Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi NATO ` nun Kosova

advertisement
KHO SAVBEN-UGT DR-2008/2009 BAHAR DÖNEMİ
ULUSLARARASI HUKUKTA KUVVET KULLANMA DERSİ
(PROF.DR. SERTAÇ HAMİ BAŞEREN)
NATO’NUN KOSOVA SORUNU NEDENİYLE
YUGOSLAVYA’YA MÜDAHALESİ (1999)
ve ULUSLARARASI HUKUK
Tnk.Bnb. Sami YILDIRIM
25 Mayıs 2009
Sunuş Sırası

Giriş

Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma Yasağı, Bu
Yasağın İstisnaları ve İnsani Müdahale Kavramı

NATO’nun Kosova Sorunu Nedeniyle Yugoslavya’ya
Müdahalesinin Uluslararası Hukuk Açısından Analizi
– Müdahale Öncesindeki Süreç ve Müdahalenin
Nedenleri
– Müdahale Süreci
– Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi

Sonuç ve Öneriler
2
Giriş : Kosova Sorunu
Eski Yugoslavya Federasyonu içinde özerk bir bölge olan Kosova’da
kendilerine yönelik insan hakları ihlallerini önlemek amacıyla Kosova’lı
Arnavutlar (Kosova Kurtuluş Ordusu ile), 1990’lı yılların sonlarına
doğru, Yugoslavya’daki Milosevic yönetimine karşı silahlı mücadeleye
başlamışlardır. BM Güvenlik Konseyi ise, almış olduğu kararlarda,
Kosova’daki durumun ağır insan hakları ihlali olduğunu tespit etmiş;
fakat hiçbir devlet ya da uluslararası örgüte ve dolayısıyla NATO’ya,
Kosova’daki soruna ilişkin olarak Yugoslavya’ya karşı kuvvet kullanma
yetkisi vermemiştir. Buna rağmen NATO hem BM Antlaşmasının 2/4.
maddesindeki kuvvet kullanma yasağını dikkate almayarak, hem de kendi
kurucu antlaşmasının uygulama alanı dışına çıkarak Yugoslavya’ya
müdahale kararı almış ve 24 Mart 1999’dan itibaren 78 gün süreyle 3
bunu uygulamıştır.
Giriş
 NATO'nun Kosova sorununa müdahale
amacıyla başlattığı söz konusu 'Müttefik Güç
Harekatı - Operation Allied Force', birçok ilkleri
içinde barındırması açısından ilginçtir:
• İlk defa bir BM kararı olmadan, bir
uluslararası askeri güç, barış sağlamak amacıyla
harekâta girişmiştir,
• İlk kez başka bir ülkeye saldırmamış bir
egemen devlete, kendi vatandaşları arasında
etnik ayrımcılık ve etnik temizliğe yönelik iç
politikaları nedeniyle müdahale edilmiştir.
• İlk defa NATO kendi kararı ile kendi üye
ülkelerinin sınırları dışındaki bir olaya müdahale
etmiştir.
4
Giriş
Uluslararası hukuk bağlamında -özellikle Kollektif
Güvenlik Sisteminin işlerliği açısından- çok tartışılan
Kosova operasyonu;
 Soğuk Savaş sonrası ilk belirgin insani müdahaledir ?
 Bu savaşa müdahil olma arzusu, Bosna ve
Ruanda’dakinin aksine fazla olmuştur.
 Müdahaleye ilişkin tartışmalarda bu kez liberaller
müdahale yanlısı iken, muhafazakar-realistler daha çok
müdahalenin karşısında yer almışlardır.
5
Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma Yasağı; Bu Yasağın
İstisnaları ve İnsani Müdahale Kavramı
Kuvvet kullanma yasağı, uluslararası hukukun en temel buyruk (jus
cogens) kurallarından birisidir. Bu kural, başta Milletler Cemiyeti
Misakı olmak üzere, birçok uluslararası düzenlemede yer almasına
karşılık en geniş kapsamlı olarak BM Antlaşmasında düzenlenmiştir.
Bugüne kadar hiçbir hükûmet,
BM’nin başarısızlıklarının BM
Antlaşmasını ortadan kaldırdığını ya da değiştirdiğini söylememiştir.
Bu antlaşmanın 2. maddesinin 4. fıkrasında kuvvet kullanma yasağı şu
şekilde hükümselleştirilmiştir:
“Tüm üyeler, uluslararası ilişkilerinde gerek herhangi bir başka
devletin toprak bütünlüğüne ya da siyasal bağımsızlığına karşı, gerek
Birleşmiş Milletler’in Amaçları ile bağdaşmayacak herhangi bir biçimde
kuvvet kullanma tehdidine ya da kuvvet kullanılmasına başvurmaktan
kaçınırlar.”
6
Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma Yasağı; Bu Yasağın
İstisnaları ve İnsani Müdahale Kavramı
Kuvvet kullanma yasağının günümüzde geçerli olan iki
istisnası vardır:
 Devletler tarafından tek taraflı veya müştereken kuvvet
kullanılması yöntemi olan ve BM Antlaşmasının 51. maddesi
ile düzenlenen “meşru müdafaa hakkı”;
 BM Antlaşmasının 2/4. maddesi ile getirilmiş olan genel
yasağın uygulanmasının sağlanması ve uygulanmaması
durumunda örgütün alacağı önlemleri belirlemesi beklenen
kollektif güvenlik sisteminin bir parçası olarak BM
kararıyla uygulanan “zorlama tedbirleri”dir.
7
Uluslararası Hukukta Kuvvet Kullanma Yasağı; Bu Yasağın
İstisnaları ve İnsani Müdahale Kavramı
İnsani müdahale (humanitarian intervention) kavramı, “bir
devlet ya da devletler topluluğu tarafından bariz ve yaygın
insan hakları ihlalinde bulunan devlete yönelik bu ihlalleri
ortadan kaldırmak amacıyla yapılan girişimler” olarak
tanımlanmaktadır.
 Bir insani askeri müdahalenin meşru sayılabilmesi için
altı kriter söz konusudur:
• Haklı nedenler eşiği,
• Doğru amaçlar,
• Son çare,
• Orantılı yollar,
• Mantıklı beklentiler,
• Doğru makam.
8
NATO Müdahalesine Giden Süreç
1980’de Tito’nun ölümünden sonra dağılma sürecine giren Yugoslavya’yı
oluşturan diğer etnik unsurların bağımsızlıklarını ilan etmeye
başlamalarından etkilenen Arnavutlar, Kosova’nın cumhuriyet statüsü
kazanması gerektiğini savunmuşlar ve bu amaçla gösteriler
düzenlemişlerdir. Bu gösterilerden sonra Kosova Parlamentosunun
çoğunluğunu oluşturan Arnavut temsilciler, 1989’da Kosova’yı Yugoslavya
Sosyalist Federasyonu içinde ayrı bir cumhuriyet olarak kabul eden bir
karar almışlardır. Buna karşılık Sırbistan, kendi egemenliğini güçlendiren
Anayasa değişikliğini resmen kabul etmiş ve Yugoslavya’nın 1974 Anayasası
ile kendisine bu konuda yetki verilmemesine rağmen Kosova’nın özerk 9
statüsünü kaldırmıştır.
NATO Müdahalesine Giden Süreç
1997 yılı boyunca gerilim tırmanmış, Mart 1998’de karşılıklı gösteriler
olmuş ve Sırplar bir grup Kosova’lıyı öldürmüştür. BuunTemas Grubu
(ABD, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Rusya) bir araya gelmiştir. Bu
arada İbrahim Rugova, uzlaşma yanlısı olmayan Kosova’lıların
katılmadığı seçimlerde yeniden başkan seçilmiştir. Mayıs 1998’de
Yugoslavya Devlet Başkanı Slobodan Milosevic ile İbrahim Rugova
arasında ilk doğrudan görüşmeler yapılmıştır. Arnavut tarafı, görüşmeleri
“sonuç vermediği” için boykot kararı almış; Ağustos 1998’de, nihai amacı
Arnavutlar’ın yaşadığı tüm bölgeleri birleştirmek olan Kosova Kurtuluş
Ordusu adlı etnik Arnavut gerilla örgütü (Ushtria Çlrimtare e KosovesUÇK) Sırp hedeflerine saldırılarına hız vermiş ve Kosova’nın % 40’ını
kontrol altına almıştır. Bu saldırıları, büyük ve şiddetli bir Yugoslav 10
askerî harekâtı takip etmiştir.
NATO Müdahalesine Giden Süreç
Mart 1998’deki Yugoslav askerî harekâtı 1 milyon yeni mülteciye ve 10
binden fazla Arnavut’un hayatına mal olmuştur. Kosova iç savaşı BosnaHersek’teki savaştan çok daha zorlu olmuştur. Sırbistan Kosova’yı kendi
topraklarından bir parça ve kendi yönetiminde bir bölge, oradaki
bağımsızlık mücadelesini de bir iç mesele-hatta terör olarak nitelendiriyor
ve bölgeye istediği kadar asker sevk edebiliyordu. Ayrıca askerî açıdan,
Bosna-Hersek’te Müslümanlar, Sırplar ve Hırvatlar karışık hâlde
yaşıyorken ve dolayısıyla hedef belirlemek güç iken, Kosova’da halkın
%90’ı Müslüman olduğundan ve taraflar iç içe yaşamadığından hedef
belirlemek ve bulmak daha kolay olmuştur.
11
NATO Müdahalesine Giden Süreç
Kosova’da UÇK’nın eylemleri ile birlikte başlayan iç çatışma, Milosevic’in
başında bulunduğu Belgrad yönetiminin Arnavutlar’a karşı eylemlerinin
soykırım derecesinde insan hakları ihlallerine ulaşması neticesinde farklı bir
boyuta taşınmıştır. Milosevic’e yanıt, 24 Mart 1999’da başlayan NATO hava
taarruzu olmuştur. Bu hava taarruzları gerçekleştirilmeden önce BM
Güvenlik Konseyi; NATO’nun müdahalesinden önce, belirtilen şiddet
eylemlerinin önüne geçmek amacıyla Kosova’da yaşananlarla ilgili olarak
dört karar almıştır:
31 Mart 1998 tarihli ve 1160 sayılı Karar,
23 Eylül 1998 tarihli ve 1199 sayılı Karar,
24 Ekim 1998 tarihli ve 1203 sayılı Karar,
12
17 Kasım 1998 tarihli ve 1207 sayılı Karar.
NATO Müdahalesine Giden Süreç
Rambouillet Konferansı
6-20 Şubat 1999
- Şiddetin hemen durdurulması;
- Diyalog yoluyla çözüm; nihai çözümü
sağlamak için üç yıllık geçici bir anlaşma;
- Yugoslavya ve komşularının toprak bütünlüğü;
- Tüm ulusal toplumların haklarının korunması;
- AGİT gözetiminde, Kosova'da seçimlerin yapılması;
- İnsanlığa karşı suçlar, savaş suçları ve diğer ciddi ihlaller hariç, tarafların
Kosova'ya ilişkin soruşturma yapmaması;
- Siyasal mahkumların serbest bırakılması; uygulamanın denetlenmesi için
uluslararası katılım ve işbirliği;
- Kosova'da üst düzeyde bir özerk yönetimin kurulması; Kosova'daki tüm
unsurların tüm yönetim kademelerinde adil olarak temsili.
13
NATO Müdahalesi
24 Mart 1999 tarihinde başlayan operasyonun başında NATO
tarafından, müdahalenin Yugoslavya ile savaşmak amacıyla
yapılmadığı; amacın, Milosevic’in şiddet eylemlerine son vermemesi
sonucu yaşanan insan hakları ihlallerini önlemek olduğu açıklanmıştır.
Aynı zamanda, uzun süreden beri Avrupa’dan tecrit edilen bu bölgeye
müdahalenin, NATO’nun kuruluş amacı ve ahlaki sorumluluğu
itibarıyla zorunlu hale geldiği de belirtilmiştir.
Müdahalenin başlamasını müteakip Kuzey Atlantik Konseyinin
23 Nisan 1999’da yapmış olduğu Washington Zirvesinde, Kosova’ya
yapılan müdahalenin insan hakları, demokrasi ve hukuk kuralları
gereğince gerçekleştirildiği belirtilmiş, operasyonun başında yapılan
14
ve yukarıda belirtilen açıklama yinelenmiştir.
NATO Müdahalesi
24 Mart 1999 tarihinde başlayan operasyonun başında NATO
tarafından, müdahalenin Yugoslavya ile savaşmak amacıyla yapılmadığı,
amacın, Milosevic’in şiddet eylemlerine son vermemesi sonucu yaşanan
insan hakları ihlallerini önlemek olduğu açıklanmıştır. Aynı zamanda,
uzun süreden beri Avrupa’dan tecrit edilen bu bölgeye müdahalenin,
NATO’nun kuruluş amacı ve ahlaki sorumluluğu itibarıyla zorunlu hale
geldiği de belirtilmiştir.
Müdahalenin başlamasını müteakip Kuzey Atlantik Konseyinin
23 Nisan 1999’da yapmış olduğu Washington Zirvesinde, Kosova’ya
yapılan müdahalenin insan hakları, demokrasi ve hukuk kuralları
gereğince gerçekleştirildiği belirtilmiş, operasyonun başında yapılan
ve yukarıda belirtilen açıklama yinelenmiştir.
NATO, müdahalenin gerekçesini Kosova’da yaşanan ve soykırım
derecesine varan insan hakları ihlallerinin önlenmesi ile uluslararası barış
ve güvenliği sağlamak amacıyla alınan BM Güvenlik Konseyi
kararlarının uygulanmaması nedeniyle uluslararası hukukun
15
göz ardı edilmesine dayandırmıştır.
NATO Müdahalesi
Uluslararası hukuk itibarıyla günümüzde bile hâlâ tartışmalı olan insani
müdahale kavramı da gerekçe olarak gösterilmiştir. Ayrıca NATO Genel
Sekreteri, 27 Ekim 1998 tarihinde müdahale olasılığına karşı yaptığı basın
açıklamasında, Kosova’daki krizin uluslararası barış ve güvenliği tehdit
etmeye devam etmesi ve BM Güvenlik Konseyinin 1199 sayılı Kararının
uygulanmaması halinde, NATO’nun ilgili karar uyarınca kuvvet
kullanmaya hazır olduğunu ifade etmiştir.
Bu açıklamaya göre NATO, Kosova müdahalesini, 1199 sayılı Karara
istinaden gerçekleştireceğini belirtmiştir. Ancak BM Güvenlik Konseyi
ilgili kararda sadece mevcut krizin uluslararası barış ve güvenliği tehdit
ettiğini tespit etmiş ve bu bağlamda ne NATO’yu ne de diğer bir
uluslararası kuruluşu müdahale için açıkça yetkilendirmiştir.
 Her şey rağmen NATO, müdahaleyi belirtilen temel değerlere ve BM
Güvenlik konseyinin 1199 sayılı Kararına dayandırarak, uluslararası
hukuka uygun hareket ettiğini iddia etse de, BM Antlaşması ve
16
Kuzey Atlantik Antlaşması itibarıyla açıkça yetkilendirilmemiştir.
NATO Müdahalesi
Sırp Yönetimi, ancak ülkesi 78 gün süreyle NATO uçakları tarafından
bombalandıktan sonra Kosova’dan çekilmeye ve imza atmaya razı
olmuştur. NATO bu olayda ilk kez egemen bir devletle karşı karşıya
kalmış; Sırplar tam 41.000 asker ve polis kuvvetini, 20 Haziran 1999’da,
yani NATO’nun verdiği yeni sürenin son günü çekmeyi tamamlamıştır.
G-8 ülkelerinin girişimi ve Rusya’nın ara buluculuğu ile NATO ve
Yugoslavya anlaşma imzalamıştır. Anlaşmak için iki taraf da ödün
vermek zorunda kalmış; Yugoslavya; Kosova’ya verilen otonomiye, tüm
güçlerini çekmeye, mültecilerin geri dönüşüne ve NATO katılımı ile
uluslararası askeri gücün varlığına razı olmuştur. Diğer yandan,
Yugoslavya’nın toprak bütünlüğünün korunması, Kosova’nın
Federasyon sınırları içinde kalması, anlaşmanın NATO’nun değil, BM
Güvenlik Konseyinin otoritesinde olması ve Barış Gücü’ne Rus
17
askerlerin katılımı sağlanmıştır. 20 Eylül’de itibarıyla da
UÇK’nın silahsızlandırılması tamamlanmıştır.
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
 NATO’nun
Kosova’ya
müdahalesinin
hukuka
aykırı
olmasının sebeplerinden birisinin,
Kuzey Atlantik Antlaşması ile
belirtilen
işbu
antlaşmanın
uygulanma alanı dışındaki bir
bölgeye operasyon düzenlenmesi
olduğu söylenmektedir.
 Bu hükme göre, üye devletlerin sınırları dahilinde olmak üzere
Avrupa’daki ve Kuzey Afrika’daki toprakları, Fransa’nın Cezayir
Bölgesi, Türkiye toprakları veya taraflardan herhangi birinin egemenliği
altında olan ve Yengeç Dönencesinin kuzeyinde yer alan adalar,
NATO’nun görev alanı olarak belirlenmiştir. Başka bir deyişle Örgütün
operasyon icra edebilme yetkisi, belirtilen bölgeler ile sınırlıdır. Bu
kapsamda, NATO’nun Kosova’ya müdahalesi, Kuzey Atlantik
Antlaşmasının 6. maddesi uyarınca belirlenen coğrafi alanın dışında
icra edildiğinden, “yer yönünden yetkisiz” olarak kabul edilebilir.
18
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
NATO, Kosova’ya müdahalesine “yer yönünden yetkisiz” olduğu
gerekçesiyle yapılan itirazları, Nisan 1999’da düzenlenen Washington
Zirvesi’nde kabul ettiği “Yeni Stratejik Kavramı” ile karşılamaya
çalışmıştır. Bu Kavram’a göre NATO, artık Kuzey Atlantik Örgütü olarak
değil, Avrupa-Atlantik Örgütü olarak tanımlanmıştır.
Bu açıdan Örgüt, Avrupa’nın güvenliği açısından AB’ye rakip olarak
değil, onu destekleyici ve güçlendirici niteliği ile ön plana çıkmaktadır.
Yine Nisan 1999’da Kuzey Atlantik Konseyinin Kosova’nın durumu
hakkında yapmış olduğu açıklamada, bu müdahale ile Güneydoğu
Avrupa’da demokrasi ve insan haklarının güvence altına alınarak
istikrarın sağlanacağı belirtilmiştir.
Oysa NATO’nun AB bünyesinde Güvenlik ve Savunma Politikasına
uyumlaştırma bağlamında müdahaleye giden süreçte getirilen Yeni
Stratejik Kavram’ın müdahale başladıktan sonra kabul edilmesi, doğal
olarak İttifak’ın Kosova’ya müdahalesinin bu yöndeki gerekçesinin
19
sorgulanmasını engelleyememektedir.
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
NATO’nun
Kosova’ya
müdahalesinin
uluslararası hukuka aykırı bir diğer yönü ise,
Kuzey
Atlantik
Antlaşmasının
ilgili
hükümlerinde
gönderme
yapılan
BM
Antlaşması uyarınca, NATO’nun, kuvvet
kullanma yasağını göz ardı etmesi olabilir.
Kuzey Atlantik Antlaşması itibarıyla BM ile NATO arasındaki ilişki
iki boyutludur. Birincisi, NATO’yu oluşturan devletler, BM
Antlaşmasının amaç ve ilkeleri çerçevesinde hareket etmeyi taahhüt
etmektedir. Bu nedenle BM Antlaşması, NATO’nun meşruluğunu
sağlayan temel normu oluşturmaktadır.
 Kuzey Atlantik Antlaşmasının 1. Maddesi, BM e NATO arasındaki
bu ilişkiyi genel olarak ortaya koymaktadır: Bu düzenleme ile bütün
üye devletlerin, uyuşmazlıkları barışçı yollarla çözme ve bu bağlamda
BM’nin amaçlarına aykırı kuvvet kullanmaktan ve bunun tehdidinden
20
kaçınmaları hükme bağlanmıştır.
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
NATO, BM Güvenlik Konseyinin uluslararası barış ve güvenliğin
sağlanmasındaki rolünü kabul etmektedir. BM Antlaşmasının 53/1.
maddesi uyarınca, BMGK’nin izni olmaksızın, bölge antlaşmaları
gereğince veya bölge kuruluşları tarafından hiçbir zorlayıcı harekete
girişilemeyeceği açıkça düzenlenmiştir.
 Aynı zamanda bu husus, Kuzey Atlantik Antlaşmasının 5. ve 7.
maddeleri ile teyit edilmiştir: 5. madde, BM Antlaşmasının 51. maddesine
göndermede bulunarak, İttifak üyelerine, kendilerini savunabilmeleri
için meşru müdafaa hakkını tanımıştır.
BM Antlaşmasının ilgili maddesinde belirtilmesine rağmen, KAA’nın 5.
maddesi de bu hakkın kullanılması durumunda, NATO’ya üye
devletlerin BMGK’ni haberdar etme yükümlülüğünün bulunduğunu ve
BMGK’nin gerekli tedbirleri almasının ardından meşru müdafaa
hakkının sona ereceğini hükümselleştirmiştir.
21
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
Kuzey Atlantik Antlaşmasının 7. Maddesi ile de, BM Antlaşmasından
doğan hak ve yükümlülükler ile Güvenlik Konseyinin uluslararası
barış ve güvenliğin sağlanmasındaki esas sorumluluğuna halel
gelmeyeceği hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla jus cogens kural haline
gelen kuvvet kullanma yasağına ilişkin temel kural ile bu kuralın
istisnaları, KAA ile NATO’ya üye devletlerce de benimsenmiş;
NATO’nun, bütün eylemlerinde BM Antlaşmasına karşı sorumlu
olduğu kabul edilmiştir.
Bu bağlamda NATO’nun Kosova’ya müdahalesi, BM Antlaşmasının
2/4. maddesinde düzenlenen kuvvet kullanma yasağına ve yine bu
Antlaşmanın VII. ve VIII. Bölümlerinde düzenlenen zorlama
önlemlerinin uygulamasına ilişkin usul ve esaslara da aykırılık
22
teşkil ettiği söylenebilir.
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
NATO’nun, bombardımanı hukuksal bir temele dayandırmaya
çalışan açıklamaları ise ortaya iki esas koymuştur: Operasyonun BM
Kararlarına dayandığı ve insani müdahale örneği olduğu. Buna göre;
13 Ekim 1998’de Kuzey Atlantik Konseyi, Yugoslav otoriteleri BM
kararlarına tam olarak uymayı reddederse, sınırlı hava saldırılarına ve
aşamalı bir hava operasyonuna karar vermiştir.
NATO operasyonunun BM kararlarına dayandığını söylemek pek
mümkün görünmemektedir. Güvenlik Konseyinin önce 39. maddeye
göre belirleme yapması, sonra da önlem kararı alınması gerektiği, daha
1966’da Rodezya sorunu nedeniyle karara bağlanmıştır. Çünkü bu
durumda bile Güvenlik Konseyi barışçı yollar çerçevesinde tavsiyede
bulunabilir; zorlama önlemi kararı vermesi gerekmez .
NATO’nun bu yaklaşımını haklı gören Skelly’ye göre ise, günümüzde
savaş hukukunun gerektirdiği anlamda savaşa taraf olmak veya
tarafsız olmanın sonuçları değişmiş; tarafsız olmak artık mümkün
23
olmamaya başlamıştır.
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
İlk kez bir ülke, içteki bir azınlığa kötü muamele ve bunun yarattığı
insani trajedi gerekçesiyle; herhangi bir uluslararası hukuk kuralına,
anlaşmaya dayanmaksızın, ‘insani müdahale’ kavramı altında
bombalanmıştır. Buradaki askeri müdahale, Bosna'daki Sırp
mevzilerinin, iletişim hatlarının vurulması gibi sınırlı bir operasyon
olmamıştır. İnsani kriz Kosova'da yaşanırken, ABD öncülüğünde
NATO uçakları bütün Yugoslavya'yı Belgrad, Niş, hatta Novi Sad gibi
Macarların da yaşadığı kuzeydeki kentleri de bombalamış, ülkenin
santral, doğalgaz istasyonları, rafinerileri, köprüleri, fabrikaları
vurularak altyapısı yerle bir edilmiştir. Bu arada Belgrad’daki Çin
24
Büyükelçiliği de “yanlışlıkla” bombalanmıştır.
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
NATO operasyonlarının sona ermesi ve Sırpların
bölgeden çekilmesinin ardından BM Güvenlik
Konseyi, 10 Haziran 1999 tarihinde, Kosova’da
kalıcı barışın sağlanması ve korunması için çok
uluslu barış gücü KFOR (Kosova Force-Kosova
Gücü)’un acilen konuşlandırılmasına imkân
sağlayan 1244 sayılı Kararı kabul etmiş ve
hemen ardından Kosova’ya Haziran 1999’da
toplamda 46 bin kişilik bir barış gücü girmiştir.
Bu sayede Kosovalı Arnavut’ların bir kısmı
yaşadıkları yerlere dönebilmişlerdir. Söz konusu
1244 sayılı Karar geç alınmış bir karar olmakla
birlikte, kararın asıl önemi, müdahalenin ahlaki
ve siyasi yönünün teyit edilmesi ile BM Güvenlik
Konseyinin üstü kapalı olarak bu eylemi
onaylaması ve desteklemesidir.
25
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
NATO’nun Kosova operasyonunun hukuki boyutuna ilişkin
olarak ülkeler bazında üç değişik düşünce bulunmaktadır. Birinci
grubu operasyonun insani krize yönelik gerekli bir eylem
olduğunu düşünen başta NATO üyesi devletler, Arap ülkeleri ve
İslam ülkeleri oluşturmaktadır. Bu grubun düşüncesini ABD
Büyükelçisi Peter Burleigh, “Biz ve müttefiklerimiz askeri
harekata büyük bir isteksizlikle başladık. Fakat Belgrad’ın
Kosovalı Arnavutlara yönelik uluslararası hukuku ihlalleri, ayrım
gözetmeyen geniş ölçekli kuvvet kullanımı, sorunu barışçıl bir
biçimde çözmek için müzakerelerden kaçınması ve Kosova’ya
yaptığı askeri yığınak, geniş ölçekli bir insani felaketle
sonuçlanmıştır. Ayrıca komşu ülkeler için mülteci sorunu
yaratarak, bölgesel istikrarı tehdit etmiştir” sözleriyle
açıklamıştır.
26
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri Rusya ve Çin, o tarihteki geçici
üye Namibya ile üye olmasa da Hindistan, operasyonu BM
Antlaşması’nın ihlali olarak gören ikinci grubu oluşturmaktadır. Rus
Büyükelçi Sergei Lavrov, ülkesinin konumunu şu şekilde açıklamıştır:
“NATO operasyonunu Kosova’daki insani felaketi önlemek ile ilgili
argümanlarla meşrulaştırma girişimleri kesinlikle savunulamaz. Bu
girişimler, BM Antlaşması ve diğer uluslararası hukuk kuralları üzerine
kurulamaz. Ayrıca tek taraflı kuvvet kullanımı, daha kötü insani
sonuçlara yol açacak bir durum yaratacaktır. Kosova’da bir uzlaşmaya
varmak için diplomatik ve siyasi yöntemler kesinlikle tüketilmemiştir”.
Çin Büyükelçisi Qin Huasun ise, Kosova sorunun Yugoslav Federal
Cumhuriyeti’nin bir iç meselesi olduğunu ve Federal Cumhuriyet27
içindeki taraflarca çözülmesi gerektiğini belirtmiştir.
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
Bu iki düşünce arasında kendilerini konumlandıran üçüncü grup
düşünceyi ise Malezya ve Gabon temsil etmektedir. Bu iki ülke her iki
görüşü birleştirmeye çalışmıştır. Malezya temsilcisi herhangi bir
çatışma durumunu kuvvet kullanma tehdidi ya da kullanımı ile çözme
taraftarı olmadıklarını... eğer kuvvet kullanımı gerekliyse, BM onayı ile
gerçekleştirilmesi gerektiğini... Konseyin harekete geçmediği bu
durumda Konsey dışında harekete geçilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Kosova’ya yönelik NATO müdahalesi onaylanmış olmamakla
birlikte, Güvenlik Konseyi, müdahalenin sonuçlarını kabul ederek,
müdahaleyi; “mazur görülebilir bir hukuka aykırılık” olarak kabul
etmiştir. Buna rağmen BM Genel Sekreteri Kofi Annan, bir tarafta BM
yetkilendirmesi olmadan bölgesel bir örgüt tarafından girişilen bir
eylemin meşruiyeti, diğer tarafta ise ağır insancıl sonuçları olan ağır ve
sistematik insan hakları ihlallerini etkili bir şekilde durdurmanın
zorunlu olması ikilemi karşısında, BM üyelerinin görüşlerini sormuştur.
28
Müdahalenin Hukuki Yönden Değerlendirilmesi
Genel Kurul’da bunun üzerine yapılan tartışmalar, Batılı devletlerin
insancıl müdahale yönünde bir hak oluşmasına taraftar olmadıklarını,
Kosova’yı kendine özgü bir durum olarak gördüklerini ve NATO
operasyonunu yeni bir örf ve adet kuralı oluşması yönünde bir eylem
olarak değerlendirmediklerini ortaya koymaktadır. Çoğu gelişmekte olan
devlet, buna, insancıl müdahaleye seçici bir şekilde başvurulması
konusundaki endişelerini dile getirerek katılmaktadırlar. Görüldüğü
üzere, Güvenlik Konseyi yetkilendirmesi olmaksızın temel insan
haklarının ihlallerine son vermek üzere kuvvete başvurulmasının
29
meşru olduğu yönünde opinio juris bulunmamaktadır.
Sonuç ve Öneriler
Kosova'da Arnavutlara
yönelen etnik temizlik ve
katliamlar, NATO'nun
müdahalesiyle
durdurulabildiğinden,
bu müdahalede öncü bir
rol üstlenen ABD'nin o
sıradaki başkanı Bill
Clinton, burada çok
seviliyor. Başkent
Priştine'de Clinton'ın
adının verildiği caddeyi
yine onun dev bir
portresi süslüyor.
 Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra, uluslararası barış ve
güvenliğin korunmasında daha fazla rol üstlenen NATO, birçok kriz
bölgesine müdahalelerde bulunmuştur. Bunlardan birisi olan,
NATO’nun Kosova sorunu nedeniyle Yugoslavya’ya müdahalesi, BM
Güvenlik Konseyinin kararlarına dayandırılmaya çalışılmış;
müdahalenin uluslararası hukukun, demokrasinin ve insan haklarının
gereği olarak, insani amaçlarla yapıldığı iddia edilmiştir.
 NATO’nun bu bölgede icra ettiği hava operasyonu, gerek Kuzey
Atlantik Antlaşması ve gerekse ona yasal dayanak teşkil eden
30
BM Antlaşması uyarınca uluslararası hukuka aykırıdır.
Sonuç ve Öneriler
 Kuzey Atlantik Antlaşması ile NATO’nun askeri faaliyet icra
edebileceği / müdahalede bulunabileceği alanlar belirlenmiş olmasına
rağmen, söz konusu antlaşmanın uygulanma alanı dışındaki
Kosova’da kuvvet kullanılmıştır.
 Diğer yandan, kuvvet kullanma yasağına ilişkin BM Antlaşması ve
Kuzey Atlantik Antlaşmasında tesis edilen düzenlemelere uygun
hareket edilmemiştir. Nitekim müdahale için BM Antlaşmasının 53.
Maddesine uygun olarak, BM Güvenlik Konseyinden NATO’ya
kuvvet kullanımı yetkisi veren bir karar alınmamıştır. Bu kapsamda
operasyon, BM Güvenlik Konseyinin yetkisi, bilgisi ve rızası dahilinde
gerçekleştirilmemiştir. Ayrıca bütün bunlara karşılık NATO, bu
müdahaleyi insani müdahale kavramı ile meşrulaştırmaya çalışmıştır.
Ancak bu kavramı açıkça tanımlayan herhangi bir uluslararası hukuk
belgesi ya da örf ve adet hukuku kuralı bulunmamaktadır.
31
Sonuç ve Öneriler
Bu konuda yapılması gereken, Kosova’da 1990’larda yaşananlar
gibi olaylar karşısında, uluslararası hukukun geliştirdiği
kurumların işlevselliğinin bir an önce sağlanmasıdır.
Bu sorun, gerek devletlerin kendi ülkelerinde hukukun tam
anlamıyla hakim kılınması; gerekse, değişen dünyada, hukukun en
temel şartı olan insan haklarının korunmasının kuvvet
kullanılmaksızın-siyasi/ekonomik önlemlerin toptan uygulanması
yoluyla temin edilebilecektir.
32
Sorular
33
Teşekkürler…
Download