DERS I Fiziki Coğrafyanın Bir Kolu Olarak Oseanoğrafya ve Dalları Bilindiği gibi coğrafya yerküre yüzeyinin tüm fiziki ve beşeri özelliklerini inceleyen ve açıklayan bir ilimdir. Yerküre yüzeyinin fiziki özellikleri denilince, atmosfer, yüzeyşekillleri (jeomorfoloji), su kütleleri (hidrosfer) ve dünyanın sahip olduğu bitki (flora) ve hayvan (fauna) olarak tüm canlılar (biyosfer) anlaşılır. Görüldüğü gibi su kütleleri (hidrosfer) yerkürenin fiziki özellikleri kapsamında olup, fiziki coğrafyayı ilgilendirmektedir. Yerkürenin doğal su kütlelerini (hidrosferi) fiziki coğrafyanın, hidroğrafya adı verilen alt dalı incelemektedir. Ancak yerküredeki su kütleleri karalara göre çok daha geniş alanlar kaplamaktadır. Yerküre yüzeyinin ¾ ü sularla örtülüdür. 510 milyon km² lik yerküre yüzeyinin 361 milyon km² sini okyanus ve denizler işgal etmektedir. Bunun yanı sıra diğer su kütleleri olan göller, bataklıklar, yer altı suları ve buzullar (karasal sular) ayrı konular olarak ortaya çıkmaktadır. Bu kadar kapsamlı konuları artık hidroğrafya biliminin içine sığdırıp ele almak mümkün olmamaktadır. Bu sebeple hidroğrafya ilmi de günümüzde zaruri olarak limnoloji (gölbilim), potamoloji (akarsular bilimi), hidrojeoloji (yeraltı suları bilimi), glasyeloji (donmuş sular bilimi) ve oseanoloji (okyanuslar ve denizler bilimi) gibi bir çok branşlara ayrılmış durumdadır. Bunlar arasında, alan itibariyle yerküre yüzeyinde en geniş yeri işgal eden su kütleleri okyanus ve denizler olduğu için, oseanografya bilimi, hidroğrafyanın en önemli ve en kapsamlı branşı olarak ortaya çıkmış durumdadır. Oseanografya, köken olarak eski Yunancadaki ocean: okyanus ve graphein : yazan, çizen anlatan, tasvir eden anlamındaki kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Okyanus ve denizleri araştıran, inceleyen, anlatan bilim anlamına gelmektedir. Yerküre yüzölçümünün ¾ ünü teşkil eden okyanus ve denizlerin tüm özelliklerinin tek bir bilimin yani oseanografyanın çatısı altında toplanarak ele alınmasının güçlüğü bugün ortadadır. Bu sebeple özellikler gruplandırılmak mecburiyetinde kalınmış ve böylece oseanografya ilmi, fiziki oseanografya ve biyolojik oseanografya olmak üzere iki alt branşa taksim edilmiştir. Fiziki oseanografya okyanus ve denizlerin fiziki, kimyasal ve jeolojik jeomorfolojik özelliklerini konu olarak ele alan bir oseanografya dalıdır. Bilindiği gibi okyanus ve denizler su kütleleridir. Yani fiziksel olarak sıvı konumundadırlar. Sıvıların ise fiziksel özelliklerinin başında yoğunlukları veya özgül ağırlıkları gelir. Deniz suyu tatlı suya göre daha yoğundur (1.02gr/cm³). Bunun sebebi deniz suyunun içinde bulunan erimiş maddelerdir. Bu erimiş maddeler deniz suyunun kimyasal özelliğini oluştururlar. Deniz suyundaki erimiş maddelerin miktarı tuzluluk (salinity, salinität) kavramıyla ifade edilir. Bütün bunlardan başka deniz suyunun sıcaklık da deniz suyunun fiziksel bir özelliğini oluşturur. Deniz ve okyanuslarda sıcaklık değişimi horizontal ve vertikal istikametlerde olur. Negatif yönde sıcaklık değişiminin bir neticesi olarak deniz suları donar ve buz tutar. Bütün bunlardan başka deniz ve okyanus suları durgun kütleler değil hareket halindeki sıvılardır. Bu hareketlerden bir kısmı dalgalar, bir kısmı da akıntılar şeklinde olur. Ayrıca ayın çekimi neticesinde oluşan med-cezir hareketleri de söz konusudur. Bütün bunlardan başka, deniz ve okyanus çanaklarının morfolojik özelliklerini incelemek yine fiziki oseanografyaya aittir. Okyanus ve deniz diplerindeki şekiller ve çeşitli derinliklerde birikmiş olan sedimanlar (tortular) ile de fiziki oseanografya ilgilenir. Deniz ve okyanus tabanlarının şekilsel durumu ve sedimanları ile “deniz dibi jeolojisi ve jeomorfolojisi” adlı alt bilim dalı ilgilenir. *Canlılar, 361 milyon km² lik bir alana sahip okyanus ve denizlerin her yerine dağılmışlardır. Bunlar ekvatordan kutuplara, yüzeyden en derinlere kadar, her yeri doldurmuşlardır. Deniz canlıları kemiyet olarak karalardaki canlılardan çok daha fazla oldukları gibi, tür sayısı itibariyle de karalarda yaşayanlardan daha zengindirler. Deniz ve okyanus canlıları bitkiler ve hayvanlar olmak üzere iki ana kategoride toplanır. Bir hücreli hayvanlardan (protozoa) damarlı bitkilere (vascüler) kadar, omurgalı hayvanlar (vertebrata) kadar her seviyedeki bitki ve hayvan türleri okyanus ve denizlerde yaşamaktadır. Fakat bitkisel hayat karalardaki kadar çeşitlilik ve gelişmeye sahip değildir. Deniz ve Okyanuslardaki bitkilere genel olarak Alg adı verilir. Bunlar su yosunlarıdır. Buna karşılık hayvansal hayat bakımından, karasal ortamlardan hiçbir zaman daha geri değildirler. Hatta boyut bakımından dünyadaki hayvanların en büyüğü olan, deniz memelilerinden mavi balinanın (Balaenoptera musculus) yaşama ortamı okyanus ve denizlerdir. Dünyanın en iri hayvanı, Mavi Balina (Balaenoptrea musculus, 33 m, 200 ton). Bu ortamın canlılar bakımından diğer dikkat çekici özelliği, balıklar adı verilen hayvanlar grupunun dominant ve karakteristik oluşudur. Deniz canlıları, tıpkı kara canlılarında olduğu gibi, kendilerine uygun ekolojik ortamlarda yaşarlar. Bu sebeple bunlar sığ deniz (epikontinental) canlıları, açık deniz canlıları (bathiyal) ve derin deniz canlıları (abisal) olmak üzere gruplandırılmışlardır. Görülüyorki okyanus ve denizlerdeki çok zengin olan biyolojik hayat, gayet geniş bir konu olduğundan, oseanografyanın ayrı bir alt dalı tarafından ele alınması gerekmektedir. Günümüzde bu işlevi biyolojik oseanografya dadı verilen bilim dalı yerine getirmektedir. Biraz önce anahatlarıyla bilgi verilen konular biyolojik oseanografyanın da konusunu teşkil eder.