GİRİŞ

advertisement
GİRİŞ
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BGMK) 1373 (2001) sayılı kararı terörle
mücadelede bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Birleşmiş Milletler (BM)
Antlaşması’nın VII. Bölümü altında alınan karar, terörle mücadelede tüm üyeler tarafından
uygulanma zorunluluğu olan kapsamlı bir karardır. 1373 sayılı kararın bu kapsamlı niteliği
pek çok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. Özellikle terörist saldırılara karşı devletlerin
meşru müdafaa hakkını kullanması yönündeki tartışmalar bu noktada öne çıkmakta; 1373
sayılı kararın bireysel ve kolektif meşru müdafaa hakkını tanıdığı ve ABD’nin Afganistan’a
yönelik harekâtında temel dayanaklardan birinin kararda yer verilen bu ifade olduğu
şeklindeki yorumlar öne çıkmaktadır. Her ne kadar meşru müdafaa hakkının kullanılması
için BMGK kararına gerek yoksa da, BM Antlaşması madde 2/4’ün dar ve geniş bir yasak
olduğuna yönelik farklı yorumlar ile bu çerçeveye dayanarak BM Antlaşmasının 51.
maddesine yönelik yapılan dar ve geniş yorumlar 1373 sayılı kararın meşru müdafaa hakkı
tanıdığı yönünde yapılan tartışmalara temel oluşturmaktadır.
Çalışmanın kapsam ve amacı ABD’nin Afganistan’a yönelik “Operation Enduring
Freedom" (OEF) olarak adlandırılan harekâtı ve bu harekâtın uluslararası hukuk açısından
değerlendirilmesi değildir. Çalışmanın asıl kapsam ve amacı, bu süreç içerisinde
tartışmalara 51. madde açısından konu olan 1373 sayılı karar ve bu kararın madde 2/4’ün
ve 51. maddenin dar ve geniş yorumlarına referansla tartışılması olarak belirlenmiştir. Bu
noktadan hareketle çalışmanın başında madde 2/4 ile 51. maddenin dar ve geniş yorumları
konusundaki tartışmalara kısaca değinilecektir. Daha sonra 1373 sayılı karar ile meşru
müdafaa hakkı arasındaki ilişki ele alınarak, 1373 sayılı kararın meşru müdafaa tedbirlerini
alacak devletlere terörist saldırılara karşı BMGK’nin izniyle meşru müdafaa hakkının
kullanılması şeklinde yeni bir yasal dayanak oluşturup oluşturmadığı ele alınacaktır.
Bu çerçevede çalışmanın ana varsayımı, BM Antlaşması madde 2/4’ü geniş bir
yasak olarak ele alan görüş ve buna bağlı olarak 51. maddenin dar bir yasak olduğu
yaklaşımına referansla, 1373 sayılı kararın devletlerin terörist saldırılara karşı meşru
müdafaa hakkı konusunda meşru bir zemin oluşturmuş olmasına karşın, terörizme karşı
meşru müdafaa hakkının kullanılmasında yeni bir yasal dayanak oluşturmadığıdır.
1
1. Kuvvet Kullanma Yasağı: Madde 2/4
11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devlerleri’ne (ABD) gerçekleştirilen
terörist saldırıların ardından terörizmle mücadeleye yönelik kararlardan biri olan 1373
(2001) sayılı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) kararının devletlere meşru
müdafaa hakkı tanıyıp tanımadığı yönündeki tartışmalara geçmeden önce, Birleşmiş
Milletler (BM) Antlaşması madde 2/4 ile ifade edilen kuvvet kullanma yasağı ve BM
Antlaşması 51. madde ile ifade edilen meşru müdafaa hakkı arasındaki ilişkinin kısaca
ortaya konulması önem arz etmektedir. Diğer bir ifade ile kuvvet kullanma yasağı ve bunun
istisnası olarak kabul edilen meşru müdafa hakkının nasıl yorumlandığı 1373 sayılı kararın
meşru müdafa hakkı tanıyıp tanımadığı konusundaki tartışmalara temel oluşturmaktadır.
BM Antlaşması, kuvvete başvurmayı düzenleyen kurallar açısından bir dönüm
noktası olarak kabul edilmektedir. Kuvvete başvurmanın devletler için bir hak olduğu uzun
dönem boyunca, silâhlı çatışmalar sırasında uyulması gereken kuralları belirleyen jus in
bello altın çağını yaşarken, kuvvete başvurulmasını düzenleyen kurallar, yani jus ad bellum
zayıf kalmıştır. Buna karşılık, kuvvete başvurmanın önce kısıtlandığı sonra da yasaklandığı
20. yüzyıl, jus ad bellum için canlanma dönemi olmuştur. Önce Milletler Cemiyeti (MC)
Misakı, sonra da 1928 Briand-Kellogg Paktı ile bu yönde ilk adımlar atılmıştır. Nihayet II.
Dünya Savaşı’nın bitmesiyle, 1945 yılında BM Antlaşması ile jus ad bellum konusunda en
ileri ve kapsamlı düzenlemeler yapılmıştır.1
BM Antlaşması ile jus ad bellum konusunda düzenlemeler yapılması tesadüf
değildir. Antlaşmanın yapıldığı dönemin koşulları bu düzenlemelerin yapılmasında
belirleyici olmuştur. II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından oluşturulan BM Antlaşması ile
güç dağılımına uygun olarak devletler arası etkileşim şekillenen uluslararası sistemin koşul
ve kurallarının temel çerçevesi tanımlanmıştır. Antlaşma, bu çerçeveyi, devletlerin silahlı
kuvvette başvurmasını sınırlayarak çizmeye çalışmıştır.2 Özellikle madde 2/4, güçlü
devletler ile zayıf devletler arasında düzenin değiştirilmemesi için yapılan bir sözleşme
1
2
Funda Keskin.”BM ve Kuvvet Kullanma”, Avrasya Dosyası: BM Özel, Cilt: 8, Sayı:1, 2002, s.149
Joel Westra. International Law and the Use of Armed Force, Routledge, London, 2007, s.12
2
olarak BM Antlaşması’na girmiştir.3 Aslında BM Antlaşması’nın sadece oluşturulması
değil, 26 Haziran 1945’te 51 ülke tarafından imzalanması ve 24 Ekim 1945’te Güvenlik
Konseyi’nin sürekli üyeleri ile diğer taraflar devletlerinin çoğunun onayıyla yürürlüğe
girmesi bile dönemin koşullarıyla şekillenmiştir. Bu vurgunun yapılması Antlaşmanın
maddelerinin dar ve geniş yorumlar çerçevesinde her ele alınışında, Antlaşmanın yapıldığı
dönemin koşullarının da ele alınıyor olmasından kaynaklanmaktadır.
Bu noktada öncelikle BM Antlaşması madde 2/4’de yer alan kuvvet kullanma
yasağı konusundaki düzenlemeyi ele almak bir zorunluluktur. Jus ad bellum konusunda o
zamana kadar yaşanan gelişmelerin genel çizgisine de uygun olarak şekillenen4
Antlaşma’nın bu maddesinde “Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir
başka devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığa karşı, gerek Birleşmiş
Milletler'in Amaçları ile bağdaşmayacak
tehdidine
ya
da
herhangi
bir
biçimde
kuvvet
kullanma
kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınırlar” denilmektedir.
Antlaşma’nın yürürlüğe girdiği 24 Ekim 1945 tarihinden bu yana bu yasağın ihlal edildiği
ve tartışmalı olan pek çok olay yaşanmıştır.5 Buna rağmen günümüzde, BM Antlaşması
madde 2/4’de yeralan kuvvet kullanma yasağı, uluslararası örf ve adet hukukunun
bütünleyici bir parçası haline gelmiştir.6 Uluslararası Hukuk Komisyonu (UHK) Viyana
Antlaşmalar Hukuku Sözleşme tasarısının 1966 tarihli şerhinde, BM Antlaşması’nda yer
alan “devletler arasındaki kuvvet kullanma yasağını”, önemli bir jus cogens örneği olarak
tanımlayarak daha ileri bir adım atmıştır.7
Burada önemli bir çelişki göze çarpmaktadır. Madde 2/4, bir yandan pek çok devlet
tarafından ihlal edilirken, bir yandan da jus cogen kural haline gelmiştir. Uygulamadaki bu
çelişki kimi zaman 2/4’e ilişkin yapılan yorumlara yansırken, kimi zamanda yorum
farkından ötürü gerçekleştirilmeye çalışılan farklı uygulamalar bulunmaktadır.
Madde 2/4 ile konulan yasağın geniş bir yasak olduğunu söyleyen yoruma göre,
madde 2/4 le konulan yasak genel ve kesin bir yasaktır. Maddedeki terimler genel yasağı
3
Age, s.1
Keskin, s. 151-153
5
Westra, age, s.1
6
Fatma Taşdemir. Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi, Uluslararası
Stratejik Araştırmalar Kurumu, Ankara, 2006, s.79
7
Age, s.80
4
3
sınırlandırmak için değil, tam aksine güçlendirmek için konulmuştur. Madde 2/4’ü geniş bir
yasak olarak kabul eden görüşün kabulü halinde, devletler, antlaşmaların ihlâli gibi
uluslararası hukuka aykırı olan ancak kuvvet kullanmayı içermeyen uygulamalara karşı
kuvvet kullanma yoluna sapamazlar.8 Madde 2/4’ün genel bir yasak olduğu ve eğer kuvvet
kuvvet kullanımına ilişkin bir gerekçelendirme yapılacak ise bunun BM Antlaşması
çerçevesinde son derece net ve kuralın istisnasına uygun olarak yapılması gerektiği bu
yorumda vurgulanır.9
Madde 2/4’ü geniş bir yasak olarak yorumlayan bu görüşe karşın yasağı dar bir
yasak olarak yorumlayan bir başka görüş bulunmaktadır. Bu görüşe göre BM amaçlarına
aykırı olmayan durumlarda ve/veya diğer devletin toprak bütünlüğü ve/veya siyasî
bağımsızlığı ihlâl edilmiyorsa, devletlere kuvvete başvurma olanağı tanınabilir. Dolayısıyla
zor durumdaki vatandaşlarını kurtarmak için ve insani nedenlerle kuvvet kullanmayı
hukuka uygun kabul etmek gerekir.10 Yasağı dar olarak yorumlayanlara göre bugün 1945
yılında konu olan kuvvet kullanma ve kuvvet kullanma tehditleri mevcut değildr. Özellikle
11 Eylül olayları sonrası BM Antlaşması’nın tartışılması gerektiği yeni bir zemin
oluşmuştur. Bu zeminde kuvvet kullanma yasağının yeniden yorumlanması, hatta yeni bir
yasal rejime oturtulması gerekmektedir.11
Literatürde baskın olan yorum, yasağı kapsayıcı kabul eden geniş yorum olmasına
karşın, ikinci görüşe dayanan ve yasağı gittikçe daraltan görüşlerde uygulamada etkindirler.
2. Kuvvet Kullanma Yasağının İstisnası: 51.Madde
Madde 2/4’ün geniş ve dar yorumları 51. maddeye de ilişkin dar ve geniş yorumları
gündeme getirmektedir. 51. maddeye ilişkin bu maddenin dar ve geniş yorumlarına
geçmeden önce 51. maddenin çerçevesini kısaca çizmekte fayda vardır.
8
Keskin, age, s. 151-153
Ian Brownlie. “The Principle of the Non-Use of Force in Contemporary International Law”, The Non-Use
of Force in International Law, William E. Butler (drl), Martinus Nijhoff Publishers, London, 1989, s.22
10
Keskin, age, s. 156
11
Nikolas Stürchler. The Threat of Force in International Law, Cambridge University Press, Cambridge,
2007, s. xiv
9
4
Öncelikle belirtilmelidir ki madde 2/4 ile ortaya konulan kuvvet kullanma yasağının
bazı istisnaları bulunmaktadır. BM Antlaşması’nda kuvvet kullanma yasağının dört açık
istisnası olduğu belirtilmiştir. Bunlar; meşru müdafa halinde kuvvet kullanma, BM
Güvenlik Konseyi tarafından kuvvet kullanma, Güvenlik Konseyi faaliyete geçmeden beş
sürekli üyenin kuvvet kullanması ve II. Dünya Savaşı’ndaki düşman devletlere karşı kuvvet
kullanılmasıdır.12 Halen geçerli olan iki istisna, devletler tarafından tek taraflı olarak kuvvet
kullanılması yöntemi olan meşru müdafaa hakkıdır ve madde 2/4 ile getirilmiş olan genel
yasağın uygulanmasını sağlaması ve uyulmaması durumunda örgütün alacağı önlemleri
belirlemesi beklenen ortak güvenlik sisteminin bir parçası olarak BM kararıyla uygulanan
zorlama yollarıdır.13 Burada sadece 51. madde ile ortaya konulan meşru müdafaa hakkı ele
alınacaktır.
BM Antlaşması’nın meşru müdafaa hakkına ilişkin hükmü olan 51. maddeye göre,
“Bu antlaşma’nın hiçbir hükmü, Birleşmiş Milletler Üyelerinden birinin silahlı saldırıya
hedef olması halinde, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin korunması için
gerekli önlemleri alıncaya dek, bu üyenin doğal olan bireysel ve ortak meşru müdafaa
hakkına halel getirmez.” 51. maddeyle meşru müdafa hakkı üç yönde gelişmiştir. Birincisi,
her şeyden önce bireysel meşru müdafaa hakkının yanı sıra birlikte meşru müdafaayı da
kapsar hale gelmiştir. İkincisi, silahlı saldırının gerçekleştiği durumlara özgü kılınarak
mümkün olduğunca kötüye kullanmalardan kurtarılmaya çalışılmıştır. Üçüncüsü ise,
Güvenlik Konseyi gerekli önlemleri alana kadar kabul edilen bir hak olarak geçici bir
nitelik kazanmıştır.14 Belirtilen bu üç husus üzerinde genel bir uzlaşma sağlandığını
söylemek mümkündür. Buna karşın 51. maddeye ilişkin madde 2/4 ile bağlantılı olmak
üzere yorum farkları bulunmaktadır.
Meşru müdafaa hakkını dar kapsamlı bir hak olarak yorumlayan görüşe göre 51.
madde açıktır ve 51. maddede sayılan koşullara uymak zorunlulukdur. Bu görüşte meşru
müdafaa hakkının kuvvet kullanma yasağının bir istisnası olduğu hatırlatılarak, her istisna
gibi dar yorumlanması gerektiği belirtilmektedir.15 Her tehdide karşı meşru müdafaa
Enver Bozkurt. Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı, Asil Yayın, Ankara, 2007, s. 20
Keskin, age, s. 157
14
Age, s.45
15
Ahmet Hamdi Topal, Uluslararası Teörizm ve Terörist Eylemlere Karşı Kuvvet Kullanma, Beta
Yayınları, İstanbul, 2005, s 106
12
13
5
hakkına başvurulmaması gerektiği ve silahlı saldırı başlayana kadar meşru müdafaa
hakkından bahsedilemeyeceğinin vurgusu 51.maddeyi dar yorumlayanlar tarafından
yapılmaktadır.16 Burada kritik konu madde 2/4’ü geniş bir yasak olarak yorumlayanların,
51. maddeyi dar yorumlamalarıdır.
Meşru müdafaa hakkını geniş yorumlayan görüş ise meşru müdafaa hakkını 51.
maddede öngörülenden daha geniş bir şekilde ele almaktadır. Buna göre örf ve adet hukuku
kurallarına göre meşru müdafaa hakkı, silahlı saldırıdan başka diğer düşmanca eylemler
karşısında da söz sahibi olabilmektedir.17 Dahası 51. madde yalnızca hakkın varlığını
belirlemekte, ancak meşru müdafaa hakkının kapsamını sınırlamamaktadır. Eğer öyle
olsaydı, 51. maddenin meşru müdafaayı yalnızca silâhlı saldırı eylemlerine özgü kabul
etmesi sonucu, devletlerin haklarını ihlâl eden eylemlerle meşru müdafaa yolunu açan
eylemler arasında bir boşluk olurdu.18 51. maddenin en tartışmalı kısmı olan “silahlı
saldırı” ifadesinde, konuya ilişkin görüş ayrılıkları belirginleşir. 51. maddede geçen “doğal
hak” durumu da tartışmanın bir diğer boyutudur. Üye devletlerin bireysel veya ortak meşru
müdafaa hakkının doğal bir hak olduğu da ifade edilmektedir. Bu anlayışa göre, bir devletin
silahlı saldırıya maruz kalması durumunda kendini müdafaa etmesi doğal bir hak olarak
kabul edilir.19 Ayrıca maddede meşru müdafaanın doğal bir hak olarak tanımlanması, örf ve
adet hukukuna göre meşru müdafaanın tanımlanması demektir. Böyle bir durumda da
silahlı saldırı ifadesi sadece silahlı saldırı olduğunda meşru müdafaa hakkının doğdunu
ifade etmez.20 51. maddenin geniş yorumlanmasının BM Antlaşmasının, tek taraflı kuvvet
kullanılmasını önleme amacına uymadığı, maddenn geniş yoruma getirilen en temel
eleştiridir.21
Görüldüğü üzere 51. maddenin dar ve geniş yorumuna ilişkin farklar 51. madde de
kullanılan “doğal hak” ve “silahlı saldırı” ifadelerinde yoğunlaşmaktadır. Kısaca
değinilmekle beraber burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, meşru müdafaa
16
Stürchler, age, s. 50
Topal, age, s.107
18
Keskin, age, s. 158-159
19
Andrew Garwood-Gowers, “Self-Defence Against Terrorism In The Post-9/11 World”, QUT Law and
Justice Journal, Vol 4 No 2, 2004, s.3
20
Louis Henkin. “The Use of Force”, Right versus Might: International and the Use of Force, L.Henkin,
S.Hoffman, J. Kirkpatrick, A. Gerson, W.Rogers, D. Scehffer (drl.), Council on Foreign Relations, New
York, 1991, s.45
21
Garwood-Gowers, age, s.3
17
6
hakkının kapsamının kısıtlanabileceği ama bu hakkın tamamen yok edilmeyeceğidir.22
Haksız bir saldırı karşısında devletlerin meşru müdafaa hakları hiç bir zaman
tartışılmamıştır.23
3. 1373 Sayılı Kararın Öncesi ve Kararın Alınması
BM Antlaşması’nın madde 2/4 ve 51. maddelerinin çerçevesi kısaca ortaya
konulduktan sonra, 1373 sayılı kararın çıkmasına neden olan olaylar ve kararın çıkış süreci
kısaca ele alınacaktır. Bu sayede 1373 sayılı kararın BMGK tarafından çıkarılış amacı,
çerçevesi ve meşru müdafaa hakkı kapsamında karara yapılan atıflar ortaya konulmaya
çalışılacaktır.
11 Eylül sabahı Boston'dan kalkan 11 sefer sayılı American Airlines’a ait uçak saat
08.45'te Dünya Ticaret Merkezi'nin kuzey kulesine çarpmıştır. Birinci uçağın çarpmasından
18 dakika sonra saat 09.03'de Boston'dan kalkan ikinci uçakta, 156 yolcusu ile Dünya
Ticaret Merkezi’nin güney kulesine çarpmıştır. Hemen ardından Washington Dulles
Havaalanı'ndan kalkan 77 sefer sayılı yolcu uçağı da 09.40’da ABD Milli Savunma
Bakanlığının ünlü Pentagon binasına dalış yapmıştır. 93 sefer sayılı bir başka yolcu uçağı
da Pennsylvania eyaletinin Pittsburgh kenti yakınlarında düşmüştür.24 Yapılan saldırılar
sonucu 2.973 kişi hayatını kaybetmiştir. Ancak 11 Eylül’ün sonuçları bundan daha fazla
olmuştur. İlk olarak 11 Eylül 2001 tarihinde, ABD, 1812 savaşından beri ilk kez kendi
toprakları içerisinde saldırıya uğramıştır.25 Bunun sonucu olarak ABD, 11 Eylül saldırıları
karşısında sert önlemler almaya başlamıştır. İkinci olaraksa dünya ilk defa bu ölçekte bir
terörist saldırı ile karşılaşmış; neticesinde akademiden politikaya tüm tartışmalar 11 Eylül
miladına oturturulmuştur. 11 Eylül saldırıları ve saldırıların yarattığı bu sonuçlar kısa
vadede etkisini göstererek BMGK kararlarında yer bulmuştur.
11 Eylül saldırılarında saatler sonra, dönemin güvenlik konseyi başkanı Jean-David
Levitte hemen bir taslak karar hazırlayarak Güvenlik Konseyi’ne sunmuş ve saldırılardan
Funda Keskin. Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve Birleşmiş Milletler,
Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara, 1998, s.44
23
Mahmut R. Belik, Devletlerin Harp Selahiyetinin Tahdidi ve Milletlerarası İhtilafların Sulh Yolu ile
Halli Usulleri, Cilt I, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Yayınları. Aktaran: Keskin, age, s.44
24
Remzi Gökdağ. Amerikan Medyasında 11 Eylül, E-Yayınları, İstanbul 2001, s. 20.
25
Peter Scowen. Haydut Millet Dünya’nın Bilmediği Amerika, Truva Yayınları, İstanbul, 2004, s.23
22
7
bir gün sonra 12 Eylül 2001 tarihinde 1368 (2001) sayılı BMGK kararı oy birliği ile kabul
edilmiştir.26 1368 sayılı kararda öne çıkan maddelere burada kısaca vermek 1373 sayılı
karar tartışılırken önemli olacağından gereklidir. 1368 sayılı kararın giriş bölümünde şöyle
denilmektedir;
“Güvenlik Konseyi,
Birleşmiş Milletler Anlaşması ilke ve amaçlarını hatırlatarak,
Terörist eylemler sonucunda, uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edildiği ve
bozulduğunu belirleyerek,
Birleşmiş Milletler Antlaşmasına göre doğal hak olan bireysel veya kolektif
meşru müdafaa hakkını tanıyarak,”
Giriş bölümü ile dikkat çeken kararın devamında BMGK, terörist saldırıları açık bir
şekilde kınar, kurbanlara ve ailelerine başsağlığı diler, bu terörist saldırılarıda suçluların
cezalandırılması için tüm devletleri acil olarak birlikte çalışmaya davet ederek bu
sorumluluğun bir gereği olarak bu suçu işleyenlerin hesaplarına el konulmasını vurgular,
1269 sayılı karar gereğince kabul edilen sözleşmenin kabulüne davet eder, 11 Eylül 2001
tarihli terörist saldırıya cevap verilmesi için gerekli adımların atılmasını ve terörizmin
bütün şekilleri ile mücadele edilmesini vurgular ve son olarak konunun gündemde
tutulmasına karar verir.27
1368 sayılı kararın kabulünden iki hafta sonra Güvenlik Konseyi 28 Eylül 2001
tarihinde 1373 (2001) sayılı BMGK kararını kabul etmiştir. Bu dönemde ABD’nin BMGK
daimi temsilcisi olan Büyükelçi John Negroponte, 1373 sayılı kararı BM’nin terörle savaşta
verdiği tek güçlü cevap olarak tanımlamıştır.28 Giriş bölümü ile tartışmanın odağında olan
1373 sayılı kararın giriş bölümünde şöyle denilmektedir;
“Güvenlik Konseyi;
10 Ekim 1999 gün 1269 (1999) sayılı ve 12 Eylül 2001 gün 1368 (2001)
sayılı kararlarını,
Chantal de Jonge Oudraat. “Combating Terrorism”, The Washington Quarterly, Vol.26, No.4, 2003, s.
167
27
RES/1368 (2001)
28
Oudraat, age, s.167
26
8
New York, Washington, D.C. ve Pennsylvania'da 11 Eylül 2001 tarihinde
meydana gelen terörist saldırıları kesin olarak kınayarak bu çeşit faaliyetleri
önlemekteki kararlılığını,
Diğer uluslararası terörizm eylemleri gibi, bu eylemlerin de uluslararası
barış ve güvenliğe karşı tehdit oluşturduğunu,
1368 (2001) sayılı kararda da tekrarlandığı gibi, Birleşmiş Milletler
Sözleşmesince tanınan bireysel ve toplu halde meşru müdafaa hakkını,
Birleşmiş
Milletler
Sözleşmesi
doğrultusunda,
terörist
eylemlerin
uluslararası barış ve güvenliğe karşı yaptığı tehdit ile her türlü vasıtayı
kullanarak mücadele etmek ihtiyacını teyit ederek,
Dünyanın pek çok bölgesinde hoşgörüsüzlük ve aşırılığın kışkırttığı terörist
eylemlerin arttığından endişe duyarak,
Devletleri acilen, işbirliğinin artırılması ve terörizmle ilgili uluslararası
sözleşmelerin tam olarak ifası yoluyla terörist eylemleri önlemek ve
bastırmak için ortak çalışmaya davet ederek,
Devletlerin, ülkelerinde tüm yasal yolları kullanma yoluyla, her türlü terörist
eylemin finanse edilmesini ve hazırlanmasını önlemek ve bunlarla mücadele
etmek için ilave tedbirler alarak uluslararası işbirliğini tam olarak
gerçekleştirmeye duydukları ihtiyacın önemini takdir ederek,
Genel Kurulun, Güvenlik Konseyi'nin 13 Ağustos 1998 gün ve 1189 (1998)
sayılı kararı ile de tekrar edilen, Ekim 1970 tarih ve 2625 (XXV) sayılı
kararındaki,
"her
Devletin
kendi
ülkesinde,
bir
başka
Devletin
topraklarındaki terörist faaliyetleri organize etmek, kışkırtmak, yardımcı
olmak ve yer almaktan kaçınma görevi olduğu" konusundaki prensiplerini
tasdik ederek,”29
1373 sayılı kararın BM Antlaşması VII. Bölüm altında alınan uygulama kararlarında
ise devletlerin terörle mücadeledeki yükümlülükleri sıralanmıştır. Kararda devletlerin
yükümlülüklerine ilişkin öne çıkan hususlar;
29
RES/1373 (2001)
9
1. Terörist faaliyetlerin finansmanını önlemek ve bununla mücadele etmek. Bu
amaçla gereken tüm mali önlemleri almak,
2. Aktif veya pasif olarak terörist eylemlere karışan kişi veya kuruluşlara, terörist
gruplara eleman temini ile mücadele ve teröristlere silah temininin ortadan kaldırılması da
dahil olmak üzere, her ne surette olursa olsun teröre destek vermekten kaçınmak,
3. Terörist şahıs ve şebekelerinin faaliyetleri veya hareketleri; sahtesi yapılmış veya
tahrif edilmiş seyahat belgeleri; silah, patlayıcı veya hassas maddelerin kaçakçılığı; iletişim
tekniklerinin terörist gruplarca kullanılması ve kitle imha silahlarının terörist grupların
eline geçmesi tehdidi konuları ile ilgili olmak üzere, operasyonel bilgilerin teatisini
arttırmak,
4. Güvenlik Konseyi bünyesinde Konseyin tüm üyelerinin katılımıyla bir komite
oluşturulması ve karar hükümlerinin devletler tarafından yapılan uygulamalarını komiteye
bildirmektir.
1373 sayılı kararın BM Antlaşması VII. Bölüm altında alınmış olması kararın tüm
üye devletler tarafından uygunlaması zorunluluğunu getirmiştir. Ancak çalışma kapsamında
değerlendirilecek olan 1373 sayılı kararın giriş bölümünde bireysel ve kolektif meşru
müdafaa hakkına yer verilmiş olmasıdır.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken, 11 Eylül saldırıları sonrası ABD’nin
Afganistan’a yönelik gerçekleştirdiği harekât meşru müdafaa çerçevesinde zaten
tartışılmakta olduğudur. Bu çalışma kapsamında tartışılan ise 1373 sayılı kararın bu
tartışma çerçevesinde yerinin ne olduğu ve ilgili kararın meşru müdafaa hakkına ilişkin bir
dayanak oluşturup oluşturmadığıdır. Özellikle bu karara ve öncesi olan 1368 sayılı kararın
dikkate alınmasındaki neden 7 Ekim 2001’de ABD ve İngiltere tarafından Afganistan’a
yönelik başlatılan Kalıcı Özgürlük Harekâtı için her iki devletinde, BMGK’nın almış
olduğu kararların BM Antlaşması’nın 51. maddesinde yer alan bireysel ve ortak meşru
müdafaa hakkını doğruladığı ve Afganistan’a karşı kuvvet kullanabilecekleri yönündeki
iddialarıdır.30 ABD’nin 1368 ve 1373 sayılı kararları kendisine verilmiş bir açık çek olarak
E. Mary O’Connell. “The Myth of Preemptive Self-Defence”, The American Society of International
Law, 2002, http://www.asil.org/taskforce/ oconnell.pdf (Erişim Tarihi: 25.05.2009)
30
10
gördüğü yorumlar vardır.31 Buna göre 7 Ekim 2001 tarihinde ABD’nin Güvenlik
Konseyi’ne gönderdiği ve El-Kaide ve Taliban’a karşın yapılan eylemler konusunda bilgi
verdiği mektubunda, ABD’nin konuya ilişkin yaptığı soruşturma da erken bir aşamada
olduğu ancak diğer hedeflere yönelik alabileceği askeri eylem hakkını saklı tuttuğunu
açıklamıştır.32 ABD’nin bu mektupta ortaya yaklaşımını 11 Eylül saldırıları sonrası alınan
BMGK kararlarına dayandırmakta olduğu görülmektedir.33
4. 1373 Sayılı Kararın Meşru Müdafaa Hakkı Açısından
Değerlendirilmesi
11 Eylül saldırıları BM Antlaşması’nın 39 maddesine göre uluslararası güvenliğe
tehdit ve yine 51.maddeye göre silahlı saldırı olarak değerlendirilebilir. Bu kurallar ilkesel
olarak ABD’nin kendini savunma hakkına dayanma yetkisi vermektedir.34 Ancak konu
açısından kritik olan nokta 1368 ve özellikle 1373 sayılı kararın girişi bölümünde yer
verilen bireysel ve toplu halde meşru müdafaa hakkının, ABD’nin Afganistan’a yönelik
başlattığı ve Kalıcı Özgürlük Harekâtı olarak bilinen harekâta yasal bir dayanak
oluşturduğu35 yönündeki yorumlardır. 1373 sayılı kararın ABD’ye bu hakkı tanıyıp
tanımadığı yönündeki tartışmalar aslında 51.maddede ifade edilen meşru müdafaa hakkına
ve madde 2/4 ile ifade edilen kuvvet kullanma yasağına ilişkin dar ve geniş yorum
farklarından ortaya çıkmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki hem 1368 hem de 1373 sayılı kararda, Antlaşma'nın 51.
maddesinde düzenlenen bireysel ve ortak meşru müdafaa hakkı açıkça doğrulanmıştır.
Kararlarda 51. maddeye yapılan göndermeler önemlidir; çünkü 1998'de ABD elçiliklerine
düzenlenen saldırıların ardından ABD'nin bu hakkı ileri sürerek Afganistan ve Sudan'a
saldırmıştır. Ancak burada önemli olan BMGK tarafından ABD’nin Afganistan ve Sudan’a
31
Oudraat, age, s.168
Letter dated 7 October 2001 from the Permanent Representative of the United States of America to the
United
Nations
addressed
to
the President
of the
Security Council
www2.kobeu.ac.jp/~shotaro/kogi/2005kiko/s-2001-946e.pdf (Erişim Tarihi: 25.05.2009)
33
Oudraat, age, s.168
34
Markus Krajewski & Osman Can. “ABD’nde Terör Saldırı ve Afganistan’a Karşı Savaş: Uluslararası
Hukuk Hangi Yanıtları Verir?”, E-Akademi, Sayı.14, 2003, www.e-akademi.org (Erişim Tarihi: 24.05.2009)
35
Thierry Tardy. “UN Peace Operations in Light of the Events of 11 September 2001”, Peace Operations
After 11 September 2001, Thierry Tardy (drl), Frank Cass, New York, 2004, s.17
32
11
gerçekleştirdiği saldırıların uluslararası hukuka uygun olmadığı için kınanmış olmasıdır.36
Ancak BMGK’nın daha önce aldığı kınama kararı tek başına, 1373 sayılı kararla ABD’ye
meşru müdafaa hakkının kararda tanınıp tanınmadığı konusuna netlik kazandırmamaktadır.
BMGK 1373 sayılı kararda meşru müdafaa hakkı geniş bir çerçevede tanımlanmış
ve açıkça silahlı saldırı ifadesini kullanmamıştır.37 Halbuki BMGK, Körfez Krizinde meşru
müdafaa hakkını açık bir sekilde tanımıştır. 1373 sayılı karar ile Körfez Krizi sırasında
alınan 678 (1990) sayılı kararla karşılaştırıldığında iki karar arasında önemli bir fark vardır.
BM Güvenlik Konseyi, 678 sayılı kararda barışın tesisi için güç kullanımı dahil her türlü
önlemi alma yetkisini devletlere veriliken, 1373 sayılı kararda böyle bir yetki verilmesi
durumu söz konusu değildir.38 1368 sayılı karar, Antlasmada öngörüldügü biçimiyle dogal
olan bireysel ve ortak meşru müdafaa hakkını tanıdıgını tekrarlamakla yetinmiş, bu hakkın
kullanımını 11 Eylül saldırıları veya herhangi bir somut olayla ilişkilendirmemiş ve 1373
sayılı kararında da sadece bu durumu teyit etmiştir.39 Dahası meşru müdafaa hakkına
ilişkin 1373 sayılı karardaki maddeye, VII. Bölüm altında alınan uygulama kararlarının
olduğu bölümde değil, kararın giriş bölümünde yer verilmiştir.40
Kaldı ki 1368 ve 1373 sayılı kararların 51. maddeye yaptığı gönderme çok da geniş
yorumlanmamalıdır; çünkü bu konuda da bir belirsizlik söz konusudur.41 1368 sayılı
kararın giriş bölümünün 3. paragrafı42 ve 1373 sayılı kararın giriş bölümünün 4. paragrafı43
birlikte yorumlandığında, açıkça ABD'nin Afganistan'a yönelik meşru müdafaa hakkının
tanınmış olduğu sonucuna ulaşıldığını söylemek zordur. Çünkü, ortada somut bir
Carsten Stahan, ‘Security Council Reslutions 1368(2001) and 1373(2001): What They Say and What They
Don’t Say’, European Journal of International Law, http://www.ejil.org/forum_WTC, Aktaran: Ülkü
Halatçı. “11 Eylül Terörist Saldırıları ve Afganistan Operasyonu’nun Bir Değerlendirmesi”, Uluslararası
Hukuk ve Politika, Cilt:2, No:7,2006, s.88
37
Dominika Švarc. “Military Response to Terrorism and the Jus ad Bellum”, Defence Against Terrorism
Review, Vol. 1, No. 1, 2008, s.35
38
Christopher Greenwood. “International law and the War Against Terrorism”. International affairs, Vol.78
No.2, 2002, s.306
39
Saura Jaume, “Some Remarks on the Use of Force against Terrorism in Contemporary International Law
and the Role of the Security Council”, Loyola of Los Angeles International & Comparative Law Review,
Vol 26, No. 7,2003, s. 19
40
Geir Ulfstein, “Terrorism and the Use of Force” , Security Dialogue, Vol.34, No.2, 2003, s.156
41
Stahan, age, Aktaran: Halatçı, age, s.88
42
1368 (2001) / 3: Recognizing the inherent right of individual or collective self-defence in accordance with
the Charter
43
1373 (2001) / 4: Reaffirming the inherent right of individual or collective self-defence as recognized by the
Charter of the United Nations as reiterated in resolution 1368 (2001)
36
12
yetkilendirme olmayıp, genel ve soyut ifadeler kullanılmıştır. Buna rağmen, ABD ve
İngiltere Afganistan'a karşı Kalıcı Özgürlük Operasyonu’nu başlatmış; her iki ülke BMGK
kuvvet kullanma ile ilgili bir yetkilendirmede bulunmadan bireysel operasyon başlatarak,
bunu da 51. maddeye dayandırmışlardır.44
Ayrıca 1368 sayılı kararın giriş kısmında meşru müdafaa hakkına atıf yapılırken,
uygulama bölümü 1. ve 3. paragrafta 11 Eylül saldırılarının meşru müdafaa hakkını
dogrucak “silahlı saldırı” olarak değil “terörist saldırı”olarak yorumlanması45 ve 1.
paragrafta “uluslararası barış ve güvenliğin tehdidi” olarak saldırıları ifade etmesi 1368
sayılı kararı muğlak ve çelişkili kılmaktadır.46 Bu durumda meşru müdafaa hakkı
konusunda 1368 sayılı karar, bu karara referans veren 1373 sayılı kararı da dolaylı olarak
etkileyen bir çelişki olarak karşımıza çıkmaktadır.
1373 sayılı kararın başında eylemlerin de uluslararası barış ve güvenliğe karşı tehdit
oluşturduğunun söylenmesi de 1373 sayılı karar çerçevesinde ABD’nin müdahalesini
doğrultusunda tartışılmaktadır. Aslında 1373 sayılı kararın başında yapılan uluslararası
barış ve güvenliğin tehdidi tespiti aslında bir yenilik olmayıp; benzer nitelikte saptama Pan
Am 103 yolcu uçağına karşı düzenlenen saldırılardan sonra alınan 731(1992) sayılı
Güvenlik Konseyi kararında da yapılmıştır.47 731 sayılı kararda Libya’ya yönelik
uygulanan yaptırımlar konusunda terörizmin uluslararası barış ve güvenliğe yönelik
oluşturduğu tehdit gerekçe oluşturmuştur. 1373 sayılı kararın 6. paragrafında,48 748 (1992)
sayılı kararın 9. paragrafına49 paralel bir düzenlemeye yer verilerek, uluslararası barış ve
güvenliğin sağlanması için gerekli tedbirler konusu ele alınmıştır. Ayrıca 1373 sayılı
kararda, Genel Kurul’un 24 Ekim 1970 Tarih ve 2625 (XXV) sayılı kararındaki, “her
Halatçı,age, s88
Cassese, Antonio, "Terrorism is Also Disrupting Some Crucial Legal Categories of International Law",
EJIL, Cilt 12, Sayı 5, 2001, http://www.ejil.org/forum_WTC/NY-Cassese.pdf (Erişim Tarihi: 25.05.2009)
46
Jackson Nyamuya Maogoto, War on The Enemy: Self-Defence and State-Sponsored Terrorism Melbourne
Journal of International Law, Vol.4, No.2, 2003, s. 29
47
Stahan, age Aktaran: Halatçı, age, s.88
48
1373 (2001) / 6: Decides to establish, in accordance with rule 28 of its provisional rules of procedure, a
Committee of the Security Council, consisting of all the members of the Council, to monitor implementation
of this resolution, with the assistance of appropriate expertise, and calls upon all States to report to the
Committee, no later than 90 days from the date of adoption of this resolution and thereafter according to a
timetable to be proposed by the Committee, on the steps they have taken to implement this resolution
49
748 (1992) / 9: Decides to establish, in accordance with rule 28 of its provisional rules of procedure, a
Committee of the Security Council consisting of all the members of the Council, to undertake the following
tasks and to report on its work to the Council with its observations and recommendations.
44
45
13
devletin kendi ülkesinde, bir başka devletin topraklarındaki terörist faaliyetleri organize
etmek, kışkırtmak, yardımcı olmak ve yer almaktan kaçınma görevi olduğu” konusundaki
prensip de teyit edilmiştir.50
Aslında BMGK, 11 Eylül saldırıları sonrasında aldığı 1368 ve 1373 sayılı kararlar
ile BM Antlaşması’nın VII. Bölümü’nde yer alan 39. maddenin kendisine verdiği yetkiyi
kullanarak söz konusu saldırıların uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini saptamış;
böylece BM Antlaşması’nın çatısını oluşturan ortak güvenlik sisteminin işletilmesi için bir
yol açılmıştır. BMGK ilgili tespiti yapmış olmakla birlikte, ne ABD ve İngiltere ne de
başka bir ülkeye kuvvet kullanma konusunda yetki vermiştir.51
Bu çerçevede BMGK’nın aldığı 1368 ve 1373 sayılı kararların ABD’'nin meşru
müdafaa hakkını ortadan kaldırdığı yönünde yorumlar yapılmaktadır. Bilindigi üzere 51.
madde, bir devletin silahlı saldırıya maruz kalması durumunda Güvenlik Konseyi
uluslararası barış ve güvenliği sağlamak ve devam ettirmek için gerekli önlemleri alana
kadar, söz konusu devletin meşru müdafaa hakkı çerçevesinde hareket edebilecegini
öngörmektedir. Bu noktadan hareketle, 11 Eylül eylemlerinin hemen ardından alınan 1368
ve 1373 sayılı kararların doğrudan eylemlere yanıt olarak alındığı ve terörizmle mücadele
amacıyla devletlerin kuvvet içermeyen önlemler almasını öngördügü belirtilerek, söz
konusu kararların meşru müdafaa hakkını ortadan kaldıracak nitelikte uluslararası barış ve
güvenliği sürdürmeye yönelik önlemler olarak kabul edilebileceğine; diğer bir ifade ile
1373 sayılı kararın alınması ile ABD’nin meşru müdafaa hakkının ortadan kalktığına
yönelik görüşler vardır.52
Kaldı ki meşru müdafaa hakkının kullanılması için BMGK’den yetki alınması gibi
bir durum da söz konusu değildir. Bu nedenle de 1373 sayılı kararın bu hakkı ABD’ye
tanıdığı yönündeki tartışmalar temelden ciddi bir biçimde yoksundur.
Bu noktada neden 1373 sayılı kararda meşru müdafaa konusuna yer verildiği ve
bunun nasıl yorumlanması gerektiği sorusu sorulabilir. 1373 sayılı kararın tek başına
kuvvet kullanımını onayladığını söylemek mümkün değildir. Kararın en fazla terörizm
olaylarında meşru müdafaa hakkının kullanımında politik bir kabul olabileceği
Halatçı, age, 87
Halatçı, age, 89
52
Guiliana Ziccardi Cappaldo, The Pillars of Global Law, Ashgate, Aldershot, 2008, s. 144
50
51
14
söylenebilir.53 1373 sayılı kararın terörist eylemlerin uluslararası barış ve güvenliğe tehdit
oluşturduğu ve BM Antlaşması’nca tanınan bireysel ve ortak meşru müdafaa hakkını teyit
etmesini, BMGK’nın 11 Eylül saldırılarına karşı ABD’nin meşru müdafaa hakkını
kullanarak silahlı kuvvet kullanılmasını onaylamak olarak yorumlamak ileri gitmektedir.
Kararda meşru müdafaa hakkına ve uluslararası barış ve güvenliğe yöenlik tehdite ilişkin
yer verilen bu ifadelerin en fazla bu tür olaylar karşısında da meşru müdafaa hakkı
kullanıldığında BMGK’nın bunu tanıyabileceği yönünde bir gösterge olarak54 veya
BMGK’nın terörizmi uluslararası barış ve güvenliğe yönelik bir tehdit olarak tanıdığı ve 11
Eylül saldırıları gibi aşırı olaylarda kollektif güvenlik sistemini ileride çalıştırabileceği
olarak yorumlamak gereklidir.55
Ayrıca, Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu
olmakla birlikte, BM Antlasması’nın yorumlanması gibi resmi bir görevi yoktur. Konseyin
kararlarının genel nitelikli kuvvet kullanma yasağına halel getirmeyecek şekilde
yorumlanması; konsey kararlarının genişletilmiş yorumları temelinde güç kullanılması,
gelecekte Konseyin karar almasını daha da güçlestirecek bir etken olabileceği dikkate
alınmalıdır.56 Aksi halde madde 2/4 ile konulan kuvvet kullanma yasağının altının
kazılacak ve BMGK kararları ileride etkili birer araç olmayacaklardır.57
1373 sayılı karar yorumlanırken kararın uygulama kısmına ortaya konulan ve
kararın asıl amacını oluşturan önlemlerin de dikkate alınması gereklidir. Kararda teröre
karşı alınan önlemler, askeri nitelikte olmayan terörist örgütlerin malvarlıklarının
dondurulması, terörist eylemlerin finansmanının engellenmesi ve terörizme karşı
işbirliğinin geliştirilmesi gibi terörle mücadele öne çıkan konularla ilgilidir. Bu bağlamda
kararda üç noktadan hareket edilerek devletlerden teröristlerin finansal hareketlerini
önleyecek çeşitli adımlar atmaları, devletlerden terörist aktivitlerin desteklenmesini
engelleyecek ulusal önlemler almaları ve devletlerin birbirleriyle ilişkilerini geliştirecek
53
Ulfstein, age, s.156
Frederic L. Kirgis, “Addendum: Security Council Adopts Resolution on Combating International
Terrorism”, American Society of International Law, http://www.asil.org/insigh77.cfm (Erişim Tarihi:
25.05.2009)
55
Švarc, age, s.33
56
Sevin Toluner. "Nikaragua'ya Karsi Askeri ve Benzeri Faaliyetler Davasi'ndaki Yargı ve Meşru Müdafaa
Hakkı", Milletlerarasi Hukuk Açısından Türkiye'nin Bazı Dıs Politika Sorunları, İstanbul, Beta
Yayınlan, 2004, s. 478
57
Ufstein, age, s.163
54
15
önlemler almaları istenmiştir.58 Ayırca kararda terörle mücadele konusunda bir komite
oluşturulması ön görülerek ve karara uygun olarak BM Terörizme Karşı Koyma Komitesi
(Counter Terrorism Committe) kurulmuştur. Mevcut durumda Komite 1373 sayılı
karardaki tüm maddeleri içine alan kapsamlı bir terörle mücadelede teknik rehber taslağı
hazırlığı yapmakta ve 2010 yılında bu taslağı tamamlamayı planalamaktadır. Bu çerçevede
amaçları VII. Bölüm altında net olarak çizilen ve detaylı olarak belirlenen 1373 sayılı
kararın ABD’ye meşru müdafaa hakkı konusunda yetki tanıdığı yönünde tartışılması,
kararın terörle mücadele konusunda taşıdığı küresel önemi ikinci plana itmiştir.
Jane Boulden. “The Security Council and Terrorism”, The United Nations, Security Council and War,
V.Lowe, A. Roberts, J. Welsh, D. Zaum (drl), Oxforf University Press, Oxford, 2008, s.612
58
16
SONUÇ
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BGMK) 1373 (2001) sayılı karar terörle
mücadelede önemli bir karardır. Ancak karar ABD’nin Afganistan’a yönelik Kalıcı
Özgürlük Harekâtı çerçevesinde ABD’ye meşru müdafaa hakkının tanındığı yönündeki
yorumlarla öne çıkmıştır. Çalışma kapsamında bu konuya vurgu yapılarak, BM Antlaşması
madde 2/4’ü geniş bir yasak olarak ele alan görüş ve buna bağlı olarak 51. maddenin dar bir
yasak olduğu yaklaşımına referansla kararın bu hakkı tanıyıp tanımadığı tartışılmıştır.
Bu çerçevede 1373 sayılı karar devletlerin terörist saldırılara karşı meşru müdafaa
hakkı konusunda meşru bir zemin oluşturmuş olmasına karşın, terörizme karşı meşru
müdafaa hakkının kullanılmasında yeni bir yasal dayanak oluşturmamaktadır. 1373 sayılı
kararda meşru müdafaa hakkına yer verilmesinin, 11 Eylül saldırılarına benzer olaylar
karşısında da meşru müdafaa hakkı kullanıldığında BMGK’nın bunu tanıyabileceği
yönünde bir gösterge olarak yorumlamak yeterli olacaktır.
17
Kaynakça
1. Brownlie, Ian. “The Principle of the Non-Use of Force in Contemporary International
Law”, The Non-Use of Force in International Law, William E. Butler (drl), Martinus
Nijhoff Publishers, London, 1989.
2. Boulden, Jane. “The Security Council and Terrorism”, The United Nations, Security
Council and War, V.Lowe, A. Roberts, J. Welsh, D. Zaum (drl), Oxforf University Press,
Oxford, 2008.
3. Bozkurt, Enver Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanımı, Asil Yayın, Ankara, 2007
4. Cassese, Antonio. "Terrorism is Also Disrupting Some Crucial Legal Categories of
International Law", EJIL, Cilt 12, Sayı 5, 2001, http://www.ejil.org/forum_WTC/NYCassese.pdf (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
5. Cappaldo, Guiliana Ziccardi. The Pillars of Global Law, Ashgate, Aldershot, 2008.
6. Dominika Švarc. “Military Response to Terrorism and the Jus ad Bellum”, Defence
Against Terrorism Review, Vol. 1, No. 1, 2008.
7. Garwood-Gowers, Andrew. “Self-Defence Against Terrorism In The Post-9/11 World”,
QUT Law and Justice Journal, Vol 4 No 2, 2004.
8. Christopher Greenwood. “International law and the War Against Terrorism”.
International Affairs, Vol.78 No.2, 2002
9.Gökdağ, Remzi. Amerikan Medyasında 11 Eylül, E-Yayınları, İstanbul, 2001.
10. Halatçı, Ülkü. “11 Eylül Terörist Saldırıları ve Afganistan Operasyonu’nun Bir
Değerlendirmesi”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt:2, No:7, 2006.
11. Louis Henkin. “The Use of Force”, Right versus Might: International and the Use of
Force, L.Henkin, S.Hoffman, J. Kirkpatrick, A. Gerson, W.Rogers, D. Scehffer (drl.),
Council on Foreign Relations, New York, 1991.
12. Keskin, Funda.”BM ve Kuvvet Kullanma”, Avrasya Dosyası: BM Özel, Cilt: 8,
Sayı:1, 2002.
18
13. Keskin, Funda. Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma: Savaş, Karışma ve
Birleşmiş Milletler, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara, 1998.
14. Kirgis, Frederic L. “Addendum: Security Council Adopts Resolution on Combating
International
Terrorism”,
American
Society
of
International
Law,
http://www.asil.org/insigh77.cfm (Erişim Tarihi: 25.05.2009).
15. Krajewski, Markus & Osman Can. “ABD’nde Terör Saldırı ve Afganistan’a Karşı
Savaş: Uluslararası Hukuk Hangi Yanıtları Verir?”, E-Akademi, Sayı.14, 2003, www.eakademi.org (Erişim Tarihi: 24.05.2009).
16. Jaume, Saura. “Some Remarks on the Use of Force against Terrorism in Contemporary
International Law and the Role of the Security Council”, Loyola of Los Angeles
International & Comparative Law Review, Vol 26, No. 7, 2003.
17. Maogoto, Jackson Nyamuya. “War on The Enemy: Self-Defence and State-Sponsored
Terrorism”, Melbourne Journal of International Law, Vol.4, No.2, 2003.
18. O’Connell, E. Mary “The Myth of Preemptive Self-Defence”, The American Society
of International Law, 2002, http://www.asil.org/taskforce/ oconnell.pdf (Erişim Tarihi:
25.05.2009).
19. Oudraat, Chantal de Jonge. “Combating Terrorism”, The Washington Quarterly,
Vol.26, No.4, 2003.
20. Scowen, Peter. Haydut Millet Dünya’nın Bilmediği Amerika, Truva Yayınları,
İstanbul, 2004.
21. Stürchler, Nikolas. The Threat of Force in International Law, Cambridge University
Press, Cambridge, 2007.
22. Tardy, Thierry. “UN Peace Operations in Light of the Events of 11 September 2001”,
Peace Operations After 11 September 2001, Thierry Tardy (drl), Frank Cass, New York,
2004.
23. Taşdemir, Fatma. Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma
Yetkisi, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu, Ankara, 2006.
19
24. Toluner, Sevin. "Nikaragua'ya Karsi Askeri ve Benzeri Faaliyetler Davasi'ndaki Yargı
ve Meşru Müdafaa Hakkı", Milletlerarasi Hukuk Açısından Türkiye'nin Bazı Dıs
Politika Sorunları, İstanbul, Beta Yayınları, 2004.
25. Topal, Ahmet Hamdi. Uluslararası Teörizm ve Terörist Eylemlere Karşı Kuvvet
Kullanma, Beta Yayınları, İstanbul, 2005.
26. Ulfstein, Geir. “Terrorism and the Use of Force” , Security Dialogue, Vol.34, No.2,
2003.
27. Westra, Joel. International Law and the Use of Armed Force, Routledge, London,
2007.
20
Download