İSLAM = BARIŞ – TESLİM OLMAK Âl-i İmrân Suresi 19 َّْإْل ْسَل َّم وماَّإ ْختلف ِ ayrılığa İslamdır düştüler إلْ ِّع َّْل َّماَّجاءه ilim geldikten ِّ َّإّلل َّبِّآَي ِّت Allah'ın ayetlerini Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) ِّ َّإّلل َِّّع ْند َّد ِّإلين Allah katında din َّإن ِ şüphesiz َِّّم ْنَّب ْع ِّد َّإْل ِ (kendilerine) َّْإل ِّكتاب ِّإَّلينَّ ُأوتوإ Kitap verilmiş olanlar َّوم ْن َّبيَْن ْم ب ْغ ًيا sonra sadece َّي ْكف ْر inkar ederse kim aralarındaki َِّّإلْ ِّحساب aşırılık yüzünden ََّسيع ِّ َّإّلل hesabı çabuk görendir Allah َّفان ِ ki) (bilsin şüphesiz İnne-ddîne ‘inda(A)llâhi-l-islâm(u)(k)vemâ-ḣtelefe-lleżîneûtû-lkitâbe illâ minba’dimâcâehumu-l’ilmubaġyenbeynehum(k)vemenyekfurbiâyâti(A)llâhi fe-inna(A)llâheserî’u-lhisâb(i) Hiç şüphesiz din, Allah katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki 'kıskançlık ve hakka başkaldırma' (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir. ALLAH tarafından onaylanan biricik din, Teslim Olmak (islam) dır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine bilgi geldikten sonra sırf aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. ALLAH'ın ayetlerini inkar edenler için ALLAH hesabı çabuk görür * Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir. Allah katında din, İslamdır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah, hesabı çabuk görendir. Allah katında din İslam'dır/barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim Allah'ın ayetlerine nankörlük/Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, Allah, hesabı çabucak görecektir. TheReligionbefore Allah is Islam (submissionto His Will): Nordidthe People of theBookdissenttherefromexceptthroughenvy of eachother(359), afterknowledge had cometothem. But ifanydenytheSigns of Allah, Allah is swift in callingtoaccount. * M. Pickthall (English) Lo! religionwith Allah (is) TheSurrender (to His willandguidance). Thosewho (formerly) receivedtheScripturedifferedonlyafterknowledgecameuntothem, throughtransgressionamongthemselves. Whosodisbelieveththerevelations of Allah (willfindthat) Lo! Allah is swift at reckoning. Âl-i İmrân Suresi َّفل ْن bilsin ki 85 ِّدينًا ْإْل ْسَل َِّّم ِ bir din İslam'dan َّاَسين ِّ ِّ ِِّف َّْإل ِّخرَِّّة ِّمنَّإلْخ kaybedenlerden olacaktır Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) M. Pickthall (English) َّغ ْي َّوهو ِّ يبْت َّغ ararsa َِّّمنْه ve o ondan başka ahirette َّوم ْن kim َّي ْقبل (o din) kabul edilmeyecek Vemenyebteġiġayra-l-islâmidînenfelenyukbeleminhuvehuve fî-l-âḣirati mine-lḣâsirîn(e) Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır. Kim islamdan (Tanrı'ya teslim olmaktan) başka bir din ararsa kendisinden kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o ahirette de zarar edenlerden olacaktır. Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, (o din) ondan kabul edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır. Kim İslam'dan/Allah'a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir. Ve o, âhirette hüsrana düşenlerdendir. Ifanyonedesires a religionotherthanIslam (submissionto Allah)(418), neverwill it be accepted of him; and in theHereafter He will be in theranks of thosewhohavelost (Allspiritualgood). * Andwhososeeketh as religionotherthantheSurrender (to Allah) it will not be acceptedfromhim, and he will be a loser in theHereafter. Bakara Suresi 127 َّت وإ ْْسا ِّعيل َِّّ ْإلْقوإ ِّعدَّ ِّمنَّإلْبي َّإ ْبرإ ِّهي ِ ِ İsma'il'le Ev'in temellerini İbrahim beraber َّإلس ِّميع ََّأنْت َّإنك َِّّمنا ِ işitensin (yalnız) sen kuşkusuz bizden sen َّتقب ْل َّوإ ْذ ِ hani ربنا kabul buyur Rabbi'imiz َّي ْرفع yükseltiyordu إلْع ِّل َّي bilensin Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Ve-iż yerfe’u ibrâhîmu-lkavâ’ide mine-lbeyti ve-ismâ’îlu rabbenâ tekabbel minnâ(s) inneke ente-ssemî’u-l’alîm(u) İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti): 'Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin'; İbrahim, İsmail ile birlikte evin (kabenin) temellerini yükseltiyor: "Rabbimiz, bizden kabul et, şüphesiz sen İşitensin, Bilensin." Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz işiten sensin, bilen sensin. İbrahim, İsma'il'le beraber Ev'in temellerini yükseltiyor: "Rabbi'imiz, bizden kabul buyur, kuşkusuz sen işitensin, bilensin." Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) M. Pickthall (English) * İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her şeyi çok iyi bilirsin." And remember Abraham and Isma´il raised the foundations of the House (With this prayer): "Our Lord! Accept (this service) from us: For Thou art the All-Hearing, the All-knowing. And when Abraham and Ishmael were raising the foundations of the House, (Abraham prayed): Our Lord! Accept from us (this duty). Lo! Thou, only Thou, art the Nearer, the Knower. En’âm Suresi 14 َّفا ِّط ِّر و ِّل ًّيا َأ َِّّت َّذ ِّ َّإّلل ََّأغ ْي َّق ْل yoktan var eden dost tutayım Allah'tan başkasını mı de ki َّق ْل َّوْلَّي ْطعم ي ْط ِّع َّم َّوهو َّإلسماو ِّإت de fakat beslenmeyen besleyen kendisi َّو ْ َإل ْر ِّض ve yeri gökleri ََّأ ْسل َّم ْن ََّأول ََّأ ْن ََّأكون olanların ilki olmam َُّأ ِّم ْرت َّإ ِّ دن ِ bana َّوْلَّتكونن İslam emrerdildi َِّّمن َّْش ِّكي ِّ ْ إلْم ortak ve sakın olma koşanlardan Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) M. Pickthall (English) Kul eġayra(A)llâhi etteḣiżu veliyyen fâtiri-ssemâvâti vel-ardi vehuve yut’imu velâ yut’am(u)(k)kul innî umirtu en ekûne evvele men eslem(e)(s) velâ tekûnenne mine-lmuşrikîn(e) De ki: 'O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?' De ki: 'Bana gerçekten müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma.' (denildi.) "Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat beslenmeyen ALLAH'tan başka sahip mi edineyim," de. "Ben, herkesten önce teslim olmakla emrolundum," de. Ortak koşmayın! De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat kendisi beslenmeyen Allah'tan başka dost mu tutayım?" "Ben İslâm olanların ilki olmakla emrolundum" de ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma. De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat kendisi beslenmeyen Allah'tan başka dost mu tutayım?" "Bana, İslam olanların ilki olmam emrerdildi" de ve sakın ortak koşanlardan olma! De ki: "Göklerin ve yerin Fâtır'ı olan o yaratıcıdan, o yedirip doyuran ama kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan başkasını mı velî edineyim?" De ki: "Bana, İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçenlerin ilki olmam emredildi." Ve sakın şirke sapanlardan olma! Say: "Shall I take for my protector any other than Allah, the Maker of the heavens and the earth? And He it is that feedeth but is not fed."(847) Say: "Nay! but I am commanded to be the first of those who bow to Allah (in Islam), and be not thou of the company of those who join gods with Allah." * Say: Shall I choose for a protecting friend other than Allah, the Originator of the heavens and the earth, who feedeth and is never fed? Say: I am ordered to be the first to surrender (unto Him) . And be not thou (O Muhammad) of the idolaters En’âm Suresi 125 َََّّي ِّديه َّإّلل ْ َأ ْن َّي ِّر ِّد َّفم ْن Allah isterse kimi ََّأ ْنَّي ِّضّل َّي ِّر ْد َّوم ْن yapar saptırmak isterse kimi de َِّّل َْل ْسَل ِّم ِ İslam'a َِِّّفَّإلسما ِّء َّيصعد ََكنما göğe yükseliyor gibi حر ًجا tıkanık ض ِّ ديقًا daralmış َِّّإَّلينَّْل َّي ْؤ ِّمنون َّعل َّد ِّإلر ْجس َّإّلل ََّْيعل Allah çökertir َّص ْدره َّي ْْش ْح onun göğsünü açar doğru yola iletmek َّص ْدره ََّْيع ْل onun göğsünü َّك َٰذ ِّل işte böyle üstüne pislik (sıkıntı) inanmayanların Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) M. Pickthall (English) Femenyuridi(A)llâhu en yehdiyehuyeşrahsadrahulil-islâm(i)(s)vemenyurid en yudillehuyec’alsadrahudayyikanharacenkeennemâyessa’’adu fîssemâ-/(i)(c)keżâlikeyec’alu(A)llâhu-rricse ‘alâ-lleżîne lâ yu/minûn(e) Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar; kimi saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir. ALLAH kimi doğru yola ulaştırmak dilerse onun gönlünü islama (Tanrı'ya teslim olmaya) açar. Kimi de saptırmak dilerse göğsünü, göğe yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. ALLAH inanmıyanları işte böyle kötü duruma sokar. Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun gönlünü İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, sanki göğe yükseliyormuş gibi, göğsünü dar ve sıkıntılı yapar. Allah, inanmayanları işte böyle pislik içinde bırakır. Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslam'a açar, kimi de saptırmak isterse onun göğsünü, (o kimse) göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar. Allah. inanmayanların üstüne işte böyle pislik (sıkıntı) çökertir. * Allah, iyiye ve güzele götürmek istediğinin göğsünü İslam'a açar. Saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe yükseliyormuş gibi olur. Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle atıverir. Thosewhom Allah (in His plan) willethtoguide,- He openeth(947) theirbreasttoIslam; thosewhom He willethtoleavestraying,- He makeththeirbreastcloseandconstricted, as ifthey had toclimbuptotheskies: thusdoth Allah (heap) thepenalty on thosewhorefusetobelieve. * Andwhomsoever it is Allah'swilltoguide, He expandeth his bosomuntotheSurrender, andwhomsoever it is His willtosendastray, He maketh his bosomcloseandnarrow as if he wereengaged in sheerascent. Thus Allah layethignominyuponthosewhobelieve not. Mâide Suresi 3 َّإلْم ْيتة َّعل ْيك َِّّب ِّه ِّ َّإّلل َِّّلغ ْ ِّي boğulmuş O'na َّإْل ِ hariç ِِّب ْ َل ْزْل َِّّم َّإلْ ِّخ ْ ِّْني ِّر َّول ْحم َّوإلم domuz eti kan ve vurulmuş َّماَّذك ْي ْت َّوإلْم ْنخ ِّنق َّة وإلْم ْوقوذة sizin kestikleriniz َّذَٰ ِّل ْك bunlar fal leş َّح د ِّرم ْت size haram kılındı Allah'tan başkası adına َّإلس بع َّوماَّ َأك ve boğazlanan َّوإلن ِّطيحة َّوإلْمَت ِّ ددية canavarın ve yediği (havyanlar) ve boynuzlanmış ve yukarıdan düşmüş َّو َأ ْن َِّّإلنُّصب َّعل َّوماَّذبِّح dikili taşlar üzerine boğazlananlar َّوماَّ ُأ ِّهل oklariyle ت ْس ت ْق ِّسموإ ve kısmet (şans) aramanız َّي ِّئس َِّّإَّلينَّكفروإ ِّم ْنَّ ِّدي ِّن َّْك فَلَّ َّْتش ْو ْه onlardan korkmayın َّو َأتْم ْمت tamamladım ِّدينًَّا din olarak َّفان ِ doğrusu sizin dininizden fısktır olgunlaştırdım َّإلْي ْوم bugün َّوإ ْخش ْو ِّن َّْإْل ْسَلم َّلك َّ ور ِّض يت ِ İslam'a size ve razı oldum ِِّفَّمخْمصةَّ غ ْيَّمتجا ِّنفَّ ِّْل ْمَّث ِ günaha istekle açlıktan yönelmeden َّر ِّحي َِّّن ْعم ِّت َّعل ْي ْك َّإضْ طر َّفم ِّن daralırsa kim َّغفور َّإّلل bağışlayandır Allah dininizi umudu kesmişlerdir ََّأ ْْكلْت َّل ْك sizin için esirgeyendir Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali َِّّف ْسق bugün artık َِّّدين ْك inkar edenler َّإلْي ْوم ni'metimi benden korkun size hurrimet ‘aleykumu-lmeytetu ve-ddemu velahmu-lḣinzîri vemâ uhille liġayri(A)llâhi bihi velmunḣanikatu velmevkûżetu velmuteraddiyetu vennatîhatu vemâ ekele-ssebu’u illâ mâ żekkeytum vemâ żubiha ‘alânnusubi veen testaksimû bil-ezlâm(i)(c) żâlikum fisk(un)(k) elyevme yeise-lleżîne keferû min dînikum felâ taḣşevhum vaḣşevn(i)(c) elyevme ekmeltu lekum dînekum veetmemtu ‘aleykum ni’metî veradîtu lekumu-lislâme dînâ(en)(c) femeni-dturra fî maḣmesatin ġayra mutecânifin liiśmin( )ﻻfe-inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un) Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,dikili taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve faloklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir; artık onlardan korkmayın benden korkun. Bugün size dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin(bu haram saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Leş, kan, domuzun eti ve ALLAH'tan başkasına adananlar size haram kılındı. Canları çıkmadan kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş, boynuzlanmış ve canavar tarafından yenmiş hayvanlar, kutsallaştırılmış taşlar üzerinde boğazlanarak fal oklarıyladağıtılanlar, evet bunlar kötüdür. Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak islam'ı beğendim. Kim açlıktan dolayı zorda kalırsa, günaha istekle yönelmeden yerse ona günah yoktur. Çünkü ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. * Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) M. Pickthall (English) Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş, vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan, merhamet edendir. Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş, (tahta veya taşla) vurul(arak öldürül)müş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış ve canavar parçalayarak ölmüş olan havyanlar -henüz canları çıkmadan kestikleriniz hariç- dikili taşlar (putlar) adına boğazlanan hayvanlar ve fal oklariyle kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunlar fısktır (insanı yoldan çıkaran kötü şeylerdir). Bugün artık inkar edenler, sizin dininiz(i yok etmek)den umudu kesmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size ni'metimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı oldum. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa ona günah yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan, domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş, yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız... Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir. Forbidden to you (for food) are: dead meat, blood, the flesh of swine, and that on which hath been invoked The name of other than Allah;(691) that which hath been killed by strangling, or by a violent blow, or by a headlong fall, or by being gored to death; that which hath been (partly) eaten by a wild animal; unless ye are able to slaughter it (in due form);(692) that which is sacrificed(693) on stone (altars); (forbidden) also is the division(694) (of meat) by raffling with arrows: that is impiety. This day have those who reject faith given up all hope of your religion:(695) yet fear them not but fear Me. This day have I perfected your religion(696) for you, completed My favour upon you, and have chosen for you Islam as your religion. But if any is forced by hunger, with no inclination to transgression, Allah is indeed Oft-forgiving, Most Merciful. * Forbidden unto you (for food) are carrion and blood and swine flesh, and that which hath been dedicated unto any other than Allah, and the strangled, and the dead through beating, and the dead through falling from a height, and that which hath been killed by (the goring of) horns, and the devoured of wild beasts, saving that which ye make lawful (by the death stroke), and that which hath been immolated unto idols. And (forbidden is it) that ye swear by the divining arrows. This is an abomination. This day are those who disbelieve in despair of (ever harming) your religion; so fear them not, fear Me! This day have I perfected your religion for you and completed My favour unto you, and have chosen for you as religion AL- ISLAM. Whoso is forced by hunger, not by will, to sin: (for him) lo! Allah is Forgiving, Merciful. 142. Cahiliye Arapları Kâ’be’nin etrafına tazim amacı ile diktikleri taşlar üzerinde kurban keserlerdi. Kesilen kurbanların kanları bu taşlar üzerine serpilir, etleri bunlar üzerine konurdu. 143. Cahiliye devrinde, bir insan yapmak istediği bir işe karar vermek amacıyla; bir torba içinde bulunan ve birinin üzerinde ”yap!”, birinin üzerinde “yapma!” yazısı bulunan ve biri de yazısız olan üç oktan birini çekerdi. Yazısız okun çıkması hâlinde, çekiş tekrarlanırdı. Rûm Suresi 30 ِّ ٰ د َّإّلل َِّّف ْطرت َّح ّ۪نيف ًا َِّّل ّ۪دل ِّين َّو ْْجك Allah\ın yaratmasına dine yüzünü çevir َِّّلخلْ ِّق Hanif olarak َّْلَّت ْب ّ۪ديل َّعل ْْيا َّإلناس َّفطر ona göre insanları yaratmıştır َّإل ّ۪ت َّدّ۪إلين َّٰذ ِّل ِّ ٰ د َّإّلل din işte odur Allah\ın َّْلَّي ْعلمون َّإلن ِّاس bilmezler insanların yaratması إ ْك َّث değiştirilemez و ٰل ِّك َّن çoğu Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali fakat َّإلْق ِّ دي doğru َّفا ِّق ْم ki Feekim vecheke liddîni hanîfâ(en)(c) fitrata(A)llâhi-lletî fetara-nnâse ‘aleyhâ(c) lâ tebdîle liḣalki(A)llâh(i)(c) żâlike-ddînu-lkayyimu velâkinne ekśera-nnâsi lâ ya’lemûn(e) Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler. Bir tek Tanrıcı olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH'ın yaratışında değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez. * Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler. Sen yüzünü, Allah'ı birleyici olarak doğruca dine çevir: Allah'ın yaratma yasasına (uygun olan dine dön) ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın yaratması değiştirilemez. İşte doğru din odur. Fakat insanların çoğu bilmezler. O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar. So set thou thy face steadily and truly to the Faith:(3540) (establish) Allah.s handiwork according to the pattern on which He has made mankind: no change (let there be) in the work (wrought)(3541) by Allah. that is the standard Religion:(3542) but most among mankind understand not. * So set thy purpose (O Muhammad) for religion as a man by nature upright the nature (framed) of Allah, in which He hath created man. There is no altering (the laws of) Allah's creation. That is the right religion, but most men know not. M. Pickthall (English) 425. Fıtrat; insanların yaratılıştan getirdiği tevhide yönelme özelliği demektir. 426. Meâlde, “Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur” şeklinde yansıtılan hüküm ifadesini, “Allah’ın yarattığını bozmaya, değiştirmeye çalışmak doğru ve sağlıklı değildir” manasında anlamak mümkün olduğu gibi, “Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yapılamaz” tarzında da anlamak mümkündür. Buna göre, ilk manada Allah’ın insanı üzerinde yarattığı fıtrata aykırı hareket etmeye kalkmanın, bu fıtratı bozmaya çalışmanın asla doğru ve sağlıklı olmayacağı, böylesi tutum ve davranışların acı sonuçlar doğuracağı, fıtratın değiştirilmesi ve bozulması hâlinde ortaya çıkacak kötü sonuçlara katlanılmak zorunda kalınacağı; ikincisinde ise Allah’ın tabiata yerleştirdiği birtakım değişmez tabii kanunlar gibi insan fıtratına da değişmez bazı kanunlar yerleştirdiği, bunu kimsenin değiştiremeyeceği, fıtratı bozulmamış her insanda bu kanunların kendini hissettireceği vurgulanmış olmaktadır. Saff Suresi 9 َّو ّ۪د ِّين ِِّبلْه ٰدى َّرسول ve din ile hidayetle َّول ْو şayet Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) َِّّكد ّ۪ه bütün إل ّ۪ـذي َّهو elçisini َّإ ْرسل gönderdi ki َّدّ۪إل ِّين َّعل َِّّلي ْظهِّره O dinlere üstün onu getirsin diye َّإلْح د ِّق hak َّْشكون ِّ ْ إلْم ك ِّرَّه müşrikler hoşlanmasa da Huve-lleżî ersele rasûlehu bilhudâ vedîni-lhakki liyuzhirahu ‘alâ-ddîni kullihi velev kerihe-lmuşrikûn(e) Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile. O, elçisini hidayet ve gerçek din ile gönderdi ki onu tüm dinlere üstün kılsın, ortak koşanlar hoşlanmasa da.. O, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler istemese de onu, bütün dinlerin üstüne çıkarsın. O, Elçisini, hidayet ve hak din ile gönderdi ki müşrikler hoşlanmasa da onu, bütün dinlere üstün getirsin. Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o gönderdi ki, ortak koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın. It is He Who has sent His Messenger with Guidance and the Religion of Truth, that he may proclaim it over all religion,(5442) even though the Pagans may detest (it). * M. Pickthall (English) He it is who hath sent His messenger with the guidance and the religion of truth, that He may make it conqueror of all religion however much idolaters may be averse. Şûrâ Suresi 13 َّنوح ًا َِّّب ّ۪ه َّماَّو ٰ دص ِّّ۪من د ََّّإل ِّين َّل ْك ََّشع Nuh\a onunla tavsiye ettiğini dinden size َّوس ٰ وم ِّإ ْب ٰر ّ۪ه َّي َِّّب ّ۪ه وماَّوص ْينا َِّّإل ْيك şeri\at (hukuk düzeni) yaptı ve Musa\ya İbrahim\e onunla ve tavsiye ettiğimizi sana َّوإل ّ۪ـذي إ ْوح ْينا ve vahyettiğimizi َّّ۪في ِّه وْلَّتتفرقوإ َّدّ۪إلين إ ّ۪قميوإ َّإ ْن َّو ّ۪ع ٰيس onda ve ayrılığa düşmeyin dini doğru tutun şöyle ki ve ve Îsa\ya ََّْيت ّ۪ب َّإ ٰ دّلل َِّّإل ْي ِّه َّوه ْ ماَّت ْدع َّعل َّْش ّ۪كي ِّ ْ إلْم َّكب seçer َّم ْنَّي ّ۪نيب iyi niyyetle yöneleni Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Allah َِّّإل ْي ِّه kendisine kendisine onları çağırdığın ortak koşanlara و َْي ّ۪دي َّيشاء َّم ْن ve iletir dilediği kimseyi ağır geldi َِّّإل ْي ِّه kendisine şera’a lekum mine-ddîni mâ vassâ bihi nûhan velleżî evhaynâ ileyke vemâ vassaynâ bihi ibrâhîme ve mûsâ ve ’îsâ(s) en ekîmû-ddîne velâ teteferrakû fîh(i)(c) kebura ‘alâ-lmuşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(i)(c)(A)llâhu yectebî ileyhi men yeşâu veyehdî ileyhi men yunîb(u) O: 'Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin' diye dinden Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir. Daha önce Nuh'a buyurduğu dini size yasa olarak belirledik. Sana vahyettiğimiz gibi İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da öğütledik: "Bu dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin." Fakat kendilerini çağırdığın şey, ortak koşanlara ağır gelmektedir. ALLAH dileyeni kendine seçer ve kendisine yöneleni doğruya ulaştırır. Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve (Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) M. Pickthall (English) tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey, müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir. O size, dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve Îsa'ya tavsiye ettiğimizi şeri'at (hukuk düzeni) yaptı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat kendilerini çağırdığın (bu) esas, Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini kendisine seçer ve iyi niyyetle yöneleni kendisine iletir. * Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum, şirke bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka yönelenleri kendisine iletir. The same religion has He established for you as that which He enjoined on Noah -(4541) the which We have sent by inspiration to thee - and that which We enjoined on Abraham, Moses, and Jesus: Namely, that ye should remain steadfast in religion, and make no divisions therein:(4542) to those who worship other things than Allah, hard is the (way) to which thou callest them.(4543) Allah chooses to Himself those whom He pleases, and guides to Himself those who turn (to Him). * He hath ordained for you that religion which He commended unto Noah, and that which We inspire in thee (Muhammad), and that which We commended unto Abraham and Moses and Jesus, saying: Establish the religion, and be not divided therein. Dreadful for the idolaters is that unto which thou callest them. Allah chooseth for Himself whom He will, and guideth unto Himself him who turneth (toward Him). Zümer Suresi 22 َِّّل ْ َِّل ْسَل ِّم َّص ْدره َّٰ دإّلل ََّشح َّإفم ْن İslam\a göğsünü Allah\ın açtığı َِّّللْق ِّاس ي ِّة َّفويْل َّنور َّع ٰل yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun َِّّم ْن َِّّرب د ّ۪ه kimse değil midir? Rabbinden bir nur üzerinde َّمبّ۪ي َّضَلل َِّّ۪ف ِّ ٰ د َّإّلل َِّّم ْنَّ ِّذ ْك ِّر apaçık bir sapıklık içindedirler َّإ ۬و ٰل ِّئك Allah\ı anmağa karşı َّفهو o َّقلوُب ْم Türkçe Transcript (*) Ali Bulaç Meali onlar Efemen şeraha(A)llâhu sadrahu lil-islâmi fehuve ‘alâ nûrin min rabbih(i)(c) feveylun lilkâsiyeti kulûbuhum min żikri(A)llâh(i)(c) ulâ-ike fî dalâlin mubîn(in) Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. Edip Yüksel Meali Elmalılı Hamdi Yazır Meali Süleyman Ateş Meali Yaşar Nuri Öztürk Meali Yusuf Ali (English) M. Pickthall (English) ALLAH kimin göğsünü İslama açarsa o Rabbinden bir ışık üzerindedir. ALLAH'ın mesajına karşı kalpleri katılaşanların vay haline. Onlar açık bir sapıklıktadır. Allah, kimin bağrını İslâm'a açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Artık Allah'ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay haline! İşte bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler. Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil midir? Allah'ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun. Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler. Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz mı? Allah'ın zikrine/Kur'an'a karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte onlardır, açık bir sapıklık içindekiler. Is one whose heart Allah has opened to Islam,(4274) so that he has received Enlightenment from Allah, (no better than one hard-hearted)? Woe to those whose hearts are hardened against celebrating(4275) the praises of Allah. they are manifestly wandering (in error)! * Is he whose bosom Allah hath expanded for the Surrender (unto Him), so that he followeth a light from His Lord, (as he who disbelieveth)? Then woe unto those whose hearts are hardened against remembrance of Allah. Such are in plain error.