maliye politikası vize

advertisement
1
MALİYE POLİTİKASI
Tanım: Maliye politikası, devletin bir takım mali araçlarla bazı ekonomik ve sosyal hedefleri
gerçekleştirme çabasıdır. Bu araçların kullanım şekli kullanım amaçları maliye politikasının derin
konusu olmuştur.
Maliye politikasının temelini Keynes atmıştır. Maliye politikasından sorumlu birim Hazine
müsteşarlığıdır. Yani Maliye politikasından siyasi otorite sorumludur.
Maliye politikasının Temel amaçları:
1-) Ekonomik İstikrar:
a- Fiyat İstikrarı
b-Tam İstihdam
2-) İktisadi Kalkınma
3-) Gelir dağılımında adaletin sağlanması ve bireylerin refah seviyesinin artması
1-)Ekonomik istikrar: Devletin ilk hedefi ekonomik istikrarın sağlanmasıdır. Ekonomik istikrardan kasın, fiyat
istikrarı ve tam istihdamdır.
Fiyat istikrarı, fiyat artışının ve ya azalışının olmamasıdır. Yani enflasyon ve deflasyonun görülmemesidir.
Tam İstihdam ise, Geniş anlamda, Üretim faktörlerinin tamamının üretime katılmasıdır. Dar anlamda ise,
ekonomide işsizliğin olmamasıdır.
2-) İktisadi Kalkınma: Kalkınma bir ülkedeki ekonomik, sosyo-politik ve kültürel büyümenin yanı sıra
GSMH’da da reel artışların görüldüğü durumu ifade eder.Kalkınma kavramı daha çok, az gelişmiş olan ülkeler
için kullanılmaktadır.
Büyüme kavramı GSMH’da ki reel artışlar ifade eder.Büyümenin, daha çok gelişmiş ülkeleri için
kullanılması uygundur. Az gelişmiş ülkelerde Maliye Politikası daha önemlidir. Az gelişmiş ülkelerdeki temel
problem tasarruf yetersizliğidir. Az gelişmiş ülkelerdeki tasarruf yetersizliğini gidermek için kamusal
tasarrufların arttırılması gerekmektedir. Ekonomik istikrarı sağlamak için,İktisadi kalkınmasının
gerçekleştirilmesi lazımdır. Üretim potansiyelinin arttırılması GSMH’yı arttırır. İşsizliğin, enflasyonun
önlenmesi için gelirin arttırılması önemli bir adımdır. İktisadi Kalkınmanın sağlam bir zemine oturtulması için
Finansal Destek Şarttır.
3-) Gelir dağılımında adaletin sağlanması ve bireylerin refah seviyesinin artması: Gelir farklılığına neden olan
unsurlar:
*Ücret farklılığı
*Rekabet yapısının bozulması
*Bölgesel gelişmişlikteki farklılık
Kamu otoritesi, gelir dağılımındaki adaleti sağlamak için 2 Politika uygular. Bunlar;
A-)Gelir dağılmadan önce B-) Gelir dağıldıktan sonra
Maliye politikaları uygulanırken genellikle 2. politika uygulanır Yani gelir dağıldıktan sonra bir
adaletsizlik varsa çeşitli vergilerle dağılımda adalet sağlanmaya çalışılır.
MALİYE POLİTİKASININ ARAÇLARI:
Maliye politikasının en önemli aracı genelde Kamu Gelir ve Giderleri’dir. Fakat bu politikanın
derinliklerinde gerçek anlamda maliye politikası araçları karşımıza çıkmaktadır. Bu araçlar;
1-) Vergiler 2-) Borçlanma ve Borç İdaresi
3-)Bütçe
4-)Kamu Harcamaları
*Cari Harcamalar
*Transfer Harcamaları
*Yatırım Harcamaları
Maliye Politikasının Uygulanamamasının Nedenleri:
Maliye politikasının amaçları ve araçları bu kadar açık bir şekilde bilinirken, neden bu politikalar başarıyla
uygulanamamaktadır? Bunun sebebi,
Öncelikle, Maliye politikasının araçları ve amaçları birbiriyle açık şekilde çelişmektedir, hatta araçlar ve
amaçlar bile kendi içinde çelişmektedir. Örneğin, Fiyat istikrarıyla, Tam İstihdam birbiriyle çelişmektedir.
Çünkü, Fiyat istikrarıyla Tam istihdamı aynı anda sağlamak imkansızdır. Tam istihdam demek, tüm retim
faktörlerinin üretime katılması demekti. Firmalar, üretime başlarken, üretime en uygun faktörleri üretime
katarak tam istihdama ulaşır. Ancak daha sonra Üretime en az uygun olan faktörleri de üretime katarak tam
Yunus Emre ERDOĞAN
2
istihdama ulaşıyor, böylece tam istihdamda maliyet yükselir. Maliyet yükselince de fiyatlar artar. Böylece tam
istihdam sağlanırken, fiyat istikrarı bozulur.
Aynı şekilde Gelir dağılımında adaletin sağlanması ve İktisadi Kalkınma ilkeleri de çelişebilmektedir.
Fakir kesimde, harcama eğilimi yüksek iken tasarruf eğilimi düşüktür. Zengin kesimde de harcama eğilimi
düşük iken tasarruf eğilimi yüksektir. Eğer, Gelir dağılımında adaletin sağlanması için zenginlerin gelirini fakir
kesimlere dağıtırsak, fakir kesim hemen aldığını harcayacaktır. Böylece hiç tasarruf yapamazlar. Tasarruf
olmadan da kalkınma olmaz. Bu durumda Gelir dağılımında adaletin sağlanmıştır fakat iktisadi kalkınma olmaz.
Amaçlardaki bu çelişkiler, Maliye politikasının tam verimli bir şekilde uygulanmasının önüne geçer.
C+S=Y => C/Y + S/Y = 1
C/Y : Tüketim eğilimi S/Y : Tasarruf eğilimi
Maliye Politikasının Tarihsel Süreci:
İktisat Bilimi 1776 da Adam Smiht’ın Ulusların Zenginliği kitabıyla başlar. Bu akımı destekleyen
iktisatçılara “Klasikçiler” denir. Bunlara göre; Piyasa kendi kendine Tam İstihdamda dengeye gelecektir. O
zaman Devlete İhtiyaç yoktur. Bu görüşleri çeşitli teorilere dayanmaktadır. Bu teoriler: Say Yasası, Faiz
Teorisi ve Ücret Teorisidir.
Say Yasasına göre; “Her arz kendi talebini yaratır.” Bir insanın mal üretmesindeki sebep, o malın
karşılığında başka bir mal almak istemesidir. Bu durumda insanlar üretebilecekleri maksimumu üretiyorlar ve
ekonomi böylelikle tam istihdamda oluyor. Bir toplumda tasarruf eğilimi ortaya çıksa da; yapılan tasarruflar
tekrardan faiz kanalıyla ekonomiye kazandırılmaktadır. Yani Üretim=Gelir’dir. Bu durum da Faiz Teorisiyle
açıklanmıştır.
Ücret Teorisinde ise; emek arz ve talebinin kesiştiği noktada ücret oluşmaktadır.Bunun oluşması için ise,
piyasanın düzgün işlemesi gerekir, bu da Fiyat mekanizmasıyla sağlanır.
Klasik Maliyetçilerin Varsayımları:
1-) Kamu harcamaları, hacimce küçük olmalıdır. Devletin fazla etkili olmaması istenmiştir. Kamu
harcamalarının artması, Devlete yeni roller yükler.
2-) Bütçe denkliğini savunmaktadır. Bütçe fazla verirse, durgunluk oluşur. Bütçe açık verirse, enflasyonist etki
oluşur.
3-) Kamu Harcamaları vergilerle finans edilmeli. Bunlar, dolaylı vergiyi savunmuştur. Böylece devlet
ekonomiye daha az müdahale edebilecektir. Doğrudan vergi olsaydı, devletin müdahalesi artardı.
4-) Borçlanma olağanüstü bir gelirdir. Borçlanmayı ancak olağanüstü durumda uygun görmüşler. Borçlanmaya
da gidilecekse uzun vadeli borçlanmaya gidilmelidir. Çünkü, kısa vadeli borçlanma piyasa (banka)’ya olacaktır,
geri ödemenin yapılamaması durumunda da bir kriz olacaktır.Bundan dolayı Sermaye piyasasına, yani uzun
süreli borçlanılmalıdır.
Bazı Fiili ve Fikri olaylar neticesinde, Klasik görüş rafa kaldırılmıştır. Bu olaylar
 1.Dünya Savaşı: Bu dönemde devletin Kamu giderleri olağanüstü artmış ve tekrar eski seviyeye
dönmemiştir. Böylece devletin ekonomik hayattaki rolü artmıştır.
 1929’da ki Ekonomik Buhranda Piyasa Ekonomisinin krizi önleyememesi
 II. Dünya Savaşından sonra piyasalardaki tahribat meydana gelmesi ve devletin ön plana çıkması
 Devletin geliri düşük kimselerin gelirlerini yükseltmeye yönelik uyguladığı eşitli politikalardan oluşan
Sosyal Devlet anlayışının ortaya çıkması.
 1936’ da Keynes’in ortaya çıkması;
o Klasikçileri argümanlarını bir bir çürütmüştür.
o Ekonomide denge, tam istihdamın altında da( deflasyonist açık) görülebilir, tam istihdamın
üstünde(enflasyonist açık) de görüşebilir.
o Keynes ekonomiye talep açısından bakmıştır.
o Keynes’e göre Faizle tasarruf arasında bir bağ yoktur. Çünkü insanlar sadece faiz için tasarruf
yapmazlar, gelecek günleri için de tasarruf yaparlar.
o Keynes’e göre Faizle yatırım arasında bir bağ yoktur. Yatırım yapılırken sadece faiz oranı etkili
değildir. Geleceğe yönelik iyimser beklentiler de önemlidir.
Yunus Emre ERDOĞAN
3
Bu bağlamda fonksiyonel maliye anlayışı gelişmiştir. Buna göre Kamu harcamaları, yeri
geldiğinde talebi arttırmak veya kısmak amacıyla kullanılmıştır.
1970’li yıllarda Keynesyen iktisat anlayışında da bir takım değişmeler olmuştur. Devletin ekonomik
alanda daha etkili olmasını savunmuşlardır. Bu durumda devletin piyasanın dışına itilemeyeceği anlaşılmış,
bundan sonraki tartışma ise devletin ne boyutta müdahale etmesi gerektiği olmuştur.
Fonksiyonel mali amaçlarla birlikte, devletin mali araçlara bakışı da değişmiştir. Örneğin; vergiler
Kamu giderlerinin finansmanı ve kamu açıklarının kapatılması ötesinde talep arttırıcı ve gelir dağılımında
adaleti sağlayan bir araç olarak görülmüştür.
Mali Araçların Başarı Şansını Arttırmak için Önemli Hususlar:
-İlk Şart: Doğru Teşhis Konulmalıdır. Yani; sorunun ne olduğu konusunda doğru bilgiler toplanmış olması
gerekir. Örneğin; ekonomide deflasyonist bir beklenti varsa ve enflasyonist engelleyici bir politika izlenirse,
ortadan kaldırılması gereken deflasyonist etki ağırlaşarak devam eder. Bunun için doğru teşhis önemlidir.
-Uygulanacak İktisadi teşhis hızlı bir politika eşliğinde uygulanmalıdır. Yani politika yerinde ve zamanında
belirlenip uygulanmalıdır. Eğer politika zamanında tespit edilip uygulanmazsa istenilen sonucu vermeyebilir ve
bu politikanın maliyeti artabilir. Krize en başında müdahale etmek gerekir.
-Politika geniş kitlelere anlatılmalı ve benimsenmesi sağlanmalı. Yani; politikanın psikolojik ayağı mekanik
ayağı kadar önem arz etmektedir.
-Maliye politikalarıyla diğer politikaların uyumlu olması gerekir ( siyasi otorite genişleyici mp uygularken, MB
daraltıcı PP uygularsa tezat oluşur.). Örneğin, Ücret politikasıyla Maliye politikası arasında bir uyumun olması
gerekir. Zira, Ücretler, üretimdeki artıştan daha hızlı artarsa, ekonominin tam istihdamı halinde maliyet
enflasyonu oluşabilir.
Maliye Politikası Araçlarıyla Maliye Politikası Nasıl Gerçekleşir?:
a-)Ekonomik İstikrar:
*Fiyat İstikrarı: Fiyat artışı veya azalışının olmaması demektir. Bir ekonomide Fiyat istikrarsızlığı en
genel anlamıyla, Reel Unsurlar ile Parasal unsurlar arasındaki bir dengesizlikten doğar.
Bu tabloya göre ekonomi 2 kısımdan (üreticiler ve tüketiciler) oluşur.
Üreticiler, üretim faktörlerini hanehalkından satın alarak üretim
yaparlar. Bu yaptıkları üretime tekrar hanehalkına satarlar. Böylece
bir gelir döngüsü oluşur. Fakat, hanehalkının gelirinden çok yada az
harcamak istemesi bu döngünün bozulmasına neden olacaktır. Bu da
fiyat istikrarsızlığına neden olacaktır.
Fiyat istikrarsızlığının başka nedenleri de olabilir. Örneğin,
Merkez bankasının para ve kredi miktarını gereğinden çok arttırıp
azaltması. Bu durum enflasyonist ve deflasyonist etki yaratabilir.
Fiyat istikrarsızlığının diğer nedeni ise; ithalat-ihracattır. Bir
ülkede İhracat, ithalattan fazla ise daha çok para kazanacaktır.
Böylece para bolluğu yaşanacak, bu durumda ise enflasyon oluşacaktır. İthalatın ihracattan yüksek olduğu
durumda ise para kıtlığı yaşanacak ve sonuç olarak da deflasyon görülecektir.
b-)Tam istihdam: Günümüzde Maliye politikasının temel hedefi (dar anlamda tam istihdam olan) işsizliği
ortadan kaldırmaktır. Fakat hiçbir ekonomide işsizlik 0 olmaz. Her ekonominin bünyesinde işsizlik vardır. Buna
doğal işsizlik denir.
Doğal işsizlik= Yapısal İşsizlik + Friksiyonel İşsizlik
*Yapısal İşsizlik: Üretimin yapısında meydana gelen değişmeler (ör:insan gücüyle yapılan işleri
zamanla makinelerin yapması) ve Tüketimin yapısında meydana gelen değişmeler ( ör: Artık semer’e ihtiyaç
yok üretilmiyor) sonucu ortaya çıkan işsizliktir.
*Friksiyonel İşsizlik: İş gücüne yeni katılan veya iş değiştirenlerin yaşadığı kısa süreli işsizliktir.(ör:
üniv mezunlarının işsizliği)
Bir ekonomide doğal işsizlik dışında bir işsizlik yoksa o ekonomi tam istihdamda sayılır.
Yunus Emre ERDOĞAN
4
Konjonktürel İşsizlik: Ekonomide daralma ve dip dönemlerde
talepte daralma yaşanır. Böylece üretim azalır. Bundan dolayı da
işsizlik oluşur. Bu işsizliğe Konjonktürel İşsizlik denir.
İradi İşsizlik: Kendi iradesiyle çalışmak istemeyen kişilerin işsizliği
Gayri İradi İşsizlik: Çalışmak istemesine rağmen iş bulamayan kesimin işsizliği
Gizli İşsizlik: Açık şekilde işsiz görünmemesine rağmen gerçekte üretimde katkıda bulunamamasıdır (az
gelişmiş ülkelerde görülür.).
Mevsimsel İşsizlik:Faaliyetlerini belirdi mevsimlerden gerçekleştiren sektörlerde faaliyetin olmadığı
dönemlerde oluşan işsizlik.
Ekonomik İstikrarsızlık Durumları:
1-) Enflasyon Nedir?: Fiyatlar genel düzeyinin sürekli olarak artması ve paranın alım gücünün azalması
durumuna enflasyon denir. Bu fiyat artışları sürekli ve tüm mallarda olması gerekir.
Enflasyon Türleri:
1-) Fiyat Artış Hızlarına Göre Enflasyon Türleri
*Ilımlı Enflasyon *Aşırı Enflasyon *Hiper Enflasyon
2-)Nedenlerine Göre Enflasyon Türleri:
*Talep Yönlü Enflasyon
*Arz Yönlü Enflasyon
*Talep Enflasyonu: Toplam talebin toplam arzdan fazla olduğu durumlarda
görülür. Toplam Talep ile Toplam arzın kesiştiği noktada Milli gelir ve
Fiyatlar Genel Düzeyi oluşur.
Grafikte; Tüketicinin toplam talebi artması sonucu(TT1’den TT2ye) fiyatlar
f1’den f2’ye yükselmiştir. Talepteki artışın nedeni D=C+I+G+(x-m) deki
herhangi bir değişimden olabilir. Bireylerin gelirindeki bu artış, tek başına
hiç bir şey ifade etmez. Gelirdeki bu artış fiyat üzerinde etkilidir. Gelirdeki
artış ne zaman harcamalara yönelirse o zaman Fiyatlar Genel Düzeyi
Yükselir. Gelirin artması talebi de arttıracaktır. Talep eğrisinin sağa
kaymasıyla talep şoku yaşanır. Bu şok fiyatları f1 den f2 ye yükseltir.
Fiyatlar Genel Düzeyinin yükselmesiyle maliyette yükselmiştir. Bu durumda
arz azalacaktır, arz eğrisi TA1’den TA2’ye kayacaktır. Bu durumda bireylerin alım gücü azalacak Merkez
Bankası veya Hükümet duruma müdahale etme gereği hissedeceklerdir. İşçi ve memurların maaşına zam
yaparlar. Böylece toplam talep tekrar canlanır ve toplam talep eğrisi tekrar sağa kayar.Toplam talebin
artmasıyla Fiyatlar Genel Düzeyi tekrar yükselir Fiyatlar f3 den f4’e yükselir. Tekrar maliyetler artacaktır.Yine
arz azalacaktır. Bu durum bu şekilde sürekli işlerse Enflasyon görülür. Bu enflasyona Talep Enflasyonu denir.

Arz Enflasyonu: Nedeni arzdaki bir azalmadır. Maliyetin Yükselmesi,
Ücretlerin yükselmesi arzın kısılmasına neden olacaktır. Ayrıca üretici
malına talep artsın diye de arzı kısabilir. Bunun sonucunda fiyatlar
artacaktır. Buna fiyat Enflasyonu denir. Fiyatların f1’den f2’ye
yükselmesine enflasyon denmez,Çünkü daha talep cephesi duruma tepki
vermemiştir. Arz azalınca işçi çıkarmalar başlayacaktır. İşsizliğin artması
ve ekonominin durgunluğa girmesine Stagflasyon denir. Bu stagflasyon
MB’yi ve hükümeti rahatsız edecektir. Bu durumda talebi arttırıcı
politikalar izlenecektir. Böylece Fiyatlar Genel Düzeyi f2 den f3 e
yükselecektir. Bu durumda maliyetler yükselecek ve tekrar üretici arzı
kısacaktır.Yani arz eğrisi TA2’den TA3’e kayar. Arzın azalması Fiyatlar
Genel Düzeyini f3’den f4e çıkartır. Bu durum sürekli hal alırsa Arz Enflasyonu oluşur.
Yunus Emre ERDOĞAN
5
Fiyat Artış Hızına Göre Enflasyon:
*Ilımlı Enflasyon: Yıllık fiyat artışlarının tek haneli olduğu enflasyondur. Özellikle gelişmiş ülkelerde görülür
(%2 %3 %4 gibi). Ekonomi açısından çok tehlikeli değildir. Hatta yatırımcıyı teşvik edebilir. Fakat enflasyon
küçük rakamlarla başladığı için dikkatli olmak gerekir.
*Aşırı Enflasyon: Ilımlı enflasyonlarda yıllık görülen oranlar aşırı enflasyonda aylık olarak görülür. Yıllık
bazda ise enflasyon çift haneli olur (%60 gibi). Bu ekonomide para 3 temel işlevini (-mübadele aracı olma, ----tasarruf aracı olma, -saklama aracı olma) yerine getiremez.
*Hiper Enflasyon: Ekonomi için öldürücüdür. Günlük olarak fiyatlar değişir. Yıllık olarak enflasyon 3-4
haneye ulaşır. Almanya, Rusya yaşamıştır.
Enflasyonun Makro Etkileri:
Enflasyonun Gelir Dağılımı Üzerindeki Etkisi: Toplumda gelir seviyesi yüksek olan kesim üretici kesimdir.
Enflasyon durumunda bu kesim kendi üretiminin fiyatlarını enflasyona göre belirlerler. Hatta enflasyon
oranından bile fazla zam yapabilirler.
Fakir kesim (memurlar ve düşük ücretli işçiler), enflasyon durumuna göre gelirini ayarlayamadığı için
çok zarar görüyorlar. Gelirlerini ayarlayabilseler bile bu dönem sonlarında oluyor ve enflasyon dönem içinde
hesaplarının üstüne de çıkabiliyor. Yani Enflasyon Zengini daha Zengin, Fakiri Daha Fakir yapıyor.
Enflasyonun Yatırımlar ve Tasarruf Üzerindeki Etkisi:
Enflasyon döneminde zengin kesim, geleceğin
belirsizliğinden dolayı tasarruflarını reel yatırımlar yerine daha çok spekülatif yatırımlara (altın,döviz gibi)
yöneltir. Böylece yatırım azalır ve işsizlik doğar.
Fakir kesim ise alım güçleri azaldıkları için birikimlerini tüketime ayırır.
Enflasyonun Dış Ticaret Üzerindeki Etkisi: Enflasyonist ortamda ülke içindeki malların fiyatları sürekli
artarken, halk ihtiyacını fiyatları artmayan daha ucuz ülkelerden alıyor. Böylece İthalat artıyor. Ülke içindeki
fiyatların diğer ülkelere göre pahalı olmasından dolayı da ihracat yapılamıyor. Böylece dış ticaret açığı
oluşuyor. Bu durum ağır krizlere kadar gidebilir.
Enflasyonun Kaynaklar Üzerindeki Etkisi: Kaynaklar spekülatif alanlarda kullanılır (döviz, borsa, faiz gibi
kaynakların rasyonel olmayan alanlarda kullanılması) . Böylece Kaynaklar israf edilmiş olur.
Enflasyonun Maliye Üzerindeki Etkisi: enflasyon durumunda devletin vergi gelirinin azaldığı göze çarpar.
Enflasyonun Bankalar Üzerindeki Etkisi: Bankaların verdiği faiz oranı enflasyonun altındaysa veya enflasyona
eşitse kimse bankadan para almaz. Bu durumda banka istediği karı gerçekleştiremez. Nominal faiz oranlarının
reel faizden düşük olması yatırımların azalmasına neden olmaktadır.
Enflasyonun Mikro Etkileri: Burada olaya Firmalar açısından bakacağız. Ekonomide ister arz enflasyonu ister
talep enflasyonu olsun, asıl önemli olan talebin buna verdiği cevaptır. Talep devamlı olduğundan firma
yöneticilerinin ve çalışanlarının başarısızlığına neden olacaktır. Çünkü ne üretilirse üretilsin satıldığı için malın
kalitesine pek bakmazlar. İşte bu rahatlık firmaların başarısızlığına neden olacaktır.Bu durumda çalışanların
verimi de düşecektir. Bazı firmalar enflasyonun düşmesini istemezler, kendilerinin sadece mikro düzeyde
etkilendiklerini düşünürler fakat makro etki de bunlar için geçerlidir.
Enflasyonun makro ve mikro etkileri göze alındığında, Enflasyonla mücadelenin önemi anlaşılacaktır.
Bu mücadelenin en önemli boyutlarından biride var olan enflasyon beklentisinin kırılmasıdır. İnsanlar sürekli
enflasyon olacakmış gibi hareket etseler, bu defa gerçekten enflasyon oluşur.
Bir diğer mücadele aşaması da, Enflasyonun talepteki şoktan mı yoksa arzdaki şoktan mı olduğunu iyi
tespit etmektir. Enflasyonun çözüm yolları buna göre belirlenir. Diyelim ki, enflasyon nedeni talep, bundan
sonraki yapılacak iş talebin neden arttığını belirlemektir. Yani talep artışının nedeninin I,C,G,x,m’ nin
hangisindeki değişmeden kaynaklandığıdır.
Yunus Emre ERDOĞAN
6
Bunlar belirlendikten sonra Enflasyonla mücadeleye başlanabilir. Enflasyonla mücadelenin 2’ye ayrılır.
1-) Kısa Dönemde Mücadele; Bu dönemde genellikle talebin kısılmasını öngörülür.
2-)Uzun Dönemde Mücadele; Bu dönemde arzın arttırılması şeklinde ortaya çıkar.
Enflasyonla mücadele için benimsenen bu yollar uygulanırken maliye politikası araçlarıyla sürekli ilişki içinde
olması gerekmektedir
Otomatik Stabilizatörler:
Ekonominin içerisinde bulunan, ekonomiyi düzenlemek için kendiliğinden hareket eden mekanizmalardır.
Bu mekanizmalar fiyat istikrarsızlıklarını düzenleyebilir, etkilerini azaltabilir.
Çeşitleri:
*Gelir Vergisi Matrahında Meydana Gelen Değişmeler: Gelir Vergisi, elde edilen gelir üzerinden alınan
vergidir.
Gelir vergisinin ekonomide stabilizatör olarak etkili olabilmesi için, * her alanda olmalı * kayıt dışı ekonomi
olmamalı *gelir vergisi artan oranlı bir vergi olmalıdır.
Örneğin, satıcının geliri 100 br. , %20 vergi alınıyor, 20 br. Vergi öder. Fakat artan oranlı bir vergi olsa,
100br’e kadar %20, 100br sonrası için %30 vergi alınsa, geliri 100 br’den enflasyon döneminde 300 br’e çıkan
kişinin ödeyeceği vergi 20 br’den 90’br’e çıkacağı için bu satış eğilimi azalır. Bu vergi sisteminde stabilizatör
daha güçlüdür.
*İşsizlik Sigortası: Çalışan kişiler, işverenler ve devlet, işsizlik fonuna para öderler. İşsizliğin az olduğu
dönemde fonda para birikir, bu da piyasadan para çekilmesi manasına gelir ve böylelikle talep azalır. Bu da
ekonomide stabilizatör görevi görür.
*Bütçede kendiliğinden oluşan açık ve fazlalar: Ekonominin canlı olduğu dönemlerde, devletin vergi geliri
yüksek olur. Bu dönemde devletin harcamaları azdır. Bu durumda bütçe fazla verecektir. Bu durumda
piyasadan para çekilmiş olur ve böylelikle talep azalır. Ekonomi çöküş evresindeyken vergi hasılatı düşer,
devletin harcamaları artar. Böylece ekonomide bütçe açığı doğar, ekonomideki bütçe açığını hazine kapatmaya
çalışır. Bu da ekonomide stabilizatör görevi görür.
*Bireylerin ve Firmaların Tüketim Alışkanlıkları: Bireyler ve firmalar, ekonomik daralma dönemlerinde
tüketim alışkanlıklarından vazgeçmezler. Gelirin azalmasına rağmen tüketimin azalmaması stabilizatör görevi
görmektedir.
*Ekonomideki Stokların Artış ve Azalışları: Ekonomide daralma dönemlerinde firmalar üretimlerini kısmazlar,
çünkü bunun maliyeti çok olacaktır. Bu durumda firmalar aynı üretime devam ederler, fazla ürünleri ise stok
yaparlar. Talep fazlasının yaşandığı durumda ise, bu stokları piyasaya sürerler. Bu da ekonomide stabilizatör
görevi görür.
Enflasyon döneminde bu 5 stabilizatör, kendiliğinden devreye girer ve ekonomiyi düzenlemeye çalışır.
Son Küresel Ekonomik krizin çok etkili olması stabilizatörlerin çok da etkili olmadığını göstermiştir. Bundan
dolayı da Siyasi Otoriteler ekonomiye Para ve Maliye politikasıyla Müdahale etmeye çalışırlar.
Piyasaya Müdahale Edilirken, Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar:
 Enflasyon beklentilerinin kırılması gerekir. Yani uygulanacak politikalarla ekonominin düzeleceğine
inandırmak gerekir. Çünkü ekonomi, beklentidir.
Ör: Herkes %60 enflasyon bekliyorsa, kendini buna göre ayarlar, ona göre satış yapar, ona göre zam
yapar. MB’nin anket yapmasının nedeni de budur.
 Enflasyonun kaynağının (talep fazlası mı, arz fazlası mı) iyi belirlenmesi gerekir. Çözüm ona göre
üretilmelidir.
Ör: Talebi azaltmak için, vergi arttırılır. Arzı arttırmak için, vergi azaltılır.
Enflasyonla mücadelenin 2 Boyutu vardır; ya talebin kısılması yada artın arttırılması.
Enflasyonla mücadele de kısa dönemde talep kısılmaya çalışılır, uzun dönemde ise arz arttırılmaya
çalışılır.
Yunus Emre ERDOĞAN
7
Talep enflasyonuyla mücadele için;
*Kamu gelirlerine dokunmadan, kamu harcamaları kısılarak talep azaltılmaya çalışılır.
*Kamu harcamalarına dokumadan, kamu gelirlerini arttırarak da talep azaltılabilir
*Küçük ama denk bütçeler hazırlanır, burada hem gelir hem de giderler azaltılır, bu da ekonomiyi soğutur.
*Bir yandan gelir arttırılmaya çalışılarak, diğer yandan da gider azaltılmaya çalışılır.
Bunların her birinin talep üzerindeki etkisi farklıdır. Çünkü, çarpan katsayısı farklıdır.
Ekonomide yapılan kamu harcamalarının, milli geliri kamu çarpan katsayısı kadar arttırır.
∆Y= kx∆I k= 1/(1-c)=1/s k: gelirdeki değişimin tüketime yansıyan kısmı c:marjinal tüketim
MALİYE POLİTİKASININ ARAÇLARI:
1-) BÜTÇE POLİTİKASI: Bütçenin hazırlanış şekli bile enfalsyonla mücadelede önemlidir.Temel mantık
bütçenin fazla vermesidir. Enflasyonla Mücadelede hazırlanan bütçe yöntemleri (üstte) talep enflasyonuyla
mücedele için verilen 4 yöntemdir.
Örnek: Çarpan katsayısı 5 ise, ekonomide de 100brlik vergi alınıyorsa; ∆Y=1/(1-0,5) * 100=500 ekonomi
500br daralır.
NOT: marj. Tük. Eğ.: C/Y Vergi çarpan katsayısı: - C/(1-c) Gelire bağlı vergi Çarpanı: -C/(1-c(1-t))
Bütçenin Alt Kalemleri:
A) Kamu Harcamaları: Enflasyonla mücadelede en etkili yöntemdir. Fakat bunu uygulamak zordur. Nedeni
İse; Kamu harcamalarının 1. Dünya savaşından beri artması, Siyasi otoritenin seçimlerde puan
kaybetmemesi gibi nedenlerdendir.
Ayrıca kamu harcamalarını kısmanın sosyal maliyeti de vardır. Sosyal karlılık iktisadi karlılıktan
çok olabilir.
Kamu harcamaları 3 şekilde görülmektedir.
*Cari Harcamalar: Devletin günlük giderleri için yaptığı harcama
* Yatırım harcamaları: Ekonomik potansiyeli arttırmaya yönelik yaptığı harcama
* Transfer harcamaları: Sosyal yönden zayıf insanlara yaptığı harcama
Enflasyonla mücadelede devlet bu harcamaları kısmak zorundadır. Fakat sosyal sorunlara yol
açacağından dolayı genelde yatırım harcamaları kısılır.
Kamu harcamalarını kısmanın başarısı ekonomik sistemle de alakalıdır. Çünkü Talebi azaltmak için,
transfer harcamaları kısılsa bile, özel sektörün etkili olduğu bir ekonomide bu harcamaları özel sektör
yapacaktır.
B) Toplam Arzı Arttırmak: Uzun vadede gündemdedir. Birinci amaç personelin verimliliğini arttırmaktır.
Ayrıca İsrafı da önlemek gerekir. İkinci husus ise, transfer harcamaları (Sübvansiyon, destekleme ve
vergi indirimi)’yla toplam arz arttırılabilir. Desteklemeler verilirken, talebi daralmış sektörlere destek
verilmelidir.
Kamu harcamaları ile Toplam arzın arttırılmasının başarısı, nasıl finanse edildiğine de bağlıdır. Bunu yapak
için gelir vergisi de arttırılabilir, dolaylı vergiler de arttırılabilir. Ancak dolaylı vergileri arttırmak gelir
dağılımında adaletsizliğe yol açacaktır.Başka bir finans kaynağı borçlanmadır. Burada da borçlanma
bankalara yapılmışsa, ekonomide kaydi para artacak, ekonomi tekrar canlanacaktır.
2-)VERGİLER: Kamu harcamalarının finansmanı için vatandaşlardan alınan karşılıksız bedellerdir.
Verginin Enflasyon üzerindeki Etkileri:
1-)Kısa dönemde talep kısıcı etkisi: Kamu harcamalarının kısılması zor iken, özel kesimin
harcamalarının kısılması daha kolaydır. Bunun içinse harcamalar üzerinden daha fazla vergi alınabilir
veya yeni vergiler getirilebilir. Böylece talebi kontrol altına almak hedeflenebilir.
Vergi Politikasında Başarının Sağlanması için bilmemiz gereken husular:
A-) Vergilerdeki Değişimin Mükellefler Üzerindeki Etkisi:
*Gelir Etkisi: Vergilerin artmasıyla mükellef harcamalarının azaldığının farkına varacak ve eski
harcama düzeyini yakalamak için daha çok çalışacaktır ve üretimi arttıracaktır bu da gelirini arttıracaktır.
Buna gelir etkisi denir.
Yunus Emre ERDOĞAN
8
*İkame Etkisi:Vergilerin artmasıyla vatandaşın çalışmamayı çalışmaya tercih etmesidir. Bu olumsuz
bir etkidir.
B-)Ülkede vergi sisteminde problemler varsa, Kayıt dışılık fazlaysa, Vergi istisnaları veya muafiyetleri
fazlaysa da üretim fazla olabilir.
C-)Enflasyon nerden kaynaklanıyorsa (yatırım mı, talep mi, dış ticaret mi) verginin kaynağını oraya
dayandırmalıyız.
D-) Vergiler arttırılırken Dolaylı vergilere mi ağırlık vermeliyiz, Dolaysız vergilere mi?:
-Dolaylı vergilere ağırlık verilmesini savunanlar: Dolaylı verginin arttırılması gelir etkisi
yaratırken, dolaysız verginin arttırılması ikame etkisi yaratacaktır. Dolaysız vergilerin arttırılması
durumunda, Mükellefler, gelirin elde edilmesi süresindeki masraflarını fazla göstereceklerdir. Bu
masrafları da vergilerden düşeceklerdir. Bu da kaynak israfıdır.
- Dolaysız vergilere ağırlık verilmesini savunanlar: Vergide temel prensip adalettir. Dolayısıyla
dolaylı vergiye ağırlık verilmesi adalete ters düşer. Ayrıca enflasyonun kaynağı yatırımsa da dolaysız
vergi yatırımları önler. Dolaysız vergilere ağırlık verilmesi gelir dağılımındaki adaleti de sağlar. Dolaylı
vergilere ağırlık verilmesinin kendisi bir enflasyon sebebidir. Çünkü üretimden tüketime kadar olan her
bir aşamada (fabrika-toptancı-perakendeci) vergi konması, malın fiyatını arttırır.
Alınan vergilerin çoğunluğunu hangisi oluşturuyorsa, onun üzerinden oynama yapılır.
Bunlar illa ki birbirinin alternatifi değildir. İçinde bulunulan duruma göre, bazen dolaylı bazen
de dolaysız vergiler üzerinde hatta bazen de her ikisi üzerinde oynama yapılabilir.
2-)Uzun Dönemde Arz Arttırıcı Etkisi: Teşvik edici bir politika izlemek gerekir. Bunun için, Gelir
vergisi ve kurumlar vergisini azaltarak toplam üretimi ve arzın arttırılması sağlanır.
3-)BORÇLANMA: Borçlanmanın asli fonksiyonu, devletin bütçe açığın kapatmaktır. Ayrıca bu borçlanma
enflasyonu da etkiler. Kısa dönemde talebi azaltıp, uzun dönemde arzı artırabilir. Ancak borçlanma başka
sorunlara neden olduğu için ancak olağanüstü durumlarda başvurulmalıdır. Eğer borçlanmaya da gidilecekse,
uzun vadeli bir borçlanmaya gidilmelidir.
Borçlanmanın mantığına göre, enflasyon bir fiyat istikrarsızlığıdır. Bunu da reel unsurlarla parasal
unsurlar arasındaki dengesizliğe bağlar. Borçlanma parasal akımları ekonomiden çekerek, reel unsurlarla tekrar
denge seviyesine çekmeye çalışmaktır.
*Kısa vadede Talebi azaltmak için dikkat etmemiz gereken hususlar:
-Devlet Bankalara Borçlanmamalıdır. Aksi halde, bankalar kaydi para yaratır, bu da reel unsurlarla
parasal unsurlar arasında bir dengesizliğe sebep olur ve bu da enflasyon nedenidir.
-Borçlanma Bireylere, özel sektöre olmalıdır. Özellikle de bireylerin harcamalarını kısacak şekilde
borçlanmalıdır. Fonlara borçlanmalı, mevcut tasarruflara borçlanmamalıdır. Aksi taktirde, tüketicilerin tüketimi
düşmez, böylelikle enflasyonu etkilememiş olur.
- Borç kağıtlarını uzun süre bireylerin elinde kalmasını sağlamak gerekir. Bunun olabilmesi için,
borçlanmanın cazip olması gerekir.Bunun için ise de;
* Faizin yüksek olması gerekir.
*Borç getirilerinin teminata bağlanması gerekir.
*Borç getirileri gelir vergisi dışında tutulmalıdır.
Borçlanmanın Başarısı için dikkat edilmesi gereken 2 husus;
*Borçlanmanın vadesi: Uzun vadeli olması gerekir.
*Borçlanma için Ödenecek Faiz oranı: Faiz oranlarının düşük tutulup, borçlanmanın cazibesinin kaybolmasının
maliyeti, Faiz oranlarının yüksek olmasının maliyetinden fazla olabilir. Ayrıca bunun psikolojik bir etkisi de
vardır. Devlet borçlanıyorsa, güvenirlilik azalır.
Borç İdaresi: Amacı, borç miktarını azaltmak ve borçların (GSMH’ya oranı doğrultusunda) sürdürülebilirliğini
sağlamaktır. Borçlanmanın sürdürülebilmesi için borçlanmanın GSMH’ya oranının düşük olması gerekir.
Borçlanma çıkmaza girerse, devlet bazı araçlara başvurur. Bunlar;
1. Konsilidasyon: Kısa vadeli borçların, uzun vadeye çevrilmesidir. Bu durumda devlete olan güven azalır.
2. Konversiyon: uzun vadeli borçların, kısa vadeye çevrilmesidir.
3. Moratoryum: Borç idaresinin, borçları ödemeyeceğinin ilan etmesidir. Bu durum da güvensizlik yaratır.
Yunus Emre ERDOĞAN
9
Genel Değerlendirme: Enflasyonla mücadelede;
*Kısa vadede talebi arttırıp, uzun vadede arzın arttırılması gerekir.
*Psikolojik ve mekanik boyutu vardır.(harcamaları kısmak mekanik boyut iken, beklentileri değiştirmek psiko.)
*Uygulanan politika, zaman zaman gözden geçirilmelidir. Çünkü enflasyon, dinamik bir durumdur.
*Diğer politika araçlarının, bununla uyumlu olması gerekir.
DEFLASYON VE DEFLASYONLA MÜCADELE YÖNTEMLERİ:
Deflasyon; Talep yetersizliği, yani arz fazlası durumudur.
Deflasyonun ortaya çıkardığı sonuçlar;
*Talep daralır.
*Harcama daralır.
*Fiyatlar düşer.
*Ekonomi durgunlaşır.
İktisadi daraltıcı kuvvetleri incelediğimizde, 2 Kavram karşımıza Çıkar.
1-)Devrevi (konjenktürel) Hareketler:Ekonomide zaman zaman dalgalanmalar olur. Bu dalgalanmalara devrevi
hareketler denir. Bu dalgalanma süreçlerinin her birinin adı
vardır.Canlanma, daralma, refah, dip. İktisadi istatistikler ve araştırmalar,
bu hareketlerin dayanak noktasını oluşturmaktadır. Burada dikkat edilecek
nokta, bu safhaların sonsuza kadar devam etmeyecek olmasıdır.
Her bir dönemi ve süreci ortadan kaldıran bazı otomatik
mekanizmalar vardır. İnsanların beklentileri bu dönem üzerinde etkilidir. Bunun yanında çarpan ve hızlandıran
katsayıları da bu dönemler üzerinde etkilidir.
Çarpan: Ekonomide yapılan her bir ek harcamanın, milli gelire etkisidir. Çarpan katsayısını Marj. Tük. Eğilimi
(c), belirler (1/(1-c))
Çarpanın daraltıcı etkisi; Ekonomideki mevcut harcamaları azalttığımızda, gelirimiz çarpan katsayısı
kadar azalır.
Çarpanın genişletici etkisi; Ekonomideki mevcut harcamaları arttırdığımızda, gelirimiz çarpan katsayısı
kadar artar.
Hızlandıran Katsayısı: Tüketim mallarındaki talebin 1brlik artışının, yatırımlar üzerinde meydana getirdiği
değişikliktir. Hızlandıran Katsayısı= Sermaye/Hasıla
Hızlandıran ve çarpan ekonomiye olumlu etki yaratır.Bu da ekonomiyi refah seviyesine taşır. Refah
seviyesinde ise girişimci, ilk başta üretime en uygun malları kullanırken daha sonraları çürük malları da üretime
katacaktır. Bu da maliyeti yükseltecektir. Böylece karlılık düşecek->geleceğe yönelik beklentiler olumsuz
olacak->Girişimci daha az yatırım yapacak->Ekonomi çarpan katsayısı kadar daralacak-> Milli gelir azalacak>bireylerin geliri azalacak->talep düşecek->Yatırım harcamaları azalacaktır. Bu da ekonomiyi önce daralma
dönemine sonra da çöküntü dönemine götürecektir.
Çöküntüden Çıkış ise; Daralmayla işsizlik artacak -> Üretim maliyetleri azalacak -> Üreticinin
beklentileri olumlu olacak -> Ek harcamalar ve yatırım yapacak ->Ekonomi canlanma ve refah seviyesine
gidecektir. Ek harcamalar ve yatırımlar hızlandıran katsayısını arttıracaktır.
2-) Olgun Ekonomiler Kuramı: Gelişmiş ülkelerle ilgili bir durumdur. Gelişmiş ekonomilerde belirli bir refah
seviyesi oluşmuştur. Bu noktadan sonra insanların talepleri artmaz, nüfus artışı olmamaktadır. Yani bu
ekonomilerde Y=C+I ‘da C çok fazla değişmez, Y’yi belirleyen asıl unsur I’dır. Böylece ekonomi durgunluk
içerisindedir. C’nin artmaması üretimi yavaşlatır, ekonomi durgunlaşır, fiyatlar azalır. Bu durumda ülkeler dış
ticarete yöneleceklerdir. Bundan dolayı gelişmiş ülkeler dış ticarete dayalı bir politika izlerler.
Deflasyonla Mücadele Yöntemleri:
1-) Kamu Harcamaları: Kamu harcamalarıyla ekonomiye müdahale edeceksek, ekonominin hangi süreçte
olduğunu iyi bilmemiz gerekir. Uygulanacak politika, ekonominin bulunduğu sürece göre değişecektir.
*Daralmadan Çöküntüye Gidiyorsa: Bu dönemde üreticilerin beklentileri olmsuzdur. Bu beklentileri olumluya
çevirmek için otoritenin harcamalarını arttırması gerekir. Bu harcamaların finansı ise, açık bütçelerle
(gider>gelir) olmalıdır. Devlet, burada vergiyi arttırmaya kalkarsa, harcamalar azalır, beklentiler de daha
olumsuz bir hal alır. Bu dönemde kamu harcamalarını arttırırken, özel kesim harcamalarını kısacaktır.
Yunus Emre ERDOĞAN
10
Harcamaların borçlanmayla finanse edilmesi gerekmektedir. Bu borçlanmalarda bireylere değil (bu durumda
talep azalır), bankalara olmalıdır. Çünkü bu durumda kaydi para artacak, ekonomide para arzı artmış olacaktır.
Krediler ve ödünç verilebilir fonlarda da bir azalma olmadığı için bu borçlanma olumsuz etki yaratmaz.
* Harcamalar açık bütçeyle finans edilecek *borçlanılacak *Bankalara borçlanılacak *Borçlanma
dışlama etkisi yaratmayacak
Borçlanmanın geri ödenmesinde Karşılıksız para basılmaması gerekir. Bu enflasyon etkisi yaratabilir.
Bankalar özel sektöre vereceği krediyi devlete verirse burada crowding-out (dışlama) olur, bunun olmaması
gerekir. Yapılan harcamaların atıl olmaması gerekir. Gelir seviyesi yüksek olan insanların gelirleri artınca
tasarruf eğilimi artar. Bunun önüne geçmek için gelir seviyesi düşük olan insanlara yatırım yapılması gerekir.
Yani transfer harcamalarının arttırılması gerekir. Kamunun harcamayı arttırması işin ilk adımıdır. Geri kalanı
halka kalmıştır.
*Çöküntüden Daralmaya Gidiyorsa: Ekonomi canlanmaya giderken, bir anda harcamaların kısılması ekonomiyi
tekrar çöküntüye götürebilir. Müdahalenin çöküntüyü tamamen silmesi gerekir. Bunun için de kamu
harcamalarının bir anda kaldırılmaması, kademe kademe azaltılması gerekir. Ekonomi refah sürecine girdikten
sonra harcamalar kaldırılıp, vergiler arttırılabilir. Böylece enflasyon da önlenmiş olur.
Yunus Emre ERDOĞAN
Download