tc gazi üniversitesi sosyal bilimler entitüsü tarih anabilim dalı

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI
PERS-GREK ASKERİ VE SİYASİ MÜNASEBETLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
HAZIRLAYAN
CEVRİYE DOĞAN
DANIŞMAN
PROF. DR. İLHAMİ DURMUŞ
ANKARA-2013
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENTİTÜSÜ
TARİH ANABİLİM DALI
ESKİÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI
PERS-GREK ASKERİ VE SİYASİ MÜNASEBETLERİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
HAZIRLAYAN
CEVRİYE DOĞAN
DANIŞMAN
PROF. DR. İLHAMİ DURMUŞ
ANKARA-2013
i
ÖZET
DOĞAN, Cevriye, Pers-Grek Askeri Ve Siyasi Münasebetleri, Yüksek
Lisans Tezi, Ankara, 2013.
Pers- Grek savaşları M.Ö. 499-449 yılları arasında belirli aralıklarla
hem karada hem de denizde eşit olmayan iki kuvvet arasında gerçekleşmiş
bir dizi muharebenin adıdır. Savaşlar, İon şehir devletlerinin isyan
girişimleriyle ateşlenecek ve Kallias Barışı yapılana kadar da devam
edecektir. Pers- Grek savaşları, Persler adına gururlarına dokunacak
derecede kayıplar verdikleri savaşlardır. Kimi zaman doğa koşulları kimi
zaman da Greklerin beklenmeyecek derecede ki başarılı mücadeleleri
savaşların beklenen sonucu getirmemesini sağlamıştır. Grek şehir devletleri
bu savaşlara kadar bir araya gelme fikrinde olmamışlar. Her şehir devleti
kendisinden sorumlu olmuştur. Ancak bu savaşlar dizisi Grek şehir
devletlerini dahi bir araya getirmiş ve Delos Birliği adı altında toplanmalarına
neden olmuştur. Savaşlar sırasında Grek şehir devletlerinden Atina ve Sparta
yıldızlarını parlatmış, özellikle Atina lider olma yolunda önemli politikalar
üretmiştir. Persler açısından ise I. Darius ile başlayan mücadeleler Kserkses
ile devam etmiş ve kısa zamanda zaferle sonuçlandıracaklarını düşündükleri
savaş uzun bir süreye yayılarak bekledikleri gibi sonuçlanmamıştır. Grekler
için büyük bir zafer, Persler için onur kırıcı bir mağlubiyet olan bu savaşlar
dizisini anlattığım çalışmamda bu iki güç arasında ki askeri mücadelelere, bu
mücadelelerin seyrine ve bu seyir sırasında etkili olan hem politik hem askeri
şahsiyetlere değinerek, M.Ö. 499-449 yılları arasında gerçekleşen Pers-Grek
mücadelelerini anlatmaya çalıştım.
Anahtar Kelimeler:
1.Atina,
2.Sparta,
3.Pers,
4.Kserkses,
5.Grek
ii
ABSTRACT
DOĞAN, Cevriye, Persian-Greek Military And Political Relations, Master
Thesis, Ankara, 2013.
Persian-Greek Wars are supposed to be a name of a stream of battles
which, during the years between 499 to 449 BC, at certain intervals and
between two unequal forces, are fought both on land and sea. These wars
would catch fire by the insurgent attempts of Ioniancitystates, and go on till
the Peace of Callias is established. Persian- Greek wars are supposed to be
those wars whereby the Persians have given casualties as to feelabased.
Sometimes the natural conditions and sometimes the successful struggles
which are given by the Greeks at an unpredic tablelevel, have precluded
these wars to yield the expected results. Greek City States, up to the
outbreak of these wars, have not fostered the idea of uniting together. Each
citystate has been held responsible of itself. However, the stream of these
wars, has alsoled the Greek City States to unite with each other and
gatherunder the name of Delos Unity. During the course of these wars, the
cities of Athens and Sparta, have becomeblazed, and especially Athens has
developed significant policies towards the capturing of leader shipposition.
On the otherhand, in respectwith the Persians, thestruggles which were
commenced by Darious I, have been continued with Kserkses, and this war
for which the Persians were in the conviction of gaining a victory within a
short time, has spredout and lastedfor a longperiod and not yielded the result
expected by them. Through my such study where in I have explained the
stream of wars which considered to be a greatvictoryfor the Greeks on
onehand, and a derogatory defeat for the Persians on the otherhand,
afterreferring to the military struggles that took place between these two
powers, and also military personalities who were both effective during the
course of thistrend, I havetried to narrate the struggles which, between years
499 to 449 BC, were made between Persians and Greeks.
iii
Key Words:
1.Atina,
2. Sparta,
3.Persian,
4.Xerxes,
5.Greek
ÖNSÖZ
Tarihin seyri içinde hem Pers İmparatorluğu, hem de Grekler önemli
konumlara gelmişlerdir. Bir imparatorluk olan Persler’e karşı, Grekler kendi
içlerinde teşkilatlanmış farklı farklı şehir devletlerinden oluşmuşlardı. İki
gücün önderliğindeki savaş, İmparatorluğun, Polislere olan savaşıydı.
M.Ö. 499- 449 yılları arsında gerçekleşen savaşlar dizisi Grekler’in
kesin başarısıyla sonuçlanacağı şeklinde yorumlanıyordu. Ancak Grek şehir
devletleri gerçekleşmesi en zor olanı başararak bir araya gelmiş ve Pers
tehlikesine karşı beraber direnmişlerdir. Bu direnişi savaşın seyri sırasında
daha kapsamlı bir kurum olan Delos Birliğini kurarak devam ettirmişlerdir.
Pers İmparatorluğunda ise Darius ile başlayan mücadeleler I.
Artakserkses’in, Grekler’den gelen barış teklifini kabul etmesine kadar sürdü.
Savaşlar sürecinde en büyük mücadeleler elbette ki Kserkses döneminde
gerçekleşmiştir. Ancak ordusunun büyüklüğünü küçültürcesine gerçekleşen
savaşlarda kimi zaman doğa olayları olumsuz roller oynamış, kimi zaman da
başarısız komutanlar sebebiyle ordusu büyük kayıplar vermiştir.
Pers-Grek mücadelelerini anlatmaya çalıştığım bu çalışmamın ilk
bölümünde mücadelelerin iki büyük gücü olan Pers İmparatorluğu ve Grekler
hakkında bilgi vererek iki gücün ordularını anlatmaya çalıştım. Çalışmamın
ikinci bölümünde ise Grekler’in Delos Deniz Birliği’ni kurana kadar ki
gerçekleşen
savaşlardan
Delos
Birliği’nin
kurulmasıyla
devam
eden
mücadeleler ve son olarak bu mücadeleleri sonlandıran barış anlaşması ile
ilgili bilgi vermeye çalıştım.
Pers-Grek mücadelelerini çalışırken günümüze ulaşan antik kaynaklar,
Türkçe kaynaklar, yabancı dilde yazılmış eserlerin Türkçeleri ve çeşitli
dergilerde yer almış makalelerden yararlandım. Özellikle Herodotos’un
‘’Tarih’’ adlı eseri bu çalışmam sırasında başlıca kaynak eser oldu.
v
Tüm bu çalışmalarım boyunca da bilgi ve tecrübesiyle görüşlerini ve
yardımlarını esirgememiş olan tez danışmanım Prof. Dr. İlhami Durmuş
hocama teşekkürlerimi bir borç bilirim.
Eğitim hayatım boyunca desteklerini üzerimden çekmeyen annem
babam ve tezimin yazılışı sırasında yardımlarıyla çalışmamı kolaylaştırmış
olan sevdiklerime teşekkürlerimi sunarım.
CEVRİYE DOĞAN
vi
İÇİNDEKİLER
ÖZET ............................................................................................................... İ
ABSTRACT ..................................................................................................... İİ
ÖNSÖZ .......................................................................................................... İV
İÇİNDEKİLER ................................................................................................ Vİ
GİRİŞ ............................................................................................................. 1
I. BÖLÜM
PERS İMPARATORLUĞU VE GREK ŞEHİR DEVLETLERİ
1.1. PERSLER ............................................................................................... 4
1.1.1.Büyük Kyros ..................................................................................... 5
1.1.2. Kambyses ....................................................................................... 8
1.1.3. I. Darius........................................................................................... 9
1.1.3.1. I. Darius’un Askeri Mücadeleleri ............................................ 10
1.1.3.2. I. Darius’un Reformları .......................................................... 11
1.1.4. Pers Ordusu .................................................................................. 14
1.1.4.1. Ölümsüzler ............................................................................ 18
1.1.4.2. Atlı Birlikler ............................................................................ 19
1.1.4.3. Pers Donanması ................................................................... 20
1.2. GREKLER ............................................................................................. 21
1.2.1. Grek Kent Devletleri ..................................................................... 23
1.2.1.1. Atina ...................................................................................... 25
1.2.1.2. Sparta ................................................................................... 31
1.2.2. Grek Ordusu ................................................................................. 33
1.2.3. Grek Donanması ........................................................................... 36
vii
II. BÖLÜM
DELOS BİRLİĞİ’NİN KURULMASININ ÖNCESİNDE VE KURULMASININ
SONRASINDA PERS-GREK MÜCADELELERİ
2.1. İONLAR’IN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ............................................. 38
2.2. MARATHON MUHAREBESİ ................................................................. 43
2.3. THERMOPYLAİ VE ARTEMİSİON MUHAREBELERİ .......................... 47
2.3.1. Kserkses’in Tahta Çıkışı ............................................................... 47
2.3.2. Muharebe Öncesinde Persler ....................................................... 48
2.3.3. Muharebe Öncesinde Grekler ....................................................... 50
2.3.4. Thermopylai Muharebesi............................................................... 52
2.3.4.1. Leonidas ................................................................................ 55
2.3.5. Artemision Muharebesi ................................................................. 56
2.4. SALAMİS DENİZ MUHAREBESİ .......................................................... 60
2.5. TEMİSTOKLES ..................................................................................... 66
2.6. PLATAİA ÖNCESİ ASKERİ VE SİYASİ ÇEKİŞMELER ........................ 67
2.6.1. Plataia Muharebesi ....................................................................... 71
2.7. MYKALE MUHAREBESİ ....................................................................... 73
2.8. DELOS BİRLİĞİNİN KURULMASI VE PERS SAVAŞLARI ................... 75
2.8.1. Delos Deniz Birliği ......................................................................... 75
2.9. EURYMEDON MUHAREBESİ ÖNCESİNDE KİMON’UN ASKERİ
MÜCADELELERİ ......................................................................................... 80
2.9.1. Eurymedon Muharebesi ................................................................ 81
2.10. MISIR SEFERİ .................................................................................... 84
viii
2.11. DOĞU AKDENİZ SEFERİ ................................................................... 85
2.12. KALLİAS BARIŞI ................................................................................. 86
SONUÇ ........................................................................................................ 88
KAYNAKÇA ................................................................................................. 91
GİRİŞ
İlk insanların Afrika Kıtası’nda ortaya çıkması ve yayılmasıyla dünya
elbette ki eskisi gibi olmayacaktı.1 İnsanoğlu’nun yeryüzünde ki varlığı itibarı
ile insan-doğa, insan-insan ilişkileri ile başlayan süreç daima değişti. İnsan
olgusundan aileye, aileden ise imparatorluk sistemine uzanan bir insani zincir
süreci gerçekleşti. Tüm bunlar ile beraber insan artık durmak bilmez bir
gelişim, değişim ve dönüşüm sürecinin daima içinde oldu.
İnsanoğlu’nun içinde olduğu bu süreç içinde, yaşamını etkileyen
etmenlerin en önemlileri beslenme, korunma ve üreme olmuştur.2 Bu sebeple
de insanın ilk mücadelesi kesinlikle doğaya karşı olmuştur. Öyle ki ateşi
kullanmaya başlayan insanoğlu doğaya karşı ilk zaferini almış olduğu
düşünülmektedir. Ateş insanoğlunu soğuktan, etobur hayvanlardan korurken
aynı zamanda insanoğlu’nun yiyeceklerini pişirmesini de sağlamaktaydı.3 Bu
şekilde yaşamını idame ettiren insan barınma, ısınma, giyinme, yiyecek
ihtiyacı gibi pek çok gereksinimini doğadan karşılayacak ve daima bilinmez
doğa karşısında zafer kazanmaya çalışacaktır.
İnsanoğlu’nun doğa karşısında verdiği mücadeleye zamanla kendi
türüyle olan mücadeleleri de dâhil olmuştur. İnsanoğlu önce doğaya sonra
kendisiyle ve şimdide diğer insanlara karşı verdiği mücadeleler varoluşunun
getirdiği bir durum olmuştur. Giderek büyüyen ihtiyaçlar, bilgi birikimleri
yaşam alanları savaşları beraberinde getirmiştir.
İnsanoğlu kendisini artık bitmek tükenmek bilmeyen bir savaşın
içerisinde bulmuştur. Temel ihtiyaçlarını gidermek için tanıştığı savaş
zamanla kent devletlerinin kurulması ve imparatorlukların ortaya çıkmasıyla
farklı bir boyuta ulaşmış ve ilk düzenli ordular bu dönemde ortaya çıkmıştır.
Antik çağda ortaya çıkmış olan bu ilk ordular, önceleri insanoğlu’nun
avlanmak için kullandıkları araç gereçleri savaş araç gereci olarak
1
Martin, 2012:25.
Şenel, 2010:17.
3
Diakov-Kovalev, 2008:24.
2
2
kullanmaya başladılar. Dolayısıyla da ilk ordular yay ve mızrak kullanan
ordular olarak karşımıza çıkmaktadır. Şüphesiz artan bilgi birikimi ve daha
büyük savaşların gerçekleşmesiyle hem kullanılan araç gereçler geliştirilmiş
hem de yenileri kullanılmaya başlanmıştır. Eşek ve öküzlerin çektiği savaş
arabalarının kullanılmasıyla daha hızlı hareket imkânı sağlamışlar ve
nihayetinde atın kullanılmaya başlanmasıyla savaş arabaları, savaşların
vazgeçilmezi olmuş. Böylece savaşların kazanılmasını kolaylaştırmıştır.
Ancak, M.Ö. 2000’li yıllarda kullanılmaya başlayan savaş arabaları her bölge
için uygun değildi. Bu sebeple de dağlık alanlarda savaş arabalarının yerini
yine yaya askerler almıştır.
Pers İmparatorluğu topraklarında Persler kurulmadan evvel etkili olan
savaş arabaları zamanla etkinliğini yitirmiş ve onun yerini atlı askerler
almıştır. Zamanla atların da giderek güçlenmesiyle mızrak ve yay kullanan
atlı askerler önem kazanmıştır. Buna karşın Grek dünyasında atlı araba, ya
da atlı birlikler karşısında tamamen farklı bir oluşum vardı. Grekler daha çok
falanks taktiğiyle kara savaşlarında önemli başarılar elde etmiştir.
Persler, Grekler’in karşısına büyük bir kara ve deniz ordusuyla
çıkmıştır. Persler kullandıkları taktik bakımından büyük bir yıpratıcılığa
sahipti. Uzaktan başlattıkları ok atışlarıyla düşman ordusunu yıpratır ve
sonrasında da süvari birlikleriyle saldırıya geçerlerdi. Leonidas komutasında
Üç Yüz Spartalı asker, Thermoplai savaşında maruz kaldıkları Pers okları
karşısında ‘’İyi haber gölgede savaşacağız.’’ demiş olması bize Pers
okçularının saldırılarının şiddetini özetlemektedir.4
Orduların giderek büyümesi, teknolojinin gelişmesi, imparatorlukların
kurulması, daha fazla toprağa ve halka hükmetme isteği sonucu deniz aşırı
savaşlarda yapılmaya başlanmıştı. Tarihi süreç içinde kaydedilmiş ilk deniz
savaşı M.Ö. 1210’da Hitit kralı II. Şuppiluliuma zamanında gerçekleşmiştir.5
Büyük
4
5
çaptaki
deniz
Martin, 2012:188.
Brandau-Schickert, 2011:295.
savaşları
ise
Pers-Grek
savaşları
döneminde
3
yaşanmıştır. Özellikle Artemision ve Salamis savaşlarında hem taktiklerin
inceliği hem de trirem adı verilen gemiler bu savaşları diğer deniz
savaşlarından ayırmaktadır.
Pers-Grek savaşları döneminde deniz savaşlarının vazgeçilmezi
triremler olmuştur. Üç katlı bu gemilerin en üst katında otuz bir kürekçi, daha
altındaki iki katta yirmi yedişer kürekçinin görev aldığı 170 kişilik bir
mürettebat grubu ve otuz kırk kadar asker bulunmaktaydı6. Bu dönemde
gemiler bazen bir kanattan yaklaşarak kürekleri yıpratmak bazen de düşman
gemisini mahmuzlayarak etkisiz hale getirmek şeklinde olmuştur. 7 Kimi
zamanda düşman gemisi bordalayarak geçiş yapılır ve kara savaşlarını
aratmayan mücadeleler gerçekleşirdi.
İnsanın varoluşuyla başlayan doğa mücadeleleri ve insanların kendi
aralarında ki mücadeleleri sonrasında artık devletler, milletler, imparatorluklar
arasında
ki
savaşalar
gerçekleşmeye
mücadelesinin
6
7
devam
durdurulamaz
eden
hale
savaşlar
gelmiştir.
insanlar
bitmediğini
Ağar, 2007:36.
Bingham,Chandler,Chisholm, Harvey,Miles,Reid,Taplin, 2012:179.
Günümüze
arasındaki
de
hâkimiyet
göstermektedir.
I. BÖLÜM
PERS İMPARATORLUĞU VE GREK ŞEHİR DEVLETLERİ
1.1. PERSLER
Pers olgusu günümüz İran ve Azerbaycan topraklarında M.Ö. IX. yy’da
karşımıza çıkmıştır. Tarihin bu sürecinde tanıdığımız Persler, daha çok Med
adıyla anılmaktaydı. Medler; Bus, Paretaken, Strukhat, Arizont, Budi ve Mag
boylarından oluşmuştur. Aslında, Persler ve Medler’in aynı soydan gelmiş
oldukları ağırlıklı olarak düşünülmektedir.8
M.Ö. IX. yy. ile birlikte tarih sahnesinde rol oynamaya başlayan Medler,
yaklaşık M.Ö. VI. yy’a kadar da isimlerini tarihe yazdırmaya devam etmişler.
Ancak M.Ö. VI. yy’da Persler’e özgürlük getiren kişi olarak bilinen Büyük
Kyros tarih sahnesine çıkmıştır ve Kyros’un varlığı Medler’in sonu olacaktır.
Persler’in kralı olarak karşımıza çıkacak bu isim, farklı soylardan olan
Persler’in bir kısmını bir araya getirip onları Med kralı olan dedesi Astyages
(İstuvegu)’e karşı isyan ettirir.9
Persler muhtemelen Med kralı Astyages’ten memnun değildiler. Bu
yüzden Kyros’un yanında yer alarak kralları Astyages’e karşı isyan ettiler.
Büyük
Kyros
olarak
nam
salacak
olan
Kyros
dedesi
Astyages’in
karşısındaydı. Med kralı Astyages, Büyük Kyros’un başlattığı bu isyanın
başarılı olmaması için emir vermişse de Kyros kral karşısında başarılı
olmuştu. Özgürlük Kyros’a aitti ve o artık Büyük Kyros olmak için en önemli
adımı atmıştı. Med kralına karşı giriştiği isyan hareketinde Persler’in en
soylularından olan Pasargadlar’da Kyros’un yanındalardı. Pasargadlar
dışında Maraphlar ve Massapiler de Persler’in en soylu boylarındandı. Pers
8
9
Herodotos, I.101.
Mansel, 2011:253.
5
kralları da Pasargad boyunun kollarından biri olan Ahamenidler’den
gelmekteydiler.10
Asur kaynaklarında bir dönem hem Pers hem Med yönetiminden
bahsediliyorken M.Ö. VI. yy’a gelindiğinde Kyros’un isyanının sonrasında
artık yalnızca Pers ya da Ahamenid adı geçmektedir. Persler kendi yazılı
kaynaklarında ise kendilerini yalnızca Pers olarak adlandırmışlardır. 11
Medler'in kölesi olmaktan çıkıp, efendilerini köleleştirip, köleliklerini
efendiliğe çeviren Persler; İran’dan Anadolu’da ki Kızılırmak’a kadar uzanan
alanda hâkimiyetlerini kurdular.12 Persler etkin bir güç olarak ortaya çıkana
kadar bölgenin en etkin gücü Babil Krallığı idi. Bu güç dışında bölgenin batı
yönünde bulunan Lidya Krallığı, Akdeniz ve Ege ticaretini elinde tutmaktaydı.
Bu yüzden de Persler’in özgürlüklerini kazanmalarının ardından kimlerle
uğraşacakları belli olmuştu.
1.1.1. Büyük Kyros
Pers dilinde ‘’Kuraş’’ olarak bildiğimiz13 Kyros’un adının anlamı yine
kendi dillerinde ‘’güneş’’ demekti.14 Kyros M.Ö.559-529 yıllarında Pers
tahtının sahibi olmuştur.15Kyros, Kambyses ve Mandane’nin oğluydu. Persler
çocuklarını öyle yetiştiriyorlardı ki onlar diğer bölgelerde ki çocuklar gibi suç
işleyince cezalandırılmıyorlardı. Çünkü onlar suç işlemeyecek biçimde bir
kültür ile yetiştiriliyordu. Pers çocukları açlığa susuzluğa alıştırılır. Zor şartlar
onlar için sıradanlaştırılmaya çalışılırdı. Yine çocukluk dönemlerinde ok ve
cirit atmayı öğrenirlerdi. Yaşları on yedi olduğunda artık delikanlı sayılırlar ve
daha ağır bir eğitime tabii tutulurlardı.16
10
Herodotos, 1.125.
Garthwaıite, 2011:20.
12
Mansel, 2011:253.
13
Mansel, 2011:253.
14
Plutarkhos, I.
15
Tekin, 2012:95.
16
Ksenophon, I.II.
11
6
Kyros henüz on iki yaşındayken dedesi Astyages’in yanına gittiğinde
kendisine babasını mı yoksa dedesini mi seçeceğini sorarlar. Kyros ise daha
bu yaşta verdiği politik cevapla aslında dedesine isyan edeceğini belli
ediyordu sanki ve ‘’Benim babam Persler’in en güzelidir. Dedem ise Medler’in
en güzelidir.’’ dedi.
17
Bu cevabıyla hem kralın gönlünü yapıyor hem de kendi
soyunu da hiçe saymıyordu.
Kyros tahta geçişiyle askeri işlere girişmişti. Pers egemenliğini kabul
ettirmesi
gerekiyordu
ve
bunu
kuşkusuz
başarılı
bir
biçimde
gerçekleştirecekti.
Pers Devleti’nin kurulduğu bölgede Babil Krallığı siyasi bir tehdit
unsuruyken Lidya Krallığı ise Akdeniz ve Ege ticaretini elinde bulundurması
bakımından Pers yayılmacılığının önünde bir engel teşkil etmekteydi.
Lidya Kralı Kroisos’ta, Medler'i yenen Persleri tehlike olarak görüyordu
ki, Babil Kralı Nabonidus ve Mısır Kralı Amesis ile bir araya gelerek Persler’e
karşı birleşme anlaşması yaptılar.18 Büyük Kyros aralarında anlaşmış olan bu
üç krallığa karşı da askeri mücadeleye girişecekti.
Lidya Kralı Kroisos, Mısır ve Babil krallarıyla yaptığı anlaşmaya
güvenerek M.Ö. 547’de harekete geçerek Pers hükmünün geçtiği Kapadokya
bölgesine saldırdı. Ancak Kyros yönetiminde bulunan Pers boyları Lidya
kralını durdurarak M.Ö. 546’da onu esir aldılar ve Lidya Krallığını yıktılar.19
Büyük Kral, Lidya Kralı Kroisos’u yenilgiye uğratınca Krallığın başkenti olan
Sardes şehrini ele geçirmiş ve bölgede iki yüz yıl sürecek olan Pers
hâkimiyetini başlatmıştır.20
Batı Anadolu ticaret yolunu ele geçirme amacında olan Kyros, bölgeye
saldırdı ve İon şehirlerini birer birer ele geçirmeye başladı. Fokiya ve Teos
şehirleri ele geçirilmiş ve bu şehirlerin halkı gemilere binerek şehirlerini terk
17
Ksenophon, I.III.
Mansel, 2011:253.
19
Mansel, 2011:253.
20
Tekin, 2008:73.
18
7
etmişlerdir. İon şehirleri arasında büyük ve güçlü olmasıyla öne çıkan Miletos
ise daha öncesinde Lidya Krallığı ile yapmış olduğu anlaşmayı şimdi Persler
ile tazeliyordu. Böylece şehir Pers saldırısından kurtulmuş oluyordu.21
Persler, İon bölgesinde ele geçirdikleri yerlerde askeri garnizonlar
kurmuş ve yönetimlerini satraplara bırakmışlardır. Coğrafi anlamda ki uzaklık,
Persler’in bu bölgelerden uzak kalmasına neden olmuştur. Dolayısıyla
neredeyse sonsuz yetkilere sahip olan satraplar, İon şehirlerinin başlarına
kendi taraftarları olan tiranları getirmeye çalışmışlardır. 22
Kyros’un sıradaki hedefi Babil Krallığı idi. M.Ö. 539 yılında Kyros Babil
Krallığı’nı ortadan kaldırdığında Babil Sürgünü’ne de son vermiştir. M.Ö. 587
yılında Babil Kralı II. Nabukadnezar tarafından bugünkü İsrail’den sürgün
edilerek Babil’e getirilen Yahudiler, yurtlarına gönderilmişlerdir.23
Babil’i ele geçiren Kyros, şehri yağma ettirmemiş ve Babil’in tanrılarını
koruduğu için Babil rahiplerinin sevgisini kazanmıştır.
Kyros Babil’i
fethetmesinden sonra ‘’dört kıta kralı’’ ilan edildi.24
M.Ö. 538 yılında Fenikeliler ’de Persler ’in gücüne karşı koyamayarak
donanmalarını
Pers
hâkimiyetine
bırakmışlardır.
Fenikeliler’in
Pers
yönetimine girmiş olmaları İon şehir devletlerinin Pers egemenliğine
girmesinden daha önemliydi. Çünkü Fenikeliler daha güçlü bir ekonomik
yapılanmaya sahipti ve gemi yapımında kendilerine özgü teknikleri vardı.
Fenikeliler bu yeteneklerini Persler’in Grekler’e karşı giriştiği savaşta gemi ve
köprü yapımında Mısır’la işbirliği yaparak göstereceklerdir.25
Sıra üçlü ittifakın sonuncusu Mısır’a gelmişti. Ancak bunun öncesinde
Kyros, İran’ın kuzeydoğusuna yerleşmiş olan Bozkır kavimlerinden olan
İskitler’e karşı bir sefer düzenlemişti. Kyros bu sefer sırasında İskitler ile çok
21
Mansel, 2011:253.
Mansel, 2011:253-254.
23
Tekin, 2012:95.
24
Mansel, 2011:254.
25
Mansel, 2011:254.
22
8
fazla mücadele etmiş ve M.Ö. 529 yılında aşağı Oxus bölgesinde yapılan bir
savaşta ölmüştür. İskit seferi Perslere beklenilen sonucu getirmemişti.26
1.1.2.Kambyses
Kyros ölünce Pers tahtı, Kyros’un Pharnaspes kızı Kasandane’den
olma oğlu Kambyses geçti.27 Kambyses (M.Ö. 528-522)’in28 Pers dilindeki
şekliyle Kambuzya’nın amacı Kartaca’ya kadar uzanmaktı. Kambyses,
babasına göre hayalleri daha büyük bir kraldı.29 Öncelikle babası Kyros’un
gerçekleştiremediği Mısır seferinin hazırlıklarına başladı. Mısır’a karşı,
Fenike, Kıbrıs ve Samonlular’ın oluşturduğu donanma kuvvetiyle savaş açtı.
Mısır’ın Kralı ise III. Psammenitos’tu. İktidarı yeni ele geçirmiş olan
Psammenitos, Pers saldırısıyla karşı karşıya kaldı ve Persler Mısır’ı M.Ö. 525
yılında egemenlikleri altına almış oldular.30
Kambyses’te babasının Babil’i fethinin ardından Babilliler’in tanrılarına
göstermiş olduğu saygının aynısını Mısırlıların tanrılarına gösterdi. Yukarı ve
Aşağı Mısır’ın Firavun’u olarak taç giymiştir.31 Kambyses Mısır krallarının
alabildiği unvanların hepsine sahip olmuştur. Fakat yönetimini Mısırlılara
kabul ettirmesi kolay olmamıştır. Bu sebeple kral Mısır’da uzun bir müddet
bulunmak zorunda kalmıştır. Mısır’da bulunduğu sürece de kendisine karşı
sık sık isyan girişimleri olunca Kambyses, Mısır halkına ve halkın dini
inanışlarına karşı sert girişimlerde bulunmuştur.32
Kambyses, babası Büyük Kyros kadar başarılı bir siyaset izleyemedi.
Kambyses’in Mısır’da bulunduğu sırada ülkesinde, kendisinin öldürttüğü
kardeşine çok benzeyen ve isimleri de aynı olan Smerdis’i, Maglar yönetimi
ele geçirmek için kullanmışlardı. Maglar’ın destekledikleri Smerdis’i, Kyros’un
Durmuş, 2007:88.
Herodotos, II.2.
28
Mansel, 2011:254.
29
Diakov-Kovalev, 2008:217.
30
Mansel, 2011:254.
31
Garthwaite, 2011:28.
32
Mansel, 2011:254.
26
27
9
oğlu olan Smerdis’e olan benzerliğini kullanıp onu, tahta oturtarak artık
Kambyses’in değil, Smerdis’in sözünün geçeceğini duyurdular.33
Bu isyanın amacı kesinlikle Med yönetimini tekrar etkin kılmaktı. Ancak
isyan başarılı olmasa da Kambyses bu isyanı bastırmak üzere yola çıktığında
öldü. Nasıl öldüğü konusu karanlıkta kalan Kambyses’ten sonra krallık artık I.
Darius’un eline geçti ve Darius öncelikle ülkede çıkan isyanı bastırmakla
uğraşacaktı.
1.1.3. I. Darius
Kambyses’in ölümünün ardından Pers tahtına kimin sahip olacağı
konusu tartışılmaya başlanmıştı. Hatta Persler kendi aralarında yönetimin
nasıl olması gerektiğini dahi tartışıyorlardı. Maglar’ın isyanı sırasında
kendisini göstermiş olan Darius yönetimin Monarşi olması gerektiğine
inanıyordu.34
Kambyses’in
ardından
Pers tahtına
M.Ö.
522
yılında
reformculuğuyla tanıdığımız I. Darius geçmiştir.35
Pers kralları tahta çıkışlarında öncelikle kendilerinden önceki kralların
gerçekleştiremedikleri hedeflerini gerçekleştirme amacını taşıyorlar ve
fethettikleri bölgedeki halklarla barışık halde yaşamaya özen gösteriyorlardı.
Ancak ülke içinde durum biraz karışıktı. Medleri devirerek tahtı ele geçiren
Persler durmaksızın savaşıyorlardı. Bu savaşlar artık halkı bıktırmıştı.
I. Darius tahta çıktığında halkın bu rahatsızlığı artabileceği kadar artmış ve
sonucunda da isyanlar başlatmışlardı. Pers ülkesinde baş gösteren bu
isyanlar gün geçtikçe diğer eyaletlere de yayıldı. Pers ülkesinde çıkan
isyanların bastırılması kolay olmuşsa da diğer eyaletlerdeki isyanları
bastırmak Darius için çok kolay olmamıştır. İsyanları bastırarak huzuru
sağlamaya çalışan Darius askeri mücadelelerinin ardından huzuru sağlamak
amacıyla da yönetimde yenilikler yapmıştır. Bu sebeple de Persler’e
33
Herodotos, III.61.
Herodotos, III.80.
35
Tekin,2008:74.
34
10
özgürlüklerini getirmiş olan Büyük Kyros gibi o da Büyük Darius olarak
anılacaktır.
1.1.3.1. I. Darius’un Askeri Mücadeleleri
Büyük Kyros ve Kambyses’in ardından tahta çıkan Darius hem
haleflerinin ele geçirdiği bölgeleri korumak hem de yeni bölgelere fetihler
düzenlemek amacındaydı. Ancak yeni fetihlere girişmeden evvel Darius tahta
çıktığı sıralarda baş göstermiş olan isyanları bastırmalıydı.
Darius, öncelikle isyan halinde olan Babil’e bir sefer düzenledi ve
Darius’un bu seferi çok uzun sürmedi. Babil Kyros’un ardından, Darius
tarafından ikinci kez ele geçirilmiş oldu.
Darius, daha sonrasında sık sık isyan eden İskitler üzerine
yürümüştür. Darius, İskit seferi sırasında öncelikle Behistun Kitabesi’nde de
belirttiği üzere onların bir kısmını yenmiş ve İskit liderlerinden Sakunkha’yı
esir almıştır. Darius, bu seferi sırasında kendi askerlerine, İskit kıyafeti
giydirerek İskitleri yanıltmış ve yaptığı bu hile sonucu İskit liderlerinin bir
kısmı mağlup olmuştur. Ancak Darius İskit ülkesinin tamamını ele
geçirememiştir.36
Orta Asya İskitlerine giriştiği bu mücadelenin ardından Darius, denizin
ötesindeki İskitlere karşıda bir sefer düzenlemiştir. Denizin ötesinde bulunan
İskitlere karşı düzenlenen bu sefer muhtemelen daha sonra Greklere karşı
düzenlenecek seferin hazırlığı olmalıydı.37 Çünkü Denizin Ötesindeki
Sakalar, Greklerin buğday ve kereste ihtiyacını karşıladıkları kedileri için
hayati öneme sahip bir bölgeydi. Greklerin bu bölge ile ilişkisini kesebilmesi
için Darius’un bu bölgeyi ele geçirmesi gerekiyordu. Fakat Persler için denizin
ötesindeki İskitleri ele geçirmek o kadar kolay olmadı. İskitler karşılıklı
çarpışmak yerine, geri çekilmeye başladılar. Kendilerini takip eden Persler’e
arada saldırıya geçerek onları yıpratmaya çalıştırlar. Bu yolla Persler’i kendi
36
37
Durmuş, 2008:37-38.
Durmuş, 2008:38.
11
ülkelerinden çıkarmış olacaklardı. Bu taktik doğrultusunda İskitler kuzey
yönünde
ilerlemeye
başlamışlar
ve
izlerini
kaybettirerek
ülkelerine
dönebilmişlerdir.38
Darius, ise bu takibin ardından tekrar İskit ülkesine dönmüş ve İskit
kralına bir elçi göndererek, eğer gücü varsa kendisiyle savaşmasını
söylemiştir. İskitlerin amacı ise savaşmaktan ziyade, Persleri oyalayarak
güçlerini kırmaktı. Nitekim İskitler’in Persler karşısında uyguladığı bu plan
işliyordu. Darius ordusunda kıtlık baş gösterdi. Günden güne güç kaybeden
Perslere, İskit kralı bir elçi aracılığıyla bir kuş, bir fare, bir kurbağa ve beş
tane ok göndermiştir. İskitler’in bu armağanları, Persler tarafından şu şekilde
yorumlanmıştı; Persler, eğer kuş olup uçmazsanız, fare gibi yerin altına
girmezseniz, ya da kurbağa olup bataklığa atlamazsanız, yurdunuza
dönemeyecek, oklarla vurulacaksınız. Bu mesajın ardından gittikçe tükenen
Persler, denizin ötesindeki İskitlere karşı giriştikleri seferde savaşmadan
başarısız olmuş ve Karadeniz'de bulunan İskitlerin savaş taktikleri başarılı
olmuştur.39 İskit seferinin ardından Darius, Trakya’yı ve bazı Ege adalarını
egemenliği altına alarak Grek seferine girişmiştir.
1.1.3.2. I. Darius’un Reformları
Medler’i devirerek tahta oturan Persler’in, yayılmacı politikaları sonucu
sınırları genişlemiş ve sürekli savaş halinde olunması sebebiyle de
yönetimden ve askeri hareketlilikten hoşnutsuz bir halk oluşmuştu. Darius
tahta çıktığında bu hoşnutsuzluk en üst seviyeye gelmişti. Darius bu sebeple
daha önce yapılmamış olanı yaparak halkı yatıştırmak ve ülkeyi huzura
kavuşturacak bir takım reformlar gerçekleştirmiştir.
Öncelikle
sınırları
genişlemiş
olan
imparatorluğun
yönetimini
kolaylaştırmak amacıyla ülkeyi yirmi üç satraplığa ayırmıştır. Bu yirmi üç
satraplığın adını; Eski Persçe, Elamca ve Akadca olmak üzere üç dilde
38
39
Herodotos, IV.120-125.
Durmuş, 1997:51-52.
12
yazılan ‘’Behistun Yazıtı'' 'nda vermiştir. Bu kitabede; ‘’ Ben Pers Kralı Darius,
Hystaspes’in oğlu, Ahameniş Krallar Kral’ı, Persli, Pers Kralı.
Kral
Darius
der
ki;
Beni
dinleyen
ülkeler
bunlardır.
Tanrı
Ahuramazda’nın himayesiyle ben onların kralıyım: Pers, Elam, Urartu,
Kapadokya, Babil, Asur, Arabistan, Mısır, Deniz Ülkesi, Sardes, İonya,
Medya, Parthya, Drangiyana, Aria, Harezm, Baktria, Sogdiyana, Gandhara,
İskitya, Saddagydia, Arakhosia ve Maka, toplam yirmi üç ülke.’’40
Pers ülkesi ve fethedilen yerler kralın malıydı. Burada yaşayan halklar
toprağı yalnızca işleme hakkına sahipti. Kral sahip olduğu bu topraklarda
sözünün geçmesi için buraları satraplıklara ayırmış ve her satraplığa birde
satrap atamıştır. Ülke satraplıklara ayrılırken coğrafi bütünlük değil etnik
birliktelikler belirleyici unsur olmuştur. Kralın etnik birliktelikleri olan bu
satraplıklara atadığı yöneticiler, bölgenin yönetimsel ve hukuksal açıdan
kralın bölgedeki ayak izleri gibiydi.41
Satrapların yetkisi dışında kalan askeri kontrol ise, satraplıkta halkın
içinden seçilen ve merkezi yönetime doğrudan bağlı garnizon komutanları
tarafından yürütülüyordu. Elbette ki bu satraplıklardaki yönetici unsur ile
askeri komutanlar bir araya gelerek krala karşı isyan ederek bölgenin
yönetimini
ele
geçirebilirlerdi.
Ancak
Darius
bu
tür
isyanların
gerçekleşmemesi için önlemini almış ve oluşturduğu satraplıklarda ajanlık
sistemi de kurmuştur. Bu ajanlar sayesinde satraplıklarda olup bitenler
Darius’un kulağına fısıldanmış ve kral gölgesini ele geçirdiği her yerde daima
hissedilir kılmıştır.42
Darius’a ekonomik anlamda sorumlu olan bu satraplıklar mal ya da
para olmak üzere belli zamanlarda vergilerini öderlerdi. Darius’un bu
satraplıklardan elde ettiği yıllık gelir on dört bin beş yüz altmış Euboia talantı
ediyordu. Pers ülkesi vergiden muaf tutulmuştu. Vergiye tabii olmayan ancak
40
Mieroop, 2004:329-330.
Diakov-Kovalev, 2008:218-219.
42
Diakov-Kovalev, 2008:219.
41
13
kendi istekleriyle, Darius’a hediyeler sunan Mısır sınırında yaşayan
Etiyopyalılar’da vardı. Satraplıklar'ın Pers hazinesine ödediği bu paralar
Darius tarafından eritiliyor ve toprak kaplara doldurtuluyordu. Gerektiği
zaman da Darius bu madenlerden ihtiyacı olduğu kadar para bastırıyordu. 43
Darius Pers kralları içinde para basan ilk kral olmuştur.44 Darius
‘’Darik’’ adı verilen altın parayı kullanıma soktu ve bu parayı basma hakkını
yalnızca kendisine ait kıldı. Satraplara ve yerel yöneticilere ise gümüş ve
bakır para basma hakkı verdi.45
Darius’un para bastırmış olması ticarete de katkı sağlamaktaydı. Fakat
Darius’un ticarete en büyük katkısı ‘’Kral Yolu’’ olmuştur. Darius fetihleri
sonucunda ele geçirdiği yerlerden gelir elde etmiş olsa da o asıl geliri bu yol
aracılığıyla Doğu-Batı arasında gerçekleşecek ticari faaliyetler sonucunda
elde edecekti. Kral Yolu Ankara, Kapadokya, Fırat Nehri’nin üst kısımları,
Babil’den Sus şehrine kadar uzanan yaklaşık iki bin üç yüz kilometrelik bir
yoldu. Bu yol boyunca tüccarların ticari faaliyetlerinde sıkıntı çekmemeleri
amacıyla konaklama tesisleri kurulmuş ve güvenlik önlemleri de alınmıştır.
Güvenlik konusu üzerinde önemle durulan bir konuydu. Burada yapılan
ticarette tüccarların mallarını korumak amacıyla güvenlik oldukça sıkı
tutuluyordu. Ticari amaçla kurulan bu yol Perslere yalnızca ekonomik
anlamda hizmet etmemişti. Aynı zamanda askeri birliklerin ve malzemelerin
hızla nakledilmesi ve eyaletler arası haberleşmenin de kısa zamanda
gerçekleşmesini sağlıyordu. Kral Yolu üzerinde belli aralıklarla yerleştirilen
atlılar ilk postacılık örgütlenmesinin temellerini attığının göstergesidir. Bu yol
üzerinde yerleştirilen atlılar, haberi birbirlerine aktararak iletilecek haberin
ulaşması gereken yere daha hızlı ulaşmasını sağlıyorlardı.46
Darius bu uygulamalarının yanı sıra, ekonomik ve kültürel değeri olan
şehirlerin gelişimi için de inşa faaliyetlerinde bulunmuştur. Sus, Persepolis ve
43
Herodotos, III.90-97.
Garthwaite, 2011:32.
45
Diakov-Kovalev, 2008:220.
46
Tekin, 2008:74.
44
14
Elam bu şehirlerdendir. Sus Şehri, Darius için yılın yarısını geçirdiği önemli
bir şehirdi. Bu sebeple de bu şehirde yoğun inşa faaliyetlerine girişilmiştir. Bu
yapılar arasında en göze batanı Babil tarzındaki ‘’Apadana’’ adı verilen
saraydır.47
Darius bu reformlarıyla Pers İmparatorluğu’nun ikinci kurucusu olarak
kendisini kabul ettirmiştir. Onun kurduğu bu sistem kendisinden sonra gelen
Pers kralları tarafından da uygulanmıştır. Darius reformlarıyla ayağının
basmadığı, sesinin duyulmadığı uzak eyaletlere de ulaşmış ve böylece
imparatorluğu merkezileştirme amacını gerçekleştirmiştir.
1.1.4. Pers Ordusu
Darius’un
Grekler’e
karşı
giriştiği
mücadelelerin
başarısızlıkla
sonuçlanmış olmasından dolayı Darius’un halefi olan Kserkses, kendisini
Grekler’e karşı başarılı olmaya adamıştı. Darius yaptığı reformlarla ülkede ki
karışıklıklara son vermiş, yeni yönetim usulleri uygulamış ve Pers ülkesini
yaşanılır hale getirmişti. Ancak Greklere saldırısında başarılı olamamıştı.
Kserkses iç politika da sorunsuz görünen bir imparatorluğa sahipti. Bunun
sonucunda Grekler’e karşı mücadeleye Darius’un başlattığı yerden devam
etmeliydi. Herodotos’un bildirdiğine göre, Kserkses kendisine vergi ve asker
vermekle yükümlü yaklaşık olarak kırk üç ulusla birlikte Grekler’e
saldırmıştır.48
Darius’un Grekler’i himayesi altına almak için gerçekleştirdiği savaşta
kara ordusunun toplam sayısı yüz yetmiş myriad kişi olarak belirlenmiştir. Bir
myriad on bin anlamına gelmekteydi. Yani Pers kara ordusu bir milyon yedi
yüz bin kişiden oluşuyordu.
Ordunun sayımı şu şekilde yapılıyordu. Önce on bin kişi bir alanda
toplanıyor ve etrafı bir çemberle çiziliyordu. Bu çember askerlerin bel
hizasına kadar duvarla örülüyordu. Sonrasında ise çemberin içindeki on bin
47
48
Diakov-Kovalev, 2008:220.
Herodotos, VII.60-88.
15
kişi dışarı çıkıyor ve onların yerine başka bir grup asker de çemberin içine
giriyordu. Çember içinde yer kalmadığında çemberin içinde on bin kişi olduğu
kabul ediliyordu. Aynı sayım askerlerin tümü bitene kadar yapılmıştı ve öyle
anlaşılıyor ki bu sayım yüz yetmiş kez yapıldı. Çember içine aldığı asker
sayısı bakımından bir myriada denk düşüyordu. Sayım sonrasında ise
askerler ait oldukları ulusun birliğine dönüyorlardı.49
Kara ordusu askerlerinin başlıkları ‘’Tiara’’ dedikleri yumuşak keçeden
yapılıyordu. Kollu zırh giyen askerlerin zırhları demir pullarla işlenmişti.
Ayaklarına geniş poturlar giyen askerlerin, kalkanları Sokun Ağacı’ndan
yapılmıştı. Kısa mızrak, büyük yay, kamış ve ok askerlerin silahlarıydı. Sağ
bacaklarına da kemer takmak suretiyle hançer yerleştirmişlerdir. Pers kara
ordusunun donanımı bu şekildeydi ve ordunun başında Kserkses’in kayın
babası Otanes vardı.50
Aynı soydan gelen Medler ve Persler aynı şekilde kuşanmışlardı.
Aslında bu kuşanma şekli Med kökenliydi. Medler’in yönetimini yıkıp hâkim
güç olan Persler, pek çok alanda zaten Medler’in devamı gibiydiler. Askeri
kıyafetleri de dolayısıyla aynıydı. Persler ile aynı donanıma sahip Med
ordusunun başında Tigranes vardı. Yine Pers ve Medler ile aynı görüntüde ki
askere sahip diğer bir ulus Kissialılar’dı. Başlarında bir Pers komutanı olan ve
babası da Pers ordusunun başında bulunan Otanes’in oğlu Anaphes vardı.
Kissialı askerler, Pers ordusundan farklı olarak sivri bir başlık giyiyordu ve bu
başlık keçeden yapılmış bir başlık değildi.51
Asur askerleri tunçtan örülmüş başlıklar giymişlerdi. Kalkan, mızrak ve
hançerle donanmışlardı. Pers ordusu içinde Asurlular muhtemelen fark
yaratmış olmalıydılar. Geçmişte üç yüzyıllık bir imparatorluğun sahibi olan
49
Herodotos, VII.60.
Herodotos, VII.61.
51
Herodotos, VII.62.
50
16
Asurlular elbette hem savaş konusunda hem de donanım konusunda değerli
tecrübelere sahiplerdi. Asurluların komutası ise Artakhaies oğlu Otaspes’ti.52
Baktrialılar ise Med başlıklarına benzeyen keçeden yapılmış bir başlık
giymişlerdi. Silahları ise kamış yaylar ile kısa mızraklardı. Bu silahlar
Baktrialılar’ın ulusal silahlarıydı. İskitler ise koni şeklindeki başlıklarıyla dikkat
çekiyorlardı. Ayaklarına bol poturlar giymişler yay ve hançer kullanmışlardır.
Baktrialılar ve İskitler’in başında Attossa’dan olma oğlu Hystaspes vardı.53
Hintliler pamuk kıyafetler giyiyorlardı. Kamıştan yapılmış ok ve yay
kullanan askerlerin başında Artabatos oğlu Pharmazathres vardı. Ariler’in
yayları
Medler’inkine
benzese
de
bunun
dışındaki
donanımları
Baktrialılar’ınkiyle aynıydı. Ariler’in başında Hydarnes oğlu Sisamnes vardı.
Parthlar, Khorasmialar, Sogdlar, Gandarlar ve Dadikler seferde Baktrialılar
gibi donanmışlardı. Parth ve Khorasmialılar’ın komutanı Pharnakes oğlu
Artabazos’tu. Sogdlular’ın ise Arteios oğlu Azanes, Gandar ve Dadikler’in
komutanı da Artabanos oğlu Artyphios’du.54
Kaspiyenliler deri abalar giymişlerdi. Kendi uluslarına özgü kamış yay
ve palaları olan Kaspiyenler'in komutanı Ariomardos’tu. Sarangialılar, Med
yayları ve mızrakları kullanıyorlardı ve bunlar dizlerine kadar uzanan çizmeler
giymişlerdi. Bu ulusun komutası ise Megabazos oğlu Pherendates’ti. Paktlar
kürklü deriler giymişler, kendi ulusal yay ve hançerlerini kullanmışlardır.
Paktlar’ın komutanı olan İthamitres oğlu Artayntes’ti.55
Utialılar, Mykler, Parikanlar ise Paktlar gibi giyinmişlerdi. Utialılar ve
Mykler’in başında Darius’un oğlu Arsamenes, Parikanlar’ın başındaysa
Oiobazos oğlu Siromitres vardı. Araplar uzun bir elbise giymişler ve bu
52
Herodotos, VII.63.
Herodotos, VII.64.
54
Herodotos, VII.65-66.
55
Herodotos, VII.67.
53
17
elbiseyi bir kemerle bellerinden bağlamışlardır. Sağ ellerinde büyük yaylar
taşımaktaydılar.56
Etiyopyalılar ise panter ve aslan postları giymişlerdi. Palmiye
saplarından yapılmış uzunca bir yay taşımalarına rağmen okları küçüktü ve
kamıştan yapılmıştı. Oklarının ucunda taşlar vardı. Etiyopyalılar aynı
zamanda mızrakta kullanıyorlardı ve vücutlarını boyamışlardı. Komutanları
ise Darius’un oğlu Arsames’ti.57
Libyalılar
deriyle
kuşanmışlar
ve
mızrak
kullanmaktaydılar.
Komutanları ise Oairozos oğlu Massages’ti. Paphligonyalılar örme başlıklar
giymişler, kalkan, kısa kargı, mızrak ve hançer kullanmışlar ve dizlerine kadar
uzanan çizmeler giymişlerdi. Lygyalılar, Matienler, Mariandinler ve Suriyeliler,
Paphligonyalılar ile beraberlerdi. Paphligonya ve Matienler’in başında
Megasidros oğlu Dotos vardı. Mariandynler ile Suriyeliler ise Darius’un
Goblias’ın komutasındaydılar.58
Frigyalılar’ın ve Ermeniler’in donanımları aynıydı. Bunların komutası
ise Darius’un damadı Artokhmes’teydi. Lidyalılar ve Maysialılar’da Pers
ordusuna dâhil olmuşlardı ve onların komutası Artaphirenes’in oğlu
Artaphirenes’ti. Traklar savaşa tilki derisinden yapılmış başlıklarla ve dizlerine
kadar uzanan geyik derisinden yapılmış çizmeler giyerek mızrak, kalkan ve
hançerle donanmışlardır. Traklar’ın başında Artabanos’un oğlu Bassages
vardı. Bu ulusların dışında Pers ordusunda Kabalar, Moskhoiler, Tibarenler,
Makronlar, Mossinoikler, Marlar, Eritria Denizindeki adalarda oturan uluslar
ve Sagartlar yer almaktaydı.59
Kara ordusunun komutanı Gobryas oğlu Mardonios ve Yunanistan
seferine çıkmak istemeyen Artabanos’un oğlu Tritantaikhmes’di. Bu iki
komutan arasında Mardonios ün bakımından daha şanslıdır. Çünkü giriştiği
savaşları kaybetmiş olsa da savaşa girilmeden önce kurulan mecliste
56
Herodotos, VII.68-69.
Herodotos, VII.69.
58
Herodotos, VII.71-72.
59
Herodotos, VII.73-80.
57
18
Kserkses’in yanında olduğuna dair yaptığı konuşma ve daima onun yanında
olması ona ün getirecektir.60
1.1.4.1. Ölümsüzler
Pers kara kuvvetleri içinde en önemli birimi on bin kişinin oluşturduğu
‘’Ölümsüzler’’ olarak bilinen askeri birlikler oluşturmaktadır. Bu on bin kişinin
her biri Persli idi. Bunlar Perslilerin en seçkinlerinden oluşturuluyordu. On bin
kişinin oluşturduğu, bu seçkin Persler’den bin tanesi ise kralın özel muhafız
alayını oluşturuyorlardı.61
Ölümsüzler, sportif faaliyetler sonucu seçiliyor ve özel olarak
besleniyorlardı. Kılıç kullanma, ok atma ve binicilik konularında eğitimliydiler.
Ölümsüzler teoride aldıkları bu eğitimi uygulamaya koymak için iki yıl süre ile
ülkenin farklı eyaletlerine gönderilirler ve buralarda savaşlara katılarak
tecrübe
edinirlerdi.
En
sahici
olan
bu
eğitimlerini
hayatta
kalıp
tamamladıklarında artık asker değil ölümsüz olurlardı. Ölümsüzler diğer
askerler gibi kuşanmazlardı. Onlar zırh giymezlerdi. Mızrak, balta, kılıç,
hançer, ok, yay ve kalkan ile kuşanmışlardı. Zırh giymeyen Ölümsüzler,
görünümleriyle gayet gösterişliydiler. Donanımlarının üzerinde bol bol altın
yıldız vardı. Thermoplai Savaşında etkinliklerini gösteren, Ölümsüzler savaşa
giderken haremlerini ve hizmetçilerini yanlarında götürmüşlerdi. Yiyecekleri
ise deve ve yük hayvanlarının üstünde özel olarak taşınıyordu.
62
On bin seçkin Persli’nin oluşturduğu bu askeri birliğin adının
Ölümsüzler olmasının bir sebebi vardı. Bu birlik içinde her hangi bir sebeple
eğer bir ölümsüz eksilirse yerine hemen biri geçiyordu ve böylece sayıları
hiçbir zaman azalmamış oluyordu. Sayıları on bin olarak sabitlenen bu birliğin
komutası Hydarnes’teydi.63
60
Herodotos, VII.82-83.
Mansel, 2011:260.
62
Herodotos, VII.83.
63
Herodotos, VII.83.
61
19
Kimi tarihçiler Ölümsüzler adı verilen bu grubun, Grekler'in, Eski
Persçe ‘’anuşiya’’ yani ‘’mahiyetindeki kişiler’’ kelimesini, ‘’anauşa’’ yani
‘’ölümsüzler’’ şeklinde okuyarak bu askeri birliği onların ünlendirdiğini
düşünmekteyse de bu fikir taraftar bulamamıştır. Öyle ki bu askeri birlik bir
yanlış okuma sonucu ünlenmiş olamaz. Zaten her koşulda da zor bir
eğitimden geçmiş olan bu birlik gerçekti. Adları Ölümsüzler olsun ya da
olmasın Greklerin Hoplitleri karşısında var olmuş güçlü bir askeri birlikti.64
Ölümsüzler, Sus şehri ve Persopolis’teki rölyefler üzerinde de
ölümsüzleştirilmişlerdir. Bu rölyeflerdeki Ölümsüz betimlemesi ise saçlarında
bir bağ olan, uzun ve pileli bir elbise giymiş, ayakkabı giymiş şekildedir.
Ayrıca ölümsüzlerin içinden oluşturulmuş, kralın bin kişilik özel muhafız alayı
ise yuvarlak uçlu mızraklarını öne doğru çıkarmış, ayaklarının ününe bu
mızrağı yuvarlak ucu aşağı bakacak şekilde koymuşlardır. Ok, yay ve
okluklarını omuzlarında taşıyorlardı. Kalkanları, dörtgen biçiminde söğüt ve
kamıştan yapılmıştı. Kule biçiminde bir miğfer giyiyorlar. Beyaz bir pantolon
giydiği bilinen bu askerlerin komutanlarının ‘’chiton’’ adlı üstlükleri ise
renkliydi.65
1.1.4.2. Atlı Birlikler
Atlı birlikler Persçe, ‘’Aşabara’’ adını almışlardır.66 Persler ile birlikte
savaşa giren ulusların çoğu zaten at binmeyi biliyorlardı. Ancak atlı birlik
olarak Pers ordusunda yerini alan uluslar Sagartlar, Pakthyalılar, Medler,
Kissialılar, Baktrialılar, Kaspiyenler ve Libyalılar’dı. Atlı birlikler develer ve
arabalar dışında seksen bin kişilik bir orduydu. Atlı birliklerin komutası ise
Harmamithres ve Tithaios’a bırakılmıştı.67
64
Wiesehöfer, 2003:144.
Wiesehöfer, 2003:144-145.
66
Wiesehöfer, 2003:141.
67
Herodotos, VII.84-88.
65
20
Hançer ve örme kayıştan kement kullanan atlı birlikler, bu silahlarıyla
düşmanın üzerine korkusuzca ilerler ve düşmanlarını işlevsizleştirirlerdi.68 Atlı
birlikler kendi donanımlarını sağlamakla yükümlüydüler ve ‘’Uşabari’’ adı
verilen deve sürücüleri ise Araplardan oluşuyordu. Bunlarda atlı birlikler
kadar hızlıydı.69
1.1.4.3. Pers Donanması
Grekler’e karşı oluşturulan kara ordusunun ardından sıra donanmaya
gelmişti. Zira bu dönemde Grekler güçlü bir kara ordusunun yanında iyi de bir
donanma gücüne sahiptiler. Dolayısıyla Persler’in kesin bir zafer elde
etmeleri için iyi bir deniz gücüne de ihtiyaçları olacaktı. Persler donanmada
tririmlere yer vermişlerdi. Savaş gemileri olarak kullanılan Trirem, kelime
anlamıyla ‘’üç sıralı’’ demekti.70
Fenike ve Suriyeliler üç yüz gemi ile Pers donanmasında yer
almışlardır. Bunlar deri başlıklar, keten zırh, kalkan ve mızrak ile
donanmışlardır. Mısırlılar ise iki yüz gemi ile savaşa katılmışlardır. Mısırlılar
denizci mızrakları, balta, kalkan ile kuşanmışlardı ve pek çoğu zırh
giyiyordu.71
Persler’in donanmasına katkıda bulunan Kıbrıslılar, yüz elli gemi
getirmişlerdi. Kıbrıs krallarının kafalarında sarıklar vardı. Silahları Grek
silahlarını andıran Kıbrıslılar’ın içlerinde farklı etnik gruplar vardı. Bunların
kimi Salamis’ten, kimileri Kythnos ya da Fenike’den gelmişlerdi.72
Kilikyalılar,
yüz
gemi
getirmişlerdi.
Kilikyalıların
kalkanları,
tabakalanmış öküz derisinden yapılmıştı. Yün gömlek giymiş olan Kilikyalı
68
Herodotos, VII.85.
Wiesehöfer, 2003:144-145.
70
Ağar, 2007:33-38.
71
Herodotos, VII.89.
72
Herodotos, VII.90.
69
21
mürettebat iki kılıç ve iki mızrak taşıyorlardı. Pamphylialılar otuz gemi
getirmişler ve tamamen bir Grek gibi donanmışlardır.73
Likyalılar elli gemi ile katılmışlar ve Kızılcık ağacından yapılmış yay
kullanmışlardır. Asya Dorisleri otuz, Karyalılar altmış gemi getirmişlerdir.
Pelasg ırkından olanları ise on yedi gemi,74 Grekler gibi donanmış olan
Aiollar altmış gemi, İon ve Doris kolonilerinin bir kısmı da savaşa yüz gemi ile
katılmışlardır.75
Yaklaşık bin iki yüz yedi triremin oluşturduğu Pers donanmasının en
sağlam gemileri Fenikeliler’e ve Sidonlular’a ait olanlardı. Triremlerin dışında
otuz ve elli kürekli gemiler, hafif gemiler, at taşıyan küçük gemiler de vardı ve
bunların sayısı yaklaşık olarak üç bindi. Triremlerde Pers, Med ve
Sakesler'den oluşturulmuş deniz askerleri vardı. Donanmanın başında
Darius’un oğlu Ariabignes, Aspathines oğlu Pireksaspes, Megabates oğlu
Megabazos ve Darius’un oğlu Akhaimenes bulunuyordu. Ariabignes
komutasında İonlar ve Karialılar, Akhaimenes’in komutasında Mısırlılar vardı.
Diğer iki komutan ise diğer ulusları kendi aralarında paylaşmışlardı.76
Donanmadaki deniz subayları içinde birde Halikarnassos soyundan
Artemisia adında bir kadın vardı ki cesareti, yönetimi ve gemileriyle Grek
savaşlarında kendisini göstererek Kserkses’in hayranlığını kazanmıştır.
Salamis Deniz Savaşı sırasında Artemisia’nın gösterdiği yararlılıklar sonucu
Kserkses; ‘’Bugün erkeklerim kadın, kadınlarımda erkek gibi savaşıyor.’’
demiş olduğu rivayet edilmektedir.77
1.2. GREKLER
Grekler, yerleşim bölgeleri olan Hellas’ın kendilerine sunmuş olduğu
fırsatlar ve kısıtlamalar çerçevesinde Ege Denizi ve onun birçok adasını
73
Herodotos, VII.91.
Herodotos, VII.93-95.
75
Herodotos, VII.95.
76
Herodotos, VII.97-98.
77
Herodotos, VIII.88.
74
22
çevreleyen bölgede yerleşim göstermişlerdir. Akdeniz’e ait bu alan batı
Balkan yarımadası, doğuda Anadolu kıyıları ile sınırlanırken Girit ve Kıbrıs
Adaları’nda, Kuzey Afrika kıyılarında, Güney Fransa’da, Karadeniz’de, Güney
İtalya’da ve en modern kentlerin var olduğu Sicilya’da varlık göstermişlerdir.78
Hellas fiziki şartları dolayısıyla kent devletlerinin ortaya çıkışını
kolaylaştırmıştır. Dağlar, aynı soya sahip Grekler’i farklı kent devletleri
halinde örgütlüyorken, deniz Grekler’i soydaşları olmayanlardan doğal bir
biçimde koruyordu. Dağların bu olumsuz etkisine karşı, deniz de doğal
korunak olmanın yanında ekonomik anlamda Hellas için büyük bir şanstı.
Çünkü tarım ve hayvancılık için coğrafi şartlara uygun olmayan Hellas’ta
denizcilik adına her şey ilk devirlerden itibaren gelişme göstermişti.79
Coğrafi
şartlar
Grekler’e
özgürlük
ve
demokrasi
kavramlarını
benimsetecek ve bu kavramları vazgeçilmez kılacaktı. Grekler’de özgür
düşüncenin sonucu olarak Aristo, Herodotos, Ksenophon, Sokrates,
Euripites, Aristofones gibi isimler yetişmişti. Bu isimler Grek dünyasında
önemli eserler vererek isimlerini gelecek nesillere aktarmayı başarmışlardır.
Öyle ki bu şahısların yapıtları günümüz dünyasında dahi önemini korumakta
ve eskimeyen bilimsel çalışmalar sıfatını taşımaktadırlar. Günümüzde dahi
yapılmakta olan bilimsel tez ve teorilere ışık tutabilecek bilgi birikimine sahip
olan bu isimlerin eserleri, o dönemin düşünürlerinin kısıtlı şartlar da dahi
çağlarının ilerisini görebilen eserler verdiklerini gösterir niteliktedir.
Grekler’in, Grekçe konuşan ilk halkının M.Ö. ikinci bin yılın, ikinci
yarısından itibaren ortaya çıkan Mikenler olduğunu söyleyebiliriz. Bu tarih
itibariyle bölgeyi net bir biçimde Grek olarak adlandırabiliriz. Miken
Uygarlığı’nın ortaya çıktığı bu süreçten bölgenin Roma İmparatorluğu
tarafından fethine kadar olan süreç Grekler’in bölgede etkin olduğu zaman
78
79
Martin, 2012:21.
Diakov-Kovalev, 2008:278-279.
23
dilimidir.80 Grek tarihinin dokuz yüz yıla yayılan dönemini Karanlık dönem,
Arkaik dönem, Klasik dönem ve Helenistik dönem olarak inceleyebiliriz.
1.2.1. Grek Kent Devletleri
Politika kelimesiyle yakın bir bağ olan ‘’Polis‘’ Grek dünyasının kent
devletleridir.
Polis
adını
verdiğimiz
bu
coğrafi
bütünlüğe
sahip
teşkilatlanmanın Grek toplumunda tam olarak ne zaman ortaya çıktığı
tartışma konusudur. Bu sorunun cevabı net olarak verilememektedir. Fakat
Polislerin ortaya çıkışı ile ilgili ortak görüş ise en eski kent devleti olarak kabul
edilen Smyrna (İzmir) olduğudur. Bu şehrin kuruluşu M.Ö. XI. yy’la
tarihlendirilmiştir. Ancak Grek şehir devletlerinin Polis ismine sahip
olabilmeleri
için
kentin
mutlaka
demokrasi
olgusuna
sahip
olması
gerekiyordu. Bu sebeple de Grek coğrafyasında M.Ö. VI. yy’a kadar tiranlıkla
ya da krallıkla yönetilmiş olan Yunan şehir devletleri Polis olarak kabul
edilmemiştir. M.Ö. VI. yy’ın sonlarına doğru demokratik rejimin kurulması ile
gerçek anlamda şehir devletinin kurulması arasında bir paralellik söz
konusudur. Grekler’in kent devleti konumundaki siyasal organizasyonunda
halk (Demos) ve Bule Meclisi iki önemli unsurdu.81
Kenti oluşturan halk kente adını veren önemli bir unsurdu. Bu önemli
unsur kent devletlerinde hemşerilik anlayışını, ulusçuluk anlayışından daha
değerli hale getirmişti.82 Hemşehrilik anlayışı polislerin yerel bağlılıklarını
güçlendirmiş ve giderek artan Grek olma anlayışını ortaya çıkararak önemli
kılmıştır.
Her kent devletinin bir koruyucu tanrısı vardır ve bu tanrılara yapılan
tapınaklar zamanla kentin gururu haline gelmiştir. Bu anlayış Grek şehir
devletleri arasında en büyük tapınağa sahip olma yarışını başlatmıştır. 83Bu
yarış sonucu şehir devletleri coğrafi bakımdan yüksek bir alana Akropol inşa
80
Martin, 2012:43.
Tekin, 2011:62-63.
82
Şenel, 2010:121.
83
Freeman, 2010:114-115.
81
24
ediyorlardı. Akropollerde tapınağın yanı sıra kamu binaları da inşa edilmişti.
Etrafını surlarla çevirdikleri akropol alanının dışında da yurttaşların evleri yer
alırdı.84 Özellikle M.Ö. VI. yy’da kentin etrafını surla çevirmek yaygınlaşmıştır.
Sur yapımı fazlaca emek ve harcama istediğinden kenti çevreleyen en kısa
mesafe esas alınarak yapılırlardı.85
Grek dünyasının tipik özelliği haline gelen kent devletleri özgürlük,
bağımsızlık ve ekonomik bağımsızlık olmak üzere bu üç ana unsura sahip
olmak zorundaydılar. Polisi’n temelindeki özgürlük ve bağımsızlık hem diğer
Polislere karşı tutumunu hem de dışarıdan gelebilecek saldırılara karşı
tutumunu oluşturan unsurlardı.86
Ekonominin
canlanması
kent
devletlerinin
kuruluş
sürecini
hızlandırmıştı. Ticaret aracılığıyla giderek zenginleşenler de şehir devletinin
üzerinde seslerini daha fazla duyurur oldular. Giderek büyüyen ticaret ağı
şehir devletleri arasındaki ticaretin de gelişmesini sağlamış ve bunun sonucu
olarak ekonomik bağımsızlıklarını koruma amacında olan şehir devletleri bu
unsuru da devletlerinin vazgeçilmezi haline getirmişlerdir.87
Yönetim ve ticaretin iç içe girdiği polislerde yurttaşlar siyasetle
yakından ilgiliydiler. Her erkek yurttaş polisin belli bir alanında toplanır ve
yönetimle alakalı konuşmalar yaparlardı. Ancak bu konuşmaların yapılacağı
alan için özel bir mimari çalışma yapılmamıştı. Fakat şehir devleti ne
tiyatrosuz ne de Agora’sız düşünülemezdi. Kent devletinin bağımsızlığını
gösteren başka bir unsurda sikke basımıydı ve bu durum kent devleti için
önemli bir unsurdu.
Özgür düşünce sonucunda demokrasinin gelişmiş olduğu Grek
dünyasında söz hakkının yalnızca erkek yurttaşlara ait olması bu
demokrasinin kısıtlı bir biçimde uygulandığının göstergesidir. Fakat Grekler’in
84
Tekin, 2011:64.
Atasoy, 2001:4-5
86
Tekin, 2011:66.
87
Martin, 2012:115.
85
25
tiranları ve kralları yıkarak oluşturdukları bu yönetim biçimi demokrasi olarak
adlandırılabilir.
1.2.1.1. Atina
Neolitik çağlardan itibaren yerleşimlerin görüldüğü Atina, Grek
dünyasında M.Ö. VII. ve VI. yy’lara gelindiğinde siyasi anlamda adından
bahsettirecek ve Grek dünyasının önderi olabilecek bir pozisyonda
bulunuyordu. İlk olarak Grek dünyasının ortaçağ döneminde Arhon adı
verilen üç yüksek memur Atina’nın başında bulunmaktaydı. Bu Arhon’ların
her birine farklı alanda yönetim yetkisi verilmiştir. Mülki idareyi elinde
bulunduran görevli Arhon unvanı ile karşımıza çıkmaktadır. Basileus ünvanlı
Arhon ise dini işleri yürütmekle görevlidir. Polemarhos ünvanlı Arhon ise
askerlik işlerinden sorumluydu. Bunlar aristokratik yönetime sahip hükümetin
başında bulunan ilk üç yöneticiydi. Arhon, Basileus ve Palemarhos’un
ardından Tesmotet adıyla altı Arhon daha vardır ve bunların görevi ise hukuki
işlerle ilgilenmek ve yargıçlık yapmaktır.88
Arhon’lar
genel
olarak
seçkin
ailelerin
bireyleri
arasından
seçilmişlerdir. Bu durum kendini seçtirme savaşına ve seçkin erkekler
arasında da rekabete yol açmasını kaçınılmaz hale getiriyordu. Bu dönemde
Bir tarafta zengin Atina halkına karşılık diğer tarafta borçlarından dolayı köle
olmuş pek çok Atinalı vardı. Atina’da toplum sınıfların eşitsizliği ve seçkin
zenginlerin kendi aralarındaki mücadelesi halini almıştı. Gittikçe artan borçları
dolayısıyla Atina’yı birkaç zenginin eline bırakmışlardı ki bunlardan Megara
tiranı Teagenes’in damadı Kilon tiranlık girişiminde bulundu.89
Kilon bu girişimi esnasında bir taraftan kayınbabasının askeri gücüne
güveniyorken bir taraftan da M.Ö. 640 yılındaki Olimpiyat başarısında
kazandığı üne güveniyordu. Ancak Atinalılar özellikle de eski ve asil bir aile
olan Alkmaionidler'den Arhon Megakles olmak üzere tüm yüksek memurlar
88
89
Mansel, 2011:183.
Mansel, 2011:184.
26
ve bazı köylüler aristokrasiye sadık kalmışlardı. Kilon’un tiranlık girişiminin
sonuçsuz kalmasıyla Atina’yı terk etmiş ve onun bu girişimi Atina’da bir takım
reformların yapılması gerektiği fikrini canlandırmıştır. Bu fikrin gerçekleşmesi
içinde Drakon görevlendirilmiştir.90
Drakon, Atinalılar’dan aldığı yetkilerle buradaki istikrar ve eşitliği
sağlaması adına yasa hazırlama girişiminde bulunmuştur. Ancak onun
hazırladığı yasalar bir anayasa olmaktan çok ceza kanunu niteliği
taşımaktadır. Bu kanunlar ağır ceza hükümleri içermekteydi. Ancak
aristokratların haklarını koruma altına almış olan Drakon’un hazırladığı
yasanın yetersizliği üzerine Salamis’te başarılar göstermiş olan Solon odak
noktası haline geldi.91
Salamis Savaşı’nın olduğu süreç ekonomik bakımdan Atina’nın
karışıklık içinde olduğu bir süreçtir. Aristokratların giderek zenginleşmesine
karşın giderek fakirleşen ve sefalete sürüklenen bir halk tabakası vardı.
Atina’nın Solon’a verdiği görev ise giderek zenginleşen aristokratların tiranlık
iddiasında bulunmasına engel olmak ve iki grup arasındaki uçurumun
oluşturacağı kargaşaya engel olmaktı. Solon soylu bir ailenin üyesiydi ve
Arhon seçilmesinin ardından görevini yerine getirerek ‘’Solon Reformları’’
adıyla bildiğimiz sosyal düzensizliği ortadan kaldırmayı amaçlayan metni
hazırladı.92
Solon öncelikle borçlarından ötürü aristokratlar karşısında ezilmekte
olan halkın borçlarını yok saydı. Borçları yüzünden köle durumuna düşmüş
ve Atina dışına köle olarak satılmış olanlara da Atina’ya dönebilmeleri için
hak tanımıştır. Solon’un bu uygulaması köleci toplumun önemli bir unsur
olduğu Grekler’de toprağa bağlı kölelik ortadan kalkmış oldu.93 Borçluları
rahatlatmak adına Aigina para sistemi yerine Euboia para sistemini uygulattı.
Bu uygulamayla yüz yeni drahmi yetmiş üç eski drahmiye eşitti. Böylece
90
Mansel, 2011:184-185.
Mansel, 2011:185-186.
92
Özçelik, 2009:158.
93
Mansel, 2011:187.
91
27
borçluların borcu yeni para sistemiyle yüzde yirmi yedi oranında azalmış
oluyordu. Solon’un tüm bu önlemleri köylü sınıfı kurtarmayı amaçlıyordu.94
Solon hazırladığı yasalarla doğuştan soylu sınıfın yönetimi yerine
ekonomik servete dayalı yönetim biçimi oluşturuyordu. Solon anayasası
erkek yurttaşları mal, mülk ve gelirlerine göre dört tabakaya ayırıyordu. İlk
tabakadakiler beş yüz kile üretim ve geliri olan erkeklerdi. Bu erkekler dört
yüzler meclisine girebilecekler ve savaşlara süvari olarak katılabileceklerdi.
İkinci gruptakiler ise üç yüz ile beş yüz kile arasında geliri olan erkeklerdi.
Bunlarda yine dört yüzler meclisine ve halk meclisine girebilecek ilk gruptaki
erkekler gibi savaşa süvari olarak katılabileceklerdi. Üçüncü gruptakiler ise iki
yüz ile üç yüz kile üretim ve geliri olan erkeklerdi. Bunlar dört yüzler meclisine
girebilecekken savaşa ilk iki gruptaki erkeklerden farklı bir şekilde yaya olarak
katılabileceklerdi. Dördüncü gruptakiler ise iki yüz elli kileden az üretim ve
geliri olan erkeklerdi ve bunlardan vergi alınmayacaktı.95
Demokrasi adına en büyük adım Solon tarafında atılmış oldu. Dört
yüzler meclisi hakkında elimizde fazla bilgi olmasa da bu meclisin üyelerinin
Aeropag Meclisi ve halk tabakalarının ilk üçü oluşturuldu. Solon’un
uygulamaları elbette ki Atina’ya tam demokrasiyi getirmemişti. Uzun
zamandır Grek dünyasının bünyesinde bulunan kurumlardan kurtulmaları
kolay değilse de Solon reformları Atina’ya bir nefes aldırdı ve zaten Persler
ile mücadele de etkin rol oynayacak Atina’da iç savaşı engellemiş oldu.
Solon’un reformları Atina’yı diğer şehir devletleri arasında önemli bir konuma
getirdi ve Solon siyasi, ekonomik ve hukuki alandaki reformlarıyla adını
günümüze getirirken ’’ Herkes için eşitliği sağladım’’ demiştir.96
Solon M.Ö. 594’te yapmış olduğu reformlar M.Ö. VI. yy’ın ortalarına
kadar etkilerini sürdürmüştür. M.Ö. 586’da ise Peisistratos tiranlık iddiası ile
ortaya çıkmıştır. Solon’a karşı bir güç olarak Atina’da beliren Peisistratos,
Solon’un mücadele sırasında ölmesi sebebiyle rakipsiz kalır. Ekonomik gücü
94
Diakov-Kovalev, 2008:324.
Özçelik, 2009:159.
96
Özçelik, 2009:159.
95
28
sayesinde
Atina’yı
ele
geçiren
Peisistratos,
Solon’un
reformlarına
dokunmamışsa da kurumlara kendi yandaşı olan kişileri yönetici olarak
atamıştır.97
Tiran Peisistratos dönemi Atina’nın ekonomik refaha kavuşmuş bir
dönem oldu. Peisistratos köylülere ihtiyaç duydukları tarımsal donanımları
elde etmeleri için mali yardım sağladı ve Zeus Tapınağı ile kentin içme suyu
tedarikini arttırma amaçlı çeşmeler ve bayındırlık projelerinde yoksullara iş
vererek onlara destek çıktı. Peisistratos döneminde ekonomi öylesine
gelişmişti ki Atina çömlek ihracatında Korinthos’u geçmişti. Peisistratos’un
M.Ö. 527’deki ölümünden sonra tiranlık makamını oğlu Hippias aldı. 98
Hippias dönemi babasının dönemindeki gibi parlak olmadı. Çünkü hem
iç siyasette Hippias’ı istemeyen akrabaları hem de dış siyasette Pers
saldırıları vardı. Bunlar sonucunda Kleisthenes Atina’nın yönetimin ele
geçirdi. Solon’un attığı demokrasi adımı Kleisthenes tarafından atılacak olan
demokrasi adımına katkı sağlayacaktır. Kleisthenes M.Ö. 508’de Arhon
seçilmiş ve Grek dünyasının klasik döneminin demokrasisinin kurucusu
olmuştur.99 Kleisthenes döneminde Atina çok daha halkçı bir duruma
gelmiştir.100
Kleisthenes reformları daha önceki reformlardan farklı olarak mevcut
düzen üzerinde bazı değişiklikler yapmaktan ziyade en küçük ayrıntısına
kadar düşünülmüş ve aristokrasiyi kökünden kaldırarak tam anlamıyla
düzenli hükümet şeklini oluşturmak ve tüm yurttaşları bu hükümete katmak
amacı taşıyordu. Kleisthenes daha önceki reformculardan farklı olarak
toplumu soy, gelir ya da sınıf birliği esasına değil coğrafi bölge temeline
dayalı olarak on File (Philai)’ ye böldü. Bu File’ler belli bölgelerde oturan halk
topluluklarını içeriyordu. Taşra köylerini ve Atina kentinin mahallelerini
Atina’nın siyasi örgütlenmesinin kurucu birimleri haline getirdi. Bu bölgelerde
Özçelik, 2009:160.
Mansel, 2011:193.
99
Martin, 2012:156.
100
Aristoteles, 22.
97
98
29
on sekiz yaşının üzerindeki erkekler oy hakkına sahiplerdi. Kleisthenes
Attika’yı kent (Asty), kıyı (Pardia) ve iç bölge (Mesogeia) olmak üzere üç ana
bölgeye ayırdı ve bunları da kendi aralarında iç bölgelere ayırmıştır. 101
Attika kent, kıyı ve iç bölge olarak yeni bir siyasi oluşum halini aldı. Üç
ana bölge on bölüme ayrıldı. Böylece Attika otuz bölüme ayrılmış oldu. Dört
yüzler meclisinin yerine, beş yüzler meclisi kuruldu. Beş yüzler meclisine bir
yıl süre ile hizmet etmesi şartıyla her File’den elli temsilci seçildi. En yüksek
sivil ve askeri otoriteye sahip görevliler olan Strategoioslar yine her File’den
olmak üzere on erkek şeklinde seçilmekteydiler.102 Beş yüzler meclisinin
yasama yetkisi yoktu. Kanunlar Eklesia yani Halk Meclisi tarafından
müzakere edilerek kabul edilirdi. Tiranlığın geri gelmemesi için Kleisthenes,
‘’Ostrakismos’’ yani ''çanak çömlek mahkemesini'' kurdu. Bu mahkeme de
halk tiranlık iddiası gösterebilecek bir kişiden şüphelenirse onun adını çanak
çömlek parçalarının üzerine yazarak oy kullanıyordu. Eğer herhangi bir kişi
altı bin oy alırsa tiranlık iddiasında bulunduğu düşünülüyor ve o kişi Atina’dan
gönderiliyordu.103
Solon’un reformları gibi Kleisthenes’in reformları da kadınlara yer
vermeyen bir demokrasi anlayışı içeriyordu. Kadınlar yine yönetimde yerlerini
alamamış olsalar da bu reformlar Atina’da halk arasındaki karışıklıklara son
vermiş oldu. İç politika da durumunu düzeltmiş olan Atina, dış politika sıkıntılı
günler yaşayacaktı.
M.Ö. 506 yılında Klesithenes reformlarını uygulamaya koymuştu ki
Atina kadar güçlü bir şehir devleti olan Sparta, Atinalılar üzerine saldırıya
geçti. Sparta’nın bu saldırısı Kleisthenes’in beklemediği bir saldırıydı ve
Atinalılar, Persler’den yardım istediler. Persler’in yardıma karşılık ağır
maddeler içeren anlaşma şartları Atinalılar tarafından kabul edilmedi. Bu
durum o dönem dünyasında hükmü geçen gücün Pers İmparatorluğu
olduğunu göstermektedir. Atina, Sparta’ya karşı bir Grek birliği yerine
101
Mansel, 2011:201-202.
Martin, 2012:156-157.
103
Mansel, 2011: 204.
102
30
Persler’i seçtiyse de yalnız kalmıştı. Fakat bu yalnızlık Atina’nın başarısızlığı
anlamına gelmiyordu. Sparta’nın çekingen siyaseti dolayısıyla Atina bu
saldırıdan kurtuldu.104
Grek dünyasının iki başlıca gücü arasında ki çekişmeler daha sonra
yerini Persler’in Grek dünyasına yaptığı saldırılar sonucunda müttefikliğe
bırakacaktı. Atina bu siyasi hareketliliğin ardından Persler’in saldırılarına
karşı koymak amacıyla Sparta’nın da üyesi olduğu Helen Birliği’ne dâhil
olmuştur. Helen Birliği’nin amacı Persler’i topraklarından atmak ve bu
tehlikeye son vererek özgür yaşamlarını devam ettirmekti. Bu sebeple de
Grek şehir devletleri bir araya gelmişlerdi. Helen Birliği içinde savaş sırasında
kendini gösterecek olan şehir devleti Atina olacak ve kendisini üstün bir
konuma getirecekti. Atina’nın bu lider konumu Pers saldırıları sırasında diğer
Grek şehir devletlerine göre daha çok zarar görmesine neden olacaktı.
Persler, Atinalılar’ın şehrini iki kez yakıp kullanılmaz hale getirmişlerdi.
Fakat lider rolündeki Atina, Helen Birliği yerine tam bir siyasi, ekonomik bir
teşkilatlanma olan Delos Birliği’ni kurmuştur ve uyguladığı akılcı politikalar
sonucunda Delos Birliği’ni kendi himayesine çekmiş, birliğin adının AttikaDelos Birliği olarak anılmasını sağlayamamıştır. Bu birliğe ödenen vergiler
Atina’yı giderek zenginleştirecek ve Atina Persler’in geri püskürtülmesiyle
beraber bir imparatorluk haline dönüşecektir. Dolayısıyla da bu durum Grek
şehir devletleri arasında huzursuzluğa yol açacak ve beraberinde iç savaşı
getirecektir.
Pers mücadelesi sırasında Atina’da Perikles, Kleisthenes’in yolundan
gidecek kişi olarak ortaya çıktı. Zaten Perikles, Kleisthenes’in yeğeniydi ve
soylu bir aileden geliyordu.105 Atina’ya en parlak dönemini yaşatacak olan
Perikles, Pers saldırılarını sonuçlandıracak Kallias Barışı’nın yapılmasında
önemli bir rol oynayacaktı. Grek şehir devletleri arasında gerçekleşen
104
105
Mansel, 2011:206.
Plutarkhos, III.
31
Peloponnesos Savaşı’nın ardından Perikles, kendisini Atina’ya adamıştır.
M.Ö. 446-430’lu yıllarda kendisini her yıl stategos (Başkomutan) seçtirdi.106
Perikles’in amacı Grek şehir devletlerini bir çatı altında toplamaktı.
Yönetimde kaldığı süre boyunca demokrasinin gelişmesi için elinden geleni
yaptı. Aeropag meclisini yıkıp Atina’da dördüncü tabakanın devlet hizmetine
girmesini sağladı. Dış politika da Atina’yı yükseltecek siyasi bir yol izliyordu.
Bu uygulamaları sayesinde Perikles, tüm siyasi oluşumların ötesinde halkın
sevgisini kazanan bir lider haline geliyordu. Yine Perikles’in uygulamaları
Grek şehir devletlerini bir çatı altında toplamak amacını gerçekleştirmemiş
olsa da Atina’yı imparatorluk haline getirdi.107
1.2.1.2. Sparta
Sparta, M.Ö. IX. yy’da kurulduğu anlaşılan bir şehir devletidir. Bu kent
Lakedeamon adı verilen ve Antik Yunan’ın Peloponnessos yarımadasındaki
Euratos Nehri kıyısında bulunan ve günümüzde de Laconia sınırları içinde
yer alan antik bir kenttir.108 Şehir adını Lakedaemon adlı kralın karısı olan
Sparta’dan almıştır. M.Ö. IX. yy.’ın sonunda Pithana, Meson, Limnai ve
Kynosura ile Euratos vadisinin bir kısmını da kaplamak üzere beş köme
(köy)’ nin birleştirilmesiyle kurulmuştur. 109
Sparta; Spartiatlar, Perioikoslar ve İlotlar (Helotlar) olmak üzere üç
toplumsal katmandan oluşuyordu. Şehrin egemen sınıfı Spartiatlar’dı.
Perioikoslar ise Akhalar'ın oluşturduğu gruptu. İlotlar şehrin köle grubuydu.
Perioikoslar, Spartiatlar ile evlenemezler ve Sparta’nın yönetiminde söz
sahibi olamazlardı. Sayıları otuz bin dolaylarında Perioikoslar toprak ve
taşınır mallara sahip olabiliyorlardı. Tarım, zanaat ve ticaretle uğraşır ve
106
Mansel, 2011:307.
Özçelik, 2009:167.
108
Diakov-Kovalev, 2008:312.
109
Diakov-Kovalev, 2008:313.
107
32
Spartiatlar’a
vergi
öderlerdi.
Ayrıca
askerlik
görevlerini
de
yerine
getirirlerdi.110
İlotlar devlete ait kölelerdi ve bunlar bir tür ekonomik özgürlüğe
sahiplerdi. Bu özgürlük devlete ait olan toprağı işlemek anlamına geliyordu.
Buna karşılık İlotlar, Spartiatlar’a Apophora adı verilen bir vergi ödüyorlardı.
Bu vergi İlotlar’ın üretimlerinden elde ettikleri ürünlerden oluşuyordu ve
ödedikleri verginin ardından ellerinde kalan ürün kendilerini güçlükle
besliyordu. Bunların aynı zamanda askerlik görevleri de vardı. 111
İki kral tarafından yönetilen Sparta’nın krallarının dini ve askeri
görevleri de bulunuyordu. Bunlar aynı zamanda altmış yaş üstü ve otuz üyeli
bir meclis olan Gerusia’nın üyesiydiler.112
Sparta, Grek dünyasında Atina’nın en büyük rakibi olmuştur. Fakat
tarihsel süreç hiçbir zaman Sparta’yı Atina’ya karşı şanslı bir konuma
getirmemiştir. Atina başarılı politik zekâsı olan kişilere sahip iken Sparta
güçlü savaşçılarıyla tanınıyordu. Atina politik uygulamaları ile Grekler’i bir
araya getirmek için yeterli derecede girişimlerde bulunmuşsa da Sparta’nın
bunu yapacak ne siyasi ne de ekonomik gücü vardı. Çünkü Atina denizci bir
toplumdu ve bu sebeple de tarımla uğraşan Sparta karşısında güçlü bir
ekonomiye sahipti. Askeri anlamda güçlü Sparta, Atina’ya karşı saldırılarda
bulunsa da bu onu Grek dünyasında öncü hale getirmiyordu. Grek şehir
devletlerinin bir araya gelerek kurduğu Delos Birliği zamanla Atina’ya hizmet
eder hale gelmiş ve Sparta bu birlikten ayrılarak Peloponessos Birliği’ni
kurmuştur. Bir çatı altına birleşmeyi başaramayan Grek dünyası şimdi iki
farklı çatı altında örgütleniyordu. Bu iki güç zaman içinde karşı karşıya
gelecek ve Grekler’in lideri olmak için savaşacaklardı.
110
Diakov-Kovalev, 2008:314.
Diakov-Kovalev, 2008:314-315.
112
Freeman, 2010:145.
111
33
1.2.2. Grek Ordusu
Şehir devletleri şeklinde örgütlenmiş olan Grekler, Pers saldırıları
karşısında bir araya gelmek zorunda kalmışlardı. Her Grek şehir devleti kendi
işleriyle alakadar olurdu ve şehir devletleri kendi aralarında kimi zaman
mücadele halinde olurlardı. Genel olarak ise Grek kent devletleri tarımla
uğraşmaktaydı ve bu durum onları asker olmaya sürüklemişti ve savaş
sırasında da kendi askeri masraflarını karşılamak durumundaydılar.
113
Kent devletleri için yaz savaş anlamına geliyordu. Atina da askeri
masrafları karşılayamayacak olanlar donanmada kürekçi olarak görev
alıyorlardı. Savaş bittiğinde ise herkes evine dönüyordu.114
Pers saldırılarının yaşandığı dönemde de ana savunmayı, yuvarlak
bronz kalkan ile yapan tam zırhlı, mızrak kullanan ve çiftçilerin oluşturduğu
hoplit orduları en önemli unsurdu.115
Ağır piyadeler olarak adlandırılan hoplit orduları; M.Ö. VII. yy.’ın
başlarında kurulmuştu. Savunma silahı olarak seksen ile yüz yirmi santimetre
çapında sol ellerinde taşımak üzere yuvarlak kalkan kullanmışlardır. 116
Hoplitlerin kalkanları üzerinde kentleriyle özdeşleşmiş olan ya da
sikkeleri üzerinde bulunan işaretleri kalkanlarının üzerine işlerlerdi. Samos’lu
hoplitler
İon
isyanının
ardından
kalkanlarında
aslan
başı
figürünü
kullanmışlardır. Bu tür standartlaştırmak, yani tek tip giyinme durumu Sparta
öncülüğünde başlamıştır. Argos kenti kalkanlarını ise hydra yani bir su yılanı
ile işlemişlerdi. Fakat bazı kalkanlar vardı ki hoplitlerin yiğitliğinin kanıtıydı.
Hoplit kalkanının üzerini yiğitliğini gösteren işaretler ile süslerlerdi. Bu
işaretleme yöntemi ise standartlaşmanın ötesinde kalkanlarını kendilerine
özel bir biçimde işlediklerini gösterir. 117
113
Freeman, 2010:139.
Akarca, 1998: 97.
115
Sekunda, 2011:7.
116
Akarca, 1998: 98.
117
Sekunda, 2011:9-10.
114
34
Aristofanes’in; ‘’Severler onu, nefret ederler ondan ve gene de
yapamazlar onsuz.’’ dediği kişisel yaşamında lükse düşkün Atinalı Alkibiades,
kalkanının üzerine Atinalıların geleneksel simgesi yerine, Eros’u elinde
tuttuğu yıldırımla silahlanmış bir şekilde altından olan kalkanına işletti. 118
Hoplit kalkanları genel itibarıyla tahtadan yapılmış olsa da kimi zaman
sağlamlığı arttırmak amacıyla, kalkanının kimi zaman ortasını, kimi zaman
kenar
kısımlarını
kimi
zamanda
kalkanlarının
tüm
yüzeyini
tunçla
kapamışlardır. Hoplitin kalkanı koluna geçirebilmesi için yine tunçtan
‘’porpaks’’ yapılmıştır. Kolunu kalkana geçirerek, eliyle kalkanı daha rahat bir
şekilde kavraması içinde elinin geldiği yere porpaks ile aynı hizada
‘’antilable’’ denilen bir köprücük yapılırdı. Hoplit, sol kolunu geçirdiği kalkanını
bu köprücük yardımıyla daha rahat kavrar ve kullanımı kolaylaşırdı. Hoplitin
sol tarafını koruyan kalkan, savunma ve hareket açısından kısıtlıydı. Bu
nedenle hoplitin sağ tarafını korumak, sağ tarafında savaşan hoplitin
göreviydi.119
Hoplitler etraflarını daha iyi görebilmek amacıyla Korint Miğferi giyerdi.
Korint Miğferi, tunçtan yapılıyordu ve rahat bir kullanım sağlıyordu. Daha
önceki kullanılan miğferlerden farkı ise askerin kulaklarını açıkta bırakıyor
olmasıydı.
Asker
böylece
savaş
sırasında
söylenenleri
daha
rahat
duyuyordu.120 Miğferin alın kısmına gelen yerinin ortasından itibaren, ense
kısmına doğru uzanan püskülleri vardı ki bunların bazen ense kısmına denk
gelen yerlerindeki püskülleri uzun olabilirdi.
121
Miğferlerdeki bu püsküller
genelde at kılından yapılırdı.122
Vücudu korumak için kalkan ve miğferin dışında hoplitler bacaklarının
alt kısmını korumak için baldır zırhı denilen tunçtan bir bacak siperi
kullanıyordu.123 Hoplitlerin dizlikleri bacaklarının dize kadar olan kısmını
118
Plutarkhos, XVI.
Akarca, 1998: 99.
120
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:177.
121
Sekunda, 2011: 10.
122
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:177.
123
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:176.
119
35
örtüyordu ve dizlik arka tarafından sabitleniyordu. M.Ö. VI. yy’da gelindiğinde
hoplit zırhları tarihsel sürece uğrayarak değişim göstermiştir. Bu tarihe
gelindiğinde artık üzeri madeni pullarla işlenmiş deri zırh kullanmaya
başlamışlardır. Deriyi ise at idrarıyla sertleştirerek sağlamlığını arttırmışlardır.
Hoplit zırhının birde etek kısmı bulunuyordu.124
Hoplitler iki boy mızrağa sahiplerdi. Hoplitlerin sahip olduğu bu
mızrakların uçları çeşitli şekillerdeydi. Kullandıkları başka bir saldırı aracıda
kılıçtı. Bu ağır piyadelerin donanımlarının ağırlığı otuz kilogram kadardı.125
Pers savaşlarında hoplitler ordunun ağırlıklı kısmını oluştururken,
Peltast ve Psiloi denen hafif piyadelerde savaşta yer oluşturuyorlardı. Öyle ki
Plateia Muharebesinde, Psiloslar önemli rol oynayacaklardı. Peltastlar
kullandıkları küçük kalkanlarının adı olan ‘’pelte’ ’den adlarını alıyorlardı. 126
Önemsiz görünen Psiloslar ise taş atıcılarıydılar. Bunlar basit bir
kumaştan tunikle kuşanırlardı. Başlarında ise keçe bir başlık vardı. Kalkanları
ise hoplit kalkanlarının yanında fazlasıyla gösterişsiz, hayvan postundan
yapılan bir kalkandı. Bu post Psilos tarafından sol kollarına bağlanırdı.
127
Hoplit orduları savaş sırasında birbiri ardına dizilen, sol kollarında
kalkanları, sağ kollarında mızraklarıyla, sağ tarafındaki hoplitide korumaya
almak suretiyle ilerlerlerdi. Bu ilerleyiş sırasında hoplitler inanılmaz çığlıklar
atarlardı.128 Hoplitlerin bu düzenine falanks adı verilmektedir. Falanks genel
olarak sekiz sıralı uzun bölüklerden oluşurdu. Falanks düzenindeki açık ise
sağ kanattı.129
Falanks düzenindeki askerlerin düzenlerini bozmamak ve sıralı bir
biçimde ilerleyişlerini sağlamak için flüt çalmışlardır. Savaş sırasında ise
124
Akarca, 1998: 99.
Akarca, 1998: 99.
126
Sekunda, 2011: 14.
127
Sekunda, 2011: 22-23.
128
Freeman, 2010:139.
129
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:177.
125
36
mızraklarını kullanma biçimlerine göre duruş şekli almışlardır. 130 Falanks
düzeni en mükemmel halini İskender döneminde oluşturdu. Çarpık düzen
falanksı ile normal falanks düzenindeki açıkta kalan sağ kanat bu sistem ile
korunmasız olmaktan kurtuluyordu. Falanks düzenindeki askerler hareket
etmeye başladığında ilk dört ya da beş sıra asker mızraklarını ileriye doğru,
diğerleri ise yukarı doğru tutuyordu. Yukarı doğru tutulan mızraklar düşman
askerinin oklarına engel oluyordu131
Pers ordusuna karşılık olarak oluşturulan hoplit ordularının başarılı
olma durumu aslında çokta beklenmeyen bir durum değildi. Çünkü bir hoplit
için savaşmak ve kazanmak onlara en büyük kazanç olan gururu
kazandırırdı. Onlar savaşa giderken dahi özenle hazırlanırdı. Asıl ilgi çekici
savaş iki hoplit ordusu arasında olan savaş olmalıydı. İnançları, sertlikleri,
gururları, amaçları tek, iki farklı grup. İzlenmeye değer bir gövde gösterisi
sergileniyor olmalıydı.
1.2.3. Grek Donanması
Pers donanması karşısında sayıca büyük eksikleri olan Grekler
kendilerine üstünlük sağlayacak antik dünyanın en güçlü ve ünlü savaş
gemisi triremlerin yaratıcılarıydılar.
Grekler,
triremleri,
tamamen
ekonomik
çıkarları
doğrultusunda
üretmişlerdi. Amaçları Doğu Akdenize hakim olmak ve düşmanla savaşta
üstün durumda olma amacıyla Grekler trirem adı verdikleri savaş gemilerini
inşa etmişlerdir.
Savaş gemisi olarak kullanılan Trirem, kelime anlamıyla ‘’üç sıralı’’
demekti. Triremlerde yüz yetmiş kürekçinin bulunduğu toplamda iki yüz kişilik
bir mürettebata sahipti. İki yüz kişilik mürettebatın dışında ise deniz subayları,
130
131
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:259.
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:259.
37
askerler, okçular ve güverte görevlileri triremlerin vaz geçilmeziydi. 132
Triremlerin boyu otuz metre kadardı.133
Saatte on beş kilometre hızla ilerleyen triremler çok hızlıydılar.
Dolayısıyla savaş sırasında kolayca hareket ettirip, durdurmak ya da
döndürmek kolay oluyordu. Uzun yolculuklarda kullanılan yelkenler savaş
sırasında indiriliyor ve savaş sırasında kürekçilerin yardımı ile hareket
ediliyordu.134
Triremler de, Thranit adı verilen en üstteki kürekçiler iki sıra halinde
otuz birer kişi olarak dizilmişlerdir. Orta katta ise Zygit adlı kürekçiler yer
almış ve bunlar da yirmi yedişer kişi olarak çift sıra oluşturmuşlar, en alt katta
ise Thalamit adıyla bildiğimiz kürekçiler yine çift sıra olmak üzere yirmi
yedişer kişiden oluşmuşlardır.135
Grekler ürettikleri bu gemilerle Pers donanması karşısında üstün
konuma geleceklerdir. Pers donanması sayıca fazla olmasının yanı sıra Grek
triremlerinden daha büyük gemileri vardı. Ancak bu onlar için dez avantaj
oldu. Grekler, Pers gemileri karşısında daha küçük olan ve hareket kolaylığı
sağlayan bu gemiler ile deniz savaşlarında şaşılacak başarılar elde
etmişlerdir.
Grek triremleri, modern dünyayı da fazlasıyla etkilemiş olacak ki 1985
yılında ‘’Olympias’’ adı verilen, antik dünya triremleri boyutlarında bir trirem
inşa edildi. Bu tirerem, Yunanistan’da Pire Limanı yakınında bulunan Neon
Faliron’da sergilenmektedir. 136
132
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:179.
Ağar, 2007:33-38.
134
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:179.
135
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:179.
136
Bingham, Chandler, Chisholm, Harvey, Miles, Reid, Taplin, 2012:178.
133
II. BÖLÜM
DELOS BİRLİĞİ’NİN KURULMASININ ÖNCESİNDE VE KURULMASININ
SONRASINDA PERS-GREK MÜCADELELERİ
2.1. İONLAR’IN BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ
İonlar’da tıpkı Dor ve Aiollar gibi Anadolu’nun batı kıyılarına
Balkanlar’dan gelip yerleşmişler ve bölgenin kendi adlarıyla anılmasını
sağlamışlardır. İonya, batı da Ege, doğu da Lidya, güneyde ise Karya ve Dor
şehirleriyle
komşudur.
Balkanlar’dan
gelip
yerleştikleri
Batı
Anadolu
kıyılarında İonlar’ın M.Ö. 1000’lerde bu bölgede şehir devletleri kurdukları
bilinmektedir. Kurdukları bu şehir devletleri; Efes, Miletos, Kolofon, Myus,
Prine, Lebedus, Eretria, Klazamansa, Phokia, Smyrna, Khios’dur. İonlar’ın
kurdukları bu şehirler kısa zamanda batının uygarlık merkezleri haline geldi.
İon şehir devletleri denizcilikle uğraşıyor ve Akdeniz limanlarında ticaret
yaparak hayatlarını kazanıyorlardı.137
İon kent devletleri M.Ö. 540 yılı dolaylarında Pers İmparatorluğu
tarafından ele geçirilmişti. Bu tarihten itibaren her kent, o kentin yurttaşı olan
ve Sardes’teki Pers satrapı tarafından tayin edilen bir tiran tarafından
yönetiliyordu. Tiran olarak seçilen kent yurttaşı elbette ki Pers Sarayı ile
işbirliği içinde olacak biri olmalıydı.
İon kent devletlerinin durumları Pers egemenliğine girilmesiyle birlikte
pek çok bakımdan değişmişti. Kendi aralarında ekonomik ve kültürel ilişkiler
olan şehir devletlerinin arasında ortak köke dayalı bir dostluk vardı. Persler’in
gittikçe artan vergileri ve talepleri bu şehir devletlerinin günlük yaşamlarını alt
üst etmişti. Artık siyasal bağımsızlıklarını yitirmiş olan ve tiranlıkla yönetilen
şehir devletlerinde Persler’e karşı büyük bir hoşnutsuzluk oluşmuştu. Bu
şehir devletleri ağır vergiler ödemek zorunda bırakılmalarının yanında
137
Tekin, 2008:42.
39
Persler’in desteklediği Fenikeliler ile denizcilikte rekabet halinde olmaları da
kent devletlerinin ekonomik durumunu ve dolayısıyla da hayatlarını zora
sokuyordu. İon şehir devletlerinin yaşadığı bu sıkıntıya ek olarak Persler,
Mısır’ın en büyük ticaret merkezi olan Naukratis’i tahrip etmişlerdi. Durumları
zaten zora girmiş olan İon şehir devletleri ellerindeki en büyük ticaret
merkezinin de tahrip edilmesiyle daha da zor durumu düşmüşlerdi. 138
Darius’un seferi sonrası, Boğazlar’ın, Karadeniz ve Marmara’nın bir
kısmını ele geçirmesiyle İonlar’ın Karadeniz kolonileri ile olan ticari ilişkilerine
engel olmuşlardı. Ulaşımın boğazlardan sağlanması dolayısıyla artık deniz
aşırı ülkelerde koloni kurmaları mümkün olmayan İonlar’ın durumu daha
vahim bir hal almıştı. Persler, Hellespontos’un iki kıyısına, Trakya’ya komşu
bölgelere, kendilerine Pontos’un kapısını açan Byzantium, Khalkedon ve
Perinthos’u ele geçirmelerinin ardından İon şehir devletlerinin ticareti bir
çıkmaza girmişti. Aynı zamanda Persler, Khios, Sakız, Samos, Sisam ve
Lesbos’u ele geçirerek Asya kentleri ile Grekler arasındaki ticareti bozmuş
oldular.139
Ekonomik ve siyasi anlamda yaşanan karışık durumlar M.Ö. VI. yy’ın
sonlarına doğru İonya’da Persler’e karşı bir araya gelinmesi fikri doğmuştu.
Bu fikre herhangi birinin sahip çıkması ve önder olması durumunda artık İon
şehirlerinin isyan etmesi kaçınılmaz olurdu.
İon ayaklanması M.Ö. V. yy’de İon kent devletlerinin bir kısmının bir
araya gelerek Persler’e karşı gerçekleştirdikleri askeri ayaklanmadır. M.Ö.
500’de Miletos’un başında Aristogoras, kayınbabası Histiaios’un yerine tiran
olarak göreve gelmişti. Bu ikili İon ayaklanmasının ana dinamikleri
olacaklardı. Aristogoras, Sardes satrabı Artafanes’i Naksos Adası’na karşı bir
sefer yapması için destekliyordu. Artafanes, Aristogoras’ın dolduruşlarına
gelerek Naksos Adası’na M.Ö. 499’da bir sefer düzenledi. Yaklaşık dört ay
süren Naksos seferi başarısızlıkla sonuçlanınca Aristogoras, Miletoslular’ı
138
139
Freeman, 2010:179.
Diakov-Kovalev, 2008:335-336.
40
Pers hâkimiyetine karşı ayaklandırmaya başladı. İonlar’a karşı ekonomik ve
siyasi sıkıntılar yaşatan Persler’e karşı gelişecek olan herhangi bir hareketin
yalnızca bir öndere ihtiyacı vardı. Halkı hareketlendiren ve İonlar’ın kurtarıcısı
olarak ortaya çıkan Aristogoras, bu hareketin önderi oldu. 140
İsyana karşı olan İonlu düşünür Hekataios, Persler’i aşılmaz bir güç
olarak görüyordu. Bu görüşü dolayısıyla da İonlar’ı isyan etmemeleri için
uyarmıştı. Fakat Aristogoras, Hekataios’un görüşüne karşılık Persler’in Ege
dışında tüm Anadolu’dan da atılabileceğine inanıyordu. Onun bu görüşü
Miletos dışında da taraftar buldu. Çünkü İon şehir devletleri için bağımsızlık
vazgeçilmez unsurdu. Fakat Pers gücü karşısında Hekataios haksız
sayılmazdı. İsyanın başarıya ulaşması için tüm İon şehirlerinin desteği
gerekiyorsa da bir araya gelme fikri İon şehir devletleri arasında henüz
olgunlaşmamış bir düşünceydi.141
Aristogoras M.Ö. 499 kışında İon şehir devletleri ile görüşmelere
girişip, onlardan Persler’e karşı girişilecek olan isyan hareketine destek
vermelerini istedi. Fakat her şehir devleti kendi işleriyle meşguldü ve diğer
şehir devletlerinin durumu ile ilgilenmiyorlardı. Aristogoras’ın yardım için
çaldığı kapılardan Sparta, Argos şehri ile aralarının açık olması ve deniz aşırı
seferlerden hoşlanmamaları dolayısıyla isyana destek vermemişlerdi. Oysa
Sparta, Grek şehir devletlerinin en güçlü askeri devletiydi. Ama yardım
etmeme kararlılığındaydı.142
Yıldızını yükseltmekte olan Atina ise Sparta’ya karşın Aristogoras’ın
isteğine sıcak bakıyordu. Persler’in bölgeden çıkarılmaları Atinalılar’ında
ekonomik çıkarları doğrultusunda sağlam bir adımdı. Eskiden beridir
ekonomik ve kültürel ilişki içinde oldukları İonya’ya yardım etmeyi Hippias
önderliğinde kabul ettiler. Bu karar üzerine Atina, İon ayaklanmasına asker
140
Mansel, 2011:266-277.
Mansel, 2011:268.
142
Martin, 2012:182.
141
41
göndermek için komşuları olan Euboia’daki, Eretria kent devletine katılma
kararı aldılar. İonya’ya yirmi Eretria’ya ise beş gemi gönderdiler.143
Aristogoras, Atina’ya gidip Atina’dan yardım amaçlı asker ve gemiler
alarak Miletos’a geri döndüğünde Persler’in burayı kuşatmış olduğunu gördü.
Persler’in dikkatini başka tarafa çekmek isteyen Aristogoras Atinalılar ile
beraber, Sardes’e saldırdı. Sardes’i ele geçirememiş olsalar da şehri
yakmışlardır. Persler, Aristogoras’ın bu hareketine karşılık, Sardes’e doğru
yola çıktı. Pers Kralı Darius, Sardes’in yakılması olayından Atinalıları sorumlu
tuttu. Atinalılar’ın isyana destek verdiklerini öğrendiğinde Kral Darius,
Atinalılar’a iki kat kızmıştır. Darius’un bu kızgınlığının sebebi yalnızca
Atinalılar’ın isyana destek vermesi değil aynı zamanda ona itaatlerini
gösteren toprak ve su andaçlarını sunduktan sonra isyan etmiş olmalarıydı.
Bu sebeple de Darius, Grekler’in kendisine ihanet ettiğini düşünerek onlardan
intikam almaya yemin etti. Öyle ki Darius’un her yemekte kölesine üç kere
kendisine ‘’Efendimiz Atinalılar’ı unutmayın.’’ demesini emrettiği rivayet
edilmektedir.144
Sardes’e karşı girişilen harekât başarısız olsa da İon şehir devletlerini
harekete geçirdi ve yardıma yanaşmayan Karya, Likya ve Kıbrıs gibi şehir
devletleri de ihtilale destek verdi. İsyan böylece daha da büyümüş oldu.
Hellespontos’tan, Karya’ya kadar tüm şehir devletleri isyana katıldılar. Bu
şehir devletlerinin Persler karşısındaki eksikliği ise aralarında birliktelik
olmaması dolayısıyla nizamdan yoksun disiplinsiz bir halde olmalarıydı. 145
Grekler hazırlıklarını tamamlamışlar ve bir araya gelmişlerdi. Persler
ile küçük çaplı mücadelelerde yaşanmıştı. Ancak Persler M.Ö. 497’de isyana
karşı hazırlıklarını tamamlamış ve isyana son vermek için ordularını harekete
geçirmişlerdi. Persler’in hazırlıklarını tamamlamalarının ardından isyanın
seyri değişti ve Persler bundan sonra saldırıya geçerken isyan edenler
savunma da kalacaklardı. Karya’nın isyana katılması Persler’in için çizdikleri
143
Martin, 2012:182.
Martin, 2012:183.
145
Mansel, 2011:268.
144
42
yol haritasını değiştirmişti. Persler en güçlü ordularını Karya üzerine gönderdi
ki bu ordu Halikarnassos yakınlarında Pedassa yakınlarında tuzağa
düşürülüp imha edildi. Pers ordusu ve donanması yeni bir yol haritası ile
Grekler’e karşı tekrar saldırıya geçtiler. Ancak bu saldırı bu defa Miletos
üzerine gerçekleştirildi. İonlar’ın Miletos’u denizden koruma isteğine karşılık
Sisam isyana verdiği destekten elini çekince Persler, Grekler’i, Miletos
önlerindeki küçük bir ada olan Lade Adası’nda büyük bir bozguna uğrattılar.
Bu kazancın üzerine Persler, Miletos’u hem karadan hem denizden
kuşatarak saldırdılar. Kent yerle bir edilirken Miletos halkından hayatta
kalanlar ya tutsak edildi ya da köle olarak Basra Körfezi’ndeki Ampe’ye
satıldılar. Didyma’daki Apollon Tapınağı’nı yaktılar. İon kent devletleri Persler
karşısında aldıkları yenilgiler dolayısıyla çok fazla direnemeden Pers
hâkimiyetini kabul ettiler. Böylece Persler M.Ö. 494 yılında Küçük Asya’daki
en önemli ticaret ve deniz ulaşım yollarını ele geçirerek İonya’da egemenlik
kurdular. 146
Pers Kralı Darius’un isyana son vererek kazanmış olduğu başarı onun
için yeterli değildi. Darius, Atinalılar’ın Sardes’i yakmalarını unutmamıştı.
Bunun intikamını Atina’dan almaya kararlıydı. Zaten tam olarak Batı Anadolu
kıyılarında net bir hâkimiyet kuramamış olan Darius, bunun gerçekleşmesi
için artık yeni politikalar üretmeye başlayacaktı.
Persler isyanın ardından ele geçirdikleri bölgelerde uzlaşmacı bir
tutum sergilediler. Böyle bir tutum sergilemelerinin nedeni ise bölgedeki
ekonomik çıkarları dolayısıyladır. Eğer Darius, bu bölgede yıkım politikaları
uygularsa bu seferden herhangi bir çıkar elde etmemiş olacaktı. Barışçıl
politikaları sonrasında Darius, damadı Mardonios’u Batı Anadolu’da barışı
sağlamakla görevlendirdi. Mardonios bu bölgede demokratik bir yönetim
kurmaya çalışarak, bölgedeki despotları yok etmek istiyordu. Mardonios
sorunları çözmek adına halkın seçtiği temsilcileri bir araya topladı ve bu
topraklarda reformlar gerçekleştirdi. Yeni yollar yaptırdı ve ticaretin
146
Diakov-Kovalev, 2008:336-337.
43
gelişmesini sağladı. Aynı zamanda Pers ve Grek soylu aileleri arasında evlilik
bağları kurmaya çalıştı. Pers yönetimi altındaki Miletos, daha önce
ulaşmadığı refaha ulaşmış oldu.147
Mardonios yönetim alanında gerçekleştirdiği bu reformların yanı sıra
M.Ö. 492 yılında bir donanma ile Persler’e karşı isyan eden bazı Trak
kabileleri ile savaştı. Mardonios’un ordusu karadan ve denizden ilerliyordu.
Ancak Pers donanması Atos burnu yakınlarında bir fırtınaya yakalandı ve
donanma yok oldu. Kara ordusu ise Traklar’a karşı verilen mücadele
sırasında Mardonios’un yaralanması üzerine harekâtı sürdürmekten vazgeçti.
Mardonios’un ilk seferi başarısızlıkla sonuçlansa da bu sefer daha
sonrasında Grekler’e karşı gerçekleştirilecek seferler için ön adım oldu.148
Bu reform hareketleri ve sefer sonrasında dahi Batı Anadolu kıyıları
Persler’e
karşı
yine
ayaklanabilirlerdi.
Darius
böyle
bir
durumun
gerçekleşmemesi için İon kent devletlerine elçiler göndererek onlardan toprak
ve su istedi. İon kent devletlerinin çoğu bu fikre sıcak bakıyorken Atina ve
Sparta toprak ve su göndermeyeceğini bildirdi. Sardes’in yakılması olayını
zaten unutmamış olan Darius, Atina ve Spartalılar’ın bu cevabı sonrasında
tüm Hellas’ı istila etme kararı aldı ve hazırlıklara başladı.
2.2. MARATHON MUHAREBESİ
Lade Adası’nda gösterdikleri başarının ardından Grekler’e karşı bir
sefer hazırlığına başlamışlardı. Pers ordusunun gücü zaten dillere destandı.
Grek ordusu Pers ordusu karşısında küçük bir birlik gibiydi. Bu nedenle de
Grekler’in, Persler’e karşı başarılı olmasının tek yolu şehir devletlerinin bir
araya gelerek kendi iç dünyalarından çıkıp birbirlerine yardım etmesinden
geçiyordu. Pers ordusunun başında Datis ve Artaphernes bulunuyordu. Pers
ordusunun sayısı hakkında net bir şey söylenemese de yirmi bin ile altmış bin
147
148
Tekin, 2012:101.
Diakov-Kovalev, 2008:336-337.
44
arasında piyade, bin süvari kara askeri sayısı olarak kabul edilmektedir.
149
Ancak bunlar fethedilen değişik bölgelerden oluştuğu için aralarında birlik
yoktu. Darius’un Marathon’a gönderdiği altı yüz triremden oluşan donanma
muazzam bir büyükteydi.150
Grek ordusu ise Atina ve Plataia şehirlerinden oluşmaktaydı. Plataia
kuvvetleri destek olarak bin kişilik bir kuvveti Atina’ya göndermişti. Atina
ordusu ise dokuz bin kişilik ağır piyadelerden oluşmuş disiplinli bir orduydu.
Bu savaşçılar ‘’Hoplit’’ olarak adlandırılırlardı. Hoplit donanımı gayet
gösterişliydi ve bu donanımın ağırlığı otuz kilo kadardı. Ağır zırhlı hoplitlerin
yanı sıra hafif silahlı askerlerde savaşta görevlendirilmişlerdi.151
Persler, ilk saldırılarını Ege Denizi’nde bulunan Kiklad Adaları’na
gerçekleştirdiler. Buraya boyun eğdirmelerinin ardından Euboia’ya doğru
ilerlemeye başladılar. Yenilmeyeceği düşünülen Pers ordusu Grek sınırında
tüm ihtişamıyla ilerliyordu. Euboia açıklarında bulunan Eretria’da Persler’in
eline geçmişti. Sardes’in Atinalılar tarafından yakılması sırasında Atinalılar’a
yardım eden Eretria’dan intikam alma zamanı gelmişti. Şehrin ele
geçirilmesiyle Eretria Persler tarafından tamamen tahrip edildi ve halkı Susa
şehrine sürgüne gönderildi. Darius intikamının ilk aşamasını tamamlamış ve
Eretria kıyımının ardından Atina’ya doğru yola koyulmuştur. 152
Persler Atina’ya gerçekleştirecek saldırı öncesinde onlardan toprak ve
su istediler. Bu istek teslim olma anlamına geliyordu ve Atinalılar, Persler’e
karşı giriştikleri mücadeleyi sonuna kadar götürmek istediklerinden dolayı bu
isteği ret ettiler. 153
Atinalılar bu durum karşısında Sparta’ya bir haberci göndererek
Persler’e karşı yardım istemişlerdir. Ancak o sırada Sparta dini bir kutlama
içinde olduğundan Atina’nın yardım çağrısına olumlu verse de göndereceği
149
Mansel, 2011:273.
Diakov-Kovalev, 2008:339.
151
Tekin, 2012:102.
152
Herodotos, VI.95.
153
Tekin, 2012:102.
150
45
yardımın gecikeceğini belirtmiştir. Sparta’dan alınan bu cevap Atinalılar için
tek başına savaşmak anlamına geliyordu. Çünkü Atinalılar’ın bekleyecek
kadar zamanı yoktu. Plataia’dan gelen bin kişilik yardım kuvveti ile birlikte
Atinalılar Marathon’a doğru yola çıktılar. Halk Meclisi, Atina ordusunun
başına Miltiates’i getirdi. 154
İki ordunun sayısal değerlerine bakıldığında Pers ordusu, Grek
ordusundan çok üstündü. Grekler’in bu savaşı kazanması adeta bir mucize
olarak değerlendirilebilirdi. Pers ve Grek orduları Atina yakınlarında
mevzilendiler ve Grek ordusu koşarak, Perslere karşı saldırıya geçtiler.
Persler beklemedikleri bu saldırı karşısında acilen toparlandılar.155
Grek kuvvetlerinin kalabalık Pers ordusu karşısındaki avantajı
zırhlarının sağlamlığı, iradelerinin güçlülüğü ve savaş sırasında uygulanan
hoplit falanks taktiğinin yanı sıra savaş sırasında herkesin savaşırken
yanındaki kişiyi kendisinin seçmiş olması ordu da birliği sağlamıştı. Grek
ordusunun komutanı merkez komutanları olan Temistokles ve Aristides’e dört
hat oluşturmalarını ve bu dört hattın kanatlarında yer alan diğer kuvvetlerin
de sekiz hat oluşturmasını istedi. Saldırı öncesi iki kuvvetin arasındaki
mesafe sekiz station yani yaklaşık olarak bir buçuk kilometredir.156
Muharebe
başladığında
Persler
oklarıyla
Grek
kuvvetlerini
yıpratacaklarını sanıyorlardı. Ancak Pers oku Grek hoplitlerinin kalkanları
üzerinde yalnızca bir iz oluşturuyor gibiydi ki Grekler’i durdurmaya
yetmiyordu. Bu durum Pers piyadelerini endişelendirmeye başlamıştı. Çünkü
Pers askeri yakın savaşa alışık değildi. Grekler’in göğüs göğse çarpışma
taktiği yenilmez Pers ordusunu yenilgiye uğratabilirdi.157
Persler’in korktuğu gerçekleşti ve Grekler ile göğüs göğse savaşmak
zorunda kalan Persler Grek kuvvetleri karşısında tutunamayarak kaçmaya
başladılar. Pers ordusunun bir kısmı kaçış yolunda bölgeyi tanımadıklarından
154
Martin, 2012:183.
Mansel, 2011:274.
156
Herodotos, VI.112.
157
Herodotos, VI.112-113.
155
46
karşılarına çıkan bataklıkta boğuldular. Gemilere doğru kaçan Pers
askerlerini takip eden hoplitler gemileri yakmaya çalıştılar ve Pers
donanmasının büyük çoğunluğu uzaklaşmayı başarırken yedi Pers triremi
Grekler tarafından ele geçirildi. Datis, Sunion Burnu’nu dolaşarak Atina
yöresinde Faleron’da ikinci bir çıkarma girişiminde bulunduysa da Atinalılar’ın
buraya tam zamanında yetişmeleri üzerine Datis, Anadolu’ya dönmek
zorunda kaldı.158
Darius, Sardes’in intikamını almak isterken elinde bir yenilgiyle
kendisini ülkesinde bulmuştur. Darius’un Marathon Savaşı sırasındaki maddi
kaybı onun için çok önemli değildi. Ancak manevi boyuttaki kaybı onun için
paha biçilemezdi. Darius’un Marathon seferi yalnızca onun intikam
duygusunu körüklemişti ve Grekler’e karşı yeni bir saldırının hazırlıklarına
başlamıştı.
Marathon
zaferinin yankıları Grek dünyasında
büyük yankılar
uyandırdı. Marathon savaşçısı tabiri büyük bir onursal isim haline geldi. Bu
zafer Grek dünyasında dededen toruna anlatılacak süslü bir zaferdi. Aşılmaz
Pers ordusu Grekler’in taktiksel üstünlüğü ile aşılmıştı.
Savaştan sonra yalnızca savaştan sağ çıkanlara değil savaşta
ölenlere de büyük saygı gösterilmişti. Büyük bir devlet mezarlığı olan ve
önemli kişilerin gömüldüğü yere Marathon Savaşı’nda ölen askerler de
gömülmüşlerdi. Grekler savaşta yanlarında Olympos Tanrıları’nın olduğuna
inanıyorlardı. Bu sebeple de ele geçirdikleri ganimetlerin bir kısmını onlara
sundular. Savaşın kahramanları Miltiates ve arkadaşlarının heykelleri
tanrılarının da heykellerinin bulunduğu Delfoi’deki kutsal alana dikildi. Savaş
sonrası Artemis’e kurbanlar sunuldu ve sonrasında bu durum gelenek haline
geldi. Bundan sonra Atina altın çağını yaşamaya başladı.159
158
159
Mansel, 2011:274.
Mansel, 2011:275.
47
2.3. THERMOPYLAİ VE ARTEMİSİON MUHAREBELERİ
2.3.1. Kserkses’in Tahta Çıkışı
Persler
M.Ö.
490
yılında
Marathon’da,
Grekler
karşısında
beklemedikleri bir mağlubiyet almışlardı. Greklere nefret dolu olan Darius bu
yenilginin ardından, kesin bir Grek zaferi için sefer hazırlığına girişmişti.
Darius, Greklerden intikamı almak için harekete geçtiği ve Marathon’a
giderken hazırlanan ordudan daha büyük bir ordunun hazırlanması, gemiler
toplanmasını, yiyecek ve giyecek stokunun yapılmasını emretmişti. Ancak
tam bu önemli zamanda, Kambyses’in ele geçirdiği Mısır, Pers yönetimine
karşı isyan etti.160
Grek mücadelesi hazırlıklarının üçüncü yılında olan Persler ilgisini
Mısır üzerine yöneltmek zorunda kaldı. Fakat Darius iki yönlü bir mücadeleyi
planlıyordu. Bir taraftan Mısır üzerine gidecek, bir taraftan da Grekleri itaati
altına alacaktı. Pers geleneklerine göre kral sefere çıkmadan önce
kendisinden sonra kral olacak kişiyi belirlemesi gerekiyordu. Bu gelenek
sonucunda da Darius’un oğulları arasında taht kavgası çıktı. Şimdi Darius’un
uğraşması ve kesinlikle halletmesi gereken bir konu daha ortaya çıkmıştı.161
Darius’un daha kral olmadan önce evlendiği karısından üç çocuğu
vardı. Kral olduktan sonra ise, Kyros’un kızı Attosa ile evlenmişti. Darius ve
Attosa’nın dört çocuğu olmuştu. Darius’un ilk evliliğinden en büyük oğlu
Artobazanes’ti. Kral olduktan sonra ise evlendiği Attosa’dan olan en büyük
oğlu Kserkses’ti. 162
Darius, Artobazanes ve Kserkses arasında seçim yapmalıydı. Kral
olmak için iki aday mücadele halindeydi. Ancak, adaylar arasında Kserkses
kral olmak adına daha şanslı görünüyordu. Çünkü Kserkses, Perslere
özgürlüklerini getirmiş olan Kyros’un torunuydu. Annesi Attosa eğer
160
Herodotos, VII.1.
Herodotos, VII.2.
162
Herodotos, VII.2.
161
48
Kserkses’in kral olmasını isterse o kral olurdu. Kserkses annesi tarafında
yeteri derecede soyluydu. Diğer taraftan da Artobazanes, Darius daha kral
olmadan önce doğmuştu ve bu durumda şansı azalıyordu. Tüm bu şartlar
altında Darius kararını Kserkses’ten yana kullandı ve Mısır üzerine harekete
geçeceği sırada M.Ö. 486’da 36 yıllık saltanatı son buldu ve Darius öldü.163
2.3.2. Muharebe Öncesinde Persler
M.Ö. 486’da tahta çıkan Kserkses M.Ö. 465’e kadar tahtın sahibi
olacaktı.
Kserkses,
Asya,
Afrika
ve
Avrupa’da
toprakları
olan
bir
imparatorluğu devralıyordu. Elbette bu imparatorluğu yönetmek kolay
olmayacaktı. Tahta çıkışıyla beraber askeri mücadeleler ile uğraşmak
zorunda kalacaktı. Bir tarafta da Mısır isyanı varken diğer tarafta Grekler
vardı.
Darius’un yapamadan öldüğü Mısır isyanını bastırmak Kserkses’in
öncelikli hedefi oldu. Babil’in yönetimini de iki büyük satraplığa ayıran
Kserkses Mısır’da çıkan isyanını bastırarak, Mısır’ı yeniden köle yaptı ve
buranın başına kardeşi Akhaimenes’i getirerek yönetimde değişiklikler
yaptı.164
Perslerin önlerinde Grek seferi için artık bir engel kalmamıştı.
Kserkses,
Greklere
karşı
gerçekleşecek
seferin
kesinlikle
başarıya
ulaşacağına inanıyordu. Ancak törelerine uygun olarak sefer öncesinde bir
meclis kurdu. Bu toplantıda Grek zaferinin başarıya ulaşacağını ve bu zaferin
onlara ne gibi kazançlar sağlayacağını anlattı. Sonrasında ise Pers ileri
gelenlerinin Grek seferi hakkındaki görüşlerini aldı.
İlk olarak Mardonios söz aldı. Mardonios, Kserkses’in en güvendiği
kişilerdendi ve o Darius’un kız kardeşinin oğluydu. Dolayısıyla Kserkses ile
kardeş çocukları oluyorlardı. Bu sebeple de Kserkses, Mardonios’a çok değer
veriyordu. Görüşleri de onun için elbette önemliydi. Mardonios, meclisteki
163
164
Herodotos, VII.3-4.
Garthwaıite, 2011:33.
49
konuşmasında Kserkses’i destekledi. Mardonios’ta tıpkı Kserkses gibi
saldırıdan yanaydı. Mardonios, Grekler ile daha önce karşı karşıya geldiğini
ve onların cesaretsizliğine tanık olduğunu, kendileriyle savaşı göze
alamayacaklarını söylüyordu. Böylece zafere kaçınılmaz bir sonuç olarak
bakıyordu. Kserkses, Mardonios’un bu sözleriyle sefer için daha da
yüreklendi ve aslında duymak istediklerini duymuştu.165
Kserkses ve Mardonios’un konuşmasının ardından sözü Artabanos
aldı. Artabanos, Kserkses’in amcasıydı. Artabanos, Mardonios’un sözlerini
yalanlıyordu. Grekler’in iyi birer savaşçı olduklarını söylüyor ve savaşın
yapılması için zamanın uygun olmadığını söylüyordu. Darius’u, başarısız
olduğu İskit seferine çıkarken de uyardığını ancak kendisini dinlemeyen
kralın seferden beklediği sonucu alamayarak döndüğünü söylüyordu.
Grekler’in ise bahsi geçen ulustan çok daha güçlü olduğunu, hem karada
hem de denizde pek çok yiğitlikleri olduğunu belirtiyordu. Ama eğer kralın
kararı savaşmak olacaksa da, Pers ülkesinden ayrılmaması gerektiğini
söyledi.166
Kserkses, amcasının bu sözlerine fazlasıyla kızdı. Onun duymak
istedikleri bunlar değildi. Kserkses’in gördüğü rüyalarda Maglar tarafından
zaferle sonuçlanacağı ve bütün insanların ona köle olacağı şeklinde
yorumladılar. Kserkses, nihayetinde kendisine zafer getireceğini planladığı
seferin hazırlığına girişti.167
Denizde ve karada gerçekleşecek savaş için Kserkses daha önce
görülmemiş büyüklükte bir ordunun hazırlığına girişmişti. Savaşa katılan her
ulus sorumlukları dâhilinde ordunun masraflarını karşılayacaktı. Ordunun
yiyecek-içecek, giyecek ihtiyaçları maddi giderler, donanmanın oluşturulması
ve donanım için büyük masraflar yapılıyordu. Daha öncede belirtildiği üzere
Pers kara ordusu askerileri bir milyon yüz yetmiş kişiyi buluyordu. Bunların
yanında Pers ordusunda birde ‘’Ölümsüzler’’ vardı.
165
Herodotos, VII.5-9.
Herodotos, VII.10-11.
167
Herodotos, VII.19.
166
50
2.3.3. Muharebe Öncesinde Grekler
Siyasi anlamda sıkıntılarını gideren Persler savaşa hazırlık sürecinde
ordunun
ihtiyaçlarını
tamamen
gidererek
gittikçe
büyüyen
bir
ordu
oluşturmuşlardı. Ancak Grekler’de durum biraz daha farklıydı. Siyasi
bütünlükten yoksun Grekler’in bir araya gelmeleri zor olacaktı. Öncelikle
kendi aralarında ki çekişmeye son verip yönetimlerindeki açıklıkları
gidermeliydiler.
Marathon Savaşı sonrası Persler’in kinini kazanan Atina’nın durumu
değişmiş, savaşta mücadele eden köylüler ve Kleisthenes’e bağlı halk ön
saflara
geçerek
göndermişlerdi.
tiranları
Bunun
ve
sonucu
onların
olarak
taraftarlarını
da
devlet
Atina’nın
dışına
teşkilatlanmasında
değişiklikler yapmışlardı. Arhonlar'ın seçilme usulünün daha demokratik bir
hale getirerek aristokratların etkisini kırmak istemişlerdir. Bu nedenle önce
dokuz arhon seçiminde etkili olan halk meclisinin yetkilerini elinden alıp, bu
arhonların, demoslar tarafından aday gösterilecek beş yüz isim arasından
adçekme yöntemi ile belirlenecekti. Bu uygulama ile ilk arhon artık bir
cumhurbaşkanı gibi değil de daha çok idari işlerden sorumlu bir memur
haline geldi. Halk komutanların yetkilerini arttırarak, memuriyeti önemli hale
getiriyordu.
Atinalılar, Marathon Savaşı sırasında ordunun tüm sevk ve
idaresinin bir kişiye bırakılması gerektiği tecrübesini edinmişlerdi. Edindikleri
bu tecrübe doğrultusunda da başkomutanlık makamı oluşturdular ve
stetogosları yani on piyade alayının komutanlarını, bu komutanın yetkisine
bıraktılar. Başkomutanın görev süresi ise bir yıl ile sınırlandı. 168
Marathon Savaşına katılarak büyük yararlılıklar göstermiş ve heykelleri
kutsal alana dahi yapılmış olan Miltiates M.Ö. 489’da Pers yanlısı Paros’a
karşı düzenlediği seferin başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından, Grekler’in
Miltiates’e olan bağlılıkları azalmış ve yerine Temistokles yükselen bir değer
olarak onun yerine geçti. Temistokles’in halkın gözünde büyümesinin nedeni
onları yaklaşmakta olan Pers tehlikesine karşı Grekler’in varlarını yoklarının
168
Mansel, 2011:275-276.
51
ortaya koymalarını istemesinden kaynaklanıyordu. Çünkü kendisi de bu
isteğine uygun çalışmalar içindeydi. Bu durum Temistokles’i halkın gözünde
güvenilir biri konumuna getiriyordu. Temistokles, Lavrion’daki gümüş maden
yataklarında yeni rezervler bulunca derhal buradan elde ettiği gelirle gemi
yapılması emrini verdi.169 Kısa sürede iki yüz gemilik bir donanma
oluşturuldu. Pers donanması kadar gösterişli bir donanmaya sahip olmasalar
da Atinalılar iki yıl gibi kısa bir sürede Greklerin en güçlü deniz gücü haline
gelmişlerdi.170
Atina dışında Grek şehir devletleri arasında da Pers saldırısı
konuşuluyor ve bunun için hazırlıklar yapılıyordu. Sparta’da tıpkı Atina gibi
Pers hâkimiyetine karşıydı ve durum değerlendirmesi yapmak üzere Atinalılar
ile bir araya geldiler. Atina ve Sparta, Grek şehir devletlerini bir araya getirme
hususunda çalışmalar yapmaya başladırlar ve bunu sonucunda ‘’Hellen
Birliği’’ kuruldu. Bu birlik içindeki Grek şehir devletleri arasında sorunlar
ortadan kalkmış ve ortak düşmana karşı bir araya gelinmişti.
Grek şehir devletleri arasında Perslere toprak ve su vererek itaatlerini
bildirenler
vardı.
Grekler
bu
şehir
devletlerini
savaş
sonrasında
cezalandırmaya karar vermişlerdi. Çünkü bu şehirler Grek dünyası için
vazgeçilmez olan özgürlüklerini daha savaşmadan teslim etmişlerdi.
Thermoplai ve Artemision muharebesinden önce de Greklere, Persler
tarafından
elçiler gönderilerek toprak
ve
su
istenmişti. Ancak elçi
gönderilmeyen iki şehir devleti vardı. Bunlar Atina ve Sparta idi. Perslerin bu
şehir devletlerine elçi göndermemiş olmasının sebebi daha önce Darius
zamanında gönderdikleri elçilerini mahkûmlarını içine attıkları çukur olan
barathron’a atarak öldürmüş olmalarıydı.171
Grekler savaş öncesi orakllere danışmışlardı. Greklerin aldıkları
orakller umut verici değildi. Savaşı kaybedecekleri yönünde haberler
almışlardı. Fakat artık savaş kaçınılmazdı Atina ve Sparta imkânsızı
169
Mansel, 2011:276-277.
Diakov-Kovalev, 2008:340.
171
Herodotos, VII.133.
170
52
gerçekleştirerek bir araya gelmişlerdi. Bu durum bir mucizeyi doğurabilirdi ve
belki Grekler, Pers gücü karşısında başarı elde edebilirlerdi. Marathon zaferi
onlar için umut kaynağıydı ve yine aynı sonucu almak üzere hazırlıklarını
tamamlamışlardı. Bundan sonra yapılacak tek şey Greklere zaferi hediye
etmekti.
2.3.4. Thermopylai Muharebesi
Tüm Hellas’ı ele geçirmek üzere hem karadan hem denizden
yapılacak olan saldırı planlarının sonlarına gelmiş olan Kserkses’in
öncülüğünde Persler, savaşın karadan gerçekleşecek kısmı için Thermopylai
Geçidi’ne gelmişlerdi. Persler, Thermopylai Geçidi’nde gerçekleşecek olan
savaşa Grekler’e verilecek bir cevap olarak bakıyorlardı. Sebebi ise M.Ö. 490
yılında Marathon’da ağır bir yenilgi ile yurtlarına dönmüş olmalarıydı.
İki büyük gücün orduları aslında çeşitlilik gösterse de Persler için
savaşın en önemli birliğini ‘’Ölümsüz Persler’’ oluşturuyordu. On bin kişiden
oluşan bu birliğe karşılık ise Grekler’de, Sparta Kral’ı Leonidas önderliğinde
üç yüz kişilik Sparta birliği vardı.
Pers saldırısının gerçekleşeceği bu zaman dilimi, Grekler için farklı
anlamlar taşıyordu. Olympia Oyunları bu tarihe denk gelmişti ve aynı
zamanda Spartalılar savaşmayı yasaklayan Apollon Karnesios Bayramı’nı
kutluyorlardı. Grekler’in çoğu Olympia Oyunları’na katılırken Sparta’da
bayram kutlanıyordu ve bu nedenle savaşa daha az kişi gönderdiler.172
Pers donanması Thermopylai yolunda büyük bir fırtınayla karşılaştı.
Hellespontoslu denilen bu fırtına dört gün boyunca Persler’i zor durumda
bıraktı. Persler fırtına karşısında büyüler yapıp, kurbanlar kesip, afsunlar
yakıp fırtınayı sonlandırmaya çalışmışlardı. Fırtına karşısında direnilebilir gibi
172
Herodotos, VII.206.
53
değildi. Dolayısıyla da fırtına Persler’e yaklaşık dört yüz gemiye mal olmuştu.
Bu maddi kayıpların yanında sayısız insan kaybı da yaşanmıştı.173
Fırtına bir Pers felaketi haline dönüşmüştü. Daha savaşmadan Persler
kayıplar vermeye başlamışlardı. Ancak Grekler için fırtınanın çıkmış olması
bir avantajdı. Grekler bu fırtınayı savaş öncesinde yardıma çağırdıkları kuzey
rüzgârı olan Boreas Tanrı’sının yardımıyla gerçekleştiğine inanıyorlardı.
Dolayısıyla da hem Boreas’a hem de Poseidon’a dualar etmeye başladılar.
Tanrılarının şerefine kutsal sular serptiler. Bu fırtına sonrası Poseidon’un
değerini de yükseltmişlerdir.174
Kserkses, saldırı öncesi saldırı öncesi keşif amacıyla atlılarından birini
Grekler’in tarafına göndermişti. Grekler’in safına geçerek onlar hakkında
bilgiler edinen atlı bu bilgileri Kserkses’e anlattığında Kserkses duydukları
karşısında çok şaşırdı. Çünkü atlı ona Spartalılar’ın bir kısmının jimnastik
yaptığını bir kısmının saçlarını taradığını gördüğünü söyledi. Atlının
gördükleri Persler tarafından ciddiyetsizlik olarak algılansa da daha sonra
kral, Grek Demeratos’tan öğrendi ki Spartalılar’ın adetleri böyleydi. Onlar
ölümü göze aldıklarında saçlarını tarayıp kendilerini buna hazırlıyorlardı.
Onlar göğüs göğse dövüşte kimseden hiçbir ulustan aşağı kalmazlardı. Yani
bu durumu ciddiyetsizliğin göstergesi değil, aksine ölüme gitmeye karar
verdiklerinin göstergesiydi.175
Üç
gün
sürecek
olan
savaş
öncesinde
Kserkses,
Grekler’in
kendisinden korkarak kaçacaklarını ya da af dileyeceklerini düşünerek dört
gün boyunca bekledi. Fakat Grekler’in af dileme gibi bir düşüncesi yoktu.
Dolayısıyla beşinci günün doğumundaki güneş, savaşı da başlatmış
oluyordu.176
Grekler karşılaşmak için öncelikle Tselya’da olmayı planlıyorlardı. Bu
bölge Grekler’in en iyi süvari askerlerine sahip olsa da bölgenin yalnızca üç
173
Herodotos, VII.188-192.
Herodotos, VII.192.
175
Herodotos, VII.208-209.
176
Herodotos, VII.210.
174
54
geçide sahip olmasından dolayı bölge Spartalılar tarafından korunacaktı.
Fakat Kserkses, Thermoplai’de durdu ve Greklerin planları tutmadı. Fakat
burasıda korunabilecek bir alandı ve sadece Grekler’in sandıklarından daha
uzak bir yerde gerçekleşecekti savaş.177
Leonidas komutasındaki üç yüz Spartalı, dört bin Peloponnesoslu ve
üç bin kadar çeşitli şehir devletlerinin oluşturduğu Grek askerleri tarafından
korunmaktaydı. M.Ö. 480’de Pers Ölümsüzleri ve ölüme giden üç yüz
Spartalı arasında efsanevi bir çarpışma meydana gelecekti. Persler sayıca
üstünlerdi. Fakat Grekler’in ölümüne verdikleri savaş, Persler’in bekledikleri
durumun aksini yaşatıyordu. Persler kimi zaman düzenli birlikler halinde
saldırıya geçiyor, kimi zaman da farklı yollarla Grekler’e saldırıyorlarsa da
Grek direnişini kıramıyorlardı.178
Savaşın ilk iki günü bu şekilde geçmişti. Ancak zor durumda olan
Persler’in imdadına Malisli Ephialtes yetişmiş ve belki de savaşın sonucunu
değiştiren kişi o olmuştur. Ephialtes, Kserkses’e Grek hattının gerisine çıkan
dağ yolunu göstermişti. Burayı koruyan Spartalılar Leonidas önderliğinde
kahramanca savaşsalar da Persler, bu yoldan geçerek burayı tutan
Spartalılar’ı arkadan ve önden sıkıştırarak kılıçtan geçirmişlerdir. Ölümsüzler,
Ephialtes’in Pers Kralı Kserkses’ten ödül alacağını zannederek Persler’e
verdiği bu bilgi Grekler tarafından onun hain ilan edilmesine neden oldu.179
Grekler karşısında başarılı olan Kserkses, Hellas’ın orta bölgesinde
istila hareketlerini başlatmışlardı. Boitotia ve Tebai teslim oldular ve işgalden
kurtuldular. Kutsal bölge olan Delpoi’e gelmiş olan Persler, bölgedeki
rahiplerin
teslim
olması
ve
Pers
hâkimiyetini
kabullenmesi
sonucu
Tapınaklarının yağmalanmasını engellediler. Ancak Atina Pers yenilgisinden
nasibini büyük oranda almıştı. Persler burayı yaktı ve buradaki halk
Salamis’e çekildi.180 Persler’in Atina’yı yakmış olmalarının altındaki en büyük
177
Freeman, 2010:188.
Mansel, 2011:281-282.
179
Herodotos, VII.213.
180
Mansel, 2011:282-285.
178
55
neden
Atinalılar’ın,
Sardes’i
yakmış
olmalarıydı.
Böylece
Darius’un
Atinalılar’a olan intikamı soydaşları tarafından alınıyordu.
Kserkses’in, Grekler karşısında artık yüzü gülüyordu. Bekledikleri zafer
ne şekilde gelmiş olursa olsun sonunda elde edilmişti. Thermoplai geçidine
daha sonra Sparta askerleri adına dikilen kitabede; ‘’Ey yolcu var söyle
onlara Lakedaimon’da, emirlere itaat ettik biz, işte yatıyoruz burada.’’
yazmaktadır.181
2.3.4.1. Leonidas
Spartalılar’ın belki de bildiğimiz ve çok önemli olan en belirgin
özellikleri askeri alandaki disiplinli tavırlarıydı. Askeri güç ve organizasyonları
Lakedaimonlular tarafından oldukça gizli tutuluyordu.182
Sparta’da erkek çocuklara altı yaşından itibaren sıkı bir eğitim
veriliyordu. Spartalı erkekler bu sıkı eğitimi otuz yaşına kadar sürdürüyordu.
Bu yaşlarından itibaren zorlu yaşamlarından sıyrılarak, normal bir aile hayatı
kurabiliyorlardı. Elbette bu durumda pay sadece erkeklere değil, Spartalı
kadınlara da düşüyordu. Erkek çocuk doğurmuş olan her Spartalı anne
oğlunu asker olarak yetiştirmek zorundaydı. Anneler, oğullarını altı yaşına
kadar sağlıklı ve dayanıklı olma yolunda eğitmeye başlıyorlardı ve çocuk altı
yaşından itibaren devlet tarafından alınıp, zor koşullara dayanabildiği kadar
bir askeri disiplin ile yetiştirilirdi. Eğitim halinde geçen yirmi yılın sonunda
artık bir asker olurlar ve Sparta’ya hizmet ederlerdi. Otuz yaşına kadar da bu
görevlerini yerine getirirlerdi. Bu yaştan sonra faal bir şekilde askerlik görevini
sürdürmeyi bırakan Spartalı bundan sonra savaş zamanlarında orduda yer
alırdı.183
Sertlik bu askerler için çok önemliydi. Yaşam tarzlarının temeli buydu.
Spartalı Leonidas’ta bu sert eğitimden geçmişti. Küçük yaşından itibaren
181
Freeman, 2010:190.
Sekunda, 2011:8.
183
Sekunda, 2011:8.
182
56
zaten bir asker olan Leonidas, aldığı eğitimi yetenekleriyle birleştiriyordu ve o
aynı zamanda 300 Spartalı’nın da komutanıydı. Leonidas, Spartalı bir asker
olmanın yanında aynı zaman da Sparta’nın kralıydı.
Kendisinden iki büyük kardeşi olan Leonidas’ın kral olma şansı çok az
olmamasına rağmen, kendisinden büyük iki ağabeyinin şansızlığı onun
şansını doğurmuş ve Sparta’nın kralı olmuştu. Şimdi sıra ismini tarihin
sayfalarına yazdıracağı yerdeydi. 300 Spartalı’nın başında, Kserkses’in
ordusu karşısında kaybetmiş olsalar da savaş alanında aldıkları eğitimin
hakkını vermişlerdi. Göğüs göğüse çarpışmaya alışık olan Spartalılar’a, Pers
ordusunun meşhur okçularının gökyüzünü oklarıyla karartması karşısında
dahi ‘’ İyi haber gölgede savaşacağız.’’ demiştir.184
Leonidas komutasındaki askerlerle birlikte savaş alanında öldürüldü.
Kserkses savaştan sonra bölgeyi gezerken Leonidas’ın cesedini görür. Pers
geleneklerine uygun olmayan bir biçimde Leonidas’ın başını kestirir ve
vücudunu çarmıha gerdirir.185
2.3.5. Artemision Muharebesi
Grekler, Pers güçlerine karşı mücadelelerini karada Thermoplai ’de
gösterirken eş zamanlı olarak denizde Artemision’da gösteriyorlardı. Persler
Grekler’e iki koldan saldırıyorlardı.
Artemision’da Pers donanması Fenike ve Suriyeliler’in üç yüz, Mısır’ın
iki yüz, Kıbrıs’ın yüz elli, Kilikia’nın yüz, İonya’nın yüz, Pontos’un yüz,
Karya’nın yetmiş, Aiolis’in altmış, Likya’nın elli, Doria’nın otuz, Pamfilya’nın
otuz, Kiklad Adaları’nın on yedi trireminden oluşan güçlü bir Pers donanması
Grekler’in karşılarına çıkacaklardı. Pers donanma kuvvetlerinin başında
Darius’un oğulları olan Ariabignes, Akhaimenes’in dışında Preksaspes ve
Megabates’ti. Ancak bu komutanlar arasında bulunmayıp da Kserkses’in
övgüsünü kazanacak kişi Artemision olacaktı. Artemision’un oğlu küçüktü ve
184
185
Martin, 2012:188.
Herodotos, VII.238.
57
eşi ölmüştü. Babası tarafından Halikarnososlu olan Artemision beş trirem ile
savaşa bizzat katılmıştı.186
Grekler ise Atina’dan yüz yirmi yedi, Khalkis’den yirmi, Sparta’dan on,
Korint’den yirmi, Megara’dan yirmi, Aegina’dan on sekiz, Eretria’dan yedi,
Sikyon’dan on iki, Epidauaroslular’dan sekiz, Troizenler’den beş, Styra’dan
iki, Keos’dan iki, Lokrisliler elli, gemiyle Grek donanmasını oluşturuyorlardı. 187
Görünüşe göre Pers donanması, Grek donanmasının üç dört katı kadardı.
Pers donanması savaş öncesinde çıkan fırtınada donamasının bir kısmını
kaybetmiş olsa da yine de Grek gücü Pers donanması karşısında küçük bir
gemi topluluğu gibi kalıyordu.
Grek donanması Thermoplai hizasında, Euboia Adası’nın kuzeybatı
tarafında
bulunan
Artemision’da
demirlemişti.188
Pers
donanmasının
durumundan haberi olmayan Grekler, Artemision’da iken gemilerinden üç
tanesini Pers tehlikesine karşı gözcü olarak yola çıkardılar. Ancak bu
gemilerden ikisi Persler tarafından ele geçirildi. Kurtulan Grek gemisi Atina’ya
aitti ve bu gemi sayesinde Grekler Pers donanmasının büyüklüğü hakkında
bilgilenmiş oldular. Pers donanmasının büyüklüğü Grekleri korkutunca
onlarda yolu Euboia’ya çekilmekte buldular. Fakat Grek donanması komutanı
Eurybiades, savaşın Artemision’da gerçekleşmesi gerektiği fikrindeydi.
Euboialılar ise komutanın aksine Perslere karşı girişilecek deniz savaşının
Euboia’da gerçekleşmesini istiyorlardı. Bu istekleri doğrultusunda da Grek
donanmasının yardımcı komutanı Themistokles’e rüşvet verdiler ve savaşı
Euboia’da gerçekleştirmesini istediler. Temistokles ise Euboialılar’dan aldığı
rüşvetin bir kısmını diğer komutanlara dağıtarak Euboia’da savaşmalarını
istedi ve bu girişimler sonucu hiç olmazsa savaşın bir kısmı Euboi’da
gerçekleşecekti.189
186
Herodotos, VII.89-99.
Herodotos, VIII.1.
188
Mansel, 2011:282.
189
Herodotos, VIII.3-6.
187
58
Pers kuvvetleri Grek kuvvetlerini tamamen yok etme amaçlarına uygun
olarak taktiklerini belirlemeye çalışıyorlardı. Grek donanmasını durumundan
haberleri olan Persler iki yüz parçalık bir donanma gücü ile Euboia’nın güney
batı ucundaki Euripas’a doğru yönelecek ve kendilerini Greklere sezdirmeden
arkalarından saldıracaklardı. Bu bölgede bulunan Grek donanmasını yok
ettikten
sonra
ise
Grek
donanmasının
kalan
kısmını
ise
denizde
gerçekleşecek savaşta yenmeyi planlıyorlardı. Asıl amaçları ise Atina
gemileriydi. Atina gemilerini ele geçirerek Kserkses’ten ödül alabilmek için
ellerinden geleni yapmaya hazırdılar. Persler’in planları bu şekildeydi.
Greklerin ise henüz saldırı niyetleri varmış gibi durmuyorlardı. Özellikle de
Pers donaması hakkında aldıkları bilgilerin ardından sığınacak bir yer
aradıkları apaçık ortadaydı. Perslerin donanmalarına ait bilgileri olan Grekler
Skyllias adlı bir Skioneli’den onların planlarını da öğrenmişlerdi. Bu bilgi
üzerine onlarda hedeflerini belirlediler ve Perslerin üzerlerine gelmekte olan
iki yüz parçalık donanmasını yok etmeye karar verdiler.190
Grekler, karada savaşmakta olan kardeşleri gibi yiğitliklerini ortaya
koymak istiyorlardı. Bu sebeple de Pers donanması üzerine saldırıya geçtiler.
Sayıca daha az olan Grek donanması gemilerinin burunlarını, Pers
donanmasına çevirmek suretiyle bir çember oluşturdular.
Bu şekilde
gerçekleşmiş olan ilk saldırıda otuz Pers gemisini ve Salamis Kralının
yeğenini rehin aldılar.191
Öyle görülüyor ki Pers donanma ordusunun lehine her hangi bir durum
gelişmiyordu. Pers donanmasının kimi fırtınada yok oluyor kimi küçük
gördükleri Grek donanmasının eline geçiyordu. Bu şekilde gerçekleşen
durum karşısında da Pers donanmasının askerlerinin savaşa olan inançları
da
azalmış
olmalıydı.
Büyük
zafer
amacıyla
donanmasının peşini aksilikler bırakmıyordu.
190
191
Herodotos, VIII.7-8.
Herodotos, VIII.11.
çıktıkları
yolda
Pers
59
Savaşın ilk safhasının gerçekleşmesinin ardından yağmur bastırmıştı.
Persler Bir taraftan Greklerle savaşırken bir taraftan da Doğaya karşı
mücadele veriyorlardı. Yine yağmurun ardından bir fırtına çıkmış ve Pers
donanmasının Euboia’daki kuvvetlerinin karaya oturmasına neden olmuştu.
Ephialtes kara savaşları sırasında Grekleri arkadan vurarak Persler’in
şans getirmişse de, kader denizde Greklerin yanında gözüküyordu. Savaşın
ikinci
safhası
başlamış
oldu.
Pers
donanması
sefere
çıkarken
ki
donanmasının yarısını kaybetmişti. Grekler ise, Atina’dan elli parçalık bir
donanma yardımı daha almışlardı. Olayların bu şekilde gerçekleşmesi
Grekleri cesaretlendiriyordu. Aldıkları takviye birlikler ile Kilikya’daki Pers
gemilerini imha ederek Artemision’a çekilmişlerdi. 192
Hem karada hem denizde eş zamanlı olarak mücadele eden Pers ve
Grek kuvvetleri savaşların son safhasına gelmişlerdi. Karada yüzü gülen
Kserkses deniz savaşlarında çılgına dönmüştü. Küçümsediği Grekler’in
üstesinden gelemiyordu. Savaşa hazırlık sürecinde amcası Artobazanes’in
Grekler hakkında söylediklerini hatırlıyor olmalıydı. Gerçekten de amcası
haklı
çıkmıştı.
Grekler,
Artobazanes’in
söylediği
gibi
kahramanca
savaşıyorlardı. Grekleri bu kadar küçük görmekle Kserkses hata yapmış
olmalıydı. Güvendiği kalabalık donanama üstünlüğü ele geçiremiyorsa da
kara savaşlarında iyi haberler alabiliyordu.
Grek donanması Artemision’da dinleniyordu. Kserkses’in donanması
ise Artemision’da dinlenmekte olan Grek donanması üzerine saldırıya
geçmek üzere hareket etti. Artemision’da sonuçlanacak olan deniz savaşında
Pers donanmasına ait savaş gemileri hem daha hızlı hem de daha büyüktü.
Ancak bu durum Persler’in aleyhine gerçekleşecekti. Gemiler büyüklükleri
dolayısıyla rahat hareket edemiyorlar ve Grekler tarafından sıkıştırılıyorlardı.
İki tarafında kayıpları giderek artıyordu. Mısırlılar Pers donanma kuvvetleri
192
Herodotos, VIII.14.
60
arasında ilgi çeken grup oldu. Savaş bu seyirdeyken iki tarafta geri çekilme
planları yapmaya başladılar.193
Temistokles’in denizde devam etmekte olan savaşı bitirmek gibi bir
niyeti yoktu. Temistokles’i göre Pers donanma kuvvetlerinden İonlar ve
Karialılar ayrılırsa, karada kaybediyor olsalar da denizde kazanabilirlerdi. Bu
fikir dolayısıyla da İonlar’ın geçecekleri yol üzerine, ya savaşa kendi
yanlarında devam etmelerini, bunu yapamıyorlarsa da savaştan çekilmelerini
söylüyordu. Grekleri köleleştirmeye çalışmalarını haksız bir mücadele olarak
görüyordu.194
Artemision’da bulunan Greklere Thermoplai’nin kötü haberi gelmişti.
Kardeşleri karada Pers kuvvetlerine karşı yenik düşmüşlerdi. Thermoplai’deki
bu sonuç Artemision’da ki savaşında sonucunu belirleyecekti. Temistokles bu
haber üzerine yeni bir saldırıdan vazgeçti. Esasen Artemision iki taraf içinde
net bir zafer ya da kayıp değildir. Grekler içinse Pers kuvvetleri karşısında
cesaretlenecekleri bir savaş vermişlerdir. Büyük Pers gücü karşısında yok
olmamış, sahillerini korumuşlardır.
Persler ise yarı yarıya bir başarı elde etmişlerdi. Karada kesin galibiyet
elde etmişken, denizde kesin zafer elde edilememişti. Savaş öncesi ve savaş
sırasında çıkan fırtınalar Grekler’in saldırılarından daha acımasız olmuş ve
Pers donanmasının büyük kısmını yok etmişti.
2.4.SALAMİS DENİZ MUHAREBESİ
Persler’in, Thermoplai ’de ki zaferi Artremision’daki sonuçsuz savaşı
yeni bir savaşın habercisi olmuştu bile. Grekler ise Pers donanması
karşısında yok olmadıklarını düşündüklerinden denizdeki savaşı kendilerini
cesaretlendirecek büyük bir karşı koyuş olarak değerlendiriyorlardı. Ancak
Thermoplai’de adından söz ettirecek mücadeleler vermiş olan Üç yüz
Spartalı yavaş yavaş yok edilmişti. İki taraf içinde kesin sonuçlu bir savaş
193
194
Herodotos, VIII.16-18.
Herodotos, VIII.19.
61
gerekliydi, Thermoplai ve Artemision savaşlarının ardından derhal yeni
savaşın hazırlıkları başladı.
Grek donanması Artemision savaşı sonrasında Atinalılar’ın isteği
üzerine Salamis’e çekilmişti. Salamis diğer şehirlere göre daha az tehlikeli
gibiydi ve savaş hazırlıkları burada daha rahat bir şekilde gerçekleştirilebilirdi.
Zaten Persler’in Atina’yı yakmasının ardından da pek çok Atinalı, Salamis’e
gelmişti.
Salamis’e gelen donanma derhal bir karar yayınlayarak halkın bölgede
bulunan güvenli bölgelere çekilmesini söylediler. Grekler Artemision’da
aldıkları
yenilgi
üzerine
donanmalarını
kuvvetlendirmeleri
gerektiğini
düşünüyordu. Temistokles’in kararıyla Lavrion gümüş madenlerinin geliri artık
halka dağıtılmayacak, savaşta kullanılmak üzere donanma yapımında
harcanacaktı. M.Ö. 483’te Lavrion’da yeni gümüş yataklarının bulunmasıyla
zaten mali bir talih Atinalılar için parlıyordu. Temistokles liderliğinde de bu
ekonomik talihi kullanmayı başardılar.195
Atinalılar’dan yüz seksen, Korint’ten kırk, Aegina’dan otuz, Halkis’den
yirmi, Megara’dan yirmi, Sparta’dan on altı, Sikyon’dan on beş, Eretria’dan
yedi, Epidourus’dan on, Ambracia’dan yedi, Trozen’den beş, Naksos’tan dört,
Lefkado’dan üç, Ermioni’den üç, Styron’dan iki, Kytnos’dan bir, Kea’dan iki,
Sifnos’dan bir, Serifol’dan bir, Certone’den bir ve Milos’dan iki trirem ile Grek
donanması hazırlanmıştı.196
Donamaya katkıda bulunan bu Grek şehirlerinin liderleri Salamis’te
toplanmış ve bir meclis kurmuşlardı. Savaşın nerede ve ne şekilde
gerçekleşeceğini tartıştılar. Hem fikir oldukları nokta İstmos’a çekilmek ve
düşman
donanması ile
Peloponnesos
önlerinde
karşılaşmaktı.
Eğer
Salamis’te kalıp burada savaşırlarsa hiçbir şehir devleti kendi şehrini
koruyamayacaktı.
195
196
Martin, 2012:188.
Herodotos, VIII.41-48.
Ancak
Peloponnesos
önlerinde
yapılacak
savaşta
62
kaybedecek olurlarsa her şehir devleti kendi şehrine hareket edecek ve orayı
koruyacaktı.197
Temistokles savaş meclisinin aldığı karardan memnun değildi. O,
savaşın Salamis’te olması gerektiğine inanıyordu. Bunun sebebini de şu
şekilde açıklıyordu. Eğer savaş Salamis’te değil de, Peloponnesos önlerinde
olursa Grek şehir devletlerinin başına Atina’nın başına gelen gelebilirdi.
Ancak, Themistokles, Grek şehir devletlerini ikna edecek olan sözlerini daha
söylememişti. Grek şehir devletlerini asıl ikna edecek olan fikri ise Salamis
adasının,
Peloponnesos
Adası
önlerine
göre
daha
dar
olmasıydı.
Artemision’da yaptıkları gibi Pers triremlerini Salamis’in dar alanlarında
sıkıştırılarak manevra kabiliyeti az olan triremlerini bu sefer etkisiz hale
getirebilirler ve sonucu belli bir savaşa girmiş olurlardı.198
Temistokles’in bu fikirleri Grek şehir devletlerini ikna etmeye
yetmemişti. Aralarında çıkan tartışmalar sonucunda çoğunluğun isteği
üzerine İstmos’a doğru yola koyulmaya karar verdiler. Ancak Temistokles
fikrinden vazgeçecek birisi değildi. Savaşın Salamis’te gerçekleşmesi içinde
Sinnios adlı bir köleyi yanıltıcı bir haber vermek üzere Pers filosuna yolladı.
Köle, Persler’e Grek donanma komutanları arasında anlaşmazlık çıktığını,
Temistokles’in Büyük Kral’ın safına geçmek istediğini ve kendisini de onun
gönderdiğini ve Grekler’in savaşamayacak derecede korktuklarını söyledi.199
Temistokles’in amacı Kserkses’in bir an önce Salamis’te bulunan Grek
donanmasına saldırması ve savaşın burada gerçekleşmesiydi. Kserkses bir
an önce savaşın gerçekleşmesini istiyordu. Havalar soğumaya başlamıştı ve
kış geliyordu.
Persler’e gönderdiği haberin ardından Temistokles, savaş meclisi ile
konuşmak istediğini ve Eurybiades’in bir an önce meclisi toplamasını istedi.
Meclis, Temistokles’in fikrinden yana değildi. Ancak, Atinalı Temistokles’in
197
Mansel, 2011:282.
Herodotos, VIII.49.
199
Herodotos, VIII.71-76.
198
63
elinde büyük bir koz vardı. Eğer bir savaş olacaksa, bu savaşa katılacak
gemilerin
neredeyse
yarısını
Atina
gemileri
oluşturuyordu.
Atina’nın
savaşmaması demek olacak savaşın kaybedilmesi anlamını taşıyordu.
Temistokles, Grek şehir devletlerini tehdit edercesine eğer savaş Salamis’te
gerçekleşmeyecekse triremlerini alıp ülkesine döneceğini söyledi.200
Temistokles’in iki siyasi manevrasında başarılı olmuştu.
çaresiz
Salamis’te
savaşmayı
kabul
ettiler.
Kserkses
ve
Grekler
donanma
komutanları da Temistokles’in gönderdiği kölenin söylediklerine inanarak
hemen harekete geçtiler. Savaşın gerçekleşme süreci Temistokles tarafından
hızlandırılmıştı.
Salamis savaşı öncesi Grekler arasında karışık durumlar söz
konusuydu. Peloponnesoslular ise savaşın kendi toprakları üzerinde
gerçekleşmesini çok istiyor gibi görünmüyorlardı. Savaşı Atina’yı kurtarmak
için girdikleri bir savaş olarak görüyorlardı ve bu savaşa girmeye değer miydi
karar veremiyorlardı. Savaşacakları Pers donanması verdiği kayıplara
rağmen yine de büyük bir donanmaydı. Savaşın diğer başrolü olan Persler
ise sadece yağma yıkım ve intikam ile hareket etme amacındaydılar. Denizde
de tıpkı Thermoplai’deki gibi büyük bir zafer elde etmek istiyorlardı. Kserkses
kölenin verdiği haber üzerine de zaferin kaçınılmaz oldoğu fikrine artık
tamamen inanıyordu. Pers donanmasında denizde savaşılmaması gerektiğini
yalnızca Artemisia düşünüyordu. Özelliklede Salamis’te yapılacak savaşı
Persler için zaferle sonuçlanmayacağını söylemiş olsa da altı yüz-yedi yüz
parçalık donanması ile Kserkses hareket etmişti.201
Büyük Kral Kserkses’in bu saldırıyı Temistokles’in oyununa gelerek
yaptığını düşünmek Kserkses’i hafife almaktan başka bir şey olmaz.
Muhtemelen
Kserkses
saldırıyı
yaparken
güvendiği
en
büyük
şey
donanmasıydı. Hem sayıca daha fazlalardı hem de daha büyük ve gelişmiş
200
201
Diakov-Kovalev, 2008:343.
Herodotos, VIII.68.
64
savaş gemilerine sahiplerdi. Kserkses gerçekleşecek savaşın zafere giden
yolunda yalnızca bu zaferi izlemeyi planlıyordu.
M.Ö. 27 Eylül 480 yılında Persler Salamis’e girdiler. Burada bulunan
Psittaleia adasını işgal ettiler ve donanmalarına yarım ay şeklinde savaş
düzeni aldırdılar. Pers ordusunun sağ kanadı Fenikeliler’in, sol kanadı ise
İonlar’ın
denetimindeydi.
Aynı
zamanda
Pers
donanması
Grekler’in
kaçmaması için Salamis’in güneyini de kapatmışlardı.202
Grek donanması, Persler’in bu hareketleri sonucunda denize açılmaya
başladılar. Persler, Grekler’in karşılarına çıktıklarını görünce derhal saldırıya
geçtiler. İki donanma kuvveti arasında çarpışmalar yaşanırken, Atinalıları
Persler’in sağ kanadını yıpratarak onların içlerine girmeye başladılar. Grek
triremlerinin daha küçük olması hareket etmelerini kolaylaştırırken boyutları
bakımından daha büyük olan Pers triremlerinin arasına girince onların
düzenini bozdu ve bu Pers donanması arasında kargaşaya yol açtı ve
Psittaleia adası Atinalı hoplitler tarafından alındı.203
Pers donanması, Grek taktiği karşısında zor duruma düşmüştü. Sağ
kanadı koruyan Fenike, Atinalılar’ın karşısında artık tutunamıyordu. Persler,
ileri gelenlerinden bazılarını Salamis’te yitirmişti. Pers donanmasında büyük
yararlılıklar gösterenlerde olmuştu ve bunlara Orosanglar deniliyordu. Sol
kanatta ise Spartalılar, İonlar ile savaşıyorlardı. Öyle ki Temistokles’in savaş
öncesinde İonlar’a yaptığı çağrı işe yaramamıştı. Pers donanma kuvvetleri
düzensiz
bir
çekilemiyorlardı.
biçimde
Çünkü
savaşmaya
Kserkses’in
devam
ediyorlardı.
savaştan
Bazıları
çekilirlerse
geri
kendilerine
yapacaklarından korkuyorlardı. Grekler ise savaşa başladıkları düzende
mücadeleye devam ediyorlardı. Savaşın stratejisini eleştiren ve deniz
savaşına karşı çıkan Artemisia savaşta Kserkses’in övgüsünü kazanacak
biçimde savaşıyordu.204
202
Mansel, 2011:286.
Mansel, 2011:288.
204
Herodotos, VIII.85-87.
203
65
İki kuvvet arasındaki savaşı Grekler, Pers kuvvetlerini tamamen yok
edemeseler de kazanmışlardı. Pers ordusundan geriye kalanlar ise
savaşabilecek durumda değildiler ve bir an evvel Grek topraklarını terk
etmeleri gerekiyordu. Hareket eden Pers donanma gemilerini Andros adasına
kadar takip etmiş olan Grekler burada takibi bırakmışlar ve Persler kışı
geçirmek üzere Sardes’e yola koyulmuşlardı. Kserkses, Atina’yı ele geçirip
burayı yaktığında ülkesine haber göndermiş ve bu haberle ülkede kurbanlar
kesilip bayram havası oluşturuldu. Ancak bu ikinci haber hiç parlak değildi ve
sıra yasa gelmiş olmalıydı.205
Kserkses kötü haberlerle yurduna dönecekti. Sefere çıkmadan
kurduğu mecliste herkesin fikrini alan Kserkses’i en çok destekleyen
Mardonios çoktan savaşın sorumlusu ilan edilmişti bile. Mardonios alınan bu
yenilgiyi
gururuna
yediremiyordu
ve
bunun
telafisini
yapabileceğini
düşünüyordu. Bu nedenle de Büyük Kral Kserkses’e yeni bir savaş teklif etti.
Kserkses, Salamis Savaşını desteklemeyen Artemision ile konuştu ve
Mardonios’a savaşa girmeyeceğini ama eğer savaşmak istiyorsa kendisine
en iyi Persleri vereceğini söyledi. Bu sonuç üzerine Mardonios Theselya’da
bir grup askerle birlikte Kserkses’ten ayrıldı.206
Grekler aşılması zor Pers donanmasını aşmışlardı. Greklerin zaferi
dillere destan oldu. Marathon’dan sonra da büyük bir zafer kazanmış oldular.
Temistokles’in zekice kurgulayıp uyguladığı politik oyunlar, savaşın Grek
topraklarında gerçekleşmesi dolayısıyla onların kendi bölgelerini daha iyi
tanıyıp taktiklerini bunlara göre belirlemeleri, Atina ve Argana’nın yararlılıkları
ile Grekler zaferin sahibi oldular. Ödül onlar için kaçınılmaz bir sondu. Üç
altın yıldızlı bir direk Aigina’ya gönderilmişti. Savaş sırasında kimin daha yiğit
olduğu konusunda da seçim yapılmıştı. Birincilik için herkes kendisine oy
kullanırken, ikincilik Temistokles’e veriliyordu. Herkes kendince daha yiğitti ve
Temistokles ikinci olurken yiğitlikte birincilik ödülü donanma komutanı
Eurbdion’a verildi. Temistokles ise akıllıca uyguladığı politik kararlar
205
206
Herodotos, VIII.100-101.
Herodotos, VIII.101-102.
66
sonucunda akıllılık ödülü aldı ve her iki komutana zeytin dalından bir taç
hediye edildi.207 Grekler aldıkları bu zaferin ardından artık Pers savaşlarını
kendilerinin
aldığı
büyük
bir
zafer
sonrasında
sonuçlanacağını
düşünüyorlardı.208
2.5. TEMİSTOKLES
Temistokles geldiği aile bakımından pek parlak değildi. Ancak ne
kadar sıradan bir aileden gelmiş olsa da, Temistokles atılgan, heyecanlı ve
keskin kavrayışlı bir kişiliğinin olması onu devlet işlerinde ve orduda önemli
yerlere getirmeye yetecekti. Eğitimi esnasında öğretmenlerinde asla önemsiz
bir kişi olmayacağını duyan Temistokles’in amacı da buydu.209
Temistokles kendini önemli yapacak olan girişimini Lavrion Gümüş
Madenlerinde yeni rezervler bulunduğunda gösterdi. Buradan elde edilen
geliri Perslere karşı girişilen mücadelelerde harcanmasını önerdi ve buradan
elde edilen gelirle Atina 180 tane yeni trireme sahip oldu. Bu yeni gemiler
Grekler’in, Salamis Savaşında fazlasıyla işine yarayacaktı. Fikirleri Atina’da
etkili olan Temistokles Atina’yı bir hoplit ordusu olmaktan çıkardı. Onları
kalkan ve kılıçtan arındırarak kürekli ve kalkanlı birer denizci haline getirdi.
210
Pek çok politik liderin olduğu Atina’da elbette Temistokles yalnız
rakipsiz değildi. Karşısında Kimon vardı. Kimon, Temistokles’e göre çok daha
şanslıydı.
Öncelikle
Kimon
soylu
bir
aileden
geliyordu.
Bu
durum
Temistokles’i, Kimon karşısında zayıf düşürmek için yeterliydi. Ancak
Temistokles, Salamis savaşındaki politik kurnazlığıyla kahraman olmayı
başardı ve Atina’da önemli işler yapacak olan Kimon karşısında başarılı oldu.
Delos Birliği’nin temel politikaları Temistokles’e aitti. Atina’yı kalkındıran
Temistokles, Sparta karşısında da üstünlüğü Atina’ya kazandırmıştı.
207
Herodotos, VIII.12-125.
Diakov-Kovalev, 2008:344.
209
Plutarkhos, II.
210
Plutarkhos, VI-V.
208
67
Temistokles kendisini yok etmek isteyenler karşısında dayanamadı ve
Atinalılar onu ostrasizm’e başvurarak ortadan kaldırdılar. Ostrasizm yalnızca
bir sürgün cezası değildi. Aynı zamanda seçkin kişileri değersizleştirmek
içinde Atinalılar’ın başvurduğu bir oylama yöntemiydi.211
Temistokles üzerine oynanan oyunlar bitmedi. O tamamen yok
edilmek isteniyordu anlaşılan. Pausanias önderliğinde Temistokles’e bir oyun
oynandı ve o hainlikle suçlandı. Bu suçlamanın ardından Argos’a yerleşen
Temistokles burada da rahat bırakılmadı212. Pers sempatizanlığı olan
Medismos ile suçlandı ve idam cezasına çarptırıldı. Ardından M.Ö. 465’te
Pers Kralı Artakserkses’e sığındı.213 Kral kendisine Greklerin göstermediği
saygıyı gösterdi ve Temistokles’in hayatı Pers ülkesinde son buldu.
Temistokles’in, Artakserkses’e sığınmasının ardından Atina’da Kimon etkili
olmaya başladı.
2.6.PLATAİA ÖNCESİ ASKERİ VE SİYASİ ÇEKİŞMELER
Persler ve Grekler arasında durmak bilmez savaşların ardı arkası
kesilmiyordu. Bir tarafta Kserkses’in ihtişamıyla anılan deniz ve kara
kuvvetleri diğer tarafta ölseler de savaşacakları bilinen Grek kuvvetleri. İki
kuvvette her girdikleri savaştan yıpranarak çıkıyor ancak çok geçmeden
kendilerini yenileyip tekrar savaşa giriyorlardı. Ailelerinden evlerinden uzakta
olmak
zor
gelmeye
başlamıştı.
En
azından
Grekler
kardeşlerinin
topraklarındaydı; ancak Persler yurtlarına tamamen hasret kalmışlardı.
Grekler, Pers tehlikesi karşısında bir olmak zorundalardı. Özgürlük için
savaşan Grekler, Perslere köle olmak istemiyorlardı. Bunun içinde inanılmaz
bir çaba harcıyorlardı. Hellas’ın özgürlüğü artık onlar için gurur meselesi
haline gelmişti ve asla köle olmamaya kararlı gözüküyorlardı gösterdikleri
çabalarla.
Greklerin
başarılı
olamadıkları
nokta,
kazandıkları
zaferi
sonuçlandırmamalarıydı. Salamis’te de, Temistokles’in hırs ve zekâsıyla
211
Plutarkhos, XXII.
Mansel, 2011:301.
213
Fridel, 2011:167.
212
68
önemli başarılar elde etmiş olsalar da zaferden sonuç çıkarma konusunda
başarılı oldukları söylenemezdi. Salamis’in ardından savaşa devam etme
kararında olanlarda vardı. Bunlardan biri yine Temistokles'ti. Ancak Grekler
de artık savaşacak durumda değillerdi. Temistokles yine bir deniz savaşı
teklif ediyorsa da, Sparta kara savaşlarında kendini gösterebiliyordu ve deniz
savaşlarına destek vermiyordu. Bu kararsızlık sonucu Grekler’de kararlarını
savaşmamaktan yana aldılar.
Persler’de ise zaferlere olan inançları azalmıştı. Salamis savaşı henüz
sonuçlanmıştı. Bu yenilgi hem Persler’in hem de Kserkses’in zaferlerle süslü
hayallerini yok etmiş ve artık Kserkses yorgun ordusu ile birlikte evinin yolunu
tutmuştu. Savaşa devam etmek isteyen tek kişi Mardonios’du. Mardonios’da
yorulmuştu ancak sebep olduğu yenilgilerin intikamını alıp kırılan gururunu
onarmak istiyordu bu sebeple Büyük Kral’ın izniyle yeni bir savaşa
kalkışacaktı.
Büyük
kayıplar
veren
Persler
yine
de
Grekleri
rahat
bırakmayacaklardı.
Mardonios dışında, Artabazos, Olynthos’u Persler’e karşı gelmesi
sebebiyle kuşattı, burada yaşayanların kanını akıtarak, şehri Khalkislilere
bıraktı. Ardından sıra Potidaia’ya geldi. Artabazos, Potidaia’ya saldırıya
geçtiği sırada deniz yükselmeye başlamıştı. Artabazos’un askerlerinin bir
kısmı ne olduğunu anlamadan denizde boğulmuştu. Denizin yükselişinden
kurtulanlar ise Potidaia halkı tarafından kılıçtan geçirildi. Yaşadığı talihsizlik
üzerine Artabazos, Grekler’e saldırıya geçecek olan, Mardonios’un yanına
geçti.214
Artabazos’un yanına gittiği Mardonios sefer için kararlıydı. Sık sık
kâhinlere danışan Mardonios savaşın sonucunun kendi lehine sonuçlanacağı
şekilde yorumlar duymak istiyordu kâhinlerden. Mardonios öncelikle Hellen
Birliğini bozmak amacıyla yurtları yıkılan Atinalılar’a toprak teklif ediyordu.
Bu teklifi Kserkses’in ona verdiği yetki ile yapıyordu elbette. Kserkses,
Mardonios’u Atinalılar’a iletmesi için şu şunları söylüyordu. Atinalılar’a
214
Herodotos, VIII.126-128.
69
istedikleri toprakları ver, istedikleri yeri egemenlikleri altına alsınlar ve
kendilerinin ne kadar tapınaklarını yaktımsa bana bağlanmaları şartıyla bu
tapınakları yeniden yaptıracağımı ilet. 215
Pers-Grek mücadeleleri başlamadan evvel Pers krallarından önce
Darius, sonra da Kserkses, Grek şehir devletlerine elçiler göndererek
onlardan toprak ve su isteyerek, kendilerine itaat etmelerini istiyorlardı. Ancak
Salamis Deniz Savaşı sonrasında durum değişmiş olacak ki Büyük Kral
olarak anılan Kserkses, Atinalılar’a toprak teklif ediyor ve Atinalılar’ı askeri bir
anlaşma yapmaya davet ediyordu.
Kserkses’ten aldığı emri uygulamak Atinalılarla iletişime geçen
Mardonios,
Atinalılar’dan
beklediği
cevabı
alamadı.
Spartalılar’da,
Atinalılar’ın, Kserkses’ten aldığı bu teklif üzerine telaşa kapılmışlardı. Çünkü
Atina bu teklifi kabul ederse Grekler’in savaşı kazanmaları mümkün olmazdı.
Teklifi kabul etmeyi düşünmeyen Atina, Sparta’dan yardım istedi. Spartalılar,
Atina’nın Kserkses ile anlaşmasını istemediklerinden dolayı yardım isteğini
kabul ettiler. 216
Mardonios, Atinalılar’ın cevabı üzerine ordusunu derhal hazırlamaya
başladı. Kaybettiği savaşın yanı sıra bir tarafta da siyasi arenada başarısız
olmuştu. Kırılan gururunu tamir etmek isterken daha fazla darbe alan
Mardonios tekrar Atina’ya saldırdı. Daha önce yurtları yakılmış olan Atinalılar,
Mardonios’un
yurtlarına
saldırdığı
sırada
Salamis’telerdi.
Dolayısıyla
Mardonios bomboş bir kente saldırmış oldu. Mardonios hırsla kalkıştığı bu
saldırıda iki kez yaktıkları Atina’yı kılıcıyla ele geçirmişti.217
Sparta, Atina’ya göndereceği ordunun başına Thermopylai’de ölümüne
savaşmış olan Sparta kralı ve üç yüzlerin komutanı olan Leonidas’ın oğlu
Pleistorkhos’u getirdi. Fakat Pleistorkhos’un yaşının küçük olmasından dolayı
215
Herodotos, VIII.136-140.
Herodotos, VIII.141-143.
217
Herodotos, IX.1-4.
216
70
komuta Pausanias’a verildi. Sparta ordusu Periek adı verilen Spartalılar
arasından seçilmiş beş bin hoplit ile Atina’ya yardım için yola koyuldu. 218
Atina ve Sparta yeniden bir araya gelmiş ve Persler’e karşı yeni bir
mücadelenin başlaması için siyasi ve askeri girişimlerde bulunmuşlardı.
Mardonios ise Atina ve Spartalılar’ın anlaşmış olduklarını öğrenince derhal
harekete geçti ve Sparta ordusunun Megara’da bulunan kısmına bir saldırı
gerçekleştirdi.219
Bu girişimiyle Mardonios, Sparta ordusuna kayıplar verdirerek şehri
kendince cezalandırmış oldu. Mardonios’un ordusunda bugüne kadar almış
olduğu
başarısızlıklar
sonucunda
yine
başarısız
olacağı
ve
savaşı
kaybedeceği konuşuluyordu. Mardonios’un kâhinlerden aldığı oraklar ise bir
savunmada kalmayıp Grekler’e saldırırlarsa savaşı kazanabileceklerini
söylüyordu. Grekler ise İsthmos’ta toplanıyorlardı. Savaşın kendi lehlerine
sonuçlanması için tanrılarına kurbanlar kesiyorlardı. Grekler İsthmos’tan,
Boiatia’ya geldiklerinde kısa bir zaman önce burada bulunan Mardonios ve
askerlerinin Asopos’ta kamp kurduğunu öğrendiler. Mardonios’un üzerine
saldırıya geçmeyen Grekler, Kithairon eteklerinde mevzilendiler.220
Grekler’in
kendisine
saldırmadığını
gören
Mardonios,
başında
Masistios adında ünlü bir generalin bulunduğu süvari birliğini Grekler’in
üzerine sürdü. Bu süvari birliği meşhur Nesaia atına binmişlerdi. Bu süvari
birliği Grekler’e çok fazla kayıp verdirdi. Persler bu saldırı sonrasında
Grekler’e ‘’Küçük hanımlar!’’ diye bağırmışlardı. Pers saldırıları sırasında
Megaralılar
tutunamayacaklarını
anladıklarında
yardım
çağrısında
bulundular. Atina bu talep üzerine üç yüz kişilik bir grubu Megaralılar’a
yardıma gönderdi. Atinalılar’ın gönderdiği bu yardım sonrasında Grekler
güçlerini
toparlamaya
başlamışlar
ve
Persler’i
zora
sokmuşlardı.
Savunmadan saldırıya geçen Grekler, Persler’in gösterişli süvari birliğinin
komutanı olan Masistios’un ele geçirerek öldürdüler. Bu olay Persler
218
Herodotos, IX.10-11.
Herodotos, IX.14-15.
220
Herodotos, IX.16-19.
219
71
arasında yas ilan edilmesine neden oldu ve Persler gelenekleri gereğince
saçlarını kazıttılar.221
Grekler, Persler karşısında bir zafer daha kazanmışlardı. Ancak kesin
zafer elde edilememişti. Bu sebeple de savaşın sonucunu netleştirmek için
Plataia’ya doğru hareket ettiler.
2.6.1. Plataia Muharebesi
Eskiden Boiotia olarak bilinen Plataia şehri, Kithairon dağının
eteklerinde kurulmuştur.222 Grekler ve Persler yine bir savaş için burada karşı
karşıya geleceklerdi. Ancak bu savaş öncesinde gerçekleşen mücadeleler
sonrasında Grekler Plataia’da, Persler ise bu şehrin yakınındaki Asapos
nehrinde ordugâhlarını kurmuşlardı. Grek birlikleri Pausanias komutasında
beş bin hoplit, beş bin perioikoi ve otuz beş bin heliottan oluşuyordu. Savaşa
otuz bir Grek kent devleti katılmıştı. Öyle ki Greklere’e köle olmak cazip
gelmiyordu.
Özgürlükleri
uğruna
da
imkânsızı
başararak
bir
araya
gelmişlerdi.223
Persler, Mardonios önderliğinde stratejilerini belirliyordu. Mardonios
Sparta karşısına Persler’i çıkarmayı planlıyordu. Mardonios, Spartalılar’ı
ancak Pers kuvveti içinden özenle seçtiği askerlerin yeneceğini düşünüyordu.
Bunun dışında da Mardonios stratejik planlarını tamamlamıştı. Kurbanlar
kesilmiş, kâhinlere danışılmış ve savaş hazırlıkları tamamlanmıştı. Ancak
Mardonios için büyük bir sorun vardı. Kâhinler, Mardonios’a saldırı
yapmamasını söylüyorlardı.224
İki ordu karşılıklı olarak bekliyorlardı. Ne Grekler’de ne de Persler’de
herhangi bir hareket söz konusu değildi. Kâhinlerden saldırmaması yönünde
haberler alan Mardonios, Grekler’i kışkırtarak saldırının onlar tarafından
gerçekleşmesini
221
Herodotos, IX.20-24.
Develi, 2009:72.
223
Freeman, 2010:192.
224
Herodotos, IX.31-37.
222
sağlamaya
çalışıyordu.
Mardonios,
Grek
ordusuna
72
Peleponnessos’tan yiyecek getiren adamları yakalatarak hepsini öldürdü. Bu
şekilde on gün karşılıklı saldırı olmadan geçmişti. Mardonios artık sıkılmıştı.
Mardonios’un yanındaki Artabazos’ta saldırı yapmaktan yanaydı. 225
Karşılıklı beklenilen on birinci günün sabahında da Persler saldırı
yapmaya
hazırlıklara
karar
verdiler.
başladılar.
Grekler
Grekler’e
saldırıyı
Pers
haber
saldırısı
aldıklarında
haberini
derhal
getiren
ise
Makedonya Kralı Alexandros’tu.226
Mardonios saldırı öncesinde Spartalılar’a bir teklifte bulundu ve iki
tarafın askerlerinin yiğitliklerini göstermeleri için eşit sayıda meydana çıkıp
savaşmayı teklif etti. Sparta böyle bir savaşı kabul etmedi ve Mardonios
Grekler’i kışkırtmaya devam etti. Grekler’in su kaynaklarını kirleterek onları
susuz bıraktı. Önce yemek ihtiyaçlarını ellerinden almış olan Mardonios şimdi
de orduyu susuz bırakıyordu. İhtiyaçlarını gideremeyen ordu mevzilendiği
yerden ayrılarak Plataia kasabasına hareket etti. Mardonios bu durumu Grek
geri çekilişi olarak yorumladı ve peşlerine takıldı. İhtiyaçlarını gidermek için
çıktıkları yolda Grekler kendilerini bir anda savaşırken buldular.227
Başta Spartalı askerler olmak üzere Grekler kararlı bir direniş
gösteriyorlardı. Mardonios’un Spartalılar’ın karşısına çıkarmak için seçtiği
özel birlikleri tehlikeli bir durumdaydı. Mardonios’a bu birliklerin arasındaydı.
Savaş devam ederken Mardonios öldü. Mardonios’un ölümü Persler için
teslimiyeti beraberinde getirdi. Pers karargâhının hazineleri Grekler’in eline
geçmişti. Persli bir grup asker Asya’ya doğru hızla kaçmıştı.
228
Persler, Grek falanksı karşısında duramamışlardı. Spartalılar bu
savaşta adeta ün yapmak istercesine savaşmışlar ve büyük cesaret örneği
göstermişlerdi. Savaşta toplanılan hazine Delphoi tanrısına sunuldu.
225
Herodotos, IX.39-41.
Herodotos, IX.44-45.
227
Freeman, 2010:193.
228
Freeman, 2010:192-193.
226
73
Bayramlar düzenlendi ve üzerinde Pers savaşlarında ölen askerlerin
adlarının yazılı olduğu sütun Delphoi Apollon’una sunuldu.229
M.Ö. 479-478 yılında gerçekleşen Plataia Savaşı’nın kahramanı
Spartalı Pausanias oldu. Grekler onun önderliğinde net bir zafer elde
etmişlerdi. Bu zafer Spartalılar’ın kara savaşında neden bu kadar ısrarcı
olduklarında aslında bir göstergesiydi. Grekler cömertçe giriştikleri bu savaşı
zaferle süslediler.230 Böylece bütün Hellas’ın toprakları kurtarılmış oldu.
Sırada denizler vardı ve zaten bir taraftan da Grekler, Persler’i denizlerinden
de kovmaya çalışıyordu.231
2.7.MYKALE MUHAREBESİ
Pers donanmasının bir kısmı Mykale’de bulunmaktaydı. Ancak
savaşacak durumda değillerdi. Zaten kurdukları meclis sonrasında da
savaşmayacaklarına karar vermişler burada beklemeye koyulmuşlardı.
Üstüne Mardonios’un Plataia’da öldüğü haberi savaşmama kararlarını
destekledi. Eğer savaşırlarsa bir felaketle karşılaşacaklarını düşünen Pers
donanması, aldığı haberle daha büyük bir karamsarlık içine düşmüş ve
kesinlikle karabulutların üzerlerinden ayrılmadıklarına inanmışlardı. Aslında
pek haksız sayılmazlardı. Büyük Kral dahi Grekler karşısında çekilmiş
Plataia’da Atinalılara toprak dahi sunmuştu.
Grekler, Plataia’daki zafer ardından cesaretlerini tazelemişler ve
Persler’i korunmasız, acınası bir kuvvet olarak görmeye başlamışlardı. Pers
ordusunun Mykale’de karaya çıkmaya başladıklarının duydukları da ise
derhal bu bölgeye hareket etmişlerdi.
Spartalılar
yiğitliklerini
Plataia’da
kanıtlamışlardı.
Mykale’de
de
aynısının olmasını istemeyen Atinalılar zaferden büyük payı elde etmek için
burada
229
adeta
Spartalılar’ın
Mansel, 2011:292.
Martin, 2012:190.
231
Diakov-Kovalev, 2008:345.
230
güçleriyle
yarışacak
gövde
göstermeye
74
çalışacaktı. Pers ordusu Grekler karşısında zayıflıyordu. Savaşa katılan
ulusların bir kısmı geri çekilmeye başlamışlardı. Hatta öyle ki Grekler
karşısında yalnızca Pers askerleri vardı. Persler’in yanında savaşa girmiş
olan İonlar ise saf değiştirmek istemişlerdi. Ancak onların bu isteğine
Spartalılar kesin bir biçimde karşı çıktılar ve İonya ‘Hellen Birliğine’’ kabul
edilmedi. İon adalarının en gözdelerinden olan Lesbos, Samos ve Khios ise
talepleri sonucu birliğe kabul edilmişlerdi.232
Savaşın yıldızı Atinalı bir güreşçi olan Hermolyos oldu.233 M.Ö. 479’da
gerçekleşen
savaşta
Atinalılar,
savaşın
gözdesi
olma
planlarını
gerçekleştiriyorlardı. Grekler ele geçirdikleri tüm Pers donanmalarını ateşe
verdiler. Durmak bilmeyen Grekler, Byzantion’a kadar gelmişlerdi. Persler
askeri anlamda Anadolu’da tüketilmişti. Hellespontus ve Byzantion’un
kontrolü, buğday ticaret yollarının kontrolü demekti ve bu sebeple burası
ticari öneme sahipti.234
Ardı ardına gelen Salamis, Plataia ve Mykale zaferleri Greklerin büyük
kayıplar vermesine yol açmışsa da Grek şehir devletleri bir süreliğine de olsa
bir araya gelerek ortak düşmanlarına karşı hep birlikte karşı koymuşlardı. Bu
zaferler onlara her şeyin ötesinde bağlı oldukları özgürlüklerini getiriyordu.
Pers hâkimiyetinin izleri elbette Anadolu’dan tamamen silinememişti ancak
artık Persler’in askeri anlamda Anadolu’da söz hakları bulunmuyordu.
Grekler de savaşlardan yorgun düşmüşlerdi ve evin yolu onlar için de
gözüküyordu. Evlerine dönen Grekler kısa zaman içinde yeni bir savaşın
içinde daha olacaklardı. Ancak bu kez sorun kendi içlerinden çıkacak
Greklerin en güçlüleri olan Atina ve Sparta öncülüğünde iki farklı kuvvet
Hellas’a hâkim olmaya başlayacaktı.
232
Mansel, 2011:292.
Herodotos, IX.105.
234
Mansel, 2011:289-293.
233
75
2.8. DELOS BİRLİĞİNİN KURULMASI VE PERS SAVAŞLARI
2.8.1.Delos Deniz Birliği
Grekler, Perslere karşı giriştikleri mücadelelerden beklenmeyen
sonuçlar elde etmişlerdi. Grekler bu mücadeleler ile hem yurtlarını
korumuşlar hem de özgürlüklerini cesurca savunmuşlardı. Her bir Grek şehri
kendi özgürlüğünden mesuldü ancak zaman onları bir araya gelmek zorunda
bırakacaktı. Perslerin, kendilerine karşı başlattıkları mücadeleler dizisinde
ortak amaçları etrafında Yaklaşık otuz bir Grek şehir devleti ‘’Hellen Birliği’’
oluşturmuştu. Savaşın bitimiyle beraberde her Grek şehir devleti yine kendi
işleriyle alakadar olacaktı ve kurdukları Hellen Birliği etkisiz kalacaktı. O
halde bu birlik yalnızca savaş süresince Perslere karşı giriştikleri mücadele
için kurulmuş bir birlikti.
Grek şehir devletleri arasında Sparta başat devletlerdendi ve Sparta
kendi içinde Peloponnesos Birliğine öncülük ediyordu. Peloponnesos
devletleri
tarımla
geçimlerini
karşılamaktaydılar.
Bu
sebeple
esasen
ekonomik anlamda güçlü devletler değillerdi. Peloponnesos Birliğinin mali
kaynaklarının yetersizliği ve siyasi olgunluğunun yetersiz olması nedeniyle,
tüm Grek şehir devletlerinin bu birliğin denetimi altında toplanması olanaklı
değildi.
Zaten Grekler’in asıl gücü donanmalarındaydı. 235 Deniz, Grekler için
başlı başına bir güç demekti. Dolayısıyla da eğer Grekler ortak bir amaç için
birleşecekleri bir oluşumu meydana getireceklerse bu gücünü kesinlikle
denizden almalıydı. Bu durumda da Sparta’nın tarımla olan ilişkisine karşılık
Atina’da bir deniz gücü olarak karşımıza çıkıyordu. Kurulacak her hangi bir
birliğin en yıldızlı adayı kesinlikle Atina idi. Aslında hem Atina hem de Sparta,
Perslere karşı yeteri derecede cesurluklarını kanıtlamışlardı. Böylece de
şimdi Atina ve Sparta için akıllıca bir politika izleyip. Grekleri bir çatı altında
235
Thukydides, I.LXXIV.
76
toplayamasalar da, onları bir birlik çatısı altında ortak amaçlar etrafında
birleştirilebilirlerdi.
Atina kurulacak olan bu birlik için Sparta’dan daha hızlı ve akıllı
davrandı. M.Ö. 478-477 yıllarında Grek şehir devletlerini yeni bir Pers
tehlikesine karşı bir araya getirecek olan birlik için Atinalı lider Aristades diğer
Grek şehir devletleriyle görüşmeler yaparak onları ikna etmişti.236
Aristades’in diğer Grek şehir devletlerini iknası üzerine Atina’nın
öncülüğünde İonlar’ın da yardımıyla Delos Symmakhiası adıyla bir anlaşma
imzalandı. Bu anlaşma sonucunda Delos Birliği resmen kurulmuş oldu.237
Atina, birliğin kurulmasında İonlardan destek almıştı; ancak birlik
içinde
çıtırdama
daha
kuruluşundan
itibaren
sezilebiliyordu.
Çünkü
Spartalılar, İonlar’dan pek de hoşlanıyor sayılmazlardı. İonlar'a karşı
duydukları bu sevgisizlik hissinin sebebi ise Pers savaşları sırasında daha
Plataia zaferine kadar İonlar’ın düşmanları olan Persler’in kuvvetleri arasında
yer almış olmasından kaynaklanıyordu.
İonlar,
Plataia
Savaşı
sırasında
kuvvetlerinden ayrılarak artık onların
Grekler
ile
görüşüp
Pers
yanında savaşmak istediklerini
belirtmişlerdi. Spartalılar, İonlar’ın bu istediğine o zaman da karşı çıkmıştı.
Birlik kurulma aşamasında da öne çıkan İonlar’ı güvenilmez olarak
değerlendiriyorlardı.
Tüm bunların yanı sıra Sparta toprağıyla özdeşleşmiş bir şehir
devletiydi. Dolayısıyla da Spartalı hoplitler için deniz aşırı mücadeleler uygun
değil de ve kurulan bu birliğe lider olmak onları; ancak huzursuz ederdi.
Sparta kendi şehir devletleri içindeki bu durum sebebiyle, Atina ya da
İonlar’ın kurulan birliğin lideri olma durumuna ses çıkarmayacaktı.
Yaklaşık üç yüz Grek şehir devletinin oluşturduğu Delos Birliği tüm
müttefikler arası eşitlik ve ortak düşmana karşı düşmanı dosta karşı dost
236
237
Martin, 2012:191.
Diakov-Kovalev, 2008:345.
77
olma kararı ile kurulmuş oldu. Müttefikler, Synodos adlı meclislerini, Delos
Adasında Apollon tapınağının yanında topluyorlardı. 238 Zaten birlik adını
burada toplanıyor olmaktan alıyordu. Synodos Meclisi ilk toplandığı zaman
anayasasını da hazırlamıştı. Bu anayasaya göre;

Hangi şehirlerin para, hangi şehirlerin birliğe gemi sağlayacağı
belirlendi

İlk vergilendirme (phoros) yapıldı

Delos hazine hizmeti görecekti

Birlik toplantıları Delos’ta yapılacaktı

Üyeler özerk olacaklardır
kararları alındı. Birliğin ilk toplantısında oluşturulan bu anayasada ekonomik
kararlar daha ağırlıklıydı.239
Delos Birliğinin hazinesi ‘’Hellenotomies’’ adını verdikleri on Atinalı
maliye memurunun elindeydi. Müttefik şehir devletleriyse istedikleri zaman
Delos’ta bulunan birlik hazinesini denetleyebiliyorlardı. Birliğinin hazinesinin
yalnızca Atinalı hazine memurlarına bırakılmış olması aslında birliğin ağırlık
merkezinde Atina’nın bulunduğunun göstergesiydi. Eşitlik esasıyla kurulmuş
olan birlikte yalnızca Atinalı maliye memurlarının görev alması diğer Grek
şehirlerini şimdilik rahatsız etmiş görünmüyordu. Bu şekilde ilk meclisin
toplanmasıyla temellerinin atılmış olduğu Delos Birliği, müttefiklerin karşılıklı
yeminleriyle anayasasıyla birlikte tasdik edildi.240
Delos Birliğinin kurulmasıyla Grekler her hangi bir Pers tehlikesine
karşı daha hızlı bir şekilde toplanabilecekti. Bu birlik onları daha hızlı bir
araya getirmekle kalmayıp ödedikleri vergiler sonucunda da hem hazır bir
donanma elde etmelerini hem de ani bir saldırı sonucu savaş masraflarının
şehir
devletlerine
yük
olmadan
karşılanması
anlamına
geliyordu.
Hellenotomies adlı on hazine memurunun toplamış olduğu vergiye Phoros
238
Diakov-Kovalev, 2008:345.
Boyana, 2007:13.
240
Boyana, 2007:13.
239
78
adı veriliyordu ve ilk toplanan phorosların miktarı dört yüz altmış
talantondu.241
Perslere özgürlüklerini kaptırmamak amacıyla bir araya gelen Grek
şehir devletlerinin oluşturduğu Delos Birliği zaman içinde, Grek şehir
devletlerine hizmet etmekten çok Atina’ya hizmet eder hale gelmişti. Kuruluş
evresinde baskınlığını hissettiren Atina artık iyiden iyiye birliğin hâkimi olduğu
izlenimi veriyordu. Buna kanıt olarak da Atina, Birliğin Delos’ta bulunan
hazinesini güvende olmadığı gerekçesiyle Atina’ya aldırtmıştı. Bu ilk adımının
ardından Atina, birliğin meclisi olan Sinodos’un toplantılarının da Atina’da
yapılmasını sağlayarak artık bu birliğin Attika-Delos Birliği adıyla anılmasını
ve birliğin kendisine hizmet etmesini sağlayacaktı. Eşitlik kavramı etrafında
ortaya çıkan birlik. Kuruluş ilkesiyle çelişiyordu ve birliğe Atina öncülüğünde
üstünlük kavramı girmiş oluyordu. Birliğin Atina’yı zenginleştirmek ve Atina’ya
hizmet etmek gibi bir amacı olmasa da, Grek şehir devletlerinin ödediği
vergiler ile Atina, şehrini görkemli bir şekilde donatıyordu.242
Atina’nın belki de en başından beri hedeflediği sonuç buydu. Perslerin
savaş sırasında yakıp yıktıkları Atina’yı yoktan var edip, Greklerin kendi istek
ve yeminleriyle kurduğu birliğin lideri olup Grek şehir devletlerini hâkimiyeti
altına almak. Atina’nın izlediği politika tamamen bu sonuçları gösteriyordu ve
karşımızda Grek şehir devletlerinin vergileriyle süslenmiş bir Atina duruyordu.
Atina’nın bu politikaları ve uygulamaları onu tam olarak birliğin lideri
yapmamıştı. Bu sebeple de Atina bunlarla yetinmeyerek Grek şehir
devletlerine son yaptırımını da açıkladı. Müttefik devletler artık Atina’nın para
birimini kullanacaktı. Zaten birliğin maliye memurları da Atinalıydı ve
müttefiklerin Atina’nın para birimini kullanmayı kabul etmesi durumunda
birliğin mali kontrolü ve gücü Atina’ya ait olacaktı. Lider Atina gözünü sadece
birliğin ekonomisine dikmemişti. Sıra da müttefikler arası anlaşmazlıkları
241
242
Thukydides, I.XCVI.
İplikçioğlu, 2007:38.
79
çözen Heliaia Mahkemesi’ni Atina’da toplamak amacındaydı. Böylece adli
işler içinde müttefikler Atina’ya gelmek zorunda bırakılacaklardı.
243
Birlik artık kuruluş amacının dışına tamamen çıkmış görünüyordu.
Artık Atina ne derse o olurdu. Dolayısıyla da şehir devletleri Atina’nın bu
tutumuna karşı sessiz kalmazlardı. Atina’nın, birliğin müttefiklerinden zorla
vergi alması bardağı taşıran son damla oldu ve Naksos Adası isyan etti.
Fakat müttefiklerin birliğe katılırken etmiş oldukları yemin dolayısıyla birlikten
ayrılamıyorlardı. Atinalılar’ın güç uygulaması sonrasında Naksos Adası’ndaki
isyana son verildi ve Naksos bağımsızlığını kaybetti. Naksos dışında da bazı
müttefik şehir devletleri isyan etmiş ve onlarında sonu Naksos’unkiyle benzer
olmuştur.244
Thasos Adası da, Eurymedon savaşından sonra Thakia’da işlettikleri
madenler hususundaki anlaşmazlık sebebiyle birlikten ayrıldı. 245 Atina ve
Thasos arasındaki bu çatışma savaşa doğru yol aldı. Thasos, Atina’yla tek
başına baş edemeyince Sparta’dan yardım istedi. Spartalılar, Thasoslular’a
yardım
edeceklerini
söyleseler
de
deprem
dolayısıyla
yardım
gönderemediler. Yardım alamayan Thasos, Atina karşısında yenik düştü. Bu
yenilgi sonucunda da Atina’ya vergi ödeyecek, gemiler verecek ve Tharakia
madenlerindeki hakkından vazgeçecekti.246
Bu isyanlar dışında farklı sebeplerle de isyan eden kent devletleri oldu.
Bunlardan kimi ağır vergiler sebebiyle, kimi askerlik durumları sebebiyle
gerçekleşiyordu. Atinalılar müttefiklerinden artık fazlaca şey istiyordu. Gemi
ya da asker vermekle yükümlü şehir devletleri, vergilerini para şeklinde
ödeme teklifinde bulundular. Bu teklif Atina’yı daha güçlü kılmak için
yeterliydi. Bir tarafta büyüyen Atina’ya karşılık durumları gittikçe güçleşen bir
müttefikler yığını vardı.
243
Mansel, 2011:300.
Thukydides, I.XCVIII.
245
Thukydides, I.C.
246
Thukydides, I.CI.
247
Thukydides, I.XCIX-CI.
244
247
80
Delos Birliği, Persler’in, Grek şehir devletleri üzerindeki yıkım
faaliyetlerinin intikamını almak üzere giriştiği mücadeleyi bir tarafa bırakmış
görünüyordu. Atina, Delos Birliği sayesinde kendisini diğer Grek şehir
devletlerinden
askeri
ve
mali
anlamda
üstün
konuma
getirmişti.
Peloponnesos şehirleri Atina’nın bu tutum ve konumundan rahatsızdı. Bu
durum Atina ve Sparta arasında bir kutuplaşmayı da beraberinde getirmişti
ve Grekleri bir iç savaşa doğru sürüklüyordu. Atina tüm bu uğraşları
sonucunda bir deniz imparatorluğuna dönüşmüş olsa da, birliğe karşı
isyanların dinmek bilmemesi sonucunda amacını yitiren ve farklı bir oluşum
haline gelen birlik M.Ö. 404’te ortadan kalkmıştır. 248
2.9.EURYMEDON MUHAREBESİ ÖNCESİNDE KİMON’UN ASKERİ
MÜCADELELERİ
Delos Birliği kuruluş amacına uygun olarak Grek şehirlerinde etkisi
devam etmekte olan Pers yönetimini yok etmek üzere harekete geçmiştir.
Kimon, Delos Birliği’ne bağlı müttefik donanmasıyla M.Ö. 476 yılında ilk
olarak Eion üzerine yelken açtı.249
Eion Kuşatmasındaki amaç buradaki Pers askeri kalıntılarını buradan
kovmak, tamamen temizlemekti. Trakya bölgesinde, Strymon ağzında
bulunan Eion hem geniş ormanlara sahipti ve hem de ekonomik değeri olan
gümüş madenlerine sahipti. Bu iki durum Eion’u önemli kılmaya yetiyordu.250
Eion’a düzenlenen seferi Kimon yönetiyordu. Kimon, Marathon
kahramanı Miltiades’in oğluydu. Kimon kısa süre içinde Atinalılar’ın güvenini
kazanmıştı. Askeri yeteneklerini ve servetini akıllıca kullanan Kimon siyasi
arenada Peloponnesos Devletleriyle arayı iyi tutarak, Persler’e şiddetle
saldırmak fikrindeydi.251
248
Boyana, 2007:45.
Aslan, 2009:60.
250
Thukydides, I. XCVIII-XCIX.
251
Mansel, 2011:302.
249
81
Eion Kuşatması, Delos Birliğine ve Kimon’a ilk zaferi kazandırdı.
Kuşatma sırasında Kserkses’ten korktukları için Kimon’a direnen halk,
kuşatmanın ardından köleleştirilmiştir. 252
Eion’un ardından Skyros’u da ele geçirmiş olan Kimon’un hedefi İskiri
idi. İskiri’ye gidilmesinin amacı burada bulunan deniz korsanlarını yok
etmekti. Kimon burayı ele geçirince bölgede farklı bir uygulamaya gitti.
Bölgeye Atinalılar’ı yerleştirerek burayı ekonomik bir üs haline getirdi.
Ege denizinin kuzey kısımları Kimon liderliğindeki Delos Birliği
tarafından ele geçirilmiş ve bölgedeki Pers tehlikesi sonlandırılmıştı. Ancak
tahıl ticareti için önem taşıyan Boğazlar başta olmak üzere diğer şehirlerinde
Delos Birliğine ait olmasını sağlamış oldular. Kimon ele geçirdiği bölgelerde
Eion’da uyguladığı politikayı uyguluyordu. Bu politika ile ele geçirilen yerlerde
hâkimiyet pekiştirilmiş oluyordu. Seferleri Delos Birliği kazanıyor ancak ele
geçirilen bölgelere Atinalılar yerleştiriliyordu. Bu durum Birliğin açıkça
Atina’ya hizmet ettiğini gösteriyordu.
2.9.1.Eurymedon Muharebesi
Miltiades’in oğlu Kimon Atina’da siyasi ve askeri anlamda etkin olmak
amacıyla bazı girişimlerde bulunuyordu. Temistokles’in artık bir suçlu sayılıp
cezalandırılmasıyla da Kimon daha fazla öne çıkmıştır. Kimon, Temistokles’e
göre geldiği aile bakımından daha şanslıydı. Bu sebeple Temistokles’in
insanların kendisine saygı duymasını sağlamak için giriştiği çabaları
kendisinin göstermesine gerek yoktu. Zaten geldiği aile ona saygı
duyulmasını sağlıyordu.253
Eurymedon Savaşı’da en az Maraton Savaşı kadar önemli olacaktı.
Kimon ılımlı bir siyaset yürütmüş, Peleponesos devletleri ile özellikle de
Sparta ile siyasi anlamda denge kurma yönünde bir politika ile hareket
etmiştir. İç siyasette ılımlı bir politika izleyen Kimon, dış politikasında
252
253
Thukydides, I.XCVIII.
Mansel, 2011:302.
82
Persler’e karşı şiddetli bir saldırı yapma düşüncesindeydi. Kimon’un Atina’ da
yürüttüğü bu politika Delos Birliği’nin politikasına tam da uygun bir politikaydı.
Kimon, Eurymedon Muharebesi öncesinde Kuzey Ege ve boğazları ele
geçirmişti. Sonrasında M.Ö. 466’da Karya ve Likya şehirlerini savaşmadan
birliğe kattı. Şimdi sırada Pers ordusunu Eurymedon’da yok etmek vardı.
Böylece bölgenin ele geçirilmesiyle bölge ticaretinin tamamı birliğin
kontrolüne geçmiş olacaktı.254
Kimon komutasındaki birlikler ile M.Ö. 466 yılında Pamphylia
bölgesindeki Eurymedon’da Persler’e karşı bir mücadeleye girişti.255 Bu
bölgedeki savaş hem karada hem de denizde gerçekleşiyordu. Gün boyunca
Pers donanması ile uğraşan Delos Birliği, günün sonlarına doğru karada
savaşmaya başladı. Delos Birliği, Kserkses’in bu bölgedeki donanmasını
işlevsizleştirdi.256
Savaşı Grekler hem karada hem de denizde zaferlerle süslediler. Bu
savaş Delos Birliği’nin ve Kimon’un ilk zaferi olmasa da ilk büyük zaferleri
oldu. Bu savaşın ardından Persler Güney Anadolu kıyılarından tamamen
çıkarıldılar.
Zaferin
büyüklüğünün
sebebi
kahramanca
mücadele
verilmiş
olmasından değil, Grekler’e getirdiği ekonomik kazançlardan ötürüydü. Delos
Birliği Güney Anadolu’daki bütün ticaret yollarını ele geçirmişti. Delos
Birliği’nin kazandığı bu zafer sonrasında Persler Güney Anadolu kıyılarından
uzaklaşmış ve Fenike, Suriye, Filistin ve Mısır’a çekilmişlerdi.257
Savaş sonrasında Kimon’un ılımlı siyaseti bozulmaya yüz tutmuştu.
Sparta artık Delos Birliği’nin uygulamalarından rahatsız olmaya başlamıştı.
Birlik üyeleri ayrılma amacıyla isyan etmeye başlamışlardı. Birlik üyelerinin
isyan etmelerinin sebebi ise birliğin artık Atina’ya hizmet eder hale gelmiş
olmasıydı. Thasoslular, M.Ö. 465 yılında Atina ile yaşadığı anlaşmazlıktan
254
Mansel, 2011:302.
Mansel, 2011:302.
256
Thukydides, I.C.
257
Mansel, 2011:302.
255
83
dolayı Delos Birliği’nden tek taraflı olarak ayrıldı. Thasos ile birliğin arasındaki
anlaşmazlığın sebebi Thasoslular’ın Trakya’da işlettikleri altın madenlerinin
denetiminin kimde olacağı tartışmasıydı.258
Thasoslular’ın isyanı sonrasında Atinalılar bölgeye asker çıkartarak
burada bir deniz savaşı yaptılar. Savaşı kazandıktan sonrada bölgeyi
kuşatmaya başladılar. Bu durum üzerine Thasoslular, Atina’ya karşı
Sparta’dan yardım istediler. Spartalılar yardım edeceklerini söyleseler de bu
tarihte gerçekleşen bir deprem sonrasında Spartalı askerlerin yaralanması
sonucu yardım gönderilememişti.259 Thasoslular çaresiz kalınca anlaşma
yapmak zorunda kaldılar. Atinalılar diğer birlik üyelerinin isyanlarını
engellemek için bu bölgede sert girişimlerde bulundular. Bölgeye yüksek
oranda haraç ve para cezası verdiler.260
Kimon komutasındaki Atinalılar sonucu belli bir zafer elde etmiş olsalar
da artık Persler’e karşı giriştikleri savaşlarda iç çekişmelerde yaşamaya
başlamışlardı. Birliğin uygulamaları tamamen Atina’yı zenginleştirmek, iki kez
yakılmış olan Atina’yı daha gösterişli bir hale getirmekti. Birlik Thasos’a
uyguladığı cezai yaptırımlar sonucu aslında diğer şehir devletlerinin gözünü
korkutmamış aksine onları birliğe karşı cephe alır hale getirmiş ve kimi şehir
devletleri Sparta’ya sığınmışlardı.
Pers ülkesinde bu savaşın ardından bir taht değişikliği yaşanmıştı.
Darius’un başlattığı Grek seferlerini devralan Kserkses kendisinden sonra
kral olarak yerine Darius’u seçmiştir. Ancak hem Kserkses hem de Darius
sarayda öldürülünce yeni kral I. Artakserkses olmuştur. I. Artakserkses
öncelikle Mısır’daki olaylar ile uğraşmak zorunda kalmış sonrasında ise Grek
Savaşlarına son vermek amacıyla Kallias Barışının imzalanmasını kabul
etmiştir.261
258
Martin, 2012:193.
Thukydides, I.CI.
260
Martin, 2012:193.
261
Garthwaite, 2011:34.
259
84
2.10. MISIR SEFERİ
Güney Anadolu kıyılarını tamamen ele geçirmiş olan Grekler artık Pers
gücünü taarruz edemeyecek hale getirmişlerdi. Grekler’inde artık seferlere
çıkış amaçları değişmiş, askeri ve siyasi mücadeleleri bir tarafa bırakarak
ekonomik çıkarları uğruna seferler düzenlemeye başlamışlardı. Zaten Delos
Birliği’nin başında Atina bulunuyordu ve özellikle de kendi ekonomik çıkarları
için tüm Grekler’i yayılmacı politikası gereğince savaşlara sokuyorlardı.
Bunlardan bir tanesi de Mısır üzerine yapılan savaştı.
Mısır Seferi aslında Atina ve Sparta’nın anlaşmazlıklarının doruk
noktasına ulaştığı bir zamanda gerçekleşiyordu. Mısır ise M.Ö. 460-459
yıllarında içten içe kaynamaya başlamıştı.262 Daha kısa bir zaman evvel M.Ö.
486 yılında Mısır bir ayaklanma gerçekleştirmişti. Pers yönetiminden
memnun olmayan Mısır, merkezi Mariea olmak üzere İnaros komutasında
ikinci bir isyan başlatmışlardı. Pers kuvvetlerine karşı direnmekte olan İnaros
artık yalnız başına Pers kuvvetlerinin karşısında duramayarak Atina’ya haber
göndermiş ve onlardan yardım istemişlerdir.263
Atina, Mısır’ın yardım talebini geri çevirmedi. Yardım etme amacının
altında yine ekonomik nedenler yatıyordu. Akdeniz’in doğusunda Mısır ve
Akdeniz ülkeleri ile yapılan ticarette Persler’in yanında yer alan Fenikeliler,
Atinalılar’ın ticaretine engel oluyorlardı. Fenikeliler bu bölgedeki pazarları
Grekler’e kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu sebepler dışında
Attika buğday ihtiyacını Mısır’dan elde edemez hale gelmişti ve bu sebeple
de Mısır’a yardım etmeyi kabul etti. İki yüz parçalık Delos Birliği donanması
İnaros’un isyanına destek için yola çıktı. Donanma Mısır’a ulaştığında önce
başkent Memphis’i kuşattı.264
Atinalılar’ın Memphis’te hesap etmedikleri bir durum ortaya çıktı. Pers
ordusu Atinalılar’ı burada sıkıştırdı ve şehri ele geçirdiler. Grekler’in çoğu
262
Mansel, 2011:305.
Thukydides, I.CIV.
264
Mansel, 2011:305.
263
85
burada öldü. Çok az kişi canını kurtarabildi. İsyanı başlatan İnaros ise
yakalandı ve öldürüldü.265Memphis’teki Grekler’in durumundan haberdar
olmayan ve destek için yola çıkmış olan Grek donanması da yolda imha
edildi.266
Grekler Mısır’a yardım ettikleri sırada bir taraftan da Kıbrıs’ta
mücadele ediyorlardı. Ancak Mısır’da umduklarını bulamamış, gemilerini
kaybetmiş ve çok sayıda can kaybı yaşamışlardı. Persler ise uzun süren
Pers- Grek mücadelelerinde art arda gelen yenilgilerin ardından bir başarı
elde etmiş oldular.267
2.11. DOĞU AKDENİZ SEFERİ
Kimon’un, M.Ö. 461 yılında uğratıldığı sürgün artık bitmişti. O döner
dönmez, Perikles’i saf dışı bırakmış ve Sparta ile beş yıllık bir anlaşma
yapmıştı.268 İç siyasetinde sorunları halletmiş gözüken Kimon Mısır’ın
intikamını almak üzere altmış trirem ile de Mısır’a, diğer taraftan da iki yüz
yeni trirem ile Kıbrıs’a hareket etti.269
Kıbrıs’ı kuşatan Kimon, büyük bir ticaret merkezi olan Kition şehrine
kadar ulaşmış ve burayı kuşatmıştı. Ancak Kimon isteklerine henüz
ulaşamadan burada ölmüştür. Ölümü için kimileri hastalık sebebiyle kimileri
de savaş sırasında yaralanarak öldüğünü söylemektedir. Ölümü gizli tutulan
Kimon ölürken denizden bir saldırıya gerçekleştirilmesini söylemiştir.
Kimon’un buradaki zenginlikleri Hellas’a taşıma amacı gerçekleşmese de
ölürken söylediği yapılmış, donanma bir saldırı düzenlemişse de başarılı
olmamıştır.270
Kimon ölünce onun yerini Perikles aldı. Kıbrıs’ta bulunan Grek
donanmasına dönüş yolunda Salamis civarında Kıbrıslılar ve Fenikeliler bir
265
Thukydides, I.CX.
Mansel, 2011:306.
267
Mansel, 2011:306.
268
Plutarkhos, XVIII.
269
Mansel, 2011:306.
270
Plutarkhos, XVIII-XIX.
266
86
saldırı düzenlediler.271 Grekler bu saldırı karşısında başarılar gösteriyorlardı.
Ancak barış taraftarı olan yeni lideri Perikles artık barış çareleri arıyor ve
savaşı sonlandırmaya çalışıyordu.
M.Ö. 449’da Persler ile barış görüşmeleri yapan Perikles Kallias adlı
diplomatı Susa’ya gönderdi. Kıbrıs’ta zafer kazanmış olan Grekler Perikles
önderliğinde anlaşma yapınca kendilerine karşı düzenlen saldırıdan karlı
çıkamadılar. Dolayısıyla Doğu Akdeniz üzerine gerçekleştirilen sefer başarıya
ulaşmadı. Persler ise aslında savaşların başından beri şanssızlardı ve
kendilerine gelen bu barış teklifini geri çevirmeyeceklerdi.272
2.12. KALLİAS BARIŞI
M.Ö. VI. yy’ın sonu, M.Ö. V. yy’ın başlarında Pers-Grek mücadeleleri
başlamıştır.
Savaşların
ilk
safhası
Perslerin
saldırıları
şeklinde
gerçekleşirken, sonrasında özelliklede Grekler’in Delos Birliğini kurmasıyla
Persler savunmaya geçmişlerdir. M.Ö. V. yy’ın ortalarına doğru hem Persler
hem de Grekler için çok şey değişti. Persler beklemedikleri yenilgiler
sonucunda Kserkses önderliğinde yurtlarına umutsuzca geri dönüyordu.
Grekler ise iç politikalarında savaşlar veriyor, Peloponnesos Devletleri Atina
karşısında direniş gösteriyordu. Ancak yine liderlik savaşları veren Greklerde
Atina’nın başına barış taraftarı olan Perikles geçince M.Ö. 449 ‘da Kallias’in
arabuluculuğu ile barış yapıldı.273
Tarihe ‘’Kallias Barışı’’ olarak geçen bu anlaşma da Grekler Kıbrıs ve
Mısır’dan
tamamen
vazgeçiyordu.
Pers
Kralı
Artakserkses
ise
İon
Bağımsızlık hareketin siyasi sonuçlarını dikkate alırken toprakların elden
çıkmasına izin vermeyerek donanmasının ve kara ordusunun sınırlarını
çiziyordu. 274
271
Thukydides, I.CXII.
Mansel, 2011:306.
273
Mansel, 2011:306.
274
Mansel, 2011:306.
272
87
Bu anlaşma muhtemelen özgürlükleri için savaş vermiş herkes de
hayal kırıklığı yaşatmıştır. Özellikle hırslı politikacılarıyla tanıdığımız Atina
Perikles’in bu girişiminden memnun olmamalıydı. Ancak Perikles’in amacı
askeri yönden bir başarı eğil siyasi yönden bir başarı sergileyerek Persler ile
yeni ticari anlaşmalar yaparak Atina’yı ve Delos Birliğini kalkındırmaktı.
Anlaşmanın imzalanmasından sonraki yaklaşık yirmi yıllık süreç gerçekten de
Atina’nın en parlak dönemi olacaktır. Bu süre elbette Perikles’in Atina
üzerinde
275
Mansel, 2011:306-307.
etkili
olduğu
dönemdir.
275
SONUÇ
Pers İmparatorluğu ile yapılan Kallias Barışı’nın ardından, Grek
dünyası Delos Birliği’nin uygulamaları sebebiyle iç politikada sorunlar
yaşamaktaydı. Delos Birliğinin uygulamaları kimi zaman mücadele halini
alıyordu. Bir mucize gerçekleştirerek bir araya gelen Grek şehir devletleri çok
geçmeden yeniden ayrılmaya başlamışlardı.
Grek dünyasının pek hoşnut kalmadığı Kallias Barışı Perikles’in
girişimleri sonucu gerçekleşmişti. Barış sonrasında da Atina’da Perikles
yönetimi ve uygulamaları etkili olacaktı.
Perikles, Persler ile son verdiği savaşın ardından ezeli rakip olan
Spartalılar ile görüşmeler başlatmış ve onlarla da barış görüşmeleri
gerçekleştirmiştir. Otuz Yıl anlaşması ya da Perikles Barışı olarak bildiğimiz
bu anlaşma iki büyük güç arasında on beş yıl süresince geçerli olacaktır.
Savaşlara son vermiş olan Atina, Delos Birliğinin kendisine aralıksız hizmet
etmesi sonucu da barış dönemi süresince en parlak dönemini yaşayacak ve
Atine giderek yükselen bir yıldız olacaktır. Bu on beş yıl süresince Perikles
kendini her sene yapılan seçimler de başkomutan seçtirerek Atina üzerindeki
etkinliğini daimi kılmıştır.
Pers savaşları dolayısıyla duraksayan İon ticareti savaşın bitimiyle
birlikte yeniden canlanmış ve Atina’ya hizmet eder hale gelmiştir. Perikles’de
zaman içinde Delos Birliği Hazinesi’nin gelir ve giderleri hakkında üye
kentlere bilgi vermemeye başlayınca zaten bir kıvılcım bekleyen Grek kent
devletleri birbirlerine karşı cephe almışlar ver Kent devletleri isyana
girişmişlerdir. Sparta önderliğinde birleşen Gren kent devletleri, Atina ile bir
olan Grek kent devletlerinin karşısında olacak ve Peloponnessos Savaşı adı
verilen savaşlar dizisi başlayacaktır.
Grek dünyasında aralıklarla sürecek olan bu savaşlar yirmi yedi yıllık bir
sürece yayılmıştır. Atina‘nın - Sparta ‘ya, demokrasinin - aristokrasiye, kara
ordusunun - deniz ordusuna mücadelesi şeklinde gerçekleşecekti.
89
Savaşlar sırasında Persler M.Ö. 449’da imzaladıkları Kallias Barışını
bozarak Grekler arasında gerçekleşen Peloponnesos Savaşlarında rol
oynamaya başlamışlardır. Barışı kabul eden I. Artakserkses M.Ö. 424’te
ölünce onun yerine II. Darius tahta geçmiştir. Atinalılar’a olan kinleri
geçmemiş olacak ki Persler, Sparta ile anlaşma yaptılar. Bu anlaşma
Peloponnesos
Devletlerini
güçlendirmek
için
yeterliydi.
Alkibiades
komutasındaki Atinalılar Pers yardımları sonucu zayıflatılmış ve İonya’yı
haraca bağlamışlardır. Persler ve Grekler yine savaş alanında karşı
karşıyaydılar.
Ancak bu kez Sparta’nın yanında Atina değil Pers
İmparatorluğu vardı.
Peloponnesos Savaşları süresince Grekler kimi zaman kıtlık sıkıntısı
kimi zaman da hastalıklarla baş etmek zorunda kalmışlar ve savaşların
sonlarına doğru artık Atina yalnız kalmaya başlamış, müttefikleri Sparta’nın
safına geçmiştir. Atina ve Sparta arsında yapılan anlaşma sonucu savaşlar
son bulmuş. Atina İmparatorluğu tüm ihtişamını kaybetmiş. Sparta ise,
Grekler’in lideri konumuna gelmiştir.
Pers tahtında II. Darius ölünce onun yerine oğlu II. Artakserkses geçti.
Ancak Artakserkses, kardeşi Kyros’un tahta sahip olmak için gerçekleştirdiği
isyan baş gösterdi. Kyros tahtın sahibi olmak için giriştiği isyanı hayatıyla
ödedi.
II. Artakserkses’in Pers tahtına sahip olduğu süre içinde Mısır yeniden
isyan etti ve bu sefer Persler’in hükmü altında olmaktan kurtuldular. Çok defa
Mısır’da yeniden hâkimiyet kurmak için buraya saldırılar düzenleseler de
Persler III. Artakserkses’e kadar Mısır’a yeniden hâkim olamayacaklardır.
Artakserkses’ten sonra Pers Tahtına sırasıyla IV. Artakserkses, III. Darius
geçmiştir. Ahameniş soyunun son kralı Darius, Makedonyalı İskender
karşısında başarılı bir savunma göstermiş olsa da başarıya ulaşamamıştır.
Böylece Persler, İskender’in hâkimiyeti altına girmişlerdir.
Peloponnesos Savaşları’nın ardından hâkim güç olan Sparta ise
giderek güç kaybetmiş ve elde ettiği başarının sonrasında etkin bir güç
90
olamamıştır. Önce Tebai’ye yenilmiş olan Sparta sonrasında da İskender’in
kontrolü altına girmiştir. Bu sürecin ardından birbirlerine güç gösterisinde
bulunamayacak olan Grek şehir devletleri, İskender’in hâkimiyetine girmiştir.
91
KAYNAKÇA
AĞAR, Belkan; ‘’Antik Çağ’da Deniz Gücü Ve Önemli Deniz Savaşları’’,
Konya, 2007.
AKARCA, Aşkıdil; ‘’Yunan Arkeolojisinin Ana Hatları I Şehir Ve
Savunması’’, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 3. Baskı, Ankara, 1998.
ARİSTOTELES; ‘’Atinalılar’ın Devleti’’, çev. Furkan Akderin, Alfa Yayınları,
İstanbul, 2005.
ASLAN, Murat; ‘’Ancident History, Numismatic and Epigraphy In The
Mediterraneon World Studies In Memory Of Clemens E. Bosh And
Sabahat Atlan And In Honour Of Nezahat Baydur, Ege Yayınları, İstanbul,
2009.
ATASOY, Sümer; ‘’Hellen ve Roma Döneminde Anadolu Kenti’’, Promete
Yayıncılık, İstanbul, 2001.
AYDOĞMUŞ, Yusuf; ‘’Atina Şehir Devletleri’nde Politik Ve Sosyal
Reformlar (İ.Ö. 600-400)’’, Muğla, 2008.
BAĞCE, Hüseyin Emre; ‘’Antik Yunan Kent Devletlerinde Demokrasi
Deneyimi Ve Yerel Yönetimler Üzerine’’, Yerel Siyaset Dergisi, Sayı: 27,
Ankara, 2008, s. 26-28.
BAKIRGEZER, Güven; ‘’Antik Yunan Düşüncesinde Kölelik’’, A. Ü.
Siyasal Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt:63, Sayı:1, Ankara, 2008, s.17-54.
BINGHAM, Jane- CHANDLER, Fiona- CHISHOLM, Jane- HARVEY, GillMILES, Lisa- REID, Struan- TAPLIN, Sam; ‘’Antik Dünya Ansiklopedisi’’,
çev. Zeynep Tür, Tübitak Yayınları, 2. Baskı, Ankara, 2012.
BOYANA, Hülya; ‘’Delos Birliğinin Anayasası Ve Atina Hegemonyası’’,
Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt:21, Sayı:1, İzmir, 2001, s. 19-48.
92
BOYANA, Hülya; ‘Vergi Listelerine Göre Attika-Delos Deniz Birliği Ve
İonia İle İlişkileri’’, Tarih İncelemeleri Dergisi Cilt:22, Sayı:2, İzmir, 2007, s.
11-20.
BRANDU,
Birgit-SCHICKERT,
Hartmut;
‘’Hititler
Bilinmeyen
Dünya
İmparatorluğu’’, Arkadaş Yayınevi, 3. Baskı, Ankara, 2011.
DAVIES, Norman; ‘’Avrupa Tarihi- Doğu’dan Batı’ya Buz Çağı’ndan
Soğuk Savaşa Urallar’dan Cebelitarık’a Avrupa’nın Panoraması’’ , çev.
Burcu Çığman, Elif Topçugil, Kudret Emiroğlu, Suat Kaya, İmge Kitapevi, 2.
Baskı, Ankara, 2011.
DEVELİ, Özgür; ‘’Antik Çağ’da Kuşatmalar’’, İstanbul, Arkeoloji Ve Sanat
Yayınları, İstanbul, 2009.
DIAKOV, V. - KOVALEV, S; ‘’İlkçağ Tarihi Cilt:1 Orta Doğu, Uzak Doğu,
Eski Yunan’’, çev. Özdemir İnce, Yordam Kitap, İstanbul, 2008.
DURMUŞ, İlhami; ‘’İskitler’’ Kaynak Yayınları, Ankara, 2007.
DURMUŞ, İlhami; ‘’İskitler(Sakalar)’’, Genel Kurmay Askeri Tarih Ve
Stratejik Etüt Başkanlığı Yayınları, Ankara 2008.
DURMUŞ, İlhami; ‘’Saka-Pers Mücadelesi’’, Bilig, Cilt:4, Ankara, 1997, s.
49-53.
ERHAT, Azra; ‘’Mitoloji Sözlüğü’’, Remzi Kitapevi, 15. Baskı, İstanbul,
2007.
ERZEN, Arif; ‘’Atina’nın Dış Siyaseti Pers Yunan Mücadelesi’’ Akademi
Fikir Hareketleri, Cilt 1, Sayı 4, İstanbul, 1946, s. 15-18.
FREEMAN, Charles; ’’ Mısır, Yunan Ve Roma - Antik Akdeniz
Uygarlıkları’’, çev. Suat Kemal Angı, Dost Kitapevi Yayınları, 3. Baskı,
Ankara, 2010.
93
FRIDEL, Egon;
‘’Antik Yunan’ın Kültür Tarihi’’, çev. Necati Aça, Dost
Kitapevi Yayınları, 3. Baskı, Ankara, 2011.
GARTHWAITE,
Gene
R.,
‘’İran
Tarihi
Pers
İmparatorluğundan
Günümüze’’, çev. Fethi Aytuna, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 2011.
HERODOTOS; ‘’Tarih’’, Türkiye İş Bankası Yayınları, 7. Baskı, İstanbul,
2011.
İPLİKÇİOĞLU, Bülent; ‘’Hellen ve Roma Tarihinin Anahatları’’, Arkeoloji ve
Sanat yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2007.
KISAKÜREK, Arda, KISAKÜREK, Evin Esen; ‘’Bizimkiler- Anadolu
Merkezli Dünya Tarihi M.Ö. 560- M.Ö.270 İmparatorluklar 3. Kitap’’, 2009.
KSENOPHON; ‘’Kyros’un Eğitimi’’, çev. Furkan Akderin, Alfa Yayınları,
İstanbul, 2007.
MANSEL, Arif Müfid; ‘’Ege Ve Yunan Tarihi’’, Türk Tarih Kurumu Basımevi,
9. Baskı, Ankara, 2011.
MARTIN, Thomas R.; ’’Eski Yunan Tarih Öncesinden Antik Çağ’a’’, çev.
Ümit Hüsrev Yolsal, Say Yayınları, İstanbul, 2012.
MIEROOP, Marc Van De; ‘’Antik Yakındoğu’nun Tarihi İÖ 3000-323’’, çev.
Sinem Gül, Ankara, 2006.
NEPOS, Cornelius; ‘’Miltiades’’, çev. Mehmet Ali Kaya, Tarih İncelemeleri
Dergisi, Sayı:13, İzmir, 1998, s.251-255.
NEPOS,
Cornelius;
‘’Temistokles’’,
çev.
Mehmet
Ali
Kaya,
Tarih
İncelemeleri Dergisi, Cilt:17, Sayı:2, İzmir, 2002, s.85-92
PELLING, Christopher; ‘’Aiskhlos’un Persler Oyunu ve Tarih’’, çev. Ayşen
Sina, A.Ü. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt:46, Sayı:1, 2006,
s.109-136.
PLUTARKHOS; ‘’Alkibiades-Coriolanus’’, çev. Meriç Mete, İdea Yayınevi,
İstanbul, 2011.
94
PLUTARKHOS; ’’Artakserkses’’, çev. Ayşen Sina, A.Ü. DTCF Tarih
Araştırmaları Dergisi, Cilt:29, Sayı:48, 2010, Ankara, s.137-166.
PLUTARKHOS; ‘’Perikles-Fabius’’, çev. Meriç Mete, İdea Yayınevi,
İstanbul, 2011.
PLUTARKHOS; ‘’Themistokles-Camilus’’, çev. Meriç Mete, İdea Yayınevi,
İstanbul, 2011.
PLUTARKHOS; ’’Kimon’’, çev. Ayşen Sina, Tarih İncelemeleri Dergisi,
Cilt:24, Sayı:2, İzmir, 2009, s. 103-129.
RUSCHENBUSCH, E.; ‘’İlk Atina Deniz Birliğinde Tributum/Haraç Miktarı
Ve Vatandaş Sayısı’’, çev. Ayşe Gül Akalın, A.Ü. DTCF Tarih Araştırmaları
Dergisi, Cilt:22, Sayı:34, Ankara, 2003, s. 149-173.
ROBERTS, J.M. ; ‘’Avrupa Tarihi’’ , çev. Fethi Aytuna, İnkılâp Kitapevi,
İstanbul, 2010.
SEKUNDA, Nicholas; ‘’Antik Yunan Savaşçıları’’, çev. Mete Aksan, Türkiye
İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2011.
ŞENEL, Alâeddin; ‘’Siyasal Düşünceler Tarihi- Tarih Öncesinde İlkçağda
Ortaçağda ve Yeniçağda Toplum ve Siyasal Düşünüş’’ Bilim ve Sanat
Yayınevi, 2. Baskı, Ankara, 2010.
THUKYDIDES; ‘’Peloponnesos Savaşları’’, çev. Furkan Akderin, Belge
Yayınları, İstanbul, 2010.
TEKİN, Oğuz; ‘’Eski Yunan Ve Roma Tarihine Giriş’’, İletişim Yayıncılık, 7.
Baskı, İstanbul, 2012.
TEKİN, Oğuz; ‘’Eski Yunan Tarihi, İletişim Yayıncılık, 9. Baskı, İstanbul,
2007.
ÖZÇELİK, Nazmi; ‘’İlk Çağ Tarihi Ve Uygarlığı’’, Nobel Yayıncılık, 4. Baskı,
Ankara, 2009.
USTA, Sadık; ‘’Sparta’da Mükemmel Toplum Likurgos Yasaları’’, Kaynak
Yayınları, Ankara, 2005.
95
YETİŞ, Mehmet; ‘’Antik Atina’da Demokrasinin Geşlişimi Ve Solon’cu
Pasif Devrim’den Peisistratos’un Tiranlığına’’, Cilt:54, Sayı:2, Ankara,
1999, s. 163-197.
WIESEHÖFER, Josef; ‘’Antik Pers Tarihi’’, çev. Mehmet Ali İnci, Telos
Yayıncılık, İstanbul, 2003.
96
ÖZET
DOĞAN, Cevriye, Pers-Grek Askeri Ve Siyasi Münasebetleri, Yüksek
Lisans Tezi, Ankara, 2013.
Pers- Grek savaşları M.Ö. 499-449 yılları arasında belirli aralıklarla hem
karada hem de denizde eşit olmayan iki kuvvet arasında gerçekleşmiş bir dizi
muharebenin adıdır. Savaşlar, İon şehir devletlerinin isyan girişimleriyle
ateşlenecek ve Kallias Barışı yapılana kadar da devam edecektir. Pers- Grek
savaşları, Persler adına gururlarına dokunacak derecede kayıplar verdikleri
savaşlardır.
Kimi
zaman
doğa
koşulları
kimi
zaman
da
Greklerin
beklenmeyecek derecede ki başarılı mücadeleleri savaşların beklenen
sonucu getirmemesini sağlamıştır. Grek şehir devletleri bu savaşlara kadar
bir araya gelme fikrinde olmamışlar. Her şehir devleti kendisinden sorumlu
olmuştur. Ancak bu savaşlar dizisi Grek şehir devletlerini dahi bir araya
getirmiş ve Delos Birliği adı altında toplanmalarına neden olmuştur. Savaşlar
sırasında Grek şehir devletlerinden Atina ve Sparta yıldızlarını parlatmış,
özellikle Atina lider olma yolunda önemli politikalar üretmiştir. Persler
açısından ise I. Darius ile başlayan mücadeleler Kserkses ile devam etmiş ve
kısa zamanda zaferle sonuçlandıracaklarını düşündükleri savaş uzun bir
süreye yayılarak bekledikleri gibi sonuçlanmamıştır. Grekler için büyük bir
zafer, Persler için onur kırıcı bir mağlubiyet olan bu savaşlar dizisini
anlattığım çalışmamda bu iki güç arasında ki askeri mücadelelere, bu
mücadelelerin seyrine ve bu seyir sırasında etkili olan hem politik hem askeri
şahsiyetlere değinerek, M.Ö. 499-449 yılları arasında gerçekleşen Pers-Grek
mücadelelerini anlatmaya çalıştım.
Anahtar Kelimeler: 1.Atina, 2.Sparta, 3.Pers, 4.Kserkses, 5.Grek
97
ABSTRACT
DOĞAN, Cevriye, Persian-Greek Military And Political Relations, Master
Thesis, Ankara, 2013.
Persian-Greek Wars are supposed to be a name of a stream of battles which,
during the years between 499 to 449 BC, at certain intervals and between
two unequal forces, are fought both on land and sea. These wars would
catch fire by the insurgent attempts of Ioniancitystates, and go on till the
Peace of Callias is established. Persian- Greek wars are supposed to be
those wars whereby the Persians have given casualties as to feelabased.
Sometimes the natural conditions and sometimes the successful struggles
which are given by the Greeks at an unpredic tablelevel, have precluded
these wars to yield the expected results. Greek City States, up to the
outbreak of these wars, have not fostered the idea of uniting together. Each
citystate has been held responsible of itself. However, the stream of these
wars, has alsoled the Greek City States to unite with each other and
gatherunder the name of Delos Unity. During the course of these wars, the
cities of Athens and Sparta, have becomeblazed, and especially Athens has
developed significant policies towards the capturing of leader shipposition.
On the otherhand, in respectwith the Persians, thestruggles which were
commenced by Darious I, have been continued with Kserkses, and this war
for which the Persians were in the conviction of gaining a victory within a
short time, has spredout and lastedfor a longperiod and not yielded the result
expected by them. Through my such study where in I have explained the
stream of wars which considered to be a greatvictoryfor the Greeks on
onehand, and a derogatory defeat for the Persians on the otherhand,
afterreferring to the military struggles that took place between these two
powers, and also military personalities who were both effective during the
course of thistrend, I havetried to narrate the struggles which, between years
499 to 449 BC, were made between Persians and Greeks.
Key
Words:
1.Atina,
2.
Sparta,
3.Persian,
4.Xerxes,
5.Greek
Download