19 - Ehli Kuran

advertisement
İSLAM = BARIŞ – TESLİM OLMAK
Âl-i İmrân Suresi
19
َّ‫ْإْل ْسَل َّم وماَّإ ْختلف‬
ِ
ayrılığa
İslamdır
düştüler
‫إلْ ِّع َّْل‬
َّ‫ماَّجاءه‬
ilim
geldikten
ِّ
َّ‫إّلل‬
َّ‫بِّآَي ِّت‬
Allah'ın
ayetlerini
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
ِّ
َّ‫إّلل‬
َّ‫ِّع ْند‬
َّ‫د ِّإلين‬
Allah
katında
din
َّ‫إن‬
ِ
şüphesiz
َّ‫ِّم ْنَّب ْع ِّد‬
َّ‫إْل‬
ِ
(kendilerine)
َّ‫ْإل ِّكتاب‬
‫ِّإَّلينَّ ُأوتوإ‬
Kitap
verilmiş
olanlar
َّ‫وم ْن‬
َّ‫بيَْن ْم‬
‫ب ْغ ًيا‬
sonra
sadece
َّ‫ي ْكف ْر‬
inkar
ederse
kim
aralarındaki
َِّّ‫إلْ ِّحساب‬
aşırılık
yüzünden
َّ‫َسيع‬
ِّ
َّ‫إّلل‬
hesabı
çabuk
görendir
Allah
َّ‫فان‬
ِ ki)
(bilsin
şüphesiz
İnne-ddîne ‘inda(A)llâhi-l-islâm(u)(k)vemâ-ḣtelefe-lleżîneûtû-lkitâbe illâ
minba’dimâcâehumu-l’ilmubaġyenbeynehum(k)vemenyekfurbiâyâti(A)llâhi fe-inna(A)llâheserî’u-lhisâb(i)
Hiç şüphesiz din, Allah katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak
kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki 'kıskançlık ve hakka
başkaldırma' (bağy) yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini
inkâr ederse, (bilsin ki) gerçekten Allah, hesabı pek çabuk görendir.
ALLAH tarafından onaylanan biricik din, Teslim Olmak (islam) dır. Kitap
verilmiş olanlar, kendilerine bilgi geldikten sonra sırf aralarındaki
kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. ALLAH'ın ayetlerini inkar
edenler için ALLAH hesabı çabuk görür *
Doğrusu Allah katında din, İslâm'dır; o kitap verilenlerin anlaşmazlıkları
ise sırf kendilerine ilim geldikten sonra aralarındaki taşkınlık ve ihtirastan
dolayıdır. Her kim Allah'ın âyetlerini inkâr ederse iyi bilsin ki, Allah hesabı
çabuk görendir.
Allah katında din, İslamdır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim
geldikten sonra sırf aralarındaki aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim
Allah'ın ayetlerini inkar ederse, bilsin ki Allah, hesabı çabuk görendir.
Allah katında din İslam'dır/barış ve esenlik için Allah'a teslim olmaktır.
Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki
kıskançlık/doymazlık/azgınlık/denge noktasından
sapma/yalancılık/zulüm/kibir/zinakârlık yüzünden ihtilafa düştü. Kim
Allah'ın ayetlerine nankörlük/Allah'ın ayetlerini inkâr ederse, Allah, hesabı
çabucak görecektir.
TheReligionbefore Allah is Islam (submissionto His Will): Nordidthe
People of theBookdissenttherefromexceptthroughenvy of eachother(359),
afterknowledge had cometothem. But ifanydenytheSigns of Allah, Allah is
swift in callingtoaccount.
*
M. Pickthall (English)
Lo! religionwith Allah (is) TheSurrender (to His willandguidance).
Thosewho (formerly)
receivedtheScripturedifferedonlyafterknowledgecameuntothem,
throughtransgressionamongthemselves. Whosodisbelieveththerevelations
of Allah (willfindthat) Lo! Allah is swift at reckoning.
Âl-i İmrân Suresi
َّ‫فل ْن‬
bilsin ki
85
‫ِّدينًا‬
‫ْإْل ْسَل َِّّم‬
ِ
bir din
İslam'dan
َّ‫اَسين‬
ِّ ِّ ‫ِِّف َّْإل ِّخرَِّّة ِّمنَّإلْخ‬
kaybedenlerden
olacaktır
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
M. Pickthall (English)
َّ‫غ ْي‬
َّ‫وهو‬
ِّ ‫يبْت َّغ‬
ararsa
َّ‫ِّمنْه‬
ve o
ondan
başka
ahirette
َّ‫وم ْن‬
kim
َّ‫ي ْقبل‬
(o din) kabul
edilmeyecek
Vemenyebteġiġayra-l-islâmidînenfelenyukbeleminhuvehuve fî-l-âḣirati
mine-lḣâsirîn(e)
Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette
de kayba uğrayanlardandır.
Kim islamdan (Tanrı'ya teslim olmaktan) başka bir din ararsa kendisinden
kabul edilmeyecek ve o ahirette kaybedenlerden olacaktır
Kim İslâm'dan başka bir din ararsa ondan asla kabul edilmeyecek ve o
ahirette de zarar edenlerden olacaktır.
Kim İslam'dan başka bir din ararsa, bilsin ki, (o din) ondan kabul
edilmeyecek ve o, ahirette kaybedenlerden olacaktır.
Kim İslam'dan/Allah'a teslim olmaktan gayrı bir din ararsa artık o, ondan
asla kabul edilmeyecektir. Ve o, âhirette hüsrana düşenlerdendir.
Ifanyonedesires a religionotherthanIslam (submissionto Allah)(418),
neverwill it be accepted of him; and in theHereafter He will be in
theranks of thosewhohavelost (Allspiritualgood). *
Andwhososeeketh as religionotherthantheSurrender (to Allah) it will not
be acceptedfromhim, and he will be a loser in theHereafter.
Bakara Suresi
127
َّ‫ت وإ ْْسا ِّعيل‬
َِّّ ْ‫إلْقوإ ِّعدَّ ِّمنَّإلْبي‬
َّ‫إ ْبرإ ِّهي‬
ِ
ِ
İsma'il'le
Ev'in
temellerini
İbrahim
beraber
َّ‫إلس ِّميع‬
َّ‫َأنْت‬
َّ‫إنك‬
َّ‫ِّمنا‬
ِ
işitensin
(yalnız) sen
kuşkusuz
bizden
sen
َّ‫تقب ْل‬
َّ‫وإ ْذ‬
ِ
hani
‫ربنا‬
kabul buyur
Rabbi'imiz
َّ‫ي ْرفع‬
yükseltiyordu
‫إلْع ِّل َّي‬
bilensin
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Ve-iż yerfe’u ibrâhîmu-lkavâ’ide mine-lbeyti ve-ismâ’îlu rabbenâ tekabbel
minnâ(s) inneke ente-ssemî’u-l’alîm(u)
İbrahim, İsmail'le birlikte Evin (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi
şöyle dua etmişti): 'Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen
işiten ve bilensin';
İbrahim, İsmail ile birlikte evin (kabenin) temellerini yükseltiyor:
"Rabbimiz, bizden kabul et, şüphesiz sen İşitensin, Bilensin."
Ve ne vakit ki İbrahim, Beyt'in temellerini yükseltmeye başladı, İsmail ile
birlikte şöyle dua ettiler: Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur, hiç şüphesiz
işiten sensin, bilen sensin.
İbrahim, İsma'il'le beraber Ev'in temellerini yükseltiyor: "Rabbi'imiz,
bizden kabul buyur, kuşkusuz sen işitensin, bilensin."
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
M. Pickthall (English)
*
İbrahim'in, İsmail'le birlikte, o evin ana duvarlarını yükselterek şöyle
yakardıkları zamanı da an: "Rabbimiz, bizden gelen niyazları kabul
buyur; sen, evet sen, Semî'sin, her şeyi çok iyi duyarsın; Alîm'sin, her
şeyi çok iyi bilirsin."
And remember Abraham and Isma´il raised the foundations of the House
(With this prayer): "Our Lord! Accept (this service) from us: For Thou art
the All-Hearing, the All-knowing.
And when Abraham and Ishmael were raising the foundations of the
House, (Abraham prayed): Our Lord! Accept from us (this duty). Lo!
Thou, only Thou, art the Nearer, the Knower.
En’âm Suresi
14
َّ‫فا ِّط ِّر‬
‫و ِّل ًّيا‬
‫َأ َِّّت َّذ‬
ِّ
َّ‫إّلل‬
َّ‫َأغ ْي‬
َّ‫ق ْل‬
yoktan var
eden
dost
tutayım
Allah'tan
başkasını mı
de ki
َّ‫ق ْل‬
َّ‫وْلَّي ْطعم‬
‫ي ْط ِّع َّم‬
َّ‫وهو‬
َّ‫إلسماو ِّإت‬
de
fakat
beslenmeyen
besleyen
kendisi
َّ‫و ْ َإل ْر ِّض‬
ve yeri
gökleri
َّ‫َأ ْسل‬
َّ‫م ْن‬
َّ‫َأول‬
َّ‫َأ ْن ََّأكون‬
olanların
ilki
olmam
َّ‫ُأ ِّم ْرت‬
َّ‫إ ِّ دن‬
ِ
bana
َّ‫وْلَّتكونن‬
İslam
emrerdildi
َّ‫ِّمن‬
َّ‫ْش ِّكي‬
ِّ ْ ‫إلْم‬
ortak
ve sakın
olma
koşanlardan
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
M. Pickthall (English)
Kul eġayra(A)llâhi etteḣiżu veliyyen fâtiri-ssemâvâti vel-ardi vehuve
yut’imu velâ yut’am(u)(k)kul innî umirtu en ekûne evvele men eslem(e)(s)
velâ tekûnenne mine-lmuşrikîn(e)
De ki: 'O, gökleri ve yeri yaratırken ve O, (hep) besleyen (hiç)
beslenmezken, ben Allah'tan başkasını mı veli edineceğim?' De ki: 'Bana
gerçekten müslüman olanların ilki olmam emredildi ve: Sakın
müşriklerden olma.' (denildi.)
"Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat beslenmeyen ALLAH'tan
başka sahip mi edineyim," de. "Ben, herkesten önce teslim olmakla
emrolundum," de. Ortak koşmayın!
De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat kendisi
beslenmeyen Allah'tan başka dost mu tutayım?" "Ben İslâm olanların ilki
olmakla emrolundum" de ve sakın Allah'a ortak koşanlardan olma.
De ki: "Gökleri ve yeri yoktan var eden, besleyen, fakat kendisi
beslenmeyen Allah'tan başka dost mu tutayım?" "Bana, İslam olanların
ilki olmam emrerdildi" de ve sakın ortak koşanlardan olma!
De ki: "Göklerin ve yerin Fâtır'ı olan o yaratıcıdan, o yedirip doyuran ama
kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan başkasını mı velî edineyim?" De
ki: "Bana, İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçenlerin ilki olmam emredildi."
Ve sakın şirke sapanlardan olma!
Say: "Shall I take for my protector any other than Allah, the Maker of the
heavens and the earth? And He it is that feedeth but is not fed."(847)
Say: "Nay! but I am commanded to be the first of those who bow to
Allah (in Islam), and be not thou of the company of those who join gods
with Allah." *
Say: Shall I choose for a protecting friend other than Allah, the
Originator of the heavens and the earth, who feedeth and is never fed?
Say: I am ordered to be the first to surrender (unto Him) . And be not
thou (O Muhammad) of the idolaters
En’âm Suresi
125
َّ‫ََّي ِّديه‬
َّ‫إّلل‬
ْ ‫َأ ْن‬
َّ‫ي ِّر ِّد‬
َّ‫فم ْن‬
Allah
isterse
kimi
َّ‫َأ ْنَّي ِّضّل‬
َّ‫ي ِّر ْد‬
َّ‫وم ْن‬
yapar
saptırmak
isterse
kimi de
َّ‫ِّل َْل ْسَل ِّم‬
ِ
İslam'a
َّ‫ِِّفَّإلسما ِّء‬
َّ‫يصعد‬
‫ََكنما‬
göğe
yükseliyor
gibi
‫حر ًجا‬
tıkanık
‫ض ِّ ديقًا‬
daralmış
َّ‫ِّإَّلينَّْل‬
َّ‫ي ْؤ ِّمنون‬
َّ‫عل‬
َّ‫د ِّإلر ْجس‬
َّ‫إّلل‬
َّ‫َْيعل‬
Allah
çökertir
َّ‫ص ْدره‬
َّ‫ي ْْش ْح‬
onun
göğsünü
açar
doğru yola
iletmek
َّ‫ص ْدره‬
َّ‫َْيع ْل‬
onun
göğsünü
َّ‫ك َٰذ ِّل‬
işte böyle
üstüne
pislik
(sıkıntı)
inanmayanların
Türkçe Transcript
(*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
M. Pickthall
(English)
Femenyuridi(A)llâhu en yehdiyehuyeşrahsadrahulil-islâm(i)(s)vemenyurid
en yudillehuyec’alsadrahudayyikanharacenkeennemâyessa’’adu fîssemâ-/(i)(c)keżâlikeyec’alu(A)llâhu-rricse ‘alâ-lleżîne lâ yu/minûn(e)
Allah, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam'a açar; kimi
saptırmak isterse, onun göğsünü, sanki göğe yükseliyormuş gibi dar ve
sıkıntılı kılar. Allah, iman etmeyenlerin üstüne işte böyle pislik çökertir.
ALLAH kimi doğru yola ulaştırmak dilerse onun gönlünü islama (Tanrı'ya
teslim olmaya) açar. Kimi de saptırmak dilerse göğsünü, göğe
yükseliyormuş gibi dar ve sıkıntılı kılar. ALLAH inanmıyanları işte böyle
kötü duruma sokar.
Allah kimi hidayete erdirmek isterse, onun gönlünü İslâm'a açar. Kimi de
saptırmak isterse, sanki göğe yükseliyormuş gibi, göğsünü dar ve sıkıntılı
yapar. Allah, inanmayanları işte böyle pislik içinde bırakır.
Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü İslam'a açar, kimi de
saptırmak isterse onun göğsünü, (o kimse) göğe çıkıyormuş gibi dar ve
tıkanık yapar. Allah. inanmayanların üstüne işte böyle pislik (sıkıntı)
çökertir. *
Allah, iyiye ve güzele götürmek istediğinin göğsünü İslam'a açar.
Saptırmak dilediğinin de göğsünü öylesine daraltıp tıkar ki, o, göğe
yükseliyormuş gibi olur. Allah, iman etmeyenler üzerine pisliği işte böyle
atıverir.
Thosewhom Allah (in His plan) willethtoguide,- He openeth(947)
theirbreasttoIslam; thosewhom He willethtoleavestraying,- He
makeththeirbreastcloseandconstricted, as ifthey had
toclimbuptotheskies: thusdoth Allah (heap) thepenalty on
thosewhorefusetobelieve. *
Andwhomsoever it is Allah'swilltoguide, He expandeth his
bosomuntotheSurrender, andwhomsoever it is His willtosendastray, He
maketh his bosomcloseandnarrow as if he wereengaged in sheerascent.
Thus Allah layethignominyuponthosewhobelieve not.
Mâide Suresi
3
َّ‫إلْم ْيتة‬
َّ‫عل ْيك‬
َّ‫ِّب ِّه‬
ِّ
َّ‫إّلل‬
َّ‫ِّلغ ْ ِّي‬
boğulmuş
O'na
َّ‫إْل‬
ِ
hariç
‫ِِّب ْ َل ْزْل َِّّم‬
َّ‫إلْ ِّخ ْ ِّْني ِّر‬
َّ‫ول ْحم‬
َّ‫وإلم‬
domuz
eti
kan
ve vurulmuş
َّ‫ماَّذك ْي ْت‬
َّ‫وإلْم ْنخ ِّنق َّة وإلْم ْوقوذة‬
sizin
kestikleriniz
َّ‫ذَٰ ِّل ْك‬
bunlar
fal
leş
َّ‫ح د ِّرم ْت‬
size
haram kılındı
Allah'tan
başkası adına
َّ‫إلس بع‬
َّ‫وماَّ َأك‬
ve
boğazlanan
َّ‫وإلن ِّطيحة‬
َّ‫وإلْمَت ِّ ددية‬
canavarın
ve yediği
(havyanlar)
ve
boynuzlanmış
ve yukarıdan
düşmüş
َّ‫و َأ ْن‬
َِّّ‫إلنُّصب‬
َّ‫عل‬
َّ‫وماَّذبِّح‬
dikili taşlar
üzerine
boğazlananlar
َّ‫وماَّ ُأ ِّهل‬
oklariyle
‫ت ْس ت ْق ِّسموإ‬
ve kısmet
(şans)
aramanız
َّ‫ي ِّئس‬
َّ‫ِّإَّلينَّكفروإ ِّم ْنَّ ِّدي ِّن َّْك فَلَّ َّْتش ْو ْه‬
onlardan
korkmayın
َّ‫و َأتْم ْمت‬
tamamladım
‫ِّدينًَّا‬
din olarak
َّ‫فان‬
ِ
doğrusu
sizin
dininizden
fısktır
olgunlaştırdım
َّ‫إلْي ْوم‬
bugün
َّ‫وإ ْخش ْو ِّن‬
َّ‫ْإْل ْسَلم‬
َّ‫لك‬
َّ ‫ور ِّض‬
‫يت‬
ِ
İslam'a
size
ve razı oldum
‫ِِّفَّمخْمصةَّ غ ْيَّمتجا ِّنفَّ ِّْل ْمَّث‬
ِ
günaha
istekle
açlıktan
yönelmeden
َّ‫ر ِّحي‬
َّ‫ِّن ْعم ِّت‬
َّ‫عل ْي ْك‬
َّ‫إضْ طر‬
َّ‫فم ِّن‬
daralırsa
kim
َّ‫غفور‬
َّ‫إّلل‬
bağışlayandır
Allah
dininizi
umudu
kesmişlerdir
َّ‫َأ ْْكلْت‬
َّ‫ل ْك‬
sizin için
esirgeyendir
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
َّ‫ِّف ْسق‬
bugün artık
َّ‫ِّدين ْك‬
inkar
edenler
َّ‫إلْي ْوم‬
ni'metimi
benden
korkun
size
hurrimet ‘aleykumu-lmeytetu ve-ddemu velahmu-lḣinzîri vemâ uhille
liġayri(A)llâhi bihi velmunḣanikatu velmevkûżetu velmuteraddiyetu vennatîhatu vemâ ekele-ssebu’u illâ mâ żekkeytum vemâ żubiha ‘alânnusubi veen testaksimû bil-ezlâm(i)(c) żâlikum fisk(un)(k) elyevme yeise-lleżîne keferû min dînikum felâ taḣşevhum vaḣşevn(i)(c) elyevme
ekmeltu lekum dînekum veetmemtu ‘aleykum ni’metî veradîtu lekumu-lislâme dînâ(en)(c) femeni-dturra fî maḣmesatin ġayra mutecânifin liiśmin(‫ )ﻻ‬fe-inna(A)llâhe ġafûrun rahîm(un)
Ölü eti, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş,
vurulmuş, yüksek bir yerden düşmüş, boynuzlanmış yırtıcı hayvan
tarafından yenmiş, -(henüz canlıyken yetişip) kestikleriniz hariç,dikili
taşlar üzerine boğazlanan (hayvanlar) ve faloklarıyla kısmet aramanız
size haram kılındı. Bunlar fısktır (günahla yoldan sapmadır.) Bugün
inkâra sapanlar, sizin dininizden (dininizi yıkmaktan) umut kesmişlerdir;
artık onlardan korkmayın benden korkun. Bugün size dininizi kemale
erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam'ı
seçip-beğendim. Kim 'şiddetli bir açlıkta kaçınılmaz bir ihtiyaçla karşı
karşıya kalırsa' -günaha eğilim göstermeksizin(bu haram
saydıklarımızdan yetecek kadar yiyebilir.) Çünkü Allah bağışlayandır,
esirgeyendir.
Leş, kan, domuzun eti ve ALLAH'tan başkasına adananlar size haram
kılındı. Canları çıkmadan kesmeniz hariç, boğulmuş, vurulmuş, düşmüş,
boynuzlanmış ve canavar tarafından yenmiş hayvanlar, kutsallaştırılmış
taşlar üzerinde boğazlanarak fal oklarıyladağıtılanlar, evet bunlar
kötüdür. Bugün size dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve
size din olarak islam'ı beğendim. Kim açlıktan dolayı zorda kalırsa,
günaha istekle yönelmeden yerse ona günah yoktur. Çünkü ALLAH
Bağışlayandır, Rahimdir.
*
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
M. Pickthall (English)
Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkasının adı anılarak kesilen; boğulmuş,
vurulmuş, yukardan düşmüş, boynuzlanmış, canavar yırtmış olup da canlı
iken kesmedikleriniz; dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanan hayvanlar
ve fal oklarıyla kısmet (şans) aramanız size haram kılındı. Bunların hepsi
doğru yoldan çıkmaktır. Bugün kâfirler, dininize karşı ümitsizliğe
düşmüşlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün dininizi
kemale erdirdim, size nimetimi tamamladım. Size din olarak İslâmı
beğendim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan
yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Çünkü Allah bağışlayan,
merhamet edendir.
Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğulmuş,
(tahta veya taşla) vurul(arak öldürül)müş, yukarıdan düşmüş,
boynuzlanmış ve canavar parçalayarak ölmüş olan havyanlar -henüz
canları çıkmadan kestikleriniz hariç- dikili taşlar (putlar) adına
boğazlanan hayvanlar ve fal oklariyle kısmet (şans) aramanız size haram
kılındı. Bunlar fısktır (insanı yoldan çıkaran kötü şeylerdir). Bugün artık
inkar edenler, sizin dininiz(i yok etmek)den umudu kesmişlerdir.
Onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin için dininizi
olgunlaştırdım, size ni'metimi tamamladım ve size din olarak İslam'a razı
oldum. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek
zorunda kalırsa ona günah yoktur. Doğrusu, Allah bağışlayandır,
esirgeyendir.
Şunlar size haram kılınmıştır: Boğazlanmayarak ölmüş hayvanın eti, kan,
domuz eti, üzerine Allah'tan başkasının adı anılmış, boğulmuş, vurulmuş,
yuvarlanmış, süsülmüş, canı üzerineyken yetişip kestikleriniz müstesna
olmak üzere canavar tarafından yırtılmış ve dikili adak taşları üzerinde
boğazlanmış hayvanlar ve bir de fal oklarıyla kısmet paylaşmanız...
Bütün bunlar birer sapıştır. Küfre batmış olanlar bugün dininizden
ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun! Bugün sizin
için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin
için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim. Şu da var ki, her kim
ciddi bir açlıkla yüz yüze gelir de günaha kaçmak maksadı olmaksızın
onlardan yemek zorunda kalırsa, elbette Allah Gafûr ve Rahîm'dir.
Forbidden to you (for food) are: dead meat, blood, the flesh of swine,
and that on which hath been invoked The name of other than Allah;(691)
that which hath been killed by strangling, or by a violent blow, or by a
headlong fall, or by being gored to death; that which hath been (partly)
eaten by a wild animal; unless ye are able to slaughter it (in due
form);(692) that which is sacrificed(693) on stone (altars); (forbidden)
also is the division(694) (of meat) by raffling with arrows: that is
impiety. This day have those who reject faith given up all hope of your
religion:(695) yet fear them not but fear Me. This day have I perfected
your religion(696) for you, completed My favour upon you, and have
chosen for you Islam as your religion. But if any is forced by hunger,
with no inclination to transgression, Allah is indeed Oft-forgiving, Most
Merciful. *
Forbidden unto you (for food) are carrion and blood and swine flesh, and
that which hath been dedicated unto any other than Allah, and the
strangled, and the dead through beating, and the dead through falling
from a height, and that which hath been killed by (the goring of) horns,
and the devoured of wild beasts, saving that which ye make lawful (by
the death stroke), and that which hath been immolated unto idols. And
(forbidden is it) that ye swear by the divining arrows. This is an
abomination. This day are those who disbelieve in despair of (ever
harming) your religion; so fear them not, fear Me! This day have I
perfected your religion for you and completed My favour unto you, and
have chosen for you as religion AL- ISLAM. Whoso is forced by hunger,
not by will, to sin: (for him) lo! Allah is Forgiving, Merciful.
142. Cahiliye Arapları Kâ’be’nin etrafına tazim amacı ile diktikleri taşlar üzerinde kurban keserlerdi. Kesilen
kurbanların kanları bu taşlar üzerine serpilir, etleri bunlar üzerine konurdu.
143. Cahiliye devrinde, bir insan yapmak istediği bir işe karar vermek amacıyla; bir torba içinde bulunan ve birinin
üzerinde ”yap!”, birinin üzerinde “yapma!” yazısı bulunan ve biri de yazısız olan üç oktan birini çekerdi. Yazısız okun
çıkması hâlinde, çekiş tekrarlanırdı.
Rûm Suresi
30
ِّ ‫ٰ د‬
َّ‫إّلل‬
َّ‫ِّف ْطرت‬
َّ‫ح ّ۪نيف ًا‬
َّ‫ِّل ّ۪دل ِّين‬
َّ‫و ْْجك‬
Allah\ın
yaratmasına
dine
yüzünü
çevir
َّ‫ِّلخلْ ِّق‬
Hanif
olarak
َّ‫ْلَّت ْب ّ۪ديل‬
َّ‫عل ْْيا‬
َّ‫إلناس‬
َّ‫فطر‬
ona göre
insanları
yaratmıştır
َّ‫إل ّ۪ت‬
َّ‫دّ۪إلين‬
َّ‫ٰذ ِّل‬
ِّ ‫ٰ د‬
َّ‫إّلل‬
din
işte odur
Allah\ın
َّ‫ْلَّي ْعلمون‬
َّ‫إلن ِّاس‬
bilmezler
insanların
yaratması
‫إ ْك َّث‬
değiştirilemez
‫و ٰل ِّك َّن‬
çoğu
Türkçe Transcript
(*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
fakat
َّ‫إلْق ِّ دي‬
doğru
َّ‫فا ِّق ْم‬
ki
Feekim vecheke liddîni hanîfâ(en)(c) fitrata(A)llâhi-lletî fetara-nnâse
‘aleyhâ(c) lâ tebdîle liḣalki(A)llâh(i)(c) żâlike-ddînu-lkayyimu velâkinne
ekśera-nnâsi lâ ya’lemûn(e)
Öyleyse sen yüzünü Allah'ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah'ın o
fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah'ın yaratışı için
hiç bir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak
insanların çoğu bilmezler.
Bir tek Tanrıcı olarak kendini dine adamalısın. Nitekim, ALLAH insanları
böyle bir yaratılış ile donatarak yaratmıştır. ALLAH'ın yaratışında
değişiklik olmaz. Bu, tam yetkin bir dindir, fakat insanların çoğu bilmez.
*
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
O halde yüzünü, Allah'ı bir tanıyarak dine, Allah'ın insanları üzerine
yaratmış olduğu fıtratına doğrult. Allah'ın yaratışında değişiklik
bulunmaz. Dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.
Sen yüzünü, Allah'ı birleyici olarak doğruca dine çevir: Allah'ın yaratma
yasasına (uygun olan dine dön) ki, insanları ona göre yaratmıştır. Allah'ın
yaratması değiştirilemez. İşte doğru din odur. Fakat insanların çoğu
bilmezler.
O halde sen yüzünü, bir hanîf olarak dine, Allah'ın insanları üzerinde
yarattığı fıtrata çevir. Allah'ın yaratışında değiştirme olamaz. Doğru ve
eskimez din işte budur. Fakat insanların çokları bilmiyorlar.
So set thou thy face steadily and truly to the Faith:(3540) (establish)
Allah.s handiwork according to the pattern on which He has made
mankind: no change (let there be) in the work (wrought)(3541) by Allah.
that is the standard Religion:(3542) but most among mankind
understand not. *
So set thy purpose (O Muhammad) for religion as a man by nature
upright the nature (framed) of Allah, in which He hath created man.
There is no altering (the laws of) Allah's creation. That is the right
religion, but most men know not.
M. Pickthall
(English)
425. Fıtrat; insanların yaratılıştan getirdiği tevhide yönelme özelliği demektir.
426. Meâlde, “Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yoktur” şeklinde yansıtılan hüküm ifadesini, “Allah’ın
yarattığını bozmaya, değiştirmeye çalışmak doğru ve sağlıklı değildir” manasında anlamak mümkün olduğu gibi,
“Allah’ın yaratmasında hiçbir değiştirme yapılamaz” tarzında da anlamak mümkündür.
Buna göre, ilk manada Allah’ın insanı üzerinde yarattığı fıtrata aykırı hareket etmeye kalkmanın, bu fıtratı bozmaya
çalışmanın asla doğru ve sağlıklı olmayacağı, böylesi tutum ve davranışların acı sonuçlar doğuracağı, fıtratın
değiştirilmesi ve bozulması hâlinde ortaya çıkacak kötü sonuçlara katlanılmak zorunda kalınacağı; ikincisinde ise
Allah’ın tabiata yerleştirdiği birtakım değişmez tabii kanunlar gibi insan fıtratına da değişmez bazı kanunlar yerleştirdiği,
bunu kimsenin değiştiremeyeceği, fıtratı bozulmamış her insanda bu kanunların kendini hissettireceği vurgulanmış
olmaktadır.
Saff Suresi
9
َّ‫و ّ۪د ِّين‬
‫ِِّبلْه ٰدى‬
َّ‫رسول‬
ve din ile
hidayetle
َّ‫ول ْو‬
şayet
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
َّ‫ِّكد ّ۪ه‬
bütün
‫إل ّ۪ـذي‬
َّ‫هو‬
elçisini
َّ‫إ ْرسل‬
gönderdi
ki
َّ‫دّ۪إل ِّين‬
َّ‫عل‬
َّ‫ِّلي ْظهِّره‬
O
dinlere
üstün
onu getirsin
diye
َّ‫إلْح د ِّق‬
hak
َّ‫ْشكون‬
ِّ ْ ‫إلْم‬
‫ك ِّرَّه‬
müşrikler
hoşlanmasa
da
Huve-lleżî ersele rasûlehu bilhudâ vedîni-lhakki liyuzhirahu ‘alâ-ddîni
kullihi velev kerihe-lmuşrikûn(e)
Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din
olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese
bile.
O, elçisini hidayet ve gerçek din ile gönderdi ki onu tüm dinlere üstün
kılsın, ortak koşanlar hoşlanmasa da..
O, Resulünü hidayet ve hak dinle gönderdi ki, müşrikler istemese de onu,
bütün dinlerin üstüne çıkarsın.
O, Elçisini, hidayet ve hak din ile gönderdi ki müşrikler hoşlanmasa da
onu, bütün dinlere üstün getirsin.
Resulünü hidayet ve hak dini getirmek üzere o gönderdi ki, ortak
koşanlar hoşlanmasa bile, onu tüm dinlerden üstün kılsın.
It is He Who has sent His Messenger with Guidance and the Religion of
Truth, that he may proclaim it over all religion,(5442) even though the
Pagans may detest (it).
*
M. Pickthall (English)
He it is who hath sent His messenger with the guidance and the religion
of truth, that He may make it conqueror of all religion however much
idolaters may be averse.
Şûrâ Suresi
13
َّ‫نوح ًا‬
َّ‫ِّب ّ۪ه‬
َّ‫ماَّو ٰ دص‬
ّ۪‫ِّمن د‬
َّ‫َّإل ِّين‬
َّ‫ل ْك‬
َّ‫َشع‬
Nuh\a
onunla
tavsiye
ettiğini
dinden
size
َّ‫وس‬
ٰ ‫وم‬
‫ِّإ ْب ٰر ّ۪ه َّي‬
َّ‫ِّب ّ۪ه‬
‫وماَّوص ْينا‬
َّ‫ِّإل ْيك‬
şeri\at
(hukuk
düzeni) yaptı
ve Musa\ya
İbrahim\e
onunla
ve tavsiye
ettiğimizi
sana
َّ‫وإل ّ۪ـذي‬
‫إ ْوح ْينا‬
ve
vahyettiğimizi
َّ‫ّ۪في ِّه‬
‫وْلَّتتفرقوإ‬
َّ‫دّ۪إلين‬
‫إ ّ۪قميوإ‬
َّ‫إ ْن‬
َّ‫و ّ۪ع ٰيس‬
onda
ve ayrılığa
düşmeyin
dini
doğru tutun
şöyle ki
ve ve Îsa\ya
َّ‫َْيت ّ۪ب‬
َّ‫إ ٰ دّلل‬
َّ‫ِّإل ْي ِّه‬
َّ‫وه‬
ْ ‫ماَّت ْدع‬
َّ‫عل‬
َّ‫ْش ّ۪كي‬
ِّ ْ ‫إلْم‬
َّ‫كب‬
seçer
َّ‫م ْنَّي ّ۪نيب‬
iyi niyyetle
yöneleni
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Allah
َّ‫ِّإل ْي ِّه‬
kendisine
kendisine
onları
çağırdığın
ortak
koşanlara
‫و َْي ّ۪دي‬
َّ‫يشاء‬
َّ‫م ْن‬
ve iletir
dilediği
kimseyi
ağır geldi
َّ‫ِّإل ْي ِّه‬
kendisine
şera’a lekum mine-ddîni mâ vassâ bihi nûhan velleżî evhaynâ ileyke
vemâ vassaynâ bihi ibrâhîme ve mûsâ ve ’îsâ(s) en ekîmû-ddîne velâ
teteferrakû fîh(i)(c) kebura ‘alâ-lmuşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(i)(c)(A)llâhu
yectebî ileyhi men yeşâu veyehdî ileyhi men yunîb(u)
O: 'Dini dosdoğru ayakta tutun ve onda ayrılığa düşmeyin' diye dinden
Nuh'a vasiyet ettiğini ve sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve
İsa'ya vasiyet ettiğimizi sizin için de teşri' etti (bir şeriat kıldı). Senin
kendilerini çağırdığın şey, müşriklere ağır geldi. Allah, dilediğini buna
seçer ve içten kendisine yöneleni hidayete erdirir.
Daha önce Nuh'a buyurduğu dini size yasa olarak belirledik. Sana
vahyettiğimiz gibi İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya da öğütledik: "Bu dini
doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin." Fakat kendilerini çağırdığın şey,
ortak koşanlara ağır gelmektedir. ALLAH dileyeni kendine seçer ve
kendisine yöneleni doğruya ulaştırır.
Allah dinden Nuh'a tavsiye buyurduğu şeyi sizin için de bir kanun yaptı ve
(Ey Muhammed!) sana vahyettiğimizi, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
M. Pickthall (English)
tavsiye buyurduğumuzu da şeriat kıldı. Şöyle ki: Dini doğru tutun ve
onda ayrılığa düşmeyin. Fakat senin kendilerini davet ettiğin şey,
müşriklere ağır geldi. Allah dilediğini kendine seçer ve kendisine yöneleni
de doğru yola iletir.
O size, dinden Nuh'a tavsiye ettiğini, sana vahyettiğimizi, İbrahim'e,
Musa'ya ve Îsa'ya tavsiye ettiğimizi şeri'at (hukuk düzeni) yaptı. Şöyle
ki: Dini doğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin. Fakat kendilerini
çağırdığın (bu) esas, Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah dilediğini
kendisine seçer ve iyi niyyetle yöneleni kendisine iletir. *
Sizin için, dinden, Nûh'a önerdiğini, sana vahyettiğini, İbrahim'e, Mûsa'ya
ve İsa'ya önerdiğimizi şöyle diyerek kanunlaştırdı: "Dini dosdoğru tutun;
onda bölünüp fırkalara ayrılmayın!" Onları çağırdığın bu tutum, şirke
bulaşanlara çok ağır gelmiştir. Allah, dilediğini kendisi için seçer ve hakka
yönelenleri kendisine iletir.
The same religion has He established for you as that which He enjoined
on Noah -(4541) the which We have sent by inspiration to thee - and
that which We enjoined on Abraham, Moses, and Jesus: Namely, that ye
should remain steadfast in religion, and make no divisions therein:(4542)
to those who worship other things than Allah, hard is the (way) to which
thou callest them.(4543) Allah chooses to Himself those whom He
pleases, and guides to Himself those who turn (to Him). *
He hath ordained for you that religion which He commended unto Noah,
and that which We inspire in thee (Muhammad), and that which We
commended unto Abraham and Moses and Jesus, saying: Establish the
religion, and be not divided therein. Dreadful for the idolaters is that
unto which thou callest them. Allah chooseth for Himself whom He will,
and guideth unto Himself him who turneth (toward Him).
Zümer Suresi
22
َّ‫ِّل ْ َِّل ْسَل ِّم‬
َّ‫ص ْدره‬
َّ‫ٰ دإّلل‬
َّ‫َشح‬
َّ‫إفم ْن‬
İslam\a
göğsünü
Allah\ın
açtığı
َّ‫ِّللْق ِّاس ي ِّة‬
َّ‫فويْل‬
َّ‫نور‬
َّ‫ع ٰل‬
yürekleri
katılaşmış
olanlara
yazıklar
olsun
َّ‫ِّم ْن َِّّرب د ّ۪ه‬
kimse değil
midir?
Rabbinden
bir nur
üzerinde
َّ‫مبّ۪ي‬
َّ‫ضَلل‬
َّ‫ِّ۪ف‬
ِّ ‫ٰ د‬
َّ‫إّلل‬
َّ‫ِّم ْنَّ ِّذ ْك ِّر‬
apaçık
bir sapıklık
içindedirler
َّ‫إ ۬و ٰل ِّئك‬
Allah\ı
anmağa
karşı
َّ‫فهو‬
o
َّ‫قلوُب ْم‬
Türkçe Transcript (*)
Ali Bulaç Meali
onlar
Efemen şeraha(A)llâhu sadrahu lil-islâmi fehuve ‘alâ nûrin min rabbih(i)(c)
feveylun lilkâsiyeti kulûbuhum min żikri(A)llâh(i)(c) ulâ-ike fî dalâlin
mubîn(in)
Allah, kimin göğsünü İslam'a açmışsa, artık o, Rabbinden bir nur
üzerinedir, (öyle) değil mi? Fakat Allah'ın zikrinden (yana) kalpleri
katılaşmış olanların vay haline. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
Edip Yüksel Meali
Elmalılı Hamdi Yazır
Meali
Süleyman Ateş Meali
Yaşar Nuri Öztürk
Meali
Yusuf Ali (English)
M. Pickthall (English)
ALLAH kimin göğsünü İslama açarsa o Rabbinden bir ışık üzerindedir.
ALLAH'ın mesajına karşı kalpleri katılaşanların vay haline. Onlar açık bir
sapıklıktadır.
Allah, kimin bağrını İslâm'a açmış ise işte o, Rabbinden bir nur üzerinde
değil midir? Artık Allah'ın zikri hususunda kalpleri katılaşmış olanların vay
haline! İşte bunlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden bir nur üzerinde değil
midir? Allah'ı anmağa karşı yürekleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun.
Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
Allah'ın, göğsünü İslam'a açtığı kimse, Rabbinden bir ışık üzerinde olmaz
mı? Allah'ın zikrine/Kur'an'a karşı kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar
olsun! İşte onlardır, açık bir sapıklık içindekiler.
Is one whose heart Allah has opened to Islam,(4274) so that he has
received Enlightenment from Allah, (no better than one hard-hearted)?
Woe to those whose hearts are hardened against celebrating(4275) the
praises of Allah. they are manifestly wandering (in error)! *
Is he whose bosom Allah hath expanded for the Surrender (unto Him),
so that he followeth a light from His Lord, (as he who disbelieveth)? Then
woe unto those whose hearts are hardened against remembrance of
Allah. Such are in plain error.
Download