amino asitlerin karbon iskeletlerinin katabolizması

advertisement
AMİNO ASİTLERİN KARBON İSKELETLERİNİN
KATABOLİZMASI
OLAĞAN L-α AMİNO ASİTLERİN KARBON
AMFİBOLİK ARA-MADDELERE ÇEVRİLİŞİ
İSKELETLERİN
Tekil amino asitler, katabolizmalarının son ürünleri olarak oluşan ilk amfibolik
ara ürünlere dayanılarak gruplandırılıp incelenmişlerdir.
Başlangıçtaki (sıklıkla amino asid katabolizmasında ilk reaksiyon olan) bir
basamak α- azotun ortadan kaldırılmasını kapsar. Bu genellikle (ama her zaman
değil, örneğin prolin,hidroksiprolin,lizin dışında) transaminasyon gerektirir.
Geride kalan azotsuz karbon iskeleti çoğu zaman sadece okside edilmiş bir
hidrokarbondur ve artık özel olarak amino asid türevi şeklinde nitelenemez.
Dallı zincirli amino asidler olan lösin,izolösin ve valinden türeyen karbon
iskeletleri dallı- zincirli lipidlerin katabolizmasına analog reaksiyonlarla
yıkılırlar.
Asparajin ve aspartatın 4karbon atomunun hepsi asparajinaz ve transaminaz
yolu ile okzaloasetata çevrilir.
Glutamin ve glutamatın katabolizması asparajin ve aspartatın kine benzer bir
şekilde ilerler; yalnız okzaloasetatın metilen homologu ile α-ketoglutarat oluşur.
1
Aspartat ve glutamat aynı transaminazın substratları iken, asparajin ve
glutamin farklı enzimler tarafından katalizlenir.
L-prolin’in 5karbonunun hepsi α-ketoglutarat oluşturur.
Her ne kadar arjinin ve histidin de α-ketoglutarat oluştururlarsa da,bu
6-karbonlu amino asitlerden önce bir karbon veya 2(histidin) veya 3(arjinin)
azot atomlarının mutlaka çıkarılması gerekir.
2
Arjininde bu, sadece tek bir basamağa ihtiyaç gösterir: guanido grubunun
arjinaz tarafından katalize olunan hidrolitik olarak ortadan kaldırılışı. Ürün,
ornitin, ondan sonra, δ-amino grubunda transaminasyon geçirir; Prolin için
anlatıldığı üzere, α-ketoglutarata çevrilen glutamat γ-semialdehid teşkil eder.
Histidin söz konusu olunca, fazla karbon ve azotların ortadan kaldırılması,
4 reaksiyona ihtiyaç gösterir. Histidin’in deaminasyonu ürokanat oluşturur.
Ürokanatın ürokanaz tarafından katalize olunan 4-imidazolon -5-propiyanata
çevrilişi, hem H2O eklenmesi ve hem de bir iç oksidasyon –redüksiyonu
ilgilendirir.
Her ne kadar 4-imidazolon -5- propyonat daha başka sonlara uğrayabilirse de
α-ketoglutarata çevriliş, N-formiminoglutamata hidrolizi ilgilendirir; bunu, αkarbon üzerindeki formimino grubunun tetrahidrofolata transferi ve böylece
N5 –formiminotetrahidrofolatın oluşması izler. Folik asit eksikliği bulunan
hastalarda, bu son reaksiyon kısmen veya tamamen engellenir ve
N-formiminoglutamat (Figlu) idrar içinde dışa atılır.
Bu, folik asit eksikliğine ait bir testin temelini teşkil eder. Bu testte, büyük
bir doz histidin verildikten sonra idrarda N-formiminoglutamat tespit edilir.
3
4
Alanin,sistein, sistin, glisin, treonin ve serinin karbon iskeletlerinin piruvata
çevrilişi şematik olarak aşağıda özetlenmiştir. Glisinin karbon atomunun her
ikisi ve alanin, sistein ve serinin 3 karbon atomunun hepsi (treonin karbon
atomlarından sadece 2’si ) piruvat oluşturur. Piruvat bundan sonra asetil-KoA ‘a
çevrilebilir.
Glisinden oluşan ara ürünler arasında piruvat,CO2, 5,10 metilen tetrahidrofolat
vardır. Glisinden piruvat oluşumu, serin hidroksimetil transferaz tarafından
katalize edilerek serine dönüşümü ile olabilir.
Bunu serinde hidrataz reaksiyonu izler.
Omurgalılarda glisin metabolizmasının ana yolu, glisin sentaz kompleksinin
katalizörlüğünde, 5,10-metilen tetrahidrofolata, CO2 ve NH4 +’ a çevrilmeyi
kapsar.
5
Bu reverzibl reaksiyon piruvat dehidrogenaz kompleksinin enzimleri tarafından,
piruvat’ın asetil KoA’a çevrilmesini andırır. Her iki komplekste karaciğer
mitokondrionlarında makro moleküller agregatları kapsarlar. Glisin
parçalanmasının reaksiyonları, insanlar, diğer memeliler, kuşlar ve sürüngenler
dâhil omurgalıların çoğunda karaciğer dokusunda oluşur.
Glisin parçalanma sisteminin reaksiyonları, serin katabolizması için de
muhtemelen anayoldur.
l-Alanin transaminasyonunundan piruvat oluşur. Bu da daha sonra asetil-KoA’a
dekarboksile edilir.
Serinin, bir pridoksal-fosfat protein olan serin dehidrataz tarafından piruvata
çevrilmesinde hem su kaybı, hem de imino asit ara ürününden hidrolitik
amonyak kaybı vardır İnsanlarda ve birçok başka omurgalılarda serin temel
olarak glisine ve 5,10-metilen tetrahidrofolata yıkılır.
Sistin, bir NADH’ bağımlı oksidoredüktaz tarafından sistein’e dönüştürülür.
Ondan sonra sisteinin piruvata çevrilişi aşağıdaki 3 yoldan herhangi birisi ile
olabilir.
6
1) Serin dehidrataz tarafından katalize olunan reaksiyona benzeyen pridoksal
fosfata bağımlı bir reaksiyon olan Sistein desülfhidraz yolu ile
2) Transaminasyon ve H2S kaybı ile
3) Sülfhidril grubunun Sistein sülfinik asid teşkil eden oksidasyonu,
transaminasyon ve terminal karbonunun okside olunmuş kükürt atomunun
kaybı ile
7
Treonin,
tarafından asetaldehite ve glisine parçalanır. Asetaldehid, ondan sonra, asetilKoA teşkil eder. Glisin’in katabolizması yukarda tartışılmıştır.
4-Hidroksi-L- prolinin 5 karbonunun 3’ü piruvata çevrilir. Geriye kalan 2’si
glioksilat teşkil eder.
1- Piruvat oluşturan, tüm amino asidler (alanin, sistein, sistin, glisin,serin ve
treonin) , asetil- KoA’a çevrilebilir.
2- Ek olarak,5amino asid önce piruvat teşkil etmeksizin, doğrudan doğruya
asetil – KoA oluştururlar, Aromatik amino asidler olan fenilalanin, tirozin
ve triptofanı; bazik amino asid lizini ve nötral, dallı zincirli amino asid
lösini kapsarlar.
8
Tirozini, fumarat ve asetotasetata,ardıardına 5enzimatik reaksiyon çevirir.
1) p-hidroksi piruvata transaminasyon;
2) 3- karbonlu yan zincirin oluşturan dekarboksilasyonu ve göçü ve
homogentisat oluşturan dekarboksilasyonu;
3) Homogentisat’ın maleilasetoasetata oksidasyonu;
4) Maleilasetoasetatın fumarilasetoasetata izomerizasyonu
5) (5)fumarilasetoasetatın fumarat ve asetoasetata hidrolizi.
Asetoasetat, ondan sonra, asetat artı asetil- KoA ‘a tiolitik parçalanma
geçirebilir.
Alkaptonürili hastalar, idrarları içinde homogentisat ön- maddeleri
olduklarından şüphelenilen maddelerin yedirilmesi ile faydalı çok bilgi elde
olunmuş oldu.
9
Tirozinin p- hidroksifenilpiruvata transaminasyonu, memeli karaciğerinde
oluşturan bir enzim olan tirozin
tarafından katalize olunur.
Bu reaksiyon gerçekte, yan zincirin göçünü ilgilendirir.
özellikleri bulunan bir bakır metalloproteini olduğu anlaşılıyor.
Homogentisat’ın benzen halkası, memeli karaciğerinde bulunan bir demir
metalloproteini olan
tarafından katalize olunan bir oksidatif reaksiyon sırasında parçalanarak
maleilasetoasetat oluşturur. Bu reaksiyon, demiri kuvvetle bağlayan şelatlayıcı
bir madde olan α-,̀ά - dipiridil tarafından inhibe olunur. α-,ά- dipiridil ile
reaksiyon deney hayvanlarında alkaptnüri meydana getirmek amacı ile
kullanılmıştır.
Maleilasetoasetat’ın, çift bağ çevresinde sis’ten trans izomerizasyona çevrilişi
ilgilendiren, fumarilasetoasetata çevrilişi, memeli karaciğerinde bulunan bir –
SH enzim olan
izomeraz tarafından katalize olunur. Fumarilasetoasetat’ın
tarafından katalize olunan hidrolizi, fumarat ve asetoasetat oluşturur. Asetoasetat
ondan sonra, β-ketotiolaz reaksiyonu tarafından asetil-KoA artı asetat’a
çevrilebilir.
Fenilalanin önce fenilalanin hidroksilaz tarafından tirozine çevrilir. Amfibolik
ürünler olan fumarat ve asetoasetat işaretleme şekli böylelikle tirozinin kine
idantiktir.
10
Memeli dokularda, L-lizinin ne α- , ne de
azot atomları
transaminasyona uğramaz. Memeliler, L-lizinin karbon iskeletlerini αaminoadipat ve α-ketoadipata çevirir.
Şimdi her ne kadar, karaciğer D-lizini pipekolat yolu ile parçalarsa da;
L-lizin, mantarlar tarafından yapılan, lizin biosentezinde bir ara madde olan
sakkaropin yolu ile parçalanır L-lizin, önce su ayırıp dışa atarak ve bir Schiff
bazı teşkil ederek, α-ketoglutarat ile kondanse olur. Bununla beraber net
oksidasyon veya redüksiyon meydana gelmese bile NAD+ ve NADH,
kofaktörler olarak spesifik şekilde gereklidirler. Lizin hem glikojenik hem de
ketojenik olmakla beraber, memeli sistemlerinde, glutaril –KoA’nın bundan
sonraki katabolitlerinin gerçek doğası kesin şekilde bilinmiyor.
11
Hem yan zincirin hem de aromatik halkanın karbon atomları, amfibolik ara
maddelerine tamamen parçalanabilirler. Bu,
diye bilinen yoldan ilerler bu yol hem triptofanın parçalanması için,
hem de triptofanın
çevrilişi için önemlidir.
moleküler oksijenin 2 atomunun inkorporasyonu ile birlikte indol halkasının
parçalanışını katalize eder; N- formilkinürenin oluşturur. Memelilerin,
kurbağagillerin, kuşların karaciğerinde bulunan demirli bir porfirin
metalloproteindir.Triptofan,aynı zamanda oksijenazı proteolitik yıkıma karşı
stabilize eder.Triptofan oksijenaz NADPH dahil nitotinikasid türevleri
tarafından geriye-beslenme ile inhibe olur.
N-formilkinürenin’in formil grubunun hidrolitik olarak ortadan kaldırılışı,
memeli karaciğerinin
12
tarafından katalize olunur. Kinürenin formilaz tarafından katalize olunan
reaksiyonla
oluşur.
Kinürenin’in daha ileri metabolizması kendisinin
çevrilişini ilgilendirir, bu da
dönüştürülür. Kinürenin ve hidroksikinürenin, bir piridoksal enzim olan
tarafından hidroksiantranilata çevrilir. Bir B6vitamin noksanlığında, bu
kinürenin türevlerini katabolize etmede bir dereceye kadar başarısızlık oluşturur.
Ekstrahepatik dokulara erişirler ve oralarda
dönüştürülürler.
13
Bu anormal metabolit, diyetle alınan vitamin B6 miktarı yetersiz olduğu
zaman, insanların, maymunların ve sıçanların idrarında tespit olunmuştur.
Vitamin B6 noksanlığında, NAD+ ve NADP+ sentezi azalabilir; bu pürin
nükleotid sentezi için, triptofanın nikotinik aside yetersiz miktarda çevrilişinin
bir sonucudur. Eğer yeterli miktarda ek bir nikonitik asid sağlanırsa, vitamin B6
bulunmasa bile, piridin nükleotid sentezi normal şekilde yürür.
Her ne kadar süksinil –KoA, metionin,izolösin ve valin’in katabolizmasına
ait amfibolik son ürün ise de bunların karbon iskeletlerinin sadece bir kısmı
çevrilmiştir.
Valinin karbonlarının 5/4 ü, metionin 5/3ü ve izolösinin karbonlarının yarısı
süksinil-KoA oluşturur. Bu 3 amino asidin hepsinin karboksil karbonları CO2
oluşturur. İzolösinin 2terminal karbonu asetil-KoA oluşturur ve metioninin Smetil grubu olduğu gibi ortadan kaldırılır.
Ondan sonra oluşan reaksiyonlar, sadece metioninin ve izolösinin propiyonilKoA’a ve valin’in metilmalonil-KoA’a çevrilişi ile ilişkilidir.
14
L-Metionin ATP ile kondanse olur; S-adenozilmetionin veya <aktif metionin>
oluşur.
Aktive olunmuş S-metil grubu çok çeşitli akseptör birleşiklerinden herhangi
birine transfer olunur. Metil grubu ortadan kaldırıldıktan sonra S-adenozil
homosistein oluşur. S-C arasındaki bağın hidrolizi, L-homosistein ve adenozin
verir. Ondan sonra homosistein bir molekül serinle kondanse olarak sistationini
oluşur. Sistationinin hidrolitik parçalanışı ile L-homoserin ve sistein oluşur;bu
nedenle net etki, homosisteinin homoserine ve serin’in sisteine çevrilişidir. Bu 2
reaksiyon, bu nedenle, serinden sisteinin biosenteziyle de ilgilidirler. Homoserin
homoserin deaminaz tarafından α-ketobütirat’a dönüştürülür.
15
Ondan sonra α-ketobütirat’ın propyonil –KoA’a çevrilişi, açil-KoA türevleri
oluşmak üzere α-keto asidlerin oksidatif dekarboksilasyonuna ait, mutad
biçimde meydana gelir.
Kendilerinin yapısal benzerliklerine bakılarak şüphenilebileceği gibi L- lösin Lvalin ve L-izolösin’in katabolizması, başlangıçta aynı reaksiyonları ilgilendirir.
Sonra bu ortak yol ayrılır ve her bir amino asit iskeleti amfibolik ara maddelere
giden kendisine ait tek yolu izler.
16
17
Bu amfibolik son ürünlerin (β-hidroksi-β-metil-glutaril-KoA, süksinil-KoA
ve asetil-KoA) doğası her bir amino asidin glikojenik (valin)mi, ketojenik
(lösin) mi yoksa her ikisi birden (izolösin) mi olduğunu tayin eder.
Memeli dokularında bulunan dallı 3-L-α- amino asidlerin reverzibl
transaminasyonu (reaksiyon 1) muhtemelen tek bir transaminazla ilgilidir. Bu
reaksiyonun reverzbl oluşu, kendisine uyan α-keto asidlerin diyette L-α amino
asidlere karşı duyulan ihtiyacın yerini alma yeteneğini açıklar.
Bu reaksiyon (reaksiyon 2) piruvatın CO2 ve asetil KoA’a ve α-ketoglutaratın
CO2ve süksinil – KoA’a analog oksidasyonlarına çok benzerler. Memelilerde,
sadece 1 veya 2 α-keto aside spesifik olan en az, 2 oksidatif dekarboksilazın
varlığınıdüşündürür. Bir memeli dekarboksilazı, α-ketoizokaproat’ın
(lösin’den) ve α-keto-β-metil valeratın (izolösin’den) oksidatif
dekarboksilazyonunu katalize eder.
İnsanda, elde bulunan deliller, bütün bu α-ketoasidlerin hepsine ait tek bir
oksidatif dekarboksilazın varlığını gösterir. Süt çocuklarında görülen nadir bir
genetik bozukluk olan
fonksiyon yapmayan bir oksidatif dekarboksilaza bağlı metabolik bir engel bu 3
α-keto asidin daha ileri katabolizmasını önler. Bu asitler kanda ve idrarda bu
bozukluğa adını vermiş olan karakteristik kokuyu verirler.3 α-keto asidin
hepsinin birikmesi, tek bir oksidatif dekarboksilazın varlığını düşündürür. Bu
hastalık santral sinir sisteminde, ağır fonksiyonel bozuklukla birlikte bulunur.
Akut epizodlar sırasında, dallı zincirli amino asitlerin idrarla dışa atılışı çok artar
ve idrar, Akçaağaç şurubunun kokusuna veya yanmış şeker kokusuna benzeyen
karakteristik bir kokuya sahiptir.
Bu reaksiyon (reaksiyon 3), yağ asidi katabolizmasındaki düz zincirli açilKoA tioesterlerin dehidrojenasyonuna benzer. Dolaylı deliller, en az 2 enzime
ihtiyaç duyulduğunu açıklar. Bu deliller
18
’den türer ki bu halde, proteinden zengin yiyecekler yendikten sonra kanda
izovalerat birikir.
Kendisinden teşekkülü, muhtemelen bozuk bir izovaleril –
KoA’nın birikmesini açıklar. Eğer, dallı 3 açil-KoA tioesterin hepsini
dehidrojene etmeye tek bir hidrojenaz hizmet ediyorsa proteinden zengin diyet
yendikten sonra izobütirat (valinden) ve α- metilbütirat(izolösin’den) ‘ın
birikmesi önceden beklenebilir.
Lösinin ketojenik etkisinin açıklamasına yol açan kilit değerinde bir gözlem,
1mol CO2 ‘in asetoasetata çevrilen izoproril gruplarının (lösinin terminal
izopropil grubundan gelen) her bir mol’ü için <fiske olunduğundan> (yani,
kovalan şekilde bağladığının) keşfi idi. Hem bakterilerde hem de memeli
karaciğerinde bu reaksiyon serbest bir ara- ürün olarak β- metilglutakonil-KoA
oluşturur.
Bu reaksiyon ürünü β-metilglutaril-KoA (HMG-KoA)’dır.Keton cisimlerinin
(reaksiyon6L, değil fakat aynı zamanda mevalonat’ın ve dolayısı ile
kolesterolün ve diğer poliizoprenoidlerin de bir ön maddesidir.
19
β-hidroksi-β-metil glutaril KoA’nın asetil KoAveasetoasetat’a yarılması,
memelilerin karaciğer, böbrek ve kalp mitokondrionlarında meydana gelir. Bu
lösinin kuvvetli ketojenik etkisini açıklar.
Her ne kadar bu reaksiyon nonenzimatik olarak nispeten hızlı bir oranda
meydana gelebilirse de, kristalize krotanaz tarafından katalize olunur.
KoA tioesteri arkadan gelen reaksiyon (reaksiyon 6V), için bir substrat
olmadığından, kendisinin önce β- hidroksiizobütirat’a deaçile olunması
zorunludur.(reaksiyon 5V )
20
21
Memeli dokularının ekstraktları,β-hidroksiizobütiratın primer alkol grubunun
bir aldehid’e NAD+’e bağımlı oksidasyonunu katalize ederler. Ve metilmalonat
semilaldehit oluştururlar.(reaksiyon 6V )
Memeli dokularındaki metilmalonat semilaldehit için iki türlü sonuçlanış
mümkündür. β-aminoizobütira’ta transaminasyon (reaksiyon 7V), ve süksinil
KoA’a çevriliş (reaksiyon 8V ile 10V,) Normal olarak idrarda bulunan bir amino
asid olan α-aminoizobütirata transaminasyon böbrek dâhil çeşitli memeli
dokuları tarafından katalize olunur. Metilmalonil- KoA mutaz tarafından
katalize olunur. Bu reaksiyon sadece valin katabolizması için değil, fakat
izolösinin bir kataboliti olan propyonil –KoA’nın katabolizması için de
önemlidir.
Kobalamin (B12) noksanlığında, söz konusu mutaz aktivitesi azalır. Bu, bir
enerji kaynağı olarak, büyük miktarlarda propyonat (Lumen içindeki
fermantasyondan ileri gelir.) kullanılan geviş getiricilerde bir <diyete bağlı
metabolik bozukluk> oluşur.
İzolösinin glikojenik ve zayıfça ketojenik olduğunu meydana çıkardılar.
Bu reaksiyonda memeli krotonazı tarafından katalize olunur
Α-Metilasetoasetil-KoA’nın 2 ve 3 no’lu karbonlarını birbirine bağlayan
kovalan bağın tiolitik parçalanışı, asetoasetil-KoA’nın, β-ketotiolaz tarafından
katalize olunan, 2 mol asetil-KoA’a tolizine benzer. Meydana gelen ürünler olan
asetil-KoA (ketojenik) ve propyonil-KoA (glikojenik)’tir; izolösinin ketojenik
ve glikojenik özelliklerini açıklar.
Bu hastalıkların en büyük kısmı nadir ve bazı hallerde 6 kişiden az kimsede
yayınlanmışlardır. Bu hastalıkların görünüşte düşük insidensleri, kısmen
oldukça yakın zamanlara gelinceye kadar bireysel amino asidlerin, kanda,
idrarda ve omurilik sıvısında kimliklerinin ve miktarlarının tayinlerine ait
otomatik hale getirilmiş tekniklerin bulunmayışını yansıtır. En sık olarak
bebeklik çağında tespit olunurlar; çok kez erken bir yaşta ölümle sonlanırlar ve
çok kez eğer tedavi edilmemiş olarak bırakılırlarsa, beyinde irreverzibl hasar
meydana gelir. Erken tespit ve eğer varsa uygun tedaviye hızla başlanış esastır.
Amniyosentez aracılığı ile bu bozukluklara doğumdan önce tanı koyma halen
belirgin bir olanaktır. Her ne kadar bugün geçerli tedavi başlıca, içinde
katabolizması bozulmuş bulunan amino asitlerin az olduğu diyetlerle hastayı
beslemekten ibaret ise de, bir gün daha etkili tedavi bulunabilir.
Genetik mutasyonlar sonucu olan bu metabolik bozukluklar, primer yapıları
değişmiş proteinlerin oluşmasına sebep olurlar. Primer değişikliğin doğasına
bağımlı olarak, protein yapısının diğer basamakları da etkilenmiş olabilir.
22
Modifiye olunmuş veya mutant(mutasyona uğramış) enzim, değişikliğe uğramış
katalitik yeteneklilik derecesine (düşük V
veya
yüksek
K
) veya kendisinin katalitik aktivitesinin bir allosterik düzenleyicisini bağlama
yeteneğinde değişikliğe sahip bulunabilirler.
Temelde (prensip olarak) çok çeşitli mutasyonlardan herhangi birisi, aynı
hastalığa neden olabilir. Örneğin arjininosüksinazın katalitik aktivitesinde tüm
veya elle tutulur derecede önemli bir kayba neden olan herhangi bir mutasyon,
diye bilinen metabolik bozukluğa neden olacaktır. Bununla beraber,
arjininosüksinik asidemi vakalarının hepsinin, arjininosüksinazın primer
yapısındaki aynı değişikliği temsil etmeleri olasılığı son derece azdır.
23
Glisinüri, şimdiye kadar sadece bir ailede tanımlanmış bulunan son derece
nadir bir glisin metabolizması bozukluğudur. Bu bozukluk idrarla dışa atılan
okzalat miktarı normal olduğu halde okzalattan yapılı böbrek taşları teşekkülüne
karşı eğilimle birlikte, idrarla aşırı derecede fazla glisinin dışa atılması
(glisinüri) ile karakterizedir. Glisinüri’nin bir dominant, X-bağlı özellik (triat)
olarak kalıtıldığı anlaşılıyor. Plazmaları içinde bulunan glisin miktarı günde
600mg’dan 1000mg’a kadar değişir. Bunun bir sonucu olarak glisinüri,glisinin
böbrek tübülüsleri tarafından taşınışında bir bozukluğa bağlanabilir; bu
bozukluk nedeni ile böbrek tübülüsü tarafından glisin reabsorpsiyonunda
24
meydana gelen azalış, bu amino asidin büyük ölçüde artmış miktarda idrar içine
kaçmasına olanak verir.
Primer hiperokzalüri, biyokimyasal bakımdan, diyetle alınan okzalatla
ilişkili olmaksızın, idrarla okzalatın devamlı şekilde fazla miktarlarda dışa atılışı
ile karakterize olan bir metabolik hastalıktır. İki taraflı (bileteral) kalsiyum
okzalat ürolityazı, nefrokalsinozisi ve nüks eden idrar yolları enfeksiyonu
hikâyesinden ibarettir. Ölüm, çocukluk çağında veya yetişkin yaşamın
başlangıcında böbrek yetersizliğinden yahut hipertansiyondan olur. Aşırı
miktarlardaki okzalat, anlaşıldığına göre endojen kökenlidir. Bu okzalat,
glioksilat oluşturmak üzere deamine olunabilen glisinden meydana gelebilir. Bu
hastalıktaki metabolik bozukluğun, glioksilatı formata veya glioksilatı
transaminasyon yolu ile tekrar glisine çevirememe ile birlikte bulunan bir
glioksilat metabolizması bozukluğu olduğu kabul olunur. Bunun bir sonucu
olarak, aşırı derecede fazla glioksilat, okzalata okside olunur. Glikosilat’ın
formata oksidasyonunda bir miktar azalışla birlikte glisin transaminaz
noksanlığı, bu kalıtımla geçen metabolik hastalığın, primer hiperokzalüri’nin
biyokimyasal açıklaması olabilir.
B6 vitamini noksanlığı bulunan hayvanlar idrarla apaçık bir şekilde artmış
miktarlarda okzalatı dışa atarlar, glutamik – veya alanin- glioksilik transaminaz
reaksiyonları, vitamin B6’a bağımlıdır.
B6- vitamini uygulanması, kliniksel endojen hiperokzalüri vakalarında fayda
sağlamamıştır.
yaklaşık 10.000 doğumda bir sıklıkta olan, kalıtımla geçen bir fenilalanin
metabolizması bozukluğudur. Bu bozukluk biyokimyasal olarak, fenilalanin
hidroksilaz’ın fonksiyonel komponent no.1’inin aktivitesinin bulunmayışına
bağlanabilir. Hasta, fenilalanini tirozine çevirme yeteneğine sahip değildir ve
bunun bir sonucu olarak, fenilalaninin değişik katabolitleri oluşur.
Fenilpirüvik asid’in indirgenmiş ürünü olan fenilaktik asid’i ve fenilpirüvik
asid’in dekarboksilasyonu ve oksidasyonu tarafından meydana getirilen
fenilasetik asid’i kapsarlar. Fenilasetatın çoğu, karaciğer içinde glutaminle
birleşir ve idrarla fenil asetilglutamin konjugatı şeklinde dışa atılır.
Ve, fenilketonürili bir hastanın kan ve idrarında bulunan kimyasal kalıbı
gösterir.
Mental gelişmede gerilik oluşur. Fenilketonürililerde, fenilpiruvat,fenillaktat,
fenilasetat ve kendisinin glutamin ile yaptığı birleşik olan feniasetil glutamin
oluşur ve kan ve idrarda bulunur. İdrarda meydana çıkan fenilpiruvat basit bir
kimyasal leke (spot) testi aracılığı ile tespit olunabilir ise de, kesin bir tanı
koymak için plazma, fenilalanin düzeylerinin yükselmiş bulunduğunun tespitine
ihtiyaç vardır.
25
Bu hastalığın bebeklik çağının mümkün olduğu kadar erken döneminde
tespiti, (eğer diyetle tedaviden mental gelişmede elverişli sonuçlar vermesi
bekleniyorsa) önemlidir. Diyet 6 yaşında, fenilalanin ve türevlerinin yüksek
konsantrasyonları artık beyin için zararlı olmaktan çıktığı zaman sona
erdirilebilir.
Plazma fenilalanini, her bir tayin için 20μL kadar az kana ihtiyaç gösteren,
otomatik hale getirilmiş bir mikrometod la ölçülebilir. Faydalı, fakat daha az
güvenilebilir bir tarama testi, idrarda p-hidroksifenilpürivat düzeylerindeki
yükselişi
ile tespit etmeye dayanır.
Açıkçası, fenilketonüriden sorumlu bulunan ressesif gen, fenotipik olarak anababada, biyokimyasal olarak tespit edilebilir.
Şimdiye kadar tirozinozis, sadece bir hastada yayınlanmıştır. Önemi, yalnızca,
insan karaciğerinde tirozin katabolizmasının normal yolu hakkında sağladığı
bilgiden ileri gelir. Karaciğer sirozu ve böbrek tübülüsünden reabsorbsiyonunda
bozukluk ile bir arada bulunan tirozin katabolizmasına ait bir familyal
bozukluklar yelpazesi; kalıtsal (herediter)
, atipik tirozinoz, gerçek tirozilüri veya tirozinnemi tanımlanmaları başlığı
altında bildirilmiştir.
A.
veya
aktivitelerinin bulunmayışıdır. tirozinosize yakalanmış bulunduğu
tanımlanan hasta idrarda büyük miktarlarda (1.5-3 g/gün) tirozin dışa attı.
Tirozinden zengin bir diyete konunca 3,4-dihidroksifenilalanin (dopa) ve phidroksifenillaktik asid dahil, diğer p-hidroksifenil asidler de idrarla dışa
atılmışlardı.
Kalıtımla geçen bu metabolik bozukluk, tıp literatüründe 16.yy. varacak kadar
eskiden kayıt olunmuş ise de 1859’da karakterize olunmuştur. Çarpıcı kliniksel
belirtisi, havada bekletilince idrarın koyu renk almasıdır. Hastalığın son
döneminde bağ dokusunda yaygın pigmentasyon (okronozis) ve bir çeşit artrit
meydana çıkar. Söz konusu metabolik bozukluk
26
aktivitesinin bulunmayışına bağlanabilir. 600’den fazla vak’a yayınlanmıştır,
alkaptonüri’nin tahmin olunan insidensi (sıklığı), canlı doğumların her milyon
başına 2-5 tir.
Histidinemi,histidin metabolizmasının kalıtımla geçen bir bozukluğudur. Kan
ve idrarda histidin düzeylerindeki artışa ek olarak,
(bu asid, ferrik klorürle yapılan renk verici bir testte yanlışlıkla fenilpirüvik asid
sanılabilir ve bu nedenle yanlış bir fenilketonüri tanısı konulabilir) ‘in idrarla
dışa atılışında artış vardır. Konuşma gelişmesi gecikmiş olabilir.
Histidinemi’deki metabolik engelin, karaciğer
histidinin ürokonik aside çevrilişini azaltan, yetersiz aktivitesi olduğu kabul
olunur. Histidin metabolizmasının,
teşkil etmek üzere, transaminasyonu ilgilendiren değişik yolu, o zaman tercih
olunur ve aşırı derecede fazla imidazol pirüvik asid idrarla dışa atılır. İmidazol
asetik asid ve imidazol pirüvik asid’in indirgenmiş ürünü olan imidazol laktik
asid, histidinemili hastaların idrarlarında tespit olunmuştur.
İçlerinde
üç ailede (5 hasta) yaygın bir imidazol amino asidüri’nin var olduğu tespit
edilmiştir. Büyük miktarlarda
,
ve
idrarla dışa atarlar. Normal idrarda karnozin
ve anserin sırası ile günde 2-3 mg. ve 5-7 mg. olarak dışa atılırlar; bu hastalarda
günde 20-100 mg. İdrarla dışa atılmıştır. Bu hastalarda idrar içinde bulunan
histidin’in ve 1-metilhistidin’in
miktarında da büyük ölçüde bir artış vardır. Ana- baba ve hastalığa
yakalanmamış bulunan kardeşlerin idrarında, hastalardakine benzer
biyokimyasal anormallikler vardı; fakat nörolojik ve retina hastalığına ait
semptomlar ( serebral dejenerasyon ve körlük) yoktur. İmidazolüri’nin genetik
olarak dominant bir özellik (triat) halinde ve serebromaküler dejenerasyonun
resesif bir özellik olarak kişiden kişiye geçtiği anlaşılıyor.
Kalıtımla geçebilen bu bozukluk, plazma prolin düzeylerinde yükseliş ve idrarla
büyük miktarlarda prolin hidroksiprolin ve serinin dışa atılışı ile karakterizedir.
in
aktivitesinde bir noksanlığı yansıttığı,
nin Δ1-pirrolin-5- karboksilat’ın daha ileri katabolizması ile ilgili bir enzimin
aktivitesinin yokluğunu yansıttığı anlaşılıyor.
A.
Sistinürili hastalarda
kadar
ve
de
27
bulunması, bu 4 amino aside ait renal reabsorbe edici mekanizmalarda bir
bozukluk bulunduğunu gösterir. Renal mekanizmalar bakımından, sistinüri,
sadece sistin’i etkileyen bir bozukluk değildir; bu nedenle <sistinüri> terimi
gerçekte yanlış bir adlandırılışdır. ,
Bu nedenle, halen
, bu hastalık için tercih olunan tanımlayıcı terim olabilir. Sistin, oldukça güç
çözünen bir amino asit olduğu için, sistinüri’li hastalarda böbrek tübülüslerinde
çökebilir ve sistin taşlarını oluşturabilirler. Bu, bu hastalığın başlıca
komplikasyonu olabilir.
Metionin katabolizmasının kalıtımla geçebilen bu bozukluğunun sıklığı
(insidensi), her 160.000 doğumda bir olduğu tahmin olunmuştur. Homosistin
(günde 300 mg’a kadar)bazı vak’alarda S- adenozil-metionin ile bir arada,
idrarla dışa atılır ve plazma metionin düzeyleri yükselmiştir. Birlikte bulunan
kliniksel bulgular, trombozların meydana gelmesini, osteoporoz’u, gözlerde
lenslerin yerinden çıkmış bulunmasını ve sık olarak mental geriliği kapsarlar.
Bir vitamin B6’a karşı duyarlı olan şekil ve bir vitamin B6’a karşı duyarlı
olmayan şekil. İçinde bulunan metioniniaz ve sistini fazla bir diyetle beslemeyi
kapsayan tedavi, eğer hayatın erken döneminde başlanılmışsa, patolojik
değişiklikleri etkili şekilde önler. Bu hastalık, bir piridoksal fosfata bağımlı
enzim,
aktivitesinin azalmış bulunmasını yansıtır.
α-ketoasidlerin hem plazma ve hem de idrar düzeyleri büyük ölçüde
yükselmiştir. Bu nedenle bu hastalığa
denmiştir. Α-Keto asidlerin indirgenmesi ile oluşan daha küçük miktarlarda
dallı-zincirli α-hidroksi asitlerde idrarda vardır.
Her ne kadar bu hastalıklı yeni doğmuş bebekler başlangıçta normal olarak
görünürlerse de, bu hastalığın karakteristik işaretleri, uterus-dışı yaşamın ilk
haftası sonunda açıkça meydandadır. Biyokimyasal anormalliklere ek olarak,
bebeğin beslenmesi güçtür ve bebek kusabilir. Hasta, önemli derecede letarji de
gösterebilir. Bebeğin yaşı bir haftayı bulmadan önce tanı koymak, sadece enzim
analizleri aracılığı ile mümkündür. Hayatta kalan çocuklarda yaygın beyin hasarı
meydana gelir. Hastalık tedavi olunmazsa, ölüm mutad olarak hayatın ilk yılı
sonunda meydana gelir.
Biyokimyasal bozukluk, dallı-zincirli 3 αaktivitesinin hiç bulunmayışı veya büyük ölçüde azalmış olmasıdır. (reaksiyon
2), Bu, kendilerinde bu hastalık bulunan çocuklardan alınan lökositlerin ve deri
fibroblastı kültürlerinin enzim yönünden analizi aracılığı ile tespit olunmuştur.
Toksisitede rol oynaması olanağı bulunan faktörler, dallı- zincirli amino
asidlerin transportunu azaltması, amino asid birikintisi büyüklüklerini ve
böylece muhtemelen protein sentezini azaltması yeteneğini kapsarlar. Dallızincirli 3α- keto asidin hepsi, aynı zamanda, L-glutamat dehidrojenaz
aktivitesinin kendisi ile yarışmaya giren (kompetitif) inhibitörlerdirler.
28
Akçaağaç şurubu idrar hastalığının değişik bir türü olan bu hastalık, muhtemelen
αdaha hafif bir yapısal
modifikasyonunu yansıtır. Bu kişilerin, lösin, valin ve izolösin katabolizması ile
ilgili kapasiteye sahip bulundukları anlaşıldığı için, kendilerinde akça ağaç
şurubu idrar hastalığının tipik semptomlarının hayatın geç döneminde ve sadece
intermittent meydana gelmelerini beklide anlamak olanağı vardır. Bu kişilerde,
diyetle tedavinin başarılı bir şekilde kullanılışına ait prognoz’un çok daha
elverişli olduğu anlaşılıyor.
Nefeste ve beden sıvılarında süre giden <peynirimsi>kokuyu, kusmayı, asidozu
ve aşırı derecede protein yemenin yahut bir enfeksiyöz hastalık epizodunun
çabuklaştırdığı komayı kapsarlar. Bilinen 3 vak’ada aynı zaman daha hafif zekâ
geriliği vardır. Azalmış bulunan enzim,
(reaksiyon no 3), dır. Bu nedenle
, izovalerat’a hidrolize olunur ve idrarla ve terle vücut dışına atılır.
İzotopik olarak işaretlenmiş amino asitler kullanılarak yapılan incelemelerin
sonucunda yağ, karbonhidrat ve protein karbonlarının birbirine çevrilebilir
oldukları kavramını destekledi ve her bir amino asidin karbonhidrata (13 amino
asit),yağa (1amino asit) ve her ikisine (5 amino asit) çevrilebilir nitelikte
olduğunu tespit etti.
29
OKZALOASETAT OLUŞTURAN AMİNO ASİDLER
Asparajin ve Aspartat
Α-KETOGLUTARAT OLUŞTURAN AMİNO ASİDLER
Glutamin ve Glutamat
ProlinArjinin
HistidinPİRUVAT OLUŞTURAN AMİNO ASİTLER
Glisin
Alanin
SerinSistein ve SistinTreonin
treonin aldolaz
Hidroksiprolin
ASETİL – KOENZİM A OLUŞTURAN AMİNO ASİDLER
Tirozin
A.Tüm reaksiyon dizisi:
B. Tirozin’in Transaminasyonu
30
– α- ketoglutarat transaminaz C. p-Hidroksifenilpiruvatın Homogentisata
Oksidasyonu
P – Hidroksifenilpiruvat hidroksilazın, tirozinaz’ın D. Homogentisatın
Fumarat ve Asetoasetat’a Çevrilişi
homogentisat oksidaz maleilasetoasetat sis, trans fumaril-asetoasetat
hidrolaz Fenilalanin
Lizin
ε- Triptofan
kinürenin –antranilat yoluniasine Triptofan oksijenaz (triptofan
pirrolaz),kinürenin formilazıkinürenin hidroksikinürenine 3*hidroksiantranilat ‘akinüreninaz ksantüretik aside SÜKSİNİLKOENZİM A OLUŞTURAN AMİNO ASİDLER
Tüm Reaksiyonlar
Metionin
Lösin, Valin ve İzolösin
İşe karışan reaksiyonlardan birçoğu, düz ve dallı zincirli yağ asidi
katabolizması reaksiyonlarına çok benzer.
A.Transaminasyon
B. Açil –KoA Tioesterlere Oksidatif Dekarboksilasyon
akağaç şurubu idrar hastalığında
C. α –β- Doymamış Açil-KoA Tioesterlerin Dehidrojenasyonu
izovalarik asidemiLösin Katabolizmasına Spesifik Reaksiyonlar
Reaksiyon 4L: β-Metilkrotonil KoA’nın Karboksilasyonu
Reaksiyon 5 L β-metilglutakonil-KoA’nın Hidrasyonu
Reaksiyon 6 L: β-hidroksi-β-metilglutaril-Koa’ın yarılması
Valin Katabolizması için Spesifik Olan Reaksiyonlar:
31
Reaksiyon 4 V: Metakrilik-KoA’nın Hidrasyonu
Reaksiyon 5 V: β-hidroksiizobütiril- KoA’nın Deaçilasyonu
Reaksiyon 6 V: β-Hidroksibütirat’ın oksidasyonu
Reaksiyon 7 V: Metilmalonat semilaldehidin sonu
İzolösin Katabolizmasına Spesifik Reaksiyonlar
Reaksiyon 4 I: Tiglil-KoA’nın Hidrasyonu
.
Reaksiyon 5 I: α-Metil-β-hidroksibütiril- KoA’nın Dehidratasyonu
Reaksiyon 6 I: α-Metilasetoasetil-KoA’nın Tiolizi
32
AMİNO ASİD METABOLİZMASINDAKİ METABOLİK
BOZUKLUKLAR
maks marjininosüksinik asidemi
Glisin
A. Glisinüri
B. Primer Hiperokzalüri
Fenilalanin
Fenilketonüri,
ferrik klorürTirozin
tirozinemi
B. Tirozinozis
Enzim bozukluğu, muhtemelen ya karaciğere ait
33
p-hidroksifenilpirüvat hidroksilaz tirozin transaminaz
B.Tirozinemi
Kendilerinde plazma tirozin düzeylerinin normalin çok üstüne yükselmiş
bulunduğu 100’den fazla vaka yayınlanmıştı. Kliniksel bulgular,
hepatosplenomegali’yi, nodüler bir karaciğer sirozunu, tirozin ve metionin
metabolizması anormalliklerin, p-hidroksifenillaktik asidüri’yi, böbrek
tübülüsünden reabsorbsiyonda birçok defektleri (bozuklukları) raşitizmi,
hiperfosfatüri’yi ve proteinüri’yi ve amino asidüri’yi kapsarlar. Kalıtımla geçici
(herediter) olduğu anlaşılıyor ise de, bunun tam doğru doğası bilinmiyor.
Fenilalanin miktarı az bir diyetle tedavi, böbrek fonksiyonunu daha iyi hale
getirir ve beklide dejeneratif karaciğer değişikliklerini de geciktirir.
C.Alkaptonüri
homogentisat oksidaz
Histidin
B. Histidinemi
imidazol pirüvik asidhistidazının,imidazol pirüvik asid Histidinin idrarla dışa
atılışında göze çarpan bir artış, normal gebelikte karakteristik bir bulgudur;
gebelikle ilişkili hipertansif bozukluklarda meydana gelmez. Bu olay, büyük
ölçüde, böbrek fonksiyonunda meydana gelen gebelik hipertansif
bozukluklarında olduğu kadar normal gebeliğin de karakteristiği olan,
değişikliklere dayanılarak açıklanabilir.
B.İmidazol Aminoasidüri
serebromaküler dejenerasyonlukarnozinanserin,histidin 1-metilhistidini
Bu
hastalık biyokimyasal bakımdan, triptofan metabolizmasına ait bir bozukluk
olan Hartnup hastalığında rastlanan bulgulara benzer gibi görünüyor. Birisinde
imidazollerin ve diğerinde (Hartnup hastalığı) indollerin taşınışında bozukluk
vardır.
Prolin ve Hidroksiprolin
Sırasıyla sadece 2ve 3 hastada bildirilmişlerdir. Hepsinde şiddetli bir mental geri
kalış vardı. Prolin ve hidroksiprolin bakımından kısıtlanmış diyetlerin, tedavi
edici faydalarının şüpheli olduğu anlaşılıyor.
A.Prolinemi
34
Tip I’prolin hidroksilaz Tip II’
C. Hidroksiprolinemi
Muhtemelen, 4-hidroksi-L-prolin’in L-Δ1-pirolin-3-hidroksi-5-karboksilat’a
çevrilişini katalize eden enzimin aktivitesinin bulunmayışını yansıtır.
Kliniksel bulgular şiddetli mental geri kalışı, plazma hidroksiprolin
düzeylerinde yükselişi ve idrarla anormal miktarlarda hidroksiprolin ve
hidroksiprolil peptidlerinin dışa atılışını kapsarlar.
Lizin
İki nadir metabolik anormallik bilinmektedir.
A. Hiperammonemi ile Birlikte Bulunan Hiperlizinemi
Tek bir vak’a yayınlanmıştır. Hiperammonemi, üre sentezine ait enzimlerin
herhangi birindeki bir bozukluğu yansıtmaz.
B. Süregiden Hiperlizinemi
7 vak’a yayınlanmıştır. Plazma lizin düzeyleri önemli derecede (fakat büyük
ölçüde değil) yükselmiştir. Bir test dozu lizin verildikten sonra bile
hiperammonemi meydana gelmez. Bu hastalıkta herhangi bir tutarlı mental geri
kalışın ilgisi yoktur.
Kükürt-İçeren Amino Asidler
A.Sistiniri (Sistin- Lizinüri)
Kalıtımla geçen bu hastalıkta idrarla sistin dışa atılması normalin 20–30 katına
varacak kadar artmıştır. Lizin, arjinin ve ornitin’in idrarla dışa atılışı da apaçık
şekilde artmıştır. Sistinürinin böbreğe ait bir taşıma (transport) bozukluğuna
bağlı olduğu kabul olunur.
sistinlizin, arjininornitininidrarla dışaatılışının büyük ölçüde artmışsistinlizinüri
Sistinürililerin idrarında içinde kükürt- taşıyan bir başka amino asid önemli
35
miktarda tespit olunmuştur. Bu L-sistein ve L-homosistein’den oluşmuş, karışık
bir disülfid’dir.
Bu amino asitlere ait, bir intestinal transport bozukluğuda var olabilir. Biyopsi
sayesinde elde olunan jejunum mukozası hücreleri içinde, sistin ve lizin’in
konsantrasyonlarında bir yetersizlik olduğu saptanmıştır. Sistinürili dokuda lizin
ve arjinin transportunun kusurlu, fakat sistin transportunun normal olduğu tespit
edilmiştir. Yukarıdaki deneylerin hepsi, sistinürinin etyolojisi ile ilgili bugünkü
kavramların tekrar gözden geçirilerek bazı değişikliklerin yapılamasının
gerekebileceğini gösteriyor.
B.Sistinozis (Sistin Depo Hastalığı)
Sistinüri, sistinozis’ten farklıdır. Yine kalıtımla geçen sonuncu hastalıkta,
sistin kristalleri bütün vücut içinde birçok doku ve organlarda (özellikle
retiküloendotelyal sistemde) yığılırlar. Kendisine mutad olarak, bütün amino
asidlerin idrarda oldukça büyük miktarda artmış bulunduğu yaygın bir amino
asidüri arkadaşlık eder. Çeşitli diğer böbrek fonksiyonları da ağır şekilde
bozulmuştur ve bu hastalar, mutad olarak genç yaşta, akut böbrek yetmezliğinin
bütün belirtilerini göstererek ölürler. Öte yandan, sistin taşlarının oluşum
ihtimalinin dışında, sistinüri, normal bir hayatla bağdaşabilir.
C. Homosistinüri
sistationin sentataz
Dallı Zincirli Amino Asidler
(Lösin, Valin, izolösin)
Dallızincirliamino asid katabolizmasında dört bozukluk bilinmektedir.
Bunlardan, akağaç şurubu idrar hastalığı, en geniş şekilde incelenmiştir. Elli’den
fazla vak’a yayınlanmıştır. Bu hastalığın insidensi, beher milyon canlı doğumda
5–10 olarak tahmin olunmuştur. Hipervalinemi, intermittent dallı zincir
ketonürisi ve izovalerik asidemi, sırası ile sadece 1,3 ve 4 çocukta bildirilmiştir.
A. Hipervalinemi
Plazma valin düzeylerinde (fakat lösin veya izolösin değil) yükseliş ile
karakterize olan bu hastalık, valin’i α-ketoizovalerat’a transamine etme
36
(reaksiyon no1), yeteneksizliğini yansıtır. Lösin ve izolösin’in transaminasyonu
(reaksiyon 1), bozulmamıştır. Bilinen tek bir hipervalinemi örneğinde, içinde az
valin bulunan bir diyetle beslenme kusmayı önler, kilo almayı daha iyi hale
getirir ve hiperkineziyi azaltır.
37
38
B. Akağaç Şurubu İdrar Hastalığı Kalıtımla geçen bu hastalığın en dikkate
değer özelliği, idrarın akağaç şurubunun veya yanmış şekerin kokusuna
benzeyen karakteristik kokusudur. Dallı zincirli amino asidler olan
lösin’in,izolösin’in , valin’in ve bunlara uyan
dallı-zincir ketonürisi
keto asid dekarboksilaz Hastanın, proteinin, sadece içinden lösin ve valin’in
çıkarılmış bulunduğu saflaştırılmış bir amino asitler karışımı tarafından
sağlandığı bir diyete konabilmesi için erken tanı çok önemlidir. Diyet
kısıntılarının, eğer gevşetilecekse, ne zaman gevşetilebileceğini gösteren işaret
yoktur.
C. İntermittent Dallı –Zincirli Ketonüri
keto asid dekarboksilazı’ın Akça ağaç şurubu idrar hastalığı ve intermittent
dallı- zincirli ketonürisi, birlikte alınınca, bu bölümün giriş kısmında anlatılan
durumu (aynı enzimin primer yapısında farklı değişiklikler meydana getiren
mutasyonlar) gösterdikleri anlaşılıyor.
D. İzovalarik Asidemiizovaleril- KoA dehidrojenaz izovareil- KoA birikir
Triptofan
Hartnup hastalığı
Triptofan metabolizmasında, pellegra’ya-benzeyen deri döküntüsü, intermitent
serebellar ataksi ve mental yıkım (deteriorrasyon) ile karakterize olan, kalıtımla
geçen bir anormalliktir. Hartnup hastalıklı hastaların idrarının içinde, indol
asetik asid (α-N [indol-3-asetil] glutamin) ve triptofan büyük ölçüde artmış
miktarlarda bulunur.
39
Zekâca ağır şekilde geri kalmış hastaların idrarında ve akıl hastalığı bulunan
hastalardan alınan idrarda tespit olunmuştur.
Propiyonat, Metilmalonat ve Vitamin B12 Metabolizmasında Bozukluklar
Propyonil-KoA,
1- izolösin’den
2- metionin’den olduğu kadar
3- kolesterolün yan zincirinden
4- tek sayılı karbon atomlu yağ asidlerinden de oluşur.
Propiyonil-KoA nın amfibolik ara maddelerinden metilmalonil-KoA’ya
çevrilişi, biotin’e – bağımlı karboksilasyonu ilgilendirir. Metilmalonil-KoA,
daha önce propiyonil-KoA oluşturmaksızın, doğrudan doğruya valin’den de
oluşabilir. (reaksiyon no. 9V). Bir vitamin B12-koenzimine – bağımlı
izomerizasyon, malonil-KoA’ya çevirir; bu da CO2ve suya okside olunur.
5´-deoksiadenozilkobalamin’in
metilmalonil-KoA’nın
süksinil-KoA’ya
izomerizasyonu için kofaktör olduğu keşf-olunduktan az sonra, kazanılmış
(sonradan olma) B12 vitamini noksanlığı bulunan hastaların, idrarları içinde
büyük miktarlarda metilmalonat dışa attıkları gözlenmişti. Bu metilmalonik
asidüri, yeterli miktarda Vitamin B12 uygulanınca kayboldu. Son zamanlarda,
ağır şekilde hasta çocukları ilgilendiren birçok vak’alar yayınlanmıştır. Bu
vak’aların hepsinde, bu hastaların propiyonat veya metilmalonil _KoA
metabolizmasında buna benzer bozukluklara yakalanmış bulundukları
anlaşılıyor.
A. Propyonik Asidemi
Propyonik-KoA karboksilaz noksanlığı, yüksek serum propyonat düzeyleri ve
lökositler tarafından propyonatın bozuk şekilde katabolizması ile karakterizedir.
Tedavi, proteini az bir diyetle beslemeyi ve metabolik asidozu karşılayacak
şekilde tedbirleri kapsar.
B. Metilmalonik Asidüri Metilmalonik asidüri’nin iki şekli bilinmektedir.
Bunlardan birisi B12’nin fizyolojik dozlarının parenteral uygulanmasına cevap
verir, diğeri cevap vermez. Kendisinde bu son hastalık bulunan bir hasta masif
(farmakolojik) dozlarda (1gr/günde) vitamin B12’ye iyi bir şekilde cevap verdi.
Bu hastalardan alınıp içinde ml. başına 25pg. Vitamin B12 bulunan ortamlara
kültürleri yapılmış fibroblastlar, C14 – propiyonat’ ı kötü şekilde okside ettiler.
Kültürü yapılmış hücrelerin içlerinde, konrol hücreleri içinde bulunanın sadece
yaklaşık olarak %10’u kadar 5`- deoksiadenozilkobalamin vardı. Ortam içinde
40
bulunan vitamin B12 konsantrayonu 10.000 kat arttırılınca, propiyonat
oksidasyonu oranı ve
5´-deoksiadenozilkobalamin’in intrasellüler konsantrasyonunun her ikisi birden
normale yaklaştı. Bu koenzimin, mutaz apoenzime bağlanışında bozukluk
gözlenmemişti. Metilmalonik asidüri’nin B12’ye cevap veren şeklindeki
bozukluğun,
bu
nedenle,
bu
vitaminin
normal
düzeylerinden
5´deoksiadenozilkobalamin oluşturma yeteneksizliği olduğu anlaşılıyor.
Amino asit katabolizmasına ait kalıtımla geçen hastalıklar arasından seçilen
yukarda anlatılan hastalıklar, genel olarak bugün için bilinen yeterli şekilde
incelenmiş hastalıklarla kısıtlandırılmışlardır.

Mayıs 2006
41
Download