V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. BİR SOSYAL SERMAYE ARAYIŞI OLARAK ENDÜSTRİYEL KÜMELENMELER SEDAT ACAR1 Munzur Üniversitesi [email protected] Dünya iktisadi sisteminin dönüşüme uğradığı 1970'li yıllar, endüstriyel bölge oluşumlarına da ivme kazandırmıştır. Verimlilik ve kâr arayışlarının bir sonucu olarak üretimin artan ölçüde firma dışına aktarılarak parçalandığı bu süreç, gerek yerel gerekse uluslararası düzeyde bir işbölümünü zorunlu kılmıştır. Endüstriyel bölgeler sağladıkları birtakım dışsallıklar (nitelikli işgücü, tedarik zinciri ve teknolojik bilgi akışı) sebebiyle bölgesel kalkınmanın önemli araçlarından biri olarak görülmeye başlanmıştır. Endüstriyel bölgelere söz konusu dışsallıkların bir katalizörü olarak sosyal sermaye mefhumunun da dahil edilmesi ile gündeme gelen kümelenme girişimleri ise oldukça ilgi çekmektedir. Kümelenme girişimleri, endüstriyel bölgelerdeki aktörler arasında güven, aidiyet, dayanışma ve iş birliği kültürü oluşturulması yoluyla bölgesel çıktının arttırılabileceği tezi üzerine kuruludur. Kümelenme fikrini, toplumsal değerler ile piyasa çıkarlarının kalkınmacı bir perspektifle uyumlaştırılma çabası olarak okumak da mümkündür. Bu yönüyle, pembe bir tablo ile karşımıza çıkan kümelenme girişimlerinin bir çok çıkmazı içinde barındırdığını da söylemek mümkündür. Çalışma, kümelenme fikri ve çabalarının temel çıkmazları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Çalışmada, beş aylık bir saha çalışmasından elde edilen nitel ve nicel veriler ışığında ilgili literatürün eleştirel bir değerlendirmesi yapılarak, farklı bir perspektif sunulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Endüstriyel kümelenme, Sosyal Sermaye, Bölgesel Kalkınma Jel Kodları: E24, R58, O19, O33, R11 1 Munzur Üniversitesi, İktisat Bölümü, Aktuluk Kampüsü, Merkez/Tunceli PK: 62000 1 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. BİR SOSYAL SERMAYE ARAYIŞI OLARAK ENDÜSTRİYEL KÜMELENMELER 1. Giriş Endüstriyel bölgelerdeki dışsallıklar son dönemde iktisatçıların gündemini oldukça meşgul etmektedir. Bölgesel kalkınma üzerindeki etkileri nedeniyle politikacılar nezdinde de oldukça rağbet görmektedir. Endüstriyel yığılma ve sosyal sermaye unsurlarının birlikteliği olarak ele alınan kümelenmeler istihdam, firma oluşumları, yenilik ve verimlilik artışı sağladıkları gerekçesiyle her iki kesim tarafından çok fazla sorgulanmadan ele alınmakta ve desteklenmektedir. Bu çalışma, endüstriyel kümelenmeleri sosyal sermaye boyutuyla almakta ve ana akım yazının bir eleştirisini sunmaktadır. Bölgesel analizlerin saha çalışmaları ile desteklenmesi önem arz etmektedir. Bu nedenle, çalışmada saha çalışmasının verileri kullanılmıştır. İzmir medikal sektörü yığılmasından elde edilen niceliksel veriler ve özellikle mülakatlardan faydalanılarak söz konusu eleştirilerin temellendirilmesine çalışılmıştır. Aşağıda, öncelikle endüstriyel kümelenme konsepti ve bununla iç içe geçen sosyal sermaye kavramına ilişkin tanımlamalar yapılacaktır. Sonrasında, ana akım yazının dışına çıkılarak özellikle çevre ülkeler açısından bu kavramların ne anlam ifade ettiği üzerinde durulacaktır. Son kısımda ise saha çalışmasının verileri ışığında eleştirel bir tartışma yürütülecektir. 2. Endüstriyel Yığılma ve Endüstriyel Kümelenme Belirli bir üretim dalında uzmanlaşan firmaların yakın mekânlarda faaliyet göstererek bazı dışsallıklardan faydalanabileceği fikri Marshall’dan (1895) bu yana iktisadın gündemindedir. Bölgesel iş bölümünün, uzmanlaşmanın ve firmalar arasındaki bilgi yayılımlarının yarattığı verimlilik artışı literatüre “Marshallyan dışsallıklar” olarak geçmiştir. Marshallyan dışsallıklara, 1970 yıllardaki “Üçüncü İtalya” örneğinden hareketle, sosyo-kültürel unsurları ekleyen İtalyan Endüstriyel Bölgeler Okulu “endüstriyel kümelenme” olgusunun dolaşıma sokulmasına ön ayak olmuştur (Brusco, 1982, Becattini, 1990). Endüstriyel kümelenme fikri, yığılmaların sağladığı yukarıda belirtilen spontane dışsallıkların ötesinde firmalar ve destekleyici yapılar arasında güvene dayalı bir iş birliği ve etkileşim ortamı yaratılması, ortak hedefler doğrultusunda hareket edilmesi ve bölgesel aidiyet duygularının geliştirilmesi gibi bazı koşulları şart koşmaktadır (Belussi, 2006). Becattini’ye (2004: 19-23) göre endüstriyel kümelenme (bölge) “Doğal ve tarihsel olarak oluşmuş sınırlı bir alan içerisindeki insan ve firma topluluğunun aktif varlığı ile karakterize olan sosyo-bölgesel bir varlıktır... Bölge içinde -diğer mekânların (örn. imalat kentleri) aksine- insan topluluğu ve firmalar adeta kaynaşma eğilimindedirler”. Kümelenme literatürüne sonradan yapılan katkılar da benzer vurgular içermektedir. Örneğin Porter (2010: 243) kümelenmeleri, “birbiriyle rekabet eden, ama aynı zamanda iş birliği de yapan belirli alanlarda birbirine bağlı şirketler, uzman tedarikçiler, hizmet sağlayıcılar, ilgili sektörlerdeki firmalar ve bağlantılı kurumlardan oluşan coğrafi yoğunlaşmalar” olarak tanımlamaktadır. Kümelenmelerin yenilik yaratma potansiyellerine ağırlık veren ve yenilikleri formel ve informel etkileşimleri barındıran kolektif bir süreç olarak ele alan (Maillat, 1998) yenilikçi çevre yaklaşımında “bölgelerin tarihsel evrimleri ve karakteristik özellikleri, sosyal ve ekonomik organizasyonları, kolektif hareket tarzları, yerel toplum ve ekonomiyi karakterize 2 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. eden uzlaşı ve çatışma düzeyleri” yeniliklerin belirleyenleri olarak görülmektedir (Aydalot ve Keeble, 1988: 9). Benzer şekilde Camagni (1991) yenilikçi çevreyi “İşbirliğine dayalı kolektif öğrenme süreçleri vasıtasıyla yerel yenilikçilik yeteneğini arttıran; genellikle belirli bir dışsal 'imaj' ve içsel bir 'temsiliyet' ve 'aidiyet hissi' yaratan; sınırlı bir coğrafi alandaki ekseriyetle informel olan kompleks sosyal ilişkiler ağı" olarak tanımlamaktadır (akt. Fromhold-Eisebith, 2004: 749). “Bölgesel yenilik sistemleri” yaklaşımına göre, bilgi sosyal etkileşim yoluyla üretilir ve yayılır. Özellikle birey ve organizasyonlara içerilmiş (embedded) olan zımni (tacit) bilgilerin yayılması için aktörlerin ortak geçmiş ve değerler ile benzer teknik ve ticari problem çözme yeteneklerine sahip olmaları gerekmektedir. Sosyal içerilmişlik ortak problem çözme yeteneklerinin yanında bölgeye özgü ortak sosyo-kültürel değerler, davranış kalıpları ve güven ilişkilerini de kapsamaktadır (Doloreux, 2002). Özetle, endüstriyel kümelenme konsepti, fiziki yakınlığın sağladığı spontane dışsallıkların sosyo-kültürel yakınlık ile birleştirilmesi gerektiği tezi üzerine kuruludur. Bu yönüyle, konseptin bölgesel bir “toplulukçu piyasa” (Amin, 2003) arayışı olarak değerlendirilmesi mümkündür. Aşağıda, buraya kadar zımni olarak bahsi edilen “sosyal sermaye” olgusu ele alınacaktır. 3. Bir Katalizör Olarak Sosyal Sermaye İlgili literatürde “sosyal sermaye” (social capital) ya da “ilişkisel sermaye” (relational capital) olarak adlandırılan şey, yukarıda bahsedildiği üzere, endüstriyel yığılma ve kümelenme ayrımını sağlayan bir kavramsal araçtır. Capello ve Faggian (2005: 77), ilişkisel sermayeyi “kültürel benzerliğe sahip bireyler, firmalar ve kurumlar arasında, güçlü bir aidiyet hissi ve iş birliği potansiyeline bağlı olarak yerleşen ilişkiler bütünü” olarak ele alırken, Lorenzen (2007: 801) sosyal sermayeyi “iş birliği ve iletişim olanağı yaratan sosyal kurumlarla aktörler arasındaki sosyal ilişkilerin bir bileşimi” olarak tanımlamaktadır. Burada sosyal ilişkiler davranışları etkileyen aktörler arası ilişkileri, kurumlar ise yasalar, gelenekler, dil ve davranış kodları gibi mekân spesifik unsurlara işaret etmektedir. Aktörler firmayı temsil eden bireyler olmakla birlikte, ilgili yazında genellikle arkadaş, aile, çeşitli gruplar (etnik, dini vb.), organizasyonlar ve bölgesel ya da ulusal düzeydeki kurumsal ve politik ortama kadar geniş bir skaladaki ilişkileri kapsamayabilmektedir (Boschma, 2005: 147). Sosyal sermayenin temel işlevi ise grup içerisindeki aktörlere çıkarlarını gerçekleştirecek gerekli kaynakları sağlamasıdır (Coleman, 1988). “Sosyal” ve “sermaye” kavramlarının bir arada kullanılması bu anlamı taşır. Konumuz açısından işlem maliyetlerinin düşürülmesi, verimliliğin ve yenilikçiliğin arttırılması ve üretim sürecinde esnekliğin sağlanması sosyal sermayenin ekonomik çıktılarını oluştururken, kavramın belkemiğini oluşturan “güven” ise kolektif hareket etmeyi yani koordinasyonu sağlayan, işlem maliyetleri ve fırsatçı davranışları engelleyen bir katalizördür (Boschma, 2005: 151-152). Bu nedenle, sosyal sermaye yaratma çabalarının temelinde aktörler arasında güven ortamının tesis edilmesi yatar. Sosyal sermaye gerek Türkiye’deki2 gerekse uluslararası arenadaki politik aktörler (bkz. UNIDO, 2010; (WB) Grootaert, 1998) nezdinde de “kalkınma” amaçlarına dönük olarak ciddi biçimde teşvik edilmektedir. 4. Kümelenme Konsepti ve Sosyal Sermaye Arayışlarının Temel Çıkmazları 2 http://www.smenetworking.gov.tr/detay.cfm?MID=45 Son Erişim Tarihi: 1.1.2017 3 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. Sosyal sermaye meselesinin yukarıda yer verilen ana akım yorumu, karşımıza genellikle pembe bir tablo ile çıkmaktadır. Dünya Bankası (WB) ve UNIDO gibi bazı uluslararası kuruluşlar öncülüğünde, kümelenme oluşumlarının özendirilmesi ve bununla bağlantılı olarak sosyal sermaye yapılarının güçlendirilmesi amacıyla çevre ülkelere birtakım telkinlerde bulunulmakta ve destekler aktarılmaktadır. Bu politika önerilerini, sermaye birikimi ile uluslararası iş bölümünü bir arada düşünerek anlamlandırmak mümkündür. 1970’li yıllara tekabül eden Post-Fordist dönüşümü tanımlayan esnekleştirme ve üretim sürecinin parçalanması kaygısı, çevre ülkelerdeki endüstriyel bölgeleri merkez kapitalist ülkeler açısından cazip kılmaya başlamıştır. Uluslararası katma değer zincirinin alt basamaklarında yer alan bu ülkelerin Knorringa ve Nadvi’nin (2016: 67) deyişiyle “dünyanın ucuz atölyeleri” haline getirildiği söylenebilir. Kümelenme yazınında başarı örnekleri olarak sunulan birçok endüstriyel bölge istihdamda kayda değer bir artışa ilaveten bazı üretim standartlarında gelişmeler sağlayabilmekle birlikte, genellikle kilit teknolojilerin üretiminden uzak, fiyat rekabetinin hâkim olduğu, kuralsız emek piyasalarına sahip ve çevre standartlarının göz ardı edildiği mekânlar olarak kalmaktadırlar (Pyke ve Lund-Thomsen, 2015). Kümelenme konsepti çerçevesinde önerilen iş birliklerinin çevre bölgelerde hayat bulması da görece daha zor olmaktadır. Fiyat rekabetinin yüksek ve kâr marjlarının düşük olduğu bu bölgelerde firmalar uzun dönemli projelere girmekten kaçınmaktadırlar (Meyer-Stamer, 2003: 22). Ortak faaliyetler, işgücünün eğitimi ve fuarkongre gibi organizasyonlarla sınırlı kalmaktadır. Kümelenme konseptinin bir diğer çıkmazı, uygun reçetelerin hayata geçirilmesi durumunda bütün bölgelerin bundan fayda sağlayacağı imasını içermesidir. Mevcut iktisadi sistemin dayattığı rekabet, bütün tarafların bir arada kazanabileceği pozitif toplamlı bir senaryoyu mümkün kılmamaktadır. Hiyerarşik bir gelişim tarzının daha gerçekçi olduğunu belirtmek gerekir. Diğer taraftan, gerek bölge içerisindeki firmalar arası rekabet ve çıkar çatışmaları, gerekse sınıfsal meselelerin güven, aidiyet ve dayanışma gibi sosyal sermaye unsurları ile ikincilleştirildiği söylenebilir. Fine ve Lapavitsas (2004), toplumsal değerlerin ekonomik alana teslim edilmesi ve sermaye kategorisine indirilmesini bu açıdan eleştirirler. Kümelenme girişimlerinde özellikle yenilikler söz konusu olduğunda daha fazla dillendirilen üniversite-sanayi iş birliklerine de kısaca değinmek gerekir. Merkez ülkelerde çok daha yoğun olan bu ilişkilerin geliştirilmesi çabaları çevre ülkelerin de kümelenme politikalarına artan biçimde nüfuz etmektedir. Çevre ülkelerde bilimsel altyapının zayıflığı, yukarıda bahsedilen nedenlere bağlı olarak firmaların kısa dönemli üretim faaliyetlerine odaklanmaları ve iki tarafın beklentilerinin uyuşmaması ve bunu sağlayan ara yüz kurumların yetersizliği gibi sebeplerle bu ilişkilenme daha zayıf olmakla birlikte, politik aktörler tarafından yoğun olarak işlenmektedir. Ancak, bu ilişkilenmenin de farklı bir bakış açısıyla ele alınması zorunluluğu vardır. Üniversitelerin toplumsal bilgi üretme ve eğitim faaliyetleri gibi temel işlevleri piyasa odaklı bir anlayışa mahkûm edilmekte ve bu durum üniversitelerin özerkliği konusunda kaygılar uyandırmaktadır. 5. Saha Verileri ve Yöntem Çalışmamızda, İzmir’de yığılma gösteren medikal sektörü seçilmiştir.3 Medikal sektöründeki firmaların tespitinde başta TOBB veri tabanı olmak üzere, Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO), 3 Daha detaylı bilgi için bkz. Acar (2014) 4 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. İzmir Ticaret Odası (İZTO), İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi (İAOSB) ve Manisa Organize Sanayi Bölgesi (MOSB) ile daha küçük ölçekteki diğer organize sanayi bölgelerinin üye listelerinden faydalanılmıştır. Ancak, mevcut verilerin ürün gruplarına göre ayrımının net olmaması ve bazı firmaların listelerde yer almaması sebebiyle internet taramasından ve firmaların bilgisinden de faydalanılmıştır. Çalışma kapsamında, %95 güven düzeyi ve %5 örnekleme hatası ile plastik sektöründe medikal sektöründe 41 firmaya anket yapılması gerektiği belirlenmiş, 46 firma ile görüşülmüştür.4 Anket ve derinlemesine mülakatlar şeklindeki firma görüşmeleri 09.11.201213.04.2013 tarihleri arasında tamamlanmıştır. Yüz yüze görüşme tekniğinin tercih edildiği anket ve mülakatlar 1-2 saat arasında değişen sürelerde tamamlanmıştır. Firmaların yanında, kümelenme girişimleri için büyük önem atfedilen destekleyici ve koordine edici nitelikteki kurumlarla da görüşmeler yapılmıştır.5 Aşağıda, özellikle firma mülakatları üzerinden İzmir medikal yığılması içerisindeki kümelenme çabalarına ve sosyal sermaye arayışlarına yer verilerek, kümelenme konseptinin eleştirel bir değerlendirmesi sunulacaktır. 6. İzmir Medikal Sektöründe Sosyal Sermaye Sosyal sermaye taraftarlarının sıklıkla bahsini ettiği güven, aidiyet, dayanışma gibi toplulukçu davranışların düzeyi ve iş birliği alanlarının ne derece yaratıldığına bakıldığında İzmir medikal sektörünün beklenenden çok uzak bir görüntü çizdiği görülmektedir (bkz. Şekil 1). Şekil 1: İzmir Medikal Sektöründe Sosyal Sermaye Düzeyi 4 İzmir'de medikal sektöründe faaliyet gösteren ve 5'in üzerinde personel istihdam eden üretici firma sayısı 94'tür. Firma büyüklüğü tercihi için bkz. TÜBİTAK (2005). Gerekli anket sayısının belirlenmesi amacıyla aşağıdaki formül kullanılmıştır (Keskin, 2009): Plastik sektörü = Medikal sektörü n= Örneklem büyüklüğü Z= Güven katsayısı (%95 için 1,96) P= Ölçülecek özelliğin kütlede bulunma olasılığı (%95 alınmıştır) Q= 1-P N= Ana kütle büyüklüğü (Plastik sektörü için 315, medikal sektörü için 94) D= Kabul edilen örnekleme hatası (çalışma için %5) 5 INOVIZ Sağlık Küme Derneği, Ege Tıbbi Malzemeciler Derneği, Ege Sağlık Malzemeleri Sanayici ve İş Adamları Derneği (EGESIAD), EÜ Biyomühendislik Bölümü, EÜ M.Y.O. Biyomedikal Cihaz Teknolojisi Programı ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Biyoteknoloji ve Biyomühendislik Uygulama ve Araştırma Merkezi (BİYOMER) ile mülakatlar yapılmıştır. Yukarıdaki kurumlar dışında İzmir'deki kümelenme faaliyetleri ve destekleri konusunda bilgi almak amacıyla, İZKA, EBİLTEM ve İYTE İzmir Teknoloji Geliştirme Bölgesi (İZTEKGEB) yetkilileri ile görüşmeler yapılmıştır. Görüşme yapılan firma sahipleri içerisinde EBSO ve İZTO'nun ilgili meslek komitelerinde yönetici konumunda bulunan kişilerin varlığı, sektörler hakkında daha detaylı bilgi alınmasına imkân sağlamıştır. 5 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. Katılıyorum Kararsızım Katılmıyorum 100% 30 80% 60% 40% 11 59 20% 72 13 15 80 82 7 13 9 9 0% Sosyal ilişki Ortak kurallar ve güven Kültürel faktörler Üye olunan yerel kurumların başarısı Firmaların %59’u iş ilişkilerinde yerel düzeydeki kişisel iletişim ve sosyal ilişkilerinin dışarıya göre daha ileri düzeyde olduğunu belirtmiştir. Ancak, İzmir medikal sektöründe yerleşmiş bir iş kültürü, tarafların uyduğu ortak kurallar, karşılıklı anlayış ve güven düzeyi sorulduğunda firmaların sadece %15’i olumlu cevap vermiştir. Bu durum, sektör içerisinde sosyal ilişkilerin gelişmiş olmasına karşın çıkar çatışmalarının ve buna bağlı güvensizliğin önemli boyutlarda olduğunu göstermektedir. Bazı firma yetkileri bu çelişkiye işaret etmektedir: "Birbirimizin kuyusunu kazıyoruz... Birbirimizin çayını içeriz, ama mesele çıkar ilişkilerine geldiğinde birbirimizin kuyusunu kazarız." "Bizim her şeyimiz soğuk savaş dönemindeki kadar gizli olduğu için iş birliği yapmamız mümkün değil" "Kimsenin birbirini sevmediği düşman kardeşler camiasıyız" Bu çelişkinin bir takım somut gerekçeleri olduğunu belirtmek gerekir. İzmir medikal sektöründe özellikle yığılmanın, dolayısıyla yerel rekabetin6 fazla olduğu diş protezciliği ve ortopedik implant alt sektörlerinde güvensizlik daha yaygındır. Firmalar, en büyük müşterileri arasında yer alan devlet hastanelerinin ihale fiyatlarını düşürmeleri, geri ödemeleri geciktirmeleri ve piyasadaki şiddetli rekabetin kâr marjını düşürmesinin bu güvensizliği beslediğini ifade etmektedirler. Firmalar bu durumu aşmak için özel sektöre ve yurtdışı satışlara yönelim göstermektedirler. Ancak, ihracat yapan 38 firmadan 15 tanesinin (%39) OEM üretim yaptığı görülmektedir. OEM üretime uygun olmayan diş protez üretimi (10 firma) düşüldüğünde bu oran %54’e çıkmaktadır. Bu durum, sektörün küresel değer zinciri içerisindeki yeri konusunda aydınlatıcı olmaktadır. Küresel alıcıların tasarım ve markalaşma konusundaki kısıtları çevre ülkelerdeki firmaların genel bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır (bkz. Humphrey ve Schmitz, 2002; ; Alcacer ve Oxley, 2014). Türkiye’de medikal sektörü yüksek teknoloji sınıfına dahil olmakla birlikte ürün deseninin düşük teknolojili ürünleri ağırlıklı olarak barındırdığını belirtmek gerekir. Nitekim, 2014 yılında AB ülkeleri içerisinde çalışan başına katma değer sıralamasında mevcut veriler 6 Örneklem içerisinde güçlü bir rekabet baskısı altında faaliyet gösterdiğini belirten firmaların oranı %85’dir. 6 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. içerisinde son sıralarda yer almakta olup, AB ortalamasının %22’si düzeyinde kalmaktadır.7 İzmir medikal sektörü açısından da benzer bir durum söz konusudur. Firmaların %30,5’i diş protezleri ve diğer dişçilik ürünleri, %20’si ortopedik implant ve el aletleri, %18’i tek kullanımlık ürünler, %12’si ise hastane mobilya ve ekipmanları üretmektedir. Diş protezleri ve ortopedik implant üretim teknolojisi ağırlıklı ithal olup yoğun bir işçilik ve el becerisi gerektirmektedir. İzmir, bu alanlarda ciddi bir işgücü deposunu barındırmaktadır. Firmalar içerisinde uluslararası düzeyde ürün yeniliği yapanların oranı %22’dir. Yenilik yapan firmaların dışsal bilgi kaynaklarına bakıldığında literatürdeki genel beklentinin aksine yerel değil yurtdışı fuar ve kongreler, rakip ve müşterilerin belirleyici olduğu görülmektedir.8 Bu durum merkez ve çevre ülkeler arasında kritik bilgi ve teknolojinin üretimi ile malların üretimi şeklindeki işbölümünün (Archibugi ve Pietrobelli, 2003), bir başka deyişle çevre ülkelerde teşvik edilen endüstriyel bölge oluşumlarının işlevlerinin anlaşılması açısından manidardır. Diğer taraftan, sektörde mevcut firmalardan türeyen yeni firmaların (spin-out) yaygınlığı, yerel rekabeti arttırıcı bir etki yaratmaktadır.9 Ancak, ana firmalar, sahip oldukları teknik bilginin firma dışına çıkarılması ve piyasa paylarının yeni rakipler tarafından aşındırılması sebebiyle bu türden dinamiklere sıcak bakmamaktadırlar. Özellikle ortopedik implant ve diş protezciliği alt sektörlerinde piyasadaki firmaların birçoğunun bu türden bir oluşum seyri izlemesi, birbirlerini yakından tanıyan ancak ticari ilişkilerde oldukça güvensiz firmalar ve iş birliğine kapalı bir ortam yaratmaktadır. Firmaların çoğu zaman aynı veya benzer ürünler üretmeleri, fiyat rekabetini teşvik etmektedir. "İnsanlar birbirlerinin ayağını kaydırıyor. Eğitim eksikliği çok fazla bu sektörde. Çoğu birbirinin yanında çalışmış sonra gitmiş işini kurmuş." “Hepsi birbirini tanıyor, zamanında birlikte çalışmışlar ama hiçbiri birbirine güvenmiyor. Bana çok enteresan geliyor açıkçası. Kimse bir şeyleri geliştireyim, ortaklaşa bir şeyler yapayım diye bakmıyor. Kimse kimseye güvenmiyor açıkçası." "Rekabetin getirdiği sıkıntıdan dolayı diyalog var ama işlevsel olmuyor. Hiçbir şekilde iş birliği yok." Diğer yandan, söz konusu alt sektörlerdeki nitelikli personel sirkülasyonunun yüksek düzeyde olması, teknik bilgi üstünlüklerini ve ticari sırlarını kaybetmek istemeyen firmaları temkinli ve güvensiz bir davranış biçimine zorlamaktadır: "[Sektördekilerin] hepsi aynı prosesleri görmüşler. Ben bu firmaya ilk geldiğimde çok şaşırmıştım. Yeni aldığımız bir eleman herkesi tanıyordu, ama ben tanımıyordum. Öyle bir piyasa bu… Buradan çıkan elemanı öbür firma mutlaka arar gel görüşelim diye..." Kümelenme literatüründe yüksek düzeyde değer atfedilen (Porter, 2010: 259-273) bu türden dinamiklerin, İzmir medikal sektöründeki aktörler açısından bir tür güvensizlik unsuru olarak algılandığını söylemek mümkündür. Buradan hareketle, kümelenme konseptine içkin güven, aidiyet ve iş birliği şeklinde özetlenebilecek sosyal sermaye mefhumunun özellikle çevre 7 EUROSTAT, http://appsso.eurostat.ec.europa.eu/nui/submitViewTableAction.do, Erişim: 02.04.2017 Beşli ölçek üzerinden yurtdışı fuar ve kongreler 3,84, yurtdışı rakipler 3,11 ve yurtdışı müşteriler 3,0 ile yeniliklere en yüksek katkıyı sağlamıştır. 9 Örneklemdeki firmaların %65,2’si kendi firma sahiplerinin daha önce sektördeki diğer firmalarda iş deneyimi olduğunu belirtmişlerdir. 8 7 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. ülkeler söz konusu olduğunda mevcut iktisadi sistemin rekabet ve çıkar çatışmaları barındıran gerçekliği karşısında anlamını yitirdiğini söylemek mümkündür. Kümelenme yazınında, örgütlü hareket etme ve koordinasyon biçiminde sosyal sermaye yaratma misyonu verilen bazı sektörel oluşumlar (dernek, oda vb.) açısından da benzer bir durum söz konusudur. İzmir medikal sektörü, bünyesinde üretici ve satıcı firmaların bulunduğu bazı dernekler yanında sanayi ve ticaret odalarının meslek komiteleri içerisinde de temsil edilmektedir. Ancak, firmaların %83’ü dernek, birlik ve oda gibi yerel kurumların bu görevleri yerine getirmediği şeklinde görüş bildirmiştir. Sektörde özellikle ihalelerden kaynaklanan yoğun rekabet ve çıkar çatışmaları, geçmişte yaşandığı iddia edilen kayırmacılık olayları ve üretici ve satıcı firmaların aynı çatı altında bulunmasının yarattığı gerilim, üyeler arasındaki güvensizliği beslemektedir: “Benim elimde sapan, düşmanımın elinde kalaşnikof var. Ben yenilirim tabi. Beni savun, dışarıdan gelecek ürünler için tedbirler al. Çin'den gelen ürünlerin yasaklanmasına karşı olan dernek başkanı. Çin'den geliyor ürün 1 dolara, 2 dolara buraya satıyor. Benim 15 dolara mal ettiğim malı o 2 dolara satıyor. Bununla mücadele edecek olan çatısı altında toplandığımız derneklerdir”. "X derneğinde bulundum uzun süre, birbirlerinin gözünü oyuyorlardı ben de çıktım dernekten. Dernek yönetimine girenler diğerlerinden daha fazla iş almak için girerler yönetime”. Sektörde yaygın olan çıkar çatışmalarının bu türden kurumlara da sirayet ettiği görülmektedir. Söz konusu kurumların kümelenme konsepti çerçevesinde değerlendirilebilecek temel faaliyetleri ise kongre ve fuar düzenlenmesi, sektörün ihtiyaç duyduğu ara elemanların yetiştirilmesi, yayın, bilgilendirme ve lobi çabalarıdır. Fuarlara katılım, yurtdışı seyahat, tanıtım, katalog, test-analiz, belgelendirme gibi kümelenme kapsamı dışında da düşünülebilecek faaliyetlerin finansmanı genellikle KOSGEB, İZTO ve EBSO tarafından yapılmaktadır. Buna karşın, firmaların konsept çerçevesinde daha çok değer atfedilen ar-ge ve yenilik desteklerinden yararlanma düzeylerinin düşük olduğu görülmektedir. Firmalar, başvuru prosedürleri ve maliyetleri ile getirilerinin belirsizliği gibi sebeplerle uzun dönemli projelere girmekten kaçınmakta, daha çok makine ve ekipman gibi içerilmiş teknoloji transferine yönelmektedirler. Bu durum, yukarıda belirtildiği üzere, çevre ülkelerin genel bir özelliği olarak karşımıza çıkmaktadır (Meyer-Stamer, 2003; Bell ve Albu, 1999). Firmalar, test ve analizler yapma, ürün satma ve daha az olmak üzere doktorlar üzerinden ortak ürün geliştirme gibi farklı şekillerde üniversitelerle ilişkilenebilmektedirler. Ortopedik implant ve teşhis kitleri üretimi yapan firmaların üniversitelerle akademik düzeyde etkileşiminin daha yüksek olduğu görülmektedir. Firmalar ve üniversiteler kendileri açısından farklı kaygılar dile getirmektedirler. Firmalar, ortak çalışmanın gizliliği konusunda kaygılar barındırmakta, üniversiteleri akademik yayın odaklı davranmakla eleştirmekte ve araştırmanın ticarileşmesine öncelik vermektedirler. Üniversiteler ise sanayiyi ar-ge odaklı olmama, hazırcı ve taklitçi olmakla eleştirmektedir. "Sektörün öyle bir yapısı var ki, sizin burada yaptığınız bir şeyi rakibiniz sizden önce duyabilir bazen. İnsanlarda sürekli bir çekince var. Üniversite ile çalışmak iyi olur ama, bizim bilgilerimiz bir şekilde başka taraflara gider mi? Üniversiteler daha çok aile ortamı gibidir, ticari sırrı bilmezler”. 8 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. "Üniversitelerle [yapılan] projeler sorunlu. Üniversite her şeyi sahiplenmek istiyor. Fikrin oluşma aşamasında bile bu böyle. Makaleler yan ürün olmalı. Asıl olan ürünün ticarileşmesidir”. "Türkiye'de onlarca üniversite var, yüzlerce yüksek lisans ve doktora tezi var. Bana söyler misin kaç tanesi ürüne dönüşmüş? Üniversiteler 'mış' gibi yapıyor. Tüm yüksek lisans ve doktora tezleri 'mış' gibi yapılıyor... Üniversite hocaları sanayiyi hiç anlamıyorlar. Zamanın kıymetini asla anlamıyorlar. Bilimsel bir çalışmasının Nobel ödülü getirse bile paraya dönüşecek bir ürün olmadıktan sonra sanayici için hiçbir anlamı olmayacağını da anlamıyorlar." "Sanayicinin üniversiteye karşı, bir tür uzak durma hali var. Türkiye'deki sanayici genellikle ar-ge odaklı değildir… Ar-ge bir kültür, o kültür şu anda toplumda hâkim değil. Sanayici de bilmiyor neyi araştıracağını. Sanayicilerin birçoğu yenilikleri taklit etme yoluna gidiyor. Ar-ge tabanlı yapılan çalışmalar çok az." (akademik personel) Firmaların üniversite-sanayi iş birliği konusundaki görüşleri kendi içerisinde bir rasyonalite barındırmaktadır. Kâr odaklı çalışan firmaların ortak çalışmaların hızlıca ticarileşmesi ve rekabet üstünlüğü yaratması konusundaki iştahları, kümelenme taraftarlarının bakış açısıyla da arzu edilen bir durumdur. Buna karşın, meseleyi salt bu açıdan ele almak üniversitelerin toplum yararına bilgi üretme gibi temel sorumluluklarının aşınması ve akademinin özel sektör açısından araçsallaşması riskini beraberinde getirmektedir. Son olarak, yukarıda değinildiği üzere, çevre ülkelerdeki endüstriyel bölgelerin katma değer zincirindeki yerine bağlı olarak ortaya çıkan rekabet baskısının emeğin koşulları üzerinde ciddi baskılar yarattığını belirtmek gerekir. Bunun en belirgin örneği, diş protezciliği alt sektöründe yaşanmaktadır. Mülakatlarımız nitelikli teknisyen deposu olarak görülen İzmir’de teknisyen ücretlerinin gittikçe düştüğü, çalışma sürelerinin arttığı, resmi ve fiili ücretler arasında farklılıklar oluştuğu ve kayıt dışı çalışmanın yaygınlaştığını göstermektedir. Bu gelişmeler, son dönemlerde İstanbul ve yurtdışına yönelik işgücü göçünü de arttırmıştır. Bunun yanında, diş laboratuvarlarında çalışan teknisyenler uzun çalışma süreleri ve sağlıksız çalışma koşullarına bağlı olarak kasiskelet sistemi, cilt, solunum, görme ve işitme ile ilgili ciddi sağlık problemleri yaşamaktadırlar. Kumlama bölümünde çalışan teknisyenlerin soludukları zararlı kimyasalların yol açtığı bir tür akciğer hastalığı olan 'pnömokonyoz', sektördeki en yaygın ve tehlikeli hastalıklardan biridir (Akar, 2011: 72-3).10 Sonuç Dünya Bankası, UNIDO ve OECD gibi kuruluşlar tarafından önerilen ve yerel politikacılar nezdinde ciddi karşılık bulan endüstriyel kümelenme fikri Türkiye’de de son yıllarda oldukça ilgi çekmeye başlamış, bu konudaki akademik çalışmaların hacminde de bir artış meydana gelmiştir. Kümelenme konsepti endüstriyel bölgelerin sağladığı dışsallıkların ötesine geçerek kapitalizm koşullarında toplulukçu bir piyasa ideali ile 10 İzmir Konak’ta 9 diş laboratuvarında çalışan 214 teknisyen üzerinde yürütülen bir çalışma için bkz. Çımrın vd. (2009) 9 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. karşımıza çıkmaktadır. Bu ideal, yerel topluluğa ait bütün tarafların ortaklaşması ve kazanç sağlaması ütopyası üzerine kuruludur. Yerel firmaların bazı ortak faaliyetlere (ar-ge, tedarik, pazarlama, fuar vb.) girişmeleri mümkün olabilmektedir. Bu faaliyetler, firmalar açısından kamusal mal niteliğinde olup taraflara karşılıklı fayda sağlayabilmektedir. Ancak, bazı noktaların açığa kavuşturulmasına ihtiyaç vardır. Dünya üzerindeki endüstriyel bölgeler birbirlerinden izole olmadığı gibi farklı gelişim düzeylerine de tekabül etmektedirler. Uluslararası iş bölümü, çevre ülkelerdeki endüstriyel bölgeleri çoğu durumda artık yaratan mekânlara çevirmekte, çalışma koşullarını bozmakta ve çevresel sorunlar yaratabilmektedir. Diğer taraftan, “sosyal sermayelerini” geliştiren bütün bölgelerin kazanabileceği pozitif toplamlı bir oyun kurgusu zorlama görünmektedir. Zira, kapitalizm eşitsizlik üreten bir niteliğe sahiptir ve bu durum zaten kurgulanan sosyal sermaye için uygun bir ortam olmaktan uzaktır. Meselenin diğer bir boyutu ise toplumsal değerlerin (aidiyet, güven, dayanışma, karşılıklılık vb.) piyasa sistemine dahil edilmesi gibi ideolojik bir çabanın varlığıdır. Bu çaba, bölgedeki firmalar arası çıkar çatışmaları ve sınıflar arası sömürü ilişkilerini görünmez kılarak, bir başka deyişle sistemin doğasına ve temel çelişkilerine dokunmayarak bizlere toz pembe bir resim çizmektedir. Kanımızca, kümelenme konseptinin en çok üzerinde durulması ve eleştirilmesi gereken noktası da burasıdır. KAYNAKÇA Acar, S. (2014), Endüstriyel Kümelenmelerin Yenilikçilik Sürecine Etkilerinin Analizi, Doktora Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat Bölümü, Dnş.. Hüsnü Erkan. Akar, G. C. (2011). Diş Protez Laboratuvarında Çalışan Kişilerin Karşılaştıkları Mesleki Riskler, İstanbul Diş Hekimleri Odası Dergisi, Mayıs-Haziran, 38: 72-6 Alcacer J ve Oxley J (2014). Learning by Supplying, Strategic Management Journal, 35, 204-223 Amin, A. (2003). Industrial Districts, E. Sheppard ve T. J. Barnes (Eds.). A Companion to Economic Geography, Oxford: Blackwell Publishing, 149-68 Archibugi D ve Pietrobelli C (2003). The Globalisation of Technology and its Implication for Developing Countries Windows of Opportunity or Further Burden?, Technological Forecasting & Social Change, 70, 861-883. Aydalot, P. ve Keeble, D. (1988). High Technology Industry and Innovative Environments in Europe: An Overview, P. Aydalot ve D. Keeble (Eds.). High Technology Industry and Innovative Environments: The European Experience, London: Routledge, 1-21. 10 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. Becattini, G. (1990). The Marshallian Industrial District as a Socio-economic Notion, F. Pyke ve W. Sengenberger (Eds.). Industrial Districts and Inter-firm Cooperation in Italy, Geneva: International Institute for Labour Studies, 37-51. Becattini, G. (2004). Industrial Districts: A New Approach to Industrial Change, Cheltenham, Edward Elgar. Bell, M. ve Albu, M. (1999), Knowledge Systems and Technological Dynamism in Industrial Clusters in Developing Countries, World Development, 27:9, 1715-1734. Belussi, F. (2006). In Search of a Useful Theory of Spatial Clustering: Agglomeration Versus Active Clustering, B. Asheim, P. Cooke ve R. Martin (Eds.). Clusters and Regional Development: Critical Reflections and Explorations, Oxon: Routledge, 69-89. Boschma, R. A. (2005), Social Capital and Regional Development: An Emprical Analysis of the Third Italy, R. A. Boschma ve R. C. Kloosterman (Eds.), Learning from Clusters: A Critical Assessment from an Economic-Geographical Perspective, Netherlands: Springer, 139-168. Brusco, S. (1982). The Emilian Model: Production Decentralization and Social Integration, Cambridge Journal of Economics, 6, 167-84. Camagni, R. (1991). Introduction: From the Local 'Milieu' to Innovation Through Cooperation Networks, R. Camagni (Ed.). Innovation Networks: Spatial Perspectives, London: Belhaven Press, 1-9. Capello, R. ve Faggian, A. (2005). Collective Learning and Relational Capital in Local Innovation Process, Regional Studies, 39:1, 75-87. Coleman, J. S. (1988), Social Capital in the Creation of Human Capital, The American Journal of Sociology, 94, 95-120. Çımrın vd. (2009). Pneumoconiosis and Work-Related Health Complaints in Turkish Dental Laboratory Workers, Tüberküloz ve Toraks Dergisi, 57:3, 282-88. Doloreux, D. (2002). What We Should Know About Regional Systems of Innovation, Technology in Society, 24: 243-63. Fine B ve Lapavitsas C (2004). Social Capital and Capitalist Economies, South Eastern Europe Journal of Economics, 1, 17-34 Fromhold-Eisebith, M. (2004). Innovative Milieu and Social Capital- Complementary or Redundant Concepts of Collaboration-Based Regional Development?, European Planning Studies, 12:6, 747-65. Grootaert C (1998) (WB). Social Capital: The Missing Link?, The World Bank Social Development Department Social Capital Working Paper Series, No:3 Humphrey J ve Schmitz H (2002). How Does Insertion in Global Value Chains Affect Upgrading in Industrial Clusters?, Regional Studies, 36(9), 1017-1027. Keskin, H. (2009). Kümelenme ve Sektörel Bağlantıları Açısından Isparta İli Orman Ürünleri Endüstrisinin Değerlendirilmesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisat Bölümü Doktora Tezi. Knorringa P ve Nadvi K (2016). Rising Power Clusters and the Challenges of Local and Global Standards, Journal of Business Ethics, 133(1), 55–72. 11 V. Anadolu International Conference in Economics, May 11-13, 2017, Eskişehir, Turkey. Lorenzen, M. (2007), Social Capital and Localised Learning: Proximity and Place in Technological and Institutional Dynamics, Urban Studies, 44:4, 799-817. Maillat, D. (1998). From the Industrial District to the Innovative Milieu: Contribution to Analysis of Territorialised Productive Organisations, Recherches Economiques de Louvain, 64:1, 111-29. Marshall, A. (1895) [1890], Principles of Economics, 3. Basım, London: Macmillan and Co. Meyer-Stamer J. (2003). Obstacles to Cooperation in Clusters and How to Overcome Them, Developing Alternatives, 9(1), 19-24. Porter, M. (2010) [1998], Rekabet Üzerine, Çev.: Kıvanç Tanrıyar, İstanbul: Optimist Pyke F ve Lund-Thomsen P (2015). Industrial Clusters and Social Upgrading in Developing Countries: Towards an Analytical Framework, CBS Working Papers, No:1 TÜBİTAK (Oecd ve Eurostat) (2005). Oslo Kılavuzu: Yenilik Verilerinin Toplanması ve Yorumlanması için İlkeler, Ankara UNIDO (United Nations Industrial Development Organization) (2010). Cluster Development for Pro-poor Growth: The UNIDO Approach, Business, Investment and Technology Services Branch Technical Paper Series, Vienna: UNIDO. 12