası sayılmasındandır. Dine karşı yapılan mücadele, Türk mil20
liyetçiliğine, kültürline yapılan bir mücadele olarak kabul edilmelidir."
Tarilli Diyalektik Materyalizm'm metodu, yaşamda ve insanlık tarilıirıde olup
biten her şeyi de kendi gözlüğüyle görmeye, olup bitenleri materyalist bir anlayış­
la yonımlamaya çalışrruştır. Dolayısıyla, dinin kaynağının toplumdaki sosyal ve
ekonomil<: yapı olduğuna işaret etmiş ve onu kültür ahlak, hukuk, politika, estetik gibi sosyal şuur biçimlerinden biri olarak: değerlendirmiştir. Bu metoda göre,
Sosyalizm inşa edilmeli; bu sayede sosyal ve politik açıdan insanların özgürlüğü
19
21
16 Necip Taylan, Dı"işılııce Taribinde Taıııı Somı;u, İstanbul 1998, s. 113.
17 Seyfettin Erşahin, Türkistan 'da İslfımve Mı"islümaıı/aı·, (So11yet Dönemi), Ankara 1999, s. 306.
18 Topaloğlu, Ateizm, s. 140.
19 Erşahin , a.g.e., s. 129.
20 Gerhard von Mende, Komfiııist Blokta Milliyet Mejkuresi, çev. Fethi Tevetoğlu, Aziz Alpagut,
Ankara 1966, s. 128.
21 Topaloğlu, a.g.e., s. 159.
yeseııilik kı71111rı7
ve ··ifmf ateizm"
171
sağlanmalı, dolayısıyla
din duygusunun oluşturduğu kaynaklar da kumtulmalıdır.
"Marksist anlayışa göre, millet, süreç sonucu ve tarihin geliştirmiş bulunduğu
bir nesne değildir. O, sadece belirli iktisadi devrenin bir fonksiyonu; zamanla mukayyet, burjuva kapitalizmine bağlı ve onunla birlikte yok olacak bir hayalettir.
Milli birlik, esas itibariyle, komünizme yabancı dır. Miyari milliyet değil de sınıf teş­
kil eder. "22
Mesela, Lenin bu konuda şöyle der: ".. .İşçiler bütün dünyada, hürriyetiri müjdecileri ve sömürücülerin düşmanlan olaral<:, hazır bulduklan şeylerden, hususu
milli h.i.iltürlerini meydana getiriyorlar". Yani, onlann husus! milli kültürleri "ezilen
sınıf' (sefalet-fakirlik) olarak tarih içinde oluşa gelmiş ve devrim mhunu hazırla­
yan Komünizmin elçileri idiler. Bu anlamda komünist rejim, "proletarya (ezilen sı­
nıf-faldrlerin) diktatoryasının" devletidir, arayan toplumdur.
Komünist rejim, fakirlik kavramını kendi ideolojisine silah edinir. Bu hususta
Süleyman Hayri Bolay şöyle der: "Marksizm, aslında iddia edilenin aksine, ilim
değil, fakat, esas itibariyle içtimai bir aksiyon (eylem) metodudur. Bunda da işçi
sınıfı ve onun menfaatlerini ön planda tutarak, bir işçi iktidarını son gaye edinir."'-'
Marksisdere göre, bu sistemin özelliği, sınıfsız bir cemiyetin ve sosyalizmin hım­
cusu olarak işçi sınıfının tarilli vazifesini belirtınesi ve onu iktisadi bir temel e oturt2
masıdır. İşte, ilmi Ateizm'in, ·' teorik zeminleri bunlardır.
Böylece İlın! Ateizm, Yesev"ilik kültürünü kendi "bilimsel teorik zeminine"
oturttuktan sonra iş, onun pratik zemini olan "eğitime" geçişi sağlamak olacaktır.
Gerçekten de "İlın! Ateizm" kendini teori!<: ve pratik açılardan Ateizmi yaymaı:ın
yöntemi, yani bir anlamda ateist bir eğitim sistemi şeklinde görmüştür. ı; Bu konuda Lenin, komünist Parti'nin amacı olarak: "Sömürülen, ezilen sınıflar (fakirler) ile
örgütlü dinsel propaganda arasındaki ilişldyi tamamen yok etmek ve emekçi halkı dinsel önyargılardan gerçekten gerçek manada h.ı.ırtarmaktır. Parti, bu amaçla
en yaygın biçimde bilimsel eğitim ve din karşıtı propagandayı örgütlemelidir."2"
Böylece "... devrimci emekçi kitlelerin önderi ve şuurlu kadrosu olan Komünist
Partisi, dini inançlan, sadece düşman bir güç ve komi.inizme giden yolda, ortadan
kaldırılmasının kolaylaştırılması ve propaganda yoluyla ve gerektiğinde idari ve
polisiye tedbirlerle hızlandırılması gereken bir engel olarak kabul etmiş veya etmek zamnda kalmıştır."
27
22 Gerhard von Mende, Komılııist Blokta, s. 97.
23 Bolay, Felsefi, s. 270.
24 Ateizııı, bazen zihinde Tanrı fıkrinin bulunmanıası (Mutlak Ateizııı), bazen Tanrı'nın varlığı­
nın bilinçli bir biçimde reddedilmesi (Teorik Ateizın), bazen Tanrı yokmuş gibi bir yaşam sürdüriiiınesi (Pratil{ Ateizııı), bazen Tanrı'nın varlığı tartışmaianna ilgisiz kalınınası (İlgisizlerin Ateizıni), bazen de ideoloji!{ (ınateryalizm) bir kabul biçiminde (ilmi Ateizın), ortaya çılanıştır.
25 Topaloğlu, Ateiznı, s. 158.
26 Erşahin, Tı"irkistaıı 'da İslam, s. 133.
27 Alexandre Bennigsen, Sılfi ve Komiser, s. 55.
172
tasauuıif
Komünist rejimde, Marksist ve leninist çizgideki "İlml Ateizm" ideolojisi eğitim
ve öğretiinde zonınlu bir ders olarak okutulmuştur. Bunun yanı sıra, din aleyhtarı propagandada, bütün kitle iletişim vasıtaları kullanılmıştır. Bu vasıralar şunlar­
dır: Özel radyo yayınları, din aleyhtarı film ve tiyatro piyesleri, sabit veya gezici
sergiler, yayladaki göçebeler için çobanlar nezdinde, onları eğitmek için haftada
bir kere düzenlenen "din aleyhtarı oto klüpler, pek çok Ateizm müzeleri, din
aleyhtarı okuma odaları, ilk ve ortaokullardaki "dinsiz gençler" klüpleri de dahil
din aleyhtarı ldüpler, kitaplar, broşürler, gazete makaleleri, özel sahalara yönelik
periyadilder ve halk için düzenlenen sayısız, konferanslar ve özel konuşmalar,
onlara hakikatleri ve Diyalektik Materyalizm'in üstünlüğünü öğretmek için müslümanların ve tereddüt halinde onların ikamet ettikleri yere giden "Ajitprop'ı" (nasihauvaiz ve propaganda ekibi) uzmanları din aleyhtarı ideolojinin araçlan haline
getirilmişlerdir.
Komünist rejim, dine karşı sürekli eğitimi-her an Allah'ı yok sayma ilkesine da"sentez" teoriyi-Yesev1 kültürünün asli unsunı, en başta gelen merasirni, zikr'den aldılar. Alexandre'nin ifadesiyle: "İman (savunucu-Yesevllik kültürü) ve Ateizm(savunucusu Marksist materyalist Diyalektik) arasındaki tarilli mücadelede,
(Komünist rejimde) nihai zafer, yine uzlaşma kabul etmeyenlerin olanların olacaktır.·· Bunu Yesevilik kültüründen söz ederken ele alacağız.
yalı
Yesevilik Kültürünün Ta.r:ihl Diyalektik
_Materyalist Metodu Açısından Yorumu
Al1Illet Yesev!'nin tasavvufi aşk geleneği, Türkistan'da Komünist rejimde bile
Komünist rejim ideologları bu kültürü, geleneği, Ateizrnin
önünde tehlikeli bir güç olarak tanımlamışlar ve bunu gücü "bilimsel açıdan" yeniden yonırnlayarak, "toplum yararına" sunmayı hedefleyerek kendi ateist propaganda yönternlerinde kullanrnışlardır.
Lenin'in deyimiyle "Elde bulunan malzemelerin sosyalizm inşası için kullanması" açısından, "mevcut sosyal, ekonomik, kültürel ve siyası hayatın tamarnını
yeniden yapılandırmak üzere Tarilli Diyalektik Materyalizmin Marksist yonımu""
yegane silahtı.
Karl Marx (doktrini) ile "Al1Illed Yesevl'nin lıikmetlerini bağdaştırmak zordu"·~·
diyenler, sosyo-ekanonlik açıdan tarilli marksist diyalektik doktrinin metodolojisi
önünde, boyun eğrnişlerdi. Burada Diyalektik MateJyalizmin, alemin yeniden organizasyonunu mümkün gören, bunu canlı bir organizasyondan çok zihinde evrirnleşen fildrler sistemine benzeten, bu evrirnleşmeyi de tez, antitez ve sentez safkaybolmuş değildir.ııı
9
28 Bennigsen, Sı7fi l'ii Komiser, s. 13.
29 Erşahin, Tılrkistaıı 'da, s. 128.
30 Mamberaliyev, Perejitki, s. 39.
yeseuilik kı'iltılrıl t'e ··ifmf ateizm"
173
halanyla izah eden maddeci aniayıt "olduğunu yani, tarihin maddeci yorumu,
felsefenin temel problemlerini materyalist açıdan ele alan ve tarihin evrimi ile insan faaliyetlerinin şekillerini genelde, sosyolojik açıdan araştıran, toplum hakkın­
daki felsefi bir doktrin olduğunu bir kez daha hatıriatmakta yarar vardı. Çünld.i,
zıtlıldarın yani, Yesev'i doktrini ile Marx dogmasının nasıl bir sentez ve birbirinin
tamamlayıcısı olduğunu "ispatlayan" dayanaklar, yukanda adını zilcrettiğirniz metodolojide bulunmaktaydı.
Marx'ın öğretisinde tarilli evrimi gösteren beş türlü ekonomik sisteme dayalı
toplum devreleri vardır. Buna göre, İslam dini de, toplum devrelerinden biri olan
feodalizmin ortaya çıkması ile birlikte zuhur etmişti. Bu toplum; yani feodalizm,
dini beraberinde getirmişti. Çünld.i toplumdaki, sömüren ile sömürülen sınıflar
(fakirler) arasında "dengenin" sağlanması için sömürücü sınıfın yaranna bir araç
gerekliydi. O da (güya) dindi.
Tüm Ortaçağda, onlara göre, toplum hayatında dinin yaygın olduğu dönemde, iktidar (sömürücü) kitleye karşı mücadele, tab! olarak gayri diril şekil içinde,
yani zındıldılc ile mezhepler şeklinde sürdüri.ilmüştür. Bu olayları, yani, zındıldıl<:
ile mezheplerin zuhı1runu dine ve iktidarlara karşı komünist devrimciliğin ilk tecellileri olarak göstermeye çalışmışlardır. Mesela, Abbas! Arab hilafetine karşı isyanlar İran' da, Orta Asya ve Kazakistan'ın güneyinde Zerdüştililc Mazdakilik, Maniheylik, Karmatililc ve sı1filik hareketleri altında gerçeldeşmişti. Bu isyanların tümünün diril formda olması tablidir. Çünld.i, o devirlerde, devrim ancak dine karşı, diril mezheplerin zındıklık eylemleri altında olabiliyordu. isyanların ve devrimci reaksiyonun kaynağı, toplumdili sosyal adaletsizlik ile sosyal eşitsizlik olmuş­
tur. Bu durum, evrensel hümanist değerleri arzulayan, çeşitli İslanli mezhepleri
mensuplanndan, sosyal ütopistlerin ortaya çıkmalanna neden olmuştur.
Tasavvufı.ın ilk devirlerindeki zühd hareketi Emev'i bilafeti iktidar kitlesine ve
onların lüks hayatında zenginleşmesine ve toplumdaki cereyan eden ahiakl
normlara karşı tepki olarak ortaya çıkmıştır. Bu başkaldın, tepki komünist devrimciliğin en ilkel ve pasif şeklidir. "Zühd, müslüman toplumdaki sosyal eşitsizliğe
cevap olarak kendini gösterdi."'H Yani, sı1fi ha:ı-eketlerin temelinde sosyal eşitliğe
ve adalete doğru, pasif bile olsa, bir ilerleme vardı.
Tajilmva: "Sfıfilerin panteizminde cevheri birlik, vahdet-i vücud şeklinde bilinmektedir. Bu da, "Allah, aynı zamanda hem yaradan hem yaratılmış varlıktır ve
hem tektir, hem de çoktur"-'5 -diyerek imkansızı kendi tez'ine uydurmaya çalış32
33
31 Bolay, Felsefi, s. 257.
32 Marksizmdeki tarihi evrimi gösteren toplum devrelerini izaha
için burada üzerinde dum1ayacağız.
çalışmak,
olduğu
33 Tajikova, Nam: Dılnyatanun, Ideologia, S(yasat, Alınatı 1989, s. 51.
Aynı eser, s. 71.
35 Aynı eser, s. 77.
34
konumuzun
dışında
174
tasat·711tf
maktadır.
Daha sonra, bu teori, Allah'ın sudürundan, yani Allah'tan maddeye,
(nurdan) karanlığa, sınırsızdan sınırlıya ve nihayet bir tezartan ikirıci bir türe geçecek değişim düşüncesinden kaynaklanmaktadır. Aslına bakarsak, illem, ilk
temelinden koparak nur ile karanlığın, tek cevher -Allah- ile dünya, yani, tez ve
antitezler birliğine, nil1ai noktada sentez' e dönüşecektir. Maddi illem Allah'tan bir
çeşit su dür ile meydana gelecektir, oradaki İlahi ruh yavaş yavaş maddi sıfata büri.inecektir" demekle, Materyalist Diyalektiğin metodolojisirıirı cübbesini hiç zorluk çekmeden, tasavvufa ve vahdet-i vücuda giydirmektedir.
Sovyet ideologlannın İslam'ı genelde Batı gözlüğüyle değerlendirdikleri malumdur. Örneğin İslam'a giriş yaparken hep Hıristiyanlığı öne çıkarırlar. "Ortaçağ
Doğu panteizmi Batıda olduğu gibi natüralist ve mistik istikamette gelişmişti"diye
giriş yaparak, Yesevilik kültürünü "Batı ölçüsüne" göre ölçüp, biçmişlerdir. Aslın­
da, aydınlanma dönemiyle birlikte ortaya çıkan ve modem dönemde iyice belligirıleşen dirı düşmanlığının temelinde, Ortaçağda kiliseniri Tann adına yaprmş olduğu insanW<: dışı uygulamalannın büyük rolü olmuştur. Marx'ın tüm eleştirileri,
teorisinin temel kaynağı veya dayanağı Batı kültürü ve Hıristiyanlık olmuştur. Bugün Marx'ı yaptıldarıyla olumlu ve "kendi toplumunun sosyo-ekonomil<:, dirıi ve
siyası meseleleri karşısında irısanı savunan bir eşsiz düşünür" olarak değerlendi­
renler de mevcuttur:"' İşte biz kendimize, kendi gözlüğümüzle bakma cesaretini
nedense bulamıyoruz maalesef. Bugün bile, kendimize "Batı penceresirıden" bakmayı bir üstünlük alameti olarak görüyoruz. Ama, kültürümüzün Al1Illet Yesevı,
Yunus Emre, Mevlana ·vb. gibi manevf devrimin büyük önderleri, "önce, kendirıi
tanı" diye, hala uyarıp duruyorlar. Yani, işe, kendirnizden başlamayı öğütlüyorlar.
Sovyet ideologları, hiçbir şekilde materyalist bir düşüneeye saltip olmayan İbn
Sirıa (980-1037), Farabi (870-950) gibi büyük düşünüderi bile kasıtlı olarak dirıirı
aleyhtarı ve "tabiat olguları ile insanı sistematik bir şekilde ele alan natüralist, panteist, Ortaçağın hür düşünürleri" olarak takdim etmektedirler."'
İlın! ateizm uzmanları, tasavvufun muhabbet:ullah .kavramı ve "aşk, marifenıl­
lah'ın kendisidir", anlayışını esas alarak, geleneksel İslam düşüncesİrlin bunun
tam tersi olduğunu, İslam'ın sevgi değil, .korh.·u dini olduğunu göstermeye çalış­
ma.ktadırlar.;\8 Allah'a aşkla yaklaşmakta olan "panteist anlayış," insanı tanrılaştır­
ma düşüncesirıi beraberinde getirdiği içirı, sömürücü, ilttidar kitlenin ideolojisi
·olan İslam'ın dilli otoritesirıi kaldıran reaktif bir düşünce olmuştur, kanaatine ulaş­
ışıktan
rmşlardır.
İll<irı, tasavvufun içtimat sosyo-siyası yönü çok zayıftı. Onların devrimci düşünce alanı,
genelde toplum düzenini tenkit etmekle, adil padişah iktidarı altında­
ki "Faziletli Devleti" aı:zulamakla ve istemekle sınırlıydı, gibi hükümleri, süfilerin
36 Erich Fromm, Marx'ın İnsan Anlayışı, çev: Kaan Öktan, İstanbul 1997, ss. 182.
37 Tajikova, İslam: Düııyatanım ... s. 78; Topaloğlu, Ateizm, s. 26.
38 Aynı eser, s. 80.
-----------------------
yesetti/ik kt"illtlnl ue ··ifmf ateizm··
175
çözlimd, zorlukla, silab.la yapılacak siyasi devrimde değil de, manevi devrimde
bulduklanm anlamamaları doğnısu şaşırtıcı gelebilir... Onlar dini ve Yesevilik kültürünü, her zaman "sömürülen canlı varlıklarm nefesi, kalpsiz dünyamn kalbi" olmaktan öteye gidemeyen, dünyayı değiştirmenin net ve peşin yolunu göstermeyen doktrinler yığım;\~ şeklinde suçlamaktadırlar.
Marksist ve leninist ldasiklerin gösterdilderi gibi, Ortaçağ' da, ideoloji adına sadece din ve teoloji bilindiği için, halkın isyam ve mücadelesinin de dilli formada,
net biçimde sı1fi tarikatlar alamnda geliştiğiili belirterek, onların müslüman ideolojisine karşı, İslam'ın kendi ilke ve delilleriyle mücadele etmesinin yerinde olduğu kanaatini benimsemişlerdi.' Bir başka İlrnl Ateizm uzmanı şöyle diyor: "Resmi din olarak İslam'ı kabul eden Karahanlı Devleti de, tasavvufa muhalefetin bir
çeşidi olarak bakmışlardı." Ahmet Yesevl'nin kendi devrinde düşüncelerinin Orta
Asya ve Kazakistan bozkırlarmda yaşayan Türkler arasında ilgi ve saygı görmesinin nedeni olarak, yukanda da değindiğimiz onun geleneksel İslam'a olan muhalefet düşüncesini göstermişlerciL Göçebe halkın buna ihtiyacı vardı ve Yesev!'nin
hikmetleri bu ihtiyacı karşılayabilmlştir. Çünl<i.i, Yesev! fakir ve yoksullann taraftan olarak, ilttidarı ve mevcut düzeni teqkit etmişti.
Onlara göre, Alunet Yesev! doktrininin, feodal kitle, iktidarlar hakkındaki görüşleri ve aynca iktidar ideolojisine karşı olan muhalefetini, sadece Divan-ı Hikmet'in metinlerinden değil, birçok tarih! vesikalarda da bulmak mümh.'iindür. Onlara göre, bu karurlann biri de, Yesev!yye Tarikatı'nın İslam'ın genel dogmatik kanun esasıanna aykırılığıdır. Yine Alunet Yesevl'nin sürekli sürgünde veya halvette bulunması bu hususta da delil olarak gösterilmektedir. Buna daha Barthold'un
"Ebu Seyid Şeyh'in devrindeki iktidarın, Boğra Han'ın Meveraünnehir'deki tüm
sı1fileri yok etmek istediğini ve bu bölgeden birçok şeyh'in gizlenerek Merv'e sı­
ğındığını"'11 gösteren eserleri de eklemektedirler.
"Feodal sömürücü iktidar gnıbu ve onların yamnda bulunan resm! ulema, İs­
lam' ı geniş kitleye yaymak için dilli eserleri okutacak, İslam'ı öğretecek medreseler kurmuşlardı. Ama, bunların yam sıra Ortaçağda Kazakistan'da özel medreseler
yani, tekl<e, dergi'il1, çilehaneler de mevcuttu. Ancak, Ahmet Yesevi'nin eserleri,
herhangi bir devletin, yöneticinin yetldsiyle veya desteğiyle yazılmamıştır. Bundan da sı1filik öğretisinin resmi İslam ideolojisiyle bağdaşmadığını görmek müml<i.indür".'1 demektedirler.
Onlara göre, Alunet Yesevi'nin hall< arasında çok büyük saygınlığından istifade etmek isteyen Emir Temir, onun mezan başına muazzam bir türbe yaptırmıştı.
Uzağı görebilen, hileldr siyasetçi, bu türbeyi, Ahmet Yesevi'nin İslam'ı yaymada0
39 Tajikova, Nam: Dt7ııyatamm, s. 86.
40 Aynı eseı~ s. 99.
41 Barthold V.V., Soçiııeıı~va, c. 2., 4-B.l, s. 235.
42 Tajikova , a.g.e., s. 102.
176
tasal.ll'l!(
ki hizmeti için değil de, o bölgedeki çoğunluğun gönlünü almak için yaptırmıştı.
Yesevllik kültüründe, oppoz.isyon (muhalefet) süfıliğ.in tüm esas ilkeleri mevcuttur. Örneğin, Yesevi'ye göre, insanın en önemli hazinesi, fakirl.iktir. Fakirlik
makamı ise, yukarıda da değindiğimiz gibi, zengirıliğin karşıtı ve iktidara karşı
muhalefet şeklini almaktadır. Yani, Yesevi işçi-sömürülen fakirierin yanında, iktidara karşı cephe almıştır. Yesevi, dilli-mistik hikmetleriyle, mutlak ahlaki faziletleri, eşitl.il<:, adalet, iyiliği öne sürerek, Karaharılı Devleti ve üst düzey idarecilerinin yolsuzluklarına karşı çıktı, tenltit etti. Bunun gibi hareketler mistik şeklinde olsa bile, progressiftir. Çünkü, halkın çoğunluğunun irade, istek, talep ve arzulannı
aksettirmiştir.·•;
Yina onlara göre, Kur'an ve Sünnet'e göre, kadın erkeklerden aşağı derecededir. Daha doğnısu, kadın ev kölesine dönüştürülmüştür ve sosyal müesseselere
kendi başına gidemiyor, yabancı insanlar önünde yüzünü dF: açamıyor, vesaire.
Buna karşın Yesevll.ik kültüründe uygun bir şekilde kadınlar da z.ikre iştirak
etmektedirler. "Bunun gibi belgeler ve deliller Yesevilik kültüründe, kadınlarla ilgili meselede, İslam eserinin payı olmadığı kanaati vermektedir.'"''
Ancak, Hoca Ahmed Yesevi zamanında kadırırlann da zikre iştirak ettikleri hususu, erken dönem kaynaldarda tam olarak sabit değildir. Ancak onun ölümünden çok sorıra kırsal kesi.rnlerde kadıniann z.ikre katılımından, muhtemelen söz
edilebilir.
"Yesevilik kültüründe, irade ve davranış hürriyeti bariz bir şekilde gözükmektedir! Kuran'da ise, insan hiçbir irade hürriyetine sahip değildir, o sadece, Allah'ın
iradesini yerine getir.ici olmaktan öteye gidememektedi.r. (Haşa!) Yesevi, kendi
müritler.ine, kendi kendilerini yetiştirmeye ve geliştirmeye davet etti ve "insanı faziletler.in Allah'tan kaynaklandığı düşüncesinden uzak durdu". Bu ise, Ahmet Yesevl'n.in indeterminizm.ini göstermeye yeterli delildi.r. "Yesevi indeterm.inizmi,
müslüman fatalizmine (kaderciliğine) karşı sadece teorik düzeyde değil, aynı zamanda pratik hayatta da uygulamıştır.'
Ortaçağ Kazakistan'!, mistisizm bayrağı altında gerçeldeşen feodalizm karşıtı
mücadelelerle doluydu. Mistisizm ise, feodalizme karşı devrimci muhalif özelliği­
ni taşıyagelmiştir.' Ancak, mistisizm, "devrimCi muhalefetin" gizli biçimi ve feodalizm ile ideolojik bir mücadele şeklinde gözükse bile, o devrimci hareketin aktif
şekli halinde ortaya çıkmamıştı. Mistisizmdeki devrimci hareketin tabiatı, sadece
zühd, Allah'a mi.inacat ve ahirette tüm iyiliklere layık olmak için terk-i dünya gibi
eylemlerle görünmüşti.i.'
15
6
17
43 Tajikova, İslam: Dı1~~yatanım, s. 112.
44 Aynı eseı~ s. 114.
45
Aynı
yer.
46 Karl Marx, Friedrick Engels, Şığannalar s. 361.
47 Tajikova, a.g.e., s. 119.
yeseuilik kıiltıln'i i'e ''i/mf ateizm"
177
Onlara göre, Yesevinin teist olmadığının ve geleneksel İslam'ın taraftan olan
Sünni tarikata bağlı bulunmadığının bir göstergesi de, onun kendi devrinin sosyal
nizarn ve düzenini tenkit etmesidir:18
İşte, Ahmet Yesevi doktrini ve Yesevılik kültürünü, sosyal hayatın tarihi süreç
içerisindeki yerini marksist diyalektik metod açısından değerlendirenlerin kanaatini ortaya koymuş bulunuyoruz. Doğrusu Marksist metodla, bu kanaatıerin dı­
şında başka bir sonuca varmak mümkün görünmemektedir.
İlın! Ateizm, Yesevilik kültürünü, marksist diyalektik metodla yorumlayarak,
elde ettiği dayanakları pratik hayatta, Yesevilik kültürünün bazı kavramlan ile
yöntemlerini ateist propaganda eğitiminde uygulamışlardır. Bunlardan birkaç örnek vermekte yarar vardır.
"Fakr, Arapça yoksulluk, ilıtiyaçlık gibi manaları ifade eder. Istılab1 olarak fakr,
manevi ilitiyaçlılık halidir. Nazari olan mevhum varlığını terk eden Hak'ta fa.ni
olan kimse, hakiki fakra ulaşmış kişidir. Böyle birinin ne kadar malı olursa olsun
hiç birine gönül bağlamaz. Böyle birinin malı cebindedir, gönlünde değildir. Fakra ulaşan kişi, malın kölesi değildir. Bilakis mal onun kölesidir."49
Ateist ajitprop (nasiliat ve propagandacıları) uzmanları: "... Biz de fakiriz, bizim
için de, fakirlik övünçtür. Çünkii, kurduğumuz, devlet fakirler devletidir. Sovyet
insanı demek, fakir insan demektir. Lenin'in ifade ettiği gibi bizim milliyetimiz
yoksulluk, fakirliktir". Yesevl'nin de arzuladığı, fakirler (proletarya) diktataryası
50
(iktidarı) işte budur, vs.
Zikir, Arapça, unutmanın zıddı olan hatıriarnayı ifade eden bir kelime. Zikrin
bakikati zikredilenden (Allah'tan) başkasını unutmaktır. "Bir şeyi seven, onu çok
anar." "Dervişin fikri neyse zikri de odur."51
Zikir her an Allah' ı anmaktır. Ateist "ajitprop" uzmanları, Allah' ı her an yok sayınayı aşılamayla uğraşmışlardı.
Zikir, Allah'ı anmak (tez), ateizm Allah' ı yok saymak (antitez), olduğu için ikisi eritilmeye çalışılsa bile, başarılı bir sonuca ulaşılamamıştır. Zikirde Allah vardır
ve O, her an anılır; Ateizmde (Mutlak veya teorik anlamda Allah'ı yok bilmek söz
konusu değildir), Allah'ı yok saymak (pratik ateizm) vardır. Zikirde sağlam temel
ve aşk vardır. Pratik Ateizmin belirtileri, Müslüman'ını diyenlerde bile fuhuş, zina,
rüşvet, yalan şeklinde kendini göstermektedir.
Seyri sülil.k, yürümek, yolda gitmek, seyalıat gibi anlarnlara gelmektedir.
Hakk'a ermek için bir rehberin öncülüğünde ve denetiminde çıkılan manevi ve
ruhi yolculuk. Sair ve salik (ehli sülı1k) denilen yolcu (misafir), nefsindeki kötü
48 Tajikova, İslam: Düııyatanım, s. 120.
49 Etlıeın Cebecioğlu, "Fakr maddesi" TasawıifTerimleri ue Deyimleri Sözlüğü, Ankara 1997, s.
262.
50 Tajikova, a.g.e., s. 112.
51 Süleyman Uludağ, "Zikir maddesi", TasavvıifTeriıı/eri Sözlıiğü, İstanbul1996, s. 588.
178
tasauuııf
huylardan arındığı ve iyi huylar edindiği ölçüde bu yolculukta mesafe alır. Sulük'ün sonunda Allah'ı sevmek tefeld<i.irü verilir.
Yesevilik kültüründe, göçebeler arasında seyr-i sulük, Sal-serilik adıyla yaygındır. Yesev!yye Tarikatı'nın mensupları veya muhataplan, çoğunlukta göçebeler olduğu için seyr-i sulük, yani, "Sal-serilik" şekil değiştinnişti. Daha açıldayacak
olursak, sal-serilik'in seyr-i sullik ile muhtevası aynıdır, sadece, göçebelere Allah
sevgisi, iman nurunu yaymak için, sürekli gezmişler ve yanlarına da pehlivanlar,
sanatçılar, oyuncular gibi bir ekip bulundurmuşlardı. Bunlara "gezginciler" adı da
verilmektedir. Göçebeler o, gezgincilerin ne zaman, hangi gün ve hangi köyde
olacağından sürekli haberdar olmuşlardı.; İslam'ın Kazak bozkırlarında yaygın­
laşmasında, Yesevilik l<i.iltürünün, sal-serilik geleneğinin önemi büyüktür.
Yukanda da değindiğimiz gibi, İlm1 Ateizm uzmanları, din aleyhtan propagandasında bütün kitle iletişim vasıtalannı kı.ıllanmışlardı. Bu vasıtalardan "gezici sergiler, yayladaki çobanları eğitmek için yaptildan düzenlemeler ve din aleyhtan
oto ldüplerin" uygulamalan, "Sal-serilik" geleneğinin aynen komünist rejimindeki
"yeniden canlanması" gibidir.
Sonuç olarak, Yesevilik l<i.iltürü, yaşanan din! tecrübenin deruru boyı.ıtudur.
Yetmiş yıldır süregelen komünist rejime hiç taviz vermemiş, uzlaşma kabul etmemiş ve ateist eğitimin "sentezi" önünde erimemiştir. O, hiçbir rüzgarın, propagandanın, baskırıın karşısında kendini kaybetmemiştir ve Türk l<i.ilt:ürü yaşadıkça da
böyle devam edecektir. O, kalplere nakşedilen Allah sevgisidir.
Türkistan'da dirıirı ekonomik ve sosyal temellerini ebediyen yık:rnış olduğunu
iddia eden bir rejimin zafere ulaşmasından yetmiş yıl sonra, İslam'ın ve imanın çeşitli gelenek ve uygulamaları hala varlığını sürdürüyorsa, muhakkak ki bunda, Yesevilik l<i.iltürünün etkisi çok büyüktür.
Komünist rejim, tarihteki kelam ve tasav-vı.ıfı.ın, "ulema ile süfilerin" çatışmala­
rından, anlaşmazlıldanndan çok ustaca istifade etmiştir. Günümüzde de, maalesef
bu ila sahada anlaşmazlıkların varlığını sürdürmekte olduğunu üzülerek müşahe­
de etmekteyiz.;3
Son olarak, "Siz, biz diyen halayıkdan kaçtım, işte" diyen, Ahmet Yesev! hazretlerinin uyansına ilaveten, kendi l<i.iltürümüze sahip olma hususunda, "Allah bize, 'Biz' olmayı nasip eylesin!" deriz.
2
52 Jakau D:ıurenbekov, Edige Tursunov., Kazak Baksı -Balgerleri, Almatı 1999, ss. 101-102.
53 Bakınız: Mustafa Kara, "Tarikatlar Dünyasına Genel Bakış", İsliim~yat (Tasauuııf ), c. 2, s. 3,
Tenınıuz-Eylül1999, s. 73.
Download